Bağlaçlı
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 46.048 başlık/FaRk ile birlikte,
46.048 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(159/186)
- TAMLAYAN DURUMU ile ...
( GENITIVE CASE )
- TAMLAYAN ile TAMLANAN
( DETERMINING vs. DETERMINED )
- TAMLAYICI ile ...
( COMPLEMENT )
- TAMLIK İLE TUTARLILIK İLE KARAR VERİLEBİLİRLİK ile/||/<> MANTIK SİSTEM ÖZELLİKLERİ
( Formel sistemlerin temel özellikleri. )
( Formül: Gödel: Tam ve tutarlı olamaz )
- TAM/LIK ile BİTMİŞ/LİK
( COMPLETE vs. FINISHED )
- TAM/LIK ile BÜTÜN/LÜK
( COMPLETE vs. INTEGRITY )
- TAM-LIK ile KEMÂL
( Ayrılmaz olanı, ayırmamalısınız. )
( KEMÂL: Eril ve dişilliğin aşılmasındaki birlik. )
( GÜZELLİK/KEMÂL:
* TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU)
* AKIL
* AHLÂK
* ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )
( You must not separate the inseparable. )
( WHOLENESS/COMPLETENESS vs. MATURITY/RIPENESS )
- TAM/LIK ile/ve/değil/yerine YETERLİ/LİK
- TAMMÂ'[Ar. < TAMA] ile TAMA'[Ar.]
( Son derece tamah eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )
- TAMMÂT[Ar.] ile TÂMMÂT[Ar.]
( Anlamsız, uygunsuz, saçma sözler. İLE Kıyâmet. )
- TAMPARE ile KOMA
( Tam ses iki eşit parçaya ayrılır. İLE Yarım ses, dokuz eşit olmayan parçaya ayrılır. )
- TAMPON BÖLGE ile/ve/||/<>/> İLERİ KARAKOL
- TAMPON ÇÖZELTİ ile/||/<> NORMAL ÇÖZELTİ
( Tampon pH değişimine dirençli, normal değildir )
( Formül: HA/A⁻ çifti )
- TAMPON ile KALKAN
- TAMS[Ar.] ile TAMS[Ar.]
( Âdet görme, aybaşı. İLE Yok etme, belirsiz kılma. )
- [Ar.] TA'M[çoğ. TUÛM] ile TAMA'
( Yeme. | Tad, lezzet. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )
- TAN[Ar.] (ETMEK) ile TANLAMAK/TANMAK
( Sövme, yerme, ayıplama. İLE Şaşmak, şaşırmak. )
- TAN YELİ ile TAN YERİ
( Sabaha doğru çıkan hafif yel/rüzgâr. İLE Güneşin doğmak üzere olduğu sırada, ufukta hafifçe aydınlanan yer. )
- TA'N ile ...
( SÖVME, YERME | AYIPLAMA | ALEYHTE DEDİKODU )
- TANABE-SUGANO ile/||/<> ORGEL DİYAGRAMI
( T-S tüm d^n sistemleri, Orgel sadece zayıf alan. )
( Formül: Tam İLE yaklaşık )
- TANATOLOJİ ile ...
( Ölümü konu alan bilim dalı. )
- TAN/AYDINLIK/IŞTIN:
GEÇİCİ ile/ve/<> GERÇEK
( Tan yerinde, gün doğmadan beliren, sonradan kaybolan, geçici aydınlık/tan, yalancı tan. İLE/VE/<> Tan yerinde, gün doğuncaya kadar süren kesintisiz aydınlık. )
( FECR-İ KÂZİB ile/ve/<> FECR-İ SÂDIK )
- TANBURÎ CEMİL BEY ile/ve/||/<> ŞERİF MUHİDDİN TARGAN
- TANBÛRÎ/TANBÛRÂNÎ ile TANBÛR-ZEN[Ar.]
( Tamburu çok güzel çalan mûsikî üstadı. İLE Tambur çalan. )
- TANDIR[Ar. < TENNÛR | TENÂHÎR] ile İSTANBUL TANDIRI
( Pişirmek ve ısınmak üzere. İLE Isınmak üzere. )
( Yere çukur kazılarak yapılan bir fırın türü. | Bazı yerlerde, kışın ayakları ısıtmak amacıyla alçak bir masanın altına mangal konulup üstüne yorgan örtülerek yapılan düzen. İLE ... )
- TANE ile/ve/değil/=/||/<>/> DÂNE[Fars.]
( Herhangi bir sayıda olan şey, adet. | Bazı bitkilerin tohumu. | Çekirdekli küçük meyve. )
- TANE ile/değil KİŞİ
- TANE/ADET[Ar. < ADED] ile/ve/||/<> KAT ile/ve/||/<> KEZ/KERE[Ar. < KERRE]
( Nesnelerdeki niceliği/sayıyı gösterir. İLE/VE/||/<> Yukarı doğru yineleme/tekrar. İLE/VE/||/<> Eylemlerdeki niceliği/sayıyı ve yana doğru yinelemeyi/tekrarı gösterir. )
- T'ANG SOYU ile ...
