
K ile biten FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 16.971 başlık/FaRk ile birlikte,
16.971 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(17/69)
- DELİK ile YURDU
( ... İLE İğne deliği. )
- DELİL ile/ve DAYANAK
- DELİL değil/yerine/= TUTAMAK
- DELİLİK ile AMOK
( ... İLE Öldürücü delilik. [Malezya'da] )
- DELİ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLGİLİ/LİK
( Bilgisizler/cahiller ve düşün[e]meyenler için anlayamadıkları her şey [ve herkes] "deli/lik"tir. )
- DELİ/LİK ile/ve/değil/||/></ne yazık ki BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK
( Akıl, kişiyi terk etmişse. İLE/VE/DEĞİL/||/>
- DELİ/LİK ile ÇILGIN/LIK
( MAD/NESS vs. CRAZY/NESS )
- DELİ/LİK ile ÇILGIN/LIK
( INSANE vs. CRAZY )
- DELİLİK ile/değil/yerine GÜVENİLİR "DELİLİK"
- DELİLİK ile/ve/değil İNANÇ/İMAN
- DELİ/LİK ile VELİ/LİK
( Deli, kendi deli olduğu gibi başkasını da delirten. İLE Veli, başkasını ihyâ eden. )
( İnsan aklı bırakırsa Deli, akıl insanı bırakırsa Veli. )
( "Deliyim!" demek, bir şey değil. Maharet, zırva bulabilmekte! )
( Velîlik, altın; nebîlik, gümüş kerpiçtir. İlâhî zevk ve saltanat makamına "Altın kerpiç", Peygamber'in, kişileri davet etmek için indiği tenezzül makamına da "Gümüş kerpiç" denilmiştir. )
- DELİRMEK ile/ve/||/<> BELİRMEK
- DELİSİ OLMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> NANKÖRÜ OLMAK
( Ulaşamadıklarının. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Ulaştıklarının. )
- DELIVER :/yerine TESLİM ETMEK
- DELK[Ar.] ile DELK[Ar.]
( El ile ovma, sürtme, ovuşturma/ovuşturulma. İLE Eski giysi, yamalı dilenci hırkası. | Dervişlerin giydiği eski aba ve yırtık cübbe. )
- DEMEK İSTEMEK ile DEMEYE GETİRMEK
- DEMEK ile SÖYLEMEK
( Sözün aktarımı/seslendirilişi. İLE Düşüncenin/kavramın/olgunun/durumun bildirimi/paylaşımı. )
- DEMİR ile ÇELİK
( ... İLE Demire, %2 karbon katılarak. / Karbon oranının azaltılmasıyla. )
( HESPAIDOS: Demir tanrısı. )
( LAHOR ÇELİĞİ )
( IRON vs. STEEL )
( ... ile PULAT )
- DEMOCRATIC :/yerine DEMOKRATİK
- DEMOGRAFİK değil/yerine/= ÇOĞABİLİMSEL/ÇOĞASAL
- DEMOKRASİ ve/||/<> GÜVENLİK ve/||/<> EKONOMİ ve/||/<> İKLİM
- DEMOKRASİ ile SANDIK
( Her demokrasi olan yerde/ülkede sandık vardır fakat her sandık olan yerde/ülkede "demokrasi vardır" diyemeyiz. )
- DEMOKRATİK TOPLUMUN GEREĞİNDE:
ÖLÇÜLÜLÜK ve/||/<> ZORLAYICI TOPLUMSAL GEREKSİNİM ve/||/<> SON ÇÖZÜM İLKESİ
- DEMONSTRATE :/yerine GÖSTERMEK
- DEMORALİZE OLMAK/ETMEK değil/yerine/= ÖZCÜL GÜCÜNÜ YİTİRMEK/BOZMAK
- ÖZGÜRLEŞMEK:
...DAN ile/ve/||/<>/> ... İÇİN ile/ve/||/<>/> KENDİNDEN
- DENEME-YANILMA değil/yerine YAŞANMIŞLIKLARDAN DERS ALMAK
- DENEMEK > TAKLİT ETMEK değil/yerine/></> DÜŞÜNMEK
( En acı olan. > En kolay olan. DEĞİL/YERİNE/<>/> En akıllıca olan. )
- DENEMEK ile/ve SINAMAK
( TO TEST vs./and TO EXAMINE )
- DENENEBİLİR/LİK ile/ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK
- DENETİMCİ/LİK ile/ve/<> KATILIMCI/LIK
- DENETLENEMEZLİK ve/<> DÖNÜŞÜM
- DENETLEYEBİLMEK ile/ve/= BİLMEK
( ABLE TO INSPECT vs./and/= TO KNOW )
- DENEY ile/ve DÜZENEK
- DENEYCİLİK ile DUYUMCULUK/HİSÇİLİK
( AMPRISM vs. SENSUALISM )
- DENEYCİLİK = İHTİBARİYE = EMPIRICISM[İng.] = EMPIRISME[Fr.] = EMPIRISMUS[Alm.]
