Bugün[10 Aralık 2025]
itibarı ile 46.491 başlık/FaRk ile birlikte,
46.491 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(47/187)


- DOĞAL ile/ve/değil OLAĞAN

( [not] NATURAL vs./and/but USUAL )


- DOĞAL ile/ve/değil/||/<>/>/< OLMASI GEREKEN


- DOĞAL ile/ve/değil TARİHSEL


- DOĞAL ile/değil TARİHSEL


- DOĞAL ile/ve/||/<>/> TİNSEL ve TOPLUMSAL


- DOĞAL ile/ve/<>/değil ZORUNLU

( [not] NATURAL vs./and/<>/but COMPULSIVE )


- DOĞALLIK ile EŞEŞEYSELLİK/"İBNELİK"/HOMOSEKSÜELLİK


- DOĞALLIK ile/ve/||/<> İÇTENLİK

( ... İLE/VE/||/<> Kanıta gereksinimi olmayan doğallık. )


- DOĞAL/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDEN/LİK


- DOĞALLIK ile/ve/<> KENDİLİK

( NATURALNESS vs./and/<> SELF-NESS )

( ZIRAN ile/ve/<> ... )


- DOĞAMIZA UYGUN OLAN/OLMAYAN ile/ve/<> "YARAYAN"/"YARAMAYAN"


- DOĞAN/ATMACA/SAKR[Ar.] ile ZAĞANOS/BÎSER/BÎSERE[Fars.]


- DOĞAN/ATMACA ile BOZ DOĞAN

( ... İLE Eril atmacadan sivri kanatları ve kısa kuyruklarıyla ayrılırlar. )

( ... İLE Kışın açık arazilerde ve sulak alanların çevresinde yaşarlar. )

( ... vs. MERLIN )

( ... cum FALCO COLUMBARIUS )


- DOĞAN/ATMACA ile/ve/<> PIRLAK

( ... İLE/VE/<> Doğan, atmaca gibi yırtıcı kuşları yakalamada, çağırtkan ve av olarak kullanılan kuş. )


- DOĞAN ile ADA DOĞANI

( ... İLE Kayalık adalarda, sürüler halinde yuva yaparlar. [Yazın sonuna doğru kuluçkaya yatarlar.] )

( ... İLE Yavrularını göçmen ötücüleri avlayarak beslerler. )

( ... vs. ELEONORA'S FALCON )

( FALCO (COLUMBARIUS) cum FALCO ELEONOREA )


- DOĞAN ile ALACADOĞAN

( ... İLE Korulu ve ağaçlı açık arazilerde, eski ekin kargası yuvalarında, sürüler halinde yuva yaparlar. )

( ... İLE Gagaları, göz derileri ve bacakları erilinde kırmızı, dişilinde ise turuncudur. )

( ... İLE En hızlı uçan kuş ya da kuşlardandır. )

( ... vs. RED-FOOTED FALCON )

( ... cum FALCO VESPERTINUS )


- DOĞAN ile BÂZEK[Fars.]

( ... İLE Küçük doğan. )


- DOĞAN ile BIYIKLI DOĞAN

( ... İLE Çöller ve açık arazilerde yaşarlar. [Genellikle yarlarda ve kayalıklarda, nadiren de harabelerde yuva yaparlar.] )

( ... vs. LANNER )

( ... cum FALCO BIARMICUS )


- DOĞAN ile BÛHE[Ar. çoğ. BEVÂHE]

( ... İLE Çakır doğanlar. )

( ... İLE Manevra yeteneği en yüksek kuş. )


- DOĞAN ile ÇAVLI

( ... İLE Doğan yavrusu. )


- DOĞAN ile DELİCE DOĞAN

( ... İLE Ağaçlı açık arazilerde yaşarlar. )

( ... vs. HOBBY )

( ... cum FALCO SUBBUTEO )


- DOĞAN ile DOĞAN GÖRÜNÜMLÜ ŞAHİN


- DOĞAN ile/değil/yerine ESPERİ

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Ava alıştırılmayan, bir tür doğan. )


- DOĞAN ile GÖKDOĞAN

( ... İLE Geniş omuzları vardır. Kuyruk sokumu geniş ve açık renk, kanatları uçlara doğru sivri ve çapa biçimindedir. )

( ... İLE Her türlü kayalık alanlarda yaşarlar. [Genellikle kaya çıkıntılarında, nadiren de ağaçlarda ve yapılarda yuva yaparlar.] )

( ... İLE Dünyanın en hızlı uçan kuşudur. [Gökyüzünde, dalış sırasında 360 km./saat hıza ulaşabilir.] )

( ... vs. PEREGRINE )

( ... cum FALCO PEREGRINUS )


- DOĞAN ile GRİ DOĞAN

( ... İLE Çöllerdeki kayalık tepelerde yuva yaparlar. )

( ... İLE Göçmen Ada Doğan'larını avlayarak beslenirler. )

( ... vs. SOOTY FALCON )

( ... cum FALCO CONCOLOR )


- DOĞAN ile KERKENEZ/SABRİS[Ar.]/KESTREL[İng.]

