
REÇETELERDE
Kılavuz: Türkçe'si Varken... FaRkLaR
Toplam 7658 FaRk bulunmaktadır
Sayfa 22 / 32
- MUHÂKÂT[Ar.] ile MUHÂKÂT[Ar.]
( Birbirine öykü anlatma. İLE Birini, ahmak yerine koyma. )
- MUHÂL[Ar.] ile MÜMTENİ'[Ar.]
- MUHÂL[Ar.] değil/yerine/= OLANAKSIZ, OLMAZ, OLMAYACAK
- MUHÂL[Ar.] ile TENÂKUZ[Ar.]
- MUHÂLAA[Ar.] ile MUHÂLÂT[Ar.]
( Kadının, kocasına, biraz mal vererek, birbirinden resmen ayrılmaları. | Karşılıklı boşanma isteği, kararı ve rızâsı. İLE Olanaksız, olmaz, olmayacak şeyler. )
- MUHÂLEFE[Ar. < HALF] ile MUHÂLEFET[Ar. < HALEFE] ile MÜÂLEFET[Ar. < ÜLFET]
( Birbirine karşı yemin etme, antlaşma. İLE Uygunsuzluk, aykırılık, muhâliflik. | Düşmanlık. İLE Alışma, kaynaşma, dostluk, sevgi. )
- MUHÂLEFET[Ar.] ile/>< MUHÂLESET[Ar.]
( Uygunsuzluk, aykırılık, muhâliflik. | Düşmanlık. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Birbiriyle dost geçinme, dostluk ve iyi davranma. )
- MUHÂLİF[Ar.] değil/yerine/= KARŞICIL/KARŞITÇI
- MUHALLÂ[Ar. < HALÂ] ile MUHALLÂ[Ar. < HALÂ/HÂLÎ]
( Süslenmiş, süs yapılmış, donatılmış, tahliye olunmuş. İLE Boşaltılmış. | Süslenmiş, süs yapılmış. )
- MUHÂLLİM[Ar. < HİLM] ile MUALLİM[Ar. < İLM]
( Sakin. Yavaş kılan, halîm eden. İLE Öğreten, öğretmen, hoca, tâlim ettiren. | Muallim Naci'nin, 1886'da basılmış, Tercemân-ı Hakîkat gazetesinin edebî sayfasındaki şiirlere yazdığı tenkitleri topladığı bir yapıtı. )
- MUHÂLLİT[Ar. < HALT] ile MUKALLİD[Ar. < KALD | çoğ. MUKALLİDÎN]
( Karıştıran, tahlît eden. İLE Bir şeyi takan, kuşanan, boynuna asan. | Taklitçi. )
- MUHALLÜN-LEH[Ar.] ile MUHÂLÜN LEH[Ar.]
( Kendine helâl olan. | Boşadığı karısı, başka biriyle evlenip boşandıktan ve bir iddet devresi bekledikten sonra tekrar kendine dönmesi şer'an kabul edilen koca. İLE Alacaklı olan kişi. )
- MUHÂLÜN ALEYH[Ar.] ile MUHÂLÜN BİH[Ar.]
( Aleyhine gönderilen havaleyi kabul eden kişi. İLE Birine havale edilen mal. )
- MUHAMMEN[Ar.] değil/yerine/= ÖNDEYİLENEN
- MUHAMMEN[Ar.] değil/yerine/= ORANLANAN
- MUHAMMER[Ar. < HİMÂR] ile MUHAMMER[Ar. < HAMR] ile MUAMMER[Ar. < ÖMR]
( Eşeğe benzetilmiş, eşek denilmiş, tahmîr olunmuş. İLE Mayalanmış, ekşiyip kabarmış. | Yoğurulmuş. Kaynayıp kıvamını bulmuş. İLE Yaşayan, yaşamış, ömür süren. )
- MUHAMMES[Ar.] ile MUHAMMES[Ar.]
( Usûl. İLE Beş parçası olan, beşli. | Beşgen. )
- MUHAMMES[Ar.] ile MUHAMMES[Ar. < HUMS] ile MUHAMMEZ[Ar. < HAMZ]
( Ateş üzerinde kızdırılıp kurutulmuş, tahammüs edilmiş. İLE Beşli, beş katlı, tahmîs edilmiş. | Her bendi, beş mısrâlı olan manzûme. | Beşgen. [Fr. PENTAGONE] İLE Paslanmış, oksitlenmiş, hamızlanmış. )
- MUHAMMİN[Ar.] değil/yerine/= ORANLAYAN
- MUHAMMİR[Ar. < HAMR] ile MUHAMMİR[Ar.] ile MUHÂMÎ[Ar.]
( Mayalayan, ekşitip kabartan, tahmîr eden. | Yoğuran, mayalayan, kıvamını bulduran. İLE Kızdırıcı ilâç. İLE Savunan, koruyan, müdafaa eden. | Avukat. )
- MUHAMMIS[Ar.] ile MUHAMMIZ[Ar.]
( Tava. İLE Oksitleyen, humuzlayan. )
- MUHÂNET[Ar. < MUHÂN] ile MUHANNET[Ar.]
( İhânet eden, hain, alçak. İLE Mumyalanmış, tahnît olunmuş. )
- MUHAREBE[Ar.] değil/yerine/= ÇARPIŞKI
- MUHÂRESE/T[Ar. < HİRÂSET] ile MUHÂREŞE[Ar.] ile MUHÂREŞE[Ar.]
( Koruma, muhafaza. İLE Kışkırtma, halkı birbirine düşürme. İLE Fitneleyip kavga çıkarma. )
- MUHÂRİF[Ar.] ile MAHDÛD[Ar.]
- MUHÂRİP[Ar.]/CENGÂVER[Fars.] değil/yerine/= SAVAŞÇI
- MUHARREF[Ar. < HARF] ile MUHARREF[Ar.]
( Değiştirilmiş, üzerinde kalem oynatılmış, tahrîf edilmiş. İLE Bunak denilmiş, tahrif olunmuş. )
- MUHARREM[Ar.] değil/yerine/= AŞÛRE AYI
( Ay takviminin birinci ayı. )
- MUHARRER[Ar.] ile MUKADDER[Ar.]
( Yazılmış olan. İLE Alna yazılmış olduğuna inanılan. )
- MUHARRİK[Ar. < HARÎK] ile MUHARRİK[Ar. < HARK] ile MUHARRİK[Ar. < HAREKET]
( Yakan, tahrîk eden. İLE Çok yakan. | Çok hareket eden. | Pek susatan. İLE Hareket ettiren, oynatan. | Kışkırtan, ayartan, dürten. | [fels.] Devitken. | [kimya] Karmaç. )
- MUHARRİS[Ar. < HIRS] ile MUHARRİŞ[Ar.] ile MUHARRİZ[Ar.]