( Çin'de (618-907) yılları arasında egemen olmuş olan T'ang soyu dönemi Zen'in altın çağı olarak anılır. Pek çok ünlü Zen Ustası bu dönemde yetişmiştir. )
- TANGA KÜLOT ile SLIP KÜLOT ile G STRING
- TANGA ile/değil TANGO
- TANGENT BUNDLE ile/||/<> COTANGENT BUNDLE
( Tangent T(M) teğet vektörler, cotangent T*(M) lineer formlar. )
( Formül: Tangent vectors İLE linear forms )
- TANGENT ile/||/<> SECANT
( Tangent tek nokta değme İLE secant iki nokta kesme. )
( Formül: Single touch İLE two intersections )
- TANGIR-TUNGUR ile TANGIRDAMA ile TANGIRTI
( ... İLE Nesnelerde/n kuru ve gürültülü ses çık(ar)ma. İLE Nesnelerden çıkan kuru ve gürültülü sesin adı. )
- TANGO ile FOKSTROT ile QUICK STEP
( 1880'lerde, Buenos Aires'in kenar mahallelerinde, hızlı tempolu, duyumsal ve kötü bir şöhrete sahip bir Arjantin dansı olan Milonga ile İspanyol Tangosu'nun kaynaşması sonucu ortaya çıkan Tango'nun, aynı zamanda, çok kıvrak bir Küba dansı olan "Habanera"dan da etkilendiği söylenir. Kökeninin, XV. yüzyıla kadar uzandığı düşünülen Tango'nun; Brezilya, Güney İspanya, Arjantin, Küba gibi coğrafyalarda, çeşitli biçimleri yaratılır. Bu dans türü, zamanla çeşitlendirilip çok karmaşık bir duruma getirilen adımlarla ileri yürüyüşler, dönüşler, çıkışlar, yön değiştirmeler, Habanera adımları[gövdenin hafifçe sallanması], gezintiler vb. birbirine karıştırılır.
İLE
XX. yüzyılın başlarında, Avrupa'da görülmeye başlanan ve asıl ününe I. Dünya Savaşı zamanlarında, Caz'ın gelişmesiyle ulaşmış olan Fokstrot, kısa hızlı ve uzun yavaş adımlar kullanılarak yapılan dört tempolu bir salon dansı olarak bilinir. Yıllar boyunca, Fokstrot'un değişik türlerinin ortaya çıkmasına karşın, aralarında en popüler olanları, Slow Fokstrot ve Quick Step'tir. Slow Fokstrot'ta, ani dönüşler ve hareketler olmadığından, dansçıların uzun çizgiler boyunca durmaksızın hareket durumunda olmalarını gerektiren güçlü bir denge gereklidir. Ayrıca, dansa ait her hareket için dansçıların sürekli kontrolü ellerinde bulundurmaları gerekir. Dolayısıyla, bu dans türü, öteki türlere kıyasla zor bir dans olarak kabul edilir.
İLE
1930'larda, İngiltere'de, hızlı ve popüler bir dans olan Fokstrot'un yerini alan Quick Step, dönüşler ve zıplamalar içeren, hareketli ve neşeli bir salon dansıdır. Üç farklı yaş grubuna sahip dansçılar için değişik tipleri geliştirilen bu dans türünde, genç dansçılar için oldukça neşeli ve hareketli, orta yaşlı dansçılar için biraz yavaşlatılmış, sakinleştirilmiş ve ileri yaş dansçılar için ise seçilmiş koreografilerden oluşan yavaş ve daha az hareketli koreografiler uygulanır. Ayrıca Quick Step'te, çok fazla hareket çeşidi olduğundan, standart danslar içinde, yaratıcılığa en açık olanı olarak kabul edilir. )
- TANI/TEŞHİS[Ar.] ile SAĞALTIM/ONDURMA/REHABİLİTASYON/REHABILITATION[İng.]
- TANI ile/ve/||/<> TANIM
( DIAGNOSIS vs./and/||/<> DEFINITION )
- TANIDA/TEŞHİSTE:
TESPİT ile/değil ÖNCELİK
- TANIDIĞIM (BİRİ) ile TANIYABİLDİĞİM (BİRİ) ile TANINABİLECEK (BİRİ)
- TANIDIK MASA ile/ve/||/<> BİLİMSEL MASA
( Kalıcı, sürekli. İLE/VE/||/<> Boşluk. )
( bkz. EDDINGTON )
- TANIDIK ile TANINAN
( Benim/senin [tanıdığı]. İLE Bizim [tanıdığımız]. )
- TANIDIK/LAR ile/değil/yerine DANIŞMAN/LAR
- TANIKLIK ile/ve/||/<> İÇ TANIKLIK ile/ve/||/<> GELİŞTİRİCİ TANIKLIK
- TANIKLIK ile/ve/||/<>/> TANIŞIKLIK
- TANIKLIK ile/ve UZLAŞIM
( WITNESS vs./and TO COMPROMISE )
- TANIM ile BASKIN ÖZELLİK
( HOROI ile ... )
( DEFINITION vs. DOMINANT FEATURE )
- TANIM ile/ve/<> BELİT/AKSİYOM
( Tanım, belit oluşturabilmelidir![oluşturacak nitelikte/yapıda olmalıdır!][tartışma ya da acaba sorusu oluşturmayacak kesinliğe yakın bir yapıda/sağlamlıkta/derinlikte!] )
( DEFINITION vs./and/<> AXIOM )
- TANIM ile/ve BELİT/AKSİYOM/MÜSELLEMÂT
( ... İLE/VE Geriye götürülemeyen ilke. )
( DEFINITION vs./and AXIOM )
- TANIM ile/ve/||/<> BİLGİ
( Kavranılanlar[durumlar/olgular] için geçerli olan. [Kavramaya hizmet edenler için.] İLE/VE/||/<> Nesneler için geçerli olan. )
( DEFINITION vs./and/||/<> INFORMATION )
- TANIM ile/ve/değil/||/<>/< DURUM
( [not] DEFINITION vs./and/but/||/<>/< STATE/CONDITION )
- TANIM ile/ve/||/<>/> DURUM
( DEFINITION vs./and/||/<>/> STATE/CONDITION )
- TANIM ile/ve/değil EŞİK
- TANIM ile/ve/||/<> GÖSTERGE
( vs./and/||/<> INDICATOR )
- TANIM ile/ve/=/<> HADD
- TANIM ile/ve/<> İSPAT/İSBAT
( DEFINITION vs./and/<> TO PROVE )
- TANIM ile/ve KANIT
( DEFINITION vs./and PROOF )
- TANIM ile/ve/||/<> KURAL
( DEFINITION vs./and/||/<> RULE )
- TANIM ile/ve/<> NEDEN
( Tanım, nedene giden, en kısa yoldur. )