( ... İLE 35 cm. uzunluğunda, kızılımsı tüyleri olan, leşobur bir doğan. )

( ... İLE Ağaçlı açık arazilerde, dağlarda ve şehirlerde yaşarlar. )

( Ülkemizin en yaygın yırtıcı kuşlarından biridir. Her türlü arazide bulunabilir. Rüzgârda, kafası görünmeyen bir el ile tutuluyormuşçasına, tamamen hareketsiz kalır. Gövdesi, rüzgâra göre yalpalanmasına karşın, kafası sabittir. Erili, mavi-gri; dişili, kızıl-kahverengi renktedir. Beslenmesinde ise keskin gözleriyle yeri gözler, tedbirsiz avını hemen yakalar, pençeleriyle avın gövdesini parçalayıp yer. )

( ... vs. KESTREL )

( ... cum FALCO TINNUNCULUS )


- DOĞAN ile KIZIL ENSELİ DOĞAN

( ... İLE Kıyıdan uzak, kurak ve kayalık arazilerde yaşarlar. [Kuzey Afrika'da] [Kayalık yarlarda yuva yaparlar.] )

( ... vs. BARBARY FALCON )

( ... cum FALCO PELEGRINOIDES )


- DOĞAN ile SARDOĞAN

( ... İLE Sarı renkli bir tür doğan. )


- DOĞAN ile SUNGUR/AKDOĞAN

( ... İLE En büyük doğan. )

( ... İLE Kayalık kıyılar, dağlar ve ibreli ormanların kenarlarında yaşarlar. [Yarlarda yuva yaparlar.] )

( ... vs. GYRFALCON )

( ... cum FALCO RUSTICOLUS )


- DOĞAN ile TEPELİ DOĞAN

( ... ile SIKAR[< SAKR]["ka uzun okunur"] )


- DOĞAN ile ULU DOĞAN

( ... İLE Açık ve seyrek ağaçlı arazilerde, yüksek plato, bozkır, ova ve yarı çöllerde yaşarlar. )

( ... vs. SAKER )

( ... cum FALCO CHERRUG )


- DOĞAN/ATMACA ile MUYMUL

( ... İLE Atmaca ve doğana benzeyen bir tür yırtıcı kuş. )


- DOĞANIN/NESNELERİN OKUNMASINDA:
DİL ile/ve/<> MATEMATİK ile/ve/<> İLİŞKİSEL ile/ve/<> DİL-MATEMATİK KESİŞİMİNDEN


- DOĞANIN TİNİ ile/ve/<> TİNİN DOĞASI

( Yansıma. İLE/VE/<> Yanılsama. )


- DOĞA'YA DOĞAN ile/değil YAŞAM'A DOĞAN

( Behaim[hayvan]. İLE/DEĞİL İnsan. )


- DOĞAYA DOĞAN ile/ve/değil/||/<>/> YAŞAMA DOĞAN

( Behaim["hayvan"]. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Beşer/İnsan. )

( Yaşam, yaşamla beslenir. [Doğada bu süreç zorunluludur, toplumda ise gönüllü olmalıdır.] )

( Yaşamın tamir edemediğine ölüm son verir. )

( [not] TO BORN IN NATURE vs./and/but TO BORN IN LIFE
What life cannot mend, death will end. )


- DOĞAYI BİLMEK ile/ve DOĞA AYNASINDA, KENDİNİ BİLMEK


- DOĞDUĞUMUZ YER ile/ve/değil/yerine/> DOYDUĞUMUZ YER ile/ve/değil/yerine/> DOLDUĞUMUZ YER


- İNAK/DOGMA ile ÂYET


- İNAK/DOGMA ile/ve BELİRLENİM

( DOGMA vs./and DETERMINATION )


- DOGMA ile DOĞMA


- DOGMA ile DOĞMA


- DOGMA ile/ve/||/<>/> DONMA


- DOGMA ile NAS


- DOGMA ile VARGI

( DOGMA vs. VERDICT )


- DOGMA ile YARGI

( DOGMA vs. JUDGEMENT )


- DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA DON BİÇMEK ile/değil DEREYİ GÖRMEDEN, PAÇALARI SIVAMAK


- DÖĞME ile/değil DÖVME

( Döğülüp kabuğu çıkartılmış buğday, yarma. | Kepeği alınan buğdaydan yapılan pilav. | Ahlat, armut gibi yemişlerin tokmakla ezilerek kurutulmuşu. | Ceviz, dut kurusu, fındık, pestil, şekeri birlikte döğerek yapılan yiyecek. | Kadınların yüzünün iki yanına takılan altın süs. | Buğdayın ıslatılarak taş altında kabuklarından ayırt edilen biçimi. | Dayanıklı odun, kaim odun. | Bakır ya da sarı levhaları çekiçle biçimlendirme işi. [Alm. getriebene Arbeit] İLE [ne yazık ki] Dövme durumu, vurma, "pataklama, sopalama". | Isıtılarak dövülerek biçim verilmiş metal nesne. | Dövülerek yapılan. | Yarma. )


- DÖĞMEZ ile DAYANMAK/TAHAMMÜL (ETMEK)

( Tahammül etmek, dayanmak. )


- DOĞRU AKIM ile/ve/||/<> ALTERNATİF AKIM

( Doğru Akım, elektrik yüklerinin tek yönde devim ettiği akımdır. İLE/VE/||/<> Alternatif Akım, elektrik yüklerinin yön değiştirdiği akımdır. )


- DOĞRU AKIM ile/ve/||/<> ALTERNATİF AKIM

( Çarpmaz. İLE/VE/||/<> Çarpar. )


- DOĞRU BİLDİĞİNİ YAPMAK ile/değil CANININ İSTEDİĞİNİ YAPMAK [değil/yerine/daha iyisi YAPMAMAK]


- DOĞRU-DÜRÜST[Fars.] ile/değil/yerine/||/<> DOĞRU-DÜZGÜN


- DOĞRU DÜŞÜNME ile/ve/<> DOĞRU İSTEME

( Kazandığın zaman pişman olacağın, kaybettiğin zaman üzüleceğin şeyleri isterken dikkatli olmak gerek. )

