Bağlaçlı
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 46.491 başlık/FaRk ile birlikte,
46.491 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(64/187)
- GELİŞİM VE DEĞİŞİM İÇİN:
ZORUNLULUK ile/ve/||/<> YOKLUK
- GELİŞİM ile/ve/<> DERİNLEŞME
( DEVELOPMENT vs./and/<> DEEPEN )
- GELİŞİM ile/ve DÖNÜŞÜM
( DEVELOPMENT/IMPROVEMENT/PROGRESS vs./and TRANSFORMATION )
- GELİŞİM ile/ve/||/<> GELİŞMEK
( DEVELOPMENT vs./and/||/<> EVOLVE )
- GELİŞİM ile/ve/> İLERLEME
( Yaptığı işi iyi yapan kişi ilerleyecektir. )
( İlerleme ancak hazırlık aşamasında olur. )
( Kişinin daha da ilerlemesi için olanca cesârete gereksinimi vardır. )
( Sessizlik ve Sükûnet içinde, gelişirsiniz. )
( Nasıl ilerlemeli? İki kâse pirinç feda edilerek. )
( Doğru yönde ilerlediğimi nereden bileceğim? Göreviniz hakkında gösterdiğiniz azim, kararlılık, berraklık ve sadakatte ilerleyişinizle. )
( Olgun kişi, atalarının bilgelik ve deyişlerini inceleyerek kişiliğini geliştirir. )
( İlerlemenin işaretleri nelerdir? Tüm endişelerden kurtulmuşluk, bir rahatlık ve sevinç hali, içte derin bir huzur, dışta bol enerji. )
( Yükselen güneş, ilerlemeyi simgeler. )
( Senden ileride olanlara gelişmek için, geride olanlara da rahatlamak için bak. )
( One needs all the courage to go further.
In Silence and Peace, you grow.
How shall I know that I am moving in the right direction?
By your progress in intentness, in clarity and devotion to the task.
What are the signs of progress?
Freedom from anxiety; a sense of ease and joy; deep peace within and abundant energy without. )
( DEVELOPMENT/IMPROVEMENT vs./and/> PROGRESS )
- GELİŞİM ile/ve/||/<>/> KALKINMA
- GELİŞİM ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA
- GELİŞİM ile/ve OLUŞUM
( DEVELOPMENT vs./and FORMATION/CONSTITUTION )
- GELİŞİM ile/ve SIRADÜZEN
( DEVELOPMENT vs./and HIERARCHY )
- GELİŞİM ile/ve TAMAMLANMA
( DEVELOPMENT vs./and TO GET COMPLETE, COMPLEMENT )
- GELİŞİM ile/ve/||/<>/> UYGARLIK
- GELİŞİM ile/ve/> YENİLİK
( DEVELOPMENT/IMPROVEMENT vs./and/> INNOVATION/REFORM/NEWNESS )
- GELİŞİMDE:
ZORUNLULUK ile/ve/<> CESÂRET
- GELİŞİM/DEĞİŞİM:
YUKARIDAN, AŞAĞI ile/ve/değil/yerine/||/<> İÇTEN, DIŞA
( 
)
- GELİŞİMSEL BİYOLOJİ ile EMBRİYOLOJİ
( Döllenmeden olgunluğa kadar canlıların nasıl geliştiğini inceleyen bilim dalı. İLE Erken embriyonik gelişimi inceleyen bir alt dal. )
- GELİŞME ile/ve/<> DÖNÜŞME
- GELİŞME ile/ve GENLEŞME
( Hi, You probably get a ton of emails about "getting on the first page of Google." Too bad most of them are SCAMS. If you REALLY want to rank higher, you absolutely need to get this one part right: https://moreseotraffic.top/wal/?=farklar.net It's backed by data from thousands of SEO campaigns, across all industries. Just imagine what it could do for your business. Crystal DeMatio 964-2055 E. Badillo St Covina, CA 91724 If you prefer not to receive commercial messages regarding seo for your business, please remove yourself here: https://www.moreseotraffic.top/out.php/?site=farklar.net )
( TO DEVELOPE vs./and TO DILATE/EXPAND )
- GELİŞME ile/ve/değil/yerine/||/<> OLGUNLAŞMA
- GELİŞME ile/ve/<>/> YAYGINLAŞMA
- GELİŞMEKTE OLAN ile GELİŞMEMİŞ
( TO MATURE vs. IMMATURE )
- GELİŞTİRME ile/ve/<> GÜÇLENDİRME
( Güç ve hayırlar herkes içindir ve isteyen herkese hazırdır. )
( Power and grace are for all and for the asking. )
( DEVELOPMENT/IMPROVEMENT vs./and/<> TO STRENGTHEN )
- GELİŞTİRME ile/ve/<> ÖNÜNÜ/ÖTESİNİ AÇIK TUTMAK
( TO DEVELOP vs./and/<> TO MAKE/KEEP OPEN THE FURTHER )
- GELİŞTİRME ile/ve/<> PEKİŞTİRME
( TO PROGRESS vs./and/<> TO CONSOLIDATE )
- GELİŞ(TİR)MEK ile/ve/değil/yerine/||/<> İYİLEŞ(TİR)MEK
- GELMEK ile "GELMEK"
( Ulaşmak. İLE Eşeysel Boşalma(bazı kültürlerde "Gitmek" olarak da geçiyor). )
- GELMEYİN! ile/değil/yerine/= (SÜREKLİ) GELENLER GELMEDİĞİ ZAMAN GEL/İRSİN
- GEMİ ile BALTABAŞ
( ... İLE Baş bodoslaması omurga hattına dikey olarak çelik lamadan yapılmış gemi. )
- GEMİ ile/değil BARÇA[İt. < BARZA]
( ... İLE/DEĞİL Ortaçağda kullanılan, kürekli ve yelkenli, taşıma gemisi. | Kalyon türünden, küçük savaş gemisi. )
- GEMİ ile CÖNK[< Cava dili]
( ... İLE Büyük, yelkenli gemi. | Saz ozanlarının, kendilerinin ya da başkalarının koşuklarını derledikleri, uzunlamasına açılan defter. )
- GEMİ ile/değil FIRKATEYN
( ... İLE/DEĞİL Eskiden kullanılan, bir savaş gemisi. )
- GEMİ ile/||/<> FRIBORD
( ... İLE/||/<> Geminin su üstündeki bölümü. )
- GEMİ ile KALİTE
( ... İLE Osmanlılar'da bir tür gemi. )
- GEMİ ile KALOMA
( ... İLE Demir atmış bir geminin zincirinin su içindeki bölümü. )
- GEMİ ile KARAKA
( ... İLE Osmanlılar'da bir tür gemi. )
- GEMİ ile KRUVAZÖR[Fr. < CROISEUR]
( ... İLE Deniz yollarını gözetmek, deniz ve hava filolarına kılavuzluk etmek amacıyla topla silahlandırılmış hızlı savaş gemisi. )
- GEMİ ile MAVUNA
( ... İLE Rıhtıma yanaşamayan gemilerin yükünü taşıyan araç. )
- GEMİ ile SABURA[Lat.]
( ... İLE Gemi safrası. )
- GEMİ ile SALAPURYA[İt.]
