Değil (... değil ...) bağlaçlı FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(18/79)
- DİLLER ile/ve/değil/||/<>/> ÖBEKLERİ
(
)
(
)
- DİLUE/DİLUTED[İng.] değil/yerine/= SEYRELTİK
- DİLÜSYON/DİLUTION[İng.] değil/yerine/= SEYRELTME
- DİMİ ile/değil "Dİ Mİ?" [DEĞİL Mİ?]
( Sıkı dokunmuş, bir tür pamuklu kumaş. İLE/DEĞİL Soru kipi olduğunu gösteren ayrık mi'lere, hangi zaman, zemin ve koşul olursa olsun, yazımlarımızda, boşlukların önemine ve okuyuculara gösterilmesi gereken saygının olmazsa olmazlığı! )
- DİN ANLATIMINDA:
BÖLÜNMÜŞLÜK ile/değil/yerine KAPSAMLI/LIK
- DİN DÜŞMANLIĞI ile/ve/değil/||/<>/< DİN KARŞITLIĞI
- DİN ile/ve/değil EŞİK
- DİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FELSEFE
( Anlama ilişkin soruların akıl ile değil kurguyla yapılacağına yönelik yaklaşımı, felsefenin soruları içinde kalarak yanıtlamaya çalışmak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kişinin [ve evrenin] sorularına aklın sınırları içinde kalarak yanıt vermeye çalışmak. )
( GAZÂLÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KANT )
( Avam'ın "felsefesi". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Havas'ın "dini". )
- DİN ile/değil HRİSTİYANLIK
- DİN ile/ve/değil/||/<> MEZHEB/MEZHEP ile/ve/değil/||/<> TARİKAT
( Bir dinin çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her birine verilen ad.["DOKTRİN" olarak da adlandırılır] | Yol. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Aynı dinin içinde bazı yorum ve uygulama farklarına dayanan, bazı ilkelerde birbirinden ayrılan Tanrı'ya ulaşma ve onu tanıma yollarından her biri. | Bir şeyhe bağlı kişiler için konulmuş olan manevi, ahlâkî ve toplumsal kuralların tümü ve bu kurallara göre örgütlenmiş kurum. | Yol. )
- DİN ile/değil/||/<> ZAN
- DİNAMİK/DYNAMIC[İng.] değil/yerine/= DEVİNGEN
- DİNAMİK değil/yerine/= DEVİMBİLİM
- DİNAMİK değil/yerine/= DEVİMLİ/DEVİNGEN/DİRİMLİ/ETKİN/DEVİMSEL
- DİNAMİT ile/değil DİNAMİK
- DİNAMİTLER değil DİNAMİKLER
- DİNAMİZM değil/yerine/= DEVİMSELLİK / DEVİMSELCİLİK
- DİNAMO/JENERATÖR değil/yerine/= ÜRETEÇ
- DİNAMO değil/yerine/= SÜRÜKLEÇ
- DİNAMOMETRE değil/yerine/= KUVVETÖLÇER
( Güçleri/kuvvetleri ölçmeye yarayan araç. )
- DİNAYET değil DİYANET
- DİNAYET değil DİYÂNET
- DİNAZOR değil DİNOZOR
- DİNDE YER ALAN ile/değil DİNDE DE YERALAN
- DİNE SAHİP OLMAK değil/yerine DİNİ/Nİ İZLEMEK
- DİNGİL ile/değil/yerine/>< DİNGİN
- DİNİ:
ANLADIKTAN SONRA YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ANLAMAK
( [not] RELIGION: LIVING AFTER UNDERSTANDING vs./and/but UNDERSTANDING AFTER LIVING
UNDERSTANDING AFTER LIVING instead of RELIGION: LIVING AFTER UNDERSTANDING )
- DİNİ İNANÇ ile/ve/değil "DİNİ KAYGI"
- DİNÎ/RELIGIOUS değil/yerine/= KÖNEL
- [ne yazık ki]
DİNİN, ...:
"EMİRLERİ" ile/değil/yerine/>< KAVRAMLARI
- DİNLEME AYGITI ile/değil KAYIT AYGITI
- DİNLEMEME/... "ÖZGÜRLÜĞÜ" değil DİNLEMEME/... OLANAĞI
