Bağlaçlı
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 46.491 başlık/FaRk ile birlikte,
46.491 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(158/187)
- SUSKUN/LUK ile/ve/değil DURGUN/LUK
- SUSKUN/LUK ile/fakat/ne yazık ki "GEVEZE/LİK"
( [Her zaman] Bilgeliğin belirtisi değildir. İLE/FAKAT/NE YAZIK Kİ Aptallığın belirtisidir. )
- SÜSLEME ile BEZEME
( HULLİYAT[Ar.]: Kadın süs eşyası, asım takım, takı. )
( DECORATION vs. ADORNMENT )
- SÜSLÜ ile KIRNAK
( ... İLE Çalımlı, süslü kişi. | Güzel, titiz. | Cilveli, oynak. | Boylu boslu. | Çevik. | Cariye. )
- SÜSLÜ ile KOKET[Fr. < COQUETTE]
( ... İLE Güzel görünmeye çalışan, süse düşkün, kırıtan kadın. )
- SÜSLÜ/LÜK ile/değil/yerine/||/<>/< BAKIMLI/LIK
( SÜRRE DEVESİ GİBİ SÜSLENMEK )
- SUSMA HAKKI ile/ve/||/<> BAĞIŞIKLIK HAKKI
- SUSMA HAKKI ile/ve/||/<> SAVUNMA HAKKI
- SUSMA (OLANAĞI/HAKKI):
SORUŞTURMADA ile/ve/||/<>/> KOĞUŞTURMADA
- SUSMA:
TAM ile/ve/||/<> KISMÎ ile/ve/||/<> GEÇİCİ
( Şüpheli ya da sanığın, muhakemenin tüm aşamalarında, suçlamanın tümü bakımından susmasıdır. Tam susma, uygulamada çok sık rastlanılan bir susma çeşidi değildir. Şüpheli ya da sanığın, kendine yüklenen suç hakkında, hiçbir şey açıklamaması biçiminde ortaya çıkar. Ancak, şüpheli ya da sanığın, failliği hakkında tam bir inkârda bulunması, örneğin; "suçsuz olduğu"nu açıklaması ya da "olay yerinde bulunmadığı"nı söylemesi de, tam susma kapsamında değerlendirilmelidir. Şüpheli ya da sanığın, olaya ilişki herhangi bir açıklamada bulunmaksızın, kimliğine ve kişisel durumlarına ilişkin bilgileri vermesi durumunda da tam susma söz konusudur.
İLE/VE/||/<>
Şüpheli ya da sanığın, muhakemenin hangi aşamasında olursa olsun, kendine sorulan sorulardan bir kısmını yanıtlayıp, bir kısmını yanıtsız bırakması, kısmî susmadır. Örneğin; şüpheli ya da sanığın, cinayeti işlediğini kabul edip, neden işlediği ya da cinayet aracını nereye sakladığı konusundaki soruları yanıtsız bırakması gibi.
İLE/VE/||/<>
Şüpheli ya sanığın, muhakemenin bir aşamasında, olay hakkında konuşup, başka bir aşamasında susması, geçici susmadır. Örneğin, şüpheli ya da sanık, soruşturma evresinde konuşmuş fakat kovuşturma evresinde susmuşsa ya da soruşturma evresinde susup, kovuşturma evresinde konuşmuşsa, bu, geçici susmadır. )
- SUSMA ile/ve SUSUŞMA
- SUSMAK:
"STRATEJİ" ile/ve/değil/||/<>/< HAK
- SUSMAK ile/ve/<>/değil/yerine DÜŞÜNMEKTE OLDUĞUNU BELİRTMEK
- SUSMAK ile/değil EBSEM OLMAK
- SUSMAK ile/ve/değil GEREKENİ YAPMAK
- SUSMAK ile/ve/değil/yerine SUSABİLMEK
( Kişi, susuyorsa; ya çok az şey biliyordur ya da çok fazla. )
( [not] TO BE SILENT vs./and ABLE TO BE SILENT
ABLE TO BE SILENT instead of TO BE SILENT )
- SUSMAK ile/ve TEFEKKÜR
( ... İLE/VE Gördüğü şey üzerinden fikrini derinleştirmek. )
- SÜSPANSİYON ile EMÜLSİYON
( Katı partiküllerin sıvı içinde askıda kaldığı karışım. İLE İki sıvının birbiri içinde dağılmasıyla oluşan karışım. )
- SUSTA[İt. < SOSTA] ile SUSTA[Yun.]
( Köpeğin, arka ayakları üzerinde durması. İLE Emniyet yayı. )
- SUSUN/UZ ile SUSUN/UZ
( Konuşmamasını istemek. İLE Su olduğunu söylemek. )
- SUSUYORUM ile SUSUYORUM
( Konuşmamak, susmak. İLE Su içme gereksinimi. )
- SÜT DİŞLERİ ile/ve/> SÜREKLİ DİŞLER
( İS'ÂR/İSGAR[Ar.]["ga" uzun okunur]: Çocuğun diş çıkarması. )
- SÜT-LİMAN ile TOZ-PEMBE
- SÜT RENGİ MENİ ile/> ŞEFFAF MENİ
( Yetişkinlikte. İLE/> Boşaldıktan bir süre sonra. | Ergenliğin başladığı dönemden yetişkinliğe doğru ilk dönemlerdeki yapısı/rengi. [Birkaç yıla kadar sürebilir!] )
( Boşalmadaki rengi. İLE/> 10-15 dk. sonra su kıvamına ve rengine dönüşür. )
- SUT[Fr. SOUDE] ile ŞUT[İng. SHOOT]
( Eskiden bazı bitkilerden, bugün sodyum klorürden elde edilen sodyum karbonatın ticaretteki adı. İLE Futbolda, bir oyuncunun, topu, kaleye sokmak için ayağıyla yaptığı sert ve hızlı vuruş. )
- SÜT VERMEDE, BEBEK VE ANNE İÇİN:
EMME ile/ve/||/<>/> DUYGU İLİŞKİSİ/AKTARIMI/PAYLAŞIMI
( İlk 3 dakika. İLE/VE/||/<>/> 3 dakikadan sonrası. )
- SÜT ile AĞIZ
( Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü. )
- SÜT ile/ve/<> ŞARAP
( İlim'i simgeler. İLE/VE/<> Aşk'ı simgeler. )
- SÜTLEĞEN ile TIGALA
( ... İLE Hekimlikte kullanılan, sütleğengillerden bir bitkinin verdiği zamk ve öz su. )
- SÜTLÜCE (< GALATAT[Yun.]) ile SÜTLÜCE
( Haliç'te, Hasköy'de, Halıcıoğlu'nun kuzeyindedir. İLE Beykoz'da, Yalıköy'de bulunan eski bir piknik yeri. )
- SÜTLÜOT ile SÜTOTU
( Çuhaçiçeğigillerden, yaprakları salata gibi yenilen bir bitki. İLE Sütotugillerden, Kuzey Amerika'da yetişen, kökleri tıpta kullanılan, otsu bir bitki. )
( GLAUX MARITIMA cum POLYGALA VULGARIS )
- SUTRA[Sansk.] ile ...
