Bugün[11 Temmuz 2025]
itibarı ile 16.971 başlık/FaRk ile birlikte,
16.971 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(69/69)


- ZANBAK değil ZAMBAK

( Doğruları aşağıdaki biçimdedir! "..." bulunan yerlerde ayrık(yanlış) halini düşününüz! )

( YAZIM(İMLÂ) KILAVUZU! | KÖKENBİLİM/ETİMOLOJİ )

( Masumiyeti simgeler. )

( LILIUM )


- ZANGIR ZANGIR / ZINGIL ZINGIL / ZINGIR ZINGIR (TİTREMEK)


- ZANLI değil/yerine/= ÖN SANIK


- ZANLI ile SANIK

( Bir suç dolayısıyla sorguya çekilen. İLE Aleyhine ceza davası açılan. )

( MAZNÛN[< ZANN] ile ... )

( SUSPECT vs. ACCUSED )


- ZANN[Ar.] ile ŞEKK[Ar.]


- ZANNEDİYORUM ile/ve/||/<> BELLEĞİM YANILTMIYORSA


- ZANNETMEK/ZEHAP[Ar.] ile ZAMMETMEK[Ar.]

( Sanı, kuşku/şüphe. İLE Katmak. )


- ZANNETMEK ile/ve/||/<> BİLE DEĞİL


- ZAR-ZOR (HALLETMEK)


- ZARÂFET:
"GÖZE BATMAK" değil/yerine/>< AKILDA VE GÖNÜLDE KALMAK


- ZARÂFET ve IŞILTI ve GÜZELLİK

( Zarâfet, devingen bir güzelliktir. )

( Zarâfet, doğa tarafından verilmeyen, ancak özne tarafından yaratılan güzelliktir. )

( Zarâfet, her zaman, yalnızca özgürlüğün devindirdiği biçimin güzelliğidir. )

( Her türlü güzellik, gerçek ve görünen devinimin yalnızca bir özelliğidir. )


- ZARÂFET ve/||/<> SANATSALLIK


- ZARARI, AZA İNDİRGEMEK değil ZARARI, AZA İNDİRMEK


- ZARARINA ile/değil KÂRINDAN VAZGEÇEREK


- ZARARLI OLMAK ile/ve ZARARDA OLMAK


- [ne yazık ki]
ZARARLILARIN TÜKETİMİNDE:
(")İLGİLİ(/LİK)(") ile/ne yazık ki/<>/> ALICI(/LIK) / MÜŞTERİ(Sİ OLMA) ile/ne yazık ki/<>/> BAĞIMLI(/LIK)

( Başlangıçta. İLE/NE YAZIK Kİ/<>/> Ortada. İLE/NE YAZIK Kİ/<>/> İleride. )


- ZARARSIZ OLMAK ile/ve/değil/yerine/<> HİZMET ETMEK


- ZARARSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/> YARARLI OLMAK


- ZARF değil/yerine/= SARMIK


- ZARİ ZARİ[Fars.] değil/yerine/= HÜNGÜR HÜNGÜR/İNLEYEREK (AĞLAMAK)


- ZAYIF/GÜÇSÜZ OLANI:
"CEZALANDIRMAK" değil KAYITSIZLIK


- ZAYIF ile/değil DUYARLI/LIK


- ZAYIF ile/ve/değil GÜDÜK


- ZAYIF ile KİKİRİK

( ... İLE Zayıf, ince, uzun boylu kişi. )


- ZAYIF ile SISKA/KAKNEM/ARIK

( ... İLE Çok zayıf. | Karın boşluğuna su dolarak karnın şişmesi. )


- ZAYIFLAMAK ile/ve/değil/||/<> KEMERİN/LASTİĞİN ZAYIFLAMASI


- ZAYIF/LIK ile/ve/değil/yerine GÜÇSÜZ/LÜK

( [not] WEAK vs./and/but POWERLESS
POWERLESS instead of WEAK )


- ZAYIFLIK" ile/değil KİŞİLİKLİ/OMURGALI KALMAYI YEĞLEMEK


- ZAYIF/LIK ile/ve/değil NARİN/LİK


- ZAYIF/LIK ile/değil NEZÂKET / ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK


- ZAYIFLIK ile ZAAF


- ZAYIF/LIK ile/ve/||/<> ZORUNLU/LUK


- ZEHİR-ZEMBEREK (ETMEK/OLMAK)

( Pişman olunduğunda. )


- ZEKÂ:
SOYUT ile/ve/||/<> MEKANİK ile/ve/||/<> TOPLUMSAL

( )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Birleştirme/bağlantılandırma üzerine ve becerisi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ayırabilme, dışarıda bırakabilme üzerine ve becerisi. )

( Kendini düşünür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< [Önce kendiyle birlikte] Başkalarını da düşünür. )

( Sunulmuş/bahşedilmiş olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kişinin kuracağı. )

( Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum. )