( Hırslandıran, hırs ve istek artıran. İLE Tırmalayan, azdıran, tahrîş eden. | [biyoloji] İrkilten. [İng./Fr.: IRRITANT] İLE Kışkırtan, tahrîz ve teşvîk eden. )
- MUHASSAL[Ar. < HUSÛL] ile MUHASSAL[Ar. < HUSÛL]
( Elde edilmiş, hâsıl edilmiş, tahsîl olunmuş. | Sözün kısası, işin sonu, hâsılı, hulâsa. İLE Elde edilen sonuç. | [fizik] Bileşke. )
- MUHASSALA[Ar.] değil/yerine/= BİLEŞKE
( Elde edilen sonuç. | Bileşke. )
- MUHASSAN[Ar. < HISN] ile MUHASSEN[Ar. < HÜSN] ile MUHASSER[Ar.]
( Güçlendirilmiş, istihkâmlanmış. İLE Beğenilmiş, güzel, yararlı, hayırlı iş. İLE Hasret kalmış, tahsîr olunmuş. )
- MUHASSAS[Ar.] değil/yerine/= AYRILMIŞ
( Birine ayrılmış, tahsis olunmuş. )
- MUHAŞŞİ[Ar.] ile MUHAŞŞİ'[Ar.] ile MUHAŞŞÎ[Ar. < HAŞYET]
( Hâşiye yazayan, hâşiyeleyen. İLE Kibirlinin, kibrini kıran. İLE Korkutan, haşyete düşüren. )
- MUHAŞŞİM[Ar.] ile MUHAŞŞİN[Ar.]
( Keskinliği dolayısıyla sarhoş edici şey. İLE Gücendiren, öfkelendiren. )
- MUHASSIN[Ar.] ile MUHASSİN[Ar. < HASEN]
( Kale gibi korunaklı ve sağlam kılan. | Nâmâhremden saklayan. İLE Güzel kılan, güzelleştiren, tahsîn eden. )
- MUHAT[Ar.] değil/yerine/= KUŞATILMIŞ
- MUHÂT[Ar.] ile MUHÂT[Ar.]
( Kuşatılmış, etrafı çevrilmiş, ihâta olunmuş. | Bir şeyin içinde bulunan. İLE Sümük, sümüğe benzeyen yapışkanlı nesneler. )
- MUHATAP[Ar.]["MUHATTAP" değil!] değil/yerine/= KONUŞULAN/KONUŞUK
- MUATTAP/MUHATTAP/MUHAATTAP[Ar.] değil MUHÂTAP[Ar. < MUHÂTAB < HUTBE]
- MUHAVVİL[Ar. < HAVL] değil/yerine/= DEĞİŞTİREN/DÖNÜŞTÜREN
( Tahvîl, tahvîl eden, değiştiren, başka şekle soran. )
- MUHÂYEE[Ar.] ile MUHÂYENE[Ar.]
( Bölüşme olanağı bulunmayan şeyi sıra ile kullanma. İLE Belirli bir zaman için kiralama. )
- MUHAYYEL[Ar. < HAYÂL] ile MUHAYYER[Ar. < HAYR]
( Hayal kurulmuş, tahayyül olunmuş. İLE Seçmeli, beğenmeye bağlı. | Beğenilmediğinde geri verilen eşya. | Türk müziğinin en eski ve en çok kullanılan makamlarından. )
- MUHAYYERBÛSELİK[Ar., Fars.] MUHAYYERKÜRDİ
( Türk müziğindeki makamlar. )
- MUHAYYİL[Ar. < HAYÂL] ile MUHAYYİR[Ar. < HAYRET] ile MUHAYYİR[Ar. < HAYR]
( Hayal kuran, tahayyül eden. İLE Şaşırtan, hayret veren, hayrette bırakan. İLE İki şey arasında tercih edilmesini serbest bırakan. )
- MUHÂZARA[Ar. < HUZÛR | çoğ. MUHÂZARÂT] ile MUÂZALA[Ar.]
( Hatırda tutulan şeyler. | Edebî fıkralar, öyküler anlatma ve bunlar üzerine konuşma. İLE Bir beyitin anlamını, başka bir beyitle tamamlaması. )
- MUHÂZÂT[Ar.] ile MUHÂZÂT[Ar. < HİZÂ]
( Yüz yüze gelme. İLE Aynı hizâda bulunma, karşı durma/olma. )
- MUHÂZELE[Ar.] ile MUHÂZERE[Ar.]
( Aşağılık, hakirlik. İLE Birbirini korkutma. )
- MUHÂZÎ[Ar. < HİZÂ] ile MUHÂZÎ[Ar. < HİZÂ] ile MUHAZZİ'[Ar.] ile MUHÂDİ'[Ar. < HAD, HID]
( Birbirinin karşısında ve aynı sırada bulunan. | Paralel. İLE Birbirinin karşısında bulunan, karşı sırada bulunan. İLE Ot ve saman kesmeye yarayan bir çeşit tarım makinesi. İLE Hile yapan, aldatan. )
- MUHAZZİL[Ar.] ile MUHAZZİR[Ar.]
( Alçaklık, bayağılık içinde bırakan, tahzîl eden. İLE Sakındıran, tahzîr eden. )
- MUHBİR[Ar.] ile/değil MUHABİR[Ar.]
( Haber ulaştırıcı/veren. | Yasadışı olan bir durumu, yetkili oruna bildiren. İLE/DEĞİL Basın ve yayın kurumlarına haber toplayan, bildiren ya da yazan kişi. | Herhangi bir kuruluşun çalışmasıyla ilgili olarak, merkezle başka bir ülke arasında bağlantıyı sağlayan görevli. )
- MÜHDER[Ar. < HEDER] ile MÜHDİR[Ar. < HEDER]
( Dökülen, akıtılan. İLE Döken, akıtan, heder eden, ihdâr eden. )
( HEDER: Karşılığını alamama, boşa gitme, ziyan olma. )
- MUHDES[Ar.] ile MEF'ÛL[Ar.]
- MÜHDİ[Ar. < HEDİYE] ile MÜHDİR[Ar. < HEDER]
( Hediye veren/gönderen, ihdâ eden. İLE Döken, akıtan, heder eden, ihdâr eden. )
- MÜHELHİL[Ar.] ile MÜHELLİL[Ar. < TEHLÎL]
( Bir şeyi, nâzik ve lâtif yapan. | Nâzik ve lâtif söz söyleyen. İLE "Lâ ilâhe ill-Allah" diyen, tehlîl eden. )
- MÜHENDİS[Ar. < HENDESE] değil/yerine/= SAYIŞMAN
- MÜHEYMİN[Ar.] ile RAKÎB[Ar.]
