Bugün[10 Aralık 2025]
itibarı ile 46.491 başlık/FaRk ile birlikte,
46.491 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(141/187)


- RUBAİ[Ar.]/DÖRDÜL ile/<> TUYUĞ

( Divan Edebiyatı'nda, dört dizeden oluşan koşuk. İLE/<> Halk edebiyatındaki mani türüne benzeyen bir nazım birimi. [sadece Türk edebiyatında görülür] )


- RUBAİ MÜCERRED ile/ve RUBAİ MEZİD

( 1 BAB ile/ve 1 BAB [2, 15, 50, 70] )

( FETHÜ ZAMMİN, FETHİ KESRİN, FETHÂTEN, KESRU FETHİN, ZAMMU ZAMMİN, KESRATEN )

( EZBERLEYİNİZ!!! )


- RÛ-BE-RÛ ile ...

( YÜZYÜZE )


- RUBLE[Rusça] ile RUBLE

( Beyaz Rusya ve Rusya Federasyonu'nda kullanılan para birimi. İLE Bisiklette, arka tekerleğin üzerinde bulunan küçük vites çark(lar)ı. )


- RUBÛBİYET ile ...

( Terbiye eden, düzenleyen, geliştiren. )


- RUB-UL MÜCEYYEB ile RUB-UL MUKANTAR ile USTURLAB

( Sinüs'ün dörtte biri. İLE ... İLE ... )

( ... İLE ... İLE İlk kez M.Ö. II. yy.'da Hipark tarafından bulunumuş ve Batlamyus tarafından kullanılmıştır. Bu alet ile yıldızların Arz'dan uzaklıkları ölçülürdü. Üstüne gökyüzü haritası çizilmiş hilâlî daire biçiminde bir tahtadan ibarettir. Akrep ya da ankebût denilen bir ibresi vardır. Bu ibre, ucuna fındık büyüklüğünde taş bağlanmış bir ipten ibarettir. Yıldızların seyri bu ip ile gösterilir, ölçümler bunun üzerinden ortaya çıkar. Kenarlarda da açılar, milyem ve grat hesapları yazılıdır. Halen astronomlar ve denizciler, geliştirilmiş usturlap kullanır. )

( ... vs. ... vs. ASTROLABE )


- RUBY İLE HENE İLE CO2 İLE FİBER ile/||/<> LAZER TÜRLERİ

( Farklı ortam ve mekanizmalara sahip lazerler. )

( Formül: P = hνN/t )


- RÜÇHAN HAKKI ile YASAL ÖNCELİK HAKKI


- RUCÛ'[Ar.] ile FEY'[Ar.]


- RUCÛ'[Ar.] ile İNÂBE[Ar.]


- RUCÛ'[Ar.] ile İNKILÂB[Ar.]


- RUCÛ'[Ar.] ile İYÂB[Ar.]


- RUFİYAA ile ...

( Maldiv para birimi. )


- RUH:
"BİLİNEMEYEN" ile/ve/değil/||/<>/< GÖRÜNEMEYEN


- RUH ile HATI

( Hayvansal Ruh. )


- RÛH[Ar.] ile MÜHCE[Ar.] ile NEFS[Ar.] ile ZÂT[Ar.]


- RUH/RÜZGÂR ile/yerine/değil NEFS

( RUH/GEIST: Bütünlüğün ilkesi. | Görünmeyenin, etkisi üzerinden bilinmesi. )


- RÛH[Ar.] ile RUH[Ar.]

( Can, nefes. | Canlılık, duygu/his. | En önemli nokta, öz. | İspirto gibi uçucu gaz. | Melek, cin, hayali varolan. | Türk müziğinde en az beş-altı yüzyıllık bir mürekkep makam.[Zamanımıza kalmış bir örneği bulunmamaktadır.] İLE Yanak, yüz/çehre. | Anka kuşu. | Anka kuşuna adına verilen satranç taşlarından biri. | Dizgin. | Taç. | Taraf, yön. | Hasırotu. )


- RUHANİYET ile ...

( Kendine ve başkalarına iyilik yapma. )


- RUHBAN/RAHBAN ile/değil/yerine RUHANÎ

( Egemenlik için uğraşırlar. İLE/DEĞİL/YERİNE Hizmete yöneliklerdir. )


- RUHBANLAR ile/ve/<>/>< RUHBAN OLMAYANLAR

( "Askerler". İLE/VE/<>/>< "Siviller" gibi. )

( Latince konuşurlardı. İLE/VE/<>/>< Fransızca konuşurlardı. )

( CLERICUS cum/et/<>/>< LAICUS )


- RUHBAN/LIK ile/ve/değil/yerine RUHÂNÎ/LİK


- RÛHÎ[Ar.] ile Rûhî[Ar.]

( Ruhla ilgili, ruhca. İLE XVI. yüzyılda yetişen vâdî sahibi büyük Osmanlı şairi Rûhî-i Bağdâdî. )


- RUHSAT ile/ve EHLİYET


- RÛHÜ'L KUDS ile ...

( CEBRAİL )


- RÛH-ULLAH ile ...

( MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN HZ. ÎSA İÇİN KULLANILAN BİR SÖZ )


- RUJ[Fr. < ROUGE] ile DUDAK KREMİ


- RUK'A[Ar. < RAKABE] ile RUKA'/RIKA'[Ar. < RUK'A]

( Üzerine yazı yazılan kâğıt parçası. | Kısa mektup.[ŞUKKA] | Yama. | Dilekçe. İLE Üzerine yazı yazılan kâğıt parçaları. | Kısa mektuplar. | Yamalar. | Dilekçeler. )


- RÜKN ile ...

( BİR ŞEYİN EN SAĞLAM TARAFI, TEMEL DİREĞİ | KOLON, DİREK | NÜFUZLU, ÖNEMLİ, KUVVETLİ KİŞİ | İSLÂM HUKUKUNDA SÖZLEŞMENİN KURULMUŞ SAYILMASI İÇİN BULUNMASI GEREKLİ ŞARTLAR )


- RÜKÛ[Ar.] ile/ve/||/<>/> RÜCÛ[Ar.]


- RÜKÛN:
ASLÎ ile/ve/||/<> ZAİT


- RÜKÛN[Ar. < REMS] ile RÜKN[Ar. çoğ. ERKÂN] ile RÜKÛNET[Ar.]

( Can ve gönülden eğilim/meyil. İLE Bir şeyin en sağlam tarafı, temel direği. | Kolon, direk. | Güçlü, nüfuzlu, önemli kişi. | İslâm tüzesinde/hukukunda sözleşmenin kurulmuş sayılması için bulunması gerekli şartlar. İLE Ağırbaşlılık, gururluluk. )


- RÜKÛN ile/ve/||/<> ŞART ile/ve/||/<> HÜKÜM ile/ve/||/<> SENET

( SUPPORT avec/et/||/<> CONDITION avec/et/||/<> CONSEQUENCE LEGALE avec/et/||/<> PREUVES A L'APPUI )


- RÜKÛN[Ar.] ile SÜKÛN[Ar.]


