Bugün[11 Temmuz 2025]
itibarı ile 16.971 başlık/FaRk ile birlikte,
16.971 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(13/69)


- BUILD :/yerine İNŞA ETMEK


- BÜK ile BÜK[Argu]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Fundalık. İLE Köşe. )


- BÜKE ile/||/<> BÜK

( Yöresi ormanlık yüksek ve çıplak tepe. İLE/||/<> Sık çalılık, fundalık. )


- BÜKLÜM BÜKLÜM (OLMAK)

( Eğilmek, katlanmak. )


- BÜKMEK ile BURMAK


- BÜKMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DÖNÜŞTÜRMEK


- BÜKMEK ile/ve/<> DÜRMEK


- BÜK(ÜL)MEK ile BURK(UL)MAK


- BÜK(ÜL)MEK ile EĞ(İL)MEK


- BULA BULA (...YI [MI] BULMAK[?])


- BULANIK MANTIK değil BULANIĞIN MANTIĞI


- BULANIK ile/ve/||/<> KARIŞIK


- BULANIKLIK ile/||/<>/> APROSEKSİ[Fr.]

( ... İLE/||/<>/> Dikkati yoğunlaştıramama zihin bulanıklığı gibi sayrılık belirtilerinin tümü. )


- BULANMAK ile/||/<>/> BULAŞMAK


- BULAŞMAK ile/ve ULAŞMAK

( TO SMUDGE vs./and TO REACH )


- BULAŞTIRMAK ile YAYMAK

( TO SMUDGE vs. TO EXTEND )


- BULGUR ile FİRİK


- BULGUR ile HEDİK

( ... İLE Kaynatılmış buğday/bulgur. )


- BULMAK :/ile/ve/değil/>/|| BİLDİĞİNLE BULUŞMAK


- BULMAK ile/ve TESPİT ETMEK


- BULMAK ile/ve/<> UYANMAK

( TO FIND vs./and/<> TO AWAKE/AWARE )


- BULMAK ile/ve UYANMAK


- BULMAK ile YAKALAMAK


- BÜLUĞ değil/yerine/= ERGENLİK/ERİNLİK/YENİYETMELİK


- BÜLUĞA ERMEK değil/yerine/= ERGEN/ERİN OLMAK


- BÜLÛĞA ERMEK ile/değil RÜŞTÜNÜ İSPAT ETMEK


- BULUNCU(VİCDANI), TATMİN ETMEK ile/ve/||/<> AKLI, İKNÂ ETMEK

( TO SATISFY THE CONSCIENCE/CONSCIOUS vs./and TO CONVINCE THE REASON )


- BULUNDUĞUN YER ile/ve/değil EŞİK


- BULUP BULUŞTURMAK


- [ne yazık ki]
"BULUP DA BULAMAK"["BUNAMAK" değil!] ile/ve/||/<> "AZIP DA AZIMSAMAK"


- BULUŞARAK, ANLAŞMAK ile/ve/||/<> ANLAŞARAK, BULUŞMAK


- BULUŞMA ile/ve/değil EŞİK


- BULUŞMAK:
NESNE(SİN)DE ile NESİNDE/NEDENİNDE


- BULUŞMAK ile/ve ÖZDEŞLEŞMEK


- BULUŞMAK ile/ve UYUŞMAK

( TO MEET vs./and TO HARMONIZE )


- BULUŞMAK ile/ve UZLAŞMAK

( TO COME TOGETHER vs./and AGREEMENT )


- BUNA BAĞLI OLARAK ile DOLAYISIYLA


- BUNALIM ile/ve DUYARSIZLIK


- BUNALIM ve/> KÖTÜLÜK


- BUNALTI ile/ve DUYARLILIK


- BÜNBEK/BENBEK ile KADIRGA BALIĞI

( Kadırga balığı denilen bir tür deniz canlısı. )


- BUNDUK[Fars.] ile BUNDUKÎ[Fars.]

( Fındık. İLE Bir altın para. [Türkçe'de "Fındık altını" denilen Bundukî adı, Venedik şehrinin Arapça adı olan Bundukiyye'den gelmiştir.] )


- BUNLARIN DIŞINDA ile ARTI OLARAK


- BUNU DA İTİRAF ETMEK GEREK ile/değil BUNU DA İFADE ETMEK GEREK


- BUNUN/ONUN 'ANLAM'I YOK! ile/değil BUNUN/ONUN YARARI YOK!