- DİNLEMEMEK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/>/< NANKÖRLÜK
( Bir tek, nankörler dinlemez! )
- DİNLEMİŞ/DİNLİYOR GİBİ GÖRÜNMEK ile/değil/yerine DİNLEMEK
- DİNLEMİYORSUNUZ değil DUYAMIYORSUNUZ SANIRIM
- DİNLEYENİN OLMAMASI ile/değil ANLAYANIN OLMAMASI
( Dinleyeni olmadığından değil anlayanı olmadığından sessizleşir insan. )
- DİNLİYİM ile/değil DİNLEYEYİM
- DİN/RELİGİON değil/yerine/= KÖNE
- DİNSEL ile/ve/değil/yerine DİLSEL
( Sınırlayıcı olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Birleştirici, buluşturucu, uzlaştırıcı[dır]. )
- DİNSİZ ile/ve/değil/||/<>/< DENSİZ
- DİP ile/ve/değil EŞİK
- DİPFRİZ[İng. < DEEP FREEZE] değil/yerine DONDURAÇ / DERİN DONDURUCU
- DİPLEJİ/DİPLEGIA[İng.] değil/yerine/= İKİ TARAFLI FELÇ
- DİPLEJİ değil/yerine/= ÜST YARI FELCİ
- DİPLOPİ/DİPLOPIA[İng.] değil/yerine/= ÇİFT GÖRME
- -DIR ile/değil -DI
( Durur/sabit. İLE/DEĞİL Geçmiş zaman kipi. )
- ...DIR ile/ve/değil KABUL EDİLEN
- ...DIR ile/ve/değil/yerine ...LIK
- ...DIR değil/yerine OLANAKLI/LIK
- ...DIR ile/ve/değil/yerine OLMAKTA OLAN
- DIRAFT[İng. < DRAFT] değil/yerine/= TASLAK
- DİREK ile/değil GÖNDER
( ... İLE/DEĞİL Bayrak çekilen direk. | Üvendire. | Kayık ve yelkenli gemilere yön vermeye yarayan, ucunda metal olan ağaç sopa. )
- DİREKLER ARASI ETKİNLİKLERİ:
KIŞ RAMAZANLARINDA değil YAZ RAMAZANLARINDA
- DİREK/MAN değil DOĞRUDAN
- DİREKSİYON/DİDON/GİDON[Fr. < GUIDON] ile/değil YÖNELTEÇ
( ... İLE/DEĞİL Bisiklette. )
( )
- DİREKSİYON değil/yerine/= YÖNELTEÇ
- DİREKSİYON değil/yerine/= YÖNELTEÇ
- DİREKSİYONEL/DİRECTIONAL[İng.] değil/yerine/= YÖNLENDİRİLMİŞ
- DİREKSİYONEL değil/yerine/= YÖNLENDİRİLMİŞ
- DİREKT/DİRECT[İng.] değil/yerine/= DOĞRUDAN
- DİREKT OLARAK değil/yerine DOĞRUDAN
- DİREKT değil/yerine/= DOĞRUCA
- DİREKT değil/yerine/= DOĞRUDAN
- DİREKT değil/yerine/= DOLAYSIZ/DOĞRUDAN/ARACISIZ
- DİREKTİF/TÂLİMAT değil/yerine/= YÖNERGE/BUYURU
- [ne yazık ki]
DİRENÇ ile/ve/değil/yerine/<>/> TEPKİ
- DİRENÇLİ DANIŞAN ile/ve/değil/||/<>/< BİLGİSİZ/BECERİKSİZ SAĞALTIMCI[TERAPİST]
( Yoktur. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Vardır. )
- DİRENGEN/LİK(İNATÇI/LIK) ile/değil/yerine KARARLI/LIK
( Bilgisizlikte/cahillikte, donanımsızlıkta, beşerde. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilgilide, bilgede, insanda, adam olmuşta. )
( [not] OBSTINACY vs./but DECISIVENESS
DECISIVENESS instead of OBSTINACY )
( ANUT/MUANNİT ile ... )
- DİRENİŞ değil/yerine DİRİLİŞ
- DİRENME ile/ve/değil/||/<>/< EN AZ EYLEM
- DİRETMEK ile/ve/değil/yerine/önce/+/||/<>/></>/< DİRENMEK
( "İrâde"[yapma bilgisi/"isteği"]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>>/< İhtiyâr[yapma bilgisi/"isteği"]. )
( [not] TO INSIST vs./and/but/+/||/<>/>>/< TO RESIST
TO RESIST instead of TO INSIST )
- DİRETMEK ile/değil/yerine/>< DİRİLTMEK
- ...DIR'IN İŞLEVİ:
NE OLDUĞUNU TANIMLAMADA ile/değil NE OLMADIĞINI TANIMLAMADA
