Toplam 7658 FaRk bulunmaktadır

Sayfa 28 / 32


- SEKB[Ar.] ile SABB[Ar.] ile SÜFÛH[Ar.] ile HÜMÛL[Ar.] ile HETL[Ar.]


- ŞEKK[Ar.] ile İMTİRÂ'[Ar.]

( Belki[%50-50]. İLE İçinden çıkılması kolay olmayan kuşku. )


- ŞEKK[Ar.] ile İRTİYÂB[Ar.]

( Belki.[%50-50] İLE Suçlamayla birlikte olan belki. )


- ŞEKLEN[Ar.] ile ŞEKLÎ[Ar.]

( Biçim bakımından, biçim yönünden. İLE Biçimle ilgili, biçimsel. )


- SEKTE[Ar.]/KRİZ[İng. < CRISIS] ile/||/<>/> BUNALIM/BUHRAN[Ar.]

( Tıpta. [kalp sektesi(nden ölmek/gitmek) /kalp krizi(nden ölmek/gitmek).] İLE/||/<>/> Toplumsal. [büyük buhran (1929)] )


- SEKTE[Ar.] değil/yerine/= DURMA/DURGU


- SEL[Ar. < SEYL] ile BUÂK[Ar.]

( ... İLE Şiddetli sel. | Ansızın gelen yağmur. | Şiddetli ses, haykırış. )


- SEL[Ar. < SEYL] ile KAYAN

( Sürekli yağan yağmurdan ya da eriyen kardan oluşan, geçtiği yerlere zarar veren taşkın su, su taşkını. | Hareket durumundaki büyük kalabalık, yığın. | Etki ve iz bırakan güçlü durum ya da davranış. | Yoğunluk. İLE Kayarak yer değiştiren. | Yassı, düz, kat kat oluşmuş taş. | [yerel] Dağdan inen sel. )


- SEL[Ar. < SEYL] ile/ve/<>/> SELİNTİ

( ... İLE/VE/<>/> Yağış nedeniyle oluşan ufak sel. | Selin bıraktığı artık. )


- SEL[Ar.] ile SEYLÂP(/B)[Fars.]/FEYEZAN[Ar.] ile TUFAN[Ar.]

( Sürekli yağmurlardan ya da eriyen karlardan oluşan, geçtiği yerlere zarar veren taşkın su. | Hareket durumundaki büyük kalabalık. İLE Su baskını, taşma, taşkın. / Bereket. İLE Zorlu yağmur. )

( FLOOD vs. INUNDATION vs. DELUGE/TORRENTIAL RAIN )


- SEL[Ar. < SEYL] ile/ve/||/<>/> YARINTI

( ... İLE/VE/||/<>/> Selin açtığı çukur/hendek. | Sel sularının ya da yüzeyi kaplarcasına akan selinti sularının oluşturduğu, eğim aşağı uzanan, ince, az derin, oluk biçimli çukurlar. )


- SEL'A[Ar. çoğ. SELEÂT, SİLA'] ile SELÂ'[Ar.]

( Hıyarcık. | Ur. | Başta olan yarık. İLE Cenin torbası, son. )


- SELÂ[Ar. SALÂ] ile TEMCÎT[Ar. TEMCÎD < MECD]

( Müslümanları bayram ya da cuma namazına çağırmak, bazı yerlerde cenaze için kılınacak namazı haber vermek amacıyla minarelerde okunan dua. İLE Recep, Şaban ve Ramazan ayları süresince, sabah ezanından sonra minarelerden okunan ve Allah'ın ululuğunu belirten dua. )


- ŞELÂLE/SECCÂC[Ar. < SECC] değil/yerine/= ÇAĞLAYAN/ÇAĞLAR


- SELÂM[Ar.] ile TAHİYYE[Ar.]


- SELÂM[Ar.] ile TEMENNÂ[Ar. < MÜNYE]

( Biriyle karşılaşıldığında, birinin yanına gidildiğinde ya da yanından uzaklaşıldığında kendine söz ve işaretle bir nezket gösterme, esenleme. İLE Eli, başa götürerek verilen esenleme. )


- SELÂMET/LE[Ar.] değil/yerine/= ESENLİK/LE


- SELÂSÎN[Ar.] ile SELÂSÎN[Ar.]

( Otuz. İLE Yaprakları çok küçük bir ağaççık. )


- SELBEN[Ar.] ile SELBÎ[Ar.]

( Kaldırarak, yok ederek, gidererek. | İnkâr yoluyla. İLE Olumsuzlukla ilgili. )


- SELEM[Ar.] ile SELEM[Ar.]

( Diş gediği. İLE Peşin para ile veresiye mal alma. )


- SELH[Ar.] ile İHRÂC[Ar.]


- SELİKA[Ar.] ile SELİS[Ar.]

( Güzel söyleme ve yazma yeteneği. İLE Akıcı söz. )


- SELÎS[Ar.] ile SELÎS[Ar. < SELÂSET]

( SELÎS-ÜL-BEVL: Sidiğin sürekli akıntısı. | Sidiğini tutamayan. )

( Kolay, yumuşak. | Bağlı, boyun eğmiş. İLE Düzgün, akıcı. | Türk halk şiiri ve müziğinin XIX. yüzyıl başlarında meydana çıktığı anlaşılan bir şekli. )


- SELLE[Ar.] ile SELLE[Ar. çoğ. SELÂT, SİLÂL]

( Koyun/keçi sürüsü. İLE Sele, sepet. )


- SEM'[Ar.] ile İSGÂ'[Ar.]


- SEM'[Ar.] ile İSTİMÂ'[Ar.]


- ŞEMM/ŞEM[Ar.] ile ŞEM'[Ar. < ŞÜMÛ']

( Koklama, koklanma, koku alma. İLE Balmumu. | Mum. )


- SEMÂ'[Ar. < SÜMÜVV | çoğ. SEMÂVÂT] ile SEMÂ'[Ar.]

( Gökyüzü. İLE İşitme, duyma. | Mevlevî âyinlerinde tarikat mensublarının cezbe haliyle ayakta dönmesi, zikretmesi. )


- ŞEMAİL[Ar.] değil/yerine/= DIŞ GÖRÜNÜŞ


- SEMÂN[Ar.] ile SEM'AN[Ar.] ile SEMÂN[Ar.]