- RÜKÜŞ[Ar. < RUKŞE] ile ŞILLIK[Erm.] ile ŞIRFINTI ile ŞUH[Fars.] ile ÂŞÜFTE/ÂŞİFTE[< Fars.]/KOKOT[Fr. < COCOTTE] ile ÇİRKEF[Fars. < ÇİRK-ÂB: Pis/bulanık su.] ile FETTÂN[Ar. < FİTNE] ile KALTAK[Yun.] ile ÖKSE[Yun.] ile SÜRTÜK

( Gülünç bir biçimde giyinip süslenen kadın. İLE Aşırı ve bayağı biçimde süslenip boyanmış kadın. İLE Seviyesi düşük, bayağı kadın. İLE Hareketlerinde serbest. | Neşeli, şen ve oynak. | Açık saçık, utanması olmayan. İLE Çıldırırcasına seven, bu yüzden perîşan bir halde, azgın ve baştan çıkmış deli gibi olan, iffetsiz kadın. İLE İğrenç ve bulaşkan. İLE Fitne ve fesâda teşvik eden, fenâlık yapan, ayartan. | Oynak kadın. | Câzibeli, gönül alıcı. İLE İffetsiz, namussuz kadın. İLE Erkekleri kendine bağlamasını bilen çok alımlı kadın. İLE Vaktini çok gezerek geçiren, evinde oturmayan kadın. | Aynı anda birden fazla kişiyle gönül eğlendiren kadın. | Hayat kadını, fahişe. )


- RUKYE ile ...

( HASTALIK İÇİN KUR'AN OKUMAK, DUA ETMEK )


- RULO TOP ile DEKATÜR TOP


- RULO[Fr.] ile TOMAR[Yun.]

( Dürülerek boru biçimi verilmiş kâğıt tomar. İLE Dürülerek boru biçimi verilmiş kâğıt. | Çok. | Topun içini silmekte kullanılan, ucu fırçalı çubuk. )


- RUM ile/ve/=/||/<> BALAMA

( Orta oyununda Rum tipi. | Karagöz, matiz ve külhanbeyi tipleri tarafından yabancı ülkelerin tiplerine seslenirken kullanılan söz. )


- RUMBA ile/ve/<> GUANGUANCO

( ... İLE/VE/<> Rumba'nın bir türü. )


- RUMCA ile/değil OĞUZCA


- RUMELİ HİSARI(BOĞAZKESEN HİSARI) ile/ve RUMELİ HİSARI

( Kale. İLE/VE Semt. [Adını bu kaleden almıştır] )

( 1452'de, Fatih Sultan Mehmet emriyle, Mimar Musluhiddin yapıtıdır. [9.000 işçiyle 4 ay içinde tamamlanmıştır] İLE/VE ... )

( 1745 yangınında Sultan I. Mahmud tarafından onartılmıştır. İLE/VE ... )

( 1958'den beri müze ve son yıllarda yazın konser alanı olarak kullanılmaktadır. [Lütfen gezelim, görelim!] İLE/VE ... )

( 125 x 250 m.lik bir alanı kaplar. Duvarları 3 büyük kulesi, 13 burcu bulunur. İLE/VE ... )


- RUMELİ HİSARI ile/ve RUMELİ KAVAĞI ile/ve RUMELİ FENERİ

( Baltalimanı - Bebek arasındadır. İLE/VE Boğaziçi'nin kuzeyindedir. Kara yoluyla Sarıyer'den sonra gidilen yolun sonundadır. )

( )


- RÛMÎ ile/ve/||/<> HATAYÎ

( Kuş kanadı. İLE/VE/||/<> Çiçekli. )


- GEÇMİŞ ODAKLILIK[RUMİNASYON]:
TAKINTILI ile BUNALIMLI/ÇÖKÜNTÜLÜ

( RUMINATION: OBSSESIVE vs. DEPRESSIVE )


- RUMİNE ile/||/<> VERSAILLES

( Lozan Antlaşması'nın yapıldığı saray. İLE/||/<> I. Dünya Savaşı sonunda İtilâf Devletlerinin 28 Haziran 1919'da Almanya ile imzaladığı antlaşmanın yapıldığı yer. )


- RÛMÛS[Ar. < REMS] ile RUMÛZ[Ar. < REMZ]

( Mezarlar, sinler, kabirler. İLE İşaretler, remizler, anlamı gizli olan sözler. )


- RUMUZ ile MECAZ


- RUPA[Sansk.] ile ...

( Renk. Biçim, kalıp, varoluşun algıladığımız görünümü. )


- RUS ile/değil ÇUVAŞ

( ... İLE/DEĞİL Rusya'da, Volga ırmağı kıyısında yaşayan, Türk halklarından olan kişi. | Çuvaşlara özgü olan. )


- RÜŞD ile ...

( AŞKTA KEMALİNE ERMEK | DOĞRU YOLU BULUP GİTME, DOĞRU YOLDA GİTME | DOĞRU DÜŞÜNME, AKIL SAHİBİ OLMA | BÂLİĞ OLMA, BÜLÛĞA ERME, ERGİNLİK | HAYRA İSABET | TEVAZÛ )


- RÜŞD[Ar.] ile REŞED[Ar.]


- RÛŞEN[Fars.] ile ...

( Aydın, parlak. | Belirli, meydanda. )


- RÛŞEN-DİL ile ...

( GÖNLÜ AYDIN )


- RUSSELL AÇMAZI ile/ve/||/<> CANTOR AÇMAZI ile/ve/||/<> RICHARD AÇMAZI ile/ve/||/<> YALANCI AÇMAZI ile/ve/||/<> CURRY AÇMAZI ile/ve/||/<> YABLO AÇMAZI ile/ve/||/<> BERRY AÇMAZI ile/ve/||/<> HETEROLOJİK AÇMAZ


- RUSSELL PARADOKSU ile/||/<> NAİF KÜME KURAMSİ

( Russell paradoksu kendini içermeyen kümelerin kümesi paradoksu İLE naif küme kuramı sınırsız küme oluşturma ilkesidir. Russell paradoksu kendini içeriyor mu sorusu İLE naif küme kuramınin tutarsız olduğunu gösterdi. Bu paradoks modern aksiyomatik küme kuramıni doğurdu. )

( Bertrand Russell tarafından 1901 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1872-1970) (Ülke: İngiltere) (Alan: Matematik, Mantık, Felsefe) (Önemli katkıları: Russell paradoksu, Principia Mathematica, küme teorisi paradoksları, analitik felsefe, tip teorisi) )


- RÜŞTİYE/RÜŞDİYE[Ar.] ile/ve MEKTEB-İ İ'DÂDÎ[Ar.]

( Ortaokul. İLE/VE Ortaokul sonrası yüksek okullara hazırlayıcı okul. (Lise[Fr. < LYCÉE, COLLÈGE]) ( [Alm.] ... mit/und GYMNASIUM )


- RÜSÛH ile ...

( HAKİKATİN TÜM İNCELİKLERİNİ BİLME | BİR İLMİN DERİNLİĞİNE, İNCELİĞİNE VARMA | SAĞLAM OLMA | MAHÂRET, MELEKE )


- RUSÛH[Ar.] ile SEBÂT[Ar.] ile RUSUVV[Ar.]


- RÜSÛM ile ...

( Vergiler. | Gelenek, töre. | Usûl, merâsim. )


- RUSYA HAVAALANLARINDA:
SHEREMETYOVA I / DOMODEDOVA ile/ve SHEREMETYOVA II / VNUKOVA

( İç hatlarda. İLE/VE Dış hatlarda. )


- RUSYA ile/ve/||/<> ALASKA

( )


- RUSYA'NIN EN BÜYÜK BOTANİK BAHÇESİ ile ...

