Bağlaçlı
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 46.491 başlık/FaRk ile birlikte,
46.491 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(78/187)
- İBDÂ[Ar.] ile İBDÂ[Ar.] ile İBDÂ[Ar.]
( Örneksiz olarak bir şey meydana getirme, yaratma. | [edebiyatta] Yeni ve güzel bir eser meydana getirme. İLE Yoktan ortaya koyma, icad. İLE Bir kimsenin, kârı tamamen kendine ait olmak üzere, bir başkasına sermaye vermesi. | Sorulan şeye iyi yanıt verme, güzel söz söyleme. | Kandırma. )
- İBDÂ[Ar.] ile/ve/||/<>/> İBKA'[Ar.]
- İBDÂ[Ar.] ile İCÂD/İCÂT[Ar.]
( Yoktan, ortaya koyma. İLE Var etme. | Yeniden bir şey çıkarma. | Yeni bir düşünceyi, yeni bir konuyu, zihinde bulma. )
- İBER[Ar. < İBRET] ile İBER[Ar. < İBRE]
( İbretler, alınan kötü dersler. İLE İğneler, mıknatıslı iğneler. )
- İBİS ile KIRMIZI İBİS
- İBKA'["ka" uzun okunur] ile İBKÂ[Ar.]
( Sürekli kılma, devamlı, daim, bâki. | Yerinde, önceki durumunda bırakma. | Sınıf geçememe. İLE Ağlatma. )
- İBKA'[Ar.] ile/ve/||/<>/> LAĞV[Ar.]
- İBLÂ'[Ar.] ile İBLÂĞ[Ar.] ile İBRÂ[Ar.]
( Bellettirme, yutturma. İLE Vardırma/vardırılma. | Eriştirme/eriştirilme. | Ulaştırma. | Gönderme. İLE Temize çıkarılma, aklanma, berî kılma, berâet etme. | Hastayı iyileştirme. )
- İBLAĞ ile İBLAĞ
( Ulaştırma, eriştirme. İLE Bir şeyin miktarını artırma. )
- İBLÂĞ[Ar.] ile ÎSÂL[Ar.]
- İBLİS ile/ve ŞEYTAN
( Hz. Âdem'den önce. İLE/VE Hz. Âdem'den sonra. )
( Gövde/de. İLE/VE Kan/da. )
( Hakikatten ve kendimizden uzaklaştıran. İLE/VE İnatta duran. )
( Kendimizdeki. İLE/VE Ondaki. )
- İBN ARABÎ ile HEGEL
( Teşbihte tenzih. İLE Tenzihte teşbih. )
- İBN ARÂBÎ ile/ve ŞEYH BEDREDDİN
- İBN BATUTA ile/ve/||/<>/> EVLİYA ÇELEBİ
- İBN HALDUN ile/ve AUGUST COMTE
- İBN HALDUN ile/ve GELİBOLU'LU ÂLİ EFENDİ
- İBN MİSKEVEYH ile/ve DARWIN
- İBN YUNUS ile KEMALEDDIN İBN YUNUS
( Mısır'da, Fatimî döneminde yaşayan, büyük astronom ve matematikçi. Halife için hazırladığı Zicü'l-Hakimî astronomi tarihindeki önemli ziclerden kabul edilir. Bu zicte, ayrıca, trigonometrik işlevlerin algoritmasında, ilerlemeler görülür. )
- İBN ile/||/<> İBNİYE/İBNİYYE ile/||/<> İBNÂN ile/||/<> VELED ile/||/<> VELEDÂN
( Oğul, erkek çocuk. İLE/||/<> Ölenin oğlunun kızı ya da oğlunun oğlunun kızıdır. İLE/||/<> İki çocuk. İLE/||/<> Oğul [gayri müslimler için]. İLE/||/<> Çocuklar [gayri müslimler için]. )
- İBN-İ HEYSEM ile/ve/||/<>/>< GALILEO
(
)
- İBN-İ HEYSEM ile İBN-İ HEYSEM
( Filozof. İLE Matematikçi. )
( )
( "İbn-i Heysem: İlk Modern Bilim İnsanı" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )
- İBNÎ SİNÂ'NIN TALEBELERİ -ile
( * BEMHENYAR, * MEVKERÎ, * İLÂKÎ )
- İBRÂ ile BERAAT
- İBRA ile İBDÂ'/İBZA
( Alacaklının, hakkından kısmen ya da tamamen vazgeçmesi. | Borçtan kurtarma, aklama. İLE Kârı tamamen kendine ait olmak üzere bir kimseye sermaye vermek. [VİDAA: Verilen sermaye. | MÜBDÎ: Sermaye veren. | MÜSTEBZÎ: Sermaye alan.] | Sorulan soruya güzel yanıt verme. | Kandırma. )
- İBRÂ[Ar.] ile İBRÂR[Ar.]
( Temize çıkarılma, aklanma, berî kılma, berâet etme. | Hastayı iyileştirme. İLE Yeminin doğruluğunun onaylanması. )
- İBRAHİM EFENDİ SARAYI ile İBRAHİM PAŞA SARAYI
( Feriye Sarayları. İLE Türk-İslâm Eserleri Müzesi. )
( ... İLE XVI. yüzyıl başında, Sadrâzâm Makbûl(Maktûl) İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. )
- İBRAHİM SEBİLİ (AYASOFYA SEBİLİ) ile İBRAHİM PAŞA SEBİLİ
( Ayasofya türbelerinin sağ köşesinde. İLE Şehzadebaşı'nda. )
( XVII. yüzyılda. İLE 1719'da. [Rokoko usûlünde] )
- İBRÂM[Ar.] ile TE'RÎB[Ar.]
- İBRE ile/ve İBRE
( Ölçü aletlerinde sayı ya da im göstermeye yarayan devingen iğne. İLE/VE Çam, ardıç, sedir gibi ağaçların yaprağı. )
- İBRET ALAN ile İBRET ALMAYAN
( Bulunduğu derecenin üzerine çıkar/tılır. İLE Bulunduğu derecenin altına düşer/düşürülür. )
( İbret alınır. İLE İbret olur. )
- İBRET (ALMAK) ile/ve/||/<> DERS (ALMAK)
( Kötü sonuç veren bir olgudan alınan ders. İLE/VE/||/<> İzlenmesi gereken bir durum. )
( İBRET/TÂBİR < UBÛR[: Dar geçit.] İLE/VE/||/<> ... )
( Görülenden, yaşanandan aktarma. İLE/VE/||/<> Duyulandan, düşünülenden aktarma. )
- İBRET OLAN ile/ve/yerine İBRET ALAN
- İBRETLE BAKMAK ile/ve/||/<>/> HİKMETİ ARAMAK
- İBRÎ[Ar.] ile İBRÎ/İBRİYYE[Ar.]
( İbrânî, Yahudi. İLE İbresi, iğnesi olan. | [hayvanlarda] İğneliler.[İng. STYLOID | Fr. STYLOÏDE] | İğne yapan, satan. )
- İBRÎ/İBRİYYE[Ar.][İng. STYLOID | Fr. STYLOÏDE] -ile
( İğneliler. )
- İBRİK ile SU İBRİĞİ
( ... İLE Suibriğigillerden, yaprakları almaşık, sapları uzun ve sülüksü, yaprak ayası ibrik biçiminde gelişmiş olan, sıcak ülkelerde yetişen, tırmanıcı bir bitki. )
( NEPENTHES DESTILLATORIA )
- İBTÂR[Ar.] ile İBTÂR[Ar.]
( Alabileceğinden fazla eşya yükletme. | Şaşma, şaşakalma. İLE Esirgeme, mahrûm etme. | Gündüzün başlangıcı, kuşluk namazı. | Parçalama. )
- İBTİDA ile/ve İNTİHA
( Başlangıç. İLE/VE Son. )
( Bilinemeyen ve bölünemeyenlerdir. )
- İBTİHÂC[Ar.] ile İBTİHÂC[Ar.]
( Herşeyde bolluk. İLE Sevinç, sevinme, gönlü açılma. )
- İBTİKA'["ka" uzun okunur] ile İBTİKÂ'[Ar. < BÜKÂ] ile İBTİKÂR[Ar.]
( Rengin doğal olarak değişmesi. İLE Ağlama. İLE Sabah erken kalkma. )
- İBTİLÂ' -ile
( HAZARÂT-I ENBİYA VE EVLİYANIN YAŞAMI | DÜŞKÜNLÜK, TİRYAKİLİK, BAĞIMLILIK, TUTKU )
- İBTİLÂ'[Ar.] ile İBTİLÂ'[Ar. < BEL]
( Bir şeye düşkün olma, düşkünlük, tiryakilik, mübtelâlık. İLE Zorlukla yutma. | Gelini gerdeğe sokma. )
- İBTİLÂ'[Ar.] ile İHTİBÂR[Ar.]
- İBTİSÂR[Ar.] ile İBTİSÂR[Ar. < BASAR]
( Bir şeye başlama. İLE Can ve gönülden görme, görüp aslına/hakikatine varma. )
- İBTİTÂ'[Ar.] ile İBTİTÂR[Ar.]
( Kesilme. İLE Uyma, tâbi olma. )
- İBTİYÂ'[Ar.] ile İBTİYÂR[Ar.]
( Satın alma, mübâyaa etme. İLE Kavga etme. | Güçsüz, olma. | Seçip kabul etme. )
- İBTİZÂ'[Ar.] ile İBTİZÂL[Ar. < BEZL] ile İBTİZÂR[Ar.]
( Bir şeyin açık/meydanda olma. İLE Bir şeyin, hor kullanılması. | Bir şeyin, çokluğundan dolayı değerini kaybetmesi, bayağılaşması, ayağa düşmesi. | Bir şeyi sürekli olarak kullanma. | Genelleşmiş, ağızdan ağıza dolaştırılarak değersizleşmiş sözlerin gevelenmesi. İLE Zor ile alma, soyma. )
- İBTİZÂZ[Ar.] ile İBYİZÂZ[Ar.]
( Gereksinim dolayısıyla hakarete ve hor görmeye[zillete] katlanma. İLE Çok ağarma, beyazlaşma. )
- İBZA ile İBZÂ'
- İBZÂ'[Ar.] ile İBZÂ'[Ar.] ile İBZÂ'[Ar.]
( Birini son derece keder ve sıkıntıya düşürme. İLE Kötü söz söyleme. İLE İBDÂ' )
- İBZA ile İBZÂL
- İBZÂL[Ar.] ile İBZÂR[Ar.]
( Esirgemeyip bol bol harcama ve kullanma. İLE İsraf. )
- İBZÂZ[Ar.] ile İBZÂZ[Ar.]
( Semirme, yağlanma. İLE Bir şeyi gereğinden ya da istenilen miktardan az verme. )
- İÇ AÇI ile/||/<> DIŞ AÇI
( İç açı içerde İLE dış açı dışardadır )
( Formül: Çokgen içi İLE dışı )
- İÇ BEN/LİK ile/ve/<> DIŞA YANSIYAN BEN/LİK
( İçte ne varsa, dışta da o vardır. )
( Çektiğimiz eziyet, benlik hamalı olduğumuzdandır. )
- İÇ VE DIŞ (BİLİNCİ):
HAYVANDA ile İNSAN'DA
( Yoktur. [Birdir!] İLE Vardır. )
- İÇ BÜTÜNLÜK ile/ve TUTARLILIK
( INNER INTEGRITY vs./and CONSISTENCE )
- İÇ):
ÇOCUK ile/ve/||/<> YETİŞKİN ile/ve/||/<> EBEVEYN
- İÇ DENETİM ile/ve/<> BAĞIMSIZ DENETİM
( İç denetçiler ve bağımsız denetçiler, finansal kontrollerin etkinliği konusunda ortak paydalardır. İki taraf da etik kurallar ve profesyonel standartlara bağlı kalmaktadır. Bununla birlikte şirketle olan ilişkileri ve çalışma amaçları konusunda büyük farklılıkları bulunmaktadır.
İç denetçiler, şirketin bir parçasıdır. Hedefleri, profesyonel standartlar, yönetim kurulu ve üst yönetim tarafından belirlenmiştir. Birincil müşterileri, yönetim ve yönetim kuruludur. Bağımsız denetçiler, şirketin bir parçası değildir ancak şirket tarafından tutulur. Hedefleri, öncelikli olarak, yasalar tarafından belirlenir ve birincil müşterileri yönetim kuruludur.
İç denetçilerin çalışma amaçları çok kapsamlıdır. Şirket hedeflerine ulaşılmasına ve operasyonlar, risk yönetimi, iç kontrol ve yönetişim süreçlerini iyileştirmeye yardımcı olurlar. Şirketin her yönüyle -finansal ve operasyonel- ilgili olarak, iç denetçiler, kontrollerin ve süreçlerin sürekli gözetimi ve değerlendirilmesi etkinliklerinin bir sonucu olarak geleceğe odaklanır. Aynı zamanda, her türde yolsuzluk ve hilenin de önlenmesi ile ilgilidir.
Bağımsız denetçilerin öncelikli misyonu, şirketin yıllık finansal raporları hakkında bağımsız bir fikir vermektir. Raporların, genel kabul edilmiş muhasebe standartlarına uygunluğunu, şirketin finansal bildirimleri tarafsızca yaptıklarını, belirli dönemdeki operasyonların sonuçlarının doğru olarak gösterildiğini değerlendirirler.
İç ve bağımsız denetçiler, periyodik olarak ortak paydalarını tartışmak; tamamlayıcı yetkinlikler, deneyim alanları ve bakış açılarından yararlanmak; birbirinin çalışma amaçları ve yöntemlerini anlamak; denetim kapsamı ve programını tartışmak; raporlara, programlara ve çalışma kâğıtlarına erişmek ve risk alanlarını ortaklaşa değerlendirmek amacı ile toplanmalıdır. Yönetim kurulu, güvence için gözetim sorumluluklarını yerine getirmek ve denetim sürecinin bütününün etkinliğini ve verimliliğini artırmak amacı ile iç ve bağımsız denetim çalışmalarını koordine etmelidir. )
- İÇ DENİZ ile/değil KÖRFEZ
- İÇ DERİ ALTI ile/ve ÜST DERİ ALTI
( TAHT-I EDİMME-İ DÂHİLİYYE ile/ve TAHT-I BEŞEREVÎ )
- İÇ DEVİMSEL/HAREKİ[Ar.]/DİNAMİK ile/ve DIŞ DEVİMSEL/HAREKİ/DİNAMİK
( Onun bütününü dikkate alın, yalnızca dış belirtilerini değil. )
( INTERIOR DYNAMIC vs./and EXTERNAL DYNAMIC )
- DİRSEK KEMİĞİ:
İÇ ile/ve/||/<> DIŞ
( [Ar.] ZEND[içteki]/KÛ'BERE[dıştaki] )
( CUBITUS )
( CUBITUS )
- İÇ > DIŞ ile/ve/||/<> DIŞ > İÇ
( Dışlaş(tır)ma, zuhurat. İLE/VE/||/<> İçselleştirme, hayalat. )
- EGEMENLİK:
İÇ ile/ve/||/<> DIŞ ile/ve/||/<> EVRENSEL
- İÇ ENERJİ ile/||/<> ISI (İKİLİ KARŞILAŞTIRMA)
( İç enerji sistemin toplam enerjisi, ısı enerji transferidir )
( Formül: U İLE Q )
- İÇ ENERJİ ile/||/<> KİNETİK ENERJİ
( İç enerji moleküllerin toplam enerjisi İLE kinetik enerji hareket enerjisidir. )
( Formül: U = nCᵥT İLE KE = ½mv² )
- İÇ ETMEK ile/ve/||/<>/> HİÇ ETMEK ile/ve/||/<>/> PİÇ ETMEK
- İÇ GEÇİŞ METALLERİNDE:
LANTANİTLER ile/ve/||/<> AKTİNİTLER
- İÇ GEZEGENLER ile/ve DIŞ GEZEGENLER ile/ve OLUŞUMLAR
( Mars, Venüs, Dümya ve Mars. İLE/VE Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün. İLE/VE ... )
( Güneşaltı. İLE/VE Güneşüstü. İLE/VE ... )
( Kayasal nesneler ve bunların uyduları ile asteroitler[küçük gezegenler], göktaşları. İLE/VE Temel olarak gazdan[başlıca hidrojen] oluşan nesneler ve Güneş. İLE/VE Kayasal nesnelerle donmuş su, metan ve amonyak karışımından oluşanlar. )
( INFERIOR PLANETS vs./and SUPERIOR PLANETS )
- İÇ GÖZLEM ile/ve/||/<> İÇE DİKKAT ile/ve/||/<> ÖZ DÜŞÜNÜM
( INTROSPECTION vs./and/||/<> SELF-ATTENDING vs./and/||/<> SELF-REFLECTION )
- İÇ İÇE GEÇMİŞ/LİK ile/ve/||/<> KATMANLI/LIK
- İÇ İÇE ile ARKA ARKAYA
( ONE WITHIN THE OTHER vs. ONE AFTER THE OTHER/SUCCESSIVELY )
- İÇ İÇE ile/ve/||/<> BURUN BURUNA
- İÇ KONUŞMA ile/ve DIŞ KONUŞMA ile/ve ÜÇÜNCÜ KONUŞMA
- KUİPER KUŞAĞI:
İÇ ile/ve/||/<> DIŞ
( [uzaklık] 4.02 ışık saati. İLE/VE/||/<> 6.79 ışık saati. )
( 
)
- İÇ ORBİTAL ile/||/<> DIŞ ORBİTAL
( İç orbital (n-1)d kullanır İLE dış orbital nd kullanır. )
( Formül: d²sp³ İLE sp³d² )
- İÇ SALGI ile DIŞ SALGI
( ENDOCRINE vs. EXOCRINE )
- İÇ STANDART İLE DIŞ STANDART İLE STANDART EKLEME ile/||/<> KALİBRASYON YÖNTEMLERİ
( Kantitatif analizde kullanılan kalibrasyon stratejileri. )
( Formül: C = (A-b)/m )
- İÇ TUTARLILIK ile/ve/<> İÇ BÜTÜNLÜK
( Mantık. İLE/VE/<> Şiir. )
- İÇ VAROLAN ile/ve DIŞ VAROLAN
( İç varolan ilhamın kaynağıdır. İLE Dış varolan, bellek ile hareket eder. )
( Öz varolanınız en yüce öğretmendir. )
( INNER EXIST vs./and EXTERIOR EXIST
The inner is the source of inspiration, the outer is moved by memory.
Your own self is your ultimate teacher. )
- İÇ ile/ve DIŞ MUVACEHE PENCERESİ
- KOŞULLAR:
İÇ ile/ve/||/<> DIŞ ile/ve/||/<> GENEL ile/ve/||/<> ÖZEL ile/ve/||/<> KİŞİSEL ile/ve/||/<> FİZİKSEL ile/ve/||/<> ZİHİNSEL ile/ve/||/<> ZORUNLU ile/ve/||/<> İTİBARİ ile/ve/||/<> YAKIN ile/ve/||/<> UZAK
- İÇ ile/değil HİÇ
- İÇ ile İÇ
( Bir nesnenin/yerin dışı olmayan. İLE Sıvıların ağız yoluyla mideye sokulması/indirilmesinin öneri/buyruk kipi. )
- İ'CÂB[< UCB] -ile
( TAACCÜBE DÜŞÜRME, ŞAŞIRTMA | KENDİNİ BEĞENMİŞLİK )
- ÎCÂB[< VÜCÛB][çoğ. ÎCÂBÂT] -ile
( GEREK, LÂZIM GELME | BİR SÖZLEŞME İÇİN İLK SÖYLENEN SÖZ | OLUMLAMA/AFFIRMATION[İng.] )
- İ'CÂB[Ar. < UCB] ile ÎCÂB[Ar. < VÜCÛB | çoğ. ÎCÂBÂT]
( Şaşırtma, taaccübe düşürme. | Kendini beğenmişlik.[Ar.: İyiliğe, güzelliğe hayran etme] İLE Gerek/lilik. | Bir sözleşme için ilk söylenilen söz. | Olumlama.[İng., Fr. AFFIRMATION] )
- ÎCÂB[Ar.] ile İLZÂM[Ar.]
- İCAB ile/ve İMTİNÂ ile/ve İMKÂN
- SUSABİLMEK/SUSABİLEN:
İCÂBEN ile/ve/değil/||/<>/< EDEBEN
- İCÂBEN ile ALÇAKGÖNÜLLÜLÜKLE
- İCÂBET -ile
( KABUL ETME, UYMA )
- İCÂBET[Ar.] ile KABÛL[Ar.] ile ECÂBE[Ar.] ile İSTECÂBE[Ar.]
- İCÂBET[Ar.] ile TÂ'AT[Ar.]
- İCÂD[Ar.] ile ÎCÂD[Ar.]
( Pencere ve kapı üstlerinde bulunan kemer. İLE Meydana getirme/getirilme. | Yeniden bir şey çıkarma. | Yeni bir fikri, yeni bir konuyu zihinde bulma. )
- İCÂD ile İMÂL
- İ'CÂF[Ar.] ile İC'ÂF[Ar.]
( Durmaksızın hastaya bakma. İLE Yıkma, yere düşürme. )
- İCÂM[Ar. < ECEME] ile İ'CÂM[Ar.]
( Ağaçlıklar, çalılıklar, kamışlıklar. | Aslan yatakları. İLE Yazıyı, harfleri noktalama, yazıya nokta koyma. )
- ÎCÂR ile/||/<> İCÂRE ile/||/<> MECÛR
( Kiraya verme. İLE/||/<> Kira, gelir. İLE/||/<> Kiraya verilen şey, kiralanan. )
- İCAT ETMEK ile DÖNÜŞTÜRMEK
- İCAT ile/ve/<>/değil KEŞF
( [not] INVENTION vs./and/<>/but TO DISCOVER )
- İCAT ile/ve/değil/<>/> YAYGINLAŞTIRMA
( Abecenin icadı, FİNİKE'liler değil/< UGARİT'ler üzerindendir. Finike'liler, yaygınlaştırmıştır. )
- ÎCÂZ[Ar.] ile İCÂZ[Ar.] ile İ'CÂZ[Ar. çoğ. İ'CÂZÂT]
( Sözü kısa söyleme. | Az sözle çok anlam anlatma. İLE Bayan başörtüsü. İLE Âciz bırakma, acze düşürme. | Şaşırtma. | Mucize sayılacak kadar düzgün söyleme. | Bir benzerini yapmada herkesi acze düşürme. )
- İCAZ ile/ve/||/<> İCÂZET
( Az sözle çok şey anlatma. İLE/VE/||/<> İzin, onay, onaylama. )
- İCÂZE ile/ve TEKBİRLEME
- İCÂZE ile/ve/||/<> TEVKÎ
- İCÂZET KAYDI ile/ve MÜNÂVELE KAYDI ile/ve VAKIF KAYDI
( Bir ya da birkaç yapıtının rivâyet hakkını vermesidir. İLE/VE Müellifin yapıtının rivâyet hakkını vermesidir. Bizzat müellif tarafından dersinde hazır olan kişiye verilir. İLE/VE ... )
( Her münâvele icâzettir fakat her icâzet münâvele değildir. )
- İCÂZET ile HİLÂFET
- İCÂZET ile/değil İZAHAT
( Olurlama, yetki. İLE/DEĞİL Açıklama. )
- İCBÂR[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İCRÂ[Ar.]
- İCBÂR ile/değil/yerine İTİBÂR
- İÇBÜKEY/OBRUK/MUKAAR[Ar.]/KONKAV[Fr. < CONCAVE] ile DIŞBÜKEY/MUHADDEB[Ar.]/KONVEKS[Fr. < CONVEXE]
( MUHÂSIR[< HASR], MUKAAR ile SATH-I MUHADDEB )
( CONCAVE vs. CONVEX )
- İÇCİNSEL ile/||/<> ARASI CİNSEL
( İçcinsel aynı cins rekabet İLE arası cinsel karşı cins seçim. )
( Formül: Competition İLE choice )
- İÇ(İN)E ATMA ile/ve/değil/yerine/<>/></ya da YANSITMA
- İÇE ATMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> HİÇE ATMAK/ALMAK
- İÇE ÇARPIK/LIK ile/||/<> DIŞA ÇARPIK/LIK
( VALGUS vs./||/>< VARUS )
- İÇE YANSITMA ile/ve/||/<> YANSITMALI ÖZDEŞİM
- ICECUBE İLE XENON İLE DUNE İLE CTA ile/||/<> YENİ NESİL DEDEKTÖRLER
( Gelecek parçacık/astrofizik deneyleri. )
( Formül: km³ ölçeğinde dedektör )
- İÇEDÖNÜK/LÜK ile DIŞADÖNÜK/LÜK
( INTROVERT vs. EXTROVERT )
- İÇEGÜ ile ÖRGEN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kaburga kemikleri tarafından çevrilen örgenlerin tümüne verilen ad. İLE ... )
- İÇEKAPANIK/LIK ile/ve/değil/yerine İÇEDÖNÜK/LÜK
- İÇERİĞİN:
BELİRSİZLİĞİ ile/ve/||/<> MUTLAKLIĞI
- İÇERİK DEĞER ile/ve/<> KÜLTÜREL DEĞER
( İç değerimizi bilmeliyiz, ona güvenmeliyiz ve günlük yaşantımızda istek ve korkularımızı fedâ ederek bunu belirgin kılmalıyız. )
( We must know our inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear. )
( CONTENT VALUE vs./and/<> CULTURAL VALUE )
- İÇERİK ile/ve ANLATIM
( Süreklilik | Töz | Biçim İLE/VE Biçim | Töz | Süreklilik )
( Doğal dilin göstergebilimsel bir közü/modeli. )
( Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı - Umberto Eco )
- İÇERİK ile/ve BAĞLAM
( CONTENT vs./and CONTEXT )
- İÇERİK ile BİÇİM
- İÇERİK ile/ve/||/<> DEĞER
- İÇERİK ile İÇERİM
- İÇERİK ile/değil İÇİRİK
( ... İLE/DEĞİL Yatak doldurmaya yarayan, pamuk, kıtık vb. şeyler. )
- İÇERİK ile/ve İDDİA
( CONTENT vs./and ASSERTION )
- İÇERİK ile/ve/||/<> İŞLEYİŞ
- İÇERİK ile/ve SINIR
( Sınırlarını tartış, onların gerçekten senin olup olmadığından emin ol. )
( CONTENT vs./and LIMIT )
- İÇERLEMEK ile/ve/||/<> İNCİNMEK
- İÇERME ile/ve/<> KAPSAMA
( Ayrıştırıcı/ayrıştırılmış. İLE/VE/<> Birleştirici/birleşik. )
( İçine almak, içinde bulundurmak. | Bir şeyin, başka bir şeyin varoluşunu gerektirmesi, birinin ötekini ister istemez düşündürmesi. İLE/VE/<> Sınırları içine başka konuları ya da anlamları alma durumu. )
( Bir kümenin/öbeğin/başlığın altında, belirli olan bir parçayı/üyeyi işaret etmek. İLE/VE/<> Bir kümenin/öbeğin/başlığın altında, olası dışarıda kalmış/kalabilecek parçalarına/üyelerine işaret etmek. )
( İçtekileri işaret eder. İLE/VE/<> Dıştaki çerçeveleyenin sınırlarını işaret eder. )
( TO CONTENT vs./and/<> TO CONTAIN )
( İHTİVÂ ile/ve/<> ŞÜMÛL )
- İÇGÖRÜ KAZANDIRMA ile/ve/||/<> FARKINDALIK
- İÇGÜDÜ" ile/ve "ALLAH BİLİR"
( Bilimin, çıkmaz(lar/in)da kulandığı. İLE/VE Dinin, çıkmaz(lar/in)da kulandığı. )
- İÇGÜDÜ ile DÜRTÜ
- İÇGÜDÜ ile/ve GEN
( INSTINCT vs./and GENE )
- İÇGÜDÜ ile/ve/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK
- İÇGÜDÜ ile/ve/değil NİYET
( [not] INSTINCT vs./and/but INTENTION )
- İÇİ BOŞ ile/değil ORTASI BOŞ
- İÇİ YAKAN ATEŞ ile DIŞI YAKAN ATEŞ
( ŞÛLE: Mum ateşinin her bir kezlik kıpırtısı. )
( "WHICH THE FIRE BURNS INSIDE" vs. "WHICH THE FIRE BURNS OUTSIDE" )
- İÇ İÇE/LİK ile BAĞIMLI/LIK
( Bağımlı olduğunu imgeleyen yalnızca zihindir. )
( ... ile MENÛTİYYET )
( ONE WITHIN THE OTHER vs. DEPENDENCE, BONDAGE, ADDICTION
It is only the mind that imagines bondage. )
- İÇİÇE/LİK ile/ve GEÇİŞLİ/LİK
- İÇİÇE/LİK ile/ve/> GÖRELİ/LİK
( NESTED/NESS vs./and/> RELATIVITY )
- İÇİÇELİK ile/değil/yerine İLİŞKİ/LİLİK
- İÇİÇELİK ile/ve/değil/yerine İLİŞKİLİLİK
- İÇİMDEN GELMİYOR ile/ve ZİHNİMDEN GEÇMİYOR
- ... İÇİN ile/değil/yerine ... AÇISINDAN
- ... İÇİN ile/değil/yerine ... GEREĞİ(NCE)
- İÇİN ile İÇİN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Arasındalık. İLE Amacıyla. )
- ... İÇİN ile ... ÜZERE
- İÇİN ile ÜZERİNE
- İÇİNDE BOŞALMAK ile DIŞARI BOŞALMAK
- İÇİNDE BOŞALMAK ile İÇİNE BOŞALMAK
- İÇİNDE OLMAK ile/ve GÖMÜLÜ OLMAK
( TO BE IN IT vs./and TO BE EMBEDED )
- İÇİNDE OLMAK ile/ve PARÇASI OLMAK
( TO BE IN IT vs./and TO BE PART OF )
- İÇİNDE ile/ve/değil/||/<>/>/< İÇİNDEKİ İÇİNDE(FİH-İ MA FİH)
- İÇİ/NDE ile/ve/||/<>/> SONRASI/NDA
- İÇİNE GİRMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İNCELEMEK
- İÇİNİN ...:
KAYNAMASI ile/ve/||/<>/> KAYMASI
- İÇKİ:
1 ŞİŞE (İÇEN/İ) ile 2 ŞİŞE (İÇEN/İ) ile 3 ŞİŞE (İÇEN/İ)
( "Aslan" yapar. İLE "Maymun" yapar. İLE "Domuz" yapar. )
- İÇKİ ile/ve/değil/yerine İÇECEK
- İÇKİ ile/değil/yerine İÇİT
( İçinde alkol bulunan içecek. | İçki içme işi. İLE/DEĞİL/YERİNE İçilecek şey. )
- DOĞA:
İÇKİN ile/ve/||/<> AŞKIN
- İÇKİN ÖTE ile/ve/yerine/||/<> AŞKIN ÖTE
- SİMGE:
İÇKİN ile/ve/||/<> AŞKIN
- İÇKİN/IMMANENT ile/ve TİNSEL/AŞKIN/TRANSANDANS
( İçrek/Ezoterik bilgi. İLE/VE Evrenselin bilgisi. )
( AŞKINSAL/TRANSANDANTAL: Ampirik deneyimi ya da matematiği vb. olanaklı kılanlar.
* Uzay - Zaman
* İmgelemin/Muhayyilenin Şemaları
* Kategoriler(Şemaların birliği)
* Saf akıl kavramları/muhakemeyi olanaklı kılanlar]
(Bunların hepsi saf ya da apriori olarak [ampirik olmayan olarak] var olanlar.)
(Kendinde şey[Ding an sich] ya da Tanrı, Ruh gibi numen değillerdir.)
(Ampirik olanı belirleyen olarak var olabilenler.)
(Ampirik deneyimin teşrihi[Alm. Zergliederung] üzerinden, anlamlı bir biçimde konuşulabilenler.)
Zergilederung (İng. Dissection): Ampirik deneyimin şerh edilmesi üzerinden söz konusu deneyimi olanaklı kılan unsurların açığa çıkarılması. )
- İÇKİN ile/ve İÇSEL
( IMMANENT vs./and INTERNAL )
- İÇKİN ile/ve SAKLI
( IMMANENT vs./and HIDDEN )
- İÇKİN/LİK ile/ve/değil BAŞAT/LIK
- İÇKİYLE SARHOŞ/LUK ile/değil/yerine AŞK İLE SARHOŞ/LUK
( Biri, iki gösterir. İLE/DEĞİL/YERİNE İkiyi [çeşitliliği/herşeyi], bir gösterir. )
- İCL[Ar.] ile İCL[Ar.]
( Boyun tutukluğu, ağrısı. İLE Eril buzağı, dana. )
- İÇLENMEK ile/ve BOZULMAK
- İCMÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İTTİFAK[Ar.]
- İCMÂ ile/ve/II TEVÂTÜR
( Fıkıh'ta. İLE/VE/II Hadis'te. )
- ICO[INITIAL COIN OFFERING] ile/>< IPO[INITIAL PUBLIC OFFERING]
- ICP-MS İLE ICP-OES İLE XRF İLE NAA ile/||/<> ELEMENT ANALİZİ
( Element tayini spektroskopi yöntemleri. )
( Formül: m/z izotop oranı )
- ICP-MS ile/||/<> AAS
( ICP-MS çoklu element ppb İLE AAS tek element ppm. )
( Formül: Plazma İLE alev )
- İCRÂ ile/ve/||/<> İNFAZ
- İCRA ile/ve TERENNÜM[Ar.]
( Seslendirilmek üzere belirlenmiş şarkıyı/şarkıları söylemek, icra etmek. İLE/VE Güzel ve alçak sesle şarkı söyleme. )
- İCRÂCI ile BESTELEYEN/BESTECİ/BESTE-KÂR[Fars.]/KOMPOZİTÖR/COMPOSITEUR[Fr.]
- İCRACI ile DÜZENLEYİCİ(KOMPOZİTÖR)
- İCRA/CI ile/ve/<> SANAT/ÇI
- İCRÂÎ KURUL ile/ve/||/<>/< İSTİŞÂRÎ KURUL
- İÇSEL FUKARALIK ile/ve/<> EN BÜYÜĞÜN SAHİPLENİLMESİ
( INNER POVERTY vs./and/<> TO CLAIM THE BIGGEST )
- İÇSEL TARİH ile/ve/||/<> DIŞSAL TARİH
- İÇSEL ile İÇKİN
- İÇSELLEŞTİRME ile/||/<> BENİMSEME
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<> "İYİ-KÖTÜ" BİRLEŞTİRMESİ
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> KAVRAMA/KAVRAMSALLAŞTIRMA
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/>/< KAYNAĞINA YÖNELME/KAYNAĞINDAN YARARLANMA
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> NORMALLEŞTİRME
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/<> ÖZDEŞLEŞTİRME
- İÇSELLEŞTİRME ile ÖZÜMSEME
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve SAHİP ÇIKMAK
- İÇSELLEŞTİRME ile/> SÜREKLİLİK/SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve YAŞAMA YANSITMA
( INTERNALIZATION vs./and PROJECTION TO THE LIFE )
- İÇSELLEŞTİRMEK ile/değil (İYİ) ANLAMAK
- İÇSELLEŞTİRMEK ile/>< KURTULMAK
- İÇSEL/LİK ile/ve/||/<> İLKESEL/LİK
- İÇSELLİK ile/ve KENDİLİK
( INNERNESS vs./and SELFNESS )
- İÇTEN BOZULUŞ ile/ve DIŞTAN BOZULUŞ
( INNER CORRUPTION/SPOIL vs./and OUTER CORRUPTION/SPOIL )
- [ne yazık ki]
İÇTEN PAZARLIKLI ile ÇIKARCI
- İÇTEN PAZARLIKLI ile İKİYÜZLÜ
- İÇTENPAZARLIK/ÇI ile/ve/||/<> YALAN/CI
- İÇTEPİ ile İÇGÜDÜ
( Toplumda(kilerde)n. İLE Doğadan. )
( ... vs. INSTINCT )
- İCTEZE'E[Ar.] ile BİH[Ar.] ile İKTEFÂ BİH[Ar.]
- İCTİBÂ ile/ve/<> HİDÂYET
( Seçme. | Toplama. İLE/VE/<> Doğru yol. | Hakk yoluna erişme. )
- İCTİBÂ ile/ve/||/<>/> İSTİFÂ ile/ve/||/<>/> İHTAR ile/ve/||/<>/> İSTİNÂD
( Seçme. | Toplama. İLE/VE/||/<>/> Affını isteme. | Bir işten kendi isteğiyle çekilme. İLE/VE/||/<>/> Anımsatma. | Dikkatini çekme, tenbih. İLE/VE/||/<>/> Dayanma. | Güvenme. | Senet, delil, hüccet sayma. )
- İCTİHÂD:
I. DÖNEM/DEVİR ile/ve/||/<>/> II. DÖNEM/DEVİR ile/ve/||/<>/> III. DÖNEM/DEVİR
- İCTİHÂD ile EMSAL
- İCTİHAD ile FIKIH
( Dil + Anlam. Büyük din âlimlerinin Kur'ân-ı Kerim ve Hadis-i Nebeviyye'ye dayanarak vazettikleri karar. İLE -Fetva, -Mezhep, -Kanun, -Yargı )
- İCTİHAD ile İSTİDLÂL
- İCTİHÂD[Ar.] ile KIYAS[Ar.]
- İCTİMA-İ NAKİZEYN ile İRTİFÂ-İ NAKİZEYN
- İCTİNÂB[Ar.] ile İMTİNÂ[Ar. < MEN]
( Sakınma, çekinme, uzaklaşma. İLE Çekinme, geri durma. | Olanaksızlık, olamayış. )
- İCTİRÂ'[Ar. < CÜR'ET] ile İCTİRÂ'[Ar. < CÜR'A] ile İCTİRÂH[Ar.]
( Yeltenme, cesâret etme, cür'et etme. İLE Suyu birden içme.[soluk almadan] İLE El emeği karşılığından kazanılan para ile geçinme. )
- İCTİVÂ'[Ar.] ile İCTİVÂR[Ar.]
( İğrenme, tiksinme. İLE Civar, komşu olma, muhit yapma. )
- İD ile/ve/||/<> EGO ile/ve/||/<> SÜPER EGO
- İDÂD[Ar.] ile İDÂD/İDED[Ar.] ile İDÂD[Ar. < ADD]
( Sayı, hesap. İLE Zor, kuvvet; zafer, üstünlük. İLE Hazırlama/hazırlanılma, geliştirme/geliştirilme. )
- İDÂDE[Ar.] ile İDÂDE[Ar.]
( Usturlabın sırtı üzerine konulmuş, mihver ya da meyil etrafında dönen bir nişan cetveli olup, yıldızların yüksekliğini ölçmeye yarar. İLE Kol bağı. )
- İDAM" ETMEK/ETTİRMEK ile/değil/yerine/>< İDAME ETMEK/ETTİRMEK
- İDÂM[Ar.] ile İ'DÂM[Ar. < ADEM]
( Katık, ekmeğe katık edilen şey. İLE Bir kimsenin yasa/yargı gereği ölümü. )
- [ne yazık ki]
İDAM ile/ve/değil/<> İTHAM
- İDARE ETMEK ile/değil/yerine ÇÖZÜM BULMAK
- İDARE ETMEK ile/ve/<> OYALAMAK
- "İDARE ETMEK" ile YETİNMEK
- İDÂRÎ KOLLUK ile/ve/<> ADLÎ KOLLUK
( ... İLE/VE/<> Uzmanlık gerektirir. )
- İDÂRÎ ile İRÂDÎ
( Yönetimsel. İLE Yapma bilgisi/isteği. )
- İDDİA ETMEK/EDİLEN ile/değil/yerine İLERİ SÜRMEK/SÜRÜLEN
- [ne yazık ki]
"İDDİA (ETMEK)" ile/ve/değil/||/<>/>/< (")MASTÜRBASYON(")
- İDDİA ETMEK ile/ve/değil/yerine/fakat/<> SÖYLEMEK
( Edilemez. İLE/VE/FAKAT/<>/DEĞİL/YERİNE Söylenilebilir. )
- İDDİA (ETMEK) ile TAAHHÜT (ETMEK)
- İDDİA ile/ve/değil/||/<>/< AVUNTU
- İDDİA ile/ve BENCİLLİK
( Bencillik, parçanın adına ve bütünün zararına, açgözlülük etmek, ele geçirmek, biriktirmek demektir. )
( Tüm çatışmaların kökeninde "ben" ve "benim" fikirleri yatar. )
( Sadece kendi ötenize, egonuzdan öteye uzanmalısınız, o zaman onu bulacaksınız. )
( Bencillik, ıstırabın nedenidir. )
( Kendinin, gövde ve zihin olmadığını bilen bir kişi, bencil olamaz, çünkü bencillik nedeni olabilecek bir şeye sahip değildir. )
( Tek kötülük, budalalık ve bencilliktir. )
( Bencillik merkezi yok olduğu zaman, tüm haz arzusu ve ıstırap korkusu biter. )
( ASSERTION vs./and EGO
To be selfish means to covet, acquire, accumulate on behalf of the part against the whole.
The ideas of 'me' and 'mine' are at the root of all conflict.
You have only to reach out beyond yourself, and you will find it.
Selfishness is the cause of suffering.
A man who knows that he is neither body nor mind cannot be selfish, for he has nothing to be selfish for.
Stupidity and selfishness are the only evil.
When the center of selfishness is no longer, all desires for pleasure and fear of pain cease. )
- İDDİA ile/ve/<> CİDDİYET
( ASSERTION vs./and/<> SERIOUSNESS )
- İDDİA ile/ve/değil ÇIKIŞ NOKTASI
- İDDİA ile/değil/yerine DAVET
- İDDİA ile DAYANAK
( İddiaya itiraz edilmez! Ancak "delil"lerine edilebilir. )
( UMDE: Dayanılacak, güvenilecek şey/kişi/yer, destek. | İlke. | Herkesin güvendiği kişi. )
( CLAIM vs. BASE )
- İDDİA ile/değil/yerine DAYANAKÇA
- İDDİA ile/ve/||/<>/> GEREKÇE
( ASSERTION vs./and/||/<>/> JUSTIFICATION )
- İDDİA ile/ve/değil/yerine GÖRÜŞ
( [not] CLAIM vs./and/but OPINION
OPINION instead of CLAIM )
- İDDİA ile/değil/yerine HAKİKAT
- İDDİA ile HEVES
( Yüksek zihinlerin iddiası, düşük zihinlerin hevesi olur. )
- İDDİA ile/değil/yerine İBÂDET
- İDDİA ile İDDİADA İDDİA
( Kesin iddia, tutsaklık demektir. )
( Olmadığınız şey olduğunuzu iddia etmekte ve aslında olduğunuz şey olduğunuzu da inkâr etmektesiniz. )
( ASSERTION vs. TO INSIST
Assertion is bondage.
You assert yourself to be what you are not and deny yourself to be what you are. )
( FORDERUNG mit ... )
- İDDİA ile/ve/değil İMÂ
( [not] ASSERTION vs./and/but ALLUSION/IMPLICATION )
(1996'dan beri)