( Bigi yoksa kişisel bir iddia olarak kalır. İLE Ancak, veriye/bilgiye dayanarak kullanılabilir. )
( Bir konunun/durumun/ayrıntının, ne olduğunu "tanımladığımızdaki" ["...dır"] karşılığı ile ne olmadığı ya da ne olmayabileceğini belirttiğimizdeki anlamı, etkisi bir/aynı değildir. Ne olmadığını/olmayabileceğini ["... değildir"] belirttiğimizde [fazla] tartışma konusu bulunmayabilir fakat ne olduğu "iddia edilirse" çok fazla tartışma ve ayrışma konusu doğabilir/olabilir. )
- DIŞ DÜNYA ile/ve/değil/yerine TOPLUM
- DIŞ GÜÇLER" değil -MIŞ "GÜÇLER"
- DIŞ "GÜZELLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İÇ GÜZELLİK
- DİŞ PROTEZİNDE:
PORSELEN ile/değil/yerine/> ZİRKONYUM
( )
- DİŞ TELİ ile/değil/yerine/||/<>/> SAYDAM PLAK
(
ile/değil/yerine/||/<>/>
)
- DIŞ ile/ve/değil GERİ
( [not] OUT vs./and/but BACK )
- DIŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< İÇ
( İçinize, derine dalın ve sizde neyin gerçek olduğunu bulun. )
( İç ile dış arasındaki uyum, mutluluktur. )
( Dışa yöneltmekte olduğunuz aynı dikkati içe çevirin. )
( İç ve dış arasındaki ayrımın yalnızca zihinde olduğunu idrak ettiğiniz zaman, artık korkunuz kalmaz. )
( Dive deep within and find what is real in you.
Harmony between the inner and the outer is happiness.
The same attention that you give to the outer, you turn to the inner.
When you realise that the distinction between inner and outer is in the mind only, you are no longer afraid. )
( Bilincin içerikleri. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Bilince dışsal olan her şey. )
( Kişinin içi[zihni] ne kadar boşsa, "dışa" o kadar önem verir. )
( Mahrem. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Namahmrem. )
( Seni/onu yakar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Beni/kişiyi yakar. )
( [not] OUTSIDE vs./and/but/||/<>/>< INSIDE
INSIDE instead of OUTSIDE )
- DIŞA BAKAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İÇE BAKAN
( Düş görür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uyanır/uyandırır. )
- DİSABİLİTE/DISABILITY[İng.] değil/yerine/= ENGELLİLİK | YETİ YİTIMİ
- DIŞARIDA ARAMAK ile/ve/değil/yerine İÇERİDE/YAKINDA ARAMAK/BULMAK
( Dışarıda aranan/bulunan, kaybedilir de. )
- DIŞARIDA ile/ve/değil/||/<> UZAKTA
- DIŞARISINDA ile/değil DIŞINDA
- DİSDİYADOKİNEZİ/DYSDİADOCHOKINESIA[İng.] değil/yerine/= ARDIŞIK DEVİNIM BOZUKLUĞU
- DİSEKAN değil/yerine/= DİLİNİK
- DİSEKİLİBRİUM/DYSEQUILIBRIUM[İng.] değil/yerine/= DENGESİZLEŞME
- DİSEKSİYON değil/yerine/= KES AYIR | DİLİNME
- DİSEMİNASYON/DISSEMINATION[İng.] değil/yerine/= YAYILMA
- DİSEMİNASYON değil/yerine/= SERPİLME | YAYILMA
- DİSFONKSİYON/DYSFUNCTION[İng.] değil/yerine/= İŞLEV BOZUKLUĞU
- DİSGRAFİ/DYSGRAPHIA[İng.] değil/yerine/= YAZI-ÇİZİ BOZUKLUĞU
- DİSGUZİ/DYSGEUSIA[İng.] değil/yerine/= TAT ALMA BOZUKLUĞU
- DİŞİL ile/değil/yerine ANAÇ
- DİŞ"İM" AĞRIYOR değil ÖYLE BİR ŞEY/"İN" Mİ VAR?