( DEFINITION vs./and/<> CAUSE/REASON )
- TANIM ile/ve/<> ÖRNEK
( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )
( Yanlış örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )
( DEFINITION vs./and/<> SAMPLE/EXAMPLE/MODEL/TYPE/PATTERN )
- TANIM ile/ve/||/<>/< TANIMIN TANIMI
( Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme ya da açıklama. İLE/VE/||/<>/< Her parçasını içinde barındırabilen/birleştiren, dışında kalanlara engel olan.[Efrâdını câmî, ağyârını mânî.] )
- TANIM(HADD) ile TANIMLANAN(MAHDÛD)
- TANIM ile TESPİT
- TANIM ile/ve/<> TUTARLILIK
( Tanım, tutarlılığı taşıyabilmelidir/sürdürebilmelidir! )
( DEFINITION vs./and/<> CONSISTENCE )
- TANIM ile/ve/=/||/<>/< ÜÇLEME
- TANIMA:
YETKİN BİLME ile/ve/||/<> YETERİNCE BİLME
- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA
( Tanıma, size verilen bir uyarıcıyla daha önce karşılaşıp karşılaşmadığınıza karar vermenizi gerektirir. )
( Tanıma durumunda daha fazla sayıda "ara-bul-geri getir" ipucu bulunduğundan, belleğimiz ipuclarının hepsini ya da çoğunu kullanır ve bizi anımsama durumuna taşır. )
( Ne kadar çok ara-bul-geriye getir ipucu varsa, anımsama da o derece iyi olur. )
( Anımsamayla ilgili araştırmalarda, ara-bul-geriye getir ipucları kaybolmasının, anımsayamama olayının en belirli başlı nedenlerinden biri olduğunu gösterir. )
( Kodlama sırasında kullanılan örgütleme düzeni, ara-bul-geriye getir anında ipucu olarak kullanılır. )
( Örgütleme düzenini, büyüdüğünüz ve iyi bildiğiniz bir mahalleye benzetebiliriz. Kodlama sırasında bu mahallenin belirli sokaklarını ve bu sokaklarda daha önceden bildiğiniz evleri ziyaret eder ve size verilen, yeni bilgileri bu evlere bırakırsınız. Sizden bilgiler yeniden geri istendiğinde, başka bir deyişle anımsama sırasında, yerlerini çok iyi bildiğiniz evleri yeniden sırayla ziyaret eder ve bırakmış olduğunuz bilgilere ulaşırsınız. )
( Her olay bir bağlam içinde oluşur. Öğrenme anındaki bağlam, anımsama anındaki bağlama ne kadar benzerse, anımsama o kadar kolay olur. -örnek ise- Sınav ortamına benzer bir ortamda bilgi öğrenilirse, sınavda anımsanması daha kolay olur. Neşeliyken öğrendiğiniz bir şiiri, üzüntülü bir hal içindeyken anımsamanız zorlaşır. Hüzünlü bir ortamda öğrenilen bilgiler hüzünlü bir ortamda; sevinçli ve mutlu bir haldeyken öğrenilen bilgiler ya da meydana gelen olaylar sevinçli ve mutlu durumlarda daha kolay anımsanır. )
( Anımsanması istenen şeyleri örgütleyerek ara-bul-geriye getir ipucunun verimliliği artırılabilir. )
( CODING vs./and/<> STORAGE vs./and/<> RETRIEVAL )
- TANIMA ile/<> AYRILMA
( Kişilerin birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır. )
- TANIMADIĞINDAN KORKMAK ile/değil/yerine SENİ TANIMAYANDAN KORKMAK
- [ne yazık ki]
SAVAŞ:
TANIMADIKLARIMIZLA ile/ve/||/<>/< TANIDIKLARIMIZLA ile/ve/||/<>/< KENDİNLE
- TANIMAK ile BENZETMEK
- TANIMAK ile/ve/değil DUYMUŞ/HABERDAR OLMAK
- TANIMAK ile/ve/<> GÜVENMEK
- TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/||/<> BAŞKASINI TANIMAK
( ... İLE/VE/||/<> Aydınlatır. İLE/VE/||/<> Bilgilendirir. )
( Kişi, iç âlemini, (başka bir) insanda görür. )
( Ancak, kendini düşünmeyi, kendini düşünmenin konusu kılabilme anlayışı olanlar, kendilerini tanımaya başlayabilirler ve susabilmekle yükümlülerdir. )
( TO RECOGNIZE vs./and/<> TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO RECOGNIZE THE SOMEONE )
- TANIMAK ile/ve TANIMLAMAK
( TO RECOGNIZE vs./and TO DEFINE )
( REN ile/ve ... )
- TANIMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIYANI(ZİHNİ) TANIMAK
- TANIMAZLIK ile TANIMAMAZLIK
( NOT DEFINITION vs. NO DEFINITION )
- TANIM'DA:
RESİM ile/ve/<> HAD/D
( Bir bilgiyi/ilmi, amacı ile tanımlama. İLE/VE/<> Bir bilgiyi/ilmi, konusu ile tanımlama. )
( DESCRIPTION vs./and/<> DEFINITION )
- TANIMLAMA ile DEĞERLENDİRME
( TO DEFINE vs. EVALUATION )
- TANIMLAMA ile/ve/<> ÖLÇÜ
( TO DEFINE vs./and/<> MEASURE )
- TANIMLAMA ile/ve/||/<>/> SINIFLAMA
- TANIMLAMA ile/ve/<> SINIRLAMA
( Sınırlama doğal olmalıdır. Durumun ve kişinin kendinin koyduğu kısıtlamalar fazla sıkı ya da fazla gevşek olduğu takdirde söz edilen doğallık duygusu hissedilemez. )
( TO DEFINE vs./and/<> LIMITING )
- TANIMLAMA ile/ve/> TAMAMLAMA
( TO DEFINE vs./and/> TO COMPLETE )
- TANIMLAMAK ile/ve/||/<>/> BELİRLEMEK
- TANIMLAMAK ile/ve/||/<>/> KONUMLANDIRMAK
- TANIMLAMAK ile/ve/<> NİTELEMEK
- ... TANIMLANDI ile/değil ... TANINDI
- TANIMLAYAN ile/ve/değil/yerine TANIYAN
- TANIMLAYICI ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI
- TANÎN-İ ZÜBÂB[Ar.] ile ...