- DENEYCİLİKTE:
SAYMAYA YÖNELİK ile VARSAYIMA YÖNELİK
( Bacon. İLE Galileo. )
- DENEYİM YAŞAYAN BENLİK ile/ve/<> GÖZLEMLEYEN BENLİK
( Gerçek benliğin bulunabilmesi için sahte olanın terk edilmesi zorunludur. )
( Düşüncelerinizi, duygularınızı, sözlerinizi ve eylemlerinizi gözleyin. )
( A man who is intense in his experience will radiate confidence and courage.
The false self must be abandoned before the real self can be found.
Watch over your thoughts, feelings, words and actions. )
( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )
( SELF IN EXPERIENCE vs./and/<> SELF IN OBSERVATION )
- DENEYİM:
YAŞLANARAK değil YAŞAYARAK
- DENEYİM ve/||/<>/> KENDİLİK
- DENEYİM ile/değil KUŞKUCULUK
( Bazı kisiler, yavaş yavaş, inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve tamamen kuşkucu olmayı öğrenir. Bu süreç gerçekleştiğinde de artık çok geçtir. Ne yazık ki, (bazı) "zihinlerin", "deneyim" dediği şey budur. Aklıyla bağlantısını kaybetmiş bir kişi, "deneyimli" olarak tanımlar kendini. )
- DENEYİMCİ MATEMATİK ile/ve METAFİZİK MATEMATİK
( Newton. İLE/VE Leibniz. )
- DENEYİME AÇIK/LIK ile/ve/<> DIŞADÖNÜK/LÜK
- DENEYİMLEMEK ile/ve/<>/>/< DEYİMLEMEK
- DENEYİMLEMEK ile/ve/<> GÖZLEMLEMEK
- DENEYİMSEL TAMAMLIK ile SONUÇLU TAMAMLIK ile TÜMEL TAMAMLIK ile YAKIN GEÇMİŞ TAMAMLIK ile TAMAMLIK GÖRÜNÜŞÜ
( EXPERIENTIAL PERFECT vs. RESULTATIVE PERFECT, PERFECT OF RESULT vs. PERFECT OF PERSISTENT SITUATION vs. ... vs. PERFECT ASPECT )
- DENEYSEL ile MEKANİK ile MATEMATİK
- DENGE ile/ve/<> DİNGİNLİK
- DENGE ile EŞİTLİK
- DENGELEYİCİLİK ile/ve BÜTÜNLÜK
- DENGİN(İ BULMAK) ile/ve/||/<>/> DENGEN(İ BULMAK)
- DENİZ ASLANI/FOK ile DENİZ AYISI/İNEĞİ (MANAT)
( Gebelik süreleri 11 aydır. Her seferinde tek bir yavru doğurur. Doğurunca hemen bir yenisine gebe kalır. İLE 1.5 - 2 m. boyunda, bitkiyle beslenen bir deniz memelisi. )
( SEA LION/SEAL vs. SEA COW )
( PHOCA cum TRICHECHUS MANATUS / ARCTOCEPHALUS URSINUS )
- DENİZ/GÖL/IRMAK ile/ve/||/<> BALIKLAVA
( ... İLE/VE/||/<> Deniz, göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer. )
- DENİZ SEVİYESİ ile/ve/değil EŞİK
- DENİZ TAŞITLARINDA:
SANCAK ile/ve/||/<>/>< İSKELE
( Sağ yanı. İLE/VE/||/<>/>< Sol yanı. )
- DENİZASLANI ile FOK
( Daha kalın kürkü vardır. İLE Daha yağlıdır. )
( Kulakları gözle görülür. İLE Arka kanatları arkaya doğru bakar. )
( Fokların gözleri deniz altında bulanık görmez. )
( )
( Alttaki. İLE Üstteki. )
( SEA LION vs. SEAL ile
)
( ZALOPHUS CALIFORNIANUS cum PHOCA )
- DENİZAYGIRI/MORS[Laponca] ile FOK
( ... İLE Tüm memeliler arasında, sütü, en yağlı olandır. [Yavrusunun hızlı büyümesinin zorunluluğundan dolayı][Birkaç hafta içinde sütten kesilirler] )
( ile
)
( ... ile FUKME )
( WALRUS vs. SEAL[< Sami dilinden] )
( ODOBENUS ROSMARUS cum PHOCA )
( LA MORSA con ... )
- DENİZCİLİK ile/ve ASTRONOMİ
- DENİZCİLİK ile GEMİCİLİK
- DENİZCİLİK ile ÜSKÜDAR VAPURU FACİASI
( )