( "Savaşta". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Barış için! )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bağ. | Eskiden, develerin ayağına bağladıkları bağ. | Kendini, gereksinimi duyulan şeyi, kendi aracılığıyla elde edilen özel bir sıfatla kayıtlandırmış zât. )

( )

( Sözel/yazınsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Matematik. )

( Dilin becerisi/hüneri. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Dilin freni. )

( Yakını gösteren ışık/huzme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uzağı gösteren ışık/huzme. )

( Ne yapacağını "bilmek", istenç/irâde[yapma bilgisi/gücü/isteği]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ne yapmayabileceğini bilme[bilgisi/gücü/isteği], direnç/ihtiyâr. )

( Kısa sürede [kazanırsa/belki/kısmen] "kazan[dır]ır". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Orta ve uzun sürede kazan[dır]ır. )

( )

( [Kişileri ...] Ayrıştırır, uzaklaştırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Birleştirir, buluşturur. )

( [öteki ucu] Asalaklık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Aptallık. )

( Keskinleştirmek üzere. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yetkinleştirmek üzere. )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hind felsefesindeki temel kavram RTA, Yol (Rota, route, road) anlamına gelmektedir. Ratio'nun kaynağı olan Ratis ise, Lâtince'de, bağ çubuklarını boylarına göre düzlemektir, denk etmektir. Eski Yunan'da, muntazam dizilmiş kolye anlamında, "cosmos", düzenli evren ("Cosmos") ile, akıl, dil, "Logos (uyumlu dil ve Akıl)", "Nomos", "Ethos" [yüce değerlere yönelme] arasındaki eşdeğerlik demektir. Japonların "Kannagara no michi"si, Arapların "Şeria"sı da aynı, doğru yol, anlamındadır. )

( INTELLIGENCE vs./and/but/||/<>/< REASON/RATIO
REASON/RATIO instead of INTELLIGENCE )

( [nicht] INTELLIGENZ mit/und/||/<>/< VERNUNFT )


- ZEKÂ[Ar.] değil/yerine/= ANLAK


- ZEKÂ ile/ve/değil AYIRDINDALIK

( [not] INTELLIGENCE vs./and/but DISTINGUISHNESS )


- ZEKÂ ile/ve/<> BİLGELİK

( Mutlu olmak için kendimizi (özümüzü) bilmek dışında hiçbir şeye gereksinimimiz olmadığını bilmek, bilgeliktir. )

( Üstün kişinin parlak zekâsı, değişmez bir özelliğidir. )

( Hayret ve merak bilgeliğin şafağıdır. )

( Ne sevmek, ne de nefret etmek; tüm uygulayımsal/pratik yaşam bilgeliğinin bir yarısını, "Hiçbir şey söylememek" ve öbür yarısını da "Hiçbir şeye inanmamak" oluşturur. )

( Zihninizin tutsağı olduğunuzu, kendi yarattığınız hayali bir dünyada yaşadığınızı bilmek, bilgeliğin şafağıdır. )

( ZEKÂ: Gerektiğinde, düşüncelerini değiştirebilmektir. )

( SMART:
SPECIFIC
MEASURABLE
ACHIEVABLE
REALISTIC
TIME BOUND )

( To know that you need nothing to be happy, except self-knowledge, is wisdom.
Wonder is the dawn of wisdom.
To know that you are a prisoner of your mind, that you live in an imaginary world of your own creation is the dawn of wisdom. )

( INTELLIGENCE vs./and/<> WISDOM )


- ZEKÂ ve/||/<> DUYARLILIK


- ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< EMEK


- ZEKÂ ile/ve/değil/||/<> ÖNCELİK (VERME[ME]K)


- ZEKÂ ve/<> SORUMSUZLUK


- ZEKÂ ile YETENEK


- ZEKÂT ile/ve/||/<> SADAKA ile/ve/||/<> İNFÂK

( Maddî olarak vermek. İLE/VE/||/<> Manevi olarak vermek. İLE/VE/||/<> Geciktirmeden vermek. )


- ZEKİ KİŞİLERİN, İŞE ALINMA AMACI:
NE YAPACAKLARINI SÖYLEMEK ile/değil/yerine İŞVERENLERİN, NE/LER YAPACAĞINI/YAPABİLECEĞİNİ SÖYLEMELERİ


- ZEKİ ile/ve/değil/||/<> PİSLİK


- ZEKİ ile "UYANIK"

( KİYÂSET: Zeki ve uyanık oluş. Zeyreklik, anlayışlılık. )

( ... ile ZEYREK )


- YALNIZLIK:
ZEKİLERDE ile/ve/||/<> ÇIKARSIZLARDA ile/ve/||/<> SAĞDUYULULARDA


- ZEMBEREK[Fars.] değil/yerine/= YAY

( Saatlerin çeşitli parçalarını harekete geçiren yay. | Kapılara takılan yaylı kapama düzeneği. | Çelik ya da pirinçten yapılmış ok. )


- ZEMİN ile/ve EREK

( PLACE vs./and AIM )