( Bir şey iyi olduğu için istenmez, istendiği için iyidir. )

( RIGHT THINKING vs./and/<> RIGHT REQUESTING )


- DOĞRU DUYU/HİS ile/ve NASIL ÖĞRENİLECEĞİNİ BİLMEK

( Doğru hisse sahip olan, nasıl öğreneceğini bilir. )

( RIGHT SENSE vs./and TO KNOW HOW TO LEARN )


- DOĞRU İŞ"İ YAPMAK ile/ve/||/<>/< İŞİ DOĞRU YAPMAK

( Us. İLE/VE/||/<>/< Anlık/bilgi. )


- DOĞRU İŞİN YAPILMASI ile/ve/<> İŞİN, DOĞRU YAPILMASI

( Etkililik. İLE/VE/<> Etkinlik. )


- DOĞRU OLAN ile/ve OLMASI GEREKEN

( WHICH IS RIGHT vs./and HAS TO BE )


- DOĞRU OLMAYAN ile YALAN

( NOT TRUE vs. LIE )


- DOĞRU ORANTILI/LIK ile/ve/değil/||/<>/< PARALEL/LİK


- DOĞRU SEÇİM ile/ve/<> DENGELİ TÜKETİM


- DOĞRU SORULARIN YANITLARI ile/ve/||/<> DOĞRU YANITLARIN SORULARI


- DOĞRU SÖYLEYEN ile/değil/yerine/ya da/>< "ÇOK İYİ YALAN SÖYLEYEBİLEN"


- DOĞRU SÖZ ile/ve YEMİN

( Doğru söz, yeminden ileri! )

( RIGHT WORD vs./and OATH )


- DOĞRU TUTUŞ ile/ve/<>/>/< DOĞRU DURUŞ


- DOĞRU-YANLIŞ YOK/TUR! ile/değil/ya da [BAĞLAMINDA ve GÖRELİ OLARAK] DOĞRU-YANLIŞ OLMAZ/OLMAYABİLİR

( Doğru-yanlış, bir şeyin ne olmadığı ve olmayacağı üzerine buluşmak olduğundan, olan/lar, olabilecek/ler üzerine kullanıl(a)maz/değildir! )


- DOĞRU-YANLIŞ ile DOĞRU-YALAN

( RIGHT-WRONG vs. TRUE-FALSE )


- DOĞRU/YANLIŞ ile/ve/değil/yerine EN AZ YANLIŞ

( Bazen/bazı durum/konu/olaylarda, doğru ya da yanlış üzerinden değil, en az yanlışı düşünerek[hesaplayarak, göze alarak] hareket etmek, karar almak durumunda/zorunda kalabilir/olabilirsiniz. )


- DOĞRU/YANLIŞ ile/ve/değil GEÇERLİ/GEÇERSİZ

( [not] TRUE/FALSE vs./and/but VALID/INVALID )


- DOĞRU/YANLIŞ ile/ve/değil İDEOLOJİK TUTUM

( [not] TRUE/FALSE vs./and/but IDEOLOGICAL ATTITUDE )


- DOĞRU/YANLIŞ ile İYİ/KÖTÜ ile GÜZEL/ÇİRKİN/YÜCE

( Genelde kötü ve iyi, bir âdet ve gelenek meselesidir ve sözcüklerin nasıl kullanıldığına göre, ya sakınılır ya da hoş karşılanır. )

( Mükemmel olmayanı, mükemmel olan uğruna seve seve fedâ edersek, iyi ve kötü "tartışmaları" artık olmayacaktır. )

( Kötülük, hiçbir zaman hem iyiliği, hem de kendini tanıyamaz; iyilikse eğitildikçe zamanla hem kendine, hem de kötülüğe ilişkin bilgilerle donanır. )

( YÜCE: Fizik ya da metafizik güçlerden koruyan. )

( Usually the bad and the good are a matter of convention and custom and are shunned or welcomed, according to how the words are used. )

( RIGHT/WORNG vs. GOOD/BAD vs. NICE[/BEAUTIFUL]/UGLY )


- DOĞRU/YANLIŞ ile İYİ/KÖTÜ ile GÜZEL/ÇİRKİN/YÜCE


- DOĞRU YOL ile/ve/= KOLAY YOL

( RIGHT WAY vs./and/= EASY WAY )


- DOĞRU ile AÇIORTAY

( ... İLE Bir açısal bölgeyi, ölçüleri birbirine eşit olan iki açısal bölgeye ayıran doğru. )


- DOĞRU ile/ve AYKIRI DOĞRU


- DOĞRU ile/ve/||/<>/> ÇAP

( RIGHT/TRUE vs./and/||/<>/> DIAMETER )


- DOĞRU ile/ve ÇİZGİ


- DOĞRU ile/||/<> DOĞRU PARÇASI

( Doğru sonsuz İLE doğru parçası sınırlıdır )

( Formül: Sonsuz İLE [A ileB] )


- DOĞRU ile GEÇERLİ


- DOĞRU ile/ve GELECEK

( Doğru, gelecekte yerini alır. )

( RIGHT vs./and FUTURE
The right takes it's own place in future. )


- DOĞRU ile GERÇEK

( TRUE vs. REALITY )


- DOĞRU ile/ve/yerine/değil GEREKTİĞİ GİBİ

( Eğer doğru ise başka türlü olamaz. )

