
K ile biten FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 16.971 başlık/FaRk ile birlikte,
16.971 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(68/69)
- YOK DEMEK ile/değil/yerine GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK
- YOK ETMEK ile BAŞKALAŞTIRMAK
- YOK ETMEK ile/değil BİTİRMEK
( [not] TO DESTROY vs./but TO FINISH )
- YOK ETMEK ile ORTADAN KALDIRMAK
- YOK ETMEK ile/değil ÖRTMEK
- YOK ETMEK" ile/ve/<>/değil/yerine TIRNAK İÇİNE ALMAK "..."
- YOK ETMEK ile/değil/yerine/>< YAŞATMAK
( Yoketmek yerine yaşatmak )
( İMHÂ ile/değil/yerine/>< İHYÂ )
- YOK ETMEK ile/değil/yerine YOK OLUŞ
- YOK OLMADAN ÖNCEKİ YOKLUK ile/ve ORTAYA ÇIKIŞTAN SONRA/Kİ YOKLUK
( NONEXISTENCE BEFORE TO BECOME NOT EXIST vs./and NONEXISTENCE AFTER EXISTENCE )
( PRADHAVAMSA-ABHAVA ile/ve PRAG-ABHAVA )
- YOK OLMAK ile/ve/=/değil VAR OLMAK
- YOK ile/değil ANLAMIN(IN) OLMAMASI
( [not] NONEXISTENT/THERE IS NOT vs./but LACK OF MEANING/SENSE )
- YOK ile/ve/değil/yerine CİSMİ OLMAYAN
- YOK ile DEĞİL
( LACK vs. NOT )
- YOK ile/ve/değil "DONMUŞ"(CEMÂDAT)
( [not] NONEXISTENT/THERE IS NOT vs./and/but FROZEN )
- YOK ile/değil GEÇERLİ DEĞİL
- YOK ile/ve/değil/yerine GÖSTERİLEMEYEN
- YOK yerine HAK VERE
- YOK ile/değil HENÜZ/ŞU ANDA BİLİNMEYEN
( [not] NONEXISTENT/THERE IS NOT vs./but UNKNOWN AT THE MOMENT )
- YOK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLANAKSIZ
- YOK ile OLMAZ
- YOK ile/ve PAYLAŞILABİLİR OLMAYAN
( NONEXISTENT/THERE IS NOT vs./and UNSHARED )
- YOK ile/ve/değil/yerine TESPİT EDİLEMEZLİK
- YOK ile/ve/değil/yerine VAR DEĞİL
( "YOK" değil/yerine "VAR DEĞİL"
Bazı kültürlerde, günlük dilde ve felsefede "Değil-leme" yöntemi ile bazı durumlar için üst bir bilinç kullanılmaktadır. Buna verilebilecek birkaç örnekten biri de Anadolu Kültürü ve Bilgeliği'nde "YOK" sözünün kullanılmamasıdır. "Yok", kavram olarak da, dil ve yaşamsallık açısından da o kadar yerini almıştır ki, bir kişinin farkında olmadan bile kullanması durumunda etrafındakilerden biri, "yok" sözünü kullanmaması gerektiğini uygun bir şekilde belirterek, uyarır o kişiyi. Yok sözünü kullanmak yerine "Var değil", "Hak getire", "Hak vere" sözleri kullanılır. Aynı şekilde "Bitti" yerine de "Bereketlendi" kullanılır. (aynı zamanda "Bitirmek" yerine "Tamamlamak" sözcüğünü kullanmak zihin programlaması, olgusallık ve dil açısından daha da yerinde bir tanımdır.)
"Evet!" ve "Hayır!" sözcüklerinde de buna benzer, hatta daha da öte bir durum vardır. "Hayır!" sözü, her ne kadar olumsuzluk anlamında kullanılıyor olsa da, bu duruma verilen ad, o olumsuzluktan bir hayır gelmesini ya da geleceğini düşünmekle bağlantılı bir olumlu kılma sözüdür.
Derinlere ve uzun geçmişe dayanan Anadolu Kültürü'nün, din ve tasavvuftan da yararlandığı yaşamsal ve dil üzerindeki bilge tutumlarının günlük dile ve halka yansıtma çabaları birçok örnekte görülebilir. "Çok ..." yerine "Yeterli"; "Almak" yerine "Edinmek"; "Fakat" değil "Aynı zamanda" gibi, durumun karşılığını daha derinlemesine verebilecek sözlerin kullanılmasına yönelik çabaları gözlemlemek ve bunlardan üst düzeyde yararlanmak gerekir.
Bu tür çabalar nesne, kavram, olgu ilişkilerinde insanın ve toplumların yaşanmışlıklarındaki derinliklerden ve geleceğe bir miras olarak bırakılmak istenen, insanlığın gelişimine olan etkilerini öngörerek varılmış tutum ve sonuçlardır. Önceki ve "Hayır!" örneğinde olumsuz bir sözün söylenmiyor olmasında bir yasak, haram ya da günah bilincinden çok, bilgece, bilinçli bir tutum söz konusudur.
Bu tutumlar sadece sözler için değil, daha uygun karşılıkları bulunan davranışlar için de geçerlidir. Örneğin, birine -özellikle bir çocuğa- bir şey vermek istendiğinde, avuç aşağıya bakar şekilde uzatmak değil/yerine verilecek olanın, avucun içinde bulunduğu açık bir avuç uzatmaktır.
Bu tür uygulama ve kavramlarda kullanılabilecek tanımlara da örnek olarak, "Aşure/Yemek Pişirmek" yerine/değil "Aşure Kaynatmak"; "Yemek"e yerine/değil "Lokma"ya katılmak/davet; ışığı/mumu/ateşi/ocağı "Söndürmek/Kapatmak" yerine/değil "Dinlendirmek"; "Yakmak/Açmak" yerine/değil "Uyandırmak"; "Ney Sesi" değil/yerine "Ney Sedâsı", "Ney Çalmak" değil/yerine "Ney Üflemek" dendiğini bilmeli; "Saç/sakal/kıyafet Düzeltmek" değil "Huy Düzeltmek" gibi hem zihinsel, hem yaşamsal kullanımlardan haberdar olmalı, kişi diline ve kendine gereken özeni ve önemi göstermelidir.
"Körü körüne Taklit" yerine/değil "Muhabbetle(Sevgiyle) Taklit" etmek, "Emir Eden" değil "Hizmet Eden" olmak, "Tutmak/Saklamak" yerine "Heybeye Atmak", "Hakkını Vermek" yerine "Hakkını Teslim Etmek" ve tüm bu ayrıntıları "Akılla Tartmak" yerine "Kalple Dinlemek" gerekir.