- MÜHEYYÂ[Ar. < HEY'ET] değil/yerine/= HAZIR, HAZIRLANMIŞ (ÂMÂDE)
- MÜHEYYİÇ[Ar.] değil/yerine/= COŞTURUCU
- MÜHEZZEB[Ar. < HEZB] ile MÜHEZZİB[Ar. < HEZB]
( Düzeltilmiş, yoluna koyulmuş, tehzîb olunmuş. İLE Düzelten, yola koyan, terbiye eden, tehzîb eden. )
- MUHÎL[Ar.] ile MUHİLL[Ar. < HALEL]
( Aktaran, havale eden, ihâle eden. | Borcunu, başkasının borcuna aktaran. İLE Dokunan, sakatlayan, bozan, ihlâl eden. )
- MÜHİM[Ar.] değil/yerine/= ÖNEMLİ
- MÜHİMM[Ar. < HEMM] ile MÜHÎN[Ar. < HEVN]
( Önemli, ehemmiyetli. | Düşündüren, düşündürücü. | Gerekli. İLE İhânet eden, hor gören. | Hor, hakir, alçak. | Hayin. )
- MUHİP[Ar.] değil/yerine/= SEVEN
- MUHİSS[Ar. < HİSS] ile MÛHİŞ[Ar. < VAHŞET]
( Duyuran, hissettiren. İLE Korku ve dehşet veren, korkutan, ürküten. )
- MUHİT[Ar. < HAVT] ile/ve ATLAS
( Okyanus. | Kapsayıcı. )
- MUHKEM[Ar.] değil/yerine/= SAĞLAM/LAŞTRILMIŞ
- MÜHLİK[Ar.] değil/yerine/= ÖLDÜRÜCÜ | TEHLİKELİ
- MUHLİS[Ar.] ile MUHLİS[Ar. < HULÛS]
( Saç ve sakalına kır düşmüş kişi. İLE Katkısız, hâlis. | Dostluğu, samimiyeti ve hali içten, gönülden olan. [eskiden, büyükten küçüğe yazılan resmî yazılarda, bir nezâket dili olarak "ben" anlamına gelen, "muhlisiniz" şeklinde kullanılırdı] )
- MÜHMEL[Ar.] ile HEZEYÂN[Ar.] ile HEZER[Ar.]
( Anlamsız ve boş söz. İLE Saçma sapan konuşmak. İLE Dil sürçmesi. )
- MÜHMEL[Ar. < HEML] ile MÜHMİL[Ar. < HEML]
( Boşlanmış, bakılmamış, bırakılmış, ihmâl edilmiş. | Abecede, noktasız harf. | Anlamsız, boş söz/tümce. İLE Boşlayan, bırakan, savsaklayan, ihmâl eden. )
- MUHRİB[Ar.] ile MUHRİB[Ar. < HARÂB | çoğ. MUHRİBÎN]
( Torpidoları avlamaya yarayan ve çok hızlı giden bir çeşit küçük savaş gemisi. İLE Yıkan, harâb eden. )
- MUHSIN/MUHASSIN[Ar.] ile MUHSİN[Ar. < HASEN]
( Kale gibi korunaklı ve sağlam kılan. | Nâmâhremden saklayan. İLE İyilikte, bağışta bulunan. )
- MUHTÂL[Ar. < HİLE] ile MUHTAL[Ar.] ile MUHTÂL[Ar. < HATL]
( Hileci, dalavereci, dubârâcı. İLE Havaleyi alan kişi. İLE Kibirli, büyüklük taslayan. )
- MUHTÂR[Ar. < HAYR] değil/yerine/= ÖZERK
( İHTİYÂR EDEN, SEÇİLMİŞ, SEÇKİN | HAREKETİNDE SERBEST OLAN | KÖY YA DA MAHALLE İŞLERİNE BAKMAK ÜZERE HALKIN SEÇTİĞİ KİMSE )
- MUHTASAR[Ar. < HASR] ve/> MÜFÎD[Ar. < FEYD]
( Kısaltılmış, ihtisâr edilmiş. VE/> İfade eden, anlatan. | Anlamlı. | Yararlı. )
- MUHTASARAN[Ar.] değil/yerine/= KISACA
- MUHTATIB[Ar. < HATAB] ile MUHTATIB[Ar. < HATAB]
( Nikâhla isteyen, ihtitâb eden. | Hutbe okuyan, nutuk veren. İLE Odun kesen ya da toplayan. | Baltalık. )
- MUHTAZI'[Ar.] ile MUHTAZIR[Ar. < HUZÛR]
( Alçakgönüllülük gösteren, boyun eğen. İLE Can çekişen, ihtizar durumunda bulunan. )
- MUHTEBER[Ar.] ile MU'TEBER/E[Ar. < UBÛR | çoğ. MU'TEBERÂN]
( Başvurma. | Başvurma yeri. | El kitabı. İLE Saygın, hatırı sayılır, îtibarlı. | İnanılır, güvenilir. | Yürürlükte olan, geçerli olan. )
- MUHTEKIR[Ar.] ile MUHTEKİR[Ar. çoğ. MUHTEKİRÎN]
( Hor gören, aşağı gören, ihtikar eden. İLE Yolsuz kazanç elde eden, vurguncu, istifçi, ihtikâr yapan. )
- [ne yazık ki]
MUHTEKİR[Ar.]/SPEKÜLATÖR[İng.] değil/yerine/= VURGUNCU
( Yolsuz kazanç elde eden, vurguncu, istifçi, ihtikâr yapan. )
- [ne yazık ki]
MUHTEKİR[Ar.]/SPEKÜLATÖR[Fr.,İng] değil/yerine/= VURGUNCU
- MUHTELEF[Ar. < HALF] ile MUHTELİF/E[Ar. çoğ. HALEFE]
( Birbirine uymamış. Uyuşmamış. İhtilâf olunmuş. İLE Birbirine uymayan, birbirinin öteki ucu. | Türlü, çeşitli, çeşit çeşit. )
- MUHTELİF[Ar.] ile MUTEZÂD[Ar.]
