Bugün[26 Ekim 2025]
itibarı ile 46.048 başlık/FaRk ile birlikte,
46.048 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(161/186)


- TATMİN[Ar.] (ETMEK) ile DİNDİRMEK/DOYUMLATMAK

( TO SATISFY vs. TO QUENCH )


- TATMİN OL(MA)MA ile/ve/||/<>/< ANLA(MA)MA


- TATMİN[Ar.] ile DOYUM/DOYGUNLUK


- TATMİN ile/ve/> DURMASINI BİLMEK

( Sükûn bulmak, sakinleşmek, itminana kavuşmak. İLE/VE/> ... )


- TATMİN ile/ve/değil/yerine ETKİLE(N)ME

( [not] SATISFACTION vs./and/but TO (GET) IMPRESS
TO (GET) IMPRESS instead of SATISFACTION )


- TATMİN ile/ve MEMNUNİYET


- TATMİN ile/ve ZEVK

( SATISFACTION vs./and PLEASURE )


- TAT-SAT ile ...

( Gerçek O'dur. Kutsal metin "Om, Tat Sat"dır. Onda Brahmanbu üç sözcüğün her biriyle tanımlanır. )


- TATTVA ile ...

( Gerçek, Öz. )


- TATU ile ...

( Amerika'ya özgü bir hayvan. | Karagöz oynatılan kıraathane. )


- TATULA ile NAVÇAĞAN

( Patlıcangillerden, çiçekleri beyaz ya da mor renkte, meyveleri dikenli bir bitki. [Kasların kasılmasını giderdiği için tıpta kullanılır.] İLE Çiçekleri katmerli ve mor renkte olan bir tatula türü. )

( DATURE STRAMONIUM cum DATURA )


- TATUS ile ...

( Bir tür hayvan. )


- TAUN[Ar.] ile/<> VEBÂ[Ar.]

( Bulaşıcı hastalıklar. İLE/<> Hasta sıçanlardan, insana geçen bir mikrobun oluşturduğu, bulaşıcı ve öldürücü bir hastalık. )


- TAVA ile KAÇAROLA


- TAVA ile TAVA ile TAVA ile TAVA

( Yağ kızdırma, yiyecek kızartma vb. işlere yarayan, uzun saplı yayvan kap. | Bu kapta pişmiş yemek. | Maden eritilen saplı pota. | Kireç karıştırılan tekne. İLE Deniz ya da göllerde suların geri çekilmesiyle kuruyan bölüm. İLE Gemilerde borda iskelesinin alt başındaki sahanlık. İLE Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü. )


- TAVADA:
KAVURMAK ile/değil ÇEVİRMEK


- TAVAF ile/ve/<> SEMÂ

( Kâbe'nin etrafında/dışında. İLE/VE/<> Kâbe'nin içinde. )


- TAVAF ile VEDÂ TAVÂFI


- TAVÂHİN[Ar. < TÂHİNE] ile TAVÂHÎN[Ar. < TÂHÛN, TÂHÛNE]

( Öğütücü dişler, azı dişleri. İLE Su değirmenleri. | Öğütülmüş şeyler. )


- TAV'AN ile ...

( İSTEYEREK, KENDİ İSTEĞİYLE )


- TAVAN ile/ve/değil/||/<>/> ÇATI


- TAVAN ile/ve/değil/||/<> KUBBE


- TAVAN ile/ve TABAN

( SEMÂNE ile/ve ... )

( SAKF[çoğ. SUKUF] ile ... )


- TAVAZZÛ'[Ar. < VUZÛ] ile TAVAZZUH[Ar. < VUZÛH]

( Abdest alma. İLE Açıklanma, açıklığa kavuşma, aydınlanma. )


- TAVÎLET-ÜL-ERCÜL ile ...

( İncikleri uzun olan kuşlar.[leylek, devekuşu vb.] )


- TAVÎL/TAVÎLE[Ar. < TÛL | çoğ. TIVÂL] ile TAVÎLE[Ar.]

( Uzun. | Çok süren. İLE Hayvan katarı, birbiri ardına bağlanmış bir sıra hayvan. | At ahırı. | Çayıra koyuverilen hayvanın ayağına bağladıkları ip, tavla ipi. )


- TAVIR ALMAK ile/ve/<> HAKSIZLIK ETMEMEK/ETMEDEN!


- TAVIR ile/ve/değil/||/<>/< AKIL

( Tavrının olması için aklın olması gerekmez. )


- TAVIR ile EDÂ


- TAVIR ile/ve KARİZMA


- TAVIR ile YAKLAŞIM


- TÂVİZ VER(ME)MEK ile GERİ ADIM ATMA(MA)K


- TÂVİZ VERMEK/VERMEMEK ile/ve/||/<> KAPI ARALAMAK/ARALAMAMAK


- TA'VÎZ[Ar. < İYÂZ] ile TA'VÎZ[Ar. < İVÂZ | çoğ. TA'VÎZÂT]

( Nazara ve başka kötülüklere karşı takılan muska. İLE Bedel verme, karşılık olarak bir şey verme/verilme. | [kimya] Bir cismin, bir başkası yerine geçmesi. )


- TAVL[Ar.] ile FAZL[Ar.]


- TAVLA ile DAMA

( Hesap + olasılık. İLE Küçük hesap. )

( Hayal. İLE Zekâ. )

( Satranç tahtasında, dama oynayan kaybeder. )


- TAVLA ile/ve/değil KENT/KENTLER

( DÜŞEŞ: 6-6 | ŞEŞBEŞ: 6-5 | ŞEŞCİHAR: 6-4 | ŞEŞÜSE: 6-3 | ŞEŞİDÜ: 6-2 | ŞEŞYEK: 6-1 )

( [Fars.] * ŞEŞ: 6[Altı]
* BEŞ: 5[Beş]
* CİHAR: 4[Dört]
* SE: 3[Üç]
* DÜ: 2[İki]
* YEK: 1[Bir] )

( [not] BACKGAMMON vs./and/but ... )


- TAVLA ile SATRANÇ

( ... İLE Zar yoktur. )

( ... İLE Oynayanda kibir varolabilir. )


- TAVLA[Ar. < TAVÎLE] ile TAVLA[İt. < TAVOLA]

( At ahırı. | Hayvan katarı, birbiri ardına bağlanmış bir sıra hayvan. | Çayıra koyuverilen hayvanın ayağına bağladıkları ip, tavla ipi. İLE Bölümlere ayrılmış iki yanlı tahta üzerinde on beşerden, otuz pul ve iki zarla iki kişinin karşılıklı oynadığı oyun. | Bu oyunun üzerinde oynandığı, iki iç yüzü bölme desenli, dikdörtgen biçimindeki tahta kutu. )


- TAVLAMAK ile KAFALAMAK


- TAVŞAN ADASI ile/ve SEDEF ADASI ile/ve BÜYÜKADA ile/ve HEYBELİADA ile/ve BURGAZADA ile/ve KINALIADA