BU İNSAN DEDİKLERİ EL, AYAKLA, BAŞ DEĞİL,
ÂDEM MÂNÂ'YA DERLER, SURAT İLE KAŞ DEĞİL )
( [not] LACK vs./and/but NOT EXIST
NOT EXIST instead of LACK )
- YOK ile/değil/yerine YOK DENİLEBİLECEK KADAR AZ
- YOK ile/ve YOKLUK
( NONEXISTENT/THERE IS NOT vs./and NONEXISTENCE )
- YOK ile/ve/değil ZORUNLULUĞUNUN OLMAMASI
( [not] NONEXISTENT/THERE IS NOT vs./and/but LACK OF OBLIGATION )
- YOKLAMAK ile YOK-LAMAK
- YOKLUĞU PAYLAŞMAK değil VARLIĞI PAYLAŞMAK ve/||/<> İYİ GÜN DOSTU OLMAK değil KÖTÜ GÜN DOSTU OLMAK
- YOK/LUK ile/ve/<>/değil/yerine BELİRSİZ/LİK
- YOK/LUK ile/ve BİÇİMSİZ/LİK
( NONEXISTENCE vs./and UNSHAPELINESS )
- YOKLUK ile/=/||/<>/< BİR ŞEYİN YOKLUĞU
- YOK/LUK ile/ve BOŞ/LUK
( Görünmezler, tecelli etmezler. )
( NONEXISTENCE vs./and BLANK | CAVITY )
- YOK/LUK ile/ve EKSİK/LİK
- YOK/LUK ile/ve/<>/değil GÖRÜNMEZ/LİK, BİLİNMEZ/LİK
( AMÂ: Görünmezlik yeri/"ülkesi". )
( [not] NONEXISTENCE vs./and/<>/but INVISIBLE, UNKNOWN )
- YOK/LUK ile/değil MERKEZSİZ/LİK
- YOKLUK ile/ve MESBÛK Bİ'L-ADEM
- YOKLUK = NON-BEING[İng.] = NON ÊTRE[Fr.] = NICHTSEIENDE[Alm.] = NON-EUS[Lat.]
- YOKLUK ile/ve SALTIK/MUTLAK YOKLUK
( NONEXISTENCE vs./and ABSOLUTE NONEXISTENCE )
( ABHAVA ile/ve ATYANTA-ABHAVA )
- YOKLUK ile SIKINTI
( POVERTY vs. "STRAIT" )
- YOK/LUK değil/yerine SINIRLANAMAZ/LIK
- YOK/LUK ile/ve TANIMSIZ/LIK
- YOKLUK ile/ve/||/<>/>< VARLIK
( Gölgesi olmaz! İLE/VE/||/<>/>< Gölgesi mutlaka vardır. )
( Yokluğun varlığa gücü yeter de, varlığın yokluğa gücü yetmez. )
( Varlığımın değerini bilmeyeni, yokluğumla terbiye ederim! [en uzun süre 7 yıldır!] )
( Yoktur. İLE/VE/||/<>/>< Vardır. )
( There is no shadow! vs./AND/||/<>/>< Shadow is exist absolutely. )
( Yokluğunuzu hissetmeyeni, varoluşunuzla "rahatsız etmeyin!" )
( NONEXISTENCE vs./and/||/<>/>< EXISTENCE )
- YOK/LUK ile/değil/yerine YETERSİZ/LİK
- YOKLUK ile YOK İKEN
( NONEXISTENCE vs./and WHEN (IT IS) NOT EXIST )
- YOKLUK ile/ve YOK OLMADAN ÖNCEKİ YOKLUK
( NONEXISTENCE vs./and NONEXISTENCE BEFORE TO BECOME NOT EXIST )
( ABHAVA ile/ve PRADHAVAMSA-ABHAVA )
- YOKLUK ile/ve YOKLUĞUN VAROLUŞU
( NONEXISTENCE vs./and BEING OF NON-BEING )
( ... ile/ve VU ZHI YOU )
- YOKLUK ile YOKLUK
( NONEXISTENCE vs. NONEXISTENCE )
- YOK/LUK ile/ve/değil ZİHİN
( Yok etmeyince, yok olmaz. )
( [not] NONEXISTENT/NONEXISTENCE vs./and/but THE MIND )
- YOKLUK'TA YOKLUK ile VARLIK'TA YOKLUK
( Yokluk, fazlasıyla zor ve ağır bir durumdur fakat yokluktan daha zoru da vardır ki, o da, varlıkta/olanaklar içinde yokluktur. )
( NONEXISTENCE AT NONEXISTENCE vs./and NONEXISTENCE AT EXISTENCE )
- YOKLUKTAN YARATMAK ile/ve YOK İKEN YARATMAK
- YOKSULLUK ile/ve/ne yazık ki/> MUTLAK YOKSULLUK
- [ne yazık ki]
YOKSUL/LUK ve/değil/||/<> YOLSUZ/LUK
- YOKSUN ile/değil UZAK
- YOKSUNLUK ile/ve/değil/> GEREKSİNİM
( [not] DEFICIENCY vs./and/but/> NEED )
- YOKSUNLUK ile/ve GEREKSİNİM
( DEPRIVATION vs./and NEED )
- YOKSUNLUK ile/ve/||/<> (OPTIMAL/OMNIPOTANT) KIRILMA
- YOKSUNLUK = PRIVATION[İng., Fr.] = MANGEL[Alm.] = PRIVATIO[Lat.] = STERESIS
- YOKSUN/LUK ile YOKSUL/LUK
( Yoksullukların en kötüsü, kendini aciz görmektir. )
( VITA VERE APOSTOLICA: Yoksulluğu yüceltme. )
( Yoksulluk korkusunu tanımadıysak, kendi yoksulluğumuzu yaratırız. )
( Elini cebine attığında boşsa. İLE Elini tutan yoksa. )
( DEPRIVATION vs. POVERTY )
- [ne yazık ki]
"YOKUŞA SÜRMEK" ile/ve/<> "BİN DEREDEN SU GETİRTMEK" ile/ve/<> "ENSESİNDE BOZA PİŞİRMEK"["kafasında" değil!] ile/ve/<> "TOPU, TACA ATMAK" ile/ve/<> TRİBÜNLERE OYNAMAK ile/ve/<> İPE UN SERMEK
- [ne yazık ki]
YOKUŞA SÜRMEK ile/yerine ÜMİTSİZLENDİRMEK
( TO MAKE DIFFICULTIES vs. TO GET HOPELESSNESS/DESPAIR
TO GET HOPELESSNESS/DESPAIR instead of TO MAKE DIFFICULTIES )
- YOL AYRIMI ile KAVŞAK
- YOL GÖSTERİRKEN, YOL KESMEK ile/ve/<> YOL KESERKEN, YOL GÖSTERMEK
- YOL ÜSTÜNDE TAŞ GÖRSEK, ...:
"YOLDAN VAZGEÇMEK" ile/değil/yerine/>< ÜSTÜNDEN GEÇMEK
- YOL VERMEK ile/değil/yerine YER VERMEK
- YOL YÜRÜMEK değil YOL SÜRÜMEK
- YOLA:
AKILLA ÇIKMAK ile/ve/||/<>/> AKILDAN ÇIKMAK
- YOLA ÇIKMAK ile/ve/< YOLDAN ÇIKMAK
- YOLA ÇIKMAK ile/ve/<> YOLDAN ÇIKMAK
- YOLCU OLMAK ile/ve/değil YOLDA OLMAK
( MALAGA: Yolculuk. )
- YOLDA KALMAK ile SINIFTA KALMAK
- OKUMAK:
BEKLERKEN
- YOLDAN ÇIKMIŞ OLMAK ile/ve/değil YOLDAN UZAKLAŞMIŞ OLMAK
- YOLDAŞ:
HIZIR ya da CEBRAİL değilse (BİR) MÜRŞİD-İ KÂMİL GEREK
- YOLDAŞ (OLMAK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HALDAŞ (OLMAK)
( Gövdeye. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Gönüle. )
- YOLDAŞLIK (RIFK)
- YOL-İZ (BİLMEMEK)
- YOLLAMAK ile/yerine/değil UĞURLAMAK
- YOLLU" (OLMAK) ile/değil YOLDA (OLMAK)
- YOLSUZLUK ile YOLSUZLUK ile YOLSUZLUK
( Parasızlık. İLE Dolandırıcılık. İLE Aidiyetsizlik. )
- YOLSUZLUK ve ORUNÇ/URUNÇ/RÜŞVET
( İRTİKÂB ve İRTİŞÂ'[< RİŞVET] )
- YOLU BİLMEK ile/ve/> YOLDA İLERLEMEK
( Yolunuzu, kendiniz bulmalısınız. )
( TO KNOW THE WAY vs./and/> TO BE ON THE WAY/TO PROGRESS
You must find your own way. )
- YOLU BULMAK ile/ve SUYU BULMAK
- YOLUNU AÇMAK ile/ve YOLUNU OLUŞTURMAK
- YOL/YÖNTEM ile/ve İŞ ile/ve BİLGELİK
( WAY/METHOD vs./and BUSINESS vs./and WISDOM )
- YOL-YORDAM (BİLMEK, GÖSTERMEK, SORMAK)
- YÖNELİK ile DÖNÜK
( TO/DIRECTED vs. FACING )
- YÖNELİM/KIBLE:
NAMAZ ile DUA ile ÂŞIK ile İŞ
( Kâbeye. İLE Her yöne. İLE Kişiye(mâşuğa)/kavrama. İLE Uğraşa. )
- YÖNELİMSEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZNEL/LİK
- YÖNETİCİLER:
"SEÇKİN" ve/<> "KOZMİK" ve/<> "İLÂHİ"
- YÖNETMEK ile ABRAMAK
( Deniz taşıtlarını yönetmek. )
- YÖNETMEK = DOĞRULUK/DÜRÜSTLÜK[Fars.]