( TROPİK PARK )


- RÜÛS[< RE'S] ile ...

( İlmiye, âlimler/ulemâ derecelerinden biri.[Medrese öğrenimini tamamlayıp mülâzim olanlar, yedi yıllık mülâzemet süresini de tamamladıktan sonra Şeyhülislâm'ın bulunduğu yeterlik/rüûs sınavına girerken, kazananlar müderris tayin olunurdu.] )


- RÜÛS[Ar. < RE'S] ile RÜZZ[Ar.]

( Başlar. | Sadrazam'ın verebileceği küçük rütbeler için verilen resmî yazı. | İlmiye, âlimler/ulemâ derecelerinden biri.[Medrese öğrenimini tamamlayıp mülâzim olanlar, yedi yıllık mülâzemet süresini de tamamladıktan sonra Şeyhülislâm'ın bulunduğu yeterlik/rüûs sınavına girerken, kazananlar müderris tayin olunurdu.] İLE Pirinç.[ERZ] )


- RÛ/Y[Fars.] ile RÛY[Fars.] ile -RÛ[Fars.]

( Yüz, çehre. İLE Tunç. İLE "biten, olan" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[HOD-RÛ: Kendiliğinden.] )


- RÜYA GİBİ ile/ve/||/<> JİLET GİBİ

( Kadının güzelliği için söylenilen/hayal edilen. İLE/VE/||/<> Erkeğin yakışıklılığı için söylenilen/hayal edilen. )


- RÜ'YÂ ile ...

( DÜŞ | [RÜ'YET ANLAMINA DA KULLANILIR] )


- RÜYÂ ile HAYAL

( Rüya görmekte olduğunuzu gerçekten anlamadınız. Tutsaklığın özü de budur - gerçek ile gerçek olmayanı birbirine karıştırmak. )

( Rüya gördüğünüzü anladığınız anda, uyanacaksınız. Fakat anlamazsınız çünkü rüyanın devam etmesini istersiniz. )

( Sorununuz rüya değil, rüyanın bir kısmından hoşlanıp bir kısmından hoşlanmamaktır. )

( Bir gün gelecek, rüyanın sona ermesini tüm aklınız ve gönlünüzle özleyeceksiniz ve bunun bedeli her ne olursa ödemeye istekli olacaksınız. )


- RÜYA ile/ve/||/<> HÜLYA


- RÜYÂ ile KARABASAN

( DREAM vs. NIGHTMARE )

( HÂB ile KÂBÛS )


- RÜYÂ ile/ve/değil MÂNÂ


- RÜYA ile/ve/<> MİT

( Bireysel. İLE/VE/<> Toplumsal. )

( Bireysel mitlerdir. İLE/VE/<> Ortak rüyalardır. )


- RÜYÂ ile/<> RİYÂ

( Olmadığı gibi görmek. İLE/<> Olmadığı/n gibi görünmek. )


- RÜYÂ ile/ve/değil SADIK RÜYÂ


- RÜYA ile UYKU

( Ahiretten bir örnektir. İLE Ölümden bir örnektir. )

( Uykuda eyleme vurma - Ahmet Çorak )

( DREAM vs. SLEEP )


- RÜYALANMA/İHTİLÂM[Ar. < AHLÂM < HULM] ile/ve BOŞALMAK/İNFİTÂH[< FETH]

( Rüyalar. | Açık saçık rüyalar. Rüyada boşalma. İLE/VE Açılma. | Tıkanmış bir şeyin açılması. | Safra, belsuyu[meni] gibi sıvıların boşalması, akması. )

( İHTİLÂM[Ar. < AHLÂM < HULM] ile/ve İNFİTÂH[< FETH] )


- RÜYALARI:
BİLENE SORMAK ile/değil/yerine YAZMAK


- RÜ'YET ile ...

( GÖRME, BAKMA, GÖRÜLME, GÖRÜŞ | İDARE ETME, ÇEVİRME, YÖNETME | ARAŞTIRMA )


- RÜZGAR TÜRBİNİ ile/||/<> SU TÜRBİNİ

( Rüzgar hava akışı Betz limiti, su yüksek yoğunluk verimli. )

( Formül: P ∝ v³ İLE baraj )


- YEL/RÜZGÂR ile/ve/<> ATEŞ


- YEL/RÜZGÂR YÖNLERİNDE:
YILDIZ ile KIBLE ile GÜNDOĞUSU ile GÜNBATISI

( Kuzey. İLE Güney. İLE Doğu. İLE Batı. )


- YEL/RÜZGÂR ile ANABATİK

( ... İLE Vadi rüzgârı. )


- RÜZGÂR ile ÂSIF

( ... İLE Sert/şiddetli rüzgâr. )


- YEL/RÜZGÂR ile BELÎL[Ar.]

( ... İLE Yağmurlu, serin rüzgâr. | Islanmış şey. )


- YEL/RÜZGÂR ile BORA[İt. < BOREA < Yun.]/BURAN

( ... İLE Genellikle ardından yağmur getiren sert ve geçici rüzgâr. | Birdenbire çıkan fırtına. Pek şiddetli rüzgâr. )


- YEL/RÜZGÂR ile FIRTINA

( WIND vs. STORM )


- RÜZGÂR ile FÖN


- YEL/RÜZGÂR ile HAMSİN[Ar. (Elli-50)]

( ... İLE Sıcak ve kuru rüzgâr. | Erbain'den sonra gelen, 31 Ocak'ta başlayan elli günlük kış dönemi. )


- YEL/RÜZGÂR ile HUSÛM

( ... İLE Sürekli esen rüzgâr, fırtına. )


- YEL/RÜZGÂR ile İMBAT

( ... İLE Yazın, gündüz denizden karaya doğru esen mevsim rüzgârı, deniz yeli. )


- YEL/RÜZGÂR ile ISKARSO

( ... İLE Yelkenleri dolduran rüzgâr. | Büyük Sahra'ya özgü bir rüzgâr. )


- YEL/RÜZGÂR ile KATABATİK

( ... İLE Antarktika'nın Dry Valleys bölgesindeki koşullar katabatik[< Yun.: Alçalan.] rüzgârlardan kaynaklanmaktadır. Bu rüzgârlar, soğuk ve yoğun havanın yerçekimi kuvveti tarafından aşağı doğru çekilmesiyle meydana gelir. Bu rüzgârler saatte 320 km. hıza ulaşarak tüm nemi[su, buz ve kar] buharlaştırır. )


- YEL/RÜZGÂR ile LEVANT

( ... İLE Fransa ve İspanya kıyılarında esen sert bir rüzgâr. )


- YEL/RÜZGÂR ile MİSTRAL

( ... İLE Bir tür rüzgâr. )


- YEL/RÜZGÂR ile PAMPERO

( ... İLE Patagonya'da, şiddetli, soğuk ve hiç dinmeyen rüzgâr. )


- YEL ile/ve/<> PİNEL[İt.]