( Sinek vızıltısı. )
- TANI(N)MAK ile/ve TANI(N)MAK
( Bilmek/bilinmek. İLE/VE Kabul etmek/edilmek. )
- TANINMIŞ/BİLİNMİŞ MELÂMET NEŞELİ ile/ve/değil/yerine TANINMAMIŞ/BİLİNMEYEN MELÂMET NEŞELİ
- TANINMIŞ/LIK ile/ve/||/<> KANIKSANMIŞ/LIK
- TANINMIŞ/LIK ile/ve/<>/değil VAZGEÇİLEMEZ/LİK
- TANIŞIKLIK ile/ve/> GÖRÜŞME
- TANITIM ile/ve/değil/<> MERAKLANDIRMA
( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Tanınmışların/ünlülerin yeniliklerinde. )
- TANITIM ile REKLÂM
( INTRODUCTION vs. ADVERTISEMENT )
- TANITIM(RESM) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIM(HADD)
( [not] DESCRIPTION vs./and/but/||/<>/< DEFINITION )
- TANITIM(RESM) ile TANITILAN(MERSÛM)
- TANITLAMA ile/ve/||/<> ÇIKARSAMA
( Matematikte. İLE/VE/||/<> Doğada. )
- TANITLAMA ile KANITLAMA
- TANITLAMA ile/ve/||/<> TANITLAMAK
( Tanıtlamak işi, ispatlama. | Öne sürülen bir iddianın doğruluğunu mantıksal yöntemle gösterme. İLE/VE/||/<> Bir iddianın gerçekliğini inkâr edilmeyecek bir kesinlikle göstermek, ispatlamak. | Muhakeme etme yoluyla ya da tanık göstererek bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak. )
- TANITLAMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME
- TANITMA ile/ve/değil/yerine TAKDİM ETMEK
- TANITMA ile/ve/<> YAYGINLAŞTIRMA
- TANIYORUM ile/ve/ne yazık ki UTANIYORUM
- TANK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KULE
- TANNÂNE/SENFONİ ile ...
( Sonat biçiminde orkestra yapıtı. )
- TANRI APOLLON'A BAĞLANAN SANATLAR
ile/ve/||/<>/>
TANRI DIANISOS'A BAĞLANAN SANATLAR
( Plastik sanatlar. İLE/VE/||/<>/> Şiir, müzik, dans. )
( Birey. İLE/VE/||/<>/> Birleşme. )
- TANRI OLMAK ile/ve TANRININ BAKIŞ AÇISINDA KONUMLANMAK
- TANRI ile/ve EN ÜSTÜN BİLİNÇ
- TANRI ile/||/<> EVREN ile/||/<> RUH
( Saltık ilke. İLE/|| Uyum/düzen. İLE/|| Bütünlük. )
( Zât. İLE/|| Sıfat. İLE/|| Ef'al/fiil. )
- TANRI ile İLKE
( TANRI: Dünyanın estetik tutarlılığının ölçüsü.[WHITEHEAD] )
- TANRI ile/ve KÜLTÜR
- TANRI ile/ve KUTSAL
( TANRI: Özneye yapılan yatırım. )
- TANRI ile/ve ÖZVARLIK
- TANRI ile SANRI
- TANRI ile/ve/değil TANRI ANLAYIŞI
- TANRI ile Tanrı
( Çok tanrıcılıkta var olduğuna inanılan, insanüstü varolanlardan her biri, ilâh. İLE Evrende var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık, Yaradan, Allah, Rab, İlâh, Mevlâ, Hâlik, Hüdâ, Hû, Oğan. )
( İYİ VE ADÂLET | Varolmanın olmazsa olmaz niteliklerinin birliği. )
( GOD vs. God )
- TANRIÇA MAET ile ...
( ADALET VE DOĞRULUK TANRISI/KORUYUCUSU (MAET YASALARI/KURALLARI) )
- TANRILAR ile/ve/||/<> TANRIÇALAR
(
)
- TANRILAŞTIRMAK ile/değil/yerine BAŞATLAŞTIRMAK
- TANRILAŞTIRMAK ile TANRISALLAŞTIRMAK
- TANRI'NIN:
BİLİNMESİ ile/değil KENDİNİ BİLDİRMESİ
- TANRININ EMRİ ile/ve/değil/= HAKİKATİN CÂZİBESİ
- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ
- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ
- TANRININ YABANCILAŞMASI ile/ve TANRININ KENDİNE DÖNMESİ
( Doğa. İLE/VE İnsan. )
- TANRISAL GÖRÜ ile/ve/değil ORTAK AKIL
- TANRISAL KRALLIK ile/ve DÜNYEVÎ KRALLIK
- TANRI/SAL ile/ve/değil KUT/SAL
- TANRISAL ile/ve/değil/<> TÜMEL
- TANRI/SALLIK / TANRI/LAR ile/ve/<> DEĞİŞMEZ(LİK)LER
- TANRI'YI İDRAK ile/ve TANRI'YA İMAN ile/ve TANRI'YI FARK ETME
( Taabbüd/ibâdet ile. İLE/VE Düşünme/tefekkür ile. İLE/VE Dilde/zihinde tekrar, zikr ile. )
- TANSÎF[Ar. < NISF] ile TASNÎF[Ar. < SINIF | çoğ. TASNÎFÂT]
( Yarı yarıya bölme, iki eşit bölüme ayırma. İLE Sınıf sınıf, takım takım ayırma, sınıflama, bölümleme. | Eser ve kitap haline getirme. )
- TANSİYON ile/ve/||/<> GÖVDE ISISI
( 50 - 100[küçük] | 100 - 140[büyük] İLE/VE/||/<> 36.5 )
- TANTAL ile
( Atom numarası 73, atom ağırlığı 180,88, yoğunluğu 16,6 olan, 3000 °C'ye doğru eriyen ve siyah bir toz durumunda elde edilen bir öğe. [simgesi Ta] İLE ... )
- TANTANA[Ar.] ile/ve/||/<> TATAVA
ile/değil/yerine
TERÂNE[Fars.]
