Bugün[25 Ekim 2025]
itibarı ile 46.044 başlık/FaRk ile birlikte,
46.044 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(26/186)


- BİLİNÇ ile/ve/değil/||/<>/< BİRİKİM


- BİLİNÇ ile/ve/<> DENEYİM/TECRÜBE

( CONSCIOUSNESS vs./and/<> EXPERIENCE )


- BİLİNÇ ile/ve/değil/||/<>/< DOLANIKLIK


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin düzeyleri vardır fakat farkındalığın yoktur. )

( Bilinç, ikilik hakkındadır. Farkındalık halinde ise ikilik yoktur. )

( Bilinç, gelir ve gider, farkındalık ise değişmeksizin parlar. )

( Bilinçten farkındalığa bir geçiş olamaz, çünkü farkındalık bir bilinç biçimi değildir. )

( Devinim durumundaki bilinç, mutluluktur. )

( Bilinç, tümüyle değişimin bilincidir. )

( Bilinç, hareketsiz iken varlıktır. )

( Bilinç, varlığın tümü değildir. )

( Bilinç görelidir, içeriğine göredir; bilinç her zaman bir şeyle ilgili, bir şeye aittir. )

( Yaşayan her şey bilinci korumak, sürdürmek ve genişletmek için çalışır. )

( Bilinci, bilinç parlatır. )

( Bilincinde olduğunuz şey siz değildir. )

( Bilincinde olduklarınızın hiçbiri değilsiniz. )

( Bilincin ötesinde tezahür etmemiş olan yatar. )

( Bilincin ötesinde zaman ve uzay yoktur. )

( Bilincim var fakat bilincimin bilincine gereksinimim var. )

( Bilincin, bencilliğinin dürüstlüğünün ölçüsüdür. )

( Bilince ve onun içeriğine tutunmayın. )

( Bilincinizin içeriği ile büyülenmeyi bırakın. )

( Bilinçli bir varolan olarak, doğanın bir parçasısınız. Farkındalık olarak ise onun ötesindesiniz. )

( Bir kâğıttaki bir deliğin hem kâğıtta oluşu hem de kâğıttan olmayışı gibi, en yüce hal de bilincin tam merkezinde ama yine de bilinçten ötedir. )

( Gerçekten sahip olduğunuz şeyin bilincinde olmazsınız. )

( Sahip olduğunuzda artık onun bilincinde olmazsınız. )

( Farkındalık, bir nesnesi ve hedefi olduğunda bilinç olur. )

( Farkındalık, kendi başına, devinimsiz ve zamansız, burada ve şimdidir. )

( Farkındalık, zihnin kendi ötesinde gerçeğe uzandığı noktadır. )

( Farkındalık durumu içindeyken aradığımız, bizi hoşnut eden değil doğru olandır. )

( Farkındalık halinde olgularla yüzleşirsiniz, gerçek olguları sever. )

( Farkındalık, zamana ilişkin değildir. )

( Farkındalık, her zaman sizinledir. )

( Farkındalık, bütün, değişmez, sakin ve sessizdir. Ve o tüm deneyimlerin ortak matrisi(ana kalıbı)dir. )

( Farkındalık, tüm zamanı ve uzayı içerir. )

( Şefkatli farkındalık iyileştirir ve yanlıştan kurtarır. )

( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )

( Önce farkındalığın güneşi doğmalı - ardından hepsi gelecektir. )

( Bir kalemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, farkındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer. Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun. )

( Olay hoş ya da nahoş olabilir, küçük ya da önemli olabilir, farkındalık hep aynıdır, değişmez. )

( Kökenlere inin, çok geçmeden, farkındalığın sizin gerçek doğanız olduğunu ve farkında olduğunuz hiçbir şeyin kendinize ait olduğunu söyleyemeyeceğinizi fark edeceksiniz. )

( Öz-Farkındalık içinde kendinizi öğrenirsiniz. )

( Öz-Farkındalık, size her adımda ne yapılması gerektiğini bildirir. )

( Öz-farkındalık, tüm hayırların size akmasını sağlar. )

( Yolculuğun başlangıcında arınmaya ve yıkanmaya, berraklaşmaya gereksinim vardır, bunu da farkındalık hali sağlayabilir. )

( Bilincin ötesindeki Saf Farkındalık en yüce Mürşit'tir. )

( Kişi tanığa katılır, tanık farkındalığa, farkındalık ise saf varoluş katılır; bununla birlikte, kimlik kaybolmaz, yalnızca onun sınırlılığı kaybolur. )

( Gövdeyi beyin gözetir, beyni bilinç aydınlatır; bilinç farkındalığın gözetimindedir. )

( Gövdemiz ve zihnimiz, ikisi de zamana tabilerdir; sadece farkındalık, zaman-ötesidir. )

( Farkındalığın ötesine geçtiğinizde birlik hali vardır. )

( Farkındalığınızla işe koyulun, zihninizle değil. )

( Farkındayım, çünkü hiçbir şey imgelemiyorum. )

( Ehl-i butlânın sözün tercih eden, âdem midir?
Âdem ol! İsterse hasm olsun bütün âlem sana
[ Bâtıl ehlinin sözünü yeğleyen, insan mıdır?
İnsan ol da isterse bütün dünya düşman olsun sana ] )

( There are levels in consciousness, but not in awareness.
Consciousness is of duality. There is no duality in awareness.
Consciousness comes and goes, awareness shines immutably.
There can be no transition from consciousness to awareness, for awareness is not a form of consciousness.
Consciousness is relative to it's content; consciousness is always of something.
Awareness is total, changeless, calm and silent. And it is the common matrix of every experience.
Awareness is not of time.
Consciousness is not the whole of being.
Awareness is always with you.
All that lives, works for protecting, perpetuating and expanding consciousness.
Beyond consciousness altogether lies the unmanifested.
Beyond consciousness where are time and space?
Like a hole in the paper is both in the paper and yet not of paper, so is the supreme state in the very centre of consciousness, and yet beyond consciousness.
Consciousness in movement is happiness.
Consciousness motionless is being.
You are nothing that you are conscious of.
The body is looked after by the brain, the brain is illumined by consciousness; awareness watches over consciousness.
Cease being fascinated by the content of your consciousness.
As a conscious self you are a part of nature. As awareness, you are beyond.
Do not hold on to consciousness and its contents.
What is really your own, you are not conscious of.
When you have it, you are no longer conscious of it.
What you are conscious of is not you.
Awareness is the point at which the mind reaches out beyond itself into reality.
In awareness you seek not what pleases, but what is true.
Awareness becomes consciousness when it has an object.
Awareness by itself is motionless and timeless, here and now.
In awareness you are facing facts and reality is fond of facts.
Awareness contains all space and time.
Compassionate awareness heals and redeems.
The sun of awareness must rise first - all else will follow.
Self-awareness tells you at every step what needs be done.
The event may be pleasant or unpleasant, minor or important, awareness is the same.
Go to the root of pure awareness and you will soon realise that awareness is your true nature and nothing you may be aware of, you can call your own.
Into self-awareness all blessings flow.
The clarification and purification needed at the very start of the journey, only awareness can give.
Pure awareness beyond consciousness is the supreme Guru.
The person merges into the witness, the witness into awareness, awareness into pure being, yet identity is not lost, only its limitations are lost.
Your body and your mind are both subject to time; only awareness is timeless.
When you go beyond awareness, there is a state of non-duality.
Put your awareness to work, not your mind.
I am aware, for I imagine nothing. )