( Temel metinler. Buda'nın kendi gerçek öğretisinin bulunduğu cilt. Buda'nın öğretilerinden oluşan ve doğrudan Buda'nın sözlerini aktardığı varsayılan yazılara verilen ad. Tripitaka'nın bir kısmı. )
- SUTRATMA ile ...
( Tüm var olanlar arasındaki bağlantı halkası. Tezahür âlemlerini birarada tutan iplik, yani tüm var olanların destekleyicisi olan Saf Bilinç. )
- SÜTÛN[Fars.]/ÂSİYE[Ar.] ile/yerine DİREK
( PILLAR vs. POLE )
- SÜTUN[Fars.] ile/ve/<> ANTE[Lat.]
( ... İLE/VE/<> Eski Yunan ve Roma mimarlıklarında, bir duvarın köşesinde ya da ucunda yer alan sütun ya da duvar ayağı. )
- SÜTUN[Fars.] ile/değil PARAÇOL/PARAŞOL[İt. < Yun.]
( ... İLE/DEĞİL Gemi çatmasında, eğri parça. | Cumba vb. altına destek olarak konulan eğri ağaç. )
- SÜTUN ile/||/<> SÜTUNÇE
( Genellikle mermerden, yekpare, taşıyıcı mimari öge. İLE/||/<> Küçük sütun.[Mihrap ve portal gibi yerlerde daha çok dekoratif amaçla kullanılır.] )
- SÜTÛR[Ar. çoğ. SİTR] ile SÜTÛR[Ar.]
( Perdeler, örtüler. İLE ... )
- SUTYEN ile/değil BİKİNİ
( Görünmeyen. İLE/DEĞİL Görünen. )
- ŞU'ÛBİYYE ile ...
( MİLLİYETÇİLİK )
- SU'ÛD[Ar.] ile İRTİFÂ'[Ar.]
- SU'ÛD[Ar.] ile İS'ÂD[Ar.]
- SU'ÛD[Ar.] ile RUKİYY[Ar.]
( Yukarı çıkmak, tırmanmak. İLE Aşama aşama, adım adım çıkmak, yükselmek. )
- SUÛD[Ar.] ile SUÛD[Ar. < SA'D]
( Yukarı çıkma, yükselme. İLE Kutsal sayılan yıldızlar. )
- ŞÜUNAT-I GAYBİYE ile ŞÜUNAT-I MEVCUDİYE
- ŞUUR ile/ve HÜRMET
( Kur'an'î akıl ile furkanî aklın birliği. İLE/VE ... )
- ŞUUR ile İŞRAK(AYDINLANMA)
( EŞ'AR[< ŞUUR]: Sızıntı. )
- ŞUÛR ile/ve/||/<>/>/< NUR
( Anlama, anlayış, hissetme, duyma. İLE/VE/||/<>/>/< Işıma, aydınlık/aydınlanma, bilinçlenme. )
- ŞUÛR[Ar.] ile ŞUÛR[Ar. < ŞA'R] ile ŞÜHÛR[Ar. < ŞEHR]
( Anlama, anlayış, duyumsama/hissetme. İLE Kıllar. İLE Aylar. )
- SUV[İng. < Sport Utility Vehicle] ile/||/<> JİP[İng. < JEEP]
- SÜVÂR[Fars.] ile ...
( BİNMEK, BİNİCİ )
- SÜVÂRİ[Fars. SEVÂRÎ] ile SÜVÂRİ[Fars. SEVÂRÎ]
( Atlı. | Atlı asker. İLE Ticaret gemilerinde kaptanlık yapan kişi. )
- SÜVE/SÖVE ile SÖVE[Fr. SEUIL]
( Kapı ve pencerenin yerleştiği kasa, çerçeve. | Avlu kapısının iki yanına konan uzun taşlar. İLE Pencere ve kapı kenarlarındaki süs kalıpları. )
- SUYA DAYANIKLILIK ile/ve/||/<> SU GEÇİRMEZ/LİK
- SUYU KULLANMAK:
MUSLUĞU AÇAR-AÇMAZ ile/yerine BİR MİKTAR SU AKITTIKTAN SONRA
- ŞÜYÛ'[Ar.] ile ŞÜYÛH[Ar. < ŞEYH]
( Herkesçe duyulma, bilinme, yayılma, dağılma. | Ortaklardan birinin, aralarındaki ortak malların her bir parçasının üzerine hisselerinin yayılmış olması. İLE Şeyhler. | Yaşlılar. )
- SUYUN:
BUHARLAŞMASI ile/ve/||/<> BİTKİLERCE EMİLMESİ
- SUYUNA GİTMEK ile/ve/<>/değil/yerine AYAK UYDURMAK
- SUYUNA GİTMEK ile/ve/<>/değil/yerine KÖPRÜDEN GEÇENE KADAR, AYIYA, DAYI DEMEK
- SÛZ[Ar.] ile -SÛZ[Ar.]