( Sekiz. İLE İşiterek. | Dinleyerek. İLE Gök, semâ. | Güneş ayının yirmiyedinci günü. | Bıldırcın. )


- SEMÂVÎ[Ar.] değil/yerine GÖKÇÜL/GÖKSEL


- SEMÂVÎ[Ar.] değil/yerine/= GÖKSEL


- SEMEN[Ar. < aslı SEMN, SİMEN] ile SEMEN[çoğ. ESMÂN] ile SEMEN[Fars.]

( Semizlik, yağlılık. İLE Baba, değer/kıymet, tutar. İLE Yasemin. )


- SEMER[Ar.] ile SEMER[Ar. çoğ. ESMÂR, SİMÂR]

( Gece sohbeti/toplantısı. İLE Meyve. | Verim, mahsul. | Sonuç. )


- SEMERE/Lİ[Ar.] değil/yerine/= MEYVE, ÜRÜN | VERİM

( YARAR(LI), VERİM(Lİ) | SONUÇ | BİR ŞEYDEN ELDE EDİLEN GELİR )


- SEMÎ'[Ar.] ile SEM'Î[Ar. < SEM] ile SEMÎH[Ar.]

( Duyan/işiten, duyma gücü olan | Allah'ın adlarından. İLE Duyma/işitme ile ilgili. İLE Eliaçık, cömert, semâhatli. )


- SEMÎN[Ar. çoğ. SİMÂN] ile SEMÎN[Ar.]

( Semiz, şişman, besili, yağlı. İLE Değerli, pahalı. )


- SEMÎR[Ar.] ile SEMÎR[Ar.]

( Meyve veren, meyveli. İLE Arkadaş. [geceleyin birlikte sohbet eden] )


- ŞEMME[Ar.] ile (ŞEMME-İ MUHAMMED) ile ...

( Bir kere koklama. | Pek az şey, zerre. İLE Koku. (HZ. MUHAMMED'İN KOKUSU) )


- ŞEMSİYE[Ar.] / HÉLIOZOAIRES[Fr.] ile ...

( Günsüler. )


- ŞEMSİYE[Ar.] değil/yerine/= GÜNEŞLİK/GÜNCEK


- ŞE'N[Ar.] ile ŞENN/ŞEN[Ar. çoğ. EŞNÂN] ile ŞEN[Ar.]

( İş. | Yeni iş, yeni çıkan hal, olay. İLE Şaraba su karıştırma. İLE Naz ve edâ. | Göze ve gönüle hoş görünen hal. | Ferahlı, sevinçli. | Kendir. | Bayındır. )


- SENÂ'[Ar. çoğ. ESNİYE] ile SENÂ'[Ar.]

( Övme, övüş. İLE Meyve ve yapraklarının karışmasından meydana gelen baklagillerden iç sürdürücü bir ot. | Şimşek parıltısı. )


- SENÂ'[Ar.] ile NESÂ'[Ar.]


- SENE[Ar.] ile HİCCE[Ar.]


- SENE[Ar.] değil/yerine/= YIL


- SENEVÎ[Ar.] ile SENEVÎ[Ar. < SÜNÂÎ]

( Bir yıllık, yıl ile ilgili. İLE Biri hayr, öteki şer için olan iki yaratıcının bulunduğuna inanan mecûsîlerden olan kişi. )


- ŞE'NÎ[Ar.] ile ŞENÎ'[Ar. < ŞENÂAT]

( Gerçek. İLE Kötü, fena, ayıp, utanılacak. )


- SENİYY/SENİYYE[Ar.] ile SENİYYE[Ar. çoğ. SENÂYÂ]

( Yüksek, yüce. İLE Öndeki dört diş. )


- SE(/İ)NTAKS[İng. < SYNTAX]/NAHİV[Ar.] değil/yerine/= SÖZDİZİMİ/YAZAÇ(HARF) DİZİMİ


- SEPET ile KAZEVİ[Ar. < GAZEVÎ]

( ... İLE Saz ya da kamıştan örülmüş büyük sepet. )


- ŞER/ŞERR[Ar.] ile ŞER[Ar.] ile ŞERR[Ar. çoğ. ŞÜRÛR] ile ŞERR[Ar. < EŞRÂR]

( Gerçek. İLE Kötü, fena, ayıp, utanılacak. İLE Kötülük, kötü iş. | Kavga, gürültü. [>< HAYR] İLE Kötülük eden, kötü kişi. | Daha/pek/en kötü. )


- SERÂ/SERÂY[Fars.] ile -SERÂ[Fars.] ile SERÂ[Ar./Fars.]

( Saray. | Büyük konak. | Hükümet konağı. İLE "Şarkı söyleyen" anlamlarıyla başa gelerek birleşik sözcükler yapar. [NAĞME-SERÂ: Türkü, şarkı söyleyen.] İLE Toprak. )


- ŞERAT[Ar. çoğ. EŞRÂT] ile ŞERÂİT[Ar. < ŞART/ŞARÎTA] ile ŞERÎAT[Ar. < ŞER | çoğ. ŞERÂİ]

( Nişan, iz, alâmet. | Bir şeyin bayağısı, en aşağısı. İLE Şartlar, koşullar. İLE Doğru yol. | Allah'ın emri. | Âyet, hadîs ve icmâ-i ümmet esaslarına dayanan din kaideleri. )


- SER-BEST[Ar.] ile/ve SER-BESTE[Ar.]

( Başıboş, kayıtsız. | İstediği gibi hareket eden. | Sıkılmayan. | Engelsiz. İLE/VE Başı bağlı. | Başı toplu, aklını başına toplamış. | Örtülü, gizli, kapalı. )


- ŞERBET[Ar.] ile ŞURUP[Ar.]

( Meyve suyu ile şekerli su karıştırılarak yapılan içecek. | Belirli törenlerde, konuklara sunulan şekerli içecek. | Bazı maddelerin suda eritilmişi. | Sözlenmek ya da nişanlanmak üzere tarafların antlaşması durumunda tören yapılarak içilen içecek. İLE Çok kaynatılarak koyulaştırılmış şerbet.| Çeşitli meyve özleri ve şekerin kaynatılmasıyla elde edilen içecek. | İçinde çok miktarda şeker bulunan, koyu sıvı kıvamda olan ilâç. )


- SERD[Ar.] ile SERD[Ar.] ile SERD[Ar.]