( İçerikle ilgilidir. İLE/VE/<> Bütünlükle ilgilidir. )

( )

( CONSCIOUSNESS vs./and/<> AWARENESS )

( ... ile/ve/<> VYAKTA )

( YISHI ile/ve/<> ... )


- BİLİNÇ ile/<> HUKUKUN YAYGINLAŞTIRILMASI


- BİLİNÇ ile/ve KOLLEKTİF BİLİNÇ

( Bilinç: Kendini, kendi olmayanlardan ayırd etme. )

( Bilinçte, devinim vardır. )

( CARL GUSTAV JUNG )

( CONSCIOUSNESS vs./and COLLECTIVE CONSCIOUSNESS
In consciousness there is movement. )


- BİLİNÇ ile/ve/> NÜFÛZ

( CONSCIOUSNESS vs./and/> INFLUENCE )


- BİLİNÇ ile/ve/||/<>/< ÖZ BİLİNÇ

( Dışa dönük. İLE/VE/||/<>/< Kişinin benliğiyle ilgili. )

( "Ondan ne anladın?" sorusunun yanıtını verir. İLE/VE/||/<>/< "Onu anladığını anladın mı?" sorusunun yanıtını verir. )

( Soru sormak, kitap okumak, bir konu hakkında tartışmak. İLE/VE/||/<>/< Öz eleştiri, geçmişi ile şimdiki zaman arasındaki değişimleri gözden geçirmek, benliğini değerlendirmek. )

( Bazı durumlarda/koşullarda sorgulamadan "sonuca ve yargıya" varır/varabilir. İLE/VE/||/<>/< Sürekli olarak bir sorgulama sürecinin içindedir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> ÖZBİLİNÇ

( Sen/o. VE/<>/< Ben. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> SEZGİ

( Bilinç-ötesi bir hal vardır fakat bu bilinçsizlik hali değildir. )

( Bilinç ötesinde deneyim olamaz. )

( Kendinizi içinde her şeyin olduğu ve oluştuğu bilinç okyanusu olarak idrak edin. )

( Kişi durumun doğasını sezmeli ve kendini ona göre ayarlamalıdır. )

( SEZGİ: Aklın çalışma hızının artması. )

( CONSCIOUSNESS vs./and/<> INTUITION
There is a state beyond consciousness, which is not unconscious.
There can be no experience beyond consciousness.
Realise yourself as the ocean of consciousness in which all happens. )

( ... ile/ve/<> NOESIS )

( ... ile/ve/<> ZHIJUE )


- BİLİNÇ ile/ve/||/<>/< TOPLUMSAL KOŞULLAR


- BİLİNÇ ile/ve/değil YAKLAŞIM


- BİLİNÇALTI" ile/değil/||/<>/< BİLİNÇDIŞI

( Biraz dikkatli olmakla ve kendinizi yakından gözlemlemekle göreceksiniz ki hiçbir olay sizin bilinciniz dışında değildir. )

( )

( A little of attentiveness, of close observation of oneself, and you will see that no event is outside your consciousness. )

( SUBCONSCIOUS vs./and/<> UNCONSCIOUS )


- BİLİNÇDIŞI:
BİLİNÇ ÖNCESİ ile/ve/||/<> DİNAMİK BİLİNÇDIŞI ile/ve/||/<> DERİN BİLİNÇDIŞI

( )


- BİLİNÇDIŞINA ÇIKARMAK ile/ve/ya da ÖZDEŞLEŞMEK


- BİLİNCE KONU OLAN ile/ve DIŞSALLIK


- BİLİNCE YANSIYAN FARKINDALIK
ile/ve
BİLİNÇ ÖTESİ SAF FARKINDALIK

( Saf farkındalık sanatında ustalaştığınız zaman onu kolayca geçebilirsiniz. )

( AWARENESS OF WHICH REFLECTS TO THE CONSCIOUSNESS vs./and PURE AWARENESS META-CONSCIOUSNESS
You will easily cross, once you have mastered the art of pure awareness. )


- BİLİNCİ ...:
[ne yazık ki]
BELİRLİ BİR YAŞTA KALMAK
ile/değil/yerine/><
BELİRLİ BİR YAŞTA DURDURMAK


- BİLİNCİN BİLİNCİ ile/ve YÖNTEMİN YÖNTEMİ

( CONSCIOUSNESS OF THE CONSCIOUSNESS vs./and METHOD OF THE METHOD )


- BİLİNCİN:
DOĞASI ile/ve/<> NİTELİKLERİ ile/ve/<> KÖKENLERİ ile/ve/<> İŞLEVLERİ


- BİLİNCİN YADSINMASI ile/ve/değil/<> BİLİNCİN, İÇERİĞİNİN YADSINMASI


- BİLİNCİNDE OLMA/OLARAK ile BİLİNÇLİ OLMA/OLARAK


- BİLİNÇLENME ile/ve KORUNUM/KORUMA

( CONSCIOUSNESS vs./and PRESERVATION/CONSERVATION/PROTECTION )


- BİLİNÇLİ" YEĞLEME/TERCİH ile/değil/yerine YEĞLEME/TERCİH

( Bağlam, "bilinçli" olup olmamak üzerinden değil bir karar ya da davranışın/tutumun, "yönelimli, amaçlı, kasıtlı" olduğunu belirtmek üzere "yeğlemek" tek başına bunu karşıladığından, yeterli ve geçerli olduğundan, farkındalık yansıttığından, "yeğlemenin/tercihin" önüne yeğlemeyi "güçlendireceği/destekleyeceği" varsayılan/sanılan bir sözcük daha gerekmemektedir/kullanılmamalıdır. )


- BİLİNÇLİ ile/değil BİLEREK


- BİLİNÇLİ ile/değil/yerine BİLİNÇLENMİŞ


- BİLİNÇ/Lİ ile KASIT/LI

( CONSCIOUSNESS vs. PURPOSE )


- BİLİNÇLİ ile/ve/değil KASTEN


- BİLİNÇ/Lİ ile/ve/değil/<>/|| ÖLÇÜ/LÜ


- BİLİNÇLİ ile/ve/değil PLANLI

( [not] CONSCIOUSNESS vs./and/but PLANNED )


- BİLİNÇLİ ile/değil TEK BİLİNEN


- BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERLİLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇSİZ YETERLİLİK

( [ BİLİNÇSİZ YETERLİLİK

              ^

BİLİNÇLİ YETERLİLİK

              ^

BİLİNÇLİ YETERSİZLİK

              ^

BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ] )

( Conscious incapacity. WITH/AND/||/<>/> Conscious sufficiency. WITH/AND/||/<>/> Unconscious sufficiency.