- DİSİMİLASYON[Fr.] değil/yerine/= BENZEŞMEZLİK
- DIŞINDA/GAYRI ile/değil/yerine RIZÂ
- DIŞINDA OLAN ile/ve/değil DIŞSALLAŞMIŞ OLAN
( [not] EXTERIOR vs./and/but WHICH TO BECOME EXTERIORED )
- DİSİPLİN CEZÂSI değil/yerine/= DÜZENCE KIZITI
- DİSİPLİN değil/yerine/= DÜZENCE
- ... DİSİPLİNİ ile/değil/yerine ... DİLİ
- ... değil DIŞİŞLERİ
- DIŞKI ile/ve/değil/||/<> FIŞKI
( Sindirim sonunda dışarı atılan besin artığı. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Taze, hayvan dışkısı/gübre. )
- DİSKİNEZİ/DYSKINESIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIM BOZUKLUĞU
- DİSKONEKSİYON/DISCONNECTION[İng.] değil/yerine/= BAĞLANTI KESİLMESİ
- DİSKORDANS/DISCORDANCE[İng.] değil/yerine/= UYUMSUZLUK
- DİSKORDAN/S değil/yerine/= BENZEŞMEZ/LİK | UYUMSUZ/LUK
- DİSKRİMINAN/DISCRIMINANT[İng.] değil/yerine/= AYIRT EDICİ
- DİSKUR değil/yerine/= SÖYLEM
- DIŞLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DIŞARIDA BIRAKMA
- DIŞLAMA ile/değil (SADECE) FARK
( [not] TO EXCLUDE vs./but (ONLY) DIFFERENCE )
- DIŞLAMA ile/değil/yerine UYANDIRMA (ÇABASI/VESİLESİ)
- DIŞLAMAK ile/ve/değil/yerine DIŞARIDA BIRAKMAK
( [not] TO EXCLUDE vs./and/but TO LEAVE OUT
TO LEAVE OUT instead of TO EXCLUDE )
- DIŞLAMAK ile/değil/yerine UZAKLAŞTIRMAK
- DIŞLAYICI ile/değil/yerine KAPSAYICI
- DİSLEKSİ/DYSLEXIA[İng.] değil/yerine/= OKUMA BOZUKLUĞU
- DİSLOKASYON/DISLOCATION[İng.] değil/yerine/= ÇIKIK
- DISMETRİ/DYSMETRIA[İng.] değil/yerine/= UZAKLIK KESTİRİMSİZLİĞİ
- DISMORFİK/DISMORPHİC[İng.] değil/yerine/= BOZUK BİÇİMLİ
- DISORDER[İng.] değil/yerine/= BOZUKLUK
- DİSOSİYASYON/DISSOCIATION[İng.] değil/yerine/= AYRIŞMA | RUHSAL ÇÖZÜLME
- diso.[Lat. < DISPENSA] değil/yerine/= DAĞITINIZ
- DİSPANSER değil/yerine/= SAĞLIKEVİ/SAĞLIK OCAĞI
- DİSPERSİYON değil/yerine/= DAĞILIM
- DISPOSABLE[İng.] değil/yerine/= TEK KULLANIMLIK / KULLAN AT
- DİSPOSİBLE değil/yerine/= KULLAN AT
- DİSPRAKSİ/DYSPRAXIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMSEL BECERİ BOZUKLUĞU
- DİSPROPORSİYON/DISPROPORTION[İng.] değil/yerine/= ORANTISIZLIK
- DİSPROPORSİYON değil/yerine/= ORANTISIZLIK
- DİSPROSODİ/DYSPROSODIA[İng.] değil/yerine/= SÖZ EZGISİ BOZUKLUĞU
- DİSRAFİ/DISRAPHY[İng.] değil/yerine/= BİTİŞİM BOZUKLUĞU
- DİSRITMİ/DYSRHYTHMIA[İng.] değil/yerine/= DİZEM BOZUKLUĞU
- DİSRİTMİ değil/yerine/= DİZEM BOZUKLUĞU
- DIŞSAL ile/değil TİNSEL