( ... İLE Ticaret eşyası taşımakta kullanılan, 10-15 tonluk, üçgen biçiminde yelkeni olan deniz taşıtı. )
- GEMİ ile ŞAYKA[Macarca SAJKA]
( ... İLE Türkler'in, Karadeniz'deki ırmak kıyılarının korunmasında, Rus Kazaklar'ın kıyılara saldırmada kullandıkları altı düz, yayvan gemi. )
- GEMİ ile SKAVUT[İng. < Lat.]
( ... İLE Çok hızlı gidebilen, bir tür keşif gemisi. )
- GEMİ ile SÜNBEKİ
( ... İLE Bir tür kayık, küçük gemi. )
- GEMİ ile TRANSATLANTİK
( SİRİUS: Atlas okyanusunu aşan ilk buharlı gemi. )
- GEMİ ile/ve/||/<>/> YELKENİ
( Yaşam, bir gemi.
Düş dolu yelkeni... )
- GEMİ ile YÜK GEMİSİ/ŞİLEP[Alm. SCHLEPP]
( ... İLE Yük gemisi. )
- GEMİLERİ YAKMAK ile/ve KÖPRÜLERİ ATMAK
- [ne yazık ki]
GEMİNİN BATMASI ile/ve/değil/||/<>/> SULARIN ÇEKİLMESİ
( Her zaman gemiler batmaz. Bu kez sular çekildi. )
- GEMİNİN, SU YÜZEYİ:
ÜSTÜ ile/ve/<> ALTI/FRİBORD[İng.]
- GEMLEMEK ile/değil KETLEMEK
- GEN AKIŞI ile/||/<> GENETİK DARBOĞAZ
( Gen akışı genler karışır, darboğaz populasyon küçülür. )
( Formül: Mixing İLE reduction )
- GEN KNOCKOUT ile/||/<> GEN KNOCKDOWN
( Knockout tam inaktive, knockdown kısmi azaltma. )
( Formül: Complete İLE partial inactivation )
- GEN TERAPİSİ ile/||/<> PROTEİN TERAPİSİ
( Gen terapisi kalıtsal material eklerken İLE protein terapisi hazır protein ürün verir )
( Formül: Vektör sistemleri )
- GEN ile -GEN ile GEN[Yun. < GENESIS] / -JEN/JENİK/JENETİK
( Geniş. | Üçgen, dörtgen gibi geometri terimlerinde, "kenarlı" anlamıyla kullanılan ek sözcük. | İşlenmemiş, boş bırakılmış tarla. İLE Olan/olma, var olan/mevcud, varlık, sahip olma. [-gen ekinin kökeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, Orhun Yazıtları'nda da bulunan "-gän" ekinin türevi olduğu düşünülmektedir.] İLE İçinde bulunduğu göze ya da organizmada özel bir etkisi olan, kuşaktan kuşağa ve gözeden gözeye geçen kalıtımsal öğe. )
- GEN ile/||/<> KROMOZOM
( Gen kalıtsal birim İLE kromozom genleri taşıyan yapıdır )
( Formül: BRCA1 geni İLE 46 kromozom )
- GEN ile/ve/||/<>/> KROMOZOM
( DNA'nın işlevsel bir birimi. İLE/VE/||/<>/> Genleri taşıyan yapı. )
( GENE vs./and/||/<>/> CHROMOSOME )
- GEN ile/ve/||/<> MC1R GEN
( ... İLE/VE/||/<> Deri rengi[pigmentasyonu] üreten genlerden biri. )
- GEN ile PROTEİN
( DNA'daki belirli bir proteini kodlayan birim. İLE Amino asitlerden oluşan ve çeşitli işlevleri olan moleküller. )
- GENC -ile
( HAZİNE )
- GENÇ BOĞA -ile
( Kele, oğuz, tosun. )
- GENC[Ar.] ile GENÇ[Ar.]
( Hazine, define. İLE Yaşı, ilerlememiş olan. )
- GENÇLİK ile DİRİLİK
( [Fars., Ar.] ... ile BER-HAYÂT )
- GENÇLİK ile/<>/>< YETİŞKİNLİK ile/<>/>< YAŞLILIK
( [ne yazık ki] Zaman ve enerji vardır fakat cepte (pek/yeterince) para yoktur/olmaz. İLE/<>/>< Para ve enerji vardır fakat (pek/yeterince) zaman yoktur/olmaz. İLE/<>/>< Zaman ve para vardır fakat (yeterince) enerji yoktur/olmaz. )
(
)
( Genç/lik, bilse; yaşlı/lık, yapabilse...
Si jeunesse savait, si vieillesse pouvait. )
- KİŞİ/İNSAN:
GENÇLİK/TE ile YAŞLILIK/TA
( "Uçan bir kuş". İLE "Virân bir baykuş". )
( Günler "kısa", yıllar "uzun." İLE Günler "uzun", yıllar "kısa." )
( Güzelliğimizle varız... İLE Sağlık ve paramızla varız... )
- GENDLIN ile/ve/||/<>/< ROGERS
- GENE DRİVE ile/||/<> NATURAL SELECTİON
( Gene drive yapay genetik sistemle doğal seçilimi atlarken İLE natural selection çevresel baskı ile gen frekansı değişimidir )
( Formül: CRISPR drive )
- GENEL AF ile/ve/değil KISMÎ GENEL AF
- GENEL DUYULAR ile/ve/<> ÖZEL DUYULAR
( Görme, İşitme, Dokunma. İLE/VE/<> Koklama, Tatma. )
( Bellek kayıtları yoğundur. İLE/VE/<> Bellek kayıtları hafiftir. )
- GENEL-GEÇER ile/ve/değil/||/<> DEĞİŞMEZ
- GENEL GERÇEKLİK ile/ve/||/<>/>/< ETKİLİ GERÇEKLİK
- GENEL HUKUK ile/ve/||/<> KAMU HUKUKU ile/ve/||/<> ÖZEL HUKUK
( (USÛL-Ü HUKUK ile/ve/||/<>) HUKUK-U ÂMME ile/ve/||/<> HUKUK-U HASSA )
- GENEL KONUŞMAK ile LÂFI DOLANDIRMAK
- GENEL <> ÖZEL ile/ve/değil/yerine BİÇİM <> ÖZ
- GENEL "PLANDA" ile "GENİŞ PLANDA"
- GENEL/UMUM ile MUTLAK
( GENERAL vs. ABSOLUTE )
- USÛL:
GENEL(UMÛMÎ) ile/ve/||/<> ÖZEL(HUSÛSÎ)
- GENEL ile/ve/değil/yerine/||/<> "AĞIRLIKLI"
- İMAN:
GENEL(İCMÂLİ) ile/ve/||/<>/>/< AYRINTILI/AÇIKLAMALI(TAFSİLÎ)
- GENEL ile BASMAKALIP
- GENEL ile/ve/yerine/değil ÇEŞİTLİ
( [not] GENERAL vs./and/but VARIOUS
VARIOUS instead of GENERAL )
- GENEL ile DÜZENLİ/SÜREKLİ GENEL
( GENERAL vs. REGULAR/CONTINUAL GENERAL )
- GENEL ile/ve EVRENSEL
- GENEL ile/ve EVRENSEL
( ... İLE/VE Somutta çeşitlilik. )
- GENEL ile GELENEKSEL
( GENERAL vs. TRADITIONAL )