- MUHTELİF[Ar.] değil/yerine/= TÜRLÜ, ÇEŞİT ÇEŞİT, ÇEŞİTLİ
( Zıt, birbirini tutmayan. | Türlü, çeşit çeşit, çeşitli. )
- MUHTELİK[Ar.] ile MUHTELİK[Ar. < HALK]
( Tıraş eden. İLE Yalancı, uydurucu. )
- [ne yazık ki]
!MUHTELİS[Ar.] değil/yerine/= ÇALAN
( Beylik mal ya da parayı zimmetine geçiren, çalan. )
- MUHTELİT[Ar.] değil/yerine/= KARMA / KARIŞIK
- MUHTEMEL["MUTEMEL" değil!][Ar.] değil/yerine/= OLASI
- MUHTEMEL/EN[Ar.] değil/yerine/= OLASICA/BİR OLASILIK
- MUHTEMÎ[Ar.] ile MUHTEMİR[Ar. < HAMR]
( Perhîz eden, ihtimâ eden. İLE Mayalanarak ekşiyip kabaran. | Örtüye bürünen, yaşmaklanan. )
- MUHTEREM[Ar. < HÜRMET] ile SAYGIDEĞER/SAYIN
( Saygıdeğer, sayın, ihtirâm olunmuş. )
- MUHTERİS[Ar. < HİRÂSET] ile MUHTERİS[Ar. < HIRS] ile MUHTERİZ[Ar. < HIRZ]
( Sakınan, çekinen. İLE Hırs sahibi. | Çok istekli. | Ateşli. İLE Sakınan, çekinen, ihtirâz eden. )
- MUHTERİZ[Ar.] değil/yerine/= ÇEKİNGEN
- MUHTEŞEM[Ar. < HAŞMET] ile/ve MUAZZAM[Ar. < AZM]
( Görkemli, ihtişamlı, tantanalı, debdebeli. İLE/VE Kocaman, koca. | Ulu, koskoca. | Önemli, ağır. )
- MUHTEŞEM[Ar.] değil/yerine/= GÖRKEMLİ/GÖSTERİŞLİ
- MUHTESİP[Ar.](İHTİSAP AĞASI) ile/ve/||/<> KETHÜDÂ/KAHYÂ[Fars.]
( İslâm şehirlerinde çarşı ve pazar esnafını din kurallarına göre denetleyen görevli, belediye memuru. İLE/VE/||/<> Yiğitbaşılar aracılığıyla esnaf ve devlet ilişkisini yürüten. | Konak, çiftlik vb. yerlerde türlü işleri yapmakla görevli kişi. | Değnekçi. | Gerekmediği hâlde başkasının işine karışan kişi. | Esnaf kuruluşlarında lonca başkanı. )
- MUHTEVÂ/LI / MUHTEVİYAT / MAZRUF[Ar.] yerine İÇERİK/Lİ
- MUHTEZİN[Ar.] ile MUHTEZİN[Ar.]
( Hüzünlü, kederli. İLE Biriktirip hazineye koyan, saklayan, anbara atan. )
- MUHTIRA[Ar.]/MEMORANDUM[İng.] değil/yerine/= YÖNERGE/ANDAÇ/GÜNLÜK
( Herhangi bir şeyi anımsatma, uyarma amacıyla yazılan yazı. | Bir devletin, başka bir develete, siyasal sorunlarla ilgili olarak yolladığı uyarı yazısı, diplomatik nota. | Andaç. | Günlük. )
- MÜHÛD[Ar. < MEHD] ile MÜHÜD[Ar. < MİHÂD]
( Beşikler. İLE Yataklar, döşekler. )
- MÜHÜRDAR[Ar., Fars.] DAMGACI
( Devlet büyüklerinin mühürlerini taşımak ve gereken kâğıtları mühürlemekle yükümlü görevli. )
- MUHZIR[Ar.] ile MÜBÂŞİR[]Ar.]
( İlgililerin, mahkemede bulunmalarını sağlayan görevli. İLE Mahkemede, duruşmaya girecekleri ve tanıkları çağıran, yargıcın buyruklarını bildiren, kâğıtları getirip götüren görevli. )
- MUÎD[Ar. < AVD] ile MUİDD[Ar. < ADD]
( İnzibat teminine memur, muallim yardımcısı. İLE Hazırlayan, îdâd eden. )
- MUÎL[Ar.] ile MUİLL[Ar.] ile MUÎR[Ar.]
( Çoluğu çocuğu ve yakınları çok olan kişi. İLE Hasta eden, alîl eden. İLE Ödünç veren, iare eden. )
- MUİT[Ar.] değil/yerine/= YARDIMCI ÖĞRETMEN
- MÛK[Ar.] ile MÛK[Ar.]
( Göz pınarı. İLE Diken. )
- MUKABBİL[Ar. < KABL | çoğ. MUKABBİLÎN] ile MUKABİL[Ar. çoğ. KABİLE]["ka" uzun okunur]
( Öpen, takbîl eden. İLE Karşı karşıya gelen, bir şeyin karşısında bulunan. | Bir şeye karşı/karşılık yapılan. | Karşılık. | Karşılığında. )
- MUKÂBELE[Ar.] değil/yerine/= KARŞILIK
( Karşılık verme, karşılama, karşılık. | Karşılaştırma, karşılıklı yapılan okuma. | Karşı gelme, başkaldırma. | Camilerde Kur'an okunurken, hâfızların da karşılık olarak ezbere Kur'an okumaları. | Kur'an'ı, birinin okuması ve birinin/birilerinin dinlemesi. | Mevlevî ayinlerinde, tarikat mensuplarının, cezbe haliyle ayakta dönmesi. )
- MÜKÂBELE[Ar.] ile MÜKÂBERE[Ar. < KİBR]
( Satılık olan komşu evinin satın alınmasını tehir ederek satıldıktan sonra şüf'a yoluyla müşteriden alma. İLE Sözünün anlamsız ve kendinin hasız olduğunu bildiği halde ağız kalabalığı ile karşısındakini susturmaya çalışma, kendini büyük görme. )
- MUKÂBERE[Ar.] ile/ve/||/<> MUÂNEDE[Ar.] ile/ve/||/<> MÜCÂDELE[Ar.] ile/ve/||/<> MÜNÂZARA[Ar.] ile/ve/||/<> MUÂKEDE[Ar.] ile/ve/||/<> MUŞÂABE[Ar.] ile/ve/||/<> MUGÂLATA[Ar.]
( Bildiği hâlde inkâr etmek. İLE/VE/||/<> Bilmediği halde iddia etmek. İLE/VE/||/<> Doğrunun tespiti için başkasıyla tartışmak. İLE/VE/||/<> Doğrunun tespiti için kendiyle ya da başkasıyla tartışmak. İLE/VE/||/<> Konuşmaksızın kendiyle tartışmak. İLE/VE/||/<> Bilimsel bir konuyu, yalnızca doğrunun tespiti için tartışmak. İLE/VE/||/<> Bilimsel bir konuyu, yalnızca râkibi alt etmek için tartışmak. )
- MUKABİL[Ar.] değil/yerine/= KARŞILIĞINDA
( Bir şeye karşılık olarak yapılan bir şeyin karşılığı olan. | Bir şeyin karşısında bulunan. | Karşılık. | Karşılık olarak, karşılığında. )
- MÛKAD[Ar.] ile MUK'AD[Ar. < KU'ÛD]
( Ağır yüklü. İLE Kötürüm, yatalak. )
- MÜKÂFÂT[Ar. < KİFÂYET] ile MÜSÂVÂT[Ar. < SEVİYY]
( Beraberlik. | Bir hizmet ya da iyiliğe yönelik edilen iyilik. | Çalışkan öğrenciye öğretmeninin verdiği beğenme kâğıdı, takdir. İLE Eşitlik, aynı halde ve derecede olma. )
- MÜKÂFÂT[Ar.] değil/yerine/= ÖDÜL
- MUKAFFA/KAFİYELİ[Ar.] değil/yerine/= UYAKLI
- MÜKÂFÎ[Ar. < KİFÂYET] ile MÜKÂFİL[Ar. < MİHÂD]
( Beraber, eşit. İLE Birbirini korumayı, birbirine yardım etmeyi taahhüt edenlerden her biri. )
- MÛKALKAL[Ar.] ile MUKALKALE[Ar.]