( Yanma, tutuşma, ateş, sıcaklık. | Dert, ıstırap, acı. İLE "Yakan, yakıcı" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[DİL-SÛZ: Gönül yakan/yakıcı. | VİCDAN-SÛZ: Vicdan yakan.] )
- SÜZEREN ile/ve/||/<> VASSAL ile/ve/||/<> UC BEYLERİ ile/ve/||/<> ULEMÂ AİLELERİ
- SÜZGEÇ ile/ve/değil EŞİK
- SÜZGEÇ ile/değil SÜNGER
- SÜZGÜ ile SÜZGEÇ
( Delikli çanak. | Fide sulamak için tenekeden yapılan, ucunda süzgeci olan kap. İLE Sıvıları süzmeye yarayan araç. | Bir akışkandaki yabancı maddeleri süzüp ayıran alet ya da aletlerden oluşan düzenek. | Sulama kovasının ucuna takılan, küçük delikli metal parça. )
- SUZİDİL[Fars. SÛZ-DİL] ile SUZİDİLÂRÂ[Fars. SÛZİ-DİLÂRÂ] ile SUZİNAK[Fars. SÛZNÂK]
( Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam. İLE Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam. İLE Klasik Türk müziğinde, basit bir makam. )
- SÜZME ile/||/<> REABSORPSİYON
( Süzme süzme İLE reabsorpsiyon geri emilimdir )
( Formül: Böbrek süzme İLE geri alım )
- SÜZMEK ile DAMITMAK
- SÜZMEK ile/ve ELEMEK
( Sıvılarda. İLE/VE Katılarda. )
- SÜZMEK ile/ve TARAMAK
- SUZUKİ REAKSİYONU ile/||/<> HECK REAKSİYONU
( Suzuki boronik asit Pd, Heck alken arilasyonu. )
( Formül: ArB(OH)₂ İLE ArX )
- SÜZÜLEN GÜNEŞ LEKESİ ile/ve PATLAYAN GÜNEŞ LEKESİ
- SÜZÜLME ile/<> SÜZÜLME
( Bir kuşun, kanat vurmadan yaptığı uçuş. İLE Bir uçağın, motorunu boşa alarak ya da durdurarak yaptığı uçuş. )
- SVD ile/||/<> SPECTRAL DECOMPOSİTİON
( SVD A=UΣVᵀ genel, spectral Aᵀ=A için özel. )
( Formül: General İLE symmetric case )
- SWARGA ile ...
( Semavi âlemler. )
- SWARUPA ile ...
( Bireyin kendi biçimi, doğası, karakteri. )
- SWITCH ile BRIDGE
- SYMBİOSİS ile/||/<> ANTİ-SYMBİOSİS
( Symbiosis benzer ligand güçlendirme, anti zıt zayıflatma. )
( Formül: Soft-soft İLE hard-soft )
- SYMBİOZ ile/||/<> PARAZİTİZM
( Simbiyozda karşılıklı yarar, parazitizmde tek taraflı yarar vardır )
( De Bary tarafından 1879 yılında keşfedildi/formüle edildi. (Ülke: Bilinmiyor) (Alan: biyoloji) )
- SYMMETRİC MATRİX ile/||/<> ORTHOGONAL MATRİX
( Symmetric A=Aᵀ, orthogonal AAᵀ=I. )
( Formül: Transpoz eşit İLE inverse transpose )
- SYMPATHETİC İLE PARASYMPATHETİC İLE ENTERİC ile/||/<> OTONOM SİNİR SİSTEMİ
( İstemsiz vücut fonksiyon kontrolü. )
( Formül: Fight or flight )
- SYMPLECTİC İLE RİEMANNİAN İLE COMPLEX ile/||/<> FİZİKSEL GEOMETRİLER
( Farklı geometrik yapılar ve uygulamaları. )
( Formül: ω = dpᵢ ∧ dqᵢ )
- SYMPLECTİC TOPOLOGY ile/||/<> CONTACT TOPOLOGY
( Symplectic topology kapalı 2-form geometrisiyken İLE contact topology maksimal integrallenemez 1-form geometrisidir )
( Formül: Symplectic form ω )
- SYNAPTOME İLE PROJECTOME İLE FUNCTİONAL CONNECTOME ile/||/<> BEYİN HARİTALARI
( Tam beyin bağlantı haritalaması. )
( Formül: 86 milyar nöron (insan) )
- SYNCHRONICITY ile SIMULTANEISM
- SYNCHRONİZATİON İLE PHASE TRANSİTİON İLE CRİTİCALİTY İLE SOC ile/||/<> KOLLEKTİF DAVRANIŞ
( Çok parçacık sistemlerinde beliren özellikler. )
( Formül: 1/f noise )
- SYNTHETİC BİOLOGY ile/||/<> SYSTEMS BİOLOGY
( Synthetic biology yeni biyolojik sistem tasarlarken İLE systems biology mevcut biyolojik sistemleri analiz eder )
( Formül: BioBrick parts )
- SYNTHETİC GEOMETRY ile/||/<> ANALYTİC GEOMETRY
( Synthetic koordinatsız, analytic koordinat sistemi. )
( Formül: Coordinate-free İLE coordinate system )
- SYSTEMATICS ile/ve TAXONOMY
( Bitkiler ve hayvanların sınıflandırma işleriyle uğraşan bilim dalı. İLE/VE Doğal bağlantılarına göre bitkileri ve hayvanları çeşitli sınıflara koymakla uğraşan bilim dalı. )
- SYSTEMS PHARMACOLOGY ile/||/<> TRADİTİONAL PHARMACOLOGY
( Systems pharmacology ilaç etkisini sistem düzeyinde analiz ederken İLE traditional pharmacology tek hedef odaklı yaklaşım kullanır )
( Formül: Network pharmacology )
- T GÖZE ile/||/<> B GÖZE
( T göze gözesel immünite İLE B göze humoral immünite )
( Formül: CD4⁺/CD8⁺ (T) İLE IgM/IgG üretimi (B) )
- T-GÖZ AŞISI ile/ve/||/<> YONGA GÖZ AŞISI
- T-TEST İLE ANOVA İLE CHİ-SQUARE ile/||/<> HİPOTEZ TESTLERİ
( Farklı veri türleri için istatistiksel testler. )
( Formül: t = (x̄₁ - x̄₂)/SE )
- T ile ...
( DEĞİŞİMDE DEĞİŞMEDEN KALAN | EN YÜKSEK VE TANIMLANAMAZ GERÇEKLİK | TEO, TAO, TE, THE, [Ar.]el- )
- T ile D
- T ile T
( Türk abecesinin yirmidördüncü harfi. İLE Trityum'un simgesi. )
- T ile Tb ile Tc ile TC
( Trityum'un simgesi. İLE Terbiyum'un simgesi. İLE Teknetyum'un simgesi. İLE Türkiye Cumhuriyeti'nin kısaltması. )
- TA PHYSICA
ile/ve/||/<>
TA POIOUMENA
ile/ve/||/<>
TA CHREMATA ile/ve/||/<>TA PRAGMATA
ile/ve/||/<>/<
TA MATHEMATA
- TÂ[Ar.] ile TÂ'[Ar.] ile TÂ[Ar.] ile TÂ[Ar.] ile TI[Ar.]