( Yönetmek, dürüstlük demektir. Sen doğru yönetirsen, kimse yanlış olmaya cesâret edemez. )
- YÖNETMEK ile/ve/||/<> "YÖN VERMEK"
- YÖNETMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< YÖNLENDİRMEK
- YÖNLENDİRMEK ile/yerine YÖN GÖSTERMEK
( TO ORIENTATE vs. TO SHOW DIRECTION )
- YÖNTEM:
FELSEFÎ(EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK) ile/ve/||/<> KURGUL ile/ve/||/<> SALTIK
- YÖNTEM, METOD, SİSTEM = TARÎK = MÉTHODE, SYSTÈME
- YÖNTEM ile/ve/değil/yerine AHLÂK
( [not] METHOD vs./and/but MORALS
MORALS instead of METHOD )
- YÖNTEM ve/<> (BELİRLİ/BAZI) YÖNTEME, YÖNTEMLE(RLE)/BİLİNÇLE BAKMAK
- YÖNTEM ile/ve/<>/değil/yerine YÖNTEMSELLİK
( Bir şeyler için önceden belirli bir yöntem yoktur(aranamayabilir/bulunamayabilir). İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Herşeye uygun bir yöntemsellik vardır(aranabilir/bulunabilir). )
- YÖNTEMLER:
AŞKINSAL ile/ve/||/<>/> KURGUL ile/ve/||/<>/> EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK ile/ve/||/<>/> OLGUSAL/FENOMENOLOJİK
( Kant'ta. İLE/VE/||/<>/> Hegel'de. İLE/VE/||/<>/> Marx'ta. İLE/VE/||/<>/> XX. yüzyılda. )
- YÖRE ile/ve İRMİK
( İri un. İLE/VE İri taneli un. )
- YORGAN-DÖŞEK (YATMAK)
( Hasta olmak. )
- YORGUN-ARGIN (EVE DÖNMEK)
- YORGUN/LUK ile/ve/||/<> SAYRI/LIK(HASTA/LIK[Fars. < HASTE: Yorgun.])/İGLELMEK[: Sayrılanmak/hastalanmak.][dvnlgttrk]
( TA'B ile MARÎZ[< MARAZ]/ÂLİL[: Sayrı(hasta). | Sakat, kör.], VASIB
TAVSÎF-ÜL-EMRÂZ: Sayrılıklar ilmi. )
( ... ile BÎMÂR/Î )
- YORMAK ile YORMAK
( Yorgun duruma getirmek. İLE Bir nedenle bağlamak, bir duruma işaret saymak, bir anlam vermek, yorumlamak. )
- YÖRÜK/YÜRÜK ile/ve/||/<> Yörük/Yürük
( Göçebe Türkmen boyu. Anadolu ve Rumeli'de göçebe olarak yaşayan, mevsimlere göre ova ya da yaylalarda kurdukları çadırlarda oturan Oğuz Türklerine verilen ad. Bunlara, Türkmenler adı da verilir. [Göçebe yaşam tarzını seçmiş Türkmenler. "Yürümek" sözcüğünden türetilmiştir. Anadolu'da yaylak-kışlak yaşamı sürdüren Türkmen aşiretleri [obaları] için de kullanılır. Anadolu halkının çok önemli nüfus çoğunluğunu oluştururlar. Balkanlar'daki Türkler arasında da yüksek oranda Yörük bulunmaktadır. Rumeli Yörükleri: Tanrıdağı Yörükleri, Kocacık Yörükleri, Naldöken Yörükleri, Vize Yörükleri vb. öbeklere ayrılmaktadır. Bugün Bulgaristan, Yunanistan ve Makedonya'nın dağ köylerinde yaşamaktalar. Osmanlı, tüm Balkanlar'da elde ettiği topraklara sahip olunması için sadece Türkmen/Yörükleri göndermiş ve görevlendirmiştir. “Cesur, muhârip, iyi yürüyen, eli ayağı sağlam” gibi anlamları yansıtan "Yörük" sözcüğü yerine, “yürük” sözcüğü de kullanılır. Genel olarak göçer-konar yaşam sürdüren tüm topluluklar için kullanılan bu ad, daha çok göçebe Oğuz boyları için simge (özel ad) olmuştur. XI. yüzyılda Orta Asya'dan göç eden ve göçebe yaşam sürdüren Oğuzlar, İran'dan geçerek, Malazgirt Zaferi'nden sonra Anadolu'ya geldi. Burada da eski yaşam tarzını aynen devam ettirdiler. İlk zamanlar, Türkmen adıyla anılan Oğuzların bir bölümü, yerleşik yaşama geçti. Anadolu'nun İslâmlaştırılıp Türkleştirilmesi sırasında, Oğuz boyları, Anadolu'nun her tarafına yayıldı. Bir bölümü yerleşik yaşama geçerek Türkmen adını aldı, bir bölümü de göçebe yaşamını sürdürüp Yörük adıyla anıldı. Osmanlıların Rumeli'ye geçişinden sonra, Yörüklerin önemli bir bölümü de Rumeli'ye göç ettirildi. Yörük aşiretleri ve obaları adlarında genellikle koyun ve keçi sözcüklerini barındırır. "Karakeçili", "Sarı keçili" gibi. Aynı zamanda Koyunlu Yörükler diye bilinen Akkoyunlu ve Karakoyunlu aşiretlerinin adı, bu obaların nerede yaşadığını da belirli kılar.] İLE/VE/||/<> Çok ve çabuk yürüyen, iyi yol alan, hızlı giden. | Osmanlı döneminde, otuzar kişilik ocaklar olarak Rumeli'ye yerleştirilen ve savaş zamanlarında geri hizmetlerde çalıştırılan tımarlı asker. )