( Kararsız. | Şarap. İLE Surâhi. Şişe. )
- MUKANNEN[Ar. < KANUN] ile MUAYYEN[Ar. < AYN]
( Belirli, şaşmaz. İLE Belirli, tâyin edilmiş. | Kararlaştırılan. )
- MUKANNEN[Ar. < KANUN] ile MUKANNİN[Ar. < KANUN]
( Belirli, şaşmaz. İLE Yasa yapan. )
- MUKANNEN[Ar. < KANUN] ile YAKÎN[Ar. < YAKN]
( Belirli, şaşmaz. İLE Kesin, kesinlik. )
- MUKÂREBE[Ar.] ile MULÂKÂT[Ar.]
- MUKARRER[Ar. < KARÂR | çoğ. MUKARRERÂT] ile MÜKERRER[Ar. < KERR | çoğ. MÜKERRERÂT]
( Kararlaşmış. | Sağlam, şüphesiz. | Anlatılmış, bildirilmiş. İLE Tekrarlı, tekrarlanmış. )
- MUKARRİ'[Ar.] ile MUKARRİH[Ar.] ile MUKARRİR[Ar. < KARÂR | çoğ. MUKARRİRÎN]
( Başa kakan, azarlayan, paylayan, takri' eden. İLE Yara açan ilaç. İLE Yerleştiren, sabit kılan. | Anlatan, bir maddeyi, etraflıca anlatan. | Medresede, dersi tekrar ederek anlatan müderris yardımcısı. | Huzur hocası.[Ramazan ayında, sultanın huzûrunda ders vermek, Kur'ân-ı Kerim'i tefsir etmekle görevli müderris.] )
- MUKASSEM[Ar.] değil/yerine/= AYRILMIŞ, BÖLÜNMÜŞ
- MUKASSİ[Ar.] değil/yerine/= SIKINTILI, BUNALTICI
- MUKATAA[Ar. < KAT | çoğ. MUKATAÂT]["ka" uzun okunur] ile MUKATTA/A[Ar. < KAT | çoğ. MUKATTAÂT] ile MUKATTAR[Ar. < KATR | çoğ. MUKATTARÂT]
( Arazinin kesime verilmesi, belirli bir kirâ karşılığında, birine bırakılması. | Bağ, bahçe, arsa durumuna getirilen ekim toprağı için verilen vergi. İLE Kesilmiş, kesik, ayrı, kat edilmiş. İLE Damıtılmış, imbikten çekilmiş, taktîr edilmiş. )
- MÜKÂTEBE[Ar. < KETB] ile/>< MÜKÂTEME[Ar. < KETM]
( Tamamlandığı zaman özgürleştirilmek üzere bedele bağlanan köle/lik. İLE/>< Gizleme. )
- MUKATTAR[Ar. < KATR] değil/yerine/= DAMITILMIŞ/DAMITIK
( Damıtılmış, imbikten çekilmiş, taktîr edilmiş. )
- MUKÂVELE[Ar.] değil/yerine/= SÖZLEŞME
- MUKÂVEMET[Ar.] değil/yerine/= DİRENME
( Dayanma, karşı durma, karşı koyma, direnme, direniş. | Direnç. )
- MUKÂVİM[Ar.] değil/yerine/= DİRENÇLİ
( Dayanıklı, güçlü, dirençli. | Karşı koyan, başkaldıran. )
- MUKAVVA[Ar.]/KARTON[Fr. < CARTON] değil/yerine/= GÜÇLENDİRİLMİŞ KÂĞIT
- MUKAVVES[Ar.] değil/yerine/= EĞRİ
- MUKAVVİ[Ar.] değil/yerine/= GÜÇLENDİRİCİ
- MÜKÂYEDE[Ar. < KEYD] ile MÜKÂYESE[Ar. < KİYÂSET]
( Hile düzenleme. İLE Akıl ve zariflikte, çokluk iddiasında bulunma. | Benzeterek ya da karşılaştırarak değerlendirme, kıyaslama. | Akıllıca davranış, akıllılık. )
- MUKAYESE[Ar.] değil/yerine/= KARŞILAŞTIRMA
( Akıl ve zariflikte, çokluk iddiasında bulunma. | Benzeterek ya da karşılaştırarak değerlendirme, kıyaslama. )
- MUKAYYED[Ar. < KAYD] ile ...
( KAYITLI, BAĞLI, BAĞLANMIŞ | BİR İŞE ÖNEM VEREN | KAYDOLUNMUŞ, DEFTERE GEÇMİŞ )
- MUKAYYET[Ar.] değil/yerine/= BAĞLI OLAN
( Bağlı olan, bağlanmış. | Bir koşul ya da kayıtla bağlı olan. | Yazılmış, yazılı, kayıtlı. )
- MÜKEDDER[Ar. < KEDER] ile MÜKEDDİR[Ar. < KEDER]
( Bulandırılmış, bulanık. | Azarlanmış, tekdîr edilmiş. | Kederli, üzüntülü, tasalı. İLE Bulandıran, keder veren. )
- MÜKELLEF[Ar. < KÜLFET | çoğ. MÜKELLEFÎN] ile MÜKENNEF[Ar.]