( Vapur ve motor seferleri, Eminönü, Kabataş, Bakırköy, Kadıköy ve Bostancı'dan yapılmaktadır. )

( Sedef Adası'na belirli saatlerde sadece Bostancı'dan ulaşılmaktadır. Tavşan Adası'na ise yapılmamaktadır. )

( bkz. ADALAR SEFERLERİ )

( "Prens Adaları" ya da "Kızıl Adalar" adlarıyla da bilinirler. )

( Türkiye'nin ilk Sanatoryum'u[Fr. < Lat. Verem hastalarının iyileştirilmesi için kurulmuş hastahane] Heybeliada'da, 1924 yılında kurulmuştur. )

( İmparatorluk ailesi ile devlet ileri gelenlerinin sürgün yerleridir. )

( İmparator II. Justinus, 569 yılında Büyükada'da bir saray ile bir manastır yaptırmıştır. [Bugünkü Maden semtinde] )

( IV. Leon'un annesi Eirene, II. Justinus'un sarayının bulunduğu yere, 775-780 yıllarında kadın manastırı inşa ettirmiştir. [Manastırın duvarları ile bir sarnıcın kalıntısı günümüze ulaşmıştır.] )

( Heybeliada, adını adada işletilen bakır madeninden almıştır. )

( Kınalıada'ya Bizans devrinde iki manastır yaptırılmıştır. )

( 944'te, İmparator Romanos Lekapenos ile 1071'de Malazgirt'te Selçuklular'a yenildikten sonra, Konstantinopolis'e dönüşünde IV. Romanos Diogenes, Kınalıada'ya sürgün edilir. )

( Sedefadası'nda, VIII. yüzyılda bir erkekler manastırı inşa edilmiştir. [Günümüzdeki kalıntılar bu yapıya ait olabilir.] )

( Tarihi kaynaklarda, Tavşan Adası'nda bir manastır varolduğu kaydedilmiştir. )

( NEANDROS ile/ve TEREUINTHA, TEREBINTHOS/TEREBINTHODES/ANTEROVITHOS ile/ve PITYADES MEGALE[Plinius], PRİNKİPİ/PRINKIPO[Bizans Devri'nde] ile/ve HAKLİ (BAKIR), KHALKE, KHALKITIS ile/ve ANTİGONİ/ANTIGONEIA, [Antikçağ yazarları, Erebinthus, Bizanslı yazarlar ise Therebintos ya da Panormos adını vermişlerdir] ile/ve PROTİ/PROTA["Birincisi" anlamına gelir] )

( PRINCESS ISLANDS )

( Heybeliada'da, en önemli Bizans Devri yapısı Panagia Kamariotissa Kilisesi'dir. [XIII. ya da XIV. yüzyılda inşa edilmiş, yonca planlı, son dönemin mimari özelliklerini yansıtan önemli bir örnektir.] )

( )


- TAVŞAN ile AMERİKA TAVŞANI/ŞİNŞİLA

( ... İLE Kemiricilerden, arka ayakları çok uzun, küçük bir memeli hayvan. )

( RABBIT vs. JACK RABBIT )

( LEPUS EUROPAEUS cum ERIOMYS CHINCILLA )


- TAVŞAN ile/değil ÇİŞİK/ÇİSİK/GÖCEN/GÜCE

( ... İLE/DEĞİL Tavşan yavrusu. )


- TAVŞAN ile DORKİZ, BATAKLIK TAVŞANI


- TAVŞAN ile KAYA TAVŞANI


- TAVŞAN ile KUTUP TAVŞANI


- TAVŞAN ile MARA

( ... İLE Pampa/Patogonya tavşanı. )


- TAVŞAN ile PİKA


- TAVŞAN ile TAVŞAN

( Tavşangillerden, hızlı koşan, kemirgen, bir tür memeli. | Atletizm yarışlarında rekor kırılabilmesi için tempoyu yüksek tutup belirli bir mesafeyi öteki yarışmacıların önünde koşan atlet. İLE Değerli ağaçlar üzerine, ince oymalar işleyen sanatçı, tahta oymacısı. )


- TAVŞAN ile YABANİ TAVŞAN

( KAVUŞ-KON ile ... )

( DVANŞ[Tuna Bulgarları'na ait kitâbelerde] ile ... )

( Tavşan ile ... )

( ERNEB[çoğ. ERÂNİB], ERNEBİYYE[: Tavşangiller.] ile ... )

( HARGÛŞ [HARGÛŞEK: Tavşan yavrusu.] ile ... )

( RABBIT vs. HARE )

( LEPUS EUROPAEUS cum ... )

( EL CONEJO con ... )


- TAVŞANCILOTU ile TAVŞANKULAĞI

( Maydanozgillerden, nemli yerlerde yetişen, körpesi bazı yerlerde hayvan yemi olarak kullanılan bir bitki. İLE Çuha çiçeğigillerden, kalp biçiminde geniş yapraklı, beyaz, pembe rengi çiçekli bir bitki, buhur-u meryem, siklamen. )

( HERACLEUM cum CYCLAMEN COUM )


- TAVSİYE ile/ve NASİHAT

( NASİHAT: SAMİMİYET )

( RECOMMENDATION vs./and ADVICE )


- TAVSİYE ile/ve/||/<>/> TEŞVİK


- TAVUK ile AYAM CEMANİ

( ... İLE Endonezya tavuğu. Renginin tamamen siyah olması, en büyük özelliğidir. Sadece tüyleri değil, eti ve kemiği de siyahtır. Yetişkinlerinin ağırlığı ortalama 2 kilo, horozları ise 2.5 - 3 kilo civarındadır. )


- TAVUK ile ÇAYIRTAVUĞU

( ... İLE Ormantavuğugillerden, sırtı beyaz çizgili, siyah ve esmer, karnı siyah bir kuş. )

( ... cum TYMPANUCHUS CUPIDO )


- TAVUK ile ÇAYLAK

( ... İLE Yırtıcılardan, uzun kanatlı, çengel gagalı, küçük kuşları ve fare gibi zararlı hayvanları avlayan, tavuk büyüklüğünde bir kuş. )


- TAVUK ile DİLALTI

( Tavuklarda görülen bir sayrılık/hastalık. )


- TAVUK ile FUNDATAVUĞU

( ... İLE Avustralya'da yaşayan tavuksulardan bir kuş türü. )

( ... cum CATHETFURUS LATHAMI )


- TAVUK ile/ve/değil KAR TAVUĞU

( ... İLE/VE Kuzey Kutbu'nda yaşarlar. )


- TAVUK ile KARA, ORMAN TAVUĞU


- TAVUK ile KARATAVUK

( ... İLE Karatavukgillerden, tüyleri kara, meyve ve böceklerle beslenen ötücü kuş. )

( ... cum TURDUS MERULA )


- TAVUK ile/değil/yerine/>< KARTAL

( Kısmen ve kısa uçabilir fakat yükselemez. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< En yüksekte uçabildiği gibi alçaktan da uçabilir. )


- TAVUK ile LEGORN[İng.]

