Bugün[11 Temmuz 2025]
itibarı ile 16.971 başlık/FaRk ile birlikte,
16.971 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(46/69)


- NET/KESİN/EMİN) BİLGİ SUNMAK ile (")MÜDAHALE (ETMEK)(")


- NET ÜCRET değil/yerine/= KALANLIK


- NETLEŞTİRMEK ile/ve/<> YÜZLEŞ(TİR)MEK ile/ve/<> YORUMLAMAK

( Psikoterapi yöntem ve süreçleri. )


- NETLİK ile "AŞIRILIK"

( CLEAR vs. "EXCESSIVENESS" )


- NET/LİK / NETLEŞTİRMEK ile BELİRGİN/LİK / BELİRGİNLEŞTİRMEK

( Güneş parlarken hemen hemen görünmez. )

( CLEAR vs. CLARITY
When the sun shines, it's hardly visible. )


- NET/LİK ile KESİN/LİK

( CLEAR/NESS vs. DEFINITE/CERTAINTY )


- NETVÖRK[< İng. NETWORK] değil/yerine/= AĞ


- NETWORK :/yerine AĞ


- NEVK[Fars.] ile ...

( Sivri uc. | Kuş gagası. | Kirpiğin ucu. )


- NEVROTİK değil/yerine/= SİNİRCELİ


- NEW AGE[İng.] değil/yerine/= ÇAĞCIL MÜZİK


- NEWTON ve/||/<> EINSTEIN ve/||/<> PLANCK


- NEY "ÇALMAK" değil NEY ÜFLEMEK

( Ney dışındaki sazlar için "çalmak" sözü kullanılır fakat Ney için durum tamamen farklıdır. Ney çalınmaz, üflenir. Ney, insanı/hali çalar. )


- NEY ile/ve/> DUDUK


- [ne yazık ki]
"ÇOK FAZLA BİLMEK" =/< YETERİNCE VE YETKİN BİLMEMEK


- [ne yazık ki]
DÜŞÜLEN YALNIZLIK ile/ve/değil/yerine YEĞLENİLEN YALNIZLIK

( Çürütür/eritir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Olgunlaştırır/geliştirir. )


- [ne yazık ki]
İNAT ile/ve/||/<>/>< KAYITSIZLIK


- [ne yazık ki]
İNDİRGEMEK ile/ve/ya da/||/<>/>< REDDETMEK / YOK SAYMAK

( Üçünü de yapmadan düşünmek ve hareket etmek gerekmektedir. )


- [ne yazık ki]
KABA/LIK ile/ve/||/<>/> ACIMASIZ/LIK


- [ne yazık ki]
"KAHRETMEK" ve/||/<>/> KAYBETMEK


- [ne yazık ki]
KÖLELİK ile/ve/||/<>/> BORÇ KÖLELİĞİ


- NEYİ KAYBETTİK? değil/yerine BAŞKALARI, BİR ŞEYLERİ İNŞÂ ETTİ, ETMEYE DEVAM EDİYOR

( )


- NEZÂKET:
BAŞKASINI RAHATSIZ ETMEMEK değil BAŞKASI İÇİN RAHATSIZLIK DUYMAK


- İNCELİK/NEZÂKET[Ar.] ile/<> İKİYÜZLÜLÜK/RİYÂ[Ar.]

( Nezâkette, çoğunlukla, bir parça ikiyüzlülük saklıdır/vardır. )


- NEZAKETSİZ/LİK değil/yerine/= KABA/LIK


- NEZÂRET[Ar. < NAZAR] ile/ve/<> VEKÂLET/VEKİLLİK[Ar.]

( Bakma, bakış, etrafı görme, seyir. | Gözetme, gözden geçirme, denetim. | İdâre, reislik. | Nâzırlık, vekillik. İLE/VE/<> Başkasının işini görmeye görevli ve/ya da yetkili olma. | Birini, kendi yerine geçirme. | Birinin yerini tutma. | Vekillik, nezâret. | Vekilin, görev yaptığı yer/bina. )


- NEZİH (OLMAK) ile/değil MÜSTERİH (OLMAK)


- CUSANUS ve/||/<>/> KOPERNİK ve/||/<>/> PARASELSUS

( 1401 - 11 Ağustos 1464 VE/||/<>/> 19 Şubat 1473 - 24 Mayıs 1543 VE/||/<>/> 1493 - 24 Eylül 1541 )


- NİCEL ÇOKLUK ile/ve GENEL KABUL/LER

( QUANTITATIVE MAJORITY vs./and GENERAL ACCEPTANCE/S )


- [ne yazık ki]
NİCELİK EGEMENLİĞİ ile/ve/<> DEĞERSİZLİK ile/ve/<> GÖRELİLİK


- NİCELİK ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN NİCELİK


- NİCELİK = KEMİYET = QUANTITY[İng.] = QUANTITÉ[Fr.] = QUANTITÄT[Alm.] = QUANTITAS[Lat.] = POSOFEI[Yun.] = CANTIDAD[İsp.]


- NİCELİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NİTELİK

( Bölünebilir olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bölünemez olan. )

( Altın, altınlık niceliğinde, altınlık niteliklerini barındırır. )

( ARITHMOS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EIDOS )

( [not] QUANTITY vs./and QUALITY
QUALITY instead of QUANTITY )


- NİCELİKSEL MATEMATİK ile KAVRAM MATEMATİĞİ


- NİFAK değil/yerine/= GEÇİMSİZLİK/ANLAŞMAZLIK/ARABOZU


- NİFÂK ile/değil/yerine/>< İNFÂK

( (")Saklıyorsak("). İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Veriyorsak. )

( İnfâk, nifâğın panzehiridir. )


- NİFÂK ve/>< TEDBİRÂT


- NİHAÎ HEDEF değil/yerine/= SON KESİN EREK


- NİHÂLE[Fars.] değil/yerine/= ALTLIK


- NİHÂYETE ERDİRMEK yerine SIRLAMAK


- NİHÂYETE ERDİRMEK yerine SIRLAMAK


- NİHİLİST değil NİHİLE OLMAK


- NİKAH KIYMAK değil/yerine/= EVERMEK


- ...'NIN(BEKLEMENİN/DÜŞÜNMENİN VB.):
"ÂLEMİ" YOK! değil GEREĞİ YOK!


- ...'NIN EVİNDE YAŞAMAK ile/yerine ...'NIN EVİNDE KALMAK


- ... NIN ÂLEMİ YOK ile ...NIN GEREĞİ YOK


- NİŞ/NICHE[İng.] değil/yerine/= OYUK


- NİŞABUREK[Fars.]

( Türk müziğinde, rast makamı ve uşşak makamının, pûselik "si" perdesiyle oluşmuş bir makam. )


- [NİTELİĞİN GÖSTERGESİNDE]
DOST ile ÂŞIK

( Kavgada belirli olur. İLE Vedâda belirli olur. )


- NİTELİK ile/ve ANLAM


- NİTELİK ile AYIRT EDİCİ NİTELİK

( QUALITY vs. TRAIT )


- NİTELİK ile/ve DENGE

( QUALITY vs./and BALANCE )


- NİTELİK ile/ve DERİNLİK

( QUALITY vs./and DEPTH )


- NİTELİK ile/ve DOZ

( QUALITY vs./ve DOSE )


- NİTELİK ve/<>/> FELSEFE


- NİTELİK ile/ve GEÇERLİLİK

( QUALITY vs./and VALIDITY )


- NİTELİK ile/ve İKİLİ NİTELİK

( QUALITY vs. COUPLE/DOUBLE QUALITY )


- NİTELİK ile KAPASİTE

( QUALITY vs. CAPACITY )


- NİTELİK ile/ve/değil/||/<>/< KAPSAM


- NİTELİK ile/ve/değil KENDİLİK

( Sıfat. İLE/VE/DEĞİL Ad. )

( Siz, sadece kendinizsinizdir. )

( Adjective. VS./AND Name. )

( [not] QUALITY vs./and/but SELF )


- NİTELİK = KEYFİYET = QUALITY[İng.] = QUALITÉ[Fr.] = QUALITÄT, BESCHAFFENHEIT[Alm.] = QUALITAS[Lat.] = POIOTES[Yun.] = CALIDAD[İsp.]


- NİTELİK ile/ve KUDRET

( QUALITY vs./and CAPABLE )


- NİTELİK NİCELİK

( QUALITY
QUANTITY )


- NİCELİK ile/ve/||/<>/> NİTELİK ile/ve/||/<>/> ÖLÇÜ

( Bölünebilir olan. İLE/VE/||/<>/> Bölünemez olan. İLE/VE/||/<>/> ... )

( "Kaç?" sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> "Nasıl?"[Ne asıl? < KEYFE] sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> ... )

( Nicelik olmadan, nitelik olmaz! Nitelik olmadan da nicelik! )

( Altın, altınlık niceliğinde, altınlık niteliklerini barındırır. )