( Eski Türkçe'deki "te" ve "tı" harflerinin Arapça'daki adı. İLE "tı" harfinin bir adı. İLE Kat, büklüm. İLE Kadar, dek, değin. İLE Osmanlı abecesinin 19. harfi olup ebced hesabında, 9 sayısının karşılığıdır. T harfini karşılar. )
- TA ile Ta ile Th ile Ti ile Tl ile Tm/Tu ile TU/TÜ/TÜH
( Dek, değin, kadar ya da beri gibi ilgeçlerle birlikte kullanılarak, bir eylemin, bir hareketin, bir yerin, bir şeyin başladığı ya da sona erdiği noktayı, zaman ve uzaklık bakımından abartmalı bir biçimde anlatır. İLE Tantal'ın simgesi. İLE Toryum'un simgesi. İLE Bir tören sırasında, askerleri biraraya toplamak, törenin başladığını bildirmek vb. amaçlarla çalınan borazanın çıkardığı ses. İLE Talyum'un simgesi. İLE Tulyum'un simgesi. İLE "Yazıklar olsun" anlamında kullanılır. )
- TAAB ile TAB' ile TÂB[Fars.] ile -TÂB[Fars.]
( Yorgunluk. | Sıkıntı, zahmet, eziyet, meşakkat. | Sinirlerin zayıflığından dolayı kaslarda ve çeşitli yerlerde duyulan şiddetli sancı. | Tabiat, huy. | Damga, mühür basma. | Kitap basma. İLE Güç, kuvvet, tâkat. | Işık, parlaklık. | Harâret. | Tazelik. | Kıvrım, büklüm. | Sıkıntı, eziyet. | Öfke. | Kılıcın keskinliği. İLE "parlayan, parlatan, aydınlatan" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar. [ÂLEM-TÂB: Dünyayı aydınlatan.] )
- TAABBÜD[< ABD] ile İBÂDET ETME, KULLUK ETME; TAPMA, TAPINMA
- TAABBÜD ile/ve TEFEKKÜR ile/ve TEVEKKÜL
- TAABBÜS[Ar.] ile TAABBÜS[Ar. çoğ. TAABBÜSÂT]
( Sayıklama ya da havadaki bir şeyi tutmaya çalışır gibi ellerini sallayarak hareket ettirme. İLE Yüz ekşitme, surat asma. )
- TAADDÜD[Ar.] ile TAAHHÜD[Ar. < AHD | çoğ. TAAHHÜDÂT]
( Birden çok olma, çoğalma, sayısı artma. İLE Üzerine alma, yapılması için söz verme. | Bir işin yapılması için resmî olarak sözleşme. | Postaya verilen bir şeyin yerine ulaşmasını sağlama. )
- TAAHHÜT ile/ve/||/<>/> TEMÎNÂT
- TAALÎ/TEÂLÎ[Ar. < ULÜVV] ile TAALLÎ/TEÂLLÎ[Ar. < ULÜVV | çoğ. TEALLÜYÂT]
( Yükselme, ululanma. İLE Yükselme, yüksek olma. )
- TAALLUK[< ALAK] ile ...
( ASILI OLMA, ASILMA | İLİŞKİN, İLİŞİĞİ OLMA | SEVME | ÂİT OLMA | [tas.] DÜNYA İLGİSİ )
- TAALLÜM[< İLM] ile/ve/<> İLİM
( Öğrenme, öğrenilme, okuyarak, ders alarak öğrenme, elde etme. İLE/VE/<> ... )
( Gerekli fakat yeterli değildir. İLE/VE/<> ... )
- TAÂM[< ET'İME] ile YEMEK, AŞ
( YEMEK, AŞ )
- TAAMMÜD[Ar. < AMD] ile TAANNÜD[Ar. < İNÂD | çoğ. TAANNÜDÂT]
( Bir işi bilerek ve isteyerek yapma. İLE İnad etme, direnme, ayak direme. )
- TAAMMÜT[Ar.] ile/<> TAAMMÜDEN
( Bir işi ya da suçu bile bile, tasarlayarak yapma. | İşlenecek bir suçun, daha önceden tasarlanması. İLE/<> Kasten. )
- TAARRUS/TAARRÜS[Ar. çoğ. TAARRUSÂT] ile TAARRUZ[Ar. çoğ. TAARRUZÂT] ile TAÂRUZ/TEÂRUZ[Ar. < ARAZ | çoğ. TEÂRUZÂT]
( Kocanın, karısına sevgi göstermesi. İLE İlişme, sataşma, takılma. | Düşmana saldırma. İLE Birbirine zıt olma. )
- TAARRUZ ile/ve/<>/değil/yerine TEYAKKUZ
- TAARÜF ile TEARRÜF
( BİRBİRİNİ BİLMEK, TANIMAK )
- TAASSÎ[Ar. < İSYÂN] ile TAAŞŞÎ[Ar.]
( Ayaklanma, boyun eğmeme, isyân etme. İLE Akşam yemeği yeme. )
- TAASSUB ile AKIL TUTULMASI
- TAASSUB ile/ve/değil BİLGİ/DENEYİM EKSİKLİĞİ
- TAASSUB ile/değil/yerine GELENEKSEL DEĞER/LER
- TAASSUB[Ar.] ile/değil/yerine ÖNCELİK
- TAASSUB ile TASALLUT
( Taassub, tasalluta dönüşmemelidir! )
- TAASSUB ile/değil/yerine/>/>< TASAVVUF
( TASAVVUF: Taassubu yok eden neyse, o! )
( Tasavvuf, taassuptan kurtulmaktır. )
- TAASSUB ile TUTUCULUK
- TÂ'AT[Ar.] ile HİDMET/HİZMET[Ar.]
- TÂ'AT[Ar.] ile KABÛL[Ar.]
- TÂ'AT[Ar.] ile MUVÂFAKATU'L-İRÂDE[Ar.]