- GENEL ile GENELDE
( GENERAL vs. IN GENERAL )
- GENEL ile/ve GENİŞ
( GENERAL vs./and EXTENSIVE )
- GENEL ile GERÇEK
( GENERAL vs. REAL )
- GENEL ile/ve/değil/<> KABUL
- GENEL ile/ve KAPSAYICI
- GENEL ile/ve/değil MİLLÎ
( [not] GENERAL vs./and/but NATIONAL )
- GENEL ile/ve/değil OLAĞAN
( [not] GENERAL vs./and/but USUAL/POSSIBLE )
- GENEL ile/ve ORTAK/LAŞA
( GENERAL vs./and COLLECTIVELY )
- GENEL ile/ve/<> ÖZEL
( Beyan. İLE/VE/<> Örnek. )
( Zıtlar vardır fakat zıtlık yoktur. )
( Hastalık "yoktur", hasta vardır. )
( Bazen ve/ya da bazı durumlarda/koşullarda, bir ilke için "herkesten", bazen de bir kişi/insan için tüm ilkeler("imiz")den vazgeçebilmeliyizdir/vazgeçmeliyizdir! )
- GENEL ile ÖZEL
( GENERAL vs. REAL )
- GENEL ile/ve TEMEL
( Uzlaşım. İLE/VE Zorunluluk. )
( GENERAL vs./and BASIC )
- GENEL ile TÜM
( GENERAL vs. WHOLE )
- GENEL ile/ve TÜMEL
( Vahdet. İLE/VE Ahad. )
( Zorunluluk yoktur/olmaz! İLE/VE Zorunluluk vardır, aranır ve/ya da bulunmak zorundadır. )
( GENERAL vs./and UNIVERSAL )
- GENEL" ile/ve/değil/yerine/||/<> YAYGINLIK
- GENELDE ile/ve/değil TEMELDE
- GENELGE ile/ve/||/<>/> YÖNERGE
( Bağlayıcılığı vardır. İLE/VE/||/<>/> Bağlayıcılığı yoktur. )
- GENELLEME ile/ve/değil ABARTMA
( [not] GENERALIZATION vs./and/but TO EXAGGERATE )
- GENELLEME ile/ve/> AYRIMCILIK
- GENELLEME ile/değil BENZETME/TEŞBİH
( [not] GENERALIZATION vs./but SIMILE )
- GENELLEME ile/ve "BÜYÜLTMEK"
( GENERALIZATION vs./and TO EXAGGERATE )
- GENELLEME ile ÇIKARIM
( GENERALIZATION vs. INFERENCE )
- GENELLEME ile/ve/değil/yerine DEĞİLLEME
( [not] GENERALIZATION vs./and/but NEGATION
NEGATION instead of GENERALIZATION )
- GENELLEME ile/ve EKSİK TÜMEVARIM
( Her şeyi genelleştirmeyi seven kişi, çoğunlukla yalan söyler. )
- GENELLEME ile/değil/yerine/>< EMİN OLARAK
- GENELLEME ile/ve/<> EZBERİNİ SÖYLEMEK
- [ne yazık ki]
GENELLEME ile/ve/||/<>/< GELİŞİGÜZEL
- GENELLEME ile/ve/||/<>/> HATA
( GENERALIZATION vs./and MISTAKE )
- GENELLEME ile/değil/yerine/>< İCTİHÂD
- [ne yazık ki]
GENELLEME ile/ve/||/<>/< "İDDİA"
( [ne yazık ki] Ne kadar çok "genelleme" yapı(lı)yorsa, o kadar çok iddia edilir/eder. )
- [ne yazık ki]
GENELLEME ile/ve/ya da/||/<>/= İNDİRGEME ile/ve/ya da/||/<>/= ÖZDEŞLEŞTİRME ile/ve/ya da/||/<>/= "KÖKTENCİLİK" ile/ve/ya da/||/<>/= "TOPTANCILIK" ile/ve/ya da/||/<>/= "SONUÇ ODAKLILIK"
( Tüm genelleme ya da indirgemeler, tamamen yanlıştır! )
( GENERALIZATION vs./and TO REDUCE, REDUCTION vs./and IDENTIFICATION vs./and RADICALISM vs./and WHOLENESS vs./and FOCUSING TO CONSEQUENCE/RESULT )
- GENELLEME ile/ve/<> İNDİRGEME ile/ve/<> SİLME ile/ve/<> ÇARPITMA
- GENELLEME ile/ve/<>/|| KABUL
- GENELLEME ile/ve/<> ÖTEKİLEŞTİRME
- GENELLEME ile/ve/değil "SIÇRAMA"
( [not] GENERALIZATION vs./and/but "TO LEAP" )
- GENELLEME ile/ve/değil SINIRLAMA
( [not] TO DEFINE vs./and/but LIMITING )
- GENELLEME ile TOPTANCI TUTUM
( GENERALIZATION vs. WHOLENESS ATTITUDE )
- [ne yazık ki]:
"GENELLEME" ile/ve/||/<>/> "YARGILAMA"
- GENELLEME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YORUM
- GENELLEME ile/ve/değil YUVARLAMA
- GENELLEMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<> ADLANDIRMAK
- GENELLEŞTİRİLMİŞ KOORDİNAT ile/||/<> KARTEZYEN KOORDİNAT
( Genelleştirilmiş q_i sistemin doğal koordinatları, kartezyen x,y,z. )
( Formül: q_i (θ iler ileφ vb) İLE (x iley ilez) )
- GENELLEŞTİRME ile/ve MUTLAKLAŞTIRMA
- GENELLEŞTİRME ile/yerine OLASILIK OLARAK (DEĞERLENDİRME)
( TA'MÎM[< UMÛM] ile/yerine ... )
( TO GENERALIZE vs. (TO VALUE) TO BE AS POSSIBILITY
(TO VALUE) TO BE AS POSSIBILITY instead of TO GENERALIZE )
- GENELLEŞTİRME ile/değil ÖRNEKLENDİRME
- GENELLEŞTİRME ile/ve SOYUTLAŞTIRMA
- GENELLEŞTİRME ile/ve SOYUTLAYARAK GENELLEŞTİRME
- GENELLİKLE ile/ve/değil/||/<>/< BÜYÜK/YÜKSEK OLASILIKLA
- GENELLİKLE ile ÇOĞUNLUKLA
( USUALLY vs. BY A MAJORITY )
- GENELLİKLE ile GENEL-GEÇER
- GENELLİYORSAK/GENELLEYECEKSEK
ile/değil/yerine/><
GENELLEMİYORSAK/GENELLEMEYECEKSEK
( [söyleyeceğimizi] Söylemeyelim ve daha çok düşünmeye devam edelim. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Söyleyebiliriz/konuşabiliriz, düşünebiliriz. )
- GENELME ile GENELEME ile GENELLEME
( Genişleme. İLE Bir düşüncenin, farklı sözlerle, yeniden/tekrar anlatılması. İLE Bir ya da birkaç özel/tekil veriyi/durumu, herşeyi/herkesi katarak ve tek bir şeye indirgeyerek açıklamaya çalışma "iddiası"/zayıflığı.[Tüm genellemeler, yanlıştır! Bu bile!] )
( ... ile ... ile TAMİM )
- GENERK/DEVLET[Ar.] ile/ve/değil/||/<>/< ULUS/MİLLET[Ar.]