( Doğru kendini öne sürmez, o sahtenin sahte olarak görülmesi ve reddedilmesinde yatar. Zihin sahte olan tarafından kör edilmişken doğruyu aramak yararsızdır. Doğru olanın sezilebilmesi için önce sahtenin tamamen temizlenip yok edilmesi gerekir. )

( RIGHT vs./and TO BE REQUIRED/NEEDED
It cannot be otherwise, if it is right.
Truth does not assert itself, it is in the seeing of the false as false and rejecting it. It is useless to search for truth, when the mind is blind to the false. It must be purged of the false completely before truth can dawn on it. )


- DOĞRU ile/ve/yerine/değil GEREKTİĞİ GİBİ

( Eğer doğru ise başka türlü olamaz. )

( Doğru kendini öne sürmez, o sahtenin sahte olarak görülmesi ve reddedilmesinde yatar. Zihin sahte olan tarafından kör edilmişken doğruyu aramak yararsızdır. Doğru olanın sezilebilmesi için önce sahtenin tamamen temizlenip yok edilmesi gerekir. )

( RIGHT vs./and TO BE REQUIRED/NEEDED )


- DOĞRU ile HAYIRLI


- DOĞRU ile HAYIRLI


- DOĞRU ile/ve/<> İSPATLANAMAYAN


- DOĞRU ile/ve/değil/yerine/||/<> KISMEN DOĞRU


- DOĞRU ile/ve ÖZGÜN

( Her zaman geçerli. İLE/VE Modern çağda geçerli. )

( RIGHT vs./and ORIGINAL/AUTHENTIC )


- DOĞRU ile/değil SABİT(E)

( [not] RIGHT vs./but CONSTANT )


- DOĞRU ile/ve/<> TÜMEL


- DOĞRU ile UYGUN

( [Ar..] SÂDIK ile MÜNÂSİB[< NİSBET] )

( ... ile ŞÂYESTE, ÇESPÂN )

( RIGHT vs. APPROPRIATE )


- DOĞRU ile UYGUN


- DOĞRU ile/ve YANLIŞ

( Amacına yakınlaş(tır)mak. İLE/VE Amacından uzaklaş(tır)mak. )

( RIGHT/TRUE vs./and WRONG/FALSE )


- DOĞRU ile YANLIŞ

( Doğru/nun kullanım/ı ile. İLE Yanlış/ın kullanım/ı ile. )

( Ne doğrular var, adamı, yoldan eder;
Ne yanlışlar var, insanı, adam eder. )


- DOĞRU ile/ve/değil YAYGIN

( [not] RIGHT vs./and/but COMMON )


- DOĞRUCA (ÜZERİNE) BAKIŞ ile/yerine SÜREGİDEN BAKIŞ

( DIRECT LOOKING vs. LOOKING PERIODICAL
LOOKING PERIODICAL instead of DIRECT LOOKING )


- DOĞRUCU ile DOĞURUCU


- DEMOKRASİ:
DOĞRUDAN ile TEMSİLİ ile LİBERAL ile SOSYALİST ile SOSYAL


- DOĞRUDAN >< DOLAYLI ile/ve/||/<> KOŞULLU >< KOŞULSUZ


- DOĞRUDAN KAYIP ile DOLAYLI KAYIP

( Herşeyi kaybetmekle, gerçekten herşeyi kazanmış olursunuz. )

( Asla kaybedilmemiş olan asla bulunamaz. )

( DIRECT LOSS vs. INDIRECT LOSS
By losing all you gain all.
What was never lost can never be found. )


- DOĞRUDAN SEN ile/ve/<> DOLAYLI SEN

( Kendin. İLE/VE/<> Çocuğun. )


- DOĞRUDAN SÖYLEMEK ile AÇIK AÇIK SÖYLEMEK/KONUŞMAK

( TO SAY DIRECTLY vs. TO SAY/TALK FRANKLY/OPENLY )


- DOĞRUDAN YARDIM ile/değil/yerine DOLAYLI YARDIM

( Politikacıdan gelir. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilgelerden gelir. )


- DOĞRUDAN ile BAŞTAN(/KAFADAN)


- DOĞRUDAN ile DOLAYIMLI


- DOĞRUDAN ile DOLAYLI

( DIRECT vs. INDIRECT )


- DOĞRUDAN ile KENDİLİĞİNDEN


- DOĞRUDAN ile SONRADAN


- DOĞRUDANLIK ile/ve/<> BİRE BİR


- DOĞRUDUR YA DA YANLIŞTIR ile/değil/yerine ÖYLEDİR YA DA DEĞİLDİR


- DOĞRUDUR ile DOĞRU DUR!


- DOĞRUDUR" ile/değil/yerine "ÖYLEDİR"


- DOĞRULAMAK ile/değil DESTEKLEMEK

( [not] TO VERIFY vs./but TO SUPPORT )


- DOĞRULAMAK ile/ve/<> DOLDURMAK


- DOĞRULAMAK ile/ve/değil KANITLAMAK

( [not] TO VERIFY vs./and/but TO PROVE )


- DOĞRU-LAMAK ile YANLIŞ-LAMAK

( TO VERIFY vs. ... )


- DOĞRULUK İLE KESİNLİK İLE DUYARLILIK ile/||/<> ANALİTİK PARAMETRELER

( Doğruluk gerçek değere yakınlık, kesinlik tekrarlanabilirlik, duyarlılık ise en küçük ölçüm kabiliyetidir. )

( Formül: Hata = |Xölçülen - Xgerçek| )