- TÂAT[Ar.] ile TÂÂT[Ar. < TÂAT]
( Allah'ın emirlerini yerine getirme, ibâdet. İLE İbâdetler. )
- TAATTUL[Ar.] ile TAATTUR[Ar. < ITR]
( İşsiz kalma, işlemez olma. İLE Güzel kokular sürünme. )
- TAAYYÜN[< AYN] ile ...
( MEYDANA ÇIKMA, ÂŞİKÂR OLMA | BELİRLİ OLMA | BELİRME | ŞEKİL | ÂYAN SIRASINA GİRME, ÎTİBARLANMA, BELİRLİ BAŞLI ADAM OLMA )
- TAAYYÜN-Ü SÂNİ ile ANASIR-I ERBAA ile MEVALİD-İ SELÂSE
- TAAZZÜL[Ar. < AZL] ile TAAZZÜR[Ar. < ÖZR]
( Bir tarafa çekilme. | İşten çekilme. | Ehl-i sünnet'ten Vâsıl b. Atâ'nın kurduğu mu'tezile mezhebi. | Takımdan ayrılma. İLE Özür bildirme. | Güçleşme, güç olma, olanak bulunmama. )
- TAAZZUM[< AZÂMET] ile BÜYÜKLÜK SATMA, KİBİRLENME | KEMİKLEŞME
- TABAK ile ÇANAK
- KATMAN/TABAKA[Ar.] ile BÖLÜM
- TABAKA[Ar.] ile/ve/||/<> KATMAN
- TABAN TABANA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAMAMEN
- TAB'AN[Ar. < TAB] ile TÂBÂN[Fars.] ile TABAN[Tr.][>< TAVAN}[Ar.]
( Doğal/tabiî olarak, kendiliğinden. İLE Işıklı, parlak. İLE Ayağın alt yüzü, aya. | Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan karşıtı. | Ayakkabının alt bölümü. | Kaide. | Bir şeyin en alt bölümü. | Değerlendirmede en alt derece. | Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle. | Temel. | Bir ırmağın en derin olan orta yeri. | Dikey duran direk, çubuk, seren vb.nin alt bölümü. | Bir cismin ya da bir biçimin yüksekliğini ölçmek için aşağıdan yukarıya doğru başlama noktası olarak alınan yüzey ya da çizgi, kaide. | Üslü sayılarda kuvveti alınan sayı. | Tarlanın düz ve verimli kesimi. | Kılıç vb. yapımında kullanılan iyi cins demir. )
( AS NATURE vs. BRIGHT vs. BASE )
- TABAN/LI ile TEMEL/Lİ
( BASE/D vs. FUNDAMENTAL )
- TÂBA'TU ZEYDEN[Ar.] ile VÂFAKTUHÛ[Ar.]
- TÂBE[Ar. < TAYYİB] ile TÂBE[Fars.] ile TÂ-BE[Fars.]
( "İyi ve temiz olsun" anlamınadır. İLE "-e kadar" anlamına gelerek sözcüklerin başına getirilir. [TÂ-BE-SABAH: Sabaha kadar. | TÂ-BE-KEY: Ne zamana kadar, niceye dek.] İLE Tava. | Geniş, düz yüzlü tuğla. )
- TABELA[İt. < TABELLA] ile URANLIK/PANKART[Fr. < PANCARTE]
( Üzerinde tanıtıcı, belirtici bir yazı, açıklama, işaret ya da resim bulunan, tahta ya da sac parçası, levha. | Hastahane, yatılı okul, askerî birlik gibi toplu yemek verilen yerlerde, günlük yemek için çıkarılan erzakın türünü, miktarını gösteren çizelge. | Hastahanelerde, her hastanın, gündelik yemek ve ilâcının yazıldığı kâğıt. İLE Toplantı ve gösterilerde taşınan, üzerinde benimsenen amacın birkaç sözle gösterildiği karton ya da bezden levha. )
( ... ile LAFİTE )
- TAB-HÂNE[Ar., Fars.] ile TABH-HÂNE[Ar., Fars.] ile TÂB-HÂNE[Ar.]
( Matbaa. İLE Mutfak. | Lokanta. İLE Ocak ya da soba ile ısıtılan kışlık yer, çiçek sobası. | Nekahethâne.[DÂR-ÜŞ-ŞİFÂ] )
- TÂBİ'[Ar. < TEB | çoğ. TÂBİÎN, TÂBİÛN, TEBEA, TEVÂBİ'] ile TÂBİ'[Ar. < TAB] ile TABÎÎ[Ar.] ile TABHÎ[Ar.]
( Birinin ardı sıra giden, ona uyan. | Boyun eğen, bağlı kalan, birinin emri altında bulunan. | [Ar. dilb.] Kendinden önceki sözcüğe göre hareke alan sözcük. | Hz. Muhammed'i görmüş olanları(eshâbı) görüp kendinden hadîs dinlemiş olan. İLE Kitap basan/bastıran. | Matbaacı, düzenleyici(editör). İLE Doğayla/tabîatle ilgili. | Doğa gereği/îcâbı olan. | Olağan, alışılmış, her zamanki gibi. İLE Pişirmekle/pişirilmekle ilgili. )
- TÂBİ ile MAHKUM
- TÂBİ ile/değil MARUZ
- TÂBİ ile SEVMEK
( İkisinin de, "Nasıl?"ı olmaz/sorulmaz. )
( Tâbi olan ve seven, herşeyini sunar, hiçbir şey beklemez/sakınmaz. )
- TÂBİ'[< TEB] ile TÂBİ'[< TAB]
( Birinin arkası sıra giden, ona uyan; Boyun eğen, bağlı kalan; birinin emri altında bulunan. İLE Kitap basan/bastıran; Matbaacı. )
- TÂBİ ile/değil TABİÎ
- TÂBİ'[Ar.] ile TÂLÎ[Ar.]
- TÂBİ ile/ve/değil/yerine UYUMLU
- TABİAT ile/ve/||/<> İTİMAT
- TABİB ile/ve/<>/< ÂLİM
( Âlim olmadan, tabib olamazsınız(olunmaz/dı da).
[Osmanlı dönemindeki öğrenim ve eğitimde geçerliydi. Bugün de, Osmanlı bilgi ve deneyimini önemseyen, derinlikli/kapsamlı tutumunu devam ettiren Amerika'da, tıp ve hukuk bölümünden önce, üniversitede bir bölüm tamamlamış olma gerekliliği/zorunluluğu bulunmaktadır.]