( Görkem. | Gürültü patırtı, kuru gürültü. | Gereksiz, boş söz. İLE/VE/||/<> Çok fazla söz. İLE/DEĞİL/YERİNE Ezgi, nağme, uyum, makam. | Dört dizeden oluşan, birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri, birbiriyle uyaklı olan şiir. | Tekrarlana tekrarlana, usanç verici bir durum alan söz. )
- TANTRA[Sansk.] ile ...
( Mahayana Budizmi'nin pek çok okullarını etkilemiş olan Hinduizm'in bir kolu. Tantra doktrini, tutkulardan kurtulmanın en doğru, en kestirme yolunun isteklere karşı koymak ve istekleri doygunlaştırmak olduğunu savunur. Bu doktrinde eşeysel simgeler önemli bir yer tutar. )
- TANZANİT ile/||/<> GARNET
( Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. İLE/||/<> Genellikle kırmızı tonlarda olan bir taş. )
- TANZANİT ile/||/<> IOLİT
( Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. İLE/||/<> Mavi-mor renklerde bir kordiyerit türü. )
- TANZANİT ile/||/<> SAFİR
( Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. İLE/||/<> Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. )
- TANZANYA ile TAZMANYA
( Afrika'da bir ülke. [Afrika'nın zirvesi olan [5895 m.] Klimanjaro Dağı'nın bulunduğu] İLE Yeni Zelanda'nın alt kısmında bir ada. [Tazmanya Canavarı'nın yaşadığı] [ABEL TASMAN'ın bulması nedeniyle.] )
- TANZÎM[Ar. < NAZM] ile DÜZELTME, DÜZENLEME, DÜZEN VERME, YOLUNA KOYMA
( DÜZELTME, DÜZENLEME, DÜZEN VERME, YOLUNA KOYMA | NESİR YA DA NAZIM OLARAK YAZMA )
- TANZİM ile TERTİP
- TANZİMAT) FERMAN(I) ile/değil HATT-I HÜMÂYÜN
- TANZİMAT FERMANI ile/ve/||/<>/> ISLÂHAT FERMANI
( 03 Kasım 1839 İLE/VE/||/<>/> 18 Şubat 1856 )
- TANZİMAT ile TANZİMAT
( İdari işlerin düzeltilmesi için alınan önlemlerin ve uygulamaların tamamı. İLE Sultan Abdülmecit döneminde, 1839'da, Gülhane Hat-ı Hümâyunu adıyla anılan bir buyrukla duyurulan, yönetimi iyileştirme tasarısı ve bu iyileştirmenin yapıldığı dönem. )
- TANZÎR[Ar.] ile TANZÎR[Ar. < NEZÂRET | çoğ. TANZÎRÂT]
( Tazelendirme, tazeleştirme. İLE Benzetme/benzetilme. | Bir şiirin anlamca, biçimce benzerini yapma. )
- TAO[Çince] ile ...
( Yol, patika. Tanrı. | En yüksek ve tanımlanamaz gerçeklik. | Değişimde, değişmeden kalan. | Zen'de Tao sözcüğünün Taoculuktakinden değişik bir anlamı vardır. Zen'in iç öğretisi; ancak yaşam deneyle ulaşılabilecek Gerçek anlamındadır. | Birlik. | Yokluk. | Yol ya da akan ve sürekli olarak değişen gerçeklik. | En yüksek ve tanımlanamayan gerçeklik.[Kozmik Tao] | Değişimde değişmeden kalan. | TEO, TE, T, THE, [Ar.]el- )
- TAO-KIAO ile JU-KIAO ile ŞE-KIAO
- TAPİ ile/ve PATA
- TAPI ile TAPİ[Fr. TAPIS]
( Tapınılan nesne. İLE ... )
- TAPINAK ÖNCE HİPOTEZİ ile/||/<> YERLEŞİM ÖNCE HİPOTEZİ
( Tapınak önce hipotezi dini yapılar yerleşim öncesi İLE yerleşim önce hipotezi ekonomi dinsel yapıları doğurdu der. Göbeklitepe tapınak önce görüşünü destekler İLE geleneksel Neolitik Devrim kuramı yerleşim-tarım-din sırasını öneriyordu. Cauvin sembolik devrim İLE Childe ekonomik devrim vurgusu yaptı. )
( Klaus Schmidt tarafından 1995 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1953-2014) (Ülke: Almanya) (Alan: Arkeoloji) (Önemli katkıları: Göbeklitepe'yi keşfetti ve kazılarını yönetti (1995-2014), Neolitik Devrim teorilerini değiştirdi, tapınak-yerleşim önceliği hipotezi) )
- TAPINAK ile ANFİPROSTİL[Yun.]