- [ne yazık ki]
GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR [GDO] ile HORMONLU ile İLÂÇLI
- GENETİĞİ(") ile/değil KÖKENİ ile/ve/||/<>/ya da SÜRECİ
- GENETİK DRİFT ile GENETİK ŞİFRE
( Küçük popülasyonlarda gen frekanslarının rastgele değişmesi. İLE DNA'nın protein sentezi için taşıdığı veriler. )
- GENETİK MÜHENDİSLİK ile BİYOTEKNOLOJİ
( Genlerin doğrudan manipülasyonu ile yeni özellikler kazandırma bilimi. İLE Dirimbilimsel düzenleri ve organizmaları kullanarak ürünler geliştirme bilimi. )
- GENETİK OTOSTOP ile/||/<> BAĞLANTI DENGESİZLİĞİ
( Otostop bağlı seçilim, LD allel birlikteliği. )
( Formül: Indirect selection İLE association )
- GENETİK SÜRÜKLENME ile/||/<> GEN AKIŞI
( Sürüklenme rastgele, gen akışı göç ile değişimdir )
( Formül: Şans İLE göç )
- GENETİK ile/ve/değil/||/<>/> EPİGENETİK
( Genetik bir "öykü/süreç" değiliz! )
( %5 ile/ve/değil/||/<>/> %95 )
( )
( Kalıtsal verileri inceleyen bilim dalı. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Genlerin çevresel etmenler tarafından nasıl denetlendiğini inceleyen bilim dalı. | DNA dizisindeki değişikliklere dayanmayan, mitoz ve bazen mayoz bölünmede kalıtılabilen gen işleyiş değişikliklerini inceleyen bilim dalı. )
( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Conrad Hal Waddington [08 Kasım 1905 - 26 Eylül 1975] )
- GENETİK ile/değil GELENEKSEL
- GENETİK ile/||/<> SÜRÜKLENME
( Genetik sürüklenme kuramı )
( Sewall Wright tarafından 1931 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1889-1988) (Ülke: ABD) (Alan: Genetik) (Önemli katkıları: Wright-Fisher modeli, popülasyon genetiği) )
- GENETİK ile/||/<> TERİM
( Genetik terimini ilk kullanan )
( William Bateson tarafından 1905 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1861-1926) (Ülke: İngiltere) (Alan: Genetik) (Önemli katkıları: Genetik terimini icat etti, Mendel yasalarını destekledi) )
- GENEZ ile/ve/||/<> GENEZE
( Kolay. İLE/VE/||/<> Gizlenerek beklenilen yer. )
- GENİ-/GENİO- ile/||/<> GNATH-/GNATHO- ile/||/<> MENTO-
( Çene. İLE/||/<> Çene. İLE/||/<> Çene. )
- GENİFLOW ile GENETİK DRİFT
( Popülasyonlar arasında gen alışverişi. İLE Rastgele olaylar sonucu gen frekanslarının değişmesi. )
- GENİŞ KAVRAM" ile "DERİN KAVRAM"
( "WIDE CONCEPT" vs. "DEEP CONCEPT" )
- GENİŞ KAVRAM ile DERİN KAVRAM
( WIDE CONCEPT vs. DEEP CONCEPT )
- GENİŞ ZAMAN ile/ve/<> GENELLEŞTİRME
- GENİŞ ZAMANDA ile/ve/||/<> DAR ZAMANDA
( Sıkı olabilirsek. İLE/VE/||/<> Ferah olabiliriz. )
- GENİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAPSAMLI
- GENİŞ ile/ve/||/<>/< KUŞATICI
- GENİŞ ile YAYVAN
( ... İLE Eni, boyundan ve derinliğinden çok olan, basık ve geniş. )
- GENİŞ ile YUVARLAK
- GENİŞLEME ile/ve FERAHLAMA
( TO WIDEN vs./and TO BECOME SPACIOUS, TO FEEL RELIEVED )
- GENİŞLEME ile/değil GENLEŞME
- GENİŞLEME" ile/ve "GÜÇLENME"
- GENİŞLEME ile/ve/<> SEYRELME
- GENİŞLEME ile/ve YAYILMA
( TO WIDEN vs./and TO EXTEND )
- GENİŞLETİLEBİLİR İŞARET DİLİ/EXTENSIBLE MARKUP LANGUAGE/XML[İng.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> (YAPILANDIRILMIŞ VERİ DEĞİŞİMINDE) JAVASCRIPT NESNE GÖSTERİMİ/JAVASCRIPT OBJECT NOTATION/JSON[İng.]
( Bir biçimlendirme dilidir ve verileri tanımlamak için etiketleri kullanır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Verileri nesneler biçiminde tanımlamak için anahtar/değer çiftlerini, diziyi vb. kullanır. )
( Karmaşık veriler için etiketleri tekrarlamamız gerekebilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Veriler, nesneler olarak temsil edilebilir. [Bu nedenle, JSON hafiftir ve XML'den daha hızlıdır.] )
- GENİŞLETME ile GENLEŞTİRME
- GENİŞLETME ile/ve SAĞLAMLAŞTIRMA
( TO GET WIDEN vs./and TO STRENGTHEN/FORTIFY/CONSOLIDATE )
- GENİTAL:
SİVİLCE ile/ve/||/<> UÇUK
- GENİTAL ÜLSER (BEHÇET) ile/||/<> CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIK ÜLSERİ
( Behçet genital ülserleri steril İLE cinsel yolla bulaşan hastalık ülserleri mikroorganizma içerir. Behçet ülserleri ağrılı ve yara izi bırakır İLE herpes ülserleri veziküler başlar. Behçet sistemik hastalık belirtisi İLE cinsel hastalıklar enfeksiyon kaynaklıdır. )
( Hulusi Behçet tarafından 1937 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1889-1948) (Ülke: Türkiye) (Alan: Dermatoloji, İmmünoloji) (Önemli katkıları: Behçet hastalığını 1937 yılında tanımladı. Üçlü semptom kompleksini (ağız yaraları, genital yaralar, göz iltihabı) bir hastalık olarak ortaya koydu. İsmini taşıyan ilk Türk doktor.) )
- GENİTAL ile GENİTALİA ile GENİTO-ÜRİNER
( Eşeysel, üreme[yle ilgili]. İLE Eşeysel/üreme örgenler/i. İLE Üreme-işeme [ile ilgili]. )
- GENKAN ile/ve/||/<> ZAŞİKİ ile/ve/||/<> ENGAVA
(
Genkan [ 玄関 ]
Tanım: Japon evlerinin giriş kısmı olan genkan, dış mekân ile iç mekân arasında yer alan geçiş alanıdır.
- Ayakkabılar burada çıkarılır ve getabako adlı ayakkabılığa konur.
- Zemin seviyesi evin içinden daha düşüktür.