- DOĞRULUK:
TUTARLILIK ile/ve/değil/||/<>/< UYGUNLUK


- DOĞRU/LUK ile/ve BAĞLI/LIK


- DOĞRU/LUK ile/ve/değil GEÇERLİ/LİK

( [not] RIGHT/RIGHTEOUSNESS vs./and/but VALID/VALIDITY )


- DOĞRU/LUK ile/ve GEÇİCİ/LİK


- DOĞRU/LUK ile/ve KESİN/LİK

( STRAIGHT/NESS vs./and DEFINITE/NESS )


- DOĞRU/LUK ile/ve/değil/yerine OLANAKLI/LIK


- DOĞRU/LUK ile/ve TATMİN EDİCİ/LİK


- DOĞRU/LUK ile/ve/> UYGULANABİLİR/LİK


- DOĞRU/LUK ile/ve UYGUN/LUK

( (UP)RIGHT/NESS, RIGHT/TRUE(HONESTY) vs./and APPROPRIATE/NESS )


- DOĞRU/LUK ile/ve/değil/yerine UYGUN/LUK


- DOĞRU/LUK ile YANLIŞ/LIK

( Yanlış, "gücünün artmasıyla" hiçbir zaman doğru duruma geçmez/geçir(t)ilemez. )

( RIGHT/TRUE (HONESTY) vs. WRONG/FALSE )


- DOĞRULUK ile/ve/||/<>/>/< YARDIM


- DOĞRULUM/YÖNELİM ile KEMOTROPİZM ile YEREDOĞRULUM ile SUYA DOĞRULUM ile IŞIĞA DOĞRU EĞİLİM ile ISI KAYNAĞINA YAKLAŞMA

( DOĞRULUM/YÖNELİM: Bitki ve hayvanların, besin, ısı gibi uyarıcıların etkisi ile bu uyarıcılara ya da tersine yer değiştirmeleri. İLE KEMOTROPİZM: Kimyasal maddelerin etkisiyle bitkilerde görülen, maddeye doğru ya da ters yöne yönelme durumu. İLE YEREDOĞRULUM: Bitkilerde kök ve sapların, yerçekimi etkisi ile belirli bir doğrultu alma özellikleri. İLE SUYA DOĞRULUM: Bitkilerin suya doğru eğilimi. İLE IŞIĞA DOĞRU EĞİLİM (Fototaksi, ışık göçüm): a) Bir hücrelilerde birdenbire aydınlanma sonucu görülen tepkime. | b) Bitki gövdelerinin ışığa doğru dönmeleri. İLE ISI KAYNAĞINA YAKLAŞMA: Bir ısı kaynağına yaklaşma ya da uzaklaşma. )

( TROPISM vs. CHEMOTROPISM vs. GEOTROPISM vs. HYDROTROPISM vs. PHOTOTROPISM vs. THERMOTROPISM )


- [ne yazık ki]
DOĞRU OLDUĞUNU BİLDİĞİN HALDE, YAPMAMAK ile/ve/<> YANLIŞ/HATALI/EKSİK OLANI, BİLMENE KARŞIN, YAPMAK


- DOĞRU/SÂDIK ile/ve/değil/yerine OLDUĞU GİBİ

( Doğru, gün gibi âşikârdır. )

( RIGHT vs./and AS WHAT IT IS )


- DOĞRUSAL HAREKET ile/ve DAİRESEL/DÖNGÜSEL HAREKET

( HAREKET-İ MÜSTAKİME ile/ve HAREKET-İ MÜSTEDİRE )


- DOĞRUSAL ZAMAN ANLAYIŞI ile/ve/<> DÖNGÜSEL ZAMAN ANLAYIŞI

( LINEAR TIME PARADIGM vs./and/<> VICIOUS CIRCLE TIME PARADIGM )


- DOĞRUSAL ile ÇEVRİMSEL


- DOĞRUSAL ile DAİRESEL


- DOĞRUSAL ile/||/<> DOĞRUSAL OLMAYAN

( Doğrusal sistemler süperpozisyon ilkesine uyarken İLE doğrusal olmayan sistemler uymaz )

( Henri Poincaré tarafından 1890 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1854-1912) (Ülke: Fransa) (Alan: matematik) )


- DOĞRUSU ile AÇIKÇASI


- DOĞRUYA DOĞRU ile DOĞRU'YA DOĞRU

( Bir doğru karşısında başka bir doğru daha. İLE Doğrunun bulunması ve bilinmesi yolunda/yönünde. )


- DOĞRUYA EN YAKIN ile/ve YANLIŞTAN EN UZAK

( THE CLOSEST TO THE STRAIGHT vs./and THE FAREST FROM THE FALSE )


- DOĞRUYSA ile/ve/değil/yerine NE KADAR DOĞRUYSA


- DOĞRUYU SÖYLEME ZORUNLULUĞU ile/ve/değil/||/<> GÜVENİLİRLİK

( Hukukçular, güvenilir kişilerdir; ancak, doğruyu söylemek zorunda değillerdir. )


- DOĞRUYU ÜRETMEK ile/ve/değil/||/<> DOĞRULANMIŞI ÜRETMEK


- DOĞRUYU/YANLIŞI KONUŞMUYORUZ ile/değil DOĞRU/YANLIŞ DİYE KONUŞMUYORUZ


- EBCED:
DOĞU ile/ve/||/<> BATI


- DOĞU EJDERHASI ile BATI EJDERHASI

( EAST DRAGON vs. WEST DRAGON )