( ... İLE Ön ve arka yüzleri sütunlu, Eski Yunan tapınağı. )
- TAPINAK ile/ve/değil DEPO
- TAPINCA/PUT[Fars. < BUT]/İDOLE[Fr.]:
SOY ile/ve/||/<> MAĞARA ile/ve/||/<> ÇARŞI ile/ve/||/<> TİYATRO
( bkz. Francis Bacon )
( IDOLA TRIBUS avec IDOLA SPECUS avec IDOLA FORI avec IDOLA THEATRI )
- TAPINCAK/SANEM[Ar.]/PUT[Fars. < BUT]/FETİŞ[İng. FETISH | Fr. < FETICHE] ile/ve/değil/||/<>/> KÜLT[İng. CULT | Fr. CULTE]
( Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız nesne. | Haç. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Din. | Yerel özellikler taşıyan dinî törenler. | Belirli bir dönemde yoğun ilgi gören. [yapıt/kitap/film vb.] )
- TAPINCAK/SANEM[Ar.]/PUT[Fars. < BUT]/FETİŞ[Fr.] ile ONGUN/TOTEM[Fr.]
( Gözle görünen, gözle görüldüğü kadarıyla yetinerek tapınma. | Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız nesne. | Haç. | Uğurlu sayılan şey. | Tapınırcasına sevilen şey ya da kişi. | Saplantılı bir biçimde eşeysel coşku uyandıran ötekine ait giysi, ayakkabı vb. nesne. İLE İlkel toplumlarda topluluğun ondan türediği sanılan ve kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. herhangi bir doğal nesne. )
- TAPINMA ile/ve/<>/> ADANMA
( Dinde. İLE/VE/<>/> Sanatta. )
- TAPINMA ile/ve/değil/||/<>/< BAĞIMLILIK
- TAPINMA ile/ve/<> ÖZDEŞLEŞME
- TAPINMA ile/değil/yerine RÂBITA
- TAPINMA ile/değil/yerine/>< TUTARLILIK (ÇABASI)
- TAPINMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "TUTUNMA"
- TAPİR[Brezilya yerlilerinin dilinden]/TAPIRUS[Lat.] ile ...
( İki metre uzunluğunda, kısa hortumlu bir hayvan. Asya ve Avrupa'nın tropikal bölgelerinde yaşar. )
(
)
- TAPIRDAMAK ile TAPIRTI
( "Tapırtı" sesi çıkarmak. İLE Yürürken çıkan ayak sesini andırır sesin adı. )
- TAPMAK ile/değil KUTSAMAK
- TAPMAK ile/değil/yerine "BAŞ KESMEK"
- TAPMAK ile/değil/yerine HAYRAN/HASTASI OLMAK
( [not] "WORSHIP" vs./but ADORE
ADORE instead of "WORSHIP" )
- TAPMAK ile/ve/değil/<> ÖZDEŞLEŞMEK
( TO ADORE vs./and/<> TO IDENTIFY )
- TAPMAQ[Azr.] ile TAPMAK[Tr.]
( Arama sonucunda meydana çıkarmak, bulmak. İLE "Tanrı" diye tanımak, kulluk etmek. )
- TAPU ile/ve/||/<>/< KADASTRO[Fr. < CADASTRE]
( Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. İLE/VE/||/<>/< Bir ülkedeki her çeşit arazi ve mülk yerinin, alanının, sınırlarının ve değerlerinin devlet eliyle belirlenip plana bağlanması. )
- TARAF OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< EMEK VERMEK
- TARAF OLMAK ile/değil/yerine/||/>< KATILIMCI OLMAK
- TARAF OLMAK ile/ve TARAF TUTMAK
- [ne yazık ki]
TARAF TUTMAK ile/değil/yerine/>< TARTIŞMAK
- TARAF" ile KARAKTER
( "SIDE" vs. CHARACTER )
- TARAFEYN ile/||/>< VASATEYN
( Dışlar. İLE/||/>< İçler. )
( "a:b = c:d" orantısındaki "a" ve "d" İLE/||/>< "a:b = c:d" orantısındaki "b" ve "c" )
- TARAFLILIK ile/ve YANILGI
( SIDED vs./and ILLUSION )
- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK
( Dürüstlük, bizi gerçeğe götürecektir. )
( Tek yükümlülüğümüz, kendimize karşı dürüst olmaktır. )
( Dürüstlük ve arınmışlık, engelleri kaldırır. )
( Kişi, kendi tarihiyle uğraşırken, kendi mânevî dünyasıyla, anlam dünyasıyla uğraştığından dolayı tarafsız kalamaz; bu, kişinin doğasına aykırıdır fakat dürüst olabilir. )
( Integrity will take you to reality.
Integrity and purity remove the obstacles. )
( Dürüst olup olmadığınızı, size, sizden başka kim söyleyebilir? )
( Bazı konularda ve ayrıntılarında tarafsız olamayabiliriz fakat (daha) dürüst olabiliriz. )
( TO BE HONEST vs./and/||/<>/>/< TO BE NEUTRAL )
- TARAFSIZ/LIK ile BAĞIMSIZ/LIK
- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK
- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK
- TARAFTAR (OLMAK) ile/değil/yerine TARAF (OLMAK)
( Bedeli/sorumluluğu yok. İLE Bedeli/sorumluluğu çok. )
- TARAFTAR OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAVIR ALMAK
- [ne yazık ki]
"TARAFTAR"" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KARŞICIL/MUHÂLİF[Ar.]