( ... İLE Beyaz tüylü bir tavuk ırkı. )


- TAVUK ile SU TAVUĞU/KALİNİS

( ... İLE Su tavuğugillerden, gri, kızıl karışımı tonda, benekli ya da çizgili tüyleri olan bir kuş. )

( ... cum FULICA ATRA )


- TAVUKLAR ile TAVUKSULAR

( Tavuksular takımının bir alt takımı. İLE Tavukları ve tepeli tavukları içine alan bir takım. )


- TAVUSKUŞU ile/değil PERESTÂN[Fars.]

( ... İLE/DEĞİL Tavuskuşu-Albino )

( ... İLE/DEĞİL Tavuskuşu gibi güzel tüylü bir kuş. )

( TAVUSKUŞU YAVRUSU

)

( [not] PEACOCK vs./but ... )


- TAVUSKUŞU ile TUVEYS

( ... İLE Küçük tavuskuşu. )


- TAXIS ile ...

( Yerinden oynamış ya da çıkmış bir uzvu el ya da koyma. )


- [not] TAXONOMY ile/ve/değil/yerine/<>/> CLADISTIC TAXONOMY

( Sınıflandırma. İLE Kladistik sınıflandırma. )

( LINNAEUS/LINNE vs./and/<>/>/but HELLING[1966] )


- TAY ile GÜRE

( Üç yaşına kadar olan at yavrusu. İLE Çiftleşmek isteyen kısrak ya da dişi eşek. | Bir yaşından, üç yaşına kadar olan tay. | Güçlü, dinç. | Çekingen, korkak, ürkek. )


- TAY/TAYLAK ile SIPA[Abazaca < SPAU: Çocuk.]/KODOK/KURRAG[Fars.]

( At yavrusu. [Üç yaşına kadar] İLE Eşek yavrusu. )

( GULİN ile ... )

( MÜHR[çoğ. EMHÂR, MİHÂR] ile KÜRRE )

( KÜRRE ile KÜRRE-İ HAR )

( COLT/FOAL vs. DONKEY-FOAL )

( HIPPOMAN: Yeni doğan tayın alnındaki küçük siyah zar. )


- TAY ile TAY[Fars.]

( Üç yaşına kadar olan at yavrusu. İLE Denk, eşit, eş. | Hayvanın bir yanındaki yük. )


- TAYF[Ar.]/SPEKTRUM[İng. < SPECTRUM] ile ÇEŞİTLİLİK | YELPAZE

( Birleşik bir ışık demetinin bir biçmeden geçtikten sonra ayrıldığı basit renklerden oluşmuş görüntü. )


- TAYFA[Ar. < TAİFE] ile MİÇO/MUÇO[İt.]

( Bir gemide bulunan, türlü işlerde çalıştırılan sefer işçileri. | Aynı işi yapan topluluk. | Birinin yanında bulunan yardakçılar, koşuntu. İLE Gemilerde, küçük yaşta tayfa yamağı. )


- TAYFA[Ar.] ile SERDÜMEN[Fars. < İt.]

( ... İLE Dümen kullanmakla görevli, bilgili ve deneyimli tayfa. | Savaş gemilerinde, çavuştan daha yüksek bir aşamada bulunan er. )


- TAYFÖLÇER ile/ve/||/<> TAYFÖLÇÜMÜ

( Işın tayflarını incelemeye yarayan alet, spektroskop. İLE/VE/||/<> Işın tayflarının incelenmesi, spektroskopi. )


- TA'YÎN[< AYN][Ar.] ile/ve NÂN-PÂRE[Fars.]

( Erzak. İLE/VE Ekmek parçası. )


- TA'YÎN[Ar. < AYN] ile TAHÎN[Ar.]

( Ayırma, belirli etme. | Bir memuriyete koyma. | Tayın, asker ekmeği. | Erzak. İLE Öğütülmüş tahıl. | Darı unu. | Şekerle karıştırılarak helvası yapılan öğütülmüş susam. )


- TAYİN ile/ve TAHSİS

( Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. İLE Bir şeyi, bir kişiye ya da bir yere ayırma. )


- TAYİN ile TAKDİR


- TAYIN ile TAYİN

( Asker azığı. | Asker ekmeği. | Savaş ya da seferberlik dönemlerinde, vatandaşlara karneyle dağıtılan ekmek. İLE Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. )


- TAYİN ile/ve/değil TESPİT


- TAYLAN ile BİNT-İ MEHÂD ile HİKKA

( ... İLE İki yaşına girmiş dişil deve. İLE Dört yaşına giren dişil deve. )


- TAYLASÂN/MAŞLÂH ile MAŞLÂH

( Sarığın, tâc-ı şeriften sarkan ucu. | Başa ve boyna sarılan şal vb. [Hizmeti simgeler.] İLE Tek parçalı ve kol yerine yarıkları olan bir çeşit kadın üstlüğü. )


- TAYLOR İLE FOURİER İLE LAURENT ile/||/<> SERİ AÇILIMLARI

( Fonksiyon seri temsilleri. )

( Formül: f(x) = Σaₙxⁿ )

( Brook Taylor tarafından 1715 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1685-1731) (Ülke: İngiltere) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Taylor serisi, Taylor teoremi) )


- TAYLOR İLE MACLAURİN İLE LAURENT İLE FOURİER İLE LAPLACE ile/||/<> SERİ AÇILIMLARI

( İşlevlerin farklı seri gösterimleri ve uygulama alanları. )

( Formül: f(x) = Σ f⁽ⁿ⁾(a)/n! (x-a)ⁿ )

( Brook Taylor tarafından 1715 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1685-1731) (Ülke: İngiltere) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Taylor serisi, Taylor teoremi) )


- TAYLOR SERİES ile/||/<> FOURİER SERİES

( Taylor polynomyal yaklaşım, Fourier trigonometrik. )

( Formül: Polynomial İLE trigonometric )

( Brook Taylor tarafından 1715 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1685-1731) (Ülke: İngiltere) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Taylor serisi, Taylor teoremi) )


- TAYLOR SERİSİ ile/||/<> FOURİER SERİSİ

( Taylor polinom, Fourier trigonometrik açılımdır )

( Formül: xⁿ İLE sin/cos )

( Brook Taylor tarafından 1715 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1685-1731) (Ülke: İngiltere) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Taylor serisi, Taylor teoremi) )


- TAYLOR SERİSİ ile/||/<> MACLAURİN SERİSİ

( Taylor genel nokta etrafında, MacLaurin x=0 etrafında açılım )

( Formül: f(x) = Σ f^(n)(a)(x-a)^n/n! İLE Σ f^(n)(0)x^n/n! )

( Brook Taylor tarafından 1715 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1685-1731) (Ülke: İngiltere) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Taylor serisi, Taylor teoremi) )


- TAYRA ile ...