- ZEMİN ile/ve/<> OLANAK


- ZENGİNKEN, FAKİR DÜŞMEK ile/ve/||/<> ZÂLİMLER ARASINDA, ÂLİM OLMAK ile/ve/||/<> HATIRLIYKEN, İTİBARSIZLAŞMAK


- ZENGİNLİK ile BAŞARI


- ZENGİNLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAŞARI


- ZENGİNLİK ile/ve/<> BEREKET

( GINÂ' ile/ve/<> ... )


- ZENGİNLİK ile/ve/<>/değil/yerine BOLLUK


- ZENGİN/LİK ile/ve/değil/yerine/||/< ENGİN/LİK


- ZENGİNLİK ile/değil "GÖSTERİŞ"


- ZENGİN/LİK ile GÜÇLÜ/LÜK


- ZENGİN/LİK ile KALKINMIŞ/LIK


- ZER'[Ar.] ile HALK[Ar.]


- ZERÂFET değil ZARÂFET(KİYÂSE/T: Akıllıca davranış, akıllılık.)


- ZEVÂHİRİ[Ar.] KURTARMAK değil/yerine/= GÖRÜNÜŞÜ KURTARMAK


- ZEVK ALARAK ile ZEVK VEREREK


- ZEVK:
ALIŞILAGELMİŞLİK değil/yerine KENDİLİĞİNDENLİK


- ZEVK ile/>< ACI

( İkisi de inletir. )


- ZEVK ile BEĞENİ/İÇ TAT

( ENJOYMENT vs. LIKE )


- ZEVK ile/ve BİRLİK/TEVHİD


- ZEVK ile/ve/yerine FERÂGAT

( PLEASURE vs./and RENUNCIATION
RENUNCIATION instead of PLEASURE )

( SUKHA ile/ve/yerine SAMBHOGAKAYA )


- ZEVK ile HAZ

( ENJOYMENT vs. PLEASURE )


- ZEVK ile/ve HEYECAN


- ZEVK[Ar.] ile İDRÂKU'T-TA'M[Ar.]


- ZEVK ile/ve/değil/<> ÖRTÜ

( Anlayana. İLE/VE/<>/DEĞİL Anlamayana. )


- ZEVK ile/ve SEFA/SAFÂ[ZEVK Ü SEFÂ]

( ENJOYMENT vs./and TO ENJOY )

( SUKHA )


- ZEVK ile/ve/<> SEVİNÇ


- ZEVK ile/ve/||/<>/>/< ŞEVK


- ZEVK ile/ve TEVHİD

( Tevhidin tadı, onu kullananındır. )

( Ham tevhidden yararlanılmaz. )

( Her boyaya boyanmak tevhid değildir. )

( Tevhidin hali, kullanandan sarf olunur. )

( Zevk, deryada kaybolmaktır. )

( Tevhidin tadını, aletleri kullanarak dolabı yapanlar bilirler. )

( Birinci tevhid, ağacı kesenin tevhididir. İkincisi mobilyacının, üçüncüsü de o mobilyayı kullananın tevhididir. Tahtacı kestiği ağaca, mobilyacı dolaba imrenmiştir. O tevhid dolabını taşıyan hamalın ise ambalajın içindeki eşyadan haberi yoktur. )


- ZEVK ve/||/<>/< ZEKÂ


- ZEVKİNDE/LİK ile/ve/değil/yerine/<> KENDİNDE/LİK


- ZEVKİNE ERMEK ile/ve/||/<>/< ZEVK VERMEK


- ZEVKİNİ ALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< HİKMETİNE ERMEK

( Lâf-ü-Güzâf ve kıl-ü-kâl kalktığında, geriye, zevk ve vicdan kalır. )


- ZEVRÂK[Ar.] ile/değil/yerine/= KAYIK

( Suya en dayanaklı olan sandal ağacından, hiç çivi kullanmadan yapılır. [Atatürk'ün kullandığı -fotoğraftaki- kayık.] İLE ... )


- ZEVZEK/LİK ile PATAVATSIZ/LIK


- ZEYBEK ile KIRIK ZEYBEK


- ZEYİL[Ar.] değil/yerine/= EK

( Bir yazıya ek olarak katılan parça. | Bir yapıtı tamamlamak için sonradan yazılan ek yapıt. )


- ZEYREK[Fars.] ile ZEYREK[Fars.] ile ZEYREK

( Anlayışlı, uyanık, zeki. İLE Ketentohumu. İLE Fatih Sultan Mehmet'in, fetih sonrasında, "benim" diye belirlediği yerler. )


- ZEYTİN-EKMEĞİ BİRLİKTE YEMEK ile ZEYTİN, ÜSTTE VE KÜRDAN SAPLI YEMEK

( "Gariban olursun." İLE "Havalı/üst sınıf vs. olursun." )


- ZEYTİNLER'DE:
ÇOLUR ile/ve HAL ile/ve KALİ ile/ve KALAMATA ile/ve KALEMBEZİ ile/ve MEMECİK ile/ve MEMİLİK ile/ve SARIULAK ile/ve SELE ile/ve USLU ile/ve YOĞULIĞ