( Bir şeyi yapmaya, ödemeye zorunlu olan. | Külfetle süslenmiş, mükemmel biçimde hazırlanmış olan. | Vergi vermekle yükümlü kişi. İLE Etrafı sınırlanmış. )
- MÜKELLEFİYET[Ar.] ile YÜKÜM/LÜ/LÜK
( Yapılması zorunlu olan iş ya da bir işi yapma zorunluluğu. | Mükemmel hazırlanmış, külfetle süslenmiş olan. )
- MÜKEMMEL[Ar.] değil/yerine/= EKSİKSİZ/YETKİN
- MÜKEMMEL[Ar. < KEMÂL] ile MÜKEMMİL[Ar. < KEMÂL]
( Tam, olgun, kusursuz, eksiksiz, kemâle erdirilmiş, kemâl bulmuş, tekmîl. | Güzel, âlâ. İLE Tamamlayan, tamamlayıcı, ikmâl eden. )
- MÜKENÂ[Ar. < MEKÎN] ile MÜKENNÂ[Ar. < KÜNYE]
( Oturanlar, yerleşenler. | İktidar ve vakar sahipleri. İLE Künyelenmiş, künyeli. )
- MÜKERRER[Ar. < KERR | çoğ. MÜKERRERÂT] ile MÜKERRİR[Ar. < KERR]
( Tekrarlı, tekrarlanmış, tekrar olunmuş. İLE Tekrar eden. | Birden çok suç işleyen. )
- MÜKESSER[Ar. < KESR | çoğ. MÜKERRERÂT] ile MÜKERRİR[Ar. < KESR]
( Kırılmış, kırık, teksîr edilmiş. İLE Kıran, teksîr eden. )
- MÜKEVVEN[Ar. < KEVN | çoğ. MÜKUVVENÂT] ile MÜKEVVER[Ar. < KEVR]
( Yapılmış, meydana getirilmiş, yaratılmış, tekvîn edilmiş. İLE Sarılmış, sarık. )
- MÜKEVVEN[Ar. < KEVN | çoğ. MÜKUVVENÂT] ile MÜKEVVİN[Ar. < KEVN]
( Yapılmış, meydana getirilmiş, yaratılmış, tekvîn edilmiş. İLE Yaratan, meydana getiren, tekvîn eden. )
- MÛKIR[Ar.] ile MUKIRR[Ar. < KARÂR]
( Meyvelerinin çokluğu nedeniyle dalları sarkmış ağaç. İLE İkrar eden, doğruyu söyleyen, kusurunu, kabahatini gizlemeyen. | Birinin, kendinde hakkı olduğunu haber veren kişi. )
- MUKNİ[Ar.] değil/yerine/= İNANDIRAN
- MÜKREM[Ar. < KEREM] ile MÜKRİM[Ar. < KEREM]
( Ağırlanmış, ikrâm olunmuş. İLE Ağırlayan, ağırlayıcı, misafirsever, ikrâmcı, ikrâm eden. )
- MÜKRİM[Ar.] değil/yerine/= KONUKSEVER
- MUKRİZ[Ar.] değil/yerine/= BORÇ VEREN
- MUKTEDÎ[Ar. < KADV] ile MUKTEDİR[Ar. < KUDRET]
( Uyan, arkadan gelen, iktidâ eden. İLE Gücü yeten, becerebilen, iktidarlı. )
- MUKTEDİR[Ar. < KUDRET] değil/yerine/= ERKLİ
( Bir şey yapmaya gücü yeten, becerebilen. )
- MÜKTESEBAT[Ar.] değil/yerine/= EDİNÇ / KAZANILAN
- MUKTESİT[Ar.] değil/yerine/= TUTUMLU
- MUKTEZA/MUKTEZİ[Ar.] değil/yerine/= GEREKLİ
( Gereken, gerekli olan. | Bir iş yapılırken, gerekli işlemlerin tümü. )
- MUKTÎ[Ar.] ile MUKTİR[Ar.]
( Koruyan, kudretli. | Tanrı. İLE Kocasını, nafaka için sıkıştıran. )
- MÜLÂHAZA[AR.] ile/||/<> MÜTALÂA[AR.]
- MÜLAHHAM[Ar.] değil/yerine/= ŞİŞMAN
- MÜLÂKAT[Ar. < LİKA] ile/ve/değil/yerine/<>/< LİYÂKAT
- MÜLÂKAT[Ar. < LİKA] değil/yerine/= SÖYLEŞİ/GÖRÜŞME
- MÜLÂKAT[Ar. < LİKA]["ka" uzun okunur] ile MÜLHAKAT[Ar. < MÜLHAK]["ka" uzun okunur]
( Kavuşma, buluşma, birleşme. | Görüşme. İLE Katmalar, ekler. | Bir merkeze bağlı olan yerler. )
- MÜLÂKAT[Ar.]/RÖPORTAJ[Fr. < REPORTAGE][ROPÖRTAJ değil!] değil/yerine/= SÖYLEŞİ/GÖRÜŞKÜ
- MÜLÂTIF[Ar. < LÜTF] ile MÜLÂTTIF[Ar. < LÜTF]
( Lâtife eden/edici. İLE Bir iyilikle gönül alan, taltîf eden. | Yumuşatıcı ilâç. )
- MÜLAYEMET[Ar.] değil/yerine/= UYSALLIK | BAĞIRSAK YUMUŞAKLIĞI
- MÜLÂYİM[Ar.] değil/yerine/= UYGUN | YUMUŞAK HUYLU
- MÜLÂZIM[Ar.]/MÜLÂZIM-I SÂNÎ[Osm.] değil/yerine/= TEĞMEN
( Bir işe girmek için bir süre parasız olarak o işe devam eden. | Teğmen. )
- MÜLEMMA'[Ar. < LEM] değil/yerine/= ALACA RENKLİ | KOŞUK | BULAŞMIŞ
( Bir kısmı Türkçe, bir kısmı Arapça ya da Farsça söylenmiş/yazılmış olan şiir/manzûme. )
- MÜLEMMA'[Ar. < LEM] ile MÜLEVVEN[Ar. < LEVN]
( Parlak, telmi' edilmiş. | Alaca, renk renk. | Bir bölümü Türkçe, bir bölümü Arapça ya da Farsça söylenmiş manzûme. | Bulaşmış, sıvanmış. İLE Renkli, renk renk, türlü türlü. | Boyalı, boyanmış. )
- MÜLEYYEN[Ar. < LÎNET] ile MÜLEYYİN[Ar. < LÎNET]
( Yumuşatılmış, telyîn edilmiş. İLE Yumuşatan, yumuşatıcı, telyîn eden, lînet veren. | Bağırsakları boşaltan, dışkının, dışarı çıkmasını kolaylaştıran ilaç. )
- MÜLGA[Ar. < LAĞV] değil/yerine/= KAPATILAN
- MÜLHAKAT[Ar. < MÜLHAK]["ka" uzun okunur!] ile/< MUZÂFÂT[Ar. < MUZAF ile/< ZAYF]
( Katmalar, ekler. | Bir merkeze bağlı olan yerler. İLE Bir şeyin ekleri, bir merkezin şubeleri, kolları. )
- MÜLHEM[Ar.] değil/yerine/= İÇE DOĞMUŞ, ESİNLENİLMİŞ
- MÜLHİME[Ar. < LEHM] ile MÜLİMME[Ar. < ELEM]
( İçine doğduran, ilhâm eden. İLE Felâket. )
- MÜLHİT[Ar.] değil/yerine/= TANRISIZ
- MU'LİM[Ar. < ELEM] ile MU'LİN[Ar. < ALEN]
( Ağrıtan, sızlatan, inciten, elem veren. İLE İlân eden, genele bildiren, haber veren. )
- MÜLK[Ar.] değil/yerine/= YAPI | TAŞINMAZ
( Ev, dükkân, arazi, gibi taşınmaz mal. | Devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, ülke. | Vakıf olmayıp doğrudan doğruya birinin malı olan yer ya da yapı. )
- MÜLKİYET[Ar.] değil/yerine/= İYELİK
- MÜLTECİ[Ar.] değil/yerine/= SIĞINAN / SIĞINMACI / SIĞINIK
- MÜLTEFİT[Ar.] değil/yerine/= GÜLERYÜZLÜ
- MÜLTEHİF[Ar. < LİHAF] ile MÜLTEHİF[Ar. < LEHF]
( Yorgan gibi bir şeye bürünüp sarılan. İLE Alevli. | Kederle yanan, çok üzgün. )
- MÜLTEMİS[Ar. < LEMS | çoğ. MÜLTEMİSÎN] ile MÜLTESİM[Ar.]