[ UNCONSCIOUS SUFFICIENCY

              ^

CONSCIOUS SUFFICIENCY

              ^

CONSCIOUS INCAPACITY

              ^

UNCONSCIOUS INCAPACITY ] )


- BİLİNÇSİZ(CE) ile/ve/değil KONTROLDIŞI


- BİLİNÇSİZLİK ile/ve/değil BİLGİYE KAPALILIK

( BİLİNÇSİZLİK: Örtük/açık nesnellik. )

( [not] UNCONSCIOUSNESS vs./and/but CLOSENESS TO INFORMATION )


- İŞLEM:
BİLİNÇTE ile/ve/||/<>/< BİLİNÇALTINDA

( [saniyede] 5-9 ile/ve/||/<>/< 1300 )


- BİLİNDIŞI ile/ve/=/||/<> BİLİNÇ AKIŞI


- BİLİNEAR FORM ile/||/<> QUADRATİC FORM

( Bilinear B(u,v) iki değişken, quadratic Q(v) tek değişken. )

( Formül: Two variables İLE one variable )


- BİLİNEBİLECEK ile/değil BİLDİRİLİRSE BİLİNECEK


- BİLİNEBİLİR OLDUĞU ZANNEDİLEN/İDDİA EDİLEN ile/değil/yerine BİLİNEBİLİR OLAN


- BİLİNEMEYEN ile/ve/değil SÖYLENİLEMEYEN

( [not] AGNOSTIC vs./and/but NOT ABLE TO BE EXPRESSED )


- BİLİNEMEZ ile/değil/yerine BELİRSİZ

( [not] NOT ABLE TO KNOW (/AGNOSTIC) vs./but UNKNOWN/INDEFINITE
UNKNOWN/INDEFINITE instead of NOT ABLE TO KNOW (/AGNOSTIC) )


- BİLİNEMEZ ile/ve/=/||/<> BÖLÜNEMEZ


- BİLİNEMEZ ile ÖNGÖRÜLEMEZ

( UNABLE TO KNOW (/AGNOSTIC) vs. UNABLE TO PRUDENCE )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Sonsuzdur. İLE/VE/||/<>/> Sonsuzlukların sonsuzluğudur. )

( Bilinenlerin hepsi, bilinmeyenleri işaret eder. )

( Bilinen üzerine bir kez daha bilgi aramak anlamsızdır. )

( Bilinmeyen, tüm "olmuştu ya da olmuş olabilirdi" ve "olacak ya da olacaktı"ları içerir. )

( Bilinenin, tam ve doğru bilgisidir bizi bilinmeyene götürecek olan. )

( Bilinenin içinde yaşamak bağımlılıktır, bilinmeyenin içinde yaşamak özgürleşmedir. )

( Bilinmez olan hakkında ancak sessizlik konuşur. )

( Zihin ancak bildiği hakkında konuşabilir. )

( Eğer bilinebilir olanı gayretle incelerseniz, o eriyip gider, geriye bilinmez olan kalır. )

( "Bilinmeyeni" bilmek için önce, bilineni bilmek gerek. )

( I do not claim to know what you do not.
It is the full and correct knowledge of the known that takes you to the unknown.
To live in the known is bondage, to live in the unknown is liberation.
Of the unknowable only silence talks.
The mind can talk only of what it knows.
If you diligently investigate the knowable, it dissolves and only the unknowable remains. )

( Bilinmeyenler, bilinenlerden her zaman çok daha fazladır. Her bilinen, yine bilinmeyenleri daha çok artırarak gelişir, ilerler. )

( Bilmediğiniz şeyi bildiğimi iddia etmiyorum. )

( KNOWN vs./and/||/<>/> UNKNOWN )


- BİLİNEN ile/ve ORADA/BURADA BULUNMAYAN

( KNOWN vs./and UNCOMMON )


- BİLİNEN ile/ve/<> ZAMAN

( KNOWN vs./and/<> TIME )


- BİLİNENİN BİLGİSİ ile/ve/<> BİLENİN BİLGİSİ

( THE KNOWLEDGE OF KNOWN vs./and/<> THE KNOWLEDGE OF WHO KNOWS )


- BİLİNENİN BİLGİSİ ile BİLENİN BİLGİSİ


- BİLİNİR/LİK ile/ve/||/<>/>/< BELİRGİN/LİK


- BİLİNMEMESİ ile/ve/değil BURADA YER ALMAMASI

( [not] UNKNOWN vs./and/but NONEXIST HERE )


- BİLİNMEME/Sİ ile/ve/değil DUYULMAMIŞLIĞI/YAYGINLAŞMAMASI


- BİLİNMESİ GEREKENLER ile/ve/> YAPILMASI GEREKENLER


- [ne yazık ki]
"BİLİNMEYEN CENNET"
ile/"değil"/"yerine"
"BİLİNEN CEHENNEM"İ YEĞLEMEK


- BİLİNMEYEN ile/ve UYGUN BİLİNMEYEN


- BİLİNMEYENLE İLGİLENMEK ile/ve/<>/değil/yerine BİLİNENLE İLGİLENMEK

( [not] TO BE INTERESTED IN KNOWN vs./and/<>/but TO BE INTERESTED IN UNKNOWN
TO BE INTERESTED IN UNKNOWN instead of TO BE INTERESTED IN KNOWN )


- BİLİNMEZ/LİK ile/ve/<>/>/< BELİRSİZ/LİK


- BİLİNSE DE, BİLİNMESE DE OLACAK BİLGİ ile/ve BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİ

( Bilinen, sonsuzdur fakat Bilinmeyen, sonsuzlukların sonsuzluğudur. )

( Bilmemek ve bilmediğini bilmemek, sonu gelmeyen ıstırabın nedenidir. )

( Ancak, şimdiki halinizi bilirsiniz. )

( Sizi, bilinenin dar çerçevesi içinde tutanın ne olduğunu bilmek, yararlıdır. )

( KNOWLEDGE IN TO KNOW OR NOT TO vs. KNOWLEDGE IN THE NECESSITY TO KNOW
The known is infinite, but the Unknown is an infinitude of infinities.
Not to know, and not to know that one does not know, is the cause of endless suffering.
In fact, you know only your present moment. )


- BİLİP DE:
SUSMAK ile SAKLAMAK


- BİLİP DE:
SUSMAK ile KONUŞMAMAK


- BİLİŞ ile/ve/||/<>/>/< ÜST BİLİŞ

( COGNITION vs./and/||/<> META COGNITION )


- BİLİŞİM SUÇLARI ile/ve/||/<> ELEKTRONİK SUÇLAR ile/ve/||/<> DİJİTAL SUÇLAR ile/ve/||/<> BİLGİ TEKNOLOJİLERİ SUÇLARI


- BİLİŞSEL ARKEOLOJİ ile/||/<> DAVRANIŞSAL ARKEOLOJİ

( Bilişsel arkeoloji zihinsel süreçler İLE davranışsal arkeoloji gözlemlenebilir eylemler inceler. Bilişsel arkeoloji sembolik düşünce İLE davranışsal arkeoloji kullanım izleri araştırır. Göbeklitepe sembolleri bilişsel İLE alet kalıntıları davranışsal arkeoloji verisidir. )


- EMPATİ:
BİLİŞSEL ile/ve/||/<>/> DUYGUSAL


- ÖNCELİK:
BİLİŞSEL/MANTIKSAL ile/ve/değil/||/<>/< VAROLUŞSAL


- Bİ-L-İSTİ'CÂL[Ar.] ile Bİ-L-İSTÎCÂR[Ar.]

( Acele ederek, aceleyle. İLE Kiraya vererek, kiralayarak. )


- BİLİYER ile BİLİYER DÜZEN

( Safra ile ilgili. İLE Safra düzeni. )


- BİLİYOR OLMAK ile/ve/<>/değil BELLEĞİN GÜÇLÜ OLMASI


- BİLİYORSUN(UZ)DUR ... ile/ve/değil/yerine ANIMSIYORSUN(UZ)DUR ...


- BİLKUVVE ile/ve BİLFİİL

( DUNAMEIS ile/ve ENERGEIAI )


- BİLLÛR[Ar.] ile BİLÛR[Ar.]