( ... İLE/VE/<> Rüzgârın estiği yönü göstermek için direk şapkalarının üstüne konulan yelkovan biçimindeki araç. )


- YEL/RÜZGÂR ile PUPA[İt. < POPPA]

( ... İLE Gemiye arkadan esen rüzgâr. | Geminin arkası, kıç. )


- YEL/RÜZGÂR[Ar.] ile SAM/BÂRİH[Ar. çoğ. BEVÂRİH]

( ... İLE Çölden esen yel, samyeli. | Sıcak ve şiddetli yel. )


- RÜZGÂR ile ŞİNUK


- YEL/RÜZGÂR ile TALAZ

( ... İLE Dalga, kasırga. )


- YEL/RÜZGÂR ile TİPİ/BORA/BURAN

( ... İLE/VE Şiddetli kar yağışı, kar fırtınası. )

( WIND vs. BLIZZARD )


- RÜZGÂR ile/değil/yerine/>< YAĞMUR

( "Kapitalisttir". [Zayıf olanı yıkar.] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< "Komünisttir". [Herkese eşit yağar.] )


- RÜZGÂRIN, KAPI ARALIKLARINDA/N:
"ESMESİ" ile "ÜFÜRMESİ"


- S İLE P İLE D İLE F İLE G İLE H İLE İ ile/||/<> ORBİTAL TÜRLERİ

( Atomik orbitallerin açısal momentum kuantum sayısına göre sınıflandırılması. )

( Formül: 2(2l+1) elektron kapasitesi )


- S ile/ve/||/<> P ile/ve/||/<> D

( I. orbit. İLE/VE/||/<> II. orbit. İLE/VE/||/<> III. orbit. )


- S ile S

( Türk abecesinin yirmi ikinci harfi.[Dişeti ünsüzlerinin, ötümsüzüdür.] İLE Kükürt'ün simgesi. )


- S ile/ve/||/<>/>< SS

( Seve seve. İLE/VE/||/<>/>< "S.ke s.ke."/"S.kile s.kile." )


- S ile Z


- SA NODE ile/||/<> AV NODE

( SA pace maker oto ritim, AV geciktirici. )

( Formül: Initiate İLE delay )


- SÂ' ile ...

( Bin dirhemlik bir hubûbat ölçeği. )


- SÂ' ile SÂ' ile SAA/SİA[Ar. < VÜS'AT] ile -SÂ[Fars.] ile -SÂ/Y[Fars.]

( S harfinin Arapça adı. İLE Bin dirhemlik bir hubûbat ölçeği. İLE Genişlik, bolluk. | Güç, takat. İLE Benzetme edatı olan "âsâ"nın hafifletilmişi.[ANBER-SÂ: Anber gibi. | GAYR-SÂ: Gayır gibi.] İLE "süren/sürücü" anlamlarıyla birleşik sözcükler yapar.[CEBHE-SÂ: Yüz süren. | CEBÎN-SÂ/Y: Alın süren.] )


- SAADET ile/ve/||/<>/< BEREKET


- SAADET ile/ve/> SİYÂDET

( HAPPINESS vs./and/> LORDSHIP/SOVEREIGNTY )


- SAÂDET[Ar.] ile SÜREKLİ MUTLULUK

( SÜREKLİ MUTLULUK )


- SAADET-İ UZMÂ ile MERTEBE-İ ULYÂ

( Meşai gelenekte. İLE İrfânî gelenekte. )


- ŞAAŞA/LI ile ŞAH ŞAHA/LI


- SÂAT[Ar. çoğ. SÂÂT] ile SÂÂT[Ar. < SÂAT]

( Saat. | Zaman, vakit. | Belirli/muayyen vakit. | Kıyâmet. İLE Saatler. )


- SÂAT ile ...

( SAAT | VAKİT, ZAMAN | BELİRLİ ZAMAN | KIYÂMET )


- SAAT ile/||/<> MEKANİK

( Altı silindirli mekanik saat )

( Takiyüddin tarafından 1559 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1526-1585) (Ülke: Osmanlı/Şam) (Alan: matematik) (Önemli katkıları: İstanbul Rasathanesi, astronomi aletleri, optik) )


- SAAT ile PİRYOL[Marka adından]

( ... İLE Üzerinde kümbet biçiminde bir kapağı bulunan, oldukça büyük bir tür cep saati. )


- SAAT ile/ve SIHHAT(SAĞLIK)

( "SAATLER OLSUN!" değil "SIHHATLER OLSUN!" )


- SAAT'TE:
GEÇİYOR, GEÇTİ ile VAR, KALDI

( Saat başından, 30 olana kadarki geçen tüm zaman, 5/10/15(ya da çeyrek)/20/25 "geçiyor, geçti" olarak tanımlanır. İLE 30'dan sonraki, saat sonuna/öteki saat başına kadarki zaman, 25/20/15(ya da çeyrek)/10/5 "var, kaldı" olarak tanımlanır. 30'dan sonrakiler için kesinlikle 35/40/45/50/55 geçiyor gibi bir tanım kullanılmaz, olmaz ! Ayıptır, küçük düşürür. Dikkatsiz, amatör, bilgisiz ve bilinçsiz imajı oluşturur etrafta. )


- SAAT'TE:
GEÇİYOR, GEÇTİ ile VAR, KALDI

( Saat başından, 30 olana kadarki geçen tüm zaman, 5/10/15(ya da çeyrek)/20/25 "geçiyor, geçti" olarak tanımlanır. İLE 30'dan sonraki, saat sonuna/öteki saat başına kadarki zaman, 25/20/15(ya da çeyrek)/10/5 "var, kaldı" olarak tanımlanır. 30'dan sonrakiler için kesinlikle 35/40/45/50/55 geçiyor gibi bir tanım kullanılmaz, olmaz! Ayıptır, küçük düşürür. Dikkatsiz, amatör, bilgisiz ve bilinçsiz imajı oluşturur etrafta. )


- ŞA'B[çoğ. ŞUÛB] ile ŞÂB/ŞÂBB[Ar. < ŞEBÂB | çoğ. ŞÜBBÂN] ile ŞÂB[Fars.]

( Cemaat, taife, kabile. | Kızıldeniz'den çıkarılan dallı budaklı taşlar. | Bölünmüş, parçalanmış şey. | Kafatasındaki çatlaklık. İLE Genç, delikanlı; yiğit. İLE Şap. )


- SABÂ[Ar.] ile ...