( Yırtıcı, memeli bir hayvan. )


- TAYŞ[Ar.] ile SEFEH[Ar.]


- TAYT ile/değil TAYF

( Bacakları sıkı saran özel kumaştan yapılmış bir pantolon türü. | Sızmaz, su geçirmez bir kumaştan yapılmış şort giyecek. İLE Birleşik bir ışık demetinin bir biçmeden geçtikten sonra ayrıldığı yalın renklerden oluşmuş görüntü. )


- TAYY-İ MEKÂN ile ...

( MEKÂNI, MESAFEYİ, AN İÇİNDE GEÇME; ZAMAN İÇİNDE ZAMANIN, HALK OLUŞU )


- TAYYİB ile ...

( İYİ, GÜZEL, HOŞ, TERTEMİZ )


- TAZACCU'[Ar.] ile TAZACCUR[Ar.]

( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )


- TAZE FASULYE[Yun.] ile KURU FASULYE

( Porto Riko'da bulunan Adjuntas da, kuru fasulye ve pilavıyla ünlü bir dağ kasabasıdır. )

( GREEN BEAN vs. HARICOT BEAN )

( CICER ARIETINUM cum PHASEOLUS VULGARIS )


- TAZE SOĞAN ile/ve/değil/<> ÇİRİŞ OTU


- TAZE ÜZÜM ile KURU ÜZÜM

( image )

( [100 gr.'daki kalori] 67 ile 299 )

( [100 gr.'daki fruktoz/şeker] 16 ile 59 )


- TAZE[Fars.] ile/ve YENİ

( Hiçbir şey yok, yeni olan güneşin altında. )

( FRESH vs./and NEW )


- TAZI ile/ve BORZOY

( ... İLE/VE Rus tazısı. )


- TAZI[Fars. < TÂZÎ] ile KÖPEK

( SELUKIY ile KELB )

( GRAYHOUND vs. DOG )

( CANIS FAMILIARIS GRAJUS HIPERNICUS cum CANIS FAMILIARIS )


- TAZI[Fars.] ile SALUKİ, KOPOY[Macarca], BASERJİ

( Genellikle tavşan avında kullanılan, uzun bacaklı, çekik karınlı, çok çevik bir tür köpek. İLE Orta boylu, düşük kulaklı, tüyleri kısa bir tür köpek. )

( CANIS FAMILIARIS GRAJUS HIBERNICUS cum ... )


- TAZI ile TÜRK TAZISI


- TA'ZİB[< AZAB] ile ...

( EZİYET ETME, BOŞUNA YORMA )


- TA'ZÎL[Ar.] ile TA'ZÎL[Ar. çoğ. TA'ZÎLÂT]

( Bir hastanın güzel ve inandırıcı sözlerle teselli edilmesi. İLE Ayıplama. )


- TA'ZÎM[< AZM] ile ...

( BÜYÜKLEME, ULULAMA, BÜYÜK SAYMA | SAYGI GÖSTERME, İKRÂM ETME )


- TA'ZÎR[Ar. < ÖZR | çoğ. TA'ZÎRÂT] ile TA'ZÎR[Ar. çoğ. TA'ZÎRÂT]

( Esassız özür bildirme, vesile ve bahane arama. İLE Azarlama. | Suçluyu suçuna göre sözle azarlama. )


- TÂZİR ile/ve/||/<> TEKDİR

( Azarlama. İLE/VE/||/<> Azarlama. )


- TAZİYE[Ar.] ile TARZİYE[Ar.]

( Ölen kişinin yakınlarına üzüntünü paylaştığını belirtme/bildirme. İLE Yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma. )


- TAZLÎL/TADLÎL[Ar.] ile TAZLÎL[Ar. < ZILL]

( Dalâlete düşürme, doğru yoldan çıkarma, azdırma, ayartma. İLE Gölgelendirme, gölgelendirilme. )


- TAZMANYA CANAVARI/SARCOPOLUS[Lat.] ile ...

( Yeni Zelanda'nın güneyindeki Tazmanya'da yaşar. Gebelik süreleri 21 gündür. Her doğumda 30 civarında çok minik yavruları olur annenin sadece 4 memesi olduğu için ancak 3-4'ü yaşar. )


- TAZMİNAT ile TANZİMAT


- TD-DFT ile/||/<> CIS

( TD-DFT zamana bağlı uyarılmış İLE CIS configuration interaction. )

( Formül: DFT bazlı İLE HF bazlı )


- TE[Ar.] ile TE[Ar.]

( Osmanlı abecesinin dördüncü harfi. | Ebced hesabında 400 sayısının karşılığıdır. İLE Kadar, dek, değin. )


- TEALİMİYYÛN ile/ve/||/<> TABİÎYYÛN ile/ve/||/<> İŞRAKİYYÛN ile/ve/||/<> MENAZİRÛN

( Matematikçiler. İLE/VE/||/<> Fizikçiler. İLE/VE/||/<> Aydınlanmacılar. İLE/VE/||/<> İbn Heysem'ciler. )


- TEAMÜL ÇARKI ile/ve TEKÂMÜL ÇARKI

( [İnsandaki] Uzun Devran. İLE Kısa Devran. )

( Kişinin zuhur âlemine gelişine kadarki süre[ç]. İLE Kişinin mânâya dönüşüne kadarki süre[ç]. )


- TEARRÜF ile TEÂRÜF[< AREF] ile ...

( Bir şeyi araştırarak öğrenme. İLE Bir şeyin herkesçe bilinmesi. )


- TEÂSÜR[Ar.] ile TEÂSÜR[Ar. < ÜSR]

( Güzel geçinme, dirlik etme. İLE Bir şeyin güçleşmesi, güç olma. )


- TEBÂ[Ar.] ile/ve REÂYÂ[Ar.]

( ... İLE/VE Bir hükümdarın yönetimi altındaki halk. | Tanzimat'tan önce, Osmanlı'nın Müslüman olmayan uyrukları. | Hristiyan. )


- TEBA'[Ar.] ile TEBAA[Ar. < TÂBİ]

( Uyma, tâbi olma. İLE Uyruk, bir devletin hükmü altında bulunan kişi/ler. )


- TEBAA ile/değil/yerine VATANDAŞ


- TEBÂDÜL[Ar. < BEDEL] ile TEBÂDÜR[Ar. < BÜDÛR | çoğ. TEBÂDÜRÂT]

( Birbirine bedel olma, birbirinin yerini tutma, değişme. İLE Ansızın akla gelme. | İki şairin birbirinden habersiz olarak aynı şiiri söylemesi. )


- TEBAHHUR[Ar. < BAHR] ile TEBAHHUR[Ar. < BUHÂR | çoğ. TEBAHHURÂT]

( Deryalanma, denizleşme. | Bir şeyin içine dalma ve pek derinine varma. | Bir ilimde derinleşme, uzmanlık kazanma. İLE Buğulanma, buğu haline girme. | Tütüslenme. )


- TEBÂR[Ar.] ile TEBÂR[Ar.]