( [ikisinin de anlamı aynıdır!] Gayet parlak ve saydam/şeffaf taş ya da pek saf ve temiz beyaz cam/kristal. )


- BİLLUR ile MİKROLİT[Fr. < Yun.]

( ... İLE Bazı taşların yapısında bulunan, prizma biçiminde ve ancak mikroskopla görülebilen billurlar. )


- BİLME BİÇİMLERİ ile/ve/||/<> TİN BİÇİMLERİ


- BİLME/"BİLEBİLME":
(")UYKUDA(") DA ile/ve/||/<> "HAYVANSAL DÜRTÜLERDE(") DE


- BİLME GEREKLİLİĞİ/ZORUNLULUĞU ile/ve/<> GEREKÇELENDİRME GEREKLİLİĞİ/ZORUNLULUĞU


- BİLME YETİSİ ile/ve ARZULAMA YETİSİ ile/ve HOŞLANMA/MA YETİSİ

( FACULTY OF TO KNOW vs./and FACULTY OF TO DESIRE vs./and FACULTY OF TO (NO) LIKE )


- BİLME:
"YETİSİ" ile/ve/||/<>/> YÖNTEMİ


- BİLME YÖNTEMİ ile/ve/||/<> ANLATIM YÖNTEMİ


- BİLME/İLİM YÖNTEMİNDE:
TARÎK-UL-HAVAS ile/ve/||/<>/> TARÎK-UN-NAZAR

( Doğrudan/zorunlu/doğal ve duyu/lar(ımız) ile. İLE Bilimsel yolla/araçlarla. )


- BİLME ZEVKİ ile/ve/<> ÖĞRENME ZEVKİ/SEVGİSİ

( Eğer uyanık ve zeki isek, her şeyden öğreniriz. )

( ZAİKA/ZEVK: Dil. )

( Öğrenmeye yönelik bir sevgi beslemeden, iyilik yapmaktan hoşlanmak, kişiyi, basitliğe götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, bir şeyi anlamaya çalışmak, kişiyi, karışıklığa götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, içtenliği istemek, kişiyi, zararlı sonuca götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, doğruluğu istemek, kişiyi, başkaldırıya götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, dayanıklı olmayı istemek, kişiyi, gereksiz davranışlarda bulunmaya götürür. )

( We learn from everything, if we are alert and intelligent. )

( PLEASURE OF TO KNOW vs./and/<> PLEASURE/LOVE OF TO LEARN )


- BİLMEK ile/ve/||/<>/>/< DENEYİMLEMEK

( TO KNOW vs./and/||/<>/>/< TO EXPERIENCE )

( ERKENNEN mit/und/||/<> ERFAHRUNG )


- BİLME ile/= EYLEME ile/= SEYİR(TEMÂŞÂ)

( Tanrı'yı seyir = İrfan; - Evren'i seyir = Estetik )


- BİLME ile/ve/||/<>/> ÖRTÜK BİLME/SEZGİ


- BİLMECE ile/ve/değil/yerine/<> BULMACA


- [bilmecede] HECE:
"GECE" ile/değil/yerine/>< "GÜNDÜZ"

( Çözemeyene. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çözene. )


- BİLMEDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK ile/ve/<>/yerine [ÖZELLİKLE] BİLDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK

( TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR UNKNOWN WORDS vs./and/<> TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR [ESPECIALLY] KNOWN WORDS
TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR [ESPECIALLY] KNOWN WORDS instead of TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR UNKNOWN WORDS )


- BİLMEDİĞİNDE SUSMAK ile/ve/değil BİLGELİKLE SUSMAK/SUSABİLMEK

( Bilgeliğin dudakları, duymayanlara kapalıdır. )

( [not] TO BE SILENT WHEN YOU DON'T KNOW vs./and/but TO BE SILENT BY WISDOM )


- BİLMEDİĞİNDEN DOLAYI SORMAK ile BİLDİĞİNİ DUYMAK İÇİN SORMAK

( Soruyu sorarken yanıtını da biliyorsunuz! )

( Yanıt her zaman sorunun içinde, orada da değilse sizin içinizdedir. )

( You know the answer when you ask the question. )


- BİLMEDİĞİNDEN KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLDİĞİNDEN KORKMAK

( HAVF ile/ve/değil/yerine HAŞYET )


- BİLMEDİKLERİMİZ ile/ve YANLIŞ BİLDİKLERİMİZ

( UNKNOWNS vs./and MISKNOWNS )


- BİLMEK/ANLAMAK ile/ve/||/<>/> İBÂDET

( TO KNOW vs./and WORSHIP )


- BİLMEK/BİLGİ ile/ve/+/||/<> GÖRGÜ

( Görgü, aşka göredir. )

( Görgülü kuşlar, gördüğünü işler. )


- BİLMEK/BİLİNEN ile/ve/<> VAR ETMEK/VAROLAN


- BİLMEK:
FİZİK'TE ile/ve MANTIK'TA

( Nedenleri bilmek. İLE/VE Orta terimi bilmek. )


- BİLMEK:
FİZİK'TE ile/ve MANTIK'TA

( Nedenleri bilmek. İLE/VE Orta terimi bilmek. )

( TO KNOW: ON PHYSICS vs./and ON LOGIC )


- BİLMEK:
GÖRÜ ile/ve/||/<> KAVRAM

( ANSHAUUNG mit/und/||/<> BEGRIFF )


- BİLMEK(İLİM):
DİL ile/ve/||/<> KALP ile/ve/||/<> GÖVDE

( Zikreden. İLE/VE/||/<> Şükreden. İLE/VE/||/<> Sabreden. )


- BİLMEK VE SUSABİLMEK ile BİLMEMEK VE "SUSMAK"

( TO KNOW AND TO BE SILENT vs. IGNORANCE AND TO BE SILENT )


- BİLMEK VE SUSMAK ile BİLMEMEK VE SUSMAK


- BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> BAŞKASINI BİLMEK

( Başkalarının hatalarını, yaptıklarını ya da yapmadıklarını değil kendi hatalarımızı, kendi yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı düşünelim. )

( Bir süre için başkalarını kendi hallerine bırakalım ve kendimizi inceleyelim. )

( Leave others alone for some time and examine ourselves. )

( TO KNOW vs./and/||/<> TO KNOW THE SELF vs./and/||/<> TO KNOW THE SOMEONE )


- BİLMEK ile/ve/<> ANIMSAMAK

( Bilmek, anımsamaktır. )

( TO KNOW vs./and/<> TO REMIND/REMEMBER
To know is to remind/remember. )


- BİLMEK ile/ve/<> ANLAM

( Gözyaşı kaynağının ne olduğu sorusu ve yanıtı. İLE/VE/<> Gözyaşının düşünce ve duygulalarla bağlantılarının ne olduğu sorusu ve yanıtı. )

( TO KNOW vs./and/<> MEANING )


- BİLMEK ile/ve ANLAŞILIR KILABİLMEYİ BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/değil/yerine ANLAŞILIR KILABİLMEYİ BİLMEK

( [not] TO KNOW vs./and/but TO KNOW TO GET COMPREHENSIBLE
TO KNOW TO GET COMPREHENSIBLE instead of TO KNOW )


- BİLMEK ile/ve/||/<>/> ANLAYABİLMEK ile/ve/||/<>/> (BİRİNE) ANLATABİLMEK ile/ve/||/<>/> (ÇOCUĞA) YALIN ANLATABİLMEK