- DOĞU FELSEFESİ ile/ve/değil DOĞU BİLGELİĞİ/İRFÂNI


- DOĞU/MAŞRIK[Ar. < ŞARK] ile MAĞRİP/MAĞRİB[Ar. < GARB]

( DOĞU, GÜNEŞİN DOĞDUĞU TARAF )


- DOĞU RÜZGÂRLARI ile/ve BATI RÜZGÂRLARI

( Sabahları eser. İLE/VE Akşamları eser. )

( Batı rüzgârları doğu rüzgârlarından nispeten daha serindir. )

( Doğu ve batı rüzgârları, kuzey ve güney rüzgârlarından daha sıcaktır. )

( Gecenin geç saatlerinde ya da sabahın erken saatlerinde esince, hava incelir ve Güneş'in doğuşuyla dengelenir. Nem azalır ve hava ısınır, kurur, hafifler. Öğleden sonra ya da gecenin erken saatlerinde esen rüzgârlar tamamen tersi niteliktedir. Genel olarak ifade edilirse, doğu rüzgârları batı rüzgârlarından daha yararlıdır. İLE/VE Gecenin geç saatlerinde ve günün erken saatlerinde estiğinde, henüz Güneş onların üzerinde yükselmediği için yoğun ve ağırdır. Günün geç saatleri ve gecenin erken saatlerinde esen rüzgârlar zıt tiptedir. )


- DOĞU SÜRYANİCESİ ile/ve BATI SÜRYANİCESİ

( Sözcüklerin sonundaki harf, O harfiyle tamamlanır. )


- DOĞU TOPLUMU ile/değil/yerine DOĞULU TOPLUM


- DOĞU ile/ve/değil ASYA(YAKIN/UZAK DOĞU)


- DOĞU ile/ve KIBLE

( Kiliselerin yönü. İLE/VE Camilerin yönü. [GÜNEY GÜNEYDOĞU] )


- DOĞUCU ile/ve/değil/yerine/||/>< DOĞULU


- DOĞUM PSİKOZU ile/ve/<>/> LOHUSA SENDROMU

( )


- DOĞUM/ÖLÜM TARİHİ ile/ve/değil KAYIT TARİHİ


- DOĞUM ORANI ile NÜFUS/DEMOGRAFİ

( NATALITY vs. DEMOGRAPHY )


- DOĞUM VE ÖLÜM:
1'ER KERE ile/ve/değil/<>/> 2'ŞER KERE

( [doğum] Anadan. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Babadan. )

( [ölüm] Ölünce. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Ölmeden önce. )

( Beşer. İLE/VE/DEĞİL/<>/> İnsan. )


- DOĞUM ile DOĞUŞ


- DOĞUM ile/ve/değil EŞİK


- DOĞUM ile/ve/=/:/<> EVRENDOĞUM

( İNSAN! )


- DOĞUM ile/ve GELİŞİM


- DOĞUM ile LAMAZE DOĞUM


- DOĞUM ile TÜREME


- DOĞUM ile/ve/||/<>/> YAŞAM ile/ve/||/<>/> ÖLÜM

( [öncelik-sonralık] ... İLE/VE/||/<>/> Vardır. İLE/VE/||/<>/> Söz konusu bile değildir. )

( ... İLE/VE/||/<>/> Esneklik. İLE/VE/||/<>/> Sertlik. )


- DOĞURMAK ve/||/<>/> DOYURMAK | ile/ve/değil/||/<>/> YOĞURMAK


- DOĞUŞ ile/ve/<> BİÇİMLENİŞ

( BIRTH vs./and/<> TO SHAPE UP )


- DOĞUŞ ile ORTAYA ÇIKIŞ


- DOĞUŞTAN BAĞIŞIKLIK ile/||/<> ADAPTİF BAĞIŞIKLIK

( Doğuştan doğuştan nonspesifik, adaptif öğrenilen spesifik. )

( Formül: Natural İLE acquired )


- DOĞUŞTAN HUYLAR ile YAPAY/SUNÎ HUYLAR ile ALACA

( HULKUN MATBU'UN ile TAHALLUKUN MASNU'UN ile Kötü huy. )

( VİLÂDÎ[Ar.]/CONGÉNITAL[Fr.]: Doğuştan. )

( ŞÎME[Ar.]: Huy, tabiat. )


- DOĞUŞTAN/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİLİĞİNDEN/LİK


- DOĞUŞTAN/NATAL DİŞ ile İLK AY DİŞİ/NEONATAL DİŞ

( ... İLE Doğumda bebeğin ağzında görülen diş/ler. İLE Doğumdan sonra 30 gün içinde ağızda görülen diş/ler.
[Görülmektedir sıklığı 1/1.000 ile 1/3.000 arasında değişmekte daha çok kız bebeklerde görülmektedir.]
[Neden görüldüğü ile ilgili çok sayıda çalışmalar yapılmış (henüz) kesin bir sonuca varılamamıştır.] )


- DÖKMEK ile/değil AKITMAK

( Katılarda. İLE/DEĞİL Sıvılarda. )

( [not] TO POUR vs. TO FLOW
[not] Solids. WITH Liquids. )


- DOKSA ile/ve/||/<> DOGMA


- 99 ESMÂ ile/ve/değil SONSUZ ESMÂ

( GEL! EY SÛFÎ!
KO ESMÂ'YI
MÜSEMMA'YI BULA GÖR )


- 9/8'LİK ile/ve 9/8'LİK

( Türk. İLE/VE İrlanda. )


- DOKTOR ile DOKTRİN

( Hekim. İLE Öğreti. )


- DOKTOR ile/ve ÖĞRENCİ

( Öğrencilik, doktoradan sonra başlar. )