( QUANTITY vs./and/||/<>/> QUALITY vs./and/||/<>/> MODERATION )

( ... ile/ve/||/<>/> GUNA ile/ve/||/<>/> ... )

( KEMMİYET ile/ve/||/<>/> KEYFİYET ile/ve/||/<>/> MİYAR )


- NİTELİK ile ÖZELLİK

( QUALITY vs. FEATURE )


- NİTELİK ile SINIR

( QUALITY vs. BOUNDARY )

( ... ile JIANGJIE )


- NİTELİK ile SIRADÜZEN

( QUALITY vs. HIERARCHY )


- NİYET OKUMAK" ile/değil/yerine/>< ANLAMAYA ÇABALAMAK/ÇALIŞMAK


- NİYET "OKUMAK" ile/ve/||/<> "KİŞİLİK ÇÖZÜMLEMESİ"


- NİYET ile/ve AKLINDA TUTMAK

( INTENTION vs./and TO KEEP IN MIND )


- NİYET ve/||/<> GAYRET ve/||/<> DİRÂYET[YETENEK]


- NİYET ile GELİŞİGÜZEL/LİK, GÖRELİ/LİK


- NİYET +/=/> İDRAK +/=/> İLİM


- NİYET ve/>/< İDRAK ve/>/< İMAN


- NİYET ve/< İDRAK ve/< İMAN


- NİYET ile KASTETMEK


- NİYET/Lİ/LİK ile/ve EREK/Lİ/LİK / AMAÇ/LI/LIK

( Akıllı kişi, amacı niyette görür. )

( Niyet, amacı gösterir. )

( Niyet hayır, âkıbet hayır. )

( INTENTION vs./and AIM/PURPOSE/GOAL )

( MEYELÂN ile/ve GÂYE )


- NİYETSİZLİK ile/değil/yerine AKSAKLIK


- NİYETSİZ/LİK ile/ve TERBİYESİZ/LİK


- NİYET'TE:
SAMİMİYET, İÇTENLİK, YAKINLIK
ve
TUTUM'DA:
RESMİYET, MESAFE, CİDDİYET

( SINCERELY, SINCERITY, NEARNESS :ON INTENTION and SOLEMNITY, DISTANCE, SERIOUSNESS :ON ATTITUDE )


- NİZAM-ÜL-MÜLK ile MAVERDİ


- NÖBET[Ar.] değil/yerine/= KEŞİK


- NOD :/yerine BAŞINI SALLAMAK


- NODÜL/NODULE[İng.] değil/yerine/= DÜĞÜMCÜK


- NOKSAN değil/yerine/= EKSİK


- NOKTA ve/||/<>/>/< BİR(LİK)


- NOKTA ile/ve/değil EŞİK


- NOKTA ile/ve SONSUZ/LUK

( NOKTANIN SONSUZLUĞU )

( POINT vs./and ETERNITY )


- NOKTA ile/ve/<> SONSUZ/LUK

( NOKTANIN SONSUZLUĞU )

( POINT vs./and ETERNITY )


- NORDİK ile ...

( Kuzeyli. [Avrupa'da kullanılır.] )


- NÖROGERİBİLDİRİM/NEUROFEEDBACK[İng.] değil/yerine/= SİNİR GERİBİLDİRİMİ


- NÖROLOJİK değil/yerine/= SİNİRSEL


- NOSTRATİK ile TURANIAN


- NOT ALMAK ile "NOT DÜŞMEK"


- NOT BIRAKMAK yerine NOT İLETMEK


- NOTE :/yerine NOT, NOT ALMAK


- NOTER/LİK değil/yerine/= ONAYCI/ONAYMAN/ONAYTAY


- NOTICE :/yerine FARK ETMEK


- n.p.o.[Lat. < NULLA PER OS] değil/yerine/= AĞIZDAN HİÇBİR ŞEY ALINMAYACAK


- NÜANS ile FARK


- NÜFUS[Ar.]/POPÜLASYON[İng./Fr. < POPULATION] değil/yerine/= ÇOĞA | TOPLULUK


- NÜFÛZ EDİLEBİLİRLİK ile/ve/||/<> NÜFÛZ EDİLEMEZLİK


- NÜFÛZ ETMEK değil/yerine/= İÇEGEÇMEK/İÇİNE İŞLEMEK


- NÜFUZ/LU değil/yerine/= SÖZÜGEÇİ/SÖZGEÇİRİCİLİK / SÖZÜGEÇER


- NÛK[Fars.] ile/ve TOMŞUK

( Kuş gagası. İLE/VE Kuşların kıvrık gagası. )