- Konuklar burada karşılanır, içeri alınmadan önce değerlendirilir.
Zaşiki [ 座敷 ]
Tanım: Tatami kaplı, genellikle konukların ağırlandığı ve törenlerin düzenlendiği geleneksel oturma odasıdır.
- Tatami döşemelidir ve fusuma ya da shoji ile çevrili olabilir.
- Tokonoma[süs nişi] bulunur.
- Çay seremonisi gibi törensel işlevlere sahiptir.
Engava [ 縁側 ]
Tanım: Japon evlerinde iç mekân ile bahçe arasında yer alan ahşap döşemeli geçiş alanıdır; bir tür yarı açık galeri/veranda işlevi görür.
- Genellikle tatami içermez; ahşap zemindir.
- Ev ile dış dünya arasında yumuşak bir sınır oluşturur.
- Doğayı izlemek, dinlenmek, mevsimi deneyimlemek için kullanılır.
- Sessizlik ve sadeliğe dayalı Japon estetiğini yansıtır.
Genkan, Zaşiki ve Engava arasındaki FaRkLaR...
| Özellik | Genkan | Zaşiki | Engava |
|---|---|---|---|
| İşlev | Giriş ve karşılama alanı | Konuk ağırlama ve tören mekânı | Dış mekânla görsel ve fiziksel bağlantı |
| Zemin | Düşük, ayakkabılı | Tatami ile kaplı | Ahşap döşeme |
| Konum | Ev girişinde | Ev içi, merkezi konumda | Bahçeye bakan dış kenarda |
| Mimari Unsurlar | Getabako (ayakkabılık), basamak | Tokonoma, fusuma, shoji | Ahşap zemin, açık ya da yarı açık yapı |
| Kültürel İşlev | Ziyaretçi karşılamak ve geçiş hazırlığı | Toplumsal durum gösterimi ve tören | Doğayla etkileşim ve dinginlik |
- GENLEŞME ile YOĞUNLAŞMA
- GENLİK ile/||/<> DALGA BOYU
( Genlik maksimum yer değiştirme İLE dalga boyu uzaysal periyot )
( Formül: A (genlik) İLE λ = v/f (dalga boyu) )
- GENOM İLE TRANSKRİPTOM İLE PROTEOM İLE METABOLOM ile/||/<> OMİK BİLİMLER
( Sistem seviyesinde biyolojik analiz. )
( Formül: Sistem = Σ(bileşenler + etkileşimler) )
( Craig Venter tarafından 2003 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1946-) (Ülke: ABD) (Alan: Genetik) (Önemli katkıları: İnsan genomu projesi, sentetik yaşam) )
- GENOM ile PROTEOM
( Bir organizmanın tüm genetik nesnesi. İLE Bir organizmanın ürettiği tüm proteinlerin toplamı. )
- GENOM ile/||/<> PROTEOM
( Genom tüm DNA İLE proteom tüm protein. )
( Formül: Sabit İLE değişken )
- GENOMİK ile/||/<> PROTEOMİK
( Genomik gen analizi İLE proteomik protein analizi. )
( Formül: DNA dizileme İLE kütle spektrometrisi )
- GENOTİP İLE FENOTİP İLE ÇEVRE ile/||/<> KARAKTER OLUŞUMU
( Genotip genetik yapı, fenotip gözlenen özellik, çevre ise modifiye edici faktördür. )
( Formül: F = G + E + (G×E) )
- GENOTİP ile/||/<> FENOTİP
( Genotip genetik yapı İLE fenotip gözlenen özelliktir )
( Formül: Aa İLE kahverengi göz )
( Gregor Mendel tarafından 1865 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1822-1884) (Ülke: Avusturya) (Alan: Biyoloji) (Önemli katkıları: Kalıtım yasaları, modern genetiğin kurucusu) )
- GENOTİP ile FENOTİP
( Bir organizmanın genetik yapısı. İLE Bir organizmanın gözlemlenebilir özellikleri. )
- GENOTİP ile FENOTİP
( Bir canlının tüm genlerinin bütünüdür. İLE Bir canlının gözlemlenebilen özelliklerinin bütünüdür. )
- GEO- ile/||/<> TOP-/TOPO-/-TOPY
( Yer, toprak. İLE/||/<> Yer, yerleşim, lokalize. )
- GEODEZİK İLE MİNİMAL YÜZEY İLE KATENOİD ile/||/<> EKSTREMUM PROBLEMLERİ
( Geometrik optimizasyon problemleri. )
( Formül: d²x^i/ds² + Γ^i_jk(dx^j/ds)(dx^k/ds) = 0 )
- GEOMETRİ/HENDESE ile/ve/||/<> MÜSELLESAT[Ar.]/TRİGONOMETRİ[Fr./İng.]
( Trigonometri, bağımsız bir bilim olarak, Meraga'da kurulmuştur. )
( Nokta, çizgi, açı, yüzey ve nesnelerin birbiriyle ilişkilerini, ölçümlerini, özelliklerini inceleyen matematik dalı. | Bu konu ile ilgili olan kitap ya da ders. İLE/VE/||/<> Üçgenleri hesaplamayı konu edinen matematik dalı. )
- GEOMETRİ[Fr./İng. < Yun.] ile/ve TOPOLOJİ[Fr./İng. < Yun.]
( İki nokta arasındaki en yakın mesafeye, doğru denir. )
( Bir şey, yıkılınca, prizmatik durur. )
( Nokta, çizgi, açı, yüzey ve nesnelerin birbiriyle ilişkilerini, ölçümlerini, özelliklerini inceleyen matematik dalı. | Bu konu ile ilgili olan kitap ya da ders. İLE Geometrik nesnelerin nitelikleriyle ilgili özelliklerini ve bağıl konumlarını, biçim ve büyüklüklerinden ayrı olarak alıp inceleyen geometri dalı. )
- GEOMETRİC GROUP THEORY ile/||/<> ALGEBRAİC TOPOLOGY
( Geometric group theory grupları geometrik nesneler olarak incelerken İLE algebraic topology uzayların cebirsel invariantlarını inceler )
( Formül: Cayley graph )
- GEOMETRİC SATAKE ile/||/<> CLASSİCAL SATAKE
( Geometric Satake geometrik temsil kuramı yaklaşımıyken İLE classical Satake harmonik analiz yaklaşımıdır )
( Formül: Perverse sheaves on affine Grassmannian )
- GEOMETRİK ADÂLET ile/ve/||/<>/> ARİTMETİK ADÂLET
- GEOMETRİK ATOMCULUK ile/ve/> MATEMATİKSEL ATOMCULUK ile/ve/> FİZİKSEL ATOMCULUK
- GEOMETRİK OPTİK ile/||/<> FİZİKSEL OPTİK
( Geometrik ışınlarla, fiziksel optik dalga doğasıyla ilgilenir. )
( Formül: Snell yasası İLE girişim )
( İbn-i Heysem (Alhazen) tarafından 1015 yılında keşfedildi/formüle edildi. (965-1040) (Ülke: İslam Dünyası) (Alan: Fizik, Matematik, Optik) (Önemli katkıları: Optik, bilimsel yöntem) )
- GEORG CANTOR ile MORITZ BENEDIKT CANTOR
- JOHN LOCKE ile/ve/||/<>/> GEORGE BERKELEY
( 29 Ağustos 1632 - 28 Ekim 1704 İLE/VE/||/<>/> 12 Mart 1685 - 14 Ocak 1753 )
- GER -ile
( Eğer. )
- GER[Fars.] ile -GER[Fars.] ile GER[Fars.]