- DIŞSALLAYICI/LIK ile/değil/yerine/>< KAPSAYICI/LIK
- DİSSEMİNE İNTRAVASKÜLER KOAGÜLASYON değil/yerine/= YAYGIN DAMARİÇİ PIHTILAŞMA
- DİSTAL değil/yerine/= BAŞLANGICA UZAK
- DISTAL[İng.] değil/yerine/= BAŞLANGICA UZAK
- DİSTANSİYON değil/yerine/= GERGİNLİK, ŞİŞKİNLİK
- DİSTİLASYON/DISTILLATION[İng.] değil/yerine/= DAMITMA
- DİSTİLE/DISTILLED[İng.] değil/yerine/= DAMITIK
- DİSTONİ değil/yerine/= GERİM BOZUKLUĞU
- DİSTORSİYON değil/yerine/= BURKULMA | ÇARPITMA | SAPMA
- DİSTRES/DISTRESS[İng.] değil/yerine/= SIKINTI | ZORLANMA
- DİSTRES değil/yerine/= SIKINTI
- DİSTRİBÜSYON/DISTRIBUTION[İng.] değil/yerine/= DAĞILIM
- DİSTRİBÜTÖR["DİSPÜTÖR" değil!][İng. DISTRIBUTOR][Fr. DISTRIBUTEUR] değil/yerine/= DAĞITICI/DAĞITIM
- DİSTROFİ/DYSTROPHY[İng.] değil/yerine/= YOZLAŞIM, YOZLAŞMA
- DİURNAL[İng.] değil/yerine/= GÜN BOYU
- div.[Lat. < DIVIDE] değil/yerine/= BÖL, BÖLÜNÜZ
- DİVALAN/DİVALENT[İng.] değil/yerine/= İKİ DEĞERLİKLİ
- DİVÂN-I MUHASEBAT[Ar.] değil/yerine/= SAYIŞTAY
- DİVERJANS/DIVERGENCE[İng.] değil/yerine/= IRAKSAMA, | AYRIKLAŞMA
- DİVERTİKÜL değil/yerine/= CEPÇİK
- DİYABET/DİABETES MELLITUS[DM][İng.] değil/yerine/= ŞEKER HASTALIĞI
- DİYABETİK/DİABETIC[İng.] değil/yerine/= ŞEKER HASTASI | ŞEKER HASTALIĞI (İLİŞKİLİ)
- DİYABETOJENİK/DİABETOGENIC[İng.] değil/yerine/= ŞEKER HASTALIĞI YAPAN
- DİYADOKINEZİ/DİADOCHOKINESIS[İng.] değil/yerine/= ARDIŞIK DEVİNIM
- DİYAFOREZ değil/yerine/= TERLEME
- DİYAFRAM/DİYAFRAGMA değil/yerine/= BÖLEÇ
( Göğüs boşluğu ve karın boşluğunu birbirinden ayırır. )
- DİYAGNOSTİK/DİAGNOSTIC[İng.] değil/yerine/= TANISAL
- DİYAGNOZ/DİAGNOSIS[İng.] değil/yerine/= TANI
- DİYALEKTİK değil/yerine/= EYTİŞİM
- EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK ile/değil KURGUL
- DİYALİZ/DIALYSIS[İng.] değil/yerine/= ARITIM, SÜZDÜRÜM
- DİYASTAZ/DİASTASIS[İng.] değil/yerine/= YAVAŞ DOLUŞ | AYRILIM
- DİYASTAZ değil/yerine/= YAVAŞ DOLUŞ | AYRILIM
- DİYASTOL/DİASTOLE[İng.] değil/yerine/= YÜREK KASI GEVŞEMESİ
- DİYASTOLİK[İng.] değil/yerine/= KAN BASINCI
- DİYATERMİ/DİATHERMY[İng.] değil/yerine/= ISI UYGULAMASI
- DİYATERMİ değil/yerine/= ISI UYGULAMASI
- DİYATEZ/DIATHESIS[İng.] değil/yerine/= DOĞAL YATKINLIK
- DİYATEZ değil/yerine/= YATKINLIK
- ... DİYE BİLİRİZ ile/değil ... DİYEBİLİRİZ
- (DİYELEKTİK değil/değil/yerine/= DİYALEKTİK) değil/değil/yerine/= EYTİŞİM(SEL)
- DİYET ile/ve/değil REJİM[Fr.]/PERHİZ[Fars.]