( Yok olma, bitme. İLE Asıl, soy. )


- TEBÂREK[< BEREKET] ile ...

( "MÜBÂREK ETSİN!" )


- TEBÂRÜZ ile/ya da TEMÂYÜZ

( Belirme, görünme. İLE/YA DA Başkalarına göre üstün duruma gelme, sivrilme, seçkinleşme. )


- TEBÂYÜN ile/||/<> TEDÂHUL

( Farklılık, iki ya da daha fazla sayı arasında herhangi bir ortak kat ya da bölen ilişkisinin bulunmaması. İLE/||/<> Girişimlik, iki ya da daha fazla sayının aynı anda birbirinin katları olması durumu. )


- TEBDÎL[< BEDEL] ile DEĞİŞTİRME

( DEĞİŞTİRME, DEĞİŞTİRİLME, BAŞKA BİR HÂLE GETİRME )


- TEBDÎL[Ar.] ile İBTÂL[Ar.]


- TEBDÎL[Ar.] ile İTYÂN Bİ-GAYRİHİ[Ar.]


- TEBEDDÜN[Ar.] ile/değil TECESSÜM[Ar.]

( "Bedenlenme". İLE/DEĞİL Boyut kazanma, nesneleşme. | Görünmeye başlama, belirme. | Göz önüne gelme, canlanma. )


- TEBEHHÜL[Ar.] ile TEBEHHÜR[Ar.]

( Okumak/tahsil için sıkıntı çekme. İLE Kısa ve sık soluk alma. )


- TEBELLEŞ ile/ve/değil/||/<>/< MUSALLAT (OLMAK)


- TEBELLÜL[Ar.] ile TEBELLÜR[Eski Türkçe < BİLLÛR]

( Islanma, nemlenme. İLE Billurlaşma. [Fr. CRISTALLISATION] )


- TEBER ile ...

( BALTA | DERVİŞLERİN KULLANDIĞI/TAŞIDIĞI UZUN SAPLI VE YARIM AY ŞEKLİNDEKİ BALTA | MEŞİN BIÇAĞI )


- TEBER ile NACAK


- TEBERLER:
MÜTTEKÂ/NACAK ile NÎZE, HARBE ile BAYRAK/LİVÂ/SANCAK


- TEBERRÂ[< BERÂ] ile UZAKLAŞMA, UZAK DURMA, ÇEKİLME | SEVMEYİP YÜZ ÇEVİRME | KÖTÜ AHLÂK


- TEBERRU'[Ar. < BURÛ | çoğ. TEBERRUÂT] ile TEBERRÛ/TEBERRÂ[Ar. < BERÂ]

( Bağış, bağışlama. İLE Uzaklaşma, uzak durma, çekilme. | Sevmeyip yüz çevirme. [>< TEVELLÂ] )


- TEBERRÜK[< BEREKET] ile MÜBÂREK SAYMA, UĞUR SAYMA


- TEBERRÜKEN ile ÜVEYSÎLİKLE


- TEBEŞİR ile/değil ALÇITAŞI

( Kalsiyum karbonat. İLE/DEĞİL Kalsiyum sülfat dihidrat. )

( ... İLE/DEĞİL En az 4000 yıldır çıkarılmaktadır. Çıkarılan tüm alçıtaşının %75'i alçı ve ondan yapılan kartonpiyer, fayans ve ortopedide kullanılır. )

( ... İLE/DEĞİL Çimentonun çok önemli bir bileşenidir. Gübre, kağıt ve kumaş üretiminde de kullanılmaktadır. )

( Piramit'lerin içindeki sıvalar alçıtaşıyla yapılmıştır. Bina sıvaları da alçıtaşındandır. )

( GYPSOS[Yun.] > GYPSUM[İng.] )


- TEBEŞİR[Fars.] ile/ve/||/<>/< KALSİT

( Toz zerreciklerinden oluşan, çizdiği yerde iz bırakan, beyaz ya da açık renkte kireçli kaya. | Bu nesneden yapılan, kara tahta, duvar vb. yüzeylere yazı yazmak için kullanılan, beyaz ya da renkli çubuk.[Tebeşir, bir tür kalsittir.] İLE/VE/||/<>/< Billurlaşmış doğal kalsiyum karbonatı. )


- TEBESSÜL[Ar.] ile TEBESSÜR[Ar.]

( Yüz asma, somurtma, yüzünü ekşitme. İLE Sivilce çıkması. )


- TEBESSÜM ile MÜDÂRÂ[Fars.][MÜDÂNÂ değil!]

( ... İLE Yüze gülme, dost gibi görünme. )


- TEBEVVÜL-İ SÜKKER ile TEBEVVÜL-İ SÜKKERÎ ile TEBEVVÜL-İ ZÜLÂL ile TEBEVVÜL-ÜD-DEM

( Şekerin sidik yoluyla çıkması, şeker işeme. İLE Sidikte şeker bulunması. İLE Sidikte albümin bulunması. İLE Kan işeme, sidiğin kana karışarak kan zehirlenmesi. )


- TEBEZZÜL[Ar.] ile TEBEZZÜR[Ar.]

( Yarılma. İLE Sporlanma. )


- TEBHÎL[Ar. < BAHAL, BUHL] ile TEBHÎR[Ar. < BUHÂR | çoğ. TEBHÎRÂT] ile TE'BÎR[Ar.]

( Biri için hasis, pinti deme. İLE Buğu haline getirme. | Tütsüleme, tütsülendirilme. | Etüvden geçirme. İLE Aşılama.[Ağaç.] )


- TEB'ÎD[Ar. < BU'D] ile TE'BÎD[Ar. < EBED | çoğ. TE'BÎDÂT]

( Uzaklaştırma, uzaklaştırılma, uzağa sürme. | Kovma. İLE Sonsuzlaştırma/ebedileştirme. )


- TE'BÎS[Ar.] ile TEB'ÎZ[Ar.]

( Hakaret, horlama. İLE Bölüm bölüm ayırma, paralama. )


- TEBLÎĞ/TEBLÎG[< BULÛG | çoğ. TEBLÎGAT] ile/değil/yerine/< TEVDÎ'[< VED | çoğ. TEVDÎÂT]

( Yetiştirme, eriştirme, bitiştirme. | Götürme, taşıma. | [edebiyatta] Abartının birinci derecesi. İLE/DEĞİL/YERİNE Bırakma, emanet etme. | Vedâlaşma. )


- TEBLİĞ ile/ve EMİR


- TEBLİĞ ile/ve/değil/||/<>/>/< TEMSİL


- TEBSÎL[Ar. < BASAL] ile TEBSÎR[Ar.]