( Kayıran, iltimas eden. İLE Yaşmaklı. )
- MÜLZİM/E[Ar. < LÜZÛM] ile MÜLZİME[Ar.]
( Bir konuda baskın çıkarak susturan, susturucu kişi. | Gerekli gören, gerektiren. İLE Masa üzerindeki kâğıdın dağılmaması, uçmaması için üzerine konulan bir araç. )
- MÜMÂCEDE[Ar. < MECD] ile MÜMÂDEHE[Ar. < MEDH] ile MÜMÂHADE[Ar.]
( Övünme, biriyle "soyluluk" yarışında bulunma. İLE Övülmeye hak kazanmak üzere birbiriyle çekişme. İLE Övünme. )
- MUMAİLEYH[Ar.] değil/yerine/= ADI GEÇEN
- MÜMÂNAAT[Ar. < MEN] ile MÜMÂRÂT[Ar. < MEREY]
( Engel olma, önleme, men etme. İLE Çekişme, mücâdele. )
- MÜMÂRESE[Ar. < MERES] değil/yerine/= YATKINLIK
( ALIŞMA, ALIŞIKLIK, YATKINLIK, EL YATKINLIĞI )
- MÜMAS[Ar. < MÜMASS] değil/yerine/= DOKUNAN | TEĞET
( Bir eğrinin yanından geçen ve ona ancak bir noktada değen doğru. )
- MÜMASİL[Ar.] değil/yerine/= BENZEYEN, ANDIRAN
- MÜMÂSSE[Ar.] ile İ'TİMÂD[Ar.]
- MÜMÂSSE[Ar.] ile KEVN[Ar.]
- MÜMELLEK[Ar. < MÜLK] ile MÜMELLİK[Ar. < MÜLK]
( Mülk olarak verilmiş, temlîk edilmiş. İLE Mülk olarak veren kişi, temlîk eden. )
- MÜMESSEL[Ar. < MESL] ile MÜMESSİL[Ar. < MESL]
( Örnek getirilmiş, örnek olarak söylenilmiş, temsîl edilmiş. | Basılmış, tab edilmiş. İLE Benzeten, temsîl eden. | Kitap bastıran. | Biri ya da bir kurum adına hareket eden. | Oyuncu. | Gıdayı eriterek kan ve et yapan. | Sınıfta yoklama yapan ve düzeni sağlayan öğrenci. )
- MÜMEYYEZ[Ar. < MEYZ] ile MÜMEYYİZ[Ar. < MEYZ]
( Seçilmiş, ayrılmış, temyiz edilmiş. İLE Seçen, ayıran, temyîz eden. | Bir kurumda, yazıcıların yazdıkları yazıları düzelten kâtip. | Sınavda bulunup öğrencinin bilgisini sınayan kişi. )
- MÜMHİL[Ar. < MEHL] ile MÜMİLL[Ar. < MELÂL]
( Bekleyen, mühlet/mehil veren. İLE Usandıran, bıktıran, melâl veren. )
- MÜMTELÎ[Ar. < MELÂ] ile MÜMTENİ'[Ar. < MEN]
( Mide dolgunluğuna uğramış. | Dolu, dolgun, dolmuş. İLE Çekinen, imtinâ eden. | Olamaz. | [mantık] Olamazlı. )
- MÜN ile MÜN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Sayrılık, kusur. İLE Çorba. )
- MÜNÂDÂ[Ar. < NİDÂ] ile MÜNÂDÂT[Ar. < NİDÂ]
( Seslenilmiş, çağrılmış, nidâ edilmiş. | Başına nidâ harfi getirilmiş olan sözcük.[Ya Ali] İLE Bağrışma, yaygara, velvele. )
- MÜNÂDÎ[Ar. < NİDÂ] ile MÜN'ADİL[Ar. < ADÛL]
( Nidâ eden, tellâl. | Müezzin. İLE Doğru yoldan sapan, sapmış, in'idâl eden. )
- MÜNÂDİM[Ar. < NEDÎM] ile MÜN'ADİM[Ar. < ADEM]
( Ortam arkadaşı, nedimlik eden. İLE Yok olan, in'idâm eden. )
- MÜNÂKALÂT[Ar. < NAKİL] değil/yerine/= ULAŞTIRMA / TAŞIMA
- MÜNÂKALE[Ar. < NAKL] değil/yerine/= ULAŞIM | AKTARMA
- MÜNÂKASA[Ar. < NOKSÂN | çoğ. MÜNÂKASÂT] ile MÜNÂKAŞA[Ar. < NAKŞ | çoğ. MÜNÂKAŞÂT] ile MÜNÂKAZA[Ar. < NAKZ]
( [alışveriş, ihâle gibi işlerde] Eksiltme. İLE Atışma, çekişme. | Tartışma. | İrdeleme. İLE İki sözün birbirini tutmaması, bir önceki sözün öteki ucu olan söz. )
- MÜNÂKIZ[Ar. < NAKZ] ile MÜNAKKIS[Ar. < NOKSÂN] ile MÜN'AKİS[Ar. < AKS]
( Birbirini tutmayan, nakz eden. İLE Eksilten, tenkîs eden. İLE Tersine dönmüş, çevrilmiş, in'ikâs eden. | Bir yere çarpıp geri dönmüş [ses/ışık]. )
- MÜNÂKKAH[Ar. < NAKH] ile MÜNAKKİH[Ar.]