( Sözü, düzgün ve uygun söyleme. İLE Doğrama, doğranma. İLE Soğuk. | Sert, haşin, çirkin. | Sert, kaba, hoyrat. )


- SERDETMEK[Ar.] değil/yerine/= İLERİ SÜRMEK


- ONUR = ŞEREF[Ar.] = HONOUR[İng.] = HONNEUR[Fr.] = EHRE[Alm.] = ONORE[İt.] = HONOR[İsp.]


- ŞEREF[Ar.] ile/ve/değil/yerine/<>/= ONUR[Fr. HONNEUR | İng. HONOR ] (HAYSİYET)

( Toplumsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/= Bireysel. )

( Mal, mülk ve makamla, kişinin toplumsal konumuyla ilişkilidir. [Şerefim, develerimin sırtındadır.] )

( ŞEREFİYE: Bir kişinin geldiği makam şerefine dağıttığı bahşiş. | Kamunun karar ve etkinlikleri sonucunda, belirli bir yerdeki taşınmaz malların artan değerleri üzerinden yerel yönetimlerin aldığı bir tür taşınmaz vergisi. )

( Kendi özüne bağlılık. )

( Başkasının, birine gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, onur. | Toplumca benimsenmiş iyi ün. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/= Kişinin, kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzet-i nefis. | Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar. )


- ŞEREF[Ar.] değil/yerine/= ONUR, YÜCEY


- ŞEREF ve/||/<> ŞEREFYÂB[Ar., Fars.]

( ... VE/||/<> Şeref kazanan kişi. )


- ŞERH[Ar.] değil/yerine/= AÇMA, AYIRMA | AÇIKLAMA[Ar.]

( Bir kitabın ibâresini, sözcük sözcük açıp açıklayarak yazılan kitap. )


- ŞERH[Ar.] ile TAFSÎL[Ar.]


- SERHAT/SERHAD[Fars., Ar.] değil/yerine/= SINIR BOYU


- SERİ[Ar.] değil/yerine/= HIZLI


- ŞERÎF[Ar.] ile ŞERİF[İng. SHERIFF]

( Kutsal, şerefli. | Temiz. | Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in soyundan olan kişi. İLE Büyük Britanya'da, kendi bölgesi içinde kralı temsil eden, yasalara saygı gösterilmesini sağlamakla görevli yönetici. | Amerika Birleşik Devletleri'nde, seçimle iş başına gelen, tüzel yetkisi sınırlı olan yönetici. )


- ŞERİK[Ar.] değil/yerine/= ORTAK


- ŞERÎR[Ar. çoğ. ŞERÂİR] ile ŞERÎR[Ar. < ŞER | çoğ. EŞİRRÂ, EŞRÂR]

( Kıvılcım. İLE Kötü, kötülük işleyen, fesatçı. )


- SERT ile HAŞİN[Ar.]

( ... İLE Sert, kırıcı, gönül kırıcı olan. )


- SERVET[Ar.] ile/değil/yerine/hem de/||/<>/>< SERMAYE[Fars.]

( FORTUNA: Kader. | Servet. )

( WEALTH/FORTUNE vs. CAPITAL )

( ... mit VERMÖGEN )

( ... avec FORTUNE/BIENS )


- SERVET[Ar.] değil/yerine/= VARLIK


- SERVİ AĞACI ile/ve SEDİR AĞACI/DAĞ SERVİSİ/ARAR[Ar.] (ELMALI-ANTALYA)

( ... İLE/VE Dağ servisi, yabani servi. )

( Hava soğuduğunda yapraklarını en son dökenlerin çam ve servi ağaçları olduğunu anlarız. )

( ... İLE/VE Ağaçlar )

( MEDITERRANEAN/ITALIAN CYPRESS vs./and CEDAR )

( CUPRESSUS SEMPERVIRENS cum/et CEDRUS )


- SES ile BEHÎM[Ar.]

( ... İLE Dik, pürüzsüz ses. )


- SES ile NAKÎK[Ar.]

( ... İLE Kurbağa, tavuk, kedi gibi hayvanların boğuk sesi. )


- SET[Ar.] ile SET[İng.]

( Toprağın kayıp akmasını ya da suyun yayılmasını önlemek için yapılan kalın duvar. | Bulunulan yerden daha yüksekte kalan düzlük. | Seki. | Ateşli silahlarda, namlunun içindeki helisin çıkıntı bölümü. İLE Oyunlarda, karşılaşmanın her bir bölümü. )


- SETİR[Ar.] değil/yerine/= ÖRTME, GİZLEME


- ŞETM[Ar.] ile SEFEH[Ar.]


- SETR/SÜTRE/SUTRE[Ar.] ile HİCÂB[Ar.] ile GITÂ'[Ar.]


- SEVÂB[Ar.] ile ECR[Ar.]


- SEVÂB[Ar.] ile 'IVAZ[Ar.]


- ŞEVÂÎL[Ar. < ŞÂİLE] ile ŞEVÂÎR[Ar. < ŞÂİRE]

( Ateş alevleri. İLE Bayan şairler. )


- SEVÂMM[Ar. < SÂMME] ile SEVÂİM[Ar. < SÂİME]

( Zehirli hayvan/lar. İLE Çayıra boşu boş olarak salıverilen hayvanlar, otlak hayvanı. | Zekât hesabına katılan çift tırnaklı hayvanlar.[koyun, keçi, sığır, deve vs.] )


- SEVÂMM[Ar. < SÂMME] ile SEVÂİM[Ar. < SÂİME]

( Zehirli hayvan/lar. İLE Çayıra boşu boş olarak salıverilen hayvanlar, otlak hayvanı. | Zekât hesabına katılan çift tırnaklı hayvanlar.[koyun, keçi, sığır, deve vs.] )


- SEVÂNÎ[Ar. < SÂNİYE] ile SEVÂNİH[Ar. < SÂNİHÂ]

( Saniyeler. | İkinci derece şeyler. İLE İçe doğan şeyler. )


- SEVFE[Ar.] ile SİN[Ar. < SE-YEF'ALU]


- SEVİYE[Ar.] değil/yerine/= DÜZEY


- ŞEVK[Ar. çoğ. EŞVÂK] ile ŞEVK[Ar. çoğ. EŞVÂK]

( Diken. İLE Yoğun arzu, keyif, neşe, sevinç. Işık.[Türkçe'de] )


- [Ar.] ŞEVK Ü TARÂB ile ŞEVK Ü TARÂB

( Makam. İLE Neşe, sevinç ve coşkunluk. )


- ŞEVKÂT[Ar. < ŞEVK | çoğ. EŞVÂK] ile/değil ŞEFKÂT/ŞEFÂKÂT[Ar.]

