Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

KİŞİSEL YÖNETİM ve GELİŞİM'DE






( Bugün [04 May 2025] itibariyle
Kişisel Yönetim ve Gelişim bölümünde,
12328
FaRk )



(BİLİNMESİ/SÜREKLİ ANIMSANMASI, UYGULANMASI)
OLMAZSA OLMAZLAR



- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Gövde İLE/VE/+/||/<>/> Göz )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Beden ilmi. İLE/VE/+/||/<>/> Ledün ilmi. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İlmin marifeti. İLE/VE/+/||/<>/> Marifetin ilmi. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Marifetin ilmi. İLE/VE/+/||/<>/> İlmin marifeti. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Tekillerin idrâki. İLE/VE/+/||/<>/> Tümellerin idrâki. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Müşkil çözer. İLE/VE/+/||/<>/> Akıl üretir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Nesneyi/maddeyi idrak becerisi yüksek kişiler. İLE/VE/+/||/<>/> Nesneyi/maddeyi ve anlamı/mânâyı idrak becerisi yüksek kişiler. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İlm-i Hudurî. İLE/VE/+/||/<>/> İlm-i Husulî. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Tasdik[Yargı] İLE/VE/+/||/<>/> Tasavvur[Kavram] )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Görerek/gözlemleyerek. İLE/VE/+/||/<>/> İşiterek/dinleyerek. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Düşünce ve gözlem ile. İLE/VE/+/||/<>/> Katılım ve sezgi ile. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Sözlük. İLE/VE/+/||/<>/> Kılavuz. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Yazı/şekil ile. İLE/VE/+/||/<>/> Gelenek ile. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Veri/ler ile. İLE/VE/+/||/<>/> Bilgi/bilgelik ile. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Nesneyi bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Kendini bilmek. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Yanıtlar ile. İLE/VE/+/||/<>/> Sorular ile. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilinebilecekleri ve yapılması gerekenleri bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Kaçınılması/yapılmaması gerekenlerden kaçınmak. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Cehâleti gideren. İLE/VE/+/||/<>/> Gafleti gideren. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Evreni tanımaya ve tanıtmaya çalışır. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Doğayı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Herkes/e. İLE/VE/+/||/<>/> Bazıları/na. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İsteyene. İLE/VE/+/||/<>/> Hak edene. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Herkes bilebilir. İLE/VE/+/||/<>/> Bazıları bilir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( "40 yaş öncesi". İLE/VE/+/||/<>/> "40 yaş sonrası". )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilmenin/bilginin sonucu. İLE/VE/+/||/<>/> Bilmenin/bilginin kendi. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Bilmekten, [sürekli] "bilme"ye geçmek. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Kişi, bilmediğiyle karşılaşınca oluşmaya başlar. İLE/VE/+/||/<>/> Kişi, kendiyle karşılaşınca oluşmaya başlar. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Sizin araştırmalarınızla... İLE/VE/+/||/<>/> Birlikte paylaşımlarımızla... )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Aramakla bulunabilir. İLE/VE/+/||/<>/> Aramakla bulunmaz. [Fakat bulanlar, aramış olanlarıdır!] )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Fikri hür, vicdanı hür. İLE/VE/+/||/<>/> İrfanı hür. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Her yerde ve her şeyde. İLE/VE/+/||/<>/> Bizde! [ Bilim, doğanın her köşesinde var; görmesini bilirsek! İrfan/kültür, sokakta dolanır; almasını bilirsek! ] )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Hem Doğu'da, hem Batı'da. İLE/VE/+/||/<>/> [daha çok] Anadolu'da ve Doğu'da! )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bazen birden, bazen zamanla kazanılır! İLE/VE/+/||/<>/> Zamanla kazanılır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Yeterince çalışılırsa, -neredeyse- mutlaka! İLE/VE/+/||/<>/> Belki! )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Çeşm-i insaf gibi kâmile mîzân olmaz
Kişi noksanını bilmek gibi irfân olmaz. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Kendini bilmek ve Dıştakini/Gayrıyı bilmek İLE/VE/+/<> İlm'ul-ilim ve - İlm'un Nefs )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İlimde marifet zât'ı bilmektir. Eşyanın(nesnenin) akılda hasıl olan(meydana gelen) suretine ilim denir. Hariçten kattı nazarla malûma ilim denir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İhvân-ı Safâ, "Fasl fî ecnâsi'l-ulûm" başlığı altında ilimleri, -Riyâzî, -Dinî ve -Felsefî olmak üzere üç ana grupta toplamıştır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Nasıl/nelerin konuş(ul)abileceğini öğretir. İLE/VE/+/||/<>/> Nasıl/neleri konuşmayacağını ve susabilmeni gösterir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Maluma bakar. İLE/VE/+/||/<>/> Mazerete bakar. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Tâbi ol! İLE/VE/+/<> Talip ol! )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilgi[episteme]. İLE/VE/+/||/<>/> Bilgelik/irfan[gnosis]. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Genel rahmet. İLE/VE/+/||/<>/> Özel rahmet. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Geçmiş. İLE/VE/+/||/<>/> Gelecek. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bileşikleri(mürekkebât) idrâktir. İLE/VE/+/<> Yalını(basît) idrâktir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Bilgisizlikten sonraki bir duruma özeldir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Yokluğun(adem) aracılık ettiği iki idrâkin sonucudur. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Riyâzet yoluyla elde edilir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Yöntemi zordur. İLE/VE/+/<> Yöntemi kolaydır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İhtilâfı çoktur. İLE/VE/+/<> İhtilâfı azdır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Neden-delili[burhân-i limmî] ile elde edilir. İLE/VE/+/<> Nasıl-delili[burhân-i innî] ile elde edilir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Seni/onu, başkasına bildiren. İLE/VE/+/||/<>/> Seni, sana bildiren. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( FERZÂN[Fars.]: İlim ve hikmet/irfan. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İrfan öğretisi, insanlığı bir bütün olarak algılayıp insanlık değerlerine nerede olursa olsun, duyarlı olmayı öğretir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Nesnesinde tutan. İLE/VE/+/||/<>/> Özneyi/kişiyi değiştiren. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilgisizliğe karşıdır. İLE/VE/+/||/<>/> Bağnazlığa karşıdır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilge kişi, nutuk atan değil sabırlı olan, kin ve korkudan kurtulmuş olandır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Kitaplarla. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanla[kişilerle]. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bildiğini, duyduğunu/gördüğünü, deneyini anlatır/aktarır. İLE/VE/+/||/<>/> Yaşadığını, deneyimlediğini paylaş(tır)ır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilgisizlerin/cahillerin davet edildiği. İLE/VE/+/||/<>/> Bilenlerin davet edildiği. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Celâl'den. İLE/VE/+/||/<>/> Cemâl'den... )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Zorunluluk. İLE/VE/+/||/<>/> Anlayış. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( "Cehennem". İLE/VE/+/||/<>/> "Cennet". )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Dıştakileri bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Var olarak [amaca ve olgunluğa] dönüşerek bilme. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Parçaları bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Bütünü/bütünlüğü bilme. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Nesneleri bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Durumları bilme. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Kuramsal/teorik. İLE/VE/+/||/<>/> Uygulayımsal/pratik. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Göz ile, gözlemleyerek, araştırarak. İLE/VE/+/||/<>/> "Burun" ile, "koklayarak". )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Dıştakiler, koşullar, durumlar, ayrıntılar. İLE/VE/+/||/<>/> İçselleştirme, saygı, çaba ve özen. )


- (B)İLİM ve/||/<> ZİKİR ve/||/<> AŞK

( Aklın gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Sözün gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Gönlün gereği/terbiyesi/zekâtı. )


- (ÇEŞİTLİ) BİTKİSEL/HAYVANSAL YAĞLAR yerine ZEYTİNYAĞI!

( )


- (GERÇEKTEN) İSTEMEK ve/+/||/<>/> EMEK ve/+/||/<>/> YEMEK



- (HER KOŞULDA) YAP!:
NE YAPABİLİYORSAN ile/ve/||/<> NE KADARINA SAHİPSEN ile/ve/||/<> NEREDEYSEN



- (HERŞEYİ) ELLEMEMELİ/DOKUNMAMALI!



- (ÖNCELİKLİ/ÖNEMLİ/[ÖNCEKİ] OLMAZSA OLMAZ)
KAVRAM ÇİFTLERİ:

ÖNCELİK ve/||/<>/> SONRALIK
ve/||/<>
VAR OLAN ve/||/<>/> BİLGİ
ve/||/<>
SÜREÇ ve/||/<>/> SONUÇ
ve/||/<>
YÖNTEM/USÛL ve/||/<>/> İÇERİK/ESAS
ve/||/<>
BAĞLAM ve/||/<>/> ANLAM
ve/||/<>
ÇÖZÜMLEME ve/||/<>/> ÇÖZÜM
ve/||/<>
ÖNCÜL ve/||/<>/> ÖNERME
ve/||/<>
SAYGI ve/||/<>/> SEVGİ
[en az %99 ve/||/<>/> en az %1]
ve/||/<>
US/AKIL ve/||/<>/> ANLIK/ZEKÂ
ve/||/<>
EMİK/BEYİN ve/||/<>/> ANLIK/ZİHİN
ve/||/<>
DİRENÇ/İHTİYÂR ve/||/<>/> İSTENÇ/İRÂDE
ve/||/<>
DEVİM/HAREKET ve/||/<>/> ZAMAN
ve/||/<>
AN ve/||/<>/> ZAMAN

( Düşünme, konuşmak ve yaşamak üzere bilinmesi ve uygulanması gereken öncelikli ve olmazsa olmaz kavram çiftleri... [önceki olmadan sonraki olmaz!] )


- (ONUN İÇİN:)
[ne] ŞER ile/ve/değil/yerine/ne de/||/<>/< ŞEN



- (ONUN) İÇİN ile (ONDAN) DOLAYI ile (O) NEDEN(İY)LE



- (SİGARA) "YASAĞI" değil SINIRLAMASI/KISITLAMA/SI

( Yürürlüğe giren yasa, bir "YASAK" koyma değildir! Toplum yaşamında ve kişiler arasında düzenin sağlanması, hakların korunması için ortak kullanım alanı kuralları uygulanmak zorundadır. Sigarayla ilgili düzenleme, kişilerin bulunmak zorunda/durumunda olduğu -kapalı ya da açık- ortamlarda sigara kullanıcılarının keyfî uygulamalarına izin vermemek üzerinedir. Bu durumdan rahatsız olan/olabilecek kişilerin haklarının korunması üzerine de bu tür kısıtlamalar getirilmesi gerekmiştir. "YASAK" olarak ifade edilen durum, "sigara içme yasağı" değil belirli ortak kullanım alanlarında keyfî tutumda bulunulmasına engel olabilmek üzere ve çevrenin rahatsız edilmemesine yöneliktir. Doğrudan, genel bir "içmeme yasağı" getirilmemiştir. "YASAK"[< YASA][yasaya/kanuna bağlı olan] sözcüğü ve kullanımının da, kişiler [içen-içmeyen, rahatsız olan/lar] arasında anlaşamamazlık/ihtilâf [ya da olası çatışma durumunda] toplum ve devlet tarafından kabul ve onay görmüş, uyumlu bir düzen sağlanabilmesi üzerine, gereken koşulların, yazılı ve tüzel(hukukî) bir karşılığının bulunması üzerinedir. Birlik ve bütünlüğü, sürdürülebilirliği sağlayabilmenin göstergesi ve dayanakçası olarak, "YASA" ve yasal gereklilik, işlevini yerine getirmek üzere uygulanmaktadır. Kişi, kendi evinde istediği gibi [çırılçıplak] dolaşabileceği halde dışarıda/sokakta, ortak alanlarda dolaşamayacağı gibi. Bu durumu anlayan ve kabul edebilen tütün kullanıcıları, tütün ürünleri kısıtlamasının da bir uzlaşım ve çözüm gerektirdiğini rahatlıkla anlayacak ve kabul ediyor olacaklardır. )


- (UZUN SÜRELİ) BELLEKTE:
ANISAL ile/ve/||/<> ANLAMSAL ile/ve/||/<> İŞLEMSEL



- (YETERİNCE) SU İÇMEYİ:
UNUTMAMAK ve/||/<> ATLAMAMAK ve/||/<> ERTELEMEMEK



- [Ar.] MEMNUNİYET ile MEMNUİYET

( Kıvanma, kıvanç. İLE Yasak olma, yasak edilme durumu. )


- [AŞKTA] SEVGİLİNİN:
"HERŞEYİ OLMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> "HİÇBİR ŞEYİ OLMAK"



- [bazen] [ya/hem]
"KAZANÇ"/"KÂR"
ile/ve/değil/yerine/bazen/hem de/ya da/||/<>
DENEYİM/ÖĞRENME/YARAR

( "Hep mi ben kazanacağım/"kazanmalıyım"?",
Sadece benim mi yolum sürekli açık olacak/"olmalı"?
[eksik/fazla/özensiz] Yapmasam da olmaz mı?
[eksik/fazla/özensiz] Söylemesem/konuşmasam da olmaz mı? )


- [BİLGİ/SÖZ]
"KULAĞINDAN":
GİRMEYEN ile GİRİP-ÇIKAN ile ZİHNİNE[/"KALBİNE"] ULAŞAN

( Hiçbir biçimde dinlemeyen/anla(ya)mayan. İLE Anlasa/Dinlese de unutan, kayıtsız kalan. İLE Tutan/kaydeden, dönüştüren, işleyen, uygulayan. )


- [daha önce] "ALTINI ÇİZMEK(/ÇİZDİKLERİMİZİN)" ile/ve/değil/yerine/sonra/||/<>/< ÜSTÜNÜ ÇİZMEK



- [DURUM > DUYGU > DÜŞÜNCE > DAVRANIŞ >= ... ]
ile
[DURUM > DÜŞÜNCE > DAVRANIŞ > DUYGU >= ... ]
ile
[DUYGU > DURUM > DAVRANIŞ >= ... ]
ile
[DÜŞÜNCE > DAVRANIŞ > DURUM > DUYGU >= ... ]

( Sorun. İLE Çözüm. İLE Âşık. Düşünme[sonradan]. İLE Biliminsanı. )


- [hem] BİLMEK ile/ve/hem de/||/<>/> YAPMAK

( Yapmak, onu bildiğini göstermektir. )


- [hem] BİLMEK ile/ve/hem de/||/<>/> YAPMAK

( Bilmek, yapabilmektir. )


- [hem] BİLMEK ile/ve/hem de/||/<>/> YAPMAK

( Kişi, bildiklerini, yönetir/yönetmelidir: bilmedikleri tarafından yönetilir. )


- [hem] BİLMEK ile/ve/hem de/||/<>/> YAPMAK

( [ne yazık ki]



- Yapabilen istemiyor,
- İsteyen yapamıyor,
- Bilen yapmıyor,
- Yapan bilmiyor ve
Dünya böyle kötüye gidiyor...

Ascoli Piceno, İtalya [1529] )


- [hem] ÇOK OKUYAN ile/ve/||/<>/hem de ÇOK GEZEN

( Hangisi daha çok bilir?" sorusuna, birinden yana, iki yaklaşımda bulunuluyor. Doğru yanıt diye bir şey yok! İkisi de doğru ya/ya da yanlış olabilir. Fakat bilinebilecek bir şey varsa, o da ikisini de yapanın hiçbir şey bilmediğidir. Yani ne kadar bilmediğini anlayarak ve ne kadar daha anlaması gerektiğini anlar. "ŞİO ME NİHİL ŞİRE"[En iyi bildiğim şey, hiçbir şey bilmediğim!"] )


- [hem] KİŞİNİN "HATIRI" ile/ve/değil/yerine/hem de/||/<>/< HAKKIN HATIRI



- [İNANÇ +] İLİM ile/ve/||/<> İRFAN ile/ve/||/<> HÜZÜN ile/ve/||/<> NEŞE ile/ve/||/<> [bunlar yoksa]

( Hikmet. İLE/VE/||/<> Rahmet. İLE/VE/||/<> Zarâfet. İLE/VE/||/<> Muhabbet. İLE/VE/||/<> Şiddet. )


- [ne yazık ki]
!"BİRBİRİNE DÜŞMEK" değil/yerine/>< BİRBİRİNİ DÜŞÜNMEK



- [ne yazık ki]
"ALIŞKANLIK":
ÖNCE HAFİF ve/||/<>/> SONRA GÜÇLÜ

( Duyumsanılamayacak kadar. VE/||/<>/> Kırılamayacak kadar. )


- [ne yazık ki]
"AZ İLE YETİNME(ME)K" ve/||/<>/> ÇOK'U BUL(AMA)MAK



- [ne yazık ki]
"BEN" DEYİP DURAN ile KENDİNİ/KENDİNDEKİNİ DAYATAN



- [ne yazık ki]
"BİLDİĞİNİ OKUMAK" ile/değil/yerine/>< GÖRDÜĞÜNÜ OKUMAK

( Gördüğünü okumaya çalışmamak/çalışmayan, bildiğini okumaya neden olur/devam eder. )


- [ne yazık ki]
"BU/BUNA" ile/ve/||/<> "BUNLAR/A"

( Kişilere/topluluklara, hiçbir zaman ve zeminde/koşulda, "bu, bunlar" diye seslenilmez, örnek verilmez! Büyük yanlıştır! Çok ayıptır! )


- [ne yazık ki]
"BULUP DA BULAMAK"["BUNAMAK" değil!] ile/ve/||/<> "AZIP DA AZIMSAMAK"



- [ne yazık ki]
"ÇOK BİLMEK" ile/ve/||/<>/> ÇOK YANILMAK



- [ne yazık ki]
"GÖNÜL KIRMAK/GÖNÜLDEN ÇIKMAK"
değil/yerine/><
"GÖNÜLE GİRMEK/GÖNÜL ALMAK"

( [ne yazık ki] Zihindeki (tek ya da çoğul) olumsuz ve ölümlü kayıtlarla. DEĞİL/YERİNE/>< Zihindeki (tek) olumlu ve ölümsüz kayıtla. )


- [ne yazık ki]
"GÖNÜL KIRMAK/GÖNÜLDEN ÇIKMAK"
değil/yerine/><
"GÖNÜLE GİRMEK/GÖNÜL ALMAK"

( Kişi, "nasıl" ise gireceği/çıkacağı gönül de öyledir. )


- [ne yazık ki]
"KAYGILARIMIZA" BOYUN EĞMEK
ve/=/||/<>/>
ÖZGÜRLÜĞÜMÜZE SIRT ÇEVİRMEK



- [ne yazık ki]
"KEYFİYET" ile/ve/değil/yerine/||/<> "SONUÇ ODAKLILIK"



- [ne yazık ki]
"KÖTÜLÜK" değil/yerine/>< İYİLERİN ÇABASI

( Kötülüğün baskın gelmemesi için tek koşul, iyilerin, çaba göstermeleridir. )


- [ne yazık ki]
"MUTSUZ/LUK" ile/ve/||/<>/>/< "UMUTSUZ/LUK"

( Ahlâksızlık. İLE/VE/||/<>/>/< Küfür. )


- [ne yazık ki]
"NİYET OKUMA" ile/ve/||/<> "AKIL OKUMA"

( İkisi de yanlıştır ve olanaksızdır. Hiçbir zaman, zemin ve koşulda yapılmamalıdır! )


- [ne yazık ki]
"SÖZÜ/SORUYU, TARTMADAN SÖYLEMEK" ve/||/<>/> ALACAĞIN YANITTAN İNCİNMEMEK



- [ne yazık ki]
"YARIM AKILLI/LIK" ile/ve/değil/||/<>/>/< YARDIM "AKILLI/LIK"



- [ne yazık ki]
(")GECİKEN/GECİKMİŞ ADÂLET(") =/||/> ADÂLETSİZLİK



- [ne yazık ki]
(")UYARI("):
(")AŞIRI(") ile/ve/||/<> (")YETERSİZ(") ile/ve/||/<> (")YERSİZ(") ile/ve/||/<> (")YANLIŞ(")



- [ne yazık ki]
(ÇOK) BENCİL/LİK değil/yerine/>< (ÇOK) BİLGİ(Lİ/LİK)

( Ne kadar bilgi, o kadar az bencillik; ne kadar az bilgi, o kadar çok bencillik. )


- [ne yazık ki]
| KİŞİSEL(KENDİNİ İSPAT) "...DIR!"I
ile
TAHMİN "...DIR!"I |
ile/değil/yerine/><
BİLİMSEL "...DIR!"

( KOŞAÇ: Ad tümcelerinde özne ile yüklemi birleştiren, yükleme güçlü olasılık, olumluluk, olumsuzluk, süreklilik, kesinlik kavramları veren -dır / -dir eki ya da değil sözcüğü. )


- [ne yazık ki]
AKILLILARIN DURUMU ile/ve/||/<> APTALLARIN TUTUMU

( [ne yazık ki] Sürekli, kuşku içinde. İLE "Küstahça, kendinden emin." )


- [ne yazık ki]
BASİRETSİZLİK ve/||/<>/> İHÂNET

( Sorumluları "yoksa". VE/||/<>/> Sorumluları bulunamaz. )


- [ne yazık ki]
BAZI KİŞİLERİN, HATALARI/SUÇLARI:
"ÇUVALA BASMASI" ile/ve/||/<> "DUVARA ASMASI"

( Kendilerininkileri. İLE/VE/||/<> Bizimkileri/seninkileri. )


- [ne yazık ki]
BAZI KİŞİLERİN, HATALARI/SUÇLARI:
"ÇUVALA BASMASI" ile/ve/||/<> "DUVARA ASMASI"

( Özellikle daha büyük olanlarını. İLE/VE/||/<> Özellikle daha küçük olanlarını. )


- [ne yazık ki]
BELLEK KAYBININ NEDENLERİ:
KAN ŞEKERİNİN OYNAMASI ve/||/<> VİTAMİNLERİN EKSİLMESİ ve/||/<> MİNERAL YOKSUNLUĞU ve/||/<> YAĞLARIN DENGESİZLİĞİ ve/||/<> HORMONLARIN AZLIĞI



- [ne yazık ki]
BÜYÜK SORUN/YANILSAMA:
"ACI ÇEKMEMEK" ve/||/<>/>/< "KENDİMİZİ KANDIRMAK" / KANDIRDIĞIMIZI/KANDIRABİLECEĞİMİZİ ZANNETMEK



- [ne yazık ki]
ÇOCUĞUNA TAPMA ve ALAYCI TAVIR

( Modern kişinin, öncül ve ölümcül tutumları. )


- [ne yazık ki]
ÇOCUĞUNA TAPMA ve ALAYCI TAVIR

( http://ahmetcorak.blogspot.com.tr/2010/01/ahtapor-anne.html )


- [ne yazık ki]
DİNİN, ...:
"EMİRLERİ" ile/değil/yerine/>< KAVRAMLARI



- [ne yazık ki]
EN BÜYÜK BİLGİSİZLİK/CEHÂLET:
YAKINLARIMIZIN VE SEVDİKLERİMİZİN DEĞERİNİ BİLMEME/ANIMSAMAMA/"AZIMSAMA" ile/ve/||/<>/> BİZİ SEVENLERİN DEĞERİNİ BİLMEME/ANIMSAMAMA/"AZIMSAMA"



- [ne yazık ki]
ENGEL OLMAYA ÇALIŞANLAR ve/||/<>/>/< BAŞARACAĞIMIZA EN ÇOK İNANANLAR



- [ne yazık ki]
GENELLEME ile/ve/||/<>/< "İDDİA"

( [ne yazık ki] Ne kadar çok "genelleme" yapı(lı)yorsa, o kadar çok iddia edilir/eder. )


- [ne yazık ki]
GENELLEME ile/ve/ya da/||/<>/= İNDİRGEME ile/ve/ya da/||/<>/= ÖZDEŞLEŞTİRME ile/ve/ya da/||/<>/= "KÖKTENCİLİK" ile/ve/ya da/||/<>/= "TOPTANCILIK" ile/ve/ya da/||/<>/= "SONUÇ ODAKLILIK"

( Tüm genelleme ya da indirgemeler, tamamen yanlıştır! )


- [ne yazık ki]
GÖRELİ YOKSULLUK ile/ve/||/<> MUTLAK YOKSULLUK ile/ve/||/<> İNSANİ YOKSULLUK



- [ne yazık ki]
GÜRÜLTÜ ÇIKARMAK/KORNA ÇALMAK ile/değil/yerine/>< SUSMAK/SESSİZLİĞİ YEĞLEMEK

( [ne yazık ki] Bilgisizlik ne kadarsa o kadar çok ve yüksektir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bilgelik ve zarâfet ne kadar derinse/yüksekse. )


- [ne yazık ki]
HAYRANLIK DUYANI ve/||/<> GÖRMEMEZLİKTEN GELENE

( Görmemezlikten geliyoruz. VE/||/<> Hayranlık duyuyoruz. )


- [ne yazık ki]
İHLÂL ile/ve/||/<> JUS COGENS İHLÂLLERİ



- [ne yazık ki]
İKİ BÜYÜK YANLIŞ(IMIZ):
DÜŞÜNMEDEN HAREKET ETMEK ve/||/<> HİÇ HAREKET ETMEDEN, SADECE/BOŞ BOŞ "DÜŞÜNMEK"



- [ne yazık ki]
İKİ YANLIŞ!:
SUSULACAK YERDE, KONUŞMAK ve/||/<> KONUŞULACAK YERDE, SUSMAK



- [ne yazık ki]
İLETİŞİMSİZLİK:
"ANLAMSIZ KIRGINLIKLAR" ve/||/<> "BEKLENTİ" ve/||/<> "ZAMAN KAYBI"



- [ne yazık ki]
İLİŞKİLERİN/EVLİLİKLERİN BİTİŞİ:
AŞKIN BİTMESİNDEN ile/ve/||/<>/< ARKADAŞLIĞIN OLMAMASINDAN



- [ne yazık ki]
İNSANLIK SUÇLARI:
SOYKIRIM ile/ve/||/<> İŞKENCE/ŞİDDET ile/ve/||/<> TERÖR ile/ve/||/<> NEFRET/DÜŞMANLIK ile/ve/||/<> IRKÇILIK ile/ve/||/<> KÖLELEŞTİRME ile/ve/||/<> İNSAN KAÇAKÇILIĞI ile/ve/||/<> ORGAN TİCARETİ ile/ve/||/<> BAĞIMLILAŞTIRMA

( Bağımlılaştırma - İnsanlık Suçu İlişkisi - Muharrem Balcı )


- [ne yazık ki]
İNSANLIK SUÇLARI:
SOYKIRIM ile/ve/||/<> İŞKENCE/ŞİDDET ile/ve/||/<> TERÖR ile/ve/||/<> NEFRET/DÜŞMANLIK ile/ve/||/<> IRKÇILIK ile/ve/||/<> KÖLELEŞTİRME ile/ve/||/<> İNSAN KAÇAKÇILIĞI ile/ve/||/<> ORGAN TİCARETİ ile/ve/||/<> BAĞIMLILAŞTIRMA

( * Kasten öldürme
* Kasten yaralama
* İşkence, eziyet ya da köleleştirme
* Kişiyi, özgürlüğünden yoksun kılma
* Bilimsel deneylere tâbi kılma
* Eşeysel saldırıda bulunma, çocukların eşeysel istismarı
* Zorla gebe bırakma
* Zorla fuhşa sevketme )


- [ne yazık ki]
İSTEDİĞİN SÖZÜ SÖYLEMEK ve/||/<>/> İSTEMEDİĞİNİ DUYMAK

( "İstediğimiz sözü" söylersek, istemediğimiz sözü de duyarız/duymak zorunda kalırız. )


- [ne yazık ki]
ISTIRAP:
HAFİF ile DERİN

( Konuşulabilir. İLE Konuşulamaz, dile gel(e)mez/getiril(e)mez. )


- [ne yazık ki]
KANDIRMADA:
"APTAL/LIĞIMIZ" ile/ve/değil/||/<>/< "ONUN/ONLARIN" KARAKTERSİZ/LİĞİ

( Olmuyor. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Oluyor. )


- [ne yazık ki]
KEYFÎ "DÜŞÜNMEK"/KONUŞMAK ile/değil/yerine KENDİNE GÖRE "DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK/YAŞAMAK"

( [ne yazık ki] Kişiler, (çoğunlukla) yiyecekleri ve yatacakları bir şeyleri olduğu sürece düşünmeyi reddederler. [ya da bu yanılsamadan ve keyfiyetten vazgeçip düşün(ebil)meyi, herşeye yeğlemelilerdir] )


- [ne yazık ki]
KİŞİNİN, ...:
KİŞİLERLE DİDİŞMESİ
ile/değil/yerine/><
DOĞAYLA UĞRAŞMASI



- [ne yazık ki]
KÜÇÜK HESAP ile/ve/||/<>/>/< BİLGİSİZLİK

( İkirciğe neden olur. İLE/VE/||/<>/>/< Hesapsızlığa ve fazla/yersiz "atılganlığa" neden olur. )


- [ne yazık ki]
MUTSUZLUK:
"SAHİP OLAMADIKLARIMIZA ULAŞAMADIĞIMIZDAN DOLAYI" değil SAHİP OLDUKLARIMIZI UNUTMAKTAN DOLAYI



- [ne yazık ki]
NEYİ
BÖLÜŞEMİYORUZ? ve/||/<> NİYE DÖVÜŞÜYORUZ?

( Hiçbir mal, bizim değil! VE/||/<> Hiçbir can, bizim değil! )


- [ne yazık ki]
NİCE KİŞİLER ile NİCE GİYSİLER

( [ne yazık ki] Görürüz, üstünde giysi olmayan. İLE Görürüz, içinde insan olmayan. )


- [ne yazık ki]
OKUYAN ile/ve/||/<> ANLAYAN

( Az. İLE/VE/||/<> Sınırlı/kıt. )


- [ne yazık ki]
ORTAK ALANDA:
"KİŞİSEL DAVRANIŞ" ve/||/<>/< "KEYFÎ TUTUM"

( İkisi de yapılmamalı! )


- [ne yazık ki]
PARA/NIZ:
VARSA ile/ve/değil/yerine YOKSA

( Sadece kendiniz, kim olduğunuzu unutursunuz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Tüm dünya, kim olduğunuzu unutur. )


- [ne yazık ki]
PAYLAŞIMSIZ/LIK ile/değil/< "DOYUMSUZ/LUK"



- [ne yazık ki]
ŞİDDETTEN DOLAYI ... ile/ve/değil/ne yazık ki/<> "BİZİM/SEN"İN "SESSİZLİĞİNDEN/TEPKİSİZLİĞİNDEN DOLAYI ..."



- [ne yazık ki]
ŞİKÂYET ile İSRAF ile SIRADÜZENSİZLİK[ANARŞİ] ile BASKI/İSTİBDÂD ile İFRÂD-TEFRÎT
değil/yerine/><
KANAAT ile İNFAK ile HUZUR/SELÂMET ile ADÂLET ile İSTİKÂMET

( [ne yazık ki]
Bilgisizlik + Yoksulluk >= Şikâyet İLE
Bilgisizlik + Varsıllık >= İsraf İLE
Bilgisizlik + Özgürlük >= Anarşi İLE
Bilgisizlik + Güç >= Baskı/İstibdâd İLE
Bilgisizlik + Din >= İfrâd - Tefrit İLE

DEĞİL/YERİNE/><

Bilgi/(b)ilim + Yoksulluk >= Kanaat İLE
Bilgi/(b)ilim + Varsıllık >= İnfâk İLE
Bilgi/(b)ilim + Özgürlük >= Huzur, Barış/Selâmet İLE
Bilgi/(b)ilim + Güç >= Adâlet İLE
Bilgi/(b)ilim + Din >= Yön/İstikâmet )


- [ne yazık ki]
ŞİŞMANLIK:
F ve/||/<> A ve/||/<> T

( Sıklık. VE/||/<> Oran. VE/||/<> Çeşit. )


- [ne yazık ki]
ŞİŞMANLIK:
F ve/||/<> A ve/||/<> T

( Frequency. AND/||/<> Amount. AND/||/<> Type. )


- [ne yazık ki]
SORUNU ÇÖZMEYE:
NİYETİNİN OLMAMASI ile/ve/değil/||/<> KARARLILIK GÖSTERMEMEK



- [ne yazık ki]
SÖZDE, ÖLÇÜ BİLMEMEK/BİLMEYEN ve/||/<> EDEPSİZLİKTE SINIR TANIMAMAK/TANIMAYAN



- [ne yazık ki]
SUSKUNLUĞU/NU ANLAMAMAK ve/||/<>/> SÖZLERİ/Nİ DE ANLAMAMAK



- [ne yazık ki]
TÖREYE DOĞAN ve/||/<> İSVİÇRE TÜZESİYLE EVLENEN ve/||/<> ALMAN YÖNETİM ZİHNİYETİYLE YÖNET(İL)EN ve/||/<> İTALYAN TÜZESİYLE CEZALANDIR(IL)AN ve/||/<> İSLÂMÎ KURALLARA GÖRE GÖMÜLEN



- [ne yazık ki]
YAPAYALNIZ KALMAK ile/değil YAPAYALNIZ HİSSETMEYE NEDEN OLANLARLA YAŞAMAK



- [ne yazık ki]
YORAN:
KOŞULLARIN "AĞIRLIĞI" ile/ve/değil/||/<>/< ETRAFINI ANLAMAYAN KİŞİLERİN SAĞIRLIĞI



- [ne yazık ki]
"FAYTON":
"NOSTALJİ" değil ATLARI KÖLELEŞTİRME



- [ne] "YERELCİLİK" ne de SALT "EVRENSELCİLİK"



- [ne] ANLAŞILABİLİR ile/ve/||/<> [ne] KAVRANABİLİR ile/ve/||/<> [ne de] KABUL EDİLEBİLİR OLAN



- [ne] İNCİNME ile/ve/||/<>/ne de GÜCENME



- [ne] YAP! "EMRİ" ile/ve/||/<>/ne de YAPMA! "ENGELİ"



- [ne]
"SERT" ne de "YUMUŞAK"

( [ne] Çevremizdekileri kıracak kadar. NE DE Kişilere cesâret verecek kadar. )


- [ÖĞRENİYORUZ/ANLIYORUZ]
OKUDUĞUMUZU ile/ve/<> DUYDUĞUMUZU ile/ve/<>
GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
HEM DUYUP, HEM GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
TARTIŞTIĞIMIZI ile/ve/<> DENEYİMLEDİĞİMİZİ ile/ve/<>
ANLATTIĞIMIZI/ÖĞRETTİĞİMİZİ

( %10 ile/ve/<> %20 ile/ve/<> %30 ile/ve/<> %50 ile/ve/<> %70 ile/ve/<> %80 ile/ve/<> %95 )


- [önce] (NEHY-İ ANİ'L) MÜNKER[Ar.] ile/ve/sonra/||/<>/>/>< (EMR-İ) BİL MÂRUF[Ar.]

( Günah ve kötü şeyler[in yapılmaması]. İLE/VE/||/<>/>/>< Herkesçe bilinen, tanınan, belirli, sanlı. | Şeriatın uygun gördüğü, beğendiği ve buyurduğu[nun yapılması]. )


- [önce] | "GÖRMEMEZLİKTEN GELİRLER"
sonra
"ALAY EDERLER"
sonra
"SAVAŞIRLAR" |
ile/değil/yerine/||/>/><
[sonunda]
KAZANIRSIN



- [önce] ELİMİZDEN GELEN ile/ve/sonra/||/<>/> ELİMİZDEN GİDEN

( Yap(alım)! İLE/VE/SONRA/||/<>/> (Fazla) Düşünmeyelim hatta umursamayalım. )


- [önce] UMUT" sonra UNUT!"



- [ya] "BİR YOL BULMAK/AÇMAK" ve/ya da/||/<>/>/< [ya] YOL AÇMAK ve/ya da/||/<>/>/< YOLDAN ÇEKİLMEK



- [ya] "PSİKOLOĞA GÖRÜNMEK" ile/değil/yerine/ya da/>< OLDUĞUMUZ GİBİ GÖRÜNMEK



- [ya] KALMAK ile/değil/yerine/ya da İLERLEMEK



- [ya] TÂLİP OLMA! ya da ŞİKÂYET ETME!



- [ya] TÖVBE ile/ve/ya da/||/<>/> AFFETMEK



- [ya] YENİLECEĞİZ değil/yerine/ya da/>< YENİLENECEĞİZ



- [ya]
İSTİKLÂL ya da ÖLÜM

( )


- [ya/hem] KÜL ile/değil/yerine/hem de/ya da/||/<>/>< GÜL

( [ya/hem] Bir "bakış/algı/yorum". İLE/DEĞİL/YERİNE/HEM DE/YA DA/||/<>/>< Başka bir "bakış/algı/yorum". )


- %51 ve %49 ve/||/<>/> %66 ve 33

( [Herhangi bir durumda ya da süreçte ...]
İlk bakılması, dikkate alınması gereken. VE/||/<>/> İkinci bakılması, dikkate alınması gereken. )


- <20 ile/ve/<> >20 ile/ve/<> >40 ile/ve/<> >60 ile/ve/<> >80

( Tomurcuk. İLE/VE/<> Turşuluk. İLE/VE/<> Olgunluk[meyve]. İLE/VE/<> Durgunluk. İLE/VE/<> Yolculuk. )


- FELSEFE ile/ve İNSAN BİLGİSİ



- Ben diliyle kendini merkeze koymadan KONUŞ!!!



- Nasılsa diyerek çıkarlarını öncellemeden KONUŞ!!!



- = ile =:

( Eşittir. İLE Tanım gereği. )


- | "İNANAN" ile/ve/>< "KUŞKULANAN" |
değil/yerine/>
BAKMAYI BİLEN

( | "Mutludur." ile/ve/>< (")Bilgilidir.(") | DEĞİL/YERİNE Anlayandır. )


- | "KAS KAFA" ile/ve/||/<> "BOŞ KAFA" ile/ve/||/<> "MAN KAFA" |
ile/değil/yerine
HOŞ KAFA

( Duyduğundan bir şey al(a)mayan. İLE/DEĞİL/YERİNE Duyduğunu çabuk unutan, etki etmeyen. İLE/DEĞİL/YERİNE Duyduğunu herkese anlatan. İLE/DEĞİL/YERİNE Duyduğunu içinde tutan. )


- | "KAS KAFA" ile/ve/||/<> "BOŞ KAFA" ile/ve/||/<> "MAN KAFA" |
ile/değil/yerine
HOŞ KAFA

( Üç/dört heykel masalını okumanızı/dinlemenizi salık veririz. )


- | "REZİL" ve/ya da "SEFİL" |
değil/yerine/><
ASİL

( [ayrılıktan hemen sonra ...]
| Başkasının kollarına bırakana "denilen". VE/YA DA Alkole bırakana "denilen". |
DEĞİL/YERİNE/><
Zamana bırakana denilen. )


- | (")KÜLTÜRLÜ(") ya da (")HOCA(") |
ile/değil/yerine/<>/>
BİLGE

( | Öğrenmeyi seven. YA DA Öğretmeyi seven. |
İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/>
Hem öğrenmeyi seven, hem de öğretmeyi seven. )


- | 1 KİLO PAMUK ile 1 KİLO DEMİR |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
1 KİTAP

( )


- | KAÇMAK ile/ve/ya da/||/<>/> SAVAŞMAK |
ile/ve/ya da/||/<>/>
DONAKALMAK

( [Olanaklar(ımız)/koşullar(ımız)/araçlar(ımız)]
| Yetmiyorsa, uygun değilse. İLE/VE/YA DA/||/<>/> Yetiyorsa, uygunsa. |
İLE/VE/YA DA/||/<>/>
İkisi arasında kalmış ya da hiçbir karar veremiyorsak. )


- | KAÇMAK ile/ve/ya da/||/<>/> SAVAŞMAK |
ile/ve/ya da/||/<>/>
DONAKALMAK

( | Sempatik. VE Sempatik. |
İLE/VE/YA DA/||/<>/>
Parasempatik. )


- | KAFTAN ve CÜBBE | ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HIRKA

( | Sultan'da. VE Yargıç'ta. | İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Derviş'te. )


- | KARARSIZLIK ve/ya da KORKAKLIK |
ile/değil/yerine/><
CESÂRET

( | Tehlikeye sokar. VE Ölüme götürür/götürebilir. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Zafere taşır. )


- | KENDİNDE ile/ve/+ KENDİ İÇİN | ile/ve/+/||/<>/> KENDİNDE VE KENDİ İÇİN



- | KESER ya da RENDE | ile/değil/yerine/>< KOL HIZARI

( | Kendine yontar. YA DA Ötekine/dışarıya yontar. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İki tarafa da yontar. )


- | PİRİNÇ EKMEK ile AĞAÇ DİKMEK |
ile/ve/değil/||/<>/<
ÇOCUK YETİŞTİRMEK

( [öngörümüz/"beklentimiz"] Bir yıllıksa. İLE On yıllıksa. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yüz yıllık olursa. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( BİLGİ: İnsan aklı sınırıları içerisinde evreni ve doğayı anlama çabası. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( Bilgi, göklere uçabileceğimiz kanatlardır. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( Yapmanız gereken şey farkında olmanın farkında olmaktır. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( Tüm sonuçlarına katlanabilmektir. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( Hiçbir uygarlık, varolan bilgiyle çatışmadan, bilgi üretemez. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( KUTADGUBİLİG: Mutluluk/saadet veren bilgi, kutlu bilgi. Çinliler, ona Edebü'l-Mülûk der; Maçinliler, onu Enîsü'l-memâlik diye adlandırır. Bu meşrık ilinin büyükleri, buna doğruca Zînetü'l-ümerâ der.
İranlılar buna Şehnâme der, Turanlılar ise Kutadgu bilig diye anar. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( | Yazaç/harf. VE/> Hece. VE/> Sözcük. |

İLE/VE/+/<>/>/<

Tümce. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( | ... VE/> "Ne, ne zaman, nerede, kim?" soruları ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. VE/> "Nasıl?" sorusuyla ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. |

İLE/VE/+/<>/>/<

"Neden?" sorusuyla ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( [bilginin/kavramın/nesnenin/olgunun] | Öncesi VE/> Sonrası VE/> İçi ve dışı |

İLE/VE/+/<>/>/<

Zamanı ve Zemini )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( | Letter, phoneme. AND/> Morpheme. AND/> Word. |

vs./AND/+/<>/>/<

Sentence. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( | [by] ... AND/> "What, where, when, who?" questions and answers. AND/> "How?" question and answers. |

vs./AND/+/<>/>

"Why?" question and answers. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( | Before AND/> After. AND/> Inside AND/> Outside |

vs./AND/+/<>/>/<

Time and place. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( )


- | YALIN VE DOLAYSIZ ve/||/<> AYRIM VE DOLAYLI BİRLİK |
ve/||/<>
BUNLARIN BİRLİKTELİĞİ



- | YORULDUĞUMUZ ZAMAN/ZEMİN/KOŞULLAR ve DURULDUĞUMUZ ZAMAN/ZEMİN/KOŞULLAR |
ve/||/<>/>/<
KIRILDIĞIMIZ ZAMAN/ZEMİN/KOŞULLAR

( Olduğumuz/oluştuğumuz. VE/||/<>/>/< Kırıldığımız. )


- | ZAYIF/LAR ile/ve/<> "ZEKİ/LER" |
ile/değil/yerine/><
GÜÇLÜ/LER

( | İntikam alırlar. İLE/VE/<> Başkasını umursamazlar, yok sayarlar. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Affederler. )


- | ZAYIF/LAR ile/ve/<> "ZEKİ/LER" |
ile/değil/yerine/><
GÜÇLÜ/LER

( [not] | Revenges. vs./AND/<> Don't cares the others. | vs./BUT/>< Forgives. )


- 0-2 YAŞ ARASI/DÖNEMİ ve/||/<> 0-5 YAŞ ARASI/DÖNEMİ

( Kişinin, yaşamındaki en önemli[öncelikli] dönemleri... )


- 0.99365 = 0.03
ile/değil/yerine/><
1.01365 = 3.78

( Her gün yaptığımız işi (ya da kendimizi), %1 iyileştirdiğimizde, 365 gün sonra vardığımız sonuç ile her gün, %1 gerilettiğimizde vardığımız sonuç arasında, ne kadar büyük FaRkLaR olduğunu görüyoruz!... )


- 0[SIFIR]:
"YUTAN" ile/ve/değil/||/<>/< DURAN/DURDURAN / ARA



- 0/SIFIR:
YUTAN ile ETKİSİZ

( Çarpmada. [... x ...] İLE Toplamada/çıkarmada. [ ... + ... ] )


- 1 ve/||/<>/>/< 2 ve/||/<>/>/< 4 ve/||/<>/>/< 8

( Konuş. VE/||/<>/>/< Yaz! VE/||/<>/>/< Oku! VE/||/<>/>/< Dinle! )


- 1 ile 2 ile ÇOK

( Şaşma! İLE Aşma! )


- 100 NUMARA değil 00

( Fransızca'da, "sans" ve "cent" sözcükleri, "san" diye okunur. Fransızca'yı iyi bilmeyen birinin/birilerinin zamanında "sans numero"yu numarasız ["sans" = -sız] değil de 100 olarak zannetmiş ve "çevirmiş" olmasından kaynaklanmıştır tuvaletlere yüz numara denilmesi.[Fransa'da, evlerin tüm odalarına [01, 02, 03 vb.] numara verilirdi. Tuvalet ise yaşanılan bir mekân olmaması ve hoş bir ortam olarak algılanmaması nedeniyle değer/numara vermeye uygun görülmediğinden dolayı "00" olarak numaralandırılmıştır.]

II. Dünya Savaşı sonrası da Amerikan kültürü ve deyimleri bizi çok etkilediğinden dolayı bu iki sıfır da kalktı onun yerine -"çok değerli bir tanımmış gibi"- WC kullanıldı. )


- 100 NUMARA değil 00

( İngilizce'de "tuvalet" anlamına gelen olan "loo"[ > 100] sözcüğünden geldiği de iddia edilmekle birlikte Fransızca "çeviriden" kaynaklanmış olduğu daha yüksek olasılıklıdır. )


- 18 YAŞ:
ALTI ile/ve/||/<>/> ÜSTÜ

( İstenç[irâde] sahibi. İLE/VE/||/<>/> Direnç[ihtiyâr] sahibi. )


- 18 YAŞ:
ALTI ile/ve/||/<>/> ÜSTÜ

( Ne "yapacağını/yapabileceğini" "bilen". İLE/VE/||/<>/> [öncelikle] Ne yapmayacağını/yapmayabileceğini ve ne "yapacağını/yapabileceğini" bilen. )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Dışa bakar. İLE/VE/||/<> İçe bakar. )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Aklın gözüdür. İLE/VE/||/<> Anlayışın gözüdür. )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Bilinenleri/bilinebilecekleri, anlaşılabilecekleri görür. İLE/VE/||/<> İki gözün anlayamadıklarını görür. )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Gördüklerinden rahatsız olunabilir. İLE/VE/||/<> Şikâyet etmekten uzaklaştırır. )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Lobsang Rampa'nın, "3. Göz" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Kimileri, gözden içer şarabı. )


- 2 KİŞİ OLARAK KONUŞMAK/KONUŞULAN ile 3 VE ÜZERİ KİŞİNİN BULUNDUĞU ORTAMDA KONUŞMAK/KONUŞULAN



- 21 MART ve 23 EYLÜL

( Bu tarihlerde, Ekvator çizgisi üzerinde bulunan herhangi bir nesnenin/kişinin gölgesi oluşmaz. )


- 3 KİŞİ/ARKADAŞ ile/yerine/ve 2, 4, 5, 6 [< üzeri] KİŞİ/ARKADAŞ

( Üç kişi, olanaksız bir üçgen oluşturduğundan, biri, öbeği[grubu] terk etmelidir. )


- 3 KİŞİ/ARKADAŞ ile/yerine/ve 2, 4, 5, 6 [< üzeri] KİŞİ/ARKADAŞ

( Üç kişi, birlikte yürürken, birini yitirir. )


- 3 MAYMUN:
MIZARU ile/ve/||/<> IWAZARU ile/ve/||/<> KIKAZARU

( )


- 3 MAYMUN:
MIZARU ile/ve/||/<> IWAZARU ile/ve/||/<> KIKAZARU

( Gözlerini kapatanın adı Mizaru, ağzını kapatanın adı Iwazaru ve kulaklarını kapatanın adı da Kikazaru. Adlarından da anlaşıldığı üzere Japon kökenli bir görsel bu. XVII. yüzyılda, Nikko kentinde inşâ edilmiş ünlü Tosho-Gu Tapınağı'nın kapısına oyulmuş "görsel bir deyim" olarak ortaya çıkmış, sonra da oradan tüm dünyaya yayılmış. )


- 3B:
BARIŞ(TIR)MAK ve BÖLÜŞ(TÜR)MEK ve BÜYÜ(T)MEK
ve/||/<>/>/<
3Y:
YÖN ve YÖNTEM ve YÖNETİM



- 40'LI YAŞLAR ile/ve/||/<>/> 50'Lİ YAŞLAR

( Gençliğin yaşlılığı. İLE/VE/||/<>/> Yaşlılığın gençliği. )


- 7 KEZ ve/||/<>/> 8 KEZ

( Düşersen. VE/||/<>/> Ayağa kalk. )


- 7 SAAT ile/ve/||/<>/>/< 17 SAAT

( Uyu. İLE/VE/||/<>/>/< Ayakta ve yaşamda ol. )


- 7 SAAT ile/ve/||/<>/>/< 17 SAAT

( Düş (gör). İLE/VE/||/<>/>/< Düşün. )


- 7 SAAT ile/ve/||/<>/>/< 17 SAAT

( Yat. İLE/VE/||/<>/>/< Ayakta ol. )


- 7 SAAT ile/ve/||/<>/>/< 17 SAAT

( Arın. İLE/VE/||/<>/>/< Yalın. )


- ABARTMAK ile/değil/yerine/>< AZALTMAK



- AÇ TAVUK, KENDİNİ TAHIL AMBARINDA SANAR ile DEREYİ GÖRMEDEN PAÇALARI SIVAMAK



- ACELE ETMEK ile/değil/yerine HIZLI HAREKET ETMEK

( Hızlı hareket edin ama önce kendi kendinizle barışmanın ve çevreye uyum sağlamanın bir yolunu bulun. )


- ACELE ETMEK ile/değil/yerine HIZLI HAREKET ETMEK

( Fazla ağırdan almayın ama gereksiz yere acele de etmeyin; yolunuzda ilerleyin yeter. )


- ACELE ETMEK ile/değil/yerine HIZLI HAREKET ETMEK

( Fazla acele eden kişi, kendini her zaman ya birkaç adım önde ya da birkaç dakika geride bulur. )


- ACELE ETMEK ile SABIRSIZLANMAK



- ACI ÇEKTİĞİMİZDE ve/||/<> KORKTUĞUMUZDA ve/||/<> BAZI ŞEYLER, YOLUNDA GİTMEDİĞİNDE

( Kendimize kızmayalım. VE/||/<> Kendimizi aşağılamayalım. VE/||/<> Kendimizi suçlamayalım. )


- ACI DUYABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< (KENDİ)/(ONUN/ÖTEKİNİN) ACISINI DUYABİLEN

( Canlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İnsan. )


- ACI DUYABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< (KENDİ)/(ONUN/ÖTEKİNİN) ACISINI DUYABİLEN

( )


- ACI/ISTIRAP:
KÖTÜLERİN ŞİDDETİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< İYİLERİN SESSİZLİĞİNDEN



- ACI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAKIŞ AÇISI

( Kişi, bakış açısını değiştirmedikçe "ıstırabını/acısını" değiştiremez. )


- ACI ve/||/<> İYİ NİYET

( Kuma yazılmalı. VE/||/<> Taşa kazınmalı. )


- AÇIK E ile KAPALI E

( Ben, sen, pembe, yelken, semt, kent.
İLE
Benzin, rende, önemli, cem, mendil, eldiven, pencere, kendi, elbise, tencere, renk, genç, elli, zengin. )


- AÇIK E ile KAPALI E

( Edebi, edepsizden öğren!
Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
İLE
Penceredeki benekli tekir kedi, kendi tenceresindeki eti yedi. )


- AÇIK E ile KAPALI E

( - Kenya Büyükelçiliği, genç hakemlere, renkli kalem verdi.
- Hem Cem, hem öteki Cem, hem de Emre, mühendistir.
- Beni en beğenen, hep benim; beni, en beğenen, hep kendimim.
- Sendikanın pembe mendillerini, kendi elbisesine ekledi. )


- AÇIK KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine AYRINTILI İFADE ETMEK



- AÇIK SÖZLÜ/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NEZÂKET



- AÇIK TUT! ve/||/<> BAĞLI TUT!

( Elini, sofranı ve kapını. VE/||/<> Gözünü, dilini ve belini. )


- AÇIKLAMA ile/ve/değil ANLAM/LANDIRMA

( ... İLE/VE/DEĞİL İnsan durum ve tutumları açıklanamaz ve fakat (ancak) anlamlandırılır/anlamlandırılabilir. )


- ACIMA ile/değil KENDİNE ACIMA

( Kişiyi, acımak değil kendine acımak bitirir. )


- ACIMASIZLIK ile/ve/değil/||/<>/< GÜÇ EŞİĞİNİN YÜKSELMİŞLİĞİ



- AÇLIK ve SOĞUK

( Kişiyi, çok ciddi yıpratanlar. Yaşamımıza bulaşmamasını sağlamak için elinizden gelen yapılmalıdır. )


- ACTA JURE IMPERII ile/ve/||/<> ACTUA JURE GESTIONIS ile/ve/||/<> LEX FORI

( Devletin, "egemenliğine dayanarak", yapmış olduğu eylemlerden doğan sorumluluğu. İLE/VE/||/<> Yönetimin, "egemenliğine dayanarak", yapmış olduğu eylemlerden doğan sorumluluğu. İLE/VE/||/<> Yargıcın, hukuktaki, doğrudan uygulama kuralları. )


- ACZİNİ BİLMEK ile/ve/<> HADDİNİ BİLMEK

( Âlim bildiğini bilir, Ârif Kendini/Bileni Bilir, Kâmil Aczini/Haddini Bilir! )


- AD/IM/IZ ile/ve UNVAN[ÜNVAN değil!]



- ADÂLET VE EŞİTLİK ve/||/<>/> UYUM VE DOSTLUK



- ADÂLET YOK ile/ve/değil/yerine/<> ADÂLET'İ, KENDİN/SEN (YAKIN ÇEVRENDE, OLANAKLARINDA) GERÇEKLEŞTİR (YAŞAT/İHYÂ ET)!



- ADÂLET:
"KİŞİ/ŞAHIS/ŞAHSÎ" KONU(SU) değil KİŞİLİK/ŞAHSİYET KONUSU



- ADÂLET:
BİRLİK ile/ve/<> DİRLİK



- ADÂLET:
DIŞARIDA/UZAKTA ve/değil/yerine/||/<>/>/< KENDİNDE

( Adâleti, dışarıda/uzakta aramak. VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Kendinde başlatmak ve oluşturmaktır, asıl ve öncelikli olan. )


- ADÂLET:
ORTAYA ÇIKAN değil ÜRETİLEN



- ADÂLET:
SUÇU/"SUÇLU"YU ARAMAK ile/ve/değil/||/<>/< (SONUNA KADAR) MÂSUMU/MASUMİYETİ ARAMAK



- ADÂLET:
VARLIĞI VE VAROLANI BİLMEK/TANIMAK ve/||/<> HAK'I BİLMEK/TANIMAK ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK/TANIMAK



- ADÂLET=KUTUP YILDIZI:
GÖĞE ve/||/<>/> GÖNÜLE

( Doğar. VE/||/<>/> Işığını saçar/yayar. )


- ADÂLET ve/||/<>/>/< DAYANIŞMA



- ADÂLET ile/ve/||/=/<>/< DENGE, ÖLÇÜLÜLÜK/İTİDÂL[< ADL]

( Toplumla olan ilişkide. İLE/VE/||/=/<>/< Kişide. )


- ADÂLET ile/ve/||/=/<>/< DENGE, ÖLÇÜLÜLÜK/İTİDÂL[< ADL]

( İçte. İLE/VE/||/=/<>/< Dışta. )


- ADÂLET ile/ve/||/=/<>/< DENGE, ÖLÇÜLÜLÜK/İTİDÂL[< ADL]

( Güçler arasındaki denge. İLE/VE/||/=/<>/< ... )


- ADÂLET ile/ve/<> HAKKANİYET



- ADÂLET ve/||/<>/> HUZUR

( Gücün, "haklı olduğu" yerde bekleme! VE/||/<>/> Güce tapan bireylerin olduğu yerde bekleme! )


- ADÂLET ve/||/<> KARE

( 2+2=4 VE/||/<> İki üçgen alanın biraradalığı. )


- ADÂLET ile/ve/<> KARMA

( Karma ve Kader kavramlarını, kapsamlı bir biçimde anlamak ve görmek üzere "My name is Earl" dizisini baştan sona izlemenizi öneririz... )


- ADÂLET ve/<> NİYET ve/<> SÜREKLİLİK



- ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ ve/||/<>/< BİLGİ/HABER

( Adâletin kaynağı da, hedefi de, durumdaki/olaydaki ilgili kişilerden birinin rızâsıdır. Adâlet, insanı ve rızâsını esas almaktır! [Tabii, rızâ da, en başta, (durumdan/olaydan/tespitten/(ön) "hüküm"den) haberdar olmakla/etmekle başlar.] )


- ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ ve/||/<>/< BİLGİ/HABER

( Bilgi/haber vermek, rızânın;
rızâ, adâletin;
adâlet de yaşamın temeli(nde)dir/merkezi(nde)dir. )


- ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ ve/||/<>/< BİLGİ/HABER

( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )


- ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ ve/||/<>/< BİLGİ/HABER

( |
  | )


- ADÂLET ve/<> SEVGİ

( Toplumda. VE/<> Bireyde. )


- ADÂLET ve/||/<> VİCDAN

( ... VE/||/<> Adâlet evi. )


- ADÂLET ve/||/<> VİCDAN

( Her yerde, zamanda ve koşulda. VE/||/<> Zirvesinde.[Kişide/İnsanda!] )


- ADÂLET ve/||/<> YAŞAM



- ADÂLETSİZLİK DURUMLARINDA, "TARAFSIZ"(SESSİZ/ÂTIL) DURUYORSAK, KÖTÜLERİN/KÖTÜLÜĞÜN TARAFINI TUTMUŞUZDUR ile/ve/||/<> ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI DEĞİLSEK, SORUNUN BİR PARÇASIYIZDIR



- ADAM "SATMIŞLIĞI/M/IZ"
değil/ne yazık ki/><
ADAM "SANMIŞLIĞI/M/IZ"

( Yoktur. DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Vardır. )


- ADAM OLUP OLMADIĞIN ile/ve/>/değil NE KADAR ADAM OLDUĞUN



- ADAM:
ER KİŞİ ile/ve/değil İNSANİYETLİ



- ADAMINA GÖRE ile/değil/yerine MUHATABINA GÖRE



- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( 0
|------%50 altı.[1-49]------|%50-50|------%50 üzeri.[51-99]------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
%100 )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( YOK(LUK)
|------ KURUNTU------|BELKİ|------KUŞKU------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
KESİN(LİK) )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( RECM[Ar. çoğ. RÜCÛM]: Taşa tutma, taşlama. | Birine atılan taş. | Suçluyu beline kadar gömüp taşlayarak idâm etme. | Sövme, lânetleme. | Zan üzerine konuşma. )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( image )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( image )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( Anımsadığımız şeylerle, onlar gerçekmişlercesine meşgul oluyoruz ne yazık ki. )


- ÂDİL[Ar.] ile/ve/||/<> ÂDİLÂNE[Ar. ÂDİL + Fars. < ÂNE]

( Adâletle iş gören, adâletten, doğruluktan ayrılmayan, hakkı yerine getiren, adâletli. İLE/VE/||/<> Hakça. )


- ÂDİL ile/ve/||/<>/> AYDIN

( Dışımız. İLE/VE/||/<>/> İçimiz. )


- ADINI BİLMEK ile TADINI BİLMEK

( Haberdar olmak. İLE Deneyimlemiş olmak. )


- ADINI BİLMEK ile TADINI BİLMEK

( İLM el-YAKÎN ile HAKK el-YAKÎN )


- ADL Ü İHSAN

( ADÂLET VE İYİLİK )


- AFFEDEBİLMEK ile/ve/||/<> SABREDEBİLMEK ile/ve/||/<> VAZGEÇEBİLMEK

( [Kişiyi] Farklı kılar. İLE/VE/||/<> Güçlü kılar. İLE/VE/||/<> Kendi kılar. )


- AFFEDEBİLMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> VAZGEÇEBİLMEK



- AFFEDEBİLMEK ve/||/<> VEFÂ



- AFFETMEK ile UNUTMAK ile BARIŞMAK



- AFFETMENİN DEĞİŞTİRDİĞİ:
GEÇMİŞ değil GELECEK



- AĞ ile/ve/değil/||/<>/>/< BAĞ



- AĞACI:
[ne yazık ki]
!KESERSENİZ ile/değil/yerine/>< KESMEZSENİZ

( Kazık kalır, üstüne oturursunuz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gölge olur, altına oturursunuz. )


- AĞACI:
[ne yazık ki]
!KESERSENİZ ile/değil/yerine/>< KESMEZSENİZ

( image )


- AĞIR ile/ve/||/<> SAĞIR

( Baş. İLE/VE/||/<> Kulak. )


- AĞIZ AÇIKLIĞI ile/değil/yerine/>< ZİHİN AÇIKLIĞI

( Kişinin, zihni, ne kadar kapalıysa; ağzı, o kadar açık olur. )


- AĞIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAK

( Daha az konuşmak üzere/için. İLE/VE/||/<>/< Daha çok dinlemek üzere/için. )


- AĞIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAK

( Bir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İki. )


- AĞIZDAN ÇIKACAK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK ile/ve/||/<>/< AĞIZDAN ÇIK(A)MAYABİLECEK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK

( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA! Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )


- AĞIZDAN SOLUK ALMAK ile/yerine BURUNDAN SOLUK ALMAK



- AĞLAMAK:
"GÜÇSÜZLÜK"TEN ile/değil/||/<>/< "GÜÇLÜLÜK"TEN



- AĞLAMAK:
"KIRILDIĞIN" YERDEN değil KIRDIĞIN YERDEN

( Kırıldığın yerden değil kırdığın yerden ağlarsın. )


- AĞLAMAK ve/değil/yerine/<>/>< GÜLMEK :)

( Yalnız. VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Herkesle birlikte. :) )


- AĞLAMAK ve/değil/yerine/<>/>< GÜLMEK :)

( Çocuklar, annesini/babasını yıkarken. İLE Anneler/babalar, çocuğunu yıkarken. )


- AĞLAMAK ve/değil/yerine/<>/>< GÜLMEK :)

(

ve/değil/yerine/<>/><

)


- AĞLAMAK ve/değil/yerine/<>/>< GÜLMEK :)

( Heraklitos. VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Demokritos. )


- AĞNİYÂN-İ ŞÂKİRÎN ile/ve/<> FUKARÂ-İ SÂBİRÎN



- ÂĞYÂRINI CÂMÎ, EFRÂDINI MÂNÎ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< önce ÂĞYÂRINI MÂNÎ sonra EFRÂDINI CÂMÎ

( Benzetme. [Ölçünün ve tanımın bulunmadığı yerde, ne yazık ki kişisel "görüş/yorum", "dolaylı ilişki" ve "çağrışımların" öne çıktığı/çıkarıldığı [boş] sözler.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Tanım[ın tanımıdır]. [Bir kavramın tüm bireylerini kuşatıp ötekileri dışarıda bıraktığını tanımlar.] )


- ÂĞYÂRINI CÂMÎ, EFRÂDINI MÂNÎ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< önce ÂĞYÂRINI MÂNÎ sonra EFRÂDINI CÂMÎ

( "İnsan, düşünen bir canlıdır" tanımı kullanıldığında bu tanımın içinde tüm insan bireylerini içerir. Girmeyen hayvan[behaim], bitki ve nesneyi dışarıda bırakır. )


- AHDETMEK değil/yerine/= SÖZ VERMEK



- AHLÂK:
KORKU ile/ve/<> HAK ile/ve/<> FERÂGAT ile/ve/<> AŞK



- AHLÂK/AHLÂKSIZLIK ile/değil/< ANATOMİ

( Eşeysel örgenlerin adlarında, "ahlâk" ya da "ahlâksızlık" aranamaz! Küfür olarak geçen sözcüklerin ve küfür edenlerin yersiz/kötü "kullanımındaki" yanlışlık, dilin ya da sözcüklerin hatası, yükü değildir! Kişilerin yanlışları da sadece o kişilerin, o ve ilgili yersiz/bağlamsız, yanlış/kötü davranış ve tutumlarıyla sınırlı tutulmak zorundadır.

Üç yaşından itibaren öğrenilmiş, fark bile olmayan "farkların", gerçekte, doğada ve bütünlükte hiçbir biçimde herhangi ciddi bir fark oluşturmadığı, herkesin her "şey"i tam olarak bildiği, gördüğü ve yaşadığı bir durumun, deneyimin de doğal ve sınırlandırılmış, kapalı koşullarda, herhangi bir ayıbı yoktur[bulunamaz ve aranamaz]! Eşeysel örgen adlarının, tıpta, anatomi ya da fizyoloji bilgisi olarak, Latince ya da başka bir dilde kullanılması da bir şeyleri "çözmekte/aşmakta" yeterli değildir.

Doğru/uygun zaman, zemin ve koşulların, duyacaklarına râzı olan/olacak kişinin, muhabbetin ve hukukun bulunmadığı ilişki ve ortamlarda, dikkatsiz, özensiz bir biçimde tüketiliyor olmasıdır tüm sorun. Söylenilen sözcüklerin değil beklenilmeyen ve istenilmeyen koşullarda, bir dayatma olmasından dolayıdır kişilerin tüm haklı tepkisi. Kişilerin, hangi konu/alan olursa olsun, seslerini yükseltmelerindeki yanlış ya da sorun kadar, kullandıkları ve seçemedikleri sözcüklerin yanlışlığındandır rahatsız olunan. Sorun, esas ya da içerik sorunu değil, yöntem(usûl) sorunudur. Kalabalığın içinde, zaman, zemin ve koşulları, kişileri dikkate almama kabalığıdır.

"Cinsiyetçi küfür" diye bir "tanım/sözcük" de olmaz! Sorun, örgen adlarında ya da "kadın"lara saygısızlık olmasında değil cahil/yetersiz/özensiz/kaba kişilerin, sonuç odaklı ve düşünmeden, özenmeden, çevresine kayıtsız ve saygısızca davranmasından dolayıdır. Eğer eşeysellikteki son aşama, "kulağa üflemek" olsaydı, her ("olumlu/olumsuz") zaman ve zeminde, her durumda, ağzından düşürmediği "söz" ve kısaltma, "AMK" değil "Hay kulağına üfleyeyim!"[KULK] olurdu. Bu durumda, bu sorun, ne kulak kepçesinin ve/ya da deliğinin, ne de bu sözcüğün, "ayıbı", "ahlâklılığı ya da ahlâksızlığı" olurdu.

Buradaki "sorun" ya da yanılsama, kapalı, sınırlı ya da bazı/çoğu ayrıntının iki kişi arasında ya da sır olarak tutulması istenilen özelin, dışarıda ve genelleştiriliyor olmasından dolayıdır.

Tıpta ve tüzede[hukukta], "ayıp", "çirkinlik" vs. ol(a)madığı gibi, zihinde ve zihin dilinde de "ayıp", "pis", "kötü" diye bir sınır(landırma) ya da sonuç(landırma) yoktur. Zihinden, "olumlu/olumsuz", "iyi/kötü" her düşünce ve ayrıntı geçebilir fakat sorumlu olunan/olunması gereken, ağızdan çıkmayabilecek olan söz(cük)ler(imiz)dir. )


- AHLÂK/AHLÂKSIZLIK ile/değil/< ANATOMİ

( image )


- AHLÂK/ERDEM ve/||/<> EYLEM/SELLİK



- AHLÂK ile/ve/değil/<> ÂDÂB

( Değişmez. İLE/VE/<>/DEĞİL Değişir. )


- AHLÂK ile/ve/değil/<> ÂDÂB

( Bireysel. İLE/VE/<>/DEĞİL Kurumsal. )


- AHLÂK ile/ve/değil/<> ÂDÂB

( !Ahbaplık arttıkça, âdâb kalkar. [fazla yüz-göz olmamaya dikkat etmek gerek!] )


- AHLÂK ile/ve/değil/<> ÂDÂB

( Yükselmiş davranış ve tutumlar. İLE/VE/<>/DEĞİL Olağan davranış ve tutumlar. )


- AHLÂKÎ OLGU değil OLGULARIN, "AHLÂKÎ" "YORUMLARI"

( Yoktur. | Vardır. )


- AHLÂKÎ ile/ve İNSANÎ/BİREYSEL



- AHLÂKSAL OLAN/OLABİLEN:
"NE YAPTIĞIMIZ/YAPMADIĞIMIZ" değil NEYE DAYANARAK, NE YAPTIĞIMIZ VE YAPMAYABİLECEĞİMİZ



- AİDİYET ile/ve/<> AYNİYET



- AIKIDO ile/ve JAİNİZM

( AIKIDO: "AI"=UYUM, "KI"=ENERJİ, "DO"=YOL/YÖNTEM --- ENERJİYİ UYUMLANDIRMA YÖNTEMİ/YOLU

Aikido, fiziksel ve zihinsel denge oluşturma yöntemidir.

Aikido, diğer tarafın gücünü kendine yönelik kullanabilmektir.

Aikido, %100 savunma odaklı ve bir ya da daha fazla yönden gelen her türlü saldırıya karşı kullanılabilecek bir uygulama sanatıdır.

Aikido, fizik kurallarını göz önünde bulundurarak saldırganın gücünden uygun biçimde yararlanır.

Aikido, önsezi, zamanlama, hareketlerin doğru uygulanışı, dairesellik, rakibin gücünü ele geçirip bunu ona yönelik kullanma, soluklamanın verdiği güç, doğru tutuşlar ve oldukça yüksek bir konsantrasyon ister.

Aikido, önemli temel güdülenmeleri, ahlâki standartları ve asil tarzıyla tanınır.

Aikido, kendi kendimizi sürekli olarak geliştirme ve kesin zafer üzerine kuruludur.

Aikido, rakibi etkisiz durarak getirerek var olmaya devam eder.

Aikido: Savaşmadan Kazanmak: "Uyum Kuralı"

Aikido'nun içinde yatan asıl anlam, Enerji, Anlık/Zihin ve Gövde'nin uyumudur.

Aikido'nun öncelikli özelliği enerjinin terbiye edilmesidir.

Aikido'nun ayırt edici özelliği, hareketler ve tekniklerdeki yumuşak akıcılıktır.

Aikido'nun başlangıcı savunma, devamı tekniktir.

Aikido'nun zihinsel kaynakları ikiye ayrılır:
1- Doğu kültürünün din ve Şintoculuk, Konfüçyusçuluk, Taoculuk ve Budizm gibi felsefe akımlarına dayanan ahlâkî değerleri;
2- Daha uygulamalı olan ve kolaylıkla uygulanan ahlâki değerler.

Aikido'nun ahlâkî anlayışında savunma asla saldırganı yok etme ya da ciddi biçimde yaralama amacını taşımaz.

Aikido'ya dayalı bir strateji üç ahlâki aşamayı içerir:
1- Algılama,
2- Değerlendirme,
3- Karar verme ve tepki gösterme

Aikido hareketleri, ileri derecede bir koordinasyon sonucu oluşan, sertlik ve şiddet içermeyen, akıcı ve esnek hareketlerdir.

Aikido'da el, bilek tutuşları ve düz vuruşlar[atemi] o kadar serttir ki, rakip daha fazla acıyı engellemek için teslim olmayı yeğler.

Aikido'ya dayanan bir strateji aynı zamanda ahlâkî bir yaklaşım ve düşünce tarzı gerektirir.

Aikidoka'nın[Aikido çalışan kişi] ahlâkî bir yaklaşım içinde olması gerekir.

Savunmanın asıl amacı saldırganı yok etmek değil onu yönlendirmek ya da etkisiz duruma getirmektir.

Aikido'da ego ya da kahramanlık yoktur.

Aikido, Sensei[üstad] Morihei Ueshiba (1883 - 1963) tarafından geliştirilmiştir.

Aikido, efendilerin savunmacı sanatı olarak tanımlanır.

Gerçek ustalar, çevrelerinin kendini denetlemesine izin vermeyendir. )


- AIKIDO ile/ve JAİNİZM

( Bazı Aikido Terimleri

Aikidoka: Aikido yapan kişi.

Aikikai: Aiki topluluğu. Bu sözcük, kurucu tarafından Aikido'nun yaygınlaştırılması için oluşturulmuş organizasyon için kullanılır.

Dan: Siyah kemer derecesi.

Dojo: İdman yapılan yer.

Doşhu: Yolun başı anlamında kullanılır. Aikido'nun başında bulunan kişiye verilen unvandır. (Şu anda doşu MORİHEİ UESHİBA'nın torunu olan MORİTERU UESHİBA'dır.)

Fukhişhidoin: Eğitmenin yardımcısı anlamına gelen resmî bir ad.

Gi: Eğitim giysisi.

Hakama: Siyah ya da lacivert renkte, genellikle siyah kemer sahibi olmuş Aikido'cularca giyilen, parçalı etek.

Hambu Dojo: Organizasyonun merkezi dojosunu belirten terimdir. Genellikle Aikido Dünya Karargahları'nı belirtir. (AİKİKAİ)

Hanmi: Üç gensel duruş.

Happo: Sekiz yön. HAPPO-UNDO (8 yön egzersizi) ve HAPPO-GIRI (kılıç ile sekiz yönde kesme.) (Burada anlaşılması gereken, gerçekten her yönde hareket edebilmektir.)

Hara: Gövdenin ağırlık merkezi. (Aikido teknikleri, olabildiğince kişinin hara bölgesinde yapılmalıdır.) Jiyuwaza: Tekniklerin serbest biçimde uygulanması.

Kihon: Temel olan şey. Aikido'da genel olarak aynı teknik, farklı görülen farklı yollardan yapılabilir. Temeli, yani çekirdeği kavramak için KİHON'u iyi anlamak gerekir.

Kohai: Yeni öğrenci.

Kokyu: Soluk alma. Aikido'nun bir bölümü de KOKYU RYOKUYU, yani soluk alma gücünü geliştirilmesidir. Aikido'daki pek çok teknik, KOKYU HO yani soluk egzersizi olarak adlandırılır. Bu egzersizler, kişinin KOKYU RYOKUYU yani soluk gücünü geliştirmesini sağlar.

Ku: Boşluk. Bu boşluğun doğrudan fark edilmesi, aydınlanmadır. Bu Aikido'da bilinç açıklığının geliştirilmesi, değişen durumlara çabuk ve iç güdüsel yanıt verebilmektir.

Kumi Jo: JO (bir araç) ile eşleşerek yapılan çalışma. (eşli uygulama) Kumi Tachi: Kılıçlı çalışma. (eşli uygulama) Kyu: Beyaz kemer düzeyi/derecesi. ŞHODAN(1. DAN)'a kadar olan(6) derece.

Maai: Rakibe göre olması gereken, düzenli aralık, uzaklaşma ve zamanlamadır.

Masagatsu: Gerçek zafer. Mudansha: Siyah kuşak derecesi olmayan öğrenci.

Nagare: Akmak. Aikido'nun amaçlarından biri de fiziksel güce, fiziksel güçle karşılık vermemeyi öğrenmektir. Asıl olan, uygulanan gücü yönünde, onu kendi avantajına olacak biçimde yeniden yönlendirerek hareket etmeye çalışmaktır.

Nage (Tori): Savunan. Tekniği yapan.

Randori: Serbest biçimde eğitim.

Rei: Selâm ver!

Sempai: Eski öğrenci.

Sensei: Öğretmen.

Shikaku: Ölü açı. Rakibin atağına devam etmesinin çok zor olduğu ve sizin de rakibinizin hareket ve dengesini kolaylıkla kontrol edebildiğiniz pozisyon. Aikido'nun ilk aşaması, ŞHİKAKU'yu yerleştirebilmektir.

Shindoi: Öğretmen, eğitme anlamına gelen resmî bir ad/unvan/başlık.

Shodan: Siyah kemerde ilk derece (1. dan)

Sukashiwaza: Saldırganın sizi sarmasına ya da vuruşuna başlamasına olanak vermeden yapılan teknikler.

Sutemi: Birinin, tekniğin uygulanması için kendini bırakmasıdır.

Tai No Tenkan: 180 derece dönmeyi kapsayan yalın dönüşler. (Harman uygulaması)

Tai Sabaki: Gövde hareketi.

Taijutsu: Gövde sanatları, silahsız çalışma.

Takasumu Aiki: Aiki'nin (ruh, zekâ ve evrensel enerjinin uyumu) sonsuz (bitmek bilmeyen) üretken savaş sanatı " anlamına gelen kurucunun bir sloganıdır. Aikido'da yeni teknikler yaratmak olanaklıdır.

Tatami: Minder. Tege Tana: El kılıcı ya da elin kenarı. Tenkan: Özellikle gövdenin 180 derece döndüğü dönüş hareketi.

Tori: Uzaklaştırma, uzağa alma, elinde bıçağı alma, elinden alma.

Uchi Deshi: Dojo’nun içinde yaşayan ve kendini eğitmene, dojonun bakım ve temizliğine adamış öğrenci (Kimi zaman, dojonun Sensei'sinin kişisel işlerine de yardım eder.)

Uke: Saldıran. Tekniği alan.

---

Morihei Ueshiba: Aikido'nun kurucusu (1883-1969)

O-Sensei Morihei Ueshiba: Hocaların hocası, büyük öğretmen.

Shihan: Hocaların hocası (usta eğitmen) anlamına gelen resmî bir ad.

Ueshiba Kısshomaru: Aikido'nun kurucusunun oğlu.

Ueshiba Moriteru: Kurucunun torunu, şuan yolun başında olan kişi doşhu.

)


- AİLE ile/ve/||/<>/> OKUL

( Sayın Şerif Mardin'in çalışmalarını, çeşitli yerli ve yabancı kaynakları (da) okumanızı salık veririz... )


- AKIL ve EL ve/||/<>/> DÜŞÜNCE ve EYLEM



- AKIL VERMEK ile/ve/değil/yerine BİLDİKLERİNİ ANLATMAK



- AKIL-FİKİR SAHİBİ OLMA(MA)K ile İFLÂH OLMA(MA)K



- AKIL:
SESİN YÜKSEKLİĞİNDE değil SÖZÜN İNCELİĞİNDE



- AKIL:
(KENDİ/BAĞIMSIZ) "YÜRÜYEN" değil YÜRÜTÜLEN



- AKIL:
ANLAYAN değil İLİŞKİLENDİREN



- AKIL:
ÖLÇÜLEBİLİR ile/ve/değil/||/<>/< ÖLÇEN/R



- AKIL ile/ve/> ÂKİL

( Us. İLE/VE/> Yiyen. | Aklı başında. )


- AKIL ile/ve/> ÂKİL

( ... İLE/VE/> Kendi "aklını", evrenin aklıyla birleştirmiş/bütünleştirmiş kişi. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Akıl kavramsal olup akla; Bilgi simgesel olup sezgiye; Hikmet mistik olup iç görüye ve iç deneyime hitap eder. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Aklın bilgiye ve hikmete kavuşması, neredeyse tüm uygarlıklarda ortak olarak Güneş, Işık, Nur simgeleri ile belirtilmektedir. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Genç ve kuvvetli iken uyanmayan ve uyandığı zaman çaba göstermeyen, böylelikle tembelliğe ve karar yoksunluğuna düşen kişi, hiçbir zaman hikmet yolunu bulamaz. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Gölgesinin, bir kişiyi izlemesi gibi, saf olan akılla konuşan ve davranan kişiyi de sevinç izler. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Uyanmak için bir şoku beklemeyen, akıllıdır. [ki bu çok sert olabilir] )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Herşeyin akılla kavranamayacağını akıl edemeyen, akılsızdır. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Hikmetin dili, simge ve sükûttur. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( HİKMET: Cehaleti kaldıran herşey! )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( HİKMET: Kuramsal aklın erdemi. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Wise is he who does not wait for a shock, which can be quite rude. )


- AKIL ile/ve DAYANÇ/SABIR



- AKIL ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR



- AKIL ile/ve/değil/yerine KULLANILAN/UYGULANAN AKIL



- AKIL ve/||/<> MERKEZ ve/||/<> GÜNEŞ ve/||/<> ATEŞ ve/||/<> PİRAMİT ve/||/<> TENNÛRE ve/||/<> TANDIR ve/||/<> RAHMAN/RAHİM



- AKILDA KESİNLİK ile/> DUYULARDA KESİNLİK



- AKILLA TARTMAK ile/değil/yerine KALPLE DİNLEMEK



- AKILLILIK:
"SÜREKLİ SUSKUN OLMAK"
değil
NE ZAMAN, NEREDE VE NE KADAR SUSACAĞIMIZI BİLMEK



- AKILSIZ BAŞ ve/||/<>/> AYAK

( Akılsız başın cezasını, ayaklar çeker. )


- AKILSIZ İLERLEMEK değil AKLI AŞARAK İLERLEMEK



- AKINTIYA KAPILMAK değil/yerine AKIŞA KATILMAK/BIRAKMAK



- AKIŞTA (OLMAK) ile/ve/||/<> SÜREÇTE (OLMAK)



- AKLA YALIN ile/ve/||/<> AKLA YATKIN



- AKLÎ BELİRLENİM (İLE) ile/değil SEZGİSEL DENEYİM (İLE)



- AKLI BOŞ ile/değil/yerine AKLI BAŞINDA

( [(")anllatıklarından(")] "öykü" dinleriz. İLE/DEĞİL/YERİNE Yaşam(ay)ı öğreniriz. )


- AKLÎ İLİM ile/ve/<> KEŞFÎ İLİM



- AKLÎ ZORUNLULUK ile/ve/<> OLGUSAL ZORUNLULUK



- AKLI, DUYGULARA ARAÇ KILMAK ile/değil DUYGULARI, AKLA ARAÇ KILMAK



- AKLIN İLKELERİ ve/+/<> 4.[DÖRDÜNCÜ] DURUM[: KESİNLİKLE (HİÇBİR BİÇİMDE/ZAMAN) BİLİNEMEZ/LİK/LER]



- AKLIN İLKELERİ ile/ve AKLIN İŞLEVLERİ

( * ÖZDEŞLİK [birliği verir]
* ÇELİŞMEZLİK [çokluğu verir]
* 3.[ÜÇÜNCÜ] DURUMUN/ŞIKKIN OLANAKSIZLIĞI [değeri verir]
ile/ve
* TÜMEVARIM
* TÜMDENGELİM )


- AKLIN NİTELİKLERİ:
HİKMET ve KUDRET ve SEVGİ/ŞEFKÂT ve ADÂLET

( Bunları içermeyen hiçbir söz, davranış/tutum, akılsal değildir/olamaz. )


- AKLIN SESİ ve/||/<> KALBİN SESİ ve/||/<> MİDENİN SESİ

( Herhangi bir işi yapmadan önce ve yaparken, üçünün sesi de olmalı ve olabildiğince orantılı, dengeli ve uyumlu olmalıdır. )


- AKLIN:
DÜZEN VERİCİLİĞİ ile/ve/||/<> İŞLEM GÖRÜCÜLÜĞÜ



- AKLIN ile/ve/||/<>/> AKIL VE AHLÂKIN ile/ve/||/<>/> YARGICIN ile/ve/||/<>/> ADÂLETİN ...:
BULUNMAMASI

( Ahlâkı ortadan kaldırır. İLE/VE/||/<>/> Toplum bölünür. İLE/VE/||/<>/> Adâleti ortadan kaldırır. İLE/VE/||/<>/> Devleti ortadan kaldırır. )


- AKLINI BAŞINA TOPLA! ve/||/<>/> KENDİNE GEL!



- AKLINI BEĞENDİĞİMİZ BİRİNİN ...
ve/||/<>
AKLINI KULLANMAYAN BİRİNİN ...

( Görüntüsünü nerak etmeyelim. VE/||/<> "Görüntüsünden" etkilenmeyelim. )


- AKLINI, BAŞINA TOPLAMAK" ile/ve "AYAĞINI, DENK ALMAK"



- AKŞAM YEMEĞİ ile/değil/yerine SABAH YEMEĞİ/TANGİ AS/AŞ[Kazakça]

( Yoksul gibi ye. İLE/DEĞİL/YERİNE Zengin gibi yap. )


- AKŞAM YEMEĞİ ile/değil/yerine SABAH YEMEĞİ/TANGİ AS/AŞ[Kazakça]

( )


- AKTARIM ile/ve PAYLAŞIM ile/ve DOLAŞIM



- AKTARIM ile/ve/değil/> ÜRETİM



- ALACAKLININ, ALACAĞINI, ALMAYA GİTMESİ değil/yerine BORÇLUNUN, VERECEĞİNİ, ALACAKLIYA GÖTÜRMESİ



- ALÂKA[Ar.] ile MÜNÂSEBET[Ar.]



- ALANINI TANIMAK ile/ve PAYLAŞIM



- ALBERT EINSTEIN ve/||/<> CHARLIE CHAPLIN

( Sanatınızda en çok takdir ettiğim şey, evrensellik. Tek bir söz bile kullanmıyorsunuz fakat tüm dünya sizi anlıyor. VE/||/<> Doğru. Sizin ününüz daha da yüce! Tüm dünya size hayranlık duyuyor fakat kimse, dediğiniz hiçbir şeyi anlamıyor. )


- ALBERT EINSTEIN ve/||/<> CHARLIE CHAPLIN

( What I admire most about your art is that it is universal. You don't say any word and the whole world understands you. AND/||/<> But your glory is greater. The world admires you while no one understands you. )


- ALÇAKGÖNÜLLÜ OLURSAK ... ve/||/<> ÇALIŞKAN OLURSAK ... ve/||/<> CÖMERT OLURSAK ... ve/||/<> NAZİK OLURSAK ... ve/||/<> MERAKLI OLURSAK ... ve/||/<> GÜVENİLİR OLURSAK ... ve/||/<> AFFEDİCİ OLURSAK ... ve/||/<> KENDİMİZ OLURSAK ... ve/||/<>

( Saygınlaşırız. VE/||/<> Nasipleniriz. VE/||/<> Rızıklanırız. VE/||/<> Anımsanırız. VE/||/<> Öğreniriz. VE/||/<> Değerleniriz. VE/||/<> Hafifleriz. VE/||/<> Mutlu oluruz. )


- ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK ve/||/<> BİLGE/LİK

( Kimseden daha iyi olmadığımızı anlayacak kadar. VE/||/<> Herkesten farklı olduğumuzu kavrayabilecek kadar. )


- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK(TEVÂZÛ GÖSTERMEK) ile/ve/<>/değil/yerine/hem de SUSMAK



- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK/TEVÂZÛ ile/ve/değil/yerine YOK(LUK) BİLİNCİ/MAHVİYET

( Önceki alçakgönüllüklerin bellekte bulunduğu, anımsandığı alçakgönüllülük. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Önceki alçakgönüllüklerin bellekte bulundurulmadığı, unutulduğu alçakgönüllülük. )


- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK/TEVÂZÛ ile/ve/değil/yerine YOK(LUK) BİLİNCİ/MAHVİYET

( Takvâ. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Verâ. )


- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK/TEVÂZÛ ile/ve/değil/yerine YOK(LUK) BİLİNCİ/MAHVİYET

( Ebru sanatı )


- ALDANMA ile/ve SORUMLULUK

( Dünyayı bileceksin, aldanmamak için! Sonrayı/ahireti bileceksin, aldatmamak için! )


- ALDATANI:
ALDATMAK değil/yerine "ATLATMAK"



- ALDATMA ile/değil/yerine PAYLAŞIM



- ALEL USÛL[Ar.] değil/yerine/= YÖNTEMİNCE, YÖNTEMLİ

( Yol yordam gereğince, kurala uygun bir biçimde. | Âdet yerini bulsun diye. )


- ALGI ile/ve/||/<>/> OLAY ile/ve/||/<>/> OLGU

( Duyum. İLE/VE/||/<>/> Olumsal/keyfî. İLE/VE/||/<>/> Zorunluluk. Kavram. )


- ALGI ile/ve/||/<>/> OLAY ile/ve/||/<>/> OLGU

( Gövdenin işlevleri. İLE/VE/||/<>/> Zihnin işleri. İLE/VE/||/<>/> Aklın edimleri. )


- ALGI ile/ve/||/<>/> OLAY ile/ve/||/<>/> OLGU

( Olaylar değil olayları algılayış biçimimiz önemlidir[önceliklidir]. )


- ALGISIZ KAVRAMLAR ile/ve/<> KAVRAMSIZ ALGILAR

( Boş. İLE/VE/<> Kör. )


- ÂLİCENAP[Ar.] ile ELİ AÇIK | ONURLU



- ÂLİM'KEN ÂRİF OLMAK ile ÂRİF'KEN ZARİF OLMAK



- ALIŞ-VERİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ-ALIŞ

( Veren, her zaman vermeye hazırdır. )


- ALIŞ-VERİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ-ALIŞ

( Kendilerinde olanlar, verebilir. )


- ALIŞ-VERİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ-ALIŞ

( Verirsin ve alırsın! Verirsen alırsın! Verdikçe alırsın! Ver/verebil ki, alabil! )


- ALIŞ-VERİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ-ALIŞ

( Biriktiren biriktirmeye memur, harcayan harcamaya. Veren ise, hazineyi kullanma yetkisine sahiptir. )


- ALIŞ-VERİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ-ALIŞ

( Verdiğine engel olabilecek, vermediğini de verebilecek kimse yoktur. )


- ALIŞILABİLİRLİK ile/ve/||/<> KALDIRILABİLİRLİK



- ALIŞKANLIK AHLÂKI ile/ve/değil/yerine YEĞLEME/TERCİH AHLÂKI



- ALIŞMA ile/ve/||/<> KAPILMA



- ALKALİ[Fr. < ALCALI] ile ALKALOİT[Fr. < ALCALOIDE]

( Alkali metallerin hidroksitleriyle amonyum hidroksitin genel adı. İLE Özellikleri ile alkalileri andıran organik nesne. )


- ALNI ile/ve KALBİ ile/ve KAPISI AÇIK OLMAK



- ALT ÇENE:
HAYVANDA ile/+/> İNSANDA

( İki yönde hareket eder. [Aşağı/yukarı./Açma-kapama. VE Sağa-sola.] İLE/+/> Üç yönde hareket edebilir.[Aşağı/yukarı./Açma-kapama. VE Sağa-sola. VE İleri-geri.] )


- ALT ÇENE:
HAYVANDA ile/+/> İNSANDA

( Yakalama, ısırma. VE Çiğnemeyi sağla(tı)r. İLE/+/> Konuşmayı sağla(tı)r. )


- ALTIN ORAN ve/||/<>/> TEKRARLAYAN ALTIN ORAN



- ALTINDA KALMAK ile/değil/yerine/< ALTINDAN KALKMAK



- AMAÇ:
AYRICALIK değil/yerine HİZMET



- AMAÇ/HEDEF:
"DAĞIN DORUĞUNDA" değil DAĞIN ARDINDA

( Dorukta olursa gözünde büyür fakat ardında olursa o "zorlu süreç", aşılabilecek yola dönüşür dinleyen için. )


- AMAÇ ile/ve/değil/yerine ARAÇ

( Amaç, aracın/araçların devrede oluş süreçlerinin tamamlanmış olduğu sonuç. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Araç, amaca/sonuca yönelik çabanın içinde kullanılanların/ uygulananların her bir ayrı işlev parçası ve/ya da bütünü. )


- AMAÇ ve/||/<>/> DEĞER



- AMAÇ ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA/KEMÂL



- AMAÇ ile/ve/değil/||/<>/< YEĞLENİLİRLİK/TERCİH EDİLİRLİK



- ÂMÂK[Ar. < MAAK/MAUK] ile A'MÂK[Ar. < UMK]

( Göz pınarları. İLE Derinlikler. )


- ÂMÂK[Ar. < MAAK/MAUK] ile A'MÂK[Ar. < UMK]

( A'MÂK-I HAYAL adlı kitabı okumanızı salık veririz... )


- AMEL:
ADÂLET ve/değil/||/<>/> İSTİKÂMET



- ÂN'!:
"KAYDETMEK" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< KAYBETMEK



- ÂN'I YAŞAMAK değil ÂN'IN FARKINDALIĞIYLA YAŞAMAK

( "Ân'ı, yaşamak" sözü, "anlık düşünmek, hareket etmek, günlük öteki işleri/durumları gözardı etmek, kenara koymak, askıya almak" ya da "keyfî, ben merkezci hareket etmek" olarak DEĞİL yaşamın, olay/olguların, çevrenin, kendinin/zihnin her durum ve sürecinde, farkındalıklı ve nitelikli yaşama çabası -iddiasında değil!- içinde olunması gerektiği, gerekenin, gerektiği koşullarda ve zamanda yerine getirilmesi gerektiği anlamına gelir. Ancak, bu biçimde, farkındalıklı düşünülür, eylemsel yaşanırsa, yaşamın içinde olunacağı, sorumluluk alarak, felsefî anlayış, bilimsel tutum ve sanatsal duyarlılık ile sağlanabilir. )


- ÂN'I YAŞAMAK değil ÂN'IN FARKINDALIĞIYLA YAŞAMAK

( "An'ı yaşamak" ya da "An'da yaşamak" deyimleri, eksik ya da yanlış kullanılmakta, algılanmaktadır ne yazık ki.

"An'ı yaşamak", gün boyunca yaptığın/yaşadığın biçimde, An'ı(nı) da farkındalıklı, verimli yaşamaya işaret etmek, dikkat çekmek üzere kullanılır/kullanılmalıdır. Bu algı ve yorumla, hem gün içinde yapılan/yaşanılan işlerdeki zorunlulukları/gereksinimleri yerine getirir gibi, An'ı da aynı zorunluluklar oranında yaşamayı, hem de An'ın yoğunluğundaki bilinci/ni, gün içindeki işlerde de devrede tutarak, verimli bir tam gün geçirmeyi anımsa(t)maya yöneliktir.

"An'da yaşamak" da aynı biçimde, günlük işlerdeki çokluk ve verimlilik gibi An'da da zamanı verimli kılacak, farkındalıklı bir tutum içinde yaşamayı anımsa(t)maya yöneliktir.

Yani...
"AN'I YAŞAMAK" değil AN'I, FARKINDALIKLI YAŞAMAK; "AN'DA YAŞAMAK" değil AN'DA, VERİMLİ/ÜRETKEN YAŞAMAK'tır! )


- ÂN ve/||/<>/> CÂN ve/||/<>/> CANÂN ve/||/<>/> CİHÂN



- ANALİST[Fr./İng.] değil/yerine/= ÇÖZÜMLEYİCİ



- ANALİZ[İng.]/TAHLİL[Ar.] yerine ÇÖZÜMLEME/ÇÖZGÜ



- ANAYASA:
DEVLETİN SINIRLANDIRILMASI ve/||/<> TEMEL HAKLAR VE BİREY HAKLARININ GÜÇLENDİRİLMESİ



- ANIMSA(YA)BİLMEDE:
ÖNCELİK ve/||/<> YOĞUNLUK ve/||/<> PEKİŞTİRME



- ANIMSAMAK ile/ve/||/<>/> ÖĞRENMEK

( Günlük konuşmada kullandığımız ve düşüncemizdeki gibi gerçekleşmeyen öğrenme işlevi ve sürecinin, öğrenme çeşitlerini bilmenin de kaygının nedeni/kaynağı ve sürecinde, kaygı duygu-durum bozukluklarında, hem doğru tanımlamak, hem de tersine çevirmek üzere ne kadar işe yarayacağını anımsamak durumundayız.

Bilindiği üzere, psikoloji araştırma ve deneylerinde, hayvanlardan ve özellikle de çeşitli nedenlerden dolayı sıçanlardan da yararlanılır. Kişinin, zihinsel ve bu doğrultuda, davranışsal ve tutumsal çözümlemelerinde, anımsamanın ve öğrenmenin sürecini de sıçanlar üzerinden şöyle ilginç bir deneyle anla(t)ma olanağımız bulunuyor.

Anımsama ile Öğrenme arasındaki farkları değerlendirebileceğimiz en verimli örnek ve deney ise Su Labirenti'dir.[Water Mase]

Sıçanın, sıçrayarak dışarı çıkamayacağı, ancak yüzerek bir çıkışa ulaşabileceğini düşündüren, 50 - 60 cm. derinliğindeki ve birkaç metre çaptaki, görüş mesafesi sıfır olan, boyalı bir suyla dolu havuzu, yüzeyinde, dörde böldüğümüzü varsayalım.

Havuzun bir çeyreğinde bulunan ve su üzerinde, sıçanı, batmadan taşıyabilecek bir mantarın çaprazındaki bir noktadan da sıçanı havuza bıraktığımızda, havuzun tamamında, suyun içinde ve herhangi bir yerinde yüzerken mantarı keşfetmesi ve üzerine çıkması, sıçan için bir çıkış kapısı ve bir kayıt olarak yerini almıştır.

Sıçan, yine aynı havuzun bambaşka bir noktasından tekrar havuza bırakıldığında, aynı çeyrekte bulunan mantarın, birkaç saniye daha hızlı keşfedilmeye başlandığı gözlemlenmektedir. Bu süreç ve tekrar sayısı arttıkça, sıçan, havuzun neresinden suya bırakılırsa bırakılsın, sürenin kısalmasıyla ve doğrudan bulunduğu çeyreğe ve noktaya yüzme şeklinde bir sonuca ulaşmaktadır. Bu durum, sıçanın, mantarın bulunduğu çeyreği ve yeri, öğrenmiş olması değil anımsaması ile ifade edilmektedir.

İkinci aşamada, mantar, havuzun içinden alınır ve sıçan, tekrar farklı çeyreklerden havuza bırakılır. Hangi çeyrekten ve kaç kere suya bırakılırsa bırakılsın, doğrudan, mantarın bulunduğu aynı çeyreğe yüzmekte ve mantarın bulunduğu noktanın etrafında yüzmektedir. Bu daha kapsamlı durum, süreç ve sonuç ise öğrenme ile ifade edilmektedir.

Kaygının ortadan kaldırılması için bilginin yanı sıra, zihnin işleyişinin de bilinmesi, çok belirleyici ve kolaylaştırıcı bir katkı sağlamaktadır. )


- ANIMSAMAK ile/ve/||/<>/> ÖĞRENMEK

(
Konu Açıklama
Morris Su Labirenti/Morris Water Mase Hayvanların öğrenme, bellek ve uzamsal becerilerini değerlendirmek için kullanılan bir davranışsal testtir.
1981 yılında Richard G. Morris tarafından geliştirilmiştir.
Nörobilim ve davranışsal bilimler için standart bir araçtır ve özellikle mekânsal bellek ile ilgili beyin bölgelerinin [örneğin, hipokampus] işlevlerini anlamada önemli bir rol oynar.
Yapı - Büyük, dairesel bir su havuzu.
- Havuzun içinde, su yüzeyinin hemen altında gizli bir platform.
- Su bulanıktır, böylece platform görerek değil dokunarak bulunur.
Amaç - Hayvanın gizli platforma ulaşmasını sağlamak.
- Mekânsal öğrenme ve belleği test etmek.
Kullanım Alanları - Mekânsal öğrenme ve belleği değerlendirmesi.
- Nörolojik bozuklukların incelenmesi (ör. Alzheimer, stres).
- İlaç etkilerinin test edilmesi.
Testin Çalışma Aşamaları Eğitim aşaması: Hayvan platformun yerini öğrenene kadar tankta birkaç kez test edilir.
Test aşaması: Platform kaldırılır veya yeni bir yere yerleştirilir; hayvanın önceki bilgileri kullanma becerisi değerlendirilir.
Ölçülen Parametreler - Platforma ulaşma süresi.
- İzlenen yolun uzunluğu.
- Platform çevresinde geçirilen süre (platform kaldırıldığında).
Avantajlar - Öğrenme ve belleği niceliksel olarak değerlendirme olanağı sağlar.
- Hayvanın doğal yüzme davranışlarını kullanır.
Dezavantajlar - Hayvanlar için suya maruz kalmak stres yaratabilir.
- Uygun araçlar ve teknik bilgi gerektirir.
- Görme engelli hayvanlar için uygun değildir.


Konu Açıklama
Öğrenme ve Anımsama ile İlişkisi Morris su labirenti, mekânsal öğrenme ve uzun süreli belleği ölçmek için kullanılır.

- Anımsama (Hafıza): Test aşamasında platform kaldırıldığında, hayvanın geçmiş deneyimlerini kullanarak platformun konumunu anımsama becerisi ölçülür.
- Öğrenme Süreci: Hayvan, tekrar edilen denemelerle platformun yerini öğrenir ve bu süreç hipokampal işlevleri yansıtır.
- Nörolojik Bozukluklar: Alzheimer, travmatik beyin hasarı gibi durumlarda öğrenme ve bellek bozulmaları bu test ile tespit edilebilir.
Depresyon ile İlişkisi Depresyon, öğrenme, bellek ve bilişsel süreçlerde bozulmalara neden olabilir.

- Stres ve Depresyonun Etkileri: Kronik stres ve depresyon, hipokampus oylumunda azalmaya ve bellek-öğrenme işlevlerinde bozulmaya yol açar.
- HPA Aksı ve Kortizol: Depresyonda artan kortizol düzeyleri hipokampal plastisiteyi olumsuz etkiler, bu da labirent performansının düşmesine neden olur.
- Antidepresan Tedaviler: Antidepresanlar hipokampus üzerindeki nöroplastik etkileri yoluyla bellek ve öğrenmeyi iyileştirebilir. Bu, test performansının artmasıyla gözlenebilir.
)


- ANIMSAMAK ile/ve/||/<>/> ÖĞRENMEK

( Ahmet Çorak'ın Tezi ( .pdf olarak da buradan indirebilir ve okuyabilirsiniz...) | Ahmet Çorak'ın Sitesi )


- ANIMSAMAMAK / ANIMSANMAMASI GEREKENLER
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>
ANIMSAMAK / ANIMSAMAMIZ GEREKENLER

( Yaşadığımız, "olumlu"/"olumsuz", "büyük"/"küçük" herşeyi, sürekli anımsasaydık, delirirdik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bazen/çoğunlukla, bazı "olumlu"/"olumsuz", "büyük"/"küçük" bilgi ve deneyimleri, delirmemek, kendimizi kaybetmemek/korumak, korkmak/korkabilmek ve varoluşumuzun sürekliliği için anımsamamız/anımsayabilmemiz gerekir. )


- ANLA! ve/||/<>/> TAMAMLA!



- ANLADIĞIMIZI SANMAK ile/değil/yerine SANDIĞIMIZI ANLAMAK



- ANLADIM değil PEKİ/Yİ["PİKİ" değil!] / hmmm

( [belirsiz/bilinmeyen bir şeyin sorulması/konuşulması durumunda] Belirsizliğe/bilinmeyene verilecek yanıt, "peki[pekiyi]" ya da "hmmm"dır. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Birleştirme/bağlantılandırma üzerine ve becerisi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ayırabilme, dışarıda bırakabilme üzerine ve becerisi. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Kendini düşünür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< [Önce kendiyle birlikte] Başkalarını da düşünür. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( "Savaşta". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Barış için! )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Sunulmuş/bahşedilmiş olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kişinin kuracağı. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bağ. | Eskiden, develerin ayağına bağladıkları bağ. | Kendini, gereksinimi duyulan şeyi, kendi aracılığıyla elde edilen özel bir sıfatla kayıtlandırmış zât. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Sözel/yazınsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Matematik. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Dilin becerisi/hüneri. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Dilin freni. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Yakını gösteren ışık/huzme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uzağı gösteren ışık/huzme. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Ne yapacağını "bilmek", istenç/irâde[yapma bilgisi/gücü/isteği]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ne yapmayabileceğini bilme[bilgisi/gücü/isteği], direnç/ihtiyâr. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Kısa sürede [kazanırsa/belki/kısmen] "kazan[dır]ır". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Orta ve uzun sürede kazan[dır]ır. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( [Kişileri ...] Ayrıştırır, uzaklaştırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Birleştirir, buluşturur. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( [öteki ucu] Asalaklık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Aptallık. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Keskinleştirmek üzere. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yetkinleştirmek üzere. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hind felsefesindeki temel kavram RTA, Yol (Rota, route, road) anlamına gelmektedir. Ratio'nun kaynağı olan Ratis ise, Lâtince'de, bağ çubuklarını boylarına göre düzlemektir, denk etmektir. Eski Yunan'da, muntazam dizilmiş kolye anlamında, "cosmos", düzenli evren ("Cosmos") ile, akıl, dil, "Logos (uyumlu dil ve Akıl)", "Nomos", "Ethos" [yüce değerlere yönelme] arasındaki eşdeğerlik demektir. Japonların "Kannagara no michi"si, Arapların "Şeria"sı da aynı, doğru yol, anlamındadır. )


- ANLAM ARAYIŞI ile/ve/||/<> ANLAM VERME



- ANLAM VAROLANI ile/ve BİLGİ VAROLANI

( Anlam üretimi varsa. İLE/VE Veri ve bilgi sahibi. )


- ANLAM VAROLANI ile/ve BİLGİ VAROLANI

( Aşkın. İLE/VE Özdeş. )


- ANLAM VAROLANI ile/ve BİLGİ VAROLANI

( İnsan. İLE/VE Beşer. )


- ANLAM/KAVRAM:
NİCELİK EVRENSEL ve/||/<> TİKEL ve/||/<> TEKİL



- ANLAM/KAVRAM ve/||/<> NİTELİK ve/||/<> İLİŞKİ ve/||/<> KİPLİK



- ANLAM ile/ve/||/<>/< DEĞER ile/ve/||/<>/< AMAÇ

( "Herkeste, [zannı] var." İLE/VE/||/<>/< "Herkeste var." İLE/VE/||/<>/< Herkeste yok. )


- ANLAM ile/ve NEDEN/İLLET



- ANLAMA ile/ve/=/||/<>/> SOYUTLAYABİLME



- ANLAMAK/ANLA(YA)MAMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< VERMEK/VER(E)MEMEK



- ANLAMAK/ANLAMAMAK ile/ve/değil/yerine (EN AZINDAN) BİRAZ BİLGİ SAHİBİ OLMAK



- ANLAMAK ile/ve/||/<> "YAKALAMAK"



- ANLAMAK ve/||/<> ANILARI OLMAK

( Ancak, anıları olanlar anlar. )


- ANLAMAK ve/||/<> UYGULAMAK



- ANLAMAK ile/ve/||/<>/>/< YORUMLAYARAK ANLAMAK



- ANLAMAMAK ile/değil/yerine/>< ANLAMAK

( En ağır yük. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sıfır yük. )


- ANLAMANIN:
SESİ ile/ve KURALLARI

( Hmmm.[içinden ve/ya da sesli!] İLE/VE 1. Nötr olmak. | 2. Nitelikli soru sormak. )


- ANLAMAYA/ÖĞRENMEYE:
AÇIK ile/ve/||/<>/> ÂŞIK



- ANLAMAYI:
"UZATMAK" değil BİR AN ÖNCE/EN KISA SÜREDE



- ANLAŞILABİLİR/LİK ile/ve/||/<>/< YALIN/LIK



- ANLAŞILMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAMAYA ÇABALAMAK

( Gereksinim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Gereken. )


- ANLAŞMA ile/ve/değil/<> ANTLAŞMA

( Anlama durumunun, kişilerin birbirinin dediklerini, konusu geçen noktayı ve içeriğini/kapsamını/ayrıntılarını duymuş, bilmiş, anlamış ve belirli bir yönde düşünce, duygu ve amaç bakımından birleşmiş olmayı belirtmektedir. İLE/VE/DEĞİL/<> Ahidleşme[toplulukta/toplumda] ve/ya da muahede[iki kişinin], karşılıklı olarak bağlayıcılık özelliğiyle/koşullarıyla sözleşmesi, yeminleşmesi. )


- ANLATABİLDİĞİN ile/ve/değil/yerine (ÇOK) İYİ ANLATABİLDİĞİN



- ANLATABİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< YALIN ANLATABİLMEK



- ANLATIM/AKTARIM:
YASALARLA ile/ve/<>/> MESELLERLE ile/ve/<>/> MİSALLERLE ile/ve/<>/> MASALLARLA ile/ve/<>/> KAVRAMLARLA

( Hz. Musa ve döneminde/dilinde. İLE/VE/<>/> Hz. İsa ve döneminde/dilinde. İLE/VE/<>/> Hz. Muhammed ve döneminde/dilinde. İLE/VE/<>/> Âriflerin dilinde. İLE/VE/<>/> Filozofların dilinde. )


- ANLATIM/AKTARIM:
YASALARLA ile/ve/<>/> MESELLERLE ile/ve/<>/> MİSALLERLE ile/ve/<>/> MASALLARLA ile/ve/<>/> KAVRAMLARLA

( Tevrat'ın dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> İncil'in dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> Kur'ân-ı Kerîm'in dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> Âriflerin dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> Filozofların dili/usûlü/üslûbu. )


- ANLATIM/AKTARIM:
YASALARLA ile/ve/<>/> MESELLERLE ile/ve/<>/> MİSALLERLE ile/ve/<>/> MASALLARLA ile/ve/<>/> KAVRAMLARLA

( Herkese, herkes için. İLE/VE/<>/> Yetişkinlere, yetişkinler için. İLE/VE/<>/> Gençlere, yetişkinlere, yetişkinler için. İLE/VE/<>/> Çocuklara, gençlere, yetişkinlere, sanatçılara. / Yetişkinler ve sanatçılarla. İLE/VE/<>/> Bilgelik aşkı olan herkese, bilgelerle, filozoflarla. )


- ANLAYABİLMEK ve/||/<>/ ANLATABİLMEK

( Bir şeyi anlayabilmenin en iyi yolu, onu, en iyi biçimde anlatabilmeye çalışmaktır. )


- ANLAYACAĞINIZ BİÇİMDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLATABİLECEĞİM BİÇİMDE



- ANLAYIŞ ile/ve HOŞGÖRÜ



- ANLAYIŞ ile/ve/değil/yerine YAKINLIK

( Herkese ve herşeye gösterme! İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Her zaman, herkese ve herşeye göster! )


- ANLAYIŞ ile/ve/||/<> YAKLAŞIM



- ANLAYIŞ ile/ve/değil/yerine/<> YOL GÖSTERMEK



- ANLAYIŞLI ile/ve/değil FEDÂKÂR



- ANLIK/ZİHİN > US/AKIL ve/||/<>/> BETİMLEME > KAVRAM ve/||/<>/> OLASILIK > ZORUNLULUK (BİLİNCİ)



- ANLIK/ZİHİN:
SABİT ile/değil/yerine/>< GELİŞİME AÇIK/YAKIN

( "Zeki görünme isteğinde olur." İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Öğrenme isteğine sahip olur. )


- ANLIK/ZİHİN:
SABİT ile/değil/yerine/>< GELİŞİME AÇIK/YAKIN

( Zorluklardan kaçınır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Zorluklara kucak açar.
Engellerde, kolaylıkla vazgeçer. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Terslikler karşısında sağlam durur.
Çabayı, yararsız görür. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çabayı, ustalığa giden yol olarak görür.
Yararlı olumsuz geribildirimleri "gereksiz görür." İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Eleştirilerden öğrenir. )


- ANLIK/ZİHİN ile/ve/||/<> ACUN/DÜNYA / GALAKSİ



- ANNE ile/ve/ya da/||/<> BAKICI



- ANNEDEN DOĞAN ile/ve "BABADAN" DOĞAN



- ANNEDEN DOĞAN ile/ve "MÜRŞİTTEN" DOĞAN



- ANNEDEN DOĞAN ile/ve KENDİNDEN DOĞAN

( Kendinden doğan, kendinden kurtulan kişi, insandır. )


- ANNEDEN DOĞAN ile/ve KENDİNDEN DOĞAN

( Kanın ve kaygının ötesine geçmeyen, insan değildir. )


- ANNELİK:
"DOĞURMAK" (İLE) ile/ve/değil/||/<>/> EMZİRMEK/HİZMET (İLE)



- ANNENİ:
İNCİTME! ve/||/<> AZARLAMA!



- ANTLAŞAMAMAK ile/ve/en azından/||/<>/< ANTLAŞAMADIĞIMIZDA ANTLAŞMAK



- ANTLAŞMA/AHİT/MİSAK ve UYUŞMA/AHENK



- APTAL "DOST" ile/değil/yerine AKILLI "DÜŞMAN"



- APTAL OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< İYİ OLMAK

( Birinin hatasını, hiç olmamış gibi saymak. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Affedebilecek kadar. )


- ARA:
1. GÜN ile 2. GÜN

( Kendin. İLE Başkaları. )


- ARABA değil/yerine BİSİKLET

( Arabadan İn, Bisiklete Bin!...

)


- ARAÇ AKILSALLIĞI ile/ve/<> DEĞER AKILSALLIĞI



- ARAÇLARDAN İNERKEN VE KAPILARINI AÇARKEN:
SOLDAN ile/ve/değil/yerine SAĞDAN

( Araç yolcularının, inecekleri zaman, sol kapıyı değil sağ kapıyı kullanmalarına özen gösterelim. Sürücülerin de özellikle bisikletliler, motorsikletliler ve hatta yayaları düşünerek, aniden çıkış yapmamaları gerektiğini her zaman için anımsatalım ve birbirimizi uyaralım. Aniden açılan kapılar yüzünden yaşanılan gereksiz ve büyük kazaları, bilinçli ve dikkatli davranarak önlemek olanaklıdır. Lütfen araçtan ani çıkışlar yapmadan ayna kullanarak kapıları açalım! )


- ARAÇLARDAN(OTOBÜS, TREN, VAPUR VS.) ÇÖP ATMAK yerine CEPTE/ÇANTADA TUTMAK



- ARADIĞIN SÜRECE/KADAR ARARIM değil ARAMADIĞIN KADAR ARAMAM



- ARANAN ile/ve/<>/> ARINAN



- ARAPÇA'DA:
GÖZ ile/ve/||/<> KÖR

( )


- ARAPÇA'DA:
GÖZ ile/ve/||/<> KÖR

( Bir noktanın eksikliği, gözü kör eder. )


- ARAPÇA ile/ve/||/<> FARSÇA ile/ve/||/<> TÜRKÇE

( Felsefe/bilim dili. İLE/VE/||/<> Sanat dili. İLE/VE/||/<> Eylem dili. )


- ARAPÇA ile/ve/||/<> FARSÇA ile/ve/||/<> TÜRKÇE

( Fasîh. İLE/VE/||/<> Lâtif. İLE/VE/||/<> Zarif. )


- ARAŞTIRMA (YAPMAK) ile ÇALIŞMA (YAPMAK)



- ARAŞTIRMA YÖNTEMİ ile/ve/||/<>/> SUNUM YÖNTEMİ

( Tarihsel. İLE/VE/||/<>/> Kavramsal. )


- ARAŞTIRMA/ÇALIŞMA DÖNEMLERİNDE:
KULUÇKA ile/ve/||/<>/> BELGE TOPLAMA ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞTIRMA(OKUMA) ile/ve/||/<>/> YAZMA



- ARAŞTIRMA ile/ve GÖZLEM



- ARAŞTIRMA ile İNCELEME ile ÇÖZÜMLEME/ANALİZ

( TA'MÎK[Ar. < UMK | çoğ. TA'MÎKÂT]: Derinleştirme, derin kazma. | Esasına varacak biçimde araştırma, inceleme. )


- ARAŞTIRMACI ile/ve/||/<>/> UYGULAYICI



- ARAYAN, BULUR!:
[ya] BELÂ ya da MEVLÂ



- ARDINA KADAR AÇMA! ve/||/<> TAMAMEN KAPATMA!

( Kapatmaya gücünün yetmeyeceği kapıyı. VE/||/<> Açmaya yüzünün tutmayacağı kapıyı. )


- ÂRİF ile/ve ZARÂFET



- ARIN(DIR)MA'DA:
| SU İLE / ATEŞ İLE / SIYIRARAK |
ile/değil/yerine/<>/>/<
DÜŞÜNCE/ZİHİN İLE



- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Arınma, duyguların eğitilmesi ve duyarlılık-yetisinin geliştirilmesi için yöntem olarak kullanılmaktaydı. Sanat bu arınmanın yöntemi olarak benimsenmişti. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Büyüklüğü tanıyabilmek için olgunlaşmanız, kutsallık için gönlünüzü arındırmanız gerekir. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Zaferin sırrı, Arınma ve Bilgi'ye ulaştıktan sonra çalışmaktır. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Aydınlanma, kültürden uygarlığa geçiştir. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( "Bir"deki "Birlik"i ya da "Birlik"in "Bir", "Tek" ve "Bütünsel" oluşunun farkındalığına ulaşmak "Aydınlanma"dır. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Aydınlanma, insan aklına güvenmek; onu tanımak ve akla dayalı bir yaşamı gerçekleştirmeyi amaçlar. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Aydınlanma, Varlığın Armonik Birliği'nin kavranmasını temel almış; buna bağlı olarak Toplum'un armonik birliğe ulaştırılması ve toplum içndeki kişilerin 'Tekil-Bütünlük'e gelerek 'Bireyleşmesi'ni amaç edinmiştir. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( İngilizce'de "Enlightenment", Fransızca'da "Enlaitement", Almanca'da "Aufklærung", İtalyanca'da "Essere Illuminato", Osmanlıca'da "Tenevvür", Tasavvuf'ta "İşrak". )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Tüm ezoterik okullarda Arınma, Aydınlanma ve Sevgi, Bilgeliğin Yöntemi, ortak bir tutum olarak benimsenmiştir. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Kavramlar dünyasına giren her insan evrensellikle bağ kurmuştur. Bunun ayırdında olmak, aydınlanmaya başlamak demektir. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Ancak anlayış aydınlatır. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Aydınlanmış kişi erdemli olmalıdır. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Ermişliğin özü, içinde bulunulan AN'ı(şimdiyi) tümüyle kabul etmek ve olmakta olanlarla uyumlanmaktır. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Only understanding enlighten. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Aydınlanma, felsefi bir kavram olarak XVIII. yy. Avrupa'sında "Akla dönüş akımı" olarak kullanılmaya başlanmış ve döneme adını vermiştir. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( You must mature to recognise greatness and purify your heart for holiness.
The essence of saintliness is total acceptance of the present moment, harmony vs. things as they happen. )


- ARINMA ile/ve/> AŞKINLIK



- ARINMA ve/<> YAPILAN(DIR)MA



- ARINMAK ile/ve/değil/<> DUYARLILAŞ(TIR)MAK



- ARİTMETİK ORAN ve/||/<> GEOMETRİK ORAN



- ARIYORSAN:
ELİNİ ÖPECEK ve YAKASINA YAPIŞILACAK

( Kendi elini öp! VE Kendi yakana yapış! )


- ARIYORSAN:
ELİNİ ÖPECEK ve YAKASINA YAPIŞILACAK

( ELİNİ ÖPECEK BİRİNİ ARIYORSAN, KENDİ ELİNİ ÖP!
YAKASINA YAPIŞILACAK BİRİNİ ARIYORSAN, KENDİ YAKANA YAPIŞ! )


- ARKA ÇIKMA ile/ve/değil/yerine KENDİNİ, ONUN YERİNE KOYMA



- ARKA TEKER ile/ve/değil/||/<>/> ÖN TEKER

( Ön teker nereye giderse, arka teker de oraya gider. )


- ARKADAŞ:
SAYISI ile/ve/değil/yerine NİTELİĞİ

( Başarıda belirli olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Sıkıntıda belirli olur. )


- ARKADAŞ/LIK ile/ve/değil/||/<>/< YOLDAŞ/LIK

( Bir yere kadar. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yolun sonuna kadar. )


- ARKADAŞ ile/ve/<> DOST ile/ve/<> KARDEŞ



- ARKADAŞ ve/||/<> SAĞLIK

( İkisinin değeri ve önemi de kaybedilince anlaşılıyor ne yazık ki. )


- ARKADAŞLARI ile/ve/<> DÜŞMANLARI

( Yakın tutmalı! İLE/VE/<> Daha da yakın tutmalı! )


- ARMUT (ÇEKİRDEĞİ) ve/||/<> HIRSIZ

( Bir zamanlar, Çin'de yoksul biri, o denli aç ve bitkin düşmüştür ki kendini tutamayıp bir armut çalar. Çalanı yakalarlar ve İmparator'un karşısına cezalandırılmak üzere çıkarırlar.

Hırsız, İmparator'a şöyle der:
"Değerli efendim. Çok açtım, dayanamadım, çaldım. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer beni af ederseniz, size paha biçilmez bir armağanım olacak."

İmparator, dudak büker...
"Senin gibi birinde paha biçilmez ne olabilir ki?"

Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır.
"Bu çekirdeği ekerseniz, bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşereceğini göreceksiniz."

İmparator, bir kahkaha atarak...
"Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni."

Yoksul:
"Haşmetlim. Bu tohumu ben ekemem. Çünkü ben bir hırsızım. Bu sihirli tohumu ancak yaşamında hiç çalmamış, başkalarına haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum, o zaman gücünü gösterir. Aksi takdirde, onu ekeni zehirler. Tarif edilmez acılarla öldürür."
"Sultan'ım! Bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz."

İmparator, irkilir, yüzünü asar. Bir süre düşünür ve sonra da hırçın bir sesle:
"Ben imparatorum, bahçıvan değil! O tohumu Başbakan'a ver, eksin de altın meyveleri görelim." der. Yoksul, tohumu Başbakan'a uzatınca, Başbakan, telâş içinde İmparator'a dönüp itiraz eder:

"Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim. Sihirli tohumu yanlış eker, ziyan ederim. Bence bu tohumu Hazinedar başı eksin."

Hazinedar başı, hemen bahane bulur ve bu görevi bir başkasına devreder.

Orada bulunan her bir kişi, sudan nedenlerle tohumu ekme görevinden kaçınır.

Sonra İmparator, doğan sessizliğin içinde bir süre düşünür. Başı önünde duran Başbakan'a, Hazinedar'a ve tüm görevlilere dik dik bakar ve...

"Haydi bakalım! Bu hırsız bahçıvana tohumunun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim" der, cebinden bir altın çıkarır ve yoksula tutması için atar.

Oradakilerin tümü ceplerinden sessiz sedâsız birer altın çıkarıp yoksula verdikten sonra, İmparator, gülerek adama seslenir:

"Bas git buradan! Bu verdiğin ders hepimize yeter!" )


- ARSLAN ve KARTAL ve BOĞA ve İNSAN

( Adâlet. VE Hikmet. VE Kudret. VE Muhabbet. )


- ART NİYETLİ OLMAK ile/ve/<> GÜNAHINI ALMAK



- ARTIŞ/ARTIM:
İŞTEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİŞTEN



- AŞ ve/<>/|| AŞK



- AŞ ile/ve/||/<>/< BAŞ

( Azıcık. İLE/VE/||/<>/> Ağrısız. )


- AŞ ile/ve/||/<>/< BAŞ

( Yazın, başı pişmeyenin; kışın, aşı pişmez. )


- ASÂLET ve/=/||/<>/>/< HAKKÂNİYET



- ASANSÖRDE:
DOĞRUCA ADIM ATMAK değil/yerine ADIM ATMADAN ÖNCE AYNAYI (KENDİNİ AYNADA) GÖRMEK



- ÂŞIK OLMAK ile AŞK/I YAŞAMAK



- AŞINIM/KOROZYON/CORROSION[İng.] ile/ve TERSİNEMEZLİK/ENTROPİ/ENTROPY[İng.]

( Tersinemezlik, nesnel zamanı kurar. )


- AŞK (İLE) ve/||/<>/> (B)İLİM (İLE)

( Bulunur, bulmak gerekir. VE/||/<>/> Bilinir, bilmek gerekir. )


- AŞK:
"SANDIĞIMIZ KADAR" ile/değil YANDIĞIMIZ KADAR



- AŞK:
"SÖZCÜK" değil SÖZLÜK



- AŞK:
ANLAMAYAN İÇİN ile/değil/yerine ANLAYAN İÇİN

( Bir günlük. İLE/DEĞİL/YERİNE Ömürlük. )


- AŞK/ÇOĞU DURUM:
[önce] AKIM ve/sonra/||/<>/> BAKIM



- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( İçine girme isteği/coşkusu ile. İLE/VE/||/<>/> İçine alma isteği/coşkusu ile. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Dudaklarından öpme/öpülme isteği/coşkusu ile. İLE/VE/||/<>/> Yanaklarından öpme/öpülme isteği/coşkusu ile. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Gönüldeki durum, kişiye hâkim oluyorsa. İLE/VE/||/<>/> Kişi, gönlündeki duruma hâkim olabiliyorsa. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Aşk, düzenliyi ve güzeli, akla ve mûsikî eğitimine uygun bir biçimde sevmektir. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Aşk, bilincin kaymasıdır. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Özne ile nesnenin, sarmal birliği. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Kişinin, aslını bulma zevki. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Muhabbet Yolu, Aşk Apartmanı, No.1, o kapıdan gir! )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Aşkta, herşeyin mânâsı var, davası yok. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Aşkta, özün yanmaya, gözün ağlamaya başlar. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Meyl edip muhabbet ettiğin şeyin, olmaması durumu. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Aşk/Âşık! Ölümden ne korkarsın? Korkma! Ebedî varsın! )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Dün olmayan. | Güzelliğe duyulan özlem. İLE/VE/||/<>/> ... )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Bağımlılık gibidir.[Kaybedince/kaybedersek, kendini kaybetmiş gibi oluruz/olabiliriz.] İLE/VE/||/<>/> Bağlılık gibidir.[Kaybedince/kaybedersek, bir parçamızı kaybetmiş gibi oluruz/olabiliriz.] )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( İTİLÂK: Birinin sevgisine yakalanma, tutulma. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Aşk ehline, önce dert düşer, aşk değil! )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Yakıcı. İLE/VE/||/<>/> Isıtıcı. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( "Seni seviyorum..." [Çünkü sana gereksinimim var.] İLE/VE/||/<>/> Sana gereksinimim var. [Çünkü seni seviyorum...] )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Coşkulu, tutkulu yaşanır. İLE/VE/||/<>/> Farkındalıklı, derinlikli, dingin ve doyurucudur. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Başımızı döndürür. İLE/VE/||/<>/> Dünyayı döndürür. )


- AŞK ve/<> AŞKINLIK



- AŞK ve/||/<> DAYANÇ/SABIR



- AŞK ile/ve/değil/||/<>/< İLK GÖRÜŞTE AŞK



- AŞK ve/||/<>/>/< MAHVİYET



- AŞK ile/ve/||/<> ONUR



- AŞK ile/ve/||/<>/> ŞİİR

( ... İLE/VE/||/<>/> Birinin unuttuğunu, öbürüne unutturmayan söz. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> ŞİİR

( Aşk (bile), şiirin bahanesidir. )


- AŞKIN "AZLIĞI" ile/ve/değil/||/<>/< ÇARESİZLİĞİN ÇOKLUĞU



- AŞKIN EKSİKLİĞİ ile/değil/ne yazık ki/< ARKADAŞLIĞIN EKSİKLİĞİ



- AŞKIN YAKIŞTIĞI:
"CANI SENİ/ONU ÇEKENE" değil KENDİNDEN/CANINDAN GEÇENE



- AŞKINLIK ve/||/<>/< İLKELERİN OYNANAMAZLIĞI



- AŞKINLIK ve/||/<>/< ZAMANSIZLIK



- AŞKLA ve/||/<> SEVGİYLE ve/||/<> MUHABBETLE

( Doğ(ur)mak. VE/||/<> Büyü(t)mek. VE/||/<> Geliş(tir)mek. )


- AŞKTA:
"SÖNMEK" ile/değil/yerine/>< "YANMAK"

( Yok. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Var. )


- AŞKTA ve İŞTE ve DOSTTA

( Vasatından, uzak duralım! VE Kesatından, uzak duralım! VE Fesatından, uzak duralım! )


- AŞMA ile/ve/||/<> DÖNÜŞTÜRME



- AŞMAK ve/> ULAŞMAK



- AT BUNLARI DIŞARI:
BAŞKALARINI değil KENDİNİ

( Kendinde bulunan farklı/çeşitli "zihinleri/kişileri", kendi kulağını tutarak dışarı atmak. )


- AT İZİ ile "İT İZİ"



- AT, O "ADAMI"! ve/||/<>/> AT, O ADIMI!



- ATÂLET ile/değil/yerine/>< ADÂLET

( Eylemsizliğin(atâletin) olduğu yerde, adâlet olmaz. )


- ATEŞ ile/ve/||/<> YAZI ile/ve/||/<> FELSEFE-BİLİM ile/ve/||/<> SANAYİ

( İnsanlığın gelişimindeki/tarihindeki dört önemli eşik. )


- ATEŞ ile/ve/||/<> YAZI ile/ve/||/<> FELSEFE-BİLİM ile/ve/||/<> SANAYİ

( 70.000'lerde. İLE/VE/||/<> 3500'lerde. İLE/VE/||/<> [M.Ö. ve M.S.] 1000'lerde. İLE/VE/||/<> 1800'lerde. )


- ATEŞE:
BENZİN değil/yerine/>< SU



- ÂTIFET[Ar. çoğ. AVÂTIF] değil/yerine/= KARŞILIK BEKLEMEDEN GÖSTERİLEN SEVGİ, İYİLİKSEVERLİK



- ÂTIL (KALMAK) değil/yerine/>< ÂDİL (OLMAK)



- ATILAN TOKADIN:
"SAHİBİ" ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/>/< NEDENİ



- ATIŞTIRMAK değil/yerine NİTELİKLİ BESİNLERİ, YAVAŞ YEMEK



- ATOM ALTI/NDA ve/<> BÜTÜNLÜK/TE

( Belirsizliğin yaşandığı alanlar. )


- ATON[< ADONAI] ve/<>/< ATUM/ATOM ve/<>/< AMON

( Gökteki nur. VE/<>/< Yerdeki nur. VE/<>/< Gönüldeki nur. )


- ATON[< ADONAI] ve/<>/< ATUM/ATOM ve/<>/< AMON

( Evrende/ilâhta. VE/<>/< Dünyada/evrende. VE/<>/< İnsanda/kalbinde. )


- ATON[< ADONAI] ve/<>/< ATUM/ATOM ve/<>/< AMON

(
)


- ATON[< ADONAI] ve/<>/< ATUM/ATOM ve/<>/< AMON

( Güneş. VE/<>/< Zerre. VE/<>/< İnsan. )


- AUM:
SOLUK ve/||/<> SESSİZLİK



- AVUNMA ile/ve/değil/yerine/|| SAVUNMA



- AYAKTA DURACAK DURUMUNUN OLMAMASI ile/ve/||/<>/< YAŞAMDA DURACAK NEDENLERİNİN OLMASI



- AYAKTA DURMAK/DURABİLMEK ile/ve/<>/< KİŞİSEL YÖNETİM VE GELİŞİM



- AYAKTA DURMAK ve/fakat/||/<>/>/< HAYATTA KALMAK

( Yeterince gücün olmayabilir/kalmayabilir. VE/FAKAT/||/<>/>/< Nedenlerin vardır ve yeterince çoktur. )


- AYASOFYA MÜZESİ ve TOPKAPI SARAYI ve/||/<> HALUK DURSUN ve/||/<> KUMRULAR

( Makam odasını kumrulara terk eden bürokrat: Haluk Dursun

"Topkapı Sarayı'nda müdürlük yaptığım dönemde, makam odamda otururken bir kumrunun açık pencereden girerek avizenin etrafında uçtuğunu gördüm. Hiç kımıldamadan seyretmeye başladım.

Kumru, sanki tavaf eder gibi odanın her tarafında dolaştı, avizenin üzerine kondu, bir süre oturdu. Sonra geldiği gibi uçup gitti. Biraz sonra yanında başka bir kumru ile tekrar geldi. Bu sefer sanki bir ev (saray) sahibi edasıyla onu gezdirdi. Yeni geleni elinden, (kanadından) tutar gibi aldı ve avizenin içine oturttu. Bir süre koklaştılar. Sonra uçup gittiler.

Ertesi gün ikisi birlikte ağızlarında dal parçacıkları ile geri geldi ve avizenin içine bir yuva kurmaya başladılar. Yuva birkaç gün içinde kuruldu.

Olup biteni hiç ses çıkarmadan izliyordum. Dişi kuş, yumurtlama hazırlığı yapıyordu.

Galiba onlar da beni izliyordu ki, hiç tedirgin olmuş gibi görünmüyorlardı. Buna karşılık dışarıdan odaya başka biri girince, hemen ürküp pencereden kaçıyorlardı. Baktım olmayacak, makam odamı onlara bırakıp hemen karşıda bulunan küçük bir odaya geçtim.

Bir gün, televizyon çekimi için Topkapı Sarayı'na gelen gazeteci dostum rahmetli Savaş Ay, "Hocam, niye bu küçücük odada oturuyorsun?" diye sordu.

"Ben hâlden anlarım, bir kumru arkadaşım, sevgilisine, “ben seni saraylarda yaşatacağım" diye söz vermiş, insan yuva kurana yardımcı olmaz mı?" dedim.

"Hocam, ne olur göster şu yuvayı bana” dedi ve kapıdan odadaki yuvanın fotoğrafını çekti.

Ertesi gün beni Ankara'dan arayan arayana...

"Derhal makam odası açılsın, kumruların yuvası dağıtılsın, saray bakımsızlıktan perişan olmuş görüntüsü verilmesin" dediler.

Meğer Savaş Ay haber yapmış bizim kumrunun öyküsünü...

Hemen aradım, “üstad sen ne yaptın?” diye sordum.

"Hocam bu kadar güzel malzeme (haber) buldum, yazılmaz mı Allah aşkına" dedi.

"Gazetede sabah toplantısında anlattım, herkes ayağa kalktı ve seni alkışladı" diye ekledi.

Sadece gazetedekiler değil Ankara da ayağa kalktı sayende" diye yanıt verdim.

Şimdi ne yapacaktım? Çifte kumrulara kol kanat gerip onların saadetlerini korumaya mı çalışacaktım, yoksa odayı kullanıma açarak bir yuvanın dağıtılmasına mı neden olacaktım?

Bir biçimde, ya ben makamı, ya da o kumrular makam odamdaki yuvalarını kaybedeceklerdi.

Akşama kadar bakanlıktan beni aramayan kalmadı...

“En azından yumurtadan yavru kuşlar çıksın, uçup gidene kadar bekleyelim” diye düşündüm. “Ben yuvayı almam, siz beni görevden alın isterseniz” dedim.

Ertesi gün, yuvaya bakmaya gittim ki, ne göreyim, yuva yerinde duruyordu ama kumrular yoktu.

Yuva yerinde durmasa, "Biri kuşları ürküttü, kovaladı" diyecektim. Hâlbuki yuva yerli yerinde duruyordu. Kumrular, sanki durumu hissetmiş ve sessizce çekip gitmişlerdi. Bir daha da hiç gelmediler.

Daha sonra Topkapı Sarayı'ndan, Müsteşar ve Bakan Yardımcısı olarak Ankara'ya gittim.

"Kuşların yuvası dağıtılsın, makama sahip çıkılsın" diyenlerin ise hiçbiri Bakanlık'ta makamlarında kalamamıştı.

Muhakkak ki, biz de bir gün bu makamlardan uçup gideceğiz. Kuşlar ise hep sevmeye, uçmaya ve yuva kurmaya devam edecek.

Haluk DURSUN )


- AYASOFYA MÜZESİ ve TOPKAPI SARAYI ve/||/<> HALUK DURSUN ve/||/<> KUMRULAR

( )


- AYAZ ile/ve/||/<> BOĞAZ

( Lokman Hekim, 32 temel hastalık belirlemiş. 16'sının, soğuktan; 16'sının da "yeme-içme"den kaynaklandığını görmüş. Üşütmemeyi ve çok yememeyi yeğlemeliyiz. )


- AYDINLANMA:
AYDINLIĞI "DÜŞLEYEREK" değil KARANLIĞIN BİLİNCINE VARARAK



- AYDINLANMA/HAK(K)'I BULMAK:
DERVİŞ OLMAKLA ile/ve/||/<> ÂŞIK OLMAKLA ile/ve/||/<> İNSAN OLMAKLA



- AYDINLANMA >< AYDINLANMA İSTEĞİ



- AYDINLANMA ve/=/<> SEVİNÇ



- AYDINLANMA ile/ve/||/<>/> SÜKÛNET



- AYDINLANMIŞ/LIK ve/<> UYANDIRILMIŞ/LIK



- AYDINLANMIŞLIK(ENTELEKYA) ile/ve AKIL(REASON) ile/ve ORAN(RASYO)

( Ereğe bağlı akıl. İLE/VE Nedene/sebebe bağlı akıl. İLE/VE Tasıma/kıyasa bağlı akıl. )


- AYDINLANMIŞLIK(ENTELEKYA) ile/ve AKIL(REASON) ile/ve ORAN(RASYO)

( Ereğe ulaştırır. İLE/VE Hikmet sunar. İLE/VE Düzen sağlar. )


- ÂYET ve/||/<>/< SİMGE



- AYILMA ile FARKINDALIK



- AYIP "GÖRME"!

( Görürsen de ört! )


- AYIP OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA



- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Ayırt edebilme bağımlılıklardan kurtuluşa götürür. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Ayırt edebilme yeteneği, bizi bağımlılıklardan kurtuluşa, tutkusuzluğa götürecektir; bu durum ise doğru davranışı, eylemi sağlayacaktır; doğru davranış ise bizi gerçek var oluşumuza ulaştıran içsel köprüyü kuracaktır. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Ayırt etme ve ayrılık duygusu olmadığında, buna sevgi diyebilirsiniz. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Olgun kişi toplulukları düzenleyerek neyi birbirinden ayırması gerektiğini bilir. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Kişinin kendi için doğru olanı ayırd etmesi ve sıkı çalışması er ya da geç ödüllendirilecektir. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Kişi durumunun mükemmel olduğunun ve hatta daha da ilerleyeceğinin ayrımına varmalıdır. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Farkındalık her şeyin ötesidir - hem varlığın, hem yokluğun. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Farkına varın ki, her ne olursa, size, sizin tarafınızdan, sizin aracılığınızla olur ve siz, her ne algılarsanız, onun yaratanı, tadına varanı ve yok edenisiniz. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Önemli[öncelikli] olan, yalnızca farkındalıktır, onun içerdikleri değil. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Tam farkındalık halinde temas kurulmuştur. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Bir ilişki kurmak ve sürdürmek için, doğrudan eylemle ifade edilen sevecen bir farkındalık hali gereklidir. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Yeni ve özel bir farkındalık biçimi gerekmez. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Kişinin gönlünü görebilecek berrak içgörüye sahip olmadıkça ayırt edemezsiniz. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Kendi hakkınızdaki farkındalığınızı derinleştirin ve genişletin, o zaman tüm hayırlar ve lütûflar akacaktır. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Şimdi yapılmakta olan ayırt edebilme ve ihtirassız olma uygulaması, zamanı geldiğinde meyvesini verecektir. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Tüm gereksiniminiz, varoluşunuzun, bir sözlü beyan şeklinde değil, fakat her an mevcut bir gerçek olarak farkında olmaktır. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Varoluşunuzun farkındalığı, gerçek varlığınızı görmenizi sağlayacaktır. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Sadece var olduğunuzun farkında olun ve farkında kalın. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Discrimination leads to detachment. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( In full awareness the contact is established.
Discrimination will lead to detachment; detachment will ensure right action; right action will build the inner bridge to your real being.
Awareness is beyond all - being as well as not-being.
Awareness itself is all important, not the content of it.
Deepen and broaden your awareness of yourself and all the blessings will flow.
You cannot, unless you have a clear insight into the heart of person.
Be aware that whatever happens, happens to you, by you, through you, that you are the creator, enjoyer and destroyer of all you perceive.
For establishing and maintaining relationship affectionate awareness expressed in direct action is required.
No new, or special kind of awareness is needed.
Discrimination and dispassion practised now will yield their fruits at the proper time.
All you need is to be aware of being, not as a verbal statement, but as an ever-present fact.
The awareness that you are, will open your eyes to what you are.
Just be aware that you are and remain aware. )


- AYIRMA ile/ve/değil/yerine PAYLAŞIM



- AYIRMA ile/ve/||/<> YALINLAŞTIRMA ile/ve/||/<> ARA ÇÖZÜM/LER ARAMA/BULMA

( Düşüncenin, bilgilerin, nesnelerin, kavram, olay ve olgular üzerinde en temel uygulanması gerekenlerin başında, onları bütün olarak görebilmenin yanı sıra ve ötesinde, ayırma bilgisi, becerisi ve oranı bulunmaktadır.

Bilmek ya da bilinebilenler, ancak küçültme ya da ayırma bilgi ve becerisiyle elde edilebilirler. Bu işin ustalığı da, her ustalığın temelinde bulunan çıraklık sürecinde gerçekleşir ve kaynağını, gücünü çıraklık döneminden alır. Bu bilgi, deneyim ve dönem, kalfalıkta ve ustalıkta bile olunsa, tüm sürecin neredeyse tamamıdır.

Birleştirme bilgi ve becerisi olarak tanımlanan ustalık, yetkin çıraklıktır. Hatta ustalık diye bir şeyden bile söz edilemeyecek kadar tek bir bilinç ve beceridir. Kişinin, bisiklet kullanmayı bir kere öğrenmesinden sonra, yaşam boyunca bir daha bisiklet kullanmayı öğrenmeye gerek kalmaması, kendinin değil, suyun kaldırma gücündeki gibi, kendiliğindenliğiyle, doğasıyla sağlanır. Zihnin ya da bilincin devrede olması ile değil, beynin ya da öte bir bilincin devrede olmasıyla, bilinç merdiveninde görülen, bilinçsiz bilinçlilik ya da yeterlilik ile sağlanır.

Karmaşık olan ya da öyle "algılanan" süreçlerin çözümü de, onları, oldukları yapıda değil, küçülterek ya da çok haneli sayıdan oluşan bir bölmenin, tek haneli bir sayıya doğru yalınlaştırılması ile gerçekleşir.

Çözümsüz "görünen" durumların da çözümü, köklü/kökten çözüm arayışı değil ara çözüm üretebilmektir. Yaşamımızda, karşılaşılabilecek sonsuz olumlu ya da olumsuz olasılıktaki durum ve süreçler için bazen ya da çoğunlukla, bir düşünce ya da nesneden, ödün vermeden ya da bir parçasından vazgeçmeden, bir şey elde etmek ya da yetersiz/olumsuz sürecin devam etmesine göz yumarak, bir sonuç ya da çözüm oluşturmak olanaklı değildir.

Ne herhangi bir düşünce ya da bir durum için, ne de kaygının sona erdirilmesi, olumsuz ya da yetersiz koşulların tamamen ortadan kalkma "beklentisi" ya da "dileği" ile sağlanamayacağından dolayı, ayırmayı, yalınlaştırmayı ve ara çözümler üretmeyi bilmek, becermek gerekmektedir.


"Hiçbir sorun, onu yaratan 'bilinç seviyesi'yle çözülemez." )


- AYIRMAK/AYIRABİLMEK ile/ve/>/= TOPARLAMAK/TOPARLAYABİLMEK



- AYN/ILIK ile/ve/||/<>/>< FARK/LILIK

( Yakınlaştırır. İLE/VE/||/<>/>< Geliştirir. )


- AYNA:
| DOĞA NESNELERİ ve/||/<> NESNELER | ve/||/<> KİŞİ/İNSAN ve/||/<> YAZI



- AYNA:
CAM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< CAN

( Kendi yüzünü görmek isteyenin baktığı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Özünü görmek isteyenin baktığı. )


- AYNALA(N)MA ve/||/<> ONAYLA(N)MA



- AYNI AÇIDAN BAKMAK ile/ve/||/<>/>/< AYNI ACIDAN BAKMAK



- AYNI DİLİ KONUŞMAK ve/||/<> AYNI DURUMU/HÂLİ PAYLAŞMAK



- AYNI DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLİKTE DÜŞÜNMEK



- AYNI ile/değil/yerine/>< AYNA

( Çevremizdekilerin [bazı/çoğu olumsuz/kötü/yanlış] zihniyle[düşünce, duygu, davranış, değer, deneyim ve dil] aynı olmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çevremizdekilere yapmayabileceklerimizle[ihtiyârımızla] [etkin ve yetkin] ayna ve örnek olmak. )


- AYNİYET ile ANALOJİ



- AYNİYET ile MİN VECH



- AYRILACAK ZAMAN ve/||/<> VERİLECEK SELÂM

( Vefâ bilmeyene zaman ayrılmaz/ayrılmamalı. VE/||/<> Değer bilmeyene selâm verilmez. )


- AYRILMA-BİREYLEŞME EVRELERİNDE:
3-8 ve/||/<>/> 10-15 ve/||/<>/> 15-22 ve/||/<>/> 22-30 AY

( Farklılaşma ve gövde imgesinin gelişimi. VE/||/<>/> Uygulama. VE/||/<>/> Yeniden yakınlaşma. VE/||/<>/> Bireyleşmenin sağlamlaştırılması ve nesne sürekliliğinin başlangıcı. )


- AYRIMSAMA ile/ve/||/<> YENİDEN ÜRETME ile/ve/||/<> TANIMA



- AYRINCA(Ar. İSTİSNÂ) ile/ve/||/<> ÖZEL ile/ve/||/<> BİREYSEL/MÜNFERİT



- AYRIŞTIKLARIMIZ ile/değil/yerine BULUŞTUKLARIMIZ(BULUŞABİLECEKLERİMİZ)



- AZ BİLMEK ve/değil/için/||/<>/< ÇOK OKUMAK/DİNLEMEK/DÜŞÜNMEK



- AZ İLE YETİNMEK ile/ve/||/<>/>/< ÖLÇÜLÜLÜK



- Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!

( "Demek ki"...
"Zâten", "herşey", "aslında" ve "sadece"
"sonuç" ile başlar/başlamış!



Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!
"Zâten" diyerek, her "işine gelene/gelmeyene" bağlamadan KONUŞ!!!
"Aslında/esasında" "öyle/şöyle" (oldu/olacak) ise zamanında düşün de ona göre KONUŞ!!!
"Sadece/sırf" diyerek onca konuşulanı gözardı etmeden KONUŞ!!!

"Sonuçta" diyerek son sözü kendine ait kılmadan KONUŞ!!!
"Son tahlilde" deyince daha bir üst perdeden konuşmadığını bilerek KONUŞ!!!
"Temelde" olanın ne olduğuna iyi bak da ona göre sağlam KONUŞ!!!
"Normalde" diyerek tüm sürecin "anormal olduğu varsayımında ya da iddiasında bulunma"dan KONUŞ!!!
"Allah'tan" ise senin yetersiz diline/sözüne/onayına kalmayacağını anımsa da ona göre KONUŞ!!!
"Demek ki" ile her inancına ve kişisel sonuçlarına bağlamadan KONUŞ!!!
"Nasılsa" diyerek çıkarlarını öncellemeden KONUŞ!!!

"Ona bakarsan" diyerek sözü düşürmeden KONUŞ!!!
"Belki de" olasılıklarını düşünebiliyorsan birine ayrıcalık yapmadan KONUŞ!!!
"İlle de" o ya da öyle değil "koşulu" "koymadan/olmadan" KONUŞ!!!
"Kesinlikle... Kesinlikle..." diyerek kendi yetersizliğinin anlaşılacağını dikkate alarak KONUŞ!!!
"Diyelim ki" diyorsan doğru örnek seçerek KONUŞ!!!

"Ne var?" diyerek, ahmaklık etmeden KONUŞ!!!
"Ne var ki?" diyerek, "saf görünümlü" kurnaz olmadan KONUŞ!!!
"Ne peki?" diye anlaşılması çok basit olanı karmaşıklaştırmadan KONUŞ!!!
"Niye ki?" diyerek, hazırcı değil önce kendin düşün de ona göre KONUŞ!!!

"Elimde değil" diye kendini/başkalarını "kandır"(a)madığını bilerek KONUŞ!!!
"Ne bileyim" diyorsan düşünüp, öğrenip, bilebileceğini anımsa ve ona göre KONUŞ!!!

"Herkes"i katmadan KONUŞ!!!
"Hiç kimse" demeden KONUŞ!!!
"Hep"siz KONUŞ!!!
"Her zaman"a yaymadan KONUŞ!!!
"Hiçbir zaman" diye kestirip atmadan KONUŞ!!!

"Keşke ..." ile geçmişe dönmeye çalışmadan KONUŞ!!!
"Ya ..." ile belirsiz olanı belirlemeden KONUŞ!!!

"Böyle ... Böyle ..." demeden KONUŞ!!!
"Şey - şey - şey" demeden KONUŞ!!!
"Falan-filan" diye boşluğa bağlamadan KONUŞ!!!
"Bla-bla-bla" diye başka dilde kullanmadan KONUŞ!!!
"Dedi/Dedim" tekrarsız KONUŞ!!!

"Ben" diliyle kendini merkeze koymadan KONUŞ!!!
"Sen" diliyle kişileri katmadan, hedef almadan KONUŞ!!!
"Sen de" diyerek saldırmadan ve savunmadan KONUŞ!!!

www.FaRkLaR.net/KONUS )


- Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!

( dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )


- Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!

( image











)


- AZ VEREN değil/yerine ÇOK VEREN

( Candan. DEĞİL/YERİNE Maldan. )


- AZ VEREN değil/yerine ÇOK VEREN

( Az veren, canından; çok veren, malından olur. )


- AZ VEREN değil/yerine ÇOK VEREN

( Aldığımız, "kâr"; verdiğimiz, yarar! )


- AZALT ve/değil/yerine/||/<>/>/< BIRAK ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇOĞALT

( Yediğin yemeği...
Yemeğin tuzunu...
Yediğinin/içtiğinin şekerini...
Satın alacağın eşyaları...
Harcadığın parayı...
Boşa geçen zamanı...
Gözyaşlarını...
Kafaya taktıklarını...
Televizyon ve bilgisayar/internet başında harcadığın zamanı.
Telefonla uğraştığın süreyi...
Kişlerden beklentini...

VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<

Hız yapmayı...
Şikâyet etmeyi...
Ertelemeyi, üşenmeyi ve "vazgeçmeyi"...
Çekingenliği...
Rezil olma "kaygısını"...
Alaycılığı...
Sabırsızlığı...
Çocuğuna taparlığı...
Mazeret üretmeyi...
Başkaları için yaşamayı...
"Yapamam" "düşüncesini"...
Bahaneleri...
Olumsuz düşünmeyi...
Olumsuz söz(cük)leri...
Surat asmayı...
Önyargıyı...
Kişileri ve kişiler üzerinden düşünmeyi/konuşmayı...
"Sen-ben" tartışmasını/davasını...
Herkesi eleştirmeyi...
Herkesi düzeltmeye çalışmayı...

VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<

Özen göstermeyi...
Saygı göstermeyi...
Sevmeyi...
Selâm vermeyi...
Gülümsemeyi... :)
Olumlu düşünmeyi...
Vermeyi...
Sabrını...
Şükretmeyi...
Teşekkür etmeyi...
Su içme oranını/sıklığını...
Çocuklarla zaman geçirmeyi, oynamayı...
Özür dilemeyi...
Mazur görmeyi...
Alttan almayı...
İstikrarını...
Düş kurmayı...
Ayırmayı...
Yalınlaştırmayı...
Ara çözümleri...
Güzel söz söylemeyi...
Kitap ve sözlük okumayı... )


- AZALT ve/değil/yerine/||/<>/>/< BIRAK ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇOĞALT

( )


- AZALT ve/değil/yerine/||/<>/>/< BIRAK ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇOĞALT

( )


- AZALTICI TEDBİR/LER ile/ve/değil/yerine ÖNLEYİCİ TEDBİR/LER

( Ucuz, kolay. | Görünür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Pahalı, kolay olmayan. | Pek görünmez. )


- AZÂMET ile/ve ZARÂFET



- AZI, GÖRÜP; "DÜNYAYA SAHİP OLACAĞIM(IZ)A" değil/yerine DÜNYAYI GÖRÜP AZA, SAHİP OLMAK



- AZİM ve/||/<>/> SEBAT ve/||/<>/> SABIR

( Başlarken. VE/||/<>/> Sürdürürken. VE/||/<>/> Bitirirken. )


- BABALAR:
KAHRAMAN ve/||/<> İLK ÂŞIK OLUNAN



- BACAK/EL SALLAMAK ile/ve/değil/yerine BEKLENTİSİZ VE SAKİN, O ANDA VE ORADA OLMAK

( Bulunulan koşullardan çıkma ya da [çeşitli ve belirli/belirsiz] sıkılma durumlarında yapılan kontrolsüz el/kol/ayak/bacak sallamalarının/hareketlerinin nedeni daha çok "bir an önce o ortamdan/koşullardan çıkma/uzaklaşma" ya da "sonraki sürece/aşamalara geçme" isteği üzerinedir. Bunu da sürenin/sürecin "kısalması/hızlanması" beklentisiyle, farkında olmadan [/"ne yaptıklarını biliyor oldukları" "iddiasıyla"/zannıyla] el/ayak/bacak sallayarak ya da nesnelerle uğraşarak [çizerek, kağıt karalayarak, kalem çevirerek, nesne parçalayarak/delerek, tespih çekerek vs.], zihinlerini başka şeylerle meşgul ederek ve ancak bir şeylerle uğraşmak yoluyla çözmeye çalışırlar. Bu hareketler, "küçük/önemsiz/değersiz hareketler" varsayıldığından dolayı yapan kişi tarafından algılanmaz. [Daha çok da gençlikte/olgunlaşmamışlıktan ve/ya da cahillikten dolayı görülen/yaşanılan bir durumdur.] Bu durumlarda, çevredeki kişiler, çıkan sesle ya da gözleriyle ve zihinleriyle, yapılan harekete ister istemez takılırlar. Bu uyaranları, hem kişinin kendi için, hem de çevresindekileri düşünerek kontrol altında tutmaları gerekir. Bunu da, zihinlerini bulundukları zaman ve zeminde tutmaya çalışarak, geçmesi gereken zamana ve koşullara biraz daha sabrederek ya da odaklanarak sağlayabilirler. Sürekli olarak anımsanmalı ki, zihin, başka/çeşitli noktalarda bulunabilir fakat gövdeyi düşünce hızında bir yerlere taşımak olanaklı değildir. )


- BACAKLARIN KAPALI-AÇIK TUTULMASI('NI)



- BAĞ:
ÖZERKLİK ve/<> HAZIR OLMA ve/<> GÖNÜLLÜLÜK/RIZÂ ve/<> HAREKETE GEÇME/GEÇEBİLME ve/<> KURABİLME(SÜRDÜREBİLME/SÜREKLİLİK) ve/<> PAYLAŞIM ve/<> GÜÇ



- BAĞIMSIZ/LIK ile/ve/||/<> ÖZERK/LİK



- BAĞIMSIZLIK ile/ve/yerine DAYANIŞMA



- BAĞIRMAYA ZORLAYAN ACI/ISTIRAP ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SESSİZ KALMAYA ZORLAYAN ACI/ISTIRAP

( Ağırdır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çok daha ağırdır. )


- BAĞIŞ/HİBE ile/ve/değil/yerine HEDİYE



- BAĞIŞ ile/||/<> İHSÂN ile/||/<> LÜTÛF ile/||/<> HİMMET ile/||/<> KEREM ile/||/<>
İNÂYET ile/||/<> İLTİFAT ile/||/<> ATÂ ile/||/<> ATIFET ile/||/<> HÎBE



- BAĞIŞLAMA ile/ve DAYANÇ/SABIR (ETME)



- BAĞLAM(INDA) ile/ve/||/<> BÜTÜN/LÜK(ĞÜNDE)



- BAĞLAM ile/ve/||/<>/< ANLAM ile/ve/||/<>/< KAVRAM



- BAĞLAM ve/> NİYET ve/> EREK



- BAĞLAMLARDA DÜŞÜNCE ve/||/<>/> BİLME-İNANMA ve/||/<>/> EYLEME-YAŞAMA



- BAĞNAZLIĞIN KALKMASI:
BİLİMSEL TUTUM (İLE) değil FELSEFİ ANLAYIŞ (İLE)



- BAHANE BULMAK ile/değil/yerine ÇÖZÜMÜNÜ/ÇARESİNİ BULMAK(/ARAMAK)

( "İstemediği/n" herşeye. İLE/DEĞİL/YERİNE (Gerçekten) İstediği herşeyin. )


- BAHÂNE yerine ÇÖZÜM/ÇÂRE

( [bir işi] Yapmak istemeyenin "tutumu". YERİNE Yapmak isteyenin tutumu. )


- BAHÂNE yerine ÇÖZÜM/ÇÂRE

( "Çareler" yazısı için burayı tıklayınız... )


- BAHS[Ar.] ile/ve/||/<>/> HAFRİYAT[Ar.]

( Söz. | Üzerinde konuşulan şey, konu. | Görüşünde ya da iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü antlaşma. | Bir kitabın bölümlerinden her biri. | Araştırma. İLE/VE/||/<>/> Yeryüzünü kazmak, yarmak ve açığa çıkan fazlalıkları da atmak. )


- BAHTİYÂR ile/>< İHTİYÂR

( Bir söz ki, bir gönlü, bir ömür bahtiyâr eder;
Bir söz ki, bir gönlü, bir günde ihtiyâr eder. )


- BAKIP KALMAK ile/değil/yerine/>< GÖRÜP GEÇMEK



- BAKIŞ/HİZMET:
"A'dan Z'ye" ile/ve/||/<> "360 DERECE"



- BAKMAK:
KAÇIRDIKLARINA değil/yerine YAKALAYABİLECEKLERİNE



- BAKMAYALIM! > KATILALIM!



- BALİNANIN SIRTINDA ve/||/<> RÜZGÂRI Dİ(ZGİ)NLEYEN ÇOCUK

( ve/||/<> )


- BAMBU AĞACININ YETİŞTİRİLMESİNDE:
ALTI HAFTA ile/ve/değil/||/<>/< BEŞ YIL

( )


- BANA/DÜŞÜNCEME/İNANCIMA:
"TERS" ile/değil/yerine UZAK / AYKIRI



- BARINMA ile/ve BÜRÜNME

( MELCE'[Ar.]: Barınak, sığınak. )


- BARIŞ ve TUTKU =/||/<>/> SAADET



- BARIŞ:
KENDİNLE ve/||/<> DÜNYAYLA

( Kendiyle barışmayan, dünyayla barışamaz.
Kendinde, dünyayla barışmayan, kendiyle barışamaz. )


- BARIŞ(TIR)MAK:
BAŞKALARINI ile/ve/değil/<> KENDİNİ (KENDİNLE)

( Zaman zaman. İLE/VE/<>/DEĞİL Her zaman. )


- BARIŞI:
KURMAK ile/ve/||/<>/> KORUMAK



- BAŞA GELEN:
YOLDAŞTAN ile/ve/değil/||/<>/< YOLDAN



- BAŞARI (ÖYKÜSÜ) ile/ve/||/<> BAŞARISIZLIK (ÖYKÜSÜ)

( )


- BAŞARI İÇİN YAŞAMAK ile/değil/yerine YAŞAMI/NI SÜRDÜRMEK



- BAŞARI:
ZEKÂ ve/değil/||/<>/< SORUNLARLA UĞRAŞMAKTAN VAZGEÇMEYEREK



- BAŞARI:
KAZANILABİLEN ile/ve/||/<>/> KAYBEDİLEBİLEN



- BAŞARI:
SABIR ve/+/x/||/<>/> ÇALIŞMA ve/+/x/||/<>/> İSTİKRAR ve/+/x/||/<>/>
DENEME ve/+/x/||/<>/> KOŞULLAR ve/+/x/||/<>/> ZAMAN, ZEMİN



- BAŞARI ve/<>/< ÇABA



- BAŞARI ve/=/||/<>/>/< MUTLULUK



- BAŞARI ve/||/<>/>/< ÖZGÜVEN



- BAŞARILARDA ve/||/<> FELÂKETLERDE

( Gururu yenmek. VE/||/<> Ümitsizliğe direnmek. )


- BAŞARILI OLMAK İÇİN...:
YUMUŞAK ile/ve/||/<>/> MÂKUL ile/ve/||/<>/> DERİN ile/ve/||/<>/> ile/ve/||/<>/> YETERİNCE ile/ve/||/<>/> ŞIK ile/ve/||/<>/> KORKUSUZ ile/ve/||/<>/> SABIRLA ile/ve/||/<>/> FARKLI ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜLÜ ile/ve/||/<>/> DÜRÜST ile/ve/||/<>/> DÜZENLİ ile/ve/||/<>/> AKILLI

( Konuş. İLE/VE/||/<>/> Ye. İLE/VE/||/<>/> Soluk al. İLE/VE/||/<>/> Uyu. İLE/VE/||/<>/> Giyin. İLE/VE/||/<>/> Hareket et. İLE/VE/||/<>/> Çalış. İLE/VE/||/<>/> Düşün. İLE/VE/||/<>/> Davran. İLE/VE/||/<>/> Kazan. İLE/VE/||/<>/> Biriktir. İLE/VE/||/<>/> Tüket. )


- BAŞARISIZLIK:
"DÖVME" değil "YARA"



- BAŞARISIZLIK:
YÜKSEK HEDEFLER KOYUP ULAŞAMAMAKTAN DOLAYI değil/ne yazık ki DÜŞÜK HEDEFLER KOYUP ULAŞMAKTAN DOLAYI



- BAŞARISIZLIK ile/değil/yerine DÜŞMEK

( Başarısızlık, düştüğün yerde kalmaktır. İLE/DEĞİL/YERİNE Düşmek, başarısızlık değildir. )


- BAŞIMIZA GELEN ile/ve/değil/||/<>/>/< NASIL TEPKİ VERDİĞİMİZ



- BAŞINA GELECEK ile/ve/||/<>/> GÖZÜNE GÖRÜNECEK



- BAŞINA GELEN ile/ve/||/<>/< OLMAMASI GEREKEN



- BAŞKA (BİR ÇÖZÜM) ile/ve/değil YENİ (BİR ÇÖZÜM)



- BAŞKA (OLABİLİR/OLMAMALI):
"İÇİMİZDEKİ SAZLAR" ile/ve/||/<>/>< AĞZIMIZDAN ÇIKAN SÖZLER

( Duygular. İLE/VE/||/<>/>< Düşünceler. )


- BAŞKA BİR ...:
"DÜNYA" değil YAŞAM (BİÇİMİ)

( Yoktur. DEĞİL Vardır, olanaklıdır. )


- BAŞKALARINA "EFENDİLİK" ile/değil/yerine/>< KENDİMİZE EFENDİLİK

( "Güç" gerektirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güçlü olmayı gerektirir. )


- BAŞKALARINI AFFETMEK ile/ve/||/<>/< KENDİNİ AFFETMEK

( Affetmek, bir mahkûmu serbest bırakmaktır ve o mahkûmun kendin olduğunu keşfetmektir. )


- BAŞKALARINI AFFETMEK ile/ve/||/<>/< KENDİNİ AFFETMEK

( AFFEDELİM!!!

Lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:

"Bir yaşam deneyimine katılmak ister misiniz?"

Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. "O zaman" der öğretmen. "Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin"

Öğrenciler bunu da yapar. "Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!"

Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarını üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:

"Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın,o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun."

Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendine "Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:

"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? Hep yanınızda olacaklar."

Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikâyete başlar:
"Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor."
"Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, kişiler, tuhaf bakıyor bana artık. Hem sıkıldık, Hem yorulduk!"

Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:

"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz,

halbuki affetmek, en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir. )


- BAŞKALARINI AFFETMEK ile/ve/||/<>/< KENDİNİ AFFETMEK

( Kendini affetmeyen kişinin, tüm kusurları affedilebilir. )


- BAŞKALARININ (")TERBİYESİZLİĞİ(") ile/değil/yerine/>< KENDİ TERBİYEN



- BAŞKALARIYLA KIYASLAMA ile/değil/yerine/>< BAŞKALARINI ÖRNEK ALMA



- BAŞKASI İLE GELEN MUTLULUK
ile/ve/değil/||/<>/>
BAŞKASI İLE GİDEN MUTLULUK



- BAŞKASINI "KANDIRMAK" değil KENDİNİ YADSIMAK



- BAŞKASININ, BİZİ KEŞFETMESİ ile/ve/>/değil/yerine KENDİNİ KEŞFETME

( Beşer. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE İnsan. )


- BAŞLAMAK İÇİN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> BAŞLAMAMAK/YAPMAMAK İÇİN

( "En" doğru zamanı beklemek. İLE/VE/||/<>/> [bazen/çoğunlukla] Olumsal/keyfî "bahane" (olabilir). )


- BAŞLAMAK ve/<> BAŞARMAK

( Başlamak, başarmanın yarısıdır. )


- BAŞLAMAK ve/<> BAŞARMAK

( Her iş, başlayana kadardır. )


- BAŞLANGIÇ MİT/LERİ ile/ve KURULUŞ MİT/LERİ ile/ve KURTULUŞ MİT/LERİ ile/ve KURTARICI MİT/LER ile/ve SON/KIYÂMET MİT/LERİ ile/ve YENİDEN DİRİLİŞ MİT/LERİ ile/ve GELECEK/ESKATOLOJİ MİT/LERİ ile/ve ÜTOPYA/CENNET MİT/LERİ ile/ve BAŞLANGIÇ/KOZMOGONİ MİT/LERİ ile/ve NEDENSELLİK/ETYOLOJİ MİT/LERİ ile/ve AHLÂK MİT/LERİ ile/ve PSİŞİK MİT/LER



- BAŞLANGIÇ:
EYLEM ile/ve/değil/||/<>/< ÖRTÜK EYLEM



- BATAKLIKTA SİNEK AVLAMAK değil/yerine BATAKLIĞI KURUTMAK



- BATKI/HÜSRAN ile PİŞMANLIK



- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞ DERSEK

( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bağ olur. )


- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> HAYIR(!) DERSEK

( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hayır olur. )


- BAYRAM:
ÂRİF OLMAYANLARA ile/ve/değil/||/<>/< ÂRİFLERE

( Seyran. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Bayram. )


- BAYRAM:
SEVİNDİĞİN KADAR ile/ve/değil/||/<>/< SEVİNDİRDİĞİN KADAR



- BAZI "KÖPRÜLERİ" ile/ve/||/<> BAZI "KÖPRÜLERİ"

( Geçmek gerek. VE/||/<> Yıkmak gerek. )


- BAZI "SÖZ(CÜK)LERİN/DEYİMLERİN":
"KULLANIMINDA" ve/||/<>
KİŞİLERİN/ÇALIŞANLARIN "DUYDUKLARI/ANLADIKLARI"
ile/değil/yerine/><
DAHA İYİSİ

( "O, benim işim/sorunum değil!":
"Yardım etmeye yanaşmayacağımızı belirtmiş olmak ya da kısaca/doğrudan "Hayır!" demiş olmanın yararı/değeri yoktur. ve/||/<>/> "Sadece, kendim için çalışırım."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yapamayacağımızı söylemek ya da daha sonra yapabileceğimizi, yardım edebileceğimizi söylemek.

"Onu daha önce denemiştik.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "tarihi bağlam sunma"nın ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Buna katılmak istemiyorum" ya da "Ben herşeyi bilirim", "Sen/siz, hiçbir şeyi bilmezsiniz"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yeni bir yaklaşım için her zaman bir yer vardır.

"Onun için bütçemiz yok/uygun değil.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "ekonomik" sıkıntılardan söz etmenin ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Başını önüne eğ ve senden beklenileni yap!"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Her zaman büyük düşünceler oluşturulabilir/bulunabilir ya da daha düşük bütçelerle de çok fazla şey yapılabilir.[Çalışanların yaratıcılığını ve üretimini engellememek gerekir.]


"Ben (size) söylemiştim.":
Kişiler, düşünce ve girişimlerinin kötü bir düşünce olduğunu düşünür ve o konuda bir daha hiçbir şey yapmamaya başlarlar. ve/||/<>/> "Bugüne kadar bize karşı davranmış olduklarını düşündürür."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Çözümü, bu sözü hiçbir zaman, zemin ve koşulda kullanmamaktır ya da sadece susabilmeyi becermektir.

"İşleyişe uygun değil!":
Konuşmaların, gevezelik ya da saçma olduğunu, süreçten uzak kalındığını düşündürtür. ve/||/<>/> "Burada, işlerin yürümesi için tek bir yol bulunmaktadır."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Kurallar, kesin sonuçlar anlamına gelmediğinden dolayı, işleyiş, gelişmeyi engelliyorsa o engelleri değiştirmek/düzeltmek gerekir. )


- BAZI AYRINTILARI ...:
ÖĞRENDİKTEN SONRA YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ÖĞRENMEK



- BAZI BİLGİLER YA DA KENDİMİZLE İLGİLİ (BAZI) BİLGİLER:
(")ÖVÜNMEK İÇİN(") ile/ve/değil/||/<>/< BİLİNMESİ VE FARKINDA OLUNMASI İÇİN



- BAZI DURUMLARIN/ENGELLERİN/SIKINTILARIN:
"SEL GİBİ GEÇMESİ" ve/||/<> "YEL GİBİ ESMESİ"

( "Derelerde/n". VE/||/<> "Tepelerde/n". )


- BAZI DUYGULAR/DURUMLAR:
DİLLENDİR(E)MESEK DE ... ile/ve/değil/||/<>/>/< DİLLENDİRİRSEK

( ... de (")olur("). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Bambaşka[tatlı/değerli/etkil(eşiml)i/karşılıklı/coşkulu/sevimli/sevecen] olur. )


- BAZI ŞEYLERİ ...
UNUTMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine/>
HİÇ YAŞAMAMAK/YAŞAMAMAYA ÇALIŞMAK



- BAZI YİYECEKLERİN:
DOKUNMASI ile/ve/değil/||/<>/< FAZLA GELMESİ



- BEBEK/ÇOCUK GELİŞİMİNDE İLİŞKİLER:
İKİLİ ile/ve/||/<>/> ÜÇLÜ ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL



- BECERİ:
SÖYLEMEK değil/yerine DİNLEMEK

( Dinlemeyenler, öğrenemezler.
Öğrenemeyenler, bilemezler.
Bilemeyenler, olamazlar. )


- BEDENDE (OLMAK) ile/ve/değil BEDENDEN (OLMAMAK)



- BEĞEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SARIL

( Facebook'ta. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< www.Good4Trust.org 'da. )


- BEĞENİLMEK ve/||/<>/>/< KABUL EDİLMEK



- BEKLENTİ yerine DAYANÇ/SABIR



- BEKLENTİYİ YÖNETMEYE ODAKLANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÇÖZÜM ÜRETMEYE ÇABALAMAK



- BELÂ'YA SABIR ile/ve/değil/yerine NİMET'LERE SABIR

( Anlamadığımız herşey başımıza belâ. )


- BELİRLEME ile/ve SINIRLAMA



- BELİRLENMİŞLİK ile/ve/||/<> SONSUZLUĞUN OLANAKSIZLIĞI



- BELİRLİ BİR ALANDA/KONUDA:
BİN KİTAP OKUMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< (YETKİN) BİR KİTABI, BİN KEZ OKUMAK



- BELİRLİ NEDENLER ile/ve/||/<>/> BELİRLİ KOŞULLAR ile/ve/||/<>/> BELİRLİ SONUÇLAR

( Geçmiş. İLE/VE/||/<>/> Şimdi. İLE/VE/||/<>/> Gelecek. )


- BELİRSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BELİRGİN/LİK

( Zihnin baş edemediği ve neredeyse her an tükenebileceği tek durum. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Zihnin ve sürecin rahatlayabildiği ve yaşayabildiği tek durum. )


- BELİRSİZ/LİK ile/ve/=/||/<> DEĞERSİZ/LİK



- BELİRSİZ/LİK ile/ve/||/<> OLUMSUZ/LUK

( Zihnin, işleyebildiği tek durum/koşul belirginlik; rahat edemediği tek durum ise belirsizliktir. )


- BELLEĞE YÖNELİK BİLGİ (YÖNETİMİ/KULLANIMI) ile/yerine EYLEME YÖNELİK BİLGİ (YÖNETİMİ/KULLANIMI)



- BELLEK-GÖVDE(/NEDENSEL-GÖVDE) ile/ve/değil/yerine/< GÖVDE



- BELLEK ve/||/<> DİL



- BEN DE SİZDENİM ve/||/<>/> BENİM GİBİ/DURUMUMDA OLAN BAŞKA BİRİ DAHA VAR MI?

( Çok sıradışı bir ortamda/bölgede/toplumda/durumda, kişinin ilk düşündükleri. )


- BEN OLMA GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> AİT OLMA GEREKSİNİMİ

( En temel/öncelikli gereksinimler. )


- BEN-İM ile BENİM

( "Benim" bir kişiye özgü, ötekileri hesaba katmayan ayrımcılık demektir. )


- BEN-İM ile BENİM

( "Mine" implies exclusivity. )


- BEN-İM ile BENİM

( BENİM!

Uzun boylu, ay yüzlü bir kız vardı kasabanın birinde. Onun sevgisiyle herkes yolunu yitirmişti. İşi gücü dilberlikti, bez yıkarken saçlarını çözer, eteğini beline toplar, âşıklarının gönüllerine ateş çalardı.

Kemâle ermiş, yaşını başını almış bir adam da âşık oldu ona ve tez vakitte kemâlini yitirdi, tecrübeli aklı deliliğe yaklaştı, yüzünün aşkıyla beli iki kat olup gönlü belâ zinciriyle bir girdapta kaldı. Sonunda dayanamadı, kendini ona vakfetti, her işi onun için, herşeyi onun adına yapmaya başladı. Ücretle iş yapsa kazancını ona sunar, eline altın geçse gider o gümüş gövdeliye verirdi. Bir gün genç kız kendine dedi ki:

- Yanışın her an biraz daha artmada ama aşkta masraf ziyâde gerek, sendeki sermaye yalnızca âşk olursa mutfak boş kalır, daha fazlaya gücün yetmezse geç bu sevdadan, davul dengi dengine demişler...

- Sevgili, dedi âşık, gövdemde bir avuç ilikten, bir parça deriden başka bir şey kalmadı yolunda harcayacak. Bari beni sat da elde ettiğinle bir müddet daha hoş ol.

- Genç kız âşığını derhal Mısır'a götürdü, orada bir kürsü kurmuşlar, âdet etmişler, satıcı kürsüye oturur, kölesi ayakta durup müşteri beklerdi. Bir müddet beklediler. Adam hiç üzüntü göstermiyor, hiç boynunu bükmüyor, hatta müşteri çıktığı vakit baş gösterecek ayrılığı da aklına getirmiyordu. Bir adam gelip genç kıza sordu:

- Şu ayakta bekleyen yaşlı adam senin kulun mu?
- Evet, benim kulumdur!...

O sırada, yaşlı adam, bayılıp düştü. Adam pazarlık ile onu satın aldı ve kendine geldiğinde şehrin dışında bir mezarlığa götürdü. Meğer o adamın babası ölmüş, o da babasının ruhu için bir köle azâd etmeyi ahdetmiş, yaşlı adamı satın alması bundanmış. Mezarın başında zavallı yaşlı adamı azâd edip cebini de altınla doldurduktan sonra gönlünü şâd etmek için dedi ki:

- Diliyorsan ey yaşlı adam. Mısır'da kal! Malın eksilmez, seni gözetirim. Dilersen de var git, çünkü artık özgürsün, kendinin sultanısın.

Yaşlı adam, teşekkür ederek genç kızın ardınca koşup yetişti ve altınları avucuna sayıp gönlünü alana yine gönlünü teslim etti. Dünyayı onun yüzünde apaydın görüyordu ve dedi ki:

- A sevgili! Şu gönül, senin için satılmaktan aldığı lezzeti bugüne dek hiçbir şeyden almadı. Hele "benim kulumdur" dediğin andaki saadetim, sanmam ki başka bir kimsede olsun!

Haydi yine beni pazara götürüp sat ki,
tekrar "Benim!" dediğini duyayım! )


- BEN-İM ile BENİM

( "Ben-im" bilinci bile, yararlı bir yön gösterici de olsa sürekli değildir.[Nerede aranması gerektiğini gösterir. Neyin aranması gerektiğini değil.] )


- BEN-İM ile BENİM

( Even the consiousness "I am" is not continuous, though it is a useful pointer.[It shows where to seek, but not what to seek.] )


- BEN:
"ŞUYUM/BUYUM, BU/ŞU KADARIM!" ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>/< BEN'İM



- BEN/LİK ile/ve/<>/> KENDİ/LİK



- BEN ile/ve BEN-İM

( "Ben" düşüncesi ve duyumsaması, her zaman bizimledir. Ne var ki, ona "gövde, düşünceler, duygular, sahip olunan mal-mülk vb. bin türlü "ekleme ve yükleme"de bulunmuşuz. Kendimizi "özdeşleştirdiğimiz" tüm bu "eklemeler" yanıltıcıdır. Onlardan dolayı kendimizi, olmadığımız şeyler olarak sanmaktayız. )


- BEN ile/ve BEN-İM

( Sense "I am" is always with us. Only we have attached all kinds of things to it -body, thoughts, feelings, ideas, possessions etc.- All these self-identifications are misleading. Because of them, we take ourselves to be what we are not. )


- BEN ve/||/<>/> BEN'İ (NASIL KURTARABİLİRİM?)



- BENCİLLİK değil/yerine/>< DAYANIŞMA



- BENDE YOK, SENDE DE OLMASIN ile/değil/yerine SENDE VAR, BENDE DE OLSUN



- BENİ ANLAYIN ile/değil/yerine/< DEDİĞİMİ ANLAYIN



- BENİM YEĞLEDİĞİM/TERCİHİM ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLİMİN YEĞLEDİĞİ/TERCİHİ



- BENİMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KABUL ETMEK



- BENLİK TUTUMUNDA:
KİM OLMADIĞIMIZ ile/ve KARŞIT OLDUKLARIMIZ



- BENLİKTEN/EGODAN VAZGEÇMEMEK ve/ne yazık ki/> KENDİNDEN VAZGEÇMEK



- BEREKET ve/<>/< PAYLAŞIM



- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Berraklık ve yardımseverlik elele gider - her biri hem öbürüne muhtaçtır, hem de öbürünü güçlendirir. )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Ayna, güneşi çekmek için hiçbir şey yapamaz. O sadece parlaklığını koruyabilir. )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Durumunuzu berrak bir biçimde görelim, bu berraklık, bizi serbest[sorumlu özgür] duruma getirecektir. )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Bizi, insan yapacak olan, berraklık ve yardımseverliktir. )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Clarity and charity go together - each needs and strengthens the other.
The mirror can do nothing to attract the sun. It can only keep bright.
See clearly your condition, your very clarity will release you.
It is 'clarity and charity' that make us human. )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Aydınlık, açık. | Duru, temiz. İLE Tüm çizgileri belirgin olan, gözün tüm ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen. | İyi duyulan ses. | Kesintilerden sonra geri kalan miktarda olan, safi. | Açık seçik olan, anlaşılmaz yanı bulunmayan. | Tenis, masa tenisi gibi oyunlarda servis atışlarında topun karşı sahaya geçerken fileye değdiğini belirtmek için kullanılan bir söz. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Kendini tanımayan, görünüş bazında, "insan" etiketine sahip olan, sınırlı ve âtıl durumda yaşayan.
İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Kendini gerçekleştirmiş, Bilim, Sanat, Felsefe, Zam/an, Doğa, Ayırdındalık/Farkındalık, Yeğleme/Tercih kavramlarının bağlantılarını oluşturabilmiş, oturtabilmiş ve uygulama durumunda olan bir var olan. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Hayvanlıktan ayağa kalkmış olan. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bilinçte ayağa kalkmış olan. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Dayanmayan/dayanamayan, sabretmeyen/sabredemeyen. Sabra dayanamayan. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Dayana(bile)n, sabrede(bile)n. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Konuşabilen. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Konuşmayabilen, konuşabildiği gibi konuşmamayı ve/ya da [gereğince] susabilmeyi de becerebilen. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Başkasının sözünü bile aktaramayan. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kendi sözünü söyleyebilen/söyleyen. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Kişi, kişinin kurdu ise. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kişi, kişinin dostu ise. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( [birbirimize] Yaklaşmak/yaklaşan. İLE/ÖNCELİKLE/||/<>/>< Yaklaşmamak/yaklaşmayan. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Görünür. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Görünmez. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Görünürlük. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Görebilirlik. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Herhangi/belirli biri. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Sanatsal biri. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Doya doya, insanlığını yaşayan. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Gaflet uykusundan uyanan kişi, beşerdir. Beşer, nefsine mahkûm olan kişidir. Beşer, Allah'ı anlamadan, insan olamaz. İnsan/kişi de bu konuyu hallederse Âdem olur. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Dostu bul, ona kavuş. Fakat bunu sindiremeyecek olanlara gösterme! )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Yapmamız gereken, farkında olmanın farkında olmaktır. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Anadan doğma insan yoktur. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Beşer iken bî-şer olmaktır, insan olmak. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Melekler, insan olamadığından dolayı üzgün; şeytan ise insan olmadığından dolayı memnunmuş. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( What we need is to be aware of being aware. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Kendini kabul etmeyen, itirazı çok ve çeşitli olan. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kendini kabul eden, kendiyle barışan, itirazları olmayan ya da azalmış olan. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

(

İnsanın Evrimsel Süreci

Dönem Tür Özellikler Zaman
İlk İnsan Benzeri Atalar Sahelanthropus tchadensis İnsan ve şempanze ayrımı; çift ayaklılık belirtileri 7 - 6 milyon yıl önce
Erken Homininler Orrorin tugenensis Çift ayaklılık adaptasyonu 6 - 4 milyon yıl önce
Erken Homininler Ardipithecus ramidus Ağaçta yaşama ve yerde hareket etme yeteneği 4,4 milyon yıl önce
Australopithecus Dönemi Australopithecus afarensis Çift ayaklı yürüyüş, küçük beyin; "Lucy" fosili 4 - 3 milyon yıl önce
Australopithecus Dönemi Australopithecus africanus Daha gelişmiş çene yapısı 3 - 2 milyon yıl önce
Erken Homo Türleri Homo habilis İlk taş araç kullanımı 2,5 - 1,8 milyon yıl önce
Erken Homo Türleri Homo rudolfensis Daha büyük beyin oylumu 2 - 1,8 milyon yıl önce
Orta Homo Türleri Homo erectus Afrika'dan göç, ateşin denetimi 1,8 milyon - 500.000 yıl önce
Neandertaller Homo neanderthalensis Avrupa ve Asya'da yaşamış, modern insanlarla genetik aktarım 400.000 - 30.000 yıl önce
Modern İnsan Homo sapiens Anatomik modern insan, Afrika kökenli 300.000 yıl önce
Modern İnsan Homo sapiens sapiens Davranışsal modern insan, ekinsel devrim 40.000 yıl önce - günümüz
)


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

(

İnsan(Homo) Türlerinin Evrimi

Dönem Tür Özellikler Zaman
Erken Homo Homo habilis İlk taş araç kullanımı, çift ayaklılık 2,5 - 1,8 milyon yıl önce
Erken Homo Homo rudolfensis Daha büyük beyin oylumu, uzun yüz yapısı 2 - 1,8 milyon yıl önce
Orta Homo Homo erectus Ateşin denetimi, karmaşık araç yapımı 1,8 milyon - 110.000 yıl önce
Orta Homo Homo heidelbergensis Barınak yapımı, avlanma stratejileri 700.000 - 200.000 yıl önce
Geç Homo Homo naledi Bilinçli gömme davranışı 335.000 - 236.000 yıl önce
Geç Homo Homo neanderthalensis Avrupa'da yaşamış, modern insanlarla genetik aktarım 400.000 - 30.000 yıl önce
Geç Homo Denisova İnsanları Genetik çözümlemeyle tanımlandı, sınırlı fosil bulguları 200.000 - 30.000 yıl önce
Modern İnsan Homo sapiens Anatomik modern insan, Afrika kökenli 300.000 yıl önce
Modern İnsan Homo sapiens sapiens Davranışsal modern insan, ekinsel devrim 40.000 yıl önce - günümüz
)


- BEŞER DOĞMAK ile/ve/> KİŞİ/İNSAN OLMAK

( BEŞER İKEN BÎ-ŞER OLMAKTIR İNSAN OLMAK )


- BEŞER ile/değil/yerine/>< ÂDEM

( [Kendi sorumluluğunu] Al(a)mayan/alamamış. İLE Alan/almış. )


- BESİNLER:
KIRMIZI ve/||/<> SARI ve/||/<> YEŞİL ve/||/<> MOR

( Sağlıklı bir kalp için. VE/||/<> Eklemler için. VE/||/<> Saflaşmak ve arınmak için. VE/||/<> Daha uzun yaşam için. )


- BESİNLER:
KIRMIZI ve/||/<> SARI ve/||/<> YEŞİL ve/||/<> MOR

( For healthy heart. AND/||/<> For joints. AND/||/<> To purify and detox. AND/||/<> For a longer life. )


- BESLEMEK ve/||/<> DESTEKLEMEK



- BESLENME VE ÇİĞNEME SÜRESİ/SAYISI:
YANLIŞSA/EKSİKSE değil/yerine/>< DOĞRUYSA/YERİNDEYSE/YETERİNCEYSE

( [İlâcın] Yararı yok. DEĞİL/YERİNE/>< Gerek yok. )


- BESLENME:
"CANIN SIKILDIKÇA" değil/yerine/>< ACIKTIKÇA



- BESLENME:
BÜTÜNSEL ve/||/<> BİLİNÇLİ ve/||/<> BİTKİSEL



- BESLENMEDE, ...:
YEŞİL ve/||/<> SARI ve/||/<> TURUNCU ve/||/<> KIRMIZI ve/||/<> MOR

( Zehir atıcı. VE/||/<> Güzellik. VE/||/<> Kanserden koruyucu. VE/||/<> Kemik sağlığı. VE/||/<> Uzun yaşam. )


- BESLENMEDE, ...:
YEŞİL ve/||/<> SARI ve/||/<> TURUNCU ve/||/<> KIRMIZI ve/||/<> MOR

( )


- BEYİN:
YANSITICI değil/yerine YARATICI



- BEYİN/ZİHİN:
ÜRETİCİ/ÜRETEÇ ile/ve/||/<> YANSITICI



- BEYİN ile/ve/||/<> AKIL

( Donanım/ekran. İLE/VE/||/<> Yazılım[işletim sistemi, program]. )


- BEYNİN/ZİHNİN GELİŞİMİNDE:
SAĞ YARIMKÜRE ve/||/<>/> SOL YARIMKÜRE (ÖZELLİKLERİ)

( İlk iki yılda. VE/||/<>/> İkinci iki yılda. )


- BİÇTİĞİN ve/||/<>/>/< EKTİĞİN

( "Biçtiğimizi" beğenmiyorsak, "ektiğimize" bakmalıyız! )


- BİLDİĞİMİZİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLMEDİĞİMİZİ

( Bilmeyelim! İLE/VE/||/<>/< Bilelim! )


- BİLDİĞİN GİBİ ile/ve BİLDİĞİN KADAR

( Hiçbir şey bildiğin/gördüğün gibi/kadar değildir/olmayabilir. )


- BİLDİĞİN GİBİ ve/||/<> SEVDİĞİN GİBİ ve/||/<>
DİLEDİĞİN GİBİ
... OLSUN!:



- BİLDİĞİNİ:
YAPMAZSAN ile/değil/yerine YAPARSAN

( Sadece zihnin, bir miktar/bölüm bilir. İLE/DEĞİL/YERİNE Her/bir yerin (tam) bilir/yetkindir. )


- BİLDİĞİNİ:
YAPMAZSAN ile/değil/yerine YAPARSAN

( Yetersizdir. İLE/DEĞİL/YERİNE Yeterlidir. )


- BİLDİRGE ile/ve/değil PAYLAŞIM



- BİLEN ile/ve/||/<> ÖĞRENEN ile/ve/||/<> DİNLEYEN



- BİLENİN/BİLGENİN/USTANIN/HOCANIN, HER:
[hem] YAPTIĞI/NI ile/ve/<>/||/değil/yerine/hem de DEDİĞİ/Nİ

( Yapma. İLE/VE/<>/||/DEĞİL/YERİNE Yap. )


- BİLEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK BİLDİKLERİNMİZ



- BİLGE/LİK:
NE İSTEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< NE İSTEMEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK



- BİLGE/LİK ve/||/<> GÖNÜLLÜ/LÜK



- BİLGE ve/||/<> ALÇAKGÖNÜLLÜ

( Herkesten farklı olduğumuzu kavrayabilecek kadar. VE/||/<> Kimseden daha iyi olmadığımızı sürekli anımsayabilecek kadar. )


- BİLGELİK:
(DERİNLİKLİ/KAPSAMLI) KONUŞMAK ile/ve/<>/değil YAPMAK

( (Derinlikli/kapsamlı) Konuşmak, bilgelik değildir. Bilgelik, yapmaktır! )


- BİLGELİK ve BAŞKALARINI KARALAMAMAK



- BİLGELİK ve/||/<> CESÂRET ve/||/<> ÖLÇÜLÜLÜK

( Bilgelik, aklın; Cesaret, kalbin; Ölçülülük, duyguların kontrolüdür. )


- BİLGELİK ile/ve/||/<>/>/< KALITIMSAL BİLGELİK



- BİLGELİK ve/=/||/<> KENDİNİ TANIMAK



- BİLGELİK ve/||/<> SEVGİ

( Hiçbir şey(liğ)i gördüğümüzde deneyimlenilen. VE/||/<> Herşey olduğumuzu gördüğümüzde deneyimlenilen. )


- BİLGELİK ve/||/<> SEVGİ

( Yaşam(ımımız), bu ikisi arasında akar/akmalı! )


- BİLGELİK ve/||/<>/< UTANABILMEK



- BİLGİ SAHİBİ OLMA ile/ve/||/<>/> GEÇERLİ YARGILAMA/YORUMLAMA(MEŞRÛ MUHAKEME)



- BİLGİ TAŞIYICISI OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/>/< ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK



- BİLGİ TEKNOLOJİLERİ ile/ve/+/||/<> BİYO TEKNOLOJİ



- BİLGİ:
TÜMEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZSEL/LİK ile/ve/||/<> NEDENSEL/LİK ile/ve/||/<> KESİN/LİK



- BİLGİ/(B)İLİM/GÖRGÜ:
NAKLETMEK İÇİN ile/ve/değil/||/<>/< NAKŞETMEK İÇİN



- BİLGİ/İLİM SAHİBİ OLMAK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK(TANIMAK)

( Bilgi, kendine kayıtsız kalana acımaz. )


- BİLGİ/VERİ/HABER:
[ne yazık ki]
YOKSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< VARSA

( "Asıp kesme." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Saygı, sevgi, şefkat, merhamet, anlayış. )


- BİLGİ ile/ve/||/<> BAĞDAT

( )


- BİLGİ ile BİLGİ OLMAYAN

( Bilgi ile bilgi olmayanı ayıramamak, ne yazık ki, bilgi üretmemekten kaynaklanmaktadır. )


- BİLGİ ve/||/<>/> BİLİM ve/||/<>/> DAYANÇ(SABIR) ve/||/<>/> YETİNME

( Anamal/sermaye. VE/||/<>/> Silah. VE/||/<>/> Giysi. VE/||/<>/> Kazanç. )


- BİLGİ ile/ve BİRİKİM

( Kişiler, başağa benzer. İçi boşken havadadır, doldukça eğrilir. )


- BİLGİ ile/ve BİRİKİM

( Bilgi tohumdur. Bire yüz verir. Verdigi yüzün her biri bir tohumdur ki, sana bilgelik, torunlarına da ilham verir. )


- BİLGİ ile/ve BİRİKİM

( Deneyimi olmayan kavram yetersiz, kavramı olmayan deneyim boştur. )


- BİLGİ ile/ve BİRİKİM

( Zihinsel bilgi sürecinde 5 aşama:
1. Genel deneyim.
2. Özel deneyim.
3. Olgusal Bilim.
a. Deney ve Gözlem,
b. Kuram oluşturma,
4. Günlük Bilim.
5. Aşkın Bilimler. )


- BİLGİ ile/ve/=/||/<>/< DÖNÜŞ(TÜR)EBİLMEK



- BİLGİ ile/ve/<>/= İLİŞKİ



- BİLGİ ve/||/<>/> İYİLİK ve/||/<>/> KARARLILIK

( Kuşkudan kurtarır. VE/||/<>/> Istırap çekmekten kurtarır. VE/||/<>/> Kaygıdan kurtarır. )


- BİLGİ ve/||/<> KİŞİ

( Bilgi, kendine kayıtsız kalana acımaz. )


- BİLGİ =/||/<> NE YAPMAYABİLECEĞİNİN BİLGİSİ



- BİLGİ ve/||/<>/>/< NEDEN



- BİLGİ ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> ŞEFKÂT ve/||/<> MERHAMET



- BİLGİDE/BİLİMDE, ALANDA/KONUDA ASLOLAN/ÖNCELİKLİ OLAN:
"BİLMEMİZ GEREKEN" ile/ve/||/değil/yerine/>< TAKİP EDEBİLMEMİZ/ETMEYE ÇALIŞMAMIZ



- BİLGİDE/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE,
DÜŞÜNCEDE/UYGULAMADA/YAŞAMDA:
DOĞRULANABİLİRLİK ile/ve/değil/||/<>/< YANLIŞLANABİLİRLİK

( Karl Popper )


- BİLGİLERİ/DEĞERLERİ:
KAYIP (ETMEK) ile/değil/yerine/>< KAYIT (ETMEK)



- BİLGİLİ/LİK ile/ve/||/<>/> SOĞUKKANLI/LIK



- BİLGİN (OLMAK) ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI (OLMAK)

( Başkalarının bilgisiyle (de) olabiliriz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Ancak, kendi aklımızla olabiliriz. )


- BİLGİNİN EFENDİSİ ile/ve/||/<>/< ÇALIŞMANIN KÖLESİ



- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve/<> BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI

( Sahip olduğunuz herşeyi, her kimin gereksinimi varsa, onunla severek paylaşın. )


- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve/<> BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI

( Share willingly and gladly all you have with whoever needs. )


- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI



- BİLGİNİN VE ÜNİVERSİTENİN ÖNCELİKLİ İŞLEVLERİNDE:
ARAŞTIRMA ve/||/<>/> AKTARIM



- BİLGİNİN:
GÜVENİLİRLİĞİ ile/ve/<> ZORUNLULUĞU



- BİLGİSAYAR:
TEKNOLOJİ + DİL



- BİLGİSEVER/LİK(/AKILSEVERLİK/DİLSEVERLİK/ÖLÇÜSEVERLİK) ile/ve/||/<>/> BİLGELİKSEVER/LİK



- BİLGİSİZLİĞİN "ESÂRETİ" ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLGELİĞİN BEREKETİ



- BİLGİYE ERİŞİM:
GÖZLEM ve/+/||/<>/>/< SEZGİ ve/+/||/<>/>/< FARKINDALIK



- BİLGİYE GİDİŞ ve/||/<> KAYNAĞA DÖNÜŞ



- BİLİM VE SANAT'TA ÜÇ DÖNEM:
KLASİK ile/ve/||/<>/> MODERN ile/ve/||/<>/> MODERN SONRASI(POSTMODERN)

( 600 - 1600 arası. İLE/VE/||/<>/> 1600 - 1950 arası. İLE/VE/||/<>/> 1950 ve sonrası. )


- BİLİM:
(1543) ve/||/<>/> 1834/1870 ve/||/<>/> 1924 - 1930 arasında



- BİLİM:
BİLİNMEYENDEN, BİLİNEBİLECEK OLANA YAPILAN YOLCULUK değil BİLİNENDEN, BİLİNMEYENE YAPILAN YOLCULUK



- BİLİM'DE ...

( * OLGU VE OLAYLARDA TUTARLILIK ORANININ FAZLALIĞI
* DAHA FAZLA OLAYI AÇIKLAYAN/KUŞATAN KURAMLAR
* DOĞAL SÜREÇLERDEKİ ÖNGÖRÜSÜ YÜKSEK OLAN KURAMLAR
* BİR BİLİMSEL KURAM İNŞA EDİLDİĞİNDE, VAROLAN KURAMLARIN AÇIKLAYAMADIĞI OLGULARI AÇIKLAMA GÜCÜ GÖSTERİYORSA VAROLAN KURAMLARIN YERİNE YEĞLENİR
* İSTİSNALARI AZ OLAN KURAMLAR ÖTEKİLERE YEĞLENİR
* DAHA AZ KARMAŞIK VE BASİT OLAN KURAMLAR YEĞLENİR
* ÖNGÖRÜSÜ YÜKSEK KURAMLAR YEĞLENİR
* KURAMIN YENİ ARAŞTIRMALARA OLANAK SUNMASI ARANIR )


- BİLİM/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE:
(ÖNCELİKLE) VAR OLANIN[MEVCUD/ONTOS] ve/||/<>/> DOĞANIN ve/||/<>/> DOĞAL)
NESNE ve/||/<>/> OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(VE ANCAK DAHA SONRA) ÜRETİLMİŞ NESNELERİN
(VE EN SON OLARAK) KİŞİLERİN ve/||/<>/> TOPLULUKLARIN ve/||/<>/> TOPLUMUN/TOPLUMLARDA YAŞANMIŞ/YAŞANAN/YAŞANABİLEN
OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(ÖNCEDEN TANIMLANMIŞ ve/||/<>/> BELİRLENMİŞ BİR YÖNTEM ve/||/<>/> ARACA BAĞLI OLARAK)
(İSTİDLÂLÎ/RASYONEL [AKIL İLE])
ÖLÇÜLÜ ve/||/<>/> ÖLÇÜLEBİLİR/ÖLÇÜMLENEBİLİR
NEDENSEL ve/||/<>/> KAVRAMSAL ve/||/<>/> ELEŞTİREL (OLANAK ve/||/<>/> SINIRLARI İÇİNDE)
KANITLI ve/||/<>/> DÜZENLİ ve/||/<>/> TUTARLI (BİR BİÇİMDE)
KAMUSAL/LIK ve/||/<>/> TEKRARLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK ve/||/<>/> PAYLAŞILABİLİR/LİK (KOŞULLARINDA)
TANIM ve/||/<>/> İŞLEV ve/||/<>/> YARARA (KONU OLABİLEN/OLABİLECEK)
VERİ ve/||/<>/> BİLİ ve/||/<>/> BİLGİ/Sİ



- BİLİM/KİŞİ/İNSAN:
EŞİKLER ve/||/<> ARALIK



- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( İnsan olmayan her şeyden söz eder. İLE/VE/||/<> İnsanı anlatır. İLE/VE/||/<> Kişinin varoluşunu anlatır. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Varolan. İLE/VE/||/<> Var olması gereken. İLE/VE/||/<> Hayal ettiğini/n gerçekleştir(il)me(si). )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Herhangi bir işi: Bilimsellikle başlat, sanatsallıkla destekle, felsefeyle tamamla! )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Sanatın özü, içsel bir deneyimi iletebilmek için dış formları kullanmaktır. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Sanatı olmayan millet, her zaman dilencidir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Sanat: Mekânı/zamanı iyi kullanmak. | Görüp göstermek. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Birleştirmek/birlikte tutmak gerekiyor. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( MİFTÂHÜ'S-SAÂDE ve MİSBÂHÜ'S-SİYÂDE )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( FELSEFE: Aklı kullanma sanatı. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( The essence of art is to use the outer form to convey an inner experience. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Sanat, dekoltedir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Sanatın yolu, sanattır. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( SANAT: Ben'in, yaratıcı gücünü keşfetmek. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Sanat, bir şeyi, başka bir şey olarak görme çabasıdır. | Başka bir şey olma olanağı tanımaktır. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefe, kimsenin, itibar edip etmemesine, itibar etmeyendir/etmemektir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefe, olan ile olması gereken arasındaki kavramsal düzendir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefe, düşüncenin merdiveni ve mirâcıdır. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefe, ekinin/kültürün bilincine varmaktır. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( ya, ya da[0 / I] İLE/VE/||/<> hem, hem de İLE/VE/||/<> hem, hem de | ne, ne de )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( "Öğrenilmiş sanat" olmaz! )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefenin en büyük özelliği, hakikat dışındaki herşeyden uzak tutabilmesidir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefe, üçlülük üzerinedir/üzerindendir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefe, mantık bilimidir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( FELSEFE = MUHABBET'ÜL/İSÂR'ÜL HİKMET )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( BİLİM~FELSEFE~SANAT )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( PHILO SOPHOS:
BİLGELİĞİ SEVMEK değil TANRI'YI SEVMEK )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Her şeyi kaybetmiş sayılmayız. Her şeyi gösteren müziğimizi/sanatımızı kaybetmediğimiz sürece... )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Verinin/bilinin/bilginin iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. İLE/VE/||/<> Zekânın iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. İLE/VE/||/<> Aklın iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. )


- BİLİMBİREYİ ile/ve/değil/yerine DOĞA FİLOZOFU

( Bugünkü anlamda "Bilim" sözcüğünün kullanımı ilk kez ancak 1837 civarında kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla 1837 öncesi uğraşlara "doğa felsefesi" ve bu alanda çalışma yapanlara "bilimkişisi" değil "doğa filozofu" tanımı kullanılmaktadır. )


- BİLİMBİREYİ ile/ve/değil/yerine DOĞA FİLOZOFU

( Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir. )


- BİLİMBİREYİ ile/ve/değil/yerine DOĞA FİLOZOFU

( ... ile/ve/değil PERİPATETİK | MEŞŞAİ )


- BİLİMBİREYİ ile/ve/değil/yerine DOĞA FİLOZOFU

( Görüşmelerimiz sırasında, ... tutarlı bir biçimde, "bilgi kişisi" sözcüklerini kullanıyor ya da bu kavrama göndermeler yapıyordu. Ama bununla ne demek istediğini hiç açıklamamıştı. Bunu, ona sordum.

"Bilgi kişisi, öğrenimin zorluklarına katlanmayı göze almış kişidir," diye yanıtladı. "Acele etmeden, bocalamadan, erk ve bilgi gizlerinin sökülmesi, çözülmesi yolunda, gidebileceği son aşamaya varmış olan bir kişidir."

"Her isteyen, bilgi kişisi olabilir mi?"

"Hayır, herkes olamaz."

"Bilgi kişisi olmak için insan ne yapmalıdır öyleyse?"

"Dört doğal düşmanına meydan okuyup onları yenmelidir."

"O dört düşmanını yenen bir kişi, bilgi kişisi olur mu?"

"Evet. Ancak, dört düşmanının her birini yenebilen kişiye, 'bilgi kişisi' denir."

"Bu düşmanları yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur mu?"

"Hepsini yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur."

"Bu düşmanlarla savaşıma geçmeden önce, yapılması gereken başka şeyler yok mudur?"

"Yoktur. Her isteyen, bilgi kişisi, olmayı deneyebilir ama çok azı gerçekten başarır bu işi -doğal bir şey bu-. Bilgi kişisi olma yolunda karşılaşılan düşmanlar, gerçekten korkunç şeylerdir; çoğu kişi, yenik düşer onlara."

"Nasıl düşmanlar bunlar, ... ?

Düşmanlar konusunda konuşmak istemedi. Bu konuyu anlamam için daha çok zaman olduğunu söyledi. Sözü değiştirmemek amacıyla benim bir bilgi kişisi olup olamayacağımı sordum. Bunu kimsenin kestiremeyeceğini bildirdi. Ama bir bilgi kişisi olup olamayacağımı gösteren herhangi bir ipucu bulunup bulunmadığını ısrarla sorunca, bunun, o dört düşmanla savaşımımın sonucuna bağlı olduğunu -onları yenebiliyor muyum yoksa onlara yeniliyor muyum- ama o savaşımın sonucunu şimdiden bilmesinin olanaksızlığını belirtti.

"Savaşımın sonucunu görebilmek için büyü yapmak ya da fala bakmak olanaklı mıdır?" diye sordum. Hiçkimsenin, ne araç kullanırsa kullansın, bu savaşımın sonucunu önceden bilemeyeceğini, kesin bir dille anlattı. Neden olarak da bilgi kişisi olmanın, geçici bir şey olduğunu gösterdi. Bu noktayı açıklamasını istediğimde, yanıtı şöyle oldu:

"Bilgi kişisi olmak sürekli değildir! Bir kişi, tam olarak bilgi insanı olamaz. Ancak, çok kısa bir an için olunuverir. Dört düşmanı yendikten sonra!"

"Söylesene, nasıl düşmanlar bunlar?"

Yanıt vermedi. Yine üsteledim ama konuyu değiştirdi ve başka şeyler anlatmaya başladı.

 

( Ertesi gün... )

 

Gitmeye hazırlanıyorken, birden, bilgi kişinin düşmanlarını yine sormak geldi içimden. Uzun süre uzakta kalacağımı, söyleyeceklerini yazarsam, bu konuları düşünme fırsatını bulabileceğimi anlatarak onu ikna etmeye çalıştım.

Bir süre, ikircikli, bekledi; sonra konuşmaya başladı:

"Bir kişi, öğrenmeye başlayınca, amaçlarının neler olduğunu kesin olarak bilmez. Başka bir niyeti vardır, amaçları belirgin değildir. Hiçbir zaman gerçekleşemeyecek ödüller ummaktadır. Çünkü, öğrenmenin "zorluklarını" bilmiyordur henüz."

"Yavaş yavaş öğrenmeye başlar -önceleri azar azar, sonra da büyük parçalar halinde-. Çok geçmeden, düşünceleri çatışır. Öğrendiği şey, umduğu, düşlediği gibi çıkmamıştır; bu durum, onu korkutur. Öğrenim, hiç de beklendiği gibi olmamıştır. Öğreniminin her adımı, yepyeni görevler yükler kişiye; kişinin korkuları, acımasızca birikir, baş kaldırır. Bir savaş alanına döner yaşamı.

"İşte, doğal düşmanların birincisiyle böyle karşılaşılır: Korkuyla! Yenmesi güç, hain, korkunç bir düşmandır korku. Tüm yol boyunca saklanır, ummadığın yerlerde, sinsi sinsi bekler seni. Eğer, onu karşında gördüğün zaman, kaçmaya başlarsan, unut artık bilgiye ulaşmayı."

"Korkup kaçan kişiye ne olur?"

"Bir şey olmaz. Ama öğrenemez bir daha. Korkusunu göğüslemesi, korkusuna karşın, öğrenme yolunda, bir adım daha ilerlemeyi göze alması gerekir. Bir adım daha, bir adım daha. Korkuyla dolmalı... Evet! Ama korksa da ilerlemeyi sürdürmeli, durmamalı! Bu işin yöntemi böyledir! Bu birinci düşmanın, pes edeceği bir an gelecektir. Kişiye, güven gelir. Niyeti daha da güçlenir. Öğrenmeyi, öyle korkutucu bir şey gibi görmez artık."

"Bu sevinçli an gelince, birinci doğal düşmanını yendiğini çok iyi bilir kişi."

"Hemen mi olur bu, yoksa, azar azar mı?

"Azar azar olur ama korkusunun kaybolması çabuk olur. Birdenbire olur."

"Ama yeni bir şeyler gelirse başına, yine korkmaz mı kişi?"

"Hayır. Korkusunu, bir kez yitirmeyegörsün. Kişi, artık yaşamında korku nedir bilmez. Korkunun yerini, zihin berraklığı alır -korkuyu silen bir zihin berraklığı-. Artık, o kişi, ne istediğini biliyordur; o isteklerini nasıl doyuracağını da biliyordur. Yeni öğrenimleri kazanmak için adımlarını nasıl atması gerektiğini sezer; her şey apaçık çıkmıştır ortaya. Artık, hiçbir şey saklı değildir bu kişiden."

"Bu da, ikinci düşmanın karşısına çıkarır onu: Berraklık! Ulaşılması, o denli zor olan zihin berraklığı, korkuyu kovar ama kör eder insanı aynı zamanda."

"Kişinin, kendinden kuşku duymasına yol açar, istediği şeyi yapabileceği inancını verir ona. Çünkü, o kişi, artık, herşeyi apaçık görebilmektedir. Berraklığın yüreklendirdiği kişi, bir türlü durmak bilmez. Ama büyük bir hata yapmaktadır. Bu işin, bir eksik yanı vardır. Kişi, kendini bu sözde erke bırakırsa, ikinci düşmanına boyun eğmiş sayılır. Ve öğrenme diye bir şey kalmaz. Sabırlı olması gereken yerde aceleci olacak ya da acele edilmesi gereken yerde sabırlı olmayı yeğleyecektir. Zaman gelecek, artık, yeni bir şey öğrenme yetisini yitirecektir."

"Bu tür bir yenilgiye uğrayan kişiye ne olur? Ölür mü?"

"Hayır, ölmez. İkinci düşmanı, bu kişinin, bir bilgi insanı olma çabasını kösteklemiştir; artık, bu kişi, bilgi insanı olmayı istemek yerine, devingen, kıvrak bir savaşçı olmayı yeğleyebilir. Ya da soytarı olmayı. Ne var ki, kendine pek pahalıya mal olan o berraklık, hiçbir zaman karanlığa ve korkuya dönüşmeyecektir. Yaşam boyunca, her şeyi açıkça görecektir ama yeni bir şey öğrenemeyecektir, öğrenme özlemi çekmeyecektir."

"Ama yenilmemek için yapabileceği bir şey yok mudur?"

"Korkuyu nasıl aşmışsa yine öyle yapmalıdır. Berraklığa, meydan okumalıdır. Elde ettiği berraklığı, önünü daha iyi görüp yeni adımlarını ona göre atmak için kullanmalıdır. En önemlisi de, berraklığının, bir yanlışlık sonucu ortaya çıktığını düşünmelidir. Ve öyle bir an gelecektir ki, bu berraklığın, gözleri önündeki bir noktadan başka bir şey olmadığını anlayacaktır. Böylece, ikinci düşmanını da yenmiş olacaktır. Artık, hiçbir şeyin, ona zarar veremeyeceği bir yere ulaşacaktır. Bu, bir hata olmayacaktır. Bu, gerçek bir erk(güç) olacaktır."

"Bu yere ulaşınca, ardından koştuğu erke, sonunda kavuştuğunu bilecektir. Ne isterse yapar artık bu erkle. Dostu, onun buyruğundadır artık. Ne isterse, yasa odur. Çevresinde ne varsa görmektedir. Ne var ki, üçüncü düşman dikiliverir karşısına: Erk!

"Düşmanların en güçlüsüdür erk. En doğal şey, ona boyun eğmektir. Öyle ya... O kişinin buyruğunda değil midir erk!? Buyurur; kimi sakıncaları göze ala ala, kendi yasalarını, kendi yapar. Çünkü, buyruk ondadır."

"Bu durumdaki biri, yaklaşmakta olan üçüncü düşmanın, pek farkına varmaz. Bir bakmışsın, birdenbire, haberi bile olmadan yitivermiş savaşımı. Düşmanı, onu, kıyıcı, tutarsız bir adam haline getirivermiş..."

"Erkini yitirir mi?"

"Hayır, berraklığını da erkini de hiçbir zaman yitirmez."

"Bilgi kişinindan farkı nedir, öyleyse?"

"Kendi erkine yenilen bir kişi, onu, doğru dürüst yönlendiremeden ölür gider. Yazgısının üstüne, yük gibi biner erki. Böyle biri, kendini yönetemez ve bilmez erkini, ne zaman ya da nasıl kullanması gerektiğini."

"Bu düşmanlardan birine yenilirsen, bu kesin bir yenilgi mi demektir?"

"Evet, kesin yenilgi olur bu. Bu düşmanlardan biri, insanı yenmeyegörsün, artık yapılabilecek bir şey kalmaz."

"Örneğin, erke yenilen bir kişi, yanlışını görerek, durumu düzeltebilir mi?"

"Düzeltemez. Bir kere yenilmeyegörsün, işi bitmiştir artık."

"Ya geçiciyse erke aldanması; ya erki teperse zamanında?"

"Savaşım sürüyor sayılır o durumda. Hâlâ 'bilgi insanı' olmaya çalışıyor demektir bu. Artık, hiç çabalamıyorsa, kendini koyuverirse yenilmiş olur bu kişi ancak."

"Ama bir insan yıllarca korkuya yenik düşebilir ve sonunda korkusunu yenebilir."

"Hayır, doğru değildir bu. Korkuya kapılırsan, korkuyu yenemezsin; çünkü, öğrenmekten ürküyorsundur, öğrenmek için çaba göstermiyorsundur. Ama korkusunun içinde yıllar boyunca sürdürürse öğrenme çabasını, ola ki, korkusunu yenebilir. Çünkü, kendini, korkuya tümüyle bırakmamıştır."

"Üçüncü düşmanı nasıl yeneriz?"

"Ona karşı çıkarak. Bile bile... Kendimizin olmadığını kavrayarak. Tüm öğrendiklerimizi, dikkatle ve inançla kullanarak, sürekli olarak sınırlarımızı zorlamayarak... Kendimizi denetleme durumunda, berraklığın ve erkin, hatalardan da kötü olduğunu görebilirsek, her şeyi denetimimiz altında bulundurduğumuz bir noktaya erişebiliriz. İşte, o noktada, erkimizi nasıl ve ne zaman kullanabileceğimizi biliriz. Üçüncü düşmanı böylece yenmiş oluruz."

"Bu da kişiyi, öğrenim yolculuğunun sonuna getirir. Bir de ne görürsün! Sonuncu düşman, karşına dikilmiş durmaktadır: Yaşlılık! Düşmanların en acımasızıdır bu. Hiçbir zaman, tümüyle yenemeyeceğimiz bir düşman... Sürekli olarak savaşıp uzak tutmaya çalışmaktan başka yapılacak bir şey yoktur."

"İşte, bu dönemde, kişi, hiçbir şeyden korkmaz; zihni berraktır, sabırsız değildir -tüm erkleri denetimi altındadır-. Ne var ki, bu dönem, aynı zamanda, boyun eğmeyen bir dinlenme isteğinin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bir yere uzanmak, unutmak isteğine bırakırsa kendini; yorulur yorulmaz, sürdürdüğü çabayı bırakırsa, son olanağını kaybetmiş olur. Titrek, yaşlı bir yaratık durumuna sokuverir onu düşmanı. Çekilme arzusu, tüm berraklığını, erkini ve bilgisini bastırır."

"Ama kişi, silkinir de yorgunluğundan sıyrılır, yaşamının gereklerini sürdürürse, bu son yenilmez düşmanıyla savaşımda bir an bile olsa başarılı olursa, işte o zaman 'bilgi insanı' olmuş demektir. Berraklığın, erkin ve bilginin egemen olduğu bu an, yeterlidir onun için." )


- BİLİMCİ ile/ve/<>/> ÖKE ile/ve/<>/> BİLGER ile/ve/<>/> BİLGEN ile/ve/<>/> BİLMEN ile/ve/<>/> YETİLBEY ile/ve/<>/> BİLİMBEY

( Biliminsanı, akademisyen. İLE/VE/<>/> Doktor. İLE/VE/<>/> Yardımcı doçent. İLE/VE/<>/> Doçent. İLE/VE/<>/> Profesör. İLE/VE/<>/> Dekan. İLE/VE/<>/> Rektör. )


- BİLİMDEN/İLİMDEN YARARLANANLAR:
SORAN ile/ve/||/<> YANITLAYAN ile/ve/||/<> DİNLEYEN ile/ve/||/<> SEVGİSİ/İLGİSİ OLAN



- BİLİMSEL TUTUM/DURUŞ ve/||/<> FELSEFÎ ANLAYIŞ ve/||/<> SANATSAL/ESTETİK DUYARLILIK ve/||/<> HAREKETLİ(SPORCUL) YAŞAM

( Hayret. VE/||/<> Hayranlık. VE/||/<> Aşk. VE/||/<> Coşku. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> BİLİNCİN BİLİNCİ

( Konuşmak. İLE/VE/<> Yazmak. )


- BİLİNÇ ve/=/||/<> EDİM/EYLEM ve/=/||/<> OLANAK/LI/LIK



- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin düzeyleri vardır fakat farkındalığın yoktur. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinç, ikilik hakkındadır. Farkındalık halinde ise ikilik yoktur. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinç, gelir ve gider, farkındalık ise değişmeksizin parlar. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinçten farkındalığa bir geçiş olamaz, çünkü farkındalık bir bilinç şekli değildir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Devinim durumundaki bilinç, mutluluktur. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinç, tümüyle değişimin bilincidir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinç, hareketsiz iken varlıktır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinç, varlığın tümü değildir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinç görelidir, içeriğine göredir; bilinç her zaman bir şeyle ilgili, bir şeye aittir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Yaşayan her şey bilinci korumak, sürdürmek ve genişletmek için çalışır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinci, bilinç parlatır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincinde olduğunuz şey siz değildir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincinde olduklarınızın hiçbiri değilsiniz. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin ötesinde tezahür etmemiş olan yatar. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin ötesinde zaman ve uzay yoktur. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincim var fakat bilincimin bilincine gereksinimim var. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin, bencilliğinin dürüstlüğünün ölçüsüdür. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilince ve onun içeriğine tutunmayın. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincinizin içeriği ile büyülenmeyi bırakın. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinçli bir varolan olarak, doğanın bir parçasısınız. Farkındalık olarak ise onun ötesindesiniz. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bir kâğıttaki bir deliğin hem kâğıtta oluşu hem de kâğıttan olmayışı gibi, en yüce hal de bilincin tam merkezinde ama yine de bilinçten ötedir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Gerçekten sahip olduğunuz şeyin bilincinde olmazsınız. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Sahip olduğunuzda artık onun bilincinde olmazsınız. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, bir nesnesi ve hedefi olduğunda bilinç olur. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, kendi başına, devinimsiz ve zamansız, burada ve şimdidir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, zihnin kendi ötesinde gerçeğe uzandığı noktadır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık durumu içindeyken aradığımız, bizi hoşnut eden değil doğru olandır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık halinde olgularla yüzleşirsiniz, gerçek olguları sever. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, zamana ilişkin değildir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, her zaman sizinledir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, bütün, değişmez, sakin ve sessizdir. Ve o tüm deneyimlerin ortak matrisi(ana kalıbı)dir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, tüm zamanı ve uzayı içerir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Şefkatli farkındalık iyileştirir ve yanlıştan kurtarır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Önce farkındalığın güneşi doğmalı - ardından hepsi gelecektir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bir kalemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, farkındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer. Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Olay hoş ya da nahoş olabilir, küçük ya da önemli olabilir, farkındalık hep aynıdır, değişmez. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Kökenlere inin, çok geçmeden, farkındalığın sizin gerçek doğanız olduğunu ve farkında olduğunuz hiçbir şeyin kendinize ait olduğunu söyleyemeyeceğinizi fark edeceksiniz. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Öz-Farkındalık içinde kendinizi öğrenirsiniz. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Öz-Farkındalık, size her adımda ne yapılması gerektiğini bildirir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Öz-farkındalık, tüm hayırların size akmasını sağlar. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Yolculuğun başlangıcında arınmaya ve yıkanmaya, berraklaşmaya gereksinim vardır, bunu da farkındalık hali sağlayabilir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin ötesindeki Saf Farkındalık en yüce Mürşit'tir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Kişi tanığa katılır, tanık farkındalığa, farkındalık ise saf varoluş katılır; bununla birlikte, kimlik kaybolmaz, yalnızca onun sınırlılığı kaybolur. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Gövdeyi beyin gözetir, beyni bilinç aydınlatır; bilinç farkındalığın gözetimindedir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Gövdemiz ve zihnimiz, ikisi de zamana tabilerdir; sadece farkındalık, zaman-ötesidir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalığın ötesine geçtiğinizde birlik hali vardır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalığınızla işe koyulun, zihninizle değil. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındayım, çünkü hiçbir şey imgelemiyorum. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Ehl-i butlânın sözün tercih eden, âdem midir?
Âdem ol! İsterse hasm olsun bütün âlem sana
[ Bâtıl ehlinin sözünü yeğleyen, insan mıdır?
İnsan ol da isterse bütün dünya düşman olsun sana ] )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( There are levels in consciousness, but not in awareness.
Consciousness is of duality. There is no duality in awareness.
Consciousness comes and goes, awareness shines immutably.
There can be no transition from consciousness to awareness, for awareness is not a form of consciousness.
Consciousness is relative to it's content; consciousness is always of something.
Awareness is total, changeless, calm and silent. And it is the common matrix of every experience.
Awareness is not of time.
Consciousness is not the whole of being.
Awareness is always with you.
All that lives, works for protecting, perpetuating and expanding consciousness.
Beyond consciousness altogether lies the unmanifested.
Beyond consciousness where are time and space?
Like a hole in the paper is both in the paper and yet not of paper, so is the supreme state in the very centre of consciousness, and yet beyond consciousness.
Consciousness in movement is happiness.
Consciousness motionless is being.
You are nothing that you are conscious of.
The body is looked after by the brain, the brain is illumined by consciousness; awareness watches over consciousness.
Cease being fascinated by the content of your consciousness.
As a conscious self you are a part of nature. As awareness, you are beyond.
Do not hold on to consciousness and its contents.
What is really your own, you are not conscious of.
When you have it, you are no longer conscious of it.
What you are conscious of is not you.
Awareness is the point at which the mind reaches out beyond itself into reality.
In awareness you seek not what pleases, but what is true.
Awareness becomes consciousness when it has an object.
Awareness by itself is motionless and timeless, here and now.
In awareness you are facing facts and reality is fond of facts.
Awareness contains all space and time.
Compassionate awareness heals and redeems.
The sun of awareness must rise first - all else will follow.
Self-awareness tells you at every step what needs be done.
The event may be pleasant or unpleasant, minor or important, awareness is the same.
Go to the root of pure awareness and you will soon realise that awareness is your true nature and nothing you may be aware of, you can call your own.
Into self-awareness all blessings flow.
The clarification and purification needed at the very start of the journey, only awareness can give.
Pure awareness beyond consciousness is the supreme Guru.
The person merges into the witness, the witness into awareness, awareness into pure being, yet identity is not lost, only its limitations are lost.
Your body and your mind are both subject to time; only awareness is timeless.
When you go beyond awareness, there is a state of non-duality.
Put your awareness to work, not your mind.
I am aware, for I imagine nothing. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( İçerikle ilgilidir. İLE/VE/<> Bütünlükle ilgilidir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( )


- BİLİNÇ ve/||/<> KİŞİ ve/||/<> YAŞAM

( Gövde. VE/||/<> Kişi. VE/||/<> Yaşam. )


- BİLİNÇ ve/||/<> KİŞİ ve/||/<> YAŞAM

( Tohum. VE/||/<> Ağaç. VE/||/<> Meyve. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> ÖZBİLİNÇ

( Sen/o. VE/<>/< Ben. )


- BİLİNÇ ve/=/:/||/<>/>/< ŞU ANDA VE BURADA



- BİLİNCE YANSIYAN FARKINDALIK
ile/ve
BİLİNÇ ÖTESİ SAF FARKINDALIK

( Saf farkındalık sanatında ustalaştığınız zaman onu kolayca geçebilirsiniz. )


- BİLİNCİN:
DOĞASI ile/ve/<> NİTELİKLERİ ile/ve/<> KÖKENLERİ ile/ve/<> İŞLEVLERİ



- BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERLİLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇSİZ YETERLİLİK

( [ BİLİNÇSİZ YETERLİLİK

              ^

BİLİNÇLİ YETERLİLİK

              ^

BİLİNÇLİ YETERSİZLİK

              ^

BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ] )


- BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERLİLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇSİZ YETERLİLİK

( Conscious incapacity. WITH/AND/||/<>/> Conscious sufficiency. WITH/AND/||/<>/> Unconscious sufficiency.

[ UNCONSCIOUS SUFFICIENCY

              ^

CONSCIOUS SUFFICIENCY

              ^

CONSCIOUS INCAPACITY

              ^

UNCONSCIOUS INCAPACITY ] )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Sonsuzdur. İLE/VE/||/<>/> Sonsuzlukların sonsuzluğudur. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinenlerin hepsi, bilinmeyenleri işaret eder. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinen üzerine bir kez daha bilgi aramak anlamsızdır. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinmeyen, tüm "olmuştu ya da olmuş olabilirdi" ve "olacak ya da olacaktı"ları içerir. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinenin, tam ve doğru bilgisidir bizi bilinmeyene götürecek olan. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinenin içinde yaşamak bağımlılıktır, bilinmeyenin içinde yaşamak özgürleşmedir. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinmez olan hakkında ancak sessizlik konuşur. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Zihin ancak bildiği hakkında konuşabilir. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Eğer bilinebilir olanı gayretle incelerseniz, o eriyip gider, geriye bilinmez olan kalır. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( "Bilinmeyeni" bilmek için önce, bilineni bilmek gerek. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( I do not claim to know what you do not.
It is the full and correct knowledge of the known that takes you to the unknown.
To live in the known is bondage, to live in the unknown is liberation.
Of the unknowable only silence talks.
The mind can talk only of what it knows.
If you diligently investigate the knowable, it dissolves and only the unknowable remains. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinmeyenler, bilinenlerden her zaman çok daha fazladır. Her bilinen, yine bilinmeyenleri daha çok artırarak gelişir, ilerler. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilmediğiniz şeyi bildiğimi iddia etmiyorum. )


- BİLİNMESİ GEREKENLER ile/ve/> YAPILMASI GEREKENLER



- BİLİNSE DE, BİLİNMESE DE OLACAK BİLGİ ile/ve BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİ

( Bilinen, sonsuzdur fakat Bilinmeyen, sonsuzlukların sonsuzluğudur. )


- BİLİNSE DE, BİLİNMESE DE OLACAK BİLGİ ile/ve BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİ

( Bilmemek ve bilmediğini bilmemek, sonu gelmeyen ıstırabın nedenidir. )


- BİLİNSE DE, BİLİNMESE DE OLACAK BİLGİ ile/ve BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİ

( Ancak, şimdiki halinizi bilirsiniz. )


- BİLİNSE DE, BİLİNMESE DE OLACAK BİLGİ ile/ve BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİ

( Sizi, bilinenin dar çerçevesi içinde tutanın ne olduğunu bilmek, yararlıdır. )


- BİLME YÖNTEMİ ile/ve/||/<> ANLATIM YÖNTEMİ



- BİLME ZEVKİ ile/ve/<> ÖĞRENME ZEVKİ/SEVGİSİ

( Eğer uyanık ve zeki isek, her şeyden öğreniriz. )


- BİLME ZEVKİ ile/ve/<> ÖĞRENME ZEVKİ/SEVGİSİ

( ZAİKA/ZEVK: Dil. )


- BİLME ZEVKİ ile/ve/<> ÖĞRENME ZEVKİ/SEVGİSİ

( Öğrenmeye yönelik bir sevgi beslemeden, iyilik yapmaktan hoşlanmak, kişiyi, basitliğe götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, bir şeyi anlamaya çalışmak, kişiyi, karışıklığa götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, içtenliği istemek, kişiyi, zararlı sonuca götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, doğruluğu istemek, kişiyi, başkaldırıya götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, dayanıklı olmayı istemek, kişiyi, gereksiz davranışlarda bulunmaya götürür. )


- BİLME ZEVKİ ile/ve/<> ÖĞRENME ZEVKİ/SEVGİSİ

( We learn from everything, if we are alert and intelligent. )


- BİLME:
"YETİSİ" ile/ve/||/<>/> YÖNTEMİ



- BİLME/İLİM YÖNTEMİNDE:
TARÎK-UL-HAVAS ile/ve/||/<>/> TARÎK-UN-NAZAR

( Doğrudan/zorunlu/doğal ve duyu/lar(ımız) ile. İLE Bilimsel yolla/araçlarla. )


- BİLME/K ile/ve/değil BİLGİSİNE SAHİP OLMA



- BİLMEDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK ile/ve/<>/yerine [ÖZELLİKLE] BİLDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK



- BİLMEDİĞİNDE SUSMAK ile/ve/değil BİLGELİKLE SUSMAK/SUSABİLMEK

( Bilgeliğin dudakları, duymayanlara kapalıdır. )


- BİLMEK VE SUSABİLMEK ile BİLMEMEK VE "SUSMAK"



- BİLMEK VE SUSMAK ile BİLMEMEK VE SUSMAK



- BİLMEK/BİLGİ ile/ve/+/||/<> GÖRGÜ

( Görgü, aşka göredir. )


- BİLMEK/BİLGİ ile/ve/+/||/<> GÖRGÜ

( Görgülü kuşlar, gördüğünü işler. )


- BİLMEK ile/ve/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/<> BAŞKASINI TANIMAK



- BİLMEK ile/ve/||/<>/> ANLAYABİLMEK ile/ve/||/<>/> (BİRİNE) ANLATABİLMEK ile/ve/||/<>/> (ÇOCUĞA) YALIN ANLATABİLMEK



- BİLMEK ile/ve/||/<>/>/< DENEYİMLEMEK



- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Bilmek, olmak demektir. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Bilmek, dış dünyayı, insancaya çevirmektir. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Doğaya tam itaatte, çaba(zorlanma) yoktur. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Bilinçli deneyimlerin bütünlüğü doğadır. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Gerçek doğamızı aramak için kendi içimize, derinlere daldığımızda, fark edeceğiz ki, sadece gövdemiz ufaktır ve sadece belleğimiz sınırlıdır; ama yaşamın ucsuz bucaksız okyanusu bizimdir. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Kişi, bildiği şeyi bildiğini bilmeli. Bilmediği şeyi bilmediğini bilmelidir. Gerçek bilgi işte budur. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Konuşanlar bilmiyor, bilenler konuşmuyor. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Bilin, ki güçlü olun, güçlü kalın! )


- BİLMEK ile/ve/||/<> DÜŞÜNMEK

( BİLMEK:
GÖRÜ ile/ve/||/<> KAVRAM )


- BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< HÂL'DEN, HÂL'E GEÇEREK BİLMEK



- BİLMEK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK



- BİLMEK ile KENDİNİ BİLMEK



- BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> BAŞKASINI BİLMEK

( Başkalarının hatalarını, yaptıklarını ya da yapmadıklarını değil kendi hatalarımızı, kendi yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı düşünelim. )


- BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> BAŞKASINI BİLMEK

( Bir süre için başkalarını kendi hallerine bırakalım ve kendimizi inceleyelim. )


- BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> BAŞKASINI BİLMEK

( Leave others alone for some time and examine ourselves. )


- BİLMEK ile/ve/<> KULLANMAYI/UYGULAMAYI BİLMEK

( Bildiklerinizi yaşa(r)sanız, bilmedikleriniz de öğretilir. )


- BİLMEK ve/||/<>/>< MESAFE



- BİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine NEREDE BULACAĞINI/BULABİLECEĞİNİ BİLMEK

( Bulunduğumuz bu dönemin/çağın olanakları içinde bilgileri bellemek değil nerede ve nasıl [kısa sürede ve kolay] doğrudan bulabileceğini bilmektir. )


- BİLMEMEK ile/ve/değil/<> KABUL ETMEMEK/"EDEMEMEK"



- BİLMEYE ÇALIŞMAK ile/ve/yerine/değil ANLAMAYA ÇALIŞMAK



- BİLMEYEN ile/değil/yerine BİLEN

( Direnir, isyan eder.[hemen hemen herşeye] İLE/DEĞİL/YERİNE Tâbi olur/olabilir.[doğaya, evrene, düzene, bilgiye, insana ...] )


- BİLMEYİ BİLMEK ve/||/<> BİLGİ ÜRETİMİ ve/||/<> GÜVENİLİR BİLGİ ve/||/<> BİLGİNİN UYGULANMASI/KULLANIMI



- BİLMEZİN ATTIĞI TAŞ ile/ve/değil DOSTUN ATTIĞI GÜL YAPRAĞI

( [belki/bazen] Canımızı [fazla] acıtmaz. İLE/VE/DEĞİL Can dayanmaz. )


- BİLMİYORUM ile/ve/||/<>/> NEREDEN BİLİYORUM?



- BİN ZAHMET ile/değil/yerine/>



- BİNDİĞİM/İZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLDİĞİM/İZ

( Gövdemiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Zihnimiz. )


- BİR ...:
SÖZCÜK ve/||/<> DUYGU ve/||/<> KİŞİ

( Kararı/nı değiştirebilir. VE/||/<> Yaşamı/nı değiştirebilir. VE/||/<> Seni/kişiyi değiştirebilir. )


- BİR + BİR = BİZ



- BİR ADIM (İLE) ile/ve/<> BİR "SÖZ"(ÜN) (İLE)

( Karşına geçer/geçebilir. İLE/VE/<> Düşmanın olabilir. )


- BİR ALAN/KONU HAKKINDA ve/+/||/<>/> ÇOĞU ŞEY HAKKINDA

( Çoğu şeyi bilmeye çalışmak. VE/+/||/<>/> Bir şey bilmeye çalışmak. )


- BİR DÜŞÜNCEYİ "SAVUNAN" ile/değil/yerine/>< BİR DÜŞÜNCEYE SAHİP OLAN

( Ötekileştirir, ayrıştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bizleştirir ve birleştirir. )


- BİR İŞİ:
BİLEN ile AZ BİLEN ile BİLMEYEN ile YAPAMAYAN

( Yapar. İLE Akıl verir. İLE Eleştirir. İLE Çamur atar. )


- BİR İŞİ/N:
"UCUNDAN TUTMAK" ile/değil/yerine/>< "OMUZLAMAK"



- BİR KİTAP OKUYAN ile/ve/<> İKİ KİTAP OKUYAN ile/ve/<> ÜÇ KİTAP OKUYAN

( Herşeyi bildiğini sanar. İLE/VE/<> Kuşkuya düşer. İLE/VE/<> Hiçbir şey bilmediğini anlar. )


- BİR KONUYU/DURUMU GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN:
[ya] OLANAK/LAR SAHİBİ OLMAK ile/ve/<>/ya da "DAMARINA" SAHİP OLMAK



- BİR KONUYU/OLGUYU:
KENDİNE("BANA") GÖRE DÜŞÜNMEK/ÇÖZÜMLEMEK/YORUMLAMAK ile/ve/değil/yerine O KAVRAMI (/N İÇİNDE) KONUŞMAK



- BİR NESNE/OLAY/OLGU/DURUM/KOŞUL İÇİN:
BİR "AD VEREBİLMEK", BİR ŞEY "DEMEK/DİYEBİLMEK"
ve/||/<>/<
O ...'YI DENEMEK



- BİR ÖĞÜT/NASİHAT ile/ve/||/<> BİR KÖTÜ DURUM/MUSİBET



- BİR OLAY/DURUM:
ÖNCESİNDEKİ DÜŞÜNCE/SÖZ/YORUM ile/değil/yerine SONRASINDAKİ DÜŞÜNCE/SÖZ/YORUM



- BİR ŞEY Kİ...
YAPMASAK DA OLUR ve/||/<> SÖYLEMESEK DE OLUR

( Yapmayalım! VE/||/<> Söylemeyelim! )


- BİR ŞEY KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ KONUŞMAK



- BİR ŞEY(LER)İN:
OLURU ile/ve/<> KENDİLİĞİNDENLİĞİ



- BİR ŞEYİN, ...:
[ne] SADECE BAŞINA ne de SADECE SONUNA İNAN



- BİR ŞEYİN, "YAPILAMAZ" OLDUĞUNU SANMAK ve/||/<>/> O ŞEYİN, YAPILIRKENKİ GÜRÜLTÜSÜYLE UYANMAK



- BİR ŞEYİN:
"YOK OLMASI" ile/değil YER/BİÇİM DEĞİŞTİRMESİ



- BİR ŞEYİN:
İLGİ ÇEKMESİ ile/||/<> DİKKAT ÇEKMESİ



- BİR ŞEYİN:
İYİ OLDUĞUNDAN DOLAYI İSTENMESİ ile/ve/değil/<> İSTENİYOR OLMASINDAN DOLAYI İYİ OLDUĞU



- BİR ŞEYİN/BİRİNİN, DEĞERİNİ BİLMEK ile/ve/||/<>/< KENDİ DEĞERİNİ BİLMEK

( Kendi değerimizi bilmezsek, başkası hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilmez. )


- BİR ŞEYİN/DURUMUN:
(")OLMASI(") ile/ve/değil/||/<>/< OLMA/GERÇEKLEŞME OLASILIĞI



- BİR YANLIŞI:
"BİLEREK YAPMAK"
ile/değil/yerine/><
BİLMEDEN YAPMAK

( Belirleyici olan, bulunç/vicdandır. )


- BİR YANLIŞIN YAPILMASINDA VE YORUMLANMASINDA:
KAZÂ ile/ve/ne yazık ki/<>/> HATA ile/ve/ne yazık ki/<>/> YEĞLEME/TERCİH

( İlk kez olmuşsa. İLE/VE/<>/> İkincei kez olmuşsa. İLE/VE/<>/> Üçüncü kez oluyorsa. )


- Bir yerde ya da birinde "hata" "görürsen", 70 neden ara! Bulamazsan, "Bilemediğim, 71. neden var olabilir." de!



- BİR:
[hem/ne] TEK hem de/ne de ÇİFT



- BİR'DEN BAŞLAMAK ve/||/<>/> BİRDEN BİRE BULMAK



- BİR/BAZI ŞEY/LER YAPMAK:
BİRİLERİYLE/BAŞKALARIYLA ve/||/<>/> BİRİLERİ/BAŞKALARI İÇİN



- BİR ile/ve/||/<>/>/< BİN



- BIRAKMAK ile/ve/değil AŞMAK



- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Mutlu olmak için herhangi bir şeye bağımlı olmak, çaresizliğin son aşamasıdır. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Herhangi bir şeye karşı artık bağımlı olmadığınızda, payınıza düşeni yapmışsınız demektir. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Zihnimizi, içiyle dışıyla bilmedikçe, bağımlılıklar bizi terk etmeyecektir. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Bağımlılıklarımızdan vazgeçelim. Vazgeçmemiz gereken başka hiçbir şey yoktur. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Bilincine varmadığınız bir şeyi, terk edemezsiniz. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Alışkanlık ve ihtiras, kör eder ve yanlışa götürür. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Alışkanlık! Gereklilik değil! )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( SİGARAYI: "BIRAKTIM!" değil/yerine "İÇMİYORUM" ya da "İÇMEMEYİ YEĞLİYORUM/TERCİH EDİYORUM!" )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Mücadelemiz içenlerle değil maddeyle!
Koruyup kolladığımız, kişiler; kovduğumuz, o sinsi madde!...
Davetimiz, sağlıklı olmak; kabul etmediğimiz, sararmak...
Çözümlerimiz, herkes için; çaresi "Hayır!"da...
Herkes için hayırlı olan, hayırsızı yakmamakta... )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Not necessary! It's habit/addiction. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( FEEL FREE TO SAY NO! )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Dependence on anything for happiness is utter misery.
When you are no longer attached to anything, you have done your share.
Attachments are in the mind and will not leave you until you know your mind in and out.
Give up your addictions. There is nothing else to give up.
You cannot leave if you don't aware of it.
Habit/addiction and passion makes blind and takes to the false.
"I PREFER, NOT TO SMOKE" instead of "QUIT SMOKING/CIGARETTE" )


- BİRBİRİMİZE ...:
"DÜŞMEK" değil/yerine/>< "DÜŞKÜN OLMAK"



- BİRBİRİMİZİ:
[ya] TAMAMLAYAMAMAK ile/ve/ya da/<>/< TAM ANLAYAMAMAK



- BİRBİRİMİZİ:
BİLEMEYİZ ancak KEŞFEDERİZ



- BİRDENBİRE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ZAMANLA

( Çok az şey. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çoğu şey. )


- BİREŞİM(TEVHİD) ve/||/<>/>/< KUŞKUDAN KURTULMAK



- BİREŞİM/TEVHİD:
AMAÇTA ile/ve/||/<> KİMLİKTE ile/ve/||/<> EYLEMDE

( Sıfat. İLE/VE/||/<> Zât. İLE/VE/||/<> Ef'al. )


- BİREŞİM/TEVHİD ve/||/<>/>/< KENDİNDEN RÂZI OLMAK



- BİREŞİM ile/ve/||/<> DENGE



- BİREY/KİŞİ < TÜZE/HUKUK



- BİREYSELLİK ve/<>/> YEĞLEME/TERCİH

( Bireyselliğin olgunluğu/kemâli, yüklenilmiş ya da beklentili gerekçesi olmayan yeğlemedir/tercihtir. )


- BİRİCİK/LİK ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK



- BİRİNCİL DUYULAR ile/ve İKİNCİL DUYULAR

( Görme ve İşitme. İLE/VE Dokunma, Pozisyon, Koklama ve Tad. )


- BİRİNCİL OLAN ile/ve/<> İKİNCİL OLAN

( Hayatımızda, zihnimizde, dilimizde ve pratikte yerini almış kullanımların, uygulamaların ve bilgilerin uygun zamanda, yerinde kullanımı, iletişim ve paylaşımlarımızın en temel gerekenlerindendir. Seçtiğimiz konu/kavram ve soruların, önemi ve uygunluğu üzerinde sorumluluk sahibiyiz ya da olmamız gerekmektedir. Dolayısıyla, bir konunun ve/ya da soru-nun önceliğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Kavramların nitelikleri ve duruma uygunluğunu gözlemleyip, ona göre yerinde ve sırasında kullanmamız gereken sorular/konular olabilir. Bu noktada, neyin, hangi konuda/ortamda uygun olup-olmadığı üzerine, öncelikli olup-olmadığı üzerine önceden bir düşünüş ve çalışma yapma/yapmış olma gerekliliği vardır. )


- BİRİNCİL VE İKİNCİL DUYULAR'DA:
İNSAN ile HAYVAN

( İnsanda, birincil duyular, görme ve işitme örgenleri üzerindedir. İLE Hayvanın türüne göre değişir. )


- BİRİNDEN VAZGEÇMEK ile/ve/değil/yerine/>< BİRİNİ AFFETMEK

( Hiçbir zaman affedemeyeceğimizi zannettiğimizde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hiçbir zaman vazgeçemeyeceğimizi anladığımızda. )


- BİRİNE, BİR ŞEY(LER)İ:
LÜTÛF ETMEK değil/yerine/>< (O) KİŞİNİN DEĞERİNİ BİLEREK, BİR ŞEY(LER)İ PAYLAŞMAK



- BİRİNİ BULMAK ile/ve/değil/yerine BİRBİRİNİ BULMAK



- BİRİNİ SEVMEK İSTİYORUM! ile/ve/değil/yerine BENİ SEVEN/SEVECEK, SEVEBİLECEĞİM BİRİNİ (SEVMEK) İSTİYORUM!



- BİRİNİ SEVMEK ile/ve/değil/||/<>/< KENDİNİ SEVMEK



- BİRİNİ TANIMA:
BAŞKALARININ, ONUN HAKKINDA "SÖYLEDİKLERİ" ile/değil/yerine ONUN, BAŞKALARI HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ



- BİRİNİN, SANA/ONA/BİZE ...:
NE/LER VERE(BİLE)CEĞİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< NELERDEN VAZGEÇEBİLECEĞİ



- BİRİNİN:
"EŞİ/SEVGİLİSİ/DOSTU/ARKADAŞI/KARDEŞİ VS." OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< (SADECE VE YETERİNCE) SEVİYOR(/SEVGİNİ GÖSTERİYOR/YAŞIYOR/YAŞATIYOR) OLMAK

( [ne yazık ki] "Yetersiz" gelebilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Herşey için yeterlidir. )


- BİRLEŞ(TİR)MEK ile/ve/değil/||/<> KAVUŞ(TUR)MAK



- BİRLEŞME/VAHDANİYET ile BİLEŞME/SENTEZ ile BİREŞME/TEVHİD

( Mekanik. İLE Kimyasal. İLE Organik. )


- BİRLEŞTİRME ile/değil BİRLİK



- BİRLEŞTİRME ile/ve/<> OLUŞTURMA



- BİRLİK ile/ve/||/<>/>/< DENGE



- BİRLİK ve/||/<> NOKTA ve/||/<> AN ve/||/<> AŞK

( Varlığın ilkesi/zirvesi. VE/||/<> Mekânın ilkesi/zirvesi. VE/||/<> Zamanın ilkesi/zirvesi. VE/||/<> Göreliliğin ilkesi/zirvesi. )


- BİRLİKTE OLMA GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/< BİREY OLMA GEREKSİNİMİ



- BİRLİKTE OLMAYALIM!:
SEVMEDİKLERİMİZLE ve/||/<> "UNUTAMADIKLARIMIZLA"



- BİRLİKTE:
GÜLMEK ile/ve/<> AĞLAMAK ile/ve/<> SUSMAK

( Mutluluktur. İLE/VE/<> Dostluktur. İLE/VE/<> Aşktır. )


- BİRLİKTELİK ile/ve/||/<> KARŞILIKLILIK



- BİSİKLET ve/<> AKIL/ZEKÂ



- BİSİKLET ve/<> ÇÖZÜM



- BİSİKLET ve/<> DAYANIŞMA



- BİSİKLET ve/<> DOSTLUK



- BİSİKLET ve/<> FARKINDALIK



- BİSİKLET ve/<> GÜLÜMSEME



- BİSİKLET ve/<> PAYLAŞIM



- BİSİKLET ve/||/<> UYGARLIK(MEDENİYET)



- BİTİMLİ/LİK ile/ve/<> BİTİMLİLİĞİNDE(Kİ) BİTİMSİZ/LİK

( İnsan dışındaki her şey/kavram/olgu/durum. İLE/VE/<> İnsan. )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( Yer, yön, nesne ya da kişi belirtiyorsa. İLE Yer, yön, nesne ya da kişi belirtmiyorsa. | Bir koşul ve/ya da durum belirtiyorsa. )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( ÖRNEKLER: Arabada, evde, odada, sinemada, yerde, havada, İstanbul'da, orada/burada, köyde, kentte, bittiğinde, yediğinde, sonuçta. İLE Oda da, sen de, o da, bu da, öyle de, şöyle de, bilse de, bitse de, olsa da, düşünse de, yapsa da, sonuç da.



)


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( Ayrık ve bitişik 'de/da'ları, 'ki'leri, "mi'leri, gerektiği gibi yaz(a)mayan/yayınlamayanların, okuyuculara ve dilimize saygısı olmayanların "tutumu", beyaz donla denize girenlerin neden olduğu görüntü kirliliği gibidir. Evet! İstediği biçimde yazmak, beyaz donla girmeyi yanlış gör(e)meyen herkesin hakkıdır. Fakat daha az görüntü kirliliği yaratmak varken, ıslakken üzerlerine yapışan kumaşın ve tutmayan lastiklerinin anlamsızlığını, yetersizliğini ve yanlışlığını görememek de bir kader değil orantısızlığını/ölçüsüzlüğünü bilebilecek kadardır.

)


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( Avrupa Yakası'ndaki bölümü izlemek için burayı tıklayınız... )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( Yer, yön, nesne ya da kişi belirtiyorsa. İLE Yer, yön, nesne ya da kişi belirtmiyorsa. | Bir koşul ve/ya da durum belirtiyorsa. )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( ÖRNEKLER: Ankara'daki, arabadaki/evdeki, internetteki, süreçteki, dersteki, oradaki, geldiğindeki, incideki, elmadaki, kitaptaki, sendeki/bendeki/ondaki/bizdeki, Elif'teki. İLE Öyle ki, madem ki, sanma ki, oysa ki, geldi ki, yaptı ki, söyledi ki, düştü ki, zevkli ki, yazılı ki, belgeli ki, ispatlı ki, bitti ki. )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( Ayrık ve bitişik 'ki'leri, "mi'leri, 'de/da'ları, gerektiği gibi yaz(a)mayan/yayınlamayanların, okuyuculara ve dilimize saygısı olmayanların "tutumu", beyaz donla denize girenlerin neden olduğu görüntü kirliliği gibidir. Evet! İstediği biçimde yazmak, beyaz donla girmeyi yanlış gör(e)meyen herkesin hakkıdır. Fakat daha az görüntü kirliliği yaratmak varken, ıslakken üzerlerine yapışan kumaşın ve tutmayan lastiklerinin anlamsızlığını, yetersizliğini ve yanlışlığını görememek de bir kader değil orantısızlığını/ölçüsüzlüğünü bilebilecek kadardır. )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİKLİK:
ZAMANDA ile/ve/||/<> MEKÂNDA ile/ve/||/<> KOŞULLARDA



- BİZİ SEVENİN:
NE/LER VERECEĞİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NE(LER)DEN VAZGEÇEBİLECEĞİ



- BİZİ:
KİMİN İNCİTTİĞİ ile/değil/yerine/>< KİMİN GÜLDÜRDÜĞÜ :)



- BİZİ/SENİ İSTEMEYENE:
SABIR GÖSTERME! ile/ve/||/<> FEDÂKÂRLIK GÖSTERME! ile/ve/||/<> SEVGİ/ANLAYIŞ GÖSTERME!

( Adı, "yüzsüzlük" olur. İLE/VE/||/<> Adı, "eziklik" olur. İLE/VE/||/<> Adı, "kişiliksizlik" olur. )


- BİZİM OLAN:
"BİRİKTİRDİĞİMİZ" değil PAYLAŞTIĞIMIZ



- BİZLER(E)/SİZLER(E) değil BİZ(E)/SİZ(E)

( Çoğulun, çoğulu olamıyor. )


- BÖBÜRLENME değil/yerine/>< KENDİNİN/KİŞİNİN/İNSAN(IN) DEĞERİ(Nİ) BİLMEK, ONUR/GURUR DUYMAK



- BÖĞÜRTLEN LEKESİ ve/||/<>/< BÖĞÜRTLEN YAPRAĞI

( Böğürtlen lekesini, böğürtlen yaprağı çıkarır. )


- BÖLME ile/ve/||/<> PAYLAŞTIRMA



- BOŞ KONUŞMA(MA)K ile BOŞUNA/BEYHÛDE[Fars.] KONUŞMA(MA)K

( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )


- BOŞ KONUŞMA(MA)K ile BOŞUNA/BEYHÛDE[Fars.] KONUŞMA(MA)K

( HERZE[Fars.]: Boş lakırdı, saçma. )


- BOŞ KONUŞMAK ile/değil/yerine/>< AÇIKSÖZLÜLÜK



- BOŞ SÖZ ve/||/<>/>/< VAKİT HIRSIZLIĞI



- BOŞ ZAMANINDA GÖRÜŞMEK ile/değil GÖRÜŞMEK İÇİN ÖZEL ZAMAN YARATMAK



- BOŞ ZAMANLARINDA SENİNLE KONUŞANLAR
ile/değil/yerine/><
SENİNLE KONUŞMAK İÇİN ZAMAN AYIRANLAR



- BOŞLUK ile/ve/||/<> SU



- BÖYLE ve/||/<>/> BU DA VAR
ve/||/<>/>
GİBİ ve/||/<>/> OLABİLİR ve/||/<>/> DEĞİL ve/||/<>/> BİLE DEĞİL

( VARLIK - YOKLUK
[ l - O ]


Herhangi bir şeyden bahsedebilmemizin olanaklılığı ve/ya da tüm koşulları, ancak, varoluşla ve varolanların bilgisi ile başlar/başlatılabilir. Herhangi bir verinin de bir değer ya da nitelikli bilgi olabilmesi için varoluş kaynağına ve ilkesine yönelmiş olma zorunluluğu söz konusudur. Varoluştan bağımsız bir bilgi de söz konusu değildir.

Varolan/bilimi[ontoloji] olmadan, bilgi/bilim[epistemoloji] olmaz!

Varolanların değerinin bilinmesi ve anımsanması ise ancak o durumun, olanağın, nesnenin ya da kişinin kaybında ve/ya da yokluğunda söz konusudur. Fakat yaşamımızdaki, gövdemizdeki ve zihnimizdeki varolanların değerini bilmek içinse sahip olduklarımızın ya da ötelediğimiz ilişkilerin kaybını beklememiz gerekmemektedir.
"El duası olmadan, dil duası olmayacağını" anlayarak ve anımsayarak, bir şeylerin yaşanmasında ya da sahip olunmasında, kaygı duymanın anlamsızlığını da fark etmemizi, zamanında, araç ve olanaklarımız yerindeyken harekete geçmemiz sağlar.
İnsanın, kendini tanıma, gelişme ve gerçekleştirme sürecinde, aile, çevre, okul aracılığıyla edindiği eğitim ve öğrenim aşamaları bulunmaktadır. Bu süreçteki tüm bilgi, kayıt ve deneyimlerimizi, ekmek/sandöviç arası malzemesine benzetip, tüm bu süreç boyunca, bu malzemenin, yani bilgi ve deneyimlerimizin etrafında olmazsa olmazlarımız bulunmaktadır.
Bu olmazsa olmazlarımızın, kullanılagelenleri olarak en değerli ve öncelikli olanı, Sağlık ve Özgürlük'tür. İkinci sırada, Zaman ve Enerji'mizdir. Üçüncü sırada da, Bilgi ve Farkındalık'tır.
Uygulanagelenleri olarak, en değerli ve öncelikli olanı, Doğa ve Doğallık, ikinci sırada, Uyum ve Bütünlük'tür. Üçüncü sırada da, Gelişim ve Değişim'dir.

Bunların hepsinin temelinde, kaynağında, kökeninde ise
KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ
bulunmaktadır.

Büyük çoğunluk için yaşamın tamamı, bu dönemle sınırlı kalmış, bilgi ve (b)ilim süreci olarak, az ya da çok bilgi, kayıt, yorum ve deneyimle tamamlanmış ya da tamamlanacak olmasının yanı sıra, bu süreci aşmak isteyenler için bir sonraki ve üst aşaması/dönemi olan, (d)olgun insan olma ve kendini gerçekleştirmek üzere, bilgelik(irfan/hikmet) ile sürdürme bilincine ve dönemine girilir.

Bilgi ve bilim bilinci ve dönemi, dört şeyi bilme süreci içinde devam eder. Bir şeyin, içini ve dışını, öncesini ve sonrasını [zâhir, bâtın, evvel, âhir] bilmekle tanımlanır. Bilgelik dönemi ise bu dörde ek olarak, iki şeyi daha bilmekle, bilinen her bir şeyin, zaman ve zeminini bilmekle ve İlm-i Siyâset ile gerçekleşir.
[ İlim ile İrfan arasındaki FaRkLaR için...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/7688 ]


Bu, dönemsel deneyimlerin ve donanımların temelinde, içinde ve/ya da dışında, paralelinde, ötesinde düşünülmeye ve yaşanmaya çalışıldığında ise ortada, ancak tek bir bilgi ve bilinç söz konusudur. VAR(OLAN) Bilinci ve Deneyimi.

Varolan[mevcud] bilinci, iki ve dört kavramdan oluşan düşünce, bakış, algılama, yorumlama, değerlendirme sürecinde bulunarak, bilinç ve yoğunlaşma isteğine göre değişmek üzere belirlenen ilk iki [Böyle ve Bu da var] ve sonraki dört sözcük/kavram [... gibi. | ... olabilir. | ... değil. | ... bile değil.] aracılığıyla, yaklaşık 3 ilâ 6'şar aylık sürede ve süreçte gerçekleşebileşecek işler kadar, ayrı ayrı çalışılarak gerçekleşebilir.

Zihnin, bu bilince alışması ve yeniden yapılandırılması için 3 ilâ 6 boyunca, gördüğümüz tüm nesnelere ve kişilere, tüm olaylara; duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz tüm olgu ve kavramlara, sadece, "Böyle" gözlüğü takılarak, Böyle'nin yanına, önüne, ardına, başka hiçbir düşünce, bilgi, sözcük yanaştırılmadan düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir. Çalışılan "Böyle" sözcüğü ve döneminden sonra, yine herşeye, sadece, "Bu da var" gözlüğü takılarak bakılması, düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir.

Bu çalışmalar sonrasında ise dört kavrama daha geçilebilecektir. Öncelikle, gördüğümüz, duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz her bir şey, kişi, durum, süreç, imge, simge, kavram ya da ad/etiketin yanına, sadece, "... gibi." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Sonrasında ise yine aynı koşullar ve süreyle, "... olabilir." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Bu iki sözcükten sonra yine aynı koşullar ve süreyle fakat daha farklı bir zihin oluşturabilecek olan değilleme sürecinde, herşeyin yanına/sonuna "... değil." gözlüğü takılarak bakılacaktır. Bu sürecin dengelenmesi içinse dördüncü kavram olan "... bile değil." gözlüğü takılarak çalışılacaktır.

Varoluş bilincinin kapsayıcılığının yanı sıra, yetersizliği ya da sınırlılığı da söz konusudur. İşleyişi, "ya, ya da" "0 l" "mantığı/algısı" ya da "Newton Fiziği" ile düşünülebilen varoluş bilinci, doğa, fizik, matematik ve laboratuvarda geçerlidir.

OLuş bilincinde ise bir şeyin, ne ve ne kadar olduğundan çok ve ötesinde, şu/bu/o koşulda/biçimde olabilmesinin yanı sıra, hem belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmakla birlikte, hem de belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmayarak, ne belirli, ne de belirsiz bir koşul, zaman ve zeminde de bulunmadığı bilgisi ile "hem, hem de | ne, ne de" "mantığı/algısı" ya da "Kuvantum Mekaniği" ile tanımlanmaktadır. Bu bilinçte, sadece, "OLmak, OLan ya da OLuş" söz konusudur.

Tüm varoluşun, insanın, bilincin, süreçlerin ve sonuçların, herşeyin karşısında, Yokluk [O] alanı ve durumu söz konusudur. Dolayısıyla, herşeyin başında ve sonunda, yokluğu düşünmek, yok olmayı, bulun(a)mamayı, göz önünde tutmak durumundayızdır. Fakat bu bilgi ve bilinçle de bunu bilmenin ötesine geçmek zorunda olduğumuzdan dolayı, yokluğu da hem bilip, hem gözardı edebilecek kadarıyla "yok etmek", ne tek bilgi, ne de tüm bilgi ya da gerçeklik olarak kabul etmek isabetli olmayacağından dolayı, yok'un, yokluk ile ilişkisini, kendiyle sağlayamayacağımızdan dolayı da burada, elimizde kalan ve kullanılabilecek tek bilgi, "bile değil" kavramı ve sözcüğüdür. "Bile değil" bile olsa, onu kullanıyor olmak da bir varoluş alanı ve durumu oluşturacağından dolayı, "bile değil"i de "bile değil" ile devam ettirmek, bunları da yine ancak tekrar "bile değil" ile devam ettirmek ve sonsuza kadar, azalarak ve küçülerek, yok olarak gidebilecek tek kavram olan "bile değil", devam ettirilerek ve doğada, durabilerek; insanda ise susabilerek, tüm "süreç ve sonuç", "algı", "yorum", "kavramsallık", "ilkesellik", "evrensellik", "birlik" ve "bütünlük" deneyimlenir.
[Durmayabilmek ve susmayabilmek ise hâlâ insana özgülüğüyle ve ayrıcalığıyla, düşündüğünü düşünebilen, kuvantumsal ve sabit olmayan bir bilinç olmasından dolayı, insanın, zihninde, dilinde ve elinde olmaya, kısır döngü ya da nereye doğru ilerlediği bilinemeyecek eliptik bir döngü şeklinde devam eder durur.]


YOK(LUK)
[ xOx ] [ bile değil ]>[ bile değil ]>[ bile değil ] >[ bile değil ] >[ bile değil ]>[ bile değil ] ~ ]
^
|
|
OL(UŞ)[ hem O[yok] l[var] , hem de l[var] O[yok] ve ne O[yok] , ne de l[var] "mantığı/algısı" ]
( Şu/bu/o, şöyle/böyle/öyle, şu/bu/o kadar, şu/bu/o zamanda, zeminde, koşulda/biçimde, sınırlan(dır)madan ve çerçevelen(dir)meden,
herhangi bir şey(le) olmadan ve olmayan!
Sadece OLMAK, OLAN ya da OLUŞ! )
^
|
|
VAR(OLAN)
[ ya O ya da l "mantığı/algısı"]
[- BÖYLE | BU DA VAR ]
||/>
[ ... GİBİ >
... OLABİLİR >
... DEĞİL >
... BİLE DEĞİL ]

------------------------------------------------
(D)OLGUN/KÂMİL İNSAN
S~ KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ~S
[OLGUNLUK/KEMÂL]

--------------------------------------
^
|
|

İNSAN
| KENDİNİ TANIMA SÜRECİ |
(GELİŞİM)


-------------------------------------
[OLMAZSA OLMAZLAR]

[Kullanılagelenler]

1.) SAĞLIKÖZGÜRLÜK

2.) ZAMAN ve ENERJİ

3.) BİLGİ ve FARKINDALIK

----------------------------------
| TÜM BİLGİ ve DENEYİMLER |
----------------------------------
[Uygulanagelenler]

1.) DOĞA ve DOĞALLIK

2.) UYUM ve BÜTÜNLÜK

3.) GELİŞİM ve DEĞİŞİM
-------------------------------------------------
|KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ|
-------------------------------------------------
)


- BÖYLE ve/||/<>/> BU DA VAR
ve/||/<>/>
GİBİ ve/||/<>/> OLABİLİR ve/||/<>/> DEĞİL ve/||/<>/> BİLE DEĞİL

( Sigorta Sözcükler/Kavramlar İLE/VE/||/<>/> Varoluşsal Sözcükler/Kavramlar )


- BOYUN EĞMEK ile/değil DAYANÇ/SABIR ETMEK

( İNHİNA: Eğrilme, bükülme. | Baş eğme. )


- BU NEDENLE ile/değil/yerine O BAKIMDAN



- BU ve/||/<> NEYSE

( İşaret edilen/edilecek kişi çok yakınımız olsa bile hiçkimse için, hiçbir zaman, zemin ve koşulda söylenil(e)mez!["Bu" sözcüğü, ancak nesneler için kullanılır!] VE/||/<> Konuşma sırasında, konular, konuşulanlar için söylenil(e)mez! )


- BUĞDAY ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< "NEFES"

( "Adam olmayı" simgeler. VE/||/<> Nefsi simgeler. )


- Bulamazsan "71'inci bir neden vardır! diye düşün öyle KONUŞ!!!



- BULAŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<> YANKILA(N)MA



- BULUNÇ/VİCDAN[Ar.]:
DIŞARIDA ile/değil/yerine/>< İÇERİDE

( İlâh. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ölçü. )


- BULUNÇ/VİCDAN ve/=/||/<> ÖLÇÜ/MİZAN



- BULUŞARAK, ANLAŞMAK ile/ve/||/<> ANLAŞARAK, BULUŞMAK



- BULUŞMADA ve YAŞAMDA:
GEÇ ile/değil/yerine/>< ZAMANINDA ile/değil/yerine/>< (")ERKEN(")

( Kabul edilemez olan/olabilen. İLE/DEĞİL Geç kalınmış olan/olabilen. İLE/DEĞİL/YERİNE Zamanında olan/olabilen. )


- BULUŞMADA ve YAŞAMDA:
GEÇ ile/değil/yerine/>< ZAMANINDA ile/değil/yerine/>< (")ERKEN(")

( Unacceptable. VS. Late. VS. On time. )


- BULUŞMAK:
NESNE(SİN)DE ile NESİNDE/NEDENİNDE



- BUNDA, ANLAŞIL(A)MAYACAK ...:
"... BİR ŞEY Mİ VAR?" / ... NE VAR?" ile/değil/yerine/>< ANLAŞIL(A)MAYAN BİR ŞEY VAR MI?

( İkisi de soru değil "soru" "kipinde"/"biçiminde", yukarıdan/dikey bir dille, yargı/yükleme sözleridir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anlamaya çalışmak üzere ve anlayışla, yatay bir dille âdil/tarafsız/yüksüz/yargısız/nötr yaklaşım sözü/sorusu. )


- BÜTÜN:
PARÇALARIN BİRARADALIĞI ile/ve/||/<> BAŞLANGICI, ORTASI VE SONU OLAN



- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> BİREŞİM/TEVHİD



- BÜYÜĞÜN İÇİNDEKİ KÜÇÜK ile/ve/değil/yerine KÜÇÜĞÜN İÇİNDEKİ BÜYÜK



- BÜYÜK HATA:
BİR ŞEYE/KİŞİYE, GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEK ile/ve/değil/<> KENDİNE, HAK ETTİĞİNDEN DAHA AZ DEĞER VERMEK



- BÜYÜK YANLIŞLARIN/HATALARIN/SUÇLARIN:
"NEDENİ" ile/ve/<>/> BEDELİ



- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Parçalar arasındadır. DEĞİL Küçüğü olmayan büyük(lük)tür. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Büyük, küçülebilendir. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Büyüğün büyüklüğü, küçüğünü düşünmesindedir, sevmesindedir. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Ne kadar seviyor ve düşünüyorsa o kadar büyüktür. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Kişi, maneviyatta büyümezse, isterse 500 yıl yaşasın, yine çocuktur. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Yaşayanın değil, düşünenin ve anlayanın yaşı büyüktür. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Büyük, küçüğü sevmeye memurdur. )


- BÜYÜMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÇOCUKLAŞABİLMEK"

( Zamanın etkisi. İLE/VE/||/<>/>/< Kişinin becerisi. )


- BÜYÜMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÇOCUKLAŞABİLMEK"

( İçindeki çocuğa sarıl! Sana, insanı anlatır... )


- BÜYÜMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÇOCUKLAŞABİLMEK"

( )


- BÜYÜTMEK ile/ve/değil/||/<>/< YETİŞTİRMEK

( Gövdeyi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Zihni. )


- BÜYÜTMEK ile/ve/değil/||/<>/< YETİŞTİRMEK

( Bitkiyi/hayvanı/beşeri(kişiyi). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< İnsanı/kişiliği. )


- BUZ ile/ve SU

( Üzerine damga yapılmaz! İLE/VE Üzerine yazı yazılmaz! )


- BUZDAĞI ile/ve/||/<>/> EKİNSEL/KÜLTÜREL BUZDAĞI

( Easy to see: Gör(ül)mesi kolay ve olanaklılar...
Dil, Giysi, Yiyecek-İçecek, Yazın(Edebiyat), Güzel Sanatlar, Toplumsal davranışlar, tatiller ve şölenler...

Not easy to see: Gör(ül)mesi kolay olmayanlar...
İnanç ve zanlar, Aile rolleri, Otorite ilişkisi, Öz kavramı, Çekirdek değerler, Tavırlar, Yanlılıklar/taraflılıklar, Gövde dili, Güzellik düşünceleri, Yorumlar, Açık /Temiz olma/kalma, Okula yönelik tutum, Aile değerleri, Eşeysel roller, Yönetme/yürütme kuralları, Sağlık ve Tıbba yaklaşım, Mizah, Gurur, Adâlet düşüncesi ve duygusu, alçakgönüllülük, Çevre bilinci, Yarışabilme, İş ahlâkı, Çocuklaşabilme çabaları, Kabuller, Düşünce örüntüleri, Jestler, Kişisel alan, Estetik... )


- BUZDAĞI ile/ve/||/<>/> EKİNSEL/KÜLTÜREL BUZDAĞI

( ... ile/ve/||/<>/> )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( Gördüğümüz, olan değildir. )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( Görünüşler, aldatıcıdır. )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( Adı değiştirebiliriz fakat gerçek yine kalır. )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( Appearances are deceptive. )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( What you see is not what is.
You may change the name, but the fact remains. )


- ÇABA ile/ve İYİ NİYET



- ÇAĞDAŞ ve/||/<>/< AĞDAŞ



- CAHİL:
BİLMEYEN değil/ne yazık ki BİLMEK İSTEMEYEN, BİLMEMEKTEN "MUTLU OLAN"



- CÂHİL ile KÂMİL

( Uzak ol/dur! İLE Yakın ol/dur! )


- CAHİLİN AĞLAYIŞI ile/değil/yerine ÂLİMİN AĞLAYIŞI



- ÇALIŞMA:
TOPLUM İÇİN ile/ve/||/<> İNSAN/LIK İÇİN



- ÇALIŞMAK GEREK:
UNUTABİLMEK İÇİN ve/||/<> BOŞ BOŞ DÜŞÜNMEMEK İÇİN ve/||/<> DALIP DALIP GİTMEMEK İÇİN



- ÇALIŞMAK:
HİÇ ERİŞEMEYECEKMİŞİZ GİBİ ile/ve/ya da/||/<> HERŞEYİ YİTİRECEKMİŞİZ GİBİ



- ÇALIŞMAK/ÇALIŞAN ve/||/<>/> SESSİZ/LİK

( Çalışanın sesi çıkmaz. )


- ÇALIŞMAK ile/ve/değil/||/<>/< AKILLICA ÇALIŞMAK

( )


- ÇALIŞMANIN SAĞLADIKLARI/KORUDUKLARI:
CAN SIKINTISINDAN ve/||/<> KÖTÜ ALIŞKANLIKLARDAN ve/||/<> YOKSULLUKTAN



- ÇALIŞMAYA ALIŞMAK ile/ve/||/<>/> ALIŞMAYA ÇALIŞMAK

( Okulda. İLE/VE/||/<> Yaşamda. )


- ÇALIŞTIĞIN YERİ/İŞİ SEVMEK ile/ve/ya da/||/<> SEVDİĞİN YERDE/İŞTE ÇALIŞMAK

( Sevdiğin işi yaparsan, çalışmış sayılmazsın. )


- CAMİ ile DEFTERDAR CAMİİ[1541]
(NAZLI MAHMUT EFENDİ)

( )


- CÂMİ ve/||/<> MÂNİ

( [SÖZÜN] Her bir sözcüğünü/parçası(nı)/ferdi(ni)[efrâdı/nı]. VE/||/<> Yabancı/dışta olanları/nı.[ağyârı/nı] )


- CÂMİ ve/||/<> MÂNİ

( Tanımdaki/ifadedeki gereklilik kuralı: Parçalarını bulunduran, dışındakilere engel olan. [Efrâdını câmi, ağyarını mâni.] )


- CAN'IN:
"AZI" ile/ve/||/<> "ÇOĞU"

( Can'ın, "azı", "çoğu" olmaz! )


- CAN ve/||/<> KAŞINMA

( Örgenlerimizin adı yoktur! Kendimiz için yoktur!

Başkaları için vardır. Başkalarının örgenleri ve adları olarak vardır.

Her yerimiz, canımızdır.
Can(ım) +
kulağım/sırtım/ayağım/parmağım/yanağım/kafam/kıçım, "oram/şuram/buram"...

Neremizden söz edecek olursak olalım, başkasının anlaması açısından bir addan ibarettir. Bizim içinse bir bütün olarak sadece canımızın acıdığı ya da kaşınan, dışarıdan ya da içeriden, sinir, kas ya da ten/doku olarak uyarılan noktamızdır. Neremize dokunursak dokunalım, neremizi düşünürsek düşünelim, her birimiz, canımızı düşünürüz ya da duyumsar ve algılarız. Başkası ise kaşınan ya da acıyan noktanın bölgesine verdiği adı düşünür ya da söyler, konuşur. Örgenlerimiz, tıbbın ve hukukun konusu olabilir fakat zihnin konusu değildir. Ötekinin, başkasının "konusu ya da düşüncesi" olabilir fakat bizim konumuz değildir. Her yerimiz, sadece ve tamamen tek bir parça olarak canımızdır.

Dolayısıyla bazı özel, duyarlı ve kapalı bölgemizin kendi ya da adı, ayrıcalıklı, iyi ya da kötü, çirkin, pis, iğrenç vb. de değildir ve olamaz! Gövdemizin her parçası kadar sinir taşıyor ve değerliyse kendimiz için "ayıp, kötü ya da günah" diyebileceğimiz yerimiz de yoktur. Ancak, üçüncü kişinin bulunduğu ya da bulunabileceği yerden itibaren bazı sınırlamalara gitmek durumundayızdır. Her zihnimizden geçen düşünceyi nasıl dillendir(e)miyorsak, bazı noktalarımızın adını ya da ayrıntılarını da dile getireceksek bazı koşullar aramak durumundayızdır. Bu özen ve duyarlılığımız, kendimiz için değil söz(cük)lerimizin başkalarına yük ya da dayatma olmaması amaçlı ve temellidir.

Ağzımızı silmek ile kıçımızı silmek arasında da kendimiz için ve tensel olarak hiçbir fark yoktur ve olmamalıdır. Her bir noktamızı ayrı ayrı düşünür ve duyumsarız fakat bütünlüğünü unutur ya da göz ardı edersek, olmadık "düşünce ve duygulara" da boş yere kapılırız. Bebeğimiz ve çocuğumuz için de aynı/özdeş görerek zihnimizin konusu görmeyiz. Sadece gereksinimimiz doğrultusunda gereken eylemi, temizliği/mizi yaparız.

Bağırsaklarımız da kötü ya da pis değildir. Suyla dışımızı yıkadığımız gibi yiyecekler de bizi beslediği gibi içimizi yıkar. İçerideki karmaşık yapıyı tarayarak fazlalıkları siler, süpürür. Son noktası, dışkının çıkış noktası da "pis" değildir! Yani dışarı atılması gerekenler vardır fakat "pis" olarak adlandırmamak, olumsuz "söz(cük), düşünce ve duygularla" körüklememeyi anımsamalı, kendimizi bu düşünce biçimine alıştırmak durumundayız. Bağırsağın son bölümü ve noktası, "göden" olarak tanımlanmıştır. Daha sonra da kısalarak ve "göt" olarak kullanılmaya devam edilmiştir. Kaba etimiz olarak üzerine oturduğumuz yerin adı da her ne kadar "arka" anlamında "kıç" sözcüğü olarak kullanılsa da "göt/kıç" değil bacaklarımızın sonu ya da başlangıcıdır. Birleşme, yan yana olma konumunu, bir bölge adı olarak adlandırmış durumdayız. Kadın ya da erkek farkı olmaksızın anatomik tanımları, belleğimizdeki olumsuz kayıtlarla, anlamsız, karşılıksız "düşünce ve duygularla" özdeşleştirmek ve olumsuzluğa indirgemek de ne yazık ki çok fazla karşılaşılan bir bilgisizlik ve bilinçsizlik durumudur.

Aynı biçimde, özel bölge olarak tanımladığımız örgenlerin Latince adları olan "penis" ve "vajina" için de geçerli olan deneyimlediğimiz ve duyumsadığımız ayrıntılar vardır. Bu bölgelerin de adı, başkası için bir anlam ifade eder. Bizim içinse hiçbir ayrımı ve utanç konusu olmaksızın, yoğun sinirlerle kaplı ve öteki bölgelerimize göre daha duyarlı olan, belirli bir noktamız ya da bölgemizdir. Aralarında, ne Latince, Türkçe ya da argo, küfür, benzetme adıyla, ne düşüncesiyle, ne gözümüzle görerek, ne de elimizle dokunarak herhangi bir fark duyumsarız. Canımızın yandığı/yanabileceği, incinebileceğimiz, yüksek duyarlılıkta ya da her yerimizde olduğu gibi sadece kaşınan/kaşınabilen herhangi bir noktamızdır. Bir bütün olarak görüp hiçbir noktamızın herhangi bir ayrımı, düşünce konusu olmasa da dilimizin konusu olabilir fakat böyle olmamalıdır.

Kendimizi, dikey ya da yatay, üçgen, dörtgen, çokgen ya da kare gibi değil küre olarak, aynı anne karnında bulunduğumuz biçimde, sırtındaki yuvarlak kabuğunun/kalkanının içinde bulunan bir armadillonun açılıp kapanması gibi hiçbir yeri tamamen açık ya da kapalı olmaksızın, spor hareketlerimizdeki gibi gerektiğinde açılabilen, gerektiğinde kapanarak tek bir yuvarlak parça/gövde olarak yaşayan bir canlı olarak düşünmek ve görmek durumundayız.

Bildiğimiz her ayrıntı veri, gördüğümüz her bir noktamız/parçamız, bütünlüğümüzü bozmaya yetebilecek bir bilgi ve bakış olmamalıdır. Gereksiz ve bilinçsiz bir biçimde parçalar ve küçük hesaplarla uğraşırken, gördüğümüz, zihnimize, dilimize doladığımız her parça ayağımıza dolanır ve yürüyüşümüzü yani yaşamamızı, yakınlarımızı ve çevremizi bozar. Ya da bunu şu andan itibaren tam tersine çevirebiliriz.

Nesneleri ve olguları birbirinden ayırabilme, yalınlaştırabilme, ara çözümler üretebilme bilgi ve becerisiyle parçalar ve "küçük hesaplar" yerine daha bütünlüklü ve derinlikli algı, düşünce ve duygularla yaşamımızı sürdürmemiz dileğiyle... )


- CAN ve/=/||/<>/>/< VAR OLUŞUN SÜREKLİLİĞİ



- CANIMIZI, TEN EYLEMEK/SANMAK/VARSAYMAK ile/değil/yerine/>< TENİMİZİ, CAN EYLEMEK



- CANLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLİNÇLİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLİNCİNİN BİLİNCİNDE OLAN/OLABİLEN

( Uyurken. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< "Uyurgezer". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Uyanıkken. )


- CANLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLİNÇLİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLİNCİNİN BİLİNCİNDE OLAN/OLABİLEN

( Bitki. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Hayvan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İnsan. )


- CANLI ile/ve/<> CAN

( Görünür. İLE/VE/<> Görünmez. )


- ÇAPA/LAMAK ile ÇABA/LAMAK



- ÇARESİZLİK ile/ve/değil/yerine/<> SABIR



- ÇARPMADA:
1. ÖBEK(GRUP) ile/ve/||/<>/> 2. ÖBEK(GRUP) ile/ve/||/<>/> 3. ÖBEK(GRUP) ile/ve/||/<>/> ...

( 2-9 arasındakiler. İLE/VE/||/<>/> 11-99 arasındakiler. İLE/VE/||/<>/> 101 ile 999 arasındakiler. İLE/VE/||/<>/> ... )


- ÇARPMADA/BÖLMEDE:
2, 3, 4, 6, 7, 8 ile/ve/||/<> 5, 9, 11



- ÇATIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> UZLAŞMA BECERİSİ



- CEHÂLET ve/> SABIRSIZLIK



- CEHD değil/yerine/= ÇALIŞMA, ÇABALAMA



- CEHL ile/||/<>/< CEHL-İ BASİT ile/||/<>/< CEHL-İ MÜREKKEB ile/||/<>/< CEHL-İ MİK'AB[KÜP] ile/||/<>/< CEHL-İ MURABBÂ, TAKLİT

( Bir şeyi mutlak olarak bilmemek.
İLE/||/<>/<
Bilmemek. Bilmediğini bilmek.
İLE/||/<>/<
Bilmemek. Bilmediğini bilmemek. [Olgu ve olaya uygun olmayan kesin inanç.]
İLE/||/<>/<
Bilmemek. Bilmediğini bilmemek fakat bildiğini iddia etmek. ["Bildiğinin" ya da bildiğini varsaydığının, yanlışının, en doğru/kesin olduğunu iddia etmek.]
İLE/||/<>/<
Ötekinin iddiasını/sözünü delilsiz/kanıtsız kabul etmek. )


- CEHL ile/||/<>/< CEHL-İ BASİT ile/||/<>/< CEHL-İ MÜREKKEB ile/||/<>/< CEHL-İ MİK'AB[KÜP] ile/||/<>/< CEHL-İ MURABBÂ, TAKLİT

( ... İLE/VE Tek boyutlu. İLE/VE İki boyutlu. İLE/VE Üç boyutlu. İLE/VE Dört boyutlu. )


- CEHL ile/||/<>/< CEHL-İ BASİT ile/||/<>/< CEHL-İ MÜREKKEB ile/||/<>/< CEHL-İ MİK'AB[KÜP] ile/||/<>/< CEHL-İ MURABBÂ, TAKLİT

( [Felsefe'de] BEBGAİYYE[Ar.]/PSITTACISME[Fr.]: Papağanlık. )


- CEHL ile/||/<>/< CEHL-İ BASİT ile/||/<>/< CEHL-İ MÜREKKEB ile/||/<>/< CEHL-İ MİK'AB[KÜP] ile/||/<>/< CEHL-İ MURABBÂ, TAKLİT

( Sadece bir iyi vardır, bilgi; sadece bir kötü vardır, cehalet. )


- CEHL ile/||/<>/< CEHL-İ BASİT ile/||/<>/< CEHL-İ MÜREKKEB ile/||/<>/< CEHL-İ MİK'AB[KÜP] ile/||/<>/< CEHL-İ MURABBÂ, TAKLİT

( TÂC MÂRİFET TÂCIDIR, SANMA GAYRI TÂC OLA
TAKLİT İLE TOK OLAN, HAKİKATTE AC OLA )


- CEHL ile/||/<>/< CEHL-İ BASİT ile/||/<>/< CEHL-İ MÜREKKEB ile/||/<>/< CEHL-İ MİK'AB[KÜP] ile/||/<>/< CEHL-İ MURABBÂ, TAKLİT

( )


- CEHL ile/||/<>/< CEHL-İ BASİT ile/||/<>/< CEHL-İ MÜREKKEB ile/||/<>/< CEHL-İ MİK'AB[KÜP] ile/||/<>/< CEHL-İ MURABBÂ, TAKLİT

( Anlayanlar(those who get it) <> Anlayıp da anlamamış gibi yapanlar(those who get it do not get it) <> Anlamayanlar(those who do not get it)
-----------------------------------------------------

Anlayanlar(those who get it) <> Anlayıp, anlaşılacak hiçbir şey olmadığı gerçeğini görenler(those who get it but realise there is nothing to get) <> Anlaşılacak bir şey olmadığı gerçeğini görenler(those who realise there is nothing to get)
----------------------------------------------------

Anlamayanlar(those who get it) <> Anlamayıp, anlaşılacak hiçbir şey olmadığı gerçeğini görenler(those who do not get it and realise there is nothing to get) <> Anlaşılacak bir şey olmadığı gerçeğini görenler(those who realise there is nothing to get)
-----------------------------------------------------

Karmakarışık durumda olanlar/hiçbir nasibi ol(a)mayanlar(those who are very confused) )


- CEHL ile/||/<>/< CEHL-İ BASİT ile/||/<>/< CEHL-İ MÜREKKEB ile/||/<>/< CEHL-İ MİK'AB[KÜP] ile/||/<>/< CEHL-İ MURABBÂ, TAKLİT

( O ki, bilmiyor ama biliyor bilmediğini;
çocuktur, onu eğitin/yetiştirin.

O ki, bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini;
cahildir, ondan uzakça durun.

O ki, biliyor ama bilmiyor bildiğini;
(belki) uykudadır, onu uyandırın.

O ki, biliyor ama biliyor bildiğini;
bilge kişidir, onu izleyin. )


- ÇEKİMİN/KAMERANIN:
ÖNÜNDEN GEÇMEK değil/yerine/>< ARKASINDAN GEÇMEK



- ÇEKİNGEN/LİK ile/ve/<> DAYANÇLI/LIK/SABIRLI/LIK



- ÇEKİRDEK DUYULAR ve/||/<> KAYGI ve/||/<> GÜVENLİK STRATEJİLERİ



- CELB-İ MENÂFİ değil/yerine/>< DEF-İ MEFÂSID

( Yanlışları önlemek ve işlememek; çıkarları, iyilikleri getirmek ve işlemekten öncelik kazanır. )


- CELB-İ MENÂFİ değil/yerine/>< DEF-İ MEFÂSID

( Def-i mefâsıd, celb-i menâfiden evlâdır. )


- ÇELİŞKİ ve/||/<> BÜTÜNÜN PARÇASI



- CEMÂL GÖRMEK ve/||/<> KEMÂL BULMAK ve/||/<> RIZÂ DEVŞİRMEK



- CEMÂL:
İNSAN YÜZÜ ile/ve/değil/||/<>/< İNSAN SÖZÜ



- ÇENE:
ALTI ile/ve/<> ÜSTÜ

( Ya dişil, ya eril. İLE/VE/<> Hem dişil, hem eril; ne dişil, ne eril. )


- ÇENE:
ALTI ile/ve/<> ÜSTÜ

( Gövde[beden/vücut]. İLE/VE/<> Baş. )


- ÇENEYİ "ÇALIŞTIRMAK" değil/yerine ELİNİ "ÇALIŞTIRMAK"



- ÇENEYİ KULLANMADA:
(FAZLA) KONUŞMAK İÇİN ile/ve/değil/yerine ÇİĞNEMEK İÇİN



- CEP ve/||/<>/> ÇÖP

( Çöpleri, dışarıya/yola/sokağa atmak yerine cebimizde tutma olanağımız varken, cebimiz, bir süreliğine çöp de olabilir. )


- CESÂRET:
KORKUNUN YOKLUĞU ile/ve/değil/+/||/<>/< BENCİLLİĞİN BULUNMAMASI



- CESÂRET:
"SEÇTİKLERİMİZ" değil VAZGEÇTİKLERİMİZ



- CESÂRET:
DEVAM EDEBİLME GÜCÜ ile/ve/değil/||/<>/< HİÇ GÜCÜMÜZ KALMADIĞINDA, DEVAM EDEBİLMEK



- CESÂRET ve/||/<>/> BASİRET ve/||/<>/> FERÂSET ve/||/<>/> HAYRET ve/||/<>/> HİKMET ve/||/<>/> MERHAMET



- CESÂRET ile/ve/<> GÜÇ

( Birini çok sevmek ile. İLE/VE/<> Biri tarafından çok seviliyor olmak ile. )


- CESÂRET ile/ve/||/<>/> OLASILIK/RİSK/MUHÂTARA[Ar. < HATAR]

( Almaya cesâret edemediğimiz riskleri alanlar, yaşamak istediğimiz yaşamı yaşar. )


- CESÂRET ile/ve/değil/yerine ŞEHÂMET

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Akıllıca olan cesâret. )


- CESÂRET ve/||/<>/>/< YARATICILIK

( Önderden gelir. VE/||/<>/>/< Takımdan gelir. )


- CESUR ÖNDERİN ANLATACAĞI:
"BAŞARI/SIZLIK" değil/yerine/< GELİŞİM



- CEZA:
AMAÇ değil/yerine/>< ARAÇ

( [bkz.] CESARE BECCARIA[15 Mart 1738 - 28 Kasım 1794] )


- CEZA:
SUÇ İŞLEDİĞİNDEN DOLAYI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SUÇ İŞLENMEMESİ İÇİN



- CEZÂDA AŞIRIYA DÜŞMEK değil/yerine/>< HATAYLA BERAAT



- CEZALARDA:
YANLIŞ YAPILANA ile YAPILMAYANA/KARŞILANMAYANA [zorunlu olduğu halde]

( Geliştirir. İLE [belki] Dönüştürür. )


- CEZALARDA:
YANLIŞ YAPILANA ile YAPILMAYANA/KARŞILANMAYANA [zorunlu olduğu halde]

( Verilebilir de, verilmeyebilir de. İLE Çoğunlukla verilmesi gerekir. )


- CEZALARDA:
YANLIŞ YAPILANA ile YAPILMAYANA/KARŞILANMAYANA [zorunlu olduğu halde]

( Niyete göre hafifletilebilir. İLE Ne niyet, ne özel koşullar pek değerlendirilmez. )


- CEZALARDA:
YANLIŞ YAPILANA ile YAPILMAYANA/KARŞILANMAYANA [zorunlu olduğu halde]

( Haklılık/haksızlık, yerindelik-yersizlik, adâlet aranabilir. İLE Ne haklılık, ne de herhangi bir şey aranır. )


- CEZALARDA:
YANLIŞ YAPILANA ile YAPILMAYANA/KARŞILANMAYANA [zorunlu olduğu halde]

( Nush ile uslanmayanı, etmeli tekdîr
Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir! )


- CHARLES TRIPP ve/||/<> ELI BOWEN

( Çift kişilik[tandem] bisikleti, elleri olmayan Charles Tripp ile ayakları olmayan Eli Bowen, 1891'de icat etmiştir. )


- CHARLES TRIPP ve/||/<> ELI BOWEN

( )


- CİDDİ/BÜYÜK HATA ile PİŞMANLIK DUYULACAK EYLEM/HATA/OLGU

( Tekrar edilmedikçe, hiçbir şey hata değildir. )


- CİDDİ/BÜYÜK HATA ile PİŞMANLIK DUYULACAK EYLEM/HATA/OLGU

( Hatanızı keşfedin ve korkudan kurtulun. )


- CİDDİ/BÜYÜK HATA ile PİŞMANLIK DUYULACAK EYLEM/HATA/OLGU

( Zarif bir gerileme, kişinin gururunu hiç zedelemezken, pişmanlığın yol açtığı gerileme hem çevresinde hem de ruhunda derin zararlarla sonuçlanır. )


- CİDDİ/BÜYÜK HATA ile PİŞMANLIK DUYULACAK EYLEM/HATA/OLGU

( BATÂNET[Ar.]: Büyük karınlılık. | Çok yiyicilik, oburluk. )


- CİDDİ/BÜYÜK HATA ile PİŞMANLIK DUYULACAK EYLEM/HATA/OLGU

( BEL'AM[Ar.]: Terbiyesiz, açgözlü, pisboğaz, obur. )


- CİDDİ/BÜYÜK HATA ile PİŞMANLIK DUYULACAK EYLEM/HATA/OLGU

( 7 büyük hata/günah: Açgözlülük | Kıskançlık | Oburluk | Şehvet | Gurur | Tembellik | Öfke )


- CİDDİ/BÜYÜK HATA ile PİŞMANLIK DUYULACAK EYLEM/HATA/OLGU

( İlkesiz Siyaset | Emeksiz Zenginlik | Vicdansız Haz | Niteliksiz Bilgi | Ahlâksız Ticaret | İnsaniyetsiz Bilim | Özverisiz İbâdet )


- CİDDİ/BÜYÜK HATA ile PİŞMANLIK DUYULACAK EYLEM/HATA/OLGU

( 7 deadly sins: Covetousness | Envy | Gluttony | Lechery, Lust | Pride | Sloth | Wrath
Politics without Principal | Wealth without Work | Pleasure without Conscience | Knowledge without Character | Science without Humanity | Worship without Sacrifice

Nothing is a mistake unless repeated.
Discover your mistake and be free of fear. )


- CİDDİYE ALINMASI GEREKEN:
KENDİMİZ ile/ve/değil/||/<>/< İŞİMİZ



- CİDDİYET:
SURATSIZLIKLA ile/değil İLKELERLE



- CİDDİYET ve/> GÜVEN ve/> YAKINLIK



- CİDDİYET ile/ve/değil/yerine TUTARLILIK

( KONSEKAN: Tutarlı, mantıklı davranan. Yargıları mantığa uygun olan. )


- ÇİFT ile/ve/||/<>/> SONSUZLUK



- ÇIKAR(LAR)INI "DÜŞÜNMEK/İSTEMEK/BEKLEMEK" değil/yerine/>< HAK ETTİKLERİNE VE/VEYA ETTİĞİN KADARINA RIZÂ GÖSTERMEK



- ÇIKAR ile/değil/yerine/>< ADÂLET

( Düşüncesiz ya da alçak düşünceleri olanlar için. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yüksek düşünceleri olanlar için. )


- ÇIKAR ile/değil/yerine/>< HAK

( Bir şey, çıkar ise hak değildir.
Hak ise çıkar değildir.

Hukukun abecesi budur. )


- ÇIKAR ile/değil/yerine/>< VİCDAN

( Çıkar konuşunca, vicdan susar fakat sus(turul)mamalıdır! )


- ÇIKARIM ile/değil/yerine (SADECE) DÜŞÜNME



- ÇIKARLAR/IMIZ GEREĞİNCE değil/yerine İLİŞKİLER GEREĞİNCE



- ÇIKARSIZ ve/||/<> RİYÂSIZ



- CIMON ve/||/<> PERO

( )


- CIMON ve/||/<> PERO

( Barok tarzının önde gelen adlarından Paul Rubens'in, 1635'te yaptığı bu tablo, Rusya'nın St. Petersburg kentinde bulunan Hermitage Müzesi'nde sergileniyor.

Elleri bağlanmış yaşlı adam Cimon, dönemin iktidarı tarafından itirafa zorlanmak için açlığa mahkum edilmiş. Yeni doğum yapan kızı Pero, büyük zorluklarla gardiyanlara rüşvet vererek babasını ziyaret eder ve kendi sütüyle babasını açlıktan ve ölümden korumak için emzirir.

Kızın yüzündeki kaygı, kapıya baktığı açıkça görülen duruşu, babasının omzunu şefkatle kavrayışı, güçlü duruşu ve cesareti yansıtmış. Babanın, kızının memesini emerken yüzünde oluşan o çaresizliğini, ellerini koyuş biçimi ve gövde dili ile kabullenişini harika yansıtmış ressam.

Nasıl bakarsak o'yuz, o kadarız.
Ne okursak o'yuz, o kadarız.
Ne anlarsak o'yuz, o kadarız.
Ne yersek o'yuz, o kadarız.
Bakış açımız, bizi anlatır; baktığımız şey değil.

Sanatın gücü, işte budur. )


- ÇIPLAK/LIK(") ile/ve/değil/||/<>/< (")ŞEFFAF/LIK(")



- ÇOCUĞU "ÖVÜNCE":
KİBİRLİ ile HIRSLI ile ÇABALI ile BENCİL ile AHLÂKLI

( "Zekâ" ve "kişiliğini" "översek". İLE (")Başarısını(") "översek". İLE Çabasını översek. İLE "Tipini" "översek". İLE İyi davranışlarını översek. )


- ÇOCUĞUMUZ, BÜYÜR VE GELİŞİRKEN:
"BEKLEDİĞİMİZ" ile/değil/yerine/>< GERÇEKTE OLAN

( )


- ÇOCUĞUMUZUN SEVGİSİ:
| HASTA OLAN ve KAYIP OLAN ve KÜÇÜK OLAN | ve/değil/||/<>/>/< HEPSİ

( | İyileşene kadar. VE/||/<> Dönene kadar. VE/||/<> Büyüyene kadar. | VE/DEĞİL/||/<>/< Ölene kadar. )


- ÇOCUK GELİŞİMİ KURAMLARINDA:
ABRAHAM MASLOW ve/||/<> ERIK ERIKSON ve/||/<> JEAN PIAGET ve/||/<> LAWRENCE KOHLBERG ve/||/<> JOHN BOWLBY

( Gereksinimler sıradüzenine işaret etmiştir. VE/||/<> Bireylerin, sorunlarını çözme olanaklarının bulunduğuna işaret etmiştir. Gelişimin, sekiz aşaması olduğunu öne sürmüştür. Benlik güçlerinin, gelişimsel sorunların başarılı biçimde çözülmesiyle kazanıldığına işaret etmiştir. VE/||/<> Bilişsel gelişimin aşamalarını ortaya koymuş ve çocukların, belirli gelişimsel aşamalara özgü, beceri ve davranışlarının olduğunu, kavramlarla açıklamıştır. VE/||/<> Piaget'in önerdiği, bilişsel gelişim kavramları ile ahlâkî kavramların kazanımı arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. VE/||/<> Çocuğun, duygusal ve davranışsal gelişimi ile ilgisi olduğu düşünülen, anneye bağlanmaya vurgu yapmış ve bağlanma kuramını ortaya atmıştır. )


- ÇOCUK GELİŞİMİNDE:
3 ile/ve/||/<> 6 ile/ve/||/<> 9 ile/ve/||/<> 12

( Çocuklarımızın fiziksel ve zihinsel sağlığı için...


3 yaşından önce televizyon izletmiyoruz!...
İLE/VE/||/<>
6 yaşından önce bilgisayar oyunları oynatmıyoruz!...
İLE/VE/||/<>
9 yaşından önce tek başına internete girmesine izin vermiyoruz!
İLE/VE/||/<>
12 yaşından önce de sosyal medya kullanmalarına izin vermiyoruz!... )


- ÇOCUK GELİŞİMİNDE:
3 ile/ve/||/<> 6 ile/ve/||/<> 9 ile/ve/||/<> 12

( )


- ÇOCUK YETİŞTİRMEDE:
"OLDUĞU KADAR" ile/ve/değil/yerine/ ||/<>/> OLABİLDİĞİ KADAR



- ÇOCUK ile HIRSIZ

( İkisi için de, geldiğimiz son nokta[olanaklar/koşullar], onların başlangıç noktasıdır.[Dolayısıyla, ne çocuğun, ne de hırsızın "zekâ"sının ve/ya da "başarı"larının üzerinde fazla durulmaz/durulmamalıdır!] )


- ÇOCUKÇA/LIK ile/değil/yerine ÇOCUKSU/LUK

( Belirli bir yaşa/"bilince" kadar ve kısmen kabul edilebilir. İLE/DEĞİL/YERİNE Her yaşta kabul edilir, hoş ve uygundur. )


- ÇOCUKÇA/LIK ile/değil/yerine ÇOCUKSU/LUK

( Bilgisiz ve bilinçsizcedir. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilgecedir. )


- ÇOCUKÇA/LIK ile/değil/yerine ÇOCUKSU/LUK

( Hamakatle/ahmaklıkla. İLE/DEĞİL/YERİNE Neşeyle, sevinçle, coşkuyla. )


- ÇOCUKÇA/LIK ile/değil/yerine ÇOCUKSU/LUK

( İrâdeyle. İLE/DEĞİL/YERİNE İhtiyârla. )


- ÇOCUKLAR:
"İSTEDİĞİMİZ GİBİ" değil/yerine/< YETİŞTİRDİĞİMİZ GİBİ



- ÇOCUKLARA ABUR CUBUR ALMAK/VERMEK, GÖTÜRMEK, HEDİYE ETMEK yerine MEYVE VERMEK, GÖTÜRMEK, HEDİYE ETMEK

( Çikolata/gofret çeşitleri, özellikle çocuklar için olduğu gibi yetişkinler için de sağlığa zararlı ürünlerdir. Neredeyse hiç denilebilecek kadar az tüket(tir)menizi salık veririz. LÜTFEN! )


- ÇOCUKLARA ABUR CUBUR ALMAK/VERMEK, GÖTÜRMEK, HEDİYE ETMEK yerine MEYVE VERMEK, GÖTÜRMEK, HEDİYE ETMEK

( Çocukları meyve ya da daha yararlı yiyecek ya da küçük/basit/ucuz hediye ve oyuncaklarla sevindirebiliriz. )


- ÇOCUKLARA ABUR CUBUR ALMAK/VERMEK, GÖTÜRMEK, HEDİYE ETMEK yerine MEYVE VERMEK, GÖTÜRMEK, HEDİYE ETMEK

( Çocuklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak, yapılmaması gerekenleri bugün yerine getirerek, sürekli doğru örnek olarak sağlanabilir. )


- ÇOCUKLARA, DAHA İYİ BİR DÜNYA BIRAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜNYAYA, DAHA İYİ ÇOCUKLAR BIRAKMAK



- ÇOCUKLARA:
KONUŞMAYI "ÖĞRETMEK" ile/ve/değil/yerine DİNLEMEYİ GÖSTERMEK/ÖĞRETMEK



- ÇOCUKLARI TERBİYE ETMEK ile/ve/değil/yerine KENDİMİZİ TERBİYE ETMEK



- ÇOCUKLARIN, KARANLIKTAN KORKMASI
ile/değil/ne yazık ki/>
"YETİŞKİNLERİN", AYDINLIKTAN KORKMASI



- ÇOCUKLARIN:
!YÜZÜNE TOKAT ATMAK değil/yerine !KIÇLARINA VURMAK



- ÇOCUKLARIN/BAŞKALARININ TAKİP ETTİĞİ/EDECEĞİ:
İŞARET PARMAĞIMIZ değil AYAK İZİMİZ



- ÇOĞAL(T)MAK ile/ve/||/<> YAYGINLAŞ(TIR)MAK



- ÇOĞUNLUĞUN:
İSTEDİĞİNİ İSTEMEMEK ile/ve/<> İSTEMEDİĞİNİ İSTEMEK



- ÇOĞUNLUK/AZINLIK değil/yerine HEP BİRLİKTE



- ÇOK "PARA" ve/||/<> ÇOK "SÖZ"

( Dolansız/yanlışsız olmaz. VE/||/<> Yalansız olmaz. )


- ÇOK (FAZLA) ŞEY BİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine İŞE YARAYACAK ÇOK (FAZLA) ŞEY BİLMEK



- ÇOK BİLMEK/BİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>
ÇOK BİLMEK/BİLEN / ÇOK BİLGİSİ OLMAK/OLAN

( Hiç yanıltmaz. [Her bilinen, her zaman, zemin ve koşul için "yeterince" hatta tamamen bilinir, emin olunan/olunur "kabul edilir."] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Çok yanıltır. [Veriyle/bilgiyle uğraşmak, varolanlar ve varolabileceklerin tüm (olası) çeşitlilikleriyle uğraşmak demek olduğundan dolayı her ilerleyişte, çok sayıda, yeni bilinmez(lik)ler/veriler açığa çıkar. Dolayısıyla da bilinemeyecek sayıda (sonsuzlukta), bilmenin/verinin ve yeninin sınırı olmadığı kadar yanılmanın da sınırı olmaz/yoktur. Bu durum ve süreçten dolayı da yeni olanların karşısında, yanılma da kaçınılmazdır. Tabii bu süreç/yol da bir o kadar tetikleyicidir. Bilme isteğinin pek sonu olmadığından ve olmayacağından dolayı da yanılmaktan da kurtulma olanağı yoktur. Süreç ve sonuç itibariyle de iyi bir durum ve süreçtir.] )


- ÇOK ÇEŞİTLİ/FARKLI ŞEYLERİ BİLMEK ile/ve/<> BİLDİĞİ(N) KONUDA ÇOK ÇEŞİTLİ/DERİN ŞEYLERİ BİLMEK

( Okyanusun yüzeyini görüp de alttaki derinliği ve ucsuz bucaksızlığı tümüyle unutma! )


- ÇOK GÖRMEK/GÖRDÜĞÜMÜZ ile/değil/yerine HAK GÖRMEK/GÖRDÜĞÜMÜZ

( "Kendimize" hak gördüğümüzü, başkasına "çok" görmeyelim! )


- ÇOK GÜZELSİN! DEMENİN:
ÖNCESİ ile/ve/||/<>/> SONRASI

( )


- ÇOK GÜZELSİN! DEMENİN:
ÖNCESİ ile/ve/||/<>/> SONRASI

( "Çok Güzelsin!" Demenin Etkileri... yazısı için burayı tıklayınız... )


- ÇOK KİŞİYLE ile/ve/||/<> AZ KİŞİYLE ile/ve/||/<> TEK BAŞINA

( Konuş. İLE/VE/||/<> Düşün. İLE/VE/||/<> Karar al. )


- ÇOK KONUŞMAK değil/yerine/>< AZ KONUŞMAK

( Sık sık pişman olunur. DEĞİL/YERİNE/>< Pek az pişman olunur. )


- ÇOK MUHABBET, TEZ AYRILIK GETİRİR ile/ve/değil/yerine/||/<> VUSLATTA, GINA VARDIR ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖZDEN IRAK/UZAK OLAN, GÖNÜLDEN DE UZAK OLUR



- ÇOK SERT OLMA! ve/<> ÇOK YUMUŞAK OLMA!

( Kırılırsın. VE/<> Ezilirsin. )


- ÇOK SEVMEK değil/yerine SEVMEK

( Neyi çok[gereğinden fazla] seversek, canımızdan olduran odur. )


- ÇOK SEVMEK ile/değil/yerine SEVMEK



- ÇOK ŞEYDEN HABERDAR OLMAK ile/ve/değil/yerine BİRBİRİMİZİ DİNLEMEK



- ÇOK SÖZ ile/yerine TOK SÖZ

( Sözü çoğaltan, perdeyi kalınlaştırır. )


- ÇOK YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine İYİ/NİTELİKLİ YAŞAMAK

( Nicelikli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Nitelikli. )


- ÇOK YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine İYİ/NİTELİKLİ YAŞAMAK

( Yaşlanılan gün/saat/dakika/ÂN. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Yaşanılan gün/saat/dakika/ÂN. )


- COŞMAK ile/ve/<> KOŞMAK



- ÇÖZ(ÜL)ME/Sİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜM/LE(N)ME/Sİ

( Tüm durum, sorun, koşul ve ayrıntıları, çözemeyebiliriz fakat çözebiliriz. )


- ÇÖZÜM "BULMAK" ile ÇÖZÜM "YARATMAK"



- Çözüm için DİNLE!!!



- ÇÖZÜM ORTAKLIĞI ile YATIRIM ORTAKLIĞI



- ÇÖZÜM ÜRETMEK ile/ve ÇÖZÜM OTURTMAK



- ÇÖZÜM ile/ve AÇIKLAMA



- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARA ÇÖZÜM

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yukarı çekersek, ayak açıkta kalır. Aşağı çekersek, omuz. Neşeli kişiler, çözüm üreterek[dizlerini karnına çekerek] rahat uyur. )


- ÇÖZÜM ile ÇARE

( Genel ya da kavramsal bir olguya işaret eder. İLE Belirli bir olgu ya da soruna işaret eder. )


- ÇÖZÜM ile ÇARE

( Çare/ler...
Bbiledegil.blogspot.com.tr/2015/02/careler.html )


- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜMLEME

( Çözümleme/sorgulama(analiz), her durum/konu/ayrıntı için söz konusuyken; ("kökten/toptan") "çözüm", her durum için olanaklı değildir.

Sorumluluğumuz ve önceliğimiz de çözmek değil çözümlemektir.

Çözümleme varsa çözüm ya da ara çözüm de yakınında bir yerde bulunacaktır. )


- ÇÖZÜM ile/ve/||/<> DÜZENLEME



- ÇÖZÜM ile İDEAL



- ÇÖZÜM ile/ve OYUN



- ÇÖZÜM = SOLUTION[İng.] = SOLUTION[Fr.] = LÖSUNG[Alm.] = SOLUZIONE[İt.] = SOLUCIÓN[İsp.]



- ÇÖZÜM ile/ve SONUÇ



- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/> SÜREKLİ/ESASLI/KALICI/KÖKLÜ/GERÇEK ÇÖZÜM

( Bir olay ya da kişinin bir durumu/sorunu ile sınırlı/özel kalabilen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Sürekli ve her koşulda, herhangi bir özel durumla sınırlı kalmayacak sürekli/kalıcı olan. )


- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/> SÜREKLİ/ESASLI/KALICI/KÖKLÜ/GERÇEK ÇÖZÜM

( Seninle. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Senden sonra da! )


- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/> SÜREKLİ/ESASLI/KALICI/KÖKLÜ/GERÇEK ÇÖZÜM

( Ne olduğu. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Ne/nasıl[ne/yin asıl] olması gerektiği. )


- ÇÖZÜM ile/ve TEDBİR



- ÇÖZÜM ile YANIT

( Geciken yanıt yanlış yanıttır. )


- ÇÖZÜM ile YANIT

( Bir sorunun doğru çözümü, onun ancak evrensel, tarafsız bir araştırma ve sorgulama içinde çözümlenmesiyle bulunabilir. )


- ÇÖZÜM ile YANIT

( Her sorunun kökeni geçmişte, çözümü gelecektedir. )


- ÇÖZÜM ile YÖNEYLEM

( ... İLE Karmaşık sorunların çözümünde ve incelenmesinde, bilimsel ve özellikle matematiksel yöntemlerin uygulanışı. )


- ÇÖZÜMLEME/ANALİZ ile/ve ELEŞTİRİ



- ÇÖZÜMLEME ile ETKİLE(N)ME



- ÇÖZÜMLEME ve/> GELİŞTİRME



- ÇÖZÜMLEME ile/ve ÖZGÜRLEŞTİRME



- ÇÖZÜMLEME ile/ve RAHATLATMA



- ÇÖZÜMLEME ile/ve SERİMLEME



- ÇÖZÜMLEME = TAHLİL[Ar.] = ANALYSIS[İng.] = ANALYSE[Fr.] = ANALYSE[Alm.] = ANALYSIS < ANALYEIN[Yun.] = ANALIZAR[İsp.]



- ÇÖZÜMLEMELER('İ)



- ÇÖZÜMLER ÜZERİNE KONUŞMAK ve/||/<>/> ÇÖZÜM ÜRETİR



- ÇÖZÜMLER:
KÜÇÜK ile/ve/||/<> ARA ile/ve/||/<> YALIN



- ÇÖZÜMSÜZLÜK ile/ve/> ÇARESİZLİK

( Çözümsüzlük hiçbir zaman çözüm değildir/olamaz! [kabul edilemez/edilmemeli, gözardı edilemez/edilmemeli, boş verilemez/verilmemeli, ertelenemez/ertelenmemeli!] )


- Çözümü KONUŞ!!!



- ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI DEĞİLSEK, SORUNUN BİR PARÇASIYIZDIR ile/ve/||/<> YAŞAMAKLA MEŞGUL OLMAZSAK, ÖLMEKLE MEŞGUL OLURUZ



- ÇÖZÜMÜNÜN BASİT/KOLAY OLMASI/OLMAMASI ile/ve/değil/yerine BİR ÇÖZÜMÜNÜN (VAR) OLMASI



- CÜNÛN ile FÜNÛN ile SÜKÛN

( Coşkunluk. [Aşkın öncesi]. İLE İlim. [Aşkın ortası]. İLE Sakinlik. [Aşkın sonu]. )


- CÜRET ile/değil/yerine CESÂRET



- DAĞ OLMAK ile/değil/yerine VADİ OLMAK

( Yağmur yağar ama akar gider. İLE/DEĞİL/YERİNE Yağmuru toplar, göl olursun. )


- DAHA "AKILLI" OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DAHA DİSİPLİNLİ OLMAK



- DAHA AZ DÜŞÜN! ile/ve/<> DAHA ÇOK DÜŞÜN!

( [Düşündüğün...] Kendini, kötü hissettiriyorsa/hissett(ir)diğinde. İLE/VE/<> Kendini, iyi hissettiriyorsa/hissett(ir)diğinde. )


- DAHA ÇOK OLANI ARAMAK değil/yerine DAHA AZ OLANIN TADINI ÇIKARMAK



- DAHA İYİ OLAN ile/ve/||/<> DAHA İYİ HİSSETTİREN



- DAHA ÖZEL ALGILA/YORUMLA! ile/ve/<> DAHA GENEL DÜŞÜN

( Kendini, iyi hissettiğinde. İLE/VE/<> Kendini, kötü hissettiğinde. )


- DAHA/EN) KORKUNÇ/VAHİM OLAN:
SOKAKTAKİ KARGAŞA ile/değil DİLDEKİ KARMAŞA

( Yaşamdaki en korkunç "durum" ya da deneyim, birini çok sevmektir.
[Sevgi kadar değerli bir duygunun nesi, nasıl korkunç olabilir? O sevgimizin yoğunluğunun o kişiyi kendimizden kaçırma olasılığının artırması ve ölümünün duyulmasından dolayı her an için geçerli ve etkisi yüksek olan çok korkutucu bir durumdur.] )


- DALGA GEÇMEK ile/ve/değil/||/<>/< BİLMEMEK



- DALINI KIRMAMAK ve/||/<> GÜVENİNİ KIRMAMAK

( Ağaçtan, meyve almak istiyorsak... VE/||/<> Kişilerden, sevgi bekliyorsak... )


- DALKAVUK OLMAK değil/yerine DAL OLMAK



- DAMLAYA DAMLAYA GÖL OLUR ile/ve/||/<> TAŞI DELEN, SUYUN GÜCÜ DEĞİL DAMLALARIN SÜREKLİLİĞİDİR



- DANIŞMA ve/||/<>/> DAYANIŞMA

( Bin bilsek de bir bilene danışmak gerek. )


- DANIŞMAK ile/ve/||/<>/> BİLGİ VERMEK



- DANS EDELİM! ve/||/<> ŞARKI SÖYLEYELİM! ve/||/<> SEVELİM! ve/||/<> YAŞAYALIM!

( Hiçkimse izlemiyormuş gibi. VE/||/<> Hiçkimse dinlemiyormuş gibi. VE/||/<> Hiç incinmemiş gibi. VE/||/<> Dünya, cennetmiş gibi. )


- DAR KAFALILIKTAN BIKTIM"

( "DAR KAFALILIKTAN BIKTIM"

1964 yılında, ABD'de bir öğretmen dergisinde, Alexander Cassandra imzalı bir yazı yayımlanır:

Bir fizik hocası ile öğrencisi, sınav sorusuna verilen yanıt hakkında antlaşmazlığa düşerler ve deneyimli öğretmen, Cassandra'nın hakemliğine başvururlar.

Soru şöyledir:

"Bir binanın yüksekliğini, bir barometrenin yardımı ile nasıl bulursunuz?"

Öğrenci de bu soruya yanıt olarak, "Barometreye bir ip bağlar, binanın çatısından aşağı sarkıtır ve barometrenin yere değdiği noktada ipi ölçerim" yazar.

Tabii ki, öğretmenin beklediği yanıt bu olmasa da binanın yüksekliğinin bu yöntemle ölçülebilirliği de ortadadır.

Cassandra, tartışmayı uzatmamak için öğrenciden hemen o anda bu soruyu başka bir yanıt ile yanıtlamasını ister.

Öğrenci, bu kez:

"Ama bir tek yanıt yok, pek çok yöntem var" diye yanıt verir.

Casandra, "Peki" der. "Düşünebildiğin kadar yanıt ver o zaman. Ama olanaklıysa yanıtların en az birinden fizik çalışmış olduğunu anlayalım."

Öğrencinin ilk yanıtı şöyle olur:

"Barometreyi çatıdan aşağı bırakırsınız ve bir kronometre ile kaç salisede yere çarptığını hesaplayıp x=1/2 x g x t2 formülü ile yüksekliği bulursunuz." Beklenilen yanıt bu olmasa da yanıt, fizik bilgisi içermektedir.

Öğrenci, yanıtlarını sıralamayı sürdürür: “Güneşli bir günde, barometreyi dik tutup gölgesini ölçersiniz ve sonra da binanın gölgesini ölçüp orantıyı barometrenin yüksekliği ile çarparsınız”

Bu yanıt da doğrudur.

Öğrencinin üçüncü yanıtı da şu olur: "Merdivenleri çıkarken, duvar boyunca barometrenin yüksekliğini defalarca işaretleyerek çıkar ve işaret sayısı ile barometrenin yüksekliğini çarparsınız"

Bu da doğrudur elbette ama dördüncü yanıt öğretmenlerin küçük dillerini yutmalarına neden olur; çünkü yanıttan öğrencinin fiziği çok iyi bildiği anlaşılmaktadır:

"Küçük bir ipe bağladığınız barometreyi önce yerde sonra da çatıda sallar ipin uzunluğu ve sallanma periyodları arasındaki farklarla Newton'un g katsayısını hesaplar, iki g katsayısı arasındaki farktan binanın yüksekliğini hesaplayabileceğiniz oranı bulursunuz"

Söylenilecek bir şey kalmamıştır, öğrencinin sınıfı geçtiği açıktır.

Öğrenci, yarattığı etki ile gülümser ve der ki: “Ama bence yapılacak daha doğru şey, kapıcıya gidip barometreyi hediye edip karşılığında binanın yüksekliğini söylemesini istemekten ibarettir.”

Hep beraber gülmeye başladılar.

Cassandra, hayranlıkla sorar öğrenciye:

"Peki, öğretmeninin senden beklediği yanıtı da biliyor musun?"

Öğrenci, alaylı bakışlarla yanıt verir:

"Evet, çatıda ve yerde hava basıncını ölçerek aradaki farktan hesaplamamız gerekiyor yazmamı bekliyordu"

Cassandra merakla şu soruyu sorar: "Peki madem istenilen yanıtı biliyordun, neden yazmadın?" Öğrenci, omuzlarını silkerek şöyle der:

"Çünkü dar kafalılıktan bıktım."

Yaşamı, tek bilinmeyenli bir denklem gibi ele almak, altı boş kulağa hoş sloganlarla konuşup zamana göre kendini geliştirmeyen, saplantı slogan hükümlere göre yaşamak ve mevzî alıp dayatmaya çalışmak kolaycılığı hiçkimseyi ve de toplumları bir yere götürmez.

Yaşamda, soruların pek çoğunun tek bir yanıtı yoktur.

Başarının, çalışmaktan önce geldiği tek yer sözlüktür. )


- DARILMAK ile/değil/yerine/>< SARILMAK



- DATA[İng.] değil/yerine/= VERİ



- DAVÂ değil/yerine/>< TERK-İ DAVÂ



- DAVAR ile/değil/yerine BU DA VAR

( … İLE/DEĞİL/YERİNE )


- DAVET:
SÖZ İLE ile/ve/değil/||/<>/< HÂL İLE



- DAVRANIŞ:
"KİŞİYE GÖRE" değil/yerine/>< İNSAN GİBİ



- DAVRANIŞ ile/ve TUTUM

( Koşullarınızı (belki) değiştiremezsiniz, fakat tavır ve tutumunuzu değiştirebilirsiniz. )


- DAVRANIŞ ile/ve TUTUM

( Başkalarına açık davranırsanız kaybetmezsiniz. )


- DAVRANIŞ ile/ve TUTUM

( Davranışlarda üç amaç: * Yarar, * Haz, * İyi. )


- DAVRANIŞ ile/ve TUTUM

( Kendi tutumunuzu değiştirebilirsiniz. )


- DAVRANIŞ ile/ve TUTUM

( Tutum, fırsatı kendine çeker. )


- DAVRANIŞ ile/ve TUTUM

( Önemli[öncelikli] olan, ne yaptığınız değil, ne yapmaktan vazgeçtiğinizdir. )


- DAVRANIŞ ile/ve TUTUM

( Gövdenin öfkesini gözleyin, davranışlarınız kontrol altında olsun. Hiç kimseye davranışlarınızla zarar vermeyin. )


- DAVRANIŞ ile/ve TUTUM

( [sometimes] We cannot change our circumstances but our attitudes we can change.
We can change our attitude. )


- DAVRANIŞ ve/<> İYİ NİYET

( Davranışların en iyisi iyi niyetten, niyetin en iyisi ise bilimden ortaya çıkandır. )


- DAVRANIŞLARIMIZ:
"İYİ/KÖTÜ" ile/ve/değil/||/<> GÜÇLÜ/ZAYIF



- DAVUL ve/||/<> TOKMAK

( Davul, ayrı kişide; tokmak, ayrı kişide olmaz! )


- DAYANÇ'TA/SABIR'DA:
METÂNET ile HOŞGÖRÜ ile DUA ile GÖZYAŞI ile HASRET ile AŞK

( Acıya sabredersek. İLE Kişilere sabredersek. İLE Dileğe sabredersek. İLE Duygulara sabredersek. İLE Özleme sabredersek. İLE Sevgiye sabredersek. )


- DAYANÇ'TA/SABIR'DA:
METÂNET ile HOŞGÖRÜ ile DUA ile GÖZYAŞI ile HASRET ile AŞK

( Madem görüyorsunuz... O zaman, hoşgörün!
[Âşık Veysel] )


- DAYANÇ/SABIR:
BOYUN EĞMEK değil/yerine ÇABA GÖSTERMEK



- DAYANÇ/SABIR:
SÜREYE ile/ve/değil SÜRECE



- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> "KENDİNİ TUTMAK"



- DAYANÇ/SABIR ile/ve BAŞARI

( Eğer sabır gösterirseniz, başarmamak olanaksızdır. )


- DAYANÇ/SABIR ile/ve BAŞARI

( If you persevere, there can be no failure. )


- DAYANÇ/SABIR ile/ve BAŞARI

( Büyük başarıların sahipleri, küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren kişilerdir. )


- DAYANÇ/SABIR ve/||/<> BEKLEMEK



- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> DAYANIKLILIK



- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> DİNGİNLİK



- DAYANÇ/SABIR ve DOĞRU (ZAM)ANLAMA



- DAYANÇ/SABIR ve/<> GÜÇ



- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> İSTİKRAR

( SABIR ÇİÇEĞİ / GIAN AGAVE[Lat.] [Ancak 10 yılda açar.] )


- DAYANÇ/SABIR ile İSYAN ETMEMEK



- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> KANAAT

( Kanaat eden aziz olur, Kanaatsizlik eden zelil olur. [azza men kanea, zelle men tamea] )


- DAYANÇ/SABIR ve/<> KARARLILIK



- DAYANÇ/SABIR ile/ve MÜCADELE (ETMEK)

( Sabırla koruk tut, yaprağı Atlas olur. )


- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> RIZÂ



- DAYANÇ/SABIR ile/ve/> SELÂMET

( Sabrın sonu, selâmettir. )


- DAYANÇ/SABIR ile/ve SIĞINMA



- DAYANÇ/SABIR ile/ve/||/<> ŞÜKÜR



- DAYANÇ/SABIR ile/ve/||/<> TEVEKKÜL



- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> UYUM

( Olgun kişi, zayıf ve kendinden aşağı unsurlara karşı sabır gösterir ve onlara önem verir. )


- DAYANÇ/SABIR ile/ve/<> UYUM

( Uyumsuzluğu, ihtiyârını devrede tutmayan kişi yaratır. )


- DAYANIKLI/LIK ile/ve/||/<> AĞIRBAŞLI/LIK



- DAYANIKLILIK ile/ve DAYANIŞMA



- DAYANIKLILIK ve/||/<> GÖNÜL FERAHLIĞI ve/||/<> MERHAMET ve/||/<> SABIR

( Daha yüksek bir terbiye yoktur. VE/||/<> Daha büyük bir mutluluk yoktur. VE/||/<> Daha kutsal bir görev yoktur. VE/||/<> Daha etkili bir güç yoktur. )


- DAYANIŞMA:
MEKANİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ORGANİK



- DAYANIŞMA ile/ve/<> GÜVEN

( Kişiler, kendilerine değil birbiriyle dayanışma içindelerse güven duyabilir ve yansıtabilir. [özellikle de eşler ve ortaklar!] )


- DAYANIŞMA ile/ve/<> GÜVEN

( Aslanlar [ve birçok güçlü görünen hayvan] bile tek başına yeterli güçte değildir. Ancak birlikte ve dayanışmayla ayakta kalırlar. )


- DAYANIŞMA ile/ve/<> GÜVEN

( Loncaları inceleyiniz. )


- DAYATMA/CI "ÇÖZÜMLER" ile/değil/yerine/>< GERÇEK/SAĞLAM ÇÖZÜMLER



- DAYATMA değil/yerine/>< DAYANIŞMA



- DEĞER "YARGISI" ile/değil/yerine/>< DEĞER BİLGİSİ



- DEĞER/İNİ BİLMEK:
SAHİP OLMADAN ÖNCE ile SAHİP İKEN ile KAYBETTİKTEN SONRA

( )


- DEĞER/İNİ BİLMEK:
SAHİP OLMADAN ÖNCE ile SAHİP İKEN ile KAYBETTİKTEN SONRA

( )


- DEĞER/İNİ BİLMEK:
SAHİP OLMADAN ÖNCE ile SAHİP İKEN ile KAYBETTİKTEN SONRA

( )


- DEĞER/İNİ BİLMEK:
SAHİP OLMADAN ÖNCE ile SAHİP İKEN ile KAYBETTİKTEN SONRA

( )


- DEĞER/KİŞİ:
KAYBETTİĞİMİZDE ANLAŞILAN değil SAHİPKEN BİLİNMESİ GEREKEN



- DEĞER ile/ve/<>/< KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<>/< PAYLAŞIM DEĞERİ ile/ve/<>/< DEĞİŞİM/SOYUT DEĞERİ ile/ve/<>/< ÜRETİM DEĞERİ ile/ve/<>/< ARTI DEĞERİ



- DEĞER ile/ve/<> NİYET



- DEĞER ile/ve/||/<> YARAR



- DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!

( DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!

Kırlangıç, bir adama âşık olmuş.

Penceresinin önüne konmuş, tüm cesâretini toplamış, tüylerini kabartmış, güzel durduğuna iknâ olduktan sonra...

Küçük, sevimli gagasıyla cama vurmuş.

Tık... tık... tık...

Adam, cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle ugraşıyormuş. Bir meşgulmüş, bir meşgulmüş! Kimmiş, onu işinden alıkoyan?

Minik bir kırlangıç!

Heyecanlı kırlangıç, telâşını bastırmaya çalışarak, deriiin bir soluk almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:

- Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma. Uzun zamandır, seni izliyorum. Bugün, cesâret buldum konuşmaya. Lütfen, pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.

Adam birden parlamış.

- Yok daha neler?

- Durduk yerde sen de nereden çıktın şimdi? Olmaz alamam! demiş.

Gerekçesi de sersemceymiş:

- Sen kuşsun! Hiç kuş insana aşık olur mu?

Kırlangıç mahçup olmuş. Başını önüne eğmiş. Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha şansını denemiş:

- Adam, adam! Haydi aç artık şu pencereni. Al beni içeri! Ben, sana dost olurum. Hiç canını sıkmam.

Adam, kararlı; adam, ısrarlı:

- "Yok, yok ben seni içeri alamam" demiş. Biraz da kabaymış, sözü kısa kesmiş:

- "İşim gücüm var, git başımdan!"

Aradan bir zaman geçmiş. Kırlangıç, son kez adamın penceresine gitmiş:

- "Bak! Soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi, al beni içeri! Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım. Çünkü, ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnızsın! Yalnızlığını paylaşırım..." demiş.

Bazıları, gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam, bu yalnızlık sorununa içerlemiş. Pek bir sinirlenmiş.

- "Ben, yalnızlığımdan memnunum!" demiş... Kuştan, onu rahat bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca, başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.

Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş, sonra itiraf etmiş:

- "Hay benim akılsız başım" demiş.

- "Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki? Şimdi böyle kös kös oturacağıma, zevkli vakit geçirirdik birlikte."

Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş:

- "Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu içeri alır, mutlu bir yaşam sürerim."

Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama... Onunki hiç görünmemiş!

Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna. Kırlangıç, yokmuş!

Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda, danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.

Olanları anlatmış. Bilge kişi, gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:

- "Kırlangıçların yaşamı, altı aydır..."

* * * * *

Yaşamda bazı fırsatlar vardır, yalnızca bir kez elimize geçer ve değerlendiremezsek uçup gider.

Yaşamda bazı kişiler vardır, sadece bir kez karşımıza çıkar, değerini bilemezsek kaçıp gider. Ve asla geri gelmezler. )


- DEĞERLERİ BELİRLEMEK değil/yerine/< DEĞERLERİN, BİZİM İÇİN DEĞERİ



- DEĞERLERİMİZİ, ÇÖP DURUMUNA DÜŞÜRMEK değil/yerine ÇÖPLERİMİZİ, DEĞER DURUMUNA ÇIKARMAK



- DEĞERSİZLEŞİR ile/ve/||/<> YOLDA KALIR ile/ve/||/<> YALNIZLAŞIR ile/ve/||/<> TÜKENİR ile/ve/||/<> BİLGİSİZ SAYILIR

( Her durumunu anlatan. İLE/VE/||/<> Herkese güvenen. İLE/VE/||/<> Her sırrını açığa vuran. İLE/VE/||/<> Her becerisini ortaya döken. İLE/VE/||/<> Her bildiğini söyleyen. )


- DEĞİL ile BİLE DEĞİL



- DEĞİŞ(TİR)MEYE ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine/< ANLAMAYA ÇALIŞMAK



- DEĞİŞEREK DEVAM ETMEK ile/ve/||/<>/> DEVAM EDEREK DEĞİŞMEK



- DEĞİŞİM:
KARARDA ile/ve/||/<> YAŞAMDA ile/ve/||/<> KİŞİDE

( Bir sözcükle. İLE/VE/||/<> Bir duyguyla. İLE/VE/||/<> Bir kişiyle[seninle/onunla]. )


- DEĞİŞİM:
KIRILINCA ile/ve/||/<> KANDIRILINCA ile/ve/||/<> ÇOK FAZLA ŞEY ÖĞRENİNCE ile/ve/||/<> ÂŞIK OLUNCA ile/ve/||/<> ZORDA/ZORUNDA KALINCA



- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/>/< AÇILIM



- DEĞİŞİM = ALTERATION/VARIATION[İng.] = VARIATION[Fr.] = UNTERSCHIED[Alm.] = VARIAZIONE[İt.] = VARIACIÓN[İsp.]



- DEĞİŞİM ve/||/<> İLKSELLİĞİN "İÇKİNLİĞİ/AŞKINLIĞI" ve/||/<> CANLILIK ve/||/<> YERÇEKİMİ

( Dünya, düşünce[felsefe/bilim] tarihinin en temel sorun(sal)ları. )


- DEĞİŞİM ile/ve KENDİNDE DEĞİŞİM



- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> ZORUNLULUK



- DEĞİŞMEK ile/ve/değil/||/<>/< FARKINA VARMAK



- DEHÂ:
%1 ile/ve/değil/||/<>/< %99

( "İlham." İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Ter/çalışmak. )


- DEHÂ ile/ve/değil/||/<> ODAKLANMA GÜCÜ



- DELİ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< ZIRVA BULABİLMEK

( "Deliyim" demek bir şey değil. Önemli olan, zırva bulabilmek. )


- DELİ/LİK ile/ve/değil/||/></ne yazık ki BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK

( Akıl, kişiyi terk etmişse. İLE/VE/DEĞİL/||/>

- DELİ ile DÎVÂNE

( Dîvan'dan, bir söz çıkar, âleme sığmaz. Dîvâne'den bir söz çıkar, Dîvân'a sığmaz. )


- DELİ ile DÎVÂNE

( "Ârifim ben!" diye hiçbir kimseye ta'n etme sen,
Defter-ü-divâna sığmaz söz gelir, dîvâneden!
[ Bâyezîd-i Bistâmî, bir tımarhanenin önünden talebeleriyle birlikte geçiyormuş.

Onlara ders vermek üzere hekime sorar:
"Sen akıl hastalıklarına çare buluyorsun, günah derdine de bir çâre var mı?"

Hekim, başını kaşıya dursun,
bir deli yanıt verir:
"İstiğfar kökünü tövbe yaprağıyla karıştırmalı,
gönül havanına koyup tevhid tokmağıyla dövmeli,
insaf eleğinden eleyip gözyaşıyla hamur etmeli,
aşk ateşinde pişirip muhabbet balıyla karıştırmalı
ve kanaat kaşığıyla da gece gündüz yemeli!"

Delinin bu sözü bittikten sonra, Bâyezid-i Bistâmi şöyle der:

"Ârifim ben!" diye hiçbir kimseye ta'n etme sen,
Defter-ü-divâna sığmaz söz gelir, dîvâneden!] )


- DELİ ile DÎVÂNE

( Harabât ehlini hor görme şâkir
Defîneye mâlik vîrâneler var )


- DELİ ile DÎVÂNE

( Defter-i irfâna sığmaz söz gelir divâneden - İsmail Güleç )


- DEM ve/||/<> GAM ve/||/<> SERENCÂM[Fars.]

( Olsun! VE/||/<> Olmasın! VE/||/<> Hayrolsun! )


- DEMEDİKLERİMİZİ DEMESİNLER ile/değil/yerine/||/<>/< "İSTEDİKLERİNİ DESİNLER"



- DENEMEK > TAKLİT ETMEK değil/yerine/> DÜŞÜNMEK

( En acı olan. > En kolay olan. DEĞİL/YERİNE/<>/> En akıllıca olan. )


- DENENEBİLİR/LİK ile/ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK



- DENETİMCİ/LİK ile/ve/<> KATILIMCI/LIK



- DENETLEME:
ÜRETİM ÜZERİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< TÜKETİM ÜZERİNDEN



- DENEY VE GÖZLEM ve/||/<> ÖLÇÜ VE YÖNTEM



- DENEY ile/ve DENEYİM

( Dışta. İLE/VE İçte. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( En önemli sözcüklerden biri, "Denemek"tir. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Geçmiş deneyimlere göre davranmayalım, yeniden ve tekrar tekrar deneyelim. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Doğrudan deneyim, en son kanıttır. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Deneyim eşsizdir/benzersizdir, kuşku götürmez ve yanlış anlaşılmaz. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Sürekli olan deneyimlenemez, çünkü onun sınırları yoktur. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Tüm deneyim, zihindedir. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Denemezsek, saplanıp kalırız. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Deneyelim! Her seferinde, bir adım daha kolaydır. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Deneyin ve yine deneyin! )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Tekrar deneyin! Denemeye devam edersek, bir şey olabilir. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Başarıncaya kadar, denemeye devam edelim! )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Laboratuvarda. İLE/VE Kişi(ler)de/ki. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Outside. VS./AND Inside.
Experiment anew, don't go by past experience.
Direct experience is the final proof.
The experience is unique and unmistakable.
The continuous cannot be experienced, for it has no borders.
All experience is in the mind.
If you don't try, you are stuck.
Try. One step at a time is easy.
Try and try again.
Try again. If you keep on trying, something may happen.
You just keep on trying until you succeed. )


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Nesnel. İLE/VE Öznel. )


- DENEYEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖZLEMLEYEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİNLEYEN

( "Aptal/ahmak". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Yarı akıllı". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Akıllı. )


- DENEYEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖZLEMLEYEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİNLEYEN

( DİNLEYEN, DİNLENİR [DİNLEYENİ, DİNLERLER]
DİNLEYEN, DİNLENİR [DİNLEYEN, RAHAT EDER]
DİNLEYEN, DİNLENİR [DİNLEYEN, DİN SAHİBİ OLUR] )


- DENEYEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK DENEDİKLERİMİZ



- DENEYİM YAŞAYAN BENLİK ile/ve/<> GÖZLEMLEYEN BENLİK

( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )


- DENEYİM YAŞAYAN BENLİK ile/ve/<> GÖZLEMLEYEN BENLİK

( Gerçek benliğin bulunabilmesi için sahte olanın terk edilmesi zorunludur. )


- DENEYİM YAŞAYAN BENLİK ile/ve/<> GÖZLEMLEYEN BENLİK

( Düşüncelerinizi, duygularınızı, sözlerinizi ve eylemlerinizi gözleyin. )


- DENEYİM YAŞAYAN BENLİK ile/ve/<> GÖZLEMLEYEN BENLİK

( A man who is intense in his experience will radiate confidence and courage.
The false self must be abandoned before the real self can be found.
Watch over your thoughts, feelings, words and actions. )


- DENEYİM:
YAŞLANARAK değil YAŞAYARAK



- DENEYİM ile/ve BİRİKİM

( Doğrudan deneyim, tek geçerli doğrulamadır. )


- DENEYİM ile/ve BİRİKİM

( Geçmiş deneyimlere göre davranmayalım, yeniden deneyelim. )


- DENEYİM ile/ve BİRİKİM

( Tüm deneyim, imgelemeden doğmuştur. )


- DENEYİM ile/ve BİRİKİM

( Direct experience is the only valid confirmation.
All experience is born of imagination. )


- DENEYİM ile/ve/||/<>/> DÜZENLEYİCİ DENEYİM



- DENEYİM ve/||/<>/> KENDİLİK



- DENEYİM ile/ve PAYLAŞIM



- DENEYİME AÇIK/LIK ile/ve/<> DIŞADÖNÜK/LÜK



- DENEYİMLEME ile İÇSELLEŞTİRME



- DENGE ve/<> HUZUR



- DENGE ve/||/<>/> KONFOR[=> ÇÜRÜME] ve/||/<>/> SORUN ve/||/<>/> KARMAŞA ve/||/<>/> ÇÖZÜMLER/ÇARELER

( En "dengeli" ya da eşit durum, ölümdür. VE/||/<>/> En konforlu durum, çürümedir ve mezarlıktadır. VE/||/<>/> En büyük/ciddi "sorunlar" ile harekete geçilir. VE/||/<>/> En hareketli ortamlarda karmaşa ve kargaşa oluşur. VE/||/<>/> Daha iyi/nitelikli/isabetli çözümler oluş(tur)maya başlarız. )


- DENGESİZ ile/değil DENGİ(/N/M) DEĞİL



- DENGİN(İ BULMAK) ile/ve/||/<>/> DENGEN(İ BULMAK)



- DENGİNİ ARAMAK/ARAYAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ ARAMAK/ARAYAN

( "Küçük zihinliler". DEĞİL/YERİNE İleri zihinliler. )


- DENKLEMLERDE EŞİKLER:
PİSAGOR ile/ve/||/<>/> LOGARİTMA ile/ve/||/<>/> TÜREV ile/ve/||/<>/> KARMAŞIK SAYI

( )


- DENKLEMLERDE EŞİKLER:
PİSAGOR ile/ve/||/<>/> LOGARİTMA ile/ve/||/<>/> TÜREV ile/ve/||/<>/> KARMAŞIK SAYI

( )


- DEPREMDE:
ÇÖKMEK ile/ve/||/<> KAPANMAK ile/ve/||/<> TUTUNMAK

(



)


- DERİMİZİN "RENGİ" değil/yerine DEĞERLERİMİZİN RENGİ



- DERİN BİR SOLUK ve/||/<> DERİN BİR ŞÜKÜR



- DERİNLİK ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK



- DERT/LERİNİ ANLATMAK ile/değil/yerine (NİTELİKLİ VE YÜKSÜZ) İLİŞKİ (KURMAK)



- DERT ve/<> DERMAN

( DERMAN ARARDIM, DERDİME
DERDİM, BANA DERMAN İMİŞ

BURHAN ARARDIM, ASLIMA
ASLIM, BANA BURHAN İMİŞ )


- DERT ve/<> DERMAN

( SÖYLEMEM KİMSEYE DERDİMİ,
DERMANIM OLMASIN DİYE! )


- DERT ve/<> DERMAN

( Derdini bilen, dermanını bulmuş demektir. )


- DERT ve/<> DERMAN

( Derdine derman olmayacak ortamda derdini konuşmak edepsizliktir! )


- DERT ve/<> DERMAN

( I was seeking the recipe to my trouble...
I saw that, my trouble was the recipe...

I was seeking the evidence to my essense...
I saw that, my essense was the evidence... )


- DERTLERİ "ÇOK/BÜYÜK" OLAN ve/||/<>/> GÜLÜŞÜ SICAK OLAN :)



- DERTLEŞME ile/ve "DERS" (ÇIKARMAK)



- DERTSİZ KİŞİ ile/ve/<> AŞSIZ KİŞİ

( İnsan değil. [Bunu anlayın!] İLE/VE/<> Hayvan cinsi. [Bunu dinleyin!] )


- DESTEK ile/ve/<> DAYANIŞMA



- DESTEK ile/ve/<> PAYLAŞIM

( Ölçü, aynı şeye gülmek değil, aynı şeye ağlamaktır. )


- DESTEKLEME ile/ve/||/<>/> BÜTÜNLEŞTİRME



- DEVAM ETMELİ!
YAŞAMAYA ve/||/<>/> SEVMEYE ve/||/<>/> GÜLMEYE :)



- DEVEKUŞUNA:
UÇ! DENİLİNCE ve/||/<> KOŞ! DENİLİNCE

( Ben, "deveyim" demiş. VE/||/<> Ben, "kuşum" demiş. )


- DEVEKUŞUNA:
UÇ! DENİLİNCE ve/||/<> KOŞ! DENİLİNCE

( "İşimize geldiği gibi yaşama"nın, zavallılık seviyesindeki yansıması. )


- DEVLET ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TÜZE/HUKUK

( "Yüce". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< En yüce. )


- DEVLETİN (ÖNCELİKLİ/ZORUNLU) SORUMLULUKLARI:
EĞİTİM ve/||/<> SAĞLIK ve/||/<> GÜVENLİK ve/||/<> YARGI GÜVENCESİ



- DEVLETİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ V GÖREVLERİNDE:
OLUMSUZ ile/ve/||/<> OLUMLU

( Saygı gösterme, karışmama. İLE/VE/||/<> Geliştirme, yayma. | Koruma. | Yerine getirme, ortam hazırlama. )


- DEVLETİN/DİN'İN:
SAĞLADIKLARI VE KORUDUKLARI
ve/+/||/<>/>/<
TEMEL GÜVENCELERİ

( * CAN GÜVENLİĞİ
* AKIL SAĞLIĞI
* NESİL SÜREKLİLİĞİ
* MAL GÜVENLİĞİ
* DİN GÜVENCESİ

ve/+/||/<>/>

* SAĞLIK GÜVENCESİ
* EĞİTİM GÜVENCESİ
* GÜVENLİK GÜVENCESİ
* YARGI GÜVENCESİ )


- DEVLETİN/DİN'İN:
SAĞLADIKLARI VE KORUDUKLARI
ve/+/||/<>/>/<
TEMEL GÜVENCELERİ

( Giderdim, gönülden kini,
Kini olanın, olmaz dini! )


- DEVLETİN/DİN'İN:
SAĞLADIKLARI VE KORUDUKLARI
ve/+/||/<>/>/<
TEMEL GÜVENCELERİ

( ZARÛRİYÂT-I DİNİYYE / MAKÂSID-I HAMSE )


- DEVRİK TÜMCE/CÜMLE ile/ve/yerine (DÜZGÜN/DOĞRU) TÜMCE/CÜMLE



- DEVRİM "YAPMAK" ile/ve/<>/değil/yerine DEVRİM "YARATMAK"



- DİĞER ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< DEĞER

( "DEĞER"lerimizi, "DİĞER"lerimizden ayıramıyorsak;
"MEĞER"lerimizi bir cebimize, "KEŞKE"lerimizi öteki cebimize koymak durumunda kalırız. )


- DİKEN YARASI ile/ve/||/<>/> GÜL KOKUSU

( Ayağında. İLE/VE/||/<>/> Göğsün[d]e. )


- DİKEN YARASI ile/ve/||/<>/> GÜL KOKUSU

( Olmayan. İLE/VE/||/<>/> Süremez. )


- DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN:
HAVADA ile/ve/||/<> KİŞİDE

( Sislisine. İLE/VE/||/<> Sinsisine. )


- DİKKAT EKSİKLİĞİ/AZLIĞI ile/değil İLGİ EKSİKLİĞİ/AZLIĞI



- DİKKAT:
KENDİMİZE ile/ve/||/<> SÖZÜMÜZE

( Yalnızken. İLE/VE/||/<> Yalnız değilken. )


- DİKKAT ile/ve/||/<>/> RİKKAT( ile/ve/||/<>/> ZARÂFET ile/ve/||/<>/> MELÂHAT)

( Zihinde. İLE/VE/||/<>/> Kalpte. İLE/VE/||/<>/> Eylemde. İLE/VE/||/<>/> Yüzde. )


- DİKKAT ile/ve/||/<>/> RİKKAT( ile/ve/||/<>/> ZARÂFET ile/ve/||/<>/> MELÂHAT)

( İlgi, özen. İLE/VE/||/<> İncelik. | Merhamet, acıma. İLE/VE/||/<>/> Aklı, kötü düşüncelerden, kuruntu/vehm ve kuşku/şüphe/zanlardan arındırmak. İLE/VE/||/<>/> Güzellik, yüz güzelliği. )


- DİKKAT ile/ve/||/<>/> RİKKAT( ile/ve/||/<>/> ZARÂFET ile/ve/||/<>/> MELÂHAT)

( [özellikle] Kullandığımız sözcüklerde. İLE/VE/||/<> Kurduğumuz tümcelerde. İLE/VE/||/<>/> Davranışlarımızda. İLE/VE/||/<>/> Bakış ve duruşumuzda. )


- DİL, DOĞRU KULLANILMAZSA...

( Öğrenciler, bir gün, hocasına sorar...

- Eğer elinizde, ülkenin işlerini düzeltecek bir güç ve olanak bulunsaydı, işe nereden başlardınız?

Hoca, düşünmeden, şu yanıtı verir:

- Dilin, doğru kullanılmasına çalışırdım.

Öğrenciler, hocalarının yüzüne şaşkın şaşkın bakar:

- Fakat bu küçük bir şey. Niçin çok önemli olduğunu söylüyorsunuz?

Bilge hoca, başını sallar ve şöyle devam eder:

- Eğer dil doğru kullanılmazsa, ağızdan çıkan sözcükler, ifade edilmek istenilenleri vermez. Söylenilen sözler ve kullanılan sözcükler, ifade edilmek istenilen amacı anlatamayınca da, yapılması gereken işler yapılamaz. Yapılması gereken işler yapılamayınca da ahlâk ve sanat, soysuzlaşır. Ahlâk ve sanat soysuzlaşınca da adâletsizlik başlar. Bu durumda, halk ne yapacağını bilemez ve çaresizlik içinde bocalar, durur... )


- DİL:
GÖNÜL "KARIŞTIRAN" ile/ve/||/<> ZİHİN KARIŞTIRAN



- DİL'İ KULLANMAK ve VAROLMAK



- DİL'İN:
DOĞUŞU ile/ve/<>/> KURULUŞU ile/ve/<>/> KULLANILIŞI



- DİL[Fars.] ile DÎL[Fars.] ile | [Tr.] DİL[Fars.] ile DİL[Fars.]

( Gönül, yürek/kalb. İLE Nokta. | Gönül, kalb. | Mandıra, ağıl. İLE | Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan, etli, uzun, hareketli örgen. Tat alma örgeni. İLE Kişilerin, düşündüğünü ve duyduğunu bildirmek için sözcüklerle ya da işaretlerle yaptıkları anlaşma. Lisan. )


- DİL ve/||/<> BELLEK ve/||/<> YAŞAM



- DİL ve/||/<> DİŞ

( DİL VE DİŞ

“Dişler, tüm organların aynasıdır” sözünü anımsayarak, “Dil neyin aynasıdır?” sorusuna bir yanıt arasak, hepimizin buluşma noktası “ÖZ” olacaktır.

“Dil, özümüzün aynasıdır”

“ÖZ <–> GÖZ <–> SÖZ” bağlantısı, nereden hareket edecek olursak olalım, üzerinde en çok durulması gereken ilişkidir. “Öz”ün üzerine fazla eğilmeye gerek kalmaksızın bizleri nereye ulaştırdığını biliyoruz. “Göz” üzerine de aynı ortak duygu ve düşüncelere sahip olarak, özümüzün kapısı olduğu noktasına ulaşıyoruz. “Söz” ise geçmiş, şimdi ve geleceğin; usumuzun, bilimin, felsefenin ve sanatın; iş ve özel yaşamın ve günlük yaşamdaki tüm sürecin en büyük aracıdır. Simge diliyle “Söz”, yazı diliyle “Söz”, sözün diliyle “Söz”, günlük yaşamımızın, düşünce ve duygularımızın ve tüm ilişkilerimizin aracı “Söz”.

Sevgili Yunus Emre’nin güzel sözü ile...

Keleci[sözü] bilen kişinün yüzünü ağ[ak] ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz.

Söz ola kese savaşı, söz ola kese başı,
Söz ola ağılı[zehirli] aşı bal ile yağ ede bir söz.




Psikoloji, 3D/6D temelli, "Düşünce, Duygu ve Davranışlar"ımızı anlamaya, incelemeye ve altında yatan nedenleri bulmaya çalışan bir bilim dalıdır. Hiçbiri birbirinden bağımsız olmadığı gibi ayrı ayrı düşünmek de pek olanaklı değildir. Bu doğrultuda, son zamanlarda çok yoğun ilgi gören Sinir Dili Programlaması(SDP ya da NLP), çalışmalarının da en büyük aracı olan söz -ve her bir sözcük- ile, tüm hücrelerimizin ve beynimizin programlanabilmesi yoluyla yaşamımıza katacağı gelişmişliği, derinliği, kolaylığı ve rahatlığı sağlatan bir disiplin. SDP tüm eylemlerimiz ile ağzımızdan çıkan her sözün nasıl ve ne kadar bağlantısının olabileceğini anlatır. Ayağını sürüyerek yürüyen bir kişinin, sözlerinin de ağzından uzata uzata, yayılarak çıktığını görebilirsiniz (ya da tam tersi). Yüzü asık birinin, her ne kadar hoş sözler kullansa bile sesinden psikolojik durumunu anlayabilirsiniz. Aynı bağlantılar dilimiz ve dişimize verdiğimiz önem için de geçerlidir. Diş fırçalama alışkanlığımız ile kullanacağımız sözcüklerin de bağlantısı vardır ve de dile, sözlerimize gösterdiğimiz özen ile diş fırçalama alışkanlığımızın. Dişimizin ne kadar önemli olduğunu biliriz fakat maalesef yeteri kadar özeni göstermeyiz.

Dile ve sözlerimize verdiğimiz önem ve duyarlılığımız nedir? Dilimizin de durumu aynı mı acaba? Aynı mı olmalı? Olmamalı mı? Peki nasıl? Bu durumu ne, kim, nasıl değiştirebilir? Tüm bu sorular ve benzerleri gibi daha birçok soruya verebileceğimiz yanıt aynıdır! KENDİMİZ!

Yaşamımızda pek dikkat edilmeyen, çok fazla karıştırılan fakat hiçbir zaman karıştırılmaması gereken bazı noktalar vardır. Bunların en çok yaşandığı altı hassas nokta ve şu oniki kavramın da ayrıntılarına sahip olmalı ve önemine çok dikkat etmeliyiz.

- GENEL ile ÖZEL;

- BİRİNCİL OLAN(/Olma[ma]sı Gereken) ile
İKİNCİL OLAN (/Olma[ma]sı Gereken);

- AMAÇ ile ARAÇ;

- SÜREÇ ile SONUÇ (Merkezlilik);

- KURAM(TEORİ) ile UYGULAMA(PRATİK);

- KORGU ile KAYGI


Konuşmalarımız, değerlerimiz ve tutumlarımız bazen Genel'den hareket ederek Özel'e, bazen de Özel'den hareket ederek Genel'e giderek devam eder. Fakat farkında olunması gereken bu ikisinin arasındaki geçiştir. Geçişteki dikkatsizlikler çok büyük sorunlara dönüşebilirler. Konu ve kavramları ele alışımızdaki sıralamada neyin öncelikli olduğu ve olmadığı bilinci, durumun ya da konunun bir Araç mı, Amaç mı? olduğu sorusunun her an farkındalığımızda olması en dikkat edilmesi gereken noktalardandır. Süreç ve Sonuç’un birbirinden ayrı olmadığı, dengeli bir durumda olması, herhangi birinin üzerinde yoğunlaşmama gerekliliği de üzerinde titizlikle durulması gereken noktalardır. Kuram ile uygulamanın arasındaki farkların ve derecelerinin atlanmaması gerekir. Korku ve Kaygı arasındaki farkların (Belirginlik, Şiddet ve Süre) da bilincinde olarak korku ve kaygı yönetiminin elde tutulması, geleceğin olumsuzu “YA … [olursa]” üzerine değil, olumlu gelecek “… [’nın olmasını] İSTİYORUM” üzerinde durulması gerekmektedir.

Doğru, yerinde ve zamanında kullanım için yeğlenebilecek her sözcüğün değeri çok yüksektir. Kişisel ve toplumsal birliğimiz olan sözlükleri daha çok kullanmak, kitap okumak, düşünmek, araştırmak; sözcüklerin, terimlerin günlük hayatımızda, dilimizde yer almasını sağlamak en önemli sorumluluklarımızdandır. Toplumların en büyük serveti dilleri olduğu gibi, kişinin de en büyük değeri ve serveti dilidir.

Dil ile, söz ile başlayan serüvenin çeşitli dönüşümler ile yaşamımızın en büyük parçası ve kaderimize bile dönüşebileceğini vurgulayan şu sözleri sürekli anımsamak gerekir!

Söylediklerinize dikkat edin,
düşüncelere dönüşür...

Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür...

Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür...

Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür...

Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür...

Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür...

Karakterinize dikkat edin,
Kaderinize dönüşür...
)


- DİL ve NİYET



- DİL ve/||/<> SANAT ve/||/<> AHLÂK

( Kişilerin, düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek üzere, işaret ya da sözcüklerle yaşadıkları anlaşma. VE/||/<> Kişinin, hem kendine, hem de hemcinslerine yönelik 'iyilik' ülküsüne yaklaşma çabası ile hak-ödev bağlantısı çerçevesinde kurduğu ilişkiler manzumesini ve bunları belirleyen kurallar düzeni. VE/||/<> Yarar kaygısından git gide uzaklaşıp 'güzellik' değerlendirişine, elden geldiğince uygun ürün ortaya koymanın anlamını dışavurmanın yolu yordamıdır. )


- DİL ve/||/<> SANAT ve/||/<> AHLÂK

( Dilde, mucize olmaz. )


- DİL ve/||/<> SÖYLEM

( Toplumsal. VE/||/<> Bireysel. )


- DİL ile/ve TARİH

( Herşeye yayılmış olan en genel temsil. İLE/VE ... )


- DİL ile/ve TARİH

( Dil, zihin tarafından, zihin için meydana getirilmiştir. )


- DİL ile/ve TARİH

( Dil, varlığın evidir. )


- DİL ile/ve TARİH

( Zihin, dili şekillendirir ve dil de zihne şekil verir. )


- DİL ile/ve TARİH

( Konfüçyüs: "Eğer konuşulan dil doğru değilse o zaman söylenilen söz, söylenilmek istenen şey olmaz. O zaman, yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman, adâlet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, kişiler, kendilerini umutsuz bir karmaşanın içinde bulur. Bu nedenle, söylenilen şey her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." )


- DİL ile/ve TARİH

( Language is an instrument of the mind. It is made by the mind, for the mind. )


- DİLDEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TELDEN



- DİLİ ÖĞRENMEK/ÖĞRETMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< DİLİ KULLANMAYI ÖĞRENMEK/ÖĞRETMEK



- DİLİ, DOĞRU KULLANMAK:
HER VATANDAŞIN/KİŞİNİN GÖREVİ ve/||/<>/> KENDİNE VE TOPLUMA YAPTIĞI YATIRIM



- DİLİ/Nİ ARINDIRMAK ve/<> DÜŞÜNCENİ/ZİHNİNİ ARINDIRMAK



- DİLLE ZİKİR ile/ve KALPLE(SESSİZ) ZİKİR

( Zikr-i celî, Zikr-i cehrî, Zikr-i alâniye, Zikr-i lisâni. İLE Zikr-i hâfî, Zikr-i kalbi. )


- DİN ile/ve TERCİH (ETMEK)



- DİNLE! ve/||/<> YÜZLEŞ! ve/||/<> ANLA!

( [yoksa] Dilin, seni sağır eder. VE/||/<> Kalbin, seni esir eder. VE/||/<> Zihnin, seni deli eder. )


- DİNLEMEK ve/||/<>/>/< AŞKINLIK



- DİNLEMEK ve/||/<>/> DİNLENMEK



- DİNLEMEK ile/ve/<> SABIR/SABRETMEK



- DİNLEMEK ve/+/||/<>/>/< YAZMAK(NOT ALMAK)



- DİNLEMEMEK ile/ve/||/<> BASTIRMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/||/<> ORTAMDA DEĞİLMİŞ GİBİ DAVRANMAK



- DİNLEYELİM! ve/||/<> YÜZLEŞELİM! ve/||/<> ANLAYALIM!

( [Yoksa ...] Dilimiz, bizi sağır eder. VE/||/<> Kalbimiz, bizi tutsak eder. VE/||/<> Zihnimiz, bizi deli eder. )


- DİRENG[Fars.] ve/||/<> ÂRÂM[Fars.]

( Dayanç/sabır. | Bekleme, gecikme, tutma, dinlenme. VE/||/<> Rahat/yerinde durma. | Eğlenme, dinlenme. | Yerleşme, karar kılma. )


- DİRENG[Fars.] ve/||/<> ÂRÂM[Fars.]

( BÎ-ÂRÂM: Rahat durmayan. | Sürekli dönen gezegenler. )


- DİRENİŞ değil/yerine DİRİLİŞ



- DİREŞİM/SEBÂT ile/ve/<> DAYANÇ/SABIR



- DİRETMEK ile/ve/değil/yerine/önce/+/||/<>/></>/< DİRENMEK

( "İrâde"[yapma bilgisi/"isteği"]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İhtiyâr[yapma bilgisi/"isteği"]. )


- DIŞ "GÜZELLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İÇ GÜZELLİK



- DIŞ BARIŞ ve/<>/< İÇ BARIŞ

( İç barışı sağlayamayan, dış barışı gerçekleştiremez.
Dış barışa hizmet etmeyen, iç barışa ulaşamaz! )


- DIŞ DUYULAR ile/ve/||/<>/+/ve İÇ DUYULAR

( Görme, İşitme, Koklama, Tatma, Dokunma. İLE/VE/<>/+ Hiss-i Müşterek, Hayal[Hissî Suretler], Vehim[Tikel Anlamlar], Hafıza, Kuvve-i Mutasarrıfa[Hayalhane'ye dayanırsa: Muhayyile; Vehim'e dayanırsa: Müdrike.] )


- DIŞ DUYULAR ile/ve/||/<>/+/ve İÇ DUYULAR

( BEŞ DUYU ile/ve/<>/+ BULUNÇ/VİCDAN[Ar. < VUCUD < CÛD: Taşma, bulunma, görünme.] )


- DIŞ DUYULAR ile/ve/||/<>/+/ve İÇ DUYULAR

( İÇ DUYULAR:
* ORTAK DUYU/HİSS-İ MÜŞTEREK
* HAYALHANE

(TEKİL BİÇİM)
* VÂHİME
(TEKİL/TİKEL ANLAMLAR)
* HÂFIZA
(TEKİL ANLAMLAR)
* KUVVE-İ MUTASARRIFA (İŞLEMCİ)
KUVVE-İ MUTASARRIFA + HAYALHÂNE = MUHAYYİLE
KUVVE-İ MUTASARRIFA + HÂFIZA = MÜVEHHİME
KUVVE-İ MUTASARRIFA + AKIL = MÜFEKKİRE
AKIL = MÜDRİKE )


- DIŞ SINIRLAR ile/ve/||/<>/>/< İÇ KOŞULLAR



- DIŞA BAKAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İÇE BAKAN

( Düş görür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uyanır/uyandırır. )


- DIŞA BAKIŞ ile/ve/||/<>/> İÇE BAKIŞ

( Düş kurdurur. İLE/VE/||/<>/> Uyanış yaşatır. )


- DIŞAVURUM ve/||/<>/< AHLÂK ve/||/<>/< İHLÂS



- DIŞAVURUM ile PAYLAŞIM



- DIŞINDA/GAYRI ile/değil/yerine RIZÂ



- DİSİPLİN:
GÖVDEDE ve/||/<> AKILDA ve/||/<> DUYGUDA

( Spor. VE/||/<> Felsefe. VE/||/<> Sanat. )


- DIŞLAŞIM ile DIŞAVURUM



- DIŞSAL ile/ve/||/=/<>/> DÜŞÜNCENİN YANSIMALARI/NESNELER



- DOĞA ARAŞTIRMALARI ile/ve DOĞA FELSEFESİ ile/ve DOĞA BİLİMİ ile/ve DOĞAL TÜZE(HUKUK)

( Doğadaki olguları toplama. İLE/VE Bu olguların nedensel bağlarını tespit etme. İLE/VE Bu olguların "nasıl"lıklarını tespit etme. )


- DOĞA ARAŞTIRMALARI ile/ve DOĞA FELSEFESİ ile/ve DOĞA BİLİMİ ile/ve DOĞAL TÜZE(HUKUK)

( Tekilleri araştırmak. İLE/VE/||/<> Hareket ve sükûn nedenlerini araştırmak. İLE/VE/||/<> Deneysel verileri, matematikselleştirerek araştırma. )


- DOĞA TARİHİ MÜZESİ

( www.mta.gov.tr sitesini ve müzesini özellikle görmenizi ve incelemenizi öneririz. )


- DOĞA VAROLANI ile/ve/<> SONRA/NIN VAROLANI

( Hayvan. İLE/VE/<> İnsan. )


- DOĞA:
"MİRAS" (ATALARDAN) değil ÖDÜNÇ (ÇOCUKLARIMIZDAN)



- DOĞA'YA DOĞAN ile/değil YAŞAM'A DOĞAN

( Behaim(Hayvan). İLE/DEĞİL İnsan. )


- DOĞA/FITRAT ve/<> İLKELİLİK



- DOĞA ile/ve/||/<>/> EYLEM

( Koşullu. İLE/VE/||/<>/> Koşulsuz. )


- DOĞA ile İYİ

( İyi için geçerli değil. İLE Doğa için geçerli değil. )


- DOĞA ile İYİ

( ... İLE Aşkınlık gerektirir. )


- DOĞA ve/<> KÜLTÜR

( Birincil düzen/doğa. VE/<> İkincil düzen/doğa. )


- DOĞA ve/<> KÜLTÜR

( Işığı, gölgeyle terbiye eden. VE/<> Noktayı, virgülle devam ettiren. )


- DOĞADA:
"YASALAR" değil GÜÇLER



- DOĞAL BİLİNÇ ve/||/<> ÖZ BİLİNÇ



- DOĞAL DURUM:
"DURMAK" değil HAREKET



- DOĞAL OLANLARIN:
REDDİ, YOK SAYILMASI değil/yerine DENETİM ALTINDA TUTULMASI



- DOĞAL VE ZORUNLU ile DOĞAL AMA ZORUNLU DEĞİL ile NE DOĞAL, NE DE ZORUNLU

( Doğal Hal'de, "Ben şuyum, ben oyum" yoktur. )


- DOĞAL VE ZORUNLU ile DOĞAL AMA ZORUNLU DEĞİL ile NE DOĞAL, NE DE ZORUNLU

( There is no 'I am this', 'I am that', in the natural state. )


- DOĞALLIK ile/ve/||/<> İÇTENLİK

( ... İLE/VE/||/<> Kanıta gereksinimi olmayan doğallık. )


- DOĞANIN AŞILMASI ve/<> BEŞERİLİĞİN AŞILMASI

( Tarih ile. VE/<> İnsan olmakla. )


- DOĞAYA DOĞAN ile/ve/değil/||/<>/> YAŞAMA DOĞAN

( Behaim["hayvan"]. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Beşer/İnsan. )


- DOĞAYA DOĞAN ile/ve/değil/||/<>/> YAŞAMA DOĞAN

( Yaşam, yaşamla beslenir. [Doğada bu süreç zorunluludur, toplumda ise gönüllü olmalıdır.] )


- DOĞAYA DOĞAN ile/ve/değil/||/<>/> YAŞAMA DOĞAN

( Yaşamın tamir edemediğine ölüm son verir. )


- DOĞAYI BİLMEK ile/ve DOĞA AYNASINDA, KENDİNİ BİLMEK



- DOĞDUĞUMUZ YER ile/ve/değil/yerine/> DOYDUĞUMUZ YER ile/ve/değil/yerine/> DOLDUĞUMUZ YER



- DOĞRU BİLDİĞİNİ YAPMAK ile/değil CANININ İSTEDİĞİNİ YAPMAK [değil/yerine/daha iyisi YAPMAMAK]



- DOĞRU DUYU/HİS ile/ve NASIL ÖĞRENİLECEĞİNİ BİLMEK

( Doğru hisse sahip olan, nasıl öğreneceğini bilir. )


- DOĞRU İŞİN YAPILMASI ile/ve/<> İŞİN, DOĞRU YAPILMASI

( Etkililik. İLE/VE/<> Etkinlik. )


- DOĞRU SEÇİM ile/ve/<> DENGELİ TÜKETİM



- DOĞRU ile/ve/yerine/değil GEREKTİĞİ GİBİ

( Eğer doğru ise başka türlü olamaz. )


- DOĞRU ile/ve/yerine/değil GEREKTİĞİ GİBİ

( Doğru kendini öne sürmez, o sahtenin sahte olarak görülmesi ve reddedilmesinde yatar. Zihin sahte olan tarafından kör edilmişken doğruyu aramak yararsızdır. Doğru olanın sezilebilmesi için önce sahtenin tamamen temizlenip yok edilmesi gerekir. )


- DOĞRULUK:
TUTARLILIK ile/ve/değil/||/<>/< UYGUNLUK



- DOĞRULUK/DÜRÜSTLÜK[Fars.] =/> RAHATLIK



- DOĞRULUK ve/||/<>/>/< AŞK

( Kalemimiz olsun. VE/||/<>/>/< Mürekkebimiz olsun. )


- DOĞRULUK ile/ve/||/<>/>/< YARDIM



- DOĞRUYU BİLMEK/BULMAK:
...'DAN DOLAYI ile/ve/değil/yerine/||/<> ...'YA KARŞIN



- DOĞRUYU SÖYLEMEK, HER ZAMAN DOĞRU DEĞİLDİR değil HER DOĞRUYU, HER ZAMAN VE HER YERDE SÖYLEMEMEK GEREK

( "Doğruyu söylemek, her zaman doğru değildir" diyenler, kendileri için "en yararlı olabilecek" yanlışı söylemek için en uygun zamanı bekleyenlerdir... )


- DOĞUM VE ÖLÜM:
1'ER KERE ile/ve/değil/<>/> 2'ŞER KERE

( [doğum] Anadan. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Babadan. )


- DOĞUM VE ÖLÜM:
1'ER KERE ile/ve/değil/<>/> 2'ŞER KERE

( [ölüm] Ölünce. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Ölmeden önce. )


- DOĞUM VE ÖLÜM:
1'ER KERE ile/ve/değil/<>/> 2'ŞER KERE

( Beşer. İLE/VE/DEĞİL/<>/> İnsan. )


- DOĞUM/DOĞAN:
ANADAN ile/ve/<> EĞİTİMDEN ile/ve/<> KENDİNDEN

( Beşer/beden. İLE/VE/<> İnsan. İLE/VE/<> Adı anılan/anılmayan. )


- DOĞUM ile/ve/||/<>/> YAŞAM ile/ve/||/<>/> ÖLÜM

( [öncelik-sonralık] ... İLE/VE/||/<>/> Vardır. İLE/VE/||/<>/> Söz konusu bile değildir. )


- DOĞUM ile/ve/||/<>/> YAŞAM ile/ve/||/<>/> ÖLÜM

( ... İLE/VE/||/<>/> Esneklik. İLE/VE/||/<>/> Sertlik. )


- DOKUNAKLI ile/ve/||/<>/< DÜŞÜNDÜRÜCÜ/DUYGUSAL



- DOKUNMA!:
ÖZELİNE ve/||/<> ÖZÜRÜNE ve/||/<> KUTSALINA



- DOLANA KADAR ile/ve/değil/yerine//||/<>/> OLANA KADAR

( Nicelik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Nitelik. )


- DOLAYIM(LI/SIZ) ile DÜŞÜNÜLMÜŞ



- DOLAYISIYLA ile BU/O NEDENLE



- DONANIMLI (OLMAK) ile HAZIRLIKLI (OLMAK)

( İlerleme ancak hazırlık(sadhana) aşamasında olur. )


- DÖNGÜ ile/ve/||/<> DEVİNİM



- DÖNÜŞTÜREREK ile/değil/<> DÖNÜŞEREK



- DÖNÜŞTÜRME ve/||/<>/< DÜŞÜNME



- DÖNÜŞÜM ve/||/<>/> DOĞUM



- DÖRT DÖRTLÜK ADAM OLMAK ile/ve KALIBININ ADAMI OLMAK

( Dört unsur ve dört hıltın [bkz. İnsan'da!] en uyumlu ve dengeli bir biçimde biraradalığı. İLE/VE Sözleri ve yaptıklarında tutarlı ve bütünlüklü olmak/davranmak. )


- DORUKLARI/NI...

( DORUKLARI/NI
[NE YAZIK Kİ]

ŞEFKÂTSİZLİĞİ/MİZİ, ANNEDE/N ÖĞREN/DİK
ANLAYIŞSIZLIĞI/MIZI, BABADA/N ÖĞREN/DİK
ÖTEKİLEŞTİRME/MİZİ, KARDEŞLERDE/N ÖĞREN/DİK
UZAKLIĞI/MIZI, YAKINLARIMIZDA/N ÖĞREN/DİK

ACIMASIZLIĞI/MIZI, KADINLARDA/N ÖĞREN/DİK
TAKINTILARI/MIZI, ERKEKLERDE/N ÖĞREN/DİK
KEYFİYETİ/MİZİ, EŞEŞEYSELLERDE/N ÖĞREN/DİK

SEFİLLİĞİ/MİZİ, ZENGİNLERDE/N ÖĞREN/DİK
KAYITSIZLIĞI/MIZI, ÜNLÜLERDE/N ÖĞREN/DİK

İKİYÜZLÜLÜĞÜ/MÜZÜ, POLİTİKACILARDA/N ÖĞREN/DİK
SAPLANTILARI/MIZI, BAŞ(BA)KANLARDA/N ÖĞREN/DİK

DİNSİZLİĞİ/MİZİ, DİN(İ)DARLARDA/N ÖĞREN/DİK
TUTARSIZLIĞI/MIZI, HOCALARDA/N ÖĞREN/DİK
ZEVZEKLİĞİ/MİZİ, AYDINLARDA/N ÖĞREN/DİK

SİNSİLİĞİ/MİZİ, TÜCCARLARDA/N ÖĞREN/DİK
DEDİKODUCULUĞU/MUZU, ESNAFTA/N ÖĞREN/DİK
İLGİSİZLİĞİ/MİZİ, BİLGİSAYARCILARDA/N ÖĞREN/DİK
DEĞERSİZLEŞTİRMEYİ/MİZİ, GAZETECİLERDE/N ÖĞREN/DİK

AKILSIZLIĞI/MIZI, BİLİMKİŞİLERİNDE/N ÖĞREN/DİK
YÜZEYSELLİĞİ/MİZİ, FELSEFECİLERDE/N ÖĞREN/DİK
DUYARSIZLIĞI/MIZI, SANATÇILARDA/N ÖĞREN/DİK

SAYGISIZLIĞI/MIZI, YAYADAN ÖĞREN/DİK
DİKKATSİZLİĞİ/MİZİ, ONDAN ÖĞREN/DİK
ÖZENSİZLİĞİ/MİZİ İSE SENDEN ÖĞREN/DİK

DİDİŞME/MİZİ, KOMŞUDAN ÖĞREN/DİK
SATAŞMA/MIZI, ARKADAŞTAN ÖĞREN/DİK
KAVGAYI DA, TARAFTARLARDA/N ÖĞREN/DİK

[FAKAT/YERİNE]

BARIŞI, HALKTA/N ÖĞREN/DİK

BAYRAMI, ÇOCUKLARDA/N ÖĞREN/DİK

DENGEYİ, DOĞADA/N ÖĞREN/DİK

KENDİMİZİ, EVRENDE/N ÖĞREN/DİK



[ Sürekli/doğrudan erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/32793 ] )


- DORUKLARI/NI...

( THEIR SUMMITS
[UNFORTUNATELY]

(WE) LEARN/ED (OUR) COMPASSION FROM/AT (OUR) MOTHER
(WE) LEARN/ED (OUR) INCOMPREHENSION FROM/AT (OUR) FATHER
(WE) LEARN/ED (OUR) FROM/AT (OUR) BROTHERS/SISTERS
(WE) LEARN/ED (OUR) OTHERING FROM/AT (OUR) RELATIVES

(WE) LEARN/ED (OUR) RELENTLESS FROM/AT WOMEN
(WE) LEARN/ED (OUR) OBSSESSIONS FROM/AT MEN
(WE) LEARN/ED (OUR) MODALITIES FROM/AT HOMOSEXUALS

(WE) LEARN/ED (OUR) POVERTY FROM/AT RICHS
(WE) LEARN/ED (OUR) DETACHMENT FROM/AT CELEBRITIES

(WE) LEARN/ED (OUR) HYPOCRISY FROM/AT POLITICIANS
(WE) LEARN/ED (OUR) FIXATIONS FROM/AT PRESIDENTS/MINISTERS

(WE) LEARN/ED (OUR) IRRELIGION FROM/AT RELIGIOUS'
(WE) LEARN/ED (OUR) INCONSISTENCE FROM/AT TEACHERS
(WE) LEARN/ED (OUR) FLIPPANCY FROM/AT INTELLECTUALS

(WE) LEARN/ED (OUR) SLYNESS FROM/AT TRADERS
(WE) LEARN/ED (OUR) GOSSIPY FROM/AT DEALERS
(WE) LEARN/ED (OUR) IRRELEVANCE FROM/AT COMPUTER NERDS
(WE) LEARN/ED (OUR) DEBASEMENT FROM/AT JOURNALISTS

(WE) LEARN/ED (OUR) INSANITY FROM/AT SCIENTICIANS
(WE) LEARN/ED (OUR) SUPERFICIALITY FROM/AT PHILOSOPHERS
(WE) LEARN/ED (OUR) INSENSITIVITY FROM/AT ARTISTS

(WE) LEARN/ED (OUR) INDIGNITY FROM/AT PEDESTRIANS
(WE) LEARN/ED (OUR) NEGLIGENCE FROM/AT HIM/HER
(WE) LEARN/ED (OUR) SLIPSHOD FROM/AT YOU

(WE) LEARN/ED (OUR) SCUFFLE FROM/AT NEIGHBOR
(WE) LEARN/ED (OUR) PROVOCATION FROM/AT FRIEND
(WE) LEARN/ED (OUR) SCRAP FROM/AT FANS


[BUT/INSTEAD OF "THESE"]


(WE) LEARN/ED (OUR) PEACE FROM/AT PUBLIC

(WE) LEARN/ED (OUR) MERRINESS FROM/AT KIDS

(WE) LEARN/ED (OUR) BALANCE FROM/AT NATURE

(WE) LEARN/ED (OUR) SELF/SELVES FROM/AT UNIVERSE



[ Direct reach address...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/32793 ] )


- DOST / KİŞİ/LERİ KAZANMAK ile/ve/değil/yerine DOSTU/DOSTLARI/KİŞİ/LERİ KAYBETMEMEK

( Dost kazanmak yerine varolan dostları [tanıyarak/anlayarak] kaybetmemeye çalışmalı! )


- DOST OL(A)MAYAN/A ile/değil/yerine DOST (OLAN/A, OLABİLEN/E)

( Yol ver. İLE/DEĞİL/YERİNE "Yaşamını ver." )


- DOST OL(A)MAYAN/A ile/değil/yerine DOST (OLAN/A, OLABİLEN/E)

( KIYIM-KIYIM, KIYIL Kİ, DOST ÖNÜNE ÇIK(ABİL) )


- DOST:
ACI SÖYLEYEN değil ACIYI, TATLI SÖYLEYEN



- DOST:
KOLAY KAZANILMAZ ve KOLAY KAYBEDİLEBİLİR



- DOST:
YANLIŞINI DUYURAN/YAYAN değil YANLIŞINDA UYARAN ve/sonra KORUYAN/KOLLAYAN



- DOSTLUK:
"KUSURSUZ/LUK" değil/yerine SAMİMİYET



- DOSTLUKTA/YOLCULUKTA:
İKNÂ ve/||/<> RIZÂ

( [ne yazık ki] Dostlukta ya da bir yol alışta, iknâ ve rızâ değil de zorlama var ise, yoldaşlar, önce birbirini yargılamaya sonra da birbirini yok etmeye başlarlar. )


- DOSTLUKTA/YOLCULUKTA:
İKNÂ ve/||/<> RIZÂ

( Amaçları farklı iki kişinin, aynı yolda yürümesi, onları yoldaş kılmaz, bir süreliğine yol arkadaşı kılar. Birbirini taşımaz, yük olurlar. )


- DOSTUNA, HERŞEYİ/Nİ ANLATMA! ve DÜŞMANINA, BÜYÜK/FAZLA HAKARET ETME!

( [ileride] Düşmanın olabilir. VE Dostun olabilir. )


- DOSTUNA, HERŞEYİ/Nİ ANLATMA! ve DÜŞMANINA, BÜYÜK/FAZLA HAKARET ETME!

( ...nın, yarısını göster, yarısını gösterme! )


- DOYUM ve/||/<>/< BÜTÜNLÜK



- DOYUMLULUK ve/||/<> GÜVEN

( En büyük zenginlik. VE/||/<> En iyi yakınlık/akrabalık. )


- DUA ile/ve/||/<> MAHATMA GANDHI'NİN DUASI

( )


- DUDAKTAN/AĞIZA GİREN ile/ve/<> DUDAKTAN/AĞIZDAN ÇIKAN

( İnsan/kişi, iki dudağı arasındadır.
1. İçeri ne gireceğini [yiyeceğini/içeceğini] bilen.
2. Dışarı ne [söz] çıka(ra)cağını bilen. )


- DUDAKTAN/AĞIZA GİREN ile/ve/<> DUDAKTAN/AĞIZDAN ÇIKAN

( Dudak ise beşer'i, İnsan yapan/yapabilendir! [Dudağın altı doğadır.[doğanın/düzenin parçasıdır, doğayla ve doğada varolanlarla ortaktır.] )


- DUDAKTAN/AĞIZA GİREN ile/ve/<> DUDAKTAN/AĞIZDAN ÇIKAN

( İnsan/kişi, yediğini bilen/tanıyan, doğasına uygun olanları dudağından geçirendir/geçirebilendir. )


- DUDAKTAN/AĞIZA GİREN ile/ve/<> DUDAKTAN/AĞIZDAN ÇIKAN

( BİR ŞEY Kİ...
YAPMASAN DA OLUR! YAPMA!!!

BİR ŞEY Kİ...
SÖYLEMESEN DE OLUR! SÖYLEME!!!

 

BİR ŞEY Kİ...
YEMESEN DE OLUR! YEME!!!

BİR ŞEY Kİ...
İÇMESEN DE OLUR! İÇME!!!
[Özellikle abur-cuburlar, et ve tüm hayvansal ürünler, kahve ve de özellikle sigara gibi...] )


- DÜĞÜM değil/yerine/>< ÇÖZÜM



- DÜMENCİ ile/değil/yerine/>< KÜREKÇİ

( image )


- DÜN/LER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< GÜN/LER

( Unutulabilirler. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yaşanılması gerekenler, yaşanılacaklar. )


- DÜN/LER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< GÜN/LER

( Unutulabilecek ve bağlamında unutulabilmesi gereken. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yaşanılabilecek ve yaşanılması gereken. )


- DÜNYA NÜFUSU(-1) ile/ve/||/<>/ya da 1 KİŞİ

( "Pamuk". İLE/VE/||/<>/YA DA "Demir". )


- DÜNYA VATANDAŞLIĞI ile/ve/||/<>/> EKİN(KÜLTÜR) VATANDAŞLIĞI

( 11. aya kadar. İLE/VE/||/<>/> 11. ay sonrası boyunca. )


- DÜNYA ile/ve/||/<> NESNELERİN ÖYKÜSÜ

( )


- DÜNYADA, BİR KİŞİ/İNSAN OLMAK ile/ve/değil/||/<> BİR KİŞİ İÇİN DÜNYA OLMAK



- DÜNYAYA GELMEK/GELDİK değil DÜNYADAN GELMEK/GELDİK



- DÜNYAYI "ALGILAMA/YORUMLAMADA":
"OLDUĞUMUZ GİBİ" ile/değil/yerine/>< OLDUĞU GİBİ



- DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK ile/değil/yerine DÜNYANI[İSTEKLERİNİ/ÇEVRENİ/KOŞULLARINI] DEĞİŞTİRMEK



- DÜNYAYI YERİNDEN OYNATMAK ile/ve/||/<>/< OTURDUĞUMUZ YERDEN KALKMAK



- DÜNYAYI/ÜLKEYİ/KİŞİLERİ KURTARMAK/KORUMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ KURTARMAK VE KORUMAK



- DURABİLMEK ile/ve/||/<> UNUTABİLMEK ile/ve/||/<> SUSABİLMEK ile/ve/||/<> AFFEDEBİLMEK



- DURAĞANLIK/ATÂLET(OTURMA/YATMA) ile/değil/yerine/>< HAREKET

( Üşütür ve giydirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Isıtır ve soyundurur. )


- DURAĞANLIK ile/ve/değil/yerine/||/>< DEVİNİMSEL/LİK



- DURAN ADAM ve/||/<> OTURAN TOPLUM



- DURANDA, DÖNEN ile/ve/<> DÖNENDE, DURAN

( Doğa. İLE/VE/<> İnsan/kendi. )


- DURDURMAK ve/||/<>/< DURMAK

( Yaşamımızdaki ve çevremizdeki tüm yakın ya da uzak sorunları, öncelikle sorunların ve sorunları yaratanların karşılarında durarak, yapmayarak, yaptırmayarak, "Hayır!" deme olanağımızla[ihtiyârımızla/muhtariyetimizle] durdurabiliriz. )


- DURMAK ve/<> DURU BAKMAK



- DÜRTEN ile/ve/||/<>/> DÜŞÜNDÜRTEN



- DÜRTÜ ile/ve/||/<>/> GÜDÜ(MOTİVASYON)

( Fiziksel kaynaklı gereksinim. İLE/VE/<> Zihinsel/düşünsel kaynaklı gereksinim. [ve bunların harekete geçmesi/geçirilmesi] )


- DÜRTÜ ve/||/<> ÖRÜNTÜ KURMA DÜRTÜSÜ



- DÜRTÜLER ile/ve/||/<> KAYGI ile/ve/||/<> SAVUNMALAR



- DURUM - KARŞILAŞMA ile/ve/||/<>/> DURUŞ - KARŞILAMA



- DURUMDAN/HALDEN ANLAMAK ve/||/<> GÖNÜL KIRMAMAK



- DURUMUNDA OLMAK ile/ve KONUMUNDA OLMAK



- DÜRÜSTLÜK:
"ÇOK ARKADAŞ" değil/yerine İYİ DOST (KAZANDIRIR)



- DÜRÜSTLÜKTE:
KOLAY İNCİNME ile/ve/||/<> KOLAY İNCİTME



- DÜŞ KURMA ve/||/<>/> UYANIŞ YAŞAMA

( Dışa bakınca. VE/||/<>/> İçe bakarak. )


- DÜŞ/ÜNÜ KURMAK ve/||/<>/> HAREKETE GEÇMEK



- DÜŞKÜNLÜK:
GÜZELLİĞE ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜRÜSTLÜĞE



- DÜŞMAN ve DELİ ile/değil/yerine/||/>< DOST ve ÂŞIK

( İşine geleni söyler. VE Ağzına geleni söyler. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gerçekleri söyler. VE Gönlünden geçeni söyler. )


- DÜŞMAN:
KARŞINDAKİ ile/ve/değil/||/<> "YANINDAKİ" ile/ve/değil/||/<> "İÇİNDEKİ"

( Elindeki kılıçla. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Arkasına sakladığı hançerle. )


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine/>< DOST/LUK

( Düşmanın en büyük hilesi, "dostluğudur". )


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine/>< DOST/LUK

( Dostluğunun bedelini ödemekten kaçınanın, "düşmanlığı"nı önemsemeyebilirsin. Fakat düşmanlığının bedelini ödemeye hazır olanın, "dostluğu"nu ciddiye al! )


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine/>< DOST/LUK

( Dedikodu/nu eder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Uyarır/ikaz eder. )


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine/>< DOST/LUK

( )


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine/>< DOST/LUK

( [ölümü] Unutturan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anımsatan. )


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine/>< DOST/LUK

( "Ne yapmamız gerektiğini" gösterir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ne yapabileceğimizi gösterir. )


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine/>< DOST/LUK

( Her canımızı sıkanla. VE Her elimizi sıkanla. [Olmayalım!] )


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine/>< DOST/LUK

( Her başımızı ağrıtanı düşman bilmeyelim/saymayalım. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Her başımızı okşayanı dost bilmeyelim/saymayalım. )


- DÜŞMANDAN KORUNMAK ile/ve/değil/||/<> "DOST"TAN KORUNMAK

( Kendin korunabilirsin. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Bir şeylerin ve/ya da birilerinin de koruması gerekir. )


- DÜŞMANDAN KORUNMAK ile/ve/değil/||/<> "DOST"TAN KORUNMAK

( Dostlarım! Dünyada, dost yoktur! )


- DÜŞMANDAN KORUNMAK ile/ve/değil/||/<> "DOST"TAN KORUNMAK

( Kusursuz dost isteyen, dostsuz kalır. )


- DÜŞMANDAN KORUNMAK ile/ve/değil/||/<> "DOST"TAN KORUNMAK

( Ayıpsız yâr isteyen, yârsız kalır. )


- DÜŞME KAYGISI ile/ve/||/<> YÜKSEK SES KAYGISI

( İnsanın, doğduğunda,sahip olduğu, sadece iki korku. [Öteki tüm korku ve kaygıları sonradan öğrenir.] )


- DÜŞMEMEK değil/yerine KALKABİLMEK

( Hiç. DEĞİL/YERİNE Her düştüğünde. )


- DUŞU:
YEMEKTEN SONRA, DOLU MİDEYLE YAPMAK değil/yerine YEMEKTEN ÖNCE, BOŞ MİDEYLE YAPMAK



- DUŞU/YIKANMAYI:
SICAK SUYLA TAMAMLAMAK değil ILIK (ya da [DAYANILABİLİR] SOĞUĞA YAKIN) SUYLA TAMAMLAMAK



- DÜŞÜN(E)MEMEK değil/ne yazık ki/< "DÜŞÜNMEYİ İSTEMEMEK"



- DÜŞÜNCE DÖNEMLERİNDE:
"BÜYÜSEL" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> (")DİNSEL(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLİMSEL

( Onbinlerce yıldır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Sekizbin yıldır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Birkaç yüzyıldır. )


- DÜŞÜNCE ve/||/<>/< MANTIK
ve/||/<>
EYLEM ve/||/<>/< EDEB

( Düşüncenin edebi, mantıktır. VE/||/<> Eylemin mantığı, edebdir. )


- DÜŞÜNCE/DUYGU/DAVRANIŞ'LARDA:
KOŞMAK/EMEKLEMEK değil/yerine YÜRÜMEK



- DÜŞÜNCE/FİKİR ile/ve/<>/< BİLGİ/VERİ

( Amaca yönelik. İLE/VE/||/<>/< Nedene yönelik. )


- DÜŞÜNCE/FİKİR ile/ve/<>/< BİLGİ/VERİ

( Entellektüel akıl. Amaçlı, evrensel düşünme. İLE/VE/||/<>/< Rasyonel akıl. )


- DÜŞÜNCE/FİKİR ile/ve/<>/< BİLGİ/VERİ

( Gelecekte tutar, geleceğe yöneliktir. İLE/VE/||/<>/< Geçmişte tutar. )


- DÜŞÜNCE/FİKİR ile/ve/<>/< BİLGİ/VERİ

( Bilgi/veri sahibi olmadan, düşünce/fikir sahibi olunmaz/olunmamalı! )


- DÜŞÜNCE/FİKİR ile/ve/<>/< BİLGİ/VERİ

( Gelecek. İLE/VE/||/<>/< Şimdi. )


- DÜŞÜNCE/İLKE:
KURUCU ile/ve/||/<>/> DÜZENLEYİCİ



- DÜŞÜNCE ve/||/<> BİLGİ ve/||/<> BELLEK



- DÜŞÜNCE ve/=/||/<>/< DEVİMİN/HAREKETİN DUYUMU/DUYUMSANMASI



- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DEĞER ile/ve/||/<> DİL

( Akıl[doğru bağ/lar] ve ilim ile yapılandırılır. İLE/VE/||/<> Çeşitli fizyolojik ve psikolojik isteklerle ve eğlencelerle doyurulur. İLE/VE/||/<> Çalışarak, iş yaparak, kazanarak ve kazandırarak dengelenir. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DEĞER ile/ve/||/<> DİL

( Düşünceler, duygulardan önce gelir. )


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DEĞER ile/ve/||/<> DİL

( %80 İLE/VE/||/<> %20 İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DEĞER ile/ve/||/<> DİL

( Duygu yok fakat [çeşitli oranlarda/yoğunluklarda] etkisi olabilir. İLE/VE/||/<> Düşünce var. İLE/VE/||/<> Düşünce ve duygu var. İLE/VE/||/<> Öncenin, kendimizin ve başkalarının düşünceleri var. İLE/VE/||/<> Tümü var. )


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DEĞER ile/ve/||/<> DİL

( Saniyelerde. İLE/VE/||/<> Milisaniyelerde. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DEĞER ile/ve/||/<> DİL

( Zihnimizin konuşma dili. İLE/VE/||/<> Gövdemizin konuşma dili. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )


- DÜŞÜNCE ve/||/<> IŞIK ve/||/<> KİŞİ ve/||/<> İLİŞKİ

( Her zaman, zemin ve koşulda, her yöne ilerleyebilirler. )


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<>/> İZLENİM

( David Hume )


- DÜŞÜNCE ile/ve/değil/yerine KENDİNİ OLUŞTURAN DÜŞÜNCE



- DÜŞÜNCE ile/değil/yerine TÜREYEBİLİR/TÜRETİLEBİLİR DÜŞÜNCE

( İyi düşünceler, hormonların dengeli salgılanmasını sağlar. )


- DÜŞÜNCE ile/değil/yerine TÜREYEBİLİR/TÜRETİLEBİLİR DÜŞÜNCE

( Yüksek düşünceler, örnek kullanılmadan, hoşnut edici bir biçimde anlatılamaz. )


- DÜŞÜNCE ile/değil/yerine TÜREYEBİLİR/TÜRETİLEBİLİR DÜŞÜNCE

( Kötü düşünce, döner-dolaşır, ne yapar-eder size ulaşır! )


- DÜŞÜNCE ile/değil/yerine TÜREYEBİLİR/TÜRETİLEBİLİR DÜŞÜNCE

( Hakkımdaki yüksek düşünceniz, sadece sizin bir düşüncenizdir. [Onu herhangi bir anda değiştirebilirsiniz. Görüş ve kanılara nasıl/neden o kadar önem yüklenebilir?] )


- DÜŞÜNCE ile/değil/yerine TÜREYEBİLİR/TÜRETİLEBİLİR DÜŞÜNCE

( Your high opinion of me is your opinion only. [Any moment you may change it. How/why attach importance to opinions?] )


- DÜŞÜNCEDE ile/ve/||/<>/>/< EĞİTİMDE ile/ve/||/<>/>/< BİLİMDE

( Özgürlüğü. İLE/VE||/<>/>/< Çağdaşlığı. İLE/VE||/<>/>/< Evrenselliği. [yeğleyelim!] )


- DÜŞÜNCEDEN DAHA ZARARLI OLAN:
"USTA SALDIRICI" ile/ve/değil/||/<> ACEMİ SAVUNUCU



- DÜŞÜNCELERİN/HAYALLERİN:
"KAÇMAK" ile/değil/yerine PEŞİNDEN KOŞMAMAK



- DÜŞÜNCEMİZİ DEĞİŞTİREBİLMEK:
"ZAAFİYET" değil MEZİYET



- DÜŞÜNCENİN, GELİŞİGÜZEL "KULLANILIŞI" ile/değil/yerine/>/>< FELSEFE



- DÜŞÜNEMEMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< DÜŞÜNMEMEK



- DÜŞÜNEN ADAM HEYKELİ:
TÜRKİYE'DE ile/>< DÜNYADA

( [ne yazık ki]
"Bakırköy akıl hastahanesinde". İLE/>< Üniversitelerde. )


- DÜŞÜNENDEN ÜSTÜN OLMAYA ÇALIŞMAK değil DÜŞÜNCENİN ÜSTESİNDEN GELEBİLMEK

( [ne yazık ki] Düşüncenin üstesinden gelemeyen ya da söylenilen söze yanıt veremeyecek olan, düşünenin, söz söyleyenin "üstesinden gelmeye çalışır". )


- DÜŞÜNME (")YOĞUNLUĞU(") ile/değil/>< VERİ PAYLAŞIMI



- DÜŞÜNME/KONUŞMA HAKKI ile/ve/||/<>/> BİLGİLENME HAKKI



- DÜŞÜNME ve/||/<>/= AYIRMA



- DÜŞÜNME ile/ve/<> DENETLEME



- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/>/< DUYUMSAMA



- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> EYLEM



- DÜŞÜNME = TEFEKKÜR = THINK[İng.] = PENSÉE[Fr.] = DENKEN[Alm.] = COGITARE, COGITATIO[Lat.] = NOEIN, DIANOIA[Yun.] = PENSAR[İsp.]



- DÜŞÜNMEK => VAR OLMAK
ve/||/<>/>
VAR OLMAK =< ALGILANMIŞ OLMAK

( René Descartes VE/||/<>/> George Berkeley )


- DÜŞÜNMEK ile DEĞERLENDİRMEK



- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/<> DÜŞÜNDÜĞÜNÜ DÜŞÜNMEK



- DÜŞÜNMEK ile HESAPLAMAK



- DÜŞÜNMEK ve KENDİNİN BİLİNCİNDE OLMAK



- DÜŞÜNMEK ile/ve/||/<>/> KONUŞMAK ile/ve/||/<>/> YAPMAK

( Konuşmadan önce "konuşmak". İLE/VE/||/<>/> Yapmadan önce "yapmak". İLE/VE/||/<>/> [olumlu/olumsuz] Kesinleşmeden önce "görmek/denemek". )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAZARAK VE YAPARAK DÜŞÜNMEK ve/||/<> DÜŞÜNEREK YAZMAK VE YAPMAK



- DÜŞÜNMENİN/SORGULAMANIN:
İLK VE EN ÖNEMLİ SAĞLADIĞI/SUNDUĞU:
KENDİNİ VE DÜNYAYI...
KENDİNDEN KURTARMAK/KORUMAK ile/ve/||/<>/< DÜNYADAN KURTARMAK/KORUMAK ile/ve/||/<>/< YANILSAMALARDAN KURTARMAK/KORUMAK



- DÜŞÜNMEYE/ANLATMAYA BAŞLAMA:
KÖTÜLERDEN ile/değil/yerine İYİLERDEN



- DÜŞÜNÜLEBİLİR/LİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİR/LİK



- DÜŞÜNÜP DURMAK" ile/değil/yerine/>< DURUP DÜŞÜNMEK



- DUYARLI/LIK ve/||/<> ÖZEN / TİTİZ/LİK



- DUYARLILIK = HASSASİYET = SENSIBILITY[İng.] = SENSIBILITÉ[Fr.] = SENSIBILITÄT, SINNLICHKEIT[Alm.] = SENSIBILIDAD[İsp.]



- DUYGU:
İŞLEVSİZ ile/değil/yerine/>< İŞLEVSEL

( Atmalı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bütünleşmeli. )


- DUYGU:
SEMPATİK DÜZENEK ve/||/<> PARASEMPATİK DÜZENEK

( DUYGU: Düşüncenin, gövde üzerinde/eşliğinde, sempatik ve parasempatik düzenekle açığa çıkan fizyolojik etkileşimleri/yansımaları. )


- DUYGU ile/ve/||/<> "BİR DUYGUNUN, BAŞKA BİR DUYGUYLA KARŞILANMASI/KAPATILMAYA ÇALIŞILMASI"

( Ancak, bilgi ve bilinç ile doğal işleyişin dışına çıkılabilir. )


- DUYGU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NİYET



- DUYGUNUN:
NESNESİ ile/ve/değil/<>/< NEDENİ



- DUYU ile/ve/||/<>/> ZİHİN ile/ve/||/<>/> AKIL

( "Çırak". İLE/VE/||/<>/> "Kalfa". İLE/VE/||/<>/> "Usta". )


- DUYULAR:
DİRENÇSİZ/DİRENÇDIŞI/"İSTEMEDEN"(GAYR-I İHTİYÂRÎ) ile/ve/||/<>/> HEM DİRENÇLİ(İHTİYÂRÎ), HEM DE DİRENÇSİZ; NE DİRENÇLİ, NE DE DİRENÇSİZ ile/ve/||/<>/> DİRENÇLİ(İHTİYÂRÎ)

( Duyma(kulak) ve koklama(burun). İLE/VE/||/<>/> Dokunma/fiziksel duyumsama(deri). İLE/VE/||/<>/> Bakma(göz) ve tad(ağız/dil). )


- DUYULAR/DA:
SINIRLI/LIK ile/ve/||/<> ÇARPITICI/LIK



- DUYULAR ile/ve/<>/değil FARKINDALIK



- DUYULARDA:
| GÖRME, DUYMA ve DOKUNMA |
ile/ve/değil/||/<>
TATMA ve KOKLAMA



- DUYULARDA:
GÖRME VE DUYMA ile TATMA VE KOKLAMA VE DOKUNMA/LÂMİSE[Ar.]

( Temsil edilebilirlik sağlayan. İLE Temsil edilebilirlik sağlayamayan. )


- DUYULARDA:
GÖRME VE DUYMA ile TATMA VE KOKLAMA VE DOKUNMA/LÂMİSE[Ar.]

( "Süreklilik" sağlar. İLE "Geçici"dir. )


- DUYULARDA:
GÖRME VE DUYMA ile TATMA VE KOKLAMA VE DOKUNMA/LÂMİSE[Ar.]

( Duyulara açık olan, en örtük olandır! )


- DUYUMSAMA ile/ve/||/<> DUYARLILIK

( Dışarıdakilerde/n. İLE/VE//||/<> İçte/n. )


- DUYUMSAMAK ile/ve/<> KABUL ETMEK



- DUYUMSATABİLMEK/DUYUMSAYABİLEN ile/ve/||/<>/> DUYUMSAYABİLDİĞİNİ, DUYUMSATABİLMEK/DUYUMSATABİLEN



- DUYUSAL-NESNE DÜRTÜSÜ ve BİÇİM DÜRTÜSÜ | ile/ve/||/<>/> OYUN DÜRTÜSÜ

( Doğal yanımız/yaşamımız. VE Akıl yanımız. İLE/VE/||/<>/> Canlı biçim.[Güzellik ve özgürlük.][İkisi arasında kurulmak istenilen uyumdur. Sanatta ortaya çıkar.][İnsan, oynayabildiği yerde tamlık kazanır.] )


- DÜZELTME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< CESÂRET VERME



- DÜZELTME ile/ve/değil/<>/> GELİŞTİRME



- DÜZEN ile/ve/||/<> BAĞLAM



- DÜZEN ile/ve DENGE ile/ve UYUM

( Düzenli bir hayat yaşayın ama onu kendi içinde bir amaç haline getirmeyin. )


- DÜZEN ve/<> GÜZELLİK ve/<> UYUM



- DÜZENİ:
KURMAK ile/ve/||/<>/> KORUMAK



- DÜZENLEME ve/+/||/<>/> ANLAMA ve/+/||/<>/> DÖNÜŞTÜRME



- DÜZENLİLİK ile/ve/<> BÜTÜNLÜLÜK



- DÜZGÜN ile/ve/değil/||/<>/< DÜZ

( Bilgiye uzanan yol, hiçbir zaman, düz ve düzgün olmamıştır. )


- ECEL ile/ve/||/<>/> AMEL ile/ve/||/<>/> EMEL



- EDB ve/||/<>/> İAE

( Elinde, diline ve beline sahip olmak. VE/||/<>/> İşine, aşına ve eşine sahip çıkmak. )


- EDEB(SİZ/LİK) ile/ve AHLÂK(SIZ/LIK)

( İçte. İLE/VE Dışta. )


- EDEB(SİZ/LİK) ile/ve AHLÂK(SIZ/LIK)

( [olmaması] Ayıptır. İLE/VE Suçtur. )


- EDEB(SİZ/LİK) ile/ve AHLÂK(SIZ/LIK)

( [olmaması] Açıkça yapılır. İLE/VE Gizlice yapılır. )


- EDEB(SİZ/LİK) ile/ve AHLÂK(SIZ/LIK)

( [olmamasında] Utanmaz. İLE/VE Utanır. )


- EDEB(SİZ/LİK) ile/ve AHLÂK(SIZ/LIK)

( [olmamasında] İğrenilir. İLE/VE Kızılır. )


- EDEB(SİZ/LİK) ile/ve AHLÂK(SIZ/LIK)

( Kavramsal/kurumsal/meslekî. İLE/VE Kişisel. )


- EDEB(SİZ/LİK) ile/ve AHLÂK(SIZ/LIK)

( Çoğul. İLE/VE Tekil. )


- EDEB ile/ve/||/<> AHLÂK ile/ve/||/<> MATEMATİK

( İnsanlığın gelişimindeki/tarihindeki üç önemli eşik. )


- EDEB ile/ve EMNİYET



- EDEB ile/ve/<> ZARÂFET



- EDEBÎ (OLAN) ile/ve/||/<>/>/< EBEDÎ (OLAN)



- EDEN BULUR (KADER[Ar. < KADAR]/KARMA[Hintçe]) ile/ve/||/<>/> NE EKERSEN, ONU BİÇERSİN



- EDEN > BULUR



- EDEP ve/||/<>/< AKIL

( Kişinin, aklı kadar edebi; edebi kadar da ederi vardır. )


- EDEPLİ:
FELSEFECİ ve/||/<> MATEMATİKÇİ ve/||/<> HUKUKÇU

( Ancak, felsefeci, matematikçi ve hukukçular edeplidir.[Ancak, dile hâkim olabildikleri ve sorgulayabildikleri oranda.] [Ne hareketi/sporu temel/öncelikli alan, ne bilimsel tutarlılığı olan, ne de sanatsal duyarlılığı ile sınırları/nı aşan.] )


- EDEPSİZLERE SUSMAK değil EDEBEN SUSABİLMEK



- EDİMSELLİK:
DOĞADA ve/||/<>/> TİNDE

( İkisinde de kuvvettir. )


- EFENDİSİ ve/||/<>/< KÖLESİ

( Bilginin. VE/||/<>/< Çalışmanın. )


- EGEMENLİK:
İÇ ile/ve/||/<> DIŞ ile/ve/||/<> EVRENSEL



- EĞİLME:
BARDAK ile/ve/değil/||/<>/>/< SÜRAHİ

( Çırak. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Usta. )


- EĞİLME:
BARDAK ile/ve/değil/||/<>/>/< SÜRAHİ

( Derin olan, dolu olan, usta olan, boyun büker/bükmelidir! Çırak değil! )


- EĞİLMEDE:
"ÇIKAR" / "ÜSTÜNLÜK" ile/değil/yerine SAYGI

( Nokta kadar "çıkar/ın" için, virgül kadar eğilme! / Kimse, kimseden "üstün" ya da yukarıda değildir/olamaz. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir kişinin, hizmetine, emeğine, çabasına saygı duyuyorsak... )


- EĞİLMEK ve/||/<> BAŞAK

( Kişiler, başağa benzer. İçi boşken havadadır, doldukça eğrilir. )


- EĞİLMEK ile/ve/değil/yerine ÇÖMELMEK

( Yerden bir şeyi alacağamız zaman belden eğilerek değil dizleri kırıp çömelerek yükü dizlere vermek gerekir! )


- EĞİLMEK ile/değil DİZLERİ KIRARAK YERE YAKLAŞMAK

( Belden eğilmek çok dikkat edilmesi gereken bir eylemdir. Olabildiğince dikkat ederek belden eğilmemek gerekir. Yerden bir şey alınacağı, özellikle kaldırılacağı zaman mutlaka dizleri kırarak yere yaklaşıp, bacak kuvvetiyle doğrulmaktır doğru olan. )


- EĞİTİM:
"BOŞ KABI DOLDURMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KIVILCIMLA ATEŞ YAKMAK



- EĞİTİM:
GERÇEKLERİN ÖĞRETİLMESİ ile/ve/değil/||/<>/< DÜŞÜNMEK İÇİN AKLIN EĞİTİLMESİ



- EĞİTİM:
SÜS ile/ve/||/<> SIĞINAK

( İyi/bahtiyâr zamanlarda/koşullarda. İLE/VE/||/<> Kötü/bedbaht zamanlarda/koşullarda. )


- EĞİTİM/ÖĞRETİM:
KAZANIM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< PAYLAŞIM/AKTARIM



- EĞİTİM ile/ve/||/<>/> DENETİM



- EĞİTİMİN:
KÖKLERİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MEYVESİ

( Acı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Tatlı. )


- EĞLENEBİLDİKLERİN ile/ve/||/<> ANLATABİLDİKLERİN ile/ve/||/<> AĞLAYABİLDİKLERİN

( Arkadaş. İLE/VE/||/<> Dost. İLE/VE/||/<> "Kardeş". )


- EĞLENMEYİ SEVMEK
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
ÖĞRENMEYİ SEVMEK

( Sıradan kişilerin peşinde koştuğu. İLE/DEĞİL/YERİNE Sıradışı kişilerin aradığı. )


- EGO/N/(/U) ile/değil/yerine BENLİK/ĞİNİ

( Yok bil! İLE/DEĞİL/YERİNE Var bil! )


- EĞRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>/< DOĞRU

( Doğrulabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Eğrilebilir. )


- EĞRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>/< DOĞRU

( Ne "eğriler", doğrula; ne "doğrular", eğrile. )


- EĞRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>/< DOĞRU

( Oturalım. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Konuşalım. )


- EKİN/KÜLTÜR ile/ve/<> BİLİNÇDIŞI

( Kültür: Unuttuklarından, geri kalan. )


- EKİP ve/||/<>/> BİÇMEK



- EKMEK ve/||/<> KÂĞIT

( Gövdenin beslenmesinde. VE/||/<> Zihnin/gönlün beslenmesinde. )


- EKONOMİDE:
DOĞRUSAL ile/değil/yerine/> GERİDÖNÜŞÜMLÜ ile/değil/yerine/> DÖNGÜSEL

( )


- EKONOMİDE:
DOĞRUSAL ile/değil/yerine/> GERİDÖNÜŞÜMLÜ ile/değil/yerine/> DÖNGÜSEL

( Al > Yap > Kullan > Çöpe at

İLE/DEĞİL/YERİNE/>

Al > Yap > Kullan > Geri dönüştür > Çöpe at

İLE/DEĞİL/YERİNE/>

Al > Yap > Kullan > Tamir et / Tekrar kullan > Geri dönüştür/döndür > Yap > Kullan > Tamir et / Tekrar kullan )


- EKSİK NEDEN ile/ve HAZIRLAYICI NEDEN

( organ olmasın o )


- EKSİK NEDEN ile/ve HAZIRLAYICI NEDEN



- EKSİK/LİK ile YETERSİZ/LİK

( "İstediğimiz bir şeyin", "olup" "olmaması", bizim için eşit değilse, hâlâ eksiğiz.
[Matlûbumuzun husûlü veya adem-i husûlü, nezdimizde, müsavî değilse, nâkısız!] )


- EKSİK/LİK ile YETERSİZ/LİK

( İstediğimiz oluyorsa "bir", olmuyorsa "bin" hayır aramak gerek. )


- EKSİKLERİMİZLE/HATALARIMIZLA:
"SAKLAMBAÇ OYNAMAK" ile/değil/yerine/>< YAKALAMACA OYNAMAK



- EKSİKLİKLERİN:
KABULÜ değil/yerine/>< GİDERİLMESİ



- EL DUASI ile/ve DİL DUASI

( El duası olmadan, dil duası olmaz! )


- EL DUASI ile/ve DİL DUASI

( İSTİD'Â'[Ar. < DUA]: Yalvararak isteme. | Dilekçe. )


- EL DUASI ile/ve DİL DUASI

( Taşlı tarlalar, duaya değil kazmaya gereksinim duyar. )


- EL SALLAMA! ve/||/<> BEL BAĞLAMA!

( Dönecek olana. VE/||/<> Dönmeyecek olana. )


- EL SALVADOR'DA EĞİTİM:
ZORUNLU değil/yerine ÜCRETSİZ

( El Salvador'da, öğrenim/eğitim, ücretsizdir ve zorunlu değildir. Eğitim düzeyi de çok yüksektir. )


- EL ve SOFRA ve KAPI ile/ve/<> DİL ve GÖZ ve BEL

( Açık tut! İLE/VE/<> Kapalı tut! )


- EL ve SOFRA ve KAPI ile/ve/<> DİL ve GÖZ ve BEL

( BAŞIN SELÂMETE ERER
BAŞIN, ELİN BİR DURDUR! )


- EL-BEYİN İLİŞKİSİ/EYTİŞİMİ ile/ve/<> DİL-DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ/EYTİŞİMİ



- EL(İNDE) ile/ve EV(İNDE)



- EL ve/<>/||/hem de BEYİN

( Gövdenin tüm kısımlarınınkine nispetle el derisi en dengeli olanıdır, el derisinde, en dengeli olan avuçiçi derisidir. Sonra, sırasıyla parmakların derisi ve onlardan da işaret parmağının derisi ve son olarak en dengeli olan işaret parmağının uc kemiğinin derisidir. Bundan dolayıdır ki, işaret parmağının ve öteki parmakların ucları duyu idraki için en iyi örgenlerdir. )


- EL ve/<>/||/hem de BEYİN

( Eller, beynin uzantısıdır. )


- EL ve/<>/||/hem de BEYİN

( Ne edersen elinle, o da gider seninle. )


- EL ve/<>/||/hem de BEYİN

( MAN-: El ile [MANUSCRIPT, MANİVELA] )


- EL ve/<>/||/hem de BEYİN

( Zihninizde ne varsa, elinize o vurur. )


- EL ve/<>/||/hem de BEYİN

( )


- EL ve/<>/||/hem de BEYİN

( AMBIDEXTRUS: İki elini de kullanabilme. )


- ELDE ETMEK ile NEDEN OLMAK



- ELEŞTİRİ:
REDDETMEK değil/yerine/>< GÖZDEN GEÇİRMEK



- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/<>/> DAYANIŞMA



- ELEŞTİRİYİ "SAĞLAMAK/SAĞLAYAN" değil ELEŞTİRİYE NEDEN OLMAK/OLAN



- ELEŞTİRMEK ÜZERE BİLGİ TOPLAMAK/CIMBIZLAMAK ile/değil/>< (TAM/DOĞRU/SAMİMİ) DİNLEMEK



- ELİF:
İBTİDÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİVÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İNFİRÂD[Ar. < FERD] ile/ve/||/<> İNKITÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİĞNÂ[Ar.] ile/ve/||/<> ÜLFET[Ar.]



- ELİMİNE[Fr.] (ETMEK) ile A LIMINE[Lat.]

( Elemek, ayıklamak. İLE Eşikten doğru. | Önyargıyla, kestirmeden. | Konunun/sorunun özüne, işin aslına bakmaksızın. )


- ELİNDE GETİREN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKLINDA GETİREN

( Karnında götürür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Gönlünde götürür. )


- ELİNE ile/ve DİLİNE ile/ve BELİNE SAHİP ÇIKMAK



- ELİNİ ÖP(TÜR)MEK ile/ve/değil/||/<>/< EĞİLMEYİ GÖ(STE)RMEK/DENEYİMLE(T)MEK



- ELİNİ/AYAĞINI/BAŞINI KIR fakat GÖNÜL KIRMA!



- ELLERİ YIKAMADA:
YEMEKTEN ÖNCE ve UYUMADAN ÖNCE

( ... VE Uyku/rüya sırasında -düşük de olsa- parmağınızı gözünüze değdirme olasılığından dolayı gözün mikrop kapmaması için uyumadan önce elleri temiz tutmakta yarar vardır! )


- EMANETİ, EHLİNE VERMEK ile/ve/||/<>/> İŞİ, O İŞE UYGUN/YETKİN KİŞİYE VERMEK



- EMEK ile/ve ÇABA

( Büyük çabalar harcamadıkça, çaba harcamanın bizi hiçbir yere götürmeyeceğini anlayamayız. )


- EMEK ve/<> YAŞATMAK



- EMİN OLMAK ve/<> TESLİMİYET



- EMNİYET ile/ve EMÂNET



- EMPATİ KURMAK ile/ve/değil/=/||/<>/< ÂDİL OLMAK



- EMPATİ:
"ONUN YERİNE DÜŞÜNMEK"
değil
ONUN/ONLAR GİBİ DÜŞÜNMEK/ONUN DÜŞÜNCESİNİ/DUYGUSUNU ANLAMAYA ÇABALAMAK



- EMPATİ:
BİLİŞSEL ile/ve/||/<>/> DUYGUSAL



- EMPATİ:
SANA ve/<> ONA

( Yapılmasını istemediğin şeyi, başkasına yapmamak. VE/<> Sana davranılmasını/yapılmasını istediğin şeyi/biçimde, ona yapmak. )


- EMPATİK:
ANLAYIŞ ile/ve/||/<> DOĞRULAMA ile/ve/||/<> İRDELEME ile/ve/||/<> KATILIM ile/ve/||/<> YORUMLAMA



- EN ... değil/yerine DAHA ...

( "Ya, ya da" düşüncesi/zannı/yüklemesi. DEĞİL/YERİNE "Hem, hem de | Ne, ne de" düşüncesiyle/mantığıyla. )


- EN ... değil/yerine DAHA ...

( Durağan. DEĞİL/YERİNE Hareketli. )


- EN ... değil/yerine DAHA ...

( Yapay. DEĞİL/YERİNE Doğal. )


- EN ... değil/yerine DAHA ...

( Sahte. DEĞİL/YERİNE Gerçek. )


- EN ... değil/yerine DAHA ...

( Konfor temelli/odaklı. DEĞİL/YERİNE Yaşam temelli/odaklı. )


- EN ... değil/yerine DAHA ...

( İnorganik. DEĞİL/YERİNE Organik. )


- EN (")ÜSTÜNLER/BÜYÜKLER("):
AHMAKLIK/HAMÂKAT ve KENDİNİ BEĞENMEK değil/yerine AKIL ve İYİ HUY

( Yoksulluğun. VE Korkulacakların. DEĞİL/YERİNE Zenginliğin. VE Beğenileceklerin. )


- EN AZ ENERJİ ile/ve/||/<> EN YÜKSEK DÜZENSİZLİK



- EN BÜYÜK "GÖSTERİŞ": DOĞALLIK



- EN BÜYÜK HAYAL değil/yerine EN BÜYÜK ZENGİNLİK

( "Zenginlik". DEĞİL/YERİNE Hayal. )


- EN BÜYÜK PİŞMANLIK...

( "Pişman olurum" diye yapmadıklarımız. )


- EN BÜYÜK SORUNLAR:
KENDİNDEN MEMNUN OL(A)MAMA ile/ve/||/<> TATMİN OL(A)MAMA



- EN BÜYÜK:
YOKSUN/LUK ile/ve/<> FAKİR/LİK

( Akılsızlık. İLE/VE/<> Bilgisizlik. )


- EN CESUR ve/||/<> EN GÜÇLÜ ve/||/<> EN MUTLU

( İlk özür dileyen. VE/||/<> İlk affeden. VE/||/<> İlk unutan. )


- EN ÇİRKİN değil EN CESUR

( Lizzie Velasquez )


- EN ÇOK ÖLÜM NEDENİ

( * KANSER )


- EN ÇOK ÖLÜM NEDENİ

( * SİGARA(TÜTÜN) )


- EN ÇOK ŞEYE SAHİP OLMAK ile/değil/yerine/>< EN AZ ŞEYE GEREKSİNİM DUYMAK

( Sahip olmadığı şeylere üzülmeyen ve sahip olduklarına sevinen kişi, akıllı biridir. )


- EN ÇOK ŞEYE SAHİP OLMAK ile/değil/yerine/>< EN AZ ŞEYE GEREKSİNİM DUYMAK

( Ne kadar az şeye sahip olursak, o kadar az şey, bize "sahip olur". )


- EN EŞİT PAYLAŞILAN

( AKIL )


- EN HIZLI OLAN:
| SES HIZI ve IŞIK HIZI | ile/ve/değil/||/<>/>/< DÜŞÜNCE HIZI

( | [ a0 = 340 m/s ] VE [ c0 = 300.000 km/s ] | İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Sınırsız ve en hızlı. )


- EN HIZLI OLAN:
| SES HIZI ve IŞIK HIZI | ile/ve/değil/||/<>/>/< DÜŞÜNCE HIZI

( | [ a0 = 1/√K0 g0 ] [ a0 = √ m . Y ] VE [ c = 1/√e0 μ0 ] | İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< ... )


- EN HOŞ DUYGU:
BİRİNİN, YÜZÜNDEKİ GÜLÜMSEMENİN NEDENİ OLDUĞUNU BİLMEK :)



- EN İYİ NİYET

( BİLİMDEN ORTAYA ÇIKAN ( Davranışların en iyisi iyi niyetten, niyetin en iyisi ise bilimden ortaya çıkandır. )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( KULLANILAGELENLER [DRIVEN/USEFUL]

( 1.) SAĞLIKÖZGÜRLÜK [HEALTHFREEDOM] )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( 2.) ZAMAN ve ENERJİ [TIME & ENERGY]

( 3.) BİLGİ ve FARKINDALIK [INFORMATION & AWARENESS] )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( UYGULANAGELENLER [APPLIED/PRACTICAL]

( 1.) DOĞA ve DOĞALLIK [NATURE & NATURALNESS] )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( 2.) UYUM ve BÜTÜNLÜK [HARMONY & INTEGRITY] )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( 3.) GELİŞİM ve DEĞİŞİM [PROGRESS/DEVELOPMENT & ALTERATION/CHANGING] )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( "EĞER"SİZ, "ÇÜNKÜ"SÜZ, "AMA"SIZ; "KARŞIN/RAĞMEN"Lİ SAYGI VE SEVGİ! )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( Sevgi, hiçbir zaman durmaz ve dinlenmez. )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( Sevgide, "bir" bile yoktur, "iki" nasıl olabilsin? )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( SEVGİ: BÜTÜNÜN DUYUMU )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( İVAZSIZ, GARAZSIZ, ÇIKARSIZ, AİDİYETSİZ, SAHİPSİZ SEVGİ )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( Gelişim ve Değişim, ani ve süreksiz adımlarla gerçekleşir. )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( UNCONDITIONAL RESPECT & UNCONDITIONAL LOVE [WITHOUT "IF", "BECAUSE", "BUT"] )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( While love will never stops or rest.
In love there is not the one even, how can there be two? )


- EN SAĞLAM/LAR:
ELMAS ve
KENDİNİ TANIMAK/BİLMEK!



- EN YÜCE:
GÜLÜMSE(MEK)!



- ENÂNİYET/EGO ile BENLİK

( BENLİK, EGO )


- ENÂNİYET ile/yerine HALVET



- ENAYİLİK ile/değil/yerine DAYANÇ/SABIR



- ENERJİ ile/ve/değil/yerine KENDİNİ DENETLEYEBİLEN(KONTROL EDEBİLEN) ENERJİ



- ENERJİNİN/BESİNİN:
KAYNAĞI ve/||/<>/> ARACI ve/||/<>/> TAŞIYICISI ve/||/<>/> TÜKETİCİSİ

( Güneş. VE/||/<>/> Toprak. VE/||/<>/> Bitkiler. VE/||/<>/> Hayvan/İnsan. )


- ENGEL/SORUN ile/değil/yerine ARA/DİNLENME NOKTASI/VESİLESİ



- ENGELLİLER:
GÖVDESEL ile/ve/ne yazık ki/||/<> DUYUSAL ile/ve/ne yazık ki/||/<> İŞİTME ile/ve/ne yazık ki/||/<> KONUŞMA ile/ve/ne yazık ki/||/<>
ZİHİNSEL ile/ve/ne yazık ki/||/<> GEÇİCİ ile/ve/ne yazık ki/||/<> YAŞLILAR



- EPİFİZ BEZİNDE:
MELATONİN ile/ve/||/<> SEROTONİN["SERATONİN" değil!] ile/ve/||/<> DMT

( )


- ERDEM:
EĞİTİMLE ile/ve/||/<>/< ALIŞKANLIKLARLA ile/ve/||/<>/< DOĞAL



- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Erdem, toplum çıkarını kişisel çıkarın üstünde tutmaktır. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Bilgi erdem, erdem de mutluluk üretir. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Erdeminiz ayakta kalmanızı sağlayan şeydir. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Erdem, kişinin kendini inşâ edeceği tuğlalardır. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Erdemler kendileri içindir. Başka şeyler için değildir. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Erdemli olanlar, kaygıdan; akıllı olanlar, korkudan uzaktır. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Güçlükleri yenmeyi birinci ödevi olarak kabul eden ve ödülü sonraya bırakan bir kişiye 'erdemli' denilir. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Erdemli kişinin önem verdiği üç şey vardır: Davranışlarında dikkatsiz ve düşüncesiz olmaktan sakınmak; yüz anlatımında içtenlik; sözlerinin kabalık ve bayağılıktan uzak olması. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Gerçekte olduğunuz şey, özünüz, sizin erdeminizdir, erdeminiz kendinizsiniz. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Özünüzü, gerçek benliğinizi anımsamak erdemdir. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı yayılamaz, fakat erdemlerin kokusu hiçbir engel tanımadan her yere yayılır. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Kişi, yaşamını meziyetlerinin yönettiğinden ve bu meziyetlerin en beklenmedik ve en sıkıcı koşullara bile direneceğinden emin olmalıdır. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Kişinin sınırlarını bilmesinden doğan alçakgönüllülük bir meziyettir ama vicdanla birleşmediği sürece bir zayıflık olarak görülebilir. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Olgun kişi, meziyetlerini parıldar hale getirir. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Olgun kişi, meziyetleri parıldarken ışıltıyı gizleyerek çevresiyle uyum içinde kalmayı başarır. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Kişinin ışığı yararlı bir parlaklık sağlıyorsa, onu tartının altına gizlemelidir. Eğer sağlamıyorsa, meziyetleri geliştirmek amacıyla durmadan çalışılmalıdır. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Meziyet yalnız kalmaz, sürekli komşu bulur. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( 4 Büyük Erdem:
* MAITRI/METTA[Palice] (Dostluk, iyi dilek, iyilik, sevgi ve merhamet göstermek. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Merhamet ve herkesin acılarına üzülmek. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Herkesin iyiliğine sevinmek. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Herkesin hatasını affetme ve görmemezlikten gelmek. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Erdemin ölçüsü, tüze'dir. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Bir şeyin, işlevini, yerine getirmesi. İLE/VE ... )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( What you are really is your virtue.
Remembering your self is virtue. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Aklını, en yüksek düzeyde kullanmak, tefekkür yaşamı, kuramsal temâşâ. İLE/VE ... )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Ötekinin haklarını sağlamak, korumak ve savunmak. İLE/VE ... )


- ERGEN/YENİYETME ile/ve/<>/> YETİŞKİN ile/ve/<>/> BİLGE

( Yetişkinlerin, mükemmel olmadığını anladığımız gün. İLE/VE/<>/> Yetişkinleri affettiğimiz gün. İLE/VE/<>/> Kendini affettiğimiz gün. )


- ERİK ile/ve/||/<>/> ÜZÜM ile/ve/||/<>/> CEVİZ/KOZ

( [Yenilebilen] Dışı. İLE/VE/||/<>/> Hem dışı, hem de içi. İLE/VE/||/<>/> İçi. )


- ERİK ile/ve/||/<>/> ÜZÜM ile/ve/||/<>/> CEVİZ/KOZ

( Ekşi/tatlı. İLE/VE/||/<>/> Tatlı. İLE/VE/||/<>/> [ince zarı/kabuğu soyulmazsa] hem acı, hem de tatlı | Ne acı[ince zarı/kabuğu soyulursa], ne de tatlı. )


- ERİK ile/ve/||/<>/> ÜZÜM ile/ve/||/<>/> CEVİZ/KOZ

( Şeriat. İLE/VE/||/<>/> Tarikat. İLE/VE/||/<>/> Hakikat. )


- ERİK ile/ve/||/<>/> ÜZÜM ile/ve/||/<>/> CEVİZ/KOZ

( Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu

Yunus Emre )


- ERİK ile/ve/||/<>/> ÜZÜM ile/ve/||/<>/> CEVİZ/KOZ

( Niyâzî Mısrî'nin şerhini (de) okumanızı salık veririz. )


- ERİNÇ/HUZUR ve/||/<> BARIŞ

( İç/içte. VE/||/<> Dış/dışta. )


- ERKEK (MİLLETİ)/KADIN (KISMI) DEĞİL Mİ, HEPSİ AYNI!(BÖYLE/ŞÖYLE) / ŞÖYLE/ŞUNU İSTER/YAPAR değil/yerine HER BİRİ AYRIDIR!

( Genellememek gerekir! Büyük yanlıştır! )


- ERKEKLİKİN:
10'DA 9'U değil 10'DA 1'İ

( Kaçmak. DEĞİL 1'i, varolanı/yakınlarını/sevdiklerini/seni sevenleri korumak, onların yanında olabilmek üzere geri durabilmek/çekilebilmek. )


- ERKİN KORAY ve/||/<>/> ZÜLFÜ LİVANELİ ve/||/<>/> HALUK LEVENT |
ve/||/<>/>
YAŞAR

( www.FaRkLaR.net/YASAR | www.yasaronline.net )


- ERKİN KORAY ve/||/<>/> ZÜLFÜ LİVANELİ ve/||/<>/> HALUK LEVENT |
ve/||/<>/>
YAŞAR

( )


- ERKİN KORAY ve/||/<>/> ZÜLFÜ LİVANELİ ve/||/<>/> HALUK LEVENT |
ve/||/<>/>
YAŞAR

( )


- ERKİN KORAY ve/||/<>/> ZÜLFÜ LİVANELİ ve/||/<>/> HALUK LEVENT |
ve/||/<>/>
YAŞAR

( )


- ERKİN KORAY ve/||/<>/> ZÜLFÜ LİVANELİ ve/||/<>/> HALUK LEVENT |
ve/||/<>/>
YAŞAR

( )


- EROS ve/||/<> LİBİDO
ile/ve/||/<>/<
TANATOS ve/||/<> DESTRUDO

( Eşeysel ve varoluş yönünde dürtü ve güdü. İLE/VE/||/<>/< Varoluşsal dürtü ve güdü. )


- EROS ve/||/<> LİBİDO
ile/ve/||/<>/<
TANATOS ve/||/<> DESTRUDO

( SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/< EDOARDO WEISS )


- EŞ ile/ve/>/değil KARDEŞ

( Bazı çiftlerin uzun süreli ilişkileri, zamanla daha da yakınlaşarak ve birbiriyle benzeşerek, eş durumundan kardeş durumuna doğru yönelebilmektedir. )


- ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) ile/ve/||/<>/> LA CASA DE PAPEL

( ile/ve/||/<>/> )


- ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) ile/ve/||/<>/> LA CASA DE PAPEL

( TUTUKEVİ(HAPİSHANE)

ESARETİN BEDELİ (SHAWSHANK REDEMPTION) (1994)

THE OZ (dizi)

PRISON BREAK (dizi)

PAPILLON (1973)

ESCAPE FROM PRETORIA (2020)

TUTUKLULAR (PRISONERS) (2013)

SON KALE (THE LAST CASTLE) (2001)

ALCATRAZ

ZİNDAN ADASI (SHUTTER ISLAND) (2010)

SUÇ ÇIKMAZI (FELON) (2008)

UN PROPHÈTE (2009)

CELDA 211 (2009)

HUNGER (2008)

PRZESLUCHANIE (1989)

BIRDMAN OF ALCATRAZ (1962)

IN THE NAME OF THE FATHER (1993)

LE TROU (1960)

LA CASA DE PAPALLE (dizi) (2017-2020)



BİR TÜR/BÖLÜM TUTUKLULUK/TUTSAKLIK

YEŞİL YOL (GREEN MILE) (1999)

YEDİ (SEVEN) (1995)

12 YILLIK TUTSAKLIK (12 YEARS A SLAVE) (2013)

TİBET'TE YEDİ YIL (SEVEN YEARS IN TIBET) (1997)

YENİ YAŞAM (CAST AWAY) (2000)

TRUMAN SHOW (1998)

HÜCRE NO:7 MUCİZESİ (MIRACLE IN CELL NO:7) (2013)

KÜP (CUBE) I, II, III (1997, 2002, 2004)

DENEY (THE EXPERIMENT) (2010)

OYUN (THE GAME) (1997)

BUGÜN, DÜNDÜ (GROUNDHOG DAY) (1993) :)

SOFİ'NİN SEÇİMİ (SOPHIE'S CHOICE) (1982)

ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK (THE BOY IN THE STRIPED PAJAMAS) (2008)

SCHINDLER'İN DİZİNİ (SCHINDLER'S LIST)(1993)

PİYANİST (2002)

THELMA VE LOUISE (1991)

GİZLİ SAYILAR (HIDDEN FIGURES) (2016)

BİRKAÇ İYİ ADAM (A FEW GOOD MEN) (1992)

TERMINAL (2004)

BİZ MELEK DEĞİLİZ (WE ARE NOT ANGELS) (1989)

ÇAŞIT OYUNU (SPY GAME) (2001)

SÜREKLİ GENÇ (FOREVER YOUNG) (1992)

KIRILMA NOKTASI (POINT BREAK) (1991)

TANGO VE CASH (1989)

DÖVÜŞ KULÜBÜ (FIGHT CLUB) (1999)

127 SAAT (127 HOURS) (2010)

GELECEĞE DÖNÜŞ (BACK TO THE FUTURE) I, II, III (1985)

YAŞLI DELİKANLI (OLDBOY) (2003)

JUMANJİ (1995) )


- ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) ile/ve/||/<>/< RASHOMON

( "Rashomon Etkisi"nin, felsefe, bilim, sanat, sinema, psikoloji, tüze(hukuk), adlî tıp ve psikoloji alanlarındaki karşılıklarını daha kapsamlı değerlendirebilmek için Rashomon filmini izleyebilir ve sevgili Sevil Atasoy hocamızın sunumunu dinlemek için burayı tıklayınız... )


- ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) ile/ve/||/<>/< RASHOMON

( )


- ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) ile/ve/||/<>/< RASHOMON

( )


- ESAS ile/ve/||/<> İRÂDE ile/ve/||/<> SONUÇ"

( Usûl/yöntem, esastan önce gelir/gelmelidir. İLE/VE/||/<> İhtiyâr[< Hayır!][yapmama bilgisi/isteği], irâdeden[yapma bilgisi/isteği] önce gelir/gelmelidir. İLE/VE/||/<> Süreç, sonuçtan önce gelir/gelmelidir. )


- ESAS ile/ve/< USÛL/YÖNTEM

( Temel, öz. İLE/VE/||/< Yöntem, yol, uygulayım, metot. )


- ESAS ile/ve/< USÛL/YÖNTEM

( Usûl olmadan vusûl olmaz.[Yöntem olmazsa kavuşulmaz/ulaşılmaz.] )


- ESAS ile/ve/< USÛL/YÖNTEM

( Anayasa ve bazı/çoğu önemli davalar, önce usûlden sonra esastan ele alınır. )


- ESAS ile/ve/< USÛL/YÖNTEM

( Kızgın tencere, bir kulpundan tutulmaz. )


- ESAS ile/ve/< USÛL/YÖNTEM

( [öncelik ve simge/benzetme olarak]
Dere. İLE/VE/||/< Okyanus.
"Okyanus". İLE/VE/||/< "Dere".

[örnek ve deyim olarak]
Okyanus[u geçmek]. İLE/VE/||/FAKAT/NE YAZIK Kİ Dere[de boğulmak][usûlün öncelikli tutulması ve/ya da bulunmaması durumunda]. )


- EŞE ve/<> NEŞE



- EŞEYSELLİK/SEKS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARILMAK

( ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KOÇA )


- EŞİĞİNİ YÜKSELTMEK ile/yerine KENDİNİ GELİŞTİRMEK



- EŞİK ile/ve/||/<> ARALIK



- EŞİT HAK ile/ve/||/<>/>/< EŞİT PAYLAŞIM



- EŞİT OLMA ile/ve/||/<> EŞİT OLMAMA

( Yaşamda. İLE/VE/||/<> Doğa(l)da. )


- EŞİT OLMASINA YAKIN TUTMAYA ...:
ÇALIŞMAK ve/||/<> ÇABALAMAK



- EŞİTLİK ile/ve/||/<>/> FIRSAT EŞİTLİĞİ



- EŞİTLİK ile HAKKANİYET



- EŞİTLİK ile/ve PAYLAŞIM



- EŞİTLİK ve/=/||/<>/>/< SAVAŞÇILARI

( Özellikle hukuk mantığı ve tarihi açısından, "Eşitlik Savaşçısı[On The Basis of Sex]"'nı izlemenizi öneririz... )


- EŞİTLİK ve/=/||/<>/>/< SAVAŞÇILARI

( image )


- ESNEKLİK ve/||/<>/> SAĞLAMLIK/GÜÇ ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Çocuk gibi. VE/||/<>/> Demir gibi. VE/||/<>/> Bilge gibi. )


- EŞYALARI:
VİTRİNDE/SANDIKTA/... TUTMAK/SAKLAMAK ile/yerine/değil KULLANMAK

( "Bir gün kullanılır", "Misafir için" vb. düşünceler/tutumlar yerine kullanalım onları! )


- EŞYALARI/ÇANTAYI:
BIRAKMAK, ORTAMA GÜVENMEK yerine/değil YANINDA TUTMAK, SAHİP ÇIKMAK

( Eşyanın/çantanın yanınızda tutulmasının gerekliliği, çalınmaması için değil/yanısıra, bir hasar/kayıp ya da hırsızlık durumunda orada bulunan herkesi zan altında bırakmaması içindir. )


- ETİK ile/ve/< ESTETİK

( Birlikte görmek/tutmak gerekiyor. )


- ETKEN ile NEDEN



- ETKER NEDEN = EFFICIENT CAUSE[İng.] = CAUSE EFFICIENTE[Fr.] = WIRKENDE URSACHE[Alm.] = CAUSA EFFICIENS[Lat.]



- ETKİ <> TEPKİ ile/ve/değil ETKİ <> YORUM <> TEPKİ

( Hayvanlarda. İLE/VE/DEĞİL İnsanda. )


- ETKİ > TEPKİ ile/değil/yerine/> ETKİ > ANLAM > TEPKİ



- ETKİ ile/ve/> NEDEN



- ETKİLEMEYE ÇALIŞMAK (İÇİN) KONUŞMAK/ANLATMAK ile/ve/değil/yerine (SADECE) KENDİNİ ANLATMAK/TANIMLAMAK (İÇİN) KONUŞMAK/ANLATMAK



- ETKİLEŞİMLİ ve/||/<> DEVİNGEN



- ETKİNLİK/FİİL ile/ve DAVRANIŞ ile/ve EYLEM

( İş üretir. Durumu değiştirmektir. İLE/VE Psişik durumların dışavurumu. İLE/VE Bilinçli, amaçlı etkinlik. )


- ETKİNLİK/PERFORMANS =/ve İLETİŞİM =/ve GÜDÜLENME =/ve YETKİNLİK/LER

( NE? ve NEDEN? ve NASIL? )


- EV ve/||/<>/> EVRE



- EV ile/ve/değil/||/<>/< KOMŞU

( Alma. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Al. )


- EVİNİ ve/||/<>/< ZİHNİNİ/KALBİNİ

( Konuk gelecekmiş gibi temiz tut! VE/||/<>/< Ölüm gelecekmiş gibi temiz tut! )


- EVLENECEĞİN KİŞİYİ:
AKŞAM/GECE GÖRMEK ile/ve/yerine SABAH/UYANINCA GÖRMEK



- EVREN/KAİNAT:
OLUŞ/KEVN ve/||/<> BOZULUŞ/FESAD



- EVRİM:
DOĞAL SEÇİLİM KURAMI/ÖRNEĞİ ile/ve/değil/yerin/<>/>< DAYANIŞMA(SYMBIOSIS) KURAMI/ÖRNEĞİ

( Ekvator bölgesinde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Sibirya'da. )


- EVRİM:
DOĞAL SEÇİLİM KURAMI/ÖRNEĞİ ile/ve/değil/yerin/<>/>< DAYANIŞMA(SYMBIOSIS) KURAMI/ÖRNEĞİ

( CHARLES DARWIN ile/ve/değil/yerine/<>/>< PYOTR KROPOTKIN[09 Aralık 1842 - 08 Şubat 1921] )


- EVRİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLERLEME



- EYEF ile/ve EYER

( İp yayı. İLE/VE İnsan yayı. )


- EYEF ile/ve EYER

( M.Ö. 6000-8000 zamanlarının en önemli teknolojik buluşlarından biridir. İLE/VE ... )


- EYEF ile/ve EYER

( Yük taşımaya yarayan urganın ayrılmaz parçası olan oval iki uçlu bir aygıt. İLE/VE ... )


- EYEF ile/ve EYER

( Teknik özellikleri:
* Eyef olmazsa ekin sapı, budanmış bağ çubukları, okluk ve yaylık gibi çubukların yakacak için çalı çırpının taşınması neredeyse olanaksızdır. Çubukların kayıp düşmelerine engel olur.
* Eyef'te düğüm yoktur. Karda-kışta, düğüm donduğundan dolayı yük boşaltılamaz. İple bağlanmış olsa ipi kesmek zorunda kalınır. Bu da yapılması zor ve zahmetli olan bir malzemenin kaybıdır.
* Ağır bir yükü, ikinci bir kişinin yardımına gerek kalmadan sırtınıza alabilir ve indirebilirsiniz.
* Düğüm olmadığından, yükü indirmek ve boşaltmak çok kolaydır. İpin/eyefin ucunu salıvermek yeterlidir.
* Yüklerin devrilmesi söz konusu olmadığından, kervanın sağlıklı akışını sağlar. Kesinti ve duraklamaya neden olmaz.
* Çalı-çırpının ve kişilerin, düzgün, tertipli bir disiplinle A noktasından, B noktasına ulaşmasını sağlar.
* Düğüm yapmak ve ipi kesmek gibi bir sorunu, temelli ortadan kaldırmıştır.
* Âlet, yetişkin bir kişinin, açık eli kadardır.
* Oval biçimlidir.
* Ucları dışarı taşarak üst üste oturur, gerektiğinde uclar aralanabilir. )


- EYEF ile/ve EYER

( BU/BUU/BUĞ ile/ve ... )


- EYLE! ve/||/<> GÖSTER! ve/||/<> KANITLA!

( Konuşmak yerine. VE/||/<> Söylemek yerine. VE/||/<> Söz vermek yerine. )


- EYLE! ve/||/<> GÖSTER! ve/||/<> KANITLA!

( Instead of talk! AND/||/<> Instead of say! AND/||/<> Instead of promise! )


- EYLEM:
[hem/ne] SONLULUK ile/ve/||/<>/hem de/ne de SONSUZLUK



- EYLEM:
ÖZEN ve/||/<> DİSİPLİN



- EYLEM/FİİL ile/ve ETKİNLİK/FAALİYET

( Tek. İLE/VE Çok. )


- EYLEM/FİİL ile/ve ETKİNLİK/FAALİYET

( Somut. İLE/VE Soyut. )


- EYLEM/FİİL ile/ve ETKİNLİK/FAALİYET

( Fizikteki simgesi: S )


- EYLEM/HAREKET ve/||/<>/>/< SAĞALTIM/TEDAVİ/ŞİFÂ



- EYLEM ve/||/<>/> ANDA OLMAK ve/||/<>/> KENDİLİĞİNDENLİK ve/||/<>/> YARATICILIK



- EYLEM ile/ve/değil/||/<>/< EYLEMİN DEĞERİ

( Bilim. | Sanat. | Fizik/doğa. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Felsefe. )


- EYLEM ve/||/<>/> YOL GÖSTERİCİ/LİK



- EYTİŞİM(DİYALEKTİK) ve/||/<> GÖRELİLİK ve/||/<> HOLOGRAFİK EVREN ve/||/<> SİBERNETİK ve/||/<> KUVANTUM



- EYTİŞİM/DİYALEKTİK:
DOĞAL ile/ve/||/<> TARİHSEL



- EZBER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLGİ



- EZELDE ve/||/<>/> GÜZELDE

( Nokta. VE/||/<>/> Saklı. )


- F ve/||/<> S ve/||/<> T ve/||/<> K ve/||/<> Ç ve/||/<> Ş ve/||/<> H ve/||/<> P
[FISTIKÇI ŞAHAP]

( Bu harfler, ayrık de'lerin kullanımı dışında, ancak, buradaki öteki harflerle kullanılır.
Levent'te | Erdinç'te | Sınıfta | Geçitte, Geçişte | Sancak'ta | Sehpada | Edip'te | Sevinçte, Sevinç'te | Elektrikçi )


- FARK ET! ve/||/<> HAK ET!



- FARK ile/ve/||/<> MÜBÎN[Ar. BEYN/BEYÂN]

( ... İLE/VE/||/<> İyiyi, kötüyü [hayr'ı, şer'i] ayıran/ayırabilen. | Açık, apaçık, belirli. )


- FARKINDALIK ve/||/<>/< ÂN'A ODAKLANMA



- FARKINDALIK ile/ve/< BİLMEMEK

( Farkındalığın ilk koşulu, bilmemektir. )


- FARKINDALIK ile/ve/<> DAYANIŞMA



- FARKINDALIK ve/||/<>/>/< DENEYİMLEME



- FARKINDALIK ile/ve/||/<> DUYARLILIK



- FARKINDALIK ve/||/<> DUYGULARIN TANIMLANMASI



- FARKINDALIK ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA



- FARKINDALIK ile/ve/<> SEVGİ

( Farkındalık dinamiktir, sevgi ise varoluştur. )


- FARKINDALIK ile/ve/<> SEVGİ

( Farkındalık, eylem halindeki sevgidir. )


- FARKINDALIK ve/<> ÜMİT

( Paylaş! VE/<> Aşıla! )


- FARKINDALIK ve/<> ÜMİT

( Yeni yılda da, sağlıklı ve mutlu AN'lar yaşamak üzere, Farkındalık'larımızı paylaşıyor ve birbirimize, -en azından gülümseyerek :)- Ümit aşılamaya devam ediyoruz... :) )


- FARKINDALIK ile/ve/<> YOĞUNLAŞMA



- FaRkLaR (Kılavuzu/"Sözlüğü") ile/ve/<> FARKINDALIK



- FARKLI AÇILARDAN ve/||/<> BÜTÜNCÜL BAKMAK



- FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI ile/ve/değil/||/<> FARKLI BİR TANIM



- FARKLILIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLİK

( Dilde, anlatımda/aktarımda, parçalarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Gerçeklikte/hakikatte. )


- FAYTON SEFÂSI değil ATLARIN CEFÂSI



- FAZÎLET ile/ve/||/<> MENFAAT ile/ve/||/<> MASLAHAT

( Bireyde. İLE/VE/||/<> Toplulukta. İLE/VE/||/<> Toplumda. )


- FAZLA FEDÂKÂR/LIK
ve/||/<>/>/ne yazık ki
(FAZLA) VEFÂSIZ/LIK

( Fedâkârlığın fazlası, vefâsızlığa neden olur. )


- FAZLA SAMİMİYET ile/ve/||/<> ÇOK SEVGİ ile/ve/||/<> ÇOK İYİLİK

( Saygıyı azaltır. İLE/VE/||/<> Nankörlük getirir ve sevileni uzaklaştırır. İLE/VE/||/<> Suistimal edilir. )


- FAZLA/GEREKSİZ/YERSİZ/BOŞ ...)
KONUŞMA! ile/ve/||/<>/< DÜŞÜNME!

( YAP! ile/ve/||/<>/< YAP! )


- FEDÂ(KÂRLIK) ile FERÂGAT

( Sadakat. İLE/VE/||/<> Sevgi. )


- FEDÂ(KÂRLIK) ile FERÂGAT

( Mal/dan vermek. İLE/VE/||/<> "Can vermek" ve candan vermek. )


- FEDÂ(KÂRLIK) ile FERÂGAT

( Babadan gelen. İLE/VE/||/<> Anneden gelen. )


- FEDÂ(KÂRLIK) ile FERÂGAT

( Bedel ödemek. İLE/VE/||/<> Muhabbet. )


- FEDÂKÂRLIK:
YAPTIKLARIN ile/değil YAPMADIKLARIN

( Başkaları için. İLE/DEĞİL Kendin için. )


- FELSEFE DAĞI ile/ve/||/<> MATEMATİK ÇANTASI



- FELSEFE KONUŞMAK:
KEYFÎ değil ZORUNLULUKLA



- FELSEFE:
DÜŞÜNMEK ve/||/<>/> BİLMEK ve/||/<>/> YAŞAMAK



- FELSEFE:
EĞİTİM ile/ve/değil/||/<>/> YETKİNLEŞTİRME



- FELSEFE:
ZEKÂYI ve/||/<>/> AKLI

( Keskinleştirmek amacıyla. VE/||/<>/> Yetkinleştirmek amacıyla. )


- FELSEFE(PHILO-SOPHIA):
BİLGELİK SEVGİSİ ile/ve/||/<> SEVGİNİN BİLGELİĞİ

( )


- FELSEFE ve/||/<> ANAHTAR KAVRAMLAR



- FELSEFE ve/||/<> AŞK ve/||/<> SANAT

( "Evet!" diyememektir. VE/||/<> "Hayır!" diyememektir. VE/||/<> Soruyu anımsayamamaktır. )


- FELSEFE ve/||/<> DEVLET

( Aklın/düşüncenin, gelişmişlikteki son seviyesi. VE/||/<> Kurumların/toplumun, gelişmişlikteki son seviyesi. )


- FELSEFE ve/<> İNSAN-İNSAN İLİŞKİSİ



- FELSEFE ve/||/<> SANAT ve/||/<> KEŞİF

( Soyutlayarak[tenzih ederek]. VE/||/<> Benzeterek[teşbih ederek]. VE/||/<> Bireştirerek[tevhîd ederek]. )


- FELSEFE ve/||/<> SANAT ve/||/<> KEŞİF

( Akıl ile. VE/||/<> Hayal ile. VE/||/<> Kalp ile. )


- FELSEFESİZ ...:
BİLİM ile SANAT ile HUKUK/DİN ile YAŞAM

( Kör. İLE "Süsleme". İLE "Kural". İLE Yaşanmamış. )


- FELSEFEYİ ANLAMAK ile/ve/||/<> FELSEFE İLE ANLAMAK



- FERÂGAT ile/ve/<> TESLİMİYET



- FERAHLATMA ve/<> KOLAY(LIK)(ÂSÂN[Fars.])



- FERDİYET-İ SELÂSE:
ZÂT ve/||/<>/> İHTİYÂR/İRÂDE ve/||/<>/> SÖZ/EYLEM



- FİİL ile/ve DAVRANIŞ ile/ve EYLEM

( İş üretir. Durumu değiştirmektir. İLE/VE Psişik durumların dışavurumu. İLE/VE Bilinçli, amaçlı etkinlik. )


- FİLOZOF:
ANLAŞABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZLAŞABİLEN



- FIRSAT VERMEK:
KENDİNE ve/||/<>/> ÖTEKİLERE ve/||/<>/> YAŞAMA ve/||/<>/> GELECEĞE



- FİZİKSEL İŞ YAPMAK ile HİZMET ETMEK



- FİZİKSEL) NEDENSELLİK ile/ve/değil/||/<>/>/< ZİHİNSEL NEDENSELLİK



- FİZYOLOJİK GEREKSİNİMLER ile/ve/<> PSİKOLOJİK GEREKSİNİMLER

( Yerleşim dışında. İLE/VE/<> Yerleşim merkezlerinde. )


- FREN YAPMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> HIZ KESMEK



- GÂFİL (OLMAK) değil/yerine/>< ÂRİF (OLMAK)



- GAM ile/değil/yerine KAYGI

( Uyku getirir. İLE Uyutmaz. )


- GAM ile/değil/yerine KAYGI

( Kalbe zarar verenler. )


- GAZETE OKUMAK ile/ve/<>/||/değil/yerine KİTAP OKUMAK



- GÂZİ ile GÂZİ ile GAZÎ

( Savaştan, sağlam ya da (az/çok) yaralı çıkan. İLE Mustafa Kemal ATATÜRK İLE "Gezi" için gaz yiyen. )


- GEÇ EVLENMEK ile/değil/yerine/>< GENÇ EVLENMEK



- GEÇ GELEN/KALAN "ADÂLET" ile/değil/>< ADÂLET

( Geç gelen "adâlet", adâlet değildir! )


- GEÇ!:
EMİR VERMEK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< DÜŞÜNCESİNİ/İSTEĞİNİ DÜMDÜZ SÖYLEMEK

( Bazı/çoğu (bilgisiz/görgüsüz) kişi/ler, bazen/çoğunlukla kendini, herkesin/herşeyin merkezinde "görenler"/zannedenler, başkalarına söylediklerini, emir olarak değil zihninde ne varsa, hiçbir dilbilgisine sahip olmadan ya da uymadan, kabalıkla söyler. Bunu görür görmez, anladığımız anda, üstlerine fazla gitmemek ve bunları karıştırmamak gerekir. [Bazen de hadlerini bildirmek gerekiyorsa bildirilebilir tabii.] )


- GEÇ ile/ve GÜÇ
[BİR ŞEYİN:
GEÇ OLMASI ile/ve GÜÇ OLMASI/OLMAMASI]

( Olsun. İLE/VE Olmasın! )


- GEÇERLİ/LİK ile/ve YARARLI/LIK



- GEÇİMSİZ/LİK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< SEVGİSİZ/LİK



- GEÇMİŞ ile/ve/<>/> ŞİMDİ ile/ve/<>/> GELECEK

( Anılardadır. İLE/VE/<>/> Hayal gücündedir. )


- GEÇMİŞ ile/ve/<>/> ŞİMDİ ile/ve/<>/> GELECEK

( Değişmezdir. İLE/VE/<>/> Belirsizdir. )


- GEÇMİŞ ile/ve/<>/> ŞİMDİ ile/ve/<>/> GELECEK

( Değiştiremeyiz fakat bilebiliriz. İLE/VE/<>/> Bilemeyiz fakat değiştirebiliriz. )


- GEÇMİŞ ile/ve/<>/> ŞİMDİ ile/ve/<>/> GELECEK

( Constant. vs./AND/<>/> Unknown/indefinite.
In memory. vs./AND/<>/> In imagination.
We cannot change but we can/should know. vs./AND/<>/> We cannot know but we can/might/should change. )


- GEÇMİŞ ile/ve/<>/> ŞİMDİ ile/ve/<>/> GELECEK

( "Şimdi"ye odaklanmış olan bir şey, benimledir. Çünkü ben, sonsuz şimdiyim, an içinde var olanım. Şimdi olan olaya verdiğim de kendi gerçekliğimdir. )


- GEÇMİŞ ile/ve/<>/> ŞİMDİ ile/ve/<>/> GELECEK

( A thing focussed in the now is with me, for I am ever present; it is my own reality that I impart to the present event. )


- GEÇMİŞ ile/ve/<>/> ŞİMDİ ile/ve/<>/> GELECEK

( Nesneler ve düşünceler, sürekli değişmektedir. Şu anda olanın gerçek olduğu deneyimi ise asla değişmez; düşlerde bile. )


- GEÇMİŞ ile/ve/<>/> ŞİMDİ ile/ve/<>/> GELECEK

( Things and thoughts have been changing all the time. But the feeling/experience that what is now is real has never changed, even in dream. )


- GEÇMİŞE SAPLANMAMAK ve/||/<> GELECEĞE ODAKLANMAMAK



- GEÇMİŞİN KÖLESİ OLMAK değil/yerine/>< GELECEĞİN MİMARI OLMAK



- GEÇMİŞİN, BİZİ BIRAKMAMASI değil/yerine/> BİZİM, GEÇMİŞİ BIRAKMAMIZ



- GEÇMİŞİNDE YAŞAMAK" ile/ve/<>
"GELECEKTE YAŞAMAK" |
değil/yerine/><
ŞU ANDA OLMAK

( | Pişmanlık, suçluluk, şikâyet, üzüntü ve kızgınlık yaşatır. İLE/VE/<> Kaygı, gerginlik, huzursuzluk yaşatır. |
DEĞİL/YERİNE/><
Özgürlük, neşe, hafiflik, bilgelik yaşatır. )


- GELECEĞİ "MERAK EDENLER"İN BAKACAKLARI:
"FALLAR/BURÇLAR" değil/yerine MEZAR(LIK)LAR

( Bin "merak", bir borcu (bile) ödemez. )


- GELECEĞİ "MERAK EDENLER"İN BAKACAKLARI:
"FALLAR/BURÇLAR" değil/yerine MEZAR(LIK)LAR

( Merak, kişinin, kendi başına (g)ördüğü bir "iştir". )


- GELECEĞİ MERAK ETME!(K) ile/değil/yerine GEÇECEK OLANI İYİ DÜŞÜN!(MEK)

( Nasıl olsa gelecek. İLE/DEĞİL/YERİNE Zihninden hiç silinmeyecek. )


- GELİRİNİ KULLANMA/TÜKETME:
YAŞAMAK ÜZERE ve/||/<>/> HAYIR İŞLEMEK ÜZERE ve/||/<>/> "HAYIR!" DİYEBİLMEK ÜZERE



- GELİŞ(TİR)MEK ile/ve/değil/yerine/||/<> İYİLEŞ(TİR)MEK



- GELİŞİM VE DEĞİŞİM İÇİN:
ZORUNLULUK ile/ve/||/<> YOKLUK



- GELİŞİM ve/||/<> ARINMA ve/||/<> YOZLAŞMAMA



- GELİŞİM = DEVELOPMENT[İng.] = DÉVELOPPEMENT[Fr.] = ENTWICKLUNG[Alm.] = SVILUPPO[İt.] = DESARROLLO[İsp.]



- GELİŞİM ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA



- GELİŞİMDE:
ZORUNLULUK ile/ve/<> CESÂRET



- GELİŞME ile/ve/değil/yerine/||/<> OLGUNLAŞMA



- GELİŞMİŞ ÜLKE:
YOKSULLARIN BİLE ARABAYA BİNDİĞİ ÜLKE
değil/yerine/><
VARSILLARIN BİLE OTOBÜSE BİNDİĞİ ÜLKE



- GELİŞMİŞ/LİK ve/||/<>/> YALINLAŞ(TIRIL)MIŞ/LIK

( Yalınlaşmak/yalınlaştırabilmek, gelişmişliğin, en son durumudur. )


- GELİŞMİŞLİĞİN, OLGUNLUĞUN/KEMÂLÂTIN SONU:
YALINLIK ve/||/<> SÜKÛT



- GELİŞTİRME ile/ve/<> ÖNÜNÜ/ÖTESİNİ AÇIK TUTMAK



- GENÇKEN ÇABALA!:
"PARA/ÇIKAR KAZANMAK" İÇİN değil/yerine ÖĞRENMEK İÇİN



- GENÇLİK ile/<>/>< YETİŞKİNLİK ile/<>/>< YAŞLILIK

( [ne yazık ki] Zaman ve enerji vardır fakat cepte (pek/yeterince) para yoktur/olmaz. İLE/<>/>< Para ve enerji vardır fakat (pek/yeterince) zaman yoktur/olmaz. İLE/<>/>< Zaman ve para vardır fakat (yeterince) enerji yoktur/olmaz. )


- GENÇLİK ile/<>/>< YETİŞKİNLİK ile/<>/>< YAŞLILIK

( image )


- GENÇLİK ile/<>/>< YETİŞKİNLİK ile/<>/>< YAŞLILIK

( Genç/lik, bilse; yaşlı/lık, yapabilse...
Si jeunesse savait, si vieillesse pouvait. )


- GENEL ile ÖZEL



- GENEL ile/ve/<> ÖZEL

( Beyan. İLE/VE/<> Örnek. )


- GENEL ile/ve/<> ÖZEL

( Zıtlar vardır fakat zıtlık yoktur. )


- GENEL ile/ve/<> ÖZEL

( Hastalık "yoktur", hasta vardır. )


- GENEL ile/ve/<> ÖZEL

( Bazen ve/ya da bazı durumlarda/koşullarda, bir ilke için "herkesten", bazen de bir kişi/insan için tüm ilkeler("imiz")den vazgeçebilmeliyizdir/vazgeçmeliyizdir! )


- GENELLEME ile/değil/yerine/>< EMİN OLARAK



- GENELLEME ve/||/< GENELLEMENİN FARKINDALIĞI



- GENİŞ ZAMANDA ile/ve/||/<> DAR ZAMANDA

( Sıkı olabilirsek. İLE/VE/||/<> Ferah olabiliriz. )


- GERÇEĞİN, BİLİNEBİLECEK YÖNLERİNİ, DOĞRU OLARAK ALGILAMAK ve BİLİNEMEYECEK OLANLARIN, BİLİNEMEYECEĞİNİ DOĞRU OLARAK ALGILAMAK



- Gerçek diller ile Niyet dillerini karıştırmadan KONUŞ!!!



- GERÇEK OLMAYAN HAKKINDAKİ FARKINDALIK ile/ve/>< GERÇEK DOĞAMIZ HAKKINDAKİ FARKINDALIK

( Gerçek olmayan hakkındaki farkındalık hali ile gerçek doğanız hakkındaki farkındalık hali arasında bir uçurum vardır. )


- GERÇEK OLMAYAN HAKKINDAKİ FARKINDALIK ile/ve/>< GERÇEK DOĞAMIZ HAKKINDAKİ FARKINDALIK

( Gerçek olmayanlara olan bağımlılığımızdan vazgeçelim! O zaman, gerçek olan, hızla ve pürüzsüzce kendi yerini alacaktır. )


- GERÇEK OLMAYAN HAKKINDAKİ FARKINDALIK ile/ve/>< GERÇEK DOĞAMIZ HAKKINDAKİ FARKINDALIK

( From the awareness of the unreal to the awareness of your real nature there is a chasm. )


- GERÇEK OLMAYAN HAKKINDAKİ FARKINDALIK ile/ve/>< GERÇEK DOĞAMIZ HAKKINDAKİ FARKINDALIK

( Let go our attachment to the unreal! The real will swiftly and smoothly step into its own. )


- GERÇEK/LİK ile/ve/=/||/<> BÜTÜN/LÜK



- GERÇEK/LİK ile/ve/||/<> USSAL/LIK



- GERÇEKÇİ YAKLAŞIM ile/ve/||/<> AKLÎ GÖRÜ



- GERÇEKLEŞTİREBİLECEKLERİMİZ/ÖĞÜTLEYEBİLECEKLERİMİZ:
BAŞARILI "OLUP/OLMAMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MUTLU OLMAK



- GERÇEKLİĞİN ...:
KOŞULLARI ile/ve/||/<>/>/< YASASI

( Nesnelerde. İLE/VE/||/<>/>/< Akılda. )


- GERÇEKLİK TANIMI/TASAVVURU ile/ve NEDENSELLİK TANIMI/TASAVVURU ile/ve KİŞİ ZİHNİ



- GERÇEKLİK:
AKIL SAYESİNDE/ARACILIĞIYLA ve/||/<> AKILDA



- GERÇEKLİK/HAKİKAT:
ÇÜRÜTEMEDİĞİMİZ ve/||/<> TÜKETEMEDİĞİMİZ



- GEREK GÖRMEMEK ile/ve/<> YEĞLEMEMEK/TERCİH ETMEMEK



- GEREK KOŞUL/NEDEN ile/ve/||/<> YETER KOŞUL/NEDEN



- GEREKÇE/DAYANAKÇA ile/ve/||/<> ORAN/TI

( Gerekçe/dayanakça göstermeden, "karar almak/vermek"; oran(orantı) vermeden, "söz söylemek"; olanaksız, yetersiz ve değersizdir. )


- GEREKLERİNİ YAP(A)MADIYSAN:
HESAP SORMA! ve SIZLANMA!



- GEREKLİ OLANLAR...

( * İlim
* Hâl
* Teslimiyet
* Sadâkat
* Azim
Ondan ötesini tarif edemeyiz. )


- GEREKLİLİK:
BİLMEK ile/ve/değil/<> YAPMAK



- GEREKLİLİK ile/ve NEDENSELLİK

( Öncelik-sonralık yoktur. İLE/VE Öncelik-sonralık vardır. )


- GEREKLİLİK ile/ve NEDENSELLİK

( İşlevsellik. İLE/VE Birbirini açıklayıcılık. )


- GEREKSİNİMİMİZ OLMAYAN ŞEYLERİ ALMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> GEREKSİNİM DUYDUĞUMUZ ŞEYLERİ SATMAK

( Gereksinim duymadığımız şeyleri almak, gereksinim duyduğumuz şeyleri satmaya neden olur. )


- GEREKSİNİMLER ve İLİŞKİLER SIRADÜZENİ:
DİRİMSEL ve/||/<>/> BİLİŞSEL ve/||/<>/> DAVRANIŞSAL



- GEREKSİNİMLER:
ZARÛRÎ ile/ve/||/<>/> HÂCÎ ile/ve/||/<>/> KEMÂLÎ

( Yaşamak için gerekli olan beslenme ve güvenlikle ilgili gereksinimler. İLE/VE/||/<>/> Zorunlu olmayan, ama varoluşu, insanı rahatlatan unsurlara duyulan gereksinimler. İLE/VE/||/<>/> Kişilerin kaygılarını ve estetik beklentilerini karşılayan gereksinimler. )


- GERGİNLİĞİN BÖLGELERİNDE:
BOYUN ile/ve/||/<> OMUZ ile/ve/||/<> ÜST SIRT ile/ve/||/<> ORTA SIRT ile/ve/||/<> ALT SIRT ile/ve/||/<> MİDE

( [psikolojik nedenleri] "Kendini tanımlamada korku ve bastırılmışlık." İLE/VE/||/<> "Zorunluluk ve sorumluluk." İLE/VE/||/<> "Üzüntü, keder." İLE/VE/||/<> "Güvensizlik ve güçsüzlük." İLE/VE/||/<> "Utanç, suçluluk, değersizlik." İLE/VE/||/<> "Duyguları yönetmede yetersizlik." )


- GERİDE BIRAKTIKLARIMIZ ile/ve/||/<> ELİMİZİN ALTINDAKİLER ile/ve/||/<> ULAŞAMADIKLARIMIZ

( Özlüyoruz. İLE/VE/||/<> Sıkılıyoruz. İLE/VE/||/<> Tutuluyoruz. )


- GEVEZELİK ve/||/<> GAFLET

( Bilgelik/hikmet/irfan bulunmayan söz. VE/||/<> Düşünce ve bilgi bulunmayan susma/sükût. )


- GEVEZELİK ile/değil/yerine/>< KENDİNİ GELİŞTİRMEK



- GEZİYE ÇIKARKEN:
GİYSİLERİNİZ ve/||/<> PARANIZ

( Hazırladıklarının yarısını yanına al! VE/||/<> Bütçenin iki katını yanına al! )


- GİRDAP ile/değil SUALTI AKINTISI

( Sualtı akıntıları kıyı boyunca herhangi bir yerde oluşabilir. Eğer belimize kadar suya girmiş durumda orada duruyorsanız ve akıntının içine göğsümüze kadar girdiysek, sualtı akıntısı bizi kaparak açık denize doğru sürükleyebilir. Elbette genellikle yüzmeyi bilmeyen kişiler bunu yapıyor – bir yerde durarak kendi kendilerine eğleniyor. Hiçbir koşul altında kişilerden uzakta denize girmeyelim ve tabii ki kırmızı bayraklara ve kumsalda bulunan uyarı işaretlerine dikkat edelim!

Bir sualtı akıntısına kapılırsak ne yapmamız gerekir?

1. Paniklemeyelim!

Panik durumunda hareketlerimiz kendimizi koruma içgüdüsü tarafından kontrol edilir ve akıllıca kararlar almak daha zor bir duruma gelir. Sualtı akıntısına kapılırsak gerçekten ne yapmamız gerektiğini biliyorsak kurtulma olanağımız vardır.

2. Gücümüzü koruyalım!

Kıyıya yüzmeye çalışarak akıntıya karşı mücadele etmeyelim! Ne yazık ki bu tüm enerjimizi tüketmekten başka bir işe yaramayacaktır. Kıyıya doğru yüzmek yerine kıyıya paralel yüzelim. Eğer sualtı akıntısı dar ise [5 metreye kadar], çok çabuk bir biçimde akıntıdan kaçabiliriz.

3. Sualtı akıntısı geniş ise [20 metre ya da daha fazla] ne yapmalı?

Bu durumda, kurallara uyarak kıyıya paralel bir biçimde yüzsek bile kaçmak çok kolay olmayacaktır. Ancak yine de kurtulamadığımızı fark ettiğiniz an paniklemeyelim! Sadece rahatlayalım, çünkü ters akıntı çok uzun sürmeyecektir; yaklaşık 5 dakika içinde duracaktır. Durduğu zaman, ilk olarak kıyıya paralel bir biçimde 50-100 metre yüzün ve daha sonra kıyıya doğru yüzelim. Eğer doğrudan kıyıya yüzmeye çalışırsak, akıntının her zaman aynı noktada tekrar başlama olasılığından dolayı tekrar akıntıya kapılabiliriz.

Unutmamamız gereken önemli şeyler var!

1. Bir sualtı akıntısı bizi asla dibe çekmez.

Sualtı akıntıları, girdaplarla aynı şey değildir. Bizi su yüzeyi boyunca çeker ancak asla denizin dibine çekmez.

2. Bir sualtı akıntısının genişliği her zaman sınırlıdır.

Genellikle genişlikleri 50 metreden fazla olmaz. Çoğunlukla 10-20 metreyi geçmez. Kıyı boyunca 20-30 metre yüzdüğümüz zaman güvenli bir biçimde akıntıdan çıkabiliriz.

3. Bir sualtı akıntısının uzunluğu her zaman sınırlıdır.

Su akışı her zaman nispeten hızlı bir biçimde zayıflar ve dalgaların pik yaparak kırılmaya başladığı noktada sonlanır. Sörfçüler bu bölgeye "hat" der; genellikle kıyı şeridinden itibaren 100 metreden daha ileride olmaz. )


- GİRDİLER DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> YAŞAM DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> UYUM DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> DEĞERLER DÖRTLÜSÜ

( Sayın Gökçen ADAR'ın, "Yaşamla Flört" adlı kitabını okumanızı salık veririz. )


- GİRDİLER DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> YAŞAM DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> UYUM DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> DEĞERLER DÖRTLÜSÜ

( Olumlu/Pozitif | Olumsuz/Negatif | Nötr | X [Belirsiz, merak uyandıran]. İLE/VE/<>
İş | Sosyal | Aile | Özel. İLE/VE/<>
Beklenti | Ortam | Olanak | Zaman. İLE/VE/<>
Vizyon | Misyon | Nosyon | Gusto[Zevk ve heyecan niteliği, estetik değerler]. )


- GİRİŞ ile/ve/||/<>/> GELİŞME ile/ve/||/<>/> SONUÇ



- GİTMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UNUTMAK

( Eylem. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Devrim. )


- GİYDİKÇE AÇILIR ile/ve/||/<> UZADIKÇA ŞEKİL ALIR ile/ve/||/<> ZAMANLA UNUTURSUN

( Tezgâhtarın "kandırmacası"/kaktırması. İLE/VE/||/<> Kuaförün "kandırmacası"/kaktırması. İLE/VE/||/<> "Arkadaşın" kayıtsızlığı. )


- GİZLİ EVSİZLER ile GEÇİCİ EVSİZLER ile SÜREKLİ EVSİZLER

( Evsiz kalabilme olasılığı yüksek olan ve zaman zaman evsiz kalan kişiler.[Yoksulluk sınırının altında yaşarlar ve sürekli olarak evsiz kalma olasılığıyla karşı karşıyadır.] İLE Evsizlik süresi çok uzun olmayan evsiz kişiler. [Kendilerini, evsizlerden farklı olarak toplumun bir parçası olarak tanımlar. Kaygı, depresyon belirtileri, alkol ve madde kullanımı görülebilir. Evlerini, işlerini ve toplumsal konumlarını tekrar kazanmak için çaba gösterir.] İLE Uzun süre boyunca evsiz olan kişiler. [Sokak ve parklarda yaşamayı, olağan olarak görür ve açıkça evsiz olarak tanımlanır. Öteki kişilerle iletişimlerinde çok kuşkucudur.] )


- GÖĞÜS KASI "GELİŞTİRMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖZ KASI GELİŞTİRMEK



- GÖL OLMAYA ÇALIŞALIM!

( Yaşlı bir usta, çırağının sürekli herşeyden şikâyet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderir.

Yaşamındaki herşeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyler.

Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başlar. "Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "acı" diye yanıt verdi.

Usta, kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce, az ilerideki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:
- "Tadı nasıl?"
- "Ferahlatıcı" diye yanıt verir genç çırak.
- "Tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam.
- "Hayır" diye yanıtlar çırağı.

Bunun üzerine, yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturur ve şöyle der:
- "Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir.
Onun için sen de artık bardak olmayı bırak,

Göl olmaya çalış!" )


- GÖLGE/LİK ile/ve/değil/||/<>/< BİLGE/LİK



- GÖLGE ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/< GÖVDE

( Gölgeyi takip edersen güneşi de bulursun! )


- GÖLGE ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/< GÖVDE

( Gölgeni göremiyorsan, gölgeye kaç! )


- GÖLGE ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/< GÖVDE

( "Bilgi/episteme(loji)". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/< Varolan/onto(loji). )


- GÖLGENDE DİNLENEN değil/yerine GÖNLÜNDE DİNLENEN



- GÖNLÜMÜZÜN, ... ve/||/<>/< GÖNLÜMÜZDEN ...

( Perişan olmasını istemiyorsak. VE/||/<>/< Perişan olanları çıkarmamak. )


- GÖNÜL YAPMAK ve/||/<> RIZÂ DEVŞİRMEK



- GÖNÜLLÜ ile/ve/||/<> GÖNÜLVEREN



- GÖNÜLLÜ ile/ve/değil/<> KATILIMCI



- GÖNÜLLÜLÜK ile/ve/||/<> NEŞE



- GÖNÜLLÜLÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SORUMLULUK ALMAK



- GÖRECE/Lİ/LİK" ile/ve/değil GÖRELİ/LİK



- GÖRELİLİK/GALILEO GÖRELİLİĞİ ile/ve/<>/> ÖZEL GÖRELİLİK ile/ve/<>/> GENEL GÖRELİLİK

( DEĞİŞMEZLİK/BAKIŞIM[SİMETRİ] İLKESİ [İng. INVARIANCE PRINCIPLE]: Fizik yasaları ya da fiziksel bir nicelik, belirli dönüşümler altında değişmezdir. | Özel görelilik kuramı. | Genel görelilik kuramı. )


- GÖRELİLİK/GALILEO GÖRELİLİĞİ ile/ve/<>/> ÖZEL GÖRELİLİK ile/ve/<>/> GENEL GÖRELİLİK

( ...
İLE/VE/<>/>
Birbirine göre düzgün doğrusal hareket eden [ivmesiz] eylemsizlik referans sistemleri için sınırlı ve geçerli, iki postüla üzerine kurulmuş olan ve matematik ifadesini, Minkowski uzay-zaman boyutları [tensörü] ile bulan kuram. [1905] [Fizik yasaları, tüm eylemsizlik referans [Galile] sistemlerinde aynı matematik şekle sahip [değişmez(invariant)] olmalılardır. Işık, uzayda, her yönde, sabit c hızıyla kaynağından ve gözlemcinin hareketinden bağımsız olarak yayılır ve hiçbir sinyal ya da enerji, ışığınkinden daha yüksek bir hızla yayılamaz.]
İLE/VE/<>/>
Özel göreliliğin değişmezliğini, sadece eylemsizlik(ivmesiz) referans sistemleri için sınırlı tutmuş olmasının açmazını tamamlayan ve fizik objektifliğin alanını genişleten ve matematik ifadesini, Riemannian uzay-zaman koordinatları ile bulan kuram. [1911] [Fizik yasaları, sürekli koordinat dönüşümleriyle birbirine geçilebilen, eylemli ya da eylemsiz tüm referans sistemlerinde değişmez olmalılardır.] )


- GÖRELİLİK/GALILEO GÖRELİLİĞİ ile/ve/<>/> ÖZEL GÖRELİLİK ile/ve/<>/> GENEL GÖRELİLİK

( 1611 ile/ve/<>/> 1905 ile/ve/<>/> 1916[1919 yayımlama] )


- GÖRELİLİK/GALILEO GÖRELİLİĞİ ile/ve/<>/> ÖZEL GÖRELİLİK ile/ve/<>/> GENEL GÖRELİLİK

( Koordinat düzenine göre bakışımlılığı[simetrikliği] tanımlar.

İLE/VE/<>/<

Fizik yasalarının, tüm eylemsiz koordinat düzenlerinde aynı olduğunu söyler.

İLE/VE/<>/<

Fizik yasalarının, tüm koordinat düzenlerinde geçerliliğini vurgular. )


- GÖREV/İMİZ:
"SİYASET" değil TESİS-İ ADÂLET



- GÖRME/TATMA/KOKLAMA/DOKUNMA ile/ve/değil/||/<>/< DUYMA

( Uyur. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Uyumaz. )


- GÖRME/TATMA/KOKLAMA/DOKUNMA ile/ve/değil/||/<>/< DUYMA

( Dirençli/ihtiyârî. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Dirençsiz/gayr-ı ihtiyârî. )


- GÖRMEK (BAKMAK) = REGARD[İng.] = CONSIDÉRER[Fr.] = BETRACHTEN[Alm.] = CONTEMPLOR[Lat.]



- GÖRMEK/BAKMAK:
"İSTEDİĞİNİ" ile/ve/değil/yerine/||/<> İSTEDİĞİN ŞEY İÇİN GEREKEN(LER)İ



- GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BAKMAK

( İşlevsel/lik. İLE/VE/||/<>/> Niyetli, bilinçli, amaçlı. )


- GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BAKMAK

( GÖRMEK: Can kulağıyla dinlemek. )


- GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BAKMAK

( Görmek, dinlemek ile başlar. )


- GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BAKMAK

( image )


- GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BAKMAK

( İnsanın her bir gözü, doğrudan doğruya karşıya baktığı zaman, burundan dışarı doğru 95 derecelik bir görüş alanına sahiptir.

Ayrıca, gözlerimiz sayesinde burundan aşağıya doğru 75 derece, burna doğruysa 60 derecelik bir açıyı görebiliriz.

İki gözün görüş açısının, yani sol gözümüzün burna ve sağa doğru 60 derecelik görüş alanıyla, sağ gözümüzün burna ve sola doğru 60 derecelik görüş alanının çakıştığı bölge, kabaca 3 boyutlu görüş alanımızdır.

Bu 3 boyutlu görüş alanı, sadece 114 derecelik bir alanı kapsar. Bu iki alanın çakışması sayesinde derinlik algılanabilir. 114 derecenin geri kalan alanında teknik olarak 2 boyutlu görebiliriz ve derinlik algısı yok denecek kadar azdır.

İki göz hesaba katıldığında, insanın yatayda (göz ekseninde) 180 dereceden birazcık büyük bir görüş alanı vardır. Bunun üzerine göz hareketleri de görüş alanını değiştirir. Her bir gözümüz, yuvası içinde 90 dereceye yakın bir açıyla sola ya da sağa dönebilir. Bu sayede, kafamızı hareket ettirmeksizin, görüş alanımız göz ekseninde 270 dereceye kadar ulaşabilir. Kafamız da 100-130 dereceye kadar sağa ya da sola dönebilir. Bu sayede görüş alanımızı toplamda 340-350 dereceye kadar çıkarmamız mümkündür. Kafa ve boyun hareketine, göğüs ve bel dönüşü (rotasyonu) da eklenirse, bacakları hareket ettirmeksizin 360 dereceyi görmemiz olanaklıdır.

Her bir gözümüzde, dimdik ileri baktığımızda 12-15 derece dışa, 1.5 derece aşağıya denk gelecek biçimde optik sinirin retinayı yararak girdiği kör nokta bulunur. Bu kör nokta, görüş alanını gövde eksenimizde 7.5 derece, göz eksenimizde 5.5 derece kısıtlayan bir evrimsel kusurdur. )


- GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BAKMAK ile/ve/||/<>/> İZLEMEK

( Denk gelerek, istemeden de görülmüş olabilir. İLE/VE/||/<>/> Dikkati yönelterek. İLE/VE/||/<>/> Bakışı kararlı bir biçimde sürdürerek. )


- GÖRMEK ile/ve/<> BİLMEK

( Görüyorum demek göz ile değil, Biliyorum demek dil ile değil! )


- GÖRMEK ile/ve/<> BİLMEK

( Duyduğumu unuturum, gördüğümü anımsarım, okuduğumu anlarım. )


- GÖRMEK ve/||/<>/> ÖRMEK

( Kazâ. VE/||/<>/> Kader. )


- GÖRÜNEN UYUM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖRÜNMEYEN UYUM



- GÖRÜNTÜNÜN/MANZARANIN:
EN ÇİRKİNİ/KORKUNCU ile/değil/yerine/>< EN GÜZELİ

( Somurtan bir "yüz". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gülen bir yüz. :) )


- GÖRÜNTÜNÜN/MANZARANIN:
EN ÇİRKİNİ/KORKUNCU ile/değil/yerine/>< EN GÜZELİ

( Gülen İnsan Yüzünün Görsel FaRkLaR'ı için burayı tıklayınız... )


- GÖRÜNTÜNÜN/MANZARANIN:
EN ÇİRKİNİ/KORKUNCU ile/değil/yerine/>< EN GÜZELİ

( Kara delik. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güneş. )


- GÖRÜNTÜNÜN/MANZARANIN:
EN ÇİRKİNİ/KORKUNCU ile/değil/yerine/>< EN GÜZELİ

(

ile/değil/yerine/><

)


- GÖSTERİ(M) ile PAYLAŞIM



- GÖVDE AMELİYATI ile/ve/||/<> MANEVİ AMELİYAT

( [Kişinin] Uyut(ul)ması gerekir. İLE/VE/||/<> Uyan(dırıl)ması gerekir. )


- GÖVDE/MİZ:
OKSİJEN ve/||/<> KARBON ve/||/<> HİDROJEN ve/||/<> NİTROJEN ve/||/<>
KALSİYUM ve/||/<> FOSFOR ve/||/<> + 54 ÖĞE

( %65 ve/||/<> %18 ve/||/<> %10 ve/||/<> %3 ve/||/<> %1.4 ve/||/<> %1.1 ve/||/<> + %0 - 0.99 )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( Gövde ve gövdeyle özdeşlik duygusu var oldukça, düş kırıklıkları kaçınılmazdır. )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( Gövde olmadığında siz gövdeden ayrılmış değilsiniz - sadece Siz'siniz. )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( Gövde, üzerinde aşırı konsantrasyon kendi amacına ters düşer ve aksi sonuç verir. )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( Kendinin, gövde ve zihin olmadığını bilen bir kişi, bencil olamaz. Çünkü, bencillik nedeni olabilecek bir şeye sahip değildir. )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( Benlik, öylesine kendinden emindir ki, cesâreti tümüyle kırılmadıkça vazgeçmez. )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( Bir gövdede odaklanmış sonsuz olansınız. )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( "Ben Gövde'yim" düşüncesini yok edin, o zaman iç ve dış bir olacak. )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( "Ben Gövde'yim" düşüncesinin ötesine geçin. )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( Gövde ve zihin sınırlılardır, onun için de incinmeye açıklardır, onların, korunmaya gereksinimleri vardır ve bu da korkuya yol açar. )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( Gövde ve zihin içinde olmadığınızı, fakat her birinin de farkında olduğunuzu bilmek, kendini-biliştir. )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( Sükûnet ve sessizlik içinde "Ben" kabuğu erir ve iç ile dış bir olur. )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( Her kim, varoluşu hakkında bir yanıt arayarak düşünürse ve kendi kaynağını bulmayı içtenlikle isterse, her zaman mevcut olan "Ben-im" duygusunu kavrayabilir ve zihni karartan bulutlar dağılıp, varlığın özü tüm ihtişamıyla görününceye dek onun üzerinde büyük dikkatle ve sabırla durabilir. )


- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN

( As long as there is the body and the sense of identity vs. the body, frustration is inevitable.
Without the body you are not disembodied - you Just are.
The self is so self confident, that unless it is totally discouraged, it will not give up.
Go beyond the I-am-the-body idea.
The body and the mind are limited and therefore vulnerable; they need protection which gives rise to fear.
Whoever is puzzled by his very existence as a conscious being and earnestly wants to find his own source, can grasp the ever-present sense of I am and dwell on it assiduously and patiently, till the clouds obscuring the mind dissolve and the heart of being is seen in all its glory. )


- GÖVDE ve/||/<> EV ve/||/<> EVREN

( Bilinç. VE/||/<> Kişi. VE/||/<> Yaşam. )


- GÖVDE ve/||/<> EV ve/||/<> EVREN

( Tohum. VE/||/<> Ağaç. VE/||/<> Meyve. )


- GÖVDE ve/||/<> ZİHİN ve/||/<> KALP ve/||/<> HİÇ

( Deneyim aradığımızda. VE/||/<> Bilgiyi aradığımızda. VE/||/<> Tanrı'yı aradığımızda. VE/||/<> Hakikati aradığımızda. )


- GÖVDEDEN DOĞMAK/DOĞAN ile/ve TOPLUMDAN DOĞMAK/DOĞAN ile/ve KENDİNDEN DOĞMAK/DOĞAN



- GÖVDEMİZİ ...:
(YETERİNCE) KULLANMAMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/=/||/<>/> KÖTÜYE KULLANMAK



- GÖZ İÇİNE DOĞRUDAN BAKMAK yerine İKİ KAŞIN ARASINA BAKMAK



- GÖZ KAPAĞI ve/+/||/<> DUDAK

( "Herşeyi görme!" diye vardır. VE/+/||/<> "Her sözü söyleme!" diye vardır. )


- GÖZ KAPAĞI ve/+/||/<> DUDAK

( Kulakta, sürekli takılı olması gereken iki küpe...

Bir şey ki, yapmasan da olur... YAPMA!
Bir şey ki, söylemesen de olur... SÖYLEME! )


- GÖZ ve/||/<>/>/< AKIL

( Göz, odur ki; dağın arkasını göre! VE/||/<>/>/< Akıl, odur ki; başına geleni/geleceği bile! )


- GÖZ ve/<> BİLİNÇ

( Göz ve bilinç, tüm dünyayı gördüğü halde, kendini [pek] [kolay kolay] göremez. )


- GÖZ ve/||/<>/> GÖNÜL[< GÖNENME/GÖNENÇ] ve/||/<>/> AYAK

( Gözden uzak(ırak) olan, gönülden/zihinden (de) uzak(ırak) olur. )


- GÖZ ve/||/<>/> GÖNÜL[< GÖNENME/GÖNENÇ] ve/||/<>/> AYAK

( Göz, dostu görendir. )


- GÖZ ve/||/<>/> GÖNÜL[< GÖNENME/GÖNENÇ] ve/||/<>/> AYAK

( DİLÂ: EY GÖNÜL )


- GÖZ ve/||/<>/> GÖNÜL[< GÖNENME/GÖNENÇ] ve/||/<>/> AYAK

( Göz, nereye bakar; gönül, oraya akar. VE/||/<>/> Gönül, nereye akar; ayak, oraya koşar. )


- GÖZ ile/ve GÖZDEKİ ANLAM VE DERİNLİK



- GÖZDEN IRAK OLAN, GÖNÜLDEN IRAK OLUR
ile/ve/değil/yerine
GÖNÜLE GİREN, GÖZDEN UZAK OLSA NE OLUR



- GÖZLEM ve/||/<>/> DENEY ve/||/<>/> ÖLÇÜM



- GÖZÜN GÖRMEYİP GÖNLÜN KATLANMASI
ile/ve/||/<>
GÖZDEN UZAK/IRAK, GÖNÜLDEN UZAK/IRAK



- GÖZÜTOK/LUK ile TUZUKURU/LUK



- GÜÇ:
SIÇRAYIŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSILMAZ DURUŞ



- GÜÇ/DAYANIKLILIK/DENGE:
KOL/DA ile/ve/değil/||/<>/< BACAK/TA

( Yüzmede[özellikle suyun üstünde durmada], tutunma ve tırmanmada kolun gücüne değil bacakların gücüne ve olanaklarına yönelmek/odaklanmanın önceliği ve farkındalığı... )


- GÜÇ/KUDRET:
BEL ÜSTÜ ile/ve/<> BEL ALTI

( Erilde. İLE/VE/<> Dişilde. )


- GÜÇ/KUDRET:
BEL ÜSTÜ ile/ve/<> BEL ALTI

( [daha çok] Erillerin, govdesi ve kolları güçlüdür/dayanıklıdır. İLE/VE/<> Dişillerin, bacakları güçlüdür/dayanıklıdır. )


- GÜÇ/KUDRET ve/||/<> MERHAMET



- GÜÇ ile/ve DİRENÇ



- GÜÇLÜ OLAN ile/değil/yerine (")HAKLI(") OLAN

( Güçlü olan, haklı değildir! Haklı olan ise güçlü olandır! )


- GÜÇLÜ OLAN ile/ve/||/<>/< DAHA GÜÇLÜ OLAN

( Zayıf yönünü bilen. İLE/VE/||/<>/< Zayıf yönünü yönetebilen. )


- GÜÇLÜ OLMAK ve/||/<> AKILLI OLMAK ve/||/<> KENDİN OLMAK

( Yalnız başına kalabilecek kadar. VE/||/<> Birarada kalabilecek kadar. VE/||/<> Ayrı kalabilecek kadar. )


- GÜÇLÜ OLMAK ile/değil/yerine/< MUTLU OLMAK

( Mutlu etmez. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Güçlü kılar. )


- GÜÇLÜ(") ile/ve/||/<> (")ZENGİN(") ile/ve/||/<> (")AKILLI(")

( Hırslarını yenen. İLE/VE/||/<> Durumundan memnun olan. İLE/VE/||/<> Herşeyden ve herkesten öğrenen. )


- GÜÇLÜ ile/ve/değil/||/<>/< UYUMLANAN



- GÜÇSÜZLÜK/OLANAKSIZLIK ile/ve/> DAYANÇ/SABIR



- GÜDÜ:
ZİHİNSEL ile/ve/||/<> FİZYOLOJİK ile/ve/||/<> TOPLUMSAL



- GÜDÜ ve/||/<>/>/< GÜCÜ



- GÜDÜLENME(MOTİVASYON) <- > SABIR <- > GÜDÜLENME(MOTİVASYON)



- GÜDÜLENME ve/>/< DAYANÇ/SABIR ( ve/>/< GÜDÜLENME)

( Yaşam, Güdülenme ve Sabır üzerine işlemektedir. )


- GÜDÜLENME ve/>/< DAYANÇ/SABIR ( ve/>/< GÜDÜLENME)

( Herhangi bir işe başlarken çeşitli nedenlerle zihinsel hareketlilik başlatılır fakat uzun süren/sürecek işlerde ancak bir yere kadar yeterli olur. Güdünün tükenmeye başladığı noktada sabır devreye girer/girmelidir. İşin süresine, zorluğuna göre sabrın da yetmeyeceği noktaya gelinir. Sabrın tükendiği noktada da işin tamamlanması noktasına yaklaşılmıştır ve sona yaklaşmış olmanın güdülemesiyle de süreç/iş tamamlanır. )


- GÜDÜLENMEDE:
ALGI ve/||/<>/> SEÇME ve/||/<>/> ÖZERKLİK ve/||/<>/> ÖZYETKİNLİK



- GÜDÜLENMEDE:
İLİŞKİLİLİK ve/||/<>/> GÜVEN ve/||/<>/> ŞEFKÂT ve/||/<>/> ÖZGÜNLÜK



- GÜDÜLENMEDE:
UYARILMA ve/||/<>/> MERAK ve/||/<>/> DENETİM ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA



- GÜDÜLENMEDE/HAREKETE GEÇMEDE:
[bazen/biraz] HEYECAN/COŞKU/ÜMİT ile/ve/bazen/biraz da/||/<> OLANAK



- GÜFTÂR[Fars.] ile/ve/+/değil/yerine/||/<>/> KÂR[Fars.]

( Söz. İLE/VE/+/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı. | İş. | Yarar, fayda. | Üretim etmenlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay. | Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki fark. )


- GÜLME! ve/ya da AĞLAMA! ve/ya da LANETLEME!
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
SADECE ANLA!(MAK)



- GÜLMEK :) ile/ve/||/<>/>/< GÖZLERİNİN İÇİNİN GÜLMESİ :)



- GÜLMEK / YAŞAM/AK:
"UMDUĞUMUZLA ile/ve/değil/yerine/>< BULDUĞUMUZLA



- GÜLMEK ve/||/<>/> EĞLENMEK ve/||/<>/> GEZMEK ve/||/<>/> DÜŞÜNMEK ve/||/<>/> ÖNERMEK ve/||/<>/> ÖNEMSEMEK ve/||/<>/> SEVMEK

( 10 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 20 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 30 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 40 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 50 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 60 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 70 yaşındaymış gibi. )


- GÜLMEK ile/ve/değil EŞİK

( Gülmek, devrimci bir eylemdir. )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( ... İLE/VE/<> En etkili/kolay/hızlı yapıt/eylem/ibâdet. )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( Sen gül ki, biz de gülelim! )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( Bir iyi hareket, bin iyi düşünceden
Bir gülüş de bin hareketten daha güçlüdür. )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( Gül ki, gül yüzünde güller açsın! )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( Gülmesini bilmeyen, dükkân açmasın! )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( Paranız yoksa, gülümsemeniz de mi yok? )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( Bir kişinin nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden akıl seviyesini anlarsın! )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( TEBEŞBÜŞ: Güleryüz gösterme. [küçükten büyüğe] )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( Gülün de, isterseniz beni paçamdan sürükleyin. )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( MÜBTESİM[< TEBESSÜM]: Gülümseyen, tebessüm eden. )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( Haydi! Bırak zihnindeki olumsuz kayıtları ve şu AN'a dön biraz! Ve bunu, sık sık tekralamaya çalışarak olan bitenlere, kişilere/çevrene/yaşama gülümse!... :) Sadece gülümse! :) (Herhangi bir nedeni/kaynağı olmaksızın, aklına geldikçe/getirerek gülümse!) :) Yaşam, vererek başlar ve sürdürülür. Verebilecek hiçbir şeyin olmasa/kalmasa bile, boşver sıkıntıları/saçmalıkları ve hiçbir zaman elinden alınamayacak olanı vererek, o, dünyanın en güzel manzarası olan gülümsemeni paylaşarak yaşa ve yaşat! Haydi! Tekrar tekrar gülümse!... :) )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( Seni güldürmeyen "şeye/duruma/soruna" gülüp geç. :) )


- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)

( Ne haliniz varsa gülün! )


- GÜLMEK = SMILE/LAUGH[İng.] = RIRE[Fr.] = LACHEN[Alm.] = RIDERE[İt.] = REÍR[İsp.]



- GÜLÜMSEME :) ve/||/<> DUCHENNE GÜLÜMSEMESİ :)

( ... VE/||/<> Gözlerin yanındaki, "kaz ayakları" denilen çizgileri yukarı doğru olanların, yaşamlarının, olmayanlara göre 8.5 yıl daha uzun yaşadıklarını tespit etmişler. :) )


- GÜLÜMSEME :) ve/=/||/<>/: İLÂÇ

( Kana, en hızlı karışan ilâç. )


- GÜNAH ile/ve/=/>/: KENDİNİ SUÇLAMA



- GÜNDELİK DENEYİM/YAŞAYIŞ ile/değil/yerine ÖZGÜN DENEYİM/YAŞAYIŞ



- GÜNEŞ IŞIĞI ve/||/<> BİLGİ AYDINLIĞI



- GÜNEŞ/İN GİTMESİ/GİTTİ değil BULUT/UN GİRMESİ/GİRDİ

( Güneş, hiçbir zaman bir yere gitmez. Araya bulut girmiştir ya da dünya döndüğünden, görünmeyen tarafındadır. )


- GÜNEŞ ile/ve/||/<> ATEŞ

( Isı, ışın/aydınlatma, besin. İLE/VE/||/<> Isı, aydınlatma, yakma ve yıkma. )


- GÜNEŞ ile/ve/<>/> AY

( Arı bilinç. İLE/VE/||/<>/> Süreçteki bilinç. )


- GÜNEŞ ile/ve/<>/> AY

( Özbilinç. İLE/VE/||/<>/> Nefs/ego. )


- GÜNEŞ ile/ve/<>/> AY

( Tümel, kavramsal. İLE/VE/||/<>/> Kavramsal. )


- GÜNEŞ ile/ve/<>/> AY

( Ziyâ saçar. İLE/VE/||/<>/> Nur saçar. )


- GÜNEŞ ile/ve/<>/> AY

( [görselde/çizimde] "Okları"[ışınım gösterimi] olan. İLE/VE/||/<>/> "Okları" olmayan. )


- GÜNEŞ ile/ve/<>/> AY

( Kaynak ışığı. İLE/VE/||/<>/> Yansıma ışığı. )


- GÜNEŞ ile/ve/||/<> AY



- GÜNEŞE:
YAKIN OLMA! ve UZAK OLMA!
değil/yerine/><
BELİRLİ BİR UZAKLIKTA OL!

( Yanarsın. VE Donarsın. DEĞİL/YERİNE Yaşam bulursun. )


- GÜNEŞE:
ARKAMIZI DÖNMEK değil/yerine/>< YÜZÜMÜZÜ DÖNMEK

( Gölgeleri/sorunları, önümüzde gösterir ve ümit yitiricidir. DEĞİL/YERİNE/>< Gölgeleri/sorunları, ardımızda bırak(tır)ır. )


- GÜNLÜK "DİL" / HUKUK/TIP "DİLİ" / YAZI/KONUŞMA "DİLİ" değil GÜNLÜK KONUŞMA / HUKUK/TIP TERİMLERİ / YAZININ/KONUŞMANIN KOŞULLARI/KURALLARI



- Gürültü yapmayacak şekilde DİNLE!!!



- GUSÛL ile/ve/||/<>/< USÛL

( Usûlsüz, gusûl olmaz. )


- GÜVEN KAZANMA ile/ve/<>/değil/yerine KENDİNİ TANITMA

( Yeterli gelmeyebilir. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Hem yeterli gelir, hem geliştirir/ilerletir, hem de güven sunar/kazandırır. )


- GÜVEN:
"KAZANILAN" değil İNŞÂ EDİLEN



- GÜVEN!:
GÜLÜŞÜN ARDINDAKİ KEDERE ve/||/<> ÖFKENİN ARDINDAKİ SEVGİYE ve/||/<> SESSİZLİĞİN ARDINDAKİ NEDENE



- GÜVEN/LİK ile/ve/||/<>/> GÜVENCE

( Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz, argüman. | Anlaşmazlık konusu olan şeyde, yargıcın kanılarını oluşturan şey, delil. | Sonurguya ulaşan bir uslamlamanın dayandığı gerçek, delil. )


- GÜVEN/MEK ile/ve/fakat/||/<>/> DOĞRULA/MAK



- GÜVEN ve/||/<> DERİNLİK ve/||/<> SEVGİ

( Söz ile yapılan iyilik. VE/||/<> Düşünce ile yapılan iyilik. VE/||/<> Vererek yapılan iyilik. )


- GÜVEN ile/ve/||/<>/< ÖZGÜVEN

( Özgüveni olmayana, kimse güvenmez. )


- GÜVEN ile/ve/||/<> SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK



- GÜVENEN/E ve/||/<> YALAN SÖYLEYEN/E

( Yalan söyleme! VE/||/<> Güvenme! )


- GÜVENLİK/EMNİYET KEMERİ ve/||/<>/> YAŞAM

( Güvenlik kemeri, bizi, yaşama bağlar. )


- GÜVENLİK/EMNİYET KEMERİ ve/||/<>/> YAŞAM

( Trafik kazalarında yaşamını yitiren sürücülerin %80'inin, kemer takmadığı tespit edilmiştir ne yazık ki. )


- GÜZEL OLANLAR:
DURUNCA/SUSUNCA ile/ve/yerine KONUŞUNCA ile/ve/yerine HEM DURUNCA/SUSUNCA, HEM KONUŞUNCA



- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜRÜST/LÜK



- GÜZEL/LİK ile/ve/<>/>< YÜCE/LİK ile/ve/<>/>< YALIN/LIK (GELİŞMİŞ/LİK)

( Hz. Muhammed. İLE/VE/<>/>< Hz. Âlî. )


- GÜZELLİK ile/ve/||/<>/>/< AŞK

( GÜZELLİK: Aşkın olmadığı yerde ne işim var?! VE AŞK: Güzelliğin olmadığı yerde ne işim var?! )


- GÜZELLİK ile/ve/||/<>/>/< AŞK

( ... İLE/VE/||/<>/>/< Güzelliğe duyulan özlem. )


- GÜZELLİK ve/||/<> BİRİNİ SEVMEK

( Dünyayı kurtaracak. VE/||/<> ile başlayacak herşey. )


- GÜZELLİK ve/||/<> BİRİNİ SEVMEK

( )


- GÜZELLİK ile/ve/<> EDEB



- GÜZELLİK ile İÇTENLİK/CANA YAKINLIK

( İçtenlik vermez. İLE Güzellik verir. )


- GÜZELLİK ve/||/<>/> SONSUZLUK

( Ancak, güzellikte sonsuzluğa ulaşabiliriz. )


- GÜZELLİK ve/||/<>/> SONSUZLUK

( Tüm tekil parçaların her biri, özünü sınırlandırarak uyumlulaşmışsa ve bütün, o tekil parçaların özgürlüğünün sonucuysa güzel olarak nitelendirilir. )


- HAVA ile/ve SOLUK/NEFES



- HACC:
NİYET ve/<> TERBİYE



- HADAR ile/ve/||/<> SÜKÛN



- HADARA ile MEDENİYET/UYGARLIK



- HADDİ'Nİ BİLDİRMEK ile HADDİNİ "BİLDİRMEK"

( Bir şeyin/durumun. İLE Bir kişinin/tutumun. )


- HADDİ'Nİ BİLDİRMEK ile HADDİNİ "BİLDİRMEK"

( Sınırların bilgisini belirtmek/anlatmak. İLE Haddini aşanı engellemek.[bedelini ödetmek üzere ya da öncelikli olmamalı!] )


- HADDİNİ BİLMEK ile/ve HAKKINI BİLMEK

( Olgunlaşmayan meyveye, el uzanmaz. )


- HADDİNİ BİLMEK ve HESABINI BİLMEK



- HAK ile/ve/değil/||/<>/>/< AŞK



- HAK ile/ve/||/<> HAKK

( Adâlet. İLE/VE/||/<> Allâh. )


- HAK ile/ve/||/<> HAKK

( Her disiplinin kendi ve belirleyicileri. İLE/VE/||/<> Disiplinleri aşkın. )


- HAK ile/ve/||/<> HAKK

( Aklın birliği. İLE/VE/||/<> Doğa ve tarihin birliği. )


- HAK ile/ve/||/<> HAKK

( Tikel/cüzzî. İLE/VE/||/<> Tümel/küllî. )


- HAK ve/||/<> TAŞ

( Yerini bulur. VE/||/<> Gediğini bulur. )


- HAKİKAT BİLGİSİ ile/ve/||/=/<>/>/< KENDİNİN BİLGİSİ



- HAKİKAT:
"DUYULUR OLAN" değil DÜŞÜNÜLÜR OLAN



- HAKİKAT ile/ve/||/<>/></< "BENLİK"

( "Konuşursa". İLE/VE/||/<>/>

- HAKİKAT ve/||/<>/= TAŞ/BİTKİ/HAYVAN



- HAKİKATA OLAN BAĞLILIK ile/ve/<> KİŞİYE/İNSANLIĞA YAPILAN HİZMET

( Bir'e hizmet, bin'e hizmet; bin'e hizmet, bir'e hizmet. )


- HAKİKATTE:
[ne] ŞAH ne de PADİŞAH



- HAKK ve SABIR



- Hakkaniyet için DİNLE!!!



- HAKKIN, SENİN YANINDA OLDUĞUNA İNANMAK ile/ve/değil/yerine/<> KENDİNİN, HAKKIN YANINDA OLDUĞUNA İNANMAK



- HAKLAR:
SINIRLANDIRILAMAZ OLANLAR ile/ve/||/<> SINIRLANDIRILABİLİR OLANLAR



- HAKLAR ve/||/<>/< HAKLARIN HAKLARI



- HAKLI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKLI OLMAK



- HAKLI/LIK ve/değil/||/+/<>/< AKILLI/LIK



- HAKLILIK/HAKSIZLIK:
MECAZ değil HUKUK



- HAKLISIN ile/değil O KONUDA HAKLISIN



- HAKSIZLIK ve/||/<> İYİLİK

( Toza yaz. VE/||/<> Mermere yaz. )


- HAL ile HÂL/GÖVEÇLİK ile HAL[Fr. < Cerm.] ile HAL

( Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların ya da taşıdığı niteliklerin tümü, durum. | Davranış. | Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman. | Güç, kuvvet, takat. | Kötü durum, sıkıntı, dert. İLE Genellikle üstü kapalı pazaryeri. İLE Çözme, çözülme eritme, karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma. İLE Tahttan indirme. )


- HÂL ile MAKAM

( Geçici. İLE Kalıcı. )


- HÂL ile MAKAM

( Her bireye bakma, kişilerin hallerine bak. Hangisinin hâli kâmilse ona bak. )


- HÂL ile MAKAM

( Seni kaldır, beni kaldır! O hali yakalayalım! )


- HÂL ile MAKAM

( Bizim için ne din, ne mezhep, ne millet var, yekpâre bir hâl. )


- HÂL ve/> TEMKİN ve/> SÜKÛN



- HALK YÖNETİMİ ile/ve/||/<> ÜNİVERSİTE ile/ve/||/<> TİYATRO ile/ve/||/<> SPOR

( İyonya'lıların, insanlığın gelişimindeki önemli katkı eşikleri. )


- HALT (ETMEK) ile/değil/yerine/>< HÂL (ETMEK)



- HARCAMALARINDAN KALANI TASARRUF ETMEK değil/yerine TASARRUFLARINDAN KALANI HARCAMAK



- HAREKET'İN:
NEDEN'İ ile/ve NASIL'I



- HAREKET'TE:
YER DEĞİŞTİRMEK değil KENDİ İÇİNDE DEĞİŞMEK



- HAREKET ve/||/<> DUYGULANIM ve/||/<> BENZETME

( İki kişi arasındaki tüm ilişkilerde ve temelinde, anne ile çocuğun ilişkisinde, yerli yerinde ve yeterince bulunması gerekenler... )


- HAREKET ile EYLEM



- HAREKET ile SES ile KONUŞMA



- HAREKETSİZ DİRENİŞ ile/ve/||/<> SESSİZ ÇIĞLIK



- HASED ile BUHUL ile ŞUH ile GIPTA
ile/değil/yerine/></>/<
SEHÂVET ile İSÂR ile CÛD ile FAKR ile MAHV

( | "Bende yok, onda da olmasın." İLE "Bende var ama onda olmasın". İLE "Onunki, benim olsun". İLE "Onda var, bende de olsun". |

İLE/DEĞİL/YERİNE/>/<

| "Bende var ama onda da olsun". İLE "Benim değil onun olsun". İLE "Benim yok ama onun, olsun". İLE "Onda yok, bende de olmasın". İLE "[Paylaştığı/bölüştüğü halde ...] Bir şey mi vermişim/z?". | )


- HASEP <> HASSA/HASİYET

( Kişisel özellikler, nitelikler. <> Özgülük, hassa. | Yarar, etki. )


- HASIM ile/değil/yerine HISIM

( Yağı, düşman. İLE/DEĞİL/YERİNE Akraba, yakın. )


- HASSAS/LIK ile/ve/<> PAYLAŞIM



- HASSASİYET ve/<>/>/< HAYSİYET



- HASTALIK:
KİŞİLERDE ile/ve/değil/||/<>/< İLİŞKİLERDE



- HATA/KUSUR ARAMAK/BULMAK (İÇİN/ÜZERE) ile/değil/yerine BİR EKSİĞİNİ/HATASINI (DAHA) DÜZELTTİRMEYE ARACI OLMAK



- HATA ile/ve/||/<> DENEYİM

( Hatalarımız, deneyimimizi artırır; deneyimlerimiz de hatalarımızı azaltır. )


- HATA ile/ve/değil/< NİYET BOZUKLUĞU



- HATALARI/NI ...:
KABUL ET! ve/||/<>/> DERS AL! ve/||/<>/> TEKRARLAMA!



- HAVA (DURUMU) ile/ve/<>/değil İKLİM

( 21 - 22 derecenin altında ve üstünde olan ortamlarda, kişilerin, konu ne kadar önemli olursa olsun toplantılarda konuşmacıya beş dakikadan fazla odaklanamadıkları araştırmalar sonucu tespit edilmiştir. )


- HAVA (DURUMU) ile/ve/<>/değil İKLİM

( Günümüz belediye yönetmeliklerinde, apartmanlardaki kalorifer kazanları ve ısılar için şu yönerge vardır: "Dışarıda havanın ısısı 17 derecenin altına düştüğünde kalorifer yakılmak zorundadır. Oda sıcaklıkları ortalama 21 - 22 derece dolayında olmalıdır." )






ÖNCELİKLİLER


- (AĞIZDA) 30 SN. ile/yerine (MİDEDE) 2,5 SAAT'E ÖNEM/DEĞER/ÖNCELİK VERMEK



- (AYNI/FARKLI) HATALAR İÇİN:
"KİMSEYE GÜVENMEMEK" ile/değil/yerine İKİ KEZ GÜVENMEMEK



- (B)İLİM İÇİN GEREKENLER:
GURBET ve/||/<> SABIR ve/||/<> KILAVUZ/ÜSTAD ve/||/<> FAKR-U ZARÛRET



- (B)İLİM:
KÜÇÜK ZİHİNLERİ ile ORTA ZİHİNLERİ ile İLERİ ZİHİNLERİ

( Kibirlendirir. İLE Şaşırtır. İLE Alçakgönüllü yapar. )


- (B)İLİM'DE 3 KARIŞ:
1. KARIŞ ve/||/<>/>/< 2. KARIŞ ve/||/<>/>/< 3. KARIŞ

( Kibirlendirebilir. VE/||/<>/>/< Alçakgönüllü yapar. VE/||/<>/>/< Hiçbir şeyin bilinmediği bilinir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İçtekileri, dışa alma, dışta görme/gösterme bilgisi. İLE/VE/+/||/<>/> Dıştakileri, içe alma, içte yaşama bilgisi. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilgisi.[hikmetin] İLE/VE/+/||/<>/> Kendi.[hikmetin] | İlmi, yaşama geçirme bilgisi. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( [konunun] Öncesi[Evvel] | Sonrası[Âhir] | İçi[Bâtın] | Dışı [Zâhir] İLE/VE/+/||/<>/> Zamanı | Zemini )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( 4N İLE/VE/+/||/<>/> 2N )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Nasıl?[Ne asıl?] | Niye?[Neye?] | Nereden? | Nereye? İLE/VE/+/||/<>/> Nerede? | Ne zaman? )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Nasıl? İLE/VE/+/||/<>/> Niçin?[Ne için?] )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Önü | Arkası | Sağı | Solu İLE/VE/+/||/<>/> Alt/ı ve üst/ü )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Dört yön İLE/VE/+/||/<>/> Taban ve tepe )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Yön İLE/VE/+/||/<>/> Konum )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Değişken/araz. İLE/VE/+/||/<>/> Sabit/mutlak. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Akıl ile. İLE/VE/+/||/<>/> Akıl ve/+ gönül ile. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Görü. İLE/VE/+/||/<>/> Öngörü. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İdrak. İLE/VE/+/||/<>/> İz'an. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İdrak. İLE/VE/+/||/<>/> İlmi/ni idrak. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Rükû İLE/VE/+/||/<>/> Kıyam/Secde )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Çevre İLE/VE/+/||/<>/> Çekirdek )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Küre/Daire/Çember İLE/VE/+/||/<>/> Merkez/Nokta )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Doğrusal. İLE/VE/+/||/<>/> Dairesel. Döngüsel. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Sözlük. İLE/VE/+/||/<>/> Kılavuz. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( "Yatay". İLE/VE/+/||/<>/> "Dikey". )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( "Dikey". İLE/VE/+/||/<>/> "Yatay". )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( "Yabancı"/"tanıdık"/"uzak". İLE/VE/+/||/<>/> Tanıdık/yakın. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Sözcükler[Terimleri/Kavramları] | Tarih[/Tarihçesi] | Doğası[Kimyası/Biyolojisi/Anatomisi] | İşlevselliği[Fizik/Fizyoloji] İLE/VE/+/||/<>/> Koşullar[Zamanı ve Zemini(Yeri/Mekânı)] )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Önce İLE/VE/+/||/<>/> Sonra )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Âlim İLE/VE/+/||/<>/> Ârif )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( ben İLE/VE/+/||/<>/> BEN )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Sıfat İLE/VE/+/||/<>/> Zât )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Gövde İLE/VE/+/||/<>/> Öz )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Gövde İLE/VE/+/||/<>/> Göz )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Beden ilmi. İLE/VE/+/||/<>/> Ledün ilmi. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İlmin marifeti. İLE/VE/+/||/<>/> Marifetin ilmi. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Marifetin ilmi. İLE/VE/+/||/<>/> İlmin marifeti. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Tekillerin idrâki. İLE/VE/+/||/<>/> Tümellerin idrâki. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Müşkil çözer. İLE/VE/+/||/<>/> Akıl üretir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Nesneyi/maddeyi idrak becerisi yüksek kişiler. İLE/VE/+/||/<>/> Nesneyi/maddeyi ve anlamı/mânâyı idrak becerisi yüksek kişiler. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İlm-i Hudurî. İLE/VE/+/||/<>/> İlm-i Husulî. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Tasdik[Yargı] İLE/VE/+/||/<>/> Tasavvur[Kavram] )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Görerek/gözlemleyerek. İLE/VE/+/||/<>/> İşiterek/dinleyerek. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Düşünce ve gözlem ile. İLE/VE/+/||/<>/> Katılım ve sezgi ile. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Sözlük. İLE/VE/+/||/<>/> Kılavuz. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Yazı/şekil ile. İLE/VE/+/||/<>/> Gelenek ile. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Veri/ler ile. İLE/VE/+/||/<>/> Bilgi/bilgelik ile. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Nesneyi bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Kendini bilmek. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Yanıtlar ile. İLE/VE/+/||/<>/> Sorular ile. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilinebilecekleri ve yapılması gerekenleri bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Kaçınılması/yapılmaması gerekenlerden kaçınmak. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Cehâleti gideren. İLE/VE/+/||/<>/> Gafleti gideren. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Evreni tanımaya ve tanıtmaya çalışır. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Doğayı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Herkes/e. İLE/VE/+/||/<>/> Bazıları/na. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İsteyene. İLE/VE/+/||/<>/> Hak edene. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Herkes bilebilir. İLE/VE/+/||/<>/> Bazıları bilir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( "40 yaş öncesi". İLE/VE/+/||/<>/> "40 yaş sonrası". )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilmenin/bilginin sonucu. İLE/VE/+/||/<>/> Bilmenin/bilginin kendi. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Bilmekten, [sürekli] "bilme"ye geçmek. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Kişi, bilmediğiyle karşılaşınca oluşmaya başlar. İLE/VE/+/||/<>/> Kişi, kendiyle karşılaşınca oluşmaya başlar. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Sizin araştırmalarınızla... İLE/VE/+/||/<>/> Birlikte paylaşımlarımızla... )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Aramakla bulunabilir. İLE/VE/+/||/<>/> Aramakla bulunmaz. [Fakat bulanlar, aramış olanlarıdır!] )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Fikri hür, vicdanı hür. İLE/VE/+/||/<>/> İrfanı hür. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Her yerde ve her şeyde. İLE/VE/+/||/<>/> Bizde! [ Bilim, doğanın her köşesinde var; görmesini bilirsek! İrfan/kültür, sokakta dolanır; almasını bilirsek! ] )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Hem Doğu'da, hem Batı'da. İLE/VE/+/||/<>/> [daha çok] Anadolu'da ve Doğu'da! )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bazen birden, bazen zamanla kazanılır! İLE/VE/+/||/<>/> Zamanla kazanılır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Yeterince çalışılırsa, -neredeyse- mutlaka! İLE/VE/+/||/<>/> Belki! )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Çeşm-i insaf gibi kâmile mîzân olmaz
Kişi noksanını bilmek gibi irfân olmaz. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Kendini bilmek ve Dıştakini/Gayrıyı bilmek İLE/VE/+/<> İlm'ul-ilim ve - İlm'un Nefs )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İlimde marifet zât'ı bilmektir. Eşyanın(nesnenin) akılda hasıl olan(meydana gelen) suretine ilim denir. Hariçten kattı nazarla malûma ilim denir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İhvân-ı Safâ, "Fasl fî ecnâsi'l-ulûm" başlığı altında ilimleri, -Riyâzî, -Dinî ve -Felsefî olmak üzere üç ana grupta toplamıştır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Nasıl/nelerin konuş(ul)abileceğini öğretir. İLE/VE/+/||/<>/> Nasıl/neleri konuşmayacağını ve susabilmeni gösterir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Maluma bakar. İLE/VE/+/||/<>/> Mazerete bakar. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Tâbi ol! İLE/VE/+/<> Talip ol! )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilgi[episteme]. İLE/VE/+/||/<>/> Bilgelik/irfan[gnosis]. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Genel rahmet. İLE/VE/+/||/<>/> Özel rahmet. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Geçmiş. İLE/VE/+/||/<>/> Gelecek. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bileşikleri(mürekkebât) idrâktir. İLE/VE/+/<> Yalını(basît) idrâktir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Bilgisizlikten sonraki bir duruma özeldir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Yokluğun(adem) aracılık ettiği iki idrâkin sonucudur. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Riyâzet yoluyla elde edilir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Yöntemi zordur. İLE/VE/+/<> Yöntemi kolaydır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İhtilâfı çoktur. İLE/VE/+/<> İhtilâfı azdır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Neden-delili[burhân-i limmî] ile elde edilir. İLE/VE/+/<> Nasıl-delili[burhân-i innî] ile elde edilir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Seni/onu, başkasına bildiren. İLE/VE/+/||/<>/> Seni, sana bildiren. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( FERZÂN[Fars.]: İlim ve hikmet/irfan. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İrfan öğretisi, insanlığı bir bütün olarak algılayıp insanlık değerlerine nerede olursa olsun, duyarlı olmayı öğretir. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Nesnesinde tutan. İLE/VE/+/||/<>/> Özneyi/kişiyi değiştiren. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilgisizliğe karşıdır. İLE/VE/+/||/<>/> Bağnazlığa karşıdır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilge kişi, nutuk atan değil sabırlı olan, kin ve korkudan kurtulmuş olandır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Kitaplarla. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanla[kişilerle]. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bildiğini, duyduğunu/gördüğünü, deneyini anlatır/aktarır. İLE/VE/+/||/<>/> Yaşadığını, deneyimlediğini paylaş(tır)ır. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Bilgisizlerin/cahillerin davet edildiği. İLE/VE/+/||/<>/> Bilenlerin davet edildiği. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Celâl'den. İLE/VE/+/||/<>/> Cemâl'den... )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Zorunluluk. İLE/VE/+/||/<>/> Anlayış. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( "Cehennem". İLE/VE/+/||/<>/> "Cennet". )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Dıştakileri bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Var olarak [amaca ve olgunluğa] dönüşerek bilme. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Parçaları bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Bütünü/bütünlüğü bilme. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Nesneleri bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Durumları bilme. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Kuramsal/teorik. İLE/VE/+/||/<>/> Uygulayımsal/pratik. )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Göz ile, gözlemleyerek, araştırarak. İLE/VE/+/||/<>/> "Burun" ile, "koklayarak". )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( Dıştakiler, koşullar, durumlar, ayrıntılar. İLE/VE/+/||/<>/> İçselleştirme, saygı, çaba ve özen. )


- (B)İLİM ve/||/<> ZİKİR ve/||/<> AŞK

( Aklın gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Sözün gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Gönlün gereği/terbiyesi/zekâtı. )


- (BAZI TANINMIŞ) FİLOZOF ve BİLGİNLER

( * ORPHEUS: Antik Yunan'ın mitolojisini -mitini değil, mitinin lojisini, bilimini- oluşturan ve öğreten.
( Orpheus, Fenike dilinde Nur anlamına gelen Aur, Yunanca'da Arpha ile şifa anlamına gelen Rafae sözcüklerinden oluşmuştur ve "Nur ile şifa veren" anlamına gelmektedir. )
* HERMES: Hermes Trimegistes(Üç kere bilge Hermes).
( TRIMEGISTES (3 KEZ BİLGELİK): SEMÂVÎ ve ARZÎ ve KALBÎ )
( Hermes'in Mısır dilindeki adı Thot'tur. )
( İdris sözcüğünün anlamı terzidir. )
( Hermes sözcüğü Ermes, Hermis ve Heramis biçimlerinde söylenildiği gibi, Anadolu Türkçesi'ne de Ermiş olarak girmiş ve Tanrı'ya kavuşma durumunun bir adı olarak benimsenmiştir. Böylece tasavvufun en temel kavramı ve amacı, "ermiş" olmuştur. )
( Hermetik Öğreti'nin etkisi altında gelişmiş İbrani ve Arabi kültürlerde, "İbrani Kabalası ve Zohar'da, Arabi Ebced ve Hurufilik'te" görülen sessiz harflerin sayılarla eşleştirilmesi ve yerlerinin değiştirilerek anlama kombinasyonları oluşturulması geleneği Hermetik'tir. )
* HERAKLEİTOS: Filozof.
( Herakleitos'a göre Evren, var olanları tüm içeriği bakımından sürekli bir oluş içinde değişmektedir. )
( Herakleitos'a göre, kişiler, duyular ve görüngüler tarafından aldatılmaktadır, bunun için bilge insan mutluluğa ve doyuma giden yolda us'u izlemelidir. )
* HERAKLEİTOS: Filozof.
( Parmenides'te "Doğa", "Var olan" anlamına gelir. )
* PROTOGORAS: Filozof.
( Hakikatin ölçüsü insandır; insandan bağımsız saltık bir hakikat yoktur. )
* DEMOKRİTOS: Filozof.
( Demokritos'a göre metafiziksel araştırmanın hedefi bilgi kazanmaktır; törel hedef ise mutluluğu, ansal barış ya da huzuru kazanmaktır. )
* ARKHILOKHOS: Şair.
* SAPPHO: Şair.
* ALKAIOS: Şair.
* SOLON: Kanun koyucu, hukukçu. (Yedi Bilge'den).
* THALES (M.Ö. 600): Doğa ve felsefe bilimcisi. Suyu ilk arke olarak nitelendirmiştir. İyonya Mektebi denilen ünlü okulun kurucusu, Yedi Bilge'nin birincisi ve astronomi bilginlerindendir. Güneş tutulmasının olduğunu keşfetmiştir.
( Aristoteles tarafından Thales'in ilk filozof olarak kabul edilmesinin nedeni, Thales'in düşünceyi teolojiden doğa üzerine yöneltmesidir. Başka bir deyişle, evrende olan bitenin bilgisini kişinin kendi düşüncesi, becerisi ve çabasında aramayı, bunun için doğaüstü hiçbir güce gereksinim duymamayı, zihinsel düzeyde Thales başlatmıştı. Bu, kişinin inandan/dogmadan akla yükselmesinin bir göstergesidir. )
* ANAKSIMANDROS: Astronomi ve coğrafya bilginidir.
* PYTHAGORAS: Filozof ve geometri bilgini, sayı mistiği-matematikçi-felsefeci.
( Pİ: 3,1416, THA: İlk ilke, GORAS: Karanlıktan aydınlığa çıkaran, aydınlatan, RA'ya kavuşturan. )
( Matematikte (pi) ile gösterilen, "Çember uzunluğunun çemberin çapına oranı"ndan çıkartılan sabit bir sayıdır.
Pi sayısı sınırlı sonsuzluğu ifade etmekle, bilginin kesin değil ama yaklaşık olarak doğruluğunu belirtmekte.
Pi sayısı rasyonel tamsayılara karşın irrasyonel ve aşkın bir sayıdır.
Geometriye ait bir ifadenin matematiksel anlatımı.
Pythagoras'ın mistisizmindeki kavramsallığı, sınırlı sonludan sınırsız sonsuza akıl yoluyla bağ kurma çabasıdır. Başka bir deyişle, sonlu ve karşıtı sonsuzun akıl aracılığı ile armonik bir bütünlük olarak kavranma denemesidir. )
( Piramit: PY-RA-MYTH )
* AISOPOS: Ünlü Kinik, bir öykücü.
* PINDAROS: Şair.
* AISKHYLOS: Tragedya mucidi.
* SOPHOKLES: Dram yazan şairlerin birincisidir.
* ARISTOPHANES: Komedya şairi.
* HERODOTOS: Tarihçilerin babası. (Şeyhü'l-Müverrihîn)
* THUKYDIDES: Tarihçi.
* KSENEPHON: Filozof, tarihçi.
* METON: Matematikçi | Astronomide "Altın Dönem" denilen ondokuz senenyi keşfetmiştir.
* HIPPOKRATES: Tabâbeti diriltmiştir.
* PERIKLES: Kendi adıyla anılan bir ilerleme döneminin kurucusudur.
* ANAKSAGORAS: Atina'da felsefeyi ilk kurandır.
* SOKRATES: Filozof.
( GNOTHI SEATONU! )
( Sokrates dışta olan bitenden çok, insana, insan aklına ve onun kavramlarına yönelmekle, bilgi kuramcılığının temellerini atmıştır. )
* PLATON(EFLATUN): Filozof. Sokrates'in öğrencisi. Geniş omuzlu/göğüslü.
* ARİSTOTELES: Filozof. Platon'un öğrencisi.
( İSKENDER ÖNCESİ ARİSTOTELES ile İSKENDER SONRASI ARİSTOTELES )
* ARISTIPPOS: Tanınmış Kirene Okulu'nun kurucusudur ve Kirene'liler arasında en çok incelik sahibi olanıdır.
* PHIDIAS: Ünlü heykeltıraş.
* POLYGNOTOS: Ünlü ressam.
* DEMOSTHENES: Ünlü konuşmacı/hatip.
* EUKLEIDES: Ünlü geometri bilgini.
* ARKHIEMEDES: Ünlü geometri bilgini olup, yakıcı aynaları ve hidrostatikteki yasası ve burgusu ile olağanüstü ün kazanmıştır.
* KONFÜÇYÜS(KUNG-FU-TZU) (İ.Ö. 557-479): Öğretisi mistik değil, tamamıyla uygulamalı ahlâk öğretisidir. Bu öğreti dinsel ve metafizik hiçbir öğe taşımaz. )


- (BAZI) TROPİKAL MEYVELERİN[AVOKADO, MANGO, KİVİ VB.] YUMUŞATILMASINDA:
PİRİNCİN İÇİNE YATIRMAK ve/||/<> BUZDOLABININ ÜSTÜNE KOYMAK



- (BİRİNİ, BİR ŞEYİ) "GÜZEL BULMAK" ile/değil/yerine GÜZELİ BULMAK

( Yanılabilirsin. İLE/DEĞİL/YERİNE Yanılmazsın. )


- (ÇEŞİTLİ) BİTKİSEL/HAYVANSAL YAĞLAR yerine ZEYTİNYAĞI!

( )


- (DİLİN) DİLBİLGİSİ ile/ve/<>/değil/yerine AKLIN DİLBİLGİSİ



- (GERÇEKTEN) İSTEMEK ve/+/||/<>/> EMEK ve/+/||/<>/> YEMEK



- (HER KOŞULDA) YAP!:
NE YAPABİLİYORSAN ile/ve/||/<> NE KADARINA SAHİPSEN ile/ve/||/<> NEREDEYSEN



- (HERŞEYİ) ELLEMEMELİ/DOKUNMAMALI!



- (OLABİLDİĞİNCE) ÖNLERDE OTURMAK ile/ve (OLABİLDİĞİNCE) ARKALARDA VE ORTALARDA OTURMAK

( Tiyatroda. İLE/VE Sinemada ve konserlerde. )


- (ÖNCELİKLİ/ÖNEMLİ/[ÖNCEKİ] OLMAZSA OLMAZ)
KAVRAM ÇİFTLERİ:

ÖNCELİK ve/||/<>/> SONRALIK
ve/||/<>
VAR OLAN ve/||/<>/> BİLGİ
ve/||/<>
SÜREÇ ve/||/<>/> SONUÇ
ve/||/<>
YÖNTEM/USÛL ve/||/<>/> İÇERİK/ESAS
ve/||/<>
BAĞLAM ve/||/<>/> ANLAM
ve/||/<>
ÇÖZÜMLEME ve/||/<>/> ÇÖZÜM
ve/||/<>
ÖNCÜL ve/||/<>/> ÖNERME
ve/||/<>
SAYGI ve/||/<>/> SEVGİ
[en az %99 ve/||/<>/> en az %1]
ve/||/<>
US/AKIL ve/||/<>/> ANLIK/ZEKÂ
ve/||/<>
EMİK/BEYİN ve/||/<>/> ANLIK/ZİHİN
ve/||/<>
DİRENÇ/İHTİYÂR ve/||/<>/> İSTENÇ/İRÂDE
ve/||/<>
DEVİM/HAREKET ve/||/<>/> ZAMAN
ve/||/<>
AN ve/||/<>/> ZAMAN

( Düşünme, konuşmak ve yaşamak üzere bilinmesi ve uygulanması gereken öncelikli ve olmazsa olmaz kavram çiftleri... [önceki olmadan sonraki olmaz!] )


- (ONUN İÇİN:)
[ne] ŞER ile/ve/değil/yerine/ne de/||/<>/< ŞEN



- (ONUN) İÇİN ile (ONDAN) DOLAYI ile (O) NEDEN(İY)LE



- (SENİN) DEDİĞİN (GİBİ) OLSUN (DİYE) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖNLÜN OLSUN (DİYE)



- (SEVDİĞİN)(BİR ŞEYİ)TOK KARNINA YEMEK ile/yerine AÇKEN (KARARINCA) YEMEK



- (SİGARA) "YASAĞI" değil SINIRLAMASI/KISITLAMA/SI

( Yürürlüğe giren yasa, bir "YASAK" koyma değildir! Toplum yaşamında ve kişiler arasında düzenin sağlanması, hakların korunması için ortak kullanım alanı kuralları uygulanmak zorundadır. Sigarayla ilgili düzenleme, kişilerin bulunmak zorunda/durumunda olduğu -kapalı ya da açık- ortamlarda sigara kullanıcılarının keyfî uygulamalarına izin vermemek üzerinedir. Bu durumdan rahatsız olan/olabilecek kişilerin haklarının korunması üzerine de bu tür kısıtlamalar getirilmesi gerekmiştir. "YASAK" olarak ifade edilen durum, "sigara içme yasağı" değil belirli ortak kullanım alanlarında keyfî tutumda bulunulmasına engel olabilmek üzere ve çevrenin rahatsız edilmemesine yöneliktir. Doğrudan, genel bir "içmeme yasağı" getirilmemiştir. "YASAK"[< YASA][yasaya/kanuna bağlı olan] sözcüğü ve kullanımının da, kişiler [içen-içmeyen, rahatsız olan/lar] arasında anlaşamamazlık/ihtilâf [ya da olası çatışma durumunda] toplum ve devlet tarafından kabul ve onay görmüş, uyumlu bir düzen sağlanabilmesi üzerine, gereken koşulların, yazılı ve tüzel(hukukî) bir karşılığının bulunması üzerinedir. Birlik ve bütünlüğü, sürdürülebilirliği sağlayabilmenin göstergesi ve dayanakçası olarak, "YASA" ve yasal gereklilik, işlevini yerine getirmek üzere uygulanmaktadır. Kişi, kendi evinde istediği gibi [çırılçıplak] dolaşabileceği halde dışarıda/sokakta, ortak alanlarda dolaşamayacağı gibi. Bu durumu anlayan ve kabul edebilen tütün kullanıcıları, tütün ürünleri kısıtlamasının da bir uzlaşım ve çözüm gerektirdiğini rahatlıkla anlayacak ve kabul ediyor olacaklardır. )


- (UZUN SÜRELİ) BELLEKTE:
ANISAL ile/ve/||/<> ANLAMSAL ile/ve/||/<> İŞLEMSEL



- (YETERİNCE) SU İÇMEYİ:
UNUTMAMAK ve/||/<> ATLAMAMAK ve/||/<> ERTELEMEMEK



- [Ar.] MEMNUNİYET ile MEMNUİYET

( Kıvanma, kıvanç. İLE Yasak olma, yasak edilme durumu. )


- [Ar.] ŞEVK Ü TARÂB ile ŞEVK Ü TARÂB

( Makam. İLE Neşe, sevinç ve coşkunluk. )


- [AŞKTA] SEVGİLİNİN:
"HERŞEYİ OLMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> "HİÇBİR ŞEYİ OLMAK"



- [bazen] [ya/hem]
"KAZANÇ"/"KÂR"
ile/ve/değil/yerine/bazen/hem de/ya da/||/<>
DENEYİM/ÖĞRENME/YARAR

( "Hep mi ben kazanacağım/"kazanmalıyım"?",
Sadece benim mi yolum sürekli açık olacak/"olmalı"?
[eksik/fazla/özensiz] Yapmasam da olmaz mı?
[eksik/fazla/özensiz] Söylemesem/konuşmasam da olmaz mı? )


- [BAZI/ÇOĞU DURUM/SORUN/HATA/ZORLUKTA]
"(BEN) İNSANIM" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< "İNSANIM" DÜŞÜNCESİNE/SÖZCÜĞÜNE SIĞINMIŞSIN/KAÇMIŞSIN/SAKLANMIŞSIN



- [BİLGİ/SÖZ]
"KULAĞINDAN":
GİRMEYEN ile GİRİP-ÇIKAN ile ZİHNİNE[/"KALBİNE"] ULAŞAN

( Hiçbir biçimde dinlemeyen/anla(ya)mayan. İLE Anlasa/Dinlese de unutan, kayıtsız kalan. İLE Tutan/kaydeden, dönüştüren, işleyen, uygulayan. )


- [Bir bilgiye/konuya]:
SAHİP OLMAK ile HÂKİM OLMAK



- [daha önce] "ALTINI ÇİZMEK(/ÇİZDİKLERİMİZİN)" ile/ve/değil/yerine/sonra/||/<>/< ÜSTÜNÜ ÇİZMEK



- [DURUM > DUYGU > DÜŞÜNCE > DAVRANIŞ >= ... ]
ile
[DURUM > DÜŞÜNCE > DAVRANIŞ > DUYGU >= ... ]
ile
[DUYGU > DURUM > DAVRANIŞ >= ... ]
ile
[DÜŞÜNCE > DAVRANIŞ > DURUM > DUYGU >= ... ]

( Sorun. İLE Çözüm. İLE Âşık. Düşünme[sonradan]. İLE Biliminsanı. )


- [FELSEFEDE/TASAVVUFTA] (BAZI/ÇOĞU) (ÖZEL ŞEY["AYRINTI/İÇERİK/DERİNLİK/YOĞUNLUK/KABALIK/İNCELİK"]):
"BAYIL" DİYE değil/yerine "AYIL!" DİYE



- [HANGİ]
(")HAKLA?(") (HİZMET)
ile/ve/değil/yerine/||/<>
AKLA? (HİZMET)



- [hem, ne] ENGEL ile/ve/değil/yerine/hem de/ne de/||/<>/> KAYNAK

( [hem, ne] Kendimizden başka yoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/HEM DE/NE DE/||/<>/> Kendimizden başka yoktur. )


- [hem] BİLMEK ile/ve/||/<>/>/</=/hem de YAPABİLMEK

( Bilmek, yapabilmektir! )


- [hem] BİLMEK ile/ve/||/<>/>/</=/hem de YAPABİLMEK

( Bildiklerimiz, yapabildiklerimizdir. )


- [hem] BİLMEK ile/ve/hem de/||/<>/> YAPMAK

( Yapmak, onu bildiğini göstermektir. )


- [hem] BİLMEK ile/ve/hem de/||/<>/> YAPMAK

( Bilmek, yapabilmektir. )


- [hem] BİLMEK ile/ve/hem de/||/<>/> YAPMAK

( Kişi, bildiklerini, yönetir/yönetmelidir: bilmedikleri tarafından yönetilir. )


- [hem] BİLMEK ile/ve/hem de/||/<>/> YAPMAK

( [ne yazık ki]



- Yapabilen istemiyor,
- İsteyen yapamıyor,
- Bilen yapmıyor,
- Yapan bilmiyor ve
Dünya böyle kötüye gidiyor...

Ascoli Piceno, İtalya [1529] )


- [hem] ÇOK OKUYAN ile/ve/||/<>/hem de ÇOK GEZEN

( Hangisi daha çok bilir?" sorusuna, birinden yana, iki yaklaşımda bulunuluyor. Doğru yanıt diye bir şey yok! İkisi de doğru ya/ya da yanlış olabilir. Fakat bilinebilecek bir şey varsa, o da ikisini de yapanın hiçbir şey bilmediğidir. Yani ne kadar bilmediğini anlayarak ve ne kadar daha anlaması gerektiğini anlar. "ŞİO ME NİHİL ŞİRE"[En iyi bildiğim şey, hiçbir şey bilmediğim!"] )


- [hem] KİŞİNİN "HATIRI" ile/ve/değil/yerine/hem de/||/<>/< HAKKIN HATIRI



- [İNANÇ +] İLİM ile/ve/||/<> İRFAN ile/ve/||/<> HÜZÜN ile/ve/||/<> NEŞE ile/ve/||/<> [bunlar yoksa]

( Hikmet. İLE/VE/||/<> Rahmet. İLE/VE/||/<> Zarâfet. İLE/VE/||/<> Muhabbet. İLE/VE/||/<> Şiddet. )


- [Lat.] CARITAS ve/||/<>/>/< CUPIDITAS

( Tanrı[uhrevî] sevgisi. VE/||/<>/>/< Kişi/nesne/dünya sevgisi. )


- [ne yazık ki]
!"BİRBİRİNE DÜŞMEK" değil/yerine/>< BİRBİRİNİ DÜŞÜNMEK



- [ne yazık ki]
"KENDİNDE":
!AYRICALIK/ÖNCELİK ("ARAMAK"/"BULMAK") ile !"ÖLÜMSÜZLÜK" ZANNETMEK ile !EGEMENLİK "KURMAK"

( Adâletten en uzakta olanların, en bilgisiz olanların ve kendinin en yüksekte olduğunu zannedenlerin, "kabul" ya da dayatmaları... )


- [ne yazık ki]
GELENEKSEL KİŞİ ile MODERN KİŞİ

( Ebeveynlerine tapar. İLE Çocuklarına tapar. )


- [ne yazık ki]
SEVGİSİZ/LİK ile/ve/||/<> İLETİŞİMSİZ/LİK ile/ve/||/<> İLGİSİZ/LİK

( [kişileri] Geçimsiz yapar. İLE/VE/||/<> Birbirine düşman eder. İLE/VE/||/<> Güzellikleri yok eder. )


- [ne yazık ki]
SEVGİSİZ/LİK ile/ve/||/<> İLETİŞİMSİZ/LİK ile/ve/||/<> İLGİSİZ/LİK

( [ne yazık ki] Bireyleri sevemeyenler, "insanlık" kavramına sığınır... )


- [ne yazık ki]
ŞİŞMAN/LIK ve/||/<>/> PİŞMAN/LIK

( Ağzımızı tutmazsak. VE/||/<>/> Dilimizi tutmazsak. )


- [ne yazık ki]:
FAİZ ile/değil/yerine/>< ÜRETİM(EKİN/KÜLTÜR)



- [ne yazık ki]
!"KÜÇÜMSEMEK" ile/ve/||/<>/> KÜÇÜMSEDİĞİNE GEREKSİNİM DUYMAK/MUHTAÇ KALMAK

( Kapalı olan Antep fıstığını, bırakıp sonunda, o kapalı olanları açmaya çalışmak kadar komik, çaresiz ve vahim durumlara düşmemek için çoğu ufak/değersiz/yetersiz "görünen" şeyi ve kişiyi küçümsememek gerekir. )


- [ne yazık ki]
!BANKA SOYARKEN ile/ve/<> !ÜLKE SOYARKEN

( Kar maskesi takılır. İLE/VE/<> "Din maskesi" takılır. )


- [ne yazık ki]
!DEDİKODU ile/değil/yerine/>< BİLGİ

( "Dilde". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Akılda. )


- [ne yazık ki]
!HAKARET ETMEK ve/=/||/<>/> !YOK ETMEK



- [ne yazık ki]
!İŞKENCE ile/ve/<> !İNSANLIK DIŞI "UYGULAMA"



- [ne yazık ki]
!İTEN ile/||/<> !TUTMAYAN



- [ne yazık ki]
!KEYFÎ "İDÂRE" ile/ve !KEYFÎ "İRÂDE"



- [ne yazık ki]
!MUHTERİ ile/değil/yerine/>< MUCİT

( Yeni bir şey yaratan, icat eden. | Yalanlar uydurarak birine iftirada bulunan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yeni bir buluş ortaya koyan. | Yaratıcı, yaratan. )


- [ne yazık ki]
"ALIŞKANLIK":
ÖNCE HAFİF ve/||/<>/> SONRA GÜÇLÜ

( Duyumsanılamayacak kadar. VE/||/<>/> Kırılamayacak kadar. )


- [ne yazık ki]
"AYNI KEFEYE KOYMAK" ve/||/<> "AYNI POTADA ERİTMEK"

( İkisi de bireyler ve toplumlar için çok yanlıştır ve yapılmamalıdır! )


- [ne yazık ki]
"AZ İLE YETİNME(ME)K" ve/||/<>/> ÇOK'U BUL(AMA)MAK



- [ne yazık ki]
"BEN" DEYİP DURAN ile KENDİNİ/KENDİNDEKİNİ DAYATAN



- [ne yazık ki]
"BİLDİĞİNİ OKUMAK" ile/değil/yerine/>< GÖRDÜĞÜNÜ OKUMAK

( Gördüğünü okumaya çalışmamak/çalışmayan, bildiğini okumaya neden olur/devam eder. )


- [ne yazık ki]
"BU/BUNA" ile/ve/||/<> "BUNLAR/A"

( Kişilere/topluluklara, hiçbir zaman ve zeminde/koşulda, "bu, bunlar" diye seslenilmez, örnek verilmez! Büyük yanlıştır! Çok ayıptır! )


- [ne yazık ki]
"BULUP DA BULAMAK"["BUNAMAK" değil!] ile/ve/||/<> "AZIP DA AZIMSAMAK"



- [ne yazık ki]
"ÇIKAR" ile/değil/yerine/>< AKIL



- [ne yazık ki]
"ÇOK BİLMEK" ile/ve/||/<>/> ÇOK YANILMAK



- [ne yazık ki]
"ÇOK BİLMİŞLİK" ile/ve/||/<> "GARANTİCİLİK"

( [ne yazık ki] Bir kişi, ne kadar bilmiyorsa, o kadar "bilir". İLE/VE/||/<> Ne kadar "korkuyor" ve "öfkeliyse", o kadar "garanticidir". )


- [ne yazık ki]
"DAHA FAZLASI" değil/yerine/>< GEREKLİ/YETERLİ OLAN

( En büyük suçlar ve hatalar, gerekli olanı değil daha fazlasını elde etmek için işlenir. )


- [ne yazık ki]
"GÖNÜL KIRMAK/GÖNÜLDEN ÇIKMAK"
değil/yerine/><
"GÖNÜLE GİRMEK/GÖNÜL ALMAK"

( [ne yazık ki] Zihindeki (tek ya da çoğul) olumsuz ve ölümlü kayıtlarla. DEĞİL/YERİNE/>< Zihindeki (tek) olumlu ve ölümsüz kayıtla. )


- [ne yazık ki]
"GÖNÜL KIRMAK/GÖNÜLDEN ÇIKMAK"
değil/yerine/><
"GÖNÜLE GİRMEK/GÖNÜL ALMAK"

( Kişi, "nasıl" ise gireceği/çıkacağı gönül de öyledir. )


- [ne yazık ki]
"GÖZÜNDE BÜYÜTMEK" ve/||/<>/> GERÇEKLEŞME OLASILIĞINI DÜŞÜRMEK



- [ne yazık ki]
"KAYGILARIMIZA" BOYUN EĞMEK
ve/=/||/<>/>
ÖZGÜRLÜĞÜMÜZE SIRT ÇEVİRMEK



- [ne yazık ki]
"KEYFÎLİK" ile/değil/yerine GÖRELİLİK



- [ne yazık ki]
"KEYFİYET" ile/ve/değil/yerine/||/<> "SONUÇ ODAKLILIK"



- [ne yazık ki]
"KÖTÜLÜK" değil/yerine/>< İYİLERİN ÇABASI

( Kötülüğün baskın gelmemesi için tek koşul, iyilerin, çaba göstermeleridir. )


- [ne yazık ki]
"KÜÇÜK ŞEYLERİ KONUŞMAMAK" ve/||/<>/>/ne yazık ki BÜYÜK ŞEYLERİ KONUŞAMAMAK



- [ne yazık ki]
"MUTSUZ/LUK" ile/ve/||/<>/>/< "UMUTSUZ/LUK"

( Ahlâksızlık. İLE/VE/||/<>/>/< Küfür. )


- [ne yazık ki]
"NİYET OKUMA" ile/ve/||/<> "AKIL OKUMA"

( İkisi de yanlıştır ve olanaksızdır. Hiçbir zaman, zemin ve koşulda yapılmamalıdır! )


- [ne yazık ki]
"PAY KAPMAYA ÇALIŞMAK" değil/yerine HAK ETMEK



- [ne yazık ki]
"SONUÇ ODAKLILIK/MERKEZLİLİK" ile/ve/||/<>/>/< TERBİYESİZLİK



- [ne yazık ki]
"SÖZÜ/SORUYU, TARTMADAN SÖYLEMEK" ve/||/<>/> ALACAĞIN YANITTAN İNCİNMEMEK



- [ne yazık ki]
"TEDBİR" ile/değil/yerine/>< SEVGİ

( Her konuda tedbirli olabiliriz; ancak, "severken/sevdiğimize karşı tedbirli olmak", gerçek mutluluk için en zararlısıdır. )


- [ne yazık ki]
"TEPKİ" ile/değil/></< YANIT VEREMEMEK

( Yanıt veremeyen, tepki verir. )


- [ne yazık ki]
"TRENİ/OTOBÜSÜ KAÇIRMAK" ile/ve/değil/||/<>/< DOĞRU DURAKTA VE ZAMANINDA BULUNMAMAK



- [ne yazık ki]
"YARIM AKILLI/LIK" ile/ve/değil/||/<>/>/< YARDIM "AKILLI/LIK"



- [ne yazık ki]
"YOKUŞA SÜRMEK" ile/ve/<> "BİN DEREDEN SU GETİRTMEK" ile/ve/<> "ENSESİNDE BOZA PİŞİRMEK"["kafasında" değil!] ile/ve/<> "TOPU, TACA ATMAK" ile/ve/<> TRİBÜNLERE OYNAMAK ile/ve/<> İPE UN SERMEK



- [ne yazık ki]
(")GECİKEN/GECİKMİŞ ADÂLET(") =/||/> ADÂLETSİZLİK



- [ne yazık ki]
(")UYARI("):
(")AŞIRI(") ile/ve/||/<> (")YETERSİZ(") ile/ve/||/<> (")YERSİZ(") ile/ve/||/<> (")YANLIŞ(")



- [ne yazık ki]
(B)İLİMLE (B)İLGİLENENLERE:
"OKUMUYOR" ile/ve/||/<> "ÇALIŞMIYOR" ile/ve/||/<> "AÇGÖZLÜ" ile/ve/||/<> "İDEALSİZ"

( [ne yazık ki] Uğraşmayana "dedikleri". İLE/VE/||/<> Meşgul olana "dedikleri". İLE/VE/||/<> Hem (b)ilimle, hem ticaretle uğraşanlara "dedikleri". İLE/VE/||/<> Ne (b)ilimle, ne de ticaretle uğraşanlara "dedikleri".[Bu dedikodulara kulağımızı tıkamayı öğrendiğimiz oranda başarıyı elde ederiz.] )


- [ne yazık ki]
(BAZI) KİŞİLER:
"KABA" değil ÜZGÜN



- [ne yazık ki]
(ÇOK) BENCİL/LİK değil/yerine/>< (ÇOK) BİLGİ(Lİ/LİK)

( Ne kadar bilgi, o kadar az bencillik; ne kadar az bilgi, o kadar çok bencillik. )


- [ne yazık ki]
[ne] "SÖZ DİNLEMEK" ile/ve/ne de/||/<>/< RİCÂ TANIMAK



- [ne yazık ki]
| KİŞİSEL(KENDİNİ İSPAT) "...DIR!"I
ile
TAHMİN "...DIR!"I |
ile/değil/yerine/><
BİLİMSEL "...DIR!"

( KOŞAÇ: Ad tümcelerinde özne ile yüklemi birleştiren, yükleme güçlü olasılık, olumluluk, olumsuzluk, süreklilik, kesinlik kavramları veren -dır / -dir eki ya da değil sözcüğü. )


- [ne yazık ki]
AĞIZ, DOLUYKEN KONUŞMAK ile/ve/=/||/<> ZİHİN, BOŞKEN KONUŞMAK



- [ne yazık ki]
AHLÂKSIZ ile İKİ KERE AHLÂKSIZ

( Bir kişi, dindar bilindiği halde, ahlâklı değilse, ya bâtıl bir inanca, "din" adı vermektedir, ya da sahtekârdır. )


- [ne yazık ki]
AKILLILARIN DURUMU ile/ve/||/<> APTALLARIN TUTUMU

( [ne yazık ki] Sürekli, kuşku içinde. İLE "Küstahça, kendinden emin." )


- [ne yazık ki]
ASIKYÜZLÜLÜK ile/değil/yerine/>< GÜLÜMSEMEK

( Gülümsemesini kaybeden kişi, herşeyini kaybetmiştir. )


- [ne yazık ki]
ASIKYÜZLÜLÜK ile/değil/yerine/>< GÜLÜMSEMEK

( A person, who has lost their smile, has lost everything. )


- [ne yazık ki]
ASIKYÜZLÜLÜK ile/değil/yerine/>< GÜLÜMSEMEK

( Dünyanın en kötü görüntüsü/manzarası. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dünyanın en hoş/harika görüntüsü/manzarası. )


- [ne yazık ki]
AŞIRI DOYUM ve/||/<>/> KÜSTAHLIK



- [ne yazık ki]
BAĞIMLI/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SINIRLI/LIK



- [ne yazık ki]
BASİRETSİZLİK ve/||/<>/> İHÂNET

( Sorumluları "yoksa". VE/||/<>/> Sorumluları bulunamaz. )


- [ne yazık ki]
BAZI KİŞİLERİN, HATALARI/SUÇLARI:
"ÇUVALA BASMASI" ile/ve/||/<> "DUVARA ASMASI"

( Kendilerininkileri. İLE/VE/||/<> Bizimkileri/seninkileri. )


- [ne yazık ki]
BAZI KİŞİLERİN, HATALARI/SUÇLARI:
"ÇUVALA BASMASI" ile/ve/||/<> "DUVARA ASMASI"

( Özellikle daha büyük olanlarını. İLE/VE/||/<> Özellikle daha küçük olanlarını. )


- [ne yazık ki]
BELLEK KAYBININ NEDENLERİ:
KAN ŞEKERİNİN OYNAMASI ve/||/<> VİTAMİNLERİN EKSİLMESİ ve/||/<> MİNERAL YOKSUNLUĞU ve/||/<> YAĞLARIN DENGESİZLİĞİ ve/||/<> HORMONLARIN AZLIĞI



- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK

( Ayrık ve bitişik 'de/da'ları, "ki'leri, "mi'leri, gerektiği gibi yaz(a)mayan/yayınlamayanların, görüntü kirliliği yaratanların "tutumu". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yazım kurallarına uyarak ve noktalamalara özen göstererek, okuyuculara ve dilimize saygı gösterenlerin, görüntü kirliliği yaratmayanların tutumu. )


- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK

( )


- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK

( )


- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK

( )


- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK

( )


- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK

( )


- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK

( )


- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK

( )


- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK

( )


- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK

( )


- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK

( )


- [ne yazık ki]
BİLGİSİZLİĞİN/BİLGİSİZLERİN:
KABALIĞI ile/ve/||/<> KALABALIĞI



- [ne yazık ki]
BOŞ SÖZ ile/ve/||/<>/> YANLIŞ DAVRANIŞ-TUTUM



- [ne yazık ki]
BÜYÜK SORUN/YANILSAMA:
"ACI ÇEKMEMEK" ve/||/<>/>/< "KENDİMİZİ KANDIRMAK" / KANDIRDIĞIMIZI/KANDIRABİLECEĞİMİZİ ZANNETMEK



- [ne yazık ki]
ÇOCUĞUNA TAPMA ve ALAYCI TAVIR

( Modern kişinin, öncül ve ölümcül tutumları. )


- [ne yazık ki]
ÇOCUĞUNA TAPMA ve ALAYCI TAVIR

( http://ahmetcorak.blogspot.com.tr/2010/01/ahtapor-anne.html )


- [ne yazık ki]
DİKENLİ TELLER(/SİYE[N]Ç) ile/ve/||/<> JİLETLİ TELLER

( DİKENLİ TELLER

Madenlerden tel ekme tekniğini bulmakla yetinmeyen kişi, bu icadından çeşitli sanat ve sanayi dalları yarattı. Kafes ve kümes telinden, gelin ve telgraf teline uzanan tel türlerinden biri de dikenli teldir. Kadayıf telinden çok devedikenine benzeyen dikenli tele "teldikeni" de denebilirmiş ama, adı konmuş bir kere, değişmesi zor. Bozkırda sığır güden kovboylar için üretilen dikenli tel, savaşlarda toplama kamplarında kullanılmış. Kimi ülkeler telin üretimini, kimi ticaretini yasaklamış; ötekiler de tüketimi. Ülkemizde dikenli telle ilgili yasal kısıtlamalar olup olmadığı kesin bilinmiyor. Ancak nerede "yasak" levhası varsa onun yakınında dikenli tel örgü bulunması yabancı konuklarımızın hemen dikkatini çekiyor. Çünkü, yasak ya da tehlikeli bölge simgesi olan dikenli telin tüketim düzeyi, ülkenin kültür düzeyi ile yapısal ve açısal sorunlarını gösteriyor. Filtreli sigara ve Calcium(kuvvet) iğnesi türünden Frenk icatlarına fazlaca düşkün olan milletlerin dikenli tel tüketme eğiliminin giderek yükseldiği saptanmış. Yakın geleceğin üst düzey devlet yöneticiliğine aday olan sevgili evlatlarımıza karşı dikenli telin saldırganca kullanıldığı da anlaşılmış. Üstelik, eskiçağlarda "dikendutu" olarak bilinen böğürtlen çitleri yerine, günümüzde dikenli telörgüler kullanılması da çocuklarımızı hiç mutlu etmiyormuş. Nüfusunun yüzde elli oranında şehirli, yüzde yetmiş oranında okuryazar olmasıyla övünen Türkiye'deki dikenli tel tüketimi, plancılarla iktisatçıların tüylerini diken diken eden bir artış hızına ulaşmış. Kesin olmayan ilk hesaplamalara göre yıllık yüzde yüzyirmisekiz dolayındaki tüketim artışı, resmi enflasyon rakamlarını üçe katlayabilen tek tüketim kalemidir.

Bu denemede, dikenli telin şehir halkı ile topluma etkileri üzerinde durulmakta, güncelleşen milli soruna medeni bir çözüm yolu aranmaktadır.

Dikenli telin güvenilir tarihçesi ne yazık ki hâlâ yazılmamış. Tüm bildiklerimiz, yabancı dillerdeki ünlü ansiklopedilerden aktarılıyor. İlk üretim patenti 1874 yılında alınmış. Amerikalı mucit, madeni tele diken takmanın teknik kolayını (aletini) bulmuş. Erkeksi görüntüsünü vurgulamak için, bu yeni icada "sakallı tel" adı verilmiş. Çoğu sakallı olan yiğitlerimiz, Birinci Dünya Savaşı sırasında Mısır'da tanıştıkları yeni silaha "dikenli tel" adını koymuşlar. Sakalın traş çaresi var da dikeninki yok. Dikenli tel örgüler, o gün bugündür, düşmanlara, kaçakçılara, hırsızlara, savaş esirlerine tutuklulara, gözaltına alınanlara karşı bir güvenlik önlemi (aracı) olarak, inşaat şantiyelerinde, Hazine'den tahsisli resmi konutlarda, spor-eğitim ve turizm tesislerinde, yasak ve hassas bölgelerde, saray, köşk, müze ve çocuk bahçelerinde kullanılıyor. Kendi ülkelerinde dikenli teli belki hiç görmemiş olan kimi diplomatlar, bizdeki yaygın kullanıma özenerek, Kançılarya ve Rezidansların bahçe duvarlarını dikenli tellerle takviye etmeye başlamışlar. Bilinen çoğu örnek olaylar, dikenli tel çitlerin, aslında etkili olmadığını ve sadece "yasak" anlamında kullanıldığını ortaya koyuyormuş.

Genellikle güvenilir kaynaklardan alınan derlenen doğrulanmamış bilgilere göre, 1890'da 2000 ton olan dünya dikenli tel üretimi, 1930'da yaklaşık 200.000 tona, 1980'de 22.888.900 metrik tona ulaşmış. Avrupa, Akdeniz ve İslam ülkeleri arasındaki tüketim hızı artışında Türkiye yıllardır ilk sıraları koruyormuş. BM istatistikleri, sanayi ülkelerinde üretilen üstün nitelikli dikenli tellerin daha çok gelişmekte olan ülkelerde tüketildiğini gösteriyormuş. Sivil amaçlı projelerde, DT-7-ASA 9000 TSE standardına uygun (galvanizli çelikten yapılmış) piyasada "Kirpi" mal diye bilinen ithal mallar ihracatında adı geçen ülkeler, dikenli tel kullanılmasını tümden yasaklamışlar. Hatta, et ve süt paketleri üzerinde "Dikenli telsiz çiftliklerde üretilmiştir" damgası vuruluyormuş. Afrika İnsan Hakları Derneği'nin 1986 tarihli araştırması da, dikenli telin hayvanlardan çok yurttaşlara ve şehirlilere karşı kullanıldığı gerçeğini ortaya koymuş.

İlk "Dikenli Tel Yasası" 1894'te İngiltere'de yürürlüğe girmiş. Yasa, dikenli telin insana ve hayvanlara zarar verecek biçimde kullanılmasını yasaklamış. Meskûn yerlerde ve yol kenarında kurulu tel örgüler kaldırılmış, yasaya uymayan kişi ve kurumlara ağır cezalar kesilmiş. Yasa başarılı olmuş. Medeni ülkelere sokulmayan dikenli teller, günümüzde artık medeniyet merkezi sayılan şehirlerde görülüyor. "Gülü seven dikenine katlanır" sözü uyarınca, dikenl tel, en çok da, anıt ve sanat yapıları, okullar, luna-parklar ile çocuk bahçelerinde "yasak" (girilmez/geçilmez/dokunulmaz) anlamında kullanılıyor. Kime karşı, neden yasak? Malı mı koruduğu yoksa canı mı sakındığı? belirsiz olan yasağın kendi, tehlikesinden büyük bir simge! "Dikkat Köpek Var!" ihbarı gibi, "Dikkat Dikenli Tel" diye uyarmak gerekir hemşerileri.

Dikenli telden korunmak için neler yapılabilir? Telin dikenlerini traşlayan elektriklitraş makine patenti 1974'te alınmışsa da, yapılan pazar araştırmaları sonunda, talep azlığı nedeniyle üretime geçilememiş. Uluslararası Hayvanları Koruma Derneği'nin dergisine göre, en basit ve ucuzundan bir tel makası ve iki kalifiye işçi ile yaklaşık 200.000 metrelik tel örgünün üç günde kesilip kaldırılacağı; diken-traş makinelerine hiç ihtiyaç bulunmadığı anlaşılmış. Bu yüzden diken traşlama makinesi yerine, çim-biçme makineleri alınması tavsiye ediliyor.

En kolay ve etkili çözümü Türk çocukları bulmuş. Dikenli telleri, birer yay teli gibi gerip birbirine bağlayarak tel örgülerde 40-50 santimetrelik pencereler açmayı öğrenmişler. Çok büyük değil ama geçmeye yetiyor. Gönüller şen olsun! Büyüklerce tasarlanan tel engellerin çocuklara karşı etkili olmadığı görülüyor. Uzun sözün kısası, dikenli tel, öyle aşılmaz, geçilmez, sağlam ya da dayanıklı bir engel değildir. Tırmalar, yaralar, belki sakatlar ama kararlı kişileri durduramaz. Hele bizim mahalle çocuklarını asla!

Dikenli telle yıllardır içli-dışlı yaşamaya alışmış bir toplumdaki dikenli tel alışkanlığı nasıl giderilebilir? Günlük yaşamımızın parçası olan tellerden vazgeçilebilir mi? Şili, Peru ve Uruguay'daki ilk denemeler, yasağın karaborsaya yol açtığı ve milli standarda uymayan malların piyasaya sürüldüğünü göstermiş. Halkın taklitlerden sakınması güçleşmiş. Ayrca, "Dikenli tel kullanmak yasaktır" levhalarının dikenli telle çevrilmesi de -resmi tüketimin artmasına yol açarken- muhalefet basınında çıkan karikatürlere konu olmuş.

Dikenli telin sakıncası yalnızca ele-göze batmasından, gelip geçen vatandaşların elbise ve eteklerini yırtmasından, her ay yüzler ve binlerce çocuğa yok yere tetanoz serumu yapılmasından ibaret değildir. Asıl üzerinde durulması gereken sorun, dikenli telin gelişigüzel kullanımından doğan duygusal tepki ve manevi yıkıntılardır. AT ülkeleri, Belediyeler Biriği Genel Kurulu, dikenli telle korunmuş kent mekânlarının, hemşeriye hakaret, çocuklara saldırı, milli onura saygısızlık, kamu yararına "muzır" olduğuna karar vermiş.

Güney Amerika'da 1985'te yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre, dikenli telli şehirlerde yetişen çocukların, küçüklerini sevmediği, büyüklerini saymadığı, vatandaşlık görevlerini yerine getirmediği görülmüş.* Yakın Doğu'nun Sincan özerk yöresinde at koşturan soydaşlarımızla geçen yaz yapılan bilimsel söyleşide, Uygurlar'ın dikenli tel örgüleri hiç bilmedikleri anlaşılmış. New York Belediyesi de, Batı Yakası'nın Öyküsü filminden sonra okul bahçeleri çevresindeki tel örgüleri tümden kaldırmaya karar vermiş. Çünkü bu okullarda yetişmiş çocukların 2-3 katlı binalara merdivensiz tırmandıkları görülmüş.

Dikenli telden yapılmış en ünlü engel, Birinci Savaş'ta Avusturya (Alp) Cephesi'nde savaşan ve zafer kazanan İtalyan piyadelerinin "Konçertino" (Küçük Konçerto) adını verdikleri istihkam (savaş) aracıdır. Akordiyon körüğü gibi açılıp kapanabilen, rüzgarlı kış gecelerinde, memleket ezgilerini anımsatan özlem dolu sesler çıkaran dikenli kangallar bir dönem Napoliten serenadlar kadar ün kazanmış. İtalyan savaşçılarn kara mizahı, medeniyet yolunda ilerleyen insanlık onuru için görkemli bir esin kaynağı olabilir mi? diye düşünüyorum.

Fantastik çözüm yolları geliyor insanın aklına. Önce, dikenli tel örgülerin önünde ya da arkasına yerleştirilecek sanayi tipi, kuvvetli hava üfüren vantilatörlerle, dikenli tellerin müzik yapma gücü kanıtlanabilir ve amatör müzikseverlerin bu telleri dev akordiyonlar gibi çalması sağlanabilir. İkinci ve daha etkili çözüm yolu olarak şehir merkezi (Centrum) çevresinden sökülecek dikenli tellerden yapılacak Santurlar, Belediye konservatuvar öğrencilerine parasız dağıtılabilir. Hele bir düşünün, değerli dostlarım: "Konser ya da Konçerto alanı: Giriş Serbesttir! Alışageldiğimiz, dikenli yasaklar yerine kulağa ne kadar hoş geliyor, değil mi?

Yasaklar konusunu işleyip de, dikenli tel örgülere yer vermeyen kimi usta sanatçılarımıza buradan kişisel bir çağrıda bulunmak istiyorum. Yaşar Kemal gibi yazarlar, dikenli tel yasaklarına karşı bir kampanya açabilir. Kampanyanın koordinatörlüğünü belirlemek üzere uluslararası yarışmalar da düzenlenebilir. Belediye Başkanlığı, İl Eğitim Müdürlüğü ile İlçe Zabıta Amirliği'nin açılacak yarışmaya danışman olarak katılması sağlanabilir. En çok (kilo ya da kilometre) dikenli teli en kısa zamanda söküp kaldıran yerel örgüte, çocuk ve yaşlı hemşerilerden kurulu yarışma jürisi tarafından Büyük Belde Belediyeler Birliği (BBBB)'nin Başarı Beratı (BB) verilebilir. Yarışmayı kazanan örgüt bandosu ile Konservatuvar Santur Heyeti'nin şehir merkezinde konserler vermesi de düşünülebilir. Tanıtma Vakıflarımız, yeni spor dalının, Akdeniz ve Balkan Oyunları ile Olimpiyat programına alınması için harekete geçirilebilir. Uluslararası yarışmalardaki ulusal başarılara yıllardır özlem duyan ülkemiz, bir yandan altın madalyaları toplarken, barışcı çabalarındaki başarısından dolayı Nobel'e aday da olabilir. Belki hayal denecek ama dikenli tel örgülerimizin kaldırılabileceğini ve şehir merkezlerinin dikensiz, toplu-taşıma raylar ile örülebileceğini sanıyorum. Dikensiz şehir merkezlerinde yetişen kuşakların güllere karşı daha duyarlı ve saygılı olacaklarını da hayal ediyorum.

Dikenli tel, ekili tarlaları, başıboş sürülere karşı başarıyla korumuştur. Endüstrileşen ülkelerde bostana giren danalar tasarım önlemleriyle durduruldu. Zamana ayak uyduramayan ve geri kalmış ülkelerde, şehirlerin konut, eğitim, sağlık, üretim, ulaşım, dinlenme ve savunma bölgeleri birbirine karışınca, tel örgülü yasaklar kaçınılmaz olmuş. Çağdaş Belediyeler, savaşı anımsatan yasakları yaşatmak yerine dikensiz mekanlar yaratmak yolunu seçti. Kent bölgeleri yasalarla belirlenince dikenli tel yasaklara gerek kalmamış. Parklarda, hipodromda, Hisarda, stadyumda, okulda ve otoyoldaki dikenli "yasak"ların yerini biz de deneyebiliriz. Halk dilinde "köşeyi dönmek" başarmak anlamına gelir. Oysa Hemşeri, köşeleri değil, kestirmelerin dikkenarlardan yaklaşık, üçte-bir oranında daha kısa ve kârlı olduğunu keşfetmiştir. Dikdörtgen prizmanın köşegenleri yaya trafiğe açılınca, köşeleri bekleyen dikenler işlevsiz kalır. Böylece, uygar davranışa duyarlı şehir tasarımı, dikenli telin kullanma gerekçesini ortadan kaldırır. Dikenli tele çözüm bulan Belediye (Başkanı), "Gidemediğin yer senin değildir." sözüyle ünlü Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa gibi, tarihe geçebilir. Gidilen her yer belediyenin, vatandaşın malı olur, vatan olur. Bu öneri de, kuşkusuz, biraz hayal-kurgudur ama gerçek-üstü kuruntu değildir.

Vatandaşımıza, "Girebildiğin her yer senindir. Bu vatan senindir" diyebilmeliyiz.

* Manuel Scorza, Dikenli Tel adlı belgesel romanında (Türkçesi 1975), dikenli teli bir silah gibi kullanan sömürgecilere yenik düşen ve tüm otlaklarını yitiren Peru'lu köylülerin öyküsünü anlatır. Köyün rahibi, dikenli tel örgüyü "Şeytanla top oynayan kişinin işine", Yerli-köylülerse, "Tanrı'nın Gazabına" benzetmişler, Tanrı'ya yalvarmışlarsa da sonuç hiç değişmemiş!

Sayın Bozkurt Güvenç'in, İnsan ve Kültür adlı kitabından... )


- [ne yazık ki]
DİKENLİ TELLER(/SİYE[N]Ç) ile/ve/||/<> JİLETLİ TELLER

( image )


- [ne yazık ki]
DİNİN, ...:
"EMİRLERİ" ile/değil/yerine/>< KAVRAMLARI



- [ne yazık ki]
DİRENÇ ile/ve/değil/yerine/<>/> TEPKİ



- [ne yazık ki]
DIŞLA(N)MA:
TOPLUMSAL ile BİREYSEL



- [ne yazık ki]
DOĞRU OLDUĞUNU BİLDİĞİN HALDE, YAPMAMAK ile/ve/<> YANLIŞ/HATALI/EKSİK OLANI, BİLMENE KARŞIN, YAPMAK



- [ne yazık ki]
DÜŞÜLEN YALNIZLIK ile/ve/değil/yerine YEĞLENİLEN YALNIZLIK

( Çürütür/eritir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Olgunlaştırır/geliştirir. )


- [ne yazık ki]
DÜŞÜNMEYEN ile DÜŞÜNEMEYEN ile DÜŞÜNEMİYOR OLMASINA ALDIRMAYAN

( Tutucu. İLE Aptal. İLE Köle. )


- [ne yazık ki]
EN BÜYÜK BİLGİSİZLİK/CEHÂLET:
YAKINLARIMIZIN VE SEVDİKLERİMİZİN DEĞERİNİ BİLMEME/ANIMSAMAMA/"AZIMSAMA" ile/ve/||/<>/> BİZİ SEVENLERİN DEĞERİNİ BİLMEME/ANIMSAMAMA/"AZIMSAMA"



- [ne yazık ki]
EN KÖTÜ HUY ile/ve/||/<> EN BÜYÜK HATA ile/ve/||/<> EN BÜYÜK SAFLIK

( Bazılarının karşısında bile iyi olmaktan vazgeçememek. İLE/VE/||/<> Herkesi, kendimiz gibi zannetmek. İLE/VE/||/<> Her bir kişiye güvenmek. )


- [ne yazık ki]
ENGEL OLMAYA ÇALIŞANLAR ve/||/<>/>/< BAŞARACAĞIMIZA EN ÇOK İNANANLAR



- [ne yazık ki]
FARKINDA OLMAMA ile/ve/<> KABUL ETMEME



- [ne yazık ki]
GENELLEME ile/ve/||/<>/< "İDDİA"

( [ne yazık ki] Ne kadar çok "genelleme" yapı(lı)yorsa, o kadar çok iddia edilir/eder. )


- [ne yazık ki]
GENELLEME ve/||/<>/< BİLGİSİZLİK



- [ne yazık ki]
GENELLEME ile/ve/ya da/||/<>/= İNDİRGEME ile/ve/ya da/||/<>/= ÖZDEŞLEŞTİRME ile/ve/ya da/||/<>/= "KÖKTENCİLİK" ile/ve/ya da/||/<>/= "TOPTANCILIK" ile/ve/ya da/||/<>/= "SONUÇ ODAKLILIK"

( Tüm genelleme ya da indirgemeler, tamamen yanlıştır! )


- [ne yazık ki]
GÖRELİ YOKSULLUK ile/ve/||/<> MUTLAK YOKSULLUK ile/ve/||/<> İNSANİ YOKSULLUK



- [ne yazık ki]
GÜÇLÜNÜN "SAZINI ÇALMAK" ve/||/=/<> NAMUSSUZLUK

( Gerekçesi ne olursa olsun, güçsüze karşı güçlünün sazını çalmak, namussuz sayılmak için yeterlidir. )


- [ne yazık ki]
GÜÇLÜNÜN "SAZINI ÇALMAK" ve/||/=/<> NAMUSSUZLUK

( Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalı! )


- [ne yazık ki]
GÜRÜLTÜ ÇIKARMAK/KORNA ÇALMAK ile/değil/yerine/>< SUSMAK/SESSİZLİĞİ YEĞLEMEK

( [ne yazık ki] Bilgisizlik ne kadarsa o kadar çok ve yüksektir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bilgelik ve zarâfet ne kadar derinse/yüksekse. )


- [ne yazık ki]
HALKIN PARASINI, KENDİ ÇOCUKLARINA AYIRMAK değil/>< KENDİ PARANI, HALKIN ÇOCUKLARINA BIRAKMAK



- [ne yazık ki]
HAYRANLIK DUYANI ve/||/<> GÖRMEMEZLİKTEN GELENE

( Görmemezlikten geliyoruz. VE/||/<> Hayranlık duyuyoruz. )


- [ne yazık ki]
İHLÂL ile/ve/||/<> JUS COGENS İHLÂLLERİ



- [ne yazık ki]
İKİ BÜYÜK YANLIŞ(IMIZ):
DÜŞÜNMEDEN HAREKET ETMEK ve/||/<> HİÇ HAREKET ETMEDEN, SADECE/BOŞ BOŞ "DÜŞÜNMEK"



- [ne yazık ki]
İKİ YANLIŞ!:
SUSULACAK YERDE, KONUŞMAK ve/||/<> KONUŞULACAK YERDE, SUSMAK



- [ne yazık ki]
İLETİŞİMSİZLİK:
"ANLAMSIZ KIRGINLIKLAR" ve/||/<> "BEKLENTİ" ve/||/<> "ZAMAN KAYBI"



- [ne yazık ki]
İLİŞKİLERİN/EVLİLİKLERİN BİTİŞİ:
AŞKIN BİTMESİNDEN ile/ve/||/<>/< ARKADAŞLIĞIN OLMAMASINDAN



- [ne yazık ki]
İNDİRGEME ile/ve/değil/||/<> YOK SAYMA



- [ne yazık ki]
İNSANLIK SUÇLARI:
SOYKIRIM ile/ve/||/<> İŞKENCE/ŞİDDET ile/ve/||/<> TERÖR ile/ve/||/<> NEFRET/DÜŞMANLIK ile/ve/||/<> IRKÇILIK ile/ve/||/<> KÖLELEŞTİRME ile/ve/||/<> İNSAN KAÇAKÇILIĞI ile/ve/||/<> ORGAN TİCARETİ ile/ve/||/<> BAĞIMLILAŞTIRMA

( Bağımlılaştırma - İnsanlık Suçu İlişkisi - Muharrem Balcı )


- [ne yazık ki]
İNSANLIK SUÇLARI:
SOYKIRIM ile/ve/||/<> İŞKENCE/ŞİDDET ile/ve/||/<> TERÖR ile/ve/||/<> NEFRET/DÜŞMANLIK ile/ve/||/<> IRKÇILIK ile/ve/||/<> KÖLELEŞTİRME ile/ve/||/<> İNSAN KAÇAKÇILIĞI ile/ve/||/<> ORGAN TİCARETİ ile/ve/||/<> BAĞIMLILAŞTIRMA

( * Kasten öldürme
* Kasten yaralama
* İşkence, eziyet ya da köleleştirme
* Kişiyi, özgürlüğünden yoksun kılma
* Bilimsel deneylere tâbi kılma
* Eşeysel saldırıda bulunma, çocukların eşeysel istismarı
* Zorla gebe bırakma
* Zorla fuhşa sevketme )


- [ne yazık ki]
İSRAF ve/||/<>/> İFLÂS



- [ne yazık ki]
İSTEDİĞİN SÖZÜ SÖYLEMEK ve/||/<>/> İSTEMEDİĞİNİ DUYMAK

( "İstediğimiz sözü" söylersek, istemediğimiz sözü de duyarız/duymak zorunda kalırız. )


- [ne yazık ki]
ISTIRAP:
HAFİF ile DERİN

( Konuşulabilir. İLE Konuşulamaz, dile gel(e)mez/getiril(e)mez. )


- [ne yazık ki]
KANDIRMADA:
"APTAL/LIĞIMIZ" ile/ve/değil/||/<>/< "ONUN/ONLARIN" KARAKTERSİZ/LİĞİ

( Olmuyor. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Oluyor. )


- [ne yazık ki]
KARAMSAR/LIK ve/||/<> KARARSIZ/LIK



- [ne yazık ki]
KEYFÎ "DÜŞÜNMEK"/KONUŞMAK ile/değil/yerine KENDİNE GÖRE "DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK/YAŞAMAK"

( [ne yazık ki] Kişiler, (çoğunlukla) yiyecekleri ve yatacakları bir şeyleri olduğu sürece düşünmeyi reddederler. [ya da bu yanılsamadan ve keyfiyetten vazgeçip düşün(ebil)meyi, herşeye yeğlemelilerdir] )


- [ne yazık ki]
KİŞİNİN, ...:
KİŞİLERLE DİDİŞMESİ
ile/değil/yerine/><
DOĞAYLA UĞRAŞMASI



- [ne yazık ki]
KÖTÜ KULLANIM ile/ve/||/<>/> KÖTÜYE KULLANIM

( [... olduğunu/olacağını] "biliyorsun/biliyordun." İLE/VE/||/<>/> "ZÂTEN"/"SONUÇTA"/"ASLINDA" biliyorsun/biliyordun." )


- [ne yazık ki]
KÖTÜ KULLANIM ile/ve/||/<>/> KÖTÜYE KULLANIM

( "Bir alışveriş, bir fiş." şeklinde, fazladan/gereksiz açıklama yapmak, uyarıda bulunmak. İLE/VE/||/<>/> "Ama bunu söylemenize gerek yok ki! Ben yapınca alışverişi, ZÂTEN/SONUÇTA alıyorum satış fişi." şeklinde [soluksuz/beklemeksizin/düşünmeksizin] "yanıt vermek." )


- [ne yazık ki]
KÖTÜ KULLANIM ile/ve/||/<>/> KÖTÜYE KULLANIM

( Bir kişinin, neyi bilip bilmediğini ve/ya da o an/dönem için anımsayıp anımsamadığını "belirlemek", beklentisi içinde olmak, dilin/ifadenin kötü kullanılmasıdır. [Hiçkimsenin, neyi bilip bilmediği, isteyip istemediği ya da yapıp yapamayacağı, hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilinemez!] İLE/VE/||/<>/> Sözcüklerin yetersiz ve kötü kullanımıyla birlikte "niyet okumak" ya da genelleyici/indirgeyici/özdeştleştirici/köktenci/toptancı/sonuç odaklı bir yargı ifadesi ise sürecin ve ilişkinin tükenmesine neden olacak/olmuş bir kötüye kullanımdır. [Güç ve baskı uygulama isteği ve/ya da nedeniyle olduğu/olabileceği gibi sorumluluktan kaçmak gibi çok çeşitli anlamsız/gereksiz nedenlerden de kaynaklanmaktadır.] )


- [ne yazık ki]
KÖTÜ KULLANIM ile/ve/||/<>/> KÖTÜYE KULLANIM

( Dünyadaki Yaşamın Tehlikede Olduğunun 21 Kareyle Kanıtı )


- [ne yazık ki]
KÖTÜLERİN, "BASKISI" ile/değil/||/<> İYİLERİN, KAYITSIZLIĞI



- [ne yazık ki]
KÜÇÜK HESAP ile/ve/||/<>/>/< BİLGİSİZLİK

( İkirciğe neden olur. İLE/VE/||/<>/>/< Hesapsızlığa ve fazla/yersiz "atılganlığa" neden olur. )


- [ne yazık ki]
KULLANILMAYAN METİN/KİTAP ||/<>/> MEZAR



- [ne yazık ki]
MANTIK DIŞI/LIK ile/değil "DUYGUSAL/LIK"



- [ne yazık ki]
MÜDÂRÂ[T][< DERY] ile İKİYÜZLÜLÜK | YÜZE GÜLME, DOST GİBİ GÖRÜNME



- [ne yazık ki]
MÜKÂLEBE[< KELB] ile/değil/yerine/>< MÜKÂLEME[< KELÂM]

( Dalaşma. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Konuşma. | Antlaşma. )


- [ne yazık ki]
MUTSUZLUK:
"SAHİP OLAMADIKLARIMIZA ULAŞAMADIĞIMIZDAN DOLAYI" değil SAHİP OLDUKLARIMIZI UNUTMAKTAN DOLAYI



- [ne yazık ki]
NEYİ
BÖLÜŞEMİYORUZ? ve/||/<> NİYE DÖVÜŞÜYORUZ?

( Hiçbir mal, bizim değil! VE/||/<> Hiçbir can, bizim değil! )


- [ne yazık ki]
NİCE KİŞİLER ile NİCE GİYSİLER

( [ne yazık ki] Görürüz, üstünde giysi olmayan. İLE Görürüz, içinde insan olmayan. )


- [ne yazık ki]
NİCELİK EGEMENLİĞİ ile/ve/<> DEĞERSİZLİK ile/ve/<> GÖRELİLİK



- [ne yazık ki]
ÖFKE ile/ve/||/>/<>/>< ZARAR

( Öfkeyle kalkan, zararla oturur. )


- [ne yazık ki]
ÖĞRENMEME ve/||/<>/> ÖĞRENİLEN YANLIŞLARDAN VAZGEÇMEME ve/||/<>/> YENİDEN ÖĞRENMEME



- [ne yazık ki]
OKUYAN ile/ve/||/<> ANLAYAN

( Az. İLE/VE/||/<> Sınırlı/kıt. )


- [ne yazık ki]
ORTAK ALANDA:
"KİŞİSEL DAVRANIŞ" ve/||/<>/< "KEYFÎ TUTUM"

( İkisi de yapılmamalı! )


- [ne yazık ki]
PARA/NIZ:
VARSA ile/ve/değil/yerine YOKSA

( Sadece kendiniz, kim olduğunuzu unutursunuz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Tüm dünya, kim olduğunuzu unutur. )


- [ne yazık ki]
PAYLAŞIMSIZ/LIK ile/değil/< "DOYUMSUZ/LUK"



- [ne yazık ki]
PSİKOLOJİDE/PSİKİYATRİDE:
GERÇEK "HASTA/LAR" ile/ve/değil/<>/> GERÇEK HASTANIN, "HASTA ETTİKLERİ"



- [ne yazık ki]
SAÇMA ile/ve/değil/||/<> BAĞLANTISIZ



- [ne yazık ki]
SEVGİSİZLİK ve/||/<>/> KAYITSIZLIK



- [ne yazık ki]
ŞİDDETTEN DOLAYI ... ile/ve/değil/ne yazık ki/<> "BİZİM/SEN"İN "SESSİZLİĞİNDEN/TEPKİSİZLİĞİNDEN DOLAYI ..."



- [ne yazık ki]
ŞİKÂYET ile İSRAF ile SIRADÜZENSİZLİK[ANARŞİ] ile BASKI/İSTİBDÂD ile İFRÂD-TEFRÎT
değil/yerine/><
KANAAT ile İNFAK ile HUZUR/SELÂMET ile ADÂLET ile İSTİKÂMET

( [ne yazık ki]
Bilgisizlik + Yoksulluk >= Şikâyet İLE
Bilgisizlik + Varsıllık >= İsraf İLE
Bilgisizlik + Özgürlük >= Anarşi İLE
Bilgisizlik + Güç >= Baskı/İstibdâd İLE
Bilgisizlik + Din >= İfrâd - Tefrit İLE

DEĞİL/YERİNE/><

Bilgi/(b)ilim + Yoksulluk >= Kanaat İLE
Bilgi/(b)ilim + Varsıllık >= İnfâk İLE
Bilgi/(b)ilim + Özgürlük >= Huzur, Barış/Selâmet İLE
Bilgi/(b)ilim + Güç >= Adâlet İLE
Bilgi/(b)ilim + Din >= Yön/İstikâmet )


- [ne yazık ki]
SINIRSIZ "KONUŞMA" ile/ve/||/<>/> "SINIRSIZ SAHİP OLMA"



- [ne yazık ki]
ŞİŞMANLIK:
F ve/||/<> A ve/||/<> T

( Sıklık. VE/||/<> Oran. VE/||/<> Çeşit. )


- [ne yazık ki]
ŞİŞMANLIK:
F ve/||/<> A ve/||/<> T

( Frequency. AND/||/<> Amount. AND/||/<> Type. )


- [ne yazık ki]
SİYASET İLE ve/||/<> DİN İLE ve/||/<> FUTBOL İLE ve/||/<> SAVAŞ İLE

( Yanıltılırız. VE/||/<> Avutuluruz. VE/||/<> Uyutuluruz. VE/||/<> Korkutuluruz. )


- [ne yazık ki]
SORUMLULUKTAN KAÇMAK ile/ve/||/<>/< ÖZGÜRLÜĞÜ YADSIMAK



- [ne yazık ki]
SORUNU ÇÖZMEYE:
NİYETİNİN OLMAMASI ile/ve/değil/||/<> KARARLILIK GÖSTERMEMEK



- [ne yazık ki]
SÖZDE, ÖLÇÜ BİLMEMEK/BİLMEYEN ve/||/<> EDEPSİZLİKTE SINIR TANIMAMAK/TANIMAYAN



- [ne yazık ki]
SUSKUNLUĞU/NU ANLAMAMAK ve/||/<>/> SÖZLERİ/Nİ DE ANLAMAMAK



- [ne yazık ki]
TEDBİRSİZ TEVEKKÜL ile/ve/||/<> İCRAATSIZ DUA ile/ve/||/<> SÜFLÎ İNZİVÂ



- [ne yazık ki]
TÖREYE DOĞAN ve/||/<> İSVİÇRE TÜZESİYLE EVLENEN ve/||/<> ALMAN YÖNETİM ZİHNİYETİYLE YÖNET(İL)EN ve/||/<> İTALYAN TÜZESİYLE CEZALANDIR(IL)AN ve/||/<> İSLÂMÎ KURALLARA GÖRE GÖMÜLEN



- [ne yazık ki]
YALAN SÖYLEMEK ile/ve/||/<>/> KENDİ YALANINA İNANMAK



- [ne yazık ki]
YALAN SÖYLEYEN ile/değil/yerine/>< DOĞRU SÖYLEYEN

( İkna etmeye çalışır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sadece anlatır. )


- [ne yazık ki]
YALAN SÖYLEYEN ile/değil/yerine/>< DOĞRU SÖYLEYEN

( Yalan söyleyen/ler, doğru söyleyen(ler)e inanmaz. )


- [ne yazık ki]
YANLIŞ OLANDAN, DOĞRUYU AYIRAMAMAK/AYIRAMAYAN ile/ve/<>
DOĞRU OLANDAN, YANLIŞI AYIRAMAMAK/AYIRAMAYAN



- [ne yazık ki]
YAPAYALNIZ KALMAK ile/değil YAPAYALNIZ HİSSETMEYE NEDEN OLANLARLA YAŞAMAK



- [ne yazık ki]
YIRTICI ile/ve/<> YIKICI



- [ne yazık ki]
YOKSULLUK ve/değil/||/<> YOLSUZLUK



- [ne yazık ki]
YOKUŞA SÜRMEK ile/yerine ÜMİTSİZLENDİRMEK



- [ne yazık ki]
YORAN:
KOŞULLARIN "AĞIRLIĞI" ile/ve/değil/||/<>/< ETRAFINI ANLAMAYAN KİŞİLERİN SAĞIRLIĞI



- [ne yazık ki]
ZORA KOŞMA ile/ve/||/<> "YOKUŞA SÜRME"



- [ne yazık ki]
"FAYTON":
"NOSTALJİ" değil ATLARI KÖLELEŞTİRME



- [ne yazık ki]
KATLANMAK" ile/ve/||/<>/> "KANIKSAMAK" ile/ve/||/<>/> "KABULLENMEK" ile/ve/||/<>/> "ONAYLAMAK"

( Çoğu soruna "tanık olmaktan" dolayı. [ve giderek ...] İLE/VE/||/<>/> Çoğu soruna "katlanmaktan" dolayı. [ve giderek ...] İLE/VE/||/<>/> Çoğu sorunu "kanıksamaktan" dolayı. [ve giderek ...] İLE/VE/||/<>/> Çoğu sorunu "kabullenmekten" dolayı. )


- [ne yazık ki]
VEFÂ:
ÇIKARA ile/değil/yerine/>< KİŞİYE



- [ne] "VARLIĞA YERİNİRİM" ne de "YOKLUĞA ERİNİRİM"

( Ancak, yokluğu birebir, kendin deneyimle(yebil)dikten sonra söyleyebilirsin/söylemelisin! )


- [ne] "YERELCİLİK" ne de SALT "EVRENSELCİLİK"



- [ne] ANLAŞILABİLİR ile/ve/||/<> [ne] KAVRANABİLİR ile/ve/||/<> [ne de] KABUL EDİLEBİLİR OLAN



- [ne] EMİR ve/ne de ÖĞÜT

( Alma! )


- [ne] İNCİNME ile/ve/||/<>/ne de GÜCENME



- [ne] KUSURSUZ KİŞİ ne de KİŞİDE/İNSANDA KUSUR

( Seveceksen, öylece sev! Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur. )


- [ne] KUSURSUZ KİŞİ ne de KİŞİDE/İNSANDA KUSUR

( Kusursuz olsaydık, başkalarının kusurlarını bulup çıkarmaya o kadar meraklı olmazdık. )


- [ne] YAP! "EMRİ" ile/ve/||/<>/ne de YAPMA! "ENGELİ"



- [ne]
"SERT" ne de "YUMUŞAK"

( [ne] Çevremizdekileri kıracak kadar. NE DE Kişilere cesâret verecek kadar. )


- [ne/hem] "HAKLI/LIK" ile/ve/ya da/ne de/hem de/<>/>< KIZGIN/LIK

( Ne kadar (")haklı(") olduğumuzu zannetsek de, ne kadar kızgın olsak da,
bazı/çoğu durumu, sakinlikle ve akılla[/tüzeyle] çözerek -ve de en azından çözümleyerek- ilerlemek gerekir. )


- [NİTELİĞİN GÖSTERGESİNDE]
DOST ile ÂŞIK

( Kavgada belirli olur. İLE Vedâda belirli olur. )


- [ÖĞRENİYORUZ/ANLIYORUZ]
OKUDUĞUMUZU ile/ve/<> DUYDUĞUMUZU ile/ve/<>
GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
HEM DUYUP, HEM GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
TARTIŞTIĞIMIZI ile/ve/<> DENEYİMLEDİĞİMİZİ ile/ve/<>
ANLATTIĞIMIZI/ÖĞRETTİĞİMİZİ

( %10 ile/ve/<> %20 ile/ve/<> %30 ile/ve/<> %50 ile/ve/<> %70 ile/ve/<> %80 ile/ve/<> %95 )


- [önce] (NEHY-İ ANİ'L) MÜNKER[Ar.] ile/ve/sonra/||/<>/>/>< (EMR-İ) BİL MÂRUF[Ar.]

( Günah ve kötü şeyler[in yapılmaması]. İLE/VE/||/<>/>/>< Herkesçe bilinen, tanınan, belirli, sanlı. | Şeriatın uygun gördüğü, beğendiği ve buyurduğu[nun yapılması]. )


- [önce] | "GÖRMEMEZLİKTEN GELİRLER"
sonra
"ALAY EDERLER"
sonra
"SAVAŞIRLAR" |
ile/değil/yerine/||/>/><
[sonunda]
KAZANIRSIN



- [önce] DÜŞMEYİ BİLMEK ve/<> [sonra] AYAKTA/BİSİKLET ÜSTÜNDE DURMAK/OLMAK



- [önce] ELİMİZDEN GELEN ile/ve/sonra/||/<>/> ELİMİZDEN GİDEN

( Yap(alım)! İLE/VE/SONRA/||/<>/> (Fazla) Düşünmeyelim hatta umursamayalım. )


- [önce] İÇ YÜZ(Ü) ve/<> [sonra] SON SÖZ(Ü)

( [önce] Öğren/bil. VE/<> [sonra] Söyle. )


- [önce] TAKDİR[Ar.] ve/sonra/||/<>/> TAKDİM[Ar.]



- [önce] UMUT" sonra UNUT!"



- [Ortalık yerde karıştırılmamalı!]
BURUN DELİKLERİ ve/||/<> KULAK DELİKLERİ



- [ya] "BİR YOL BULMAK/AÇMAK" ve/ya da/||/<>/>/< [ya] YOL AÇMAK ve/ya da/||/<>/>/< YOLDAN ÇEKİLMEK



- [ya] "PSİKOLOĞA GÖRÜNMEK" ile/değil/yerine/ya da/>< OLDUĞUMUZ GİBİ GÖRÜNMEK



- [ya] KALMAK ile/değil/yerine/ya da İLERLEMEK



- [ya] TÂLİP OLMA! ya da ŞİKÂYET ETME!



- [ya] TÖVBE ile/ve/ya da/||/<>/> AFFETMEK



- [ya] YENİLECEĞİZ değil/yerine/ya da/>< YENİLENECEĞİZ



- [ya]
İSTİKLÂL ya da ÖLÜM

( )


- [ya/hem] KÜL ile/değil/yerine/hem de/ya da/||/<>/>< GÜL

( [ya/hem] Bir "bakış/algı/yorum". İLE/DEĞİL/YERİNE/HEM DE/YA DA/||/<>/>< Başka bir "bakış/algı/yorum". )


- %51 ve %49 ve/||/<>/> %66 ve 33

( [Herhangi bir durumda ya da süreçte ...]
İlk bakılması, dikkate alınması gereken. VE/||/<>/> İkinci bakılması, dikkate alınması gereken. )


- <20 ile/ve/<> >20 ile/ve/<> >40 ile/ve/<> >60 ile/ve/<> >80

( Tomurcuk. İLE/VE/<> Turşuluk. İLE/VE/<> Olgunluk[meyve]. İLE/VE/<> Durgunluk. İLE/VE/<> Yolculuk. )


- FELSEFE ile/ve İNSAN BİLGİSİ



- ERDEMLER('İ)



- ERDEMLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]



- ÇATAL-BIÇAK KULLANIMINI BİLMELİ/ÖĞRENMELİ/ÖĞRETMELİ! (ERKEN YAŞTA)



- Ben diliyle kendini merkeze koymadan KONUŞ!!!



- Demek ki ile her inancına ve kişisel sonuçlarına bağlamadan KONUŞ!!!



- Niye ki? diyerek, hazırcı değil önce kendin düşün de ona göre KONUŞ!!!



- Sonuçta diyerek son sözü kendine ait kılmadan KONUŞ!!!



- = ile =:

( Eşittir. İLE Tanım gereği. )


- | "DÜŞÜNMEK" ve "İNANMAK" ve "SEVMEK" |
ile/ve/ne yazık ki/||/<>/>
EYLEMEK

( Çok fazla. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Çok az. )


- | "İNANAN" ile/ve/>< "KUŞKULANAN" |
değil/yerine/>
BAKMAYI BİLEN

( | "Mutludur." ile/ve/>< (")Bilgilidir.(") | DEĞİL/YERİNE Anlayandır. )


- | "KAS KAFA" ile/ve/||/<> "BOŞ KAFA" ile/ve/||/<> "MAN KAFA" |
ile/değil/yerine
HOŞ KAFA

( Duyduğundan bir şey al(a)mayan. İLE/DEĞİL/YERİNE Duyduğunu çabuk unutan, etki etmeyen. İLE/DEĞİL/YERİNE Duyduğunu herkese anlatan. İLE/DEĞİL/YERİNE Duyduğunu içinde tutan. )


- | "KAS KAFA" ile/ve/||/<> "BOŞ KAFA" ile/ve/||/<> "MAN KAFA" |
ile/değil/yerine
HOŞ KAFA

( Üç/dört heykel masalını okumanızı/dinlemenizi salık veririz. )


- | "REZİL" ve/ya da "SEFİL" |
değil/yerine/><
ASİL

( [ayrılıktan hemen sonra ...]
| Başkasının kollarına bırakana "denilen". VE/YA DA Alkole bırakana "denilen". |
DEĞİL/YERİNE/><
Zamana bırakana denilen. )


- | (")KÜLTÜRLÜ(") ya da (")HOCA(") |
ile/değil/yerine/<>/>
BİLGE

( | Öğrenmeyi seven. YA DA Öğretmeyi seven. |
İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/>
Hem öğrenmeyi seven, hem de öğretmeyi seven. )


- | 1 KİLO PAMUK ile 1 KİLO DEMİR |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
1 KİTAP

( )


- | DOKTOR ile HEKİM | ile/ve/değil/yerine TABİP

( | Fakültelerin bölümleri üzerine doktora yapmış kişi. Akademik bir derecenin adı. | Öğretme yeterliliği. İLE Hikmet sahibi. Doğruyu, yanlıştan ayırabilen kişi. | Tıp fakültesi öğrenimi/eğitimi almış pratisyen ya da eğitimini devam ettirmiş tüm hekimler. [Doğrudan doktora[Doktor] unvanı verildiğinden ve bu sıfatının öne geçirilmesinden dolayı doktor adı yerleş(tiril)miştir. | İLE/DEĞİL/YERİNE Tıp/tababet bilimiyle/ilmiyle uğraşan, insan gövdesiyle ilgili bilgiye sahip kişi. )


- | DÜZ/"DONUK" BAKIŞ ile/ve DİK BAKIŞ | ile/değil/yerine/>< YANSIZ/NÖTR BAKIŞ



- | KAÇMAK ile/ve/ya da/||/<>/> SAVAŞMAK |
ile/ve/ya da/||/<>/>
DONAKALMAK

( [Olanaklar(ımız)/koşullar(ımız)/araçlar(ımız)]
| Yetmiyorsa, uygun değilse. İLE/VE/YA DA/||/<>/> Yetiyorsa, uygunsa. |
İLE/VE/YA DA/||/<>/>
İkisi arasında kalmış ya da hiçbir karar veremiyorsak. )


- | KAÇMAK ile/ve/ya da/||/<>/> SAVAŞMAK |
ile/ve/ya da/||/<>/>
DONAKALMAK

( | Sempatik. VE Sempatik. |
İLE/VE/YA DA/||/<>/>
Parasempatik. )


- | KAFTAN ve CÜBBE | ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HIRKA

( | Sultan'da. VE Yargıç'ta. | İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Derviş'te. )


- | KARARSIZLIK ve/ya da KORKAKLIK |
ile/değil/yerine/><
CESÂRET

( | Tehlikeye sokar. VE Ölüme götürür/götürebilir. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Zafere taşır. )


- | KENDİNDE ile/ve/+ KENDİ İÇİN | ile/ve/+/||/<>/> KENDİNDE VE KENDİ İÇİN



- | KESER ya da RENDE | ile/değil/yerine/>< KOL HIZARI

( | Kendine yontar. YA DA Ötekine/dışarıya yontar. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İki tarafa da yontar. )


- | PİRİNÇ EKMEK ile AĞAÇ DİKMEK |
ile/ve/değil/||/<>/<
ÇOCUK YETİŞTİRMEK

( [öngörümüz/"beklentimiz"] Bir yıllıksa. İLE On yıllıksa. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yüz yıllık olursa. )


- | SİSTEME AİDİYET ile SİSTEMSİZLİK | ile/yerine/değil SİSTEMLİ ÖZGÜRLÜK



- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( BİLGİ: İnsan aklı sınırıları içerisinde evreni ve doğayı anlama çabası. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( Bilgi, göklere uçabileceğimiz kanatlardır. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( Yapmanız gereken şey farkında olmanın farkında olmaktır. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( Tüm sonuçlarına katlanabilmektir. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( Hiçbir uygarlık, varolan bilgiyle çatışmadan, bilgi üretemez. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( KUTADGUBİLİG: Mutluluk/saadet veren bilgi, kutlu bilgi. Çinliler, ona Edebü'l-Mülûk der; Maçinliler, onu Enîsü'l-memâlik diye adlandırır. Bu meşrık ilinin büyükleri, buna doğruca Zînetü'l-ümerâ der.
İranlılar buna Şehnâme der, Turanlılar ise Kutadgu bilig diye anar. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( | Yazaç/harf. VE/> Hece. VE/> Sözcük. |

İLE/VE/+/<>/>/<

Tümce. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( | ... VE/> "Ne, ne zaman, nerede, kim?" soruları ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. VE/> "Nasıl?" sorusuyla ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. |

İLE/VE/+/<>/>/<

"Neden?" sorusuyla ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( [bilginin/kavramın/nesnenin/olgunun] | Öncesi VE/> Sonrası VE/> İçi ve dışı |

İLE/VE/+/<>/>/<

Zamanı ve Zemini )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( | Letter, phoneme. AND/> Morpheme. AND/> Word. |

vs./AND/+/<>/>/<

Sentence. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( | [by] ... AND/> "What, where, when, who?" questions and answers. AND/> "How?" question and answers. |

vs./AND/+/<>/>

"Why?" question and answers. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( | Before AND/> After. AND/> Inside AND/> Outside |

vs./AND/+/<>/>/<

Time and place. )


- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET

( )


- | YALIN VE DOLAYSIZ ve/||/<> AYRIM VE DOLAYLI BİRLİK |
ve/||/<>
BUNLARIN BİRLİKTELİĞİ



- | YORULDUĞUMUZ ZAMAN/ZEMİN/KOŞULLAR ve DURULDUĞUMUZ ZAMAN/ZEMİN/KOŞULLAR |
ve/||/<>/>/<
KIRILDIĞIMIZ ZAMAN/ZEMİN/KOŞULLAR

( Olduğumuz/oluştuğumuz. VE/||/<>/>/< Kırıldığımız. )


- | ZAYIF/LAR ile/ve/<> "ZEKİ/LER" |
ile/değil/yerine/><
GÜÇLÜ/LER

( | İntikam alırlar. İLE/VE/<> Başkasını umursamazlar, yok sayarlar. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Affederler. )


- | ZAYIF/LAR ile/ve/<> "ZEKİ/LER" |
ile/değil/yerine/><
GÜÇLÜ/LER

( [not] | Revenges. vs./AND/<> Don't cares the others. | vs./BUT/>< Forgives. )


- 0-2 YAŞ ARASI/DÖNEMİ ve/||/<> 0-5 YAŞ ARASI/DÖNEMİ

( Kişinin, yaşamındaki en önemli[öncelikli] dönemleri... )


- 0.99365 = 0.03
ile/değil/yerine/><
1.01365 = 3.78

( Her gün yaptığımız işi (ya da kendimizi), %1 iyileştirdiğimizde, 365 gün sonra vardığımız sonuç ile her gün, %1 gerilettiğimizde vardığımız sonuç arasında, ne kadar büyük FaRkLaR olduğunu görüyoruz!... )


- 0(SIFIR) ile YOKLUK

( Akılsal/rasyonel. İLE !Akılsal/rasyonel. [!: değil] )


- 0[SIFIR]:
"YUTAN" ile/ve/değil/||/<>/< DURAN/DURDURAN / ARA



- 0/SIFIR:
YUTAN ile ETKİSİZ

( Çarpmada. [... x ...] İLE Toplamada/çıkarmada. [ ... + ... ] )


- 1 YUMURTA = 5 SİGARA

( Bveganyasam.blogspot.com.tr/2015/03/1-yumurta-5-sigara.html )


- 1. KALIP(DARB) ile 2. KALIP ile 3. KALIP ile 4. KALIP

( Her nesne, birleşiktir. Her birleşik, yaratılmıştır. O halde, her nesne, yaratılmıştır. )


- 1. KALIP(DARB) ile 2. KALIP ile 3. KALIP ile 4. KALIP

( Her nesne, birleşiktir. Hiçbir birleşik, öncesiz değildir. O halde, her nesne, öncesiz değildir. )


- 1. KALIP(DARB) ile 2. KALIP ile 3. KALIP ile 4. KALIP

( Bazı nesneler, birleşiktir. Her birleşik, yaratılmıştır. O halde, bazı nesneler yaratılmıştır. )


- 1. KALIP(DARB) ile 2. KALIP ile 3. KALIP ile 4. KALIP

( Bazı nesneler, birleşiktir. Her birleşik, öncesiz değildir. O halde, bazı nesneler, öncesiz değildir. )


- 1.5 - 2 YAŞINDAKİ, DIŞARI ÇIKMAK İSTEMEYEN ÇOCUĞA:
"DIŞARI ÇIKIYORUZ/ÇIKALIM MI?" DEMEK/SORMAK değil/yerine "TAVŞAN GİBİ Mİ, SİNCAP GİBİ Mİ ÇIKALIM?



- 1/0:
SONSUZ ile/değil TANIMSIZ



- 1 ve/<> 150

( İnsan. VE/<> Ağaç. )


- 1 ve/<> 150

( Bir ağaç, 150 kişinin neden olduğu hava kirliliğini önlemekte/temizlemektedir. )


- 1 ve/||/<>/>/< 2 ve/||/<>/>/< 4 ve/||/<>/>/< 8

( Konuş. VE/||/<>/>/< Yaz! VE/||/<>/>/< Oku! VE/||/<>/>/< Dinle! )


- 1 ile 2 ile ÇOK

( Şaşma! İLE Aşma! )


- 100 NUMARA değil 00

( Fransızca'da, "sans" ve "cent" sözcükleri, "san" diye okunur. Fransızca'yı iyi bilmeyen birinin/birilerinin zamanında "sans numero"yu numarasız ["sans" = -sız] değil de 100 olarak zannetmiş ve "çevirmiş" olmasından kaynaklanmıştır tuvaletlere yüz numara denilmesi.[Fransa'da, evlerin tüm odalarına [01, 02, 03 vb.] numara verilirdi. Tuvalet ise yaşanılan bir mekân olmaması ve hoş bir ortam olarak algılanmaması nedeniyle değer/numara vermeye uygun görülmediğinden dolayı "00" olarak numaralandırılmıştır.]

II. Dünya Savaşı sonrası da Amerikan kültürü ve deyimleri bizi çok etkilediğinden dolayı bu iki sıfır da kalktı onun yerine -"çok değerli bir tanımmış gibi"- WC kullanıldı. )


- 100 NUMARA değil 00

( İngilizce'de "tuvalet" anlamına gelen olan "loo"[ > 100] sözcüğünden geldiği de iddia edilmekle birlikte Fransızca "çeviriden" kaynaklanmış olduğu daha yüksek olasılıklıdır. )


- 1000 TARAKTA BEZİ OLMAK/OLAN ile/değil/yerine/>< 10 PARMAĞINDA, 10 MARİFET(İ OLAN)



- 110 km. ile/değil/yerine 90 km.

( Ölüm ile[/değil/yerine] Yaşam arasındaki fark kadardır. )


- 110 km. ile/değil/yerine 90 km.

( )


- 18 ve/<>/> 40:
Hak ve söz sahibi olma eşikleri.



- 18 YAŞ:
ALTI ile/ve/||/<>/> ÜSTÜ

( İstenç[irâde] sahibi. İLE/VE/||/<>/> Direnç[ihtiyâr] sahibi. )


- 18 YAŞ:
ALTI ile/ve/||/<>/> ÜSTÜ

( Ne "yapacağını/yapabileceğini" "bilen". İLE/VE/||/<>/> [öncelikle] Ne yapmayacağını/yapmayabileceğini ve ne "yapacağını/yapabileceğini" bilen. )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Dışa bakar. İLE/VE/||/<> İçe bakar. )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Aklın gözüdür. İLE/VE/||/<> Anlayışın gözüdür. )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Bilinenleri/bilinebilecekleri, anlaşılabilecekleri görür. İLE/VE/||/<> İki gözün anlayamadıklarını görür. )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Gördüklerinden rahatsız olunabilir. İLE/VE/||/<> Şikâyet etmekten uzaklaştırır. )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Lobsang Rampa'nın, "3. Göz" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Kimileri, gözden içer şarabı. )


- 2 KİŞİ OLARAK KONUŞMAK/KONUŞULAN ile 3 VE ÜZERİ KİŞİNİN BULUNDUĞU ORTAMDA KONUŞMAK/KONUŞULAN



- 21 MART ve 23 EYLÜL

( Bu tarihlerde, Ekvator çizgisi üzerinde bulunan herhangi bir nesnenin/kişinin gölgesi oluşmaz. )


- 3 KİŞİ/ARKADAŞ ile/yerine/ve 2, 4, 5, 6 [< üzeri] KİŞİ/ARKADAŞ

( Üç kişi, olanaksız bir üçgen oluşturduğundan, biri, öbeği[grubu] terk etmelidir. )


- 3 KİŞİ/ARKADAŞ ile/yerine/ve 2, 4, 5, 6 [< üzeri] KİŞİ/ARKADAŞ

( Üç kişi, birlikte yürürken, birini yitirir. )


- 3 MAYMUN:
MIZARU ile/ve/||/<> IWAZARU ile/ve/||/<> KIKAZARU

( )


- 3 MAYMUN:
MIZARU ile/ve/||/<> IWAZARU ile/ve/||/<> KIKAZARU

( Gözlerini kapatanın adı Mizaru, ağzını kapatanın adı Iwazaru ve kulaklarını kapatanın adı da Kikazaru. Adlarından da anlaşıldığı üzere Japon kökenli bir görsel bu. XVII. yüzyılda, Nikko kentinde inşâ edilmiş ünlü Tosho-Gu Tapınağı'nın kapısına oyulmuş "görsel bir deyim" olarak ortaya çıkmış, sonra da oradan tüm dünyaya yayılmış. )


- 3 ŞEY TATİL EDİLMEZ



- 3B:
BARIŞ(TIR)MAK ve BÖLÜŞ(TÜR)MEK ve BÜYÜ(T)MEK
ve/||/<>/>/<
3Y:
YÖN ve YÖNTEM ve YÖNETİM



- 4 YIL, 4 AY, 4 GÜN:
Çocukların, eğitime (ilk öğrenim ve eğitime) başlatılma eşiği.



- 40'LI YAŞLAR ile/ve/||/<>/> 50'Lİ YAŞLAR

( Gençliğin yaşlılığı. İLE/VE/||/<>/> Yaşlılığın gençliği. )


- 7 KEZ ve/||/<>/> 8 KEZ

( Düşersen. VE/||/<>/> Ayağa kalk. )


- 7 NEFS MERTEBESİ ve/+ 5 HAZRET

( * NEFS-İ SAFİYE/NACİYE//BÂKİYE
            ^
* NEFS-İ MARZİYE(/MERDİYYE)
            ^
* NEFS-İ RÂZİYE(/RÂDİYYE)
            ^
* NEFS-İ MUTMAİNNE
            ^
* NEFS-İ MÜLHİME
            ^
* NEFS-İ LEVVÂME
            ^
* NEFS-İ EMMÂRE

VE/+

* LÂHUT ÂLEMİ
* CEBERRUT ÂLEMİ
* MELEKUT ÂLEMİ
* MİSAL ÂLEMİ
* NÂSUT ÂLEMİ )


- 7 SAAT ile/ve/||/<>/>/< 17 SAAT

( Uyu. İLE/VE/||/<>/>/< Ayakta ve yaşamda ol. )


- 7 SAAT ile/ve/||/<>/>/< 17 SAAT

( Düş (gör). İLE/VE/||/<>/>/< Düşün. )


- 7 SAAT ile/ve/||/<>/>/< 17 SAAT

( Yat. İLE/VE/||/<>/>/< Ayakta ol. )


- 7 SAAT ile/ve/||/<>/>/< 17 SAAT

( Arın. İLE/VE/||/<>/>/< Yalın. )


- A/AN[Yun.] ile/||/<> ANTİ[Yun.] ile/||/<> Bİ/BİS[Lat.] ile/||/<> DE/DES[Fr.] ile/||/<> DİS[Yun.] ile/||/<> EX[Lat.] ile/||/<> EXO[Lat.] ile/||/<> EPİ[Yun.] ile/||/<> FOS[Yun.] ile/||/<> GEO( >JEO)[Yun.] ile/||/<> HETER/O[Yun.] ile/||/<> HYPO(HİPO)[Yun.] ile/||/<> HYPER(HİPER) ile/||/<> HYDRO(HİDRO)[Yun.] ile/||/<> HOMO[Yun.] ile/||/<> İL/İN ile/||/<> İNTER[Lat.] ile/||/<> İZO[Yun.] ile/||/<> COZMO(KOZMO)[Yun.] ile/||/<> KONTRA[İt.] ile/||/<> KO/KOL/KOM/KON[Lat.] ile/||/<> MAKRO[Yun.] ile/||/<> MİKRO[Yun.] ile/||/<> MONO[Yun.] ile/||/<> NEO[Yun.] ile/||/<> OTO[Yun.] ile/||/<> PAN[Yun.] ile/||/<> PAR/PARA[Yun.] ile/||/<> POLİ[Yun.] ile/||/<> PRE[Fr.] ile/||/<> PRO[Yun.] ile/||/<> RE[Lat.] ile/||/<> SYN/SYM/SEM[Yun.] ile/||/<> SÜR[Lat.] ile/||/<> TELE[Yun.]

( Yok/luk. [ametal | amorf | aritmik] [analjezi | anestezi | anonim]

İLE/||/<>

Karşıt. [antibiyotik | antipatik | antitez]

İLE/||/<>

Çift, tekrar. [binok | bisiklet]

İLE/||/<>

Olumsuzluk.[demode | deforme | deşifre]

İLE/||/<>

Olumsuzluk ve güçlük. [diskalifiye | dismorf | disfonksiyon]

İLE/||/<>

Dışı, dışında, ...-dan başka. [exporte | expresyonizm | expresyon]

İLE/||/<>

Dışarıdan, dıştan bakılınca. [exotermik | exotizm]

İLE/||/<>

Üzerinde. [epiderm | epigrafi]

İLE/||/<>

Işık, parıltı. [fosfat | fosfor]

İLE/||/<>

Yerle ilgili ön ek. [jeofizik | jeoloji/jeolog]

İLE/||/<>

Öteki, öbür, başka. [heterojen | heterozigot]

İLE/||/<>

Aşağı, alt, daha alt. [hipoderm | hipotenüs | hipotez]

İLE/||/<>

Üstünde, aşırı, yukarı, dışında. [hipertansiyon]

İLE/||/<>

Su, suyla ilgili. [hidrosefali | hidrografi | hidrojen]

İLE/||/<>

Eş, benzer. [homojen | homonim | homolog]

İLE/||/<>

-dan yoksun. [illegal] [indirekt | inorganik]

İLE/||/<>

Ara, arası. [internasyonal | interpol]

İLE/||/<>

Eşitlik. [izobar | izotop | izoterm]

İLE/||/<>

Evren. [kozmogami | kozmopolit | kozmoloji]

İLE/||/<>

Karşı, aksi yönde. [kontrast | kontgerilla | kontratak]

İLE/||/<>

Birlik, beraberlik. [koalisyon | koleksiyon | konferans

İLE/||/<>

Büyük, geniş. [makrosefal | makrostopi]

İLE/||/<>

Küçük. [mikrofilm | mikrometre | mikrofon]

İLE/||/<>

Bir, tek. [monarşi | monolog | monopol]

İLE/||/<>

Yeni. [neolitik]

İLE/||/<>

Kendi, kendiliğinden. [otobiyografi | otopsi | otokritik]

İLE/||/<>

Bütün, birlik. [panorama | pankreas]

İLE/||/<>

Boyunca, karşı, üstünde, yanında. [paragraf | paralel]

İLE/||/<>

Çok. [poliandri | poliklinik]

İLE/||/<>

İlk, önceki, birinci. [prefabrik | prematüre]

İLE/||/<>

İleride, önde. [prolog | prova | prototip]

İLE/||/<>

Yeniden, tekrar, geri döndürmek. [reaksiyon | redaktör]

İLE/||/<>

Birlikte. [simetri | senfoni | sempati]

İLE/||/<>

Süper, üstünlük. [sürmenaj]

İLE/||/<>

Uzak, ırak. [teleferik | telefon | telepati] )


- A/AN[Yun.] ile/||/<> ANTİ[Yun.] ile/||/<> Bİ/BİS[Lat.] ile/||/<> DE/DES[Fr.] ile/||/<> DİS[Yun.] ile/||/<> EX[Lat.] ile/||/<> EXO[Lat.] ile/||/<> EPİ[Yun.] ile/||/<> FOS[Yun.] ile/||/<> GEO( >JEO)[Yun.] ile/||/<> HETER/O[Yun.] ile/||/<> HYPO(HİPO)[Yun.] ile/||/<> HYPER(HİPER) ile/||/<> HYDRO(HİDRO)[Yun.] ile/||/<> HOMO[Yun.] ile/||/<> İL/İN ile/||/<> İNTER[Lat.] ile/||/<> İZO[Yun.] ile/||/<> COZMO(KOZMO)[Yun.] ile/||/<> KONTRA[İt.] ile/||/<> KO/KOL/KOM/KON[Lat.] ile/||/<> MAKRO[Yun.] ile/||/<> MİKRO[Yun.] ile/||/<> MONO[Yun.] ile/||/<> NEO[Yun.] ile/||/<> OTO[Yun.] ile/||/<> PAN[Yun.] ile/||/<> PAR/PARA[Yun.] ile/||/<> POLİ[Yun.] ile/||/<> PRE[Fr.] ile/||/<> PRO[Yun.] ile/||/<> RE[Lat.] ile/||/<> SYN/SYM/SEM[Yun.] ile/||/<> SÜR[Lat.] ile/||/<> TELE[Yun.]

( ANTİ-...

- Antiaging/anti-aging: Genç kalma, yaşlanmayı önleme; yaşlanmayı önleyici.

- Antialerjik: Duyarca önleyici/giderici.

- Antidepresan: Çökkünlük giderici.

- Antidiüretik: Sidik/idrar kesici.

- Antidiyabetik: Şeker düşürücü.

- Antidot(e): Panzehir.

- Antiemetik: Kusma önleyici.

- Antienfeksiyöz/antienfektif: Bulaş önleyici/giderici.

- Anti-enflamatuvar: Yangı giderici.

- Antiflojistik: Yangı giderici.

- Antifungal: Mantar giderici/karşıtı.

- Antihelmintik: Solucan kıran/giderici.

- Antihemorajik: Kanama kesici/önleyici.

- Antihipertansif: Kan basıncı düşürücü.

- Antikoagülan: Pıhtı önleyici/çözücü.

- Antikodon: Karşıt şifre.

- Antikonsepsiyonel: Gebelik önleyici.

- Antikonvülzif: Nöbet önleyici.

- Antimalarial: Sıtma ilacı.

- Antimikotik: Mantar ilacı/karşıtı.

- Antineoplastik: Kanser ilacı.

- Antinevraljik: Sinir ağrısı dindirici.

- Antiparaziter: Asalak karşıtı/ilacı.

- Antipiretik: Ateş düşürücü.

- Antiproliferatif: Çoğalım önleyici.

- Antiprüritik: Kaşıntı giderici.

- Antisekretuvar: Salgı önleyici.

- Antisepsi: Arıtım, bulaş giderici.

- Antiseptik: Arıtkan, bulaş gideren.

- Antispazmodik: Kasılım çözücü.

- Antistres: Gerilim giderici/önleyici.

- Antite: Özgün durum.

- Antite morbid: Sayrılıklı özgün durum.

- Antitermik: Isı/sıcaklık düşürücü.

- Antitussif: Öksürük kesici/önleyici.

- Antivertijinöz: Baş dönmesi önleyici. )


- ABARTMAK ile/değil/yerine/>< AZALTMAK



- ABARTMAK ile/ve/değil/<> DURMAYI BİL(E)MEMEK/BECEREMEMEK



- ACELE ETMEK ile/değil/yerine HIZLI HAREKET ETMEK

( Hızlı hareket edin ama önce kendi kendinizle barışmanın ve çevreye uyum sağlamanın bir yolunu bulun. )


- ACELE ETMEK ile/değil/yerine HIZLI HAREKET ETMEK

( Fazla ağırdan almayın ama gereksiz yere acele de etmeyin; yolunuzda ilerleyin yeter. )


- ACELE ETMEK ile/değil/yerine HIZLI HAREKET ETMEK

( Fazla acele eden kişi, kendini her zaman ya birkaç adım önde ya da birkaç dakika geride bulur. )


- ACELE ETMEK ile SABIRSIZLANMAK



- AÇGÖZLÜLÜK ile/değil/yerine/>< GEREKSİNİM



- ACI ÇEKTİĞİMİZDE ve/||/<> KORKTUĞUMUZDA ve/||/<> BAZI ŞEYLER, YOLUNDA GİTMEDİĞİNDE

( Kendimize kızmayalım. VE/||/<> Kendimizi aşağılamayalım. VE/||/<> Kendimizi suçlamayalım. )


- ACI DUYABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< (KENDİ)/(ONUN/ÖTEKİNİN) ACISINI DUYABİLEN

( Canlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İnsan. )


- ACI DUYABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< (KENDİ)/(ONUN/ÖTEKİNİN) ACISINI DUYABİLEN

( )


- ACI/ISTIRAP:
KÖTÜLERİN ŞİDDETİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< İYİLERİN SESSİZLİĞİNDEN



- ACI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAKIŞ AÇISI

( Kişi, bakış açısını değiştirmedikçe "ıstırabını/acısını" değiştiremez. )


- ACI ve/||/<> İYİ NİYET

( Kuma yazılmalı. VE/||/<> Taşa kazınmalı. )


- ACI ile/ve/<>/değil/yerine SUSKU/SÜKÛT



- ACIDAN KAÇINMAK ile HAZZA YÖNELMEK



- AÇIK E ile KAPALI E

( Ben, sen, pembe, yelken, semt, kent.
İLE
Benzin, rende, önemli, cem, mendil, eldiven, pencere, kendi, elbise, tencere, renk, genç, elli, zengin. )


- AÇIK E ile KAPALI E

( Edebi, edepsizden öğren!
Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
İLE
Penceredeki benekli tekir kedi, kendi tenceresindeki eti yedi. )


- AÇIK E ile KAPALI E

( - Kenya Büyükelçiliği, genç hakemlere, renkli kalem verdi.
- Hem Cem, hem öteki Cem, hem de Emre, mühendistir.
- Beni en beğenen, hep benim; beni, en beğenen, hep kendimim.
- Sendikanın pembe mendillerini, kendi elbisesine ekledi. )


- AÇIK KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine AYRINTILI İFADE ETMEK



- AÇIK OLMAK ile İSTEKLİ OLMAK

( YA GEL, OL VE GİT!
YA GİT, OL VE GEL! )


- AÇIK SÖZLÜ/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NEZÂKET



- AÇIK TUT! ve/||/<> BAĞLI TUT!

( Elini, sofranı ve kapını. VE/||/<> Gözünü, dilini ve belini. )


- AÇIK/LIK ile/ve UYGUN/LUK



- AÇIKLAMA ile/ve/değil ANLAM/LANDIRMA

( ... İLE/VE/DEĞİL İnsan durum ve tutumları açıklanamaz ve fakat (ancak) anlamlandırılır/anlamlandırılabilir. )


- AÇIKLAMA ile/ve AYDINLATMA



- AÇIKLIK ile/ve İÇTENLİK



- AÇILMA ile/ve/<> ÇÖZÜLME



- ACIMA ile DUYGUDAŞLIK



- ACIMA ile/değil KENDİNE ACIMA

( Kişiyi, acımak değil kendine acımak bitirir. )


- ACIMA ile/ve/||/<>/> SEMPATİ ile/ve/||/<>/> EMPATİ ile/ve/||/<>/> ŞEFKÂT

( Sana acıyorum. İLE/VE/||/<>/> Acını anlıyorum. İLE/VE/||/<>/> Acını paylaşıyorum. İLE/VE/||/<>/> Yardım etmek için yanındayım. )


- ACIMA ile/ve/||/<>/> SEMPATİ ile/ve/||/<>/> EMPATİ ile/ve/||/<>/> ŞEFKÂT

( )


- ACIMAK değil/yerine ANLAMAK



- ACIMASIZLIK ile/ve/değil/||/<>/< GÜÇ EŞİĞİNİN YÜKSELMİŞLİĞİ



- ÂCİZ/LİK ile/ve/<> YOKSUN/LUK



- AÇLIK ÇEK(TİR)EREK EĞİT(İL)MEK:
MİDEMİZE değil/yerine "NEFRETİ(Mİ)ZE/KİNİM(İZ)E"



- AÇLIK ve SOĞUK

( Kişiyi, çok ciddi yıpratanlar. Yaşamımıza bulaşmamasını sağlamak için elinizden gelen yapılmalıdır. )


- ACTA JURE IMPERII ile/ve/||/<> ACTUA JURE GESTIONIS ile/ve/||/<> LEX FORI

( Devletin, "egemenliğine dayanarak", yapmış olduğu eylemlerden doğan sorumluluğu. İLE/VE/||/<> Yönetimin, "egemenliğine dayanarak", yapmış olduğu eylemlerden doğan sorumluluğu. İLE/VE/||/<> Yargıcın, hukuktaki, doğrudan uygulama kuralları. )


- ACZ ve/> AŞK ve/> ACZ [tekrar]



- ACZİNİ BİLMEK ile/ve/<> HADDİNİ BİLMEK

( Âlim bildiğini bilir, Ârif Kendini/Bileni Bilir, Kâmil Aczini/Haddini Bilir! )


- ACZİYET ile/ve/<>/değil AŞK



- AD KOYMADA, DOĞUMUN:
ZAMAN/I ile/ve/<> YER/İ

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, çocukların adları, doğdukları yer ve zamana göre konuluyor. [Mbonsol: Ağacın altı. | Maseke: Dere kıyısı.] )


- AD KOYMADA, DOĞUMUN:
ZAMAN/I ile/ve/<> YER/İ

( Kişi, ahırda doğdu diye at olmadığı gibi, "nereli" olduğunun ve/ya da adının ne konulduğunun da belirleyiciliği yoktur/olmaz! )


- AD(A) değil ADLARDA OLAN(A)



- AD(İSİM):
VAROLANLARA VERİLİŞİNE GÖRE ile/ve/<> VAROLANLARIN SAYISINA GÖRE

( Özel ad. | Tür adı. İLE/VE/<> Tekil ad. | Çoğul ad. )


- AD/I" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAD/I

( Sarışının adı var, esmerin tadı var. )


- AD/IM/IZ ile/ve UNVAN[ÜNVAN değil!]



- AD ile/ve TAKMA AD



- ADA(N)MAK ile/ve VAKFETMEK



- ÂDÂK[Ar.] ile ADAKK[Ar.] ile ADAK/NEZİR[Ar.]

( Ada. İLE [Daha/en/çok] Dakik, ince. İLE Bir dileğin gerçekleşmesi için sahip olunandan vazgeçmek ve/ya da vazgeçilen şey. )


- ADÂLET HEYKELİNİN GÖZLERİNİN KAPALILIĞI:
"NAMUSSUZLARA GÖZ YUMMAK İÇİN" değil ÂDİL OLMAK İÇİN



- ADÂLET VE EŞİTLİK ve/||/<>/> UYUM VE DOSTLUK



- ADÂLET YOK ile/ve/değil/yerine/<> ADÂLET'İ, KENDİN/SEN (YAKIN ÇEVRENDE, OLANAKLARINDA) GERÇEKLEŞTİR (YAŞAT/İHYÂ ET)!



- ADÂLET:
"EŞİTLİK" ile/ve/değil/||/<> RIZÂ



- ADÂLET:
"KİŞİ/ŞAHIS/ŞAHSÎ" KONU(SU) değil KİŞİLİK/ŞAHSİYET KONUSU



- ADÂLET:
[BİR ŞEYİ ...] "YERLİ YERİNE KOYMAK" değil KENDİNE AİT YERE KOYMAK/BIRAKMAK



- ADÂLET:
BİLGİNİN KONUSU ile/ve/değil/||/<> DÜŞÜNCENİN KONUSU



- ADÂLET:
BİRLİK ile/ve/<> DİRLİK



- ADÂLET:
DIŞARIDA/UZAKTA ve/değil/yerine/||/<>/>/< KENDİNDE

( Adâleti, dışarıda/uzakta aramak. VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Kendinde başlatmak ve oluşturmaktır, asıl ve öncelikli olan. )


- ADÂLET:
ORTAYA ÇIKAN değil ÜRETİLEN



- ADÂLET:
ÖZNEL değil/>< NESNEL



- ADÂLET:
SUÇU/"SUÇLU"YU ARAMAK ile/ve/değil/||/<>/< (SONUNA KADAR) MÂSUMU/MASUMİYETİ ARAMAK



- ADÂLET:
VARLIĞI VE VAROLANI BİLMEK/TANIMAK ve/||/<> HAK'I BİLMEK/TANIMAK ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK/TANIMAK



- ADÂLET=KUTUP YILDIZI:
GÖĞE ve/||/<>/> GÖNÜLE

( Doğar. VE/||/<>/> Işığını saçar/yayar. )


- ADÂLET ile/ve/<>/< BARIŞ[< VARIŞ]/SULH

( Eğer dünyada barış ve uyum istiyorsanız, aklınızda ve gönlünüzde barış ve uyum olmalıdır. )


- ADÂLET ile/ve/<>/< BARIŞ[< VARIŞ]/SULH

( Kendinizde düzen olmadıkça, dünyada düzen olmayacaktır. )


- ADÂLET ile/ve/<>/< BARIŞ[< VARIŞ]/SULH

( AN SÜKÛT'İN SULH: Davalının susması üzerine gerçekleşen barış. )


- ADÂLET ile/ve/<>/< BARIŞ[< VARIŞ]/SULH

( YURTTA SULH, CİHANDA SULH! PAZ EN EL PAIS, PAZ EN EL MUNDO! )


- ADÂLET ile/ve/<> BİLİM ile/ve/<> AŞK



- ADÂLET ve/||/<>/>/< DAYANIŞMA



- ADÂLET ile/ve/||/=/<>/< DENGE, ÖLÇÜLÜLÜK/İTİDÂL[< ADL]

( Toplumla olan ilişkide. İLE/VE/||/=/<>/< Kişide. )


- ADÂLET ile/ve/||/=/<>/< DENGE, ÖLÇÜLÜLÜK/İTİDÂL[< ADL]

( İçte. İLE/VE/||/=/<>/< Dışta. )


- ADÂLET ile/ve/||/=/<>/< DENGE, ÖLÇÜLÜLÜK/İTİDÂL[< ADL]

( Güçler arasındaki denge. İLE/VE/||/=/<>/< ... )


- ADÂLET ile/ve/||/<> ERDEM/FAZİLET

( Sevginin ürünleri. İLE/VE/||/<> Aklın ürünleri. )


- ADÂLET ile/ve/||/<> ERDEM/FAZİLET

( "Adâlet, erdemin bir parçası değil tümüyle erdemdir. Adâletin tersi olan haksızlık da kötülüğün bir parçası değil tümüyle kötülüktür." )


- ADÂLET ile/ve/||/<> ERDEM/FAZİLET

( Products of love. VS./AND/||/<> Products of intelligence. )


- ADÂLET ve/||/<>/< HAKİKAT

( Toplumsal kurumların birincil erdemi. VE/||/<>/< Düşünce düzenlerinin birincil erdemi. )


- ADÂLET ile/ve/<> HAKKANİYET



- ADÂLET ve/||/<>/> HUZUR

( Gücün, "haklı olduğu" yerde bekleme! VE/||/<>/> Güce tapan bireylerin olduğu yerde bekleme! )


- ADÂLET ve/||/<> İHSAN



- ADÂLET ve/||/<> KARE

( 2+2=4 VE/||/<> İki üçgen alanın biraradalığı. )


- ADÂLET ile/ve/<> KARMA

( Karma ve Kader kavramlarını, kapsamlı bir biçimde anlamak ve görmek üzere "My name is Earl" dizisini baştan sona izlemenizi öneririz... )


- ADÂLET ve/<> KEMÂLÂT



- ADÂLET ile/ve/+/<> KUDRET ile/ve/+/<> HİKMET ile/ve/+/<> SEVGİ

( [Simgeleri/Sûretleri] Aslan. İLE/VE/+/<> Boğa. İLE/VE/+/<> Kartal. İLE/VE/+/<> İnsan. )


- ADÂLET ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< MERHAMET



- ADÂLET ile/ve/||/<> MERHAMET ile/ve/||/<> TİCARET



- ADÂLET ve/<> NİYET ve/<> SÜREKLİLİK



- ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ ve/||/<>/< BİLGİ/HABER

( Adâletin kaynağı da, hedefi de, durumdaki/olaydaki ilgili kişilerden birinin rızâsıdır. Adâlet, insanı ve rızâsını esas almaktır! [Tabii, rızâ da, en başta, (durumdan/olaydan/tespitten/(ön) "hüküm"den) haberdar olmakla/etmekle başlar.] )


- ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ ve/||/<>/< BİLGİ/HABER

( Bilgi/haber vermek, rızânın;
rızâ, adâletin;
adâlet de yaşamın temeli(nde)dir/merkezi(nde)dir. )


- ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ ve/||/<>/< BİLGİ/HABER

( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )


- ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ ve/||/<>/< BİLGİ/HABER

( |
  | )


- ADÂLET ve/<> SEVGİ

( Toplumda. VE/<> Bireyde. )


- ADÂLET ve/||/<> VİCDAN

( ... VE/||/<> Adâlet evi. )


- ADÂLET ve/||/<> VİCDAN

( Her yerde, zamanda ve koşulda. VE/||/<> Zirvesinde.[Kişide/İnsanda!] )


- ADÂLET ve/||/<> YAŞAM



- ADÂLETSİZLİK DURUMLARINDA, "TARAFSIZ"(SESSİZ/ÂTIL) DURUYORSAK, KÖTÜLERİN/KÖTÜLÜĞÜN TARAFINI TUTMUŞUZDUR ile/ve/||/<> ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI DEĞİLSEK, SORUNUN BİR PARÇASIYIZDIR



- ADAM "SATMIŞLIĞI/M/IZ"
değil/ne yazık ki/><
ADAM "SANMIŞLIĞI/M/IZ"

( Yoktur. DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Vardır. )


- ADAM OLACAK ÇOCUK, BOKUNDAN BELİRLİ OLUR değil ADAM OLACAK ÇOCUK, BOKUNDAN BİLE BELİRLİ OLUR



- ADAM OLMAK ile "ADAM OLMAK"

( ADM ELİF-DAL-MİM )


- ADAM OLUP OLMADIĞIN ile/ve/>/değil NE KADAR ADAM OLDUĞUN



- ADAM, ADAMDIR, OLMASA DA PULU; EŞEK, EŞEKTİR, OLMASA DA (ATLASTAN OLSA) ÇULU
ile/ve
DEVE HACI OLMAZ, GİTMEKLE MEKKE'YE, EŞEK DERVİŞ OLMAZ, TAŞ TAŞIMAKLA TEKKE'YE



- ADAM:
ER KİŞİ ile/ve/değil İNSANİYETLİ



- ADAM ile/ve/||/<> EFENDİ

( Bir şey/ler biliyorsan, susma! İbret alsınlar. İLE/VE/||/<> Bir şey bilmiyorsan, sus ki, en azından, efendi sansınlar. )


- ADAMDAN SAY(MA)MAK ile/değil MUHATAB ALMA(MA)K



- ADAMI OLMAK değil ADAM OLMAK



- ADAMINA GÖRE ile/değil/yerine ÂDÂBINA GÖRE



- ADAMINA GÖRE ile/değil/yerine MUHATABINA GÖRE



- ADANMA ve/<>/> DERİNLEŞME



- ADANMAK ile/yerine/değil (GEREKTİĞİ/YETERİ KADAR) ÖNCELİK/ÖNEM VERMEK

( Yanlışı. DEĞİL/>< Doğrusu. )


- ADANMIŞ/LIK ile FEDAKÂR/LIK



- ADANMIŞ/LIK ile İNANMIŞ/LIK



- ADANMIŞ/LIK ile İNANMIŞ/LIK



- ADANMIŞLIK ile/değil/yerine ZEN



- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( 0
|------%50 altı.[1-49]------|%50-50|------%50 üzeri.[51-99]------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
%100 )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( YOK(LUK)
|------ KURUNTU------|BELKİ|------KUŞKU------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
KESİN(LİK) )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( RECM[Ar. çoğ. RÜCÛM]: Taşa tutma, taşlama. | Birine atılan taş. | Suçluyu beline kadar gömüp taşlayarak idâm etme. | Sövme, lânetleme. | Zan üzerine konuşma. )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( image )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( image )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/>/<
YAKÎN

( Anımsadığımız şeylerle, onlar gerçekmişlercesine meşgul oluyoruz ne yazık ki. )


- ADI OLAN ile/ve/<>/değil/yerine KENDİ OLAN

( Kendi ol(a)mayan. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Adı ol(a)mayan. )


- ADI OLAN ile/ve/<>/değil/yerine KENDİ OLAN

( Adı var, kendi yok; kendi var, adı yok. )


- ÂDİL[Ar.] ile/ve/||/<> ÂDİLÂNE[Ar. ÂDİL + Fars. < ÂNE]

( Adâletle iş gören, adâletten, doğruluktan ayrılmayan, hakkı yerine getiren, adâletli. İLE/VE/||/<> Hakça. )


- ÂDİL ile/ve/||/<>/> AYDIN

( Dışımız. İLE/VE/||/<>/> İçimiz. )


- ADINI BİLMEK ile TADINI BİLMEK

( Haberdar olmak. İLE Deneyimlemiş olmak. )


- ADINI BİLMEK ile TADINI BİLMEK

( İLM el-YAKÎN ile HAKK el-YAKÎN )


- ADINI:
"BAHŞ ETMEK" ile/ve/||/<> "BAĞIŞLAMAK"



- ADL Ü İHSAN

( ADÂLET VE İYİLİK )


- ÂFET değil/yerine/>< İFFET



- AFET >< SİRET

( Sîret[yürüyüş, yol alış, iş tutuş], âfete[belaya, musibete, sıkıntıya, derde] kalkandır... )


- AFFEDEBİLMEK ile/ve/||/<> SABREDEBİLMEK ile/ve/||/<> VAZGEÇEBİLMEK

( [Kişiyi] Farklı kılar. İLE/VE/||/<> Güçlü kılar. İLE/VE/||/<> Kendi kılar. )


- AFFEDEBİLMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> VAZGEÇEBİLMEK



- AFFEDEBİLMEK ve/||/<> VEFÂ



- AFFETMEK ile/ve/değil/yerine GÖZARDI ETMEK



- AFFETMEK ile/ve/||/<>/< KABUL ETMEK



- AFFETMEK ile UNUTMAK ile BARIŞMAK



- AFFETMENİN DEĞİŞTİRDİĞİ:
GEÇMİŞ değil GELECEK



- AĞ(NETWORK) KABLOSUNDA

( ÇENTİK ALTTA ve SOLDA)
(SOLDAN SAĞA)
TURUNCU-BEYAZ
TURUNCU
YEŞİL-BEYAZ
MAVİ
MAVİ-BEYAZ
YEŞİL
KAHVERENGİ-BEYAZ
KAHVERENGİ )


- AĞ ile/ve/değil/||/<>/>/< BAĞ



- AĞACI:
[ne yazık ki]
!KESERSENİZ ile/değil/yerine/>< KESMEZSENİZ

( Kazık kalır, üstüne oturursunuz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gölge olur, altına oturursunuz. )


- AĞACI:
[ne yazık ki]
!KESERSENİZ ile/değil/yerine/>< KESMEZSENİZ

( image )


- AĞIR ile/ve/||/<> SAĞIR

( Baş. İLE/VE/||/<> Kulak. )


- AĞIZ AÇIKLIĞI ile/değil/yerine/>< ZİHİN AÇIKLIĞI

( Kişinin, zihni, ne kadar kapalıysa; ağzı, o kadar açık olur. )


- AĞIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAK

( Daha az konuşmak üzere/için. İLE/VE/||/<>/< Daha çok dinlemek üzere/için. )


- AĞIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAK

( Bir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İki. )


- AĞIZDAN ÇIKACAK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK ile/ve/||/<>/< AĞIZDAN ÇIK(A)MAYABİLECEK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK

( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA! Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )


- AĞIZDAN SOLUK ALMAK ile/yerine BURUNDAN SOLUK ALMAK



- AĞLAMAK:
"GÜÇSÜZLÜK"TEN ile/değil/||/<>/< "GÜÇLÜLÜK"TEN



- AĞLAMAK:
"KIRILDIĞIN" YERDEN değil KIRDIĞIN YERDEN

( Kırıldığın yerden değil kırdığın yerden ağlarsın. )


- AĞLAMAK ve/değil/yerine/<>/>< GÜLMEK :)

( Yalnız. VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Herkesle birlikte. :) )


- AĞLAMAK ve/değil/yerine/<>/>< GÜLMEK :)

( Çocuklar, annesini/babasını yıkarken. İLE Anneler/babalar, çocuğunu yıkarken. )


- AĞLAMAK ve/değil/yerine/<>/>< GÜLMEK :)

(

ve/değil/yerine/<>/><

)


- AĞLAMAK ve/değil/yerine/<>/>< GÜLMEK :)

( Heraklitos. VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Demokritos. )


- AĞLAMAMAK değil/yerine AĞLATMAMAK



- AĞNİYÂN-İ ŞÂKİRÎN ile/ve/<> FUKARÂ-İ SÂBİRÎN



- AGROFOS NOMOS ile/ve/||/<> NOMOS FIZIOS ile/ve/||/<> NOMOS EMSIOS



- ÂĞYÂRINI CÂMÎ, EFRÂDINI MÂNÎ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< önce ÂĞYÂRINI MÂNÎ sonra EFRÂDINI CÂMÎ

( Benzetme. [Ölçünün ve tanımın bulunmadığı yerde, ne yazık ki kişisel "görüş/yorum", "dolaylı ilişki" ve "çağrışımların" öne çıktığı/çıkarıldığı [boş] sözler.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Tanım[ın tanımıdır]. [Bir kavramın tüm bireylerini kuşatıp ötekileri dışarıda bıraktığını tanımlar.] )


- ÂĞYÂRINI CÂMÎ, EFRÂDINI MÂNÎ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< önce ÂĞYÂRINI MÂNÎ sonra EFRÂDINI CÂMÎ

( "İnsan, düşünen bir canlıdır" tanımı kullanıldığında bu tanımın içinde tüm insan bireylerini içerir. Girmeyen hayvan[behaim], bitki ve nesneyi dışarıda bırakır. )


- AHDETMEK değil/yerine/= SÖZ VERMEK



- ÂHİRET ile/ve/değil/yerine ÂKIBET

( Az yaşa, çok yaşa,
Âkıbet gelecek başa! )


- AHLÂK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]



- AHLÂK-I FÂZILA ile AHLÂK-I HAMÎDE ile AHLÂK-I HASENE ile AHLÂK-I ZEMÎME ile !AHLÂK-I REZÎLE

( Erdemli huylar. İLE Övülecek huylar. İLE Güzel huylar. İLE Kötü/lenecek huylar. )


- AHLÂK:
KORKU ile/ve/<> HAK ile/ve/<> FERÂGAT ile/ve/<> AŞK



- AHLÂK/AHLÂKSIZLIK ile/değil/< ANATOMİ

( Eşeysel örgenlerin adlarında, "ahlâk" ya da "ahlâksızlık" aranamaz! Küfür olarak geçen sözcüklerin ve küfür edenlerin yersiz/kötü "kullanımındaki" yanlışlık, dilin ya da sözcüklerin hatası, yükü değildir! Kişilerin yanlışları da sadece o kişilerin, o ve ilgili yersiz/bağlamsız, yanlış/kötü davranış ve tutumlarıyla sınırlı tutulmak zorundadır.

Üç yaşından itibaren öğrenilmiş, fark bile olmayan "farkların", gerçekte, doğada ve bütünlükte hiçbir biçimde herhangi ciddi bir fark oluşturmadığı, herkesin her "şey"i tam olarak bildiği, gördüğü ve yaşadığı bir durumun, deneyimin de doğal ve sınırlandırılmış, kapalı koşullarda, herhangi bir ayıbı yoktur[bulunamaz ve aranamaz]! Eşeysel örgen adlarının, tıpta, anatomi ya da fizyoloji bilgisi olarak, Latince ya da başka bir dilde kullanılması da bir şeyleri "çözmekte/aşmakta" yeterli değildir.

Doğru/uygun zaman, zemin ve koşulların, duyacaklarına râzı olan/olacak kişinin, muhabbetin ve hukukun bulunmadığı ilişki ve ortamlarda, dikkatsiz, özensiz bir biçimde tüketiliyor olmasıdır tüm sorun. Söylenilen sözcüklerin değil beklenilmeyen ve istenilmeyen koşullarda, bir dayatma olmasından dolayıdır kişilerin tüm haklı tepkisi. Kişilerin, hangi konu/alan olursa olsun, seslerini yükseltmelerindeki yanlış ya da sorun kadar, kullandıkları ve seçemedikleri sözcüklerin yanlışlığındandır rahatsız olunan. Sorun, esas ya da içerik sorunu değil, yöntem(usûl) sorunudur. Kalabalığın içinde, zaman, zemin ve koşulları, kişileri dikkate almama kabalığıdır.

"Cinsiyetçi küfür" diye bir "tanım/sözcük" de olmaz! Sorun, örgen adlarında ya da "kadın"lara saygısızlık olmasında değil cahil/yetersiz/özensiz/kaba kişilerin, sonuç odaklı ve düşünmeden, özenmeden, çevresine kayıtsız ve saygısızca davranmasından dolayıdır. Eğer eşeysellikteki son aşama, "kulağa üflemek" olsaydı, her ("olumlu/olumsuz") zaman ve zeminde, her durumda, ağzından düşürmediği "söz" ve kısaltma, "AMK" değil "Hay kulağına üfleyeyim!"[KULK] olurdu. Bu durumda, bu sorun, ne kulak kepçesinin ve/ya da deliğinin, ne de bu sözcüğün, "ayıbı", "ahlâklılığı ya da ahlâksızlığı" olurdu.

Buradaki "sorun" ya da yanılsama, kapalı, sınırlı ya da bazı/çoğu ayrıntının iki kişi arasında ya da sır olarak tutulması istenilen özelin, dışarıda ve genelleştiriliyor olmasından dolayıdır.

Tıpta ve tüzede[hukukta], "ayıp", "çirkinlik" vs. ol(a)madığı gibi, zihinde ve zihin dilinde de "ayıp", "pis", "kötü" diye bir sınır(landırma) ya da sonuç(landırma) yoktur. Zihinden, "olumlu/olumsuz", "iyi/kötü" her düşünce ve ayrıntı geçebilir fakat sorumlu olunan/olunması gereken, ağızdan çıkmayabilecek olan söz(cük)ler(imiz)dir. )


- AHLÂK/AHLÂKSIZLIK ile/değil/< ANATOMİ

( image )


- AHLÂK/ERDEM ve/||/<> EYLEM/SELLİK



- AHLÂK ile/ve/değil/<> ÂDÂB

( Değişmez. İLE/VE/<>/DEĞİL Değişir. )


- AHLÂK ile/ve/değil/<> ÂDÂB

( Bireysel. İLE/VE/<>/DEĞİL Kurumsal. )


- AHLÂK ile/ve/değil/<> ÂDÂB

( !Ahbaplık arttıkça, âdâb kalkar. [fazla yüz-göz olmamaya dikkat etmek gerek!] )


- AHLÂK ile/ve/değil/<> ÂDÂB

( Yükselmiş davranış ve tutumlar. İLE/VE/<>/DEĞİL Olağan davranış ve tutumlar. )


- AHLÂK ile/ve/<> ADÂLET



- AHLÂK = AKIL



- AHLÂK ile/ve/<> DİN

( Karanlıkla savaşmaya çalışır. İLE/VE/<> İçerideki saklı ışığı uyandırmaya çalışır. )


- AHLÂK ile/ve/<> DİN

( Ailede. İLE/VE/<> Toplumda. )


- AHLÂK ile/ve/<> DİN

( Ahlâklı davranmak için din, zorunlu değildir. )


- AHLÂK ile DİNDARLIK

( Doğrudan ilişkilendirilemezler. )


- AHLÂK ile/ve DÖNÜŞTÜRÜCÜ AHLÂK



- AHLÂK ile/ve/<> DÜŞÜNÜŞ



- AHLÂK ile/ve/<> ERDEM/FAZİLET

( Toplumsal. İLE/VE/<> Kişisel. )


- AHLÂK ile/ve/<> ERDEM/FAZİLET

( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı gidemez fakat erdemlerin kokusu rüzgâra karşı gider en uca bile ulaşabilir. )


- AHLÂK ile/ve/<> ERDEM/FAZİLET

( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )


- AHLÂK ile/ve/<> ERDEM/FAZİLET

( Erdemleri korumanın en iyi yolu erdemlilerle birlikte olmaktır. )


- AHLÂK ile/ve/<> ERDEM/FAZİLET

( EUBULIA: Siyasal bir erdem. )


- AHLÂK ile EŞEYSELLİK(CİNSELLİK)



- AHLÂK ile/ve/değil EŞİK



- AHLÂK ve/<> EYLEM



- AHLÂK ve/<>/> GÜZELLİK



- AHLÂK ile/ve/<> HADD

( Ahlâk, haddini bilmektir. )


- AHLÂK ile/ve/<> HADD

( Başkasından nefret edeceğimize, kendi ahlâkımızdan nefret edelim. )


- AHLÂK ile/ve HAKİKAT



- AHLÂK ve/< HİLKÂT/YARATILIŞ



- AHLÂK ile/ve/<> HUY



- AHLÂK ile/ve İÇGÜDÜ

( Sonradan. İLE/VE Doğuştan. )


- AHLÂK ile/ve İÇGÜDÜ

( AHLÂK: Düşünmeden ve kolaylıkla yapılan davranış/tutum. )


- AHLÂK ile/ve İÇGÜDÜ

( İNSİYÂK[Ar.]: Bir gücün etkisiyle çekilip gitme. | Ardı sıra gitme. | İçgüdü. )


- AHLÂK ile/ve/<> İLİM

( Dünya. İLE/VE/<> Âhiret. )


- AHLÂK ve/<> İLİM ve/<> İŞ



- AHLÂK ve/< İSTENÇ



- AHLÂK ile/ve İŞTİYÂK AHLÂKI



- AHLÂK ile/ve/<> KAVRAYIŞ



- AHLÂK ile/ve/<> KURAL



- AHLÂK ile/ve OLMAZSA OLMAZ



- AHLÂK ve/<> ÖTEKİ/LER



- AHLÂK ile/ve/<> ÖZ



- AHLÂK ile/ve/<> SİYASET

( Kuramsal tüze(hukuk). İLE/VE/<> Uygulamalı tüze. )


- AHLÂK ile/ve/<> SİYASET

( Olması gereken(ler)e dayanır. İLE/VE/<> Olan(lar)a dayanır. )


- AHLÂK ile/ve/<> SÖZ



- AHLÂK ile/ve TESPİH



- AHLÂK ve TIP



- AHLÂK ile/ve/<> TUTUM



- AHLÂK ve/<> YAŞATMAK



- AHLÂKÇILIK ile/ve/<> VAROLUŞÇULUK



- AHLÂKÎ OLAN ile/ve/<> TÜZEL OLAN ile/ve/<> POLİTİK OLAN



- AHLÂKÎ OLGU değil OLGULARIN, "AHLÂKÎ" "YORUMLARI"

( Yoktur. | Vardır. )


- AHLÂKÎ(DİANOETİK) ERDEM/LER ile/ve ENTELEKTÜEL ERDEM/LER



- AHLÂKÎ ile/ve İNSANÎ/BİREYSEL



- AHLÂKIN GÜZELLEŞMESİ ile/ve/<> RIZKIN GENİŞLEMESİ



- AHLÂKLI OLMALI!



- AHLÂKLI değil AHLÂK KİŞİSİ



- AHLÂKSAL OLAN/OLABİLEN:
"NE YAPTIĞIMIZ/YAPMADIĞIMIZ" değil NEYE DAYANARAK, NE YAPTIĞIMIZ VE YAPMAYABİLECEĞİMİZ



- AHLÂKSIZ ile/değil KÖTÜ AHLÂKLI



- AHLÂKSIZLIK ile/değil AHLÂK ÖLÇÜTLERİNİN BULUNMAMASI



- AHLÂKSIZLIK ile APTALLIK

( [Kişiden] Hakikat isteniyor da dalga geçercesine yanıt veriliyorsa. İLE [Kişiyle] Dalga geçiliyor da kesin yanıt veriliyorsa. )


- AHLÂKSIZLIK ile/ve/değil KÖTÜ/OLUMSUZ AHLÂK



- AHLÂKSIZLIK ile/ve TANIMAMAK

( Nuh diyor, peygamber demiyor. )


- AHLÂKSIZLIK ile/ve TANIMAMAK

( AHLÂK-I ZEMÎME: KÖTÜ AHLÂK )


- AHLAT ile AHLÂT[< HILT] ile AHLAT

( Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yabanarmudu. | Bu ağacın, armuda benzeyen ve ancak iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi. | Kaba adam, yol-iz bilmeyen kişi. İLE Bir karışım içindeki parçalar, öğeler. Karışan şeyler. | Gövde yapısının temelini oluşturan öğeler.[AHLÂT-I ERBAA: Kan, salya, safra, dalak.] İLE Bitlis'in bir ilçesi.[Tarihte, mühendis ve mimarların yetiştiği kent.] )


- AHMAK ile/ve APTAL | ile/değil/yerine/>< ABDAL

( | Tehlike gelse de görmeyenler. İLE/VE Tehlike geldiğinde görenler. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tehlike gelmeden görenler. )


- AHMAK ile/ve APTAL | ile/değil/yerine/>< ABDAL

( Yapabilecekken yap(a)mayan. İLE/VE Yapmayabilecekken yapan.[dallama/dalyarak] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< ... )


- AHMAK KİŞİNİN ARADIĞI değil/yerine/>< AKILLI KİŞİNİN ARADIĞI

( Başkalarında. DEĞİL/YERİNE/>< Kendinde. )


- AHNIT ile AHRAZ

( Sakat, hasta, kötürüm. | Akılsız, aptal. İLE Dilsiz, sağır ve dilsiz. )


- AİDİYET ile/ve/<> AYNİYET



- AIKIDO ile/ve JAİNİZM

( AIKIDO: "AI"=UYUM, "KI"=ENERJİ, "DO"=YOL/YÖNTEM --- ENERJİYİ UYUMLANDIRMA YÖNTEMİ/YOLU

Aikido, fiziksel ve zihinsel denge oluşturma yöntemidir.

Aikido, diğer tarafın gücünü kendine yönelik kullanabilmektir.

Aikido, %100 savunma odaklı ve bir ya da daha fazla yönden gelen her türlü saldırıya karşı kullanılabilecek bir uygulama sanatıdır.

Aikido, fizik kurallarını göz önünde bulundurarak saldırganın gücünden uygun biçimde yararlanır.

Aikido, önsezi, zamanlama, hareketlerin doğru uygulanışı, dairesellik, rakibin gücünü ele geçirip bunu ona yönelik kullanma, soluklamanın verdiği güç, doğru tutuşlar ve oldukça yüksek bir konsantrasyon ister.

Aikido, önemli temel güdülenmeleri, ahlâki standartları ve asil tarzıyla tanınır.

Aikido, kendi kendimizi sürekli olarak geliştirme ve kesin zafer üzerine kuruludur.

Aikido, rakibi etkisiz durarak getirerek var olmaya devam eder.

Aikido: Savaşmadan Kazanmak: "Uyum Kuralı"

Aikido'nun içinde yatan asıl anlam, Enerji, Anlık/Zihin ve Gövde'nin uyumudur.

Aikido'nun öncelikli özelliği enerjinin terbiye edilmesidir.

Aikido'nun ayırt edici özelliği, hareketler ve tekniklerdeki yumuşak akıcılıktır.

Aikido'nun başlangıcı savunma, devamı tekniktir.

Aikido'nun zihinsel kaynakları ikiye ayrılır:
1- Doğu kültürünün din ve Şintoculuk, Konfüçyusçuluk, Taoculuk ve Budizm gibi felsefe akımlarına dayanan ahlâkî değerleri;
2- Daha uygulamalı olan ve kolaylıkla uygulanan ahlâki değerler.

Aikido'nun ahlâkî anlayışında savunma asla saldırganı yok etme ya da ciddi biçimde yaralama amacını taşımaz.

Aikido'ya dayalı bir strateji üç ahlâki aşamayı içerir:
1- Algılama,
2- Değerlendirme,
3- Karar verme ve tepki gösterme

Aikido hareketleri, ileri derecede bir koordinasyon sonucu oluşan, sertlik ve şiddet içermeyen, akıcı ve esnek hareketlerdir.

Aikido'da el, bilek tutuşları ve düz vuruşlar[atemi] o kadar serttir ki, rakip daha fazla acıyı engellemek için teslim olmayı yeğler.

Aikido'ya dayanan bir strateji aynı zamanda ahlâkî bir yaklaşım ve düşünce tarzı gerektirir.

Aikidoka'nın[Aikido çalışan kişi] ahlâkî bir yaklaşım içinde olması gerekir.

Savunmanın asıl amacı saldırganı yok etmek değil onu yönlendirmek ya da etkisiz duruma getirmektir.

Aikido'da ego ya da kahramanlık yoktur.

Aikido, Sensei[üstad] Morihei Ueshiba (1883 - 1963) tarafından geliştirilmiştir.

Aikido, efendilerin savunmacı sanatı olarak tanımlanır.

Gerçek ustalar, çevrelerinin kendini denetlemesine izin vermeyendir. )


- AIKIDO ile/ve JAİNİZM

( Bazı Aikido Terimleri

Aikidoka: Aikido yapan kişi.

Aikikai: Aiki topluluğu. Bu sözcük, kurucu tarafından Aikido'nun yaygınlaştırılması için oluşturulmuş organizasyon için kullanılır.

Dan: Siyah kemer derecesi.

Dojo: İdman yapılan yer.

Doşhu: Yolun başı anlamında kullanılır. Aikido'nun başında bulunan kişiye verilen unvandır. (Şu anda doşu MORİHEİ UESHİBA'nın torunu olan MORİTERU UESHİBA'dır.)

Fukhişhidoin: Eğitmenin yardımcısı anlamına gelen resmî bir ad.

Gi: Eğitim giysisi.

Hakama: Siyah ya da lacivert renkte, genellikle siyah kemer sahibi olmuş Aikido'cularca giyilen, parçalı etek.

Hambu Dojo: Organizasyonun merkezi dojosunu belirten terimdir. Genellikle Aikido Dünya Karargahları'nı belirtir. (AİKİKAİ)

Hanmi: Üç gensel duruş.

Happo: Sekiz yön. HAPPO-UNDO (8 yön egzersizi) ve HAPPO-GIRI (kılıç ile sekiz yönde kesme.) (Burada anlaşılması gereken, gerçekten her yönde hareket edebilmektir.)

Hara: Gövdenin ağırlık merkezi. (Aikido teknikleri, olabildiğince kişinin hara bölgesinde yapılmalıdır.) Jiyuwaza: Tekniklerin serbest biçimde uygulanması.

Kihon: Temel olan şey. Aikido'da genel olarak aynı teknik, farklı görülen farklı yollardan yapılabilir. Temeli, yani çekirdeği kavramak için KİHON'u iyi anlamak gerekir.

Kohai: Yeni öğrenci.

Kokyu: Soluk alma. Aikido'nun bir bölümü de KOKYU RYOKUYU, yani soluk alma gücünü geliştirilmesidir. Aikido'daki pek çok teknik, KOKYU HO yani soluk egzersizi olarak adlandırılır. Bu egzersizler, kişinin KOKYU RYOKUYU yani soluk gücünü geliştirmesini sağlar.

Ku: Boşluk. Bu boşluğun doğrudan fark edilmesi, aydınlanmadır. Bu Aikido'da bilinç açıklığının geliştirilmesi, değişen durumlara çabuk ve iç güdüsel yanıt verebilmektir.

Kumi Jo: JO (bir araç) ile eşleşerek yapılan çalışma. (eşli uygulama) Kumi Tachi: Kılıçlı çalışma. (eşli uygulama) Kyu: Beyaz kemer düzeyi/derecesi. ŞHODAN(1. DAN)'a kadar olan(6) derece.

Maai: Rakibe göre olması gereken, düzenli aralık, uzaklaşma ve zamanlamadır.

Masagatsu: Gerçek zafer. Mudansha: Siyah kuşak derecesi olmayan öğrenci.

Nagare: Akmak. Aikido'nun amaçlarından biri de fiziksel güce, fiziksel güçle karşılık vermemeyi öğrenmektir. Asıl olan, uygulanan gücü yönünde, onu kendi avantajına olacak biçimde yeniden yönlendirerek hareket etmeye çalışmaktır.

Nage (Tori): Savunan. Tekniği yapan.

Randori: Serbest biçimde eğitim.

Rei: Selâm ver!

Sempai: Eski öğrenci.

Sensei: Öğretmen.

Shikaku: Ölü açı. Rakibin atağına devam etmesinin çok zor olduğu ve sizin de rakibinizin hareket ve dengesini kolaylıkla kontrol edebildiğiniz pozisyon. Aikido'nun ilk aşaması, ŞHİKAKU'yu yerleştirebilmektir.

Shindoi: Öğretmen, eğitme anlamına gelen resmî bir ad/unvan/başlık.

Shodan: Siyah kemerde ilk derece (1. dan)

Sukashiwaza: Saldırganın sizi sarmasına ya da vuruşuna başlamasına olanak vermeden yapılan teknikler.

Sutemi: Birinin, tekniğin uygulanması için kendini bırakmasıdır.

Tai No Tenkan: 180 derece dönmeyi kapsayan yalın dönüşler. (Harman uygulaması)

Tai Sabaki: Gövde hareketi.

Taijutsu: Gövde sanatları, silahsız çalışma.

Takasumu Aiki: Aiki'nin (ruh, zekâ ve evrensel enerjinin uyumu) sonsuz (bitmek bilmeyen) üretken savaş sanatı " anlamına gelen kurucunun bir sloganıdır. Aikido'da yeni teknikler yaratmak olanaklıdır.

Tatami: Minder. Tege Tana: El kılıcı ya da elin kenarı. Tenkan: Özellikle gövdenin 180 derece döndüğü dönüş hareketi.

Tori: Uzaklaştırma, uzağa alma, elinde bıçağı alma, elinden alma.

Uchi Deshi: Dojo’nun içinde yaşayan ve kendini eğitmene, dojonun bakım ve temizliğine adamış öğrenci (Kimi zaman, dojonun Sensei'sinin kişisel işlerine de yardım eder.)

Uke: Saldıran. Tekniği alan.

---

Morihei Ueshiba: Aikido'nun kurucusu (1883-1969)

O-Sensei Morihei Ueshiba: Hocaların hocası, büyük öğretmen.

Shihan: Hocaların hocası (usta eğitmen) anlamına gelen resmî bir ad.

Ueshiba Kısshomaru: Aikido'nun kurucusunun oğlu.

Ueshiba Moriteru: Kurucunun torunu, şuan yolun başında olan kişi doşhu.

)


- AİLE ile/ve/||/<>/> OKUL

( Sayın Şerif Mardin'in çalışmalarını, çeşitli yerli ve yabancı kaynakları (da) okumanızı salık veririz... )


- AİT OLMA ile/ve/||/<>/> BİREY OLMA ile/ve/||/<>/> BİRLİKTE OLMA



- AİT OLMAK ile/ve/||/<>/> CİDDİYE ALINMAK



- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION] ile ANAFİLAKSİ[Fr. < ANAPHYLAXIE]

( Kışkırtma, kışkırtı, körükleme, çırpıntı, çalkalama, duygu sömürüsü. | Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Aşırı duyarlılık/tepki. )


- AKADEMİK YIL:
DÜNYADA ile JAPONYA'DA

( Eylül-Ekim aylarında başlar. İLE 01 Nisan'da başlar. )


- AKALAZYA ile VAJİNUSMUS

( Kasın fiziksel olarak gevşeyememesi. İLE Vajina kaslarının zihinsel olarak rahat bırakılmaması. )


- AKIL "ALMAYI İSTEMEMEK" değil/yerine/> "AKLINI BAŞINA TOPLAMAK"

( Kimseden "akıl almak" istemiyorsan, aklını başına topla! )


- AKIL HOCASI ile/ve/değil/<> ESİN KAYNAĞI



- AKIL ve EL ve/||/<>/> DÜŞÜNCE ve EYLEM



- AKIL VERMEK ile/ve/değil/yerine BİLDİKLERİNİ ANLATMAK



- AKIL-FİKİR SAHİBİ OLMA(MA)K ile İFLÂH OLMA(MA)K



- AKIL:
SESİN YÜKSEKLİĞİNDE değil SÖZÜN İNCELİĞİNDE



- AKIL:
TAMAMLAYICI ve/||/<>/> BÜTÜNLEYİCİ



- AKIL:
"YARATICI" değil DÜZENLEYİCİ



- AKIL:
(KENDİ/BAĞIMSIZ) "YÜRÜYEN" değil YÜRÜTÜLEN



- AKIL:
ANLAYAN değil İLİŞKİLENDİREN



- AKIL:
ÖLÇÜLEBİLİR ile/ve/değil/||/<>/< ÖLÇEN/R



- AKIL:
YAŞTA ile/ve/değil/||/<>/< BAŞTA



- AKIL'IN KONUSU ile/ve VEHİM'İN KONUSU

( Üçgenlik. İLE/VE Üçgen. )


- AKIL/KAVRAM ile/ve/||/<>/> TEFEKKÜR/TERTİB ile/ve/||/<>/> MÂRİFET ile/ve/||/<>/> İLİM

( İki şey/işaret/alâmet arasında bağlantı/ilişkilendirme/birleştirme. İLE/VE/||/<>/> Düşünceleri belirli bir düzen içinde sağlamak. | İşaretleri/alâmetleri düzenlemek. İLE/VE/||/<>/> Kavramlar arası ilişkiler ya da her iki kavram arasındaki ilişki. İLE/VE/||/<>/> Tümel çıkarım/yargı. )


- AKIL/LI ile/ve/||/<>/> ERDEM/Lİ

( Akıllı kişiler, sudan hoşlanır. Erdemli kişiler, dağlardan zevk alır.
Akıllılar kıpır kıpırdır, erdemliler dingindir.
Akıllılar neşelidir, erdemlilerse uzun ömürlüdür. )


- AKIL ve/||/<> AHLÂK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÂDÂB ve/||/<> AŞK



- AKIL ile/ve/> ÂKİL

( Us. İLE/VE/> Yiyen. | Aklı başında. )


- AKIL ile/ve/> ÂKİL

( ... İLE/VE/> Kendi "aklını", evrenin aklıyla birleştirmiş/bütünleştirmiş kişi. )


- ÂKİL ile/ve ÂŞIK



- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Akıl kavramsal olup akla; Bilgi simgesel olup sezgiye; Hikmet mistik olup iç görüye ve iç deneyime hitap eder. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Aklın bilgiye ve hikmete kavuşması, neredeyse tüm uygarlıklarda ortak olarak Güneş, Işık, Nur simgeleri ile belirtilmektedir. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Genç ve kuvvetli iken uyanmayan ve uyandığı zaman çaba göstermeyen, böylelikle tembelliğe ve karar yoksunluğuna düşen kişi, hiçbir zaman hikmet yolunu bulamaz. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Gölgesinin, bir kişiyi izlemesi gibi, saf olan akılla konuşan ve davranan kişiyi de sevinç izler. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Uyanmak için bir şoku beklemeyen, akıllıdır. [ki bu çok sert olabilir] )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Herşeyin akılla kavranamayacağını akıl edemeyen, akılsızdır. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Hikmetin dili, simge ve sükûttur. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( HİKMET: Cehaleti kaldıran herşey! )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( HİKMET: Kuramsal aklın erdemi. )


- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET

( Wise is he who does not wait for a shock, which can be quite rude. )


- AKIL ile/ve DAYANÇ/SABIR



- AKIL ile/ve/<> DÜZEN/TERTİP

( AKIL: Bağ, Bağlamak. Uygun olanı, uygun olana bağlamak. )


- AKIL ile/ve/<> DÜZEN/TERTİP

( AKIL: Bilinen(ler)den hareket edip bilinmeyen(ler)i tespit etmek. )


- AKIL ile/ve/<> DÜZEN/TERTİP

( Akıl, eşik(te)dir/berzah(ta)dır. )


- AKIL ile/ve/<> DÜZEN/TERTİP

( Akıl yorulmazsa gövde zor yorulur. )


- AKIL ile/ve/||/<> FİKİR

( Varolanları[mevcudu] bilmek. İLE/VE/||/<> Varlığı[vucudu] bilmek. )


- AKIL ile/ve/<> HAKİKAT

( Akıl çırpınıp âciz kalacak ki, hakikat, bu aczin sonunda meydana çıksın. )


- AKIL ve/<>/>/< HAYAL

( Akıl ile düzenlenir. VE/<>/>/< Hayal ile yapılır. )


- AKIL ve/<>/>/< HAYAL

( Olanlar. VE/<>/>/< [sen / kendi/n] Yarat!(tıkların). )


- AKIL ve/<>/>/< HAYAL

( Düzenler. VE/<>/>/< Yaratır. )


- AKIL ve/<>/>/< HAYAL

( Tümel. VE/<>/>/< Tikel. )


- AKIL ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR



- AKIL ile/ve/değil/yerine KULLANILAN/UYGULANAN AKIL



- AKIL ve/değil/<> MERHAMET

( Tüm dünya, sana hizmet etse doymazsın. VE/DEĞİL/<> Kişi[sen], dünyaya rahmet ederse(n), tüm dünya doyar. )


- AKIL ve/||/<> MERKEZ ve/||/<> GÜNEŞ ve/||/<> ATEŞ ve/||/<> PİRAMİT ve/||/<> TENNÛRE ve/||/<> TANDIR ve/||/<> RAHMAN/RAHİM



- AKIL ile/ve/<> ORTAK AKIL

( Aklınızı kullanma cesâretini gösteriniz! )


- AKIL ile/ve RIZÂ



- AKIL ve/||/<> ZORUNLULUĞUN GETİRDİĞİ



- AKILDA KESİNLİK ile/> DUYULARDA KESİNLİK



- AKILDA TUTMAK ile/ve/değil/yerine ANLAMAYA ÇALIŞMAK



- AKILLA TARTMAK ile/değil/yerine KALPLE DİNLEMEK



- AKILLANMAK ve/||/<>/< AKIL ALMAK



- AKILLI (OLAN/OLMAK) ile/ve/değil/yerine "AKLI BAŞINDA" (OLAN/OLMAK)



- AKILLI ÇALIŞKANLAR ile/ve AKILLI TEMBELLER ile/ve
AKILSIZ ÇALIŞKANLAR ile/ve AKILSIZ TEMBELLER

( Ödüllendirilmeli! İLE Teşvik edilmeli! İLE Ceza verilmeli! İLE Kovmalı! )


- AKILLI ÇALIŞKANLAR ile/ve AKILLI TEMBELLER ile/ve
AKILSIZ ÇALIŞKANLAR ile/ve AKILSIZ TEMBELLER

( Takdir etmeli! İLE Dikkat etmeli! İLE İkaz etmeli! İLE Terk etmeli! )


- AKILLI ÇALIŞKANLAR ile/ve AKILLI TEMBELLER ile/ve
AKILSIZ ÇALIŞKANLAR ile/ve AKILSIZ TEMBELLER

( [+ +] ile [+ -] ile
[- +] ile [- -] )


- AKILLI OLMAK ile/ve/değil/yerine YETERİNCE AKILLI OLMAK/DAVRANMAK



- AKILLILIK:
"SÜREKLİ SUSKUN OLMAK"
değil
NE ZAMAN, NEREDE VE NE KADAR SUSACAĞIMIZI BİLMEK



- AKILSIZ BAŞ ve/||/<>/> AYAK

( Akılsız başın cezasını, ayaklar çeker. )


- AKILSIZ İLERLEMEK değil AKLI AŞARAK İLERLEMEK



- AKILTAPARLIK ile/yerine AYDINLANMA



- AKIM ile/ve/değil/yerine/||/<> UYANIŞ



- AKINTIYA KAPILMAK değil/yerine AKIŞA KATILMAK/BIRAKMAK



- AKIŞTA (OLMAK) ile/ve/||/<> SÜREÇTE (OLMAK)



- AKL-I SÂLİM ile/ve/> KALB-İ SELÎM ile/ve/> SEKÎNE



- AKL-I SELÎM değil/yerine/= SAĞDUYU



- AKLA YALIN ile/ve/||/<> AKLA YATKIN



- AKLEDİLEBİLEN ile ALGILANABİLEN



- AKLEDİLEBİLİRLİK ile/ve/<> EBEDİLİK



- AKLI BAŞINDALIK ile/ve/<> YALNIZLIK



- AKLÎ BELİRLENİM (İLE) ile/değil SEZGİSEL DENEYİM (İLE)



- AKLÎ BİRLİK ile/ve SİYASÎ BİRLİK



- AKLI BOŞ ile/değil/yerine AKLI BAŞINDA

( [(")anllatıklarından(")] "öykü" dinleriz. İLE/DEĞİL/YERİNE Yaşam(ay)ı öğreniriz. )


- AKLÎ İLİM ile/ve/<> KEŞFÎ İLİM



- AKLÎ ZORUNLULUK ile/ve/<> OLGUSAL ZORUNLULUK



- AKLI, DUYGULARA ARAÇ KILMAK ile/değil DUYGULARI, AKLA ARAÇ KILMAK



- AKLI:
KAYBETMEK değil "TERK" ETMEK



- AKLIMA GELMİYOR ile/ve/değil AKLIMA GETİREMİYORUM



- AKLIN AHLÂKI ve/||/<> KALBİN AHLÂKI

( Mantık. VE/||/<> Edep. )


- AKLIN AŞINMASI ile/ve/değil/yerine AKLIN AŞILMASI

( Akıl, taş kadar maddî; taş da, akıl kadar manevîdir. )


- AKLIN AŞINMASI ile/ve/değil/yerine AKLIN AŞILMASI

( REF Ü REF )


- AKLIN DİLİ ile/ve/<> GÖNLÜN DİLİ

( Düzyazı. İLE/VE/<> Şiir. )


- AKLIN İLKELERİ ve/+/<> 4.[DÖRDÜNCÜ] DURUM[: KESİNLİKLE (HİÇBİR BİÇİMDE/ZAMAN) BİLİNEMEZ/LİK/LER]



- AKLIN İLKELERİ ile/ve AKLIN İŞLEVLERİ

( * ÖZDEŞLİK [birliği verir]
* ÇELİŞMEZLİK [çokluğu verir]
* 3.[ÜÇÜNCÜ] DURUMUN/ŞIKKIN OLANAKSIZLIĞI [değeri verir]
ile/ve
* TÜMEVARIM
* TÜMDENGELİM )


- AKLIN NİTELİKLERİ:
HİKMET ve KUDRET ve SEVGİ/ŞEFKÂT ve ADÂLET

( Bunları içermeyen hiçbir söz, davranış/tutum, akılsal değildir/olamaz. )


- AKLIN SESİ ve/||/<> KALBİN SESİ ve/||/<> MİDENİN SESİ

( Herhangi bir işi yapmadan önce ve yaparken, üçünün sesi de olmalı ve olabildiğince orantılı, dengeli ve uyumlu olmalıdır. )


- AKLIN:
DIŞ SINIRI ile/ve İÇ SINIRI

( Mekân. İLE/VE Zaman. )


- AKLIN:
DÜZEN VERİCİLİĞİ ile/ve/||/<> İŞLEM GÖRÜCÜLÜĞÜ



- AKLIN" KULLANDIĞI KAVRAMLAR DİL ve/||/<> KAVRAMLARIN/DİLİN KULLANDIĞI "AKIL"/ZİHİN/KİŞİ



- AKLIN ile/ve/||/<>/> AKIL VE AHLÂKIN ile/ve/||/<>/> YARGICIN ile/ve/||/<>/> ADÂLETİN ...:
BULUNMAMASI

( Ahlâkı ortadan kaldırır. İLE/VE/||/<>/> Toplum bölünür. İLE/VE/||/<>/> Adâleti ortadan kaldırır. İLE/VE/||/<>/> Devleti ortadan kaldırır. )


- AKLINA GELMEME(Sİ) ile/ve UYGULAMAYA/KULLANMAYA UYGUN BULMAMAK



- AKLINI BAŞINA TOPLA! ve/||/<>/> KENDİNE GEL!



- AKLINI BEĞENDİĞİMİZ BİRİNİN ...
ve/||/<>
AKLINI KULLANMAYAN BİRİNİN ...

( Görüntüsünü nerak etmeyelim. VE/||/<> "Görüntüsünden" etkilenmeyelim. )


- AKLINI, BAŞINA TOPLAMAK" ile/ve "AYAĞINI, DENK ALMAK"



- AKLININ BAŞINA GELMESİ ile/değil/yerine/>< AKLI BAŞINDA DAVRANMAK



- AKŞAM YEMEĞİ ile/değil/yerine SABAH YEMEĞİ/TANGİ AS/AŞ[Kazakça]

( Yoksul gibi ye. İLE/DEĞİL/YERİNE Zengin gibi yap. )


- AKŞAM YEMEĞİ ile/değil/yerine SABAH YEMEĞİ/TANGİ AS/AŞ[Kazakça]

( )


- AKŞAMIN "HAYR"I ile/değil/yerine SABAHIN "ŞER'İ"



- AKTARIM ile/ve PAYLAŞIM ile/ve DOLAŞIM



- AKTARIM ile/ve/değil/> ÜRETİM



- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]

( [Eylemin/davranışın/alışkanlığın ...] Eylemselliği. İLE/VE/=/||/<> Kuramsallığı.

Toplum tarafından kabul gören değerler ve davranış kuralları bütünü. İLE/VE/=/||/<> İnsan davranışlarının doğru ve yanlışını düzenli bir biçimde inceleyen felsefe dalı. )


- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]

( Toplumda, ateş, ahlâkî ve kültürel yapılanmayı, kişilerdeyse, bütüncül bilinci simgeler. )


- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]

( Ahlâk, ayırıcı aklın üzerindedir. )


- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]

( Ahlâk alanı, yeğleme alanıdır. )


- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]

( Ahlâk, düşünmeden ve kolaylıkla yapılandır/yaptıklarımızdır. [olumlu/olumsuz] )


- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]

( Kendi doğası ve evrensel ilkelerle uyum içinde olmak. )


- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]

( Dış[zahir] ve iç[bâtın] tüm ilimler, ahlâkın arkasındadır. )


- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]

( Ahlâk tamam olmayınca, ne ilmin değeri olur, ne de servetin. )


- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]

( Etik, ahlâkın metafiziği; ahlâk, etiğin fiziğidir. )


- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]

( Yaşamsal. İLE/VE/=/||/<> Felsefesi. )


- AKTÖRE = AHLÂK = MORALS[İng.] = MORALE[Fr.] = MORALE[Alm.] = MORALIDAD[İsp.]



- AL ile/ve/değil/yerine /||/<>/< AS

( )


- AL ile/ve/değil/yerine /||/<>/< AS

( [gereksinimin] Varsa. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yoksa. )


- ALACAKLININ, ALACAĞINI, ALMAYA GİTMESİ değil/yerine BORÇLUNUN, VERECEĞİNİ, ALACAKLIYA GÖTÜRMESİ



- ALÂKA[Ar.] ile MÜNÂSEBET[Ar.]



- ALAN ve/<> YÖNTEM



- ALANINI TANIMAK ile/ve PAYLAŞIM



- ALAYCI TUTUM/LAR yerine SAYGI GÖSTERMEK



- ALBERT EINSTEIN ve/||/<> CHARLIE CHAPLIN

( Sanatınızda en çok takdir ettiğim şey, evrensellik. Tek bir söz bile kullanmıyorsunuz fakat tüm dünya sizi anlıyor. VE/||/<> Doğru. Sizin ününüz daha da yüce! Tüm dünya size hayranlık duyuyor fakat kimse, dediğiniz hiçbir şeyi anlamıyor. )


- ALBERT EINSTEIN ve/||/<> CHARLIE CHAPLIN

( What I admire most about your art is that it is universal. You don't say any word and the whole world understands you. AND/||/<> But your glory is greater. The world admires you while no one understands you. )


- ALÇAKGÖNÜLLÜ OLURSAK ... ve/||/<> ÇALIŞKAN OLURSAK ... ve/||/<> CÖMERT OLURSAK ... ve/||/<> NAZİK OLURSAK ... ve/||/<> MERAKLI OLURSAK ... ve/||/<> GÜVENİLİR OLURSAK ... ve/||/<> AFFEDİCİ OLURSAK ... ve/||/<> KENDİMİZ OLURSAK ... ve/||/<>

( Saygınlaşırız. VE/||/<> Nasipleniriz. VE/||/<> Rızıklanırız. VE/||/<> Anımsanırız. VE/||/<> Öğreniriz. VE/||/<> Değerleniriz. VE/||/<> Hafifleriz. VE/||/<> Mutlu oluruz. )


- ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK ve/||/<> BİLGE/LİK

( Kimseden daha iyi olmadığımızı anlayacak kadar. VE/||/<> Herkesten farklı olduğumuzu kavrayabilecek kadar. )


- ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK ile/ve YÜCEGÖNÜLLÜ/LÜK



- Alçakgönüllülük için DİNLE!!!



- Alçakgönüllülük için SUS!!!



- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK(TEVÂZÛ GÖSTERMEK) ile/ve/<>/değil/yerine/hem de SUSMAK



- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK/TEVÂZÛ [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]



- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK/TEVÂZÛ ile/ve/değil/yerine YOK(LUK) BİLİNCİ/MAHVİYET

( Önceki alçakgönüllüklerin bellekte bulunduğu, anımsandığı alçakgönüllülük. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Önceki alçakgönüllüklerin bellekte bulundurulmadığı, unutulduğu alçakgönüllülük. )


- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK/TEVÂZÛ ile/ve/değil/yerine YOK(LUK) BİLİNCİ/MAHVİYET

( Takvâ. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Verâ. )


- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK/TEVÂZÛ ile/ve/değil/yerine YOK(LUK) BİLİNCİ/MAHVİYET

( Ebru sanatı )


- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK ile CEHALET



- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK ile/ve HİKMET



- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK = MODESTY[İng.] = MODESTIE[Fr.] = BESCHIEDENHEIT[Alm.] = MODESTIA[Lat.]



- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK ile/ve ŞANS



- ALÇALMAK değil/yerine AÇ KALMAK



- ALDANMA değil/yerine/>< AYDINLANMA

( Soytarılara kanarak. DEĞİL/YERİNE/>< Aydınları dinleyerek. )


- ALDANMA ile/ve SORUMLULUK

( Dünyayı bileceksin, aldanmamak için! Sonrayı/ahireti bileceksin, aldatmamak için! )


- ALDATANI:
ALDATMAK değil/yerine "ATLATMAK"



- ALDATMA:
BİR KERE ve/||/<> İKİ KERE

( Aydınların aydınlat("a")madığı bir toplumu, şarlatanlar aldatır. )


- ALDATMA:
BİR KERE ve/||/<> İKİ KERE

( Yazıklar olsun ona. VE/||/<> Yazıklar olsun bana. )


- ALDATMA ile/değil/yerine PAYLAŞIM



- ALDIRMAMAK ile/ve/<> AFFETMEK



- ALDIRMAZ ile/ve/<> KALDIRMAZ

( Köleleştirince. İLE/VE/<> "Köle!" deyince. )


- ALEL USÛL[Ar.] değil/yerine/= YÖNTEMİNCE, YÖNTEMLİ

( Yol yordam gereğince, kurala uygun bir biçimde. | Âdet yerini bulsun diye. )


- ÂLEM ile HAKİKAT



- ALET ile/ve YÖNTEM



- ALGI BOZUKLUĞU ile/ve GERÇEK İLE HAYALİN AYRILAMAMASI

( İkisi de deliliğin/delirmenin göstergesi olabilir. )


- ALGI YANILSAMALARI'NDA:
MÜLLER-LYLER ve POGGENDORFF ve WUNDT ve ZOLLNER ve BOURDON



- ALGI ile/ve/> DEĞER ile/ve/> YARGI



- ALGI ile/ve ESTETİK ALGI



- ALGI ile/ve/||/<>/> OLAY ile/ve/||/<>/> OLGU

( Duyum. İLE/VE/||/<>/> Olumsal/keyfî. İLE/VE/||/<>/> Zorunluluk. Kavram. )


- ALGI ile/ve/||/<>/> OLAY ile/ve/||/<>/> OLGU

( Gövdenin işlevleri. İLE/VE/||/<>/> Zihnin işleri. İLE/VE/||/<>/> Aklın edimleri. )


- ALGI ile/ve/||/<>/> OLAY ile/ve/||/<>/> OLGU

( Olaylar değil olayları algılayış biçimimiz önemlidir[önceliklidir]. )


- ALGILAMA SÜRECİNDE:
BELİRGİNLİK ile/ve/> KONUM ile/ve/> ŞİDDET ile/ve/> SÜRE



- ALGILAYIŞ ile/ve/<> DENEYİM



- ALGISAL BİL(İN)EMEME/AGNOZİ ile BİL(İN)EMEME/AGNOZİ



- ALGISAL EŞİKLER'DE:
ÖZEL ALICILAR ile/ve MUTLAK EŞİK ile/ve FARK EŞİĞİ



- ALGISIZ KAVRAMLAR ile/ve/<> KAVRAMSIZ ALGILAR

( Boş. İLE/VE/<> Kör. )


- ALİ "KIRAN, BAŞ KESEN" değil DAL KIRAN, BAŞ KESER



- ÂLİCENAP[Ar.] ile ELİ AÇIK | ONURLU



- ALICI ile/ve ANLAYICI

( Almaya/anlamaya hazır olan. | Satın almak isteyen kişi, müşteri. | Kendine bir şey gönderilen kişi. | Almaç. | Kayıt aracı. | Azrail. İLE/VE Katılmaya hazır olan. )


- ALIKLIK/BELÂHET değil/yerine/>< FARKINDALIK



- ÂLİM'KEN ÂRİF OLMAK ile ÂRİF'KEN ZARİF OLMAK



- ALIŞ-VERİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ-ALIŞ

( Veren, her zaman vermeye hazırdır. )


- ALIŞ-VERİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ-ALIŞ

( Kendilerinde olanlar, verebilir. )


- ALIŞ-VERİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ-ALIŞ

( Verirsin ve alırsın! Verirsen alırsın! Verdikçe alırsın! Ver/verebil ki, alabil! )


- ALIŞ-VERİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ-ALIŞ

( Biriktiren biriktirmeye memur, harcayan harcamaya. Veren ise, hazineyi kullanma yetkisine sahiptir. )


- ALIŞ-VERİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ-ALIŞ

( Verdiğine engel olabilecek, vermediğini de verebilecek kimse yoktur. )


- ALIŞILABİLİRLİK ile/ve/||/<> KALDIRILABİLİRLİK



- ALIŞILMIŞ/LIK ile/değil/yerine/>< AŞILMIŞ/LIK



- ALIŞKANLIK (İLE) ile/değil KENDİLİĞİNDENLİK (İLE)



- ALIŞKANLIK AHLÂKI ile/ve/değil/yerine YEĞLEME/TERCİH AHLÂKI



- ALIŞKANLIK ve/< BELLEK

( Olumsuz alışkanlıklar, bellekteki kayıtların kötüye kullanımından kaynaklanır. )


- ALIŞKANLIK ile GELENEK



- ALIŞKANLIK ile GEREKLİLİK

( Normal bir hal acı verici olamaz, ama yanlış bir alışkanlık çoğu zaman süreğen acılara yol açar. )


- ALIŞKANLIK ile GEREKLİLİK

( Alışkanlık ve ihtiras kör eder ve yanlışa götürür. )


- ALIŞKANLIK ile GEREKLİLİK

( Alışılmış olana tutunduğunuz sürece keşif gerçekleşemez. )


- ALIŞKINLIK ile/ve/> DUYUMSAMAMAK/HİSSETMEMEK



- ALIŞMA ile/ve/||/<> KAPILMA



- ALIŞMA ile/değil/yerine/||/<>/ne yazık ki KATLANMA



- ALIŞMAK ile/değil/ne yazık ki KOLAYINA GELMEK



- ALIŞTIRMA ile/ve ÇALIŞMA



- ALKALİ[Fr. < ALCALI] ile ALKALOİT[Fr. < ALCALOIDE]

( Alkali metallerin hidroksitleriyle amonyum hidroksitin genel adı. İLE Özellikleri ile alkalileri andıran organik nesne. )


- ALKIŞ ile/ve ALKIŞ

( Sultanlar ve vezirler hakkında, halk tarafından hep bir ağızdan söylenen dua sözleri. Tanzimat döneminde sonlanmaya başlamıştır. İLE/VE El çırpma âdeti, Tanzimat döneminde Avrupa'dan girmiştir. )


- ALKIŞ ile/ve/yerine BİLARDO ALKIŞI

( Elleri, avuç içlerini çarptırarak. İLE/VE/YERİNE Orta parmak ya da yüzük parmağını, baş parmakla birleştirip ve kaydırıp avuç içine çarptırarak. )


- ALKIŞ ile/ve/yerine BİLARDO ALKIŞI

( Daha çok/güçlü ses çıkararak. İLE/VE/YERİNE Daha az/güçsüz ses çıkararak. )


- ALKIŞ ile/ve/yerine BİLARDO ALKIŞI

( Daha kaba. İLE/VE/YERİNE Daha nazik. )


- ALKIŞ ile/ve/yerine BİLARDO ALKIŞI

( Beğeni ve coşkunu daha çok ve doğrudan duyurmak/yansıtmak üzere. İLE/VE/YERİNE Sporcunun odaklanmasına ve derinleşmesine engel olmamak üzere. )


- ALNI ile/ve KALBİ ile/ve KAPISI AÇIK OLMAK



- ALT ÇENE:
HAYVANDA ile/+/> İNSANDA

( İki yönde hareket eder. [Aşağı/yukarı./Açma-kapama. VE Sağa-sola.] İLE/+/> Üç yönde hareket edebilir.[Aşağı/yukarı./Açma-kapama. VE Sağa-sola. VE İleri-geri.] )


- ALT ÇENE:
HAYVANDA ile/+/> İNSANDA

( Yakalama, ısırma. VE Çiğnemeyi sağla(tı)r. İLE/+/> Konuşmayı sağla(tı)r. )


- ALTIN ORAN ve/||/<>/> TEKRARLAYAN ALTIN ORAN



- ALTINDA KALMAK ile/değil/yerine/< ALTINDAN KALKMAK



- AMAÇ:
BİRLİK ve/<> BÜTÜNLÜK



- AMAÇ/HEDEF:
"DAĞIN DORUĞUNDA" değil DAĞIN ARDINDA

( Dorukta olursa gözünde büyür fakat ardında olursa o "zorlu süreç", aşılabilecek yola dönüşür dinleyen için. )


- AMAÇ ile/ve/değil/yerine ARAÇ

( Amaç, aracın/araçların devrede oluş süreçlerinin tamamlanmış olduğu sonuç. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Araç, amaca/sonuca yönelik çabanın içinde kullanılanların/ uygulananların her bir ayrı işlev parçası ve/ya da bütünü. )


- AMAÇ ve/||/<>/> DEĞER



- AMAÇ ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA/KEMÂL



- AMAÇ ile/ve/||/<>/>/< UMUT



- AMAÇ ile/ve/değil/||/<>/< YEĞLENİLİRLİK/TERCİH EDİLİRLİK



- AMAÇ ile/ve/değil/||/<>/> YÖNELİM



- AMAÇ ile/ve YÖNTEM

( YÖNTEM ARAYIŞLARI - SARTRE kitabını okumanızı salık veririz. )


- ÂMÂK[Ar. < MAAK/MAUK] ile A'MÂK[Ar. < UMK]

( Göz pınarları. İLE Derinlikler. )


- ÂMÂK[Ar. < MAAK/MAUK] ile A'MÂK[Ar. < UMK]

( A'MÂK-I HAYAL adlı kitabı okumanızı salık veririz... )


- AMATÖR TUTUM ile ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK



- AMATÖR/LÜK ile PROFESYONEL/LİK

( Genel kabul ile tanımlanan. )


- AMATÖR/LÜK ile PROFESYONEL/LİK

( Sanatta, tam tersi! )


- AMATÖR ile/ve/= PES ETMEMİŞ AMATÖR/PROFESYONEL



- AMEL:
ADÂLET ve/değil/||/<>/> İSTİKÂMET



- AMEL ile UYGULAMA(TATBİK)



- AMELİYAT:
GÖVDEDE ile/ve/<> ZİHİNDE

( Uyutmak gerek. İLE/VE/<> Uyandırmak gerek. )


- AMİDA[Japonca](AMİTABHA[Sansk.])

( Arık Ülke'yi yönettiği varsayılan Buda'nın adı. Öyküye göre önceleri bir kralken tahtını bırakıp kaçınık derviş yaşamını benimsemiş, Bodhisattva'lık yeminleri etmiş. Bu yeminlerden birine göre adını içtenlikle anan herkesin ölümünden sonra "Arık Ülke"de tekrardoğumunu sağlamadıkça, en yüksek aydınlanmaya ulaşmamaya and içmiş. bkz. Jodo )


- AMORE ve/||/<>/< MORE ve/||/<>/< ORE ve/||/<>/< RE

( Sevgi/Aşk. VE/||/<>/< Ahlâk. VE/||/<>/< Söz. VE/||/<>/< Eylem. )


- AN-I DAİM ile/ve HAKİKAT



- ÂN'!:
"KAYDETMEK" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< KAYBETMEK



- ÂN'I YAŞAMAK değil ÂN'IN FARKINDALIĞIYLA YAŞAMAK

( "Ân'ı, yaşamak" sözü, "anlık düşünmek, hareket etmek, günlük öteki işleri/durumları gözardı etmek, kenara koymak, askıya almak" ya da "keyfî, ben merkezci hareket etmek" olarak DEĞİL yaşamın, olay/olguların, çevrenin, kendinin/zihnin her durum ve sürecinde, farkındalıklı ve nitelikli yaşama çabası -iddiasında değil!- içinde olunması gerektiği, gerekenin, gerektiği koşullarda ve zamanda yerine getirilmesi gerektiği anlamına gelir. Ancak, bu biçimde, farkındalıklı düşünülür, eylemsel yaşanırsa, yaşamın içinde olunacağı, sorumluluk alarak, felsefî anlayış, bilimsel tutum ve sanatsal duyarlılık ile sağlanabilir. )


- ÂN'I YAŞAMAK değil ÂN'IN FARKINDALIĞIYLA YAŞAMAK

( "An'ı yaşamak" ya da "An'da yaşamak" deyimleri, eksik ya da yanlış kullanılmakta, algılanmaktadır ne yazık ki.

"An'ı yaşamak", gün boyunca yaptığın/yaşadığın biçimde, An'ı(nı) da farkındalıklı, verimli yaşamaya işaret etmek, dikkat çekmek üzere kullanılır/kullanılmalıdır. Bu algı ve yorumla, hem gün içinde yapılan/yaşanılan işlerdeki zorunlulukları/gereksinimleri yerine getirir gibi, An'ı da aynı zorunluluklar oranında yaşamayı, hem de An'ın yoğunluğundaki bilinci/ni, gün içindeki işlerde de devrede tutarak, verimli bir tam gün geçirmeyi anımsa(t)maya yöneliktir.

"An'da yaşamak" da aynı biçimde, günlük işlerdeki çokluk ve verimlilik gibi An'da da zamanı verimli kılacak, farkındalıklı bir tutum içinde yaşamayı anımsa(t)maya yöneliktir.

Yani...
"AN'I YAŞAMAK" değil AN'I, FARKINDALIKLI YAŞAMAK; "AN'DA YAŞAMAK" değil AN'DA, VERİMLİ/ÜRETKEN YAŞAMAK'tır! )


- AN ile AN ile AN

( Zamanın bölünemeyecek kadar kısa bir bölümü. Kıpı, lahza, dem. İLE İki tarla arasındaki sınır. İLE Canlının, duygu ve davranışlar dışındaki süreç ve etkinliklerinin bütünlüğü.[An bulanıklığı/yorgunluğu.] )


- AN ile/ve/||/<>/> ANI



- ÂN ve/||/<>/> CÂN ve/||/<>/> CANÂN ve/||/<>/> CİHÂN



- ANADOLU HİSARI(GÜZELCEHİSAR/YENİCEHİSAR) ile/ve ANADOLU HİSARI



- ANALİST[Fr./İng.] değil/yerine/= ÇÖZÜMLEYİCİ



- ANALİZ[İng.]/TAHLİL[Ar.] yerine ÇÖZÜMLEME/ÇÖZGÜ



- ANANE/Vİ[Ar.] değil/yerine/= GELENEK/SEL



- ANAYASA:
DEVLETİN SINIRLANDIRILMASI ve/||/<> TEMEL HAKLAR VE BİREY HAKLARININ GÜÇLENDİRİLMESİ



- ANI ve/<> TANI



- ANIMSA(YA)BİLMEDE:
ÖNCELİK ve/||/<> YOĞUNLUK ve/||/<> PEKİŞTİRME



- ANIMSAMA ile/ve/değil ÇAĞRIŞIM

( Şimdi'ye getirme. İLE/VE/DEĞİL Şimdi'yi, geçmişe/geçmiştekine taşıma/bağlama. )


- ANIMSAMA ile/ve/değil ÇAĞRIŞIM

( LETHOLOGICA: "Dilimin ucunda fakat söyleyemiyorum" durumu. )


- ANIMSAMAK ve/<> İÇSELLEŞ(TİR)MEK



- ANIMSAMAK ile/ve/||/<>/> ÖĞRENMEK

( Günlük konuşmada kullandığımız ve düşüncemizdeki gibi gerçekleşmeyen öğrenme işlevi ve sürecinin, öğrenme çeşitlerini bilmenin de kaygının nedeni/kaynağı ve sürecinde, kaygı duygu-durum bozukluklarında, hem doğru tanımlamak, hem de tersine çevirmek üzere ne kadar işe yarayacağını anımsamak durumundayız.

Bilindiği üzere, psikoloji araştırma ve deneylerinde, hayvanlardan ve özellikle de çeşitli nedenlerden dolayı sıçanlardan da yararlanılır. Kişinin, zihinsel ve bu doğrultuda, davranışsal ve tutumsal çözümlemelerinde, anımsamanın ve öğrenmenin sürecini de sıçanlar üzerinden şöyle ilginç bir deneyle anla(t)ma olanağımız bulunuyor.

Anımsama ile Öğrenme arasındaki farkları değerlendirebileceğimiz en verimli örnek ve deney ise Su Labirenti'dir.[Water Mase]

Sıçanın, sıçrayarak dışarı çıkamayacağı, ancak yüzerek bir çıkışa ulaşabileceğini düşündüren, 50 - 60 cm. derinliğindeki ve birkaç metre çaptaki, görüş mesafesi sıfır olan, boyalı bir suyla dolu havuzu, yüzeyinde, dörde böldüğümüzü varsayalım.

Havuzun bir çeyreğinde bulunan ve su üzerinde, sıçanı, batmadan taşıyabilecek bir mantarın çaprazındaki bir noktadan da sıçanı havuza bıraktığımızda, havuzun tamamında, suyun içinde ve herhangi bir yerinde yüzerken mantarı keşfetmesi ve üzerine çıkması, sıçan için bir çıkış kapısı ve bir kayıt olarak yerini almıştır.

Sıçan, yine aynı havuzun bambaşka bir noktasından tekrar havuza bırakıldığında, aynı çeyrekte bulunan mantarın, birkaç saniye daha hızlı keşfedilmeye başlandığı gözlemlenmektedir. Bu süreç ve tekrar sayısı arttıkça, sıçan, havuzun neresinden suya bırakılırsa bırakılsın, sürenin kısalmasıyla ve doğrudan bulunduğu çeyreğe ve noktaya yüzme şeklinde bir sonuca ulaşmaktadır. Bu durum, sıçanın, mantarın bulunduğu çeyreği ve yeri, öğrenmiş olması değil anımsaması ile ifade edilmektedir.

İkinci aşamada, mantar, havuzun içinden alınır ve sıçan, tekrar farklı çeyreklerden havuza bırakılır. Hangi çeyrekten ve kaç kere suya bırakılırsa bırakılsın, doğrudan, mantarın bulunduğu aynı çeyreğe yüzmekte ve mantarın bulunduğu noktanın etrafında yüzmektedir. Bu daha kapsamlı durum, süreç ve sonuç ise öğrenme ile ifade edilmektedir.

Kaygının ortadan kaldırılması için bilginin yanı sıra, zihnin işleyişinin de bilinmesi, çok belirleyici ve kolaylaştırıcı bir katkı sağlamaktadır. )


- ANIMSAMAK ile/ve/||/<>/> ÖĞRENMEK

(
Konu Açıklama
Morris Su Labirenti/Morris Water Mase Hayvanların öğrenme, bellek ve uzamsal becerilerini değerlendirmek için kullanılan bir davranışsal testtir.
1981 yılında Richard G. Morris tarafından geliştirilmiştir.
Nörobilim ve davranışsal bilimler için standart bir araçtır ve özellikle mekânsal bellek ile ilgili beyin bölgelerinin [örneğin, hipokampus] işlevlerini anlamada önemli bir rol oynar.
Yapı - Büyük, dairesel bir su havuzu.
- Havuzun içinde, su yüzeyinin hemen altında gizli bir platform.
- Su bulanıktır, böylece platform görerek değil dokunarak bulunur.
Amaç - Hayvanın gizli platforma ulaşmasını sağlamak.
- Mekânsal öğrenme ve belleği test etmek.
Kullanım Alanları - Mekânsal öğrenme ve belleği değerlendirmesi.
- Nörolojik bozuklukların incelenmesi (ör. Alzheimer, stres).
- İlaç etkilerinin test edilmesi.
Testin Çalışma Aşamaları Eğitim aşaması: Hayvan platformun yerini öğrenene kadar tankta birkaç kez test edilir.
Test aşaması: Platform kaldırılır veya yeni bir yere yerleştirilir; hayvanın önceki bilgileri kullanma becerisi değerlendirilir.
Ölçülen Parametreler - Platforma ulaşma süresi.
- İzlenen yolun uzunluğu.
- Platform çevresinde geçirilen süre (platform kaldırıldığında).
Avantajlar - Öğrenme ve belleği niceliksel olarak değerlendirme olanağı sağlar.
- Hayvanın doğal yüzme davranışlarını kullanır.
Dezavantajlar - Hayvanlar için suya maruz kalmak stres yaratabilir.
- Uygun araçlar ve teknik bilgi gerektirir.
- Görme engelli hayvanlar için uygun değildir.


Konu Açıklama
Öğrenme ve Anımsama ile İlişkisi Morris su labirenti, mekânsal öğrenme ve uzun süreli belleği ölçmek için kullanılır.

- Anımsama (Hafıza): Test aşamasında platform kaldırıldığında, hayvanın geçmiş deneyimlerini kullanarak platformun konumunu anımsama becerisi ölçülür.
- Öğrenme Süreci: Hayvan, tekrar edilen denemelerle platformun yerini öğrenir ve bu süreç hipokampal işlevleri yansıtır.
- Nörolojik Bozukluklar: Alzheimer, travmatik beyin hasarı gibi durumlarda öğrenme ve bellek bozulmaları bu test ile tespit edilebilir.
Depresyon ile İlişkisi Depresyon, öğrenme, bellek ve bilişsel süreçlerde bozulmalara neden olabilir.

- Stres ve Depresyonun Etkileri: Kronik stres ve depresyon, hipokampus oylumunda azalmaya ve bellek-öğrenme işlevlerinde bozulmaya yol açar.
- HPA Aksı ve Kortizol: Depresyonda artan kortizol düzeyleri hipokampal plastisiteyi olumsuz etkiler, bu da labirent performansının düşmesine neden olur.
- Antidepresan Tedaviler: Antidepresanlar hipokampus üzerindeki nöroplastik etkileri yoluyla bellek ve öğrenmeyi iyileştirebilir. Bu, test performansının artmasıyla gözlenebilir.
)


- ANIMSAMAK ile/ve/||/<>/> ÖĞRENMEK

( Ahmet Çorak'ın Tezi ( .pdf olarak da buradan indirebilir ve okuyabilirsiniz...) | Ahmet Çorak'ın Sitesi )


- ANIMSAMAMAK / ANIMSANMAMASI GEREKENLER
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>
ANIMSAMAK / ANIMSAMAMIZ GEREKENLER

( Yaşadığımız, "olumlu"/"olumsuz", "büyük"/"küçük" herşeyi, sürekli anımsasaydık, delirirdik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bazen/çoğunlukla, bazı "olumlu"/"olumsuz", "büyük"/"küçük" bilgi ve deneyimleri, delirmemek, kendimizi kaybetmemek/korumak, korkmak/korkabilmek ve varoluşumuzun sürekliliği için anımsamamız/anımsayabilmemiz gerekir. )


- ANLA! ve/||/<>/> TAMAMLA!



- ANLA(YA)MAMAK ile/ve/değil KABULLEN(E)MEMEK



- ANLADIĞIMIZI SANMAK ile/değil/yerine SANDIĞIMIZI ANLAMAK



- ANLADIM değil PEKİ/Yİ["PİKİ" değil!] / hmmm

( [belirsiz/bilinmeyen bir şeyin sorulması/konuşulması durumunda] Belirsizliğe/bilinmeyene verilecek yanıt, "peki[pekiyi]" ya da "hmmm"dır. )


- ANLADIN MI? ile/değil/yerine ANLATABİLDİM Mİ?



- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Birleştirme/bağlantılandırma üzerine ve becerisi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ayırabilme, dışarıda bırakabilme üzerine ve becerisi. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Kendini düşünür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< [Önce kendiyle birlikte] Başkalarını da düşünür. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( "Savaşta". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Barış için! )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Sunulmuş/bahşedilmiş olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kişinin kuracağı. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bağ. | Eskiden, develerin ayağına bağladıkları bağ. | Kendini, gereksinimi duyulan şeyi, kendi aracılığıyla elde edilen özel bir sıfatla kayıtlandırmış zât. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Sözel/yazınsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Matematik. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Dilin becerisi/hüneri. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Dilin freni. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Yakını gösteren ışık/huzme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uzağı gösteren ışık/huzme. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Ne yapacağını "bilmek", istenç/irâde[yapma bilgisi/gücü/isteği]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ne yapmayabileceğini bilme[bilgisi/gücü/isteği], direnç/ihtiyâr. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Kısa sürede [kazanırsa/belki/kısmen] "kazan[dır]ır". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Orta ve uzun sürede kazan[dır]ır. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( [Kişileri ...] Ayrıştırır, uzaklaştırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Birleştirir, buluşturur. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( [öteki ucu] Asalaklık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Aptallık. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Keskinleştirmek üzere. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yetkinleştirmek üzere. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hind felsefesindeki temel kavram RTA, Yol (Rota, route, road) anlamına gelmektedir. Ratio'nun kaynağı olan Ratis ise, Lâtince'de, bağ çubuklarını boylarına göre düzlemektir, denk etmektir. Eski Yunan'da, muntazam dizilmiş kolye anlamında, "cosmos", düzenli evren ("Cosmos") ile, akıl, dil, "Logos (uyumlu dil ve Akıl)", "Nomos", "Ethos" [yüce değerlere yönelme] arasındaki eşdeğerlik demektir. Japonların "Kannagara no michi"si, Arapların "Şeria"sı da aynı, doğru yol, anlamındadır. )


- ANLAK = ZEKÂ = INTELLECT/INTELLIGENCE[İng.] = ENTENDEMENT/INTELLIGENCE[Fr.] = VERSTAND/INTELLIGENZ[Alm.] = INTELLECTUS/INTELLIGENITIA[Lat.] = INTELIGENCIA[İsp.]



- ANLAM (BULMAK/ARAMAK) ve/<> HUZUR



- ANLAM ARAYIŞI ile/ve/||/<> ANLAM VERME



- ANLAM BÜTÜNLÜĞÜ ile/ve PARÇA PARÇA ELE ALIŞ



- ANLAM SANATLARI'NDA:
İLHAM ile/ve/<> TEVRİYE[< VERÂ] ile/ve/<> İSTİHDAM ile/ve/<> MUGALATA-İ MANEVİYE ile/ve/<> TENÂSÜB[< NİSBET] ile/ve/<> LEFF Ü NEŞR ile/ve/<> TECÂHÜL-İ ÂRİF[/ÂNE/ÎN] ile/ve/<> HÜSN-İ TA'LÎL[< İLLET] ile/ve/<> SİHR-İ HELÂL ile/ve/<> İRSÂD ile/ve/<> MÜBALAĞA ile/ve/<> TEZAD ile/ve/<> İSTİĞRÂK[< GARK][GULÜVV] ile/ve/<> TEKRÎR[< KERR] ile/ve/<> RÜCÛ ile/ve/<> TEFRÎK[< FARK] ile/ve/<> KAT' ile/ve/<> TERDÎD[< REDD] ile/ve/<> İLTİFÂT ile/ve/<> TELMİH ile/ve/<> İRSÂL-İ MESEL

( İki ya da ikiden fazla anlamı olan bir sözcüğü, bir mısra ya da beyitte tüm anlamlarıyla kullanma sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, birden fazla anlamı olan bir sözcüğü, anlamlarından sadece yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetme sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, bir sözcüğü hem gerçek, hem mecaz anlamlarını kastederek kullanma sanatı. İLE/VE
Anlamı birden fazla olan sözcük ve deyimleri beyitin anlamını değişik biçimlerde açıklanabilecek biçimde kullanma sanatı. İLE/VE
Bir konuyla ilgili birden fazla sözcüğü bir mısra ya da beyitte sıralama amacı gütmeden kullanmak. İLE/VE
Bir beyitte yer alan, birbiriyle ilgili sözcüklerin sıralanmasıyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir anlam inceliği yaratmak ya da bir lâtife yapmak amacıyla, bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. İLE/VE
Nedeni bilinen bir olayı, düşsel ya da gerçekdışı ve güzel bir olaya bağlama yoluyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir sözcüğü ya da söz öbeğini hem kendinden önceki sözcüklerin sonunda, hem sözcüklerin başında anlamlı olacak biçimde kullanma. İLE/VE
Bir mısranın secî ya da uyağını bir iki sözcükle ima etme sanatı. İLE/VE
Bir sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi abartılı biçimde az ya da çok göstererek ve lâtifeli bir biçimde anlatma. İLE/VE
İki duygu/düşünce/hayal arasındaki birbirine karşıt özellikleri birarada söyleme. İLE/VE
Över gibi görünerek yermek, yerer gibi görünerek övme sanatı. İLE/VE
Söyleyişi güçlendirmek için belirli bir anlamdaki sözcüğü ya da söz öbeğini yineleme sanatı. İLE/VE
Bir sözün anlamını, bir kavramın gücünü pekiştirmek için, o sözden/kavramdan cayar gibi görünüp cayılmış görünen sözü/kavramı daha güçlü biçimde belirtmek. İLE/VE
İki şey arasındaki farkı belirtmek. İLE/VE
Söyleyişin gücünü artırmak için, sözü [mısrayı, satırı] yarıda kesmek. İLE/VE
Sözü, beklenmedik, çarpıcı bir sonuca bağlama sanatı. İLE/VE
Şiirde bir duygulanma ya da duygu değişikliğiyle şiirdeki konuyu değiştirmeden seslenilen kişiyi ya da varolanı değiştirmek. İLE/VE
Bilinen bir olay, kişi ya da nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde anlatma, ima etme sanatı. İLE/VE
Bir düşünceyi pekiştirmek amacıyla bir atasözü ya da o değerde bir söz öbeğini alıntılamak/kullanmak. )


- ANLAM VAROLANI ile/ve BİLGİ VAROLANI

( Anlam üretimi varsa. İLE/VE Veri ve bilgi sahibi. )


- ANLAM VAROLANI ile/ve BİLGİ VAROLANI

( Aşkın. İLE/VE Özdeş. )


- ANLAM VAROLANI ile/ve BİLGİ VAROLANI

( İnsan. İLE/VE Beşer. )


- ANLAM YİTİMİ ile/ve DİRENÇ YİTİMİ



- ANLAM'DA:
DÜŞÜNMÜŞLÜK ile/ve/değil YAŞANMIŞLIK



- ANLAM/KAVRAM:
NİCELİK EVRENSEL ve/||/<> TİKEL ve/||/<> TEKİL



- ANLAM/KAVRAM ve/||/<> NİTELİK ve/||/<> İLİŞKİ ve/||/<> KİPLİK



- ANLAM ile/ve/||/<>/< DEĞER ile/ve/||/<>/< AMAÇ

( "Herkeste, [zannı] var." İLE/VE/||/<>/< "Herkeste var." İLE/VE/||/<>/< Herkeste yok. )


- ANLAM ile/ve/<> MUTLULUK



- ANLAM ile/ve NEDEN/İLLET



- ANLAMA ile/ve/=/||/<>/> SOYUTLAYABİLME



- ANLAMA ile/ve YORUMLAYICI ANLAMA



- ANLAMAK/ANLA(YA)MAMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< VERMEK/VER(E)MEMEK



- ANLAMAK/ANLAMAMAK ile/ve/değil/yerine (EN AZINDAN) BİRAZ BİLGİ SAHİBİ OLMAK



- ANLAMAK ile/ve/||/<> "YAKALAMAK"



- ANLAMAK ile "YARGI/LAMAK"

( Nezâketle dinlemek, akıllıca yanıt vermek, dengeli inceleme ve tarafsız karar vermek yargıcın özelliklerindendir. )


- ANLAMAK ve/||/<> ANILARI OLMAK

( Ancak, anıları olanlar anlar. )


- ANLAMAK ile/ve/> DEĞİŞİM/DÖNÜŞÜM



- ANLAMAK ile/ve EYLEM

( Eylemin en yüksek biçimi, dildir/sözdür. )


- ANLAMAK ile/ve/değil/yerine/> İÇSELLEŞTİRMEK



- ANLAMAK ve/||/<> UYGULAMAK



- ANLAMAK ile/ve YANLIŞ ANLAMA(MA)K



- ANLAMAK ile/ve/||/<>/>/< YORUMLAYARAK ANLAMAK



- ANLAMAMAK ile/değil/yerine/>< ANLAMAK

( En ağır yük. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sıfır yük. )


- ANLAMANIN:
SESİ ile/ve KURALLARI

( Hmmm.[içinden ve/ya da sesli!] İLE/VE 1. Nötr olmak. | 2. Nitelikli soru sormak. )


- ANLAMAYA/ÖĞRENMEYE:
AÇIK ile/ve/||/<>/> ÂŞIK



- ANLAMAYAN" VAR MI? / "KİM/LER ANLAMADI"? ile/değil/yerine/||/>< ANLAYAN VAR MI? / ANLAYAN KİM/LER?



- ANLAMAYI:
"UZATMAK" değil BİR AN ÖNCE/EN KISA SÜREDE



- ANLAMIN:
KAYMASI ile İÇİNİN BOŞALMASI

( İkisi de, kavramın dizgesinden/bağlamından çıkmasıyla oluşmaya başlar. )


- ANLAMLANDIRMAK ile/ve/<>/> KAVRAMAK



- ANLAMLI BAKMAK ile ALICI GÖZÜYLE BAKMAK



- ANLAMLI YAŞAM ile/ve/yerine MUTLU YAŞAM

( Geçmiş ve/ya da gelecek üzerine kurulan. İLE/VE/YERİNE ÂN üzerine kurulan. )


- ANLAMSIZ ile/ve/||/<> GEREKSİZ ile/ve/||/<> OLANAKSIZ



- ANLAMSIZLIK ve KAVRAMSIZLIK ve İNSANSIZLIK

( Kişi kendi çabalarına yön verecek ışığı hayal gücünün imgelerinden değil, açık seçik düşünülmüş kavramlardan almalıdır. )


- ANLAŞARAK, ANTLAŞMAK ile/ve/||/<> ANTLAŞARAK, ANLAŞMAK



- ANLAŞILABİLİR/LİK ile/ve/||/<>/< YALIN/LIK



- ANLAŞILAN/ANLAŞILIR/DOBRA[Bulg.] ile/ve/||/<>/> AŞILAN/AŞILIR



- ANLAŞILMA "BEKLENTİSİ" ile/değil/yerine/>< ANLAMAK



- ANLAŞILMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAMAYA ÇABALAMAK

( Gereksinim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Gereken. )


- ANLAŞILMAMA ile/değil KABUL EDİLMEME/GÖRMEME



- ANLAŞILMAMAK/ANLAŞILAMAMAK ile/ve/> YANLIŞ ANLAŞILMAK

( Kişiyi, en çok zorlayan, en ağrına giden şey anlaşıl(a)mamaktır. İLE/VE/> Anlaşılamamaktan daha zoru da vardır, o da yanlış anlaşılmış olmaktır. )


- ANLAŞILMAMAK/ANLAŞILAMAMAK ile/ve/> YANLIŞ ANLAŞILMAK

( Bir bitki için, güneşe yönelememek ve bir üst hareket eden canlı zincirine katılamamak, onlara "hizmet edememek"; bir aslana kediymişcesine yaklaşmak, pireyi yürütmek ne kadar ağır bir durumsa!... )


- ANLAŞILMAMAK ile/ve/<>/değil/yerine/en azından YANLIŞ ANLAŞILMAMAK



- ANLAŞMA ile/ve/değil/<> ANTLAŞMA

( Anlama durumunun, kişilerin birbirinin dediklerini, konusu geçen noktayı ve içeriğini/kapsamını/ayrıntılarını duymuş, bilmiş, anlamış ve belirli bir yönde düşünce, duygu ve amaç bakımından birleşmiş olmayı belirtmektedir. İLE/VE/DEĞİL/<> Ahidleşme[toplulukta/toplumda] ve/ya da muahede[iki kişinin], karşılıklı olarak bağlayıcılık özelliğiyle/koşullarıyla sözleşmesi, yeminleşmesi. )


- ANLATABİLDİĞİN ile/ve/değil/yerine (ÇOK) İYİ ANLATABİLDİĞİN



- ANLATABİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< YALIN ANLATABİLMEK



- ANLATIM/AKTARIM:
YASALARLA ile/ve/<>/> MESELLERLE ile/ve/<>/> MİSALLERLE ile/ve/<>/> MASALLARLA ile/ve/<>/> KAVRAMLARLA

( Hz. Musa ve döneminde/dilinde. İLE/VE/<>/> Hz. İsa ve döneminde/dilinde. İLE/VE/<>/> Hz. Muhammed ve döneminde/dilinde. İLE/VE/<>/> Âriflerin dilinde. İLE/VE/<>/> Filozofların dilinde. )


- ANLATIM/AKTARIM:
YASALARLA ile/ve/<>/> MESELLERLE ile/ve/<>/> MİSALLERLE ile/ve/<>/> MASALLARLA ile/ve/<>/> KAVRAMLARLA

( Tevrat'ın dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> İncil'in dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> Kur'ân-ı Kerîm'in dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> Âriflerin dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> Filozofların dili/usûlü/üslûbu. )


- ANLATIM/AKTARIM:
YASALARLA ile/ve/<>/> MESELLERLE ile/ve/<>/> MİSALLERLE ile/ve/<>/> MASALLARLA ile/ve/<>/> KAVRAMLARLA

( Herkese, herkes için. İLE/VE/<>/> Yetişkinlere, yetişkinler için. İLE/VE/<>/> Gençlere, yetişkinlere, yetişkinler için. İLE/VE/<>/> Çocuklara, gençlere, yetişkinlere, sanatçılara. / Yetişkinler ve sanatçılarla. İLE/VE/<>/> Bilgelik aşkı olan herkese, bilgelerle, filozoflarla. )


- ANLATMAK ile/ve/<> ÖĞRENMEK ÜZERE/İÇİN ANLATMAK



- ANLAYABİLMEK ve/||/<>/ ANLATABİLMEK

( Bir şeyi anlayabilmenin en iyi yolu, onu, en iyi biçimde anlatabilmeye çalışmaktır. )


- ANLAYACAĞINIZ BİÇİMDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLATABİLECEĞİM BİÇİMDE



- ANLAYAN ile/ve UYGULAYAN ile/ve ÖNEMSEMEK



- ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ, ANLAMAYANA DAVUL-ZURNA AZ ile/ve/<> BİR TÜMCE YETER SÖZDEN ANLAYANA, DESTAN YAZSAN FARK ETMEZ, SÖZDEN ANLAMAYANA



- ANLAYIŞ ile/ve DEĞİŞİM



- ANLAYIŞ ile/ve HOŞGÖRÜ



- ANLAYIŞ ile/ve/||/<> YAKLAŞIM



- ANLAYIŞ ile/ve/değil/yerine/<> YOL GÖSTERMEK



- ANLIK/ZİHİN > US/AKIL ve/||/<>/> BETİMLEME > KAVRAM ve/||/<>/> OLASILIK > ZORUNLULUK (BİLİNCİ)



- ANLIK/ZİHİN:
SABİT ile/değil/yerine/>< GELİŞİME AÇIK/YAKIN

( "Zeki görünme isteğinde olur." İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Öğrenme isteğine sahip olur. )


- ANLIK/ZİHİN:
SABİT ile/değil/yerine/>< GELİŞİME AÇIK/YAKIN

( Zorluklardan kaçınır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Zorluklara kucak açar.
Engellerde, kolaylıkla vazgeçer. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Terslikler karşısında sağlam durur.
Çabayı, yararsız görür. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çabayı, ustalığa giden yol olarak görür.
Yararlı olumsuz geribildirimleri "gereksiz görür." İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Eleştirilerden öğrenir. )


- ANLIK/ZİHİN ile/ve/||/<> ACUN/DÜNYA / GALAKSİ



- ANNE SÜTÜ ve/=/<> ŞEFKÂT



- ANNE/BABA-ÇOCUK ve/<> İMAM-CEMAAT

( Ebeveynlerle çocukların bazı durum ve ilişkilerinde, ebeveynlerin bazı yanlışları/hataları, "imam-cemaat" ilişkisindeki gibi dengesiz, abartılı ve uclarda olabilir. )


- ANNE ile/ve/ya da/||/<> BAKICI



- ANNE ile/ve/> MÜREBBÎ ile/ve/> RAB

( [bebeği/çocuğu] 1 yaşına kadar. İLE/VE/> 18 yaşına kadar. İLE/VE/> Ömrünün sonuna kadar. )


- ANNEDEN DOĞAN ile/ve "BABADAN" DOĞAN



- ANNEDEN DOĞAN ile/ve "MÜRŞİTTEN" DOĞAN



- ANNEDEN DOĞAN ile/ve KENDİNDEN DOĞAN

( Kendinden doğan, kendinden kurtulan kişi, insandır. )


- ANNEDEN DOĞAN ile/ve KENDİNDEN DOĞAN

( Kanın ve kaygının ötesine geçmeyen, insan değildir. )


- ANNELİK:
"DOĞURMAK" (İLE) ile/ve/değil/||/<>/> EMZİRMEK/HİZMET (İLE)



- ANNENİ:
İNCİTME! ve/||/<> AZARLAMA!



- ANOSOGNOZİ ile/ve/<> YARISAL BOŞLAMA(İHMAL)

( Anosognozi, daha çok felçli bireylerde görülen, gövdesinin kötürüm bölümünün, kötürüm olduğunun farkında olmamaya ya da buna inanmamaya neden olan bir sinir sayrılığıdır(hastalığıdır). [Anosognozik bir kötürüm sayrının(hastanın), elinin önüne bir kalem koyup bunu kaldırmasını isterseniz, "yorgunum" ya da "kalem gereksinimim yok" gibi yanıtlar alırsınız. Eli felçli olduğundan dolayı, alamayacağının farkında bile değildir. Bazı ileri örnekler de, körken, hâlâ görebildiğini sanabilir. Beynin sağ tarafındaki bir bozulma, bu sayrılığa yol açıyor.] İLE/VE/<> Bu beyin bozulumu sayrılığını yaşayanlar, kendilerinin ve çevrelerinin sadece yarısını algılayabiliyor. [ Sayrı, erkekse, yüzünün sadece bir yarısını traş eder. Öteki yarısının farkında bile değildir. Bir tabak yemek verseniz, sadece yarısını yiyip, yemeğin çok az olduğundan yakınırlar. Çevrelerinin ve gövdelerinin sadece yüzde ellisini algılarlar. ] )


- ANSİKLOPEDİ ile/ve/<>/yerine INTERNET



- ANTLAŞAMAMAK ile/ve/en azından/||/<>/< ANTLAŞAMADIĞIMIZDA ANTLAŞMAK



- ANTLAŞMA/AHİT/MİSAK ve UYUŞMA/AHENK



- APTAL "DOST" ile/değil/yerine AKILLI "DÜŞMAN"



- APTAL OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< İYİ OLMAK

( Birinin hatasını, hiç olmamış gibi saymak. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Affedebilecek kadar. )


- APTALA MÂLUM OLUR" değil ABDALA MÂLUM OLUR



- ARA:
1. GÜN ile 2. GÜN

( Kendin. İLE Başkaları. )


- ARABA değil/yerine BİSİKLET

( Arabadan İn, Bisiklete Bin!...

)


- ARAÇ AKILSALLIĞI ile/ve/<> DEĞER AKILSALLIĞI



- ARAÇ ile/ve YÖNTEM



- ARAÇLAR/BİLGİLER/TUTUMLAR:
KURUCU ile/ve/||/<> TAŞIYICI ile/ve/||/<> ÖĞRETİCİ



- ARAÇLARDAN İNERKEN VE KAPILARINI AÇARKEN:
SOLDAN ile/ve/değil/yerine SAĞDAN

( Araç yolcularının, inecekleri zaman, sol kapıyı değil sağ kapıyı kullanmalarına özen gösterelim. Sürücülerin de özellikle bisikletliler, motorsikletliler ve hatta yayaları düşünerek, aniden çıkış yapmamaları gerektiğini her zaman için anımsatalım ve birbirimizi uyaralım. Aniden açılan kapılar yüzünden yaşanılan gereksiz ve büyük kazaları, bilinçli ve dikkatli davranarak önlemek olanaklıdır. Lütfen araçtan ani çıkışlar yapmadan ayna kullanarak kapıları açalım! )


- ARAÇLARDAN(OTOBÜS, TREN, VAPUR VS.) ÇÖP ATMAK yerine CEPTE/ÇANTADA TUTMAK



- ARADIĞIN SÜRECE/KADAR ARARIM değil ARAMADIĞIN KADAR ARAMAM



- ARAMA ile/ve/<> BULMA

( Aramakla bulunmaz fakat bulanlar aramış olanlardır. )


- ARAMA ile/ve/<> BULMA

( Arayan aradığı sürece ayrı kalır. )


- ARAMADIĞIMIZI BULAMAMAK ile/ve/||/<> DOLDURMADIĞIMIZI BOŞALTAMAMAK ile/ve/||/<> SAHİP OLMADIĞIMIZDAN VAZGEÇEMEMEK ile/ve/||/<> BULUNMADIĞIMIZ YERİ TERK EDEMEMEK



- ARAMAK ile/ve/değil/yerine/<> BULMAK İÇİN/ÜZERE ARAMAK



- ARAMAK = SEARCH/SEEK/LOOK FOR[İng.] = CHERCHER[Fr.] = SUCHEN[Alm.] = CERCARE[İt.] = BUSCAR[İsp.]



- ARANAN ile/ve/<>/> ARINAN



- ARAPÇA'DA:
GÖZ ile/ve/||/<> KÖR

( )


- ARAPÇA'DA:
GÖZ ile/ve/||/<> KÖR

( Bir noktanın eksikliği, gözü kör eder. )


- ARAPÇA ile/ve/||/<> FARSÇA ile/ve/||/<> TÜRKÇE

( Felsefe/bilim dili. İLE/VE/||/<> Sanat dili. İLE/VE/||/<> Eylem dili. )


- ARAPÇA ile/ve/||/<> FARSÇA ile/ve/||/<> TÜRKÇE

( Fasîh. İLE/VE/||/<> Lâtif. İLE/VE/||/<> Zarif. )


- ARAŞTIRMA (YAPMAK) ile ÇALIŞMA (YAPMAK)



- ARAŞTIRMA YÖNTEMİ ile/ve/||/<>/> SUNUM YÖNTEMİ

( Tarihsel. İLE/VE/||/<>/> Kavramsal. )


- ARAŞTIRMA/ÇALIŞMA DÖNEMLERİNDE:
KULUÇKA ile/ve/||/<>/> BELGE TOPLAMA ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞTIRMA(OKUMA) ile/ve/||/<>/> YAZMA



- ARAŞTIRMA ile/ve GÖZLEM



- ARAŞTIRMA ile İNCELEME ile ÇÖZÜMLEME/ANALİZ

( TA'MÎK[Ar. < UMK | çoğ. TA'MÎKÂT]: Derinleştirme, derin kazma. | Esasına varacak biçimde araştırma, inceleme. )


- ARAŞTIRMACI ile/ve/||/<>/> UYGULAYICI



- ARAYAN, BULUR!:
[ya] BELÂ ya da MEVLÂ



- ARDIÇ OTU ile AYRIK OTU ile BEŞPARMAK OTU ile BOĞAN OTU ile CANAVAR OTU ile ÇOREK OTU ile DALAK OTU ile DELİCE OTU(RYE GRASS) ile EĞRELTİ OTU[Lat. NEPHRODIUM FILIX MAS] ile ENGEREK OTU ile GEYİK OTU ile GÜZELAVRATOTU[Lat. ATROPA BELLADONNA] ile İDRİS OTU ile KANARYA OTU ile KELEBEK OTU ile KENE OTU/HİNT YAĞI AĞACI ile KÜSTÜM OTU ile MELEK OTU ile MERCAN OTU ile NEVRUZ OTU ile ÖKSE OTU ile PİSİPİSİ OTU ile TAŞKIRAN OTU ile YÜKSÜK OTU[Lat. DIGITALIS PURPUREA] ile ACI OT ile SÜTLÜ OT



- ARDINA KADAR AÇMA! ve/||/<> TAMAMEN KAPATMA!

( Kapatmaya gücünün yetmeyeceği kapıyı. VE/||/<> Açmaya yüzünün tutmayacağı kapıyı. )


- ÂRİF ile/ve ZARÂFET



- ARIN(DIR)MA'DA:
| SU İLE / ATEŞ İLE / SIYIRARAK |
ile/değil/yerine/<>/>/<
DÜŞÜNCE/ZİHİN İLE



- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Arınma, duyguların eğitilmesi ve duyarlılık-yetisinin geliştirilmesi için yöntem olarak kullanılmaktaydı. Sanat bu arınmanın yöntemi olarak benimsenmişti. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Büyüklüğü tanıyabilmek için olgunlaşmanız, kutsallık için gönlünüzü arındırmanız gerekir. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Zaferin sırrı, Arınma ve Bilgi'ye ulaştıktan sonra çalışmaktır. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Aydınlanma, kültürden uygarlığa geçiştir. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( "Bir"deki "Birlik"i ya da "Birlik"in "Bir", "Tek" ve "Bütünsel" oluşunun farkındalığına ulaşmak "Aydınlanma"dır. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Aydınlanma, insan aklına güvenmek; onu tanımak ve akla dayalı bir yaşamı gerçekleştirmeyi amaçlar. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Aydınlanma, Varlığın Armonik Birliği'nin kavranmasını temel almış; buna bağlı olarak Toplum'un armonik birliğe ulaştırılması ve toplum içndeki kişilerin 'Tekil-Bütünlük'e gelerek 'Bireyleşmesi'ni amaç edinmiştir. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( İngilizce'de "Enlightenment", Fransızca'da "Enlaitement", Almanca'da "Aufklærung", İtalyanca'da "Essere Illuminato", Osmanlıca'da "Tenevvür", Tasavvuf'ta "İşrak". )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Tüm ezoterik okullarda Arınma, Aydınlanma ve Sevgi, Bilgeliğin Yöntemi, ortak bir tutum olarak benimsenmiştir. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Kavramlar dünyasına giren her insan evrensellikle bağ kurmuştur. Bunun ayırdında olmak, aydınlanmaya başlamak demektir. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Ancak anlayış aydınlatır. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Aydınlanmış kişi erdemli olmalıdır. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Ermişliğin özü, içinde bulunulan AN'ı(şimdiyi) tümüyle kabul etmek ve olmakta olanlarla uyumlanmaktır. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Only understanding enlighten. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( Aydınlanma, felsefi bir kavram olarak XVIII. yy. Avrupa'sında "Akla dönüş akımı" olarak kullanılmaya başlanmış ve döneme adını vermiştir. )


- ARINMA/ARINDIRMA ile/ve/=/<> AYDINLANMA ile/ve/=/<> YAPILANDIRMA

( You must mature to recognise greatness and purify your heart for holiness.
The essence of saintliness is total acceptance of the present moment, harmony vs. things as they happen. )


- ARINMA ile/ve/> AŞKINLIK



- ARINMA ve/||/<>/> AYDINLANMA ve/||/<>/> AŞK



- ARINMA ile/< ELEŞTİRİ



- ARINMA ve/<> YAPILAN(DIR)MA



- ARİTMETİK ORAN ve/||/<> GEOMETRİK ORAN



- ARIYORSAN:
ELİNİ ÖPECEK ve YAKASINA YAPIŞILACAK

( Kendi elini öp! VE Kendi yakana yapış! )


- ARIYORSAN:
ELİNİ ÖPECEK ve YAKASINA YAPIŞILACAK

( ELİNİ ÖPECEK BİRİNİ ARIYORSAN, KENDİ ELİNİ ÖP!
YAKASINA YAPIŞILACAK BİRİNİ ARIYORSAN, KENDİ YAKANA YAPIŞ! )


- ARKA ÇIKMA ile/ve/değil/yerine KENDİNİ, ONUN YERİNE KOYMA



- ARKA TEKER ile/ve/değil/||/<>/> ÖN TEKER

( Ön teker nereye giderse, arka teker de oraya gider. )


- ARKADAŞ KAYBETMEK değil KİMİN, GERÇEK ARKADAŞ OLDUĞUNU ANLAMAK



- ARKADAŞ:
SAYISI ile/ve/değil/yerine NİTELİĞİ

( Başarıda belirli olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Sıkıntıda belirli olur. )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( Belirli seviyede tutulan iletişim ve paylaşımın, dolayısıyla ilişkinin durumu. İLE Dostlukta son derece derin ve yoğun yakınlık, iletişim ve paylaşım vardır. Bir kişinin birini "Samimi arkadaşım/kankam(kan kardeşim)" olarak tanıtması için en temelde, o iki kişinin sırlarını paylaşabilmesi ve Para ve Seks durumu hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olma durumu vardır. )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( Dostluk, duygulu, erdemli iki kişi arasında, kendiliğinden oluşuveren bir anlaşmadır. Duygulu diyorum, çünkü bir keşiş, dünyadan el etek çekmiş biri, hiç kötü olmaz da dostluk nedir bilmeden yaşayabilir. Erdemli diyorum, çünkü kötülerin, olsa olsa suç ortakları olur, haz düşkünlerinin zevk ve eğlence arkadaşları, çıkarlarını arayanların ortakları vardır, siyaset kişileri, çevrelerine fitne fücurlar toplar, çoğu avarenin bağlılıkları, prenslerin dalkavukları olur; erdemli kişilerin, yalnız onların dostları vardır. )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( Eğlenebildiklerimizle. İLE/VE/<> Anlatabildiklerimizle. İLE/VE/<> Ağlayabildiklerimizle. )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( "Geçerken uğra" der. İLE "Geç, erken uğra!" der. )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( ... İLE Kişiyi, hiçbir zaman/koşulda, terk etmeyen. )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( Herkes dost olamaz! Dost olmayana, arkadaş demenin farkını görmek ve buna göre kullanmak gerekir. )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( Eğer hiç dostun yoksa sen bir dost ol! )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( Derviş, dostum demez! Dost, hiçbir zaman, yanından ayrılmayacak kişidir. Ancak, gerçekten dost olunacak kişi için kullanılabilir. )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( Tek dostumdur... Gökteki yıldızlar! )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( SEN, SANA DOSTSUN!
[HABERİN YOK] )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( Kişilerin en âcizi, dost edinmeyendir! Bundan da âcizi ise dostunu yitirendir. )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( İyi arkadaş, yanında, yüksek sesle konuşup düşünebileceğin kişidir. )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( "Dostlarım! Dünyada dost yoktur!" )


- ARKADAŞ/LIK ile/ve/değil/||/<>/< YOLDAŞ/LIK

( Bir yere kadar. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yolun sonuna kadar. )


- ARKADAŞ ile/ve/<> DOST ile/ve/<> KARDEŞ



- ARKADAŞ ve/||/<> SAĞLIK

( İkisinin değeri ve önemi de kaybedilince anlaşılıyor ne yazık ki. )


- ARKADAŞINLA KARDEŞ (GİBİ) OLMAK/OLABİLMEK ile/ve KARDEŞİNLE KARDEŞ OLMAK/OLABİLMEK



- ARKADAŞLARI ile/ve/<> DÜŞMANLARI

( Yakın tutmalı! İLE/VE/<> Daha da yakın tutmalı! )


- ARMAĞAN ETMEK ve/||/<> GERİ VERMEK/İADE ETMEK



- ARMUT (ÇEKİRDEĞİ) ve/||/<> HIRSIZ

( Bir zamanlar, Çin'de yoksul biri, o denli aç ve bitkin düşmüştür ki kendini tutamayıp bir armut çalar. Çalanı yakalarlar ve İmparator'un karşısına cezalandırılmak üzere çıkarırlar.

Hırsız, İmparator'a şöyle der:
"Değerli efendim. Çok açtım, dayanamadım, çaldım. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer beni af ederseniz, size paha biçilmez bir armağanım olacak."

İmparator, dudak büker...
"Senin gibi birinde paha biçilmez ne olabilir ki?"

Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır.
"Bu çekirdeği ekerseniz, bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşereceğini göreceksiniz."

İmparator, bir kahkaha atarak...
"Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni."

Yoksul:
"Haşmetlim. Bu tohumu ben ekemem. Çünkü ben bir hırsızım. Bu sihirli tohumu ancak yaşamında hiç çalmamış, başkalarına haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum, o zaman gücünü gösterir. Aksi takdirde, onu ekeni zehirler. Tarif edilmez acılarla öldürür."
"Sultan'ım! Bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz."

İmparator, irkilir, yüzünü asar. Bir süre düşünür ve sonra da hırçın bir sesle:
"Ben imparatorum, bahçıvan değil! O tohumu Başbakan'a ver, eksin de altın meyveleri görelim." der. Yoksul, tohumu Başbakan'a uzatınca, Başbakan, telâş içinde İmparator'a dönüp itiraz eder:

"Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim. Sihirli tohumu yanlış eker, ziyan ederim. Bence bu tohumu Hazinedar başı eksin."

Hazinedar başı, hemen bahane bulur ve bu görevi bir başkasına devreder.

Orada bulunan her bir kişi, sudan nedenlerle tohumu ekme görevinden kaçınır.

Sonra İmparator, doğan sessizliğin içinde bir süre düşünür. Başı önünde duran Başbakan'a, Hazinedar'a ve tüm görevlilere dik dik bakar ve...

"Haydi bakalım! Bu hırsız bahçıvana tohumunun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim" der, cebinden bir altın çıkarır ve yoksula tutması için atar.

Oradakilerin tümü ceplerinden sessiz sedâsız birer altın çıkarıp yoksula verdikten sonra, İmparator, gülerek adama seslenir:

"Bas git buradan! Bu verdiğin ders hepimize yeter!" )


- ARŞILAŞMALARDA/BULUŞMALARDA/KÜLTÜRLERDE:
HİÇ ÖPÜŞMEMEK ile İKİ KEZ ile ÜÇ KEZ ile DÖRT KEZ YANAKTAN ÖPÜŞMEK



- ARSIZ ile/değil/yerine/>< HAKLI ...

( Olan yerde/için. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< "Suçlu" "olur"/"görülür". )


- ARSLAN ve KARTAL ve BOĞA ve İNSAN

( Adâlet. VE Hikmet. VE Kudret. VE Muhabbet. )


- ART NİYETLİ OLMAK ile/ve/<> GÜNAHINI ALMAK



- ARTIŞ/ARTIM:
İŞTEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİŞTEN



- ARZU[Ar.] ile/değil/yerine İSTEK

( Tüketme nesnesiyle. İLE Ulaşma/sahip olma durumuyla/"nesnesiyle". )


- ARZU[Ar.] ile/değil/yerine İSTEK

( Psikolojinin alanı/konusu. İLE/DEĞİL/YERİNE Hukukun alanı/konusu. )


- AŞ ve EŞ ve/||/<>/>/< İŞ

( Gövdesinde erişkinliğine ulaşanlar[bülûğa erenler], eşini;
akılda erişkinliğe ulaşanlar, aslını aramaya başlar. )


- AŞ ve/<>/|| AŞK



- AŞ ile/ve/||/<>/< BAŞ

( Azıcık. İLE/VE/||/<>/> Ağrısız. )


- AŞ ile/ve/||/<>/< BAŞ

( Yazın, başı pişmeyenin; kışın, aşı pişmez. )


- AŞAĞI GÖRME ya da YUKARI GÖRME | ile/ve/değil/yerine EŞ GÖRME



- ASALAK ile DIŞASALAK

( Bir canlının içinde ya da üzerinde, sürekli ya da geçici olarak, onun zararına yaşayan, başka canlı. TUFEYLİ, PARAZİT | Başkalarının sırtından geçinen kişi, ekti. İLE Konakçının* üzerinde yaşayan ve çoğunlukla, kan emen asalak. [*KONAKÇI: Asalağın erginini ya da gelişim evrelerinden herhangi birini taşıyan canlı, konak.] )


- ASALAK ile/değil KALENDER/RİNT[Fars.]/DERVİŞ

( Başkalarının sırtından geçinen kişi. İLE/DEĞİL Parayı, malı, mülkü öncelikli saymayan, gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan, alçakgönüllü kişi. | Yalnız biri hareketli, üst üste konulmuş belirli sayıda silindirden oluşan ve düzgün yüzeyli kâğıt üretmek için kullanılan bir makine. | Özensiz, kılıksız bir biçimde. )


- ASÂLET ve/=/||/<>/>/< HAKKÂNİYET



- ASANSÖRDE:
DOĞRUCA ADIM ATMAK değil/yerine ADIM ATMADAN ÖNCE AYNAYI (KENDİNİ AYNADA) GÖRMEK



- ASGARÎ MÜŞTEREK ile/ve/yerine AZAMÎ MÜŞTEREK



- ÂŞIK OLMAK ile AŞK/I YAŞAMAK



- ÂŞIK OLMAK ile/ve/||/<> TAKINTILI-ZORLAYICI(OBSESİF-KOMPULSİF) KİŞİLİK BOZUKLUĞU

( Gövdede, aynı biyokimyasal etkileri "yaratıyor"/yaratabiliyor. )


- ÂŞIK <> AŞK <> MÂŞÛK(A)

( Rüyasını görür. <> ... <> Uyur. )


- ÂŞIK <> AŞK <> MÂŞÛK(A)

( Kayıcı. [Durum, koşul ve karşılıksızlık durumlarında olasılık olarak davranışlarında kıyıcı ve yıkıcı olabilir.] İLE/||/<>/>< ... İLE/||/<>/>< Yakıcı.[Herhangi bir ölçüt olmaksızın âşık olana ya da "kendine yönelmiş olana" karşı, davranışlarında ve sözlerinde, bağlam, olanak ve terslik olarak (%1 - 99 arası) kıyıcı ve yıkıcı[0/1 (Evet/Hayır!)] olabilir.] )


- Âşikâr olduğu için SUS!!!



- ÂŞIKKEN "EVLENMEK" ile/değil/yerine/>< ÂŞIK OLDUĞUMUZ KİŞİYLE EVLENMEK



- AŞILMAMASI GEREKEN BEL ÇEVRESİ

( [dişillerde] 80 cm. | [erillerde] 94 cm. )


- AŞINDIRMAK değil/yerine AŞMAK



- AŞINIM/KOROZYON/CORROSION[İng.] ile/ve TERSİNEMEZLİK/ENTROPİ/ENTROPY[İng.]

( Tersinemezlik, nesnel zamanı kurar. )


- AŞIRI ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK ile/ve/<>/>/< YAĞCI/LIK



- AŞIRI HIZ ve/||/<>/> GERÇEKLER

( Aşırı hız yapılan düşünceler, gerçeklere çarparak durur. )


- AŞIRI KULLANIM ile/değil/yerine YERİNDE KULLANIM



- AŞIRI YORUMA KAÇMADAN! ile/ve/değil/||/<>/< ELDEN/DİLDEN GELDİĞİNCE



- AŞIRI/LIK["AŞŞIRI" değil!] ile/ve/değil SIRADIŞI/LIK



- Âşık'ını DİNLE!!!



- AŞK (İLE) ve/||/<>/> (B)İLİM (İLE)

( Bulunur, bulmak gerekir. VE/||/<>/> Bilinir, bilmek gerekir. )


- AŞK YÜZÜNDEN değil/yerine AŞK SÂYESİNDE



- AŞK-I HAKÎKÎ/İLÂHÎ ile/ve AŞK-I MECÂZÎ



- AŞK:
ARAYIŞ ile/değil/yerine/>/< ADAYIŞ/ADANIŞ



- AŞK:
"SANDIĞIMIZ KADAR" ile/değil YANDIĞIMIZ KADAR



- AŞK:
"SÖZCÜK" değil SÖZLÜK



- AŞK:
ANLAMAYAN İÇİN ile/değil/yerine ANLAYAN İÇİN

( Bir günlük. İLE/DEĞİL/YERİNE Ömürlük. )


- AŞK:
KAVUŞMADAN(VUSLATTAN) ÖNCE değil/yerine/<> KAVUŞMADAN(VUSLATTAN) SONRA



- AŞK'I BESLEYENLER ile AŞK'I ÖLDÜRENLER

( * MUTLULUK
* HOŞGÖRÜ
* SEVGİ
* İLGİ
* TEN UYUMU
* DOKUNMA
* BİRLİKTE ZAMAN GEÇİRME
* UYUM
* NEŞE
* ÖZLEM
* FEDÂKÂRLIK
* KISKANÇLIK
* PAYLAŞIM
* SEVGİ VE AŞK SÖZCÜKLERİ
* ROMANTİZM
* SADAKAT
* ÖZEN
* SAYGI
* CESARET
* ÇILGINLIK
* ONAYLAMA
* DÜRÜSTLÜK
* DUYARLILIK

ile

* İHMAL
* İLETİŞİM AZLIĞI
* ÇATIŞAN KİŞİLİK
* BASKICI TUTUMLAR
* SÖZEL VE FİZİKSEL ŞİDDET
* ONU TANIMAMAK
* UMUTSUZLUK
* [BAZEN] EVLİLİK )


- AŞK'IN "AZALMASI/DÜŞMESİ" ile/ve/değil/<> KANIKSAMA



- AŞK'IN FİZYOLOJİSİ

( 1. FAZ:(AMFETAMİN FAZI)(6 AY - 3 YIL)
FENİLETİLAMİN
DOPAMİN
NOREPİNEFRİN
2. FAZ: ENDORFİN FAZI
GÜVEN
3. FAZ: OKSİTOSİN FAZI
VAZOPRESSİN + ÖSTROJEN
TESTOSTERON
SERATONİN > MELATONİN
RAHATLAMA > UYUKLAMA(ASETİLKOLİN-UYKUDA SALGILANIR)
(BESLENME)

- AŞK'I BESLEYENLER ile AŞK'I ÖLDÜRENLER
AŞK'I BESLEYENLER
:
( * MUTLULUK
* HOŞGÖRÜ
* SEVGİ
* İLGİ
* TEN UYUMU
* DOKUNMA
* BİRLİKTE ZAMAN GEÇİRME
* UYUM
* NEŞE
* ÖZLEM
* FEDÂKÂRLIK
* KISKANÇLIK
* PAYLAŞIM
* SEVGİ VE AŞK SÖZCÜKLERİ
* ROMANTİZM
* SADAKAT
* ÖZEN
* SAYGI
* CESARET
* ÇILGINLIK
* ONAYLAMA
* DÜRÜSTLÜK
* DUYARLILIK )

AŞK'I ÖLDÜRENLER:
( * İHMAL
* İLETİŞİM AZLIĞI
* ÇATIŞAN KİŞİLİK
* BASKICI TUTUMLAR
* SÖZEL VE FİZİKSEL ŞİDDET
* ONU TANIMAMAK
* UMUTSUZLUK
* [BAZEN] EVLİLİK ) )


- AŞK'IN:
BEDELİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KUDRETİ



- AŞK'TA:
GÖRMEK ile/ve DOKUNMAK

( Çoğaltır. İLE/VE Azaltır. )


- AŞK[Ar.] değil/yerine/= SEVİ



- ÂŞK/ÂŞIK ile/ve/<> YANAK

( Âşıkların alınyazısı, sevgililerinin yanaklarında yazmaktadır. )


- AŞK/ÇOĞU DURUM:
[önce] AKIM ve/sonra/||/<>/> BAKIM



- AŞK ile/ve/<> (")TİTİZLİK(")



- AŞK = (FALL IN) LOVE[İng.] = AMOUR[Fr.] = LIEBE[Alm.] = AMORE[İt.] = AMOR[İsp., Lat.] = HO ER.S, HE FILIA, HE AGAPE[Yun.] = İŞK[Ar., Fars.] = MIN[Felm.]



- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( İçine girme isteği/coşkusu ile. İLE/VE/||/<>/> İçine alma isteği/coşkusu ile. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Dudaklarından öpme/öpülme isteği/coşkusu ile. İLE/VE/||/<>/> Yanaklarından öpme/öpülme isteği/coşkusu ile. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Gönüldeki durum, kişiye hâkim oluyorsa. İLE/VE/||/<>/> Kişi, gönlündeki duruma hâkim olabiliyorsa. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Aşk, düzenliyi ve güzeli, akla ve mûsikî eğitimine uygun bir biçimde sevmektir. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Aşk, bilincin kaymasıdır. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Özne ile nesnenin, sarmal birliği. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Kişinin, aslını bulma zevki. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Muhabbet Yolu, Aşk Apartmanı, No.1, o kapıdan gir! )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Aşkta, herşeyin mânâsı var, davası yok. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Aşkta, özün yanmaya, gözün ağlamaya başlar. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Meyl edip muhabbet ettiğin şeyin, olmaması durumu. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Aşk/Âşık! Ölümden ne korkarsın? Korkma! Ebedî varsın! )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Dün olmayan. | Güzelliğe duyulan özlem. İLE/VE/||/<>/> ... )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Bağımlılık gibidir.[Kaybedince/kaybedersek, kendini kaybetmiş gibi oluruz/olabiliriz.] İLE/VE/||/<>/> Bağlılık gibidir.[Kaybedince/kaybedersek, bir parçamızı kaybetmiş gibi oluruz/olabiliriz.] )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( İTİLÂK: Birinin sevgisine yakalanma, tutulma. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Aşk ehline, önce dert düşer, aşk değil! )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Yakıcı. İLE/VE/||/<>/> Isıtıcı. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( "Seni seviyorum..." [Çünkü sana gereksinimim var.] İLE/VE/||/<>/> Sana gereksinimim var. [Çünkü seni seviyorum...] )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Coşkulu, tutkulu yaşanır. İLE/VE/||/<>/> Farkındalıklı, derinlikli, dingin ve doyurucudur. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> SEVGİ

( Başımızı döndürür. İLE/VE/||/<>/> Dünyayı döndürür. )


- AŞK ve/<> AF



- AŞK ile/ve/değil/<> AHİD'E VEFÂ



- AŞK ve/||/<>/>< AKIL

( Aklınızı kullandığınız kadar aşkınızı kullanmazsanız, denge/yi tutturamazsınız. )


- AŞK ve/||/<>/>< AKIL

( Sen, sen olduğun sürece o değilsin; o geldiğinde de sen olmazsın. )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( Çaresizlik yoktur. İLE/VE Çaresizlik çoktur/yaşayabilir. )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( Birçok şeye [herşeye/herkese] yönelik olabilir. İLE/VE Tek bir şeye/kişiye yönelmiştir. )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( Aşk, daha çok, tek taraflıdır. )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( Aşk ehline, sultanların tahtı, tahta parçasından başka bir şey değildir. )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( AŞK :/= Yasaksa!... [Aşk, ancak yasak aşk ise süreklidir/sürdürülebilirdir.] )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( Mutlu aşk/âşık yoktur.(yoktur) )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( "Kör-kütük âşık olmak" değil bir "kütüğe" âşık olup kör olmak. )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( AŞK'I, ÂŞIKLAR BİLİR
[Başka da, hiçkimse bilemez.] )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( Âşık, türkü yakmazsa, aşka katlanamaz. )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( KENDİNDE VÜCÛD OLMAYAN ZÂT )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( I love my love, but my love doesn't love me as I love my love. )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( "Çıkıktır o. Âşık olsan, duramazdın." )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( )


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( Aşk ile yürüyen, sırtında, dünyayı taşır...
Aşksız yürüyen, "beden" diye bir ceset taşır. )


- AŞK ve/<> AŞKINLIK



- AŞK ile/ve/değil ÇEKİM/CÂZİBE



- AŞK ile/ve/<>/> CESÂRET



- AŞK ile/ve/değil/yerine/<> COŞKU



- AŞK ile/ve DALÂLET



- AŞK ve/||/<> DAYANÇ/SABIR



- AŞK ile/ve/> DERT

( Aşkın gıdası, derttir. )


- AŞK ile/ve/> DERT

( Söylemem derdimi, hemderde bile! )


- AŞK ile/ve/> DERT

( Aşk adamı inletir, dert adamı söyletir. )


- AŞK ile/ve/> DERT

( Dinletir. İLE/VE/> Söyletir. )


- AŞK ile/ve DEVAMLILIK



- AŞK ile/ve/> EŞK[Fars.]

( ... İLE/VE/> Gözyaşı. )


- AŞK ve/> FEDÂKARLIK



- AŞK ve FEDÂKÂRLIK



- AŞK ile GARÂM



- AŞK ile/ve/<>/> GÜLMEK :)

( Sen gülersen, hayat güler. :) :) :) )


- AŞK ve HAKK

( Nefisle karışık aşk zillete, Allah'la karışık aşk da devlete götürür. )


- AŞK ve HAKK

( İrfaniyetle ilmin, ilimle ibâdetin araları, birer asır kadar uzaktır. Fakat aşk, bu mesafeyi bir adımda aşar gider. Aşksız da olur ama beşer ömrü yetmez. )


- AŞK ile HAYALPERESTLİK



- AŞK ile/ve/<> HELÂK OLMAK

( Aşk/âşık olmadan helâk olunmaz. )


- AŞK ile HIRS



- AŞK ve İCÂD ETMEK



- AŞK ile/ve İHLÂS

( Aşk kelâmını anlamak için âşık olmak gerektir. )


- AŞK ile/ve İHLÂS

( Âşıklar ölmez! Ölen, hayvân imiş. )


- AŞK ile/ve İHLÂS

( Aşkta herşeyin mânâsı var, davası yok. )


- AŞK ile/ve İHLÂS

( AŞK: VASITA-İ VUSLAT-İ İLÂHÎ )


- AŞK ve/> İHSAN



- AŞK ile/ve/değil/||/<>/< İLK GÖRÜŞTE AŞK



- AŞK ve/> İRFAN



- AŞK ve/> İRFAN



- AŞK ile/< IŞK

( ... İLE/< Sarmaşık. )


- AŞK ile/ve İŞTİYÂK



- AŞK ve/<> KAVUŞMA(VUSLAT)

( İkisi de AN'dadır. )


- AŞK >< KAYITSIZLIK [NEFRET değil!]



- AŞK ve/<> KEMÂL

( AŞK: Kendi olgunluğuna/kemâline olan/yönelik tutku/şevk. )


- AŞK ve/||/<>/>/< MAHVİYET



- AŞK ve/<> MEŞK



- AŞK ve MUHABBET ve CEZBE

( Allah'a duyulan. VE İnsan'a duyulan. VE ... )


- AŞK ile/ve/||/<> ONUR



- AŞK ve/||/<>/> ŞAİR/ŞİİR

( Aşkın dokunuşlarıyla herkes şair olur. )


- AŞK ve/<> SAVUNMASIZLIK



- AŞK ile/ve/> SAYGI



- AŞK ile/ve/||/<> SEVDÂ

( Hevesin geçene kadar. İLE/VE/||/<> Soluğun yetene kadar. )


- AŞK ile/ve/||/<> SEVDÂ

( ... İLE/VE/||/<> Kalbin ortasındaki kararmaya yüz tutmuş kan. | Aşk, sevgi. | Aşırı sevgiden doğan bir çeşit hastalık. | İstek, heves, arzu. | Çok kara/siyah. | Eskilerin, insan mizâcında kabul ettikleri dört hılttan biri. )


- AŞK ile/ve/> SIDKIYET

( Birinde kül olduysan, başkasını ısıtamazsın. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> ŞİİR

( ... İLE/VE/||/<>/> Birinin unuttuğunu, öbürüne unutturmayan söz. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> ŞİİR

( Aşk (bile), şiirin bahanesidir. )


- AŞK ile/ve ŞÜKÜR



- AŞK ile/ve ŞÜKÜR



- AŞK >< TAASSUB



- AŞK ile TAŞKIN SEVGİ, ĞARAM/GARAM



- AŞK ile/ve/>/değil VEFÂ

( NE MÜMKÜNDÜR VEFÂ BULMAK CİHANIN BÎ-VEFÂSINDAN
MUHİB-İ SÂDIKI YEĞDİR KİŞİNİN AKRABASINDAN )


- AŞK ile/ve YORGUNLUK



- AŞK ve/<> ZÂT

( Zât(ın)'a yol, sadece/ancak AŞK'tır. )


- AŞK ile/ve/||/<> ZEN



- AŞKIN "AZLIĞI" ile/ve/değil/||/<>/< ÇARESİZLİĞİN ÇOKLUĞU



- AŞKIN EKSİKLİĞİ ile/değil/ne yazık ki/< ARKADAŞLIĞIN EKSİKLİĞİ



- AŞKIN KİŞİ ile/ve/<> AŞK('IN) KİŞİSİ



- AŞKIN YAKIŞTIĞI:
"CANI SENİ/ONU ÇEKENE" değil KENDİNDEN/CANINDAN GEÇENE



- AŞKIN/LIK ile/ve/||/<>/> BİR/LİK



- AŞKIN/LIK ile/ve/<>/> İÇKİN/LİK



- AŞKINLIĞA ULAŞMAK ile/ve/değil/yerine AŞKINLIĞIN, KİŞİDE AÇIĞA ÇIKMASI



- AŞKINLIK ile/ve/> GÖREVDEŞLİK/SİNERJİ



- AŞKINLIK ve/||/<>/< İLKELERİN OYNANAMAZLIĞI



- AŞKINLIK ve/||/<> KUŞATICILIK



- AŞKINLIK ve/||/<>/< ZAMANSIZLIK



- AŞKLA ve/||/<> SEVGİYLE ve/||/<> MUHABBETLE

( Doğ(ur)mak. VE/||/<> Büyü(t)mek. VE/||/<> Geliş(tir)mek. )


- AŞKTA:
ÖLMEK ile DÖNMEK

( Var. İLE Yok. )


- AŞKTA:
"SÖNMEK" ile/değil/yerine/>< "YANMAK"

( Yok. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Var. )


- AŞKTA:
SAÇMALAMAK ve/ya da SUSMAK



- AŞKTA:
TUTARSIZLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< TUTARLILIK

( Tutmazsa/tutmazlarsa. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>

- AŞKTA ve İŞTE ve DOSTTA

( Vasatından, uzak duralım! VE Kesatından, uzak duralım! VE Fesatından, uzak duralım! )


- AŞKTAN DOĞANLAR ile/ve/değil AŞKIN DOĞANLAR/VAROLANLAR

( Dünya/Batı. İLE/VE/DEĞİL Anadolu'da. )


- ASLÎ ile/ve AHLÂKÎ



- AŞMA ile/ve/||/<> DÖNÜŞTÜRME



- AŞMA ile ESNETME



- AŞMA ile/ve İLERLEME

( İlerleme engellemeleri, gerilemeyse övgüleri beraberinde getirir. )


- AŞMAK ile/ve/değil ALIŞMAK



- AŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ATLAMAK



- AŞMAK ile ATLATMAK



- AŞMAK ile/ve ÇIKMAK



- AŞMAK ile/ve/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK/DÖNÜŞTÜRMEK



- AŞMAK ve/> ULAŞMAK



- AT BUNLARI DIŞARI:
BAŞKALARINI değil KENDİNİ

( Kendinde bulunan farklı/çeşitli "zihinleri/kişileri", kendi kulağını tutarak dışarı atmak. )


- AT İZİ ile "İT İZİ"



- AT, O "ADAMI"! ve/||/<>/> AT, O ADIMI!



- ATAERKİLLİK ile/ve/değil/yerine/< ANAERKİLLİK



- ATÂLET ile/değil/yerine/>< ADÂLET

( Eylemsizliğin(atâletin) olduğu yerde, adâlet olmaz. )


- ATEŞ ÇİÇEĞİ[Lat. SALVIA SPLENDENS] ile ATLAS ÇİÇEĞİ ile ÇADIR ÇİÇEĞİ ile ÇUHA ÇİÇEĞİ ile GÜZELHATUN ÇİÇEĞİ HANIMELİ(HONEYSUCKLE) ile ITIR ÇİÇEĞİ ile İPEK ÇİÇEĞİ ile KAHKAHA ÇİÇEĞİ/GÜNDÜZ SEFASI ile KOHLERIA ÇİÇEĞİ ile KÜPE ÇİÇEĞİ ile LÂVANTA ÇİÇEĞİ ile MAHMUR ÇİÇEĞİ ile MUM ÇİÇEĞİ ile PEYGAMBER ÇİÇEĞİ ile SALON ÇİÇEĞİ ile SARAY ÇİÇEĞİ ile TELGRAF ÇİÇEĞİ ile YAYLA ÇİÇEĞİ ile YILAN ÇİÇEĞİ ile YILDIZ ÇİÇEĞİ ile ÖLMEZ ÇİÇEK ile GELİNCİK ÇİÇEĞİ(POPPY)[Lat. FRITILLARIA IMPERIALIS]



- ATEŞ ile/ve/||/<> YAZI ile/ve/||/<> FELSEFE-BİLİM ile/ve/||/<> SANAYİ

( İnsanlığın gelişimindeki/tarihindeki dört önemli eşik. )


- ATEŞ ile/ve/||/<> YAZI ile/ve/||/<> FELSEFE-BİLİM ile/ve/||/<> SANAYİ

( 70.000'lerde. İLE/VE/||/<> 3500'lerde. İLE/VE/||/<> [M.Ö. ve M.S.] 1000'lerde. İLE/VE/||/<> 1800'lerde. )


- ATEŞE:
BENZİN değil/yerine/>< SU



- ÂTIFET[Ar. çoğ. AVÂTIF] değil/yerine/= KARŞILIK BEKLEMEDEN GÖSTERİLEN SEVGİ, İYİLİKSEVERLİK



- ATILAN TOKADIN:
"SAHİBİ" ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/>/< NEDENİ



- ATILIM ile/ve/<>/< KATILIM



- ATIŞTIRMAK değil/yerine NİTELİKLİ BESİNLERİ, YAVAŞ YEMEK



- ATLAS[İlk omur]:
İNSANDA ve TARİHTE/MİTOLOJİDE

( Kafatasını taşır. VE Aklı taşır. )


- ATLATMA ve/> MUTLULUK



- ATOM ALTI/NDA ve/<> BÜTÜNLÜK/TE

( Belirsizliğin yaşandığı alanlar. )


- ATON[< ADONAI] ve/<>/< ATUM/ATOM ve/<>/< AMON

( Gökteki nur. VE/<>/< Yerdeki nur. VE/<>/< Gönüldeki nur. )


- ATON[< ADONAI] ve/<>/< ATUM/ATOM ve/<>/< AMON

( Evrende/ilâhta. VE/<>/< Dünyada/evrende. VE/<>/< İnsanda/kalbinde. )


- ATON[< ADONAI] ve/<>/< ATUM/ATOM ve/<>/< AMON

(
)


- ATON[< ADONAI] ve/<>/< ATUM/ATOM ve/<>/< AMON

( Güneş. VE/<>/< Zerre. VE/<>/< İnsan. )


- AUM:
SOLUK ve/||/<> SESSİZLİK



- AVUNÇ ile/ve/||/<> AVUNTU

( Acının hafiflemesi ya da unutulması. Teselli. İLE İnsanı avutan şey. )


- AVUNMA ile/ve/değil/yerine/|| SAVUNMA



- AYAĞA KALKMAK/KIYAM ve/||/<>/> UYANMAK/UYANIKLIK/YAKAZA ve/||/<>/> YÜRÜYÜŞ/SEYR



- AYAK SÜRÜYEREK YÜRÜMEK ile/yerine/değil AYAK SÜRÜMEDEN YÜRÜMEK



- AYAKTA DURACAK DURUMUNUN OLMAMASI ile/ve/||/<>/< YAŞAMDA DURACAK NEDENLERİNİN OLMASI



- AYAKTA DURMAK/DURABİLMEK ile/ve/<>/< KİŞİSEL YÖNETİM VE GELİŞİM



- AYAKTA DURMAK ve/fakat/||/<>/>/< HAYATTA KALMAK

( Yeterince gücün olmayabilir/kalmayabilir. VE/FAKAT/||/<>/>/< Nedenlerin vardır ve yeterince çoktur. )


- AYAKTA UYUYAN ile/değil/yerine/>< AYAKTA DURAN



- AYASOFYA MÜZESİ ve TOPKAPI SARAYI ve/||/<> HALUK DURSUN ve/||/<> KUMRULAR

( Makam odasını kumrulara terk eden bürokrat: Haluk Dursun

"Topkapı Sarayı'nda müdürlük yaptığım dönemde, makam odamda otururken bir kumrunun açık pencereden girerek avizenin etrafında uçtuğunu gördüm. Hiç kımıldamadan seyretmeye başladım.

Kumru, sanki tavaf eder gibi odanın her tarafında dolaştı, avizenin üzerine kondu, bir süre oturdu. Sonra geldiği gibi uçup gitti. Biraz sonra yanında başka bir kumru ile tekrar geldi. Bu sefer sanki bir ev (saray) sahibi edasıyla onu gezdirdi. Yeni geleni elinden, (kanadından) tutar gibi aldı ve avizenin içine oturttu. Bir süre koklaştılar. Sonra uçup gittiler.

Ertesi gün ikisi birlikte ağızlarında dal parçacıkları ile geri geldi ve avizenin içine bir yuva kurmaya başladılar. Yuva birkaç gün içinde kuruldu.

Olup biteni hiç ses çıkarmadan izliyordum. Dişi kuş, yumurtlama hazırlığı yapıyordu.

Galiba onlar da beni izliyordu ki, hiç tedirgin olmuş gibi görünmüyorlardı. Buna karşılık dışarıdan odaya başka biri girince, hemen ürküp pencereden kaçıyorlardı. Baktım olmayacak, makam odamı onlara bırakıp hemen karşıda bulunan küçük bir odaya geçtim.

Bir gün, televizyon çekimi için Topkapı Sarayı'na gelen gazeteci dostum rahmetli Savaş Ay, "Hocam, niye bu küçücük odada oturuyorsun?" diye sordu.

"Ben hâlden anlarım, bir kumru arkadaşım, sevgilisine, “ben seni saraylarda yaşatacağım" diye söz vermiş, insan yuva kurana yardımcı olmaz mı?" dedim.

"Hocam, ne olur göster şu yuvayı bana” dedi ve kapıdan odadaki yuvanın fotoğrafını çekti.

Ertesi gün beni Ankara'dan arayan arayana...

"Derhal makam odası açılsın, kumruların yuvası dağıtılsın, saray bakımsızlıktan perişan olmuş görüntüsü verilmesin" dediler.

Meğer Savaş Ay haber yapmış bizim kumrunun öyküsünü...

Hemen aradım, “üstad sen ne yaptın?” diye sordum.

"Hocam bu kadar güzel malzeme (haber) buldum, yazılmaz mı Allah aşkına" dedi.

"Gazetede sabah toplantısında anlattım, herkes ayağa kalktı ve seni alkışladı" diye ekledi.

Sadece gazetedekiler değil Ankara da ayağa kalktı sayende" diye yanıt verdim.

Şimdi ne yapacaktım? Çifte kumrulara kol kanat gerip onların saadetlerini korumaya mı çalışacaktım, yoksa odayı kullanıma açarak bir yuvanın dağıtılmasına mı neden olacaktım?

Bir biçimde, ya ben makamı, ya da o kumrular makam odamdaki yuvalarını kaybedeceklerdi.

Akşama kadar bakanlıktan beni aramayan kalmadı...

“En azından yumurtadan yavru kuşlar çıksın, uçup gidene kadar bekleyelim” diye düşündüm. “Ben yuvayı almam, siz beni görevden alın isterseniz” dedim.

Ertesi gün, yuvaya bakmaya gittim ki, ne göreyim, yuva yerinde duruyordu ama kumrular yoktu.

Yuva yerinde durmasa, "Biri kuşları ürküttü, kovaladı" diyecektim. Hâlbuki yuva yerli yerinde duruyordu. Kumrular, sanki durumu hissetmiş ve sessizce çekip gitmişlerdi. Bir daha da hiç gelmediler.

Daha sonra Topkapı Sarayı'ndan, Müsteşar ve Bakan Yardımcısı olarak Ankara'ya gittim.

"Kuşların yuvası dağıtılsın, makama sahip çıkılsın" diyenlerin ise hiçbiri Bakanlık'ta makamlarında kalamamıştı.

Muhakkak ki, biz de bir gün bu makamlardan uçup gideceğiz. Kuşlar ise hep sevmeye, uçmaya ve yuva kurmaya devam edecek.

Haluk DURSUN )


- AYASOFYA MÜZESİ ve TOPKAPI SARAYI ve/||/<> HALUK DURSUN ve/||/<> KUMRULAR

( )


- AYAZ ile/ve/||/<> BOĞAZ

( Lokman Hekim, 32 temel hastalık belirlemiş. 16'sının, soğuktan; 16'sının da "yeme-içme"den kaynaklandığını görmüş. Üşütmemeyi ve çok yememeyi yeğlemeliyiz. )


- AYDIN = MÜNEVVER = INTELLECTUAL[İng.] = INTELLECTUEL[Fr.] = INTELLEKTUELL[Alm.] = INTELLETTUALE[İt.] = INTELECTUAL[İsp.] = PAIDEUMENOS[Yun.] = MUFEKKİR[Ar.] = RÛŞENFİKR[Fars.] = INTELLEKTUEEL[Felm.] = ZİYÂLİ[Azarbaycan = Özbek Tr.] = BİLİKTİ[Kazak Tr.] = BİLİMDÜ[Kırgız Tr.] = DIANOOUMENOS[Yun.] = PROSVEŞÇONNIY[Rusça]



- AYDINLANMA:
AYDINLIĞI "DÜŞLEYEREK" değil KARANLIĞIN BİLİNCINE VARARAK



- AYDINLANMA(/IŞIKLANMAK) = TENEVVÜR = İŞRAK(tasavvuf) = ENLIGHTENMENT[İng.] = ENLAITEMENT, SIÈCLES DES LUMIÈRES[Fr.] = AUFKLæRUNG[Alm.] = ESSERE ILLUMINATO[İt.]



- AYDINLANMA/HAK(K)'I BULMAK:
DERVİŞ OLMAKLA ile/ve/||/<> ÂŞIK OLMAKLA ile/ve/||/<> İNSAN OLMAKLA



- AYDINLANMA ile/ve "ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK"



- AYDINLANMA ile/ve/> AŞMA



- AYDINLANMA >< AYDINLANMA İSTEĞİ



- AYDINLANMA ile/ve/<>/> DEVRİM



- AYDINLANMA ile/ve/değil EŞİK



- AYDINLANMA ile/ve MİLÂD



- AYDINLANMA ile MİSTİK AYDINLANMA

( ... İLE Birlik bilinci. )


- AYDINLANMA ile OLGUNLAŞMA

( Olgun olanlar daha çok deneyim birikimine sahip olanlardır. )


- AYDINLANMA ile OLGUNLAŞMA

( AYDINLANMA: Aklını kullanabilme cesâreti. )


- AYDINLANMA ile OLGUNLAŞMA

( Tüm aklını aydınlanmaya ulaşma amacına yöneltmiş ve tüm duygusal zevklerden arınmış kişiye, "akıntıya karşı giden kişi" adı verilmiştir. Çünkü, o kişi, sonsuzluğun sevincine ulaşmak için, dünya yaşamının korkunç dalgalarıyla boğuşmaktadır. )


- AYDINLANMA ile OLGUNLAŞMA

( The ripe ones had more experience behind them. )


- AYDINLANMA ve/=/<> SEVİNÇ



- AYDINLANMA ile/ve/||/<>/> SÜKÛNET



- AYDINLANMALI!



- AYDINLANMIŞ/LIK ve/<> UYANDIRILMIŞ/LIK



- AYDINLANMIŞ ile BİLGE

( Kendini tanıyan. İLE Kendini tanımakla birlikte/öte başkalarını da tanıyan. )


- AYDINLANMIŞ ile BİLGE

( Bir bilge, şeylerin, olduklarından farklı olmalarını istemez/beklemez. )


- AYDINLANMIŞ ile BİLGE

( Mutlu olmak için kendimizi(özümüzü) bilmek dışında, hiçbir şeye gereksiniminiz olmadığını bilmek, bilgeliktir. )


- AYDINLANMIŞ ile BİLGE

( Bilge, şu dört zaaftan tamamıyla korunmuş olan kişidir:
* Benlik
* Bencillik
* Önyargı
* İnat )


- AYDINLANMIŞ ile BİLGE

( Bilge, iç deneyimler ile sezgiyi yansıtmaktan âciz kalan kavramlarla elden geldiğince az iş görmeye bakar. )


- AYDINLANMIŞ ile BİLGE

( BİLGE: Seni, sana bildiren. )


- AYDINLANMIŞ ile BİLGE

( MERKEZ EFENDİ )


- AYDINLANMIŞ ile BİLGE

( Knows the self. VS. Knows the self with all others.
A wise/saint does not want things to be different from what they are.
To know that you need nothing to be happy, except self-knowledge, is wisdom. )


- AYDINLANMIŞLIK(ENTELEKYA) ile/ve AKIL(REASON) ile/ve ORAN(RASYO)

( Ereğe bağlı akıl. İLE/VE Nedene/sebebe bağlı akıl. İLE/VE Tasıma/kıyasa bağlı akıl. )


- AYDINLANMIŞLIK(ENTELEKYA) ile/ve AKIL(REASON) ile/ve ORAN(RASYO)

( Ereğe ulaştırır. İLE/VE Hikmet sunar. İLE/VE Düzen sağlar. )


- AYDINLATMA ile/ve/değil AYDINLANMA



- Aydınlatan(Sattva).



- ÂYET ve/||/<>/< SİMGE



- AYI ile/değil/yerine ARI

( Gibi yeme/oturma! İLE/DEĞİL/YERİNE Gibi çalış! )


- AYILMA ile FARKINDALIK



- AYIP "GÖRME"!

( Görürsen de ört! )


- AYIP OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA



- AYIP[Ar. < AYB] ile/ve/<>/> KAYIP[Ar. < GAYB]



- AYIP ile/ve < TEZAD



- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Ayırt edebilme bağımlılıklardan kurtuluşa götürür. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Ayırt edebilme yeteneği, bizi bağımlılıklardan kurtuluşa, tutkusuzluğa götürecektir; bu durum ise doğru davranışı, eylemi sağlayacaktır; doğru davranış ise bizi gerçek var oluşumuza ulaştıran içsel köprüyü kuracaktır. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Ayırt etme ve ayrılık duygusu olmadığında, buna sevgi diyebilirsiniz. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Olgun kişi toplulukları düzenleyerek neyi birbirinden ayırması gerektiğini bilir. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Kişinin kendi için doğru olanı ayırd etmesi ve sıkı çalışması er ya da geç ödüllendirilecektir. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Kişi durumunun mükemmel olduğunun ve hatta daha da ilerleyeceğinin ayrımına varmalıdır. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Farkındalık her şeyin ötesidir - hem varlığın, hem yokluğun. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Farkına varın ki, her ne olursa, size, sizin tarafınızdan, sizin aracılığınızla olur ve siz, her ne algılarsanız, onun yaratanı, tadına varanı ve yok edenisiniz. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Önemli[öncelikli] olan, yalnızca farkındalıktır, onun içerdikleri değil. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Tam farkındalık halinde temas kurulmuştur. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Bir ilişki kurmak ve sürdürmek için, doğrudan eylemle ifade edilen sevecen bir farkındalık hali gereklidir. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Yeni ve özel bir farkındalık biçimi gerekmez. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Kişinin gönlünü görebilecek berrak içgörüye sahip olmadıkça ayırt edemezsiniz. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Kendi hakkınızdaki farkındalığınızı derinleştirin ve genişletin, o zaman tüm hayırlar ve lütûflar akacaktır. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Şimdi yapılmakta olan ayırt edebilme ve ihtirassız olma uygulaması, zamanı geldiğinde meyvesini verecektir. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Tüm gereksiniminiz, varoluşunuzun, bir sözlü beyan şeklinde değil, fakat her an mevcut bir gerçek olarak farkında olmaktır. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Varoluşunuzun farkındalığı, gerçek varlığınızı görmenizi sağlayacaktır. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Sadece var olduğunuzun farkında olun ve farkında kalın. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( Discrimination leads to detachment. )


- AYIRDINDA/LIK ile/ve/<> FARKINDA/LIK

( In full awareness the contact is established.
Discrimination will lead to detachment; detachment will ensure right action; right action will build the inner bridge to your real being.
Awareness is beyond all - being as well as not-being.
Awareness itself is all important, not the content of it.
Deepen and broaden your awareness of yourself and all the blessings will flow.
You cannot, unless you have a clear insight into the heart of person.
Be aware that whatever happens, happens to you, by you, through you, that you are the creator, enjoyer and destroyer of all you perceive.
For establishing and maintaining relationship affectionate awareness expressed in direct action is required.
No new, or special kind of awareness is needed.
Discrimination and dispassion practised now will yield their fruits at the proper time.
All you need is to be aware of being, not as a verbal statement, but as an ever-present fact.
The awareness that you are, will open your eyes to what you are.
Just be aware that you are and remain aware. )


- AYIRDINDALIK ile/ve/<> İÇSELLEŞTİRME



- AYIRICI AKIL ile/ve UYGULAMALI AKIL ile/ve KURAMSAL AKIL

( Yararlı-Zararlı. İLE/VE İyi-Kötü. İLE/VE Doğru-Yanlış. )


- AYIRMA ile/ve/değil/yerine PAYLAŞIM



- AYIRMA ile/ve/||/<> YALINLAŞTIRMA ile/ve/||/<> ARA ÇÖZÜM/LER ARAMA/BULMA

( Düşüncenin, bilgilerin, nesnelerin, kavram, olay ve olgular üzerinde en temel uygulanması gerekenlerin başında, onları bütün olarak görebilmenin yanı sıra ve ötesinde, ayırma bilgisi, becerisi ve oranı bulunmaktadır.

Bilmek ya da bilinebilenler, ancak küçültme ya da ayırma bilgi ve becerisiyle elde edilebilirler. Bu işin ustalığı da, her ustalığın temelinde bulunan çıraklık sürecinde gerçekleşir ve kaynağını, gücünü çıraklık döneminden alır. Bu bilgi, deneyim ve dönem, kalfalıkta ve ustalıkta bile olunsa, tüm sürecin neredeyse tamamıdır.

Birleştirme bilgi ve becerisi olarak tanımlanan ustalık, yetkin çıraklıktır. Hatta ustalık diye bir şeyden bile söz edilemeyecek kadar tek bir bilinç ve beceridir. Kişinin, bisiklet kullanmayı bir kere öğrenmesinden sonra, yaşam boyunca bir daha bisiklet kullanmayı öğrenmeye gerek kalmaması, kendinin değil, suyun kaldırma gücündeki gibi, kendiliğindenliğiyle, doğasıyla sağlanır. Zihnin ya da bilincin devrede olması ile değil, beynin ya da öte bir bilincin devrede olmasıyla, bilinç merdiveninde görülen, bilinçsiz bilinçlilik ya da yeterlilik ile sağlanır.

Karmaşık olan ya da öyle "algılanan" süreçlerin çözümü de, onları, oldukları yapıda değil, küçülterek ya da çok haneli sayıdan oluşan bir bölmenin, tek haneli bir sayıya doğru yalınlaştırılması ile gerçekleşir.

Çözümsüz "görünen" durumların da çözümü, köklü/kökten çözüm arayışı değil ara çözüm üretebilmektir. Yaşamımızda, karşılaşılabilecek sonsuz olumlu ya da olumsuz olasılıktaki durum ve süreçler için bazen ya da çoğunlukla, bir düşünce ya da nesneden, ödün vermeden ya da bir parçasından vazgeçmeden, bir şey elde etmek ya da yetersiz/olumsuz sürecin devam etmesine göz yumarak, bir sonuç ya da çözüm oluşturmak olanaklı değildir.

Ne herhangi bir düşünce ya da bir durum için, ne de kaygının sona erdirilmesi, olumsuz ya da yetersiz koşulların tamamen ortadan kalkma "beklentisi" ya da "dileği" ile sağlanamayacağından dolayı, ayırmayı, yalınlaştırmayı ve ara çözümler üretmeyi bilmek, becermek gerekmektedir.


"Hiçbir sorun, onu yaratan 'bilinç seviyesi'yle çözülemez." )


- AYIRMAK/AYIRABİLMEK ile/ve/>/= TOPARLAMAK/TOPARLAYABİLMEK



- AYIRMAK ile KOPARMAK



- AYN/ILIK ile/ve/||/<>/>< FARK/LILIK

( Yakınlaştırır. İLE/VE/||/<>/>< Geliştirir. )


- AYNA:
| DOĞA NESNELERİ ve/||/<> NESNELER | ve/||/<> KİŞİ/İNSAN ve/||/<> YAZI



- AYNA:
CAM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< CAN

( Kendi yüzünü görmek isteyenin baktığı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Özünü görmek isteyenin baktığı. )


- AYNA" ile/ve/> İKİNCİ VAROLAN

( Her varolan, her zerreye; her zerre, her varolana etki eder. )


- AYNADA:
YÜZÜNÜ GÖRMEK ile/ve/değil/yerine ÖZÜNÜ GÖRMEK

( [istersen] Cama bak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Can'a bak! )


- AYNALA(N)MA ve/||/<> ONAYLA(N)MA



- AYNAN YOKSA KOMŞUNA BAK ile/ve BANA ARKADAŞINI SÖYLE, SANA KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM



- AYNI AÇIDAN BAKMAK ile/ve/||/<>/>/< AYNI ACIDAN BAKMAK



- AYNI DİLİ KONUŞMAK ve/||/<> AYNI DURUMU/HÂLİ PAYLAŞMAK



- AYNI DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLİKTE DÜŞÜNMEK



- AYNI ŞEYE, FARKLI ADLAR KOYMAK ya da FARKLI ŞEYLERE, AYNI ADI KOYMAK

( İkisi de, yapılmaması gerekenlerdendir. Kavramlar, durumlar, olay ve olgular arasındaki farkları ya da karıştırılmaması gerekenlerin bilinciyle gerçekleştirilebilir. )


- AYNI ile/değil/yerine/>< AYNA

( Çevremizdekilerin [bazı/çoğu olumsuz/kötü/yanlış] zihniyle[düşünce, duygu, davranış, değer, deneyim ve dil] aynı olmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çevremizdekilere yapmayabileceklerimizle[ihtiyârımızla] [etkin ve yetkin] ayna ve örnek olmak. )


- AYNILAŞ(TIR)MAK değil/yerine/>< FARKLILAŞ(TIR)MAK

( Rekâbet edilirse. DEĞİL/YERİNE/>< Cesâret edilirse. )


- AYNILAŞTIRMAK ile/değil/yerine/>< FARKLILIKLARIN KABULÜ



- AYNİYET ile ANALOJİ



- AYNİYET ile MİN VECH



- AYRI GÖRMEK/TUTMAK ile/ve DIŞINDA GÖRMEK/TUTMAK



- AYRICALIK (BEKLENTİSİ) ile/ve/değil/yerine NEZÂKET



- AYRICALIK ile/ve/||/<>/< AŞK



- AYRILACAK ZAMAN ve/||/<> VERİLECEK SELÂM

( Vefâ bilmeyene zaman ayrılmaz/ayrılmamalı. VE/||/<> Değer bilmeyene selâm verilmez. )


- AYRILMA-BİREYLEŞME EVRELERİNDE:
3-8 ve/||/<>/> 10-15 ve/||/<>/> 15-22 ve/||/<>/> 22-30 AY

( Farklılaşma ve gövde imgesinin gelişimi. VE/||/<>/> Uygulama. VE/||/<>/> Yeniden yakınlaşma. VE/||/<>/> Bireyleşmenin sağlamlaştırılması ve nesne sürekliliğinin başlangıcı. )


- AYRILMAK ile/ve UZAKLAŞMAK



- AYRIM <>/> ÇATIŞKI <>/> BİREŞİM



- AYRIM ile/ve/||/<>/< TANIM



- AYRIMLI BİRLİK ile/değil AYRIMLI, AŞILMIŞ BİRLİK



- AYRIMSAMA ile/ve/||/<> YENİDEN ÜRETME ile/ve/||/<> TANIMA



- AYRINCA(Ar. İSTİSNÂ) ile/ve/||/<> ÖZEL ile/ve/||/<> BİREYSEL/MÜNFERİT



- AYRIŞMA/AYRILMA ile/değil/yerine FARKLILAŞMA ile/değil/yerine BİREYLEŞME

( Gölgeden çıkma. İLE Benliğinin ve ötekinin farkındalığıyla yaşayabilme. İLE Tek başına yaşayabilme, tek başına karar alabilme. )


- AYRIŞMAK değil/yerine BULUŞMAK



- AYRIŞTIKLARIMIZ ile/değil/yerine BULUŞTUKLARIMIZ(BULUŞABİLECEKLERİMİZ)



- AYRIYKEN/AYRIYSAK ile/değil/yerine/>< BİRLİKTEYKEN/BİRLİKTEYSEK

( Yerlerdeyiz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ayaktayız. )


- AZ ANLAYAN ile ÇOK ANLAYAN



- AZ BİLMEK ve/değil/için/||/<>/< ÇOK OKUMAK/DİNLEMEK/DÜŞÜNMEK



- AZ İLE YETİNMEK ile/ve/||/<>/>/< ÖLÇÜLÜLÜK



- Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!

( "Demek ki"...
"Zâten", "herşey", "aslında" ve "sadece"
"sonuç" ile başlar/başlamış!



Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!
"Zâten" diyerek, her "işine gelene/gelmeyene" bağlamadan KONUŞ!!!
"Aslında/esasında" "öyle/şöyle" (oldu/olacak) ise zamanında düşün de ona göre KONUŞ!!!
"Sadece/sırf" diyerek onca konuşulanı gözardı etmeden KONUŞ!!!

"Sonuçta" diyerek son sözü kendine ait kılmadan KONUŞ!!!
"Son tahlilde" deyince daha bir üst perdeden konuşmadığını bilerek KONUŞ!!!
"Temelde" olanın ne olduğuna iyi bak da ona göre sağlam KONUŞ!!!
"Normalde" diyerek tüm sürecin "anormal olduğu varsayımında ya da iddiasında bulunma"dan KONUŞ!!!
"Allah'tan" ise senin yetersiz diline/sözüne/onayına kalmayacağını anımsa da ona göre KONUŞ!!!
"Demek ki" ile her inancına ve kişisel sonuçlarına bağlamadan KONUŞ!!!
"Nasılsa" diyerek çıkarlarını öncellemeden KONUŞ!!!

"Ona bakarsan" diyerek sözü düşürmeden KONUŞ!!!
"Belki de" olasılıklarını düşünebiliyorsan birine ayrıcalık yapmadan KONUŞ!!!
"İlle de" o ya da öyle değil "koşulu" "koymadan/olmadan" KONUŞ!!!
"Kesinlikle... Kesinlikle..." diyerek kendi yetersizliğinin anlaşılacağını dikkate alarak KONUŞ!!!
"Diyelim ki" diyorsan doğru örnek seçerek KONUŞ!!!

"Ne var?" diyerek, ahmaklık etmeden KONUŞ!!!
"Ne var ki?" diyerek, "saf görünümlü" kurnaz olmadan KONUŞ!!!
"Ne peki?" diye anlaşılması çok basit olanı karmaşıklaştırmadan KONUŞ!!!
"Niye ki?" diyerek, hazırcı değil önce kendin düşün de ona göre KONUŞ!!!

"Elimde değil" diye kendini/başkalarını "kandır"(a)madığını bilerek KONUŞ!!!
"Ne bileyim" diyorsan düşünüp, öğrenip, bilebileceğini anımsa ve ona göre KONUŞ!!!

"Herkes"i katmadan KONUŞ!!!
"Hiç kimse" demeden KONUŞ!!!
"Hep"siz KONUŞ!!!
"Her zaman"a yaymadan KONUŞ!!!
"Hiçbir zaman" diye kestirip atmadan KONUŞ!!!

"Keşke ..." ile geçmişe dönmeye çalışmadan KONUŞ!!!
"Ya ..." ile belirsiz olanı belirlemeden KONUŞ!!!

"Böyle ... Böyle ..." demeden KONUŞ!!!
"Şey - şey - şey" demeden KONUŞ!!!
"Falan-filan" diye boşluğa bağlamadan KONUŞ!!!
"Bla-bla-bla" diye başka dilde kullanmadan KONUŞ!!!
"Dedi/Dedim" tekrarsız KONUŞ!!!

"Ben" diliyle kendini merkeze koymadan KONUŞ!!!
"Sen" diliyle kişileri katmadan, hedef almadan KONUŞ!!!
"Sen de" diyerek saldırmadan ve savunmadan KONUŞ!!!

www.FaRkLaR.net/KONUS )


- Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!

( dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )


- Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!

( image











)


- AZ VEREN değil/yerine ÇOK VEREN

( Candan. DEĞİL/YERİNE Maldan. )


- AZ VEREN değil/yerine ÇOK VEREN

( Az veren, canından; çok veren, malından olur. )


- AZ VEREN değil/yerine ÇOK VEREN

( Aldığımız, "kâr"; verdiğimiz, yarar! )


- AZ YEMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÇOK YEMEMEK



- AZ-ÇOK ile VAR-YOK



- AZ değil/yerine GEREKTİĞİ KADAR



- AZ ile/değil/yerine ÖZ

( Deme! İLE De! )


- AZ ile YOK



- AZALT ve/değil/yerine/||/<>/>/< BIRAK ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇOĞALT

( Yediğin yemeği...
Yemeğin tuzunu...
Yediğinin/içtiğinin şekerini...
Satın alacağın eşyaları...
Harcadığın parayı...
Boşa geçen zamanı...
Gözyaşlarını...
Kafaya taktıklarını...
Televizyon ve bilgisayar/internet başında harcadığın zamanı.
Telefonla uğraştığın süreyi...
Kişlerden beklentini...

VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<

Hız yapmayı...
Şikâyet etmeyi...
Ertelemeyi, üşenmeyi ve "vazgeçmeyi"...
Çekingenliği...
Rezil olma "kaygısını"...
Alaycılığı...
Sabırsızlığı...
Çocuğuna taparlığı...
Mazeret üretmeyi...
Başkaları için yaşamayı...
"Yapamam" "düşüncesini"...
Bahaneleri...
Olumsuz düşünmeyi...
Olumsuz söz(cük)leri...
Surat asmayı...
Önyargıyı...
Kişileri ve kişiler üzerinden düşünmeyi/konuşmayı...
"Sen-ben" tartışmasını/davasını...
Herkesi eleştirmeyi...
Herkesi düzeltmeye çalışmayı...

VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<

Özen göstermeyi...
Saygı göstermeyi...
Sevmeyi...
Selâm vermeyi...
Gülümsemeyi... :)
Olumlu düşünmeyi...
Vermeyi...
Sabrını...
Şükretmeyi...
Teşekkür etmeyi...
Su içme oranını/sıklığını...
Çocuklarla zaman geçirmeyi, oynamayı...
Özür dilemeyi...
Mazur görmeyi...
Alttan almayı...
İstikrarını...
Düş kurmayı...
Ayırmayı...
Yalınlaştırmayı...
Ara çözümleri...
Güzel söz söylemeyi...
Kitap ve sözlük okumayı... )


- AZALT ve/değil/yerine/||/<>/>/< BIRAK ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇOĞALT

( )


- AZALT ve/değil/yerine/||/<>/>/< BIRAK ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇOĞALT

( )


- AZALTICI TEDBİR/LER ile/ve/değil/yerine ÖNLEYİCİ TEDBİR/LER

( Ucuz, kolay. | Görünür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Pahalı, kolay olmayan. | Pek görünmez. )


- AZÂMET ile/ve ZARÂFET



- AZAP değil/yerine HESAP

( Haramdan gelen ile. DEĞİL/YERİNE Helâlden gelenin. )


- AZARLAMA ile/değil SÖYLENME



- AZI, GÖRÜP; "DÜNYAYA SAHİP OLACAĞIM(IZ)A" değil/yerine DÜNYAYI GÖRÜP AZA, SAHİP OLMAK



- AZİM ve/||/<>/> SEBAT ve/||/<>/> SABIR

( Başlarken. VE/||/<>/> Sürdürürken. VE/||/<>/> Bitirirken. )


- AZIMSAMAK ile KÜÇÜMSEMEK



- AZINI AZIMSAMA!:
ATEŞ ve/||/<> DÜŞMAN ve/||/<> SAYRILIK ve/||/<> BİLGİ



- AZMAK ile AZMAK ile AZMAK[< AĞIZMAK]

( Taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak. | Denizin, ırmağın kabarması/yükselmesi. | Etkili, tehlikeli duruma gelmek. | Eşeysel duyguları artmak. | Çamaşırın, artık beyazlatılamaz duruma gelmesi. | İki ayrı ırktan doğmak. [Katır, Liger, Tigon gibi.] İLE Yolunu kaybetmek/şaşırmak. İLE Su birikmiş çukur ya da hendek. | Aakarsu kenarlarında yağmurdan sonra tarlalarda, yollarda görülen küçük su birikintisi, gölcük, su toplanan çukurcuk. | Bataklık, sızlık, büyük su birikintisi. | Azmak[< aġızmaḳ: Akarsuyun denize döküldüğü yer.] )


- AZMAN (OLMAK) ile/değil/yerine/>< UZMAN (OLMAK)



- B/İLİM ve/<> KÜLTÜR COŞKUSU



- B12'DE:
SİYANA KOBALAMİN ile/<> METİL KOBALAMİN



- BABA, HİMMET! > OĞLUM, HİZMET! değil BABA, HİMMET! =/<>/|| OĞLUM, HİZMET!

( "Hizmet edersen, himmet görürsün/ederim" DEĞİL Hizmet ederken himmet görürsün. )


- BABA:
EVE, "EKMEK" GETİREN ile/ve/değil/||/<> SEVGİSİNE, EMEK VEREN



- BABALAR:
KAHRAMAN ve/||/<> İLK ÂŞIK OLUNAN



- BACAK/EL SALLAMAK ile/ve/değil/yerine BEKLENTİSİZ VE SAKİN, O ANDA VE ORADA OLMAK

( Bulunulan koşullardan çıkma ya da [çeşitli ve belirli/belirsiz] sıkılma durumlarında yapılan kontrolsüz el/kol/ayak/bacak sallamalarının/hareketlerinin nedeni daha çok "bir an önce o ortamdan/koşullardan çıkma/uzaklaşma" ya da "sonraki sürece/aşamalara geçme" isteği üzerinedir. Bunu da sürenin/sürecin "kısalması/hızlanması" beklentisiyle, farkında olmadan [/"ne yaptıklarını biliyor oldukları" "iddiasıyla"/zannıyla] el/ayak/bacak sallayarak ya da nesnelerle uğraşarak [çizerek, kağıt karalayarak, kalem çevirerek, nesne parçalayarak/delerek, tespih çekerek vs.], zihinlerini başka şeylerle meşgul ederek ve ancak bir şeylerle uğraşmak yoluyla çözmeye çalışırlar. Bu hareketler, "küçük/önemsiz/değersiz hareketler" varsayıldığından dolayı yapan kişi tarafından algılanmaz. [Daha çok da gençlikte/olgunlaşmamışlıktan ve/ya da cahillikten dolayı görülen/yaşanılan bir durumdur.] Bu durumlarda, çevredeki kişiler, çıkan sesle ya da gözleriyle ve zihinleriyle, yapılan harekete ister istemez takılırlar. Bu uyaranları, hem kişinin kendi için, hem de çevresindekileri düşünerek kontrol altında tutmaları gerekir. Bunu da, zihinlerini bulundukları zaman ve zeminde tutmaya çalışarak, geçmesi gereken zamana ve koşullara biraz daha sabrederek ya da odaklanarak sağlayabilirler. Sürekli olarak anımsanmalı ki, zihin, başka/çeşitli noktalarda bulunabilir fakat gövdeyi düşünce hızında bir yerlere taşımak olanaklı değildir. )


- BACAKLARIN KAPALI-AÇIK TUTULMASI('NI)



- BAĞ:
ÖZERKLİK ve/<> HAZIR OLMA ve/<> GÖNÜLLÜLÜK/RIZÂ ve/<> HAREKETE GEÇME/GEÇEBİLME ve/<> KURABİLME(SÜRDÜREBİLME/SÜREKLİLİK) ve/<> PAYLAŞIM ve/<> GÜÇ



- BAĞ ile/ve/<> İLİŞKİ



- BAĞIMSIZ DEĞİŞKEN ile/ve BAĞIMLI DEĞİŞKEN

( Tanım aralığı. İLE/VE Değer aralığı. )


- BAĞIMSIZ/LIK ile/ve/||/<> ÖZERK/LİK



- BAĞIMSIZLIK ile/ve/yerine DAYANIŞMA



- BAĞIMSIZLIK ile/ve/=/||/<>/< EKONOMİK BAĞIMSIZLIK



- BAĞIMSIZLIK ile KEYFÎLİK



- BAĞIMSIZLIK ile/ve ÖZGÜRLÜK

( Bağımsızlığınızı idrak edin ve mutlu kalın. )


- BAĞIMSIZLIK ile/ve/||/<> TARAFSIZLIK



- BAĞINI KESMEK ile/ve KENDİNE YÖNELMEK



- BAĞINTILI/LIK ile/ve/||/<>/> ZORUNLU/LUK



- BAĞIRAN değil/yerine/>< BAĞIRMAYAN

( Değeri yüksek olmayan mal satanlar. DEĞİL/YERİNE/>< Değeri yüksek olan mal ve/ya da hizmet sunanlar. )


- BAĞIRAN değil/yerine/>< BAĞIRMAYAN

( İşportacı, eskici. DEĞİL/YERİNE/>< Kuyumcu/sarraf. antikacılar. )


- BAĞIRAN değil/yerine/>< BAĞIRMAYAN

( "Pop", "rock" vb. müzikçiler. DEĞİL/YERİNE/>< Sanat müziği/klasik müzik vb. söyleyen ve dinleyenler. )


- BAĞIRARAK SÖYLEMEK ile/değil/yerine/= SERT SÖYLEMEK



- BAĞIRMAYA ZORLAYAN ACI/ISTIRAP ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SESSİZ KALMAYA ZORLAYAN ACI/ISTIRAP

( Ağırdır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çok daha ağırdır. )


- BAĞIŞ/HİBE ile/ve/değil/yerine HEDİYE



- BAĞIŞ ile/||/<> İHSÂN ile/||/<> LÜTÛF ile/||/<> HİMMET ile/||/<> KEREM ile/||/<>
İNÂYET ile/||/<> İLTİFAT ile/||/<> ATÂ ile/||/<> ATIFET ile/||/<> HÎBE



- BAĞIŞLAMA ile/ve DAYANÇ/SABIR (ETME)



- BAĞIŞLANMAK ve/||/<>/< BAĞIŞLAMAK

( Pişmanlık duymayanı bağışlamak, "suya, resim yapmak" gibidir. )


- BAĞLAM(INDA) ile/ve/||/<> BÜTÜN/LÜK(ĞÜNDE)



- BAĞLAM ile/ve/||/<>/< ANLAM ile/ve/||/<>/< KAVRAM



- BAĞLAM ile/ve/||/<> KOŞULLAR



- BAĞLAM ve/> NİYET ve/> EREK



- BAĞLAMA ile/ve/||/<> ÖZNEYE DUYARLILIK



- BAĞLAMLARDA DÜŞÜNCE ve/||/<>/> BİLME-İNANMA ve/||/<>/> EYLEME-YAŞAMA



- BAĞLANMA ile/ve KARŞILIKLI RIZÂ



- BAĞLANTI:
BULMAK ile/ve/<>/> KURMAK



- BAĞNAZLIĞIN KALKMASI:
BİLİMSEL TUTUM (İLE) değil FELSEFİ ANLAYIŞ (İLE)



- BAHANE BULMAK ile/değil/yerine ÇÖZÜMÜNÜ/ÇARESİNİ BULMAK(/ARAMAK)

( "İstemediği/n" herşeye. İLE/DEĞİL/YERİNE (Gerçekten) İstediği herşeyin. )


- BAHÂNE yerine ÇÖZÜM/ÇÂRE

( [bir işi] Yapmak istemeyenin "tutumu". YERİNE Yapmak isteyenin tutumu. )


- BAHÂNE yerine ÇÖZÜM/ÇÂRE

( "Çareler" yazısı için burayı tıklayınız... )


- BAHANE <> GÜZELLİK



- BAHS[Ar.] ile/ve/||/<>/> HAFRİYAT[Ar.]

( Söz. | Üzerinde konuşulan şey, konu. | Görüşünde ya da iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü antlaşma. | Bir kitabın bölümlerinden her biri. | Araştırma. İLE/VE/||/<>/> Yeryüzünü kazmak, yarmak ve açığa çıkan fazlalıkları da atmak. )


- BAHŞİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<> KATKI PAYI



- BAHTİYÂR ile/>< İHTİYÂR

( Bir söz ki, bir gönlü, bir ömür bahtiyâr eder;
Bir söz ki, bir gönlü, bir günde ihtiyâr eder. )


- BAKIP KALMAK ile/değil/yerine/>< GÖRÜP GEÇMEK



- BAKIŞ AÇISI ile/ve/||/<>/>/< TUTUM



- BAKIŞ/HİZMET:
"A'dan Z'ye" ile/ve/||/<> "360 DERECE"



- BAKMAK:
KAÇIRDIKLARINA değil/yerine YAKALAYABİLECEKLERİNE



- BAKMAK ile/ve/<> SAHİP ÇIKMAK



- BAKMAYALIM! > KATILALIM!



- BALİNANIN SIRTINDA ve/||/<> RÜZGÂRI Dİ(ZGİ)NLEYEN ÇOCUK

( ve/||/<> )


- BALKIR/ŞİMŞEK ile/ve/||/<> YILDIRIM

( Bir bulutun tabanı ile yer arasında, iki bulut arasında ya da bir bulut içinde elektrik boşalırken oluşan kırık çizgi biçimindeki geçici ışık, balkır, çakım, çakın, yalabık, yıldırak. | Parıltı. İLE/VE 30 milyon volt gücündeki elektriktir. 30.000°C'lık bir sıcaklığa ulaşır. Saatte 115.000 km.'nin üzerinde bir hızla gider. Tek bir yıldırım çarpması 100.000 amperlik elektrik akımı taşır, bu mikdar 200.000 nüfuslu bir şehri 1 dakika boyunca aydınlatabilir. )


- BALKIR/ŞİMŞEK ile/ve/||/<> YILDIRIM

( ... İLE/VE/||/<> Dünyada her gün 17 milyondan fazla ya da saniyede 200'ün üzerinde yıldırım düşer. )


- BALKIR/ŞİMŞEK ile/ve/||/<> YILDIRIM

( ... İLE/VE/||/<> Baylara, bayanlardan 6 kat daha fazla yıldırım çarpar. )


- BALKIR/ŞİMŞEK ile/ve/||/<> YILDIRIM

( Açık havada şimşekli ve gökgürültülü bir fırtınaya yakalanırsanız, en güvenli konum, ağaçlardan uzak durup yüzükoyun yere yatmaktır. )


- BALKIR/ŞİMŞEK ile/ve/||/<> YILDIRIM

( Her yıl 3-6 Britanya'lı ve 100 Amerika'lı yıldırım çarpması sonucu ölür. Ölüm nedenleri daha çok gövdelerine yakın bir yerde seyyar paratonerler (golf sopaları, karbon kamışlı olta ve balenli sutyen) taşımalarıdır. )


- BALKIR/ŞİMŞEK ile/ve/||/<> YILDIRIM

( Yıldırım çarpmalarının en çok görüldüğü yerler kıyı bölgeleridir.[Kilometrekare başına yılda yaklaşık 2 kez!] )


- BALKIR/ŞİMŞEK ile/ve/||/<> YILDIRIM

( Bulutlar arasındadır. Elektrik yüklü bir bulut ile başka bir bulut arasındaki elektrik boşalmasıdır. [Önceden tahmin edilmesi oldukça zordur.] [Belirli hava koşullarında oluşur.] İLE/VE/||/<> Bulut ile yeryüzü arasındadır. Bulut ile yeryüzü arasındaki elektrik boşalmaları olarak tanımlanır. [Zikzaklı bir yol takip ederek kollar olarak aşağı doğru iner.] [Gök gürültüsü ve şimşekten oluşan, gökyüzü ile yeryüzü arasındaki elektrik boşalmasıdır.] [Genellikle şiddetli bir yağmurla birlikte görülür.] )


- BAMBU AĞACININ YETİŞTİRİLMESİNDE:
ALTI HAFTA ile/ve/değil/||/<>/< BEŞ YIL

( )


- BANA GÖRE ... ile/değil/yerine GÖREBİLDİĞİM KADARIYLA ...



- BANA/DÜŞÜNCEME/İNANCIMA:
"TERS" ile/değil/yerine UZAK / AYKIRI



- BARDAK DOLDURURKEN, DUDAK PAYI

( İçecekler ağzına kadar doldurulmaz. Hem taşırken dökülmemesi için, hem de içerken dudak payı denen bir boşluk bırakmak gerekir. )


- BARINMA ile/ve BÜRÜNME

( MELCE'[Ar.]: Barınak, sığınak. )


- BARIŞ ve TUTKU =/||/<>/> SAADET



- BARIŞ:
KENDİNLE ve/||/<> DÜNYAYLA

( Kendiyle barışmayan, dünyayla barışamaz.
Kendinde, dünyayla barışmayan, kendiyle barışamaz. )


- BARIŞ(TIR)MAK:
BAŞKALARINI ile/ve/değil/<> KENDİNİ (KENDİNLE)

( Zaman zaman. İLE/VE/<>/DEĞİL Her zaman. )


- BARIŞ ve/<> KURTULUŞ



- BARIŞ = SULH = PEACE[İng.] = LA PAIX[Fr.] = DER FRIEDEN[Alm.] = LA PACE[İt.] = LA PAZ[İsp.] = PAX[Lat.] = HE EIRENE[Yun.] = SELÂM, SULH[Ar.] = ÂŞTÎ[Fars.] = VREDE[Felm.]



- BARIŞI:
KURMAK ile/ve/||/<>/> KORUMAK



- BARIŞMAK ile/ve/değil/yerine AŞMAK



- BARIŞMAK ile/ve UNUTMAK



- BARIŞMAK ile/ve/||/<>/> YAKINLAŞMAK



- BAŞ GÖZÜ ile/ve KALP GÖZÜ ile/ve SIR GÖZÜ

( "SUYUN AKMAYA BAŞLADIĞI KAYNAK" )


- BAŞA GELEN:
YOLDAŞTAN ile/ve/değil/||/<>/< YOLDAN



- BAŞA KAKMAK ile/ve/<> KENDİN YAPTIN ZANNETMEK



- BAŞAK ile SAKSIGÜZELİ

( ... İLE Damkoruğugillerden, yaprakları etli, çiçekleri başak biçiminde bir süs bitkisi. )


- BAŞARI (ÖYKÜSÜ) ile/ve/||/<> BAŞARISIZLIK (ÖYKÜSÜ)

( )


- BAŞARI İÇİN YAŞAMAK ile/değil/yerine YAŞAMI/NI SÜRDÜRMEK



- BAŞARI:
ZEKÂ ve/değil/||/<>/< SORUNLARLA UĞRAŞMAKTAN VAZGEÇMEYEREK



- BAŞARI:
KAZANILABİLEN ile/ve/||/<>/> KAYBEDİLEBİLEN



- BAŞARI:
SABIR ve/+/x/||/<>/> ÇALIŞMA ve/+/x/||/<>/> İSTİKRAR ve/+/x/||/<>/>
DENEME ve/+/x/||/<>/> KOŞULLAR ve/+/x/||/<>/> ZAMAN, ZEMİN



- BAŞARI ve/<>/< ÇABA



- BAŞARI ve/=/||/<>/>/< MUTLULUK



- BAŞARI ve/||/<>/>/< ÖZGÜVEN



- BAŞARI = SUCCESS[İng.] = SUCCÈS[Fr.] = ERFOLG[Alm.] = SUCCESSO[İt.] = ÉXITO[İsp.]



- BAŞARILARDA ve/||/<> FELÂKETLERDE

( Gururu yenmek. VE/||/<> Ümitsizliğe direnmek. )


- BAŞARILI OLMAK İÇİN...:
YUMUŞAK ile/ve/||/<>/> MÂKUL ile/ve/||/<>/> DERİN ile/ve/||/<>/> ile/ve/||/<>/> YETERİNCE ile/ve/||/<>/> ŞIK ile/ve/||/<>/> KORKUSUZ ile/ve/||/<>/> SABIRLA ile/ve/||/<>/> FARKLI ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜLÜ ile/ve/||/<>/> DÜRÜST ile/ve/||/<>/> DÜZENLİ ile/ve/||/<>/> AKILLI

( Konuş. İLE/VE/||/<>/> Ye. İLE/VE/||/<>/> Soluk al. İLE/VE/||/<>/> Uyu. İLE/VE/||/<>/> Giyin. İLE/VE/||/<>/> Hareket et. İLE/VE/||/<>/> Çalış. İLE/VE/||/<>/> Düşün. İLE/VE/||/<>/> Davran. İLE/VE/||/<>/> Kazan. İLE/VE/||/<>/> Biriktir. İLE/VE/||/<>/> Tüket. )


- BAŞARISIZLIK:
"DÖVME" değil "YARA"



- BAŞARISIZLIK:
YÜKSEK HEDEFLER KOYUP ULAŞAMAMAKTAN DOLAYI değil/ne yazık ki DÜŞÜK HEDEFLER KOYUP ULAŞMAKTAN DOLAYI



- BAŞARISIZLIK ile/değil/yerine DÜŞMEK

( Başarısızlık, düştüğün yerde kalmaktır. İLE/DEĞİL/YERİNE Düşmek, başarısızlık değildir. )


- BAŞARMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< İLERLEMEK

( Sonuç. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Süreç. )


- BAŞIBOŞ:
İŞSİZLER ile/ve/değil/<> DAHA İYİSİNİ YAPABİLECEK OLANLAR



- BAŞIMIZA GELEN ile/ve/değil/||/<>/>/< NASIL TEPKİ VERDİĞİMİZ



- BAŞIN AĞIRLIĞINDA:
"ÖNE EĞİK BOYUNDA" ile/değil/yerine/>< DİK BOYUN

( )


- BAŞIN ve/=/||/<>/> BASIN (ÖNE EĞİLMESİN)



- BAŞINA GELECEK ile/ve/||/<>/> GÖZÜNE GÖRÜNECEK



- BAŞINA GELEN ile/ve/||/<>/< OLMAMASI GEREKEN



- BASÎRET[Ar.] değil/yerine/= SAĞLAM/SAĞ/DOĞRU GÖRÜ

( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. )


- BASİRET ile/<> BASİRETSİZLİK ile/<> AYMAZLIK

( Yanlış yapmadan önce düşünmek. İLE/<> Yaparken, düşünmemek. İLE/<> Yanlış yapabileceğini düşünmemek. )


- BASİT/KÜÇÜK/ÖNEMSİZ HATA ile/ve/değil/yerine/||/<> BENİM ÖZENSİZLİĞİM/DİKKATSİZLİĞİM!



- BAŞKA (BİR ÇÖZÜM) ile/ve/değil YENİ (BİR ÇÖZÜM)



- BAŞKA (OLABİLİR/OLMAMALI):
"İÇİMİZDEKİ SAZLAR" ile/ve/||/<>/>< AĞZIMIZDAN ÇIKAN SÖZLER

( Duygular. İLE/VE/||/<>/>< Düşünceler. )


- BAŞKA BİR ...:
"DÜNYA" değil YAŞAM (BİÇİMİ)

( Yoktur. DEĞİL Vardır, olanaklıdır. )


- BAŞKA ŞANSI YOK değil BAŞKA YOLU YOK



- BAŞKALARI ...:
BİZİMLE YÜRÜYEBİLİR ve/fakat BİZİM İÇİN YÜRÜ(YE)MEYEBİLİR



- BAŞKALARINA "EFENDİLİK" ile/değil/yerine/>< KENDİMİZE EFENDİLİK

( "Güç" gerektirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güçlü olmayı gerektirir. )


- BAŞKALARINI AFFETMEK ile/ve/||/<>/< KENDİNİ AFFETMEK

( Affetmek, bir mahkûmu serbest bırakmaktır ve o mahkûmun kendin olduğunu keşfetmektir. )


- BAŞKALARINI AFFETMEK ile/ve/||/<>/< KENDİNİ AFFETMEK

( AFFEDELİM!!!

Lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:

"Bir yaşam deneyimine katılmak ister misiniz?"

Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. "O zaman" der öğretmen. "Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin"

Öğrenciler bunu da yapar. "Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!"

Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarını üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:

"Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın,o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun."

Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendine "Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:

"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? Hep yanınızda olacaklar."

Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikâyete başlar:
"Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor."
"Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, kişiler, tuhaf bakıyor bana artık. Hem sıkıldık, Hem yorulduk!"

Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:

"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz,

halbuki affetmek, en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir. )


- BAŞKALARINI AFFETMEK ile/ve/||/<>/< KENDİNİ AFFETMEK

( Kendini affetmeyen kişinin, tüm kusurları affedilebilir. )


- BAŞKALARINI DÜŞÜNMEK ile/değil/yerine BAŞKALARINI DA DÜŞÜNMEK



- BAŞKALARININ (")TERBİYESİZLİĞİ(") ile/değil/yerine/>< KENDİ TERBİYEN



- BAŞKALARIYLA KIYASLAMA ile/değil/yerine/>< BAŞKALARINI ÖRNEK ALMA



- BAŞKALAŞIM ile GELİŞİM



- BAŞKAN ile/ve/||/<> DANIŞMAN ile/ve/||/<> MUHTAR

( Dernek, vakıf, parti, enstitü, belediye, spor kulübü vb. gibi, "başkanlık" konumu ile sürdürülen kurum ve kuruluşlarda, "Başkan" olarak görev yapan kişinin, öteki yönetim kurulu üyelerinden hiçbir farkı, önceliği ya da üstünlüğü yoktur ve de ol(a)maz! Sadece, üstlenmiş olduğu geçici görevinde, biraz daha sorumluluk ve çok büyük bir fark ya da ayrıcalık oluşturmayacak bazı küçük ama önemli yetkileri bulunmaktadır. Bu, sınırsız ve sonsuz olmayan "yetkilerini" de, öncelikle ve tamamen, kurumun/kuruluşun ve yönetim kurulunun ne yapacakları değil ne gibi yanlışlıkların, eksikliklerin kalmaması, sorunların daha az çıkması yönünde, bilgi ve deneyim artılarını, kurum/kuruluş ve topluma sunacağı hizmeti amacıyla kullanmak durumundadır. Söz ya da karar verme makamı diye bir üstünlüğü de söz konusu değildir. Ortak alınmış/alınacak olan uygulama, yürütme kararlarında, oy fazlalığının bulunması, kişisel isteği ya da çıkarları yönünde değil sadece toplumun ortak çıkarları yönünde kullanılmak üzere, biraz daha fazla olan bilgi ve deneyimiyle, olası yanlış karar ve uygulamalara engel olabilmesi içindir. Dolayısıyla, bir şeyleri kendilerine sormak ya da izin istemek gibi bir üstünlükleri de söz konusu değildir. Fakat ne yazık ki, "Aman, işimiz ve aramız bozulmasın" kaygısıyla, kişiler, olması ve yapılması gereken süreçlerde sessiz kalır ve bu da başkanlık görevinde bulunan kişinin yetkilerini aşmasına, kötüye kullanmasına ve bu yanlışlara göz yumulmasına kadar gitmektedir. Bu tıkanıklığın giderilmesi için de başta, yönetim ve yürütme kurulu olmak üzere, tüm üyelerin ve vatandaşların, kişi değil kavram, kurum ve hizmet esaslı bir çalışma sürecinde olunduğunu anımsaması gerekmektedir.

İLE/VE/||/<>

Kişi, kurum ve kuruluşlara hizmet etmekte olan danışmanlar, kendilerine danışılan konuların uygulayıcısı durumunda değildir ve bu durumda bırakılamaz. Olası uygulamalardaki, girilmeyecek, sapılmayacak yönleri ve yolları işaret etmekle görevlilerdir. Ne yapılması hakkında, bilgi ve deneyim aktarımında bulunurlar fakat önerdikleri alanda daha fazla bilgili diye, işi ya da süreci, danışmana bırakmak gibi bir tutum ya da beklenti sergilenemez.

İLE/VE/||/<>

Halk tarafından seçilerek ve belirli bir dönem, koşul, sorumluluk, yetki ve görevlerle sınırlı kalmak üzere, yaşanılan bölgenin ilk yönetimsel yetkilisi olarak, bölgedeki ne yapılacaklarla değil ne yapılmayacaklarla, neyin, ne kadar süre ve koşulda, eksik ya da sorunlu kalmamasını sağlamak üzere, ihtiyâr heyeti desteği ile işbirliğinde bulunan kişidir. "Muhtar" sözcüğü, "Hayır!" kökünden gelerek, kendi ya da yakın çevresinin irâdesiyle değil ne yapılmayacağının ya da engel olunacağının bilgisine sahip olan kişi, ihtiyârını devrede tutan kişi anlamına gelmektedir. Fiziksel olarak yapılması gereken işlerde de belediye başkanını, güvenlik amacıyla da vali, kaymakam, polis, jandarma gibi ilgili kurum ve yetkililerle daha yakın ve doğrudan ilişki içinde olma görevindelerdir. Kaymakam ve valilerden daha alt bir yetki ve konumda olsalar da, belediye başkanından sonra değil önce gelirler. )


- BAŞKASI İLE GELEN MUTLULUK
ile/ve/değil/||/<>/>
BAŞKASI İLE GİDEN MUTLULUK



- BAŞKASINA SÖYLEDİĞİN/SÖYLEYEBİLDİĞİN ile ANCAK/SADECE KENDİNE SÖYLEYEBİLECEĞİN



- BAŞKASINI "KANDIRMAK" değil KENDİNİ YADSIMAK



- BAŞKASININ SORUSU ile/değil/yerine KENDİ SORUN



- BAŞKASININ, BİZİ KEŞFETMESİ ile/ve/>/değil/yerine KENDİNİ KEŞFETME

( Beşer. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE İnsan. )


- BAŞKASIYLA PAYLAŞTIĞIN/PAYLAŞABİLDİĞİN ile ANCAK/SADECE KENDİN YAŞAYABİLECEĞİN



- BAŞLAMAK İÇİN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> BAŞLAMAMAK/YAPMAMAK İÇİN

( "En" doğru zamanı beklemek. İLE/VE/||/<>/> [bazen/çoğunlukla] Olumsal/keyfî "bahane" (olabilir). )


- BAŞLAMAK ve/<> BAŞARMAK

( Başlamak, başarmanın yarısıdır. )


- BAŞLAMAK ve/<> BAŞARMAK

( Her iş, başlayana kadardır. )


- BAŞLANGIÇ MİT/LERİ ile/ve KURULUŞ MİT/LERİ ile/ve KURTULUŞ MİT/LERİ ile/ve KURTARICI MİT/LER ile/ve SON/KIYÂMET MİT/LERİ ile/ve YENİDEN DİRİLİŞ MİT/LERİ ile/ve GELECEK/ESKATOLOJİ MİT/LERİ ile/ve ÜTOPYA/CENNET MİT/LERİ ile/ve BAŞLANGIÇ/KOZMOGONİ MİT/LERİ ile/ve NEDENSELLİK/ETYOLOJİ MİT/LERİ ile/ve AHLÂK MİT/LERİ ile/ve PSİŞİK MİT/LER



- BAŞLANGIÇ:
EYLEM ile/ve/değil/||/<>/< ÖRTÜK EYLEM



- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<> ZEMİN



- BAŞTAN ANLATMAK ile/yerine SORULURSA ANLATMAK



- BAŞTAN DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> ZAMANINDA DÜŞÜNMEK



- BASTIRILMIŞ/LIK ile/ve VAZGEÇMİŞ/LİK

( Kişiler, neden/nasıl vazgeçerler?
( Why people give up? )

Hızlı sonuç beklediklerinden dolayı...
( Expect fast results... )

Kendilerine inançlarını kestiklerinden dolayı...
( Stop believing in themselves... )

Geçmişe saplanıp kalmalarından dolayı...
( Get stuck in the past... )

Hatalarında yaşadıklarından dolayı...
( Dwell on mistakes... )

Gelecekten korktuklarından dolayı...
( Fear the future... )

Değişime direndiklerinden dolayı...
( Resist the change/alteration... )

Güçlerinden vazgeçtiklerinden dolayı...
( Give up the power... )

Güçsüzlüklerine inandıklarından dolayı...
( Believe in their weaknesses... )

Dünyaya sahip oldukları zannından dolayı...
( Feel the world owes them something... )

Başarıyı istemekten çok, hata yapma korkularından dolayı...
( Fear failure more than desire success... )

Nelerin olanaklar içinde olduğunu görememelerinden dolayı...
( Never visualize what is possible... )

Kaybedecek şeylerinin çok olduğu zannından dolayı...
( Feel they have something to lose... )

Fazla çalışmaktan dolayı...
( Overwork... )

Sorunlarının sadece kendilerine özgü ve biricik olduğunu zannetmelerinden dolayı...
( Assume their problems are unique... )

Geri dönmenin ve geri dön işaretinin, hata yaptıkları anlamına geldiğini zannetmelerinden dolayı...
( See failure as the signal to turn back... )

Kendilerini, üzgün, güçsüz, acınası hissetmelerinden dolayı...
( Feel sorry for themselves... ) )


- BATAKLIKTA SİNEK AVLAMAK değil/yerine BATAKLIĞI KURUTMAK



- BATI AVRUPA'DA AYDINLAR:
KİLİSE ile/ve/<> RAHİPLER

( Aydınlar, Batı Avrupa'da, dinî–ilmî-felsefî-siyasî bir dizge olarak Kilise'nin yerini alan kapitalist-emperyalist–pozitivist yaşam görüşünün rahipleri olarak yükselmişlerdir. )


- BÂTIL ile/ve YANLIŞ



- BATKI/HÜSRAN ile PİŞMANLIK



- BAYGIN ile/değil/yerine/>< AYGIN



- BAYILMAK ile/ve/değil/yerine/<>/> AYILMAK



- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞ DERSEK

( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bağ olur. )


- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> HAYIR(!) DERSEK

( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hayır olur. )


- BAYLARDA:
AYAKTA İŞEMEK ile/yerine OTURARAK/ÇÖMELEREK İŞEMEK



- BAYRAM:
ÂRİF OLMAYANLARA ile/ve/değil/||/<>/< ÂRİFLERE

( Seyran. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Bayram. )


- BAYRAM:
SEVİNDİĞİN KADAR ile/ve/değil/||/<>/< SEVİNDİRDİĞİN KADAR



- BAZEN ve BAZI "DURUMLARI/KABULLERİ":
"KURMAK/SÜRDÜRMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YIKMAK/BOZMAK



- BAZI "KÖPRÜLERİ" ile/ve/||/<> BAZI "KÖPRÜLERİ"

( Geçmek gerek. VE/||/<> Yıkmak gerek. )


- BAZI "SÖZ(CÜK)LERİN/DEYİMLERİN":
"KULLANIMINDA" ve/||/<>
KİŞİLERİN/ÇALIŞANLARIN "DUYDUKLARI/ANLADIKLARI"
ile/değil/yerine/><
DAHA İYİSİ

( "O, benim işim/sorunum değil!":
"Yardım etmeye yanaşmayacağımızı belirtmiş olmak ya da kısaca/doğrudan "Hayır!" demiş olmanın yararı/değeri yoktur. ve/||/<>/> "Sadece, kendim için çalışırım."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yapamayacağımızı söylemek ya da daha sonra yapabileceğimizi, yardım edebileceğimizi söylemek.

"Onu daha önce denemiştik.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "tarihi bağlam sunma"nın ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Buna katılmak istemiyorum" ya da "Ben herşeyi bilirim", "Sen/siz, hiçbir şeyi bilmezsiniz"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yeni bir yaklaşım için her zaman bir yer vardır.

"Onun için bütçemiz yok/uygun değil.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "ekonomik" sıkıntılardan söz etmenin ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Başını önüne eğ ve senden beklenileni yap!"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Her zaman büyük düşünceler oluşturulabilir/bulunabilir ya da daha düşük bütçelerle de çok fazla şey yapılabilir.[Çalışanların yaratıcılığını ve üretimini engellememek gerekir.]


"Ben (size) söylemiştim.":
Kişiler, düşünce ve girişimlerinin kötü bir düşünce olduğunu düşünür ve o konuda bir daha hiçbir şey yapmamaya başlarlar. ve/||/<>/> "Bugüne kadar bize karşı davranmış olduklarını düşündürür."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Çözümü, bu sözü hiçbir zaman, zemin ve koşulda kullanmamaktır ya da sadece susabilmeyi becermektir.

"İşleyişe uygun değil!":
Konuşmaların, gevezelik ya da saçma olduğunu, süreçten uzak kalındığını düşündürtür. ve/||/<>/> "Burada, işlerin yürümesi için tek bir yol bulunmaktadır."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Kurallar, kesin sonuçlar anlamına gelmediğinden dolayı, işleyiş, gelişmeyi engelliyorsa o engelleri değiştirmek/düzeltmek gerekir. )


- BAZI AYRINTILARI ...:
ÖĞRENDİKTEN SONRA YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ÖĞRENMEK



- BAZI BİLGİLER YA DA KENDİMİZLE İLGİLİ (BAZI) BİLGİLER:
(")ÖVÜNMEK İÇİN(") ile/ve/değil/||/<>/< BİLİNMESİ VE FARKINDA OLUNMASI İÇİN



- BAZI BİLGİLERİN SUNUMUNDA:
TAÇLANMAK ile/ve/değil/<>/></< TAŞLANMAK

( Taşlanılmadan, taçlanılmaz! )


- BAZI DAVRANIŞLAR/DURUMLAR/NESNELER:
"HAVA ATMAK İÇİN" ile/ve/değil/||/<>/< HOŞLANDIĞINDAN DOLAYI



- BAZI DEĞERLERİ/İLKELERİ:
"ALMIŞ/ALMAMIŞ" OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ANLAMIŞ OLMAK



- BAZI DURUMLARDAKİ YENİLGİNİN KESİNLİĞİNDE:
ÖYLE "YENİL(MEK)" Kİ ile/ve/değil/||/<>/> DÜŞMANIN KAZAN(A)MAMASI



- BAZI DURUMLARIN/ENGELLERİN/SIKINTILARIN:
"SEL GİBİ GEÇMESİ" ve/||/<> "YEL GİBİ ESMESİ"

( "Derelerde/n". VE/||/<> "Tepelerde/n". )


- BAZI DUYGULAR/DURUMLAR:
DİLLENDİR(E)MESEK DE ... ile/ve/değil/||/<>/>/< DİLLENDİRİRSEK

( ... de (")olur("). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Bambaşka[tatlı/değerli/etkil(eşiml)i/karşılıklı/coşkulu/sevimli/sevecen] olur. )


- BAZI KAVRAMLARI:
KOPYALA-YAPIŞTIR değil/yerine TEKRAR TEKRAR DA OLSA YAZMAK



- BAZI KİŞİLER(E/DEN):
UZAK DUR(!)MAK ile/ve/değil/yerine/||/<> (FAZLA) YAKIN OLMAMAK



- BAZI ŞEYLER KOLAYLAŞIYOR ile/ve/değil/||/<>/< GÜÇLENİYORUZ



- BAZI ŞEYLERİ ...
ANLADIKTAN SONRA YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ANLAMAK



- BAZI ŞEYLERİ ...
UNUTMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine/>
HİÇ YAŞAMAMAK/YAŞAMAMAYA ÇALIŞMAK



- BAZI ŞEYLERİ:
ÇIRPINARAK SİLMEK ile/değil/yerine/>< BİR ÇIRPIDA SİLMEK



- BAZI YİYECEKLERİN:
DOKUNMASI ile/ve/değil/||/<>/< FAZLA GELMESİ



- BAZI) DUYGULARI/NI:
SÜREKLİ YAŞAMAK/DUYUMSAMAK ile/ve/değil YOĞUN YAŞAMAK/DUYUMSAMAK



- BAZI) VAHŞİ(ETÇİL/HEPÇİL) HAYVANLAR ile/ve/yerine (BAZI) UYSAL(OTÇUL) HAYVANLAR

( [bireylerin] Olumsuz yanlarını simgelerler. İLE/VE/YERİNE Olumlu yanlarını simgelerler. )


- BAZI) VAHŞİ(ETÇİL/HEPÇİL) HAYVANLAR ile/ve/yerine (BAZI) UYSAL(OTÇUL) HAYVANLAR

( )


- BEBEK BAKIMINDA, EN ÖNEMLİLER...

( BEBEĞİ, ÜŞÜTMEMEK VE DÜŞÜRMEMEK! )


- BEBEK/ÇOCUK GELİŞİMİNDE İLİŞKİLER:
İKİLİ ile/ve/||/<>/> ÜÇLÜ ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL



- BEBEK/LİK EVRELERİ/NDE:
OTİSTİK ile/ve/> SİMBİYOTİK ile/ve/> AYRIŞMA VE BİREYLEŞME

( 0-2 ay. İLE/VE/> 2-5 ay. İLE/VE/> 6-30 ay. İLE/VE/> 30 ay sonrası. )


- BEBEK/LİK EVRELERİ/NDE:
OTİSTİK ile/ve/> SİMBİYOTİK ile/ve/> AYRIŞMA VE BİREYLEŞME

( [bkz.] Margaret Mahler )


- BEBEK ile/ve/<>/> ÇOCUK ile/ve/<>/> ERGEN ile/ve/<>/> GENÇ ile/ve/<>/> ORTA YAŞ ile/ve/<>/> YAŞLI

( [yaş arası] 0-1 İLE/VE/<>/> 1-12. İLE/VE/<>/> 12-18. İLE/VE/<>/> 18-65. İLE/VE/<>/> 66-79. İLE/VE/<>/> 79-99.[Dünya Sağlık Örgütü'nün kabulü olarak] )


- BECEREMİYORUM değil/yerine YÜZ VERME!



- BECERİ:
SÖYLEMEK değil/yerine DİNLEMEK

( Dinlemeyenler, öğrenemezler.
Öğrenemeyenler, bilemezler.
Bilemeyenler, olamazlar. )


- BEDÂVET ile/değil/yerine/>< HADÂRET



- BEDENDE (OLMAK) ile/ve/değil BEDENDEN (OLMAMAK)



- BEDR-İ KEMÂL[Ar.] ile BEDR-İ KÂMİL[Ar.]

( Bir yazı çeşidi/tarzı. İLE Ayın ondördüncü gecesi. )


- BEĞEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SARIL

( Facebook'ta. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< www.Good4Trust.org 'da. )


- BEĞENİLMEK ve/||/<>/>/< KABUL EDİLMEK



- BEHAİM(HAYVAN) ile BEŞER ile İNSAN(>/< KİŞİ)

( İçgüdü varolanı. İLE Güdü varolanı. İLE Cezbe varolanı. )


- BEHİYE[< BEHÂ]:
GÜZEL



- BEKLENTİ SIRALAMASI:
"YÖNETİCİLERE GÖRE" ile/değil/yerine/>/>< ÇALIŞANLARA GÖRE

( )


- BEKLENTİ ile/ve/=/||/<>/>/< BATKI/HÜSRAN



- BEKLENTİ yerine DAYANÇ/SABIR



- BEKLENTİ ile/ve/||/<>/> DAYATMA

( Aralarında çok ince bir çizgi ya da geçiş vardır. )


- BEKLENTİ değil/yerine HİZMET



- BEKLENTİ değil KENDİNDEN KAÇIŞ

( Merkezden uzaklaşmak. )


- BEKLENTİYİ YÖNETMEYE ODAKLANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÇÖZÜM ÜRETMEYE ÇABALAMAK



- BELÂ'DA:
ŞERİAT ile TARİKAT ile HAKİKAT ile MÂRİFET

( Sabreder. İLE Rızâ gösterir, şükr eder. İLE Nedenini araştırır, ilmini yapar. İLE Hizmet eder. )


- BELÂ'YA SABIR ile/ve/değil/yerine NİMET'LERE SABIR

( Anlamadığımız herşey başımıza belâ. )


- BELÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AŞK

( Bin. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bir. )


- BELİĞ ile BELİK

( Belagati olan, belagatli. İLE Saç örgüsü. )


- BELİRLEME ile/ve SINIRLAMA



- BELİRLENMİŞLİK ile/ve/||/<> SONSUZLUĞUN OLANAKSIZLIĞI



- BELİRLİ BİR ALANDA/KONUDA:
BİN KİTAP OKUMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< (YETKİN) BİR KİTABI, BİN KEZ OKUMAK



- BELİRLİ NEDENLER ile/ve/||/<>/> BELİRLİ KOŞULLAR ile/ve/||/<>/> BELİRLİ SONUÇLAR

( Geçmiş. İLE/VE/||/<>/> Şimdi. İLE/VE/||/<>/> Gelecek. )


- BELİRSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BELİRGİN/LİK

( Zihnin baş edemediği ve neredeyse her an tükenebileceği tek durum. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Zihnin ve sürecin rahatlayabildiği ve yaşayabildiği tek durum. )


- BELİRSİZ/LİK ile/ve/=/||/<> DEĞERSİZ/LİK



- BELİRSİZ/LİK ile/ve/||/<> OLUMSUZ/LUK

( Zihnin, işleyebildiği tek durum/koşul belirginlik; rahat edemediği tek durum ise belirsizliktir. )


- BELİRSİZLİK /= TEHLİKE:
EN KÖTÜ ile/ve/||/<>/> EN İYİ ile/ve/||/<>/> EN OLASI



- BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK



- BELİRSİZLİK ile/ve/||/<>/> KARARSIZLIK



- BELİT(AKSİYOM) = MÜTEARİFE = AXIOM[İng.] = AXIOME[Fr.] = AXIOM[Alm.] = AXIOMA[Yun.] = AXIOMA[İsp.]

( Kendiliğinden, apaçık ve bundan dolayı öteki önermelerin ön dayanağı sayılan temel önerme. İLE Bir gücün, maddi bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması. | İnsan etkinliğinin ya da iradesinin açığa çıkması. | Hareket, iş. | Anamalın, belirli bir bölümü. | Hisse senedi. | Bir oyuncunun, sahne üzerindeki hareketi. | Oyunun temasını geliştiren, başlıca olay, öykü, gelişim. )


- BELKİ ... ile/değil/yerine/>< BİR/DÜŞÜK/YÜKSEK OLASILIKLA/OLASILIKLI ...

( "Belki[%50 - 50] ..." [Olur olmadık, orantısız, ölçüsüz, "belki ..." kullanmamak!] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Neyin, nasıl ve ne kadar olabileceğini öngörüyorsak onu [o kadarını yüzdesiyle] söylemenin gerekliliği, değerliliği, anlamlılığı ve önceliği! )


- BELLEĞE DAYANARAK YAŞAYAN ile BELLEĞİ (GEREKTİĞİNDE) KULLANARAK YAŞAYAN



- BELLEĞE YÖNELİK BİLGİ (YÖNETİMİ/KULLANIMI) ile/yerine EYLEME YÖNELİK BİLGİ (YÖNETİMİ/KULLANIMI)



- BELLEĞİN AŞAMALARI'NDA:
KODLAMA ile/ve/> DEPOLAMA ile/ve/> ARA-BUL-GERİYE GETİR

( Belleğe yerleştirilir. > Bellekte tutulur. > Bellekten çağrılır. )


- BELLEĞİNDEN SİLMEK ile/ve/> ETKİSİNDEN/"BÜYÜSÜNDEN" KURTULMAK



- BELLEK YİTİMİ ile DUYUM YİTİMİ ile ACI YİTİMİ ile SÖZ YİTİMİ ile HAREKETLERDEKİ DÜZENSİZLİK



- BELLEK-GÖVDE(/NEDENSEL-GÖVDE) ile/ve/değil/yerine/< GÖVDE



- BELLEK ile/ve/<> ALGI

( KUVVE-İ ZÂKİRE ile/ve/<> İDRAK )


- BELLEK ile/ve/<> ALGI

( Algı bir örgütlemedir. )


- BELLEK ile/ve/<> ALGI

( Bellek Haritası )


- BELLEK ve/||/<> DİL



- BELLEK ile/ve GELECEK



- BELLEK ile/ve GÖRÜ



- BELLEK ile/ve/değil İLGİ



- BELLEK ile/ve/değil ÖNCELİK



- BELLEK ile/ve/yerine/||/<> US/AKIL

( Katıksız aklın, belleğe gereksinimi yoktur. )


- BELLEK ile/ve/yerine/||/<> US/AKIL

( Sahip olunan etkin/aktif ya da pasif bilgilerin, şimdiki zamanda, uygulanabilir/pratik bilgi olarak, hızla ortaya çıkartılabilmesi Us'a[akla/akıllı olmaya] işaret etmez. Beynin çalışma yapıları özerklik gösterdiğinden, içinde bulunulan topludurum[konjonktür] gereği beynin nasıl çalışabileceği önceden bilinebilir/tespit edilebilir değildir. )


- BELLEK ile/ve/yerine/||/<> US/AKIL

( Bellek, süreklilik, yanılsama verir, tekrarlanış ise nedensellik düşüncesini oluşturur. )


- BELLEK ile/ve/yerine/||/<> US/AKIL

( Bellek ve beklenti olmadıkça zaman da yoktur. )


- BELLEK ile/ve/yerine/||/<> US/AKIL

( Bellek, iyi bir hizmetkârdır fakat kötü bir efendidir. )


- BELLEK ile/ve/yerine/||/<> US/AKIL

( Memory gives the illusion of continuity and repetitiveness creates the idea of causality.
Memory is a good servant, but a bad master. )


- BELLEKTE TAŞIMAK ile/değil/yerine BİLMEK

( Bilgi 2'dir. 1. Hakkında veri sahibi olmak. 2. Nerede bulacağını/bulabileceğini bilmek. [Bu çağda olması gereken ve öncelikli olan nerede bulabileceğini bilmektir.] )


- BELLEKTE TUTMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine "HEYBEYE ATMAK"



- BELLEME(EZBERLEME) ile/yerine ÖĞRENME



- BELLEME ile BELLEME

( Öğrenip akılda tutmak. | Sanmak. İLE Bel denilen araçla toprağı işlemek. )


- BELLEMEK ile/ve/yerine EZBERLEMEK[Fars.]

( ... İLE/VE/YERİNE Kalbe yazmak. )


- BELLEMEK ile/yerine SORGULAMAK/DÜŞÜNMEK

( Sormaz ki bilsin, sorsa bilir; bilmez ki sorsun, bilse sorar. )


- BELLETİCİ AHLÂK ile/yerine DÖNÜŞTÜRÜCÜ AHLÂK



- BEN ... ile/ve/değil/yerine ADIM ...



- BEN DE SİZDENİM ve/||/<>/> BENİM GİBİ/DURUMUMDA OLAN BAŞKA BİRİ DAHA VAR MI?

( Çok sıradışı bir ortamda/bölgede/toplumda/durumda, kişinin ilk düşündükleri. )


- BEN OLDUM DELİSİ OLMAK ile/yerine NE OLDUM DELİSİ OLMAK ile/yerine BEN/NE OLDUM DELİSİ OLMAMAK(/BU DURUMA DÜŞMEMEK)



- BEN OLMA GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> AİT OLMA GEREKSİNİMİ

( En temel/öncelikli gereksinimler. )


- BEN OLMAYAN ile/ve/<> ÖTEKİ(LEŞTİRME)



- BEN-İM:
BENLİK ile/ve/değil ÖZNE

( Kendini merkeze koymak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Başkalarından/ötekilerden ayrı olan. )


- BEN-İM ile BENİM

( "Benim" bir kişiye özgü, ötekileri hesaba katmayan ayrımcılık demektir. )


- BEN-İM ile BENİM

( "Mine" implies exclusivity. )


- BEN-İM ile BENİM

( BENİM!

Uzun boylu, ay yüzlü bir kız vardı kasabanın birinde. Onun sevgisiyle herkes yolunu yitirmişti. İşi gücü dilberlikti, bez yıkarken saçlarını çözer, eteğini beline toplar, âşıklarının gönüllerine ateş çalardı.

Kemâle ermiş, yaşını başını almış bir adam da âşık oldu ona ve tez vakitte kemâlini yitirdi, tecrübeli aklı deliliğe yaklaştı, yüzünün aşkıyla beli iki kat olup gönlü belâ zinciriyle bir girdapta kaldı. Sonunda dayanamadı, kendini ona vakfetti, her işi onun için, herşeyi onun adına yapmaya başladı. Ücretle iş yapsa kazancını ona sunar, eline altın geçse gider o gümüş gövdeliye verirdi. Bir gün genç kız kendine dedi ki:

- Yanışın her an biraz daha artmada ama aşkta masraf ziyâde gerek, sendeki sermaye yalnızca âşk olursa mutfak boş kalır, daha fazlaya gücün yetmezse geç bu sevdadan, davul dengi dengine demişler...

- Sevgili, dedi âşık, gövdemde bir avuç ilikten, bir parça deriden başka bir şey kalmadı yolunda harcayacak. Bari beni sat da elde ettiğinle bir müddet daha hoş ol.

- Genç kız âşığını derhal Mısır'a götürdü, orada bir kürsü kurmuşlar, âdet etmişler, satıcı kürsüye oturur, kölesi ayakta durup müşteri beklerdi. Bir müddet beklediler. Adam hiç üzüntü göstermiyor, hiç boynunu bükmüyor, hatta müşteri çıktığı vakit baş gösterecek ayrılığı da aklına getirmiyordu. Bir adam gelip genç kıza sordu:

- Şu ayakta bekleyen yaşlı adam senin kulun mu?
- Evet, benim kulumdur!...

O sırada, yaşlı adam, bayılıp düştü. Adam pazarlık ile onu satın aldı ve kendine geldiğinde şehrin dışında bir mezarlığa götürdü. Meğer o adamın babası ölmüş, o da babasının ruhu için bir köle azâd etmeyi ahdetmiş, yaşlı adamı satın alması bundanmış. Mezarın başında zavallı yaşlı adamı azâd edip cebini de altınla doldurduktan sonra gönlünü şâd etmek için dedi ki:

- Diliyorsan ey yaşlı adam. Mısır'da kal! Malın eksilmez, seni gözetirim. Dilersen de var git, çünkü artık özgürsün, kendinin sultanısın.

Yaşlı adam, teşekkür ederek genç kızın ardınca koşup yetişti ve altınları avucuna sayıp gönlünü alana yine gönlünü teslim etti. Dünyayı onun yüzünde apaydın görüyordu ve dedi ki:

- A sevgili! Şu gönül, senin için satılmaktan aldığı lezzeti bugüne dek hiçbir şeyden almadı. Hele "benim kulumdur" dediğin andaki saadetim, sanmam ki başka bir kimsede olsun!

Haydi yine beni pazara götürüp sat ki,
tekrar "Benim!" dediğini duyayım! )


- BEN-İM ile BENİM

( "Ben-im" bilinci bile, yararlı bir yön gösterici de olsa sürekli değildir.[Nerede aranması gerektiğini gösterir. Neyin aranması gerektiğini değil.] )


- BEN-İM ile BENİM

( Even the consiousness "I am" is not continuous, though it is a useful pointer.[It shows where to seek, but not what to seek.] )


- BEN:
"ŞUYUM/BUYUM, BU/ŞU KADARIM!" ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>/< BEN'İM



- BEN/LİK >< ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK

( NEFS >< TEVÂZÛ )


- BEN/LİK ile/ve/<>/> KENDİ/LİK



- BEN/SEN BİLİNCİ ile/ve/<>/yerine BİZ BİLİNCİ

( Ben Var'ım!, Ben Tek'im!, Ben Anlamlı'yım! / Sen Var'sın!, Sen Tek'sin!, Sen Anlamlı'sın! İLE/YERİNE Biz Var'ız!, Biz Tek'iz!, Biz Anlamlı'yız! ( Hiçbir şey benim ya da sizin değildir - her şey bizimdir. )


- BEN/SEN BİLİNCİ ile/ve/<>/yerine BİZ BİLİNCİ

( Nothing is mine or yours - everything is ours. )


- BEN/SEN ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/< ZEN

( [bir şey] Yaptığımızda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/=/<>/< Yapmadığımızda/yapmayabildiğimizde[yapmamayı yeğleyebilmemizde)]. )


- BEN ile/ve/<> BEN OLMAYAN

( Birlik. İLE/VE/<> Çokluk. )


- BEN ile/ve BEN-İM

( "Ben" düşüncesi ve duyumsaması, her zaman bizimledir. Ne var ki, ona "gövde, düşünceler, duygular, sahip olunan mal-mülk vb. bin türlü "ekleme ve yükleme"de bulunmuşuz. Kendimizi "özdeşleştirdiğimiz" tüm bu "eklemeler" yanıltıcıdır. Onlardan dolayı kendimizi, olmadığımız şeyler olarak sanmaktayız. )


- BEN ile/ve BEN-İM

( Sense "I am" is always with us. Only we have attached all kinds of things to it -body, thoughts, feelings, ideas, possessions etc.- All these self-identifications are misleading. Because of them, we take ourselves to be what we are not. )


- BEN ve/||/<>/> BEN'İ (NASIL KURTARABİLİRİM?)



- BEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< BİZ

( Biz, ancak birlikte (olarak) bir adam ediyoruz/ederiz. )


- BEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< BİZ

( Sorun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>

- BEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< BİZ

( Ben'in yaratıcı gücü, başlangıçtır. )


- BEN ile/ve NEFS/NEFİS

( Nefsinin öğretmeni, vicdanının öğrencisi ol! )


- BEN ile/ve/<> SEN

( Varlığım sensin, bilincin ben-im. )


- BENCE ile/ve/değil/yerine BENİM/SENİN İÇİN, BANA/SANA GÖRE



- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Bencillik, parçanın adına ve bütünün zararına, açgözlülük etmek, ele geçirmek, biriktirmek demektir. )


- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Kişi, iç gerçeklerini gözardı eder etmez bencilliğe sürüklenebilir. )


- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Dar görüşlü, çiğ kişiler, varlığı bencilce kullanırken, büyük kişiler sahip olduklarını başkalarının yararına değerlendirirler. )


- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Başkalarına yararlı olabilmek için esneklik, bencillikten kurtulmak ve insan doğasını anlamak gerekir. )


- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Bencillik ıstırabın nedenidir. )


- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Bencillik tüm kötülüklerin kaynağıdır. )


- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Kendinin, gövde ve zihin olmadığını bilen bir kişi, bencil olamaz. Çünkü, bencillik nedeni olabilecek bir şeye sahip değildir. )


- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Savunmak zorunda olduğunuz bir egonuz olduğu sürece şiddet kullanmak zorundasınız. )


- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Tek kötülük, budalalık ve bencilliktir. )


- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Bencillik merkezi yok olduğu zaman, tüm haz arzusu ve ıstırap korkusu biter. )


- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Kişi, kendini sürekli yenilemeli ve başkalarını da meziyetiyle etkileyerek bencillikten uzaklaşmalıdır. )


- BENCİ/LİK ile BENCİL/LİK

( Selfishness is the source of all evil.
That as long as you have a self to defend, you must be violent. )


- BENCİLLİK değil/yerine/>< DAYANIŞMA



- BENDE YOK, SENDE DE OLMASIN ile/değil/yerine SENDE VAR, BENDE DE OLSUN



- BENHUR ve TITANIC ve YÜZÜKLERİN EFENDİSİ(YÜZÜK KARDEŞLİĞİ)

( Bugüne kadar sadece bu üç film, onbir dalda Oscar ödülü kazanmıştır. )


- BENİ ANLAYIN ile/değil/yerine/< DEDİĞİMİ ANLAYIN



- BENİ İLGİLENDİRMİYOR ile/ve/değil/yerine BENİ (ÇOK) (FAZLA) İLGİLENDİRMİYOR



- BENİ/SENİ/ONU:
"ENTERESE ETMEZ" değil
(FAZLA/YETERİNCE) İLGİLENDİRMİYOR



- BENİM OL! değil KENDİ(N) OL(SUN)!



- BENİM YEĞLEDİĞİM/TERCİHİM ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLİMİN YEĞLEDİĞİ/TERCİHİ



- BENİMSEME ile KİŞİSELLEŞTİRME



- BENİMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KABUL ETMEK



- BENİMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KARŞI ÇIKABİLMEK



- BENLİK TUTUMUNDA:
KİM OLMADIĞIMIZ ile/ve KARŞIT OLDUKLARIMIZ



- BENLİK:
EMİR ALTINDA ile/ve/> SORGULAYAN ile/ve/> SEZGİSEL ile/ve/> BEKLENTİSİZ ile/ve/>
RIZÂ SAHİBİ ile/ve/> RÂZI OLUNAN ile/ve/> SAFLAŞMIŞ



- BENLİK/EGO ile/ve/||/<> KENDİLİK(BENLİK KİMLİĞİ)



- BENLİKTE ÖLMEK ve/||/<>/> HAKİKATTE DİRİLMEK



- BENLİKTEN/EGODAN VAZGEÇMEMEK ve/ne yazık ki/> KENDİNDEN VAZGEÇMEK



- BENZEŞ/LİK ile EŞİT/LİK



- BENZETME:
AYRINTILI ile KISALTILMIŞ ile PEKİŞTİRİLMİŞ ile GÜZEL(BELİĞ)

( )


- BEREKET ve/<>/< PAYLAŞIM



- BEREKET ile/ve ŞÜKÜR

( BEREKÂT[< BEREKET]: Bolluklar, hayırlar. | Meymenetleri saâdetler, mutluluklar, hayırlar. )


- BEREKET ile/ve ŞÜKÜR

( Geleneğin, içsel etkiyle verilmesi ve içselleştirilmesi.İLE/VE ... )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Berraklık ve yardımseverlik elele gider - her biri hem öbürüne muhtaçtır, hem de öbürünü güçlendirir. )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Ayna, güneşi çekmek için hiçbir şey yapamaz. O sadece parlaklığını koruyabilir. )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Durumunuzu berrak bir biçimde görelim, bu berraklık, bizi serbest[sorumlu özgür] duruma getirecektir. )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Bizi, insan yapacak olan, berraklık ve yardımseverliktir. )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Clarity and charity go together - each needs and strengthens the other.
The mirror can do nothing to attract the sun. It can only keep bright.
See clearly your condition, your very clarity will release you.
It is 'clarity and charity' that make us human. )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Aydınlık, açık. | Duru, temiz. İLE Tüm çizgileri belirgin olan, gözün tüm ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen. | İyi duyulan ses. | Kesintilerden sonra geri kalan miktarda olan, safi. | Açık seçik olan, anlaşılmaz yanı bulunmayan. | Tenis, masa tenisi gibi oyunlarda servis atışlarında topun karşı sahaya geçerken fileye değdiğini belirtmek için kullanılan bir söz. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Kendini tanımayan, görünüş bazında, "insan" etiketine sahip olan, sınırlı ve âtıl durumda yaşayan.
İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Kendini gerçekleştirmiş, Bilim, Sanat, Felsefe, Zam/an, Doğa, Ayırdındalık/Farkındalık, Yeğleme/Tercih kavramlarının bağlantılarını oluşturabilmiş, oturtabilmiş ve uygulama durumunda olan bir var olan. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Hayvanlıktan ayağa kalkmış olan. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bilinçte ayağa kalkmış olan. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Dayanmayan/dayanamayan, sabretmeyen/sabredemeyen. Sabra dayanamayan. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Dayana(bile)n, sabrede(bile)n. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Konuşabilen. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Konuşmayabilen, konuşabildiği gibi konuşmamayı ve/ya da [gereğince] susabilmeyi de becerebilen. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Başkasının sözünü bile aktaramayan. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kendi sözünü söyleyebilen/söyleyen. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Kişi, kişinin kurdu ise. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kişi, kişinin dostu ise. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( [birbirimize] Yaklaşmak/yaklaşan. İLE/ÖNCELİKLE/||/<>/>< Yaklaşmamak/yaklaşmayan. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Görünür. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Görünmez. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Görünürlük. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Görebilirlik. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Herhangi/belirli biri. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Sanatsal biri. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Doya doya, insanlığını yaşayan. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Gaflet uykusundan uyanan kişi, beşerdir. Beşer, nefsine mahkûm olan kişidir. Beşer, Allah'ı anlamadan, insan olamaz. İnsan/kişi de bu konuyu hallederse Âdem olur. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Dostu bul, ona kavuş. Fakat bunu sindiremeyecek olanlara gösterme! )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Yapmamız gereken, farkında olmanın farkında olmaktır. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Anadan doğma insan yoktur. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Beşer iken bî-şer olmaktır, insan olmak. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Melekler, insan olamadığından dolayı üzgün; şeytan ise insan olmadığından dolayı memnunmuş. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( What we need is to be aware of being aware. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

( Kendini kabul etmeyen, itirazı çok ve çeşitli olan. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kendini kabul eden, kendiyle barışan, itirazları olmayan ya da azalmış olan. )


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

(

İnsanın Evrimsel Süreci

Dönem Tür Özellikler Zaman
İlk İnsan Benzeri Atalar Sahelanthropus tchadensis İnsan ve şempanze ayrımı; çift ayaklılık belirtileri 7 - 6 milyon yıl önce
Erken Homininler Orrorin tugenensis Çift ayaklılık adaptasyonu 6 - 4 milyon yıl önce
Erken Homininler Ardipithecus ramidus Ağaçta yaşama ve yerde hareket etme yeteneği 4,4 milyon yıl önce
Australopithecus Dönemi Australopithecus afarensis Çift ayaklı yürüyüş, küçük beyin; "Lucy" fosili 4 - 3 milyon yıl önce
Australopithecus Dönemi Australopithecus africanus Daha gelişmiş çene yapısı 3 - 2 milyon yıl önce
Erken Homo Türleri Homo habilis İlk taş araç kullanımı 2,5 - 1,8 milyon yıl önce
Erken Homo Türleri Homo rudolfensis Daha büyük beyin oylumu 2 - 1,8 milyon yıl önce
Orta Homo Türleri Homo erectus Afrika'dan göç, ateşin denetimi 1,8 milyon - 500.000 yıl önce
Neandertaller Homo neanderthalensis Avrupa ve Asya'da yaşamış, modern insanlarla genetik aktarım 400.000 - 30.000 yıl önce
Modern İnsan Homo sapiens Anatomik modern insan, Afrika kökenli 300.000 yıl önce
Modern İnsan Homo sapiens sapiens Davranışsal modern insan, ekinsel devrim 40.000 yıl önce - günümüz
)


- BEŞER ile/değil/yerine/||/<>/> İNSAN (OLABİLMEK)

(

İnsan(Homo) Türlerinin Evrimi

Dönem Tür Özellikler Zaman
Erken Homo Homo habilis İlk taş araç kullanımı, çift ayaklılık 2,5 - 1,8 milyon yıl önce
Erken Homo Homo rudolfensis Daha büyük beyin oylumu, uzun yüz yapısı 2 - 1,8 milyon yıl önce
Orta Homo Homo erectus Ateşin denetimi, karmaşık araç yapımı 1,8 milyon - 110.000 yıl önce
Orta Homo Homo heidelbergensis Barınak yapımı, avlanma stratejileri 700.000 - 200.000 yıl önce
Geç Homo Homo naledi Bilinçli gömme davranışı 335.000 - 236.000 yıl önce
Geç Homo Homo neanderthalensis Avrupa'da yaşamış, modern insanlarla genetik aktarım 400.000 - 30.000 yıl önce
Geç Homo Denisova İnsanları Genetik çözümlemeyle tanımlandı, sınırlı fosil bulguları 200.000 - 30.000 yıl önce
Modern İnsan Homo sapiens Anatomik modern insan, Afrika kökenli 300.000 yıl önce
Modern İnsan Homo sapiens sapiens Davranışsal modern insan, ekinsel devrim 40.000 yıl önce - günümüz
)


- BEŞER DOĞMAK ile/ve/> KİŞİ/İNSAN OLMAK

( BEŞER İKEN BÎ-ŞER OLMAKTIR İNSAN OLMAK )


- BEŞER ile/değil/yerine/>< ÂDEM

( [Kendi sorumluluğunu] Al(a)mayan/alamamış. İLE Alan/almış. )


- BEŞER ile/ve/>/değil/yerine KİŞİ

( Herhangi/belirli biri. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE Sanatsal biri. )


- BEŞER ile/ve/>/değil/yerine KİŞİ

( Başkasının sözünü bile aktaramayan. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE Kendi sözünü söyleyebilen/söyleyen. )


- BEŞER ile/ve/>/değil/yerine KİŞİ

( Hayvanlıktan ayağa kalkmış olan. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE Bilinçte ayağa kalkmış olan. )


- BESİNLER:
KIRMIZI ve/||/<> SARI ve/||/<> YEŞİL ve/||/<> MOR

( Sağlıklı bir kalp için. VE/||/<> Eklemler için. VE/||/<> Saflaşmak ve arınmak için. VE/||/<> Daha uzun yaşam için. )


- BESİNLER:
KIRMIZI ve/||/<> SARI ve/||/<> YEŞİL ve/||/<> MOR

( For healthy heart. AND/||/<> For joints. AND/||/<> To purify and detox. AND/||/<> For a longer life. )


- BESLEMEK ile/ve/<> BESLENMEK



- BESLEMEK ve/||/<> DESTEKLEMEK



- BESLENME VE ÇİĞNEME SÜRESİ/SAYISI:
YANLIŞSA/EKSİKSE değil/yerine/>< DOĞRUYSA/YERİNDEYSE/YETERİNCEYSE

( [İlâcın] Yararı yok. DEĞİL/YERİNE/>< Gerek yok. )


- BESLENME:
"CANIN SIKILDIKÇA" değil/yerine/>< ACIKTIKÇA



- BESLENME:
BÜTÜNSEL ve/||/<> BİLİNÇLİ ve/||/<> BİTKİSEL



- BESLENME = NUTRITION[İng.] = NOURRIR[Fr.] = VERPFLEGEN[Alm.] = NUTRIRE[İt.] = NUTRIR[İsp.]



- BESLENMEDE, ...:
YEŞİL ve/||/<> SARI ve/||/<> TURUNCU ve/||/<> KIRMIZI ve/||/<> MOR

( Zehir atıcı. VE/||/<> Güzellik. VE/||/<> Kanserden koruyucu. VE/||/<> Kemik sağlığı. VE/||/<> Uzun yaşam. )


- BESLENMEDE, ...:
YEŞİL ve/||/<> SARI ve/||/<> TURUNCU ve/||/<> KIRMIZI ve/||/<> MOR

( )


- BEYÂNİ AKIL ile/ve BURHANİ AKIL ile/ve İRFÂNİ AKIL



- BEYİN GİRİNTİLERİ ve/<> BAĞIRSAK GİRİNTİLERİ



- BEYİN:
YANSITICI değil/yerine YARATICI



- BEYİN/ZİHİN:
ÜRETİCİ/ÜRETEÇ ile/ve/||/<> YANSITICI



- BEYİN ile/ve/||/<> AKIL

( Donanım/ekran. İLE/VE/||/<> Yazılım[işletim sistemi, program]. )


- BEYİNDE/ZİHİNDE:
BİLİŞSEL ve/||/<>/< DUYGUSAL ve/||/<>/< DUYUSAL ve/||/<>/< MOTOR



- BEYLİK SÖZLER ve/||/<>/< EZBER SÖZLER



- BEYNİN:
DOĞALLIĞI ile/ve/değil/yerine TARİHSELLİĞİ



- BEYNİN/ZİHNİN GELİŞİMİNDE:
SAĞ YARIMKÜRE ve/||/<>/> SOL YARIMKÜRE (ÖZELLİKLERİ)

( İlk iki yılda. VE/||/<>/> İkinci iki yılda. )


- BİÇİMLENDİRME (GİRİŞİMİ/ÇABASI) ile/ve/<>/değil/yerine YÖNLENDİRME (GİRİŞİMİ/ÇABASI)



- BİÇİMLENDİRME ile/ve/<> İLİŞKİLENDİRME



- BİÇİMLENME ile/ve/<> BELİRLENME



- BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR



- BICIR BICIR (KONUŞMAK, HAREKET ETMEK)

( Küçük, şirin çocuklar için söylenilen. )


- BİÇTİĞİN ve/||/<>/>/< EKTİĞİN

( "Biçtiğimizi" beğenmiyorsak, "ektiğimize" bakmalıyız! )


- BİL BAKALIM ...:
BEN KİMİM? ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEN KİMSİN?



- BİL(E)MEMEK ile/ve EMİN OLMADIĞINDAN (DOLAYI) BİL(E)MEMEK



- BİLDİĞİM/İNANDIĞIM ŞEYİ YAPARIM ile/değil BİLDİĞİM/İNANDIĞIM ŞEYİ, YAPARIM



- BİLDİĞİMİZİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLMEDİĞİMİZİ

( Bilmeyelim! İLE/VE/||/<>/< Bilelim! )


- BİLDİĞİN GİBİ ile/ve BİLDİĞİN KADAR

( Hiçbir şey bildiğin/gördüğün gibi/kadar değildir/olmayabilir. )


- BİLDİĞİN GİBİ ve/||/<> SEVDİĞİN GİBİ ve/||/<>
DİLEDİĞİN GİBİ
... OLSUN!:



- BİLDİĞİNDEN DOLAYI KONUŞMAYAN ile BİLMEDİĞİNDEN DOLAYI KONUŞMAYAN

( Bilgelik/le, bilgelikte. İLE Özgüvensizlik/ten, taklitte. )


- BİLDİĞİNE GİDEN ile/ve/değil/yerine/<> BİLMEDİĞİNE GİDEN



- BİLDİĞİNİ:
YAPMAZSAN ile/değil/yerine YAPARSAN

( Sadece zihnin, bir miktar/bölüm bilir. İLE/DEĞİL/YERİNE Her/bir yerin (tam) bilir/yetkindir. )


- BİLDİĞİNİ:
YAPMAZSAN ile/değil/yerine YAPARSAN

( Yetersizdir. İLE/DEĞİL/YERİNE Yeterlidir. )


- BİLDİĞİNİ/BİLMEDİĞİNİ GÖSTERMEK İÇİN KONUŞMAK değil/yerine GERİBİLDİRİM



- BİLDİKLERİNİ YAPMAK ve/<> BİLMEDİKLERİNİ ÖĞRENMEK

( Bildiğinizle amel/hizmet edin; bilmedikleriniz, size sunulacaktır. )


- BİLDİRGE ile/ve/değil PAYLAŞIM



- BİLEN ile/ve/||/<> ÖĞRENEN ile/ve/||/<> DİNLEYEN



- BİLENİN/BİLGENİN/USTANIN/HOCANIN, HER:
[hem] YAPTIĞI/NI ile/ve/<>/||/değil/yerine/hem de DEDİĞİ/Nİ

( Yapma. İLE/VE/<>/||/DEĞİL/YERİNE Yap. )


- BİLEREK / BİLMEYEREK ile/ve/||/<> İSTEYEREK / İSTEMEYEREK ile/ve/||/<> DOĞRUDAN / DOLAYLI



- BİLEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK BİLDİKLERİNMİZ



- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( İzler/seyreder. İLE Söz söyler, konuşur. İLE Susar. İLE İnat eder. İLE Laklak eder. )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( Âlimler, mesafe/menzil alır; cahiller, yolun başında birinin gelip kendini götürmesini bekler. )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( Cahilin kalbi, dudağında; âlimin/ârifin ağzı/dili, kalbindedir. )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( Âlimin sözü incidir; cahilin sözü, günde, bin can incitir. )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( Asıl güneş, âşıkların, âriflerin kalplerinden, gözlerinden doğan güneştir. )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( Bilen/bilge kişi konuşur, çünkü söyleyebileceği bir şeyleri vardır. Cahil kişi konuşur, çünkü "bir şeyler söylemek zorundadır". )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( Wise people talk, because they have something to say; fools talks, because they "have to say something". )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( [hatasını gösterdiğimizde] Teşekkür eder. İLE Anlayışla kabul eder ve gülümser. İLE Yararlanır. İLE Küfür/hakaret eder. İLE ... bile görmez. )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( Akıllı, şakadan bile öğüt alır; ahmak, her öğüdü, şaka sanar. )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( Ancak yaşadıklarına/deneyimleyebildiklerine hükm eder. İLE Yaşamadıklarına da hükm eder ya da etmeye çabalar. İLE ... İLE ... İLE ... )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( Bilenle ya da bilmeyenle tartışılabilir. Fakat bildiğini sananla tartışmak, ahmaklıktır. )


- BİLGE/LİK / İRFAN ile BİLGİLİ/LİK



- BİLGE/LİK:
NE İSTEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< NE İSTEMEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK



- BİLGE/LİK ile/ve BİLİNÇLİ "BENCİL/LİK"



- BİLGE/LİK ve/||/<> GÖNÜLLÜ/LÜK



- BİLGE ve/||/<> ALÇAKGÖNÜLLÜ

( Herkesten farklı olduğumuzu kavrayabilecek kadar. VE/||/<> Kimseden daha iyi olmadığımızı sürekli anımsayabilecek kadar. )


- BİLGELİK ile/ve/||/<> AYDINLANMA

( Başkalarının bilgisi. İLE/VE/||/<> Kendini tanıma. )


- BİLGELİK ve BAŞKALARINI KARALAMAMAK



- BİLGELİK ve/||/<> CESÂRET ve/||/<> ÖLÇÜLÜLÜK

( Bilgelik, aklın; Cesaret, kalbin; Ölçülülük, duyguların kontrolüdür. )


- BİLGELİK = HİKMET = WISDOM[İng.] = PRAJNA/MOKSHA[Sansk.]



- BİLGELİK ile/ve/||/<>/>/< KALITIMSAL BİLGELİK



- BİLGELİK ve/=/||/<> KARŞILIKSIZ HİZMET



- BİLGELİK ve/=/||/<> KENDİNİ TANIMAK



- BİLGELİK ve/||/<> SEVGİ

( Hiçbir şey(liğ)i gördüğümüzde deneyimlenilen. VE/||/<> Herşey olduğumuzu gördüğümüzde deneyimlenilen. )


- BİLGELİK ve/||/<> SEVGİ

( Yaşam(ımımız), bu ikisi arasında akar/akmalı! )


- BİLGELİK ve/> TEMKİN



- BİLGELİK ve/||/<>/< UTANABILMEK



- BİLGİ (VAROLANI) ile/ve/değil/yerine ANLAM (VAROLANI)

( Taşınan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Özümsenen. )


- BİLGİ = (")DÜŞÜNCEDİR(") ile/ve/||/<> (")ERDEMDİR(") ile/ve/||/<> (")DÜZENDİR(") ile/ve/||/<> (")BAĞLAMDIR(")

( [ise | durumu/düşüncesi] Felsefeyi verir. İLE/VE/||/<> Ahlâk'ı verir. İLE/VE/||/<> Toplumu verir. İLE/VE/||/<> Bilgeliği verir. )


- BİLGİ AHLÂKI ile/ve/<> TEFEKKÜR AHLÂKI



- BİLGİ ÇOKLUĞU ile/ve/değil/yerine ANLAYIŞI GELİŞTİR(EBİL)MEK



- BİLGİ DÜZENEĞİ ile/ve/||/<> DUYGU DÜZENEĞİ



- BİLGİ SAHİBİ OLMA ile/ve/||/<>/> GEÇERLİ YARGILAMA/YORUMLAMA(MEŞRÛ MUHAKEME)



- BİLGİ SORUNU ile/ve/<>/değil/yerine AYDINLANMA SORUNU



- BİLGİ TAŞIYICISI OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/>/< ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK



- BİLGİ TEKNOLOJİLERİ ile/ve/+/||/<> BİYO TEKNOLOJİ



- BİLGİ ÜRETMEK ile/ve/değil/||/<>/< BİLGİ DOĞURMAK



- BİLGİ:
TÜMEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZSEL/LİK ile/ve/||/<> NEDENSEL/LİK ile/ve/||/<> KESİN/LİK



- BİLGİ'NİN:
KAYNAĞI ve/ YÖNTEMİ ve/ ÖLÇÜTÜ ve/ DEĞERİ



- BİLGİ/(B)İLİM/GÖRGÜ:
NAKLETMEK İÇİN ile/ve/değil/||/<>/< NAKŞETMEK İÇİN



- BİLGİ/İLİM SAHİBİ OLMAK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK(TANIMAK)

( Bilgi, kendine kayıtsız kalana acımaz. )


- BİLGİ/VERİ/HABER:
[ne yazık ki]
YOKSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< VARSA

( "Asıp kesme." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Saygı, sevgi, şefkat, merhamet, anlayış. )


- BİLGİ ile AHLÂK ile ESTETİK



- BİLGİ ile AHLÂK ile ESTETİK



- BİLGİ ile/ve/<> ANIMSAMA

( Anımsamayı bilgi sanıyorsunuz. Gerçek bilgi her zaman taze, yeni ve beklenmediktir. )


- BİLGİ ile/ve/||/<> BAĞDAT

( )


- BİLGİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGELİK/HİKMET

( Geçmiş/mazi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Gelecek/istikbal. )


- BİLGİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGELİK/HİKMET

( [not] Past. VS./AND/but/||/<>/> Future.
Future. INSTEAD OF Past. )


- BİLGİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGELİK/HİKMET

( Ekleyerek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Uzaklaşarak. )


- BİLGİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGELİK/HİKMET

( [not] By adding. VS./AND/but/||/<>/> By retreating.
By retreating. INSTEAD OF By adding. )


- BİLGİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGELİK/HİKMET

( )


- BİLGİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGELİK/HİKMET

( "Bürünerek/giyinerek". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Soyunarak. )


- BİLGİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGELİK/HİKMET

( Knowledge is knowing what to say. AND/||/<>/> Wisdom is knowing whether or not to say it. )


- BİLGİ ile BİLGİ OLMAYAN

( Bilgi ile bilgi olmayanı ayıramamak, ne yazık ki, bilgi üretmemekten kaynaklanmaktadır. )


- BİLGİ ve/||/<>/> BİLİM ve/||/<>/> DAYANÇ(SABIR) ve/||/<>/> YETİNME

( Anamal/sermaye. VE/||/<>/> Silah. VE/||/<>/> Giysi. VE/||/<>/> Kazanç. )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/>/< BİRGİ/BİREŞİM



- BİLGİ ile/ve BİRİKİM

( Kişiler, başağa benzer. İçi boşken havadadır, doldukça eğrilir. )


- BİLGİ ile/ve BİRİKİM

( Bilgi tohumdur. Bire yüz verir. Verdigi yüzün her biri bir tohumdur ki, sana bilgelik, torunlarına da ilham verir. )


- BİLGİ ile/ve BİRİKİM

( Deneyimi olmayan kavram yetersiz, kavramı olmayan deneyim boştur. )


- BİLGİ ile/ve BİRİKİM

( Zihinsel bilgi sürecinde 5 aşama:
1. Genel deneyim.
2. Özel deneyim.
3. Olgusal Bilim.
a. Deney ve Gözlem,
b. Kuram oluşturma,
4. Günlük Bilim.
5. Aşkın Bilimler. )


- BİLGİ ve DEĞİŞİM



- BİLGİ ve/<>/= DENEYİM

( Birine, gökyüzünde 300 trilyon yıldız olduğunu söylerseniz inanır/kabul eder ama "Şu masa, boyalı!" derseniz gidip önce bir eller. )


- BİLGİ ve/<>/= DENEYİM

( ... VE/<>/= Farklı durumları görmek. )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> DENEYİM ile/ve/||/<>/> YARATICILIK

( )


- BİLGİ ile/ve/=/||/<>/< DÖNÜŞ(TÜR)EBİLMEK



- BİLGİ ile/ve/= ERDEM



- BİLGİ ve/||/<>/> ERDEM ve/||/<>/> MUTLULUK ve/||/<>/> BİLGELİK



- BİLGİ ile/ve HAL

( Paraya ve bilgiye mahkum olma! )


- BİLGİ ile/ve/<>/= İLİŞKİ



- BİLGİ ve/||/<>/> İYİLİK ve/||/<>/> KARARLILIK

( Kuşkudan kurtarır. VE/||/<>/> Istırap çekmekten kurtarır. VE/||/<>/> Kaygıdan kurtarır. )


- BİLGİ ve/||/<> KİŞİ

( Bilgi, kendine kayıtsız kalana acımaz. )


- BİLGİ = KNOWLEDGE, COGNITION[İng.] = CONNAISSANCE[Fr.] = die ERKENNTNIS, die KENNTNIS[Alm.] = COGNITIO[Lat.] = HË GNÕSIS[Yun.] = CONOCIMIENTO[İsp.]



- BİLGİ =/||/<> NE YAPMAYABİLECEĞİNİN BİLGİSİ



- BİLGİ ve/||/<>/>/< NEDEN



- BİLGİ ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> ŞEFKÂT ve/||/<> MERHAMET



- BİLGİ ve/<> TAMLIK



- BİLGİ ile/ve/=/||/<>/< VARLIK



- BİLGİ ile/ve/yerine YÖNTEM



- BİLGİÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGE

( Bildiğini zannetme, gereksiz/yararsız/yersiz bilgi sahibi olma, zamansız/bağlantısız paylaşma çabası. Bilgi obezi.[Malûmat-füruş/luk] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Âlim. Derin ve geniş bilgilere sahip olan. )


- BİLGİÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGE

( [Söz(cük)lerin...] Gerçek anlamlarını kullanarak anlaşırlar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Mecaz anlamlarıyla anlaşırlar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kinâye yoluyla anlaşırlar. )


- BİLGİÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGE

( Bilge olmaya cesaret et![Sapere aude!] / Aklını kullanma cesaretini göster! )


- BİLGİDE:
TÜMELLİK ile/ve/||/<> KESİNLİK ile/ve/||/<> ZORUNLULUK



- BİLGİDE/BİLİMDE, ALANDA/KONUDA ASLOLAN/ÖNCELİKLİ OLAN:
"BİLMEMİZ GEREKEN" ile/ve/||/değil/yerine/>< TAKİP EDEBİLMEMİZ/ETMEYE ÇALIŞMAMIZ



- BİLGİDE/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE,
DÜŞÜNCEDE/UYGULAMADA/YAŞAMDA:
DOĞRULANABİLİRLİK ile/ve/değil/||/<>/< YANLIŞLANABİLİRLİK

( Karl Popper )


- BİLGİLERİ/DEĞERLERİ:
KAYIP (ETMEK) ile/değil/yerine/>< KAYIT (ETMEK)



- BİLGİLİ/BİLGİSİZ ile/değil KIBLELİ/KIBLESİZ

( Kişiyi, bilgisinden çok, niyeti/yönelimi/yaklaşımı belirler. )


- BİLGİLİ/LİK ile/ve/||/<>/> SOĞUKKANLI/LIK



- BİLGİLİK/ANSİKLOPEDİ[Yun.] ile SÖZLÜK



- BİLGİN (OLMAK) ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI (OLMAK)

( Başkalarının bilgisiyle (de) olabiliriz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Ancak, kendi aklımızla olabiliriz. )


- BİLGİNİN DOĞRULUĞU ile/ve BİLGİNİN GÜZELLİĞİ

( İdrakte. İLE/VE Estetikte. )


- BİLGİNİN DOĞRULUĞU ile/ve/<> DOĞRULUĞUN BİLGİSİ



- BİLGİNİN EFENDİSİ ile/ve/||/<>/< ÇALIŞMANIN KÖLESİ



- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve/<> BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI

( Sahip olduğunuz herşeyi, her kimin gereksinimi varsa, onunla severek paylaşın. )


- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve/<> BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI

( Share willingly and gladly all you have with whoever needs. )


- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI



- BİLGİNİN VE ÜNİVERSİTENİN ÖNCELİKLİ İŞLEVLERİNDE:
ARAŞTIRMA ve/||/<>/> AKTARIM



- BİLGİNİN:
BAŞLANGICI ile/değil/yerine SÜRECİ

( Uzmanlaştığını ve doruğa çıktığını sanmak. İLE/DEĞİL/YERİNE İşin başında olduğuna inanır. )


- BİLGİNİN:
GÜVENİLİRLİĞİ ile/ve/<> ZORUNLULUĞU



- BİLGİSAYAR:
VERİ ve/+ PROGRAM > ÇIKTI
ile/ve/değil/||/<>/>
VERİ ve/+ ÇIKTI > PROGRAM

( "Yapay zekâ"ya kadarki bilinç/yaklaşım/teknoloji. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> "Yapay zekâ" bilinci/yaklaşımı/teknolojisi. )


- BİLGİSEVER/LİK(/AKILSEVERLİK/DİLSEVERLİK/ÖLÇÜSEVERLİK) ile/ve/||/<>/> BİLGELİKSEVER/LİK



- BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK ile/ve/||/<>/>/< "DUYGUSAL/LIK"



- BİLGİSİZİN/APTALIN HATASINI DÜZELTMEK ile BİLGENİN HATASINI DÜZELTMEK

( Sizden nefret eder. İLE/DEĞİL/YERİNE Size teşekkür eder.
[Bir aptalın hatasını düzeltme! Senden nefret edecektir. Bir bilgenin hatasını düzelt. Sana minnettar olacaktır.] )


- BİLGİSİZLİĞİN "ESÂRETİ" ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLGELİĞİN BEREKETİ



- BİLGİSİZLİK:
BİLMEMEK ile/ve/değil/ne yazık ki/+/||/<>/< ANLAMAYA DİRENMEK



- BİLGİYE ERİŞİM:
GÖZLEM ve/+/||/<>/>/< SEZGİ ve/+/||/<>/>/< FARKINDALIK



- BİLGİYE GİDİŞ ve/||/<> KAYNAĞA DÖNÜŞ



- BİLİM İLE DİN İLİŞKİSİ "YORUMLAMASINDA":
ÇATIŞTIRMACI/LIK ile ONAYLAYICI/LIK ile GEÇİŞLİ/LİK ile BİRLİKTE/LİK

( Üst-alt. İLE Yanyana. İLE Teğet/paralel. İLE Kesişim.[bazı noktalarda ve belirli oranlarda] )


- BİLİM KİŞİSİ:
BİLİR ve/||/<>/> KANITLAR ve/||/<>/> DİKKAT EDİLMESİNİ İSTER

( Sanmaz. VE/||/<>/> İnandırmaya çalışmaz. VE/||/<>/> Güvenilmeyi beklemez. )


- BİLİM VE SANAT'TA ÜÇ DÖNEM:
KLASİK ile/ve/||/<>/> MODERN ile/ve/||/<>/> MODERN SONRASI(POSTMODERN)

( 600 - 1600 arası. İLE/VE/||/<>/> 1600 - 1950 arası. İLE/VE/||/<>/> 1950 ve sonrası. )


- BİLİM:
(1543) ve/||/<>/> 1834/1870 ve/||/<>/> 1924 - 1930 arasında



- BİLİM:
BİLİNMEYENDEN, BİLİNEBİLECEK OLANA YAPILAN YOLCULUK değil BİLİNENDEN, BİLİNMEYENE YAPILAN YOLCULUK



- BİLİM'DE ...

( * OLGU VE OLAYLARDA TUTARLILIK ORANININ FAZLALIĞI
* DAHA FAZLA OLAYI AÇIKLAYAN/KUŞATAN KURAMLAR
* DOĞAL SÜREÇLERDEKİ ÖNGÖRÜSÜ YÜKSEK OLAN KURAMLAR
* BİR BİLİMSEL KURAM İNŞA EDİLDİĞİNDE, VAROLAN KURAMLARIN AÇIKLAYAMADIĞI OLGULARI AÇIKLAMA GÜCÜ GÖSTERİYORSA VAROLAN KURAMLARIN YERİNE YEĞLENİR
* İSTİSNALARI AZ OLAN KURAMLAR ÖTEKİLERE YEĞLENİR
* DAHA AZ KARMAŞIK VE BASİT OLAN KURAMLAR YEĞLENİR
* ÖNGÖRÜSÜ YÜKSEK KURAMLAR YEĞLENİR
* KURAMIN YENİ ARAŞTIRMALARA OLANAK SUNMASI ARANIR )


- BİLİM/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE:
(ÖNCELİKLE) VAR OLANIN[MEVCUD/ONTOS] ve/||/<>/> DOĞANIN ve/||/<>/> DOĞAL)
NESNE ve/||/<>/> OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(VE ANCAK DAHA SONRA) ÜRETİLMİŞ NESNELERİN
(VE EN SON OLARAK) KİŞİLERİN ve/||/<>/> TOPLULUKLARIN ve/||/<>/> TOPLUMUN/TOPLUMLARDA YAŞANMIŞ/YAŞANAN/YAŞANABİLEN
OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(ÖNCEDEN TANIMLANMIŞ ve/||/<>/> BELİRLENMİŞ BİR YÖNTEM ve/||/<>/> ARACA BAĞLI OLARAK)
(İSTİDLÂLÎ/RASYONEL [AKIL İLE])
ÖLÇÜLÜ ve/||/<>/> ÖLÇÜLEBİLİR/ÖLÇÜMLENEBİLİR
NEDENSEL ve/||/<>/> KAVRAMSAL ve/||/<>/> ELEŞTİREL (OLANAK ve/||/<>/> SINIRLARI İÇİNDE)
KANITLI ve/||/<>/> DÜZENLİ ve/||/<>/> TUTARLI (BİR BİÇİMDE)
KAMUSAL/LIK ve/||/<>/> TEKRARLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK ve/||/<>/> PAYLAŞILABİLİR/LİK (KOŞULLARINDA)
TANIM ve/||/<>/> İŞLEV ve/||/<>/> YARARA (KONU OLABİLEN/OLABİLECEK)
VERİ ve/||/<>/> BİLİ ve/||/<>/> BİLGİ/Sİ



- BİLİM/KİŞİ/İNSAN:
EŞİKLER ve/||/<> ARALIK



- BİLİM/MATEMATİK/TARİH/HUKUK ...
"DİYOR Kİ / ŞUNU/BUNU SÖYLÜYOR" değil BİLİMSEL/MATEMATİKSEL/TARİHSEL/HUKUKSAL AÇIKLAMASI/KARŞILIĞI ŞU/BU



- BİLİM/SELLİK ile/ve/değil/< YÖNELİM/SELLİK



- BİLİM ile/ve AHLÂK ile/ve DİN

( KANT'IN ÜÇ SORUSUNDA: NE BİLEBİLİRİM? ile/ve NE YAPMALIYIM? ile/ve NEYİ ÜMİT EDEBİLİRİM? )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( İnsan olmayan her şeyden söz eder. İLE/VE/||/<> İnsanı anlatır. İLE/VE/||/<> Kişinin varoluşunu anlatır. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Varolan. İLE/VE/||/<> Var olması gereken. İLE/VE/||/<> Hayal ettiğini/n gerçekleştir(il)me(si). )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Herhangi bir işi: Bilimsellikle başlat, sanatsallıkla destekle, felsefeyle tamamla! )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Sanatın özü, içsel bir deneyimi iletebilmek için dış formları kullanmaktır. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Sanatı olmayan millet, her zaman dilencidir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Sanat: Mekânı/zamanı iyi kullanmak. | Görüp göstermek. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Birleştirmek/birlikte tutmak gerekiyor. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( MİFTÂHÜ'S-SAÂDE ve MİSBÂHÜ'S-SİYÂDE )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( FELSEFE: Aklı kullanma sanatı. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( The essence of art is to use the outer form to convey an inner experience. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Sanat, dekoltedir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Sanatın yolu, sanattır. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( SANAT: Ben'in, yaratıcı gücünü keşfetmek. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Sanat, bir şeyi, başka bir şey olarak görme çabasıdır. | Başka bir şey olma olanağı tanımaktır. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefe, kimsenin, itibar edip etmemesine, itibar etmeyendir/etmemektir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefe, olan ile olması gereken arasındaki kavramsal düzendir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefe, düşüncenin merdiveni ve mirâcıdır. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefe, ekinin/kültürün bilincine varmaktır. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( ya, ya da[0 / I] İLE/VE/||/<> hem, hem de İLE/VE/||/<> hem, hem de | ne, ne de )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( "Öğrenilmiş sanat" olmaz! )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefenin en büyük özelliği, hakikat dışındaki herşeyden uzak tutabilmesidir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefe, üçlülük üzerinedir/üzerindendir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Felsefe, mantık bilimidir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( FELSEFE = MUHABBET'ÜL/İSÂR'ÜL HİKMET )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( BİLİM~FELSEFE~SANAT )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( PHILO SOPHOS:
BİLGELİĞİ SEVMEK değil TANRI'YI SEVMEK )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Her şeyi kaybetmiş sayılmayız. Her şeyi gösteren müziğimizi/sanatımızı kaybetmediğimiz sürece... )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( Verinin/bilinin/bilginin iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. İLE/VE/||/<> Zekânın iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. İLE/VE/||/<> Aklın iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. )


- BİLİMBİREYİ BENZETMELERİNDE:
"KARINCA" ile/ve "ÖRÜMCEK" ile/ve "ARI"

( Toplar ve istif eder. / Bazı bilimkişileri için geçerlidir. İLE/VE Örer ve bekler. / Bazı bilimkişileri, kurgular ve bekler. İLE/VE Toplar, özümser ve sunar. / Bazı bilimkişileri, olguları toplar, kuram içinde üretir ve sunar. )


- BİLİMBİREYİ BENZETMELERİNDE:
"KARINCA" ile/ve "ÖRÜMCEK" ile/ve "ARI"

( FRANCIS BACON - NOVUM ORGANON )


- BİLİMBİREYİ ile/ve/değil/yerine DOĞA FİLOZOFU

( Bugünkü anlamda "Bilim" sözcüğünün kullanımı ilk kez ancak 1837 civarında kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla 1837 öncesi uğraşlara "doğa felsefesi" ve bu alanda çalışma yapanlara "bilimkişisi" değil "doğa filozofu" tanımı kullanılmaktadır. )


- BİLİMBİREYİ ile/ve/değil/yerine DOĞA FİLOZOFU

( Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir. )


- BİLİMBİREYİ ile/ve/değil/yerine DOĞA FİLOZOFU

( ... ile/ve/değil PERİPATETİK | MEŞŞAİ )


- BİLİMBİREYİ ile/ve/değil/yerine DOĞA FİLOZOFU

( Görüşmelerimiz sırasında, ... tutarlı bir biçimde, "bilgi kişisi" sözcüklerini kullanıyor ya da bu kavrama göndermeler yapıyordu. Ama bununla ne demek istediğini hiç açıklamamıştı. Bunu, ona sordum.

"Bilgi kişisi, öğrenimin zorluklarına katlanmayı göze almış kişidir," diye yanıtladı. "Acele etmeden, bocalamadan, erk ve bilgi gizlerinin sökülmesi, çözülmesi yolunda, gidebileceği son aşamaya varmış olan bir kişidir."

"Her isteyen, bilgi kişisi olabilir mi?"

"Hayır, herkes olamaz."

"Bilgi kişisi olmak için insan ne yapmalıdır öyleyse?"

"Dört doğal düşmanına meydan okuyup onları yenmelidir."

"O dört düşmanını yenen bir kişi, bilgi kişisi olur mu?"

"Evet. Ancak, dört düşmanının her birini yenebilen kişiye, 'bilgi kişisi' denir."

"Bu düşmanları yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur mu?"

"Hepsini yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur."

"Bu düşmanlarla savaşıma geçmeden önce, yapılması gereken başka şeyler yok mudur?"

"Yoktur. Her isteyen, bilgi kişisi, olmayı deneyebilir ama çok azı gerçekten başarır bu işi -doğal bir şey bu-. Bilgi kişisi olma yolunda karşılaşılan düşmanlar, gerçekten korkunç şeylerdir; çoğu kişi, yenik düşer onlara."

"Nasıl düşmanlar bunlar, ... ?

Düşmanlar konusunda konuşmak istemedi. Bu konuyu anlamam için daha çok zaman olduğunu söyledi. Sözü değiştirmemek amacıyla benim bir bilgi kişisi olup olamayacağımı sordum. Bunu kimsenin kestiremeyeceğini bildirdi. Ama bir bilgi kişisi olup olamayacağımı gösteren herhangi bir ipucu bulunup bulunmadığını ısrarla sorunca, bunun, o dört düşmanla savaşımımın sonucuna bağlı olduğunu -onları yenebiliyor muyum yoksa onlara yeniliyor muyum- ama o savaşımın sonucunu şimdiden bilmesinin olanaksızlığını belirtti.

"Savaşımın sonucunu görebilmek için büyü yapmak ya da fala bakmak olanaklı mıdır?" diye sordum. Hiçkimsenin, ne araç kullanırsa kullansın, bu savaşımın sonucunu önceden bilemeyeceğini, kesin bir dille anlattı. Neden olarak da bilgi kişisi olmanın, geçici bir şey olduğunu gösterdi. Bu noktayı açıklamasını istediğimde, yanıtı şöyle oldu:

"Bilgi kişisi olmak sürekli değildir! Bir kişi, tam olarak bilgi insanı olamaz. Ancak, çok kısa bir an için olunuverir. Dört düşmanı yendikten sonra!"

"Söylesene, nasıl düşmanlar bunlar?"

Yanıt vermedi. Yine üsteledim ama konuyu değiştirdi ve başka şeyler anlatmaya başladı.

 

( Ertesi gün... )

 

Gitmeye hazırlanıyorken, birden, bilgi kişinin düşmanlarını yine sormak geldi içimden. Uzun süre uzakta kalacağımı, söyleyeceklerini yazarsam, bu konuları düşünme fırsatını bulabileceğimi anlatarak onu ikna etmeye çalıştım.

Bir süre, ikircikli, bekledi; sonra konuşmaya başladı:

"Bir kişi, öğrenmeye başlayınca, amaçlarının neler olduğunu kesin olarak bilmez. Başka bir niyeti vardır, amaçları belirgin değildir. Hiçbir zaman gerçekleşemeyecek ödüller ummaktadır. Çünkü, öğrenmenin "zorluklarını" bilmiyordur henüz."

"Yavaş yavaş öğrenmeye başlar -önceleri azar azar, sonra da büyük parçalar halinde-. Çok geçmeden, düşünceleri çatışır. Öğrendiği şey, umduğu, düşlediği gibi çıkmamıştır; bu durum, onu korkutur. Öğrenim, hiç de beklendiği gibi olmamıştır. Öğreniminin her adımı, yepyeni görevler yükler kişiye; kişinin korkuları, acımasızca birikir, baş kaldırır. Bir savaş alanına döner yaşamı.

"İşte, doğal düşmanların birincisiyle böyle karşılaşılır: Korkuyla! Yenmesi güç, hain, korkunç bir düşmandır korku. Tüm yol boyunca saklanır, ummadığın yerlerde, sinsi sinsi bekler seni. Eğer, onu karşında gördüğün zaman, kaçmaya başlarsan, unut artık bilgiye ulaşmayı."

"Korkup kaçan kişiye ne olur?"

"Bir şey olmaz. Ama öğrenemez bir daha. Korkusunu göğüslemesi, korkusuna karşın, öğrenme yolunda, bir adım daha ilerlemeyi göze alması gerekir. Bir adım daha, bir adım daha. Korkuyla dolmalı... Evet! Ama korksa da ilerlemeyi sürdürmeli, durmamalı! Bu işin yöntemi böyledir! Bu birinci düşmanın, pes edeceği bir an gelecektir. Kişiye, güven gelir. Niyeti daha da güçlenir. Öğrenmeyi, öyle korkutucu bir şey gibi görmez artık."

"Bu sevinçli an gelince, birinci doğal düşmanını yendiğini çok iyi bilir kişi."

"Hemen mi olur bu, yoksa, azar azar mı?

"Azar azar olur ama korkusunun kaybolması çabuk olur. Birdenbire olur."

"Ama yeni bir şeyler gelirse başına, yine korkmaz mı kişi?"

"Hayır. Korkusunu, bir kez yitirmeyegörsün. Kişi, artık yaşamında korku nedir bilmez. Korkunun yerini, zihin berraklığı alır -korkuyu silen bir zihin berraklığı-. Artık, o kişi, ne istediğini biliyordur; o isteklerini nasıl doyuracağını da biliyordur. Yeni öğrenimleri kazanmak için adımlarını nasıl atması gerektiğini sezer; her şey apaçık çıkmıştır ortaya. Artık, hiçbir şey saklı değildir bu kişiden."

"Bu da, ikinci düşmanın karşısına çıkarır onu: Berraklık! Ulaşılması, o denli zor olan zihin berraklığı, korkuyu kovar ama kör eder insanı aynı zamanda."

"Kişinin, kendinden kuşku duymasına yol açar, istediği şeyi yapabileceği inancını verir ona. Çünkü, o kişi, artık, herşeyi apaçık görebilmektedir. Berraklığın yüreklendirdiği kişi, bir türlü durmak bilmez. Ama büyük bir hata yapmaktadır. Bu işin, bir eksik yanı vardır. Kişi, kendini bu sözde erke bırakırsa, ikinci düşmanına boyun eğmiş sayılır. Ve öğrenme diye bir şey kalmaz. Sabırlı olması gereken yerde aceleci olacak ya da acele edilmesi gereken yerde sabırlı olmayı yeğleyecektir. Zaman gelecek, artık, yeni bir şey öğrenme yetisini yitirecektir."

"Bu tür bir yenilgiye uğrayan kişiye ne olur? Ölür mü?"

"Hayır, ölmez. İkinci düşmanı, bu kişinin, bir bilgi insanı olma çabasını kösteklemiştir; artık, bu kişi, bilgi insanı olmayı istemek yerine, devingen, kıvrak bir savaşçı olmayı yeğleyebilir. Ya da soytarı olmayı. Ne var ki, kendine pek pahalıya mal olan o berraklık, hiçbir zaman karanlığa ve korkuya dönüşmeyecektir. Yaşam boyunca, her şeyi açıkça görecektir ama yeni bir şey öğrenemeyecektir, öğrenme özlemi çekmeyecektir."

"Ama yenilmemek için yapabileceği bir şey yok mudur?"

"Korkuyu nasıl aşmışsa yine öyle yapmalıdır. Berraklığa, meydan okumalıdır. Elde ettiği berraklığı, önünü daha iyi görüp yeni adımlarını ona göre atmak için kullanmalıdır. En önemlisi de, berraklığının, bir yanlışlık sonucu ortaya çıktığını düşünmelidir. Ve öyle bir an gelecektir ki, bu berraklığın, gözleri önündeki bir noktadan başka bir şey olmadığını anlayacaktır. Böylece, ikinci düşmanını da yenmiş olacaktır. Artık, hiçbir şeyin, ona zarar veremeyeceği bir yere ulaşacaktır. Bu, bir hata olmayacaktır. Bu, gerçek bir erk(güç) olacaktır."

"Bu yere ulaşınca, ardından koştuğu erke, sonunda kavuştuğunu bilecektir. Ne isterse yapar artık bu erkle. Dostu, onun buyruğundadır artık. Ne isterse, yasa odur. Çevresinde ne varsa görmektedir. Ne var ki, üçüncü düşman dikiliverir karşısına: Erk!

"Düşmanların en güçlüsüdür erk. En doğal şey, ona boyun eğmektir. Öyle ya... O kişinin buyruğunda değil midir erk!? Buyurur; kimi sakıncaları göze ala ala, kendi yasalarını, kendi yapar. Çünkü, buyruk ondadır."

"Bu durumdaki biri, yaklaşmakta olan üçüncü düşmanın, pek farkına varmaz. Bir bakmışsın, birdenbire, haberi bile olmadan yitivermiş savaşımı. Düşmanı, onu, kıyıcı, tutarsız bir adam haline getirivermiş..."

"Erkini yitirir mi?"

"Hayır, berraklığını da erkini de hiçbir zaman yitirmez."

"Bilgi kişinindan farkı nedir, öyleyse?"

"Kendi erkine yenilen bir kişi, onu, doğru dürüst yönlendiremeden ölür gider. Yazgısının üstüne, yük gibi biner erki. Böyle biri, kendini yönetemez ve bilmez erkini, ne zaman ya da nasıl kullanması gerektiğini."

"Bu düşmanlardan birine yenilirsen, bu kesin bir yenilgi mi demektir?"

"Evet, kesin yenilgi olur bu. Bu düşmanlardan biri, insanı yenmeyegörsün, artık yapılabilecek bir şey kalmaz."

"Örneğin, erke yenilen bir kişi, yanlışını görerek, durumu düzeltebilir mi?"

"Düzeltemez. Bir kere yenilmeyegörsün, işi bitmiştir artık."

"Ya geçiciyse erke aldanması; ya erki teperse zamanında?"

"Savaşım sürüyor sayılır o durumda. Hâlâ 'bilgi insanı' olmaya çalışıyor demektir bu. Artık, hiç çabalamıyorsa, kendini koyuverirse yenilmiş olur bu kişi ancak."

"Ama bir insan yıllarca korkuya yenik düşebilir ve sonunda korkusunu yenebilir."

"Hayır, doğru değildir bu. Korkuya kapılırsan, korkuyu yenemezsin; çünkü, öğrenmekten ürküyorsundur, öğrenmek için çaba göstermiyorsundur. Ama korkusunun içinde yıllar boyunca sürdürürse öğrenme çabasını, ola ki, korkusunu yenebilir. Çünkü, kendini, korkuya tümüyle bırakmamıştır."

"Üçüncü düşmanı nasıl yeneriz?"

"Ona karşı çıkarak. Bile bile... Kendimizin olmadığını kavrayarak. Tüm öğrendiklerimizi, dikkatle ve inançla kullanarak, sürekli olarak sınırlarımızı zorlamayarak... Kendimizi denetleme durumunda, berraklığın ve erkin, hatalardan da kötü olduğunu görebilirsek, her şeyi denetimimiz altında bulundurduğumuz bir noktaya erişebiliriz. İşte, o noktada, erkimizi nasıl ve ne zaman kullanabileceğimizi biliriz. Üçüncü düşmanı böylece yenmiş oluruz."

"Bu da kişiyi, öğrenim yolculuğunun sonuna getirir. Bir de ne görürsün! Sonuncu düşman, karşına dikilmiş durmaktadır: Yaşlılık! Düşmanların en acımasızıdır bu. Hiçbir zaman, tümüyle yenemeyeceğimiz bir düşman... Sürekli olarak savaşıp uzak tutmaya çalışmaktan başka yapılacak bir şey yoktur."

"İşte, bu dönemde, kişi, hiçbir şeyden korkmaz; zihni berraktır, sabırsız değildir -tüm erkleri denetimi altındadır-. Ne var ki, bu dönem, aynı zamanda, boyun eğmeyen bir dinlenme isteğinin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bir yere uzanmak, unutmak isteğine bırakırsa kendini; yorulur yorulmaz, sürdürdüğü çabayı bırakırsa, son olanağını kaybetmiş olur. Titrek, yaşlı bir yaratık durumuna sokuverir onu düşmanı. Çekilme arzusu, tüm berraklığını, erkini ve bilgisini bastırır."

"Ama kişi, silkinir de yorgunluğundan sıyrılır, yaşamının gereklerini sürdürürse, bu son yenilmez düşmanıyla savaşımda bir an bile olsa başarılı olursa, işte o zaman 'bilgi insanı' olmuş demektir. Berraklığın, erkin ve bilginin egemen olduğu bu an, yeterlidir onun için." )


- BİLİMCİ ile/ve/<>/> ÖKE ile/ve/<>/> BİLGER ile/ve/<>/> BİLGEN ile/ve/<>/> BİLMEN ile/ve/<>/> YETİLBEY ile/ve/<>/> BİLİMBEY

( Biliminsanı, akademisyen. İLE/VE/<>/> Doktor. İLE/VE/<>/> Yardımcı doçent. İLE/VE/<>/> Doçent. İLE/VE/<>/> Profesör. İLE/VE/<>/> Dekan. İLE/VE/<>/> Rektör. )


- BİLİMDEN/İLİMDEN YARARLANANLAR:
SORAN ile/ve/||/<> YANITLAYAN ile/ve/||/<> DİNLEYEN ile/ve/||/<> SEVGİSİ/İLGİSİ OLAN



- BİLİME İNANMAK değil BİLİMİ/BİLİMSELLİĞİ ÖNCELİKLİ KILMAK/TUTMAK

( Bilim/bilimsellik, olay, olgu ve kavramları değerlendirmede/yorumlamada/konuşmada, olmazsa olmaz, aslolan ve öncelikli olanın, yanlı ya da keyfî davranmayarak, kendini/birini/kişiyi merkeze almadan (bu tavır ve tutumu anımsayarak/anımsatarak, göstererek), dayanakçalı düşünerek, konuşarak ve davranarak sağlanabilir/gösterilebilir. )


- BİLİME İNANMAK değil BİLİMİ/BİLİMSELLİĞİ ÖNCELİKLİ KILMAK/TUTMAK

( Bilim/bilimsellik, doğrulanabilirlik ya da kanıt üzerinden değil yanlışlanana kadar doğru kabul etme gerekliliği ilkesiyle işleyen ve sürdürülebilen bir araç, yaklaşım ve tutumdur. )


- BİLİMSEL DEĞER:
KONUSUYLA ile/değil SORUSUYLA



- BİLİMSEL TUTUM/DURUŞ ve/||/<> FELSEFÎ ANLAYIŞ ve/||/<> SANATSAL/ESTETİK DUYARLILIK ve/||/<> HAREKETLİ(SPORCUL) YAŞAM

( Hayret. VE/||/<> Hayranlık. VE/||/<> Aşk. VE/||/<> Coşku. )


- Bilimsel tutumla KONUŞ!!!



- BİLİMSEL YÖNTEM ile/ve/değil/yerine/<>/< BİLİMSEL TUTUM



- BİLİMSELLİKTE:
"YANLIŞLANAMAZLIK" ile/değil YANLIŞLANABİLİRLİK



- BİLİMSELLİKTE:
DOĞRULANABİLİRLİK ile/ve/değil/<> YANLIŞLANABİLİRLİK



- BİLİMTEY'DE:
SANATÇI YETİŞTİRMEK ve/||/<>/< SANATÇININ DEĞERİNİ BİLMEK



- BİLİNÇ/ŞUUR ve/||/<>/>/< SORUMLULUK



- BİLİNÇ ve/<> AMAÇ ve/<> EYLEM/ETKİNLİK



- BİLİNÇ ile/ve/<> BİLİNCİN BİLİNCİ

( Konuşmak. İLE/VE/<> Yazmak. )


- BİLİNÇ ve/=/||/<> EDİM/EYLEM ve/=/||/<> OLANAK/LI/LIK



- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin düzeyleri vardır fakat farkındalığın yoktur. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinç, ikilik hakkındadır. Farkındalık halinde ise ikilik yoktur. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinç, gelir ve gider, farkındalık ise değişmeksizin parlar. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinçten farkındalığa bir geçiş olamaz, çünkü farkındalık bir bilinç şekli değildir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Devinim durumundaki bilinç, mutluluktur. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinç, tümüyle değişimin bilincidir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinç, hareketsiz iken varlıktır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinç, varlığın tümü değildir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinç görelidir, içeriğine göredir; bilinç her zaman bir şeyle ilgili, bir şeye aittir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Yaşayan her şey bilinci korumak, sürdürmek ve genişletmek için çalışır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinci, bilinç parlatır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincinde olduğunuz şey siz değildir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincinde olduklarınızın hiçbiri değilsiniz. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin ötesinde tezahür etmemiş olan yatar. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin ötesinde zaman ve uzay yoktur. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincim var fakat bilincimin bilincine gereksinimim var. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin, bencilliğinin dürüstlüğünün ölçüsüdür. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilince ve onun içeriğine tutunmayın. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincinizin içeriği ile büyülenmeyi bırakın. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilinçli bir varolan olarak, doğanın bir parçasısınız. Farkındalık olarak ise onun ötesindesiniz. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bir kâğıttaki bir deliğin hem kâğıtta oluşu hem de kâğıttan olmayışı gibi, en yüce hal de bilincin tam merkezinde ama yine de bilinçten ötedir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Gerçekten sahip olduğunuz şeyin bilincinde olmazsınız. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Sahip olduğunuzda artık onun bilincinde olmazsınız. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, bir nesnesi ve hedefi olduğunda bilinç olur. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, kendi başına, devinimsiz ve zamansız, burada ve şimdidir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, zihnin kendi ötesinde gerçeğe uzandığı noktadır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık durumu içindeyken aradığımız, bizi hoşnut eden değil doğru olandır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık halinde olgularla yüzleşirsiniz, gerçek olguları sever. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, zamana ilişkin değildir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, her zaman sizinledir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, bütün, değişmez, sakin ve sessizdir. Ve o tüm deneyimlerin ortak matrisi(ana kalıbı)dir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, tüm zamanı ve uzayı içerir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Şefkatli farkındalık iyileştirir ve yanlıştan kurtarır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Önce farkındalığın güneşi doğmalı - ardından hepsi gelecektir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bir kalemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, farkındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer. Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Olay hoş ya da nahoş olabilir, küçük ya da önemli olabilir, farkındalık hep aynıdır, değişmez. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Kökenlere inin, çok geçmeden, farkındalığın sizin gerçek doğanız olduğunu ve farkında olduğunuz hiçbir şeyin kendinize ait olduğunu söyleyemeyeceğinizi fark edeceksiniz. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Öz-Farkındalık içinde kendinizi öğrenirsiniz. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Öz-Farkındalık, size her adımda ne yapılması gerektiğini bildirir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Öz-farkındalık, tüm hayırların size akmasını sağlar. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Yolculuğun başlangıcında arınmaya ve yıkanmaya, berraklaşmaya gereksinim vardır, bunu da farkındalık hali sağlayabilir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin ötesindeki Saf Farkındalık en yüce Mürşit'tir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Kişi tanığa katılır, tanık farkındalığa, farkındalık ise saf varoluş katılır; bununla birlikte, kimlik kaybolmaz, yalnızca onun sınırlılığı kaybolur. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Gövdeyi beyin gözetir, beyni bilinç aydınlatır; bilinç farkındalığın gözetimindedir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Gövdemiz ve zihnimiz, ikisi de zamana tabilerdir; sadece farkındalık, zaman-ötesidir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalığın ötesine geçtiğinizde birlik hali vardır. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalığınızla işe koyulun, zihninizle değil. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındayım, çünkü hiçbir şey imgelemiyorum. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Ehl-i butlânın sözün tercih eden, âdem midir?
Âdem ol! İsterse hasm olsun bütün âlem sana
[ Bâtıl ehlinin sözünü yeğleyen, insan mıdır?
İnsan ol da isterse bütün dünya düşman olsun sana ] )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( There are levels in consciousness, but not in awareness.
Consciousness is of duality. There is no duality in awareness.
Consciousness comes and goes, awareness shines immutably.
There can be no transition from consciousness to awareness, for awareness is not a form of consciousness.
Consciousness is relative to it's content; consciousness is always of something.
Awareness is total, changeless, calm and silent. And it is the common matrix of every experience.
Awareness is not of time.
Consciousness is not the whole of being.
Awareness is always with you.
All that lives, works for protecting, perpetuating and expanding consciousness.
Beyond consciousness altogether lies the unmanifested.
Beyond consciousness where are time and space?
Like a hole in the paper is both in the paper and yet not of paper, so is the supreme state in the very centre of consciousness, and yet beyond consciousness.
Consciousness in movement is happiness.
Consciousness motionless is being.
You are nothing that you are conscious of.
The body is looked after by the brain, the brain is illumined by consciousness; awareness watches over consciousness.
Cease being fascinated by the content of your consciousness.
As a conscious self you are a part of nature. As awareness, you are beyond.
Do not hold on to consciousness and its contents.
What is really your own, you are not conscious of.
When you have it, you are no longer conscious of it.
What you are conscious of is not you.
Awareness is the point at which the mind reaches out beyond itself into reality.
In awareness you seek not what pleases, but what is true.
Awareness becomes consciousness when it has an object.
Awareness by itself is motionless and timeless, here and now.
In awareness you are facing facts and reality is fond of facts.
Awareness contains all space and time.
Compassionate awareness heals and redeems.
The sun of awareness must rise first - all else will follow.
Self-awareness tells you at every step what needs be done.
The event may be pleasant or unpleasant, minor or important, awareness is the same.
Go to the root of pure awareness and you will soon realise that awareness is your true nature and nothing you may be aware of, you can call your own.
Into self-awareness all blessings flow.
The clarification and purification needed at the very start of the journey, only awareness can give.
Pure awareness beyond consciousness is the supreme Guru.
The person merges into the witness, the witness into awareness, awareness into pure being, yet identity is not lost, only its limitations are lost.
Your body and your mind are both subject to time; only awareness is timeless.
When you go beyond awareness, there is a state of non-duality.
Put your awareness to work, not your mind.
I am aware, for I imagine nothing. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( İçerikle ilgilidir. İLE/VE/<> Bütünlükle ilgilidir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( )


- BİLİNÇ ve/||/<> KİŞİ ve/||/<> YAŞAM

( Gövde. VE/||/<> Kişi. VE/||/<> Yaşam. )


- BİLİNÇ ve/||/<> KİŞİ ve/||/<> YAŞAM

( Tohum. VE/||/<> Ağaç. VE/||/<> Meyve. )


- BİLİNÇ ile/ve KOLLEKTİF BİLİNÇ

( Bilinç: Kendini, kendi olmayanlardan ayırd etme. )


- BİLİNÇ ile/ve KOLLEKTİF BİLİNÇ

( Bilinçte, devinim vardır. )


- BİLİNÇ ile/ve KOLLEKTİF BİLİNÇ

( CARL GUSTAV JUNG )


- BİLİNÇ ile/ve/<> ÖZBİLİNÇ

( Sen/o. VE/<>/< Ben. )


- BİLİNÇ ve/=/:/||/<>/>/< ŞU ANDA VE BURADA



- BİLİNÇ = ŞUUR = CONSCIOUSNESS[İng.] = CONSCIENCE[Fr.] = BEWUSSTSEIN[Alm.] = CONSCIENTIA[Lat.] = SYNEIDESIS[Yun.] = CONCIENCIA[İsp.]



- BİLİNCE YANSIYAN FARKINDALIK
ile/ve
BİLİNÇ ÖTESİ SAF FARKINDALIK

( Saf farkındalık sanatında ustalaştığınız zaman onu kolayca geçebilirsiniz. )


- BİLİNCİN BİLİNCİ ile/ve YÖNTEMİN YÖNTEMİ



- BİLİNCİN YADSINMASI ile/ve/değil/<> BİLİNCİN, İÇERİĞİNİN YADSINMASI



- BİLİNCİN:
DOĞASI ile/ve/<> NİTELİKLERİ ile/ve/<> KÖKENLERİ ile/ve/<> İŞLEVLERİ



- BİLİNCİNDE OLMA/OLARAK ile BİLİNÇLİ OLMA/OLARAK



- BİLİNÇLENME ile/ve KORUNUM/KORUMA



- BİLİNÇLİ" YEĞLEME/TERCİH ile/değil/yerine YEĞLEME/TERCİH

( Bağlam, "bilinçli" olup olmamak üzerinden değil bir karar ya da davranışın/tutumun, "yönelimli, amaçlı, kasıtlı" olduğunu belirtmek üzere "yeğlemek" tek başına bunu karşıladığından, yeterli ve geçerli olduğundan, farkındalık yansıttığından, "yeğlemenin/tercihin" önüne yeğlemeyi "güçlendireceği/destekleyeceği" varsayılan/sanılan bir sözcük daha gerekmemektedir/kullanılmamalıdır. )


- BİLİNÇLİ ile/değil/yerine BİLİNÇLENMİŞ



- BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERLİLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇSİZ YETERLİLİK

( [ BİLİNÇSİZ YETERLİLİK

              ^

BİLİNÇLİ YETERLİLİK

              ^

BİLİNÇLİ YETERSİZLİK

              ^

BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ] )


- BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERLİLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇSİZ YETERLİLİK

( Conscious incapacity. WITH/AND/||/<>/> Conscious sufficiency. WITH/AND/||/<>/> Unconscious sufficiency.

[ UNCONSCIOUS SUFFICIENCY

              ^

CONSCIOUS SUFFICIENCY

              ^

CONSCIOUS INCAPACITY

              ^

UNCONSCIOUS INCAPACITY ] )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Sonsuzdur. İLE/VE/||/<>/> Sonsuzlukların sonsuzluğudur. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinenlerin hepsi, bilinmeyenleri işaret eder. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinen üzerine bir kez daha bilgi aramak anlamsızdır. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinmeyen, tüm "olmuştu ya da olmuş olabilirdi" ve "olacak ya da olacaktı"ları içerir. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinenin, tam ve doğru bilgisidir bizi bilinmeyene götürecek olan. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinenin içinde yaşamak bağımlılıktır, bilinmeyenin içinde yaşamak özgürleşmedir. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinmez olan hakkında ancak sessizlik konuşur. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Zihin ancak bildiği hakkında konuşabilir. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Eğer bilinebilir olanı gayretle incelerseniz, o eriyip gider, geriye bilinmez olan kalır. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( "Bilinmeyeni" bilmek için önce, bilineni bilmek gerek. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( I do not claim to know what you do not.
It is the full and correct knowledge of the known that takes you to the unknown.
To live in the known is bondage, to live in the unknown is liberation.
Of the unknowable only silence talks.
The mind can talk only of what it knows.
If you diligently investigate the knowable, it dissolves and only the unknowable remains. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilinmeyenler, bilinenlerden her zaman çok daha fazladır. Her bilinen, yine bilinmeyenleri daha çok artırarak gelişir, ilerler. )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Bilmediğiniz şeyi bildiğimi iddia etmiyorum. )


- BİLİNENİN BİLGİSİ ile/ve/<> BİLENİN BİLGİSİ



- BİLİNMEME/Sİ ile/ve/değil DUYULMAMIŞLIĞI/YAYGINLAŞMAMASI



- BİLİNMESİ GEREKENLER ile/ve/> YAPILMASI GEREKENLER



- BİLİNMEYEN ile/ve UYGUN BİLİNMEYEN



- BİLİNSE DE, BİLİNMESE DE OLACAK BİLGİ ile/ve BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİ

( Bilinen, sonsuzdur fakat Bilinmeyen, sonsuzlukların sonsuzluğudur. )


- BİLİNSE DE, BİLİNMESE DE OLACAK BİLGİ ile/ve BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİ

( Bilmemek ve bilmediğini bilmemek, sonu gelmeyen ıstırabın nedenidir. )


- BİLİNSE DE, BİLİNMESE DE OLACAK BİLGİ ile/ve BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİ

( Ancak, şimdiki halinizi bilirsiniz. )


- BİLİNSE DE, BİLİNMESE DE OLACAK BİLGİ ile/ve BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİ

( Sizi, bilinenin dar çerçevesi içinde tutanın ne olduğunu bilmek, yararlıdır. )


- BİLİP DE:
SUSMAK ile KONUŞMAMAK



- BİLİP DE:
SUSMAK ile SAKLAMAK



- BİLİRKEN SUSMAK ve/=/||/<> BİLMEZKEN KONUŞMAK/SÖYLEMEK

( [Bazen ...] İkisi de kötü ve yanlıştır. )


- BİLİYOR OLMAK ile/ve/<>/değil BELLEĞİN GÜÇLÜ OLMASI



- BİLME GEREKLİLİĞİ/ZORUNLULUĞU ile/ve/<> GEREKÇELENDİRME GEREKLİLİĞİ/ZORUNLULUĞU



- BİLME YETİSİ ile/ve ARZULAMA YETİSİ ile/ve HOŞLANMA/MA YETİSİ



- BİLME YÖNTEMİ ile/ve/||/<> ANLATIM YÖNTEMİ



- BİLME ZEVKİ ile/ve/<> ÖĞRENME ZEVKİ/SEVGİSİ

( Eğer uyanık ve zeki isek, her şeyden öğreniriz. )


- BİLME ZEVKİ ile/ve/<> ÖĞRENME ZEVKİ/SEVGİSİ

( ZAİKA/ZEVK: Dil. )


- BİLME ZEVKİ ile/ve/<> ÖĞRENME ZEVKİ/SEVGİSİ

( Öğrenmeye yönelik bir sevgi beslemeden, iyilik yapmaktan hoşlanmak, kişiyi, basitliğe götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, bir şeyi anlamaya çalışmak, kişiyi, karışıklığa götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, içtenliği istemek, kişiyi, zararlı sonuca götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, doğruluğu istemek, kişiyi, başkaldırıya götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, dayanıklı olmayı istemek, kişiyi, gereksiz davranışlarda bulunmaya götürür. )


- BİLME ZEVKİ ile/ve/<> ÖĞRENME ZEVKİ/SEVGİSİ

( We learn from everything, if we are alert and intelligent. )


- BİLME:
"YETİSİ" ile/ve/||/<>/> YÖNTEMİ



- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Alçakgönüllülükten başarı doğar, üstün kişi sonuna dek yılmadan devam eder. )


- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Alçakgönüllülüğü elden bırakmayın. )


- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Alçakgönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, en yüksek düşüncelerdir. )


- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Alçakgönüllü yaşama biçimleri olanlar, başarıya ulaşır. )


- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Ancak olgun kişinin alçakgönüllülüğü alçakgönüllülüktür. )


- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )


- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )


- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Dağ, alçakgönüllülüğü simgeler. )


- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Fazla alçakgönüllülük gösterme, gerçek sanarlar. )


- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Kişinin, bilgiden yana nasibi yoksa, zihni/gönlü, alçakgönüllülüğe râzı olmaz. )


- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Fazla alçakgönüllüğün sonu, ortalama/vasat kişilerden öğüt/nasihat dinlemektir. )


- BİLME/İLİM YÖNTEMİNDE:
TARÎK-UL-HAVAS ile/ve/||/<>/> TARÎK-UN-NAZAR

( Doğrudan/zorunlu/doğal ve duyu/lar(ımız) ile. İLE Bilimsel yolla/araçlarla. )


- BİLME/K ile/ve/değil BİLGİSİNE SAHİP OLMA



- BİLME ve/> ANLAMA ve/> YORUMLAMA

( Yapabilmek. VE/> Varolmak. VE/> ... )


- BİLME ve/> ANLAMA ve/> YORUMLAMA

( ... VE/> Kişiye, tarihe, topluma, kültüre ait herşeye bakarak, kişiden hareketle kişiye/kişilere bakarak kavrama yöntemi. VE/> ... )


- BİLME ve/> ANLAMA ve/> YORUMLAMA

( Bilen kişi, varolanı savunur; cahil kişi, cesur olur. )


- BİLME ile/= EYLEME ile/= SEYİR(TEMÂŞÂ)

( Tanrı'yı seyir = İrfan; - Evren'i seyir = Estetik )


- BİLMEDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK ile/ve/<>/yerine [ÖZELLİKLE] BİLDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK



- BİLMEDİĞİNDE SUSMAK ile/ve/değil BİLGELİKLE SUSMAK/SUSABİLMEK

( Bilgeliğin dudakları, duymayanlara kapalıdır. )


- BİLMEDİĞİNDEN KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLDİĞİNDEN KORKMAK



- BİLMEDİKLERİMİZ ile/ve YANLIŞ BİLDİKLERİMİZ



- BİLMEK VE SUSABİLMEK ile BİLMEMEK VE "SUSMAK"



- BİLMEK VE SUSMAK ile BİLMEMEK VE SUSMAK



- BİLMEK(İLİM):
DİL ile/ve/||/<> KALP ile/ve/||/<> GÖVDE

( Zikreden. İLE/VE/||/<> Şükreden. İLE/VE/||/<> Sabreden. )


- BİLMEK/BİLGİ ile/ve/+/||/<> GÖRGÜ

( Görgü, aşka göredir. )


- BİLMEK/BİLGİ ile/ve/+/||/<> GÖRGÜ

( Görgülü kuşlar, gördüğünü işler. )


- BİLMEK/BİLİNEN ile/ve/<> VAR ETMEK/VAROLAN



- BİLMEK/TANIMAK ve/<> SEVMEK



- BİLMEK ile/ve/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/<> BAŞKASINI TANIMAK



- BİLMEK ile/ve/değil/yerine ANLAŞILIR KILABİLMEYİ BİLMEK



- BİLMEK ile/ve ANLAŞILIR KILABİLMEYİ BİLMEK



- BİLMEK ile/ve/||/<>/> ANLAYABİLMEK ile/ve/||/<>/> (BİRİNE) ANLATABİLMEK ile/ve/||/<>/> (ÇOCUĞA) YALIN ANLATABİLMEK



- BİLMEK ile/ve/değil/||/<> BİLDİRİL(ME)MİŞ OLMA(MA)SI



- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( "Bilmediğimizi bilmek", gerçek bilgidir. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( "Daha iyisini bilemiyorum." [Hiç olmazsa bu kadarını biliyorsunuz.] )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( Bilmiyoruz, bunu bilmediğinizi de bilmiyoruz. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( Bilmediğimizi ve anlamadığımızı bilmek gerçek bilgidir, alçakgönüllü birinin bilgisidir. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( Bilmediğini bilen, bellekten ve beklentiden kurtulmuş olan, ebedidir. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( Yaşamımızın her bir anında bilmeye gereksinimimiz olanı biliriz. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( Ancak bilmediğimiz zaman, araştırmak için rahat oluruz. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( Biliyorum diyene hiçbir şey koklatılmaz. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( Ne kadar bilirsek, yanılmamız da o kadar. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( Bildiğimiz, yanıldığımıza yetmez. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( O ki, bilmiyor ama biliyor bilmediğini;
çocuktur, onu eğitin/yetiştirin.

O ki, bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini;
cahildir, ondan uzakça durun.

O ki, biliyor ama bilmiyor bildiğini;
(belki) uykudadır, onu uyandırın.

O ki, biliyor ama biliyor bildiğini;
bilge kişidir, onu izleyin. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( ŞİO ME NİHİL ŞİRE: EN İYİ BİLDİĞİM, HİÇBİR ŞEY BİLMEDİĞİM )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( To know that you do not know, is true knowledge.
"I don't know any better." [At least that much you know.]
You do not know, nor do you know that you do not know.
To know that you do not know and do not understand is true knowledge, the knowledge of an humble heart.
Which knows that it does not know, which is free of memory and anticipation, is timeless.
At every moment of your life you know what you need to know.
It is when you do not know, that you are free to investigate. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( Hiçbir şey bilmediğini bilen, hiçbir şey bilmediğini bilmeyenden daha çok şey bilir...
Wer weiβ, dass er nichts weiβ, weiβ mehr als der, der nicht weiβ, dass er nichts weiβ... )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEYİ BİLMEK

( Sormaz ki bilsin, sorsa bilir; bilmez ki sorsun, bilse sorar. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEYİ BİLMEK

( Bilmekten korkanlar, belirsizliğe sığınır; tarihten korkanlar da mite. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEYİ BİLMEK

( Var olduğumuzu biliyoruz. Ne olduğumuzu ise bilmiyoruz. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEYİ BİLMEK

( Bir şeyi bilmek için onu tamamen kabul etmek gerekir. )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEYİ BİLMEK

( SÂİL: Soran, sual eden. )


- BİLMEK ile/ve/> BULMAK ile/ve/> OLMAK

( Bilmek ile olmak arasında bir mesafe, bir boşluk yoktur. )


- BİLMEK ile/ve/> BULMAK ile/ve/> OLMAK

( Between knowing and being, there is no gap. )


- BİLMEK ile/ve/> BULMAK ile/ve/> SUSMAK

( Çabuk iyileşmek istiyorsan ağzını kapalı tut! )


- BİLMEK ile/ve/> BULMAK ile/ve/> SUSMAK

( Bilinmeden bulunmaz, bulduktan sonraki biliş de apayrıdır. )


- BİLMEK ile/ve/> BULMAK ile/ve/> SUSMAK

( Kişi, ne kadar bilirse bilsin, bilmediği çok şey vardır. )


- BİLMEK ile/ve/||/<>/>/< DENEYİMLEMEK



- BİLMEK ile/ve/değil DİKKAT ETMEK



- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Bilmek, olmak demektir. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Bilmek, dış dünyayı, insancaya çevirmektir. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Doğaya tam itaatte, çaba(zorlanma) yoktur. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Bilinçli deneyimlerin bütünlüğü doğadır. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Gerçek doğamızı aramak için kendi içimize, derinlere daldığımızda, fark edeceğiz ki, sadece gövdemiz ufaktır ve sadece belleğimiz sınırlıdır; ama yaşamın ucsuz bucaksız okyanusu bizimdir. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Kişi, bildiği şeyi bildiğini bilmeli. Bilmediği şeyi bilmediğini bilmelidir. Gerçek bilgi işte budur. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Konuşanlar bilmiyor, bilenler konuşmuyor. )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Bilin, ki güçlü olun, güçlü kalın! )


- BİLMEK ile/ve/||/<> DÜŞÜNMEK

( BİLMEK:
GÖRÜ ile/ve/||/<> KAVRAM )


- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK

( Su. İLE/VE/<> Elektrik. [Herhangi birini tercih edemezsiniz. İkisi de aynı anda olmak durumundadır.] )


- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK

( Her gün, bir şey öğrenmek. İLE/VE/<> Her gün, "zihnimizdeki" bir bilginin/kaydın (daha) gitmesine, unutulmasına fırsat vermek. )


- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilme; olma ve sevme'nin de yanısıra gerçek doğamızın bir yansımasıdır. )


- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK

( Yalnızca, eyleyenler bilir, bilenler de eyler. )


- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK

( İdrak edeceğiz ki, bilmek, sevmektir; sevmek de bilmektir. )


- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farkındalık, tüm zamanı ve uzayı içerir. )


- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK

( Kişi, bilmediğini ayağının altına alsa, başı, göğe erer. )


- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilmek, belirlemektir. )


- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK

( Knowing is a reflection of your true nature along vs. being and loving.
Awareness contains all space and time. )


- BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< HÂL'DEN, HÂL'E GEÇEREK BİLMEK



- BİLMEK ile/ve/||/<> KANITLAMAK



- BİLMEK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK



- BİLMEK ile KENDİNİ BİLMEK



- BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> BAŞKASINI BİLMEK

( Başkalarının hatalarını, yaptıklarını ya da yapmadıklarını değil kendi hatalarımızı, kendi yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı düşünelim. )


- BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> BAŞKASINI BİLMEK

( Bir süre için başkalarını kendi hallerine bırakalım ve kendimizi inceleyelim. )


- BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> BAŞKASINI BİLMEK

( Leave others alone for some time and examine ourselves. )


- BİLMEK ile/ve/<> KUDRET SAHİBİ OLMAK



- BİLMEK ile/ve/<> KULLANMAYI/UYGULAMAYI BİLMEK

( Bildiklerinizi yaşa(r)sanız, bilmedikleriniz de öğretilir. )


- BİLMEK ve/||/<>/>< MESAFE



- BİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine NEREDE BULACAĞINI/BULABİLECEĞİNİ BİLMEK

( Bulunduğumuz bu dönemin/çağın olanakları içinde bilgileri bellemek değil nerede ve nasıl [kısa sürede ve kolay] doğrudan bulabileceğini bilmektir. )


- BİLMEK ile/ve/<> OLAYLARI/ZORLUKLARI "ALTTAN ALABİLMEK"



- BİLMEK ile/ve/<> SEVGİ

( Hakkında ne kadar çok bilirsen o kadar çok seversin. )


- BİLMEK ve/> SEVMEK ve/> VERMEK ve/> BULMAK

( İlmimizce bilinir, ikramımızca ihsan görür, sevdiğimizce seviliriz. )


- BİLMEK ve/> SEVMEK ve/> VERMEK ve/> BULMAK

( Ne kadar geç verirse o kadar çok verir. )


- BİLMEK ile/ve/<> SEZMEK



- BİLMEME BİLGİSİ = DOCTA IGNORANTIA[Lat.] (SCIO ME NIHIL SCIRE = EN İYİ BİLDİĞİM ŞEY, HİÇBİR ŞEY BİLMEDİĞİM)



- BİLMEMEK ile/ve/ne yazık ki/<>/> BİLMEYE/DÜŞÜNMEYE YANAŞMAMAK



- BİLMEMEK ile/değil DAHA/EN DOĞRU(YA YAKIN) OLAN TANIMI/BİLGİYİ DÜŞÜNMEK



- BİLMEMEK ile/ve/değil EDEB

( TECÂHÜL-İ ÂRİFÂNE: Çok iyi bildiği halde bilmiyormuş/cahilmiş gibi görünmek. | [edediyat] Bilinen bir şeyi, edebî bir nükte ile bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. )


- BİLMEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLGİLENMEMEK



- BİLMEMEK ile/ve/değil/<> KABUL ETMEMEK/"EDEMEMEK"



- BİLMEMEK ile/ve/||/<>/> UZAK DÜŞMEK



- BİLMEYE ÇALIŞMAK ile/ve/yerine/değil ANLAMAYA ÇALIŞMAK



- BİLMEYEN ile/değil/yerine BİLEN

( Direnir, isyan eder.[hemen hemen herşeye] İLE/DEĞİL/YERİNE Tâbi olur/olabilir.[doğaya, evrene, düzene, bilgiye, insana ...] )


- BİLMEYENLERİN "ALKIŞI" değil/yerine/>< BİLENLERİN "ELEŞTİRİSİ"



- BİLMEYİ BİLMEK ve/||/<> BİLGİ ÜRETİMİ ve/||/<> GÜVENİLİR BİLGİ ve/||/<> BİLGİNİN UYGULANMASI/KULLANIMI



- BİLMEZİN ATTIĞI TAŞ ile/ve/değil DOSTUN ATTIĞI GÜL YAPRAĞI

( [belki/bazen] Canımızı [fazla] acıtmaz. İLE/VE/DEĞİL Can dayanmaz. )


- BİLMİYORUM ile/ve/||/<>/> NEREDEN BİLİYORUM?



- BİN ZAHMET ile/değil/yerine/>



- BİNDİĞİM/İZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLDİĞİM/İZ

( Gövdemiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Zihnimiz. )


- BİR ...:
SÖZCÜK ve/||/<> DUYGU ve/||/<> KİŞİ

( Kararı/nı değiştirebilir. VE/||/<> Yaşamı/nı değiştirebilir. VE/||/<> Seni/kişiyi değiştirebilir. )


- BİR + BİR = BİZ



- BİR ADIM (İLE) ile/ve/<> BİR "SÖZ"(ÜN) (İLE)

( Karşına geçer/geçebilir. İLE/VE/<> Düşmanın olabilir. )


- BİR ALAN/KONU HAKKINDA ve/+/||/<>/> ÇOĞU ŞEY HAKKINDA

( Çoğu şeyi bilmeye çalışmak. VE/+/||/<>/> Bir şey bilmeye çalışmak. )


- BİR ALANIN/KONUNUN:
"EN İYİSİ" OLMAK ile/değil TEK KİŞİSİ OLMAK



- BİR ARAYA GELMEK ile/ve/||/<>/> BİR ARADA DURMAK ile/ve/||/<>/> BİRLİKTE ÇALIŞMAK

( Başlangıç. İLE/VE/||/<>/> İlerleme. İLE/VE/||/<>/> Başarı. )


- BİR BEN VAR BENDE, BENDEN İÇERU" OLAN) "BEN" ile/ve/<> "ben"

( Bir gövdede odaklanmış, sonsuz olanız. )


- BİR BEN VAR BENDE, BENDEN İÇERU" OLAN) "BEN" ile/ve/<> "ben"

( We are the infinite, focussed in a body. )


- BİR BEN VAR BENDE, BENDEN İÇERU" OLAN) "BEN" ile/ve/<> "ben"

( - Seni gördüm, daha iyi oldum.
- Beni görürsen, bana da göster. )


- BİR DURUMA GEREKÇE BULMAK ile/ve GEREKÇE BULDUKTAN SONRA BİR DURUMA DÜŞMEK



- BİR DURUMA ya da SÖYLENİLEN SÖZE, GERİBİLDİRİMDE:
(BEN) "ANLAMADIM" ile/değil/yerine/||/<>/> "ANLAM VEREMEDİM"



- BİR DÜŞÜNCEYİ "SAVUNAN" ile/değil/yerine/>< BİR DÜŞÜNCEYE SAHİP OLAN

( Ötekileştirir, ayrıştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bizleştirir ve birleştirir. )


- BİR İŞE GİRMEK ile BİR İŞE GİRİŞMEK



- BİR İŞİ:
BİLEN ile AZ BİLEN ile BİLMEYEN ile YAPAMAYAN

( Yapar. İLE Akıl verir. İLE Eleştirir. İLE Çamur atar. )


- BİR İŞİ/N:
"UCUNDAN TUTMAK" ile/değil/yerine/>< "OMUZLAMAK"



- BİR KAP YEMEK ve/||/<> BİR KALP SEVGİ



- BİR KİTAP OKUYAN ile/ve/<> İKİ KİTAP OKUYAN ile/ve/<> ÜÇ KİTAP OKUYAN

( Herşeyi bildiğini sanar. İLE/VE/<> Kuşkuya düşer. İLE/VE/<> Hiçbir şey bilmediğini anlar. )


- BİR KOLTUĞA, İKİ KARPUZ SIĞMAZ ve/||/<> BİR İPTE, İKİ CANBAZ YÜRÜMEZ



- BİR KONU/OLGU/DURUM/YAZI/SÖZÜ ANLAMAK ile/ve/değil/yerine (ONU) YAŞAMAK



- BİR KONUNUN:
ANLAŞILAMAMASI ile/ve/değil ANLATILAMAMASI

( Bir konunun/olgunun anlaşılması ya da anlaşılmaması, daha çok, ilgi ve gereksinimle doğru orantılıdır. )


- BİR KONUNUN/DURUMUN/AYRINTININ:
İŞLEYİŞİ ile/ve/değil/||/<> İŞLENİŞİ



- BİR KONUYU/DURUMU GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN:
[ya] OLANAK/LAR SAHİBİ OLMAK ile/ve/<>/ya da "DAMARINA" SAHİP OLMAK



- BİR KONUYU/OLGUYU:
KENDİNE("BANA") GÖRE DÜŞÜNMEK/ÇÖZÜMLEMEK/YORUMLAMAK ile/ve/değil/yerine O KAVRAMI (/N İÇİNDE) KONUŞMAK



- BİR LOKMA, BİR HIRKA ile/ve/||/<> AZICIK AŞIM, AĞRISIZ BAŞIM



- BİR NESNE/OLAY/OLGU/DURUM/KOŞUL İÇİN:
BİR "AD VEREBİLMEK", BİR ŞEY "DEMEK/DİYEBİLMEK"
ve/||/<>/<
O ...'YI DENEMEK



- BİR ÖĞÜT/NASİHAT ile/ve/||/<> BİR KÖTÜ DURUM/MUSİBET



- BİR OLAY/DURUM:
ÖNCESİNDEKİ DÜŞÜNCE/SÖZ/YORUM ile/değil/yerine SONRASINDAKİ DÜŞÜNCE/SÖZ/YORUM



- BİR ŞEY Kİ...
YAPMASAK DA OLUR ve/||/<> SÖYLEMESEK DE OLUR

( Yapmayalım! VE/||/<> Söylemeyelim! )


- BİR ŞEY KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ KONUŞMAK



- BİR ŞEY(LER)İN:
OLURU ile/ve/<> KENDİLİĞİNDENLİĞİ



- BİR ŞEY/BİRİ:
GÜLDÜRMEYEN/GÜLDÜRMÜYORSA > GÜLÜP GEÇMEK



- BİR ŞEYE:
YOK DEME! ve KENDİNE BENZETME!



- BİR ŞEYE/ŞEYLERE) KARŞI OLMAK İÇİN/ÜZERE ile/ve/değil/yerine (BİR/BİRÇOK) YANLIŞA İŞARET ETMEK İÇİN/ÜZERE



- BİR ŞEYİ ...:
YAPARKEN ile/değil YAPMADAN ÖNCE



- BİR ŞEYİ ANLAMAK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAMAYI ANLAMAK



- BİR ŞEYİN, ...:
[ne] SADECE BAŞINA ne de SADECE SONUNA İNAN



- BİR ŞEYİN, "YAPILAMAZ" OLDUĞUNU SANMAK ve/||/<>/> O ŞEYİN, YAPILIRKENKİ GÜRÜLTÜSÜYLE UYANMAK



- BİR ŞEYİN:
"YOK OLMASI" ile/değil YER/BİÇİM DEĞİŞTİRMESİ



- BİR ŞEYİN:
İLGİ ÇEKMESİ ile/||/<> DİKKAT ÇEKMESİ



- BİR ŞEYİN(DÜŞÜNCENİN/EYLEMİN):
EGEMEN OLMA(MA)SI ile/ve/değil/<> ÖNÜMÜZE GEÇME(ME)Sİ



- BİR ŞEYİN/BİRİNİN, DEĞERİNİ BİLMEK ile/ve/||/<>/< KENDİ DEĞERİNİ BİLMEK

( Kendi değerimizi bilmezsek, başkası hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilmez. )


- BİR ŞEYİN/DURUMUN:
(")OLMASI(") ile/ve/değil/||/<>/< OLMA/GERÇEKLEŞME OLASILIĞI



- BİR TANE DAHA RİCA EDEYİM değil/yerine ÇOK GÜZELMİŞ[Bir tane daha alabilirsem memnun olurum tabii anlamında]



- BİR ULUSUN:
DÜŞMANLARI ile/ve/<> "AYDINLARI"

( Askerî-siyasî örgütünü yener. İLE/VE/<> Tarihini yener/değersizleştirir. )


- BİR YANLIŞI:
"BİLEREK YAPMAK"
ile/değil/yerine/><
BİLMEDEN YAPMAK

( Belirleyici olan, bulunç/vicdandır. )


- BİR YANLIŞIN YAPILMASINDA VE YORUMLANMASINDA:
KAZÂ ile/ve/ne yazık ki/<>/> HATA ile/ve/ne yazık ki/<>/> YEĞLEME/TERCİH

( İlk kez olmuşsa. İLE/VE/<>/> İkincei kez olmuşsa. İLE/VE/<>/> Üçüncü kez oluyorsa. )


- Bir yerde ya da birinde "hata" "görürsen", 70 neden ara! Bulamazsan, "Bilemediğim, 71. neden var olabilir." de!



- BİR YERE ULAŞMAK ile/değil/yerine BULUNDUĞUN YERDE KALMAMAK



- BİR:
[hem/ne] TEK hem de/ne de ÇİFT



- BİR'DEN BAŞLAMAK ve/||/<>/> BİRDEN BİRE BULMAK



- BİR) HATA YAPMADAN ... ile/değil (PEK/ÇOK) FAZLA HATA YAPMADAN ...



- BİR/BAZI ŞEY/LER YAPMAK:
BİRİLERİYLE/BAŞKALARIYLA ve/||/<>/> BİRİLERİ/BAŞKALARI İÇİN



- BİR/KAÇ KONUYU/SORUNU:
AÇMAK/AÇMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/||/<>/> AŞMAK/AŞMAYA ÇALIŞMAK



- BİR ile/ve/||/<>/>/< BİN



- BİR ile EŞİT/MÜSÂVÎ[Ar. < SEVİYY]



- BIRAKMAK ile/ve/değil AŞMAK



- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Mutlu olmak için herhangi bir şeye bağımlı olmak, çaresizliğin son aşamasıdır. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Herhangi bir şeye karşı artık bağımlı olmadığınızda, payınıza düşeni yapmışsınız demektir. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Zihnimizi, içiyle dışıyla bilmedikçe, bağımlılıklar bizi terk etmeyecektir. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Bağımlılıklarımızdan vazgeçelim. Vazgeçmemiz gereken başka hiçbir şey yoktur. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Bilincine varmadığınız bir şeyi, terk edemezsiniz. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Alışkanlık ve ihtiras, kör eder ve yanlışa götürür. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Alışkanlık! Gereklilik değil! )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( SİGARAYI: "BIRAKTIM!" değil/yerine "İÇMİYORUM" ya da "İÇMEMEYİ YEĞLİYORUM/TERCİH EDİYORUM!" )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Mücadelemiz içenlerle değil maddeyle!
Koruyup kolladığımız, kişiler; kovduğumuz, o sinsi madde!...
Davetimiz, sağlıklı olmak; kabul etmediğimiz, sararmak...
Çözümlerimiz, herkes için; çaresi "Hayır!"da...
Herkes için hayırlı olan, hayırsızı yakmamakta... )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Not necessary! It's habit/addiction. )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( FEEL FREE TO SAY NO! )


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Dependence on anything for happiness is utter misery.
When you are no longer attached to anything, you have done your share.
Attachments are in the mind and will not leave you until you know your mind in and out.
Give up your addictions. There is nothing else to give up.
You cannot leave if you don't aware of it.
Habit/addiction and passion makes blind and takes to the false.
"I PREFER, NOT TO SMOKE" instead of "QUIT SMOKING/CIGARETTE" )


- BİRBİRİMİZE ...:
"DÜŞMEK" değil/yerine/>< "DÜŞKÜN OLMAK"



- BİRBİRİMİZİ:
[ya] TAMAMLAYAMAMAK ile/ve/ya da/<>/< TAM ANLAYAMAMAK



- BİRBİRİMİZİ:
BİLEMEYİZ ancak KEŞFEDERİZ



- BİRBİRİNİ ETKİLEMEK ile/ve BİRBİRİNİ TAMAMLAMAK



- BİRDENBİRE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ZAMANLA

( Çok az şey. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çoğu şey. )


- BİREŞİM'DE/TEVHİD'DE:
ŞAHSİYET ile/ve BENLİK ile/ve AŞK ile/ve MÂNÂ ile/ve KURBİYET/VUSLAT

( Kendi benliğin/varoluşun da içinde olmak üzere, onun huzurunda, hiçbir şeyin varoluş iddiası olamaz. [Bunu, bu biçimde bilmektir ŞAHSİYET] İLE/VE/> Bunu, böyle düşünmeden, tevhide erdiğini zannetmeye BENLİK. İLE/VE/> Kişiyi, benlikten soyan çekime/cazibeye AŞK. İLE/VE/> Aşkla birlikte, varoluşundan da geçerek aslolan hakikate kavuşmasına MÂNÂ. İLE/VE/> Mânâya kavuşmakla birlikte, o mânânın sahibiyle yakınlaşmaya da KURBİYET/VUSLAT denilir. )


- BİREŞİM(TEVHİD) ve/||/<>/>/< KUŞKUDAN KURTULMAK



- BİREŞİM/TEVHÎD İLKESİ:
TOPLUM İÇİN ve/||/<> BİREY İÇİN

( Adâlet. VE/||/<> İtidal. )


- BİREŞİM/TEVHİD:
AKIL ve/||/<> BEN ve/||/<> GÖNÜL



- BİREŞİM/TEVHİD:
AMAÇTA ile/ve/||/<> KİMLİKTE ile/ve/||/<> EYLEMDE

( Sıfat. İLE/VE/||/<> Zât. İLE/VE/||/<> Ef'al. )


- BİREŞİM/TEVHİD:
SEVGİLİNİ, HERŞEYDE/HER YERDE GÖRMEK değil/yerine HERŞEYDE/HER YERDE, SEVDİĞİNİ ANIMSAMAK

( Bir yâr için ağyâra minnet ettiğim ayıb eyleme
Bağ-ı bân bir gül için bin hâra[dikene] hizmetkâr olur )


- BİREŞİM/TEVHİD ile/ve/||/<> CÖMERTLİK/SELEK



- BİREŞİM/TEVHÎD ve/<> HİZMET

( Hüvviyete/Allah'a bağlamak. VE Herkese ve her şeye. )


- BİREŞİM/TEVHİD ve/||/<>/>/< KENDİNDEN RÂZI OLMAK



- BİREŞİM ile/ve/||/<> DENGE



- BİREY YÖNETİMİ ile/ve TOPLUMUN YÖNETİMİ ile/ve DEVLETİN YÖNETİMİ



- BİREY/KİŞİ < TÜZE/HUKUK



- BİREYİN ÖZGÜRLÜĞÜ ile/ve TOPLUMUN ÖZGÜRLÜĞÜ



- BİREYİN, TOPLUMDAKİ ETKİSİ/EDİLGENLİĞİ ile/ve/<> TOPLUMUN, BİREYDEKİ ETKİSİ/EDİLGENLİĞİ



- BİREYSELLEŞME ile/ve/değil/<> BİREYLEŞME

( Toplumda. İLE/VE/DEĞİL/<> Psikolojide. )


- BİREYSELLEŞME ile/ve/değil/<> BİREYLEŞME

( Bütünden/toplumdan/idealden pay alarak. İLE/VE/DEĞİL/<> Kişide[parçada]. )


- BİREYSELLİK ve/<>/>/< EDEB

( Yalnız kalmayı da göze alabilmek. VE/<>/>/< Yapmamayı öncelleyebilmek ve tercih edebilmek. )


- BİREYSELLİK ve/<>/> YEĞLEME/TERCİH

( Bireyselliğin olgunluğu/kemâli, yüklenilmiş ya da beklentili gerekçesi olmayan yeğlemedir/tercihtir. )


- BİRİ, BİR YERE:
BAKIYORSA ile/ve/ya da/<> HİÇ BAKMIYORSA

( İlgilendiği bir şey vardır. İLE/VE/ya da/<> İlgilendiği bir şey, kesinlikle vardır. )


- BİRİCİK/LİK ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK



- BİRİCİKLİK ve BİRİCİKLİĞE SAYGI GÖSTERMEK/DUYMAK



- BİRİKTİRMEK ile TOPLAMAK

( Ha bir kuru emektir.
"Biriktir de biriktir." )


- BİRİNCİ KEMÂL ile/ve İKİNCİ KEMÂL



- BİRİNCİ NİTELİK(LER) ile İKİNCİ NİTELİK(LER)

( Gerçektir. İLE/VE Zihinseldir. )


- BİRİNCİL DUYULAR ile/ve İKİNCİL DUYULAR

( Görme ve İşitme. İLE/VE Dokunma, Pozisyon, Koklama ve Tad. )


- BİRİNCİL NİTELİKLER ile/ve/||/<>/> İKİNCİL NİTELİKLER

( Ölçülebilir özellikler.[Devinim/hareket, kütle, büyüklük, biçim, konum vb.] İLE/VE/||/<>/> Algılanabilir özellikler.[Ses, tat, koku, renk vb.] )


- BİRİNCİL OLAN ile/ve/<> İKİNCİL OLAN

( Hayatımızda, zihnimizde, dilimizde ve pratikte yerini almış kullanımların, uygulamaların ve bilgilerin uygun zamanda, yerinde kullanımı, iletişim ve paylaşımlarımızın en temel gerekenlerindendir. Seçtiğimiz konu/kavram ve soruların, önemi ve uygunluğu üzerinde sorumluluk sahibiyiz ya da olmamız gerekmektedir. Dolayısıyla, bir konunun ve/ya da soru-nun önceliğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Kavramların nitelikleri ve duruma uygunluğunu gözlemleyip, ona göre yerinde ve sırasında kullanmamız gereken sorular/konular olabilir. Bu noktada, neyin, hangi konuda/ortamda uygun olup-olmadığı üzerine, öncelikli olup-olmadığı üzerine önceden bir düşünüş ve çalışma yapma/yapmış olma gerekliliği vardır. )


- BİRİNCİL VE İKİNCİL DUYULAR'DA:
İNSAN ile HAYVAN

( İnsanda, birincil duyular, görme ve işitme örgenleri üzerindedir. İLE Hayvanın türüne göre değişir. )


- BİRİNDEN VAZGEÇMEK ile/ve/değil/yerine/>< BİRİNİ AFFETMEK

( Hiçbir zaman affedemeyeceğimizi zannettiğimizde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hiçbir zaman vazgeçemeyeceğimizi anladığımızda. )


- BİRİNE, BİR ŞEY(LER)İ:
LÜTÛF ETMEK değil/yerine/>< (O) KİŞİNİN DEĞERİNİ BİLEREK, BİR ŞEY(LER)İ PAYLAŞMAK



- BİRİNE:
2 KEZ (VE ÜZERİ) BAKMAK ile/ve/değil/yerine 1 KEZ BAKMAK



- BİRİNE:
UZUN UZUN BAKMAK ile SIK SIK BAKMAK

( Belirli/kısa bir süreden sonrası rahatsız edicidir. İLE Rahatsız etmeyecek kadar/biçimde, belirli aralıklarla takipte olmak. )


- BİRİNİ BULMAK ile/ve/değil/yerine BİRBİRİNİ BULMAK



- BİRİNİ SEVMEK İSTİYORUM! ile/ve/değil/yerine BENİ SEVEN/SEVECEK, SEVEBİLECEĞİM BİRİNİ (SEVMEK) İSTİYORUM!



- BİRİNİ SEVMEK ile/ve/değil/||/<>/< KENDİNİ SEVMEK



- BİRİNİ TANIMA:
BAŞKALARININ, ONUN HAKKINDA "SÖYLEDİKLERİ" ile/değil/yerine ONUN, BAŞKALARI HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ



- BİRİNİ:
YOLDA BIRAKMAK ile
YOLUNDA BIRAKMAK/İNDİRMEK



- BİRİNİN ...:
NE DEMEK İSTEDİĞİNİ ANLAMAK(/ANLAMAYA ÇALIŞMAK)
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
NE DEDİĞİNİ ANLAMAK(/ANLAMAYA ÇALIŞMAK)



- BİRİNİN, SANA/ONA/BİZE ...:
NE/LER VERE(BİLE)CEĞİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< NELERDEN VAZGEÇEBİLECEĞİ



- BİRİNİN:
"EŞİ/SEVGİLİSİ/DOSTU/ARKADAŞI/KARDEŞİ VS." OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< (SADECE VE YETERİNCE) SEVİYOR(/SEVGİNİ GÖSTERİYOR/YAŞIYOR/YAŞATIYOR) OLMAK

( [ne yazık ki] "Yetersiz" gelebilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Herşey için yeterlidir. )


- BİRLEŞ(TİR)MEK ile/ve/değil/||/<> KAVUŞ(TUR)MAK



- BİRLEŞME/VAHDANİYET ile BİLEŞME/SENTEZ ile BİREŞME/TEVHİD

( Mekanik. İLE Kimyasal. İLE Organik. )


- BİRLEŞTİRME ve/||/<>/> AYDINLATMA



- BİRLEŞTİRME ile/değil BİRLİK



- BİRLEŞTİRME ile/ve/<> OLUŞTURMA



- BİRLİK:
DİLDE ve/||/<> DÜŞÜNCEDE ve/||/<> İŞTE



- BİRLİK/ÇABA/ÖNCELİK:
ANDA ve/||/<> CANDA ve/||/<> KANDA ve/||/<> DONDA



- BİRLİK ile/ve/||/<>/>/< DENGE



- BİRLİK ve/||/<> NOKTA ve/||/<> AN ve/||/<> AŞK

( Varlığın ilkesi/zirvesi. VE/||/<> Mekânın ilkesi/zirvesi. VE/||/<> Zamanın ilkesi/zirvesi. VE/||/<> Göreliliğin ilkesi/zirvesi. )


- BİRLİKTE HAREKET ETMEK ile/ve BİRLİKTE OLMAK

( Trinidad Tobago'nun ambleminde, "Birlikte Hareket Edersek Başarırız!" yazmaktadır. )


- BİRLİKTE OLMA GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/< BİREY OLMA GEREKSİNİMİ



- BİRLİKTE OLMAYALIM!:
SEVMEDİKLERİMİZLE ve/||/<> "UNUTAMADIKLARIMIZLA"



- BİRLİKTE:
GÜLMEK ile/ve/<> AĞLAMAK ile/ve/<> SUSMAK

( Mutluluktur. İLE/VE/<> Dostluktur. İLE/VE/<> Aşktır. )


- BİRLİKTELİK ile/ve/||/<> KARŞILIKLILIK



- BİRŞEYLERİ:
ERTELEMEK ile/değil/yerine/>< ÖNCELLEMEK



- BİSİKLET:
KİTAPLARI ve/||/<> FİLMLERİ ve/||/<> ŞARKILARI

( Bisiklet Kitapları

Bisikletli Öyküler - Aydın İleri
Fransa Turu Tarihi - Jean François Mignot
Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nun 50 Yıllık Tarihi - Feyzi Açıkalın
Bir Tur Versene - Aydan Çelik
Bisiklet-Zen: Kent Ulaşımında Bisiklet - Juan Carlos Kremer

VE/||/<>

Bisiklet Filmleri

Bisiklet Hırsızları - Vittorio de Sica
Acil Teslimat - David Koepp
Cehennemde Bir Pazar - Jorgen Leth
2 Saniye - Marion Briand
Bisikletli Çocuk - Dardenne Biraderler
Bisikletli Adam - Mohsen Makhmalbaf
Yolculuk - Fernando Solanas
Mavi Bisiklet - Ümit Köreken
Vecide - Haifaa Al Mansour
Belville Tripletleri - Sylvain Chomet
Pekin Bisikleti - Xiaoshoui Wang
Bisikletler Anlatıyor - Milan Lisica

VE/||/<>

Bisiklet Şarkıları

La Bicyclette - Yves Montand
Bicycle Race - Queen
Les Bicyclettes de Belsize - Mireille Mathieu ya da Engelbert Humperdinck
Bike - Pink Floyd
Nine Million Bicycles - Kate Melua
La Bicicleta - Shakira
Velo - Benabar
Le Velo - Bourvil
Tour de France - Kraftwerk
Louison Bobet Forever - Ludwig von 88
Velodrome - The Chemical Brothers
Bisiklet Türküsü - Fuat Saka
Bisiklet - Mor ve Ötesi
Son Feci Bisiklet’in bisikletsiz şarkıları!

B Bisiklet Sayfası )


- BİSİKLET ve/<> (DAHA) AZ TRAFİK SORUNU

( TRAFİĞİ TIKAMIYORUZ! TRAFİK, BİZİZ! )


- BİSİKLET ve/<> AKIL/ZEKÂ



- BİSİKLET ve/<> AŞK



- BİSİKLET ve/<> ÇÖZÜM



- BİSİKLET ve/<> DAYANIŞMA



- BİSİKLET ve/<> DEĞİŞİM



- BİSİKLET ve/<> DOSTLUK



- BİSİKLET ve/<> FARKINDALIK



- BİSİKLET ve/<> GELİŞİM



- BİSİKLET ve/<> GÜLÜMSEME



- BİSİKLET ve/<> MUTLULUK



- BİSİKLET ve/<> PAYLAŞIM



- BİSİKLET ve/<> SAĞLIK



- BİSİKLET ve/||/<> UYGARLIK(MEDENİYET)



- BİSİKLETİ, TEHLİKE YARATMAYACAK ŞEKİLDE KULLANMAK: [hem/öncelikle] KENDİ İÇİN ve/hem de ÇEVRESİ(NDEKİLER) İÇİN



- BİSİKLETTE:
KASK ve YARIŞÇI/SPORCU/HIZ KASKI



- BITCOIN değil/yerine/= DİJITAL PARA BİRİMİ



- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( Yer, yön, nesne ya da kişi belirtiyorsa. İLE Yer, yön, nesne ya da kişi belirtmiyorsa. | Bir koşul ve/ya da durum belirtiyorsa. )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( ÖRNEKLER: Arabada, evde, odada, sinemada, yerde, havada, İstanbul'da, orada/burada, köyde, kentte, bittiğinde, yediğinde, sonuçta. İLE Oda da, sen de, o da, bu da, öyle de, şöyle de, bilse de, bitse de, olsa da, düşünse de, yapsa da, sonuç da.



)


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( Ayrık ve bitişik 'de/da'ları, 'ki'leri, "mi'leri, gerektiği gibi yaz(a)mayan/yayınlamayanların, okuyuculara ve dilimize saygısı olmayanların "tutumu", beyaz donla denize girenlerin neden olduğu görüntü kirliliği gibidir. Evet! İstediği biçimde yazmak, beyaz donla girmeyi yanlış gör(e)meyen herkesin hakkıdır. Fakat daha az görüntü kirliliği yaratmak varken, ıslakken üzerlerine yapışan kumaşın ve tutmayan lastiklerinin anlamsızlığını, yetersizliğini ve yanlışlığını görememek de bir kader değil orantısızlığını/ölçüsüzlüğünü bilebilecek kadardır.

)


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( Avrupa Yakası'ndaki bölümü izlemek için burayı tıklayınız... )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( Yer, yön, nesne ya da kişi belirtiyorsa. İLE Yer, yön, nesne ya da kişi belirtmiyorsa. | Bir koşul ve/ya da durum belirtiyorsa. )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( ÖRNEKLER: Ankara'daki, arabadaki/evdeki, internetteki, süreçteki, dersteki, oradaki, geldiğindeki, incideki, elmadaki, kitaptaki, sendeki/bendeki/ondaki/bizdeki, Elif'teki. İLE Öyle ki, madem ki, sanma ki, oysa ki, geldi ki, yaptı ki, söyledi ki, düştü ki, zevkli ki, yazılı ki, belgeli ki, ispatlı ki, bitti ki. )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( Ayrık ve bitişik 'ki'leri, "mi'leri, 'de/da'ları, gerektiği gibi yaz(a)mayan/yayınlamayanların, okuyuculara ve dilimize saygısı olmayanların "tutumu", beyaz donla denize girenlerin neden olduğu görüntü kirliliği gibidir. Evet! İstediği biçimde yazmak, beyaz donla girmeyi yanlış gör(e)meyen herkesin hakkıdır. Fakat daha az görüntü kirliliği yaratmak varken, ıslakken üzerlerine yapışan kumaşın ve tutmayan lastiklerinin anlamsızlığını, yetersizliğini ve yanlışlığını görememek de bir kader değil orantısızlığını/ölçüsüzlüğünü bilebilecek kadardır. )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( )


- BİTİŞİKLİK:
ZAMANDA ile/ve/||/<> MEKÂNDA ile/ve/||/<> KOŞULLARDA



- BİTKİLER ile/ve/||/<>/> GELİŞİM

( image )


- BİYOGRAFİ:
KİŞİ'NİN ÖYKÜSÜ değil CANLININ ÖYKÜSÜ



- BİYOGRAFİ ile/ve PSİKOBİYOGRAFİ

( Tanımlama. İLE/VE Açıklama. )


- BİYOLOJİK BELİRLENİM ile/ve KÜLTÜREL BELİRLENİM

( Beşer. İLE/VE İnsan. )


- BİZ/DE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİREY/DE



- BİZ ile/ve ALÇAKGÖNÜLÜLÜK/TEVÂZÛ



- BİZİ SEVENİN:
NE/LER VERECEĞİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NE(LER)DEN VAZGEÇEBİLECEĞİ



- BİZİ:
KİMİN İNCİTTİĞİ ile/değil/yerine/>< KİMİN GÜLDÜRDÜĞÜ :)



- BİZİ/SENİ İSTEMEYENE:
SABIR GÖSTERME! ile/ve/||/<> FEDÂKÂRLIK GÖSTERME! ile/ve/||/<> SEVGİ/ANLAYIŞ GÖSTERME!

( Adı, "yüzsüzlük" olur. İLE/VE/||/<> Adı, "eziklik" olur. İLE/VE/||/<> Adı, "kişiliksizlik" olur. )


- BİZİM OLAN:
"BİRİKTİRDİĞİMİZ" değil PAYLAŞTIĞIMIZ



- BİZİM:
GOETHE ve/||/<> YUNUS



- BİZLER(E)/SİZLER(E) değil BİZ(E)/SİZ(E)

( Çoğulun, çoğulu olamıyor. )


- BLOCKCHAIN değil/yerine/= BLOK ZİNCİR



- BM'NİN KURALLARI:
KÜRESEL DÜZENİ SAĞLAMAK İÇİN ile/ve/||/<> KENDİ İÇ DÜZENİNİ SAĞLAMAK İÇİN

( JUS COGENS: Uluslararası hukukta, emredici kurallar. )


- BÖBÜRLENME! ve KİBİRLENME! ve KÖPÜRME! değil/yerine/>< ABART! ve ÇOĞALT! ve PARLAT!

( )


- BÖBÜRLENME değil/yerine/>< KENDİNİN/KİŞİNİN/İNSAN(IN) DEĞERİ(Nİ) BİLMEK, ONUR/GURUR DUYMAK



- BÖBÜRLENMEK ve/||/<> HORULDAMAK

( Gündüz. VE/||/<> Gece. )


- BÖBÜRLENMEK ve/||/<> HORULDAMAK

( "Uyanıkken". VE/||/<> Uyurken. )


- BODRUM KAT ile/ve/<> TAVAN ARASI

( "Travmalar". İLE/VE/<> "Hoş anılar". )


- BOĞA ile/ve/||/<> EŞEK ile/ve/||/<> YILAN ile/ve/||/<> BİLGİSİZ/CAHİL

( [...'ya yaklaşma!]
Ön tarafından. İLE/VE/||/<> Arka tarafından. İLE/VE/||/<> Yanından. İLE/VE/||/<> Hiçbir tarafından. )


- BOĞAZINA DİZİLMEK ile BOĞAZINDAN GEÇMEMESİ



- BÖĞÜRTLEN LEKESİ ve/||/<>/< BÖĞÜRTLEN YAPRAĞI

( Böğürtlen lekesini, böğürtlen yaprağı çıkarır. )


- BOJJHANGA

( Aydınlanmanın yedi unsuru:
1. Sati, smriti: Farkındalık
2. Dharma vicaya: Dharma'yı tefekkür etmek.
3. Viriya: Manevi enerji.
4. Piti: Sevinç.
5. Passadhi: Sakinleşmek.
6. Samadhi: Uyanıklık.
7. Upekha: Yaşamı tümüyle kabul etmek. )


- BOL EKMEK, AZ YEMEK değil/yerine (YETERİNCE) YEMEK, AZ EKMEK

( Para/olanak olmayınca. DEĞİL/YERİNE Her koşulda. )


- BÖLME ile/ve/||/<> PAYLAŞTIRMA



- BÖLMEK ile AYIRMAK



- BÖLÜNMEK ile/değil/yerine/>< BÖLÜŞMEK

( Yok eder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tok eder. )


- BÖLÜNMEK ile/değil/yerine/>< BÖLÜŞMEK

( Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz.

Hat: Serçemeli Mustafa Necateddin el-Erzurumî (1912-1991) )


- BORÇ PARA:
KENDİ ile/ve/değil ZAMAN

( Verilen ve alınacak borç para, paranın kendi değil kişiye kazandıracağı zamandır. Verilecek paranın oranına göre düşünülmemelidir! )


- BORCUNU ÖDE(YE)MEMEYE:
"BAHANE" değil/yerine/>< ÇARE

( Onursuz kişinin "davranışı". DEĞİL/YERİNE/>< Onurlu kişinin tutumu. )


- BORCUNU ÖDEMEK:
ÖNCELİKLE ...
TEK TARAFLI BİR DURUM ile/ve/değil/||/<>/< ÖZELLİKLE BORÇLU İÇİN(KENDİ İÇİNDE) BİR RAHATLAMA(YÜKSÜZLÜK)



- BOŞ DURMAK değil/yerine KOŞTURMAK



- BOŞ KİŞİ ile/değil/yerine NİTELİKLİ KİŞİ

( Kişiyle uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE İşiyle uğraşır. )


- BOŞ KONUŞMA(MA)K ile BOŞUNA/BEYHÛDE[Fars.] KONUŞMA(MA)K

( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )


- BOŞ KONUŞMA(MA)K ile BOŞUNA/BEYHÛDE[Fars.] KONUŞMA(MA)K

( HERZE[Fars.]: Boş lakırdı, saçma. )


- BOŞ KONUŞMAK ile/değil/yerine/>< AÇIKSÖZLÜLÜK



- BOŞ SÖZ ve/||/<>/>/< VAKİT HIRSIZLIĞI



- BOŞ ZAMANINDA GÖRÜŞMEK ile/değil GÖRÜŞMEK İÇİN ÖZEL ZAMAN YARATMAK



- BOŞ ZAMANLARINDA SENİNLE KONUŞANLAR
ile/değil/yerine/><
SENİNLE KONUŞMAK İÇİN ZAMAN AYIRANLAR



- BOŞA GİDEN ile/ve/||/<> BOŞA GÖTÜREN



- BOŞLUK ile/değil/yerine AŞKIN



- BOŞLUK ile/ve/||/<> SU



- BOŞLUK ile/ve/<> VAROLAN/VARLIK



- BOYKOT ile/ve/<> ZARAR ETTİREREK KARŞILIK VERME



- BÖYLE ve/||/<>/> BU DA VAR
ve/||/<>/>
GİBİ ve/||/<>/> OLABİLİR ve/||/<>/> DEĞİL ve/||/<>/> BİLE DEĞİL

( VARLIK - YOKLUK
[ l - O ]


Herhangi bir şeyden bahsedebilmemizin olanaklılığı ve/ya da tüm koşulları, ancak, varoluşla ve varolanların bilgisi ile başlar/başlatılabilir. Herhangi bir verinin de bir değer ya da nitelikli bilgi olabilmesi için varoluş kaynağına ve ilkesine yönelmiş olma zorunluluğu söz konusudur. Varoluştan bağımsız bir bilgi de söz konusu değildir.

Varolan/bilimi[ontoloji] olmadan, bilgi/bilim[epistemoloji] olmaz!

Varolanların değerinin bilinmesi ve anımsanması ise ancak o durumun, olanağın, nesnenin ya da kişinin kaybında ve/ya da yokluğunda söz konusudur. Fakat yaşamımızdaki, gövdemizdeki ve zihnimizdeki varolanların değerini bilmek içinse sahip olduklarımızın ya da ötelediğimiz ilişkilerin kaybını beklememiz gerekmemektedir.
"El duası olmadan, dil duası olmayacağını" anlayarak ve anımsayarak, bir şeylerin yaşanmasında ya da sahip olunmasında, kaygı duymanın anlamsızlığını da fark etmemizi, zamanında, araç ve olanaklarımız yerindeyken harekete geçmemiz sağlar.
İnsanın, kendini tanıma, gelişme ve gerçekleştirme sürecinde, aile, çevre, okul aracılığıyla edindiği eğitim ve öğrenim aşamaları bulunmaktadır. Bu süreçteki tüm bilgi, kayıt ve deneyimlerimizi, ekmek/sandöviç arası malzemesine benzetip, tüm bu süreç boyunca, bu malzemenin, yani bilgi ve deneyimlerimizin etrafında olmazsa olmazlarımız bulunmaktadır.
Bu olmazsa olmazlarımızın, kullanılagelenleri olarak en değerli ve öncelikli olanı, Sağlık ve Özgürlük'tür. İkinci sırada, Zaman ve Enerji'mizdir. Üçüncü sırada da, Bilgi ve Farkındalık'tır.
Uygulanagelenleri olarak, en değerli ve öncelikli olanı, Doğa ve Doğallık, ikinci sırada, Uyum ve Bütünlük'tür. Üçüncü sırada da, Gelişim ve Değişim'dir.

Bunların hepsinin temelinde, kaynağında, kökeninde ise
KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ
bulunmaktadır.

Büyük çoğunluk için yaşamın tamamı, bu dönemle sınırlı kalmış, bilgi ve (b)ilim süreci olarak, az ya da çok bilgi, kayıt, yorum ve deneyimle tamamlanmış ya da tamamlanacak olmasının yanı sıra, bu süreci aşmak isteyenler için bir sonraki ve üst aşaması/dönemi olan, (d)olgun insan olma ve kendini gerçekleştirmek üzere, bilgelik(irfan/hikmet) ile sürdürme bilincine ve dönemine girilir.

Bilgi ve bilim bilinci ve dönemi, dört şeyi bilme süreci içinde devam eder. Bir şeyin, içini ve dışını, öncesini ve sonrasını [zâhir, bâtın, evvel, âhir] bilmekle tanımlanır. Bilgelik dönemi ise bu dörde ek olarak, iki şeyi daha bilmekle, bilinen her bir şeyin, zaman ve zeminini bilmekle ve İlm-i Siyâset ile gerçekleşir.
[ İlim ile İrfan arasındaki FaRkLaR için...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/7688 ]


Bu, dönemsel deneyimlerin ve donanımların temelinde, içinde ve/ya da dışında, paralelinde, ötesinde düşünülmeye ve yaşanmaya çalışıldığında ise ortada, ancak tek bir bilgi ve bilinç söz konusudur. VAR(OLAN) Bilinci ve Deneyimi.

Varolan[mevcud] bilinci, iki ve dört kavramdan oluşan düşünce, bakış, algılama, yorumlama, değerlendirme sürecinde bulunarak, bilinç ve yoğunlaşma isteğine göre değişmek üzere belirlenen ilk iki [Böyle ve Bu da var] ve sonraki dört sözcük/kavram [... gibi. | ... olabilir. | ... değil. | ... bile değil.] aracılığıyla, yaklaşık 3 ilâ 6'şar aylık sürede ve süreçte gerçekleşebileşecek işler kadar, ayrı ayrı çalışılarak gerçekleşebilir.

Zihnin, bu bilince alışması ve yeniden yapılandırılması için 3 ilâ 6 boyunca, gördüğümüz tüm nesnelere ve kişilere, tüm olaylara; duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz tüm olgu ve kavramlara, sadece, "Böyle" gözlüğü takılarak, Böyle'nin yanına, önüne, ardına, başka hiçbir düşünce, bilgi, sözcük yanaştırılmadan düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir. Çalışılan "Böyle" sözcüğü ve döneminden sonra, yine herşeye, sadece, "Bu da var" gözlüğü takılarak bakılması, düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir.

Bu çalışmalar sonrasında ise dört kavrama daha geçilebilecektir. Öncelikle, gördüğümüz, duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz her bir şey, kişi, durum, süreç, imge, simge, kavram ya da ad/etiketin yanına, sadece, "... gibi." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Sonrasında ise yine aynı koşullar ve süreyle, "... olabilir." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Bu iki sözcükten sonra yine aynı koşullar ve süreyle fakat daha farklı bir zihin oluşturabilecek olan değilleme sürecinde, herşeyin yanına/sonuna "... değil." gözlüğü takılarak bakılacaktır. Bu sürecin dengelenmesi içinse dördüncü kavram olan "... bile değil." gözlüğü takılarak çalışılacaktır.

Varoluş bilincinin kapsayıcılığının yanı sıra, yetersizliği ya da sınırlılığı da söz konusudur. İşleyişi, "ya, ya da" "0 l" "mantığı/algısı" ya da "Newton Fiziği" ile düşünülebilen varoluş bilinci, doğa, fizik, matematik ve laboratuvarda geçerlidir.

OLuş bilincinde ise bir şeyin, ne ve ne kadar olduğundan çok ve ötesinde, şu/bu/o koşulda/biçimde olabilmesinin yanı sıra, hem belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmakla birlikte, hem de belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmayarak, ne belirli, ne de belirsiz bir koşul, zaman ve zeminde de bulunmadığı bilgisi ile "hem, hem de | ne, ne de" "mantığı/algısı" ya da "Kuvantum Mekaniği" ile tanımlanmaktadır. Bu bilinçte, sadece, "OLmak, OLan ya da OLuş" söz konusudur.

Tüm varoluşun, insanın, bilincin, süreçlerin ve sonuçların, herşeyin karşısında, Yokluk [O] alanı ve durumu söz konusudur. Dolayısıyla, herşeyin başında ve sonunda, yokluğu düşünmek, yok olmayı, bulun(a)mamayı, göz önünde tutmak durumundayızdır. Fakat bu bilgi ve bilinçle de bunu bilmenin ötesine geçmek zorunda olduğumuzdan dolayı, yokluğu da hem bilip, hem gözardı edebilecek kadarıyla "yok etmek", ne tek bilgi, ne de tüm bilgi ya da gerçeklik olarak kabul etmek isabetli olmayacağından dolayı, yok'un, yokluk ile ilişkisini, kendiyle sağlayamayacağımızdan dolayı da burada, elimizde kalan ve kullanılabilecek tek bilgi, "bile değil" kavramı ve sözcüğüdür. "Bile değil" bile olsa, onu kullanıyor olmak da bir varoluş alanı ve durumu oluşturacağından dolayı, "bile değil"i de "bile değil" ile devam ettirmek, bunları da yine ancak tekrar "bile değil" ile devam ettirmek ve sonsuza kadar, azalarak ve küçülerek, yok olarak gidebilecek tek kavram olan "bile değil", devam ettirilerek ve doğada, durabilerek; insanda ise susabilerek, tüm "süreç ve sonuç", "algı", "yorum", "kavramsallık", "ilkesellik", "evrensellik", "birlik" ve "bütünlük" deneyimlenir.
[Durmayabilmek ve susmayabilmek ise hâlâ insana özgülüğüyle ve ayrıcalığıyla, düşündüğünü düşünebilen, kuvantumsal ve sabit olmayan bir bilinç olmasından dolayı, insanın, zihninde, dilinde ve elinde olmaya, kısır döngü ya da nereye doğru ilerlediği bilinemeyecek eliptik bir döngü şeklinde devam eder durur.]


YOK(LUK)
[ xOx ] [ bile değil ]>[ bile değil ]>[ bile değil ] >[ bile değil ] >[ bile değil ]>[ bile değil ] ~ ]
^
|
|
OL(UŞ)[ hem O[yok] l[var] , hem de l[var] O[yok] ve ne O[yok] , ne de l[var] "mantığı/algısı" ]
( Şu/bu/o, şöyle/böyle/öyle, şu/bu/o kadar, şu/bu/o zamanda, zeminde, koşulda/biçimde, sınırlan(dır)madan ve çerçevelen(dir)meden,
herhangi bir şey(le) olmadan ve olmayan!
Sadece OLMAK, OLAN ya da OLUŞ! )
^
|
|
VAR(OLAN)
[ ya O ya da l "mantığı/algısı"]
[- BÖYLE | BU DA VAR ]
||/>
[ ... GİBİ >
... OLABİLİR >
... DEĞİL >
... BİLE DEĞİL ]

------------------------------------------------
(D)OLGUN/KÂMİL İNSAN
S~ KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ~S
[OLGUNLUK/KEMÂL]

--------------------------------------
^
|
|

İNSAN
| KENDİNİ TANIMA SÜRECİ |
(GELİŞİM)


-------------------------------------
[OLMAZSA OLMAZLAR]

[Kullanılagelenler]

1.) SAĞLIKÖZGÜRLÜK

2.) ZAMAN ve ENERJİ

3.) BİLGİ ve FARKINDALIK

----------------------------------
| TÜM BİLGİ ve DENEYİMLER |
----------------------------------
[Uygulanagelenler]

1.) DOĞA ve DOĞALLIK

2.) UYUM ve BÜTÜNLÜK

3.) GELİŞİM ve DEĞİŞİM
-------------------------------------------------
|KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ|
-------------------------------------------------
)


- BÖYLE ve/||/<>/> BU DA VAR
ve/||/<>/>
GİBİ ve/||/<>/> OLABİLİR ve/||/<>/> DEĞİL ve/||/<>/> BİLE DEĞİL

( Sigorta Sözcükler/Kavramlar İLE/VE/||/<>/> Varoluşsal Sözcükler/Kavramlar )


- BOYUN EĞMEK ile/değil DAYANÇ/SABIR ETMEK

( İNHİNA: Eğrilme, bükülme. | Baş eğme. )


- BOZMADAN ile/ve/değil/yerine/<> KORUYARAK



- BOZULMA" ile/ve/değil/> GELİŞİM ile/ve/değil/> DEĞİŞİM



- Bu kadar konuşmaya gerek yok! demeden KONUŞ!!!



- BU NEDENLE ile/değil/yerine O BAKIMDAN



- BU/ŞU/O SÖZ/DÜŞÜNCE/DAVRANIŞ:
DOĞRU MU? ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLANAKLI MI?



- BU ve/||/<> NEYSE

( İşaret edilen/edilecek kişi çok yakınımız olsa bile hiçkimse için, hiçbir zaman, zemin ve koşulda söylenil(e)mez!["Bu" sözcüğü, ancak nesneler için kullanılır!] VE/||/<> Konuşma sırasında, konular, konuşulanlar için söylenil(e)mez! )


- BUĞDAY ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< "NEFES"

( "Adam olmayı" simgeler. VE/||/<> Nefsi simgeler. )


- BUĞDAY ve/<> BİSİKLET

( Uygarlığın en temel iki göstergesi. )


- BUĞDAY ve/<> BİSİKLET

( Beyaz )


- BUĞDAY ve/<> BİSİKLET

( ODYSSEUS )


- BUĞDAY ve/<> BİSİKLET

( İlk buğday ya da buğdayın atası olarak kabul edilen buğday, Karacadağ (Urfa)'dandır. )


- BUGÜNKÜ AKLIM ile/ve/değil/yerine/<>/< DÜNKÜ YAPTIKLARIM

( Bugünkü aklım olsaydı, dünkü yaptıklarımı yapmazdım.
Ama dünkü yaptıklarımı yapmayabilseydim, bugünkü aklım da olmayabilirdi. )


- BÜKMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DÖNÜŞTÜRMEK



- Bulamazsan "71'inci bir neden vardır! diye düşün öyle KONUŞ!!!



- BULAŞIK YIKAMADA:
AZ DETERJAN/SABUN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ DURULAMA



- BULAŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<> YANKILA(N)MA



- BULMAK ile/ve TESPİT ETMEK



- BULMAK ile/ve/<> UYANMAK



- BULMAK ile/ve UYANMAK



- BULMAK ile YAKALAMAK



- BULUNÇ/VİCDAN[Ar.]:
DIŞARIDA ile/değil/yerine/>< İÇERİDE

( İlâh. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ölçü. )


- BULUNÇ/VİCDAN[Ar.] ile/ve/<> BİLİNÇ



- BULUNÇ/VİCDAN ve/=/||/<> ÖLÇÜ/MİZAN



- BULUNÇ/VİCDAN ve/||/=/<> TARİH

( Kişide. VE/||/=/<> Toplumda. )


- BULUNCU(VİCDANI), TATMİN ETMEK ile/ve/||/<> AKLI, İKNÂ ETMEK



- BULUŞARAK, ANLAŞMAK ile/ve/||/<> ANLAŞARAK, BULUŞMAK



- BULUŞMADA ve YAŞAMDA:
GEÇ ile/değil/yerine/>< ZAMANINDA ile/değil/yerine/>< (")ERKEN(")

( Kabul edilemez olan/olabilen. İLE/DEĞİL Geç kalınmış olan/olabilen. İLE/DEĞİL/YERİNE Zamanında olan/olabilen. )


- BULUŞMADA ve YAŞAMDA:
GEÇ ile/değil/yerine/>< ZAMANINDA ile/değil/yerine/>< (")ERKEN(")

( Unacceptable. VS. Late. VS. On time. )


- BULUŞMAK:
NESNE(SİN)DE ile NESİNDE/NEDENİNDE



- BUNDA, ANLAŞIL(A)MAYACAK ...:
"... BİR ŞEY Mİ VAR?" / ... NE VAR?" ile/değil/yerine/>< ANLAŞIL(A)MAYAN BİR ŞEY VAR MI?

( İkisi de soru değil "soru" "kipinde"/"biçiminde", yukarıdan/dikey bir dille, yargı/yükleme sözleridir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anlamaya çalışmak üzere ve anlayışla, yatay bir dille âdil/tarafsız/yüksüz/yargısız/nötr yaklaşım sözü/sorusu. )


- BUNU ALDIM <>/||/>/< BUNALDIM değil/yerine
YANLIŞIMIN/YANILSAMAMIN/OYUNUN FARKINDAYIM



- BUNUN/ONUN 'ANLAM'I YOK! ile/değil BUNUN/ONUN YARARI YOK!



- BURGAÇ/EĞRİM/GİRDAP[Fars.] ile/ve/||/<> KISIR DÖNGÜ



- BURHAN ve İRFAN



- BURKİNA FASO'DA:
YOL SORMA ve/<> HAL-HATIR SORMA

( Herhangi birine yol soracak olursanız, önce tokalaşırlar. Hal-hatır sorarak, size gideceğiniz yeri tarif eder ve sonra tekrar tokalaşarak ayrılırlar. )


- BÜTÜN "VARLIK/LAR" değil TÜM VAROLANLAR



- BÜTÜN:
PARÇALARIN BİRARADALIĞI ile/ve/||/<> BAŞLANGICI, ORTASI VE SONU OLAN



- BÜTÜN/LÜK ve/||/<> GÜVENİLİR/LİK



- BÜTÜN/LÜK ile/ve KENDİ/LİK



- BÜTÜNLÜK ile/ve/||/<> BİREŞİM/TEVHİD



- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞIMA



- BÜYÜCÜLER ile/ve/<> ARA VAROLAN/LAR

( Evrenin, "büyücülerden" ve "ara varolanlardan" temizlenmesini, kelâm sağlamıştır. )


- BÜYÜĞÜN İÇİNDEKİ KÜÇÜK ile/ve/değil/yerine KÜÇÜĞÜN İÇİNDEKİ BÜYÜK



- BÜYÜK BURUN/LULUK ve/||/<>/> BURNUNUN DİBİNDEKİ FIRSATLARI/GERÇEKLERİ GÖREMEME



- BÜYÜK HATA:
BİR ŞEYE/KİŞİYE, GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEK ile/ve/değil/<> KENDİNE, HAK ETTİĞİNDEN DAHA AZ DEĞER VERMEK



- BÜYÜK RESİM ile/ve/||/<> BÜTÜNCÜL BAKIŞ



- BÜYÜK YANLIŞLARIN/HATALARIN/SUÇLARIN:
"NEDENİ" ile/ve/<>/> BEDELİ



- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Parçalar arasındadır. DEĞİL Küçüğü olmayan büyük(lük)tür. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Büyük, küçülebilendir. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Büyüğün büyüklüğü, küçüğünü düşünmesindedir, sevmesindedir. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Ne kadar seviyor ve düşünüyorsa o kadar büyüktür. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Kişi, maneviyatta büyümezse, isterse 500 yıl yaşasın, yine çocuktur. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Yaşayanın değil, düşünenin ve anlayanın yaşı büyüktür. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Büyük, küçüğü sevmeye memurdur. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YÜCE/LİK



- BÜYÜME" ile/ve/değil/yerine HAREKET



- BÜYÜME ile/ve/değil ÇOĞALMA



- BÜYÜME ile ÇOĞALMA



- BÜYÜME ile/ve/<> GELİŞME



- BÜYÜMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÇOCUKLAŞABİLMEK"

( Zamanın etkisi. İLE/VE/||/<>/>/< Kişinin becerisi. )


- BÜYÜMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÇOCUKLAŞABİLMEK"

( İçindeki çocuğa sarıl! Sana, insanı anlatır... )


- BÜYÜMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÇOCUKLAŞABİLMEK"

( )


- BÜYÜMEK ile SEMİRMEK (MEYVE VERMEK)



- BÜYÜTMEK ile/ve/değil/||/<>/< YETİŞTİRMEK

( Gövdeyi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Zihni. )


- BÜYÜTMEK ile/ve/değil/||/<>/< YETİŞTİRMEK

( Bitkiyi/hayvanı/beşeri(kişiyi). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< İnsanı/kişiliği. )


- BUZ ile/ve SU

( Üzerine damga yapılmaz! İLE/VE Üzerine yazı yazılmaz! )


- BUZDAĞI ile/ve/||/<>/> EKİNSEL/KÜLTÜREL BUZDAĞI

( Easy to see: Gör(ül)mesi kolay ve olanaklılar...
Dil, Giysi, Yiyecek-İçecek, Yazın(Edebiyat), Güzel Sanatlar, Toplumsal davranışlar, tatiller ve şölenler...

Not easy to see: Gör(ül)mesi kolay olmayanlar...
İnanç ve zanlar, Aile rolleri, Otorite ilişkisi, Öz kavramı, Çekirdek değerler, Tavırlar, Yanlılıklar/taraflılıklar, Gövde dili, Güzellik düşünceleri, Yorumlar, Açık /Temiz olma/kalma, Okula yönelik tutum, Aile değerleri, Eşeysel roller, Yönetme/yürütme kuralları, Sağlık ve Tıbba yaklaşım, Mizah, Gurur, Adâlet düşüncesi ve duygusu, alçakgönüllülük, Çevre bilinci, Yarışabilme, İş ahlâkı, Çocuklaşabilme çabaları, Kabuller, Düşünce örüntüleri, Jestler, Kişisel alan, Estetik... )


- BUZDAĞI ile/ve/||/<>/> EKİNSEL/KÜLTÜREL BUZDAĞI

( ... ile/ve/||/<>/> )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( Gördüğümüz, olan değildir. )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( Görünüşler, aldatıcıdır. )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( Adı değiştirebiliriz fakat gerçek yine kalır. )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( Appearances are deceptive. )


- BUZDAĞININ:
GÖRÜNEN BÖLÜMÜ ile/ve GÖRÜNMEYEN BÖLÜMÜ

( What you see is not what is.
You may change the name, but the fact remains. )


- ÇABA = EDEAVOUR[İng.] = EFFORT[Fr.] = BESTREBEN[Alm.] = CONATUS[Lat.]



- ÇABA ile/ve/değil/<>/< GİRİŞİM



- ÇABA ile/ve İYİ NİYET



- ÇAĞDAŞ ve/||/<>/< AĞDAŞ



- ÇAĞDAŞLIK:
TARİHSEL ile/değil DÜŞÜNSEL



- CAHİL:
BİLMEYEN değil/ne yazık ki BİLMEK İSTEMEYEN, BİLMEMEKTEN "MUTLU OLAN"



- CAHİL/LİK ile/ve/<> APTAL/LIK

( Elif'i, mertek zannetmek. [Bir şey bilmediği halde konuşanlar için kullanılan deyim. (Elif harfini ve bu kadar basit bir şeyi bile bilmeyecek kadar bilgisiz olma durumu.)][MERTEK: Eskiden evleri yaparken kullanılan dört köşe ya da yuvarlak kalınca ağaç gövdesi.] )


- CAHİL/LİK ile/ve/<> APTAL/LIK

( CAHİLLER...
* Her şeyde, hemen öfkelenir.
* Yararı olmayan şeylerden konuşur.
* Yersiz [yanlış yerlere] sadaka verir.
* Sırrı korumayıp açık ederler ve yayar.
* Dostunu ve düşmanını birbirinden ayıramazlar.
* Merhametsiz ve vicdansızlardır. Hoşgörü, onları bırakmıştır.
* Kindar olup, fitne ve fücûr çıkarmayı sever.
* İftira atmaktan, başkasının âhını almaktan kaçınmaz.
* Dedikodu ve yalanları çoktur.
* Güvenilmezdir, emanete ihanet eder.
* Dünya nimetleri için el-etek öpmeyi çok sever, utanmaz.
* Yoldaşını yarı yolda bırakır, yedikleri kaba etmekten çekinmez.
* Kalplerinde vefâ, diğergamlık, kadirşinaslık olmaz.
* Nezâket ve letâfet onlara hiç değmemiş, olmamış meyve misali hamdır!
* Edep, onları terk etmiştir! )


- CÂHİL ile/değil/yerine ÂLİM ve ÂRİF

( Kişiyi, hedef yapar. İLE/DEĞİL/YERİNE Kişiye hitap eder. )


- CÂHİL ile/değil/yerine ÂLİM ve ÂRİF

( Bilmeyenle/câhille oturup pekmez yiyeceğine, bilenle oturup kuru ekmek ye. )


- CÂHİL ile/değil/yerine ÂLİM ve ÂRİF

( "Keser atar." İLE/DEĞİL/YERİNE Temkinli/ihtiyatlı konuşur. )


- CÂHİL ile/değil/yerine ÂLİM ve ÂRİF

( [Her sözünde] Kendini aklar. İLE/DEĞİL/YERİNE Kendini yoklar. )


- CÂHİL ile/değil/yerine ÂLİM ve ÂRİF

( "Cahil" dediğimizde, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir.

Yoksa, okumuş olanlardan, en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de hakikati gören, gerçek âlimler çıkabilir. )


- CÂHİL ile/değil/yerine ÂLİM ve ÂRİF

( [Hatasını gösterdiğinde ...] Küfür ve hakaret eder. İLE/DEĞİL/YERİNE Teşekkür eder. )


- CÂHİL ile/değil/yerine ÂLİM ve ÂRİF

( (Kendi) "Sonuçlar"/ı ile hareket eder. İLE/DEĞİL/YERİNE Süreçleri bilir ve takip eder. VE Hem süreç, hem sonuç birliği ve bütünlüğüyle hareket eder. )


- CÂHİL ile KÂMİL

( Uzak ol/dur! İLE Yakın ol/dur! )


- CAHİLİN AĞLAYIŞI ile/değil/yerine ÂLİMİN AĞLAYIŞI



- CAHİLİN, CEHALETİNE SUSMASI ile/= ÂLİMİN, İLMİNİ SAKLAMASI

( İkisi de kabul edilebilir ve doğru değildir! )


- CAHİLLİKTE ile/değil/yerine/></> BİLGELİKTE

( Bilgisizlik/deneyimsizlik, bir yerlere düşürür ya da "çıkarır/taşır". İLE/DEĞİL/YERİNE/> Varolmak, tek başına ve sürekli olarak yeterlidir. )


- CAHİLLİKTE ile/değil/yerine/></> BİLGELİKTE

( [Gösterge] Kavrayamadığın şeyin "doğruluğuna inanmak". İLE/DEĞİL/YERİNE/> Kavrayamadığı şeyin cahili olduğunu bilmek. )


- CAHİLLİKTE ile/değil/yerine/></> BİLGELİKTE

( Kin çoğalır. İLE/DEĞİL/YERİNE/> Sevgi çoğalır. )


- ÇALINMASIN DİYE değil/yerine SAHİP ÇIKMAK ÜZERE



- ÇALIŞMA SÜRESİ/SAATİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EMEK YOĞUNLUĞU/NİTELİĞİ



- ÇALIŞMA:
TOPLUM İÇİN ile/ve/||/<> İNSAN/LIK İÇİN



- ÇALIŞMA/MESAİ SAATLERİ:
20 ile 30 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 30 ile 40 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 40 ile 50 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 50 ile 60 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 60 ile 70 YAŞ ARASI

( 8 saat. İLE/VE
7 saat. + 1 saat. İLE/VE
6 saat. + 2 saat. İLE/VE
5 saat. + 3 saat. İLE/VE
4 saat. + 4 saat. İLE/VE
2 saat. + 4 saat. )


- ÇALIŞMA/MESAİ SAATLERİ:
20 ile 30 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 30 ile 40 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 40 ile 50 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 50 ile 60 YAŞ ARASI ile/ve/||/<>/> 60 ile 70 YAŞ ARASI

( Zorunlu ve fiziksel. İLE/VE
Zorunlu ve fiziksel. + Gönüllü ve zihinsel/toplumsal.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve toplumsal/eğitsel.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve toplumsal/eğitsel.
İLE/VE
Zorunlu ve yönetimsel. + Gönüllü ve eğitsel. )


- ÇALIŞMA ile/ve/değil ARINMA



- ÇALIŞMADA (KENDİNDEN/İŞLERİNDEN) ÖDÜN VERMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÖZVERİLİ ÇALIŞMAK



- ÇALIŞMAK GEREK:
UNUTABİLMEK İÇİN ve/||/<> BOŞ BOŞ DÜŞÜNMEMEK İÇİN ve/||/<> DALIP DALIP GİTMEMEK İÇİN



- ÇALIŞMAK İÇİN DİNLENMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÇALIŞTIKTAN SONRA DİNLENMEK



- ÇALIŞMAK:
HİÇ ERİŞEMEYECEKMİŞİZ GİBİ ile/ve/ya da/||/<> HERŞEYİ YİTİRECEKMİŞİZ GİBİ



- ÇALIŞMAK/ÇALIŞAN ve/||/<>/> SESSİZ/LİK

( Çalışanın sesi çıkmaz. )


- ÇALIŞMAK ile/ve/değil/||/<>/< AKILLICA ÇALIŞMAK

( )


- ÇALIŞMAK ile/ve BAŞLAMAK

( Her iş, başlayana kadardır! )


- ÇALIŞMAK ve/=/||/<> DUA/İBÂDET

( LABORARE EST ORARE: Çalışmak, duadır/ibâdettir. )


Kişisel Yönetim ve Gelişim bölümündeki FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2025 itibariyle 1862 kez incelenmiş/okunmuştur.