( Soyup soğana çevirme/çevrilme. İLE Tarif ve açıklama. [kişinin gözünü açacak biçimde] )


- TEBSÎL[Ar. < BASAL] ile TEBZÎL[Ar. < BEZL]

( ... İLE Yarma, delme. | Bir uzvun suyunu boşaltmak üzere o yeri bir aletle delme işlemi. )


- TEBSÎR[Ar.] ile TEBŞÎR[Ar. < BEŞR | çoğ. TEBŞÎRÂT]

( ... İLE Müjde verme, müjdeleme, müjdelenme. )


- TEBSÎR[Ar.] ile TEBZÎR[Ar. < BEZR | çoğ. TEBZÎRÂT]

( ... İLE Tohumu saçıp dağıtma. | Har vurup harman savurma. )


- TEBYİN ile/ve/||/<> TEBLİĞ


- TEBYİZ[< BEYAZ] ile İSTİNSAH

( Temize çekmek. İLE Çoğaltmak. )


- TEBZÎL[Ar. < BEZL] ile TEBZÎR[Ar. < BEZR | çoğ. TEBZÎRÂT]

( Yarma, delme. | Bir örgenin suyunu boşaltmak üzere o yeri bir araçla delme işlemi. İLE Tohumu saçıp dağıtma. | Har vurup harman savurma. )


- TECÂVÜL[Ar. < CEVELÂN | çoğ. TECÂVÜLÂT] ile TECÂVÜR[Ar.]

( Dolaşma, cevelân etme. İLE Komşu olma. )


- TECBÎR[Ar. CEBR] ile ...

( Kırık/çıkık kemiği iyileştirme, sarma/alçıya alma. )


- TECDÎL[Ar.] ile TECDÎR[Ar. < CEDERÎ]

( Yere vurma/yıkma. İLE Çocuğun çiçek çıkarması. )


- TECDÎR[< CEDERÎ] ile VAKT-İ TEFRÎH

( Çocuğun çiçek çıkarması. İLE Çiçek hastalığı aşısının yapılmasından etkisini gösterinceye kadar geçen zaman. )


- TECELLÎ[< CELÂ < CELV] ile ...

( GÖRÜNME, BELİRME | KADER, TÂLİH | ALLAH'IN LÜTFÛNA NAİL OLMA | Görünme, belirme, Allah'ın sır ve kudretinin, eşya âleminde ve canlılarda görünmesi. | HAK NÛRUNUN TESÎRİYLE MAKBUL KULLARIN KALBİNDE İLÂHÎ SIRLARIN AYÂN OLMASI )


- TECELLİ ile/ve EYLEM


- TECELLÎ ile/ve FÂŞ ETMEK


- TECELLÎ ile/ve/<> FEYZ

( İkisi de süreklidir. )


- TECELLİ ile/ve GÜZELLİK

( AHLÂK: Vahiy yoluyla gelen tecellî. )


- TECELLİ ile SEZGİ

( Dışta. İLE İçte. )


- TECELLİ ile/ve SUDUR


- TECELLİ[Ar.] ile/ve/||/<> TAHAKKUK[Ar.]


- TECELLİ ile/ve/||/<> TECELLİ

( Yoksa. İLE/VE/||/<> Yalan. )


- TECELLİ ile/ve/değil TECELLİGÂH

( ... İLE Fark vardır. )


- TECELLÎ ile/ve/<> TECESSÜM


- TECELLÎ ile TEZÂHÜR

( Kuvantum düzeyinde. İLE/VE/||/<>/< Atom düzeyinde. )

( Kalptedir. İLE/VE/||/<>/< Eylemdedir. )

( Dışarıdan, bilince yansıma. İLE/VE/||/<>/< Dışarıda. )


- TECELLÎ/FEYZ ile/ve/<> ZUHÛRÂT

( Sanatsal. İLE/VE/<> Bilimsel. )

( Tecellî. İLE/VE/<> Zuhûr. )

( Süreklidir. İLE/VE/<> ... )


- TECESSÜM[Ar.] ile TECESSÜS[Ar.]

( Boyut kazanma, nesneleşme. | Görünmeye başlama, belirme. | Göz önüne gelme, canlanma. İLE Olağan/basit merak. | Yoklama, araştırma, dikkat ve çabayla araştırma. | Bir şeyin iç yüzünü araştırıp sırrını çözmeye çalışma. | Gözetleme. )


- TECİM/TİCARET:
KAZANMAK ya da GEREKSİNİMİNİ KARŞILAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAZANDIRMAK ya da GEREKSİNİMİ KARŞILAMAK


- TECİM/SEL / TİCARET/TİCARİ ile/ve ÜRETİM/SEL

( Üretim Geliştirme Aşamaları: Araştırma Gözlem Çözümleme Geliştirme Deneme Tecimleştirme/Ticarileştirme )

( Exploration Screening Analysis Development Test phase Commercialisation
COMMERCE vs./and PRODUCTION )


- TECNÎS[Ar. < CİNÂS] ile TECDÎR[Ar. < CİNÂZE]

( İki anlamlı söz[mânî] söyleme, cinas yapma. İLE Ölüyü tabuta koyma. )


- TECRİBETEN[Ar.] ile TECRİBÎ[Ar.]

( Tecrübe ederek, deneyerek, sınayarak. İLE Deneme ile ilgili. )


- TECRÎD[< CERED] ile/değil TEDRÎC[< DURÛC]/KERTELEME

( Soyma, soyulma. | Ayırma, bir tarafta tutma. | Soyutlama. | Yalıtma. | Önce gönlünü gafletten, nefsini hevâdan, dilini boş sözden arındırıp dünyayı zihninden/kalbinden çıkararak Hakk'a yönelme. İLE/DEĞİL Derece derece, basamak basamak ilerle(t)me. )


- TECRÎD[< Ar. CERED | çoğ. TECRÎDÂT] ile/< İNTİZÂ[< Ar. NEZ]

( Maddî olandan arındırmak. | Soymak/soyutlamak. İLE/< Dış-dünyada, bir nesnede gizilgüç[bilkuvve/potansiyel] olarak bulunan bir özelliği, zihnin soyutlayarak yetkin örnek[ideal-form] haline getirmesi. | Ayıklamak. )

( Soyma, soyulma. | Ayırma, bir tarafta tutma. | Herşeyden el-ayak çekme. | Soyutlama. | Yalıtma. | Bir şairin kendini soyut bir kişilik, yani ayrı bir kişi sayarak ona hitab etmesi. | Noktasız harflerden oluşan sözcüklerle tümce ya da mısra yapma. İLE/< Çekip koparma, koparıp alma. )

( İntizâ olmadan, tecrîd olmaz. )

( Without the extraction, there cannot be the abstraction. )

( ABSTRACTION vs./< EXTRACTION )


- TECRİD ile/ve/||/<> TEHZÎB

( İlimde. İLE/VE/||/<> Amelde. )


- TECRİD ile/değil/yerine TEZKİYE


- TECRİT ile HALVET


- TECRİT ile/ve/||/<> İNZİVÂ


- TECRİT ile RİYÂZÂT


- TECRİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEHCİR

( Ayırma. | Birini dış dünyadan kopararak kendi durumuna bırakma. | Bulaşıcı hastalığın daha fazla canlıya bulaşmasını önlemek amacıyla sayrının öteki canlılarla olan ilişkilerinin en az seviyeye indirilmesi ya da kesilmesi. | Soyutlama. | Yalıtım. | Mahkûmu cezasını tek başına çekmesi için öteki hükümlülerden ayırma. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Göç ettirmek. )


- TECVÎD[< CEVDET] ile ...

