
REÇETELERDE
Kılavuz: Türkçe'si Varken... FaRkLaR
Toplam 7658 FaRk bulunmaktadır
Sayfa 27 / 32
- SADEFE[Ar.]/SCALE[İng.]/ÉCAILLE[Fr.] ile PUL
( Balık pulu. )
- ŞÂDÎ[Ar. < ŞEDÂ] ile ŞÂDÎ[Fars.]
( Mahkeme hademesi, mübaşir. | Zamanında, sultan sarayına odun götüren yeniçeri, odun ambarı memuru. | Nağme ile şiir okuyan. | İlimden, edebiyattan payı olan. | Torba oğlanı, Acemi Ocağı neferi. İLE Memnuniyet, sevinçlilik, gönül ferahlığı. )
- ŞAFAK[Ar. < ŞEFAK] değil/yerine/= TAN
( Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık. )
- SAFF[Ar.] ile GUFRÂN[Ar.]
- SAFF[Ar. çoğ. SUFÛF] ile SÂF[Ar.]
( Dizi, sıra. İLE Sade, arı, katıksız. | Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen. )
- SAFHA[Ar.]/MERHALE[Ar. < RİHLET]/FAZ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= EVRE/AŞAMA
( Bir olayda, birbiri ardınca görülen ve/ya da beliren, gelişen değişik durumların her biri. | Menzil, konak, aşama. | İki menzil, konak arası. | Bir günlük yol. )
- ŞÂFİ'[Ar. < ŞEFÂAT] ile ŞÂFÎ[Ar. < ŞİFÂ] ile ŞÂFİÎ[Ar.] ile ŞÂFİÎ[Ar.]
( Şefaat eden, hatalı kişinin affı için araya girip yalvaran. İLE Hastayı iyi eden, şifa veren. | Yeter görünen, kifâyet eden. İLE İmam-ı Şâfiî mezhebinden olan kişi. İLE Dört mezhepten birinin imamı olan kişi. [İdris][Hicrî: 150 - 204] )
- SÂFİL[Ar.] ile SÂFİL[Ar.]
( Aşağı, alçak. İLE Çökelek, tortu. )
- SÂFİR[Ar. < SEFER | çoğ. SÜFFÂR] ile SAFÎR[Ar.]
( Yola çıkmaya hazır, yolcu. | Yazıcı, kâtip. İLE Islık. | İnce, güzel ses. | Islığımsı ses. | Gök yakut. )
- SAFRAN[Ar. < ZAFERÂN] ile ASPUR[Ar. < USFUR]
( Süsengillerden, baharda çiçek açan, 20-30 santimetre boyunda, soğanlı bir kültür bitkisi. | Bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, bazı yiyecek ve içeceklere tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz. İLE Yalancı safran. )
( CROCUS SATIVUS cum ... )
- SAFRAN[Ar.] ile HİNTSAFRANI/ZERDEÇAL[Fars.]
( Süsengillerden, baharda ççek açan, küçük bir bitki. | Bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, bazı yiyecek ve içeceklerde tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz. İLE Zencefilgillerden, köksaplarından safranı andıran, boyalı bir madde çıkarılan, yaprakları sivri uclu, çiçekleri sarı renkte bir bitki. )
( CROCUS cum CARCUMA LONGA )
- SÂF/SAFF[Ar. çoğ. SUFÛF] ile SÂF/SÂFÎ[Ar. < SAFÂ, SAFVET] ile SAFH[Ar.]
( Dizi, sıra, camide cemaatin sırası. İLE Temiz, katkısız, karışık olmayan, halis. | Bön, kolay aldanabilen, kurnazlığa aklı ermeyen. İLE Yüz çevirme. | Affetme, suç bağışlama.[AFV] )
- SAFV[Ar.] ile SAFVET[Ar.]
- SAĞALTIM/TEDAVİ[Ar.]:
AYAKTA ile/ve/||/<>/> YATARAK
- SAĞÎR/SAGİR[Ar.] ile/değil/||/<>/> SAĞIR[Ar.]
( Küçük, ufak. | Ergenlik çağına gelmemiş, bülûğa ermemiş, velî ya da vasîye muhtaç çocuk. | Ayırt edemeyen. | Zelil ve aşağılık kişi. İLE/DEĞİL/||/<>/> Duymayan. )
- SAH/SAHÂ[Ar.] ile SAH/SAHH[Ar. < SIHHAT]
( Cömertlik, elaçıklığı. İLE "doğrudur, yanlışsızdır" anlamına, resmî yazılara konulan bir işaret. )
- SAH[Ar.] ile/değil/yerine İMLEÇ
( Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan im. )
- SÂHA[Ar.]/SEKTÖR[Fr.] ile BÖLÜM/KESİM/ALAN
( SECTOR vs. ZONE/AREA )
- SAHÂ'[Ar.] ile SÂHA[Ar. çoğ. SÂH, SÂHÂT]
( Cömertlik, elaçıklığı. İLE Alan, meydan, avlu. )
- ŞAHAB/ŞİHÂB[Ar.]/METEOR(İT) değil/yerine/= GÖKTAŞI
( Havayuvarı içinde oluşan sıcaklık değişmeleri, yel, yıldırım, yağmur, dolu gibi olaylara verilen ad. | Akanyıldız. )
- SAHAN[Ar.] değil/yerine/= TENCERE
- ŞAHAP[Ar. < ŞİHÂB] değil/yerine/= AĞMA/AKAN YILDIZ
- SAHARÎ[Ar.] ile SAHÂRÎ[Ar. < SAHRÂ]
( Kaya ile ilgili, kaya cinsinden. İLE Çöller, sahrâlar, kırlar. )
- SAHÂVET[Ar.] değil/yerine/= EL AÇIKLIĞI
( CÖMERTLİK, EL AÇIKLIĞI )
- SAHB[Ar.] ile SAHB[Ar. < SÂHİB]
( Gürültü, patırtı etme. İLE Yakın dostlar, sahipler. )
- ŞAHESER[Ar.] değil/yerine/= BAŞYAPIT
- SAHÎ[Ar.] ile SÂHÎ[Ar. < SEHV]
( Cömert, eliaçık. İLE Yanılan, hata işleyen. )
- SÂHİB[Ar.] ile KARÎN[Ar.]