- NÜKLEOL/NUCLEOL[İng.] değil/yerine/= ÇEKİRDEKÇİK


- NÜKLEUS/NÜVE/NUCLEUS[İng.] değil/yerine/= ÇEKİRDEK


- NUMUNE/SAMPLE[İng.] değil/yerine/= ÖRNEK


- NÜMÛNE ile ÖRNEK


- NUMUNE/EMSAL değil/yerine/= ÖRNEK


- NÜMUNE[Fars.]/MOSTRALIK[İt.] değil/yerine/= GÖSTERMELİK

( Göstermelik. | Kötü ya da yersiz davranışlarıyla göze batan kişi. )


- NUR/ZİYÂ[Ar.] değil/yerine/= IŞIK/AYDINLIK


- NÛR ve OLMAK


- NÜSK/NÜSUK ile İBÂDET


- NUT :/yerine KURUYEMİŞ, FINDIK


- NUTUK ATMAK ile NUTUK ÇEKMEK


- NUTUK ATMAK ile/değil/yerine ÖĞÜT VERMEK

( Hiçbir ârif, "nutuk" atmaz. )


- NUT(U)K ile ...

( SÖZ, LÂKIRDI | KONUŞMA | SÖYLEV | [ed.] ESKİ DERVİŞLERCE BÜYÜK BİLİNEN KİMSELERİN MANZUM SÖZLERİ )


- NUTUK ile/ve/değil/yerine/<>/=/||/hem de ÖĞÜT


- NÜVE değil/yerine/= ÇEKİRDEK


- O OLMAK ile/ve/değil/yerine KENDİN OLARAK, O OLMAK

( [not] BEING THAT LIKE vs./and/but BEING THAT BY SELF
BEING THAT BY SELF instead of BEING THAT LIKE )


- O PARAYI:
"BAYILMAK" ile/ve/||/<>/> "DOMALMAK"


- ÖBEK ile GÖBEK


- ÖBEK = GROUP[İng.] = GROUPE[Fr.] = GRUPPE[Alm.] = GRUPO[İsp.]


- OBELİSK[Fr.] değil/yerine/= DİKİLİTAŞ


- OBEZİTE/OBESITY[İng.] değil/yerine/= ŞİŞMANLIK


- OBJECTİVE SENSUALİSM değil/yerine/= NESNEL DUYUMCULUK


- OBJEKTİF[Fr./İng.] değil/yerine/= MERCEK

( Fotoğraf makinesi, mikroskop, dürbün vb. optik araçlarda nesnelerden gelen ışınları alıp ekran üzerine aktaran mercek ya da mercek düzeni. | Nesnel[subjektif] karşıtı. )


- OBJEKTİVİZM değil/yerine/= NESNELCİLİK


- OBLIGATION :/yerine YÜKÜMLÜLÜK


- OBSERVE :/yerine GÖZLEMLEMEK


- OBSKÜRANTİZM değil/yerine/= KARARTMACILIK


- OBTAIN :/yerine ELDE ETMEK


- OCAĞI SÖNDÜRMEK yerine OCAĞI DİNLENDİRMEK


- OCAĞI YAKMAK yerine OCAĞI UYANDIRMAK


- OCAK ile ...

( HANEDAN | BEKTÂŞİYE'DE, OCAĞIN SAĞINDA VE SOLUNDA SEYYİD ALİ VE HORASAN POSTU VARDIR )


- OCAK ile FIRIN

( COOKSTOVE/RANGE vs. OVEN )


- OCAK ile KUCAK ile TUZAK

( ... ile ... ile DÂM )


- OCAK ile KÜLHAN[Fars.]/CEHENNEMLİK

( ... İLE Hamamları ısıtan, hamamın altında bulunan kapalı ve geniş ocak. )

(

)


- OCAK ile PARSEL[Fr. < PARCELL]


- OCAK ile/ve/||/<>/> SOFRA


- OCAKLI ile/||/<> PAŞMAKLIK/ARPALIK

( Osmanlı`da gelirleri kale koruması ve tersane giderlerine ayrılan topraklar. İLE/||/<> Osmanlı'da evlenen hanedan üyesi kızlara ya da padişahın eşlerine verilen miri araziler. Gelirleri padişah kızlarına, annesine ve eşlerine ayrılan toprak. )


- OÇAK/OÇAQ ile/ve/||/<>/> OÇAKLIK/OÇAQLIK


- OCCUPY :/yerine İŞGAL ETMEK


- OCCUR :/yerine MEYDANA GELMEK


- ODAK ile TEMEL

( FOCAL POINT vs. BASE )