- ZEYTİNYAĞINDA:
ACILIK ile/ve/||/<> YAKICILIK

( Bir yemek kaşığı zeytinyağı ağızda yaydıktan sonra yavaşça yutulduğunda, 16. - 20. saniyeler arasında dilin yanlarında ve arka tarafında acılık duyumsanır.[Acılık duyumu uzun sürmez.] İLE/VE/||/<> Gerçek zeytinyağının yakıcılığı, 26. - 29. saniyelerde ortaya çıkar. Yakıcılık, biraz kalıcıdır.[Yakıcılığa neden olan oleocanthal olarak adlandırılan yağa antioksidan özelliği veren, polifenol bileşenidir.] )

( )


- ZIDD[Ar.] ile TERK[Ar.]


- ZİHİN değil/yerine/= ANLIK


- ZİHİN ve/||/<>/> BİR(LİK)


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, olaylarla ilgilenir, farkındalık ise zihnin kendiyle ilgilenir. )

( Zihin, her durumu ile kendini bilmelidir. )

( Zihnimizi içiyle dışıyla bilmedikçe, bağımlılıklar bizi terk etmeyecektir. )

( Zihin, iki halde bulunur; su gibi ve bal gibi. Su en ufak bir sallanışta titreşir, halbuki bal ne kadar karıştırılırsa karıştırılsın, hemen hareketsizliğe döner. )

( Yanılsamayı yaratan zihindir ve ondan kurtulan da zihindir. )

( Zihnin bize yardım edeceğinden değil fakat zihni iyi bilirsek, onun bizi sınırlamasından sakınabiliriz. )

( Başlangıçta önde gelenin zihin olması gerekir. )

( Zihin dili şekillendirir ve dil de zihne şekil verir. )

( Zihnin bilgisi gerçek bilgi değildir. )

( Zihne ait olan göreli olandır, onu bir "mutlak" haline getirmek hatadır. )

( Zihin, arzudan azade ve rahat olmalıdır. )

( Anlayan bir zihin, arzulardan ve korkulardan azâdedir. )

( Zihin yanlış anlar, yanlış anlama onun doğası gereğidir. )

( Zihin anlayamaz, çünkü zihin kavramak, tutmak ve devam ettirmek üzere eğitilmiştir. )

( Şimdiye kadar zihni bilen olarak kabul ettiniz, fakat öyle değildir. )

( Zihin, bizi imgelerle ve düşüncelerle tıkamakta ve onlar, bellekte yara izleri bırakmakta. )

( Zihin diye bir şey yoktur. Düşünceler vardır ve bunlardan bazıları yanlıştır. Yanlış olan düşünceleri terk edin, çünkü onlar sahtelerdir ve kendi hakkınızdaki görüşünüzü bulandırırlar. )

( Zihnin kurduğunu, zihin yıkmalıdır. )

( Sakin bir zihin, doğru bir idrak için şarttır, ki bu da kendini-biliş için gereklidir. )

( Zihin, karanlık ya da çalkantılıyken, kaynak fark edilmez. )

( Zihin, sakin olduğu zaman gerçeği yansıtır. )

( Zihin, telaş halinde olmadığı ve endişelerden uzak olduğu zaman sessizleşir ve sessizlik içinde, genelde kolay idrak edilemeyecek kadar süptil olan bazı şeylerin işitilebilmesi olanaklaşır. )

( Zihin, görebilmek için açık ve sessiz olmalıdır. )

( Zihin yatıştırıldığında ve artık iç âlemi rahatsız etmediğinde, gövde yeni bir anlam kazanır ve onun değişimi hem gerekli hem olanaklı hale gelir. )

( Zihin tamamen hareketsiz olduğu zaman, erir, yalnızca gerçek kalır. )

( Zihninizi ya da gövdenizi değiştirebilirsiniz fakat değişmiş olan sürekli sizin dışınızda olan bir şeydir, kendiniz değil. )

( Zihin ve gönül olgunluğu vazgeçilmez gerekliliktir. )

( Durgun ya da huzursuz olan zihindir, siz değilsiniz. )

( Cildinizin dış tarafındaki dünya ile iç tarafındaki dünyayı birbirinden ayıran ve onları karşıt konumlara getiren sizin zihninizdir. )

( Dünyayı projekte eden zihin onu kendi tarzında renklendirir. )

( Zihni huzursuz eden arzular ve korkulardır. )

( Sürekli düşünmek, zihninizi yıpratır ve bozar. )

( Zihninizi durmadan çalıştırmayın. )

( Zihin, büyük bir işçidir ve dinlenmeye gereksinimi vardır. )

( Zihninizi toparlayıp güçlendirin, göreceksiniz ki düşünceleriniz ve duygularınız, sözleriniz ve eylemleriniz sizin iradeniz yönünde hizaya gireceklerdir. )

( Onun istekleri sayısız ve sınırsızdır. Zihninizi büyük dikkatle, sebatla gözlemleyin, çünkü tutsaklığınız da özgürlüğünüzün anahtarı da onda yatar. )

