Toplam 7658 FaRk bulunmaktadır

Sayfa 21 / 32


- MINTIKA[Ar.] değil/yerine/= BÖLGE


- MİNÜR[Ar.] değil MÜNÎR[Ar. < NÛR]

( ... DEĞİL Işık veren, nurlandıran, parlak. )


- MİNVAL[Ar.] değil/yerine/= BİÇİM/YOL | BAĞLAM


- MINZAR[Ar.] ile MINZÂR[Ar.]

( Bakma âleti. | Röntgen. İLE Ayna. | Röntgen. )


- MİRAS[Ar.] ile/ve/||/<>/> İNTİKAL[Ar.]


- KALIT/MİRAS[Ar.] ile/ve/||/<> TEREKE/METRÛKÂT[Ar.]

( Ölen kişiden kalanlar. İLE/VE/||/<> Ölen birinin bıraktığı şeyler. )


- MİRSÂD/MİRSAD[Ar. çoğ. MERÂSİD] ile MİRSÂT[Ar. çoğ. MERÂSÎ]

( Gözetme yeri. | İlk 3 sayısının başyazarı, Muallim Naci olan ve 26 Mart 1891'de yayımlanmış olan haftalık edebiyat dergisi. İLE Gemi demiri, lenger. )


- MİS[Ar. < MİSK] ile MİS[Fars.]

( Hoş kokulu olan şey. İLE Bakır. )


- MİSAFİR/MİHMAN[Ar.] değil/yerine/= KONUK


- MİSAFİR[Ar.]/MİHMÂN[Fars.] ile KONUK

( KONUK, MİSÂFİR )


- MİSAFİRHANE[Ar.] değil/yerine/= KONUKEVİ

( Resmî ya da özel kuruluşların kendi görevlilerinin yararlanması için yaptırdığı konut. )


- MİSAFİRHANE[Ar.] değil/yerine/= KONUKEVİ


- MÎSÂK[Ar. < SEVK] ile MÎSÂK[Ar. < VÜSÛK | çoğ. MEVÂSÎK]

( Sürme, sevk etme. İLE Sözleşme, antlaşma, yemin. )


- Mİ'SÂL[Ar.] ile MİSÂL[Ar. < EMSÎLE]

( Ucu uzun ağaç, gelberi. İLE Örnek. | Masal. | Düş/rüyâ. | Benzer, andırır. | Yalnızca ilk harfi[fâsı], harf-i illet olan sözcük.[VASL, VÂİZ, YÜMÜN, MEYSÛR vb.] )


- MİSÂL[Ar.] değil/yerine/= ÖRNEK

( ÖRNEK | MASAL | RÜYÂ, DÜŞ | BENZER, ANDIRIR )


- MİS'AR/MİS'ÂR[Ar. < MESÂİR] ile Mİ'SÂR/Mİ'SAR/Mİ'SARA[Ar.]

( Ateş küsküsü, ateş karıştırmaya yarayan demir. İLE Mengene. )


- MİSKAL[Ar. çoğ. MESÂKÎL] ile MISKAL

( Yirmidört kıratlık bir ağırlık ölçüsü. [yüz arpa ağırlığındadır][ondört kırat, bir şer'î dirhemin karşılığıdır] | 1.43 dirhemlik ağırlık ölçüsü. İLE Parlatan, cilâlayan âlet. | İnce, zarif bir hatip. )


- MİSKET[Fr. < Ar.] ile MİSKET[Fr. < İt.] ile BİLYE[İt. < BIGLIA]

( Hoş kokulu meyveleri nitelemek için kullanılır. İLE Bomba ve şarapnellerin içinde bulunan kurşun ya da demir tanelerin adı. | Bilye. )


- MİSKİN[Ar.]/ERMEGÜ[dvnlgttrk] değil/yerine/= YOKSU

( Allah'ta yok olan, fenafillah. )


- MİSL/MİSİL[Ar.] değil/yerine/= KAT

( Eş, benzer. | Miktar. | Kat. )


- MİSL[Ar.] ile MESEL[Ar.]


- MİSL[Ar.] ile NAZÎR[Ar.]


- MİSL[Ar.] ile NİDD[Ar.]


- MİSL[Ar.] ile ŞEKL[Ar.]


- MİSLEYN[Ar.] ile MUTTEFİKAYN[Ar.]


- MİSMA'/MİSMAA[Ar. < SEM | çoğ. MESÂMİ'] ile MİSMÂR[Ar. çoğ. MESÂMÎR]

( Kulak. | Hastanın, kalbini, göğsünü ve ciğerlerini dinlemeye yarayan âlet, siteteskop. | Kulaklık. İLE Çivi, mıh. | Kazık. )


- MİSVÂK[Ar.] değil/yerine/= DİŞ FIRÇASI

( Ucu dövülüp fırça durumuna getirilen ve diş temizliğinde kullanılması, Müslümanlıkça sünnet olan bir tür ağaç çubuğu. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Tarih öncesine dayanan efsane. Dirimli öykü. Şiirsel felsefe. | Geleneksel olarak yayılan ya da toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren, tanrı, tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili imgesel, alegorik bir anlatımı olan halk öyküsü. İLE/VE/<>/> Mitleri, doğuşlarını, anlamlarını yorumlayan, inceleyen bilim. | Bir ulusa, bir dine, özellikle Yunan, Latin uygarlığına ilişkin mitlerin, efsanelerin tümü. )

( Antik Yunan'da Ksenophanes (M.Ö. 565-470), Homeros ve Hesiodos'un tanrısal mitos anlatımlarını eleştirmiş ve yadsımıştır. Bu eleştiri sonucunda mitler, din ve metafizikten arındırılmış ve bağımsız bir mitos öğretisi ortaya çıkmıştır. Ancak yaşamdan yansıtılarak oluşturulmuş mitoslar, bu kez, yaşamdan kopuk ansal kurgular biçimini almıştır. )

( Toplumların yaratıp yaşattığı mitler, geleneği yaşatmakla birlikte, özlem, umut ve beklentilerin yansıtıldığı bir geleceğin dünyası niteliğine de bürünmektedir. Bu tür mitler, gerçek yaşamın zorlukları karşısında bunalan bireylerin, özledikleri yaşamı kurmayı gelecek kuşaklara bıraktığı birtakım tasarımlar niteliğindedir. Bireysel olarak ele alındığında mitos dönemi, ana rahminden konuşmanın başlamasına kadar geçen ve bebeklik süreci olarak adlandırılan döneme karşılık gelmektedir. )

( Bir mit duygusal bağlılık yönünden içi boşaldığında masala dönüşür. Duyguları etkileme gücünü yitirir. Ansal yorumlama ile de kurgu biçimini alır. )

( Mit ilk önce metafiziksel kozmogoni ile aşılmıştır. Artık mitsel simgeler arasındaki anlamlı bağ (ritus) yerini düşünceler arasındaki anlam bağına, mantık'a(düşünbiçim) bırakmıştır. Metafiziksel kozmogoni bir yandan felsefi spekülasyon biçimini alırken öte yandan miti dine dönüştürmüştür. Dinsel mit ise "tarih bilinci" ile aşılmıştır. Kişinin varoluşu, tarihsel bilinç yoluyla, gerçek ve olgusal kavranışına yükselmiştir. )

( Paganist (putperest) mitler, kişinin karşısında eşyayı, doğa parçalarını ve hayvanları yüceltmiş ve kutsallaştırmıştır. Buna karşın imgesel (imgetapar, hayalperest) mitler, doğaüstü imgeleri kişinin karşısında yüceltmiş ve kutsallaştırmıştır. Aydınlanmaya temel oluşturan mitler ise, insan yaşamını ve özellikle insan aklının tutsaklıktan ve yanılsamadan kurtuluşunu simgelemiş olanlardır. Ezoterik okullar bu tür mitlerden yararlanmışlardır. )

( Yaşamdan yansıtılarak oluşturulmalarına karşın mitler tarihsel değildir. Bir başka deyişle, tarihsel bir zaman ve mekân göstermezler. Mitlerin zamanı ve mekânı aşkındır. Mitler okunduğunda ya da ritüel eşliğinde canlandırıldığında, kişi mitsel zaman ve mekâna geçer. Mite katılır ve onu coşkuyla yaşar. Tarihsel olaylar bir kere olur ve geri dönüşsüzdür. Oysa mitler, canlandırılıp yaşanabilir. )

( Günümüzde, psikolojide ortaya çıkan gelişmeler, insan davranışlarının arkasında simgesel (arketipal) bir altyapının etkin olduğunu ortaya çıkarttığı için, mitos yeniden önem kazanmıştır. Artık mitosa, bir zamanlar olmuş bitmiş fantastik masallar gözüyle bakılmamakta, aksine, yaşayıp gelen ve halen yaşamakta olan, insan davranışlarını etkileyen ve yaşamın anlamlandırılmasında etkinliği olan bir öğe gözüyle bakılmaktadır. )

( Mitosu, bireyin duygu ve hayal dünyasında oluşan, gelişen bir psişik gereksinim olarak ele aldığımızda, modern toplumların modern mitlerin halen önemini koruduğu anlaşılmaktadır. )

( Mitoloji, evrendeki(insandaki/doğadaki) kaderi araştırma işidir. )

( Mitoloji, kişinin bulunduğu yeri anlamlandırma işidir. )

( Mitler yazıldıklarından itibaren mit olmaktan çıkmaya başlamıştır. )

( Mitte tipoloji yoktur, arkeler vardır. )

( Mitler, düzyazıya döküldüğü anda doktrindir. )

( Sanatçıların hazinesi. İLE/VE/||/<>/> Filozofların hazinesi. )


- MIYMINTI/LIK ile MİSKİN/LİK[Ar.]

( Kişinin sabrını tüketecek derecede yavaş ve mızmızca iş gören. İLE Çok uyuşuk olan. | Hoş görülmeyecek durumlar karşısında tepki göstermeyen. | Âciz, zavallı. | Cüzzam hastalığına tutulmuş olan. )


- SEKTE-İ KALP[Ar.]/MİYOKART ENFARKTÜSÜ/MYOCARDIAL INFARCTION[İng.] değil/yerine/= KALP KRİZİ


- -MİZ = BİZ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- Mİ'ZÂD/Mİ'ZED[Ar.] ile MÎZÂD[Ar.]

( Ağaç budama bıçağı. | Kolçak, pazvant. İLE Sevinç, neşe/sürûr. )


- MİZÂH[Ar.] ile MUCÛN[Ar.]


- MİZAN[Ar. < VEZN] ile/ve/||/<>/>/< İZAN[Ar.]

( Ölçü. | Sağlama. [matematik] | Bir tüccarın, ticari durumunu, işinin genel sonucunu gösteren, belirli zamanlarda yaptığı hesap özeti. İLE/VE/||/<>/>/< Anlayış, anlama yeteneği. )


- MİZANSEN[Ar.] değil/yerine/= DÜZENTİ/KURGU


- Mİ'ZER[Ar. < MEÂZİR] ile MİZHER[Ar. < MEZÂHİR]

( Peştemal, futa. İLE Ut. )


- MİZER ile FUTA[Ar.]

( ... İLE İpek peştemal. )


- [Ar.] MIZRAK ile HARBE

( Uzun saplı ve sivri demir uclu silah. İLE Kısa mızrak. | Harbi. )


- MIZRAP[Ar.]/TEZENE[Fars. :Kırbaç.]/PENA[Lat.] değil/yerine/= ÇALGIÇ


- MODEL[Fr. < MODELE] ile KALIP[Ar. < KÂLİB]

( Resim, heykel vb. yapılırken baka baka benzetilmeye çalışılan nesne ya da kişi, örnek. | Bir özelliği olan nesne ya da kişi. | Biçim. | Giysi örneklerini içinde toplayan dergi. | Otomobil vb.nde tip. | Benzer. | Örnek olmaya değer kimse ya da şey, örnek, paradigma. | Manken. | Tasarlanan ürünün tanıtım ya da deneme amacıyla üretilen ilk örneği, prototip. İLE Bir şeye biçim vermeye ya da eski biçimini korumaya yarayan araç. | Biçki modeli, patron. | Genellikle küp biçiminde yapılan. | Gösterişli görünüş. | Biçim, durum. | Yenilikten uzak, özgün olmayan. )


- MOLLA[Ar. < MEVLÂNÂ] ile MOLLA[Ar.] ile MOLA[İt.]

( [eskiden] Büyük kadı, büyük âlim. İLE [sonradan] Medrese talebesi. İLE Ara verme, dinlenme, duraklama. )


- MONÇUK/MONÇUQ ile
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Boncuk. Süs için boyuna takılan değerli taşlar. İLE )


- MUÂD[Ar.] ile MUADD[Ar. < ADD]

( Geri çevrilmiş, iade edilmiş. İLE Hazırlanmış, îdâd olunmuş. )


- MUÂDÂ/T[Ar. < UDVÂN] ile MUÂDADAT[Ar.]

( Karşılıklı düşmanlık. İLE Yardım etme. )


- MU'ÂDÂT[Ar.] ile MUHÂSAME[Ar.]


- MU'ÂDÂT[Ar.] ile MÜNÂVE'E[Ar.]


- MUÂDİL[Ar. < ADL] ile MUADDİL[Ar. < ADL]

( Eşit, denk. | [fizik] Eşdeğer. İLE Eşit ve beraber kılan, düzelten, denkleştiren, tâdîl eden. )


- MUAF[Ar.] değil/yerine/= AYRI

( Bağışlanmış, affedilmiş. | Ayrı tutulmuş, ayrıcalık tanınmış. | Özgür. )


- MUÂHEDE[Ar. < AHD | çoğ. MUÂHEDÂT] ile MUÂKADE[Ar. < AKD]

( Karşılıklı and içme. | Antlaşma. İLE Sözleşme yapmak, antlaşma, akid. )


- MUAHHAR[Ar.] değil/yerine/= SONRAKİ


- MUÂKADE[Ar. < AKD] ile/ve/||/<>/> MÜKÂTEB/E[Ar. < KETB]

( Sözleşme yapmak, antlaşma, akid. İLE/ve/||/<>/> Tamamlandığı zaman özgürleştirilmek üzere bedele bağlanan köle/lik. )


- MUALLÂ[Ar. < ULÜVV] değil/yerine/= YÜCE, YÜKSEK | MAKAMI, RÜTBESİ YÜKSEK | BİR YAZI BİÇİMİ


- MUÂLLAK/A[Ar. < ALÂKA]/SÜRÜNCEME[Ar.] ile MUALLÂKA/T[Ar. çoğ. MUALLÂKÂT]

( Asılmış, asılı, ta'lîk edilmiş. | Bir yere dayanmadan, havada, boşta duran. | Sürüncemede kalmış iş. | Bağlı. | Kesin olmayan. | Açık hece.[bâ] | Bir yazı biçimi. İLE İslâm'dan önce, Arap şairlerinin beğenilip Kâbe duvarına asılmış olan ünlü kasideleri. [7 ya da 9 tanedir] )


- MUALLÎ[Ar.] ile MUALLİL[Ar. < İLLET]

( Yücelten, yükselten. İLE Neden, bahane ileri süren, ta'lîl eden. )


- MUALLİM[Ar. < İLM] değil/yerine/= ÖĞRETMEN

( Tâlim eden, öğreten, öğretmen, hoca. )


- MUAMELAT[Ar.] ile/ve/||/<> MÜNAKAHAT[Ar.]

( ... İLE/VE/||/<> Temizlemek, temiz/pak kılmak. )


- MUÂMELE[Ar.] değil/yerine/= İŞLEM, DAVRANIŞ


- MUAMMA[Ar.] değil/yerine/= BELİRSİZ/LİK

( Şiir sanatında harflerle yapılan bilmece/ler. )


- MUAMMER[Ar. < ÖMR] değil/yerine/= YAŞAYAN, YAŞAMIŞ


- MUAMMERİYET[Ar.] değil/yerine/= CANLILIK


- MU'ÂRAZA[Ar.] ile İCRÂU'L-İLLET Fİ'L-MA'LÛL[Ar.]


- MU'ÂRAZA[Ar.] ile İLZÂM[Ar.]


- MU'ÂRAZA[Ar.] ile KALBU'L-MES'ELE[Ar.]


- MUAREFE[Ar.] değil/yerine/= TANIŞMA, TANIŞIKLIK


- MUARIZ[Ar.] değil/yerine/= KARŞI KOYAN/ÇIKAN/ÇIKABİLEN


- MUÂSARA/T[Ar. < ASR] ile MUHASARA[Ar. < HASR] ile MUÂSERE[Ar.]

( Çağdaşlık, başkalarıyla bir yüzyılda yaşamış bulunma. İLE Kuşatma, etrafını çevirme. İLE Güçlük. | Fakirlik. )


- MUASIR[Ar.] değil/yerine/= ÇAĞDAŞ

( Aynı yüzyıl içinde olan. )


- MUÂSIR[Ar. < ASR] ile MUHÂSIR[Ar. < HASR]

( Çağdaş. İLE Kuşatan, saran. )

( ... avec ASSIÉGEANT )


- MUÂTTAL[Ar. < ATAL] ile MUATTAR[Ar. < ITR]

( Bırakılmış, tâtil edilmiş. | Kullanılmaz, battal. | Boş, işsiz. İLE Hoş kokulu, ıtırlı. | Ünlü bir lâle. )


- MUÂVENÂT[Ar. < MUÂVENET] ile MUÂVENET[Ar. < AVN | çoğ. MUÂVENÂT]

( Yardımlar, yardım etmeler. İLE Yardım, yardım etme. )


- MUAVİN[Ar.] değil/yerine/= YARDIMCI


- MUAYEDE[Ar.] değil/yerine/= BAYRAMLAŞMA


- MUÂYENE[Ar. < MUÂVENET] ile MUAYYEN/E[Ar. < AYN]

( Gözden geçirme, yoklama. İLE Belirli. | Kararlaştırılan. )


- MUAYYEN[Ar.] değil/yerine/= BELİRLİ

( Belirli, tâyin edilmiş. | Kararlaştırılan. )


- MUAZZAM[Ar.] değil/yerine/= KOCAMAN/KOSKOCA/KOSKOCAMAN


- MUAZZEZ[Ar.] değil/yerine/= SAYILAN, SAYGI DUYULAN/GÖSTERİLEN


- MÜBÂADE/T[Ar. < BU'D] >< MÜBÂALE[Ar.]

( İki kişinin birbirinden uzaklaşması. | Birbirini sevmeyip soğuk ve uzak durma. İLE Cilveleşme, oynaşma. )


- MÜBÂDELE[Ar. < BEDEL | çoğ. MÜBÂDELÂT]/TAKAS/TRAMPA[İt.]/TROK[Fr.] değil/yerine/= DEĞİŞ/DEĞİŞMECE/DEĞİŞ-TOKUŞ


- MÜBÂDELE[Ar. < BEDEL | çoğ. MÜBÂDELÂT] ile MÜBÂDERE[Ar. < BÜDÛR]

( Değiş-tokuş, bir şeyin, başka bir şeyle değiştirilmesi, trampa. | Ulemânın kadılık ve medrese değiştirmeleri.[1654'ten sonra bu söz yerine "mesafe" kullanılmıştır.] İLE Bir iş yapmaya girişme. )


- MÜBÂDİL[Ar. < BEDEL] ile MÜBÂDİR[Ar. < BÜDÛR]

( Başkasının yerine getirilmiş, bir şeye bedel tutulmuş, mübâdele olunmuş. | Türkiye'den gönderilen Rumlar'a karşı Yunanistan'dan gelen Türkler'e verilen bir ad. İLE Bir işe hemen girişen. )


- MUBÂH[Ar. < İBÂHA] ile MÂKUL[Ar. < AKL]

( İşlenmesinde, sevap ya da günah olmayan şey/iş. İLE Akıllıca, akla uygun, akıllıca iş gören, anlayışlı, mantıklı. )


- MUBAH[Ar. < İBÂHA] ile MÜSTAHAK[Ar. < HAKK]

( İşlenmesinde, sevap ya da günah olmayan şey/iş. İLE Karşılığını bulmuş, hak etmiş. )


- MÜBAHASE[Ar.] değil/yerine/= KONUŞMA


- MUBÂHÂT[Ar. < BAHÂ] değil/yerine/= PARLAKLIK, ÖVÜNME, GURURLANMA


- MUBAHHAL[Ar.] ile MUBAHHAR[Ar. < BUHÂR]

( Eli sıkı, cimri, pinti, bahîl. | Tebhîl olunmuş. İLE Buharlaşmış, buhar durumuna geçmiş. | Tütsülenmiş. )


- MÜBÂLÂGA[Ar. < BÜLÛĞ] değil/yerine/= ABARTI


- MÜBÂNE[Ar. < BEDEL] ile MÜBÂREE[Ar. < BER]

( [eskiden] Talâk-ı bâinle boşanmış olan kadınlar. İLE Kadın ve erkeğin, birbirinden alacaklı ve verecekli olmamak üzere nikâhı bozmaları. )


- MÜBAŞERET[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİM

( Bir işe başlama. )


- MÜBAŞİR[Ar.] değil/yerine/= ÇAĞRICI


- MUBAYAA[Ar. < BEY] değil/yerine/= SATIN ALMA


- MÜBÂYENET[Ar.] değil/yerine/= ÇELİŞKİ

( Bir şeyin, kendinden başka bir şey olmaması. )


- MÜBAYENET[Ar.] değil/yerine/= UYUŞMAZLIK


- MÜBDİ'[Ar. < BİD'AT] ile MÜBTÎ'[Ar. < BATÂET] ile MÜBZİ'[Ar. < BIZÂA/BIDÂA]

( Yeni şeyler bulan, söyleyen, îcâd eden, ibdâ eden. | Din işlerinde bid'at ehlinden olan. | Benzeri görülmemiş şiir söyleyen. İLE Ağır hareket eden, ağır davranıp geciken. İLE Kârı tamamen kendine kalmak üzere birine sermaye veren. )


- MÜBDİ'[Ar.] ile MÜBTEDİ'[Ar.]


- MÜBERKA[Ar.] ile MÜBERKAA[Ar.]

( Yüzü peçeyle örtülü, peçeli. İLE Başı beyaz olan kara, dişil koyun, marye. | Türk müziğinin en az altı yüzyıllık bir mürekkep makam. )


- MÜBERRED[Ar. < BERD] ile MÜBERRİD[Ar. < BERD]

( Soğutulmuş, tebrîd olunmuş. İLE Soğutan, soğutucu, tebrîd eden. )


- MÜBEŞŞER[Ar. < BEŞÂRET] ile MÜBEŞŞİR[Ar. < BEŞÂRET | çoğ. MÜBEŞŞİRÎN]

( Kendine müjde verilmiş, tebşîr olunmuş. İLE Müjdeci, muştucu, tebşîr eden. | Dört İncil'i yazanlardan biri. )


- MÜBEYYEN[Ar. < BEYÂN] ile MÜBEYYİN[Ar. < BEYÂN]

( Meydana çıkarılmış, açıkça söylenilmiş, açıklanmış, açıklayan, bildiren, tebeyyün etmiş. İLE Bildiren, açıklayan, meydana koyan. )


- MÜBEZZİR[Ar. < BEZR] ile MÜBEZZİR[Ar. çoğ. MÜBEZZİRÎN]

( Tohum ekecek âlet. İLE Gereksiz, yersiz harcayan, israf eden, tebzîr eden. )


- MÜBEZZİR[Ar. < BEZR] < TOHUM EKECEK ARAÇ


- MÜBÎ'[Ar. < BEY] ile MÜBÎH[Ar.]

( Satılmış şey. İLE İzin veren, ibâha eden. )


- MÜBREZ[Ar. < BÜRÛZ] ile MÜBRİZ[Ar. < BÜRÛZ]

( Gösterilmiş, meydana çıkarılmış, ibrâz olunmuş. İLE Gösteren, meydana çıkaran, ibrâz eden. )


- MÜBŞER[Ar. < BEŞÂRET] ile MÜBŞİR[Ar.]

( Müjdelenmiş, ibşâr olunmuş. İLE Müjdeleyen, ibşâr eden. )


- MÜBTEDÂ'[Ar. < BED] ile MÜBTEDA'/MÜBTEDE[Ar. < BED]

( Başlangıç, baş. | [dilb.] Özne.[ad tümcelerinde] İLE Aslında yok iken yeni çıkmış olan şey. )


- MÜBTEDÎ[Ar. < BED | çoğ. MÜBTEDİÎN, MÜBTEDİYÂN] ile MÜBTEDİ'[Ar. < BED]

( Bir şey öğrenmeye yeni başlayan. Acemi. İLE Yeni bir şey ortaya çıkaran, bir yenilik ortaya koyan. )


- MÜBTELÂ'[Ar. < BEL] ile MÜBTELA[Ar. < BELÂ] ile MÜBTENÂ/MÜBTENÎ[Ar. < BİNÂ]

( Yutulmuş, yenilmiş. İLE Düşkün, bağımlı.[kötü şeylere] | Tutkun, tutulmuş. İLE Kurulu, kurulmuş olan, ibtinâ eden. | Dayanan. )


- MÜBTÎ'[Ar. < BATÂET] ile MÜBTİL[Ar.]

( Ağır hareket eden, ağır davranıp geciken. İLE İptal eden, hükümsüz bırakan, bozan. )


- MÜCÂVEDET[Ar. < CÛD] ile MÜCÂVEZE[Ar.]

( Birine karşı kerem ve ihsân etme. İLE Sınırı aşma. | Bağışlama, göz yumma. )


- MÜCÂVERE[Ar.] ile İCTİMÂ'[Ar.]


- MÜCAZAT[Ar.] değil/yerine/= CEZA VERME

( İşlenen bir suçtan dolayı ceza verme. )


- MÜCBER[Ar. < CEBR] ile MÜCBİR[Ar. < CEBR] ile MÜCEBBİR[Ar. < CEBR]

( Olunmuş, zorlanılmış, zorlanılan, icbâr olunan. İLE Zorlayan, zorlayıcı. İLE Çıkıkçı. )


- MÜCEDDED[Ar.] ile MÜCEDDİD[Ar. < CEDÎD]

( Yenilendirilmiş, yeni, yepyeni, tecdîd olunmuş. İLE Yenileyen, yenileyici, yeni bir şekil ve sûret veren, tecdîd eden. | Dine yeni bir açı katan kişi. )


- MÜCEFFEF[Ar. < CEFF] ile MÜCEFFİF[Ar. < CEFF]

( Kurutulmuş, suyu çekilmiş, nemi kalmamış, kurumuş, tecfîf olunmuş. İLE Kurutucu, tecfîf edici. )


- MÜCEHHEZ[Ar. < CİHÂZ] ile MÜCEHHİZ[Ar. < CİHÂZ]

( Donanmış, donatılmış, hazırlanmış, techîz olunmuş. İLE Donatan, techîz eden. | Armadar. )


- MÜCELLA[Ar.] değil/yerine/= PARLATILMIŞ/PARLAK


- MÜCELLED[Ar. < CİLD] ile MÜCELLİD[Ar. < CİLD | çoğ. MÜCELLİDÎN]

( Ciltlenmiş, teclîd olunmuş. İLE Kitap ciltleyen, ciltçi. )


- MÜCELLED[Ar. < CİLD] ile MÜCEMMED[Ar. < CÜMÜD] ile MÜCENNED[Ar.]

( Ciltlenmiş, teclîd olunmuş. İLE Dondurulmuş. İLE Sıralanmış asker. )


- MÜCELLİT[Ar.] değil/yerine/= CİLTÇİ


- MÜCERREB[Ar. < TECRİBE] ile MÜCERRİB[Ar. < TECRİBE | çoğ. MÜCERRİBÎN]

( Denenmiş, sınanmış, tecrübe edilmiş. İLE Deneyen, sınayan, tecrübe eden. )


- MÜCERRED[Ar. < TECRİBE] ile MÜCERRİD[Ar.]

( Soyulmuş, çıplak, tecrîd edilmiş. | Tek, yalnız. | Karışık ve katışık olmayan. | [dilb./felsefe] Yalın, soyut. | Eski yazıda noktasız harflerle yazılmış manzûme ya da mensûre. | Bekâr. | Yalnız, ancak, fakat. İLE Ayıran, tecrîd eden. | Yalıtkan. )


- MÜCERRED[Ar.] ile TAAZZÜB[Ar. < AZEB] ile TE'EBBÜD[Ar.]

( Tek, yalnız. İLE Evlenmeyip bekâr kalma. İLE Ürküp çekinme. | Evlenmeme. )


- MÜCERREP[Ar.] değil/yerine/= DENENMİŞ, SINANMIŞ


- MÜCESSEM[Ar.] değil/yerine/= BELİRMİŞ OLAN

( Nesne/cisim/madde durumunda olan. | Somut bir varolanda, tam olarak belirmiş olan. )


- MÜCEVHER[Ar.] değil/yerine/= DEĞERLİ NESNE


- MÜCEVHER ile MURASSA[Ar.]

( ... İLE Değerli taşlarla bezenmiş, mücevherle süslenmiş. )


- MÛCÎ[Ar. < VECÂ] ile MÛCİ'[Ar. < VECA]

( Ağrıtan, acıtan. İLE Elem veren. )


- MU'CİB[Ar. < ACEB] ile MÛCİB[Ar. < VÜCÛB] ile MÜCÎB[Ar. < CEVÂB]

( Hayrete/taaccübe düşüren, şaşkınlık veren, icâb eden. İLE Gereken, gerektiren. | Neden, vesîle. İLE Teklifi kabul eden, istenileni yapan, sorulana yanıt veren, icâbet eden. )


- MÛCİBE[Ar.] ile MU'CİBE[Ar.]

( Olumlu. İLE Şaşılacak, taaccüb olunacak. )


- MÜCİDD[Ar. < CİDD] ile MÛCİD[Ar. < VÜCÛD] ile MÜCÎZ[Ar. < İCÂZET] ile MÛCİZ[Ar. < VECZ, VÜCÛZ]

( Çok çalışan. İLE Yeni bir şey oluşturan, icâd eden, vücut veren. | Düşünce ve anlam yaratan. İLE İzin veren, icâzet veren. İLE Kısaltan, îcâz eden. | Kısa, toplu. )


- MU'CİR[Ar.] ile MÛCİR[Ar. < ECR]

( Bir çeşit kadın başörtüsü. İLE Kiraya veren, îcâr eden. )


- MUCÎZ[Ar. < VECZ, VÜCÛZ] ile MU'CÎZ[Ar. < ACZ] ile MÛCİZ[Ar. < VECZ, VÜCÛD]

( İzin/icâzet veren. İLE Başkalarını, bir şey yapmada geri bırakan, acze düşüren. | Kimsenin yapamayacağı yolda olan. İLE Kısaltan, îcâz eden. | Kısa, toplu. )


- MUCİZE[Ar. < ACZ] ile TANSI, TANSUK

( ACİZ BIRAKAN, TANSI, TANSUK, ALLAH'IN EMRİYLE PEYGAMBERLER TARAFINDAN YAPILAN VE HALKI HAYRETTE BIRAKAN HÂRİKULÂDE İŞLER, HAREKETLER, HALLER )


- MUCİZE[Ar.] değil/yerine/= TANSIK


- MÜCMEL[Ar.] değil/yerine/= KISA VE ÖZLÜ

( Özet olarak anlatılmış. )


- MÜCRİM[Ar.] değil/yerine/= SUÇLU


- MÜÇTEHED[Ar. < TECRİBE] ile MÜCTEHİD[Ar. < CEHD]

( İçtihâd olunmuş. İLE Gücü yettiği kadar çalışan. | Âyet ve hadislerin şer'î hükümler çıkaran din allâmesi. )


- MÜCTERÎ[Ar. < İCTİRÂ] ile MÜCTERİN[Ar.]

( Cesâret eden, cür'et eden. İLE Mesleğinde deneyimli, becerikli/mâhir olan. )


- MÜDÂFAA[Ar.]/DEFANS[İng. < DEFENCE] değil/yerine/= SAVUNMA/SAVUNU


- MÜDÂMELE[Ar.] ile MÜDÂMERE[Ar.]

( Yüze gülme, idâre etme. İLE Keder ve sıkıntı ile sabahlama. )


- MÜDÂMÎ[Ar.] ile MÜDÂNÎ[Ar.]

( Durmadan içki içen. İLE Yakın, eş, benzer. )


- MÜDÂRÂ[Fars.] ile MÜDÂMELE[Ar. < DEVÂ]

( Yüze gülme, dost gibi görünme. İLE Yüze gülme, idâre etme. )


- MÜDÂRÂ[Fars.] ile MÜDÂVÂ/T[Ar. < DEVÂ]

( Yüze gülme, dost gibi görünme. İLE Hastaya bakıp ilâç verme, devâ arama. )


- MÜDÂVÂ/T[Ar. < DEVÂ] ile MÜDÂVÎ[Ar. < DEVÂ]

( Hastaya bakıp ilâç verme, devâ arama. İLE İlâç veren, iyileştiren, devâ bulan. )


- MÜDÂVELE[Ar. < DEVLET] ile MÜDÂVERE[Ar. < DEVR]

( Devrettirme, elden ele gezdirme. | Döndürme, çevirme. | Fikir verme, konuşma. İLE Yönetme, döndürme. )


- MÜDÂVEME[Ar. < DEVÂM] ile MÜDÂVİM/E[Ar. < DEVÂM]

( Devam etme, bir yere her zaman gidip gelme. | Bir iş üzerinde aralıksız çalışma. İLE Devam eden, bir iş üzerinde aralıksız çalışan. | Bir yere, sürekli gidip gelen. )


- MÜDÂVÎ[Ar. < DEVÂ] ile MÜDÂVÎM[Ar. < DEVÂM |çoğ. MÜDÂVİMÎN]

( İlâç veren, iyileştiren, devâ bulan. İLE Devam eden, bir iş üzerinde aralıksız çalışan. | Bir yere, sürekli gidip gelen. )


- MÜDÂVİM[Ar.] değil/yerine/= GEDİKLİ


- MÜDDAHAR[Ar. < DUHR] ile MÜDDAHİR[Ar. < DUHR]

( Biriktirilmiş, toplanıp saklanmış. İLE Biriktiren, toplayıp saklayan. )


- MÜDDEÂ[DA'VÂ] ile MÜDDEÎ[Ar. < DA'VÂ]

( İddia olunmuş, iddia edilen/olunan şey. | Dâvâ edilen şey. | Asılsız iddia edilen şey. | Sav, tez. İLE İddia eden, dâvâcı. | Bir yargıda ayak direyen. | İnatçı. )


- MÜDDEÎ[Ar. < DA'VÂ] ile MÜDDÎ[Ar.]

( İddia eden, dâvâcı. | Bir yargıda ayak direyen. | İnatçı. İLE [felsefe] ... [Fr. PROTENSIF] )


- MÜDDEÎ-İ UMÛMÎ[Ar.] değil/yerine/= SAVCI


- MÜDDET[Ar.] ile ZAMAN[Ar.]


- MÜDEBBER/E[Ar. < DÜBÛR] ile MÜDEBBİR[Ar. < DÜBÛR | çoğ. MÜDEBBİRÂN, MÜDEBBİRÎN]

( Düşünce ile hareket edilmiş, tedbîr alınmış. | Özgürlüğü, efendisinin ölümüne bağlı bulunan köle. İLE Tedbir alan, tedbirli, düşünce ile hareket eden, düşünceli. | [eskiden] Kölesinin özgürlüğünü, kendi ölümünden sonraya bırakmış olan. )


- MÜDELLEL[Ar.] değil/yerine/= KANITLANMIŞ/KANITLI


- MÜDENNES[Ar. < DENÂSET] ile MÜDENNİS[Ar. < DENÂSET]

( Kirletilmiş, tednîs edilmiş. İLE Kirleten, tednîs eden. )


- MÜDESSÎ[Ar. < DESÎSE] ile MÜDESSİR[Ar. < DİSÂR]

( Yolunu şaşırtan, baştan çıkaran. İLE Giyinmiş, bir örtüye bürünmüş. | Kur'ân-ı Kerîm'in 74. sûresi olup 56 âyettir. )


- MÜDEVVER[Ar. < DEVR] ile MÜDEVVİR[Ar. < DEVR]

( Döndürülmüş, tedvîr edilmiş. | Yuvarlak, tekerlek, değirmi. | Yeni bilançoya geçirilen hesap. İLE Döndüren, çeviren, tedvîr eden. )


- MÜDEVVER[Ar.] değil/yerine/= YUVARLAK


- MÜDHAL[Ar. < DAHL] ile MÜDHAR[Ar.]

( Girdirilmiş, sokulmuş, idhâl/dâhil edilmiş. İLE Hor, hakir görülmüş, idhâr olunmuş. )


- MÜDHAL[Ar. < DAHL] ile MÜDHİL[Ar.]

( Girdirilmiş, sokulmuş, idhâl/dâhil edilmiş. İLE Hor, hakir görülmüş, idhâr olunmuş. )


- MÜDHİL[Ar. < DAHL] ile MÜDHİR[Ar.]

( Girdiren, sokan, idhâl/dâhil eden. İLE Hor, hakir gören. )


- MÛDİ'[Ar. < VED] ile MUDÎ/E, MUZÎ'[Ar. < ZİYÂ]

( Emânet olarak bırakan/veren, tevdî eden. İLE Kaybeden, zâyi eden. )


- MUDİL[Ar. çoğ. MUDİLÂT] ile MUDİLL[Ar. < DALÂLET]

( Güç, zor, çetin. İLE Doğru yoldan çıkarıp eğri yola saptıran, dalâlete düşüren. )


- MUDİL[Ar.] değil/yerine/= KARMAŞIK, GÜÇ, ÇETİN


- MÜDÎR[Ar. < DEVR | çoğ. MÜDÎRÂN] ile MÜDİRR[Ar. < İDRAR]

( Çeviren, bakan, idâre eden. | İdâre eden anlayan. | İdâre memuru. | Yönetici. | Bölgedeki en büyük memur. İLE İdrar veren/verici. )


- MUDİYY[Ar.] ile ZEHÂB[Ar.]


- MÜDMEC[Ar.] ile MÜDMİC[Ar.]

( İçine sokulmuş, idmâç edilmiş. İLE İçine sokturan, sızdıran, idmâc eden. )


- MÜEBBET[Ar.] değil/yerine/= SONU OLMAYAN, YAŞAM BOYUNCA


- MÜEBBET[Ar.] değil/yerine/= SÜRESİZ


- MÜECCEL[Ar. < ECEL] ile MÜECCİL[Ar. < ECEL]

( İleriye bırakılmış, peşin olmayan, ileride yapılmak üzere zamanı belirtilen, ertelenmiş, te'cîl edilmiş. İLE İleriye bırakan, erteleyen, te'cîl eden. )


- MÜEDDEB[Ar. < EDEB] ile MÜEDDİB[Ar. < EDEB]

( Terbiyeli, edepli, edeplendirilmiş, te'dîb edilmiş. | Okumuş, bilgili. İLE Bilgi ve terbiye veren, edeplendiren, te'dîb eden. )


- MÜEDDEP[Ar.] değil/yerine/= USLU, TERBİYELİ


- MÜEKKED[Ar. < EKKED/VEKKED] ile MÜEKKİD[Ar. < EKKED/VEKKED]

( Sağlamlaştırılmış, te'kîd edilmiş. | Tekrar edilmiş, bir daha haber verilmiş, tenbih edilmiş. İLE Sağlamlaştıran, te'kîd eden. | Tekrar eden, bir daha haber veren, tenbih eden. )


- MÜELLEF[Ar. < ÜLFET] ile MÜELLİF[Ar. < ÜLFET]

( Kitap olarak oluşturulmuş, te'lîf edilmiş. | Yazılmış, toplanmış. | Bir yazı tarzı. | Uyumlu. İLE Kitap yazan, yapıt/eser sahibi. | Uyum gösteren, imtizâc ettiren. )


- MÜELLİF[Ar. < ÜLFET] değil/yerine/= KİTAP YAZAN, YAPIT SAHİBİ


- MÜEMMEN[Ar.] değil/yerine/= SAĞLANMIŞ, GÜVENİLİR


- MÜENNES[Ar.] değil/yerine/= DİŞİL


- MÜESSER[Ar.] ile MÜESSİR[Ar. < ESER]

( Kendine bir şey etki/te'sir etmiş olan. İLE İz bırakan, etki/te'sir eden. | İşleyen, kararını yürüten. | Çok duyumsanan, içe işleyen. | Dokunan, dokunaklı. | Yapıt sahibi. | [kimya] Etken. )


- MÜESSES[Ar. < ESÂS] ile MÜESSİS[Ar. < ESÂS | çoğ. MÜESSİSÎN]

( Kurulmuş, kurulu, te'sîs edilmiş. İLE Kuran, temel atan, te'sîs eden. | Kuran, kurucu. )


- MÜESSES NİZAM[Ar.] değil/yerine/= KURULU/YERLEŞİK DÜZEN


- MÜESSES[Ar.] değil/yerine/= KURULU


- MÜESSESE[Ar.] değil/yerine/= KURULUŞ

( Kurulma işi. | Topluma hizmet, üretim, tüketim vb. amaç ve görevlerle kurulan her şey, tesis. | Yapı, yapılış, bünye. | Kasılma. | Bir sefer kuvvetini oluşturan birliklerin yapısı. )


- MÜESSESE[Ar.] değil/yerine/= KURUM


- MÜESSİF[Ar.] değil/yerine/= ÜZÜCÜ


- MÜESSİR[Ar.] değil/yerine/= ETKİLİ


- MÜESSİS[Ar.] değil/yerine/= KURUCU


- MÜEVVEL[Ar. < TE'VİL] ile MÜEVVİL[Ar. < TE'VİL]

( Başka anlam verilmiş, yorumlanmış, te'vîl edilmiş. İLE Başka anlam veren, başka anlamla açıklayan, yorumlayan, te'vîl eden. | Rüya tâbir eden. )


- MÜEYYED[Ar. < EYD] ile MÜEYYİD[Ar. < EYD]

( Güçlendirilmiş, sağlam, te'yîd edilmiş. | Doğrulanmış. | Yardım gören. İLE Güçlendiren, te'yîd eden. | Doğrulayan. | Yardım eden. )


- MÜEYYİDE[Ar.] değil/yerine/= YAPTIRIM


- MÜFÂHARE[Ar. < EYD] ile MÜFÂHİR[Ar. < EYD]

( Karşılıklı övünme. İLE Övünen, fahr eden. )


- MÜFÂREZE[Ar.] ile MÜFÂRIK[Ar. < FARK] ile MÜFERRAK[Ar. < FARK]

( Bir şeyden kesilip ayrılma. İLE Ayrılan, ayrılmış, müfârakat eden. İLE Ayrılmış, tefrîk edilmiş. )


- MUFASSAL[Ar.] değil/yerine/= AYRINTILI


- MÜFERRES[Ar.] ile MÜFERREŞ[Ar.]

( Farsça'laştırılmış. İLE Döşenmiş, tefrîş edilmiş. )


- MÜFERRÎ'[Ar. < FER] ile MÜFERRİH[Ar. < FERAH]

( Dal budak salan, tefrî eden. İLE İç açan/açıcı, ferahlık veren. )


- MÜFERRİD[Ar. < FERD] ile MÜFERRİT[Ar. < FART]

( Kendini, din işleriyle sınırlandırarak, bir yana çekilip Allah'a ibâdet etmekle meşgul olan. İLE Kısaltan, teksîr eden, tefrît eden. )


- MÜFERRİG[Ar.] ile MÜFERRİK[Ar. < FARK]

( Dolu kabı boşaltan. | Yemeği kurtaran. İLE Kısaltan, taksîr eden. )


- MÜFESSER[Ar. < FESR] ile MÜFESSİR[Ar. < FESR | çoğ. MÜFESSİRÎN]

( Açıklanmış, anlamı ancak açıklama ile anlaşılmış âyet ya da hadîs, tefsîr edilmiş. İLE Açıklayan, kısa şeyi genişletip anlamını ortaya çıkaran. | Kur'ân-ı Kerîm'i yorumlayana din âlimi. )


- MÜFETTEL[Ar. < FETL] ile MÜFERRİK[Ar. < FETİL]

( Fitilleştirilmiş, fitil gibi bükülmüş. İLE Büken, bükücü, teftîl eden. )


- MÜFETTİŞ[Ar.] değil/yerine/= DENETÇİ/DENETMEN


- MÜFETTİŞ[Ar.] değil/yerine/= DENETMEN


- MÜFHİM[Ar. < FAHM] ile MÜFHİŞ[Ar.]

( Ağız açtırmayan, susturan, yıldıran, ifhâm eden. İLE Kötü söz söyleyen. )


- MÜFÎK[Ar. < İFÂKAT] ile MÜFRİG[Ar. < FİRÂG]

( İyileşen hasta, ifâkat bulan. İLE Döken, dökücü, ifrâğ eden. )


- MÜFİT[Ar.] değil/yerine/= YARARLI | ANLATAN


- MÜFLİS[Ar.] değil/yerine/= BATKIN

( Borçlarını ödeyemez duruma düşen, iflas etmiş kişi. )


- MÜFREDAT[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRETİM İZLENCESİ


- MÜFREDAT[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRETKE


- MÜFRET[Ar.] değil/yerine/= TEKİL


- MÜFREZE[Ar. < FERZ] ile MÜFRİZ[Ar.] ile MÜFTERİK[Ar. < FARK]

( Bir askerî birlikten ayrılan kol. İLE Ayıran, ifrâz eden. | Virgül. İLE Ayrılan, iftirâk eden. | Dağılan, perişan olan. )


- MÜFRİD[Ar. < FERD] ile MÜFRİT/E[Ar. < FART]

( Tek başına bırakan. Yalıtıcı/izolatör. İLE Sınırı geçen, ileri vardıran, aşırı, ifrât eden. )


- MÜFRİT[Ar.] değil/yerine/= AŞIRI


- [ne yazık ki]
!MÜFSİT[Ar.]/MÜZEVİR[Ar.] değil/yerine/= ARABOZUCU


- MÜFTERÎ[Ar. < FERİYY] ile MÜFTERİH[Ar. < FERAH]

( İftira atan, kara çalıcı. İLE Şen, zevkli. )


- MÜFTERÎS[Ar. < FERS] ile MÜFTERİS[Ar.] ile MÜFTERİŞ[Ar.]

( Yırtıcı hayvan. İLE Fırsat bulan, fırsat bilen. İLE Secdede, iki kolunu yere koyan. )


- MUGALATA[Ar. < GALAT | çoğ. MUGALATÂT]["ga" uzun okunur] ile MUGALLAT/A[Ar. < GALAT]

( Yanıltmak için, yanıltacak yönde söz söyleme. | Ağız kalabalığı. İLE Yanlış telâffuz edilmiş. )


- MUGALATA[Ar.] değil/yerine/= YANILTMACA

( Yanıltmak için, yanıltacak yolda söz söyleme. | Başkasını yanıltmak için, doğru olmadığı bilinerek yapılan uslamlama ve çıkarsama. )


- MUGANNÎ[Ar. < GINÂ][Fr. CHANTEUR] değil/yerine/= ŞARKICI

( Şarkıcı, hanende. | Hoş öten kuş. )


- MUGAYİR[Ar.] değil/yerine/= AYKIRI / UYMAZ


- MUĞBER[Ar.] değil/yerine/= GÜCENMİŞ/GÜCENİK, KÜSKÜN


- MUĞLAK[Ar.] ile/değil/yerine/>< MUTLAK[Ar.]

( Anlaşılmaz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Salt, saltık, kesinlikle. )


- MUGUZGAK/MUGUZGAQ[Argu] ile SİNEK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Balarısına benzeyen bir sinek. İLE ... )


- MUHABİR[Ar.] değil/yerine/= GAZETECİ


- MUHACCİL[Ar. < HACLET] ile MUHÂCİR[Ar. < HİCRET]

( Utandıran, tahcil eden. İLE Göçmen, göç eden. Bir ülkeden ayrılıp, başka bir ülkeye yerleşen. )


- MUHÂCEZE[Ar.] ile MUACCİZE[Ar. < ACZ]

( Fısıldamak. İLE Sıkıntı verme, bıktırma, usandırma, tâciz etme. | Yapışkanlık, sırnaşıklık. )


- MUHÂCİM[Ar. < HÜCUM] değil/yerine/= SALDIRAN/SALDIRICI


- MUHÂCİR[Ar. < HİCRET] değil/yerine/= GÖÇMEN

( Göçmen, göç eden. | Bir ülkeden kalkıp, bir başka ülkede yerleşen. )


- MUHÂDAA/T[Ar. < HAD] ile MUHÂDÂT[Ar.]

( Aldatma, oyun/hile etme. İLE Hediyeleşmek. )


- MUHADDAB[Ar. < HAD] ile MUHÂTAB[Ar. < HUTBE]

( Boyanmış, tahdîb olunmuş. İLE Kendine söz söylenilen. | İkinci kişi. | Eskiden, Şeyhülislâm tarafından, medresede yetişmiş kişiler arasından seçilen ve huzur derslerine katılan, en çok dört kişiden biri. )


- MUHADDED[Ar.] ile MUHADDED[Ar.]

( Sınırı çizilmiş, sınırlanmış, tahdîd edilmiş. İLE Derisi buruşmuş olan. )


- MUHADDEP[Ar.]/KONVEKS[İng.] değil/yerine/= DIŞBÜKEY


- MUHADDİR/E[Ar. < HADR] ile MUHADDİR[Ar.]

( Uyuşturan, uyuşturucu, tahdîr eden. [Fr. NARCOTIQUE] İLE Kabartan, şişiren. )


- MUHÂDENET[Ar.] ile MUHÂDENET[Ar.]

( Dostluk, yakın arkadaşlık. İLE Barışma, barışık olma. )


- MUHÂDESE[Ar. < HADİS] ile MUHÂDEŞE[Ar.]

( Konuşma. | Birbirine öykü anlatma. İLE Tırmalama. | Zahmet, sıkıntı verme. )


- MUHAFAZA[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= KORUMAK/KORUYUP SAKLAMAK


- MUHAFAZA[Ar.] değil/yerine/= KORUMA/KORUNUM/SAKLAMA


- MUHAFAZAKÂR[Ar., Fars.] değil/yerine/= TUTUCU


- MUHÂFIZ[Ar.] değil/yerine/= KORUYAN/KOLLAYAN

( Birini ya da bir şeyi koruyan, kollayan. | Bir kalenin ya da bir kentin önemli yerlerini korumak, düzeni ve güvenliği sağlamakla görevli komutan. )