( Şiddetli istek, keyif, neşe, sevinç. İLE/DEĞİL Sevecenlik. | Acıyarak, esirgeyerek, merhamet ederek sevme. )


- ŞEVKET[Ar.] değil/yerine/= BÜYÜKLÜK, ULULUK, YÜCELİK


- ŞEVK-I DİL[Ar.] ile/<> ŞEVK Ü TARAB[Ar.]

( Gönül şevki, neşesi, sevinci. | Türk müziğinde, bir bileşik makam olup en az, iki yüzyıllıktır. [Abdullah Ağa tarafından oluşturulmuş olabilir.][Rast ile suzinâk makamlarından oluşup iki dizinin de ortak seslerinden yararlanılmıştır.] İLE/<> Neşe, sevinç, coşkunluk. | Türk müziğinde, bir bileşik makamdır. [III. Selim tarafından oluşturulmuştur.][Sabâ ve acem aşîran ile hüseynî aşîranda (mi) kürdî dörtlüsünden oluşmaktadır.] )


- ŞEVKÎ[Ar.] ile ŞEVKÎ[Ar.]

( Dikenle ilgili. İLE Şevkle, neşe ile ilgili. )


- ŞEY ile AM[: Sevgi (AM-ON-RA: Kozmik sevgi güneşi.)/AMRAMAK]/PENİS(SİK/YARAK) / VAJİNA/VAJEN/VULVA/MEHBİL/FERÇ/FERC[Ar.]/KÜS[Fars.]/KAOS[Yun.]/KUKU/ÇİLİK/PITTIK/GUBBAK

( FALLUS cum ... )

( ŞEY, MAÂB[: Ayıp yeri. | Ayıp.] ile AVRET, ZEKER[çoğ. ZİKÂR, ZİKÂRE, ZÜKRÂN, ZÜKÛR], LÂ-YUKAL, KADÎB, MÂDDE / FERC[: Aralık, yarık, çatlak.] )

( ... ile KÎR[eril] / KÜS[dişil], MERZ-GÛN )

( THING vs. PENIS(COCK) / VAGINA(CUNT/PUSSY) )

( CHOSE avec VAJEN )


- SEYÂHAT[Ar. < SİYAHAT] değil/yerine/= GEZİ/YOLCULUK


- SEYEHÂN[Ar.] ile SEYEHÂN[Ar.]

( Gezi, seyahat. | Gölgenin güneşle beraber dönmesi. İLE Batma.[vapur, gemi vs.] )


- SEYEHAT değil SEYAHAT[Ar. < SİYAHAT]


- SEYELAN[Ar.] değil/yerine/= AKI

( Herhangi bir kuvvet alanında, belirli bir düzlemin belirli bir bölümünden geçtiği varsayılan güç çizgileri. )


- SEYELÂN[Ar.] değil/yerine/= AKMA, AKINTI | AKI


- ŞEYHÎ[Ar.] ile ŞEYHÎ[Ar.] ile ŞEYHÎ[Ar.]

( Divanından başka "Hüsrev ve Şîrîn", "Harnâme" adında ve mesnevi tarzında iki kitabı vardır. Divanı, TDK tarafından 1942'de bastırılmıştır.[Sinan][ö. 1422 - Kütahya] İLE En çok tanıtan kitabı Nev'îzâde Atâî'nin "Şakayik-i Nu'mâniyye Zeyli"ne zeyil olarak yazdığı "Vekayi-ül-fuzalâ" adındaki tezkiresidir.[Hicrî 1044-1143 yılları arasında yetişmiş âlim, şâir ve devlet adamlarının hal tercümelerini yazmaktadır.][1667 - 1732] İLE İlmî, tarih bilgisi ve şairliği ile tanınmıştır.[Abdülhamîd][ö. 1639] )


- SEYİR[Ar.] ile/değil/yerine GİDİŞAT


- SEYİRCİ[Ar.] yerine İZLEYİCİ, DİNLEYİCİ


- SEYL[Ar. < SÜYÛL] ile SEYR[Ar.]

( Sel. | Şiddetle gelen şey. İLE Yürüme, yürüyüş, gitme, hareket. | Yolculuk. | Gezme, gezinme. | Eğlenmek üzere bakma. | Uzaktan bakıp karışmama. | Gezilecek, görülecek şey/yer. )


- SEYRÂN[Ar.] değil/yerine/= GEZME/GEZİNME/GEZİNTİ


- SEYR-Ü-SEFER[Ar.]/TRAFİK[Fr., İng.] değil/yerine/= GİDİŞ-GELİŞ


- SEYYAH[Ar.]/TURİST[İng.] değil/yerine/= GEZGİN


- SEYYÂL[Ar. < SEYELÂN] ile SEYYÂR[Ar. < SEYR]

( Akıcı, akan. | [fizikte] Akışkan.[Fr. FLUIDE] İLE Gezici, gezen, dolaşan. | İstenilen tarafa taşınabilen. [Fr. PORTATIF] | Bir yerde durmayıp dolaşan, yer değiştiren gök cismi. )


- SEYYÂL[Ar.] değil/yerine/= AKIŞKAN


- SEYYANEN[Ar.] değil/yerine/= EŞİT OLARAK


- SEYYANEN[Ar. + Fars.] değil/yerine/= EŞİTÇE


- SEYYÂR[Ar. < SEYR] değil/yerine/= GEZGİN/GEZİCİ

( Belirli bir yeri olmayan. | Kolay taşınabilen, katlanarak taşınabilir olan. )


- SEYYİD[Ar.] ile HUMÂM[Ar.]