( GÜN DOĞUSUNDAN ESEN HAFİF VE LÂTİF RÜZGÂR | TÜRK MÜZİĞİNİN EN ESKİ MAKAMLARINDAN. KENDİ CAZİBESİYLE ÇEKEN, GÖNLÜ ALIP GÖTÜREN (MAKAM) )


- SABA[Ar.] ile SABA

( Türk müziğinde, bir bileşik makam. İLE Kaba-saba. )


- SABAH(/KALKINCA) HAZIRLA(N)MAK ile/yerine AKŞAMDAN(/ÖNCEDEN) HAZIRLA(N)MAK

( Eğer hazırlanmakta başarısız olursanız, başarısız olmaya hazırsınız demektir. )

( TO GET READY IN THE MORNING vs. TO GET READY IN THE LAST EVENING
TO GET READY IN THE LAST EVENING instead of TO GET READY IN THE MORNING )


- OKUMAK:
SABAH ile/ve/||/<>/> AKŞAM ile/ve/||/<>/> YATARKEN/YATMADAN ÖNCE


- SABAH YEMEĞİ ile SABAH VE ÖĞLE YEMEĞİ(BRANÇ[İng. < BRUNCH])

( ÂB-ÇERÂ ile ... )

( BREAKFAST vs. BReakfastlUNCH )


- SABAH ile/ve/> KUŞLUK


- SABAH ile/ve/<> SEHER

( ... İLE/VE/<> Tan yeri ağarmadan biraz önceki vakit. )


- SABAN ile KARASABAN

( Demir uclu tarım aracı. İLE Toprağı sürmede kullanılan ilkel bir tarım aracı. )


- SABAN ile KOTAN

( ... İLE Büyük saban. )


- SABAN/PULLUK[Rusça PLOUG] ile SAPAN

( Toprağı sürmek için kullanılan tarım aracı. İLE ... )

( NEVCER ile ... )

( GIBÂZ ile ... )

( PLOUGH ile ... )

( ARATRUM ile ... )

( ARATRO con ... )

( AROTRON ile ... )

( PELEUGH ile ... )


- SABATİER İLE LANGMUİR-HİNSHELWOOD İLE ELEY-RİDEAL ile/||/<> KATALİZ MEKANİZMALARI

( Heterojen kataliz reaksiyon yolları. )

( Formül: r = kθAθB (L-H) )


- SABBÂR[Ar. < SABR] ile SABBÂR[Ar.]

( Atlas çiçeği, kaktüs. | Mısır/Frenk inciri. İLE Çok sabırlı, sabrı çok olan. )


- SABDA ile ...

( Ses. )


- SABG[Ar.] ile SÂBİG/A[Ar.] ile SÂBIK[Ar. < SEBK]

( Boyama/boyanma. | Bazı bitki köklerine ispirto, eter gibi şeyler karıştırılarak yapılan ilâç. İLE Tam, uzun, ayrıntılı/tafsilâtlı. İLE Geçici, geçen, geçmiş. | Şimdikinden bir önce memurlukta bulunmuş olan. | İleride bulunan, zamanca/rütbece önde bulunan. )


- SÂBİ' ile SABÎ

( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. )


- SÂBİ'[Ar.] ile SÂBİ'/SÂBİA[Ar.] ile SABÎ[Ar. çoğ. ASBİYE, SIBYÂN, SIBVÂN, SABYE, SIBYE, SUBYE] ile SABÎH[Ar.]

( Yıldızlara tapanlardan sebea'lı. İLE Yedinci. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. İLE ... )


- SABÎH[Ar. < SUBH] ile SÂBİH[Ar. < SİBÂHAT]

( Güzel, şirin, lâtif. İLE Yüzen, yüzücü. )


- SÂBÎHA[Ar. < SİBÂHAT] ile SÂBİHÂT[Ar. < SÂBÎHA]

( Gemi. İLE Gemiler. | Yıldızlar. | İmanlıların ruhları. )


- SÂBIK[Ar.] ile EVVEL[Ar.]


- SÂBIK[Ar.] ile SÂDIK[Ar.]

( Önceki. İLE Sadakatli. | Doğru, gerçek. )


- SÂBIKAN[Ar.] ile SÂBIKÎN[Ar. < SÂBIK]

( Daha önce, bundan önce. İLE Geçmişler, önce gelmiş olanlar. )


- SABIR DİLEMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÂFİYET DİLEMEK


- SABIR ETMEK ile/ve ZABT ETMEK


- SABIR ile ...'A KATLANMAK


- SABIR ile/ve/<>/değil/yerine ÂFİYET


- SABIR ile/ve ANLAYIŞ

( PATIENCE vs./and UNDERSTANDING )


- SABIR ile/ve AZMAMAK


- SABIR ile/ve/değil/yerine BELÂ GELMEDEN ÖNCEKİ SABIR


- SABIR ile/ve/değil/<>/ne yazık ki ÇIKAR


- DAYANÇ/SABIR ile İSYAN ETMEMEK


- SABIR ile/ve KANAAT ile/ve MÜRÜVVET

( Tamamıyla nefs mertebesinden geçmeyen, mürüvvet sahibi olamaz. )


- SABIR ile KAYITSIZLIK/İLGİSİZLİK


- SABIR ile/ve KENDİNİ TUTMAK


- SABIR ile/ve/||/<> NAMAZ

( NAMAZ: Varoluş sıkıntısından kurtulmayı da sağlar. )


- SABIR ile SABR-I ANİLLAH


- SABIR ile/ve SEBÂT

( Allah'ın adlarının sonuncusudur. )

( PATIENCE vs./and PERSEVERANCE )


- SABIR ile/ve/<>/> SELÂMET

( SABIR GEREK EVVELÂ
SONRA TAHAMMÜL
SONRA TENEZZÜL
SONRA İLİM, İRFAN GEREK
SONRA AŞK, ŞEVK GEREK
SONRA YOKLUK
EN SONUNDA KİŞİLİK! [OLUŞUR] )

( Sabır, öyle bir iptir ki; sen kopacak/bitecek sanırsın, o, gittikçe güçlenir/çoğalır. )


- SABIR ile/ve SIĞINMA


- SABIR ile/ve TÂKAT


- SABIR ile/ve TEVEKKÜL


- SABIRLI KİŞİLER:
GEMİLERİ YAKAN ile/ve/değil/||/<>/> LİMANLARI YAKAN


- SABİTFİKİR ile/ve/> TAKINTI ile/ve/> TAASSUB/NEVROZ

( Bir "düşüncenin", yerinden oynatılamazlığı. İLE/VE/> Sabitfikre, duygunun da katılması (ile). İLE/VE/> Sinirlilik/asabileşme ve çeşitli türlerde tepkisellikler. )


- HATA:
SABİT ile/||/<> DÜZENLİ ile/||/<> RASTLANTISAL


- SABİT MİTLER:
KOZMOGONİK ile/ve/<> ÖLÜM | ile/ve/<> EROS


- SÂBİT[Ar. < SEBÂT, SÜBÛT] ile Sâbit[Ar.]

( Hareketsiz, kımıldamayan, yerinde duran. | İspat edilmiş, anlaşılmış. İLE Ünlü Türk şairlerindendir.[ö. 1716, h. 1124] )


- SABİT YÖRÜNGE(GEO) ile/ve/||/<> DÜŞÜK DÜNYA YÖRÜNGESİ(LEO) ile/ve/||/<> ORTA DÜNYA YÖRÜNGESİ(MEO) ile/ve/||/<> KUTUPSAL YÖRÜNGE VE GÜNEŞ EŞZAMANLI YÖRÜNGE(SSO) ile/ve/||/<> AKTARIM YÖRÜNGELERİ VE SABİT KONUMSAL AKTARIM YÖRÜNGESİ(GTO) ile/ve/||/<> LAGRANGE NOKTALARI(L)


- SABİT ile/ve/<>/değil/yerine BELİRLİ


- SABİT ile/ve/||/<> ÇAKILI


- SABİT ile/ve DEĞİŞMEYEN

( FIXED vs./and INVARIABLE )


- SABİT ile/ve/||/<> DONMA


- SABİT ile/ve/değil HAREKET NOKTASI

( [not] FIXED vs./and/but MOTION POINT )


- SABİT ile İLİŞKİ

( FIXED vs. RELATION )