- TARAFTAR ile/değil/yerine TAKİPÇİ
- TARAF/TAR ile/ve YANDAŞ
- TARAK ile KAŞAĞI
( ... İLE Sırtı kaşımak için kullanılan uzun saplı, ucu kaşık ya da el biçiminde, tırnaklı araç. )
- TARAK ile SAÇ FIRÇASI
( ŞÂNE ile ... )
- SÖZLÜK:
TARAMA ile/ve/||/<> DERLEME
- TARAMAK ile SÜPÜRMEK
- TARAŞ ile/ve/||/<> TARAŞLAMAK
( Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden toplanan üründen artakalanlar. İLE/VE/||/<> Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden kaldırılan üründen artakalanları toplamak. )
- TARD ile KOĞMA, SÜRME, UZAKLAŞTIRMA | GÖREVDEN, OKULDAN UZAKLAŞTIRMA
- TAR'DA:
KAFKAS ile/ve ŞİRAZ
( Gövdesi, dut ağacıdan ve tek parçadır. Sapı ceviz ağacındandır. İLE/VE ... )
(
)
- TARDION ile/ve FOTON/LUXON ile/ve TACHION
( Işık hızı altı. İLE/VE Işık hızı üstü/ötesi. )
- TARH ile TARH ile TARH
( Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer. İLE Vergi koyma. İLE Çıkarma. )
- TARHANA[< DAR HANE] ile OVMAÇ
( ... İLE Hamuru ovularak yapılmış kırıntılarla pişirilmiş çorba. | Taze tarhana. )
- TÂRÎ[Ar. < TARÂVET] ile TÂRÎ[Ar. < TARÂ]
( Taze, tarâvetli. İLE Ansızın çıkan, birdenbire görünen. )
- TÂRİD[Ar. < TARD] ile TARÎD[Ar.]
( Kovan, tardeden. İLE Kovulmuş, çıkartılmış, matrûd. )
- TARİF EDİLEMEZ ile/yerine/değil/ve DUYULARA GETİRİLEMEZ
( [not] NOT POSSIBLE TO DESCRIBE vs./and/but NOT POSSIBLE TO BRING SENSES
NOT POSSIBLE TO BRING SENSES vs. NOT POSSIBLE TO DESCRIBE )
- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]
( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )
- TARİF[Ar.] ile/ve/||/<> TASVİR[Ar.]
( Ne[< kavram.] İLE/VE/||/<> Nasıl[< bilim]. )
( DEFINITION vs./and/||/<> DESCRIPTION )
- TARİF ile TAVZİH
- TÂRİF ile/değil/||/<>/> ÂRİF
( Ârife, târif gerekmez. )
- TARİF-İ LAFZÎ ile TARİF-İ İSMÎ ile TARİF-İ HAKİKÎ
- TARİH ANLATIRKEN:
...DI'LI ANLATIM ile/yerine/değil ...MIŞ'LI ANLATIM
- TARİH DÜŞÜRMEDE:
TARİH-İ TAM ile TARİH-İ MÜCEVHER ile TARİH-İ MÜHMEL ile TA'MİYELİ TARİH
( Bir mısranın tüm harflerinin toplanmasıyla. İLE Sadece noktalı harflerin toplanmasıyla. İLE Sadece noktasız harflerin toplanmasıyla. İLE Çözülecek bilmece gibi düzenlemelerle yapılan. )
- TARİH FELSEFESİNİN:
YAPILABİLİRLİĞİ ile/ve/||/<> YAPILAMAZLIĞI
- TARİH METAFİZİĞİ ile/ve/<> TARİH EPİSTEMOLOJİSİ
( Büyük oranda, tarihin belirli bir amaca, hedefe göre okunmasıdır. İLE/VE/<> Tarihsel bilginin kaynakları, yapısı, yöntemleri üzerinde durur. )
( Büyük oranda, Alman tarih-felsefe okulunun etkisini taşır. İLE/VE/<> Anglo-sakson merkezli bir okuldur. )
( Tarihi, daha çok, bir milletin gelecek hedefi açısından ele alır. İLE/VE/<> Tarihî bilginin çözümlemesini yapar. )
- TARİH:
OLDUĞU GİBİ ile/değil/ne yazık ki "OKUNDUĞU" GİBİ
- TARİH OLMAK ile/ve TARİHE MAL OLMAK
- TARİH ÜSTÜ ile EVRENSEL
( Her olayda, evrenin tamamı yansır. )
( Kişisel olanla evrensel olan birbirinden ayrılamaz. )
( Gövde ile evren arasında bir ayrım yapılamaz. )
( Evren, bir Armonik-Bütün'dür. )
( Universale neque ante rem nec post rem, sed in re: Evrensel, ne nesneden önce ne de sonradır. Evrensel ya da tümel, tikel nesnelerde var olur, nesnenin kendindedir. )
( In every event the entire universe is reflected.
The particular and the universal are inseparable.
No distinction between the body and the universe. )
( OVERHISTORY vs. UNIVERSAL )
- TARİH-FELSEFE İLİŞKİSİNDE:
I. AŞAMA ile/ve/<> II. AŞAMA ile/ve/<> III. AŞAMA
( Aristoteles - İbn Sînâ'cı aşama. İLE/VE/<> Fahrettin Râzî - İbn Haldun'cu aşama. İLE/VE/<> Kant - Dilthey aşaması. )
- TARİH ile/ve/<> ANLAM
( Kişinin, eylemlerinin incelenmesi. )
( HISTORY vs./and/<> MEAN )
- TARİH ile/ve/<> BAĞLAM
- TARİH ile/ve/<> BELLEK
( HISTORY vs./and/<> MEMORY )
- TARİH ile/ve/||/<> DÜŞÜNCE TARİHİ
( [Kişilerin] Nasıl, düşünmeden hareket ettiklerinin öyküsü. İLE/VE/||/<> Nasıl, hareket etmeden düşündüklerinin öyküsü. )
- TARİH ile EFSANE
- TARİH ile/ve/||/<> ELEŞTİREL TARİH
- TARİH ile/ve ETKİ
( HISTORY vs./and AFFECT/EFFECT )
- TARİH ile/ve/<> ETKİ
( HISTORY vs./and/<> AFFECT/EFFECT )
- TARİH ile/değil GEÇMİŞ
( Kişinin/bireylerin tarihi olmaz, geçmişi olur. )
( Gelecek açıktır, geçmiş ise sürekli "değişir!"[değiştirilir] )
( Human/people have not history, have past. )
( [not] HISTORY vs. PAST )
- TARİH ile/değil GEÇMİŞ
( Kişilerin tarihi olmaz, geçmişi olur. )
( Gelecek açıktır, geçmiş ise sürekli "değişir!"[değiştirilir] )
( Human/people have not history, have past. )
( Geçmişlerini/tarihlerini bilmeyenler, şimdi'lerinde çırpınır, geleceklerinde boğulur. )
( TARİH: Gelecekte karşılaştığın geçmiş. )
( )
( [not] HISTORY vs./but PAST )
- TARİH ile/ve/<> GELENEK
( Geleneğin sürüşü resmi değildir ve gönüllü olarak yapılır. )
( HISTORY vs./and/<> TRADITION
The continuity of tradition is informal and voluntary. )
- TARİH ile "İLERLEMECİ TARİH"
- TARİH ile/ve KÖKEN
( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )
- TARİH ile/ve KÖKEN
( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )
- TARİH ile/ve KOŞUL/LAR
( HISTORY vs./and CONDITION/S )
- TARİH ile/ve/<> KOŞUL/LAR
( HISTORY vs./and/<> CONDITION/S )
- TARİH ile/ve/<> KÜLTÜR TARİHİ
( HISTORY vs./and/<> HISTORY OF CULTURE )
- TARİH ile/ve KURAL(LARINI) ÇIKARMAK
- TARİH ile/ve/<> KURAL(LARINI) ÇIKARMAK
- TARİH ile MÜCEVHER TARİH
( ... İLE Divan Edebiyatı'nda, ebced hesabına göre, yalnız noktalı harfleri sayıldığında, söz konusu olayın tarihini gösteren dize ya da söz. )
- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< NESNELERİN TARİHİ
- TARİH ile ŞEHNÂME[Fars. ŞEH+NÂME]
( ... İLE Hükümdarların niteliklerini, üstün başarılarını anlatan, mesnevi biçiminde yazılmış manzume. | Manzum olarak yazılmış tarih. )
- TARİH ile/||/<> SOSYOLOJİ
( Mukaddime İLE tarih felsefesi ve sosyolojinin temelleri )
( İbn Haldun tarafından 1377 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1332-1406) (Ülke: Tunus) (Önemli katkıları: Mukaddime, tarih felsefesi, sosyoloji) )
- TARİH ile/ve/||/<> TAHRİK
- TARÎH[Ar.] ile/değil/< TÂRİH[Ar. < ERH | çoğ. TEVÂRÎH]
( İşe yaramadığından dolayı bir yana atılmış şey. İLE/DEĞİL Tarih. )
- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< TARİH YAZIMI
- TARİH ile/ve/||/<> TİN
- TARİH ile/ve TOPLUM
( Düzenli karmaşa. )
( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )
( Patterned confusion. )
( HISTORY vs./and COMMUNITY/SOCIETY )
- TARİH ile/ve/<> TOPLUM
( Düzenli karmaşa. )
( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )
( Patterned confusion. )
( HISTORY vs./and/<> COMMUNITY/SOCIETY )
- TARİH ile/ve/||/<>/< UNUTULMUŞ TARİH
( | )
- TARİH ile/ve UZAK GEÇMİŞ TARİHİ
- TARİH ile/ve/<> UZAK GEÇMİŞ TARİHİ
- TARİH ile/ve/<> VERİ
( HISTORY vs./and/<> DATA )
- TARİH ile/ve/||/<> YAZIN/EDEBİYAT ile/ve/||/<> COĞRAFYA ile/ve/||/<> MİMARİ ile/ve/||/<> BİLİMSEL KAYNAKLAR ile/ve/||/<> YAZILI OLMAYAN KAYNAKLAR
- TARİH ile/ve ZAMAN
( İnsan. İLE Kozmik. )
( Tarih: Amacı şerefli, yararları çok fazla ve esasları çok önemli olan bir disiplin ve ilim. )
( Zaman: Değişimleri, oluşumları ve hareketleri anlamlandırmada başvurulan kategori. )
( Tarih ile uğraşmak, kişinin emeği ile uğraşmaktır. )
( Tarihi, vak'a olarak görürsen, sonra sen de "Tarihî Vak'a" olursun! )
( Bugün varsan, yarın yoksun Tarih oku, bilgin artsın Sen dünyadan bihabersin )
( Tarih: Düzen. )
( Historia: Araştırma. )
( HISTORY vs./and TIME )
- TARİH ile/ve ZAMAN
( İnsan. İLE Kozmik. )
( Tarih: Amacı şerefli, yararları çok fazla ve esasları çok önemli olan bir disiplin ve ilim. )
( Zaman: Değişimleri, oluşumları ve hareketleri anlamlandırmada başvurulan kategori. )
( Tarih ile uğraşmak, kişinin emeği ile uğraşmaktır. )
( Tarihi, vak'a olarak görürsen, sonra sen de "Tarihî Vak'a" olursun! )
( Bugün varsan, yarın yoksun Tarih oku, bilgin artsın Sen dünyadan bihabersin )
( Tarih: Düzen. )
( Historia: Araştırma. )
( TARİH: Nesne ve kişilerin, genel ve özel durum ve koşullarında, belirli bir zaman ve mekânda oluşan, gelişim ve değişimleridir. )
( HISTORY vs./and TIME )
itibarı ile 46.048 başlık/FaRk ile birlikte,
46.048 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(159/186)
(1996'dan beri)