- SEYYİD[Ar.] ile MÂLİK[Ar.]


- SEYYİDU'L-KAVM[Ar.] ile KEBÎRİHUM[Ar.]


- SEYYİE[Ar.] değil/yerine/= KÖTÜLÜK


- SEZÂB/SEDÂB[Ar.] ile SEZÂB[Ar.]

( Sedefotu. İLE Su teresi. )


- ŞÎ'A[Ar.] ile CEMÂ'AT[Ar.]


- ŞİÂ'[Ar. < ŞUÂ] ile ŞÎA/ŞİYA/EŞYÂ[Ar.]

( Işın, güneşten ya da başka bir ışık kaynağından uzanan tel ışıklar. | Vektör. İLE Taraflılar, yardımcılar (topluluğu). | Hz. Ali taraflısı. | Şiîlik. )


- ŞİÂB[Ar. < Şİ'B] ile ŞİÂB/ŞUÂB/ŞUÂBÂT[Ar. < ŞUBE]

( Dar yollar, dağ yolları, patikalar, keçiyolları. İLE Şubeler, bölükler, kısımlar, takımlar. | Dallar, budaklar. )


- ŞİÂR[Ar. < ŞA'R] ile ŞİÂR[Ar. çoğ. ŞAÂYİR] ile -ŞİÂR[Ar.]

( Kıllar. İLE İşaret, iz, alâmet. | Ayırıcı işâret, ayırdedici âdet. | Hacı olmak için Mekke'de yapılann tören/ler. İLE "İyi, üstünlük veren işâret, âdet" anlamlarında gelerek birleşik sözcükler meydana getirir.[MERHAMET-ŞİÂR: Merhametli. | ŞÖHRET-ŞİÂR: Ünlü.] )


- ŞİAR[Ar.] değil/yerine/= BELGİ | ÜLKÜ

( Duyuş, düşünüş ve inanıştaki ayırıcı özellik. )


- ŞİB[Ar.] ile ŞİB'/ŞİBA'[Ar.] ile Şİ'B[Ar. çoğ. ŞİÂB]

( İniş, aşağı doğru eğiklik. İLE Doyma, tokluk. İLE Dar yol, keçiyolu, dağ yolu. | Oymak, kabile. | Küçük akarsu yatağı. )


- ŞİBA'[Ar.] ile ŞİBÂ'[Ar. < ŞEB'ÂN]

( Doyma, tokluk. İLE Toklar, karnı doymuşlar. )


- ŞİBH[Ar.] ile MİSL[Ar.]


- ŞİBH[Ar.] ile ŞEBÎH[Ar.]


- SIÇAN ile/||/<> APLAN ile/||/<> ARGÜN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( ... İLE Sıçan türünden küçük bir hayvan. İLE Sıçan türünden küçük bir hayvan. )


- SİCİL[Ar.] değil/yerine/= KÜTÜK


- ŞİDDET[Ar.] ile CELED[Ar.]


- ŞİDDET[Ar.] ile SALÂBET[Ar.]


- ŞİDDET[Ar.] ile SU'ÛBET[Ar.]


- ŞİDDET[Ar. < ŞEDD] değil/yerine/= YEĞİNLİK

( Yeğin olma durumu. | Bir etkinliğin ya da bir gücün derecesi. | Bir ses çıkarılırken algılanan ve titreşimlerin genliğinden kaynaklanan özellik. )


- SIDK[Ar.] ile HAKK[Ar.]


- SIDK[Ar.] ile İÇTEN BAĞLILIK

( Doğruluk, gerçeklik. | İçten bağlılık. )


- ŞİF ile BEYLEM[Ar.]

( Pamuk kozası. | Şırası alınmış üzüm posası. İLE Açılmamış pamuk kozası. | Kazma, rende. )


- SIFAT[Ar.] ile HÂL[Ar.]


- SIFAT[Ar.] ile HEY'ET[Ar.]


- SIFAT[Ar.] ile NA'T[Ar.]


- SIFAT[Ar.] ile TAHLİYE[Ar.]


- SIFAT[Ar.] ile VASF[Ar.]


- SİFTAH[Ar. < İSTİFTAH] değil/yerine/= İLK ALIŞVERİŞ/İLK KEZ

( Siftah etme. | Başlama, başlanılma. | Açma, açılma. )


- SİGA/SAGA/SIYGA[Ar.] değil/yerine/= KİP

( Fiilin çekiminden oluşan türlü şekillerden her biri. | Kalıba dökmek. )


- SİGAR[Ar. < SAGÎR]["ga" uzun okunur] ile SİGAR ile SİGÂL[Fars.]

( Küçükler. İLE Küçüklük, ufaklık. İLE Düşünce/fikir. | Kuruntu. )


- SİHÂ'[Ar. çoğ. ESHİYE] ile SİHÂH/SIHÂH[Ar. < SAHÎH]

( İnce deri. | Beyin zarı. İLE Doğrular, gerçekler. )


- SIHHAT[Ar.] ile 'ÂFİYET[Ar.]


- SIHHAT[Ar.] değil/yerine/= SAĞLIK


- SIHHAT[Ar.] ile SELÂMET[Ar.]


- SİHR[Ar.] ile ŞA'BEZE[Ar.]


- SİHR[Ar.] ile TEMVÎH[Ar.]


- ŞİİR ile/ve/||/<> GARAMİ[Ar.]

( ... İLE/VE/||/<> Düşünceden çok, canlı duygulara ve aşka dayanan sanat yapıtı. )


- ŞİİR ile ŞİTAİYE[Ar.]