- SAHİCİ ile/ve/||/<>/< SAHİH[Ar. < SIHHAT]
( Sahte olmayan, gerçek, yapma karşıtı. İLE/VE/||/<>/< Sağlıklı olmak, gerçek olmak. )
- ŞÂHİD[Ar.] ile HÂZIR[Ar.]
- ŞÂHİD[Ar.] ile MÜŞÂHİD[Ar.]
- ŞÂHİD[Ar. < ŞEHÂDET | çoğ. ŞEVÂHİD] ile ŞÂHİD[Fars.]
( Tanık. | Senet yerine geçecek biçimde büyük bir yapıttan ya da kişiden alınan örnek. İLE Sevgili. | Güzel. )
- SAHÎFE[Ar.] ile DEFTER[Ar.]
- SAHİFE[Ar.] değil/yerine/= YAPRAK
- SAHİH[Ar.]["SAİH" değil!] değil/yerine/= DOĞRU
- SAHÎK[Ar.] ile SÂHİK[Ar.]
( Uzak. | Çok karışık anlaşılmaz söz. İLE Ezip döven. )
- ŞÂHİKA[Ar.] ile FERİŞTAH[Fars. FİRİŞTE]
( Doruk, zirve. | En üst derece. İLE En iyi, en üstün. )
- SAHİL[Ar.] değil/yerine/= KIYI/YAKA/YALI
- SÂHİL[Ar.] ile SAHÎL[Ar.] ile SÂHİL[Ar.]
( Kişneyici, kişneyen. İLE At kişnemesi. İLE Deniz/ırmak/göl kenarı, kıyı, yalı. )
- SAHÎN[Ar. < SUHÛNET] ile SAHÎN[Ar. < SİHAN]
( Sıcak, kızgın, ısınmış. İLE Kalın. | Sık. | Katı, pek. )
- SAHIN/SAHN[Ar.] değil/yerine/= NAMAZ KILMA YERİ
- SAHİP/MÂLİK[Ar.] değil/yerine/= İYE
- SÂHİR[Ar. < SİHR] ile SÂHİR[Ar. < SEHER] ile SÂHİR[Ar. < SAHR]
( Büyücü. | Büyüleyici etki yaratan güzel. İLE Gece uyumayan, uykusuz. İLE Maskaralık eden. )
- SAHÎRE[Ar.] ile SÂHİRE[Ar. çoğ. SÂHİRÂT, SEVÂHİR]
( Yeryüzü. İLE Büyücü. )
- ŞAHIS[Ar.] değil/yerine/= KİŞİ/BİREY
- ŞAHIS[Ar. ŞAHS] ile ŞÂHIS
( Kimse, kişi. İLE Sırık. )
- ŞÂHİT/ŞÂHİD[Ar.]["ŞAİT" değil!] değil/yerine/= TANIK
- SAHN[Ar.] ile SAHN[Ar.] ile SAHN[Ar.]
( Sıcaklık, hararet. İLE Avlu. | Evin ortasındaki açıklık. | Oyuk, boşluk, boş yer. | Orta, meydan, aralık; cami ve medreselerde toplanmaya yönelik üstü kubbeli, örtülü yer. | Büyük kâse. | Sahan. | Sahne. | Zil. | Kulağın dış boşluğu. İLE Kırma. )
- SAHNÂN/SAHANÂN/SUHNÂN[Ar.] ile SAHNÂN[Ar.]
( Sıcak gün. | Sıcak, kızgın. İLE Çifte zil. )
- SAHNE[Ar. < Yun.] ile/ve/||/<> PARTER[Fr.]
( ... İLE/VE/||/<> Tiyatro, sinema gibi yerlerde, sahnenin bulunduğu ilk kata ve burada bulunan koltuklara verilen ad. )
- SAHNE[Ar. < Yun.] değil/yerine/= KÖRÜNÇ/GÖRÜNÇ, SEKİ
- SAHR[Ar.] ile SAHR/SUHÛR[Ar. < SAHRE]
( Kaya. İLE Büyük taşlar, kayalar, maden kütleleri. )
- SAHRA[Ar.] değil/yerine/= ÇÖL
- SAHRA[Ar.] değil/yerine/= KIR | ÇÖL
- ŞAHS[Ar.] ile ÂL[Ar.]
- ŞAHS[Ar.] ile CÜSSE[Ar.]
- ŞAHS[Ar.] ile ŞEBAH[Ar.]
- ŞAHS[Ar.] ile TALEL[Ar.]
- ŞAHSEN[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL OLARAK
- ŞAHSÎ[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL
- SAHÛR[Ar.] ile SAHÛR[Ar. < SİHR] ile SÂHÛR[Ar. < SAHRE] ile SÂÛR[Ar. < SA'R]
( Temcit yemeği, sahur. İLE Gece uyanıklığı, uykusuzluk. | Ay ağılı. İLE Dünyanın aya düşen, ay tutulmasını oluşturan gölgesi. İLE Ocak, fırın. )
- SÂİB[Ar.] ile SÂİB[Ar. < SEVÂB] ile SÂİB[Ar. < SE'B] ile SAİB[Ar.] ile SAHİB[Ar.]