- BURÂK

( HZ. MUHAMMED'İN MÎRAÇ'TA BİNDİĞİ AT )

( ŞİMŞEK [IŞIK HIZINDA] )


- BURAK ve/> CEBRAİL ve/> REFREF/REF Ü REF(KALDIR VE KALDIR)

( Gövdenin bineği. VE/> Akıl bineği. VE/> Aşk. )


- BURAK ile/ve DÜLDÜL

( BURAK: İnsanı, imana yaklaştıran amellere sevk eden. )


- BURAM BURAM (KOKMAK)


- BURÇAK ile HÜRLE

( ... İLE Bir cins burçak. )


- BÜRÇEK ile PERÇEM
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( İnsan perçemi. İLE Atın perçemi, yelesi ya da kuyruk tüyü. )


- BURDEN :/yerine YÜK


- BURGULU KAZIK ile ÇAKMA KAZIK ile FORE KAZIK ile KUM KAZIK ile MİNİ KAZIK ile SÜRTÜNME/ADERANS KAZIĞI

( Ucundaki burgu aracılığıyla burularak yere sokulan kazık. İLE Bir şahmerdan ile başına vurularak yere çakılan, ucu çelik çarıklı kazık. İLE Zemine çakılan bir kılıf borusunun içindeki toprağı boşaltıp çelik donatı indirdikten sonra yerinde beton dökülerek yapılan kazık.[Beton döküldükçe, kılıf, yukarıya çekilir.] İLE Çok çürük zeminlerde, delinen zemine kum doldurarak yapılan bir çeşit kazık. İLE Geçici toprak işleri için kullanılan, çapı 25 cm. kadar olan ve yanyana çakılarak ya da açılan deliklere beton dökülerek uygulanan kısa boylu kazıklara verilen ad. İLE Sağlam zemine ulaşılması olanaksız durumlarda, beton dökülerek yapılan ve yanlarak sürtünerek duran kazık. )


- BURKA/BÜRKA'[Ar.] değil/yerine/= YAŞMAK

( Peçe, tül, yaşmak, yüzörtüsü. )


- BIYIKLARDA:
BURMA ile NEVHAT ile GAYTAN ile YOLUK ile KIRPIK ile PIRASA ile YASTIKLI

( ÇÂR-DARB[Fars.]: Dört darp. Kalenderîlerin arasında sakal, bıyık, kirpik ve kaş yerine kullanılan bir deyimdir. )

( BURÛT: Bıyık. )


- BURN-OUT değil/yerine/= TÜKENMİŞLİK


- BURN :/yerine YANMAK


- BURNU BÜYÜK/LÜK ile/değil/yerine SEÇKİN/LİK


- BURNUN AKMASI ile/ve/değil/yerine SÜMKÜRMEK

( MÜTEMAHHIT: Sümküren, temahhut eden. )


- BÜROKRASİ ile/ve/ne yazık ki/<>/>< YOLSUZLUK


- BÜROKRATİK değil/yerine/= KAMUYÖNETSEL


- YASTIKÇIK/KESE/TORBA/BURSA[Lat. < BURSA SYNOVIALIS] ile Bursa

( Eklem bölgelerinde bulunan, içi sıvı dolu küçük kesecikler. [Kaslar, tendonlar ve kemikler arasındaki sürtünmeyi azaltarak hareketi kolaylaştırır.] İLE Türkiye'de, Marmara bölgesindeki bir il. | M.Ö. II. yüzyılda kurulan kent, Prusias[Bitinya Kralı] adını almış ve zamanla Bursa biçiminde değişmiştir. )


- BURTA = VARAK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çok ince altın tabaka. )


- BURTLAK

( Taşlık, çalılık yer. )


- BURTLAK/MOZAK/MERDEK ile ÇORPA

( Domuz yavrusu. İLE Dağ domuzu yavrusu. )

( PIGLET vs./and ... )


- BÜRÛK[Ar.] ile BÜRÛK[Ar. < BERK]

( Un helvası. İLE Şimşekler. )


- BURUN BURUNA (ÇARPIŞMAK)


- BÜRÜNÇÜK ile BÜRÜNG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kadın peçesi, yaşmak. İLE Girdap. )


- BURY :/yerine GÖMMEK


- BÛSE ile ÖPÜCÜK


- BÛSELİK

( En eski makamlardandır. Minör karşılığıdır. Bûselik beşlisi ve hicaz dörtlüsünden oluşur. Dizisi çıkıcı olup hüseynîde son bulur. İnici şekli şehnâz ve bûselik adıyla anılır. Nihâvend, sultân-ı yegâh, ruh ve nüvâz gibi makamlar bundan çıkmıştır. Orta derecede kullanılmış makamlardandır. )


- BÜŞİNÇEK[Kençek] = SALKIM
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Üzüm salkımı. )


- BUSTULI ile ISPANAK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Dağ ıspanağı. İLE ... )


- [BU/ŞU/O] ANLAMI:
"TAHSİL ETMEK" ile/ve/||/<>/>/< ZEVK ETMEK


- BÜTÇE YÖNETİMİNDE:
NAKİT ile/ve/<> TAHAKKUK


- BÜTÜNCÜL ile/ve/||/<> BÜTÜNLEŞİK


- BÜTÜNCÜL ile/ve/||/<> ORGANİK


- BÜTÜNLE(N)MEK ile/ve TAMAMLA(N)MAK

( TO (GET) COMPLETION vs./and TO (BECOME) COMPLETE )


- BÜTÜNLEŞMEK ile BOYUN EĞMEK


- BÜTÜNLÜK

( INTEGRITY )


- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> BİREŞİM/TEVHİD


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> BÜTÜNCÜLLÜK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/değil DİREYSEL/ORGANİK BÜTÜNLÜK

( Parçaların biraradalığı/birliği. İLE/VE/DEĞİL Uyum. )


- BÜTÜN/LÜK ile/ve/||/<> DİZGESEL/LİK


- BÜTÜNLÜK ile/ve DOKUNULMAZLIK

( INTEGRITY vs./and IMMUNITY )


- BÜTÜNLÜK ile ESRİME

( ... İLE Esrime, duyulur olanlardan, bir başka deyişle tikel şeylerden başlayıp derece derece iç algıya ve iç algıdan da geçip bir an için bile olsa yokluğa dalmak, aslına kavuşmak demektir. )


- BÜTÜN/LÜK ve/||/<> GÜVENİLİR/LİK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/değil/||/<>/< GÜZELLİK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> HAKİKAT


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> İÇ İÇELİK


- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞILTI


- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞIMA


- BÜTÜN/LÜK ile/ve KENDİ/LİK

( ENTIRE/INTEGRITY vs./and THE SELF/NESS )


- BÜTÜN/LÜK ile KENDİNİ TEKRARLAYAN


- BÜTÜN/LÜK ile/||/<> KUŞATICI/LIK


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> SÜREKLİLİK


- BÜTÜNLÜK ile/değil TÜMEL


- BÜTÜNLÜK ile YOĞUNLAŞMA/KONSANTRASYON

( INTEGRITY vs. CONCENTRATION )


- BÜTÜNSELLİK ile KUŞATICILIK

( INTEGRITY vs. SURROUNDING )


- BÜTÜNSELLİK ile/ve/<> SEVGİ

( INTEGRITY vs./and/<> LOVE )


- BUY :/yerine SATIN ALMAK


- BÜYÜĞÜN İÇİNDEKİ KÜÇÜK ile/ve/değil/yerine KÜÇÜĞÜN İÇİNDEKİ BÜYÜK


- BÜYÜK BEBEK ile/ve KÜÇÜK BEBEK


- BÜYÜK BURUN/LULUK ve/||/<>/> BURNUNUN DİBİNDEKİ FIRSATLARI/GERÇEKLERİ GÖREMEME


- BÜYÜK HATA:
BİR ŞEYE/KİŞİYE, GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEK ile/ve/değil/<> KENDİNE, HAK ETTİĞİNDEN DAHA AZ DEĞER VERMEK


- BÜYÜK/KÜÇÜK ile/ve/||/<> ARD ARDALIK ile/ve/||/<> YAN YANALIK


- BÜYÜK >< KÜÇÜK ile/ve/<> UZAK >< YAKIN


- BÜYÜK ile BATTAL

( ... İLE İşe yaramaz, kullanılmaz. | Alışılmış olandan büyük. )


- BÜYÜK ile/ve CİDDİ


- BÜYÜK ... ile DELİ ...


- BÜYÜK ile GENİŞ


- BÜYÜK ile GÜÇLÜ


- BÜYÜK ile/ve/değil/yerine/||/<> OYLUMLU/HACİMLİ


- BÜYÜK ile/ve/değil TÜMEL


- BÜYÜKELÇİ(SEFİR[Ar.]/SEFÂRET)/LİK ile/ve/||/<> KONSOLOS[Yun.]/LUK / ŞEHBENDER[Fars.]

( VİSKONSÜL: Konsolos yardımcısı. )

( Ülkesinin, öteki ülkelerin başkentinde sadece bir tane olan, temsil etmekte olduğu ülkenin en büyük yetkisine sahip diplomatik kurumudur.[Çoğunlukla ve olağan koşullarda vize ve pasaport işlemleri yapılmaz.] İLE/VE/||/<> Ülkesinin, öteki ülkelerdeki ticari çıkarlarını korumakla sorumlu, diplomatik olmayan resmi kurumlardır.[Diplomatik özelliği bulunmayan resmi görevlerin yapıldığı, resmi kurumdur. Genellikle, pasaport, evlilik, doğum ve ölüm gibi işlemler yapılmaktadır.][Konsolosluk arşivleri ile binalarının dokunulmaz hakları vardır.] )

( Kendi ülkesini başka ülkede temsil eden en üst düzeydeki devlet görevlisidir, diplomattır.[Görevli oldukları ülkelerde, vatandaşı oldukları ülkenin devlet başkanının temsilcisidir. Ülkesiyle görevli oldukları ülkeler arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri ilişkileri geliştirmeyi hedefler.] İLE/VE/||/<> Konsolosluk yöneticisinin unvanı, ülkelere göre farklılık gösterir.[Bulundukları kentin yetkili yöneticisiyle ilişki durumundadır. Konsolosluktaki görevlilerin diplomatik temsil hakkı yoktur.] )

( AMBASSADOR vs./and CONSUL )


- BÜYÜK/KÜÇÜK ile ETKİSİ

( Küçük büyür, büyük ölür. )

( ARTAL[Ar.]: Benzerlerinden çok daha iri olan. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Parçalar arasındadır. İLE/VE/DEĞİL Küçüğü olmayan büyük(lük)tür. )

( Büyük, küçülebilendir. )

( Büyüğün büyüklüğü, küçüğünü düşünmesindedir, sevmesindedir. )

( Ne kadar seviyor ve düşünüyorsa o kadar büyüktür. )

( Kişi maneviyatta büyümezse, isterse 500 yıl yaşasın, yine çocuktur. )

( Yaşayanın değil, düşünenin ve anlayanın yaşı büyüktür. )

( Her büyük şey, büyük bir anlamla yaşar. )

( Büyük, küçüğü sevmeye memurdur. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Parçalar arasındadır. DEĞİL Küçüğü olmayan büyük(lük)tür. )

( Büyük, küçülebilendir. )

( Büyüğün büyüklüğü, küçüğünü düşünmesindedir, sevmesindedir. )

( Ne kadar seviyor ve düşünüyorsa o kadar büyüktür. )

( Kişi, maneviyatta büyümezse, isterse 500 yıl yaşasın, yine çocuktur. )

( Yaşayanın değil, düşünenin ve anlayanın yaşı büyüktür. )

( Büyük, küçüğü sevmeye memurdur. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YÜCE/LİK


- [ne yazık ki]
BÜYÜK SORUN/YANILSAMA:
"ACI ÇEKMEMEK" ve/||/<>/>/< "KENDİMİZİ KANDIRMAK" / KANDIRDIĞIMIZI/KANDIRABİLECEĞİMİZİ ZANNETMEK


- BÜYÜLE(N)MEK ile/ve/değil HAYRAN (KALMAK/BIRAKMAK)


- BÜYÜLTMEK ile/ve/=/> KÜÇÜLTMEK

( TO ENLARGE vs./and/=/> TO LOWER )


- BÜYÜMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÇOCUKLAŞABİLMEK"

( )

( İçindeki çocuğa sarıl! Sana, insanı anlatır... )

( Zamanın etkisi. İLE/VE/||/<>/>/< Kişinin becerisi. )


- BÜYÜMEK ile SEMİRMEK (MEYVE VERMEK)

( TO GROW vs. TO GIVE FRUIT )


- BUYURGANLIK ile/değil TOPLUMSALLIK


- BÜYÜTMEK ile BÜYÜLTMEK


- BÜYÜTMEK ile/ve/değil/||/<>/< YETİŞTİRMEK

( Gövdeyi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Zihni. )

( Bitkiyi/hayvanı/beşeri(kişiyi). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< İnsanı/kişiliği. )


- BUZAĞI["BUZA" değil!] ile/<>/> DANA ile/<>/> DÜVE ile/<>/> İNEK ile/<>/> TOSUN ile/<>/> BOĞA/KELE ile/<>/> ÖKÜZ ile/<>/> SIĞIR

( Yeni doğmuş, ana sütüyle beslenen sığır yavrusu. İLE/<>/> İneğin, sütten kesildikten sonra 15 aylığa kadar olan yavrusu. İLE/<>/> Doğum yapmamış dişi inek yavrusu. İLE/<>/> 2 yaş ve üzeri dişi sığır. İLE/<>/> Danalıktan yeni çıkmış 15 - 24 ay arasındaki genç boğa. | [mecaz] Sağlıklı, tıknaz delikanlı. İLE/<>/> 2 yaş ve üzeri erkek boğa/sığır. İLE/<>/> Kısırlaştırılmış/burulmuş boğa. İLE/<>/> Geviş getirenlerden, boynuzlu büyükbaş evcil hayvanların genel adı. )

( VEAL vs./<>/> CALF vs./<>/> HEIFER vs./<>/> COW vs./<>/> STIRK vs./<>/> BULL vs./<>/> OX/OAF vs./<>/> CATTLE )

( VATSA ile/<>/> DAM ile/<>/> BACHHIYA ile/<>/> GO/GOU ile/<>/> BACHHRA ile/<>/> VRSABHA ile/<>/> PRSTHA ile/<>/> GAAY/BAIL [PASHU/GODHAN] [AGHNYA: Öldürülmemesi gereken, kesilmeyecek olan.] )


- BÜZGEN ile/ve/<> BÜZÜK

( Kasılarak, gövdedeki herhangi bir deliği açan ya da kapayan, çember biçimindeki kasların genel adı. İLE/VE/<> Toplanarak büzülmüş. | Kalınbağırsağın sona erdiği yer, anüs. | [argo] Yüreklilik, cesâret. )