( Divan edebiyatında, kış mevsimini konu olarak işleyen şiir. | Bir kasidenin, kışı anlatan giriş bölümü. )


- ŞIK[Ar. < ŞIKK] ile ŞIK[Fr. < CHIC]

( İkiye bölünmüş şeyin bir parçası. | Bir işin, iki yönünden her biri. | Seçenek. İLE Güzel, zarif, modaya uygun. | Güzel, modaya uygun giyinmiş olan. | Yerinde, uygun. )


- ŞIK[Ar. < ŞİKK] ile ŞIK[Fr. < CHIC]

( Seçenek. İLE Güzel, zarif, modaya uygun. | Güzel, modaya uygun giyinmiş olan. | Yerinde, uygun. )


- SİKA'["ka" uzun okunur] ile SİKA[Ar. < VÜSÛK | çoğ. SİKAT]

( Kırba, sakaların içine su koydukları köseleden yapılmış kab. İLE Güven, emniyet. | İnanılır, güvenilir kişi. )


- ŞİKÂL[Ar.] ile ŞİKÂR[Ar.]

( Üç ayağı beyaz[sekili] olan at. İLE Avlanan hayvan. | Ganimet, düşmandan ele geçirilen mal. | Ender bulunan şey. )


- ŞİKÂYET[Ar.] ile SERZENİŞ[Fars.]/TAKAZA[Ar.]

( Hoşnutsuzluk belirten söz ya da yazı, sızlanma, yakınma. İLE Başa kakma, sitem etme. )


- ŞİKÂYET[Ar.] ile/değil YAKINMA

( Uyumsuzluk yaratıyor, sonra da yakınıyorsunuz. )

( You create disharmony and then complain! )

( [not] TO COMPLAIN vs./but COMPLAINING )


- ŞİKÂYETÇİ/MÜŞTEKÎ[Ar.] değil/yerine/= YAKINAN


- ŞIK[Fr. CHIC] ile ŞIK[Ar. ŞİKK]

( Güzel, zarif, modaya uygun. | Güzel, modaya uygun giyinmiş olan. | Yerinde, uygun. İLE Seçenek. )


- SIKINTI/KAHIR[Ar.] ile SIKINÇ/KASVET[Ar.]

( ... İLE İç sıkıntısı, gönül darlığı. | Katılık, sertlik. | Merhametsizlik, acımasızlık. )

( BANYO YAP, SPOR YAP, GIDANA DİKKAT ET, [zayıfsan] KİLO AL / [şişmansan] KİLO VER )


- SİKKE[Ar.] ile SİKKE

( Madeni para. | Madeni paralara vurulan damga. | Ağırlık, yük. İLE Mevlevi dervişlerinin giydikleri, yüksek ve tepesi düz, keçe külah. )


- SİKLET değil SIKLET[Ar.]

( Ağırlık, yük. | Sıkıntı. )


- SİLA ile SILA[Ar. < VASL]

( Safiyet, ahlâklılık, erdem. Normlar. İLE Bir süre ayrı kaldığı bir yere ya da yakınlarına kavuşma. Memleketine gitme, yakınlarına ulaşma. | Gurbetteki bir kimse için doğup büyüdüğü ve özlediği yer. | Bahşiş, hediye. | Rabıt sigâsı.[ulaç, bağ-fiil][Fr. GERONDIF] )


- SİLÂ'[Ar. çoğ. SELEÂT] ile SİL'A[Ar.]

( Hıyarcıklar, urlar. İLE Ticaret malı. | Gövdede olan ur. | Sülük. )


- SİLK[Ar. çoğ. SELEÂT] ile SİLK[Ar.]

( Pancar. İLE İplik. | Sıra, dizi. | Yol; meslek, tutulan yol. )


- SİLSİLE[Ar.] değil/yerine/= DİZİ

( Birbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra. | Bilinen en eski atalardan, yaşayan torunlara kadar aile sırası. )

( SERIES, CHAIN | GENEALOGY vs. SERIAL )


- SİLSİLE[Ar.] ile ZİNCİR, ZİNCİRLEME OLAN ŞEY

( ART ARDA GELEN ŞEYLERİN MEYDANA GETİRDİĞİ SIRA )

( SOYSOP )

( ZİNCİR, ZİNCİRLEME OLAN ŞEY )


- SİMÂ'[Ar.] ile SİMÂ'[Ar.]

( Çalgı dinleme, çalgılı tören. İLE Yüz, çehre, beniz. | Kişi. )


- ŞİMÂLEN[Ar.] ile ŞİMÂLÎ[Ar.]

( Soldan, sol taraftan olarak, şimal, kuzey tarafından. İLE Şimâle ait, şimal ile, kuzeyle ilgili. )


- SİMÂT[Ar.] ile SİMÂT[Ar.] ile -SİMÂT[Ar. < SİME]

( Sofra, yemek masası. | Sofraya gelmiş yemekler. | Ziyafet. İLE Nişan, alâmet; damga, iz. İLE Damgalar, izler, işaretler. )


- SİMETRİ/K[İng.]/MÜTENAZIR[Ar.] değil/yerine/= BAKIŞIM/LI

( İki ya da daha çok şey arasında konum, biçim ve belirli bir eksene göre ölçü uygunluğu. | [mat.] Eksen olarak alınan bir doğrudan, benzer noktaları karşılıklı olarak aynı uzaklıkta bulunan iki benzer parçanın birbirine göre olan durumu, tenazur. )


- SİN[Türkçe]/KABİR/KABR[Ar.], MEZAR/GÛR[Fars.] ile TÜRBE/TOMB

( [kökeni/etimolojisi] MEZAR[< ZİYARET[Ar.]): Anadolu Türkçesi'ne anlam değiştirerek, ölünün gömüldüğü yer olarak geçmiştir. İLE Topraklanmış, toprak örtülmüş. )

( İşlerinizden sıkıldığınızda kabirleri/mezarlıkları, türbeleri ziyaret ediniz. )


- SÎN[Ar.] ile Sîn[Ar.] ile SİN[Ar.] ile SİN/SİNN[Ar. çoğ. ESİNNE, ESNÂN, ESÜNN] ile Sinn[Alm.]

( Osmanlı abecesinin onbeşinci harfi. Ebced hesabında, 60 sayısının karşılığıdır. | Sual sözcüğünün kısaltılmış şekli. İLE Çin. İLE Mezar. İLE Diş. | Yaş, ömrün derecesi. İLE Algı. )


- SİNAMEKİ[Ar.]