( "Eğer" sözcüğünün kısaltılmışı. İLE Adların sonuna eklenen ve yapıcılık bildiren bir edat.[ZER-GER: Kuyumcu.] İLE Uyuz hastalığı. )
- [ne yazık ki]
"GERÇEĞİ SÖYLEMEK" ile/ve/değil/||/<>/< "DÜŞÜNMEDEN KONUŞMAK"
- BENLİK:
GERÇEK ile/ve/||/<>/> İMGESEL ile/ve/||/<>/> SİMGESEL
- GERÇEK "BİR ..." ile/değil "TAM BİR ..."
- Gerçek diller ile Niyet dillerini karıştırmadan KONUŞ!!! -ile
- GERÇEK GÖRÜNTÜ ile/||/<> SANAL GÖRÜNTÜ
( Gerçek görüntü perde üzerinde İLE sanal görüntü uzantıların kesişimindedir. )
( Formül: q > 0 İLE q < 0 )
- GERÇEK GÖRÜNTÜ ile/||/<> SANAL GÖRÜNTÜ (İKİLİ KARŞILAŞTIRMA)
( Gerçek perde üzerinde, sanal uzantılardan oluşur )
( Formül: Toplanabilir İLE toplanamaz )
- GERÇEK KESİNTİLİ(HAKÎKİYYE) ile SADECE İKİ ŞIKKI UZLAŞTIRMAYI ENGELLEYEN ile SADECE İKİ ŞIKKI DA BOŞA ÇIKARMAYI ENGELLEYEN
( İki şıkkı uzlaştırmayı ve boşa çıkarmayı birlikte engelleyen.(Sayı ya çifttir ya tektir.) Bu şey ya ağaçtır ya taştır. Zeyd ya denizdedir ya da boğulmaz. )
- GERÇEK KİŞİ:
[ya] KAÇAR ile/ve/||/<> "ZARAR VERİR"
- GERÇEK KİŞİ/LİK ile TÜZEL KİŞİ/LİK
- GERÇEK KUZEY ile/ve/<> GRİD KUZEYİ ile/ve/<> MANYETİK KUZEY
( Coğrafi kuzey. İLE/VE/<> Haritanın kuzeyi. İLE/VE/<> Pusula kuzeyi. )
- MUTLULUK:
GERÇEK ile/ve/||/<> GÖRELİ
- GERÇEK OLMAYAN HAKKINDAKİ FARKINDALIK ile/ve/>< GERÇEK DOĞAMIZ HAKKINDAKİ FARKINDALIK
( Gerçek olmayan hakkındaki farkındalık hali ile gerçek doğanız hakkındaki farkındalık hali arasında bir uçurum vardır. )
( Gerçek olmayanlara olan bağımlılığımızdan vazgeçelim! O zaman, gerçek olan, hızla ve pürüzsüzce kendi yerini alacaktır. )
( From the awareness of the unreal to the awareness of your real nature there is a chasm. )
( Let go our attachment to the unreal! The real will swiftly and smoothly step into its own. )
( AWARENESS ABOUT THE UNREAL vs./and AWARENESS ABOUT THE YOUR REAL NATURE )
- GERÇEK YAŞAM ile/ve/<> SİNEMA
( Gerçek yaşamda, taklit ederiz. İLE/VE/<> Sinemada, gerçek oluruz. )
- GERÇEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ETKİLİ
- GERÇEK ile GERÇEKDIŞI
( REAL vs. OUT OF REALITY )
- GERÇEK ile GİBİ
( Gerçek, bir sürecin sonucu değildir; o bir patlamadır. )
( Gerçek, sever ve sevilmeye elverişlidir. )
( REAL vs. LIKE
Reality is not the result of a process; it is an explosion.
Truth is loving and lovable. )
- GERÇEK ile HAYAL
( REAL vs. IMAGE )
- GERÇEK ile/ve/değil/yerine KESİN/LİK
( [not] REAL vs./and/but DEFINITE/NESS
DEFINITE/NESS instead of REAL )
- GERÇEK ile/değil/>< KURGU
( )
- GERÇEK ile/ve ÖLÇÜ/M
( [Sans.] ... ile/ve PRAMANA )
( REALITY vs./and MEASUREMENT )
( ... ile/ve LIANG )
- GERÇEK ile/ve/değil/yerine ORGANİK
( [not] REAL vs./and/but ORGANIC
ORGANIC instead of REAL )
- GERÇEK" ile/ve/değil/yerine "SAĞLAM"
- GERÇEK ile/>< SAHTE
( İlk/en başta küçük/düşük. İLE İlk/en başta büyük/yüksek. )
( İlerledikçe/derinleştikçe yüce/ulaşılmaz. İLE İlerledikçe/derinleştikçe değersiz. )
( ZAVALLILAR ile/değil/yerine/>< KİŞİLER:
Sadece, güc(ün)e/olanaklar(ın)a "saygı gösterir". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Herkese saygı gösterir.
Çoğunlukla dedikodu yapar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşüncelerini açıkça paylaşır.
Sadece, çıkarları olduğunda yardımseverdir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kibar ve her zaman yardımseverdir.
Gösterişin hastasıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gösterişi sevmez.
Kolay söz verir, nadiren tutar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Verdikleri sözü tutmak için çabalar.