- DENİZDE YÜZÜP DEREDE BOĞULMAK ile/<> DİMYAT'A, PİRİNCE GİDERKEN, EVİNDEKİ BULGURDAN OLMAK
- DENİZLİ[< DONGUZLU] ile/ve VAN ile/ve MALATYA ile/ve NİĞDE ile/ve UŞAK ile/ve ISPARTA
- DENK DÜŞMEK/DÜŞÜRMEK ile/ve DENK GELMESİ/GETİRMEK
- DENK ile KÜFÜV
( ... İLE Birbirine benzeyen ya da yakışan. )
- DENKLİK ile/ve/<> BÜTÜNLÜK
- DENKLİK ile İZDÜŞÜM
- DENK/LİK ile/ve ÖZDEŞ/LİK
- DENSİZ/LİK ile/ve/<> DALLAMA/LIK ile/ve/<> DANGALAK/LIK ile/ve/<> DALYARAK/LIK
- DENSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< HEVESLİ/LİK
- DENSİZ/LİK ile/ve/<> PATAVATSIZ/LIK
- DENY :/yerine İNKAR ETMEK
- DEONTOLOJİ/K değil/yerine/= ÖDEVBİLİM/SEL / ÖDEVSEL
- DEONTOLOJİZM değil/yerine/= ÖDEVBİLİMCİLİK
- DEPEND :/yerine BAĞLI OLMAK
- DEPENDING :/yerine BAĞLI OLARAK
- DEPICT :/yerine TASVİR ETMEK
- DEPLASE ETMEK ile DEPLASE OLMAK
( Yer değiştirtmek. İLE Yer değiştirmek. )
- DEPO/KÖMÜRLÜK değil/yerine EV/OFİS/APARTMAN/PARK
- DEPREMDE:
ÇÖKMEK ile/ve/||/<> KAPANMAK ile/ve/||/<> TUTUNMAK
(
)
- DEPREM/ZELZELE ile/||/<> ÜGRÜMEK
( Alttan, yukarı doğru vuran. İLE/||/<> Yerin ileri geri gitmesi ya da geminin sağa sola sallanması/sendelemesi. )
- DEPRESİF ile MELANKOLİK
( [günümüzde] Hem erilde, hem dişilde. İLE [eskiden][daha çok] Dişilde. )
- DEPRESYON ile MELANKOLİ ile HİSTERİ/K["İSTERİK" değil!]
( Modern çağda. İLE Ortaçağda. İLE Antik çağda. )
( Daha çok kadınlarda görülen ortak hastalıklardan. )
( Dünyada her yıl, kadınların %10'u, beylerin %3-4'ü ciddi boyutta depresyona girmektedir. )
- DEPTH :/yerine DERİNLİK
- DERDEST[Fars.] (ETMEK) ile BERTARAF[Fars. BER + Ar. TARAF] (ETMEK)
( Tutma, elde etme. | Elde olan, yapılmakta olan. İLE Kaldırılmış, giderilmiş. )
- DERC[Ar.] (ETMEK) ile/ve/||/<> CEM[Ar.] ETMEK
( Hattatların yazdığı meşk tomarı. )
( Nakışlı kâğıda yazılmış yazı. )
( Sokma, arasına sıkıştırma. | Gazeteye yazma. | Toplama, biriktirme. İLE/VE/||/<> Toplamak. | Bir araya getirmek. )
- DERE TEPE (YÜRÜMEK)
- DERE ile/ve/<> ÇATAK
( Genellikle, yazın kuruyan küçük akarsu ve bunların yatağı. | İki dağ arasındaki uzun çukur. | Damlarda, yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko ya da kiremit yol. İLE/VE/<> İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı. | Yapışık, ikiz meyve. | Kavgacı. )
- DERE ile ÇAY ile IRMAK
( BROOK vs ... vs. RIVER )
- DEREBEYLİK ile/değil/yerine/<>/> DEVLET
- DEREBEYLİK(FEODALİTE) ile/||/<>/> DEVLET
( Başta Ortaçağ Avrupası olmak üzere tarihin birçok döneminde görülen bir yönetim biçimi. İLE/||/<>/> Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasi bakımdan örgütlenmiş ulus ya da uluslar topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık. )
- DERECE ile/ve/değil EŞİK
- DERECELENDİRİLEBİLİR ile DERECELENDİRİLEBİLİRLİK
( GRADABLE )
- DEREOTU ile YABANTIRAK
( ... İLE Sulak yerlerde yetişen, bir tür dereotu. )
( ... cum ANETHUM GRAVEOLENS )
- DERGİ/GAZETE OKUMAK ZAMANINI VE YERİNİ BİLMEK[ARKADAŞ VE YAKINLARIN YANINDA değil!]
- DERİN BİR SOLUK ve/||/<> DERİN BİR ŞÜKÜR
- DERİN DERİN (DÜŞÜNMEK)
- DERİN DÜŞÜNMEK(TEFEKKÜR) ile/ve UYUMAK
( Uykunun karanlığı bile tazeleyici ve gençleştiricidir. )
( Uyanıkken bilinçlisiniz; uyurken sadece canlısınız. )
( FİKR-İ AMÎK[Ar. < UMK]: DERİN DÜŞÜNCE )
( CONTEMPLATION vs./and TO SLEEP
Even the darkness of sleep is refreshing and rejuvenating. )
- DERİN/YOĞUN/GENİŞ DÜŞÜN(E)MEMEK ile/değil/<> BİLGİSİZLİK/DÜŞÜNCESİZLİK
( Bilgisizlik de, bilgi de zihindedir, gerçekte değil. )
( Bilgisiz olup, doğruyu savunacağına; bilgili olup, yanlışı savun! )
( [not] TO NOT (ABLE TO) THINK DEEP/INTENSIVE/WIDE vs./but/<> IGNORANCE/THOUGHTLESSNESS
Ignorance and knowledge are in the mind, not in the real. )
- DERİNLEŞMEK ile KÖK SALMAK
- DERİNLEŞMEK ile/ve UZAKLAŞMAK/YAKINLAŞMAK
( TO DEEPEN vs./and TO DIGRESS/TO APPROACH )
- DERİNLEŞTİRMEK ile/ve/<> BESLEMEK
( TO MAKE DEEPEN vs./and/<> TO FEED )
- DERİNLEŞTİRMEK ile OTURTMAK
( TO MAKE DEEPEN vs. TO FIT WELL )
- DERİN/LİK ile/değil ABİS
( ... İLE/DEĞİL Okyanusların çok derin yeri ve daha özel olarak, güneş ışığının erişemediği bölüm. )
- DERİNLİK ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
- DERİNLİK ile/ve/değil EVRE
- DERİNLİK ile/ve/<> İÇ İÇELİK
- DERİNLİK ve/||/<>/> İSKANDİL[İt.]
( ... VE/||/<>/> Denizin derinliğini ölçme. | Bu iş için kullanılan araç. )
- DERİNLİK ile/ve SERİNLİK
( DEEPNESS vs./and COOLNESS )
- DERİN/LİK ile/ve TUTARLI/LIK
( Derinlik, kişinin en kapsamlı gereksinimlerine olan duyarlılığında oluşturulan dengeden söz eder. Tutarlılıksa güvenilirliğe değinir. )
( DEEP/NESS vs./and CONSISTENCY )
- DERİN/LİK ile/ve UZAK/LIK
( DEEP/NESS vs./and DISTANT/DISTANCE )
- DERİNLİK ile/ve/<> YAYILIM
- DERİŞİK >< SEYRELTİK
( MÜTEMERKİZ / MÜTEKÂSİF ile ... )
( KONSANTRE avec ... )
- DERIVE :/yerine TÜRETMEK, ALMAK
- DERLEYİP TOPARLAMAK
- DERLİ TOPLU (OLMAK, HALE GETİRMEK/SOKMAK)
- DERM[İng.] değil/yerine/= DERİ | KATMAN | YAPRAK
- DERMA/DERMATO/DERMO- ile DERMAL/DERMATİK ile DERMABRAZYON ile DERMATOGLİFİKS ile DERMATOLOG ile DERMATOLOJİ ile DERMATOLOJİK ile DERMATOM ile DERMATOZ ile DERMİS ile DERMOAKTİF ile DERMOİD
( Deri [ile ilgili]. İLE Deri [ile ilgili]. İLE Deri kazıma. İLE Deri çizgileri, deri çizgibilim. İLE Deri sayrılıkları uzmanı. İLE Deri sayrılıkları bilimi. İLE Deri sayrılıkları [ile ilgili]. İLE Duyu alanı. İLE Deri sayrılığı. İLE Alt deri. İLE Deriyi etkileyen. İLE Derimsi. )
- DERME-ÇATMA (BİR YERDE YAŞAMAK)
- DERPİŞ ETMEK değil/yerine/= ÖNGÖRMEK/GÖZ ÖNÜNDE TUTMAK/USUNDAN GEÇİRMEK
- DERS ÇALIŞMAK ile/ve/> (NİTELİKLİ/AYRICALIKLI) ÇALIŞMAK
( STUDY vs./and/> WORKING )
- DERS YAPMAK ile/değil/yerine DERS(İ) İŞLEMEK
- DERT ETMEK ile DERT EDİNMEK
( Kendinize zulmetmek için yollar icat etmeyin! )
( Don't invent self-inflicted cruelties. )
- DERT SAHİPLİĞİ ile/ve/değil ADANMIŞLIK
- DERT ile/ve/= NİTELİK
( Baki olan bir dert edin! Bu fâni dünyada. )
( Ehl-i derdin sohbetine mahrem et! )
( Söylemem derdimi hemderde bile! )
( Allah derdinizi artırsın! )
- DERT/LERİNİ ANLATMAK ile/değil/yerine (NİTELİKLİ VE YÜKSÜZ) İLİŞKİ (KURMAK)
- DERTLEŞME ile/ve "DERS" (ÇIKARMAK)
- DERTLİ ile/ve/<> EDİP ile/ve/<> ÂŞIK ile/ve/<> ÂRİF
( [Derdini] Yalın anlatan. İLE/VE/<> Hoş anlatan. İLE/VE/<> Haliyle anlatan. İLE/VE/<> Gülümseyişiyle örterek anlatan. )
- DERVİŞ:
DÜNYA ve/||/<> İKİYÜZLÜLÜK ve/||/<> VARLIK ve/||/<> YALAN ve/||/<> KÖSNÜ/ŞEHVET
( DERVİŞ: DAL ve/||/<> RA ve/||/<> VAV ve/||/<> YE ve/||/<> ŞIN )
- DERVİŞ ile/ve ABDAL/TORLAK
( ... İLE/VE Gezgin derviş. )
- DERVİŞ ile/ve ÂŞIK
( Önce nefsini yok etmeye çabalar. İLE/VE Önce aklını yok etmeye çabalar. )
( Âşık'ın uykusu: Hâl-i istiğrak. Gözü uyur ama, özü uyumaz. )
( Âlimlerin uykusu ibâdettir. )
( DERVİŞ: Başına gelmiştir ve fakat anlamamıştır. )
( Tüm tarikatlerde bazı (hal üzere) yol alanlar. İLE/VE (Alevi-)Bektaşî'likte. )
- DERVİŞ ile/ve/değil EŞİK
- DERVİŞ ile/ve IŞIK
( ... İLE/VE Bektâşî dervişi. )
( Erenler adama bir iş ederler, evirir-çevirir, ederler derviş. )
( Bir iş ederler, adamı derviş ederler. )
- DERVİŞ ile/ve SÂLİK
( Dervişlik çok kolay, âsân bir yoldur, söz dinleyene; Dervişlik çetin ve pek müşkil yoldur, söz dinlemeyene. )
( Dervişe gizli olmaz. )
- DERVİŞ/LİK ve/||/<>/> KENDİNİ "YOK ETMEK"
- DERYA DENİZ (BİLGİ SAHİBİ OLMAK)
- DEŞARJ ile DEŞARJ OLMAK
( Boşalım. İLE Boşalmak. )
- DESCRIBE :/yerine TANIMLAMAK
- DEŞELEMEK değil EŞELEMEK ya da DEŞMEK
- DESEN ile/ve/değil/<> RENK
- DESERVE :/yerine HAK ETMEK
- DESIGN :/yerine TASARLAMAK
- DESİNLER DİYE YAPMAK değil/yerine İŞLET FİİLİN, DUYSUN KULAĞIN
- DESIRE :/yerine ARZU, İSTEMEK
- DESK :/yerine MASA
- DEŞMEK ile/ve/değil/||/<>/> DELMEK
( Daha hafif. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Daha etkili. )
- DEŞMEK ile/ve/değil/||/<>/> KAZMAK
- DESTANÎ/EPİK değil/yerine/= OZYIRSI
- DESTEK VERMEK ile REKLÂMINI YAPMAK
( Yap fakat tapma! )
( TO SUPPORT vs. TO ADVERTISE )
- DESTEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DAYANAKÇA
- DESTEK ile/ve/<> DAYANIŞMA
( SUPPORT vs./and/<> SOLIDARITY )
- DESTEK ile/ve/<> PAYLAŞIM
( Ölçü, aynı şeye gülmek değil, aynı şeye ağlamaktır. )
( SUPPORT vs./and/<> SHARING )
- DESTEK ile/ve/<> SEFERBERLİK
( SUPPORT vs./and/<> MOBILIZATION )
- DESTEK ile/ve/<> TEŞVİK
( SUPPORT vs./and/<> ENCOURAGEMENT )
- DESTEK ile TUZAK
- DESTEKLEMEK ile/ve/||/<> PEKİŞTİRMEK
- DESTROY :/yerine YOK ETMEK
- DETECT :/yerine TESPİT ETMEK
- DETERMİNAN/T ile DETERMİNASYON ile DETERMİNE ile DETERMİNE ETMEK
( Belirleyen, belirleyici. İLE Belirlenim, belirleme, belirleyicilik. İLE Belirlenmiş, belirli. İLE Belirlemek. )
- DETERMINE :/yerine BELİRLEMEK
- DETERMİNİZM/DETERMINISM[İng.] değil/yerine/= BELİRLEYİMCİLİK
- DEVAM ETMEK değil/yerine/= SÜRDÜRMEK / SÜRMEK/SÜRÜP GİTMEK
- DEVAM ETTİRME ile SÜREKLİLİK
- DEVAM ETTİRMEK/İDAME("İTAM/İTAME" değil!) ETTİRMEK değil/yerine/= SÜRDÜRMEK/SÜRMESİNİ SAĞLAMAK
- DEVAMLILIK değil/yerine/= SÜREYLİK
- DEVE ile/ve/||/<> "ASLAN" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BEBEK
- DEVE ile LÛK[Fars.]
( ... İLE Kısa tüylü, yük devesi. )
- DEVELOP :/yerine GELİŞTİRMEK
- DEVİM/DİNAMİK ile/ve KİNETİK
( DYNAMIC vs./and KINETICS )
- DEVİMSEL/LİK[DİNAMİK(LİK)] ve VAR/LIK
( DYNAMIC and EXISTENCE )
- DEVİNİM/DİNAMİK ile/ve ÇELİŞKİ
( DYNAMIC vs./and CONTRADICTION )
- DEVİNİM/DİNAMİK ile/ve İLİŞKİ
( DYNAMIC vs./and RELATION )
- DEVİNİM/DİNAMİK ile/ve SINIR
( DYNAMIC vs./and LIMIT )
- [ne yazık ki]
DEVİNİMSİZLİK ile/ve/değil DEĞİŞMEZLİK
( [not] LACK OF MOTION vs./and/but CONSTANTNESS )
- DEVİR ile/ve/değil EŞİK
- DEVİR ile/||/<> TEMLÎK
( Bir hakkın, birinden başka birine geçmesi. )
- DEVİRLER:
GELİŞME ve OLGUNLUK ve ORTA YAŞLILIK ve YAŞLILIK
( Yaklaşık 30 yaşa kadar olan devir. VE Yaklaşık 35'lerden 40'a kadar olan devir. VE Yaklaşık 60 yaşlarına kadar uzanan devir. VE Hayat merkezlerinin tedricen zayıflamaya başladığı ölüme kadarki devir. )
- DEVİR/TEMLİK değil/yerine/= GEÇİRİ
- DEVLET:
TÜZE/HUKUK ile/ve/||/<> İKTİSAT ile/ve/||/<> SİYASET
- DEVLET değil/yerine/= GENERK
- DEVLET[Ar.] ile MÜLK[Ar.]
- DEVLET ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TÜZE/HUKUK
( "Yüce". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< En yüce. )
- Devlet-i Aliyye - Halil İnalcık
- DEVLETİN (ÖNCELİKLİ/ZORUNLU) SORUMLULUKLARI:
EĞİTİM ve/||/<> SAĞLIK ve/||/<> GÜVENLİK ve/||/<> YARGI GÜVENCESİ
- DEVLETLÜ ile DEVLETLÜ İNÂYETLÜ ile DEVLETLÜ NECÂBETLÜ ile DEVLETLÜ RE'FETLÜ ile DEVLETLÜ SEMÂHATLİ ile DEVLETLÜ SİYÂDETLÜ ile DEVLETLÜ UTÛFETLÜ[< UTÛF: Şefkât göstermek.]
( Sultanlara hitapta kullanılan unvan. | Refâh, saâdet ve nîmet sahibi, vezir ve müşir gibi büyük rütbe sahiplerine verilen unvan. İLE Sarayın kızlarağasına verilen unvan. İLE Şehzâdeler hakkında kullanılan unvan. İLE Seraskerelere verilen unvan. İLE Şeyhülislâmlar hakkında kullanılan unvan. İLE Mekke şerîfine, Hz. Muhammed'e intisâb şerefinde bulunan kişilere hitapta kullanılan unvan. İLE Vezirlere, müşirlere, sultan damatlarına verilen unvan. )
- DEVOTE :/yerine ADAMAK
- DEVRALMAK[Ar.] değil/yerine/= GEÇİRALMAK
- DEVRAN ile/ve/||/<> SEYRAN ile/ve/||/<> HAYRET ile/ve/||/<> MERAK ile/ve/||/<> İLİM
- DEVREDİLMEK/DEVROLMAK değil/yerine/= GEÇİRİLENMEK
- DEVREMÜLK değil/yerine/= DÖNEMEV
- DEVRETMEK değil/yerine/= GEÇİRİLEMEK
- DEVRİM "YAPMAK" ile/ve/<>/değil/yerine DEVRİM "YARATMAK"
- DEVRİM "YARATMAK" ile "ÇIĞIR AÇMAK"
- DEVRİM ile/ve/değil/yerine/<> DEĞİŞİKLİK
- DEVRİM ile/ve/değil EŞİK
- DEVRİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SİVİL İTAATSİZLİK
- DEVRİMCİ/LİK ile/ve/<>/></> KORUMACI/LIK
( En radikal devrimciler bile devrimin ertesi günü, korumacı[muhafazakâr] olur. )
- DEVŞİRME ile/||/<>/> CİVELEK ile/||/<>/> ÇERİ ile/||/<>/> YENİÇERİ/SOLAK ile/||/<>/> CERRAH ile/||/<>/> BAŞESKİ ile/||/<>/> EŞKİNCİ ile/||/<>/> KETHÜDA ile/||/<>/> ODABAŞI ile/||/<>/> TURNACIBAŞI ile/||/<>/> ULÛFECİ ile/||/<>/> ASÂKİR-İ MANSURE
( Asker yetiştirilmek üzere Yeniçeri ocağına alınacak çocukları seçip toplama işi. İLE/||/<>/> Yeniçeri ocağına yeni girmiş delikanlı. İLE/||/<>/> Asker. İLE/||/<>/> Piyade askeri. İLE/||/<> Yeniçeri ordusunda görevli hekim. İLE/||/<> Yeniçeri bölüklerinin en kıdemsiz subayı ve erlerinin en kıdemlisi. İLE/||/<>/> Osmanlı sultanı ya da serdar ile savaşa giden ve ordunun vurucu gücünü oluşturan yeniçeri askerleri. İLE/||/<>/> Yeniçeri Ocağı'nda, Yeniçeri Ağası'ndan sonra gelen en yüksek subay. İLE/||/<>/> Yeniçeri kuruluşunda görevi alaylarda selâm törenlerini düzenlemek ve yönetmek olan subay. İLE/||/<> Yeniçeri Ocağı'nda bir bölüğünün komutanı. Son dönemde mübaşirlik yapanlara verilmiştir. İLE/||/<> Yeniçerilikte bir sınıf süvari askeri. İLE/||/<> İkinci Mahmut döneminde, yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra kurulan yeni ordunun adı. )
( FERİK: Tümgeneral ya da korgeneral.
HASSA ORDUSU: Hükümdarı ve sarayı korumakla görevli askeri sınıf.
KAPIKULU: Ücretli Osmanlı askeri.
KARAKULAK: Emir çavuşu ya da haberci.
LAĞIMCILAR: Kapıkulu Ordusu'nda düşman kalesini yıkmak için tünel kazan askeri birlik.
LEVEND: Deniz askeri.
LİKATOR: Bulgarlar'dan oluşan Voynuk Teşkilatındaki küçük rütbeli subaylar.
LİVA: İki alaydan oluşan askeri birlik. | İlden küçük, ilçeden büyük olan yönetim bölgesi.
MALKOÇ: Akıncılar ocağının komutanı.
PENCİK: Asker yetiştirilmek için, savaş tutsaklarından beşte bir oranında ayrılan acemioğlan adayları.
PEYK: Postacılık, taşımacılık ve korumacılık yapan, törenlerde yer alan asker sınıfı.
REDİF: Son dönem Osmanlı ordusunda askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er.
REİS-ÜL KÜTTAB: XVII. Yüzyıla kadar Osmanlılarda Sultan divanı katiplerinin başı.
RİKABİYE: Sadrazam, vezir gibi devlet adamları tarafından devlet adamlarına verilen ad.
RİYALA: Tümgenerale eşit bir rütbe.
SAKA: Eyalet askerlerine bağlı bir sınıf.
SALMA: Osmanlı Devleti'nde kol gezen kolluk eri.
SARICA: Eyalet valilerinin buyruğundaki başıbozuk asker.
SEKBAN: Eyalet paşaları ve sancak beylerine bağlı olarak görev yapan bir sınıf asker. | Sınır boylarında görev yapan asker sınıfı.
SERASKER: Kara ordusu komutan. | Sadrazamlık görevi ile yükümlü olmayan ve Osmanlı ordusunun komutanlığını yapan vezirin ünvanı.
SİPAHİ: Osmanlılarda tımar sahibi atlı grup.
ÜMERA: Bey, amir, üst düzey subay.
VELEDEŞ: Kapıkulu süvarilerinin oğullarına verilen ad.
VÜZERA: Vezirler.
YASAVUL: İlhanlılarda ordu müfettişine verilen ad. )
- DEVŞİRMEK ile/ve DENŞİRMEK
( Biraraya getirmek, derlemek, toparlamak. | Katlamak, düzgün duruma getirmek. | Asker olarak yetiştirilmek üzere Yeniçeri Ocağı'na alınacak çocukları seçip, toplama. İLE/VE Bir şeyin doğasını ya da niteliğini bozmak. )
- DEYİNMƏK[Azr.] = SÖYLENMEK[Tr.]
- DEZAVANTAJ SAĞLAMAK değil DEZAVANTAJ YARATMAK
- DEZENFEKSİYON ile DEZENFEKTAN ile DEZENFEKTE ETMEK
( Bulaşsızlaştırma. İLE Bulaşım kıran. İLE Bulaşsızlaştırmak. )
- DİADELF, İKİ DEMET HALİNDE BİRLEŞİK = SÜNÂİYÜ'L-IHVE = DIADELPHE
- DİASPORA[Fr.] değil/yerine/= KOPUNTU | AZINLIK
( Herhangi bir ulusun ya da inanç mensuplarının ana yurtları dışında azınlık olarak yaşadıkları yer. | Herhangi bir ulusun yurdundan ayrılmış kolu, kopuntu. | Yahudilerin ana yurtlarından ayrılarak yabancı ülkelerde yerleşen kolları. | Kopmuş parça. )
- DİBEK ile DİNK
( Taştan ya da ağaçtan yapılmış, büyük havan. | Dibekte dövülmüş olan. İLE Pirinci, kabuğundan ayırmak ya da bulgur dövmek için kullanılan dibek. )
- DİDEK ile PERDE
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Tahtırevan perdesi. İLE ... )
- DİDİK DİDİK (ARAMAK, ARAŞTIRMAK, KURCALAMAK, İNCELEMEK)
- DİDİKLEMEK ile/ve İNCELEMEK
- DİDİKLEMEK ile/ve/||/<> KURCALAMAK
- DİDİKLEMEK ile TİFTİKLEMEK
- DİDİNMEK ile/ve UĞRAŞMAK
( Uğraşlarınız arttıkça kaygılarınız azalır. [Hobileriniz arttıkça fobileriniz azalır.] )
- DİDİŞMEK ile/ve CEDELLEŞMEK
- DİDİŞMEK ile/ve ÇEKİŞMEK
( ... ile/ve NİZÂ )
- DİDİŞMEK ile HİZİPLEŞMEK/KLİK[Fr. < CLIQUE]
( HİZİP[Ar. < HIZB]: Bölük, kısım. | Kur'ân-ı Kerîm'in her cüzünün beş sayfalık bölümü. | Bir siyasi partinin içinde, partinin izlemekte olduğu ana siyasi çizgiye karşı olan, ayrı bir teşkilat merkezi bulunan ve partinin çoğunlukla aldığı kararlara karşı savaşan parti içi grup, fraksiyon, klik. )
- DIE :/yerine ÖLMEK
- DİFAZİK değil/yerine/= İKİ DEVRELİ
- DIFFER :/yerine FARKLI OLMAK
- DIFFERENCE :/yerine FARK
- DIFFICULTY :/yerine ZORLUK
- DIG :/yerine KAZMAK
- DIGITAL DIARY ile DATABANK
- DIHK - > DÂHIK - > DAHHAK
- DÎK[Ar. çoğ. DİYEKE, EDYÂK] ile DÎK[Ar.] ile DİK[Tr.]