( Baklagillerden, sıcak bölgelerde yetişen, çok fazla türü bulunan bir bitki. | Bu bitkinin meyvesi. | Bu bitkinin, bazı türlerinden elde edilen, tıpta, iç sürdürücü olarak kullanılan madde. | [mecaz] Mızmız, sevimsiz, başkalarıyla ilişki kurmayan kişi. )

( CASSIA )


- SİNE[Fars.] = SADIR/SADR[Ar.]


- SİNE[Ar.] ile SÎNE[Ar.]

( Uyuklama, uyku bastırma, ımızganma. İLE Göğüs, yürek/kalp. )


- Sînî[Ar.] ile SÎNÎ/SİNÎ[Ar.]

( Çin'li. | Çin'de yapılmış, Çin işi porselen. İLE Büyük tepsi. )


- SİNÎN[Ar. < SENE] ile Sînîn[Fars.]

( Yıllar. İLE Sînâ Dağı, Tûr-i Sînâ. )


- SINIR[Yun. < PERAS]/HADD/HUDUT[Ar.] ile KOTA[Fr./İng. < QUOTA]

( İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi. | Komşu il, ilçe, köy ya da kişilerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi. | Bir şeyin yayılabileceği ya da genişleyebileceği son çizgi, uc. | Bir şeyin nicelik bakımından inebileceği ya da çıkabileceği en alt ve en üst yer. | Değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük. | Uc, son. İLE Bir ülkede ithal edilecek nesnelerin çeşitlerini, oranlarını ya da miktarlarını gösteren dizin. | Bir ülkede ithal edilecek mallar için getirilen sınırlama. | Kuruluşlarda ya da derneklerde bir öbeğe tanınan sayı. | Bazı ülkelerde, sinemalarda belirli bir süre oynatılması zorunlu olan yerli film sayısının yabancı filmlere oranı. )

( BOUNDARY vs. QUOTA )


- SİNNEN[Ar. < SENE] ile SİNNÎ[Fars.]

( Yaşça, yaş bakımından. İLE Dişe ait, dişle ilgili. )


- SİPER-İ SAİKA[Ar.]/PARATONER[Fr. < PARATONNERRE]["PARATONEL" değil!] değil/yerine/= YILDIRIMSAVAR/YILDIRIMKIRAN/YILDIRIMLIK


- ŞIPPADAK/ŞIPPADANAK/ŞIRAKKADAK/ŞAKKADAK/PATTADAK/PATTADAN/PATTADANAK ANSIZIN/ANİ[Ar.]

( Birdenbire ve beklenmeyen bir zamanda. )


- Şİ'R[Ar. çoğ. EŞ'ÂR] ile ŞÎR[Ar.]

( Anlama. | Şiir, edebî değeri olan nazımlı ve uyaklı söz. İLE Arslan. | Süt. | Yiğit, yürekli. )


- Sİ'R[Ar. çoğ. ES'ÂR] ile SÎR[Ar.]

( Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle zorunlu gereksinim maddeleri için devletçe saptanan fiyat. [Fars. NARH] İLE Tok, doymuş. | Sarmısak. )


- ŞIRA ile HARDALİYE[Ar.]

( ... İLE İçine hardal katılarak yapılan üzüm şırası. )


- ŞİRÂ'[Ar.] ile İSTİBDÂL[Ar.]


- ŞİRÂ'[Ar.] ile ŞİRÂ'/Şİ'RÂ'[Ar.] ile Şİ'RÂ'[Ar.]

( Satın alma/alınma. İLE Yelken, gemi yelkeni. İLE İki yıldızın adı. )


- SİRÂC[Ar.] değil/yerine/= IŞIK, KANDİL, MUM, GÜNEŞ


- SIRÂT[Ar.] değil/yerine/= YOL


- SIRÂT/TÂRİK[Ar.] değil/yerine/= YOL


- SİRÂYET[Ar.] değil/yerine/= GEÇME/BULAŞMA


- ŞİRB[Ar.] ile ...

( Su hissesi, suya ait hak. Ekin ya da hayvan sulama nöbeti. )


- SIRÇA/CAM[Fars. < KUPA] ile/ve/<>/> AYNA[Ar.]

( Sileriz, "ayna gibi" oldu "denilir". İLE/VE/<> Sileriz, "cam gibi" oldu "denilir". )

( ... İLE/VE/<>/> Camın sırlanmışı. )


- GÖKBÖRİ/KÖPEKYILDIZI/SİRİUS[Fr., Alm., Rusça]/SOTHIS[Mısır]/SEIRIOS[Yun.]/İŞVARA[Hintçe]/ŞİRA[Ar.]:
A ile/ve/||/<> B


- ŞİRK[Ar.] değil/yerine/= EŞKOŞMAK


- SİRKAT[Ar.] ile/ve/||/<> KATAKULLİ[Fr. < FAIT ACCOMPLI][argo]

( Çalma, hırsızlık. İLE/VE/||/<> Yalan dolan, oyun, tuzak, düzen. )


- SİRKE[Ar.] ile SİRKE[Ar.]

( Ekşimiş üzüm suyu. | Birtakım kimyasal yöntemlerle hazırlanmış bileşiklerin ortak adı. İLE Bit, tahtakurusu gibi asalak böceklerin yumurtası. )


- ŞİRKET SANI/UNVANI[Ar.] ile/ve/<> MARKA


- ŞİRRET[Ar.] = "ZİLLİMAŞA"

( Edepsiz, geçimsiz, yaygaracı. )


- ŞİŞMAN/MÜLAHHAM[Ar.] ile/değil/yerine TOPLUCA

( Deri altında fazla yağ toplanması nedeniyle gövdenin her yanı şişkin görünen kişi. İLE/DEĞİL/YERİNE Gövdece biraz dolgun. | Toplu olarak, beraber. )


- SİT[Ar.] ile SÎT[Ar.]

( Hanım. | Altı. İLE Ün, iyi şöhret. | Çatırdı, patırtı. )


- ŞİTÂÎ[Ar.] ile ŞİTEVÎ[Ar.]