( Elbette ki gövdemizi ve zihnimizi işletelim fakat onların bizi sınırlamasına izin vermeyelim. )

( Tüm gereksiniminiz sakin bir uyanıklığı koruyarak kendi gerçek doğanızı araştırmaktır. )

( Tüm yapılması gereken, Öz ile özdeşliğinin farkına varılabilmesi için zihni arındırmaktır. )

( Tüm gereksiniminiz sadece sakin bir zihindir. )

( Zihninize, tarafsızlıkla bakın, bu onu sakinleştirmeye yeter. )

( Zihin, aşırı meşguliyetlerden uzak tutulduğu zaman sakinleşir. )

( Sessizlikten başka hiçbir belirli düşünce zihnin doğal hali olamaz. )

( Zihnin ötesinde tüm farklar biter. )

( Zihnin ötesindesiniz fakat zihninizle bilirsiniz. )

( Zihin, hazır olur olmaz güneş onun içinde parlar. )

( Zihninizi yatıştırın ve arındırın, berraklaştırın, o zaman kendinizi gerçekte olduğunuz gibi göreceksiniz. )

( Zihniniz sakinleştiğinde öteki herşey gereğince ve doğru biçimde gerçekleşecektir. )

( Kişinin kendi gerçek doğasına nüfuz etmesini engelleyen şey, zihnin zayıflığı, duygusuzluğu ve süptil olanı atlayıp sadece kaba olan üzerinde odaklanmasıdır. )

( Zihninizi durdurun ve sadece OLun! )

( Kendinizi her şey ve her şeyden öte olarak bilmenize engel olan, belleğe dayanan zihindir. )

( Kendiniz olarak imgelediğiniz kişiyi, zihninizde algıladığınız dünyanın bir parçası olarak görün ve zihninize dışarıdan bakın, çünkü siz zihin değilsiniz. )

( Kendi zihninizi anlayın, böylece onun sizin üzerinizdeki bağlayıcılığı son bulacaktır. )

( Öz varlığınız olmanız için zihnin ötesine geçmeniz, kendinizi bulmanız gerekir. )

( Zihnin ötesine geçmek için sessiz ve sakin olmak zorundasınız. )

( Zihninizin aynasında imgeler görünür ve kaybolurlar. Ayna kalır. )

( Zihni, olması gereken yerde ve kendi işiyle meşgul tutarsanız, bu zihnin kurtuluşudur. )

( Yapmaya çalışacağımız şey, gerçek olanı anlamak için zihni uygun duruma getirmektir. )

( Dünya, zihnin sadece yüzeyidir ve zihin sonsuzdur. )

( Düşünceler dediklerimiz, zihnin yüzeyindeki dalgacıklardır ancak. )

( Her şeyin sizin zihninizde olduğunu, sizin zihinden öte olduğunuzu ve gerçekten yalnız başınıza olduğunuzu ne zaman idrak ederseniz, işte o zaman her şey sizsiniz. )

( Bağımsız, yaratılmamış, ebedi ve değişmez ama yeni ve taze olan, zihnin ötesidir. )

( Resim, ressamın zihninde ve resmin içinde; resim, ressamın zihnindeki resmin içindeki ressamın zihninde! )

( Zihninizi düzene koyun, doğrultun, herşey düzelecektir. )

( Kendinizi bilmeyi engelleyen yalnızca zihindir. )