( ... İLE/VE/DEĞİL Yönetme, düzenleme biçimi, düzen. | Perhiz. | Bir devletin yönetim biçimi. | Akarsu debisinin, yıl boyunca gösterdiği değişikliklerin tümü. )
( [not] DIET vs./and/but REGIMEN )
- ... DİYEYİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ... DİYELİM
- DİYİNCE değil DEYİNCE
- DİYOR Kİ ..." ile/ve/değil/||/<>/< DEMİŞ OLUYOR Kİ ...
- ... DİYOR ile/değil ... DA DEMİŞ OLUYOR
- DİZARTRİ/DYSARTHRIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMSEL KONUS¸MA BOZUKLUGˆU
- DİZARTRİ değil/yerine/= SÖYLEYİŞ BOZUKLUĞU
- DİZAYN EDİLMİŞTİR değil/yerine/= TASARLANMIŞTIR
- DİZAYN/DESİGN[İng.] değil/yerine/= TASARIM
- DİZEM ile/değil DİZYEM[Fr.]
( Düzenli aralıklarla yineleme niteliği. | Uyumlu üslûp. | Vezin. | Bir dizede ya da notada, vurgu, uzunluk ya da ses özelliklerinin, durakların, düzenli bir biçimde yinelenmesinden doğan ses uygunluğu. [DÜZÜN/TARTIM] İLE/DEĞİL Sıcakölçerde, santigratın onda biri. )
- DİZGE ile/yerine/değil DÜZEN
( Küçük zihinliler, kişileri; orta zihinliler, olayları; ileri zihinliler; düzenleri/sistemleri konuşurlar/tartışırlar. )
( Olgun kişi, kurulu düzene karşı çıkmaz. )
( Başkalarıyla iyi ilişkileri koruyup, düzensizliğin içinde düzen arayın. )
( [not] SYSTEM vs./but REGULARITY
REGULARITY instead of SYSTEM )
- DİZÜRİ değil/yerine/= AĞRILI İŞEME | İŞEME GÜÇLÜĞÜ
- DL/DEEP LEARNING[İng.] değil/yerine/= DERİN ÖĞRENME
- DLT/DISTRİBUTED LEDGER TECHNOLOGY[İng.] değil/yerine/= DAĞITIK DEFTER TEKNOLOJİSİ
- DMS/DATABASE MANAGEMENT SYSTEM[İng.] değil/yerine/= VERİTABANI YÖNETİM SİSTEMİ
- DNA MISMATCH REPAIR[İng.] değil/yerine/= DNA YANLIŞ EŞLEŞME ONARIMI
- DNN/DEEP NEURAL NETWORK[İng.] değil/yerine/= DERİN SİNİR AĞI
- DOBRA/LIK ile/ve/değil/||/<>/> KABA/LIK
- DOÇENT değil/yerine/= BİLGEN
- DOĞA, İNTİKAMINI ALIR değil DOĞA, SON SÖZÜ SÖYLER
- DOĞA:
"MİRAS" (ATALARDAN) değil ÖDÜNÇ (ÇOCUKLARIMIZDAN)
- DOĞA NESNELERİ ile/ve/değil KÜLTÜR NESNELERİ
- DOĞA/TABİAT ile/ve/=/</değil RAHMET/RAHMAN
( Şuurlu. İLE/VE Şuur. )
( Rahmetin görüntüleri. )
- DOĞA VAROLANI ile/ve/değil/yerine EYLEM VAROLANI (OLMAK)
- DOĞA/(")TANRI(") "YAPTI/YARATTI" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞANIN PARÇASI
- DOĞA ile/ve/değil DOĞA NESNELERİ
- DOĞA ile/ve/<>/değil EVREN
( [not] NATURE vs./and/<>/but UNIVERSE )
- DOĞA ile/ve/=/değil RAHMET/RAHMAN
- DOĞACILIK/"DOĞASEVERLİK":
[ne yazık ki]
BAHÇE/DE İSE ile/ve/değil/yerine/||/>< ORMAN/DA İSE
( Çoğunlukta. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Azınlıkta. )