- ODAKLANMAK ile/ve KOŞULLANMAK

( FOCUSING vs./and CONDITIONING )


- ODAKLAŞMAK değil ODAKLANMAK


- ÖDEM/EDEMA[İng.] değil/yerine/= ŞİŞLİK


- ÖDENTİ ile/<> ÖDENEK ile/<> ÖDEME

( AİDAT ile/<> TAHSİSAT ile/<> TEDİYE )


- ÖDEŞMEK ile/ve/<> BOY ÖLÇÜŞMEK


- ÖDE(YE)MEMEK ile/ve ZORUNLU BORÇ ALMAK


- ODUN ÖZÜ, SERT ODUN, GÖVDE ODUNUNUN MERKESİ KISMI = HAŞEB-İ SÂDIK = COEUR DU BOIS


- ÖDÜN VERMEK ile/ve/||/<> AĞIR BEDELLER ÖDEMEK


- ÖDÜN VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ALTTAN ALMAK


- ÖDÜN VERMEK ile/değil/yerine ÖNCELİK YÖNETİMİ


- OEDIPUS:
ŞİŞ AYAK ile/ve/||/<> BİLEN AYAK(KİŞİ)

( )


- OFFER :/yerine TEKLİF ETMEK


- ÖFKE ile/ve/değil/||/<>/< ÇARESİZLİK


- ÖFKE ile/ve/||/<>/> GERGİNLİK


- [hem] "ÖFKE" ile/ve/hem de/||/<>/>< "HAYRANLIK"


- ÖFLEYİP PÜFLEMEK / OFLAYIP PUFLAMAK


- OFTALMOLOJİ/K değil/yerine/= GÖZBİLİM/SEL


- OFTEN :/yerine SIK SIK


- OĞ ile OĞURÇAK ile OĞURDAK ile OĞRAK ile OĞUR

( An. İLE/VE/||/<>/> Salise. İLE/VE/||/<>/> Saniye. İLE/VE/||/<>/> Dakika. İLE/VE/||/<>/> Saat. )


- ÖGE/ÖĞE ile/ve/||/<>/> BİLEŞİK ile/ve/||/<>/> TEK GÖZELİ/HÜCRELİ ile/ve/||/<>/> CANLI ile/ve/||/<>/> ÇOK GÖZELİ/HÜCRELİ ile/ve/||/<>/> İNSAN

( Kimyasal olarak ayrıştırılamayan saf nesneler. İLE/VE/||/<>/> Bir ya da daha fazla ögenin kimyasal olarak birleşmesiyle oluşur. İLE/VE/||/<>/> Bir gözeden oluşan organizmalar. İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> Birden fazla gözeden oluşan organizmalar. İLE/VE/||/<>/> ... )


- ÖGE/ELEMENT ile BİLEŞİK

( Aynı tür atomlardan oluşan saf nesne. İLE Farklı tür atomlardan oluşan saf nesne. )


- SAYGI DUYMAK/GÖSTERMEK | DUYAN/GÖSTEREN:
ÖĞRENCİ(N)DEN değil ÖĞRENCİ(N/Y)E


- ÖĞRENİLEN ÖZGÜRLÜK ile/değil/yerine ÖZGÜRLÜK

( [not] LEARNED FREEDOM vs./but FREEDOM
FREEDOM instead of LEARNED FREEDOM )


- ÖĞRENİLEREK ile/ve/değil SORGULANARAK


- ÖĞRENME ve/<> EKSİKLİK

( Öğrenebilmek için eksiklik -ve de eksikliğinin farkındalığı- gerekir. )


- ÖĞRENMEK/ANIMSAMAK ile/ve/değil/yerine YARATMAK

( [not] TO LEARN/REMIND vs./and/but TO CREATE
TO CREATE instead of TO LEARN/REMIND )


- ÖĞRENMEK ile/ve BAĞLANMAK

( TO LEARN vs./and TO BE CONNECTED )


- ÖĞRENMEK ile/ve/> BECERMEK

( TO LEARN vs./and/> TO MANAGE )


- ÖĞRENMEK ile/ve/<> BİLGİ EDİNMEK

( TO LEARN vs./and/<> TO GET INFORMATION )


- ÖĞRENMEK ile BİR KEZ DAHA GÖRMEK

( TO LEARN vs./and TO SEE AGAIN )


- ÖĞRENMEK ile/ve/değil/<> DEĞER KAZANMAK


- ÖĞRENMEK ile/ve EDİNMEK

( TO LEARN vs./and TO GET/ACQUIRE/OBTAIN )


- ÖĞRENMEK ile/ve/<>/> "KALPTE BULMAK"


- ÖĞRENMEK ile/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMAK


- ÖĞRENMEK ile/ve/<>/değil/yerine KEŞFETMEK

( [not] TO LEARN vs./and/<>/but TO DISCOVER
TO DISCOVER instead of TO LEARN )

( ... ile/ve/<>/değil/yerine FAXIAN )


- ÖĞRENMEK ile/ve ÖĞRENDİĞİNİ GÖRMEK

( TO LEARN vs./and TO SEE WHAT YOU LEARNED )


- ÖĞRENMEK/ÖĞRENMEMEK ile/ve/ya da "ÇİLESİNİ ÇEKMEK"


- ÖĞRETİ = DOCTRINE[İng., Fr.] = LEHRE[Alm.] = DOCTRINA < DOCERE:ÖĞRETMEK[Lat.] = DOCTRINA[İsp.]


- ÖĞRETİM BİLGİSİ = FENN-İ TALİM-Ü TEDRİS = DIDACTICS[İng.] = DIDACTIQUE[Fr.] = DIDAKTIK[Alm.] = DIDACTICA[Lat.] = DIDASKEIN[Yun.] = DIDÁCTICO/CA[İsp.]


- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine AKTARMAK


- ÖĞRETMEK ile/ve/<>/değil/yerine ANLA(T)MAK

( En iyi öğrettiğin şey en çok öğrenmen gereken şeydir. )

( Bir kişiye bilgimin bir bölümünü öğrettiğimde, o kişi, bunun öteki üç bölümünü öğrenemezse, dersimi bir kez daha yinelemem. )

( Hocanın derdi öğretmektir, küstürmek değil! )

( [not] TO TEACH vs./and/<>/but TO EXPLAIN
TO EXPLAIN instead of TO TEACH )

( JIAO ile/değil/yerine ... )


- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜŞÜNMELERİNİ SAĞLAMAK


- ÖĞRETMEK ile/ve/<> FARK ETMEK/ETTİRMEK

( Öğretmek, başkalarına senin kadar iyi bildiklerini anımsatmaktır. )

( EACH ONE, TEACH ONE )

( TO TEACH vs./and/<> TO AWARE/TO MAKE SOMEBODY AWARE OF )


- ÖĞRETMEK ile/ve/<>/değil/yerine GÖSTERMEK

( [not] TO TEACH vs./and/<>/but TO SHOW
TO SHOW instead of TO TEACH )


- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine KEŞF ETTİRMEK

( [not] TO TEACH vs./and/but TO GET DISCOVER
TO GET DISCOVER instead of TO TEACH )


- ÖĞRETMEK ve/||/=/<>/< ÖĞRENMEK

( Öğretirken kendini araya sokmazsın, öğrenirken ben varım demezsin. )

( Öğretirken alçakgönüllülük, öğrenirken o bile değil [tam teslimiyet!(bilgiye tabii! kişiye değil!)]. )

( [öğrenmek] 2 kere. VE/||/=/<>/< 1 kere. )

( TO TEACH and/||/=/<>/< TO LEARN )


- ÖĞRETMENİN/HOCANIN SAĞLAYABİLECEKLERİ:
EMNİYETİ SAĞLAMAK ile/ve BAŞLANGIÇTA UYGUN OLAN(LAR)I SUNMAK


- ÖĞÜT VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ/DOĞRU ÖRNEK OLMAK/GÖSTERMEK

( Yolu uzun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu kısa. )

( Kolay. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Kolay değil". )


- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<> (İYİ/YETERLİ/NİTELİKLİ) ÖRNEK

( Yolu, uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Yolu, kısa ve etkilidir. )


- ÖĞÜT ve/||/<>/> MERAK


- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRNEK

( Yolu/süreci uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu/süreci kısa ve etkilidir. )


- ÖĞÜTMEK ile/ve SİNDİRMEK

( Ağızda. İLE/VE Midede ve sonrasında. )

( Yediğinizi için, içtiğinizi yiyin! )

( NÂCÎ[Ar.]: Sindirimi kolay yiyecek. )


- ÖĞÜTMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/>< ÜRETMEK


- OK :/yerine TAMAM


- OK ve TUZ

( Delikanlılığı simgeler. VE Dostluğu simgeler. [Tuzun kolay kolay çürümemesi ve çürütmemesinden dolayı.] )