( Mind is interested in what happens, while awareness is interested in the mind itself.
The mind must know itself in every mood.
What is of the mind is relative, it is a mistake to make it into an absolute.
The mind exists in two states: as water and as honey. The water vibrates at the least disturbance, while the honey, however disturbed, returns quickly to immobility.
It is the mind that creates illusion and it is the mind that gets free of it.
Not that the mind will help you, but by knowing your mind you may avoid your mind disabling you.
The mind cannot understand, for the mind is trained for grasping and holding.
For it is the mind that is primary in the beginning.
The mind shapes the language and the language shapes the mind.
To keep the mind in its own place and on its own work is the liberation of the mind.
There is no such thing as mind. There are ideas and some of them are wrong. Abandon the wrong ideas, for they are false and obstruct your vision of yourself.
When the mind is dark or turbulent, the source is not perceived.
What the mind has done the mind must undo.
The mind misunderstands, misunderstanding is its very nature.
All else will happen rightly, once your mind is quiet.
Ripeness of heart and mind is indispensable.
You took the mind for the knower, but it is just not so.
The mind clogs you up with images and ideas, which leave scars in memory.
It is the mind that is dull or restless, not you.
It is your mind that has separated the world outside your skin from the world inside and put them in opposition.
The mind that projects the world, colours it its own way.
It is desires and fears that make the mind restless.
Constant thinking makes the mind decay.
Do not keep your mind busy all the time.
Mind is the great worker and it needs rest.
Collect and strengthen your mind and you will find that your thoughts and feelings, words and actions will align themselves in the direction of your will.
You may change your mind or your body, but it is always something external to you that has changed, not yourself.
It's appetites are numberless and limitless. Watch your mind with great diligence, for there lies your bondage and also the key to freedom.
When you are not in a hurry and the mind is free from anxieties, it becomes quiet and in the silence something may be heard which is ordinarily too fine and subtle for perception.
The mind must be open and quiet to see.
When the mind has been put to rest and disturbs no longer the inner space (chidakash), the body acquires a new meaning and its transformation becomes both necessary and possible.
All you need is to keep quietly alert, enquiring into the real nature of yourself.
When it is motionless through and through, it dissolves and only reality remains.
A quiet mind is all you need.
Look at your mind dispassionately; this is enough to calm it.
When the mind is kept away from its preoccupations, it becomes quiet.
You are beyond the mind, but you know with your mind.
As soon as the mind is ready, the sun shines in it.
Calm and clarify your mind and you will know yourself as you are.
Understand your own mind and its hold on you will snap.
To go beyond the mind, you must be silent and quiet.
What prevents the insight into one's true nature is the weakness and obtuseness of the mind and its tendency to skip the subtle and focus on the gross only.
Stop your mind - and just be.
What prevents you from knowing yourself as all and beyond all, is the mind based on memory.
Just see the person you imagine yourself to be as a part of the world you perceive within your mind and look at the mind from the outside, for you are not the mind.
To be what you are, you must go beyond the mind, into your own being.
What we are trying to do here is to bring our minds into the right state for understanding what is real.
The world is but the surface of the mind and the mind is infinite.
What we call thoughts are just ripples in the mind.
What is independent, uncreated, timeless and changeless, and yet ever new and fresh, is beyond the mind.
The picture is in the mind of the painter and the painter is in the picture, which is in the mind of the painter who is in the picture!
It is your mind's attitude that determines what he is to you. )

( MIND vs./and/<> AWARENESS )


- ZİHİN ile/ve ZEVK


- ZİHİN/ANLIK ile/ve/=/||/<> ZAMAN

( Düşünce ve zihnin, kişinin üzerinde olması DEĞİL/YERİNE kişinin düşüncelerini ve zihnini/n üzerinde olması/olabilmesi, yönetebilmesi. İLE/VE/=/||/<> Zamanın, kişinin ve yaşamın üzerin(d)e olması/devrilmesi. DEĞİL/YERİNE Kişinin, zamanın/ı/n ve yaşamın/ı/n üzerinde olması/olabilmesi, yönetebilmesi. )


- ZİHİNLE KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/<> "KALBİNLE" BAKMAK


- ZİHİNSEL ENGELLİ/LİK ile/ve DÜŞÜNME ENGELLİ/LİK

( Hastalık/ta. İLE/VE Olumsuz alışkanlık/ta. )

( Bazı bireylerde. İLE/VE Toplum(lar)da. )


- ZİHİNSEL FELSEFE ile/ve SAPTAMAK


- ZİHİNSEL YALNIZ/LIK ile GÖVDESEL(BEDENSEL) YALNIZ/LIK

( Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil. )

( "Ben Gövde'yim" düşüncesinin ötesine geçelim! )

( Yalnızlık çekmenize gerek yok. )

( Tek başına olsa da bir ağaç kadar sağlam durabilmeli ve yaşamı neşeyle algılamalıdır. )

( LONELINESS vs. SOLITUDE/ALONE
Go beyond the l-am-the-body idea.
You need not feel alone. )


- ZİHN-İ DAKÎK ile/ve/||/<>/>/< ZİHN-İ RAKÎK


- ZİHNİ YORMAK ile/değil/yerine ZİHNİ ZORLAMAK

( Körü körüne zorlukların üstüne gitmek şanssızlığa yol açar. Uyumlu zaman koşullarını beklerken gelişmelerle mutlu olun. )


- ZİHNİN ALTINDA EZİLİRSEK ile/değil/yerine/>< ZİHNİ AŞABİLİRSEK

( Deli oluruz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Veli oluruz. )


- ZİHNİN: "KÖLESİ OLMAK" değil/yerine/>< USTASI OLMAK


- ZİHNİNİ ...:
"YORMAK" değil KULLANMAK


- ZİKİR ile/ve DEM TUTMAK


- ZİKİR ile/ve ŞEVK


- ZİKİR ile/ve TASDİK


- ZİKR ETMEK ile İFŞÂ ETMEK


- ZİKR ETMEK ile/ve YÂD ETMEK


- ZİKR (ETMEK) ile/değil ZERK (ETMEK)


- ZİL-ZURNA (SARHOŞ OLMAK)


- ZİNDE/LİK[Fars.] değil/yerine/= DİNGİN/LİK, DİNÇ/LİK


- ZINDIK KOKLATMAMAK değil ZIRNIK KOKLATMAMAK


- ZIPLAMAK ile/değil ATILMAK


- YÜRÜMEK:
ZIPLAYARAK değil YAYLANARAK


- ZIR ZIR (AĞLAMAK)


- ZİR ZİR/ZİV ZİV (GEZMEK)


- [Ar.] ZİRÂ ile ZİRÂ-İ A'ŞÂRÎ ile ZİRÂ-İ AMME ile ZİRÂ-İ KİRBÂSÎ ile ZİRÂ-İ KİSRÂ/MELİK ile ZİRÂ-İ MESAHA ile ZİRÂ-I Mİ'MÂRÎ ile ...