( TABÎB ile/ve TALEBE )

( ... ile/ve ŞÂKİRD )

( DOCTOR vs./and STUDENT )

( DOCTEUR avec/et ÉTUDIANT )

( DOKTOR mit/und SCHÜLER, STUDENT )

( MÉDICO con/y ESTUDIENTE )

( MEDICO con/e STUDENTE )


- DOKTOR ile/ve (SÜREKLİ) TALEBE/ÖĞRENCİ

( Ancak doktorasını tamamlayan kişi öğrenciliğe tam olarak başlamış kişidir. )


- DOKTORA "VERMEK" ile/değil DOKTORA VERMEK/YAPMAK


- | DOKTOR ile HEKİM | ile/ve/değil/yerine TABİP

( | Fakültelerin bölümleri üzerine doktora yapmış kişi. Akademik bir derecenin adı. | Öğretme yeterliliği. İLE Hikmet sahibi. Doğruyu, yanlıştan ayırabilen kişi. | Tıp fakültesi öğrenimi/eğitimi almış pratisyen ya da eğitimini devam ettirmiş tüm hekimler. [Doğrudan doktora[Doktor] unvanı verildiğinden ve bu sıfatının öne geçirilmesinden dolayı doktor adı yerleş(tiril)miştir. | İLE/DEĞİL/YERİNE Tıp/tababet bilimiyle/ilmiyle uğraşan, insan gövdesiyle ilgili bilgiye sahip kişi. )

( | ... ile ... | ile/ve/değil/yerine BİCİŞK/BİZİŞK )


- DOKTRİNEL ile/<> DİDAKTİK


- DOKTRİNEL ile/ve OTORİTER


- DÖKTÜRMEK ile DÖŞENMEK


- DOKU ve KOKU/TAT ile/ve/||/<> DUYU(İŞİTME ve GÖRÜ/GÖRME)


- DOKU ile KATILGAN DOKU

( ... İLE Gözeleri/hücreleri biçimsiz bir ara nesne içinde bulunan, örgenlerin asıl dokularının aralarını dolduran doku. )


- DOKU ile KORUN DOKUSU

( ... İLE Korunu ve bu tabakanın değişimiyle oluşan tırnak, boynuz vb. yapan doku. )


- DOKU ile ÖRGEN

( Benzer işlevleri yerine getiren gözelerin oluşturduğu yapı. İLE Farklı dokuların bir araya gelmesiyle oluşan daha karmaşık yapı. )


- DOKU ile ÖZEK DOKU/PARANKİMA[Yun.]

( ... İLE Selülöz çeperleri kalınlaşmamış, odunlaşmamış olan, değişik görevler yapan gözelerin oluşturduğu doku. )


- DOKU ile PEKDOKU

( ... İLE Selülöz çeperleri değişik kalınlıkta gözelerden oluşan, dalların dik durmasını sağlayan doku. )


- DOKU ile SERTDOKU

( ... İLE Bitkilerde, diken, kabuk gibi sert bölümleri oluşturan, odunlaşmış destekdoku. )


- DOKU ile SÜNGER DOKU

( ... İLE Yaprağın alt yüzünde bulunan, seyrek gözeli, gözenekli ve az klorofilli özek doku. )


- DOKU ile YAĞDOKU

( ... İLE Gövdede, yağ tabaklarını oluşturan doku. )


- DOKU ile/ve YARALARI ONARAN DOKU ile/ve NASIR

( TISSUE vs./and CALLUS vs. CALLUS )


- DOKUMACI ile ÇULHA[Fars. < CÜLÂH]

( ... İLE El tezgâhında bez dokuyan kişi. )


- DOKUN(DUR)MAK ile/||/<> DEĞ(DİR)MEK


- DOKUNAKLI ile/ve/||/<>/< DÜŞÜNDÜRÜCÜ/DUYGUSAL


- DOKUNARAK ile/ve/değil/yerine/||/<> YOKLAYARAK


- DOKUNMA COŞKUSU/TUTKUSU ile/ve/değil/yerine/<> GÖRME COŞKUSU/TUTKUSU


- DOKUNMA ile/ve EŞEYSELLİK/SEKS

( TO TOUCH vs./and SEX )


- DOKUNMAK ile/ve/||/<> ANLAMAK

( TO TOUCH vs./and/||/<> TO UNDERSTAND )


- DOKUNMAK ile/ve/||/=/<> ANMAK


- DOKUNMAK ile/ve/değil DEĞİNMEK

( Fiziksel. İLE/VE/DEĞİL Zihinsel/kavramsal. | Bağlantı kurmak, ilişkiye geçmek. )


- DOKUNMAK ile/ve DUYUMSAMAK/HİSSETMEK

( TOUCHING vs./and FEELING )

( SPARSA ile/ve ... )

( ... ile/ve QINGGAN[çoğ.: Hisler] )


- DOKUNMUŞLUK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLMEK (VE UYGULAMAK)


- DOKUNULABİLİR/LER ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖZLE(MLE)NEBİLİR/LER

( MELMÛS[< LEMS | çoğ. MELÂMÎS] ile/ve MERSÛD[< RASAD] )


- DOKUNULAMAZLIK ile ELE GEÇİRİLEMEZLİK


- DOKUNULMAZ/LIK ile/değil/yerine AYRICALIK/LI


- DOKUNULMAZLIK ile/ve/değil/yerine KORUMA


- DOKUNUM ile DOKUNUŞ

( Çevremizdeki nesnelerin, sıcaklık/soğukluk, sertlik/yumuşaklık gibi niteliklerini, derimiz aracılığıyla bildiren duyarlık yeteneği. İLE Dokunmak eylemi ya da biçimi. | Dokuma ipliklerinin çaprazlama biçimi. )