- YÖRÜK["YÜRÜK" değil!] ile TÜRKMEN[< TURKOMAN < TÜRK-İMAN]
( Sünnî göçer. İLE Sünnî olmayan göçer. )
- YORULDUĞUMUZDA:
"BIRAKMAK/VAZGEÇMEK" ile/ve/değil/yerine/||/></< DİNLENMEK
- YORULMADA:
HAREKET ile/değil DURGUNLUK
( Kişiyi, hareket değil durgunluk yorar. )
- YORULMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AŞINMAK
- YORULMAK ile/ve/<>/değil SIKILMAK/BEZMEK
( Bilişsel[felsefe/bilim/sanat] konular, fiziksel değil zihinseldir! Kötü bir benzetmedir ve kişinin nalıncı keseri gibi kendine yonttuğu, asalaklaştırılmış bir sözcük olarak başka bir kötüye kullanımdır. [Acı ile/değil ıstırap farkı gibi.] )
- YORULMAK ile/ve/<> YOĞRULMAK
- YORUM YAPMAK/YAPABİLMEK ile/ve BAĞLANTI KURMAK/KURABİLMEK
( Yorum, doğruyu tespit için değil, yanlıştan kaçınmak için yapılan bir etkinliktir. )
- YORUM ile/ve/değil/yerine ÇOK ANLAMLILIK
( [not] INTERPRETATION/COMMENT vs./and/but MULTI MEANING
MULTI MEANING instead of INTERPRETATION/COMMENT )
- YORUM ve/||/<>/> KILAVUZLUK
- YORUMA AÇIKLIK ile/ve/değil/<> YORUMA MUHTAÇLIK
- YORUMA UYGUN/LUK ile/ve/değil/yerine YORUMA AÇIK/LIK
- YORUMBİLİM/HERMENEUTİK ile/ve DİL
- YORUMBİLİM/HERMENEUTİK ve ÇOKLU YAKLAŞIM
- YORUMLAMAK ve DÖNÜŞTÜRMEK
( TO INTERPRET and TO TRANSFORM )
- YORUMLAMAK ile/ve/değil/||/<> SONUÇLANDIRMAK
( [not] TO INTERPRET vs./and/but/||/<>/> TO CONCLUDE )
- YORUMLAMAK ve/< YORULMAK
( Yorumlayacaksan, önce (bilgilenmek üzere) yorulacaksın/yorulmalısın! )
- YORUMLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> YÖNETİLEBİLİR/LİK
- YORUMSAMA = HERMENEUTICS[İng.] = HERMÉNEUTIQUE[Fr.] = HERMENEUTIK[Alm.] = HERMENEUTIKE < HERMENEUEIN[Yun.]
- YÖRÜNGE ile/ve/değil EŞİK
- YÖRÜNGE/MAHREK[< HAREKET] ile MENZİL-İ KÜLLÎ[Ar.]
( Hareketli bir noktanın güttüğü yol. | Bir gök nesnesinin hareketinde, ağırlık merkezinin geometri bakımından yeri. İLE Mahrekin en son noktasına kadar olan mesafe. )
- YOSUN ile KETENCİK
( ... İLE Deniz yosununun ince bir cinsi. | Turpgillerden, küçük sarı çiçekli, yağlı bir bitki.[Chamaelina sativa] | Bu bitkiden elde edilen, sabun yapımında ve ressamlıkta kullanılan bir yağ. )
( ... cum MUSCUS ARBOREUS | CHAMAELINA SATIVA )
- YOZGAT =/< BOZOK
( ... =/< Osmanlı dönemindeki adı. )
- YÜCEGÖNÜLLÜLÜK = GENEROSITY[İng.] = GÉNÉROSITÉ[Fr.] = EDELMUT[Alm.] = GENEROSITAS[Lat.]
- YÜCELİK/YÜKSEKLİK ile/değil/yerine DOSTLUK
( Allah'ta. İLE/DEĞİL/YERİNE Eşitlik'te. )
- YÜCE/LİK ve/=/||/<>/> GERÇEĞE/HAKİKATE EVRİLEN
- YÜCE/LİK ile/ve/<> MUTLAK/LIK
( Belirlenim. İLE/VE/<> Belirlenimsizlik. )
- YÜCEL(T)MEK ile YÜKSEL(T)MEK
( İTİLA[Ar.]: Yükselme, yücelme. )
( TO BECOME LOFTY, (TO EXALT/SUBLIMATE) vs. TO RISE/INCREASE, (TO PROMOTE) )
- YUFKAYÜREKLİ/LİK ile GÖZÜKARA/LIK
- YUFKAYÜREKLİ/LİK ile/ve/değil MERHAMET/Lİ
- YÜĞRÜK ...
( İyi yürüyen/koşan. | Çalışkan. | Çevik, güçlü. )
- YÜK ile/ve/değil/yerine AĞIRLIK
( [not] (")FREIGHT(") vs./and/but BURDEN
BURDEN instead of (")FREIGHT(") )
- YÜK ile/ve/||/<> BASINÇ
- YUKARI KUARK ile/ve/||/<> AŞAĞI KUARK
- YÜKLEMEK ile/ve/değil/||/<> GENİŞLETMEK
- YÜKLEMLEME ile/ve/||/<> ÇELİŞMEZLİK
- YÜKLENMEK" ile/ve/<> ABANMAK
- YÜKLÜ ile/ve/<>/> AĞIRAYAK
( Karnında yavru(bebek/fetüs) bulunan. İLE/VE/<>/> Doğurması yakın yüklü. )
- YÜKSEK ATEŞTE(HARLIDA) ISITMAK ile/değil/yerine KISIK ATEŞTE ISITMAK
- YÜKSEK ZEKÂ ile/ve/değil/<> YARATICILIK
- YÜKSEK ile SAĞLAM
- YÜKSEK/LİK ile/ve/değil/yerine AŞKIN/LIK, MÜTEAL, YÜCE/LİK
( ... ile/ve/değil/yerine PARA )
- YÜKSEKTEN KORKMAK ile/ve/değil DÜŞMEKTEN KORKMAK
- YÜKSELİP/İLERLEYİP BİRLEŞMEK ile/değil/yerine BİRLEŞİP YÜKSELMEK/İLERLEMEK
( 23 + 43 = 72 İLE/DEĞİL/YERİNE (2 + 4)3 = 216 )
( )
- YÜKSELİŞ ile/ve/||/<>/> AŞMAK
- YÜKÜMLENMEK değil/yerine/=
- YÜKÜMLÜLÜK ve/||/<> ÖZ
- YÜLÜME/YÜLMEK/TRAŞ/TIRAŞ[Fars. < TERAŞ] ile/ve/||/<>/> PERDAH[Fars.]