- ZIRH ile/||/<> YANÇAK

( ... İLE/VE/||/<> Atın yanlarına bağlanan zırh. )


- ZIRIL ZIRIL (AĞLAMAK)


- ZIRVA/LAMAK ile SAÇMA/LAMAK

( TO TALK NONSENSE/ROT vs. TO BULLSHIT )


- ZIT/LIK ile/değil İKİ/LİK

( [not] ANTONYM vs./but DICHOTOMY )


- ZIT/LIK ile/değil İKİ/LİK


- ZITLIK ile İKİLİK

( CONTRARINESS vs. DICHOTOMY/DUALITY )


- ZIT/LIK ile OLUMSUZ/LUK

( CONTRARINESS vs. NEGATIVE/NESS )


- ZITLIK ile/değil SORUNSALLIK


- ZIT/LIK ile/ve/değil/yerine TAMAMLAYICI/LIK / TAMAMLAYICI/LAR

( [not] ANTONYM vs./and/but COMPLEMENTARY
COMPLEMENTARY instead of ANTONYM )


- ZİYÂ[Ar.] değil/yerine/= IŞIK/AYDINLIK


- ZİYÂDE[Ar.] değil/yerine/= ÇOK, DAHA ÇOK | ARTMA, ÇOĞALMA | ARTAN, FAZLA KALAN | ÇOK BOL | AŞIRI, FAZLA


- ZİYÂDE[Ar.] değil/yerine/= ÇOK/DAHA ÇOK


- ZİYÂFET değil/yerine/= TOY, YEMEK, GÖRKEMLİ YEMEK


- ZİYARET ETMEK değil/yerine/= GÖRMELİĞE GİTMEK


- ZİYARET ve/<> ZEVK

( Fânî. VE/<> Bâkî. )


- ZİYNET[Ar.] değil/yerine/= SÜS/BEZEK


- ZİYNET değil/yerine/= SÜS/BEZEK


- ZODYAK ile ...

( Kümelenmiş sabit yıldızlar. )


- ZONK ile ...


- ZOR ANLATMAK ile/değil/yerine ANLATMAKTA GÜÇLÜK ÇEKMEK


- ZOR İŞ değil AZ COŞKU/AŞK


- ZOR ZAMANDA, YALNIZ BIRAKMAK değil/yerine/>< GEREKSİNİM ANINDA, YANINDA OLMAK


- ZOR/ZORLUK/ZAHMET/MÜŞKÜLAT[Ar.] değil/yerine/= ÇETİNLİK/GÜÇLÜK/KIYINLIK


- [ne yazık ki]
ZORA GELEMEMEK ile/ve/değil/||/<>/< "KONFOR"


- [ne yazık ki]
ZORBALIK ile/ve/değil/<>/> AKRAN ZORBALIĞI


- ZORLAMA ile ZORBALIK


- ZORLAMA ile/ve/değil/yerine/<> ZORUNLULUK

( Kişilerde/insanda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Doğada. )


- ZORLAMAK ile/ve/||/<> HIRPALAMAK


- ZORLAMAK ile SIKIŞTIRMAK


- ZORLAMAK ile/değil/yerine "ÜZERİNE GİTMEK"


- ZORLAMAK ile/ve/||/<>/> ZORTLAMAK


- ZORLANARAK ile/değil ZORLAYARAK


- ZORLANMAK değil/yerine/= GÜÇLÜK ÇEKMEK


- ZORLANMAK ve/fakat/||/<>/>/< KAÇMAMAK


- ZORLAŞTIRMAK değil ZORLAMAK


- ZORLAYICI/LIK ile YOL KESİCİ/LİK


- ZORLUK" ile/değil GELİŞİM/GELİŞME


- ZORLUK ile/ve SIKINTI


- ZORLUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ZORLANMA

( Dışarıda/ki/ler/de. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İçeride/ki/ler/de/n. )


- ZORLUKLAR KARŞISINDA:
"PES ETMEK" ile/değil/yerine/>< OLGUNLAŞMAK


- ZORLUKLARA/SIKINTILARA:
KATLANMAK ile/ve/||/<> AYAK UYDURMAK


- ZORLUKLARI GÖZE ALMAK ile/ve ZORLUKLARA GÖĞÜS GERMEK


- ZORLUKLARI:
"ÜSTLENMEK" ile/ve/değil "GÖĞÜSLEMEK"


- ZORUNA GİTMEK değil/yerine/= GÜCÜNE GİTMEK


- ZOR(UN)DA KALMAMIŞ/LIK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> ÇOCUK KALMIŞ/LIK