İlgi manyağıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Alçakgönüllüdür. )
( ... ile/>< CALÎ )
- GERÇEK ile YAKLAŞIMSAL SONUÇ
( REAL vs. RESULT BY APPROACH )
- GERÇEK ile/ve/değil YALANSIZ
( [not] REALITY vs./and/but WITHOUT LIE )
- GERÇEKÇİ YAKLAŞIM ile/ve/||/<> AKLÎ GÖRÜ
- GERÇEKÇİ ile CİDDİ
- GERÇEKLERDEN "UZAKLAŞMAK" ile/ve/||/<> "SIKINTILAR(IN)DAN KURTULMAK"
( Gerçeklerden uzaklaşmanın, sıkıntılar(ın)dan kurtaracağına inanmanın/beklemenin, güldürüden başka bir değeri yoktur. )
- GERÇEKLERİ DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< GERÇEKLERİ ORTAYA ÇIKARABİLECEKLERİ DÜŞÜNMEK
- GERÇEKLERİN GERÇEKLİĞİ ile/ve HAKİKATİN HAKİKATİ
( Töz. İLE/VE İlke. )
( REALITY OF THE REALITIES vs./and TRUTH OF THE TRUTH )
- GERÇEKLEŞEN NİŞ ile/||/<> TEMEL NİŞ
( Gerçekleşen rekabet sınırlı, temel maksimum potansiyel. )
( Formül: Actual İLE fundamental )
- GERÇEKLEŞME ile/ve/||/<> EKSİKSİZLEŞME
- GERÇEKLEŞTİREBİLECEKLERİMİZ/ÖĞÜTLEYEBİLECEKLERİMİZ:
BAŞARILI "OLUP/OLMAMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MUTLU OLMAK
- GERÇEKLEŞTİRMEK ile/ve "HAYATA GEÇİRMEK"
- GERÇEKLEŞ(TİR)MEK ile/ve/<> KAZANIM
- GERÇEKLİĞİN ...:
KOŞULLARI ile/ve/||/<>/>/< YASASI
( Nesnelerde. İLE/VE/||/<>/>/< Akılda. )
- GERÇEKLİK TANIMI/TASAVVURU ile/ve NEDENSELLİK TANIMI/TASAVVURU ile/ve KİŞİ ZİHNİ
- GERÇEKLİK ile/ve AÇIMLANMA
( REALITY vs./and TO GET EXPOUND )
- GERÇEK/LİK ile/ve/<> BAĞLAYICI/LIK
- GERÇEK/LİK ile/ve/=/||/<> BÜTÜN/LÜK
- GERÇEKLİK ile/ve/değil/yerine DURUMUN CİDDİYETİ
( [not] REALITY vs./and/but SERIOUSNESS OF THE SITUATION
SERIOUSNESS OF THE SITUATION instead of REALITY )
- GERÇEK/LİK ile/ve/<>/değil GEREKÇE/LİLİK
( Olgularda. İLE/VE/<>/DEĞİL Açıklamalarda/tanımlarda. )
( Gerçeklik, saltık değildir/olamaz. )
- GERÇEK/LİK ile/ve GEREKLİ/LİK
( REAL/ITY vs./and NECESS/ITY )
- GERÇEKLİK ile/ve/değil/||/<>/< GEREKSİNİM
- GERÇEKLİK ile/ve/<>/değil/yerine GÖRÜNÜŞ
( Düzen vardır. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Düzen yoktur. )
( Kişinin durduğu yere göre değişir. )
( Suda dans eden ay suda görünür, ama onun nedeni su değil, gökteki aydır. )
( Dünya size, karşı konulmaz biçimde gerçek görünür, çünkü her an onu düşünmektesiniz; onu düşünmeyi bırakın, o sis içinde eriyip gidecektir. )
( Berrak görebilmeniz için zihniniz saf ve bağımlılıktan yoksun olmalıdır. )
( Sadece söze dayanan kanı yeterli değildir. Ancak katı gerçekler, kişinin, kendi hakkında kurduğu imajın hiçbir şey ifade etmediğini gösterebilir. )
( Kendiniz olduğuna inandığınız varolana bakın ve anımsayın - siz, gördüğünüz değilsiniz. )
( Kendi gerçeğinizi kendi bulduğunuzca, içtenlikle yaşayın. )
( Hareket eden'in içinde devinimsiz olan'ı, değişenin içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenelim, ta ki tüm farkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek olduğunu idrak edinceye kadar. )
( Gerçeklik, dönüştürülmesi olanaklı olandır. )
( )
( PHENOMENON instead of REALITY
Changes indepence of the position of the person.
The moon dancing on the water is seen in the water, but it is caused by the moon in the sky and not by the water.
The world appears to you so overwhelmingly real, because you think of it all the time; cease thinking of it and it will dissolve into thin mist.
To see clearly, your mind must be pure and unattached.
Mere verbal conviction is not enough. Hard facts alone can show the absolute nothingness of the self-image.
Look at the being you believe you are and remember - you are not what you see.
Earnestly live your truth as you have found it.
Learn to distinguish the immovable in the movable, the unchanging in the changing, till you realise that all differences are in appearance only and oneness is a fact.
The moon dancing on the water is seen in the water, but it is caused by the moon in the sky and not by the water. )
( ŞE'NİYYET[< ŞE'NÎ: Gerçek] ile/ve/<>/değil/yerine KİSVET[çoğ. KÜSÂ][KİSVE değil!]: Elbise. | Özel kıyafet. | Kisbet, yağlı güreş yapan pehlivanların giydikleri paçalı meşin pantolon. | Bir kimsenin/şeyin dış görünüşü. )
( [not] REALITY vs./and/<>/but PHENOMENON )
( RÉALITÉ avec/et/<> ASPECT )
- GERÇEK/LİK ile/ve HAKİKAT[Ar.]
( Çok. İLE/VE Tek. )
( Varoluş. İLE/VE Varlık. | İlke. )
( Bilimde. İLE/VE Felsefede. )
( ... İLE/VE Var'ı var, yok'u yok olarak bilmektir. )
( ... İLE/VE Varoluşu kişinin iradesine bağlı olmayan. )
( Sürekli değişen, değişmeye mahkum olan. / Olup da bitmeye yönelmiş olan. İLE/VE Ebedî olan. Üstündeki örtü [peçe/lethia(Yun. > alethia)] kaldırılıp altındaki biçimin ortaya çıkması. )
( Beklenmeyen ve tahmin edilemez olan, gerçektir. )
( Saf, karışımsız ve bağımsız olan gerçektir. )
( Gerçek, en yüce mutluluktur. )
( Gerçekten söz etmek bile mutluluktur. )
( Gerçek, kavranamaz olandır. )
( Gerçek olan, sürekli sözsüzdür. )
( Gerçek, gerçek-olmayanda gerçeği görür. )
( Sahte olanlar gittiğinde, geride kalan, gerçek olandır. )
( Geçicilik, gerçekdışılığın en iyi kanıtıdır. )
( Gerçek, herhangi bir amaca hizmet edemez. )
( Gerçek, herkes için her zaman geçerlidir. )
( Gerçek, bilen ve bilinen ikileminin ötesindedir. )
( Gerçek, ŞU AN'da ve BURADA olandır. )
( Gerçeği bilmek, onunla uyum içinde olmak demektir. )
( Gerçeği bilmeye uğraşmayalım. Çünkü zihin yoluyla edinilen bilgi, gerçek bilgi değildir. )
( Gerçeğe varış, bizim bir kişi olmadığımız olgusunun fark edilmesidir. )
( Gerçeğe varmış olan kişiler, çok sessizdir. )
( Gerçeği bir formüle bağlama isteğimiz, onu inkâr demek oluyor, çünkü o sözcüklere sığdırılamaz. )
( Gerçek, bir şeyi ister gibi istenemez. )
( Gerçek, herkes için birdir, ancak sahte olan kişiseldir. )
( Gerçeğin deneyimi diye bir şey yoktur. Gerçek, deneyim ötesidir. )
( Gerçeğin zihinde yansıması için zihnin berraklığı ve sessizliği gereklidir. )
( Ancak, hayrette olduğumuz zaman, gerçeği bilebiliriz. )
( Ancak, gerçeğin kendi olduğumuzda, gerçeği bilebiliriz. )
( Gerçek, keşiftedir, keşfedilmişte değil. )
( Eğer anlatabilirsek, o, gerçek olan değildir. )
( Sözler, sözleri yaratır; gerçek ise sessizdir. )