( Kışa ait, kışla ilgili. İLE Kışa ait, kışla ilgili. | Kış sebzesi. )


- ŞİTÂİYYE[Ar.] değil/yerine/= KIŞLIK KONUT


- SİTÂRE[Ar. < SETR | çoğ. SETÂİR] ile SİTÂRE[Fars. çoğ. SİTÂREGÂN]

( Örtünülecek, perdelenecek şey. İLE Yıldız. | Taih, kader, baht. )


- SİTTE-İ SEVİR[Ar.] değil/yerine/= ÖKÜZSOĞUĞU

( Nisan'ın 15'inden sonra olan fırtınanın adı. )


- SIVI YAĞ ile/ve/yerine ZEYTİNYAĞI/SELÎT[Ar.]


- SİVRİSİNEK ile HEMEC[Ar.]


- SİYAH ile NEFTİ[Fars., Ar.]

( ... İLE Siyaha yakın, koyu yeşil. )


- SIYÂNET[Ar.] değil/yerine/= KORU(N)MA


- SİYÂSET[Ar. < SEYİS] ile/ve/||/<>/> FERÂSET[Ar. < FERES]

( Seyis. At bakıcılığı/bakıcısı. İLE/VE/||/<>/> Süvari. At biniciliği. )

( Aracına[< atına] yeterince[en az seviyede ve gerektiği kadar/biçimde] bakabilmek. İLE/VE/||/<>/> Aracının[< atının] yol alabileceği kadar yol almak, ilerlemek. Uzağı, olanakları ve olasılıkları görebilmek/değerlendirebilmek. )


- SİYÂSET[Ar.] ile/değil HAMÂSET[Ar.]


- SİYÂSET[Ar.] ile TEDBÎR[Ar.]


- SİYÂSETEN[Ar.] ile SİYÂSÎ[Ar.]

( Siyaset bakımından, diplomatlıkça. İLE Siyaset gereği/icabı olan. | Diplomatça olan, politik. | Siyaset adamı. )


- SIYÂS/Î[Ar. < SIYSA] ile SİYÂSÎ[Ar.]

( Kaleler. | Köşkler. | Sığınılacak yerler. İLE Siyâset gereği olan. | Diplomatça olan, politik. | Siyâsetle uğraşan. )


- SİZ ile -SİZ

( Çoğul ve saygı sözcüğü. İLE Olmama/bulunmama eki. )


- SODA[İt. < Ar.] ile/değil/yerine MADEN SUYU

( Ekşi Sözlük'teki açıklamaları için burayı tıklayınız... )

( [ruhsatını] Tarım Bakanlığı verir. İLE Sağlık Bakanlığı verir. )


- SOFRA[Ar. < SUFRE] ile/ve MÂİDE[Ar.]

( ... İLE/VE Üzerinde yemek bulunan, kurulmuş sofra. | Yemek, ziyafet. )


- SOFTA[Ar. < SÛHTE] ile MOLLA[Ar.]

( Medrese öğrencisi. | Yanmış, tutuşmuş, talebe, talep eden. | [mecaz] Bir görüşe/inanışa, körü körüne bağlanan kişi. | [mecaz] Yaşadığı çağın gerisinde kalmış geri kafalı kişi. İLE Büyük kadı. | Medrese öğrencisi. | Büyük bilgin. )


- SOFU[Ar. < Yun.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MOLLA[Ar.]

( Dinin buyruk ve yasaklarına tümüyle uyan kişi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Büyük kadı. | Medrese öğrencisi. | Büyük bilgin. )


- SOĞAN ile BASAL[Ar.]

( ... İLE Soğan ve benzeri gibi kökler. )


- SOMAK/SUMAK[Ar.] ile SOMAK

( Antepfıstığıgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, kabuğu tıpta kullanılan bir ağaç. | Bu ağacın, ekşilik vermek için dövülerek yemeklere katılan, mercimeğe benzeyen meyvesi. İLE Hayvanlarda, yüzün çıkıntılı ve az çok sivri olan ön bölümü. )

( RHUS CORIAFIA cum ... )


- SONBAHAR/HAZAN[Ar.] değil/yerine/= GÜZ/DÖKEN


- SONTEŞRİN/TEŞRİN-İ SÂNÎ[Ar.] değil/yerine/= KASIM


- SOPA ile/||/<> BASU
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( ... İLE/||/<> Demir sopa. )


- SOPA ile MATRAK[Ar.]

( ... İLE Kalın sopa, değnek. | Eğlenceli, gülünç, hoş. )


- SORGUSUZ ile/ve/||/<>/> SORUSUZ/SUALSİZ[Ar.]


- SÖYLE! GİTSİN! ile/değil/yerine/>< SUS! BİTSİN!


- SÖZ SÖYLEMENİN KURALLARINDA:
ÖNÜNÜ ARDINI GÖZETMEK[Ar.] ve/||/<> SÖYLEMEDEN ÖNCE TEKRAR TEKRAR DÜŞÜNMEK[Ar.] ve/||/<> ON KERE DÜŞÜNÜP BİRİNİ SÖYLEMEK[Ar.] ve/||/<> "HER AĞZIMIZA GELENİ" SÖYLEMEMEK[Ar.]

( Önün ardın gözet fikr-i dakîk et onda bir söyle
Öğütme ağzına her ne gelirse âsiyâb-âsâ

Osman Nevres[ö. 1762] )

( )


- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH

( Çıkarımsal. İLE/VE/||/<>/> Hayal/Muhayyile. İLE/VE/||/<>/> Sezgi/Hads. İLE/VE/||/<>/> Apaçık. )

( Soğan. İLE/VE/||/<>/> Sarımsak. İLE/VE/||/<>/> Koku. İLE/VE/||/<>/> Yaygın koku. )

( )

( Söz(cük)leri/ni değiştir... Dünya/n değişsin...
)

( )

( LES TERMES VRAIS avec/et/||/<>/> LES TERMES S'APPLIQUANT PAR UNE EXTENTION LOGIQUE DE LEUR SENS avec/et/||/<>/> PAR ALLUSION avec/et/||/<>/> TERMES CLAIRES )


- SÖZLEŞME = MUKÂVELE[Ar.] = CONTRACT[İng.] = CONTRAT[Fr.] = VERTRAG[Alm.] = CONTRAER[İsp.]


- SÛ'[Ar.] ile KABÎH[Ar.]


- SU ile ÖZSU/USÂRE[Ar.]

( ... İLE Bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvılara verilen ad. | Salgı ile oluşan ve içinde enzimler bulunan organik sıvı. )