( Soyulmuş, ayıklanmış, temizlenmiş, tenkîh edilmiş. | En iyisi seçilmiş. | Yönetim amacıyla fazlası kesilmiş masraf. | Uzun ve yararsız, dolma/doldurma[haşvsiz] söz. İLE Soyan, ayıklayan, temizleyen. )
- MÜNAKKAS[Ar. < NOKSÂN] ile MÜNAKKAŞ[Ar. < NAKŞ]
( Eksiltilmiş, tenkîs edilmiş. İLE İşlemeli, resimli, nakışlı, nakş edilmiş. | Renkli dokuma desenlerle süslü kumaşların genel adı. )
- MÜNÂSAHA[Ar.] ile MÜNÂSAHA[Ar.] ile MÜNÂZAA[Ar. < NEZ | MÜNÂZAÂT]
( Öğütte bulunma, öğüt/nasîhat. İLE Bir vârisin, kendine kalan mirâsı alamadan ölmesi. | Birçok kişinin, birbirini ortadan kaldırarak birbirinin yerine geçmesi. İLE Ağız kavgası, çekişme. )
- MÜNÂSEBET[Ar. < NİSBET] değil/yerine/= İLİŞKİ/İLİŞİK/İLİNTİ
( UYGUNLUK | İLİŞİK | İLGİ, YAKINLIK, BAĞ | YANAŞMA, VESÎLE )
- MÜNÂSİP/MÜNÂSIB[Ar. < NİSBET] ile MÜSÂİT/MÜSAİD[Ar. < SÜÛD] ile MUVÂFIK[Ar. < VEFK]
( Uygun, yerinde. | Yakışık, yaraşık. İLE Yardım eden. | Elverişli, uygun. | İzin veren, müsâade eden. İLE Uygun, yerinde. | Ali Şah bin Hacı Büke'nin edvârında andığı makam.[XV. yy.] )
- MUNASSAF[Ar.] ile MUNAZZAF[Ar. < NAZÎF]
( İkiye ayrılmış, bölünmüş. İLE Temizlenmiş, arınmış, tanzîf edilmiş. )
- MÜNÂVEBE[Ar. < NEVBET] değil/yerine/= NÖBETLEŞME/KEŞİKLEME/ALMAŞ | NÖBETLE İŞ GÖRME
- MÜNÂZAA[Ar. < NEZ | MÜNÂZAÂT] ile MÜNÂZARA[Ar. < NAZAR]
( Ağız kavgası, çekişme. İLE Kurallara uygun olarak karşılıklı konuşma. | Bilimsel tartışma. )
- MÜNÂZA'A[Ar.] ile MUTÂLEBE[Ar.]
- MÜNÂZARA[Ar.] ile MÜZÂKERE/KENGEŞ[Ar.]
( Kurallara uygun olarak karşılıklı konuşma. | Bilimsel tartışma. İLE Bir konuyla ilgili görüşme, danışma. | Sözlü sınav. | Etüt, mütalaa. )
- MÜNÂZİ'[Ar. < NEZ] ile MÜN'AZİL[Ar. < AZL]
( Ağız kavgası eden, çekişen, kavgacı. İLE Ayrılan, in'izâl eden. | Görevden alınmış, azl edilen. )
- MÜNBİT[Ar. < NEBÂT] değil/yerine/= VERİMLİ
- MÜNCEZ[Ar.] ile MÜNCİZ[Ar.]
( Sözü yerine getirilmiş, incâz edilmiş. İLE Sözünü yerine getiren, incâz eden. )
- MÜNCÎ[Ar. < NECÂT] değil/yerine/= KURTARAN
- MUNDA ile MUNDARU
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Burada. İLE Süslenmiş düğün odası. )
- MÜNDEMİÇ[Ar.] değil/yerine/= İÇKİN
- MÜNDERECÂT[Ar.] değil/yerine/= İÇİNDEKİLER
- MUNDUZ ile/ve/||/<> MUNDUZ ile/ve/||/<> MUNGAN / MUNGAK/MUNGAQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Budala, şaşkın. İLE/VE/||/<> ... İLE Boşboğaz, geveze kişi. )
- MÜNEBBİH[Ar.] değil/yerine/= UYARICI
- MÜNEKKİT[Ar.] değil/yerine/= ELEŞTİRMEN
- MÜNEVVER[Ar. < NÛR] ile MÜNEVVİR[Ar. < NÛR]
( Aydınlatılmış, parlatılmış, nurlandırılmış, tenvîr edilmiş. | Aydın kişi. İLE Aydınlatan, parlatan, nurlandıran, tenvîr eden. )
- MÜNEZZEL/MÜNZEL[Ar. < NÜZÛL] ile MÜNEZZİL/MÜNZİL[Ar. < NÜZÛL]
( Aşağı indirilmiş, gökten indirilmiş, inzâl olunmuş. İLE Aşağı indiren, gökten indiren, inzâl eden. )
- MUNFASIL[Ar.] değil/yerine/= AYRILMIŞ
- MÜNFESİH[Ar. < FÜSHAT] ile MÜNFESİH[Ar. < FESH]
( Bollaşan, genişleyen. İLE Bozulan, hükmü kaldırılmış. )
- MUNG ile MUNG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Sıkıntı. İLE MUNG TAG: Yirmi yaş dişi. )
- MÜNGÜZ ile MÜNGÜZ MÜNGÜZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Her türlü hayvan boynuzu. İLE Bir çocuk oyunu. )
- MÜNGÜZGEK = NASIR
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Çalışma nedeniyle elde oluşan pürüzlü doku. )
- MÜNHADİ'[Ar. < HUD'A] ile MÜNHADİR[Ar. < HUDÛR]
( Birinin hilesine düşme. İLE İnişe doğru, yokuş aşağı inen, inişli, inhidâr eden. )
- MÜNHANİ[Ar.] değil/yerine/= EĞRİ
- MÜNHASIR[Ar.] değil/yerine/= ÖZGÜ
- MÜNHATT[Ar.] değil/yerine/= AŞAĞI İNEN | ALÇAK | ÇUKUR
- MÜNHEDİM[Ar. < HEDM] ile MÜNHEZİM[Ar. < HEZÎMET | çoğ. MÜNHEZİMÎN]
( Yıkılan, yıkılmış, harab olmuş, inhidâm eden. İLE Bozguna uğrayan/uğramış, bozgun, hezîmete uğrayan, inhizâm eden. )
- MÜNKAD[Ar.] değil/yerine/= BOYUN EĞEN
- MÜNKARİZ[Ar.] değil/yerine/= BATMIŞ, ÇÖKMÜŞ, TÜKENMİŞ
- MÜNKESİR[Ar. < KESR] değil/yerine/= KIRILMIŞ, KIRIK | KIRGIN, GÜCENMİŞ
- MUNSALİH[Ar.] ile MUNSARİH[Ar. < SARÂHAT]
( Barış/sulh üzere olan. İLE Açık, meydanda. )
- MUNSAP[Ar.] değil/yerine/= KAVUŞAN, KAVŞAK | [coğ.] AĞIZ
- MÜNŞEAT[Ar. < NEŞ'ET] değil/yerine/= YAPIT
( Sanatlı düzyazı ya da mektupların toplandığı dergi. | Kaleme alınmış, yazılmış şeyler. )
- MUNTABI'[Ar. < TAB] ile MUNTABIH[Ar. < TABH]
( Basılan, basılmış, damgalanmış. | Yaratılıştan olan. | Hoş görünen, güzel. İLE Pişen, pişmiş, intibâh eden. )