( Saç ya da sakalı kesme işi. | Erkek saçını belirli bir biçim vererek kesme. | Kesilme ve kazınma zamanı gelmiş saç ve sakal. | Bir şeyin üzerindeki pürüzleri alma, belirli bir biçim vermek üzere yontma. | Yalan, asılsız, bıktırıcı, gereksiz söz. İLE/VE/||/<>/> Parlatma, parlaklık verme. | Tıraştan sonra tersine yapılan ikinci tıraş. )
- YUMAK ile YUMAK
( Yıkamak. İLE Yuvarlak biçimde sarılmış iplik vb. şey. | Yuvarlak biçimde sarılmış olan. )
- YUMŞAK değil YUMUŞAK
- YUMULMAK ile GÖMÜLMEK
- YUMULMAK ile/ve/<>/> "YAMUL(T)MAK"
- YUMURTALIK = MEBÎZ = OVAIRE
- YUMUŞAK DAMAK ile/ve SERT DAMAK
( Arkada/ki. İLE/VE Önde/ki. )
( SOFT PALATE vs./and HARD PALATE )
( PALATUM DURUM-PALATUM MOLLE )
- YUMUŞAK/SULU ile VICIK
( ... İLE Sulanarak, kıvamı gevşemiş. )
- YUMUŞAK ile/ve/||/<> AFFETTUOSO[İt.]
( Biraz yumuşak ve duygulu bir biçimde çalınarak. )
- YUMUŞAK ile/ve/değil PÜRÜZSÜZ
- YUMUŞAKÇA ile BALIK
( MOLLUSC vs. FISH )
- YUNAN ile GOTİK
( Daha çok ışık işlenir ve ışık biçimlendirilir. İLE Daha çok gölge işlenir ve gölgeyi biçimlendirir. )
- YURTLUK ile YURTLUK
( Büyük ve zengin köşk, mâlikâne. İLE Bir yerin gelirinin, bir kişiye, sadece ölünceye kadar kullanılması koşuluyla ayrılması yöntemi. )
- YURTSEVERLİK SÖYLEMİ ile/değil/yerine YURTTAŞLIK
- YURTTAŞLIK ile/ve/||/<>/>/< ÖZYÖNETİM
- YURTTAŞLIKTA:
EŞİTLİK ile/ve/||/<> ETKİNLİK
- YÜRÜK ile/ve SENGİN
- YÜRÜMEK:
HIZLI OLSUN İSTERSEK ile/ve/değil/||/<> UZAĞA GİTMEK İSTERSEK
( Yalnız. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Birlikte. )
- YÜRÜMEK:
TOPUĞA BASARAK ile/değil/yerine TABANI BASARAK
- YÜRÜMEK ile/ve BAHTERE[Ar.]/HİRÂM[Fars.]
( ... İLE/VE Salına salına, hoş yürüyüş. )
- YÜRÜMEK ile/ve VOLTA[İt.] (ATMAK)
( ... İLE/VE Bir halatı, bir yere, bir kez dolaştırma ya da babalara, yöntemince sarma. | Zincirin, demire ya da iki zincirin birbirine dolaşması. | Geminin yele karşı gidebilmek için sağa sola zikzak yapması. | [argo] Aşağı-yukarı gidip gelme. )
- YÜRÜTMEK ile/ve/||/<> TAKİP ETMEK
- YÜRÜTMEK ile/değil/yerine/>< YÜRÜMEK
( Bir şeyleri, parçaları. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşamı, yolu ve bütünü. )
- YUSUFÇUK/KIZBÖCEĞİ ile YUSUFÇUK
( Böcek. İLE Kuş. )
( Yusufçuk böceği, yalnızca 24 saat yaşar. )
( Parlak renkli, iri kanatlı ve büyük bir böcek. İLE Dağlık ve ormanlık bölgelerde yaşayan, güvercine benzeyen, ondan daha küçük bir kuş. )
( LIBELLUIA VARIEGATA cum TURTUR AURITUS )
- YUSYUVARLAK
- YUTMAK ile ŞOROLOP
( Birdenbire ve hırsla (yutmak). | Yalan. )
- YUTMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YEMEK
( Hayvanlarda. İLE/VE/YERİNE/||/<>/> İnsanda. )
- YUTUVERMEK/İÇİVERMEK ile/değil/yerine YUTMAK/İÇMEK
( Yeterince çiğnemeden/ağızda tutmadan. İLE/DEĞİL/YERİNE Yeterince[uzunca] çiğnedikten/ağızda tuttuktan sonra. )
( ŞÜRB[Ar.]: İçme, içilme. )
- YUTUVERMEK/İÇİVERMEK(/"MİDEYE İNDİRMEK/BIRAKMAK/ATMAK") ile/değil/yerine ÇİĞNEMEK
- YUVARLAK ile/ve ALTIGEN
( En uygun/ideal şekil. İLE/VE Küreye en yakın şekil. | Belirli/sınırlı bir alanı en iyi ve en az boşluk kalacak biçimde değerlendirmeyi sağlayan şekil. | Arı peteğinin her bir kovuğu. )
- YUVARLAK ile MÜHRE[Fars.]
( ... İLE Her tür yuvarlak şey, küçük top. | Cam boncuk. | Kâğıda yumuşaklık, parlaklık ve düzlük vermek için kullanılan camdan araç. | Bir yıl saklama. | Deniz böceği kabuğu. | Demirci çekici. | Yılanın başında bulunan, taca benzer çıkıntı. )
- YUVARLAK ile YUMRU
( ... İLE Yuvarlak, şişkin şey, kabartı. | Şişkin, kabarık, yuvarlak biçimli. | Sap, kök ya da dallarda bulunan, yedek besin taşıyan şişkinlik. )
- YUVARLAMA ile/ve GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK
- YUVARLAMAK ile BURMAK
- YUVARLAMAK/İNDİRMEK/GÖTÜRMEK ile/değil/yerine YEMEK
( Lokmalar olabildiği kadar ağızda kalmalı, iyi çiğnenmelidir! Acele etmemeli ve yutma arzusunu kontrol edebilmelidir! )
( Yediğinizi için, içtiğinizi yiyin! )
( İSÂGA-İ TAÂM[Ar.]: Yemeğin kolaylıkla yutulması. )
- YÜZ-GÖZ OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/></< SAMİMİ OLMAK
- 100/60 MUMLUK değil 100/60 WATT'LIK
- YÜZ VERİLDİ DİYE ASTARINI İSTEMEK ile ENSEYE TOKAT, GÖTE PARMAK
- YÜZ VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YOL VERMEK
- YÜZ YÜZE (GÖRÜŞMEK)
- YÜZEYSEL ile/değil/yerine/>< ANSİKLOPEDİK
- [ne yazık ki]
"YÜZEYSEL/LİK" ile/ve/||/<> "SIĞ/LIK"
- YÜZ-GÖZ (OLMAK)
- YÜZ-GÖZ (OLMAK)
( HERC Ü MERC
SER-Â-PÂ, SER-TE-SER
BERG Ü ŞÂH
ZÂNÛ-BE-ZÂNÛ / ZÂNÛ-BER-ZÂNÛ
ÜFTÂN Ü HÎZÂN
REFTE REFTE
BÂRÂN-DÎDE
BÎ-SER Ü BÛN
ÇÂR-NÂ-ÇÂR, HÂH NÂ HÂH, KÂM-U NÂ-KÂM
ÂVEND )
- YÜZLEŞMEK ile/ve/||/<>/> GERİDE BIRAKMAK
- YÜZME'DE:
KELEBEK ile/ve KURBAĞA
- YÜZMEK ve UÇMAK
( İkisinde de her yönde yapılabilecek hareketler çok geniştir. )
- YÜZSÜZ/LÜK ile/||/<> YÜZSÜZ/LÜK
- YÜZSÜZLEŞMEK değil/yerine/>< YÜZLEŞMEK
( Ya hatalarımızla yüzleşiriz ya da hatalarımızla yüzsüzleşiriz. )
- YÜZSÜZLÜK = IMPUDENCE[İng., Fr.] = UNVERSCHÄMTHEIT[Alm.] = IMPUDENTIA[Lat.]