( Gerçek olmayanı yaratan, zihindir ve sahtenin, sahte olduğunu gören de zihindir. )
( Zaman ve uzay ile sınırlı ve bir tek kişi için geçerli olan, gerçek değildir. )
( Gerçek, sahtenin reddi ve inkârı ile ifade edilebilir -eylemle. )
( Neyin gerçek olmadığını bilebiliriz -ki bu da sahte olandan kurtulmamıza yeter. )
( Gerçeğe varmış kişi, egosuzdur. )
( Neyle aşırı meşgulseniz, onun gerçekliğine inanırsınız. )
( Gereksiniminiz olan tek şey, gerçeğe duyulan samimi özlemdir. )
( Gerçeğin bilinmesi için "ben" ve "benimki" fikirleri gitmelidir. )
( Gerçeğin, zihinde yansıması için zihnin berraklığı ve sessizliği gereklidir. )
( Gerçeği keşfettiğimi ne zaman anlarım? "Bu doğru", "Bu doğru değil" fikri ortaya çıkmadığı zaman. )
( Gerçeği bulmak için günlük yaşamımızın en küçük eylemlerinde gerçek olmalıyız. )
( Gerçeği aramak, üstlenilen tüm işler arasında en tehlikeli olandır, çünkü o içinde yaşadığımız dünyayı yıkar. )
( Gerçeğin aranışında, yalan ve hile olamaz. )
( Eğer amacımız gerçek sevgisi ve yaşam sevgisi ise korkmamıza gerek yoktur. )
( Kendinizi yeterli ve emin hissettiğiniz sürece, gerçek, sizin ulaşamayacağınız yerdedir. )
( Söylenilecek yalan bulamayanların başvurduğu son çözüm, gerçektir. )
( Hakiki olmayanın hakiki olmadığını fark eder ve onu atarsınız. )
( Hakiki olan, zarın hem içinde, hem de dışındadır. )
( Hakikat, gerçekliğin ardında duran dayanakçadır. )
( Hakikat, olguları birliğe getiren ilkedir. )
( Hakikat, "betimlenemez" olduğu ölçüde kendini ortaya koyar; karmaşıktır, anlamı belirsizdir, varlığını karşıtların buluşmasına dayalı olarak sürdürür ve ancak erginleme vahiyleri yoluyla dile getirilebilir. )
( Hakikatin üzerindeki perdelerden biri, dildir. )
( Adâlet, ancak hakikatten; saadet, ancak adâletten doğabilir. )
( HODOS TES ALETHEIA: Hakîkate götüren yol. )
( Hem, hem de. İLE/VE Ne, ne de. )
( Olduğu biçimde. İLE/VE Etkisi itibariyle. )
( The unexpected and unpredictable is real.
What is pure, unalloyed, unattached is real.
The real is bliss supreme.
Even to talk of real is happiness.
The real is inconceivable.
The fact is always non-verbal.
The real sees the real in the unreal.
What remains when the false is no more, is real.
Transiency is the best proof of unreality.
Reality is beyond the duality of the knower and the known.
The real is for all and forever.
Reality is beyond the duality of the knower and the known.
The real is, what is RIGHT NOW and RIGHT HERE.
To know reality is to be in harmony with it.
Do not try to know the truth, for knowledge by the mind is not true knowledge.
Realisation is of the fact that you are not a person.
Realised people are very quiet.
Your very desire to formulate truth denies it, because it cannot be contained in words.
The real cannot be wanted, as a thing is wanted.
Reality is common to all. Only the false is personal.
There is no such thing as the experience of the real. The real is beyond experience.
Clarity and silence of the mind are necessary for the reflection of reality to appear in the mind.
You can know reality only when you are astonished.
You know the real by being real.
Truth is in the discovery not in the discovered.
If you can convey, it is not the real thing.
Words create words, reality is silent.
It is the mind that creates the unreal and it is the mind that sees the false as false.
What is limited in time and space, and applicable to one person only, is not real.
Truth can be expressed only by the denial of the false -in action.
You can know what is not true - which is enough to liberate you from the false.
The realised man is egoless.
Whatever you are engrossed in you take to be real.
All you need is a sincere longing for reality.
For reality to be, the ideas of 'me' and 'mine' must go.
Clarity and silence of the mind are necessary for the reflection of reality to appear in the mind.
When do I know that I have discovered truth?
When the idea 'this is true', 'that is true' does not arise.
To find reality you must be real in the smallest daily action.
The search for reality is the most dangerous of all undertakings for it will destroy the world in which you live.
There can be no deceit in the search for truth.
If your motive is love of truth and life, you need not be afraid.
As long as you feel competent and confident, reality is beyond your reach.
You can see the unreal as unreal and discard it.
The real is both within and without the skin. )
( 1- Gözlemleyebilsek de, gözlemleyemesek de varolanların, varoluşu.
2- Tutarlı gözlemlerden ya da deneylerden, genel sonuçlar çıkarmanın meşrû olduğu.
3- Hiçbir etkinin, ışık hızından daha hızlı yayılamayacağı.[YERELLİK/LOCALITY]
[Bernard D'Espagnat] )
( Kendinde olan. | Evrensel. | Yalansızlık. )
( Gerçekliğin ötesine ulaşmaya cesaret edemeyen, hakikati fethedemez. )
( REALITY vs./and TRUTH )
( WIRKLICHKEIT mit/und WAHRHEIT )
( ... ile/ve ALETHEIA )
- GERÇEK/LİK ile/ve OLASI/LIK
( REAL/ITY vs./and PROBABLE/PROBABILITY )
- GERÇEK/LİK ile/ve/değil/<> SABİT/LİK
- GERÇEKLİK ile/ve (TOPLUMSAL) UZLAŞIM
( REALITY vs./and [SOCIAL] COMPROMISE )
- GERÇEKLİK ile/ve ÜMİT
( ÜMİT: Kahırdan kurtulma dürtüsü. )
( REALITY vs./and HOPE )
- GERÇEK/LİK ile/ve/||/<> USSAL/LIK
- GERÇEKTEN ... ile/ve/değil/yerine AYNEN ...
- GERÇEKTEN ile/ve/değil/||/<>/< GEREKTİĞİ GİBİ/KADAR
- GERÇİ ... ile ... AYRICA
- GERD[Fars.] ile -GERD[Fars.]
( Toz, toprak. | Tasa, gam, keder. İLE Sözcüklere eklenerek "dönen", "dolaşan" anlamını verir.[TÎZ-GERD: Çabuk dönen.] )
- GERDAN ile GERDANLIK ile GERDANİYE
( Gövdenin, omuzlarla, baş arasında kalan bölümü. | Şişmanlarda, çenenin altındaki tombulluk. İLE Çoğu değerli taş ve madenlerden ya da altın paradan yapılmış, boyna takılan takı. İLE Türk müziğinde, ince sol notasını andıran perde ve bir makam adı. )
- GERDEK/GİRDEK[Fars.]/ZİFÂF, ARÎS[Ar.]/EVANGADİ[Etiyopya'da] ile/ve/> TÜM GÜN VE GECELER
( TAHCÎL[Ar. < HACLE]: Gerdeğe sokma. | HACLE: Gelin odası. )
- GERDEL[Yun.] ile/değil/yerine KOVA
( Gemilerde, temizlik işlerinde kullanılan, saç ya da pirinç çemberli tahta kova. İLE/DEĞİL/YERİNE ... )
(1996'dan beri)