- BİLMEK ile/ve/<>/= AYIRMAK/AYIRABİLMEK

( TO KNOW vs./and/<>/= TO (BE ABLE TO) SEPERATE )


- BİLMEK ile BAHSETME(ME)K

( TO KNOW vs. (NOT) TO MENTION )


- BİLMEK ile/ve/değil/yerine BECERMEK


- BİLMEK ile/ve/<> BEĞENMEK

( TO KNOW vs./and/<> TO LIKE )


- BİLMEK ile/ve BİLDİĞİNİN TARİHİNİ BİLMEK

( TO KNOW vs./and TO KNOW THE HISTORY OF YOU KNOW/KNOWLEDGE )


- BİLMEK ile/ve/değil/||/<> BİLDİRİL(ME)MİŞ OLMA(MA)SI


- BİLME/K ile/ve/değil BİLGİSİNE SAHİP OLMA


- BİLMEK ile/ve BİLİNEBİLİRLİĞİ/Nİ BİLMEK

( TO KNOW vs./and TO KNOW THAT MIGHT KNOWN )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( "Bilmediğimizi bilmek", gerçek bilgidir. )

( "Daha iyisini bilemiyorum." [Hiç olmazsa bu kadarını biliyorsunuz.] )

( Bilmiyoruz, bunu bilmediğinizi de bilmiyoruz. )

( Bilmediğimizi ve anlamadığımızı bilmek gerçek bilgidir, alçakgönüllü birinin bilgisidir. )

( Bilmediğini bilen, bellekten ve beklentiden kurtulmuş olan, ebedidir. )

( Yaşamımızın her bir anında bilmeye gereksinimimiz olanı biliriz. )

( Ancak bilmediğimiz zaman, araştırmak için rahat oluruz. )

( Biliyorum diyene hiçbir şey koklatılmaz. )

( Ne kadar bilirsek, yanılmamız da o kadar. )

( Bildiğimiz, yanıldığımıza yetmez. )

( Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir. )

( O ki, bilmiyor ama biliyor bilmediğini;
çocuktur, onu eğitin/yetiştirin.

O ki, bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini;
cahildir, ondan uzakça durun.

O ki, biliyor ama bilmiyor bildiğini;
(belki) uykudadır, onu uyandırın.

O ki, biliyor ama biliyor bildiğini;
bilge kişidir, onu izleyin. )

( ŞİO ME NİHİL ŞİRE: EN İYİ BİLDİĞİM, HİÇBİR ŞEY BİLMEDİĞİM )

( To know that you do not know, is true knowledge.
"I don't know any better." [At least that much you know.]
You do not know, nor do you know that you do not know.
To know that you do not know and do not understand is true knowledge, the knowledge of an humble heart.
Which knows that it does not know, which is free of memory and anticipation, is timeless.
At every moment of your life you know what you need to know.
It is when you do not know, that you are free to investigate. )

( Hiçbir şey bilmediğini bilen, hiçbir şey bilmediğini bilmeyenden daha çok şey bilir...
Wer weiβ, dass er nichts weiβ, weiβ mehr als der, der nicht weiβ, dass er nichts weiβ... )

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THAT, YOU DON'T KNOW IT )


- BİLMEK ile/değil/yerine BİLMEK

( "Etkinlik". İLE/DEĞİL/YERİNE Dayanakçalı. )


- BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/> BİLMENİN SÜREKLİLİĞİ/BİLMEKTE OLMAK


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEYİ BİLMEK

( Sormaz ki bilsin, sorsa bilir; bilmez ki sorsun, bilse sorar. )

( Bilmekten korkanlar, belirsizliğe sığınır; tarihten korkanlar da mite. )

( Var olduğumuzu biliyoruz. Ne olduğumuzu ise bilmiyoruz. )

( Bir şeyi bilmek için onu tamamen kabul etmek gerekir. )

( SÂİL: Soran, sual eden. )

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE KNOWING
To know anything I must accept it - totally. )


- BİLMEK ile/ve BİLMEYİ BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/<> BİR ŞEYİ BİLMEK

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW A THING )


- BİLMEK ile/ve/> BULMAK ile/ve/> OLMAK

( Bilmek ile olmak arasında bir mesafe, bir boşluk yoktur. )

( Between knowing and being, there is no gap. )

( TO KNOW vs./and/> TO FIND vs./and/> TO BE )


- BİLMEK ile/ve/> BULMAK ile/ve/> SUSMAK

( Çabuk iyileşmek istiyorsan ağzını kapalı tut! )

( Bilinmeden bulunmaz, bulduktan sonraki biliş de apayrıdır. )

( Kişi, ne kadar bilirse bilsin, bilmediği çok şey vardır. )


- BİLMEK ile/ve "ÇÖZMEK"


- BİLMEK ile/ve/değil DİKKAT ETMEK

( [not] TO KNOW vs./and/but TO PAY ATTENTION )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Bilmek, olmak demektir. )

( Bilmek, dış dünyayı, insancaya çevirmektir. )

( Doğaya tam itaatte, çaba(zorlanma) yoktur. )

( Bilinçli deneyimlerin bütünlüğü doğadır. )

( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )

( Gerçek doğamızı aramak için kendi içimize, derinlere daldığımızda, fark edeceğiz ki, sadece gövdemiz ufaktır ve sadece belleğimiz sınırlıdır; ama yaşamın ucsuz bucaksız okyanusu bizimdir. )

( Kişi, bildiği şeyi bildiğini bilmeli. Bilmediği şeyi bilmediğini bilmelidir. Gerçek bilgi işte budur. )

( Konuşanlar bilmiyor, bilenler konuşmuyor. )

( Bilin, ki güçlü olun, güçlü kalın! )

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE NATURE
To know is to be.
In complete obedience to nature there is no effort.
Seeing nature as mere consciousness is awareness.
The totality of conscious experiences is nature.
Science merely pushes back the frontiers of our ignorance.
As you dive deep into yourself in search of your true nature, you will discover that only your body is small and only your memory is short; while the vast ocean of life is yours. )


- BİLMEK ile/ve DOĞAYI BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/<> DÖNÜŞTÜRMEK

( TO FIND vs./and/<> TO TRANSFORM )


- BİLMEK ile/ve/||/<> DÜŞÜNMEK

( BİLMEK:
GÖRÜ ile/ve/||/<> KAVRAM )

( ERKENNEN mit/und/||/<> DENKEN )

( vs./and/||/<> TO THINK )


- BİLMEK ile/ve/değil EMANET ALMAK


- BİLMEK ile/ve/değil EŞİK


- BİLMEK ile FARKINDALIK

( TO KNOW vs. AWARENESS )


- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK

( Su. İLE/VE/<> Elektrik. [Herhangi birini tercih edemezsiniz. İkisi de aynı anda olmak durumundadır.] )

( Her gün, bir şey öğrenmek. İLE/VE/<> Her gün, "zihnimizdeki" bir bilginin/kaydın (daha) gitmesine, unutulmasına fırsat vermek. )

( Bilme; olma ve sevme'nin de yanısıra gerçek doğamızın bir yansımasıdır. )

( Yalnızca, eyleyenler bilir, bilenler de eyler. )

( İdrak edeceğiz ki, bilmek, sevmektir; sevmek de bilmektir. )