( BİR ŞEYİ GÜZEL YAPMA | KUR'AN'-I KERÎM'İ USÛLÜNE BAĞLI KALARAK OKUMA İLMİ | BU OKUMAYI ÖĞRETEN KİTAP )


- TECVÎZ[Ar. CEVÂZ | çoğ. TECVÎZÂT] ile/ve TAKDİR

( Olanaklıları kabul eder. İLE/VE ... )


- TECZÎ'[Ar.] ile/değil TECZİE[Ar. < CÜZ] ile/değil TECZÎR[Ar. < CEZR]

( ... İLE/DEĞİL Bölüm bölüm ayırma, bölme, doğrama, ufaltma. İLE Karekökünü alma, cezrini bulma. )


- TEDÂHÜL[Ar.] ile TEDÂVÜL[Ar.]

( Birbirinin içine girme. | Ödemede gecikme. | Yığılıp kalma, birikme. İLE Dolanım. )


- TEDARİK ile/ve TEMİN


- TEDARİK/Lİ ile TEDBİR/Lİ


- TEDAVİ ile/ve DÖNÜŞÜM


- TEDAVİ[Ar.] ile/ve OTAMA/SAĞALTIM/TERAPİ[Fr.]

( Fiziksel olana. İLE Zihinsel olana. )

( Örgenlere uygulanabilen. İLE/VE Tine uygulanabilen. )


- TEDAVİ/TREATMENT[İng.] ile SAĞALTIM/SAĞALTMAK ONULTUM/ONULTMAK


- TEDÂVİ ile/ve/||/<>/> TELÂFİ


- TEDÂVÜL[Ar. < DEVLET | çoğ. TEDÂVÜLÂT] ile TEDÂVÜR[Ar. < DEVR]

( Elden ele gezme, dolaşma, kullanılma. İLE Sıra ile yapma, karşılıklı yapma. )


- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile/ve TEMKİN[Ar. < MEKÂNET]

( Tedbirli ve mütevazı olun, şansı yakalarsınız. )

( Bir şeyi sağlayacak ya da önleyecek yol, yöntem, çözüm, çare. İLE/VE Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli davranma. | Ağırbaşlılık. | Hastalığın bir yere yerleşmesi. | İhtiyat, tedbir. )

( PRECAUTION vs./and COMPOSURE )


- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/>/< AKIL

( Dışarıda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< İçeride. )

( Bilgisizde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< Düşünende. )

( "Gelecekte." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< Şu anda ve burada. )

( Nesne. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< Kavram. )


- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< FİKİR (ETMEK)

( Sonuca yönelik düşünme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Sonuca yönelik olmayan düşünme. )

( Zât bakımından aynı, itibar bakımından ayrılardır. )

( Sona bakmak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yola bakmak. )

( [not] Thinking to [get/go] consequence. VS./AND/BUT/||/<>/>/< Any kind of thinking without consequence.
Any kind of thinking without consequence. INSTEAD OF Thinking to [get/go] consequence. )

( [not] PRECAUTION vs./and/but/||/<>/>/< TO THINK
TO THINK instead of PRECAUTION )


- TEDBİR ile GEREKLİLİK

( PRECAUTION vs. NECESSITY )


- TEDBİR ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR


- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile İHTİYÂT

( Bir şeyi elde edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kul irâdesi. İLE İleriyi düşünerek/görerek davranma. | Sakınma. | Yedek. )


- TEDBİR ile PARANOYA

( Tedbirli ve mütevazı olun, şansı yakalarsınız. )

( Sonuca yönelik düşünme. İLE Sonuca yönelik olmayan düşünme. )

( ASPHALEIA ile/ve ... )

( Bir olay ya da kişinin bir durumu/sorunu ile sınırlı/özel kalabilen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Sürekli ve her koşulda, herhangi bir özel durumla sınırlı kalmayacak sürekli/kalıcı olan. )

( Seninle. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Senden sonra da! )

( Ne olduğu. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Ne/nasıl[ne/yin asıl] olması gerektiği. )

( Çözümsüzlük hiçbir zaman çözüm değildir/olamaz! [kabul edilemez/edilmemeli, gözardı edilemez/edilmemeli, boş verilemez/verilmemeli, ertelenemez/ertelenmemeli!] )

( PRECAUTION vs. PARANOIA
PRECAUTION vs./and COMPOSURE
PRECAUTION vs. NECESSITY
PRECAUTION vs. TO THINK
Thinking to [get/go] consequence. WITH Any kind of thinking without consequence.
ESTABLISHING vs./and DIAGNOSIS
SECCURITY vs./and PRECAUTION
SOLUTION vs./and PRECAUTION
SOLUTION vs./and CONSEQUENCE/RESULT
SOLUTION vs./and EXPLANATION
SOLUTION vs./and GAME
FINDING SOLUTION vs. FIX THE SOLUTION
[not] SOLUTION vs./and/>/but CONTINUAL/REAL SOLUTION
CONTINUAL/REAL SOLUTION instead of SOLUTION
PRECAUTION vs. PARANOIA )


- [ne yazık ki]
"TEDBİR" ile/değil/yerine/>< SEVGİ

( Her konuda tedbirli olabiliriz; ancak, "severken/sevdiğimize karşı tedbirli olmak", gerçek mutluluk için en zararlısıdır. )


- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/<>/< TAKDİR

( Tedbir, takdirin parçasıdır. )


- TEDBİR[< DÜBÛR] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAKDİR

( Bir şeyi temin edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kişinin ihtiyâr ve istenci/irâdesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< ... )

( Tedbir, takdirin parçasıdır. )

( Yaptığın şeyin tedbirini, takdir-i Hüdâ'dan bekle. )

( Takdirden gelene, tedbir kılınmaz
Ne kılayım çare, ben, şimdiden geri
Yaram türlü türlü, merhem bulunmaz
İstersen merhemi, çal, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )

Geçti elden, gitti muhabbet çağı
Rakip, bahçeye kurmuş otağı
Yıkılsın çevresi, bostanı bağı
El girsin bağına, var, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )

Sen bir gonca gülsün, istife karış
İstersen gül oyna, dilersen sarış
Gönlün kimi isterse, ülfet et konuş
Yârim, sana destur var, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )

Kul Abdal'ım, bir sultanam ayılım
Yüz sür beni, eşiğinde sayılım
Hakk'tan gelen tecellime, kayılım