- [ne yazık ki]
YÜZSÜZ/LÜK ile/ve/||/<> SIRNAŞIK/LIK
( ... İLE/VE/||/<> Can sıktığına, rahatsız ettiğine aldırmadan, birinden, sürekli, yalvarırcasına istekte bulunan ve bu isteğinde direnen kişi. | Sıkıntı veren, rahatsız eden, musallat olan. )
- YÜZÜ-GÖZÜ (AÇILMAK)
- YÜZÜK ile HÂTEM[Ar.]
( Halka şeklinde parmağa geçirilen. İLE Mühür, üstü mühürlü yüzük. )
( ENGÜŞTER ile ... )
- YÜZÜK ile YÜKSÜK
( Parmağa geçirilen, genellikle metal halka. | Yüzük oyunu. İLE Dikiş dikerken, iğnenin batmasını önlemek için parmak ucuna takılan kesik koni biçiminde koruncak. | Köklerin ucunda bulunan ve kökün üretken dokusunu korumaya yarayan oluşum. KALENSÖVE )
( RING vs. THIMBLE )
- YÜZÜNE-GÖZÜNE BULAŞTIRMAK ile BİR ÇUVAL İNCİRİ BERBAT ETMEK
- ZAAF/ÂCZİYET değil/yerine/= DÜŞKÜNLÜK/GÜÇSÜZLÜK
- ZAAF[Ar.] değil/yerine/= DÜŞKÜN/LÜK
- ZAAF ile/ve/değil EKSİK
- ZAFER ile KAZANMAK
( )
- AŞK:
ZÂHİRÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BÂTINÎ
- ZAHMET değil/yerine/= GÜÇLÜK
- ZAHMET değil/yerine/= SIKINTI, EZİYET, RAHATSIZLIK | ZOR, GÜÇ | YORGUNLUK
- ZÂLİK[Ar.] ile ZÂLİK[Ar.]
( Gidici/giden. İLE Şu, o. )
- ZAMAN GEÇİRMEK ile/değil/yerine ZAMANI DOLDURMAK
- ZAMAN KAZANMAK ile FIRSAT ARAMAK/BEKLEMEK
- ZAMAN:
ÖNCELİK ile/ve/||/<> SONRALIK
- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI
( Zamlanmış AN. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE ÂN'ın ÂN'a geçtiği AN'daki AN! )
( "Anlamlı" bir yaşam sunar. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Mutlu bir yaşam sunar. )
( Dirimlilik içinde. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Sürekli dirimlilik ile. )
( [kökeni/etimolojisi] ZEMAN[Ar.]: Eskime, bir nesne üzerinde sürenin geçmesi. > ZAMAN: Süre, eskiye, geçmişe karışan süre. [Ar.] Somut bir anlamı varken, gerçek bir nesneyi yansıtırken soyutlaştı. İki nesne arasında, birinden ötekine giderken geçen süreye, eskiye karışan süreye zeman denirken sonraları vakt anlamında soyut bir varlığı yansıtır oldu. )
( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Göktanrı dili.(N) )
( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Bilginin kaynağı. (N) | [Özdek/Madde'nin kaynağı (H).] (HN) )
( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Akıllı enerji. )
( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Dişil ve eril enerji olarak ikili sistemi yansıtır. )
( [Sümer Türkçesi'nde]... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Gök Tanrı. )
( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Evrenin başlangıcının simgesi. )
( Zaman, AN'ların birbirini izlemesidir. )
( Zaman sonsuzdur, ama sınırlıdır; ebediyet ise şimdi'nin zerresindedir. )
( Zaman içindeki ebediyet sadece tekrarlanıştır. )
( Zaman, yalnızca, bilinçte varolur. )
( Zaman, bizi zamanın dışına götüremez. )
( Zamanın getirmiş olduğunu, yine zaman götürecektir. )
( Zaman, içindeki bir deneyimdir ama deneyimleyen zaman-ötesinde. )
( Zamansızlık içinde, "ebediyen" sözcüğünün bir anlamı yoktur. )
( Batmayan güneşi bulanlar için zaman diye bir şey yoktur. )
( Zamansız olan, zamanı bilir; zaman ise zamansız olanı bilmez. )
( Zaman-ötesi olana ancak zaman-ötesi olanla erişilebilir. )
( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )
( Nasıl, okyanusun her bir damlası okyanusun tuzunu taşırsa, öylece her AN da ebediyetin lezzetini taşır. )
( Bir kez, Şimdi'de iyice yerleşirseniz, gideceğiniz başka yer olmaz. )
( Anımsanan ile yaşanan an arasında, bir an'dan bir an'a gözlemlenebilen bir temel fark vardır. Yaşanan an, zamanın hiçbir noktasında, anımsanan olamaz. İkisi arasında, sadece yoğunluk değil çeşit farklılığı vardır. Yaşanan an, hiçbir yanılgıya yer vermeyecek biçimde öyledir. )
( Yaşanan an gerçektir, halbuki anımsananda bir hayli kararsızlık ve belirsizlik vardır. )
( Yaşanan anı eşsiz kılan nedir? Apaçıktır ki, sizin mevcut olduğunuz duygusu. Bellekte ve beklentide, bunun gözlem altındaki bir zihinsel hal olduğu hakkında açık ve belirgin bir duygu vardır; yaşanan anda ise bu duygu en başta, bir hazır bulunuş ve farkında oluş duygusudur. )
( ÂN-I GAYRI MUNKASİM: BÖLÜNEMEYECEK OLAN AN! )
( Mutlak, zamandan öncedir. )
( Bellek ve beklenti olmadıkça zaman da yoktur. )
( El'in sermayesi. [Kendinin olmayan] ["Allah'a ait olan"] )
( Ne içindeyim zamanın
Ne de tümüyle dışında
Yekpâre, geniş bir ÂN'ın
Parçalanmaz akışında )
( Yüzünü toprağa indir dem-be-dem Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem )
( Dem, bu demdir, dem, bu dem! Dem, bu demdir, dem, bu dem! )
( An, bu andır, an, bu an! An, bu andır, an, bu an! )
( BÎ HENGÂM[Fars.]: Vakitsiz. )
( CARPE DIEM: GÜNÜ/ÂNI/YAŞANANI YAŞA/YAKALA! [Lat.] [günlük yaşa değil!] )
( HAKUNA MATATA: AN'I YAŞA! [Kenya dilinde] )
( CHRONOS ile/ve/||/<>/değil/yerine CAIROS )
( Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Ahmet Hamdi TANPINAR )
( ZAMAN'ı...