( Farkındalık, tüm zamanı ve uzayı içerir. )

( Kişi, bilmediğini ayağının altına alsa, başı, göğe erer. )

( Bilmek, belirlemektir. )

( Knowing is a reflection of your true nature along vs. being and loving.
Awareness contains all space and time. )

( TO KNOW vs./and/<> AWARENESS )


- BİLMEK ile/ve/> GÖRMEK/"GÖRMEK"

( Bilen/anlayan görür. )

( TO KNOW vs./and/> TO SEE/"SEE" )


- BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< HÂL'DEN, HÂL'E GEÇEREK BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/=/||/<> HESAPLAYABİLMEK


- BİLMEK ile/ve İDRAK

( ... ile/ve EDREKE: Tutmak, kavramak. )

( TO KNOW vs./and PERCEPTION/COMPREHENSION )


- BİLMEK ile/ve İDRAK

( İhsas ve idrak, toplumsal-kültürel bir terbiyeden geçer. )


- BİLMEK ile/ve/||/<> KANITLAMAK


- BİLMEK ile/ve/> KAVRAMAK

( TO KNOW vs./and/> TO COMPREHEND )


- BİLMEK ile/ve/> KAYITLA(N)MAK


- BİLMEK ile KENDİNİ BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE SELF )


- BİLMEK ile/ve/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/<> BAŞKASINI TANIMAK

( TO RECOGNIZE vs./and/<> TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO RECOGNIZE THE SOMEONE )


- BİLMEK ile/ve/<> KUDRET SAHİBİ OLMAK


- BİLMEK ile/ve/<> KULLANMAYI/UYGULAMAYI BİLMEK

( Bildiklerinizi yaşa(r)sanız, bilmedikleriniz de öğretilir. )

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW TO USE/APPLY )


- BİLMEK ile/ve/değil NAKLETMEK


- BİLMEK ile/ve/||/<>/< NEDENLERİ BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine NEREDE BULACAĞINI/BULABİLECEĞİNİ BİLMEK

( Bulunduğumuz bu dönemin/çağın olanakları içinde bilgileri bellemek değil nerede ve nasıl [kısa sürede ve kolay] doğrudan bulabileceğini bilmektir. )

( [not] TO KNOW vs./and/<>/but TO KNOW, WHERE TO FIND
TO KNOW, WHERE TO FIND instead of TO KNOW )


- BİLMEK ile/ve/değil ÖĞRENİM YOLUYLA İNANDIRILMIŞLIK


- BİLMEK ile/ve/<> OLAYLARI/ZORLUKLARI "ALTTAN ALABİLMEK"


- BİLMEK ile/ve/<> OLMAK

( Ne olduğunuzu bilmenize gerek olmayabilir. Ne olmadığınızı bilmek yeterlidir. )

( TO KNOW vs./and/<> TO BE
You need not know what you are. Enough to know what you are not. )


- BİLMEK ile/ve/||/<>/> ÖNGÖRMEK

( TO KNOW vs./and TO ANTICIPATE )


- BİLMEK ile/ve/<> ÖZÜ BİLMEK

( Bilmek, özü bilmektir. )

( Lezzet meyvenin suyunda yani anlamındadır, tortusunda yani biçiminde değildir. )

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE ESSENCE )


- BİLMEK ile/ve/<> SEVGİ

( Hakkında ne kadar çok bilirsen o kadar çok seversin. )


- BİLMEK ile/ve/<> SEZMEK

( TO KNOW vs./and/<> TO SENSE )


- BİLMEK ile TANIMAK


- BİLMEK ile TANIMAK


- BİLMEK ile TANIMAK

( Bilmek, bilmeyi bilmektir. İLE İrfan + Marifet. )


- BİLME/K ile/ve/değil/<>/>< TANIMA/K

( Bazı olay/olgu/bilgi/durum/tutumları sadece biliyor olmak, tanımanın öteki ucudur/olabilir. )


- BİLMEK ile/ve/<> TANIMAK

( TO KNOW vs./and/<> TO RECOGNIZE )


- [hem] BİLMEK ile/ve/||/<>/>/&lt;/=/hem de YAPABİLMEK

( Bilmek, yapabilmektir! )

( Bildiklerimiz, yapabildiklerimizdir. )

( TO KNOW vs./and/||/<>/>/


- [hem] BİLMEK ile/ve/hem de/||/<>/> YAPMAK

( Yapmak, onu bildiğini göstermektir. )

( Bilmek, yapabilmektir. )

( Kişi, bildiklerini, yönetir/yönetmelidir: bilmedikleri tarafından yönetilir. )

( [ne yazık ki]



- Yapabilen istemiyor,
- İsteyen yapamıyor,
- Bilen yapmıyor,
- Yapan bilmiyor ve
Dünya böyle kötüye gidiyor...

Ascoli Piceno, İtalya [1529] )

( TO KNOW vs./and/also/||/<>/> TO DO )


- BİLMEK ile/ve/<> YOLDA GİTMEK


- BİLMELEKE AKIL ile BİLFİİL AKIL ile MÜSTEFÂD AKIL ile FAAL AKIL

( İBN-İ SİNÂ )

( İBN-İ SİNÂ BU KONULARDA ÖZELLİKLE YAZMAMIŞTIR: * HİKMET-İ AMELİYE (Çünkü fıkıh'da var olarak kabul eder.) * AHLÂK-TOPLUM-SİYÂSET )


- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Alçakgönüllülükten başarı doğar, üstün kişi sonuna dek yılmadan devam eder. )

( Alçakgönüllülüğü elden bırakmayın. )

( Alçakgönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, en yüksek düşüncelerdir. )

( Alçakgönüllü yaşama biçimleri olanlar, başarıya ulaşır. )

( Ancak olgun kişinin alçakgönüllülüğü alçakgönüllülüktür. )

( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )

( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )

( Dağ, alçakgönüllülüğü simgeler. )

( Fazla alçakgönüllülük gösterme, gerçek sanarlar. )

( Kişinin, bilgiden yana nasibi yoksa, zihni/gönlü, alçakgönüllülüğe râzı olmaz. )

( Fazla alçakgönüllüğün sonu, ortalama/vasat kişilerden öğüt/nasihat dinlemektir. )

( (NOT) TO KNOW vs./and MODESTY )


- BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/> ANLATAMAMAK


- BİLMEMEK ile/ve/> BELİRSİZLİK

( NOT TO KNOW/INFORM vs./and/> ARBITRARY/INESS )


- BİLMEMEK ile/ve/ne yazık ki/<>/> BİLMEYE/DÜŞÜNMEYE YANAŞMAMAK


- BİLMEMEK ile/değil DAHA/EN DOĞRU(YA YAKIN) OLAN TANIMI/BİLGİYİ DÜŞÜNMEK


- BİLMEMEK ile/ve/değil EDEB

( TECÂHÜL-İ ÂRİFÂNE: Çok iyi bildiği halde bilmiyormuş/cahilmiş gibi görünmek. | [edediyat] Bilinen bir şeyi, edebî bir nükte ile bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. )

( [not] NOT TO KNOW vs./and/but BREEDING )


- BİLMEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLGİLENMEMEK


- BİLMEMEK ile/ve/||/<>/> KABALIK


- BİLMEMEK ile/ve/değil/<> KABUL ETMEMEK/"EDEMEMEK"


- BİLMEMEK ile KÖTÜ (OLARAK) BİLMEK

( NOT TO KNOW vs. TO KNOW (AS) BAD )