Kul Abdal'ım, yalan dünya, vefâsız
Âlemde bir yâre düştüm, devâsız
Sen bana yâr olmazsın, be hey vefâsız
Var kime olursan ol, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )

[ Veysel (Âşık) 'tan
dinlemek üzere burayı tıklayınız... ]

[ Sürekli erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/19854 ]

2023
VEYSEL (ÂŞIK) yılıdır.
Madem görüyorsunuz... O zaman, hoş görün! - Veysel (Âşık)
)


- TEDBİR ile YASAK

( PRECAUTION vs. PROHIBITION/FORBIDDEN )


- TEDBİR ile/ve/||/<>/> YÖNLENDİRME


- TEDBİR-İ NÜFUS ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MENZİL ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MEDÎNE/MÜDÜN

( Bireyin ve toplumun oluşumunda. İLE/VE/||/<>/> Aileyi/topluluğu yönetmek. İLE/VE/||/<>/> Kenti/toplumu yönetmek. )

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- TEDBİRLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< KARAMSAR/LIK


- [ne yazık ki]
TEDBİRSİZ TEVEKKÜL ile/ve/||/<> İCRAATSIZ DUA ile/ve/||/<> SÜFLÎ İNZİVÂ


- TEDBİRSİZLİK ile/ve/değil DALGI/GAFLET


- TEDBİRSİZLİK ile/ve/<> EYLEMSİZLİK

( İkisi de hüsrana götürür. )


- TEDEMMU'[< DEM][Ar.] ile ...

( Gözün yaşarması. | Sayrılıktan dolayı gözden yaş gelme. )


- TEDENNÎ[Ar.] ile TENEZZÜL[Ar.]

( Gerileme, düşme. İLE Kendi durumundan daha aşağıdaki bir işi, bir durumu kabul etme. | Alçakgönüllülük gösterme. )


- TEDERRÜS[Ar. < DERS | çoğ. TEDERRÜSÂT] ile TEDESSÜR[Ar.]

( Ders alma, ders olarak okuma. İLE Elbise giyme. )


- TEDHÎN[Ar. < DUHAN] ile TEDHÎN[Ar. < DÜHN]

( Tütsüleme, dumanlama. İLE Güzel kokulu yağ sürme/sürülme. )


- TEDİRGİN/LİK ile/ve/<>/>/< GERGİN/LİK


- TEDİRGİNLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HEYECAN


- TEDİRGİNLİK ile/ve/||/<> HUZURSUZLUK


- TEDİRGİNLİK ile/ve/<> KORKU


- TEDRÎCEN[Ar.] ile/ve/||/<> TEDRÎCÎ[Ar.]

( Azar azar, giderek, gittikçe. İLE Derece derece, yavaş yavaş olan. )


- TEDSÎR[Ar.] ile ...

( Kuşun, yuvasını düzenlemesi/düzeltmesi. )


- [Ar.] TEEBBÎ ile/ve TEEMMÜM

( Birini, baba edinme. | Birini, evlât edinme. İLE/VE Ana edinme. | Çocuğun, anne tarafından tanınması. )


- TEEHHÜL[Ar. < EHL] ile TEEHHÜR[Ar. < TE'HÎR | çoğ. TEEHHÜRÂT]

( Ehlileşme. | Evlenme. İLE Sonraya, geriye kalma. | Gecikme. )


- TE'EKKEDENÎ'Ş-ŞEY'U[Ar.] ile ŞAKKA 'ALEYYE[Ar.]


- TEEKKÜL ile ...

( Yaranın açılıp büyümesi, oyulup açılması. )


- TEEMMÜL ile/ve/<> TEFEKKUH

( İyice, etraflıca düşünme. İLE/VE/<> Fıkıh öğrenme. | Fıkıhta çok bilgili olma. )


- TEENNÜS[Ar. < ÜNS] ile TEENNÜS[Ar. < ÜNS]

( Dişil/müennes olma. | Kadın gibi hareket etme, kadınlaşma. İLE Alışma, Ünsiyet peyda etme. )


- TEESSÜF[Ar.] ile NEDEM[Ar.]


- TEESSÜM[< İSM] ile ...

( GÜNAHTAN KAÇINMA )


- TEESSÜR[Ar.] ile TEESSÜR[Ar. < ESR, ESÂRET | çoğ. TEESSÜRÂT]

( Oyalandırma, işten alıkoyma. İLE Kederli ve üzüntülü olarak duygulanma, içlenme. | Bir şeyin etkisini duyma. | Acı, keder duyma. )


- TEF[Fars.] ile TEF[Fars.]

( Zilli bir kasnağa geçirilmiş çalgı. İLE Sıcaklık[hararet]. | Buhar. )


- TEF ile/ve/değil/<> ZİLLİ TEF


- TEFAHHUS[Ar. < FAHS | çoğ. TEFAHHUSÂT] ile TEFAHHUŞ[Ar. < FUHŞ]

( İnceden inceye araştırma. İLE Açık saçık, âdî sözcükler kullanma, müstehcen bir biçimde konuşma. )


- TEFAKKÜH ile TEFKÎH

( Yemiş toplama, yemiş yeme. İLE Yemiş yedirme. )


- TEFÂVÜD[Ar.] ile YARARLAŞMA, BİRBİRİNDEN YARARLANMA

( YARARLAŞMA, BİRBİRİNDEN YARARLANMA )


- TEFE ile TEFELİ ile TEFECİ

( Dokuma tezgâhında tarağı tutan ahşap ya da metal parça. İLE Sık dokunmuş bez. İLE El altından yüksek faizle ödünç para veren kişi, faizci, murabahacı. )


- TEFEKKUH[Ar. < FIKH] ile TEFAKKÜH[Ar.]

( Fıkıh öğrenme. | Fıkıhta çok bilgili olma. | Taakkul, tefehhüm. İLE Hoşlanma, şaşırma. | Pişman olma. | Yemiş toplama, yemiş yeme. )


- TEFEKKUH[< FIKH] ile/ve/<> TEFEHHÜM[< FEHM]

( Fıkıh öğrenme. | Fıkıhta çok bilgili olma. İLE/VE/<> Yavaş yavaş anlama, farkına varma. )


- TEFEKKÜR ile/ve ASLINA DÖNDÜREN TEFEKKÜR


- TEFEKKÜR ile ASLINA DÖNDÜREN TEFEKKÜR

( CONTEMPLATION vs. CONTEMPLATION IN WHICH GET TURNS TO THE BASE )


- TEFEKKÜR ile/ve/> TAAKKUL

( Her kişinin becerisidir. [kendince ve kabı kadar] İLE/VE/> Er kişinin becerisidir. )


- TEFEKKÜR[Ar.] ile TEDEBBÜR[Ar.]


- TEFEKKÜR[Ar.] ile TEFAKKUR[Ar. < FAKR]

( Düşünme. İLE Fukaralaşma. )

Bugün[26 Ekim 2025]
itibarı ile 46.048 başlık/FaRk ile birlikte,
46.048 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(161/186)