( Bir yerle, bir şeyle ilişiği olmayan. İLE Yanlışsız, doğru, yanlışlık yapmayan. | Amaca, hedefe uygun. | Hedefe doğru ulaşan. İLE Yağmur getiren bora[İt. < Yun.][: genellikle arkasından yağmur getiren sert ve geçici rüzgâr/yel.]. İLE Çarmıha germek. İLE Sahip[mâlik]. | Bir vasfı olan[hâiz]. | Koruyan[hâmî]. | Bir iş yapmış olan. | Sürekli sohbette bulunan. | Hak yolunu göstermek isteyen mürşid. )
- SÂİBE[Ar.] ile SÂİBE[Ar. < SEVÂB]
( Başıboş bırakılmış hayvan, dişil deve. İLE Saib'in dişili/müennesi. )
- SÂİD[Ar. < SUÛD] ile SÂİD[Ar. çoğ. SEVÂİD] ile SAÎD[Ar. < SUÛD]
( Yukarı çıkan, yükselen, kalkan/kalkıcı. | Ön kol. | Pestten tize doğru giden çıkıcı dizi.[>< NÂZİL(İNİCİ): Tizden peste doğru] İLE Kolun dirsekle bilek arasındaki bölümü. İLE Yüksek. | Yukarı çıkan. )
- SÂİK[Ar. < SÂKA] ile SÂİK[Ar. < SEVK]
( Ardçı.[askeriyede] İLE Götüren, sevk eden. | Süren/sürücü. | Güdü.[MOTIVATION(İng.), MOTIF(Fr.)] )
- SAİKA[Ar.] değil/yerine/= YILDIRIM | NEDEN
- SÂİL[Ar. < SAVLET] ile SÂİL[Ar. < SUÂL]
( Saldırıcı/saldıran. İLE Soran, suâl eden. | Dilenci. | Akıcı/akan.[< SEYELÂN] )
- ŞAİR[Ar.]/POET[İng.] değil/yerine/= OZAN
- SAİR[Ar.] değil/yerine/= BAŞKA, ÖTEKİ
- ŞAİR[Ar.] değil/yerine/= OZAN
( Şiir söyleyen ya da yazan kişi. | Hayal gücü geniş olan, duyarlı, duygulu kişi. )
( )
- SAÎR[Ar.] ile SÂİR[Ar. < SEYR] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R]
( Ateş, alevli ateş. | Tamu, cehennem. İLE Harekette olan, yürüyen, seyir eden. | Bir şeyden kalan başka şey. | Geçen, dolaşan. | Başka, öteki/diğer, gayri. İLE Ozan, şiir yazan/yazarı. )
- ŞAÎR[Ar.] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R | çoğ. ŞÂİRÂN, ŞUARÂ]
( Arpa. İLE Şair, ozan. )
- ŞAİRÂNE[Ar.]/POETIC[İng.] değil/yerine/= OZANCA
- ŞÂÎRE[Ar. çoğ. ŞÂİRÂT, ŞEVÂİR] ile ŞAÎRE[Ar.]
( Bayan şair. İLE Arpa danesi, tek bir arpa. | Arpacık.[çoğ. ŞAÂYİR][Fr. ORGELET] )
- SÂİRFİLMENÂM[Ar.]/SOMNAMBULE[Fr.] değil UYURGEZER
- SÂK[Ar. çoğ. SİKAN, SÛK] ile SAK/SAKK[Ar. çoğ. SİKÂK, SUKÛK]
( Baldır, incik. | [botanikte] Sap. | [geom.] Kenar. İLE Şer'î mahkemeden verilen îlâm, berat, kadı hücceti ve bunun gibi yazılardaki tabirler, deyimler. | Vesîkalar. )
- SAK ile SAK[Ar.]
( Uyanık, gözü açık. | Uykusu hafif. İLE Sap. )
- ŞAK ile ŞAKK[Ar.]
( Eni geniş bir şeyle vurulduğunda çıkan ses. İLE Yarma, yarılma. | Yarık, çatlak. )
- SÂKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile ...
( Su taşıyan, sucu. )
- ŞAKA YAPMAK değil/yerine LÂTÎFE[Ar.]/ESPRİ[Fr., Lat.] YAPMAK
( Kişiye yönelik. DEĞİL/YERİNE Duruma, olguya, kavrama yönelik. )
( Aradaki ilişki ne kadar yakın olursa olsun, hangi şakanın kimi, ne kadar etkileyeceği, rahatsız edebileceği bilinmez! )
( Aşağılama. DEĞİL/YERİNE Yüceltme. )
- SA'KA[Ar.] ile SÂKA/SAKKÂ[Ar. < SEVK | çoğ. SÂİK] ile SAKA[Ar.] ile ŞAKA[Ar.]
( Bayılma, baygınlık, kendinden geçme durumlarına yol açan bir hastalık. İLE Ardçılar, ordunun gerisinde bulunan askerler. | Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan. | Kırsal bölgelerde sulama işlerini düzenleyen ve denetleyen kişi. İLE Kuş. )
- SAKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile SAKA ile SAKA (TÜRKLERİ)
( Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kişi. İLE Serçegillerden, başında ve boynunda, kırmızı, sarı tüyler bulunan ve hoş öten bir kuş. İLE ... )
( ... cum CARDUELIS CARDUELIS )
- SAKAM[Ar. çoğ. ESKAM] ile SAKAM[Ar. çoğ. ESKAM]["ka" uzun okunur]
( Hastalık, illet. İLE Hastalık, illet. )
- SAKAR[Ar.] ile SAKAR[Ar.]
( Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma. | Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan. İLE Tamu, cehennem.[Fars. DÛZAH] )
- SAKAT[Ar.] değil/yerine/= ÇOLAK/SÖKEL
- SAKAT/ALÎL[Ar.] ile TOPAL
( ... İLE Yürürken, sağa sola bükülüp yuvarlanır gibi devinme nedeniyle verilen ad. )
( CRIPPLE/DISABLED vs. LAME )
- SAKATLANMAK[Ar.] değil/yerine/= ÇOLMAK
- SAKÎ[Ar.] ile SÂKÎ[Ar. < SAKY | çoğ. SUKAT]
( Kırağı, çiy.[Fars. JÂLE, ŞEBNEM, BEŞG, BEŞM | Yun. DROSOSTALIDA] İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | İnsana/kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )
- ŞÂKÎ[Ar. < ŞİKÂYET] ile ŞAKÎ[Ar. < ŞEKÂVET]
( Şikâyetçi, şikâyet eden. İLE Bahtsız, kötü hareketli, haylaz, habîs. | Yol kesen, haydut. )
- SAKİL[Ar.]["SAKİR" değil!] değil/yerine/= AĞIR | KABA
( Ağır. | Sıkıntı veren, sıkıntılı. | Çirkin, kaba. | Türk müziğinde bir usûl. )
- SAKÎM[Ar. < SAKAMET] değil/yerine/= BOZUK/YANLIŞ/EKSİK
( Hasta, hastalıklı. | Yanlış. | Rivâyeti doğru, sağlam olmayan hadîs. )
- SAKİNLEŞMEK[Ar.] değil/yerine/= DİNGİNLEŞMEK/DURGUNLAŞMAK/DURULMAK/YATIŞMAK
- SAKİN/MUKİM/MÜTEMEKKİN[Ar.] değil/yerine/= OTURAN/OTURGAN/YERLEŞİK
- [Ar.] ŞAKIRRÂK/ŞIKIRRÂK ile ŞAKRAK
- SAKIT[Ar.] ile Sakıt
( Düşen, düşmüş. | Hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş. | Düşük. İLE Merih, Mars. )
- SAKIZ ile/ve MERİNOS[Fr. < İsp. < Ar.]
( Tüyleri uzun koyun. İLE/VE En nitelikli tüylülerden olan koyun. )
( OVIS ARIES HISPANICA )
- ŞAKK[Ar.] ile FALK[Ar.]
- ŞAKK[Ar. çoğ. ŞÜKUK] ile ŞÂKK[Ar. < MEŞAKKAT]
( Yarma, yarılma, çatlama, yırtma, paralama, kırma. | Yarık, çatlak. İLE Eziyetli, zahmetli. )
- ŞAKK-I GALSAMÎ[Ar.] ile ...
( Solungaç yarığı. )
- ŞÂKÜL[Ar.] değil/yerine/= ÇEKÜL
( Ucuna, küçük bir ağırlık bağlanmış iple oluşturulan, yer çekiminin doğrultusunu belirtmek için sarkıtılarak kullanılan bir araç. )
- ŞÂKÛLÎ[Ar.] ile ŞÂKÛLÎ[Ar.]
( Çekülle ilgili. İLE [matematik] Düşey. )
- ŞAL ile LAHURİ[Ar. Batı Pakistan'da, Lahor kentinin adından]
( ... İLE Lahor'da yapılan, bir tür şal, Lahor şalı. )
- SAL'[Ar.] ile SÂL[Ar.]
( Baş tepesinin dazlaklığı/kılsızlığı. İLE Yıl/sene. )
- SALÂ'[Ar.] ile SALÂH[Ar.]
( Cuma namazına ve bazı yerlerde cenazeye çağırmak için minarelerde okunan salavat. | Meydan okuma, "kendine güvenen varsa çıksın!" diyerek bağırma. | Bir mahalle çocuklarının, başka bir mahalle çocuklarıyla taş kavgalarına çıkmaları. | Mevlevîlerde, "can"ları namaza/mukabeleye/yemeğe çağırma. İLE Düzelme, iyileşme, iyilik. | Rahatlık, barış. | Dine olan bağlılık. )
- SALÂBET[Ar.] ile KASVET[Ar.]
- SALÂBET[Ar. < SULB] değil/yerine/= KATILIK/SAĞLAMLIK
( Peklik, katılık, sağlamlık. | Manevi kuvvet, dayanma. )
- SALÂHİYET[Ar.] değil/yerine/= YETKİ
( YETKİ, BİR İŞE KARIŞMAYA YA DA GÖREV GEREĞİ BİR İŞ YAPMAYA, BİR HAREKETTE BULUNMAYA HAKLI OLMA | BİR DÂVÂYA BAKABİLME )
- SALEP[Ar.] ile SA'LEB[Ar. çoğ. SAÂLİB]
( Salepgillerin örnek bitkisi, orkide. [Lat. ORCHIS] | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli süt ya da su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Tilki. )
- SALEP[Ar.] ile VANİLYA[İsp.]
( Salepgillerin örnek bitkisi. | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden, dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Salepgillerden, çiçekleri beyaz, kokulu, tırmanıcı küçük bir bitki. | Bu bitkinin, tatlılara hoş koku vermesi için kullanılan meyvesi. )
(
Vanilya )
( ORCHIS cum VANILIA PLANIFOLIA )
- SALÎB[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLİB[Ar. < SELB]
( Haç. [Fars. ÇELİPÂ] İLE Kapıp götüren, alan, alıp yok eden. | Olumsuzlaştıran/menfîleştiren. | İnkâr eden. )
- SÂLİM[Ar.] değil/yerine/= ESEN, SAĞLAM
- SALTA[İt.] ile SETRE[Ar.]
( Yakasız, iliksiz, kolları bolca, bir tür kısa ceket. İLE Düz yakalı, önü ilikli bir tür uzun ceket. )
- SÂLÛS[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLÛS[Ar.]
( Teslîs. [fels. TRIVIUM] İLE İkiyüzlü/riyâkâr. )
- SALYA[Ar. < Yun.]/RÎK[Ar.] ile TÜKÜRÜK
( Ağızdan sızan tükürük. İLE Tükürük bezlerinin, ağza akan salgısı. )
( MEL'UB: Salyalı ağız. )
( SALIVA vs. SPITTLE )
- ŞÂM[Ar. < ŞÂME] ile ŞÂM[Fars.]
( [gövdede] Benler. İLE Akşam. )
- SAMAN[Ar.] ile SÂMÂN[Ar.] ile Sâmân[Ar.]
( Türlü ekinlerin, taneleri ayrıldıktan sonra kalan sapları ve daha çok bunların harmanda parçalanmışı. İLE Servet, zenginlik. | Rahat, dinçlik. | Düzen. | Kudret, iktidar. İLE Sâmânî devletinin kurucusu. )
- SAMÂNÎ[Ar.] ile Sâmânî[Ar., Fars. çoğ. SÂMÂNİYÂN]
( Saman renginde, açık sarı. İLE Sâmânî devletinden olan. )
- ŞÂME[Ar. çoğ. ŞÂM, ŞÂMÂT] ile ŞÂME[Ar.]