( Eskiden barış amacıyla kullanılırdı. )


- ÖK ile/yerine US

( Akıl. İLE/YERİNE İtaat eden. )


- OK ve YAY

( İlk Selçuklu sultanı, Tuğrul Bey, tüm resmî vesikalarında olduğu gibi gönderdiği mektupların başında yay ve ok işaretlerini koyar ve içine de kendi unvanlarını yazardı. Buna Tuğra deniliyordu. Sonraları bu ok ve yay işaretleri kaldırılmış ise de sultanların ad ve unvanlarını ok ve yay biçiminde gösteren tuğra yöntemi Osmanlı İmparatorluğu'nun sonuna kadar devam etmiştir. )

( Oku ileri atmanın yolu, yayı geri çekmektir... )


- ÖKE/DEHÂ ve/||/+/<>/> GÜZELLİK


- ÖKELİK = DÂHİLİK = GENIALITÉ[Fr.] = GENIALITÄT[Alm.]


- OKIMAK/OQIMAQ ile OKIMAK/OQIMAQ ile OKIMAK/OQIMAQ/OGIMAK ile OKUT/OQUT
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çağırmak. İLE Okumak. İLE Kusmak. İLE Bir yemeğe katılmaya ya da beyin huzuruna çıkmak üzere alınan çağrı/davet. )


- OKSALİK[Fr.] değil/yerine/= KUZUKULAĞI ASİDİ

( Kuzukulağı gibi çoğu bitkide rastlanılan, özellikle temizleme maddesi olarak kullanılan, keskin, zehirli asit anlamında kullanılır. [HOCO-COOH] )


- OKŞAMAK ile/ve/değil/||/<> OVMAK


- OKŞAMAK ile SIVAZLAMAK

( Sevgi ya da şefkat belirtisi olarak, elini, bir şeyin üzerinde yavaş yavaş gezdirmek ya da ona hafifçe vurmak. | Hafifçe dövmek. | Benzemek, andırmak. | Birini hoşnut etmek. İLE Bir şeyin üstünde, yavaş yavaş, hafifçe, el gezdirmek. )

( BÎMÂR: Bir yetimin başını okşamak, bir kimsesizin sırtını sıvazlamak. )


- OKSİJEN[Fr. < Yun. OKSYS: Ekşi. | GENNAN: Doğurmak.] ile OZON[Yun.]

( Hidrojenle birleşerek suyu oluşturan, atom ağırlığı 16, rengi, kokusu ve tadı olmayan, havada, %20 oranında bulunan bir gaz.[Sıvı ve katı hallerinde soluk mavi renk ile görünür.] [Simgesi: O] İLE Molekülünde üç atom bulunan oksijenden oluşan, ağır kokulu, gaz durumundaki basit öğe.[Simgesi: O3] )


- OKSİT ile MÜRDESENK[Fars.]

( ... İLE Doğal kurşun oksit. [Simgesi: PbO] )


- OKSİT değil/yerine/= YÜKSELTİK


- OKSİYÜR değil/yerine/= SİVRİKUYRUK

( 3-12 mm. uzunluğunda, insanın, özellikle çocukların bağırsaklarında yaşayan, küçük bir solucan. )


- OKSU YAPRAK = VARAK-I SEHMÎ = FEUILLE SAGITTÉE


- ÖKSÜRÜK ile KURU ÖKSÜRÜK


- OKUL ile/ve TAPINAK


- OKUMA YAPMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YORUM YAPMAK


- OKUMA ile/ve/||/<>/> UZMANLIK


- OKUMAK ve/<> BİRARAYA GELMEK/GETİRMEK

( Anlamak için okursun, anlarsan okursun! )

( TO READ and/<> TO BRING TOGETHER )


- OKUMAK ile/ve/||/<>/&gt;&lt;/< DİNLEMEK

( Kişileri ayrıştırır. İLE/VE/||/<>/


- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/= DUYURMAK/İLETMEK


- OKUMAK ile/ve/değil EŞİK


- OKUMAK ve/||/<> KONUŞMAK ve/||/<> YAZMAK

( Tamamlar. VE/||/<> Hazırlar. VE/||/<> Olgunlaştırır. )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( Duyduğumu unuturum, gördüğümü anımsarım, okuduğumu anlarım. )

( Kurnaz kişiler, okumayı küçümser; basit kişiler, ona hayran olur; akıllı kişiler ise ondan yararlanır. )

( Okumak bir kişiyi doldurur, kişilerle konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır. )

( Kişi kendini yetiştirmek/terbiye etmek için okumalıdır! [Başkalarına bilgi satmak için değil!] )

( Kitap okumak, sevgilinin fotoğrafına bakmak gibidir. )

(

Büyük buluş! )

( )

( image )

( Bir kitabı okurken geçen iki saatin, yaşamımın çoğu yılından daha dolu olduğunu fark edince, bir kişinin yaşamının ürkütücü hiçliğini düşünürüm.