( Bilgisizlik ve bilinçsizlikte. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Bilgi ve bilinçlilikte. )
- DOĞADA/BİLİMDE:
ÖMRÜ değil YARI ÖMRÜ
- DOĞADA, "BÜTÜN VARLIKLAR" değil TÜM VAROLANLAR
( Vucud = Varlık ve Mevcud = Varolan ayrımı. )
- DOĞADA:
"YASA" değil GÜÇ
- DOĞADA:
YASA değil KUVVET
- DOĞADA:
"YASALAR" değil GÜÇLER
- DOĞADA/BİLİMDE:
KARARSIZ değil YARI KARARLI/LIK
- DOĞAL DURUM:
"DURMAK" değil HAREKET
- DOĞAL OLANI O/ŞU/BU ile/ve/değil/yerine DENGELİ/UYUMLU OLANI O/ŞU/BU
- DOĞAL OLANLARIN:
REDDİ, YOK SAYILMASI değil/yerine DENETİM ALTINDA TUTULMASI
- DOĞAL OLARAK ile/değil/yerine ARAYA, ZAMANIN GİRMESİ NEDENİYLE
- DOĞAL OLARAK ile/ve/değil/yerine KENDİLİĞİNDEN
- DOĞAL SEÇİLİM ile/ve/değil/||/<>/> BİRİKİMLİ SEÇİLİM
- DOĞAL ile/ve/değil DOĞADAN
( Doğal olanda, kişinin tedbirinin ve iradesinin etkisi olamaz. )
( [not] NATURAL vs./and/but FROM NATURE )
- DOĞAL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞAYA UYUMLU
- DOĞAL ile/değil "GELİŞTİRİLMİŞ/OLUŞTURULMUŞ"
- DOĞAL ile/ve/değil OLAĞAN
( [not] NATURAL vs./and/but USUAL )
- DOĞAL ile/ve/değil/||/<>/>/< OLMASI GEREKEN
- DOĞAL ile/ve/değil TARİHSEL
- DOĞAL ile/değil TARİHSEL
- DOĞAL ile/ve/<>/değil ZORUNLU
( [not] NATURAL vs./and/<>/but COMPULSIVE )
- DOĞAL/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDEN/LİK
- DOĞAN ile/değil/yerine ESPERİ
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Ava alıştırılmayan, bir tür doğan. )
- DOĞANIN:
"YARATMASI" değil BARINDIRMASI
- DOĞASI" değil YAPISI VE İŞLEYİŞİ
- DOĞA'YA DOĞAN ile/değil YAŞAM'A DOĞAN
( Behaim[hayvan]. İLE/DEĞİL İnsan. )
- DOĞAYA DOĞAN ile/ve/değil/||/<>/> YAŞAMA DOĞAN
( Behaim["hayvan"]. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Beşer/İnsan. )
( Yaşam, yaşamla beslenir. [Doğada bu süreç zorunluludur, toplumda ise gönüllü olmalıdır.] )
( Yaşamın tamir edemediğine ölüm son verir. )
( [not] TO BORN IN NATURE vs./and/but TO BORN IN LIFE
What life cannot mend, death will end. )
- DOĞDUĞUMUZ YER ile/ve/değil/yerine/> DOYDUĞUMUZ YER ile/ve/değil/yerine/> DOLDUĞUMUZ YER
- DOGMA ve/değil/< DOLMA
- DOGMA[Yun.] değil/yerine/= İNAK
- DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA DON BİÇMEK ile/değil DEREYİ GÖRMEDEN, PAÇALARI SIVAMAK
- DÖĞME ile/değil DÖVME
( Döğülüp kabuğu çıkartılmış buğday, yarma. | Kepeği alınan buğdaydan yapılan pilav. | Ahlat, armut gibi yemişlerin tokmakla ezilerek kurutulmuşu. | Ceviz, dut kurusu, fındık, pestil, şekeri birlikte döğerek yapılan yiyecek. | Kadınların yüzünün iki yanına takılan altın süs. | Buğdayın ıslatılarak taş altında kabuklarından ayırt edilen biçimi. | Dayanıklı odun, kaim odun. | Bakır ya da sarı levhaları çekiçle biçimlendirme işi. [Alm. getriebene Arbeit] İLE [ne yazık ki] Dövme durumu, vurma, "pataklama, sopalama". | Isıtılarak dövülerek biçim verilmiş metal nesne. | Dövülerek yapılan. | Yarma. )
- DOĞRU BİLDİĞİNİ YAPMAK ile/değil CANININ İSTEDİĞİNİ YAPMAK [değil/yerine/daha iyisi YAPMAMAK]
- DOĞRU-DÜRÜST[Fars.] ile/değil/yerine/||/<> DOĞRU-DÜZGÜN
- DOĞRU ORANTILI/LIK ile/ve/değil/||/<>/< PARALEL/LİK
- DOĞRU SÖYLEYEN ile/değil/yerine/ya da/>< "ÇOK İYİ YALAN SÖYLEYEBİLEN"
- DOĞRU/YANLIŞ! SÖYLÜYORSUN! değil DOĞRU!/YANLIŞ!
- DOĞRU-YANLIŞ YOK/TUR! ile/değil/ya da [BAĞLAMINDA ve GÖRELİ OLARAK] DOĞRU-YANLIŞ OLMAZ/OLMAYABİLİR
( Doğru-yanlış, bir şeyin ne olmadığı ve olmayacağı üzerine buluşmak olduğundan, olan/lar, olabilecek/ler üzerine kullanıl(a)maz/değildir! )
- DOĞRU/YANLIŞ ile/ve/değil/yerine EN AZ YANLIŞ
( Bazen/bazı durum/konu/olaylarda, doğru ya da yanlış üzerinden değil, en az yanlışı düşünerek[hesaplayarak, göze alarak] hareket etmek, karar almak durumunda/zorunda kalabilir/olabilirsiniz. )
- DOĞRU/YANLIŞ ile/ve/değil GEÇERLİ/GEÇERSİZ
( [not] TRUE/FALSE vs./and/but VALID/INVALID )
- DOĞRU/YANLIŞ ile/ve/değil İDEOLOJİK TUTUM
( [not] TRUE/FALSE vs./and/but IDEOLOGICAL ATTITUDE )
- DOĞRU ile/ve/yerine/değil GEREKTİĞİ GİBİ
( Eğer doğru ise başka türlü olamaz. )
( Doğru kendini öne sürmez, o sahtenin sahte olarak görülmesi ve reddedilmesinde yatar. Zihin sahte olan tarafından kör edilmişken doğruyu aramak yararsızdır. Doğru olanın sezilebilmesi için önce sahtenin tamamen temizlenip yok edilmesi gerekir. )
( RIGHT vs./and TO BE REQUIRED/NEEDED
It cannot be otherwise, if it is right.
Truth does not assert itself, it is in the seeing of the false as false and rejecting it. It is useless to search for truth, when the mind is blind to the false. It must be purged of the false completely before truth can dawn on it. )
- DOĞRU ile/ve/yerine/değil GEREKTİĞİ GİBİ
( Eğer doğru ise başka türlü olamaz. )
( Doğru kendini öne sürmez, o sahtenin sahte olarak görülmesi ve reddedilmesinde yatar. Zihin sahte olan tarafından kör edilmişken doğruyu aramak yararsızdır. Doğru olanın sezilebilmesi için önce sahtenin tamamen temizlenip yok edilmesi gerekir. )
( RIGHT vs./and TO BE REQUIRED/NEEDED )
- DOĞRU ile/ve/değil/yerine/||/<> KISMEN DOĞRU
- DOĞRU ile/değil SABİT(E)
( [not] RIGHT vs./but CONSTANT )
- DOĞRU ile/ve/değil YAYGIN
( [not] RIGHT vs./and/but COMMON )
(1996'dan beri)