- SABİT ile/ve/||/<>/> KOZMİK SABİT[1917 < ARKÜTAS (M.Ö. 320)]


- SABİT ile ÖZSEL


- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<> SÂDIK

( [not] CONSTANT/FIXED vs./and/but/||/<> TRUE/TRUTHFUL
TRUE/TRUTHFUL instead of CONSTANT/FIXED )


- SABİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SADIK


- SABİT ile SÜREKLİ


- SABİT ile/ve TEK

( FIXED vs./and UNIQUE )


- SABİT ile ZÂBİT

( Sabitleyen kişi/şey. İLE Tutan, saklayan, zabteden kişi/şey. | Rütbesi, teğmenden, binbaşıya kadar olan asker, subay. | Yönetme gücü olan, dediğini yaptıran. )


- SABİTLEME ile İNDİRGEME

( TO FIX vs. TO REDUCE )


- SABİTLEME ile/ve/<> İSTİKRAR


- SABİTLEMEK ile/ve/<> BELİRLEMEK


- SABİTLEMEK ile OTURTMAK


- SABİTLER:
YER ÇEKİMİ ile/ve/||/<> IŞIK ile/ve/||/<> PLANCK


- SABİT/LER ile/ve/<> DEĞİŞKEN/LER

( FIXES vs./and/<> VARIABLES )


- SABİT/LİK ile/ve DÖNÜŞTÜRÜLEMEZ/LİK

( FIXED vs./and UNTRANSFORABILITY/NESS )


- SABİT/LİK ile/ve/||/<>/> SAĞLAM/LIK / BERK/LİK


- ŞABLON ile/ve/||/<> HARİTA


- SABO[Fr.] ile ...

( Genellikle birçok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı. | Bir tür sandal. )


- [ne yazık ki]
!SABOTAJ[Fr.] ile !KOMPLO[Fr. COMPLOT] ile !KUMPAS/KOMPAS[Fr. COMPAS] ile !MANİPLE[Fr.]

( Baltalama. [Fransa'daki işçilerin, haklarını almak/savunmak üzere tepki olarak ayaklarındaki saboları[tahta ayakkabı], makinelerin içine atmasıyla] İLE Birine, bir kuruluşa karşı, toplu olarak alınan, gizli karar. | Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir tasar. İLE Dizicilerin, harfleri, satır durumuna getirirken, içine yerleştirdikleri ayarlanabilir demir yuva. | Gizli bir iş, düzen hazırlamak. İLE Telgraf imlerini göndermek için bir devredeki akımı kesmekte ya da yeniden vermekte kullanılan aygıt. | Roma ordusunda, 60 ya da 120 erden ibaret bölük. | Bazı papazların ayinlerde sol kolun bileğine yakın taktığı süslü şerit. )

( !SABOTAGE vs. !CONSPIRACY vs. !PLOT vs. !MANIPLE )


- SABR[Ar.] ile İHTİMÂL[Ar.]


- SABRETMEK ile/değil/yerine UZAKLAŞMAK


- SABRI OLMAYAN ile/ve/değil/yerine/&gt;/<>/>< RÂZI OLAN

( İntizar eden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>/<>/>< Zevk eden. )


- SABRI SINAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<> SABRI ZORLAMAK


- SABUN[Ar. < ŞÂBÛN] ile ARAP SABUNU

( Kirli ve yağlı şeyleri temizlemekte kullanılan, türlü yağlarla alkaliler birleştirilerek yapılan nesne. | Bu nesnenin kalıp durumunda olan biçimi. İLE Potasla yapılan, yumuşak, esmer bir sabun. )


- SABUN ile BUZ

( SOAP vs. ICE )


- SABUN ile/||/<> DETERJAN

( Sabun doğal yağlardan İLE deterjan sentetik )

( Formül: Yağ + Baz → Sabun İLE Petrol türevleri )


- SABUN ile/ve/||/<> KÖPÜK

( ... İLE/VE/||/<> Sabun, deterjan vb.nin suda erimesinden oluşan beyaz kabarcık. | Çalkanan, kaynatılan, mayalanan, yukarıdan dökülen sıvıların üzerinde oluşan hava kabarcıkları yığını. | Yapay olarak elde edilen, yumuşak ve esnek dolgu gereci. | Gaz ve buharların sıvı katmanları ile kuşatılmasından oluşan yığın. | Hayvanların, bazı kez de kişilerin ağzında görülen salyamsı kabarcıklar. )


- SABUN ile/değil SABUNTAŞI

( ... İLE/DEĞİL Terzilerin, kumaşı işaretlemek için kullandıkları, yeşilimsi ya da beyaz renkli, sertliği 1° olan magnezyum silikat. )


- SABUN ile/ve ŞAMPUAN

( Sabun ile ilgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )

( )

( BERHÛH ile/ve ... )

( SOAP vs./and SHAMPOO )


- SAÇ:
AT KUYRUK ile/ve TOPUZ

( [Daha çok] Günlük yaşamda. İLE/VE [Daha çok] Özel toplantılarda. )

( İkisi de alımlıdır/etkileyicidir. )


- SAÇ EKİMİNDE:
FUT ile/değil/yerine/> FUE


- SAÇ EKİMİNDE:
MİKROMOTOR ile FUE İĞNESİ

( )


- SAÇ:
JÖLELİ ile/ve/değil/yerine ISLAK


- SAÇ RENGİ AÇMADA:
SOMBRE ile/değil/||/<> OMBRE

( En fazla 4 ton açık renk yeğlenebilir. İLE Saçın doğal tonundan 7 ton daha açık renkler yeğlenebilir.[Saçların doğal rengi fark etmeksizin çok farklı tonda uygulanabilmektedir.] )


- SAÇ SAÇA ile BAŞ BAŞA


- SAÇ ile AHCEN

( Kıvırcık saç. )


- SAÇ ile A'SAC

( ... İLE Saçı, alnı üzerine dökülmüş. )


- SAÇ ile BELİK/BÖLÜK

( ... İLE Saç örgüsü. | Saç örgüsünün omuzlardan aşağı uzanan bölümü. )


- SAÇ ile BİR TUTAM SAÇ

( HAIR vs. STRAND )


- SAÇ ile/ve KIL

( Kafa derisinde bulunan deri uzantısı/artığı. İLE/VE Gövdede bulunan deri uzantısı/artığı. )

( MÜCA'AD[< CA'D]: Kıvırcık, kıvrılmış, lülelenmiş saç. )

( GİSÛY-İ MÜFETTEL: Örülmüş saç. )

( ÇEVGÂN-I SÜNBÜL: Sevgilinin saçı. )

( HAIR/TRICHO vs./and A HAIR OF HAIR )


- SAÇ ile/<> LEPİSKA[Leipzig kentinin adından]

( ... İLE/<> Uzun, sarı ve yumuşak saç. )


- SAÇ ile/değil POSTİŞ[İt.]