Durdurmak istiyorsan... ÖPÜŞ!
Duyumsamak istiyorsan... YAZ!
Bırakmak istiyorsan... SOLUK AL!
ZAMAN'da...
Yolculuk yapmak istiyorsan... OKU!
ZAMAN'dan...
Kaçmak istiyorsan... MÜZİK DİNLE! )
( Zaman, herşeyin aynı anda olmasını engellemek için doğanın kullandığı araçtır. )
( Time is endless, though limited, eternity is in the split moment of the now.
Time exists in consciousness only.
Time is a succession of moments.
Time is an inner experience but the experiencer is timeless.
The absolute precedes time.
What time has brought about, time will take away.
The timeless can be reached only by the timeless.
Time cannot take us out of time.
Just as every drop of the ocean carries the taste of the ocean, so does every moment carry the taste of eternity.
The timeless knows the time, the time does not know the timeless.
Eternity in time is mere repetitiveness.
In the timeless the words 'for ever' have no meaning.
Without memory and expectation there can be no time.
Once you are well-established in the now, you have nowhere else to go.
Do what you believe in and believe in what you do. All else is a waste of energy and time.
Between the remembered and the actual there is a basic difference which can be observed from moment to moment. At no point of time is the actual the remembered. Between the two there is a difference in kind, not merely in intensity. The actual is unmistakably so.
The actual is real, while there is a good deal of uncertainty about the remembered.
What makes the actual unique? Obviously, it is your sense of being present. In memory and anticipation there is a clear feeling that it is a mental state under observation, while in the actual the feeling is primarily of being present and aware. )
( An olmadan, zaman olmaz; ancak, sonsuz zaman olmadan da ân'a ilişkin düşünüş olmaz. )
( ZAMAN ve/değil/yerine/||/<>/< AN
Kaygının neden oldukları, olabilecekleri ve ortadan kaldırılmasındaki araç ve çözümlerin merkezinde, zaman ve algı yönetimi bulunur.
Geleceğin olumsuzu olan ve "Ya ..." ile başlayan düşünce, söz ve kaygıların yanlışlığı ve yanıltıcılığını da ancak yoğunlaşılması gereken iki düşünce üzerinde/n aşabiliriz. Birincisi, en az %51 olmak üzere, ŞU AN'da ve BURADA bilincinin yanı sıra, ikinci olarak, %46-48 oranında da geleceğin belirgin ve olumlu bakışı olan "... İSTİYORUM." düşüncesi ve sözüyledir. Tabii, tortuları, bahaneleri, mazeretleri, yani "... da"/"... ama" sözlerinin tamamen devre dışı tutulmasıyla.
Geçmişin olumsuzu olan "Keşke ..." düşünce ve sözü, hiçbir zaman düşünülmeyeceği gibi, geçmiş ve değişmezliğini ancak geçmişin olumlu deneyimlerini, "İyi ki ..." düşünce ve sözüyle, isabet kaydedilmiş, olumlu durumlar, kayıtlar, süreç ve sonuçlarla dengeleyebiliriz.
"Belirsiz" olan geleceğin belirli kılınmasını da, "Değişmez" olan geçmişin tatminkârlığını da şu anda ve buradaki bilincimiz belirlemektedir. Yaşanmış ve "değişmez" olanların pişmanlığı ya da yaşanmamış ve "belirsiz" olan belirginliğini, ancak ve ancak şu anda ve buradaki %99'lara çıkarılabilecek düşünce, eylem ve tutumlarımızla, direncimizle[ihtiyârımızla] belirleyip, geri kalan sürecin de isteklerimizle/istencimizle[irâde] doldurulması, anlamsız ve değersiz kaygıların ortadan kalkması, daha verimli bir yaşam ve kendilik deneyiminin verimliliğiyle taçlanacaktır.
Kaygının ortadan kalkmasındaki en önemli yani öncelikli bilgi ve uygulama, pek alışık olmasak bile mutlaka sürekli anımsanması ve devrede tutulması gereken, bilinemeyecek olanların varolduğu ve bilinemeyecekleri yönündeki teslimiyet ve tevekkülümüzdür. Bu, ilk başta ve çoğumuz için pek geçerli ve olanaklı "görülmese" bile hep birlikte yaşıyor olduğumuz halde, her birimizin, "kendini öncelikli ve ayrıcalıklı görerek", "sürekli ve tek kazananın kendimiz olması gerektiği" "düşüncesi/zannı", tavrı ve tutumu kadar yanlış ve yanıltıcı, bir başka ötekileştirici ve birbirimizden uzak düşürücü büyüklükte bir tutum olamaz.
Bir başka kaygı verici ve büyük yanlışlardan biri de, hepimizin, kendi ve yakınları için, aynı anda, "en"leri istemesi, dilemesi ve dile getirmesidir. Herşeyin "en güzeli"ni, "en baştakini/tepedeki"ni, "en değerlisi"ni, "en başarılısı"nı, "en güçlüsü"nü, "en büyüğü"nü, sürekli diline dolamış bir birey ve toplum için de refah ve ferah söz konusu değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır.
Olan biten herşeyin uclarında ve uçurumlarında dolaşmanın, iddia sahibi olmanın, bir anlamının, bir değerinin olmayacağını, teknolojinin hızlı gelişimi ve konforun artmasındaki yanılgının taşıdığı, ne ve "ne kadar" yaşanılacak olursa olsun, her şeyi ve herkesi, sonuç odaklılıkla, süreci, bir şeyleri, başlamadan bitirmenin peşinde koşulduğu, yaşamın, tavında, kıvamında, hızlı gitmek yerine yavaş yaşamanın değeri bilinmediği, önceliği yaşanmadığı sürece daha da anlamsız bir kartopu-çığ ilişkisine döneceğini görememenin bedelleri, her ne kadar istenilmese de ne yazık ki, gerçek anlamda "kaygılanmamızı" gerektirecek çok büyük sorunların oluşacağına ve çığ altında kalarak, ezilerek yok olunacağına bir kanıttır.
"En büyük" ya da tek kaynağı "merak" olan, ancak sonuçların değer gördüğü niteliksiz "sorgulamaların" da ne içeriği, ne süreci, ne de sonucu, kişileri ve toplumları hiçbir nitelikli sonuca götürmeyeceği gibi, kendi, yakınları, vatanı, toprağı, bayrağı, sancağı, dili ve geleceği için "kaygılanılması" gereken bir durumu da ortaya sermektedir.
"Geleceği/ni merak eden/ler,
fallara değil mezarlıklara baksın!"
Bireysel ve toplumsal olarak "kaygılanmak" durumunda kalacağımız olumsuz durumları, zihnimizin üst köşelerinde, kenarda tutmak üzere, tekrar kaygının çözümlerine yönelik kişisel yönetim bilgilerimize geri dönelim...
Kaygı DEĞİL/YERİNE Saygı - B (bile değil) )
( [daha iyi olabilmek için zihnin yönlendirilmesi gereken] Olumsuz/sorunlu/yetersiz/hasta(lıklı) vb. durumlarda. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Olumlu/mutlu/yeterli durumlarda. )
( [Odaklanılması gereken] Daha az. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Daha çok. )
( )
( En mutsuz kişi, geçmiş ve/ya da geleceğe (fazla) odaklı olandır. )
( TARFET-ÜL-AYN: Bir kere göz açıp kapayıncaya kadar olan AN.