Sabahattin Ali )

( "Okuma Alışkanlığı Üzerine" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )

( READING! and READING! and READING! )


- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/< OKUYABİLMEK


- OKUMAYA DEĞER ŞEYLER YAZMAK ve/||/<> YAZILMAYA DEĞER ŞEYLER YAŞA(T)MAK


- OKUN "YAYDAN ÇIKMASI" ile "YIRTIK DONDAN ÇIKMAK"


- OKUR-YAZARLIK ile/ve/<> SAYISAL OKUR-YAZARLIK

( ... İLE/VE/<> Sayıları kavrayabilme ve kullanabilme yetisi.[düzeyler, basamaklar, zaman algısı] )

( LITERACY vs./and/<> NUMERIC LITERACY )

( WHIPPLES ve ABCC Endeksleri )


- ÖKÜZ ile/değil ÇITAK

( ... İLE/DEĞİL Boynuzları düzgün, ay biçiminde öküz. | Dağda yaşayan ve geçimini odun satarak sağlayan kişi. | Kaba, huysuz, kavgacı kişi. )


- ÖKÜZ ile İNEK

( ... İLE Gebelik süreleri 275-285 gündür. )

( ... ile İnek )

( OX vs. COW )


- ÖKÜZ ile TİBET ÖKÜZÜ/YAK

( OX vs. YAK )

( ... cum BOS GRUNNIENS )


- OKYANUSU AŞMAK ve/ne yazık ki/||/<>/> DEREDE BOĞULMAK


- (OLABİLDİĞİNCE) ÖNLERDE OTURMAK ile/ve (OLABİLDİĞİNCE) ARKALARDA VE ORTALARDA OTURMAK

( Tiyatroda. İLE/VE Sinemada ve konserlerde. )


- OLABİLECEKLERİN OLMASI İÇİN UĞRAŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< OLMAYABİLECEKLERİN OLABİLMESİ İÇİN SABRETMEK


- ... OLABİLİR ile/ve ... OLSA GEREK ile/ve ... OLMALI


- OLABİLİR yerine ZAMAN GÖSTERECEK


- OLABİLİRLİK değil OLASILIK


- OLABİLİTE değil OLASILIK


- OL(A)MADIĞIMIZ GİBİ OLMAK/OLMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine OLDUĞUMUZ GİBİ OLMAK


- OLAN ile/ve VARLIK

( BEING vs./and EXISTENCE )


- OLAN ile VARLIK


- ... OLANAĞI ..:
SUNMAK ile/ve/||/<> TANIMAK


- OLANAK SAĞLAMAK ile/ve OLANAKLARI SEFERBER ETMEK


- OLANAK ile/ve/||/<> BENZERLİK


- OLANAK ile/ve/değil/<>/> ÇÖZÜLME


- OLANAK ile/ve FIRSAT

( Tutum, fırsatı kendine çeker. )

( Attitude attracts opportunity. )

( POSSIBILITY vs./and OPPORTUNITY )


- OLANAK = İMKÂN = POSSIBILITY[İng.] = POSSIBILITÉ[Fr.] = MÖGLICHKEIT[Alm.] = POSSIBILITAS, POTENTIA[Lat.] = POSIBILIDAD[İsp.]

( İMKÂN: Mekân yaratmak. )


- OLANAK ile OLASILIK

( Durum/koşul belirtir. İLE Belirginliğe/belirsizliğe işaret eder. )

( İMKÂN: Mekân yaratmak. | İki tarafa da nispeti eşit olan. )

( POSSIBILITY vs. PROBABILITY )

( İMKÂN ile İHTİMAL )


- OLANAK ve/<> VAROLAN(MEVCUT)


- OLANAKLARIN/KAZANIMLARIN/SORUNLARIN:
İÇİNDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EŞİĞİNDE
(OLMAK/OLMAMAK)

Bugün[11 Temmuz 2025]
itibarı ile 16.971 başlık/FaRk ile birlikte,
16.971 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(46/69)

🔒 Sınırlı Erişim

Tüm başlıkları görmek için üyeliğiniz/katılımınızı rica ediyoruz...

Giriş Yap / Üye Ol