[Umarız, bir gün, bizim öğrenim/eğitim düzenimiz/bilincimiz de aynı çizgiye yüksel(til)ecektir!] )
( İster tabip/hekim, ister hakim/avukat ya da herhangi bir alanda ilerlemek/yürümek ve derinleşmek için, önce, düşünme nedir?, nasıl düşünülür?, kavramlar nasıl tanımlanır, nasıl birbirine eklemlenir? önermeler nasıl kurulur? gibi temel, mantık ve usûl ile ilgili altyapı ve bilgi/ler oluşturulmalıdır ki, daha sonra, esasa ve ayrıntılara geçilebilsin. )
- TABİP/TABİB[Ar.] ile/ve/değil ALYENİST[Fr.]
( Hekim. İLE/VE/DEĞİL Deliler hekimi. )
- TABİB ile/ve/değil KEHAL
( Hekim. İLE/VE/DEĞİL Göz hekimi. )
- TABÎB-İ MANEVİ ile ...
( ŞEYH, MÜRŞİD )
- TABİÎ Kİ DE" ile "TABİÎ Kİ" DE ...
( Buradaki "de", fazla/yanlış. İLE Buradaki "de", bağlaç olarak başka bir konuya geçiş olarak kullanılmaktadır. )
- TABİÎ Kİ ... ile/ve/<> (...) HALİYLE (...)
- TABİÎ Kİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDEN
- TABİÎ Kİ ile/ve/<> KESİNLİKLE
- TABİÎ Kİ ile/ve KUŞKUSUZ
- TABİÎ Kİ ile/ve/değil/||/<>/< MUHAKKAK
- TABİÎ Kİ ile/ve/<> MUTLAKA
- NEFS:
TABİÎ ile/ve/<> NEBÂTÎ
( Cismin parçalarını muhafaza edip, birbirinden ayrılmasından koruyan bir kuvvet. İLE/VE/<> Cismi, uzunluk, genişlik, derinlikte uzatıp, büyütüp, cismini büyüten kuvvet. )
( NEBATÎ NEFS'ler:
* CÂZİBE(ÇEKME)
* MÂSİKE(TUTMA)
* HÂZİME(SİNDİRME)
* MÜMEYYİZE(AYIRMA)
* DAFİA(DIŞARI ATMA)
* MÜLEDE(ÜREME)
* MUSAVVİRE(ŞEKİL VERİCİ)
* GÂDİYE
* NÂMİYE )
- TABÎ'Î ile AKLÎ ile MANTIKÎ
( Küllîlerin çokluk öncesinde Tabî'î. İLE Çokluk halinde Aklî. İLE Çokluktan sonra da Mantıkî. )
- TABİÎ ile EVET
( SURE vs. YES )
- TABİÎ ile/ve MANTIKSAL ile/ve AKLÎ
- TABİİ ile TÂBİ
- TABİ(İ) ile TÂBİ ile TÂBİ
( Elbette; Doğal(/doğal olarak). İLE Bağımlı. İLE Basıcı. | Yayımcı. )
- TABİÎYYUN ile/ve TALİMÎYYUN
( Aristotelesciler. İLE/VE Platoncular. )
- TABİL[Ar. | çoğ. TEVÂBİL] ile ...
( Nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. )
- TABİL[Ar. çoğ. TEVÂBİL] ile TA'BÎR[Ar. < UBUR | çoğ. TA'BÎRÂT]
( Nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. İLE Anlatma, ifade. | Bir anlamı olan söz. | Deyim. | Terim. | Rüya yorma. [HÜSN-İ TABÎR: Edep ve terbiye içinde anlatma.] )
- TABİP FİLOZOFLAR ile/ve/||/<> FİLOZOF TABİPLER
- TA'BÎR[< UBÛR] ile ...
( İFÂDE, ANLATMA | BİR ANLAMI OLAN SÖZ | DEYİM | TERİM | RÜYA YORMA )
- TABİR/İTİBAR ile İBÂRE
- TÂBİR ile/ve TEVİL
- TÂBİYET ile/değil/yerine DEĞİM/LİYÂKÂT
( İkisi de, sadece/ancak ve ancak ilmedir. )
- TABLA[Ar.] ile LEVİ
( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE Etiyopya'da, kadınların, dudaklarına yerleştirdikleri tablalar.[Toplumsal konum, zenginlik, güç göstergesidir ve gurur kaynağıdır.] )
- TABLA ile/<> TABLAKÂR
( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE/<> Tablacı. | Büyük konaklarda mutfaktan yemek tablalarını götürüp getiren görevli. )
- TABLO ile ŞEMA[Fr.]
( CHART vs. SCHEME/SCHEMA[phil.] )
- TÂB-NÜMÂ[Fars.] ile ...
( Güç/kuvvet ölçer. )
- TABU[Fr. TABOU] ile FETİŞ[Fr. FETICHE]
( Kutsal sayılan bazı kişilere, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç. | Tekinsiz. | Yasaklanarak korunan (nesne, sözcük, davranış). İLE Put. | Uğurlu sayılan şey. | Tapınırcasına sevilen şey ya da kişi. | Saplantılı bir biçimde eşeysel coşku uyandıran öteki cinse ait giysi, ayakkabı vb. eşya. )
- TABU ile/ve/<> DOGMA
- TABU ile/değil GELENEK
- TABU[Fr. < TABOU] ile/ve/<> TAPU
( Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç. | Tekinsiz. | Yasaklanarak korunan [nesne, sözcük, davranış] İLE Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. )
- TABU[Fr. TABOU < Polinezya dilinden] ile/ve TOTEM
- TABU ile/değil YASAK
- TABULA RASA ile ...
( BOŞ LEVHA )
- TABUR ile/||/<> ORTA
( ... İLE/||/<> Yeniçeri ocağında tabur. )
- TABUT ile LAHİT[Ar.]