( ... İLE/DEĞİL Kadınların, genellikle başlarının arkasına taktıkları ek saç. )


- SAÇ ile/değil SAC ile/değil SAÇ

( Baş derisini kaplayan kıllar. İLE Yassı demir çelik ürünü. | Bu nesneden yapılmış dışbükey pişirme aracı. | Sactan yapılmış olan. İLE Kuyrukluyıldız çekirdeğini saran, ışıklı gazyuvarı. )


- SAÇ ile/||/<> SEÇ

( Gelişigüzel ayırmak[dağılmışlar arasından]. İLE/||/<> Beğenip ayırmak[derilmişler arasından]. )


- SAÇ ile/ve/<> TIRNAK

( Saç ve tırnaklar ölümden sonra uzamazlar! [Ölümde gövde su kaybettiğinden dolayı deri sıkılaşır, bu da saç ve tırnağın uzadığı yanılgısına neden olur.] )

( "Saç, sefadan; tırnak, cefadan uzar." )

( Baş derisini kaplayan kıllar. İLE İnsanda ve çoğu omurgalı hayvanda parmak uclarının dış bölümünü örten boynuzsu tabaka. | Kanca gibi araçların kıvrık yeri. | Gemi demirinin ucundaki yassı parça. | Ciltçilikte tek yaprakları büküp cildi birleştirebilmek için bir yanında bırakılan şerit durumundaki kenar. | Heykel dökümünde, kalıp parçalarının birleştirilmesinde kolaylık sağlamak amacı ile yapılan dişlerin her biri. | Kanun çalmakta kullanılan mızrap. | Tenekecilerin delik açmak için kullandığı alet, keski. | Tırnak işareti. )

( ŞA'R ile/ve/<> ZIFR )


- SAÇ ile ZAÇ[Ar.]

( ... İLE Kükürtle demir bileşimlerinden biri. )


- SAÇAK ile SAÇAK

( Bazı giyim eşyalarında ya da döşemeliklerde, kumaş kenarlarına dikilen, süslü iplikten püskül. | Kenarlardaki iplik püskülü. İLE Bir yapının herhangi bir bölümünü, güneş ve yağmurdan koruması için, o bölümden dışa taşkın ve altı boşta olarak yapılan örtü. İLE Bir gaz ortama yerleştirilen ve yüksek bir gizilgüç verilen bir nesnenin yüzeyinde oluşan ışık olayı. )


- SAÇAK ile SAYVAN[Fars.]

( ... İLE Güneşten, yağmurdan korunmak için ya da süs olarak, bir şeyin üzerine çekilen, dam saçağı gibi düz ya da eğilimli örtü. | Evlere bitişik, önü açık, direkler üzerine oturtulmuş, üzeri örtülü yer. | Kulak kepçesi. )


- SAÇAKBULUT/SIRRUS[Lat.] ile/ve KÜMÜLONİMBUS

( En üst/yüksek bulut katmanı. İLE/VE En alt [dokuzuncu] bulut katmanı. )

( Sirrus bulutları, 12.000 m. yükseklikte, ince bir tabakadır. Gökyüzünde tamamen buzdan oluşan tek buluttur. [Yerkürenin ısısını düzenlemeye yardımcı olur.] )


- SACHER-MASOCH ile/ve/||/<>/> RICHARD FREIER von KRAFT-EBING ile/ve/||/<>/> SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/> THEODOR REIK ile/ve/||/<>/> JACQUES LACAN ile/ve/||/<>/> GILLES DELUZE

( [Mazoşizm Üzerine Kitaplar/ı...]
1870'te. İLE/VE/||/<>/> 1886[Eşeyselliğin Psikopatolojisi] İLE/VE/||/<>/> 1905[Eşeysellik Kuramı Üzerine Üç Deneme], 1920[Haz İlkesinin Ötesinde], 1924[Mazoşizmin Ekonomik Sorunu] İLE/VE/||/<>/> 1957[konuşması], 1973[Aşk ve Şehvet Üzerine] İLE/VE/||/<>/> 1964[XI. Seminer] İLE/VE/||/<>/> 1967[Sacher-Masoch'un Sunumu] )


- SAÇILIM ile/değil/yerine/>< AÇILIM


- SAÇILMA ile/||/<> ÇOKLU SAÇILMA

( Elektromanyetik ışınlar ya da yüklü tanecik demetlerinin katı, sıvı ve gaz atom ya da molekülleriyle etkileşerek geliş doğrultusundan sapması. | Bir taneciğin bir başka tanecik ya da tanecik düzeniyle çarpışması sonucu yön ve enerjisinin değiştiği süreç. İLE/||/<> Çok sayıda çarpışmaya uğrayan bir taneciğin toplam momentumunun, tek tek çarpışmalar sırasında kazandığı momentumlann toplamına eşit olduğu saçılma. )

( SCATTERiNG VS. MULTiSCATTERiNG )

( LA DiFFUSiON, LA DiSPERSON AVEC MULTiDiFFUSiON )

( STREUUNG MiT MEHRiGE STREUUNG )

( TENâSüR iLE ... )


- SAÇLARDA:
GÜR ile YOĞUN


- SAÇLARIN BEYAZLAMASI:
YASTAN ile/değil/yerine YAŞTAN


- SAÇLARIN BÜYÜME DÖNGÜSÜ AŞAMALARI:
ANAGEN ile/ve/<>/> CATAGEN ile/ve/<>/> TELOGEN


- SAÇMA(SAPAN) ile KELALÂKA


- SAÇMA ile ABARTI

( ABSURD vs. EXAGGERATION )


- SAÇMA ile ABES

( ABSURD vs. IMPROPER/UNREASONABLE )


- [ne yazık ki]
SAÇMA ile/ve/değil/||/<> BAĞLANTISIZ


- SAÇMA ile "SAKAT"


- SAÇMA ile/ve/değil/yerine YETERSİZ/LİK


- SAÇMAK ile/ve/değil DAĞITMAK

( [not] TO SCATTER vs./and/but TO DISTRIBUTE )


- SAÇMAK ile/ve/değil/||/<>/< SAVURMAK


- SAÇMAK ile/ve/<> SERPMEK/SERPİŞTİRMEK


- SAÇMALAMAK ile/ve DENSİZLİK[< TENG/LİG]


- SAÇMALAMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< SAYGISIZLAŞMAK


- SAÇMA/LIK:
KİŞİNİN ÇIĞLIĞI ile/ve/ne yazık ki/||/<> DÜNYANIN SESSİZLİĞİ/SUSKUNLUĞU


- SAÇMALIK ile AHMAKLIK


- SAÇMA"LIK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAŞILAMAZLIK


- SAÇMALIK" ile/ve/değil/yerine/<> ÇELİŞKİ


- SAÇMALIK ile/ve/değil/||/<>/> KISIR DÖNGÜ


- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR:
BİÇİMSİZ ile/ve/||/<> BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> SALDIRI ile/ve/||/<> KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA ile/ve/||/<> TARTIŞMALI NEDEN ile/ve/||/<> İSTATİSTİKSEL HATA ile/ve/||/<> ŞAŞIRTMA ile/ve/||/<> YETKEYE BAŞVURMA ile/ve/||/<> DUYGULARA BAŞVURMA ile/ve/||/<> KIYASLAMA HATALARI ile/ve/||/<> SINIFLANDIRMA HATALARI

( BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )

BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )

SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )

KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )

TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER
( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )

İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ
( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )

ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )

YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> GENETİK
( ARGUMENT TO AUTHORITY vs./and/||/<> FALLACY OF UNQUALIFIED SOURCE vs./and/||/<> APPEAL TO BELIEF vs./and/||/<> APPEAL TO COMMON PRACTICE vs./and/||/<> BANDWAGON, PEER PRESSURE vs./and/||/<> PRAGMATIC FALLACY vs./and/||/<> APPEAL TO PERSONAL INTERESTS vs./and/||/<> FALLACY OF "IS" TO "OUGHT" vs./and/||/<> STYLE OVER SUBSTANCE vs./and/||/<> GENETIC FALLACY )

DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET
( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )

SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )

KIYASLAMA HATALARI: GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME
( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )

SINIFLANDIRMA HATALARI: BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME
( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION ) )


- SAÇMA(LIK)LAR / SAFSATALAR ile/değil/yerine FaRkLaR

( Sözcükler: "SEN ..." / "SEN DE ..." ile başlatılan/saldırılan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: Tartışmada, öteki kişinin söz ve hareketlerini, kendi görüşünü savunmada kanıt olarak kullanma. | "Bir savın doğruluğunun, savı geliştiren kişinin, kişiliği ile ilgisi olduğu" "savı". | Bir kişinin önerileri yerine, önerinin reddedilmesini sağlamak üzere, kişiye sövülerek yapılan saldırı.
Örnek: - "Senin müdür hakkında söylediklerini duydum. Nankör adam! Sen müdürün o kadar ekmeğini yedin!"
- "...yı şu yaptıysa doğrudur/yanlıştır."
- "...yı savunuyorsa ahlâksızın tekiymiş."
Lat./İng.: ARGUMENTUM AD HOMINEM

* Tanım/açıklama: Tepkisel indirgemecilik.
Örnek:
- ... sorununun bu hâle gelmesinin toplumsal, ekonomik, politik bir sürü nedeni var.
- "Terör örgütünü mü savunuyorsun bana?!..."
İng.: STRAW MAN

Sözcük: "ONA BAKARSAN ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Ortak özellik gösteren iki önermenin birbiriyle aynı olması ya da birbirine çok benzemesi gerektiği" "savı". ZAYIF BENZETME
Örnek: "Osmanlı İmparatorluğu da tıpkı Roma İmparatorluğu gibi parçalanmıştır."
İng.: WEAK ANALOGY

Sözcük: "HERKES ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Çoğunluğun benimsediğinin doğru olduğu" "savı".
Örnek: " 'Herkes' ona oy verdiğine göre yaptıkları da doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD POPULUM

Sözcük: "DEMEK Kİ ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Zaman içinde, önce gerçekleşen bir olgunun, onu izleyen başka bir olgunun nedeni olması gerektiği" "savı".
Örnek: "Güneş tutulmasından sonra deprem oldu. Demek ki depremin nedeni güneş tutulmasıdır."
Lat.: POST HOC ERGO PROPTER HOC

Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "SONUÇTA ..." / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Tersi kanıtlanamayanın doğru olduğu" "savı".
Örnek: "UFO'ların dünyayı ziyaret etmediği yolunda hiçbir kanıt yoktur. Demek ki ediyorlar."
Lat.: ARGUMENTUM AD IGNORANTIAM

Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "ZATEN ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Bağlantı, ilişki ya da ortak özelliklerin, mutlaka neden-sonuç ilişkisi içinde olduğu" "savı".
Örnek: "Genç kızlar, çok çikolata yiyor. Genç kızlarda sivilce çok görülüyor. Demek ki, sivilcenin nedeni çikolatadır."
Lat.: CUM HOC ERGO PROPTER HOC

* Tanım/açıklama: "Geleneksel olanın doğru olduğu" "savı".
Örnek 1: "...'yı öldürmemiz gerekiyor. Çünkü töre böyle."
Örnek 2: "Bunca yıldır böyle yapılıyor. Demek ki doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD TRADITIO / ANTIQUITATEM

* Tanım/açıklama: "Bir tartışmanın taraflarından birinin sessiz kalmasının, sessiz kalan tarafın tartışılan konuda bilgisi olmadığını, haksız olduğunu ya da yanıldığını kabullenmesi anlamına geldiği" "savı".
Örnek: "Sükût, ikrardan gelir! Türk atasözü."
Örnek:
- Sanık, sorguda susma hakkını kullanmıştır!
- "Suçsuzsa neden sussun ki?! Kalkıp açık açık, 'Ben suçsuzum!' derdi suçlu olmasaydı!"
Lat.: ARGUMENTUM EX SILENTIO

Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "BELKİ DE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Sorunun ardında yatan varsayımların doğru olduğu" "savı". YÜKLÜ SORU
Örnek:
- Uyuşturucu kullanmaktan ne zaman vazgeçtin?
- Vazgeçmedim!
- Demek ki hâlâ kullanıyorsun?!...
- Hayır, hiç kullanmadım!
- "Ama vazgeçmediğini itiraf ettin!"
İng.: LOADED QUESTION

Sözcükler: "TEMELDE ..." / "HİÇ" / "HEP" ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: Döngüsel nedensellik. Kendi kendini "kanıtlayan" önerme.
Örnek: "O, tembeldir. Çünkü çalışmayı hiç sevmez."
Örnek: "Yalancı değilim. O nedenle, tüm söylediklerim doğrudur."
Örnek: "Sudan hafif maddeler yüzerler. Çünkü batmazlar."
Lat.: PETITIO PRINCIPII
İng.: BEGGING THE QUESTION

Sözcükler: "NASILSA ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Ünlülerin/güçlülerin/zenginlerin söylediklerinin doğru ya da yoksulların söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek 1: "... bunu söylüyorsa doğrudur."
Örnek 2: "O beş parasızın teki! Söylediklerine kim inanır!?..."
Lat.: ARGUMENTUM AD CRUMENAM

* Tanım/açıklama: "Yoksulların söylediklerinin doğru ya da zenginlerin söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek: "Adamın beş parası yok ki çapkınlık yapabilsin!"
Örnek: "Adamın milyonları var. Güya eşini hiç aldatmamış!"
Lat.: ARGUMENTUM AD LAZARUM

* Tanım/açıklama: "Acınacak durumda olmanın ya da çaresizliğin, söylenilen ya da yapılanların yanlışlığına ağır bastığı" "savı".
Örnek: "Adam ayakta duramayacak denli yaşlı ve hasta. Bence geçmişte yaptıklarından sorumlu tutulmasına artık gerek kalmamalı."
Lat.: ARGUMENTUM AD MISERICORIDIAM

Sözcükler: "İLLE DE" / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Yalnızca iki seçeneğin var olduğu savı." YANLIŞ İKİLEM.
Örnek: "Ya çözümün bir parçasısındır ya da sorunun!"
İng.: BIFURCATION

Sözcükler: "ELİMDE DEĞİL ..." / "NE BİLEYİM ..." sözlerinin eklendiği "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Güç"/"zayıflık" kullanımı.
Örnek: "Ders kitaplarında yazılanlar doğrudur. Eğer yanlış dersem öğretmen beni sınıfta bırakır."
Lat.: ARGUMENTUM AD BACULUM


Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )

( http://www.nku.edu/~garns/165/ppt3_2.html

http://courses.washington.edu/spcmu/334/fallacies.html )

( Safsata Türleri )

( [not] FALLACY vs./but DiFfeReNCeS
DiFfeReNCeS instead of FALLACY )

( KIYÂS-I BÂTIL ile/değil/yerine FURKAN )

( SAFSATA ile/değil FURKAN )


- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR

( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )