Bugün[10 Aralık 2025]
itibarı ile 46.491 başlık/FaRk ile birlikte,
46.491 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(70/187)


- HADDİNİ AŞMAK ile ÇIĞRINDAN ÇIKMAK


- HADDİ'Nİ BİLDİRMEK ile HADDİNİ "BİLDİRMEK"

( Bir şeyin/durumun. İLE Bir kişinin/tutumun. )

( Sınırların bilgisini belirtmek/anlatmak. İLE Haddini aşanı engellemek.[bedelini ödetmek üzere ya da öncelikli olmamalı!] )


- HADDİNİ BİLMEK ile/ve HAKKINI BİLMEK

( Olgunlaşmayan meyveye, el uzanmaz. )

( TO KNOW THE LIMIT vs./and TO KNOW THE RIGHTS )


- HADEME ile/ve/||/<> AMELE


- HADEME ile AVADANCI

( ... İLE Osmanlı sarayında, bir sınıf hademe. )


- HADEME ile/ve GÜLLABİ/Cİ

( ... İLE/VE Akıl hastahanelerinde. )


- HADEME[Ar.] ile/ve KAVAS[Ar. < KAVVAS]

( Odacı. İLE/VE Elçilik ya da konsolosluklarda görev yapan hizmetli. | Banka, patrikhane, otel vb. yerlerde hizmetli ya da koruma görevlisi. | Elçilik ve konsolosluklarda koruma görevlisi. )


- HADESE(HUDÛS) ile HADESE(HADS)

( Olmak. İLE Sezgi./Sürat-i intikal. )


- HÂDİ'[Ar. < HADÎA] ile HÂDÎ[Ar.] ile HÂDÎ[Ar. < HİDÂYET | çoğ. HEVÂDÎ, HÜDÂT] ile HAYDİ![Ar.]

( Hileci, dolapçı. | Fena, bozuk. İLE Sırada ilk, birinci. | Yenilene yardım eden, yardımcı. İLE Doğru yolu gösteren, hidâyet eden. | Kılavuz, rehber. | Önde giden. | Mızrak ucu. İLE "Hareket geç!" )


- HÂDÎ[< HİDÂYET] -ile

( HİDÂYET EDİCİ, DOĞRUYA GÖTÜREN | KILAVUZ )


- HÂDİM[< HİDMET] -ile

( HİZMET EDEN, YARAYAN )


- HÂDİNE -ile

( Çocuğu besleyip büyütme hakkına sahip kadın. )


- HÂDİR[Ar.] -ile

( Öten. [güvercin] | Kişneyen. [aygır] | Kükreyen. [arslan], böğüren [deve], anıran [eşek]. )


- HÂDİR[Ar.] ile HÂDİR[Ar. çoğ. HADERE]

( Öten güvercin. | Kişneyen aygır. | Kükreyen arslan, böğüren deve, anıran eşek. İLE Şişen, yumrulanan örgen. )


- HÂDİS ile EZELÎ

( ... İLE Önceden olmayı öncelleme. )


- HADÎS[Ar.] ile HABER[Ar.]


- HADÎS[Ar. < EHÂDÎS] ile HÂDİS[Ar. < HUDÛS]

( Hz. Muhammed'in kutsal sözü/sözleri. | Hadisten bahseden ilim. | Yeni, taze. | Haber, kıssa, söz, söylenti. İLE Çıkan, meydana gelen, hudûs eden. | Yeni, yeni çıkan. )


- HADİS ile HÂDİS(E)

( Peygamber sözü. İLE Meydana gelen. )


- HADİS ile HÂDİS(E)

( Peygamber sözü. İLE Meydana gelen. )


- HADİS ile HADÎS-İ KUTSÎ

( Kıyamete kadar tazeliğini kaybetmeyen haber, söz; Hz. Muhammed'in sözü(Bu sözlerin ilmi, anlamı Hak'dan, lafzı Resûllullâh'a muzaffer.) İLE Ma'nâ Allah'ın, söz Hz. Muhammed'in. )


- HADİS ile/ve HADÎS-KEŞFEN

( Kıyamete kadar tazeliğini kaybetmeyen haber, söz; Hz. Muhammed'in sözü(Bu sözlerin ilmi, anlamı Hak'dan, lafzı Resûllullâh'a muzaffer.) İLE İnsana gerek yakazada ve gerek menâmda vahiy ya da işitme suretiyle, Hz. Muhammed'den gelen söz, haber. )


- HADÎS[Ar.] ile KASAS[Ar.]


- HADİS ile TEFSİR


- HADİS[Ar.] ile/ve/||/<> MÜLK[Ar.]


- HÂDİSE ile/ve GÖSTERGE


- HÂDİSE[Ar.] ile VAK'A[Ar.]

( Genele dayalı ve etkisi [geniş] olan/olabilen. İLE Bir/kaç kere ve olumsuzluklarda. )


- HADİS-İ KUTSÎ ile/ve ÂYET


- HADÎS-İ KUTSÎ ile/ve HADÎS-İ MÜRSEL

( Ma'nâ Allah'ın, söz Hz. Muhammed'in. İLE Hz. Muhammed'den duyulduğu söylenilen söz. )


- HADİS-İ KUTSÎ ile HADİS-İ ŞERÎ


- HADİS-İ KUTSÎ ile/ve HADİS-İ ŞERİF


- HADÎS-İ MÜRSEL ile/ve HADÎS-İ SAHİH

( Hz. Muhammed'den duyulduğu söylenilen söz. İLE Râvîsi sağlam olan hadisler. )


- HADÎS-İ SAHİH ile/ve HADÎS-İ MEVZÛ

( Râvîsi sağlam olan hadisler. İLE Hz. Muhammed'e isnad olunan söz. )


- HADÎS-İ ŞERÎF ile/ve/<> HADÎS-İ KUTSÎ


- HADİSLER'DE:
MERFU ile MEVKÛF ile MEKTÛ


- HADİSTE:
TEDVİN DÖNEMİ ile/ve/||/<>/> TASHİH DÖNEMİ


- HADRON ile/||/<> MEZON

( Hadron kuarklardan (baryon+mezon) İLE mezon kuark-antikuark. )

( Formül: Bileşik İLE qq̄ )


- HADS ile HADS

( SEZGİ | ZAN, TAHMİN )


- HAFÂ' -ile


- HAFF[Ar.] ile HÂFF[Ar.] ile HAF[Ar. < İng.]

( Ayakkabı. İLE Bir şeyin etrafını dolanan. İLE Oyun kurucu. )


- HÂFÎ[Ar.] ile HAFÎ[Ar. < HAFÂ | çoğ. HAFİYYÂT]

( Çok ikrâm eden, güleryüzle karşılayan. | Yalınayak yürüyen/koşan. İLE Gizli, saklı. )


- HAFİF BAYGINLIK ile ŞİDDETLİ BAYGINLIK

( SA'KA-İ HAFÎFE ile SA'KA-İ ŞEDÎDE )


- HAFİF UNLU ile/ve ORTA DERECE UNLU ile/ve ÇOK UNLU

( HAFİF UNLULAR
* Kuşkonmaz - Alkali
* Patlıcan - Alkali
* Mantar - Alkali
* Lahana - Alkali
* Karnabahar - Alkali
* Balkabağı - Alkali
* Salatalık - Alkali
* Kabak - Alkali
* Tere - Alkali
* Ispanak - Alkali
* Hindiba - Alkali
* Yeşil Fasulye - Alkali
* Marul - Alkali
* Mısır/Frenk Salatası - Alkali
* Pırasa - Alkali
* Tatlı Biber - Alkali
* Turp - Alkali
* Semizotu - Alkali
* Kuzukulağı - Asit
İLE/VE
ORTA DERECE UNLULAR
* Enginar - Alkali
* Pancar - Alkali
* Havuç - Alkali
* Kereviz - Alkali
* Brüksel Lahanası - Alkali
* Şalgam - Alkali
* Maydanoz - Alkali
* Radika - "Alkali
* Taze Bezelye - Alkali
* Roka - Alkali
* Bamya - Alkali
* Soğan - Asit
* Sarımsak - Asit
İLE/VE
- ÇOK UNLULAR
* Kestane - Alkali
* Patates - Alkali
* Yer elması - Alkali )

- KURU SEBZELER
* Bakla - Asit
* Kuru fasulye - Asit
* Kuru bezelye - Asit
* Mercimek - Asit
* Soya - Asit

YAĞLI MADDELER
* Avokado - Alkali
* Zeytin - Alkali

YAĞLI KURUYEMİŞLER
* Ceviz - Asit
* Fındık - Asit
* Şamfıstığı - Asit
* Amerikan fıstığı - Asit
* Badem - Alkali

TAHIL VE MAMULLERİ
* Yulaf - Asit
* Buğday - Asit
* Beyaz un - Asit
* Mısır - Asit
* Arpa - Asit
* Kepekli ve beyaz pirinç - Asit
* Çavdar - Asit
* Kepekli ekmek - Asit
* Hamur işleri - Asit
* İrmik - Asit
* Mısır unu - Asit
* Yulaf unu - Asit
* Patates nişastası - Asit

ZARARLI OLANLAR
* Kakao - Asit
* Çay ve kahve - Asit
* Baharat - Asit
* Konserveler - Asit
* Şeker ve şekerli maddeler - Asit
* Her tür pasta ve benzerleri - Asit
* Alkol - Asit

)


- HAFİF ile HAFÎF

( Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni. | Güç ya da yorucu olmayan, kolay. | Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa. | Miktarı az, sindirimi kolay yiyecek. | Kalınlığı ya da yoğunluğu az olan. | Etkisi az olan, sert karşıtı. | Önemli olmayan. | Çok dik olmayan sırt, yokuş/eğim. | Gücü az olan, belirli belirsiz. | Sıkıntısız, ferah, rahat olarak. İLE Türk müziğinin büyük usûllerindendir. )


- HAFÎF[Ar.] ile HAFÎF/HAFFÂF[Ar.] ile HAFÎF[Ar. < HİFFET]

( At koşarken, kuş uçarken, rüzgâr eserken oluşan ses. Hışırtı. İLE Ayakkabı, terlik, kavaf vs. yapan ve satan. İLE Ağır olmayan, yeğni. | Türk müziğinin büyük usullerindendir. )


- HAFİFE ALMA ile/değil/yerine ELEŞTİRİ


- HAFİFE ALMAK ile/ve/değil/<> BOŞLAMAK


- HAFİFE ALMAK ile/ve/<> GENELLEMEK


- HAFİFE ALMAK ile (YETERİNCE) ÖNEMSEMEMEK


- HÂFİR -ile

( Hafreden, kazan, kazıcı, eski yapıt araştıran. )


- HÂFİR[Ar. < HAVÂFİR] ile HAFÎR[Ar. çoğ. HAFÂİR]

( Kazan/kazıcı, hafreden. | At gibi hayvanların tırnağı. İLE Derince kazılmış yer, yer çukuru. | Mezar, kabir. )


- HÂFİYEN ile HAFİYYEN

( YALINAYAK OLARAK | İKRÂM EDEREK ile GİZLİDEN, GİZLİCE, SAKLI OLARAK )


- HÂFİYEN[Ar.] ile HAFİYYEN/HAFİYYETEN[Ar.]

( Yalınayak olarak. | İkrâm ederek. İLE Gizliden, gizlice, saklı olarak, âşikâr olmayarak. )


- HAFIZ POST ile/ve/<> ITRÎ


- HAFIZ ile HÂFIZ

( Hıfz edici, saklayıcı. İLE Kur'ân-ı Kerim'i ezberleyen kişi. )


- HAFIZ ile HAFÎZ


- HAFIZ ile HÂFIZ

( Hıfz edici, saklayıcı. İLE Kur'ân-ı Kerim'i ezberleyen kişi. )


- HAFIZ ile/ve KUR'A HÂFIZI


- HAFÎZ[Ar.] ile RAKÎB[Ar.]


- HAFIZA HÜCRESİ ile/||/<> NAİF HÜCRE

( Hafıza önceden görmüş, naif ilk kez. )

( Formül: Experienced İLE inexperienced )


- HAFIZA ile/ve/||/<> HATIRA


- HÂFIZA ile/||/<> HÂTIRA ile/||/<> HÂSILA

( Üçünün de son A'sı kısa söylenir. )


- BELLEK/HAFIZA ile HAVSALA

( Yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücü. İLE Kuşun kursağı. | Leğen kemiği. | Zihnin bir şeyi anlama ve kavrama yetisi. )


- HÂFIZA ile HAVZA


- HAFIZA ile/ve ZİKİR


- HAFL/HAFLE[Ar.] ile HAFR/HAFŞ[Ar.]

( Kederlenme, tasalanma. | Toplanma, toplantı. İLE Kazma, kazılma. )


- HAFNİYUM ile HAHNYUM/NİLSBOHRYUM

( ... İLE Atom numarası 105 olan, kaliforniyum atomlarının, azot çekirdekleriyle bombardımanından elde edilmiş yapay öğe. [Simgesi: Ha] )


- HAFŞ/HAFR[Ar.] ile HAFŞ[Ar.]

( Kazma, kazılma. İLE "Tavuk karası" denilen bir göz hastalığı. )


- HAFS[Ar.] ile HAFZ[Ar.]

( Biriktirme, toplama. İLE Basıklık. | Dengeli/îtidâl, aşırı olmama durumu, ölçülülük. | Arap dilbilgisinde kesre/esre imi/işareti. )


- PLANLAMAK:
HAFTA İÇİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAFTA SONU


- HAHN-BANACH ile/||/<> OPEN MAPPİNG

( H-B linear functional uzatma, open mapping açık dönüşüm. )

( Formül: Extension İLE open mapping )


- HÂHUT ile/ve İNSAN-I KÂMİL


- HÂİB[Ar. < HEYBET] ile HÂİB[Ar. < HAYBET | çoğ. HÂİBÎN]

( Korkan, korkak. | Utangaç. İLE Mahrum. | Ümitsiz, me'yûs, dederli. | Zarara uğrayan. )


- HÂİF[Ar. < HAVF] ile HÂİF[Ar.]

( Korkan, korkak, ödlek. İLE Sitem ve gadir eden, zulmeden. )


- HAİKU -ile

( 5-7-5 toplam 17 heceden ve üç dizeden oluşan, geleneksel Japon şiir türü. )


- HÂİL[Ar. < HAVL] ile HÂİL[Ar. < HEVL]

( İki şey arasında ya da bir şey önünde perde olan, engel olan, arayı kapayan, engel. | Ekran.[fizikte] İLE Korkunç. )


- HAİLE[Ar.] ile/değil/yerine ÜZÜCÜ/AĞLATICI

( Çok acıklı olay. | Koşuk biçiminde yazılmış ağlatı. İLE ... )


- HAİNLEŞTİRME ile/ve/<> ÖTEKİLEŞTİRME


- HAİNLİK ile/değil/ne yazık ki BİLMEMEZLİK


- HAİN/LİK ile/değil/yerine VEFÂSIZ/LIK


- HAİNLİK(TEN) ile/değil KORKU(DAN)


- HAİZ ile CAİZ

( Bir şeyi elinde bulunduran, taşıyan. İLE Din, yasa, töre ya da başka bakımdan işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen, uygun, yerinde sayılan, yakışık alan. )


- HAİZ[Ar.] ile HAİZ[Ar.]

( Sahip, mâlik, taşıyan. İLE Âdetini/hayzını gören hanım. )


- HÂİZ ile HÂKİM

( Sahip, taşıyan. İLE Egemenliğini yürüten, buyruğunu yürüten, sözünü geçiren. | Başta gelen, başta olan, baskın çıkan. | Duygu, davranış vb.ni iradesiyle denetleyebilen kimse. | Yüksekten bir yeri bütün olarak gören. | Yargıç. | Bilge. | Baskın. )


- HAK EDİŞ ile/ve/değil/> HAKKINDAN VAZGEÇEBİLMEK


- HAK EDİŞ ile/ve UYGUNLUK

( TO DESERVE vs./and APPROPRIATENESS )


- HAK GÖZETME ile VİCDAN


- HAK (SAHİBİ) ile/ve/=/||/<>/< İHTİYÂR (SAHİBİ)


- HAK SOFRASI ile/ve ALİ SOFRASI


- HAK VERMEK ile/ve HOŞ GÖRMEK


- HAK YEME ile/değil ÜZERİNE GİTME


- HAK ile/ve/değil/||/<>/>/< AŞK


- HAK ile/ve/<>/< AYRICALIK/İMTİYAZ(/MÜMTAZ)[Ar. < MEYZ]

( RIGHT vs./and/<> SPECIAL PRIVILIGE )


- HAK ile/değil BAĞIMLILIK

( [not] RIGHT vs./but DEPENDENCE )


- HAK ile/ve/||/<>/> DİRENME HAKKI


- HAK ile/ve/<> GÜVENCE


- HAK ile/ve HAD


- HAK[Ar.] ile HAK[Ar.] ile HÂK[Ar.] ile HAKK[Ar.]

( Tüze. | Türenin[tüzeye/hukuka uygunluk] gerektirdiği ya da birine ayırdığı şey, kazanım. | Dava ya da savda gerçeğe uygunluk, doğruluk. | Geçmiş ve harcanmış emek. | Emek karşılığı ücret. | Doğru, gerçek. İLE Maden, ağaç, taş üzerine, elle yazı ya da biçim oyma. İLE Toprak. İLE Allah. )


- HÂK[Ar.] ile HÂK[Ar.] ile HAKK[Ar. çoğ. HUKUK] ile HAKK[Ar.]

( Orta, vasat. | İnsaniyetli, mert ve yiğit adam. İLE Toprak. İLE Allah, tanrı. | Doğruluk ve insaf. | Bir kişiye ait olan şey. | Dava ve iddiada hakikate uygunluk, doğruluk. | Geçmiş/harcanmış emek. | Pay, hisse. | Doğru, gerçek. | Lâyık, münâsip. İLE Kazıma, kazınma, bir şeyin üstünü çelik kalemle yazı ya da resim olarak oyma. | Yazıyı, yanlışı kazıma. )


- HAK ile/ve HAKİKAT


- HAK ile/ve/||/<> HAKK

( Adâlet. İLE/VE/||/<> Allâh. )

( Her disiplinin kendi ve belirleyicileri. İLE/VE/||/<> Disiplinleri aşkın. )

( Aklın birliği. İLE/VE/||/<> Doğa ve tarihin birliği. )

( Tikel/cüzzî. İLE/VE/||/<> Tümel/küllî. )


- HAK ile/ve/||/<>/< HAKLARA SAHİP OLMA HAKKI


- HAK ile/değil HAZ/HAD

( Birçok şeyin, hakkınız olduğuna inanabilirsiniz fakat bir düşünün bakalım! Sadece hazzınız [için] olmasın? )


- HAK ile HİSSE


- HAK ile/ve/<> HİZMET


- HAK ile/ve/||/<> NASİP


- HAK ile/ve/||/<> ÖDEV


- HAK ile/ve/değil/yerine OLANAK

( [not] RIGHT vs./and/but POSSIBILITY
POSSIBILITY instead of RIGHT )


- HAK ile/ve RIZÂ


- HAK ile/ve YERİNDE HAK

( RIGHT vs./and RIGHT IN RIGHT PLACE )

( QUAN ile/ve ... )


- HAK ile/ve/||/<>/>/< ZORUNLULUK

( RIGHT vs./and/||/<>/>/< OBLIGATION )


- HÂKA BİHİ[Ar.] ile NEZELE BİHİ[Ar.]


- HAKAN ile HAN


- HAKARET ile AŞAĞILAMA


- HAKARET ile/değil/yerine/||/>< ELEŞTİRİ


- [ne yazık ki]
HAKARET ile KAZF/KAZİF

( ... İLE Nitelikli hakaret. | Atma. | Namuslu bir kadına, zinâ suçunu isnâd etme. )

( HADD-İ KAZF: Namuslu kadınlara iftira edenlere verilen ceza. )


- HAKARET ile/ve SÖZLÜ SALDIRI


- HAKARET ile/değil TESPİT


- HAK-HUKUK ile GAK-GUGUK

( Her zaman için. İLE Bazen/bugün. )


- HAKİKAT:
ACITSA DA ile/ve/||/<>/> ACI DEĞİLDİR


- HAKİKAT BİLGİSİ ile/ve/||/=/<>/>/< KENDİNİN BİLGİSİ


- HAKİKAT >< HURÂFE ile/ve/<> TARİHÇİ

( Hakikat gibi, hurâfelerin de, tarihçinin işine geleni vardır, gelmeyeni de. )


- HAKİKAT ile/ve/||/<>/&gt;&lt;/< "BENLİK"

( "Konuşursa". İLE/VE/||/<>/>


- HAKİKAT ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK


- HAKÎKAT[Ar.] ile HADD[Ar.]


- Hakikat ile hakikat


- Hakikat ile hakikat


- HAKİKAT ile HAKİKAT

( Temel. İLE Ayrım. )

( HAKİKAT: İlkesel tutum/bakış. )


- Hakikat ile/ve hakikat


- HAKİKAT ile HAKİKAT-ÜL-HAKAİK

( Doğa. İLE Tin. )


- HAKÎKAT[Ar.] ile HAKK[Ar.]


- HAKİKAT ile/ve/||/<>/< İTİBAR


- HAKİKAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAVRAM


- HAKİKAT ile/ve KEMÂLÂT

( İzi yoktur ki izinden biline, Dahi tozmaz ki tozundan biline, Sen anı sanma sözünden biline, Hakikat ehlinin olmaz nişanı. )

( GÜZELLİK/KEMÂL: * TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU) * AKIL * AHLÂK * ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )

( Kemâlâtın en büyüğü, kişinin kendini herkesten küçük görmesidir. )

( Hakikat, tüm âleme değil ancak ehline gösterilir. )

( Hakikat karşılığında ne para alınır, ne de bir şey. )

( Hakikati biliyorsan ölümü iste! )

( Kelâmı, hakikati zamanından önce kulağımıza çalsalar, zeytinyağıyla şişirilen ve çürüyen incire benzeriz. )

( TRUTH/REALITY vs./and PERFECTIONS )


- HAKİKAT ile/ve MAHİYET

( Her hakikatin mahiyeti olur ama her mahiyetin hakikati olmayabilir. )

( TRUE NATURE/ESSENTIAL CHARACTER vs./and TRUTH )


- HAKÎKAT[Ar.] ile MA'NÂ[Ar.]


- HAKİKAT ile MECÂZ ile KİNÂYE

( Kök.(Mutabakat). İLE İkinci anlam yüklemek.(Tazammun/Akıl). İLE Hakikat ile mecâz arasında bırakmak.(İltizam). )


- HAKİKAT ile/ve/değil MUTÂBAKAT

( HAKİKAT: Düşünce dünyası ile dış dünya arasındaki uyuşma/mutâbakat. )

( [not] TRUTH vs./and/but FACT | HARMONY )


- HAKİKAT ile/ve/<> ÖZNİTELİK

( HAKİKAT: KENDİYLE ÖZDEŞ OLAN )


- HAKİKAT ile/ve/değil SIDKİYET


- HAKİKAT ile/ve/değil SIDKİYET


- HAKİKAT ile/<> UPUYGUNLUK


- HAKİKAT ile/ve/değil VAK'A

( [not] TRUTH vs./and/but FACT )


- HAKİKAT ile/ve VAKIA ile/ve SIDKİYET


- HAKİKAT ile/<>/>< YANILSAMA


- HAKİKAT ile YORUMLAR

( Vardır/yoktur. İLE Vardır. )


- HAKÎKAT[Ar.] ile ZÂT[Ar.]


- HAKİKATA OLAN BAĞLILIK ile/ve/<> KİŞİYE/İNSANLIĞA YAPILAN HİZMET

( Bir'e hizmet, bin'e hizmet; bin'e hizmet, bir'e hizmet. )

( DEVOTION TO TRUTH vs./and/<> SERVICE/ATTENTION TO HUMAN/ITY )


- HAKİKATE YAKLAŞMAK ile/ve HAKİKATTEN UZAKLAŞMAK

( İki uc da çıldırmaya/delirmeye neden olur. )


- HAKİKATE YAKLAŞMAK ile/ve HAKİKATTEN UZAKLAŞMAK

( İki uc da çıldırmaya/delirmeye neden olur. )


- HAKİKATE YOL ile/ve/<> HAKİKATTE YOL

( Vardır/olur. İLE/VE/<> Yoktur/olmaz. )


- HAKİKATEN[Ar. + Fars.] ile HAKİKATTEN[Ar. + Tr.]

( Arapça olan Hakikat sözcüğünün, Farsça olan -en eki kullanılarak hakikate ilişkin/ait olarak. İLE Hakikat sözcüğüne, Türkçe "-den" eki kullanılarak temel/esas/öz ile ilgili, oradan[hakikatten] olan[bilgi/haber/durum/(")deneyim(")]. )


- HAKİKATİ İFADE EDEN ile HERŞEYİ/HERKESİ BAĞLAYICI


- HAKİKAT'İ ZİKR ETMEK ile/ve HAKİKAT'İN ŞÜKRÜ


- HAKİKAT/İ ile/ve/değil/<> OLGUSALLIK/I


- HAKİKÂTİNİ DAĞITMAK ile/ve HAKİKÂTİNDEN VAZGEÇMEK


- HAKİKATLERİN SANATI ile SANATIN HAKİKATLERİ


- HAKİKATTE:
YALAN ile/ve/||/<> YANLIŞ


- HAKİKAT'TEN ÖĞRENMEK ile/ve/<> HAKİKATEN ÖĞRENMEK

( TO LEARN BY TRUTH/REALITY vs./and/<> TO LEARN BY TRUTH )


- HAKİKÎ:
AYNÎ/HARİCÎ ile/ve/<> ZİHNÎ

( NEFS EL-EMR )


- HAKİKİ CEVHER ile/ve GÖRELİ CEVHER

( Tanrı. İLE/VE Yaratılanlar. )

( Descartes! )


- MEVCUD:
HAKİKÎ ile/ve FARAZÎ/İHTİRAÎ

( Kişiyi/zihni gerektirmez. İLE/VE Kişiyi/zihni gerektirir. )

( Muhalif değil ve fakat mutabık da değildir. İLE/VE ... )


- HAKİKİ OLMAYAN ile/değil/yerine/>< HAKİKİ

( Yinelemesinde yiten. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yinelemesinde yitmeyen. )


- HAKİM ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GALİP ...


- HAKİM BAKIŞ ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/< YAYGIN BAKIŞ


- HAKİM OLMAK" ile/ve "SAHİP ÇIKMAK"


- HÂKİM OLMAK ile/ve/<> VÂKIF OLMAK


- HAKİM YEL YÖNÜ -ile

( Herhangi bir yerde, rüzgârın yıl içinde en fazla estiği yön. )


- HAKİM ... ile BASKIN ...


- HÂKİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİRKİŞİ

( Yöntemi/usûlü bilir ve süreci takip etmekle görevli ve yetkilidir. Esasa dayalı bilgi, belge ve kanıtlara dayanarak son kararı belirler. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Esası, içeriği[konuyu, alanı ve terimlerini] (daha) iyi/geniş/derin bilir ve/ya da belirler.[Bazı/çoğu davada, hâkimin değil/yerine bilirkişilerin ortak görüşleri ve uzlaşımsal kararı önceliklidir ya da dikkate alınmalıdır.] )


- HÂKİM ile/ve/değil/yerine/||/<> HÂDİM

( Ancak, hizmet eden [hâdim], [duruma/olguya] hâkim olur. )


- HÂKİM[Ar.] ile HAKEM[Ar.]


- HAKİM ile HÂKİM

( Hikmet sahibi. İLE Yargıç. )


- HAKÎM ile HÂKİM ile HAKEM ile HEKİM

( Bilge, hikmet sahibi. İLE Hüküm veren, yargıç. İLE Karar veren. İLE Tabip, tıp doktoru. )

( BİCİŞK ile ... ile ... ile ... )

( ... ile PULENU ile ... ile ... )


- HAKİM ile/ve/<> MUHTESİB


- HÂKİM ile/<> (SULH/CEZA) SORGU HAKİMİ


- HAKİMİYET ile/yerine UYUM


- HAKÎR ile/değil HAKİR

( Değersiz, aşağı, bayağı. İLE Eskiden şalvar ve üç etek entâri yapmakta kullanılan, işlemeli görüntüsü verecek biçimde dokunmuş, sağlam ve kalın bir kumaş çeşidi. )


- HAKÎR[Ar.] (GÖRMEK) ile/||/<> HOR[Fars.] (GÖRMEK)

( Önemsiz, değersiz, bayağı, adi kişi. İLE/||/<>Değersiz, aşağı, bayağı. )


- HAKÎR[Ar.] ile SAGÎR[Ar.]


- HAKK BİLMEK ile/ve HAKK'TAN BİLMEK

( Vahdet-i Hakk'ı bilenin, dili lâldir, aklı mat. )

( Allah, Hakk'ın küllî mertebesidir. )

( Allah bilence olsun. )

( HAKK: Kendiyle kaim olan varolan. )

( İNSAN HAKK'TA, HAKK İNSAN'DA; HAK EDENE! )


- HAKK ile/ve/<> HÂK

( Bizzâtihî varlık. İLE/VE/<> Toprak. )

( ... İLE/VE/<> Kendine varlık vermeyen. )


- HAKK ile/ve/> HALK

( Hakk'ın zuhuru halktır. )

( Allah. İLE/VE/> Hakk'ın sıfatları. Hakk'ın perdesi. )

( Derdimiz. İLE/VE/> Kendi dertleri, kendilerine yeter. )

( Kendimiz/de/n. İLE/VE/> Başkası/nda/n. )

( DIVINE TRUTH vs./and/> CREATION/PEOPLE )


- HAKK ile/ve/<> VUCUD

( Varlık.[verili olarak] | SAMED İLE/VE/<> Varlık.[kazanılmış olarak] )

( İlk doğuş. İLE/VE/<> Hakk'tan oluşan. )

( Görünmüyor. İLE/VE/<> Görünüyor. )


- HAKK'A KAVUŞMAK ile/ve/<> HAK ETTİĞİNE KAVUŞMAK


- HAKK'A RAZI OLMAK ile/ve HAKKINA RAZI OLMAK

( İltifatına aldanma, hakaretine yerinme! )

( Allah'a en yakın olduğun an, en küçük göründüğün andır. )

( HAK: Rabbin sana tahsis ettiği. )


- HÂKKA[Ar.] ile HAKKA["ka" uzun okunur]

( Sürekli musîbet, âfet, keder. | Kıyâmet günü. İLE Doğrusu.[el-HAKK, HAKKAN, HAKİKATEN] )


- HAKKAK["ka" uzun okunur] ile HAKKÂK[Ar. < HAKK]

( Kutucu, hokkacı. İLE Hak eden. | Mühür vs. kazıyan kişi. )


- HAKKARİ ile HAKKARİ["HAKARİ" değil!]

( Güç, güçlü, savaşçı.[Soğukla ve doğa koşullarıyla mücadele eden.] İLE Türkiye'nin Güneydoğu bölgesi ili. )


- HAKK-I KARÂR ile/||/<> HAKK-I ŞURB

( Arazi yasasının 78. maddesinde belirtilen nizâsız, on yıllık zilyetlik. İLE/||/<> Su hakkı. )


- HAKK'I, KİŞİYLE TANIMAK ile/ve/||/<> KİŞİ'Yİ, HAKK'LA TANIMAK


- HAKKIN, SENİN YANINDA OLDUĞUNA İNANMAK ile/ve/değil/yerine/<> KENDİNİN, HAKKIN YANINDA OLDUĞUNA İNANMAK


- HAKKINDA KİTAP YAZILAN İLK SULTAN -ile

( I. AHMED )


- HAKKINDA KONUŞMAK ile DEDİKODU

( Çocukların ağzı fakat "büyüklerin" içi konuşur. )

( Konuştuğunda hayır söyle ya da sus! )

( "Bir Dedikodu Ne Kadar Hızlı Yayılabilir?" yazısı için burayı tıklayınız... )

( TO TALK ABOUT vs. GOSSIP )


- ... HAKKINDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ... ÜZERİNE


- ... HAKKI ("VERMEK") ile/ve/değil/||/<>/< ... FIRSATI (TANIMAK)


- HAKK'TAN "SIKILMAK" ile HALK'TAN SIKILMAK


- HAKLAR:
SINIRLANDIRILAMAZ OLANLAR ile/ve/||/<> SINIRLANDIRILABİLİR OLANLAR


- HAKLI BULMAK ile/ve/değil/yerine SAVUNMAK

( [not] TO ACKNOWLEDGE TO BE RIGHT vs./and/but DEFENCE
DEFENCE instead of TO ACKNOWLEDGE TO BE RIGHT )


- HAKLI ÇIK(AR)MA ÇABASI ile/ve KÂRLI ÇIK(AR)MA ÇABASI


- HAKLI ÇIKMAK ile/değil/yerine/>< HAKLI OLMAK


- HAKLI/HAKSIZ ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine ANLAMAYA ÇALIŞMAK


- HAKLI OLAN ile/değil/yerine AKLI OLAN


- HAKLI OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<> HAKÇA OLAN


- HAKLI OLARAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HALİYLE


- HAKLI OLARAK ile/ve/değil/||/<>/< YERİNDE/GEREKLİ/İSABETLİ OLARAK


- HAKLI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKLI OLMAK


- HAKLI ile HAKİKİ


- HAKLI ..." ile/değil/yerine YERİNDE
(BİR KARAR/SONUÇ/TUTUM)


- HAKLILIK/HAKSIZLIK ile/ve/değil/||/<> İSABETLİLİK/İSABETSİZLİK


- [ne/hem] "HAKLI/LIK" ile/ve/ya da/ne de/hem de/<>/>< KIZGIN/LIK

( Ne kadar (")haklı(") olduğumuzu zannetsek de, ne kadar kızgın olsak da,
bazı/çoğu durumu, sakinlikle ve akılla[/tüzeyle] çözerek -ve de en azından çözümleyerek- ilerlemek gerekir. )


- HAKLI/LIK ile/ve VERİCİ/LİK


- HAKLILIK/HAKSIZLIK" ile/değil ABARTI


- HAKLISIN ile/değil O KONUDA HAKLISIN


- HAKSIZ "GÜÇ" ile GÜÇSÜZ HAK

( Zulüm oluşturur. İLE Çözümsüzlük/çaresizlik oluşturur. )


- HAK-SIZ ile HAKK-SIZ


- HAKSIZLIĞA/YANLIŞ ANLAŞILMAYA:
MÂRUZ KALMAK ile/ve/+/değil/yerine/> MAĞDUR OLMAK ile/ve/+/değil/yerine/> MÜŞTEKÎ OLMAK


- HAKSIZLIK ile/değil BİLİNÇ FARKLILIKLARI


- HAKSIZ/LIK ile/ve/||/=/<>/> ZULÜM/ZÂLİM


- HAL DEĞİŞİMİ ile/||/<> FAZ GEÇİŞİ (İKİLİ KARŞILAŞTIRMA)

( Hal değişimi genel, faz geçişi spesifik dönüşümdür )

( Formül: katı-sıvı-gaz )


- HAL EHLİ ile/ve/<> AŞK EHLİ

( Gayretlerinden doğan. İLE/VE/<> Aşkından doğan. )

( Sükût kıvâmındaki çığlığı, ne kardaş, ne de arkadaş; sadece hâldaş olanlar duyar. )


- HAL ile/ve AN


- HAL ile/ve AN


- HAL ile/ve/< DİL

( Her dille karışıktır hal dili. )

( Herkes kendi halini iyi bilir ve kendi halini söyler. )

( Tasavvuf ve hâl, kelâmın bittiği yerde başlar. )

( Tasavvuf âlemi, ilme değil, hâle sığar. )

( Yerini beğenen hapı yutmuştur. Sürekli düşer. )

( Dilden sonra hâl başlar. )


- HAL ile/ve HAKK

( Peygamber ve büyük kişilerin halleri, ardından gelenlere yardımda bulunabilmelidir. )


- HÂL ile HAL

( Durum. İLE Sebze-Meyve toptan satış yeri. )


- HAL ile HÂL/GÖVEÇLİK ile HAL[Fr. < Cerm.] ile HAL

( Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların ya da taşıdığı niteliklerin tümü, durum. | Davranış. | Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman. | Güç, kuvvet, takat. | Kötü durum, sıkıntı, dert. İLE Genellikle üstü kapalı pazaryeri. İLE Çözme, çözülme eritme, karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma. İLE Tahttan indirme. )


- HÂL[çoğ. AHVÂL] ile HÂL[çoğ. AHVÂL] ile HAL[Ar.] ile HAL'[Ar.] ile HÂL[Fars., Ar.]

( Annenin eril kardeşi, dayı. İLE Şimdiki zaman, geçmiş ve gelecek olmayan zaman. | Oluş, bulunuş, sûret, keyfiyet, durum, vaziyet. İLE Pazar yeri; Çözme. İLE Soyma. | Boşanma. | Tahttan indirme. Sultanın makamını terk etmek zorunda bırakılması. İLE Gövdede oluşan ben, nokta. )


- HAL ile/ve HAVA


- HAL ile/ve HAVA


- HÂL ile MAKAM

( Her bireye bakma, kişilerin hallerine bak. Hangisinin hâli kâmilse ona bak. )

( Seni kaldır, beni kaldır! O hali yakalayalım! )

( Bizim için ne din, ne mezhep, ne millet var, yekpâre bir hâl. )

( Geçici. İLE Kalıcı. )


- HAL ile MAKAM

( ... ile/ve CÂH/E )


- HAL ile MECAL

( CONDITION vs. POWER )


- HAL ile/ve/||/<>/> MELEKE

( Geçici. İLE/VE/||/<>/> Kalıcı. )


- HAL ile/ve/||/<> TAKAT


- HÂLÂ ile/ve/||/<> DAİMA/SÜREKLİ


- HALA/HÂLA[Ar. çoğ. HÂLÂT]/EME/BİBİ ile HÂLÂ[Ar.]["HAYLA" değil!] ile HALÂ'[Ar.]

( Babanın kızkardeşi/ablası. İLE Şimdi, henüz, süregiden. İLE Boşluk. | Ayakyolu, helâ. )


- HÂLÂ ile HÂLEN


- HALÂ ile HAYYİZ


- HÂLÂ ile/ve/değil/||/<> HENÜZ


- HÂLÂ ile/ve/değil/||/<> HER ZAMAN


- HALÂ ile/ve MELÂ

( Fârâbî'nin, HALÂ risâlesinin okunmasını salık veririz. )


- HALA ile/ve TEYZE

( Babayla kardeşlik bağlantısı olan dişil gövdeli kişi. İLE/VE Anneyle kardeşlik bağlantısı olan dişil gövdeli kişi. )

( BÎBÎ[: Sayın bayan, hanım, ev hanımı. | Hala.] ile/ve ... )

( AUNT[Father's sister]. vs./and AUNT[Mother's sister]. )


- HALÂK[Ar.] ile HALAK[Ar.] ile HALAK[Ar. < HALKA]

( Pay, hisse, nasip. İLE Paçavra, yıpranmış eski şey. İLE Halkalar. )


- HALÂK[Ar.] ile NASÎB[Ar.]


- HALAKA/HALKA[Ar.] ile HALAKA[Ar. < HÂLİK]

( Ortası boş, yuvarlak biçim, daire biçiminde olan şey. | Bir çeşit ufak, yağlı ve tuzlu simit. İLE Berberler. )


- HALÂKA ile/ve/||/<> İBDÂ'

( Bir şey aracılığıyla yaratmak. İLE/VE Örneksiz, malzemesiz yaratmak. )

( Gelenek. İLE/VE/||/<> Örneksiz olarak bir şey meydana getirme, yaratma. | Yeni ve güzel bir yapıt oluşturma. | Yoktan ortaya koyma, icâd. )


- HALAKAT[Ar. < HALKA | "ka" uzun okunur] ile HALÂKAT[Ar.]

( Halkalar. İLE Halukluk, iyi ahlâklılık. | Dümdüzlük, düzlük. )


- HALÂS[Ar.] ile KURTULMA, KURTULUŞ

( KURTULMA, KURTULUŞ )


- HÂLÂT[Ar. < HALET] ile HÂLÂT[Ar. < HALA] ile HALAT[Yun.]

( Durumlar, haller, suretler, keyfiyetler, nitelikler. | Meyl, muhabbet, aşk, visal. İLE Halalar. İLE Kenevirden yapılmış çok kalın ip. )


- HALAT ile BORİNA[< İt.]

( ... İLE Dört köşe yelkenlerin, yan yakalarına, alt tarafa doğru bağlanan halat. )