- [ne yazık ki]
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/< ÖNEMSEMEMEK


- BİLMEMEK ile/ve/değil TERBİYESİZ/LİK


- BİLMEMEK ile/ve/||/<>/> UZAK DÜŞMEK


- BİLMEMEK ile/ve/değil YENİ ÖĞRENMİŞ OLMAK

( [not] NOT TO KNOW vs./and/but LEARNED IN SHORT PERIOD )


- BİLMEYE ÇALIŞMAK ile/ve/yerine/değil ANLAMAYA ÇALIŞMAK

( [not] TRYING TO KNOW vs./and/but TRYING TO UNDERSTAND
TRYING TO UNDERSTAND instead of TRYING TO KNOW )


- BİLMEYEN ile/değil/yerine BİLEN

( Direnir, isyan eder.[hemen hemen her şeye] İLE/DEĞİL/YERİNE Tâbi olur/olabilir.[doğaya, evrene, düzene, bilgiye, insana ...] )


- BİLMEYİ BİLMEK ile/ve/||/<> FELSEFE/SOYUTLAMA


- BİLMEZİN ATTIĞI TAŞ ile/ve/değil DOSTUN ATTIĞI GÜL YAPRAĞI

( [belki/bazen] Canımızı [fazla] acıtmaz. İLE/VE/DEĞİL Can dayanmaz. )


- ... BİLMİNİ BİLMEK ile/ve/değil/yerine (EN AZINDAN) ... BİLMİNİN SONUÇLARINI BİLMEK


- BİLMİYOR OLMAK ile/ve/=/<> İLGİLENMEMİŞ/İLGİLENMİYOR OLMAK

( NOT TO KNOW vs./and/=/<> NOT TO BE INTERESTED )


- BİLMİYORUM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİMYORUM


- BİLMİYORUM ile/ve/||/<>/< BİLİYORUM

( Sorarsan. İLE/VE/||/<>/< Sormazsan. )


- BİLMİYORUM ile/ve/||/<>/> NEREDEN BİLİYORUM?


- BİN LOKMA, BİN HIRKA" ile/değil/yerine/>< BİR LOKMA, BİR HIRKA


- 1000 TARAKTA BEZİ OLMAK/OLAN ile/değil/yerine/>< 10 PARMAĞINDA, 10 MARİFET(İ OLAN)


- BİN ZAHMET ile/değil/yerine/></< BİR HOŞ SÖZ


- BİN[Ar.] ile BİN-[Ar.] ile BİN[Ar. çoğ. BENÎ] ile BÎN[Ar. çoğ. BÜYÛN] ile -BÎN[Ar.]

( Bin sayısı. | Bir şeye çıkmak, binmek. İLE -e, -de, -ile hallerini karşılar ve şemsiye harfleriyle başlayan sözcükleri zarf yapar. [BİN-NETÎCE: Sonuç olarak.] İLE Oğul, oğlu. İLE Bölge, mıntıka. İLE Gören, görücü. [DÛR-BÎN: Uzaktan gören, dürbün.] )


- BİN[Ar.] ile BİNT[Ar.]

( Oğul, oğlu. İLE Kız, kızı. )


- BİNÂ'[Ar.] ile BÎNÂ[Ar.]

( Yapı. | Ev. | Yapma, kurma. | Müteaddî[geçişli], lâzım[geçişsiz], meçhûl[edilgen], mutâvaat[dönüşlü] gibi fiillerin esâsını konu alan kitap. İLE Gören, görücü. | Göz. )


- BİNDİĞİM/İZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;/< BİLDİĞİM/İZ

( Gövdemiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Zihnimiz. )


- BÎNÎ, ENF[çoğ. ÂNÂF] ile BURUN, UC, DORUK

( Yayın ele alındığı kısmının ucu. İLE ... )


- BÎNÎ[Fars.] ile BÎNÎ[Fars.]

( Burun. | Uc. | Dağ tepesi. | Yayın ele alındığı kısmının ucu. İLE Görürlük. )


- BİNMEK ile ÜSTÜNE ÇIKMAK


- BİNOM AÇILIMI ( - NEWTON):
1665/1666 ile/ve/||/<>/> 1669 ile/ve/||/<>/> 1711

( Keşif. İLE/VE/||/<>/> Kaleme alış. İLE/VE/||/<>/> Yayımlama. )

( Klasik matematiğin, "sonsuz" ile ilgilenmeme "alışkanlığı"nın terk edilmesi. )


- BİNOMİAL ile/||/<> ADLENDİRME

( İkili adlendirme sistemi )

( Carl Linnaeus tarafından 1753 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1707-1778) (Ülke: İsveç) (Alan: Biyoloji, Takstonomi) (Önemli katkıları: Biyolojik sınıflandırma sistemi) )


- BİNOMYAL ile/||/<> TRİNOMYAL

( Binomyal iki ad tür İLE trinomyal üç ad alt tür. )

( Formül: Species İLE subspecies naming )


- BİNYE[Ar.] ile TE'LÎF[Ar.]


- BİOBRİCK İLE GENDEVİCE İLE CİRCUİT ile/||/<> BİYOLOJİK PARÇALAR

( Standart biyolojik yapı taşları. )

( Formül: AND gate: A + B → Output )


- BİOBRİCK İLE GİBSON İLE GOLDEN GATE ile/||/<> DNA ASSEMBLY

( DNA parçalarını birleştirme teknikleri. )

( Formül: RFC[10]: Standard )


- BİOCATALYSİS ile/||/<> CHEMİCAL CATALYSİS

( Biocatalysis enzimlerle biyolojik katalizken İLE chemical catalysis sentetik katalizör kullanır )

( Formül: Enzyme selectivity )


- BİODİVERGİTE ile/||/<> GEODİVERGİTE

( Biodivergite yaşam çeşitliliğiyken İLE geodivergite jeolojik çeşitliliktir )

( Formül: Shannon indeksi )


- BİOFİLM ile/||/<> PLANKTONİK KÜLTÜR

( Biofilm yüzeye tutunmuş mikroorganizma topluluğuyken İLE planktonik kültür serbest yüzen hücre kültürüdür )

( Formül: EPS matriks )


- BİOHİBRİT KATALİZÖR ile/||/<> İMMOBİLİZE ENZİM

( Biohibrit katalizör enzim ve inorganik malzeme birleşimken, immobilize enzim sadece enzimi destek üzerine bağlar )

( Formül: Enzim-MOF )


- BİOİNFORMATİCS ile/||/<> CLASSİCAL BİOLOGY

( Bioinformatics biyolojik verinin bilgisayar analizi yaparken İLE classical biology geleneksel morfolojik ve fizyolojik yaklaşım kullanır )

( Formül: Sequence analysis )


- BİOORTHOGONAL CHEMİSTRY ile/||/<> IN VİVO CHEMİSTRY

( Bioorthogonal chemistry canlı sistemde doğal süreçleri bozmayan kimya yaparken İLE in vivo chemistry canlı sistemin kendi kimyasal süreçleridir )

( Formül: Azide-alkyne )


- BİOORTHOGONAL İLE IN VİVO İLE LABELİNG ile/||/<> BİYOORTOGONAL KİMYA

( Canlı sistemlerde reaksiyon. )

( Formül: Tetrazine-TCO ligation )


- BİOPSİ ile AMELİYAT

( TECDÎ': Gövdenin bir yerini kesme. )