( Ölünün, mezarlığa götürülürken, içine konulduğu sandık. İLE Kenarları kâgir, üstü kapak taşlarıyla örtülü mezar. | Taş ya da mermerden oyma mezar. )
( COFFIN vs. FUNERARY )
- TABYA[Ar.] ile/<> DONANMA
( Bir bölgeyi savunmak için yapılan ve silahlarla güçlendirilen yapı. İLE/<> ... )
( Karada. İLE/<> Denizde. )
- TAÇ KAPI ile/ve ÖTEKİ KAPILAR
( Sadece Sultan'ların kullandığı kapı. İLE/VE ... )
(
)
- TAÇ KAPI/LAR ile/ve İMPARATOR KAPISI / ALTIN KAPI
( ... İLE/VE Yedikule'nin iç tarafındadır. )
- TAÇ KAPI/PORTAL ile/||/<> TAK/ZAFER TAKI
( Bezemeli ana kapı. İLE/||/<> Eski Roma'da zafer kazanan komutan ve imparatorlar adına inşâ edilen anıtsal yapı. )
- TAC MAHAL ile SAFDAR JANG
( Agra - Hindistan [1631 - 1654] İLE Yeni Delhi - Hindistan [1754] )
- TÂC ile/ve HIRKA
- TÂC ile/değil İSTEFAN
- TAÇ ile/ve KALAK
( ... İLE/VE Gelin tacı. )
- TÂC ile/ve KERREMNÂ TÂCI
- TAÇ ile STEFANUS
- TAÇ[Ar. < TÂC] ile TAÇ[İng. TOUCH]
( Soyluluk, iktidar, güç ya da hükümdarlık simgesi olarak başa giyilen, değerli taşlarla süslü başlık. | Gelinlerin başlarına takılan süs. | Genellikle göz düzeyinden yüksek mobilyaların üstlerindeki kabartmalı, oymalı, süslü bölüm. | Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi. | Bazı tarikatlarda, şeyhlerin giydikleri başlık. İLE [futbol] Yan, dokunma. )
- TÂC ile TÂC-I ŞERÎF
( Meşâyihin giydikleri. Kavuk. İLE TERK-İ DÜNYA > TERK-İ UKBÂ > TERK-İ HESTÎ > TERK-İ TERK )
- TAÇ ile/ve/<> TAÇYAPRAĞI
( ... İLE/VE/<> Tâcı oluşturan yaprakçıklardan her biri. )
- TAC- ile/||/<> -TAXİS/-TAXY ile/||/<> COSM-
( Düzenleme, sıra. İLE/||/<> Sıra, düzenlenme, etki. İLE/||/<> Kozmetik, güzellik, düzenli. )
- TAÇ[Ar. < TÂC]/EFSER[Fars.] ile TIKSÂR[Ar.]
( ... İLE Halka biçiminde taç. )
- TÂCİL ile TÂCİR
( Hızlandırma, çabuklaştırma, tezleştirme. İLE Ticaretle uğraşan kişi. )
- TÂCİR[Ar. < TCR] ile TÜCCAR[Ar.]
( TAKÎ + CESUR + RAUF )
- TÂCİZ ile/değil TAVIR
- TAÇLI VİRÜS ile/ve/||/<>/< TAÇSIZ VİRÜS/LER
( Covid 19 İLE/VE/||/<>/< Yaşamımızdaki ve zihnimizdeki çoğu (olası) "sorun". )
- TAD ile/ve/<>/değil KIVAM
- TADACCU'[Ar.] ile TADACCU[Ar. < DUCRET]
( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )
- TA'DÂD[Ar. < ADET] (ETMEK)[Ar.] ile/ve/||/<> İHYÂ'[Ar. < HAYÂT] (ETMEK)[Ar.]
( Sayma, sayı. | Birer birer söyleme, sayıp dökme, sayım. İLE/VE/||/<> Diriltme, diriltilme, canlandırma. | Can verircesine iyilik etme, lütfetme. | Yeniden güçlendirme. | Uyandırma, canlandırma, tazelik verme. )
- TÂDÂT ETMEK ile BENİMSEMEK
- TADI:
ASİT OLAN MEYVELER ile/ve HAFİF ASİT OLAN MEYVELER
( * Portakal - Alkali
* Mandalina - Alkali
* Klementin - Alkali
* Greyfurt - Alkali
* Limon - Alkali
* Nar - Alkali
* Ananas - Alkali
İLE/VE
* Çilek - Alkali
* Domates - Alkali
* Elma - Alkali
* Armut - Alkali
* Şeftali - Alkali
* Üzüm - Alkali
* Kiraz - Alkali
* Kayısı - Asit
* Erik - Asit )
- TADI TATLI OLANLAR
* Hurma - Alkali
* İncir - Alkali
* Tatlı üzüm - Alkali
* Tatlı elma - Alkali
* Muz - Alkali
- YANSIZ MEYVELER
* Karpuz - Alkali
* Kavun - Alkali
- KURUTULMUŞ MEYVELER
* Erik - Asit
* Kayısı - Asit
* Armut - Alkali
* Elma - Alkali
* İncir - Alkali
* Muz (olgunsa) - Alkali
)
- TÂDİLAT ile/ve DEKORASYON
- TÂDİLAT ile/ve TAMİRAT
- TADINI BİLMEK ile TADINI YAŞAMAK
( Deneyimlemiş olmak. İLE Deneyimin, zaman, zemin ve dengesini/dozunu doğru belirleyerek sürdürebilmek. )
- TADINI ÇIKARMAK ile/ve SEFASINI SÜRMEK
- TAFEL DENKLEMİ ile/||/<> OHM YASASI
( Tafel elektrokimya η = a + blogj, Ohm lineer V = IR. )
( Formül: Logaritmik İLE lineer )
( Georg Ohm tarafından 1827 yılında keşfedildi/formüle edildi. )
- TAFEL İLE BUTLER-VOLMER İLE MARCUS ile/||/<> ELEKTRON TRANSFER KURAMLERİ
( Elektrokimyasal kinetik modeller. )
( Formül: η = b log(i/i₀) )
- TAFEL İLE BUTLER-VOLMER İLE MARCUS ile/||/<> ELEKTROT KİNETİĞİ
( Elektrot reaksiyon hızı kuramları. )
( Formül: η = (RT/αnF)ln(i/i₀) )
- TAFSİL ile/ve İCMÂL
- TAFSÎL[Ar.] ile TAKSÎM[Ar.]
- TAFSİL ile TASNİF
- TAFSÎLÂT[Ar. < TAFSÎL < FASL] ile/ve/< AÇIKLAMA
( ... İLE/VE Etraflıca, uzun uzun açıklamalar. )
- TAGVİYE[<> İGVÂ, çoğ. GAVÂYE] ile/değil TAKVİYE[< KUVVET]
( Baştan çıkarma, azdırma. İLE/DEĞİL Güçlendir(il)me. )
- TAHADDÜS[Ar. < HADS/HUDÛS] ile TAHADDÜŞ[Ar.]
( Sezgi. | Yok iken ortaya/meydana çıkma. İLE Tırmalanma. | Üzüntü duyma. )
- TAHÂDU'[Ar. < HUD'A] ile TAHADDU'/TAHAZZU'[Ar. < HUDÛ'/HUZÛ'] ile TAHADDUR[Ar. < HIDR/HIZR] ile TAHAZZUR[Ar. < HÂZIR] ile TAHADDÜR[Ar. < HADER] ile TAHADDÜR[Ar. < HADR] ile TAHAZZÜR[Ar. < HAZER] ile TAHATTUR[Ar. çoğ. TAHATTURÂT]
( Aldanmış gibi görünme. İLE Alçakgönüllülük gösterme. İLE Yeşilleşme, yeşil renk bağlama. İLE Hazır olma/bulunma. İLE Örtünmek, tesettür. | Uyuşma, uyuşturulma. İLE Yokuş aşağı inme. | Yukarıdan aşağı akıp gitme. İLE Sakınma, korunma, çekinme. İLE Anımsama, hatıra getirme/getirilme, unutulduktan sonra anımsanan şey. )
- TAHAKKUK[< HAKK] ile GERÇEKLEŞME, YERİNE GELME
( HAKÎKAT OLARAK MEYDANA ÇIKMA, GERÇEKLİĞİ ANLAŞILMA )
- TAHAKKUK ile/ve İLKE
( REALIZATION vs./and PRINCIPLE )
- TAHALLÎ[Ar. < HÂLÂVET/HULVÂN | çoğ. TAHALLİYÂT] ile TAHALLÎ[Ar. < HALÂ]
( Kendi kendini donatma, süsleme. İLE Boşalma, boş kalma. | Tenhaya çekilme, yalnız kalma. )
- TAHALLÜL ile/ve/> TAHAKKUK
- TAHALLÜL[< HALEL | çoğ. TAHALLÜLÂT] ile/değil/< TAHALLÜL[< HALL | çoğ. TAHALLÜLÂT]
( Bozulma, halel bulma. | Ekşime, sirkeleşme. | Araya girme. İLE Hallolma, parçaları birbirinden ayrılma. | [kimya] Ayrışma. )
( [ile] TAHALHUL[< HALHAL]: Ayağa bilezik/halhal takma. | Hava cereyânı olması. | Bir nesnenin, hacminin kabarıp şişmesi. )
- TAHAMMÜL EDEMEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ALIŞAMAMAK
- TAHAMMÜL ETMEK ile/ve/değil/||/<>/< KABUL
- TAHAMMÜL ETMEK ile/ve/değil MÜSAMAHA GÖSTERMEK
- TAHAMMÜL ile/ve/değil/yerine/||/<> DİRENÇ/İHTİYÂR
( [not] ENDURANCE vs./and/but/||/<> RESISTANCE
RESISTANCE instead of ENDURANCE )
- TAHAMMÜL[Ar. < HAML | çoğ. TAHAMMÜLÂT] ile TAHAMMÜR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHAMMÜRÂT]
( Yüklenme, bir yükü üstüne alma. | Dayanma, katlanma. | Kaldırma. İLE Mayalanma, ekşime. )
- TAHAMMÜL ile TÂVİZ
- TAHAMMÜL ile/ve/<> TESLİMİYET
- TAHAMMÜL/SÜZLÜK ile/değil/yerine/>< HOŞGÖRÜ
- TAHAMMÜLÜN/ÜN:
"DÜŞÜKLÜĞÜ" ile/ve/<>/değil YETERSİZLİĞİ
- TAHAMMUS[Ar.] ile TAHAMMUZ[Ar. < HAZM | çoğ. TAHAMMUZÂT]
( Büzülme, büzülüp buruşma. İLE Ekşime, oksitlenme. )
- TAHÂNET[Ar.] ile TAHÂRET[Ar.]
( Değirmencilik. İLE Temizlik. | Temizlenme. )
- TAHÂRET[Ar.]/TAHİR ile/ve/||/<>/>/< NEZÂFET[Ar.]/NAZİF
( Fiziksel/gövdesel temizlik. İLE/VE/||/<>/>/< Davranış ve tutumlardaki temizlik, ahlâkî temizlik. )
- TAHARRÜS[Ar.] ile TAHARRÜZ[Ar.] ile TAHARRÜŞ[Ar. çoğ. TAHARRÜŞÂT]
( Çekinme, sakınma.[maddiyatta kullanılır] İLE Çekinme, sakınma.[maneviyatta kullanılır] İLE Tırmalanma, örselenme. )
- TAHAŞŞU'[Ar. < HUŞÛ] ile TAHAŞŞUB[Ar.]
( Alçakgönüllülük. İLE Odunlaşma. )
- TAHASSÜR[Ar.] ile TAHASSÜR[Ar. < HASRET | çoğ. TAHASSÜRÂT] ile TAHASSUL[Ar. < HUSÛL]
( Kanın pıhtılaşması.[TAHASSÜR-İ DEM] İLE Hasret çekme. | Çok istenilen ve ele geçirilemeyen şeye üzülme. İLE Sonuç olarak çıkma, hâsıl olma. | Ürüme, üretme. )
- TAHATTÜM[Ar. < HATM] ile TAHAŞŞUB[Ar. < HATEM]
( Gerekme, gerekli olma. İLE Yüzük takınma, hatem. | Âriflerin gönüllerine Allah'ın koyduğu işaret. )
- TAHAVVÜL[Ar. < HÂL] ile/ve/<> TAGAYYÜR[Ar. < GAYR]
( [değişim] Biçimde/sıfatta. İLE/VE/<> Öz'de/zât'ta. )
- TAHAVVÜL ile/ve TAHVÎL[< HAVL]
( Değişim. | Niteliksel hareket. İLE/VE Değiştirme, değiştirilme, çevirme, döndürme. | Borç senedi, aksiyon. )
(1996'dan beri)