- BUZI ile YANIK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Ekmeğin üzerinde oluşan yanık. İLE ... )


- BUZULLAR İÇİN İLK TÜRK TEMSİLCİ: ONUR SABRİ DURAK

( İTÜ Denizcilik Fakültesi öğretim görevlisi Onur Sabri Durak[Dr.], Antarktik Antlaşmalar Sekretaryası'nda Türkiye’yi temsil eden ilk biliminsanı olarak göreve başladı...[10 Ocak 2017] [devamı için burayı tıklayınız...] )


- ÇABALAMAK ile/ve/<> DEBELENMEK


- ÇABUK ile/değil/yerine BİLENMİŞ


- ÇAĞIN MİTOSLARINDA:
TARAFSIZLIK ile/ve EVRENSELLİK ile/ve NESNELLİK


- ÇAĞIRMAK ile/ve/değil/||/<>/< ÇAĞRIŞTIRMAK


- ÇAĞIRMAK ile/ve/<>/değil/yerine DAVET ETMEK

( [not] MESSAGE vs./and/<>/but TO INVITE
TO INVITE instead of MESSAGE )


- ÇAĞIRMAK ile/ve/değil/||/<>/< GELEBİLECEĞİ BİLGİSİNİ/HABERİNİ VERMEK


- ÇAĞIRMAK değil İLÂN ETMEK


- ÇAĞLAYAN ile SIZAK

( ... İLE Dağ sırtlarından, kayalardan sızan su. )


- ÇAĞLAYAN/ÇAĞLAR ile ÇAĞLAYIK

( Küçük bir akarsuyun, çok yüksek olmayan bir yerden dökülüp aktığı yer. İLE Yerden, sesle kaynayarak çıkan su, kaynak. )


- ÇAĞMAK ile ÇAĞNAK

( Güneş ışığının vurması. İLE Döl kesesini dolduran ve dölütü içinde bulunduran sıvı, amnios suyu. )


- CAHİL ile/ve/||/<> "PİSLİK"


- CAHİLİN YAŞADIĞI/"DÜŞÜNDÜĞÜ" CEHALET ile BİLENİN YAŞADIĞI/"DÜŞÜNDÜĞÜ", ZANNETTİĞİ CEHÂLET

( Bilgisiz kişiye, hikmet dolu sözlerin yararı nedir? Kör bir kişiye, bir lambanın yararı nedir? )


- CAHİL/LİK ile/ve/<> APTAL/LIK

( Elif'i, mertek zannetmek. [Bir şey bilmediği halde konuşanlar için kullanılan deyim. (Elif harfini ve bu kadar basit bir şeyi bile bilmeyecek kadar bilgisiz olma durumu.)][MERTEK: Eskiden evleri yaparken kullanılan dört köşe ya da yuvarlak kalınca ağaç gövdesi.] )

( CAHİLLER...
* Her şeyde, hemen öfkelenir.
* Yararı olmayan şeylerden konuşur.
* Yersiz [yanlış yerlere] sadaka verir.
* Sırrı korumayıp açık ederler ve yayar.
* Dostunu ve düşmanını birbirinden ayıramazlar.
* Merhametsiz ve vicdansızlardır. Hoşgörü, onları bırakmıştır.
* Kindar olup, fitne ve fücûr çıkarmayı sever.
* İftira atmaktan, başkasının âhını almaktan kaçınmaz.
* Dedikodu ve yalanları çoktur.
* Güvenilmezdir, emanete ihanet eder.
* Dünya nimetleri için el-etek öpmeyi çok sever, utanmaz.
* Yoldaşını yarı yolda bırakır, yedikleri kaba etmekten çekinmez.
* Kalplerinde vefâ, diğergamlık, kadirşinaslık olmaz.
* Nezâket ve letâfet onlara hiç değmemiş, olmamış meyve misali hamdır!
* Edep, onları terk etmiştir! )

( IGNORANCE vs. STUPID/NESS )


- CAHİL/LİK ile/ve SARHOŞ/LUK


- CAHÎM[Ar.] ile NÂR[Ar.] ile SA'ÎR[Ar.] ile HARÎK[Ar.]


- ÇAKAL/KURT/KÖPEK ile/değil ÇAKUPEK

( İlgili açıklamaları okumak için burayı tıklayınız... )


- CAKE :/yerine KEK


- ÇAKIL ile KAYDIRAK

( Çakıl taşı. İLE Yassı, kaygan çakıl taş. | Çocukların, kaydırılan bir taşı ayakla kaydırarak oynadıkları oyun. | Çocuk bahçelerinde, çocukların oturup kayarak eğlendikleri oyun aracı. | Tomrukların kolay taşınması için dağdan kaydırıldığı yer. )


- ÇAKIŞ(TIR)MAK ile/ve/değil/||/<>/< ÖRTÜŞ(TÜR)MEK


- ÇAKMAK ÇAKMAK (BAKMAK)


- ÇAKMAK ile ÇAKMAK ile ÇAKMAK

( Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası. | Çelik, taş ve tutuşacak maddeden yapılmış tutuşturma aygıtı. İLE Kuruyunca, kalın kabuk bağlayan, kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı. İLE Vurarak sokup yerleştirmek. | Çivi ile tutturmak. | [argo] Kabul edilmeyecek bir şeyi, kurnazlıkla kabul ettirmek. | Vurmak. | Bir şeyi, başka bir şeye sürtmek, vurmak ya da çarpmak. | Sezinlemek. | İçki içmek. | Parıldamak, ışık vermek. )


- ÇAKMAK" ile/ve/||/<>/> "ÇAKOZLAMAK"


- ÇAKTIRMA(MA)K ile/ve RENK VERMEMEK


- CALCULATE :/yerine HESAPLAMAK


- ÇALI-ÇIRPI (TOPLAMAK)


- ÇALIP-ÇIRPMAK


- ÇALIŞARAK ÇALIŞMAMAK ile/ve/||/<> ÇALIŞMAYARAK ÇALIŞMAK


- ÇALIŞKAN/LIK ile/ve/> ZEKİ/LİK

( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )

( Çalışan kişi, sürekli saf; tembel ise hilekârdır. )

( ... ile/ve/> BÂZIK )

( DILIGENCE vs./and/> TO BE INTELLIGENT )


- ÇALIŞMA ile SALT ETKİN-LİK

( WORKING vs. PURE ACTIVITY/ACTIVE-NESS )


- ÇALIŞMA ile/ve/<> VERİMLİLİK

( ONGUN: Çok verimli olan. | Yarar duruma gelmiş. | Mutlu. | Kutlu. | Totem. | Arma. )

( WORKING vs./and/<> PRODUCTIVITY )


- ÇALIŞMADA (KENDİNDEN/İŞLERİNDEN) ÖDÜN VERMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÖZVERİLİ ÇALIŞMAK


- ÇALIŞMAK İÇİN DİNLENMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÇALIŞTIKTAN SONRA DİNLENMEK


- ÇALIŞMAK ile/ve/değil/||/<>/< AKILLICA ÇALIŞMAK

( )


- ÇALIŞMAK ile/ve BAŞLAMAK

( Her iş, başlayana kadardır! )


- ÇALIŞMAK ve/=/||/<> DUA/İBÂDET

( LABORARE EST ORARE: Çalışmak, duadır/ibâdettir. )


- ÇALIŞMAK ile/ve/||/<>/< KAPILANMAK

( ... İLE/VE/||/<>/< Bir işe girmek ve o işte devam etmek. | Bir işe girmek. )


- ÇALIŞMAK ve/<> KAZANMAK

( KÂSİB[< KESB]: Çalışıp kazanan. )


- ÇALIŞMAK ile/ve TEMBELLİK SONRASI ÇALIŞMAK

( ... İLE/VE Olumlu bir yaklaşımla, daha dönüştürücü, üretken bir çalışmaya dönüştürülebilir. )


- ÇALIŞMAK/ÇALIŞAN ve/||/<>/> SESSİZ/LİK

( Çalışanın sesi çıkmaz. )


- ÇALIŞMAMAK değil/yerine/>< (B)AĞ KURMAK

( [not] NOT WORKING but NETWORKING
NETWORKING instead of NOT WORKING )


- ÇALIŞMAYA ALIŞMAK ile/ve/||/<>/> ALIŞMAYA ÇALIŞMAK

( Okulda. İLE/VE/||/<> Yaşamda. )


- ÇALIŞTIĞIN YERİ/İŞİ SEVMEK ile/ve/ya da/||/<> SEVDİĞİN YERDE/İŞTE ÇALIŞMAK

( Sevdiğin işi yaparsan, çalışmış sayılmazsın. )


- ÇALKALA(N)MAK ile/ve/<>/değil SALLA(N)MAK


- CALL :/yerine ARAMAK, ÇAĞIRMAK


- ÇALMAK ile/değil/yerine/>< ÇALIŞMAK

( image )


- ÇALMAK ile/ve/||/<>/> ÇAR ÇUR ETMEK


- ÇAM "DEVİRMEK" ile/ve/<> "CEVİZ KIRMAK"


- CAMAAT[Azr.] = AHÂLİ/TOPLULUK[Tr.]


- ÇAMAŞIR SUYU ile KEZZAP[< Fars. TÎZ-ÂB(TÎZ: Tez, çabuk. | Keskin. | Sık.)]

( Sodyum hipoklorit. [NaClO] İLE Nitrik asit. [HNO3] )


- CAMBUL/CUMBUL CUMBUL ile (")CIVIK(")

( Çok sulu yemek için kullanılan söz. İLE Fazla suyla karıştığından dolayı, biçimini korumayacak kadar sulanmış olan. | Soğuk ve can sıkıcı şakalar yapan. )


- CAMİA/ZÜMRE[Ar.] değil/yerine/= KESİM/TOPLULUK

( Belirli ortak amaçlara sahip kişilerden oluşan öbek/küme. )


- CAMİLERDE:
KLASİK ile/ve YENİ/NEO KLASİK


- ÇAMUR ile/değil BALÇIK


- CAN-CİĞER (ARKADAŞ OLMAK)


- CAN ERİK ile PAPAZ ERİK

( ÂLÛ-GÜRDE ile ... )

( PLUM vs. ... )

( PRUNUS DOMESTICA cum ... )


- CAN SIKINTISINDAN (DOLAYI) YEMEK ile/değil/yerine AÇLIKTAN (DOLAYI) YEMEK


- CAN SIKMAK ile/||/<> KAFA ŞİŞİRMEK


- CAN ve/<> HAKK

( CANDIR, HAKK'IN BEDELİ )


- ÇANAK-ÇÖMLEK


- ÇANAK TUTMAK ile PRİM VERMEK


- ÇANAK TUTMA(MA)K ile/ve/değil/yerine MEYDAN VERME(ME)K


- CANCILIK = CÂNEGERÂYÎ[Fars.] = ERVÂHİYYE/T[Ar.] = ANIMISM[İng.] = ANIMISME[Fr.] = ANIMISMUS[Alm.] = ANIMISMO[İt., İsp.]


- CAN-HIRAŞ (ÇALIŞMAK, UĞRAŞMAK)


- CAN-I GÖNÜL (-DEN SEVMEK/YAPMAK)


- CANI İSTEMEK ile CANI ÇEKMEK


- CANI:
"SIKIK" değil SIKKIN


- [ne yazık ki]
!"CAN/I ACITMAK" ile/ve/||/<> !"CAN YAKMAK" ile/ve/||/<> !"CANINA OKUMAK"


- CANİ/LİK ile/değil/||/<> VAHŞİ/LİK


- CANIMIZI, TEN EYLEMEK/SANMAK/VARSAYMAK ile/değil/yerine/>< TENİMİZİ, CAN EYLEMEK


- CANINA OT TIKMAK/TIKAMAK ile ÇARKINA SIÇMAK

( Bahsi geçen ot, pamuktur.[Anlayana!] İLE ... )


- CANINI ÇIKARMAK ile/değil/yerine/>< TADINI ÇIKARMAK


- CANLA-BAŞLA (ÇALIŞMAK/UĞRAŞMAK)


- CANLI (OLMAK/KALMAK) ile/ve/değil/||/<>/> YAŞAMAK

( Doğada, dirimbilimde, gövdede, hayvanda, bitkide. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İnsanda, anlıkta, düşüncede, anlamda, değerde. )


- CANLI OLAN = ÂLÎ[Fars.] = 'UZVİYYE[Ar.] = ORGANIC[İng.] = ORGANIQUE[Fr.] = ANIMALIS[Lat.] = BELEBT, ORGANISCH[Alm.] = ORGANA EKHÕN, EMPSÜKHOS[Yun.] = ORGANICO[İt., İsp.] = ORGANISCH[Fel.] = ORGANISK[Dan.]


- CANLI ile/ve/<> GERÇEK

( ALIVE vs./and/<> REAL )


- CANLI ile/ve ORGANİK

( ALIVE vs./and ORGANIC )


- CANLI/LIK ile/ve CANSIZ-LIK

( MOLEKÜL/LER > DNA > HÜCRE > ORGANİZMA/İNSAN ile/ve KRİSTAL/LER > GÜNEŞ DÜZENİ > EVREN )


- CANLI/LIK ile/ve DERİN/LİK

( LIVELINESS/VIGOUR vs./and PROFUNDITY )


- CANLI/LIK ile/ve/değil DİRİ/LİK

( [not] ALIVE vs./and/but VIVACITY )


- CANLILIK = TİRİGLİG = SERZENDEGÎ[Fars.] = el-HAYAVİYE/T[Ar.] = LIVELINESS[İng.] = VITALITÉ[Fr.] = VITALITAS[Lat.] = DIE BELEBUNG, DIE BELEBHEIT, DIE LEBENDIGKEIT, DAS LEBENDIGSEIN[Alm.] = HË EMPSÜKHË[Yun.] = VITALITA[İt.] = VIDALIDAD[İsp.] = LEVENDIGHEID[Fel.] = LIVLIGHED[Dan.] = JIVAYO SUŞŞESTVO[Rus.]