- BİOPSİ ile OTOPSİ


- BİOSTATİSTİCS ile/||/<> MEDİCAL STATİSTİCS

( Biostatistics biyolojik veriler için özel istatistik yöntemleri geliştirirken İLE medical statistics klinik veriler için standart istatistik uygular )

( Formül: Survival analysis )


- BİPOLAR BOZUKLUK ile/||/<> DEPRESYON/MAJÖR DEPRESYON/DEPRESİF BOZUKLUK

( Duygu durumunda aşırı dalgalanmalar ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. İLE/||/<> Sürekli üzüntü ve ilgi kaybı ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. )


- BİPOLAR BOZUKLUK ile/||/<> DİSTİMİ

( Duygu durumunda aşırı dalgalanmalar ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. İLE/||/<> süreğen ve hafif seyreden depresyon ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. )


- BİPOLAR BOZUKLUK ile/||/<> ŞİZOFRENİ

( Duygu durumunda aşırı dalgalanmalar ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. İLE/||/<> Gerçeklikten kopma, halüsinasyonlar ve sanrılar ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. )


- BIPOLAR DISORDER ile/değil CYCLOMATIC BIPOLAR


- BİPOLAR I BOZUKLUĞU ile/||/<> BİPOLAR II BOZUKLUĞU

( Manik ataklar ve depresif dönemlerle ilişkili bir bilişsel bozukluk. İLE/||/<> Hipomanik ataklar ve depresif dönemlerle ilişkili bir bilişsel bozukluk. )


- BİR ADIM (İLE) ile/ve/<> BİR "SÖZ"(ÜN) (İLE)

( Karşına geçer/geçebilir. İLE/VE/<> Düşmanın olabilir. )


- BİR ALANIN/KONUNUN:
"EN İYİSİ" OLMAK ile/değil TEK KİŞİSİ OLMAK


- BİR ANLAMI DA ŞUDUR ile/ve ANLAMLARINDAN BİRİ (DE) ŞUDUR


- BİR ANLAMIYLA ... ile/ve/||/<> BİR YANIYLA ...


- BİR ARAYA GELME ile/ve/değil/||/<>/< TAŞINMA


- BİR ARAYA GELMEK ile/ve/||/<>/> BİR ARADA DURMAK ile/ve/||/<>/> BİRLİKTE ÇALIŞMAK

( Başlangıç. İLE/VE/||/<>/> İlerleme. İLE/VE/||/<>/> Başarı. )


- BİR BALTAYA SAP OLAMAMAK ile/ve DİKİLİ BİR AĞACININ OLMAMASI


- BİR BARDAK SUDA FIRTINA KOPARMAK ile/ve/||/<> ORTALIĞI VELVELEYE VERMEK


- BİR BEN VAR BENDE, BENDEN İÇERU" OLAN) "BEN" ile/ve/<> "ben"

( Bir gövdede odaklanmış, sonsuz olanız. )

( We are the infinite, focussed in a body. )

( - Seni gördüm, daha iyi oldum.
- Beni görürsen, bana da göster. )

( I vs./and ME )

( ZÂT ile/ve/<> SIFAT )


- 1 BEYGİRGÜCÜ[CV] ile/ve/<> 1 İNGİLİZ/AMERİKAN BEYGİRGÜCÜ[HP]

( 75 kgm/s. İLE/VE/<> 746 w.[: 1014 beygirgücü] )


- BİR BİÇİMDE ile/ve/||/<> BENZER BİÇİMDE


- [Bir bilgiye/konuya]:
SAHİP OLMAK ile HÂKİM OLMAK


- 1/4(ÇEYREK)[< Fars.]) ile 1/3

( Dörtte bir. İLE Üçte bir. )

( ÇÂR-YEK [ÇÂR: Dört. | YEK: Tek, bir.] ile ... )


- BİR DAHAKİ DURAK ile BU DURAK


- BİR DE ile HEM DE


- BİR DÖNEM/KOŞUL İÇİN:
(")FAHİŞE(") ile (")EŞKIYÂ(")

( Azize'ye dönüşebilir. İLE Zamanın sahibi olabilir. )


- BİR DURUMA GEREKÇE BULMAK ile/ve GEREKÇE BULDUKTAN SONRA BİR DURUMA DÜŞMEK

( TO FIND A REASON vs./ve TO FALL DOWN TO THE SAME SITUATION AFTER TO FIND A REASON )


- BİR DURUMA ya da SÖYLENİLEN SÖZE, GERİBİLDİRİMDE:
(BEN) "ANLAMADIM" ile/değil/yerine/||/<>/> "ANLAM VEREMEDİM"


- BİR DURUMU:
KONU ETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DİLE GETİRMEK


- BİR DÜŞÜNCE/BİLGİ/SÖZ İLE:
TOPLUMU "BOZMAK" ile/değil TOPLUMUN BİR BÖLÜMÜNÜ "BOZMAK" ["bozulacağına" dair ısrarcı olunuyorsa...]

( Olumsuz/kötü niyetli kasıt. İLE/DEĞİL Gelişmek/geliştirmek üzere/için. [Bazı bilgi ve durumlar, herkese değil bazı kişilere verilebilir/verilmelidir.] )


- BİR DÜŞÜNCEYİ:
"BESLEMEK" ile/ve/değil/yerine SADECE BİLMEK


- BİR DÜŞÜNCEYİ "SAVUNAN" ile/değil/yerine/>< BİR DÜŞÜNCEYE SAHİP OLAN

( Ötekileştirir, ayrıştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bizleştirir ve birleştirir. )


- BİR GÜN(DE) ile AYNI GÜN(DE)

( [IN] ONE DAY vs. [IN] SAME DAY )


- 1 HAFTA:
7 GÜN ile/değil/<> 5 GÜN

( ... İLE/DEĞİL/<> Mali'nin, Dogon bölgesinin Tireli köyünde, 1 hafta, 5 gün olarak değerlendirilmektedir.[Pazarları da, beş günde bir kurulmaktadır.] )


- BİR) HATA YAPMADAN ... ile/değil (PEK/ÇOK) FAZLA HATA YAPMADAN ...


- BİR İŞE GİRMEK ile BİR İŞE GİRİŞMEK


- BİR İŞİ:
BİLEN ile AZ BİLEN ile BİLMEYEN ile YAPAMAYAN

( Yapar. İLE Akıl verir. İLE Eleştirir. İLE Çamur atar. )


- BİR İŞİN:
"KOLAY GELMESİ" ile/değil/ne yazık ki "KOLAYINA GELMESİ"


- BİR İŞİ/N:
"UCUNDAN TUTMAK" ile/değil/yerine/>< "OMUZLAMAK"


- BİR KERE/DE ile BİR ÇIRPIDA


- BİR KEZ DE ile BİR KEZ DAHA


- | 1 KİLO PAMUK ile 1 KİLO DEMİR |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
1 KİTAP

( )


- BİR KISIM ile/ve BELİRLİ BİR SEVİYE


- KİŞİYİ/KİŞİLERİ:
"KÜÇÜMSEMEK" ile/ve/değil/||/<>/>< "BÜYÜK GÖRMEK"

( Ahlâksızlıktır. İLE/VE/DEĞİL/>< Bilgisizliktir. )

( Akılsızlık. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>< Korkaklık. )

Bugün[25 Ekim 2025]
itibarı ile 46.044 başlık/FaRk ile birlikte,
46.044 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(26/186)