ÂNÂT, LÂHZE: An. Göz ucu ile bir kere bakıncaya kadar geçen zaman.
VEHLE: Dakika, An. ["O günün vehrinde" DEĞİL "O günün vehlinde"] )
( RÛZİGÂR/ZAMAN ile/ve/<>/değil/yerine DEM )
( [not] TIME vs./and/<>/but MOMENT )
( TEMPS avec/et/<> MOMENT, NUANCES )
( ZEIT mit/und/<> MOMENT )
( TEMPUS cum/et/<> ... )
( TIEMPO con/y/<> MOMENTO/RATO )
( TEMPO con/e/<> ATTIMO/MOMENTO )
( KALA ile/ve/<>/değil/yerine ZEN )
( ... ile/ve/<>/değil/yerine LAN )
- ZAMAN ile ARASIZLIK
( TIME vs. WITHOUT INTERRUPTION )
- ZAMAN ile/ve/değil EŞİK
- ZAMAN ile/ve/||/<> MATEMATİK
- ZAMAN ile/ve/<> VAKİT/ÇERLİK[dvnlgttrk]
( ... İLE/VE/<> Özel bir dilim. )
( Vakit, idrak sahibinedir. )
( Vakit, keskin kılıçtır. )
( Zaman onları ifnâ etmez, vaktin içinde vakti yaşayanlara ibn'ül-vakt denilir. )
( Zaman, insana emanettir. )
( Yarın ya da yarına bırakmak tarikat halinden değildir. )
( SA'AT-İ VAHİDEDİR ÖMR-İ CİHAN SA'ATİ TAATE SARFEYLE HEMAN )
- ZAMANA YAYMAK ile/ve/<> SONRAYA BIRAKMAK
- BİTİŞİKLİK:
ZAMANDA ile/ve/||/<> MEKÂNDA ile/ve/||/<> KOŞULLARDA
- ZAMANI ARTIRMAK ile/ve/<>/değil ETKİ ALANINI GENİŞLETMEK
- ZAMANI DURDURMAK ile/ve/||/<> ZAMANDA YOLCULUK ile/ve/||/<> ZAMANDAN KAÇMAK ile/ve/||/<> ZAMANI HİSSETMEK ile/ve/||/<> ZAMANI BIRAKMAK
( Öperek. İLE/VE/||/<> Okuyarak. İLE/VE/||/<> Müzik dinleyerek. İLE/VE/||/<> Yazarak. İLE/VE/||/<> Soluk alarak. )
- ZAMANI ÖLDÜRMEK" ile/değil "ZAMANI DEĞERLENDİRMEK"
- ZAMANIM YOK" ile/ve/değil/||/<> "ÖNCELİĞİM DEĞİL"
- ZAMAN(IM) YOK ile/değil ÖNEM VERMİYORUM
- ZAMANIN, DÜŞÜNÜLMESİNDE/DEĞERLENDİRİLMESİNDE:
ÖNCELİK ve/||/<> SIRALAMALARI
- ZAMANINI:
"ÇALMAK" ile/değil ALMAK
- ZAMANI/VAKTİ HARCAMAK değil/yerine ZAMANI/VAKTİ KULLANMAK
- ZAMANSALLIK ile TARİHSELLİK
- ZAMAN/SIZ/LIK ile/ve DÖNEM/SİZ/LİK
( TIME vs./and PERIOD )
- ZAMANSIZLIK ile/ve/değil/||/<> ZAMANSIZLIK
( Düşüncesi/kavram. İLE Bireyin ayırabileceği sürenin bulunmamasındaki "gerekçe/bahane/mazeret". )
- ZAMBAK ile ADA SOĞANI
( ... İLE Zambakgillerden, soğanından ilaç olarak yararlanılan bazı nesneler elde edilen çok yıllık bir bitki. )
( ... cum URGINEA MARITIMA )
- ZAMBAK ile AFRİKA ZAMBAĞI
- ZAMBAK ile AKÇÖPLEME
( ... İLE Zambakgillerden, yapraklarının uzun, geniş olması, çiçeklerinin güzelliği dolayısıyla bahçe çiçekleri arasına giren zehirli bir bitki cinsi. )
( ... cum VERATRUM ALBUM )
- ZAMBAK ile/= AKZAMBAK
( Zambakgillerden, 90-100 cm. yüksekliğinde, güzel ve iri çiçekli, çok yıllık bir süs bitkisi, top zambak. İLE/= Zambakgillerden, süs bitkisi olarak yetiştirilen, çiçeği diş ve yüz şişlerinin tedavisinde kullanılan bir bitki. )
( LILIUM CANDIDUM )
- ZAMBAK ile ARTVİN ZAMBAĞI
- ZAMBAK ile/||/<> ASPİDİSTRA[Fr.]
( ... İLE Zambakgillerden, genellikle saksıda yetiştirilen, yaprakları doğrudan doğruya topraktan çıkan bir süs bitkisi. )
- ZAMBAK ile İNCİÇİÇEĞİ
( ... İLE Zambakgillerden, temren biçimindeki yaprakları arasında ince bir sap üzerinde, küçük çan biçiminde beyaz çiçekler açan bir süs bitkisi. )
( ... cum CONVALLARIA )
- ZAMBAK ile KUM ZAMBAĞI
( LILIUM cum PANCRATIUM MARITIMUM )
- ZAMBAK ile TÜKÜRÜKOTU
( ... İLE Zambakgillerden, 20-30 santimetre yüksekliğinde, küçük, beyaz ya da sarı çiçekli, otsu ve çok yıllık bir bitki. )
( LILIUM cum ORNITHOGALUM UMBELLATUM )
- ZAMK[Ar. < ŞAMĞ] ile ARAP ZAMKI/ZAMK-I ARABÎ
( Akasya, kitre, sütleğen vb. ağaçların kabuklarından sızarak donan, eriyiği yapıştırıcı olarak kullanılan, renksiz ya da sarı kırmızımtırak renkte biçimsiz nesne. | Bu nesnenin yapıştırıcı olarak kullanılan eriyiği. İLE Akasyadan elde edilen bir zamk. )
- ZAMK ile LAK/LAKA[İt. < Fars.]
( Akasya, kitre, süsleğen gibi bazı ağaçların kabuklarından sızarak donan, renksiz ya da sarı kırmızımtırak renkte, biçimsiz nesne. İLE Uzakdoğu'da yetişen amerikaelmasından çıkan yapıştırıcı. )
( LAKE: Laka ile cilâlanmış eşya. )
- ZAMK[Ar. < ŞAMG] değil/yerine/= TUTKAL/YAPIŞTIRICI
- ZAN (ETMEK) ile/ve/||/<>/> İDDİA (ETMEK)
- ZAN ETMEK ile/ve/||/<> ÜMİT ETMEK
itibarı ile 16.971 başlık/FaRk ile birlikte,
16.971 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(68/69)
🔒 Sınırlı Erişim
Tüm başlıkları görmek için üyeliğiniz/katılımınızı rica ediyoruz...
Giriş Yap / Üye Ol