- CANLI:
[ne] BÜYÜK, [ne de] KÜÇÜK değil TEK

( Canlının, (en) "küçüğü" ya da "büyüğü" diye bir şey yoktur/olmaz! Hücreden daha büyük bir canlı yoktur. )


- CAN-TEN (DAYANDIRAMAMAK)


- CAPABILITY :/yerine YETENEK


- CAPABLE OF DISCRİMINATING[İng.] değil/yerine/= ERGINLİK VE SEZGINLİK


- ÇAPAK/ÇAPAQ = ÇELPEK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir balık türü. İLE Göz çapağı. )


- ÇAPAK ile ÇAPAK

( Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek pıhtılaşan ya da kuruyan akıntı. | Madenler dövülürken sıçrayan ince ufak parça. | Metal eşyada bulunan pürüz. İLE Sazan ailesinden, gövdesi yandan basık, boyu yarım metre kadar olabilen bir balık. )

( ... cum ABRAMIS BRAMA )


- ÇAPA/LAMAK ile ÇABA/LAMAK


- ÇAPSIZ/LIK ile/ve/||/<> (")KİFÂYETSİZ MUHTERİS(") (OLMA)


- CAPTURE :/yerine ELE GEÇİRMEK


- CAR CAR (KONUŞMAK)


- ÇAR ÇARMAK/ÇAR ÇARMAQ / ÇAR ÇAMRAK/ÇAR ÇAMRAQ = ÇOLUK ÇOCUK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- ÇAR ÇUR (ETMEK)[İSRAF ETMEK]


- ÇARÇABUK

( ALE-L-ACELE )


- ÇARDAK ile ALAÇIK

( Tarla, bahçe gibi yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak. İLE Üzeri dal ve hasırla örülmüş barınak. )


- ÇARDAK ile Çardak

( Tarla, bahçe vb. yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak; alaçık. | Asma vb. bitkilerin dallarını sardırmak için direklerle yapılmış yer. İLE Denizli iline bağlı ilçelerden biri. )


- ÇARDAK ile KAMERİYE

( ... İLE Bahçelerde yazın oturulmak için yapılan, kafes biçiminde, kubbeli, üstü yeşilliklerle sarılan süslü çardak. )


- CARE :/yerine BAKIM, İLGİLENMEK


- ÇARENİN BULUNMASI/BULUN(A)MAMASI ile BAŞARI/BAŞARISIZLIK

( LACK OF REMEDY vs. SUCCESS/UNSUCCESSFULNESS )


- ÇARESİZ KALMAK ile/ve/değil/yerine/<> ÜMİTLİ OLMAK


- ÇARESİZ/LİK ile/ve/||/<> ÂCİZ/LİK


- ÇARESİZLİK ile ACZİYET


- ÇARESİZLİK ile/ve/||/<>/>/< HİÇBİR ŞEY YAPAMAMA


- ÇARESİZLİK ile/yerine KOŞULSUZLUK

( HELPLESS vs. UNCONDITIONALNESS
UNCONDITIONALNESS instead of HELPLESS )


- ÇARESİZLİK ile/ve/değil/yerine/<> SABIR


- ÇARIK-ÇÜRÜK


- ÇARIK ile/ve/||/<>/> CIZLAVAT


- CARİYE/HALAYIK / AS/AWINÇU/KÜNG[dvlgtrk] ile/||/<> KARVAŞ/KARAVAŞ ile/||/<> MUTAK ile/||/<> HASEKİ ile/||/<> HASEKİ İKBAL

( ... İLE/||/<> Haremdeki cariye. İLE/||/<> Osmanlı'da özgürlüğü geri verilmiş kul ya da karavaş. İLE/||/<> Karavaşlar arasından seçilen, sultan gözdesi.[Erkek çocuk doğuran, saray cariyesi.] İLE/||/<> Sultanın gözde cariyesi. )


- ÇARK ETMEK ile/değil/yerine/>< FARK ETMEK


- ÇARK ile/ve/||/<> DİŞLİ


- ÇARK ile TARTURA

( ... İLE Çıkrıkçı çarkı. )


- ÇARPIKLIK ile SAPTIRMA


- ÇARP(IL)MAK ile TEPELE(N)MEK


- ÇARPIŞMA ile/ve/değil EŞİK


- ÇARPIŞMAK ile/ve/değil/yerine/>< TARTIŞMAK


- ÇARPITMAK ile GERİYE YANSITMA

( TO DISTORT/PERVERT vs. TO REFLECT BACK | WHIGGISM )


- ÇARPITMAK ile SAPTIRMAK


- ÇARPTIRMAK ile/değil ÇARPITMAK


- CARRY :/yerine TAŞIMAK


- ÇARŞI-PAZAR (DOLAŞMAK)

Bugün[11 Temmuz 2025]
itibarı ile 16.971 başlık/FaRk ile birlikte,
16.971 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(13/69)

🔒 Sınırlı Erişim

Tüm başlıkları görmek için üyeliğiniz/katılımınızı rica ediyoruz...

Giriş Yap / Üye Ol