( [gövdede] Ben. İLE Akşam. )
- SAMED[Ar.] ile SEYYİD[Ar.]
- SÂMÎ[Ar. < SÜMÜVV] ile SÂMÎ[Ar.] ile SÂMİ'[Ar. < SEM | çoğ. SÂMİÎN, SÂMİÛN] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmi[Ar.] ile SÂMİH[Ar.]
( Yüksek, yüce.[Sadrâzamla ilgili olan ve o makamdan çıkan işler için kullanılırdı] | Ünlü/şöhretli. İLE Katılık, sertlik, kuruluk. İLE Duyan/işiten. | Dinleyen/dinleyici. İLE Sâm soyundan olan. İLE Asurca, İbranice, Habeşçe gibi dilleri konuşan çeşitli kavimlerinin toplandığı kol. | Bu koldan olan. İLE XVIII. yüzyılda yaşamış, Osmanlı şairlerindendir.[Arpa Emîni Zâde adıyla ünlüdür.] İLE Eliaçık/cömert. )
- SÂMİ'[Ar.] ile ÂLİM[Ar.]
- SÂMİN[Ar.] ile SÂMİN[Ar.]
( Yağlı, semiz. İLE Sekizinci. )
- SÂMİR[Ar.] ile SÂMİR[Ar.]
( Gece toplantıları. İLE Meyveli, meyve tutmuş. )
- ŞAN[Ar.] ile ŞAN[Fr. < CHANT]
( Ün. | Gösteriş, gösterişlilik. İLE İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi. | Ünleme, ses çıkarma eğitimi. )
- SANAT ESERİ[Ar.] değil/yerine/= ESİNÇ YAPITI
- SANAT[Ar. < SUN] ile ...
( Yapmak, üretmek. | İlâhî olarak üretilmiş olan. )
- SANAT ile/ve/||/<> İNCELİK/RİKKAT[Ar.]
- SAN'AT[Ar. çoğ. SAN'ÂT] ile SAN'ÂT[Ar. < SAN'ÂT]
( Sanat, ustalık, hüner, mârifet. | Bir şeyi güzel yapmak, bir şeyin güzel, beğenilir olması için uygulanan kurallar. İLE Sanatlar, ustalıklar, hünerler. )
- SAN'AT-GER[Ar.] ile SAN'AT-KÂR[Ar.]
( Sanatçı. | Esnaf. İLE Sanatçı, usta. )
- SANATKÂR[Ar.]/ARTİST[İng.] değil/yerine/= ESİNÇÇİ
- SANDAL[Ar.] ile SANDAL[Ar.] ile SANDAL(ET)[Fr. < Yun.]
( Sandalgillerden, kerestesi sert ve kokulu bir ağaç. İLE İnsan taşıyacak biçimde yapılmış, kürekle sürülen deniz teknesi. İLE Sadece tabanı bulunan, ayağa kordon ve kayışla bağlanan, açık ayakkabı. )
( ARBUTUS ANDRACHNE / SANTALUM ALBUM cum ... )
- SANDALYE[Ar.] değil/yerine/= OTURAK
- SANDALYE[Ar. < SANDALİYE] değil/yerine/= OTURGA
- [Ar.] SANDIK ile SANDUKA
( İçine türlü şeyler konulan, tahtadan, dört köşe, kapaklı ev eşyası. | Bir kurumda, para alınıp verilen yer. | Banka. | Yapılarda, kum, çakıl gibi şeyleri ölçmek için kullanılan, üstü ve altı açık, dört köşeli tahtadan ölçü. | Mahalle tulumbacılarının, omuzda taşıdıkları, sandık biçimi tulumba. İLE Mezarın üzerine yerleştirilmiş, tabut büyüklüğünde tahta ya da mermer sandık. )
- SANÎ'[Ar. < SUN] ile SÂNÎ[Ar. < SENY] ile SÂNİ'[Ar. < SUN] ile SÂNİH/A[Ar. < SÜNÛH]
( Görülen iş. İLE İkinci. İLE Yapan/yapıcı, işleyen. | Yaradan, sanat yapıtı olarak meydana getiren. | Allah. | [tüzel] İstisna akdinin borçlusu. İLE Zihin ve düşüncede oluşan, zihne/düşünceye doğan. )
- SANI/ZAN/ZEHAB[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<> KANI/KANAAT
( Sahibi olunan düşüncenin/yorumun üzerine yargıda bulunum ve bu sürecin ilk durumu/sonucu. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Bir durum/olgu üzerine düşünce/yorum sahibi olmak. )
( Gerçeği bulmak istiyorsak, kanılarımıza asılmamalıyız. )
( To find truth, we must not cling to our convictions. )
( [not] SURMISE vs./and/but/||/<> OPINION
OPINION instead of SURMISE )
- SANİHA[Ar.] değil/yerine/= DOĞAÇLIK/DOĞUNÇLUK
- ŞAP ile ŞAP[Ar. < ŞABB]/ALÜN[Fr.] ile ŞAP
( İstekle öperken çıkan ses. | Birden yere düşme ya da çarpma sırasında çıkan ses. İLE Alüminyum ve potasyum sülfatından ya da amonyum alüminyum sülfatından oluşan, sıcak suda eriyen, tadı buruk, antiseptik bir madde. İLE İnce kum ve çimentoyla yapılan düzgün döşeme sıvası. )
- SAR'/SAR'A[Ar.] ile SÂR[Ar.] ile -SÂR[Ar.]
( Tutarık, tutarak, bayıltıcı bir sinir/beyin hastalığı. İLE Öc, intikam. İLE "yer" bildirerek birleşik sözcükler yapar.[ÇEŞME-SÂR: Çeşmeleri çok olan yer. | KÜH-SÂR: Dağlık yer.] )
- SAR'/SAR'A[Ar.]/TUTARAK/TUTARIK/TUTARGA/YİLBİK[Ar.] ile SÂRÂ[Ar.]
( Tutarık, tutarak, bayıltıcı bir sinir/beyin hastalığı. İLE Katkısız, hâlis. )
- ŞARAP[Ar.]/MEY[Fars.] değil/yerine/= ÇAKIR/SÜÇİK
- ŞARAP[Ar. < ŞERÂB]/MÜDÂME/MEY[Fars.] ile/değil HAMR
- SARAY ile/||/<> KASR[Ar.]
( ... İLE/||/<> Küçük saray[sarayın bir küçüğü], köşk. )
- SARF-I NAZAR[Ar.] değil/yerine/= SAYILMASA DA, VAZGEÇİLSE DE
- SAR'Î ile SARÎ' ile SÂRÎ[Ar. < SİRÂYET] ile SÂRÎ[Fars.] ile SARÎH[Ar. < SARÂHAT]
( Sar'a hastalığı ile ilgili. | Sar'alı. İLE Yere yığılmış sar'alı kişi. İLE Bulaşan/bulaşıcı. [İng. CONTAGIOUS, Fr. CONTAGIEUX] İLE Sürücü, süren. İLE Açık, meydanda. | Belirli. | Saf, halis. | Safkan Arap atı. )
- SARMA ile SARMAL/YILANKAVİ/HELİSEL/HELEZONİ[Ar., Yun.] ile SARMAN ile SARMAŞAN/SARILGAN ile SARMAŞIK
( Sarma eylemi. | Saran, içine alan şey. | Yaprak ya da başka şeylerle, içlik malzeme konup sarılarak yapılan yemek. | Güreşçinin, kendi ayağını, arkasında bulunan rakibin ayağının iç tarafına sokup dolaması. | Sarılarak yapılan. İLE Sarmal biçiminde olan. İLE Azman, iri. | Sarı tüylü kedi. İLE Sarılgan. İLE Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan, küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. )
- SARMAŞIK ile BAĞBOĞAN/KÜSKÜT[< Fr. < Ar.]
( ... İLE Çitsarmaşığıgillerden, ince, uzun ipliksi saplarıyla, asma, baklagiller ve kimi meyve ağaçlarına sarılarak onları sömüren, klorofilsiz bir asalak bitki, şeytansaçı, cinsaçı. )
( ... cum CUSCUTA )
- ŞÂT[Ar.] ile ŞAT/ŞATT[Ar. çoğ. ŞUTÛT] ile ŞATH[Ar.] ile ŞAT[Fr. CHATTE]
( Koyun. İLE Büyük ırmak. İLE Ciddi bir hissi ya da düşünceyi mizahî bir edayla anlatan şiir. İLE Sığ sularda, ağır yükleri taşımak için kullanılan, altı düz, bir çeşit tekne. )
- SATHEN[Ar.] ile SATHÎ[Ar.]
( Dıştan, dış yüzden. İLE Dış yüzeyle ilgili. | [matematikte] Yüzeysel. [İng. SUPERFICIAL, Fr. SUPERFICIEL] | Üstünkörü. )
- SATHÎ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEYSEL/GELİŞİGÜZEL/ÜSTÜNKÖRÜ
- ŞATHİYE[Ar.] ile ŞÂTIİYE[Ar.]
( Ciddi bir düşünceyi, konuyu, şaka ve alay yollu anlatmak için yazılmış deyişler. İLE Uzunbacaklılar.[Fr. ECHASSIERS] )
- SATI ile SATIH[Ar.]
( Satmak, satış. İLE Yüz, yüzey. )
- SATIH/SATHİ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEY/SEL
- ŞÂTIİYE[Ar.]/ÉCHASSIERS[Fr.] ile ...
( Uzunbacaklılar. )
- ŞÂTIR[Ar. < ŞETÂRET | çoğ. ŞUTTÂR] ile ŞÂTR[Fars.]
( Neşeli, zevkli, şen, şenlik. | Büyük bir kişinin atı yanında gitmekle görevli ağa. | Tören ve alaylarda, sultanın, vezirin yanında yürüyen görevliler. İLE Yarı, yarım. | Bölüm, parça, kısım. | Dize/mısra. )
- SATIR[Ar.] değil/yerine/= DİZEK/ÇİZEK
- SATIR[Ar.] değil/yerine/= KINRAK
- SATVET[Ar.] değil/yerine/= (ZORLU/SİNDİRİCİ) GÜÇ
- SAVÂB[Ar.] ile SEVÂB[Ar.] ile SEVVÂB[Ar.] ile SAVB[Ar.]
( Doğruluk, dürüstlük. Doğru hareket/davranış/düşünce. | Doğru, dürüst. İLE Ödüllendirilen hareket/davranış/tutum. | Hayırlı hareket, hayır işleme. İLE Elbiseci. İLE Yön/cihet, taraf. )
- SA'VE[Ar. çoğ. SA'VÂT, SIÂ] ile ...
( Kuyruk sallayan kuş. )
- ŞAVK/ŞEVK[Ar.] değil/yerine/= IŞIK
- SAVLET/HAMLE[Ar.] değil/yerine/= ATILIM
- SAVT[Ar.] ile KELÂM[Ar.]
- SAVT[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAMT[Ar.]
( Ses, sadâ[insan sesi], selen. | Bağırma, haykırma, çığlık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Susmak. )
- SAVT[Ar.] ile SAVT[Ar.] ile ŞAVT[Ar.]
( Ses, sadâ[insan sesi], selen. | Bağırma, haykırma, çığlık. İLE Kamçı, kırbaç. İLE Tavafta, her dönüşün adı. )
- SAVT[Ar.] ile SIYÂH[Ar.]
- SAY[Ar.] değil/yerine/= ÇALIŞMA/EMEK
- SAYFİYE[Ar.] değil/yerine/= YAZLIK
- SAYGI/İHTİRAM[Ar.] ile OTORİTE
( Özsaygı ile. İLE Bilgi ile. )
- SAYGI ile/ve/||/<>/> YÜKSEK SAYGI/TAZİMAT[Ar.]
- ŞAYİA[Ar.] değil/yerine/= DUYULTU/SÖYLENTİ
- SAYIM/TÂDÂT[Ar.] ile SAYIMLAMA/SAYIMBİLİM/İSTATİSTİK ile SAYIŞ ile SAYIŞMA
( Sayma eylemi. İLE Bir dizi olayın ya da sayı ile gösterilen olguların, yöntemli öbekleştirilmesine dayanan ve ilkelerini, olasılık kuramlarından alan, matematiğin uygulamalı dalı. İLE Sayma eylemi ya da biçimi. İLE Takas. | Çocuk oyunlarında, sayı sayarak, ebeyi belirleme. )
- SAYRILIK/HASTALIK/MARAZ[Ar.] değil/yerine/>< ESENLİK
- SAYRILIK ile/ve/<> İHTİLÂT[Ar.]
( ... İLE/VE/<> Sayrılık[hastalık] karışması. | Karşılaşıp görüşme. )
- ŞÂZZ[Ar.] değil/yerine/= AYRIK, KURALDIŞI
- SE[Ar.] ile SE[Ar.]
( Osmanlı abecesinin beşinci harfi. | Ebced hesabında 500 sayısının karşılığıdır. İLE Üç. | Tavla zarının üzerindeki üç nokta [PENC Ü SE: Beş ve üç.]. )
- SEÂBÎB[Ar.] ile SEÂBÎB[Ar. < SU'BÛB]
( Salya. İLE Saf su akan yerler. )
- SEB/SEBB[Ar.] ile SEB'[Ar.]
( Sövme, sövüp sayma. İLE Yedi/7. )
- SEB'A[Ar.] ile Sebâ[Ar.] ile SEBBÂH[Ar. < SİBÂHAT]
( Yedi/7. İLE Hz. Süleyman'ın eşi/zevcesi Belkîs'in, Yemen'de, hükmü altında bulundurduğu mâmur olan şehri. İLE Suda yüzen, yüzücü. | Yüzgeç. )
- ŞEB'ÂN[Ar. < ŞİB | çoğ. ŞİBÂ'] ile ŞEBÂN[Fars.]
( Tok, doymuş. [Fars. SÎR] İLE Geceler. )
- SEBATKÂR[Ar.] değil/yerine/= DİREŞKEN/LİK
- ŞEBB[Ar.] ile ŞEB[Ar.]
( Şap. İLE Gece. )
- SEBB[Ar.] ile ŞETM[Ar.]
- SEBEB[Ar.] ile ÂLET[Ar.]
- SEBEB[Ar.] ile 'ILLET[Ar.]
- SEBEB[Ar.] ile ŞART[Ar.]
- ŞEBEKE[Ar.]/NETWORK/WEB[İng.] değil/yerine/= AĞ
( Ülke çapında yaygınlaştırılmış ulaşım ve iletişim örgüsü, ağ. | Üniversite öğrencilerinin kimlik kartı. | Birbiriyle bağlantılı ve gizli çalışan kişilerin tümü. )
- ŞEBEKE[Ar.] değil/yerine/= ÖRÜKE
- SEBEL[Ar.] ile ...
( Göze inen perde. Dumanlı, bulanık görme hastalığı. )
- SEBÎ[Ar. çoğ. SEBÂYÂ] ile SEB'Î[Ar.]
( Savaşta esir düşen. İLE Yedi sayısıyla ilgili olan. | Yedi günde bir gelen sıtma. )
- SEBK[Ar.] ile SEBK[Ar.]
( İleri geçme, ilerleme, vâki olma. | Koşuda kazanan hayvan. İLE Bir şeyi eritme, kalıba dökme. | İbârenin tarz ve tertîbi. | Yargılama sonucunda edinilen kanaatin karara yazılması. )
- ŞEBNEM, BEŞG, BEŞM[Fars.]/CELÎD, SAKÎ[Ar.]/DROSOSTALIDA[Yun.] ile ÇİY
( Çiy tanesi, jale. | Nedâ (hediye). )
- SEBT[Ar.] ile SEBT[Ar.]
( Yazma, kaydetme, deftere geçirme. İLE Cumartesi. )
- SEBÛ'[çoğ. SİBÂ'] ile SEBÛ[Fars.] ile SEBÛH[Ar. < SİBH]
( Yırtıcı hayvan. İLE Testi. | Şarap kabı. İLE Yüzgeç. )
- ŞECÂ'AT[Ar.] ile BESÂLET[Ar.]
- ŞECÂ'AT[Ar.] ile NECDET[Ar.]
- ŞECÂAT[Ar.] ile ŞECCÂT[Ar. < ŞECCE]
( Haksızlığa karşı olan öfke. | Yiğitlik, yüreklilik. İLE Başta ve yüzde oluşturulan yaralar. )
- ŞECÂAT[Ar.] değil/yerine/= YİĞİTLİK, YÜREKLİLİK, CESÂRET
- SECCÂDE[Ar.]/NAMAZLIK değil/yerine/= YAYGI
- ŞECERE[Ar. çoğ. ŞECERÂT] ile ŞECÎR[Ar.]
( Soyağacı. | Atların soyunun yazılı olduğu çizelge. | Küçük ağaç, tek bir ağaç. | Olgun insan./İnsan-ı Kâmil. İLE Kısa, küçük ağaç. )
- ŞECERE[Ar.]["SECERE" değil!]/PEDIGRI/PEDIGREE[İng.] değil/yerine/= SOYAĞACI/SOYKÜTÜĞÜ
- ŞEDDADİ[Ar.]
( Çok büyük ve sağlam yapı. )
- ŞEDDE[Ar.] ile İM
( Arap yazısında, iki kez okunması gereken ünsüzün üstüne konulan im. )
- SEDÎD[Ar. < SEDÂD] ile SEDÎD[Ar.] ile ŞEDÎD[Ar.]
( Doğru, hak. İLE [anatomide] Kapak. İLE Yeğin, şiddetli. )
- SEDÎL[Ar. çoğ. SEDÂİL] ile SEDÎR[Ar. < SADR]
( Askı, perde, zar, örtü. İLE Odanın baş tarafına konulan döşenmiş kerevet. | Karyola. )
- SEDİR[Ar. < ŞADR] ile SEDİR/DAĞSERVİSİ
( Kol koyacak yeri olmayan, arkalıksız, üstü minderli ve yastıklı olabilen kerevet, divan. İLE Kozalaklılardan, boyu 40 m. kadar olabilen ve kerestesi, yapı işlerinde kullanılan bir orman ağacı. )
- SEDN[Ar. çoğ. SEDÂİL] ile SEDN[Ar.]
( Puthane. | Tapınak. İLE Gövde örgenlerinin anormal biçimde gelişmesi. )
- SEDYE-İ ZÜ-Z-ZAFÎR[Ar.] ile ...
( Toynaklılar. )
- ŞEF[İng./Fr.] ile/ve/||/<>/> YÖNETİCİ/MÜDÜR[Ar.]
( CHIEF vs./and/||/<>/> MANAGER )
( DUÇE con ... )
- ŞEFÂAT[Ar.] değil/yerine/= BAĞIŞLAMA
- SEFÂLET[Ar.] değil/yerine/= YOKSULLUK
- ŞEFE[Ar.] ile ...
( Dudak. | Su içmek. )
- SEFER[Ar. çoğ. ESFÂR] ile SEFER[Ar. çoğ. ESFÂR]
( Arabî ayların ikincisi.[yılbaşının Muharrem olması itibariyle] İLE Yolculuk. | Savaşa gitme. | Savaş. | Askerin savaş durumunda ya da savaşa hazır bulunması durumu. | Kere, kez, defa. | Üç gün, üç gece süren yolculuk. | En az üç gün ve üç gecelik bir yere gitmek üzere, bulunulan yer sınırından çıkmak. | Kalbiyle hak rızasına yürüyen. | Gönlün, Allah'a yönelişi. )
- SEFERTUHÛ[Ar.] ile KENENTUHÛ[Ar.]
- ŞEFFAF[Ar.] ile SAYDAM
- ŞEFFAF[Ar.]/TRANSPARAN[İng.] yerine SAYDAM
- SEFÎH[Ar.] değil/yerine/= UÇARI
( Zevk ve eğlenceye düşkün, parasını israf eden. | Ele, avuca sığmaz. | İrâdesine hâkim olamayan, ihtiyârını devrede tutamayan. )
- ŞEFÎK[Ar.] ile RAKÎK[Ar.]
- ŞEFİK[Ar.] değil/yerine/= SEVECEN
- ŞEFKÂTLİ/MÜŞFİK[Ar.] değil/yerine/= SEVECEN
- ŞEGAF["ga" uzun okunur] ile ŞEGAF[Ar.]
( Kalp zarı. İLE Delicesine sevme. )
- ŞEHÂMET[Ar.] ile CEZÂLET[Ar.]
- SEHER[Ar. çoğ. ESHÂR] ile SEHER[Ar.]
( Tan yeri ağarmadan biraz önceki zaman. İLE Uykusuzluk, gece uyumama hastalığı. )
- SEHER[Ar.] değil/yerine/= TAN AĞARTISI
( TAN YERİ AĞARMADAN BİRAZ ÖNCEKİ ZAMAN )
- SEHİM/SEHM[Ar.] değil/yerine/= PAY
( Pay/hisse karşılığı/bedeli. | Pay. | Yüksek çelik binaların tepesinin sürekli olarak sağa sola yaylanması. )
- ŞEHİR/MEDİNE[Ar.] değil/yerine/= KENT[< KAND]
( Kişinin katıldığı, hayatı tüm yönleriyle yaşadığını hissedebildiği yer. | Konutların, araçların birarada bulunduğu yer. )
( YATUK )
( POLİS )
( BURG/BURJUVA )
( TEMEDDÜN: Kentleşme. )
( SEMERKAND: Semer'in kenti. )
( )
( ŞÂR )
- SEHİV[Ar.] değil/yerine/= HATA
( Unutma nedeniyle yapılan hata ve sonucu bakımından, çok önemli olmayan yanlışlık.[Akla geldiğinde telâfisi de yapılmak üzere.] )
( Bizden hatâ, Hakk'tan atâ'. )
- SEHM[Ar. çoğ. SİHÂM] ile SEHM[Ar.]
( Ok. | Yay. | Aksiyon, hisse bedeli. | Pay, hisse, kısım. | [tomruklarda] Eğrilik payı. İLE Korku, dehşet. )
- ŞEHR[Ar. çoğ. EŞHÜR, ŞÜHÛR ile ...
( Aylar.] )
- ŞEHR[çoğ. EŞHÜR, ŞÜHÛR] ile ŞEHÎR[Ar. < ŞÖHRET] ile ŞEHİR/ŞEHR[Fars.]
( Yeni ay, hilâl. | Otuz günlük zaman. İLE Ünlü, namlı, şöhret. İLE Kent, il, büyük belde. )
- ŞEHRÎ/ŞEHRİYYE[Ar.] ile ŞEHRÎ[Ar.]
( Aylık, ayla ilgili. İLE Şehirli. | İstanbul'lu, İstanbul'da doğup büyüme. | İnce, kibar. )
- ŞEHRİYE[Ar. ŞARİYE] ile MAKARNA[İt. MACCHERONE | İng. PASTA]
( Çorba ve pilavda kullanılan, türlü biçimlerde kesilerek kurutulmuş buğday unu hamuru. İLE İrmik ya unla hazırlanmış türlü biçimlerdeki kuru hamur. | Bu hamurdan yapılan yemek. | İtalyan Lireti. )
- SEHV[Ar.] ile GAFLET[Ar.]
- SEHV[Ar.] ile İĞMÂ'[Ar.]
- SEHVEN[Ar.] değil/yerine/= YANLIŞLIK/LA
( YANLIŞLIKLA, BİLMEYEREK )
- ŞEHVET[Ar.]/LİBİDO değil/yerine/= KÖSNÜ
( Eşeysel enerji. )