- ZORUNLU VARLIK ile MÜMKÜN VARLIK ile MÜMTENİ VARLIK

( Tüm zamanlarda oluş. İLE Mekânı dolduruş. İLE ... )


- ZORUNLU ile ZORLAYARAK/ZORLANARAK


- ZORUNLULUK ile/ve/değil/||/<>/>/< AŞKINLIK


- ZORUNLULUK ile/ve/değil/yerine/<>/< BAĞLAYICILIK


- ZORUNLU/LUK ile GEREKLİ/LİK

( OBLIGATION vs. NECESSITY )


- ZORUNLULUK ve/||/<>/> GÜZELLİK

( Bazı/çoğu zorluk ve/ya da zorunluluklar, bazı/bazen güzelliklere yönelebilir ve/ya da dönüşebilirler. )


- ZORUNLU/LUK ile/değil/yerine İHTİYÂR


- ZORUNLULUK ile/ve İLİŞKİLİLİK

( COMPULSORY vs./and RELATENESS )


- ZORUNLU/LUK / ZARÛRÎ ile/değil/yerine/=/< KAÇINILMAZ/LIK


- ZORUNLULUK ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK


- ZORUNLULUK ile/ve/<>/> KORKU

( COMPULSORY vs./and/<>/> FEAR )


- ZORUNLULUK ile/ve KURALLILIK

( COMPULSORY vs./and REGULARNESS )


- ZORUNLULUK ile MANTIK


- ZORUNLULUK ile/ve/||/<> MANTIKSAL ZORUNLULUK


- ZORUNLULUK ile OLMAZSA OLMAZ

( OBLIGATION vs. IF NOT HAPPENS, NOTHING HAPPENS
... ile CONDITIO SINE QUA NON )


- ZORUNLULUK ile/ve/||/<>/>< ÖZGÜRLÜK

( COMPULSORY vs./and/||/<>/>< FREEDOM )


- ZORUNLU/LUK ile/değil/yerine SABİT/LİK


- ZORUNLULUK ile/değil/yerine/||/<>/>/>< SAMİMİYET


- ZORUNLULUK ile/ve/değil/||/<> SORUMLULUK

( Her kişi, herkes karşısında, her şeyden sorumludur. )

( COMPULSORY vs./and/<> RESPONSIBILITY )


- ZORUNLULUK ile TANITLAMA


- ZORUNLU/LUK ile/ve/değil/yerine/<> TUTARLI/LIK


- ZORUNLULUK ile/ve/<> YASALILIK


- ZORUNLULUK ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> ÜMİT

( En güçlü. [Çünkü, her şeye boyun eğdirir.] İLE/VE/||/<> En bilge. [Çünkü, her şeyi öğretir.] İLE/VE/||/<> En yaygın. [Çünkü, hiçbir şeyi olmayan bir kişide bile vardır.] )


- ZORUNLULUK = ZARURET = NECESSITY[İng.] = NÉCESSITÉ[Fr.] = NOTWENDIGKEIT[Alm.] = NECESSITAS[Lat.] = NECESIDAD[İsp.]


- ZORUNLULUK ile/ve/> ZEKÂ

( COMPULSORY vs./and/> INTELLIGENCE )


- ZÜBÜK ve/||/<> PIRT

( )


- ZUHUR[< Ar. ZHR]:
DIŞLAŞMAK ile/ve/=/<> IŞIMAK[< İbr. ZOHAR:
Işık]

( Işımak. [ZÜHRE: Işıyan yıldız] İLE/VE/=/<> Işık. )


- ZÜLCENAHEYN:
İLİM ve/ HİKMET ve/ AŞK ve/ MUHABBET


- ZÜ-L-LEVÂHİK[Ar.] ile ...

( Kamçılılar. )


- [ne yazık ki]
!ZULM ile/ve/||/<> !DALKAVUKLUK

( [ne yazık ki] "Küçük gördüklerine." İLE/VE/||/<> "Büyük gördüklerine." )


- ZULMETMEK değil/yerine/= KIYINÇ YAPMAK


- ZULÜM ile/ve/değil/||/<> İHMALKÂRLIK


- ZULÜM ile/<>/>< "ZEVK"

( Eziyet, başkaları tarafından kendinize/birine yapılmış/yapılıyor ise. İLE/<>/>< Eziyeti, kendi, kendine yapıyor ise/niz. )


- ZUNÛN ile/ve/||/<> ŞUKÛK ile/ve/||/<> SÜKÛN ile/ve/||/<> SÜKÛT

( Bilgide[malûmâtta]. İLE/VE/||/<> Uygulanan bilgide[marifette]. İLE/VE/||/<> (B)ilimde. İLE/VE/||/<> Bilgelikte[irfânda]. )

Bugün[11 Temmuz 2025]
itibarı ile 16.971 başlık/FaRk ile birlikte,
16.971 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(69/69)

🔒 Sınırlı Erişim

Tüm başlıkları görmek için üyeliğiniz/katılımınızı rica ediyoruz...

Giriş Yap / Üye Ol