( LAMİSE ile TEMAS )


- DOKURCUN ile DOKURCUN

( Ot ya da ekin yığını. İLE Dokuztaş oyunu. )


- DOLAMA -ile

( Tırnak yöresindeki yumuşak bölümlerin, kimi kez de kemiğin yangılanmasından ileri gelen ağrılı şiş. )


- DOLAMA ile DOLAMA

( Tırnak bölgesindeki yumuşak bölümlerin, bazen de kemiğin yangılanmasından dolayı oluşan ağrılı şiş. İLE Giysizlerin üzerine giyilen, önü açık bir tür üstlük. )


- DOLAMAOTU -ile

( Çiçekleri küçük, yeşil ya da beyaz bir bitki. [Lat. PARONYCHIA SERPILIFOLIA] )


- DOLANA KADAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/> OLANA KADAR

( Nicelik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Nitelik. )


- DOLANAN ile/değil DOLAŞAN


- DOLANDIRICI ile/değil KALPAZAN

( ... İLE/DEĞİL Sahte para basan ya da piyasaya süren kişi. | Yalan ve hile ile iş gören kişi. )


- DOLANDIRICI ile TAVCI

( ... İLE Birini kandırarak, yüze gülerek aldatan kişi. | Yurt dışından geldiğini söyleyerek üzerindeki değeri düşük altın ya da mücevherleri çok değerli gösterip dolandırıcılık yapan kişi. )


- DOLANDIRMAK ile DOLANDIRMAK

( Üçkağıt. İLE Uzatmak. )


- DOLANDIRMAK ile DOLAŞTIRMAK


- DOLANDIRMAK ile UZATMAK


- DOLAP ile TEL DOLAP

( ... İLE Yanları ve kapağı, ince delikli telden yapılmış dolap. )


- DOLAP[Ar. < DULÂB] ile/değil YÜKLÜK

( Evlerde, yatak, yorgan gibi şeyler koymaya yarayan, yerli, büyük dolap ya da yatak, yorgan konulan yer. )


- DOLAPDERE -ile

( Akağalar Kavşağı - Ergenekon Caddesi arasındaki semt. )


- DOLAR ile DOLAR

( Bir kabın dolması. İLE Amerika'nın para birimi. )


- YATIRIM:
"DOLAR"A ile/değil/yerine DOĞAYA


- DOLAŞIM DÜZENİNİN YAPISI ile DOLAŞIM DÜZENİNİN İŞLEVLERİ

( Kalp, kan damarları ve kan gibi çeşitli bileşenlerden oluşur. İLE Oksijen ve besin nesnelerini gövdenin tüm gözelerine taşımak ve atık nesneleri gözelerden uzaklaştırmaktır. )


- DOLAŞIM(SİRKÜLÂSYON) ile DEVİNİM

( Hiçbir şey kendi başına devinmez ve durmaz. )

( By itself nothing moves, nothing rests. )

( CIRCULATION vs. MOVEMENT )


- DOLAŞIM ile/değil DOLAYIM


- DOLAŞMAK ile/ve/değil BAKINMAK

( CEVELÂN ile/ve/değil SEYR )


- DOLAYI ile ÖTÜRÜ


- DOLAYIMLI BİLGİ ile/ve/<> DOĞRUDAN BİLGİ


- DOLAYIM(LI/SIZ) ile DÜŞÜNÜLMÜŞ


- DOLAYISIYLA ile/ve/değil/yerine ARACILIĞIYLA/VESİLESİYLE


- DOLAYISIYLA ile BU/O NEDENLE


- DOLAYISIYLA ile ÖYLE İSE


- DOLAYISIYLA ile/ve/değil/||/<> SONUÇ İTİBARI İLE


- DOLAYLAMA ile MECÂZ-I MÜRSEL


- DÜŞÜNMEK:
DOLAYLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞRUDAN


- DOLAYLI ELERKİ(DEMOKRASİ) ile/değil/yerine DOLAYSIZ/TEMSİLSİZ ELERKİ(DEMOKRASİ)


- DOLAYLI OLARAK ile ÜZERİNDEN


- DOL(DUR)MAK ile/ve BOŞAL(T)MAK

( TO (GET) FILL vs./and TO DISCHARGE )


- DOLDURMAK ile/ve/<> ŞİŞİRMEK


- DOLGUNLUK ile/yerine OLGUNLUK

( STUFFED vs. RIPENESS
RIPENESS instead of STUFFED )


- DOLİKO- ile DOLİKOEKTAZİK

( Uzun. İLE Uzamış ve genişlemiş. )


- DÖLLENME:
NÂTIK'IN ALTI ile/ve/değil NÂTIK'IN ÜSTÜ

( Hücre ile. İLE/VE/DEĞİL Kelâm ile. )

( Boğazının altı. İLE/VE/DEĞİL Boğazının üstü. )

( Dudaklarından çıkan. İLE/VE/DEĞİL Kulağından giren. )


- DÖLLENME ile ÇİÇEKLERDE DÖLLENME

( INSEMINATION vs. POLLINATION )


- DÖLLENME ile MAYALANMA

( ZYGOSIS vs. ZYMOSIS )


- DOLMA ile SARMA


- DOLMA ile/<> YALANCI DOLMA

( ... İLE/<> Üzüm yoksa. )