( Horoz. İLE Dar olma, darlık. İLE Yatay bir düzleme göre yerçekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan. | Yatık durmayan, sert. | Sert, kalın, tok selen. | Sert bakış. | Ters, aksi söz. | Kaba, yersiz davranış. | Birbirine dikey olan doğrulardan oluşmuş. )
- DİK ile/ve YÜKSEK
( PERPENDICULAR vs./and HIGH )
- DİKARYOTİK ile DİPOLAR
( İki çekirdekli. İLE İki kutuplu. )
- AŞKINLIK:
DİKEY ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YATAY
- YARIK:
DİKEY ile/ve/||/<> YATAY
( İnkâr vardır. İLE/VE/||/<> Bastırma vardır. )
- DİKİŞ ile SIÇANDİŞİ/ANTİKA/AJUR[: Fr. Gözenek.]
( ... İLE Giysi ya da başka bir şey kenarını kıvırıp yapılan dikiş, antika. )
- DİKİŞTE:
OVERLOK ile/değil/yerine LOK
- DİKKAT ÇEKME ile/ve/||/<> SORUMLULUK
- DİKKAT ÇEKMEK ile/ve/değil/yerine/<> DİKKAT ETMEK
- DİKKAT ÇEKMEK ve/||/<>/> "DÜŞMAN" ÇEKMEK
- DİKKAT ÇEKMEK ile İLGİ TOPLAMAK
( CÂLİB-İ DİKKAT ile ... )
( TO ATTRACT ATTENTION vs. TO AROUSE INTEREST )
- DİKKAT ÇEKMEK ile/ve/değil/yerine ÖNEMİNİ BELİRTMEK
- DİKKAT ETMEK değil/yerine/= GÖZEÇLEMEK
- DİKKAT ETMEK ile/ve SORGULAMAK
( "TO PAY ATTENTION" vs./and "TO INTERROGATE" )
- DİKKAT ETMEMEK/ETMEMİŞ OLMAK ile/ve/değil/yerine ANIMSA(YA)MAMAK
- DİKKATE ALMAK ile/ve/<> GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMAK
- DİKKATE ALMA(MA)K ile/ve/yerine CİDDİYE ALMA(MA)K
- DİKKATE DEĞMEZ/LİK değil SADE/LİK
- DİKKATİNİ ÇEKMEK ile MERAK ETMEK
- DİKKATİNİ TOPLAMAK/KONSANTRE OLMAK değil/yerine/= GÖZEÇLENMEK/YOĞUNLAŞMAK
- DİKKATSİZLİK ile/ve/değil/< İLGİSİZLİK
- DİKKATSİZLİK ile/ve/değil/< KONTROLSÜZLÜK
- DİKMEK ile KÖPÜLEMEK
( ... İLE Şilte, yastık, yorgan vb.ni kalın ve aralıklı, sıkıca dikmek. )
- DİKMEK ile/<> SIRIMAK
( ... İLE/<> Yorgan, şilte gibi şeyleri, iri ve aralıklı dikmek. | Sağlam ve sıkıca dikmek. )
- DİKSİNMƏK[Azr.] = İRKİLMEK[Tr.]
- DİL (BİLGİSİ) YAZIP KONUŞMAK ile/ve/değil KONUŞUP, DİL (BİLGİSİ) YAZMAK
( TASHÎF[Ar. < SAHF | çoğ. TASHÎFÂT]: Yazı yazarken sözcüğü yanlış yazma, yanılıp yanlış sözcük yazma. )
- DİL FELSEFESİ'NDE:
MANTIK ile/ve BELÂGAT ile/ve USUL-Ü FIKIH
- DİL FELSEFESİ'NDE:
NAHİV ve/<> MANTIK ve/<> BELÂGAT ve/<> USUL-Ü FIKIH
- DİL OLUŞTURMAK ile/değil DİLİN, DİLBİLGİSİNİ(GRAMERİNİ) OLUŞTURMAK
itibarı ile 16.971 başlık/FaRk ile birlikte,
16.971 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(17/69)
🔒 Sınırlı Erişim
Tüm başlıkları görmek için üyeliğiniz/katılımınızı rica ediyoruz...
Giriş Yap / Üye Ol