Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

YAZIN'da(EDEBİYAT'ta)

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



EN SON YAPILMIŞ OLAN EKLEMELER
[ 06 March - 01 May 2025 arasında... ]

[01 May 2025]
Bugün itibariyle yapılmış olan eklemeler aşağıdaki gibidir.
[ 06 March - 01 May 2025 arasında... ]
( 48 yeni ekleme, 13 katkı(bilgi/açıklama) )

- BU ANLAMDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOLAYISIYLA
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 May | 01:42 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71653(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- KOMİK ile/ve/değil/||/<>/> SAÇMA
[Eklenme Tarih ve Saati: 30 April | 23:39 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71651(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- KOMİK ile/ve/değil/||/<>/> YAZIK
[Eklenme Tarih ve Saati: 30 April | 23:38 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71650(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- AN ile/ve/||/<>/> ANI
[Eklenme Tarih ve Saati: 30 April | 12:36 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71640(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- YOLUNDAN ile/değil YOLUYLA
[Eklenme Tarih ve Saati: 28 April | 22:12 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71636(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- ÖYKÜ ile/ve/||/<> ANLATI
[Eklenme Tarih ve Saati: 28 April | 02:29 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71627(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- NE DEMEYE ...? ile/değil/yerine/||/<>/< NEDEN ...?
[Eklenme Tarih ve Saati: 27 April | 21:05 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71612(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BENİM DE CANIM VAR, BEN DE İNSANIM ile/ve/||/<> BENİM CANIM YOK MU? BEN İNSAN DEĞİL MİYİM?
[Eklenme Tarih ve Saati: 25 April | 23:12 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71610(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- DÂHİYÂNE ile/ve/||/<>/> ÂHİYÂNE
[Eklenme Tarih ve Saati: 25 April | 23:05 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71608(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- SÖZ DİNLEMEK ile SÖZ DİNLEMEK
[Eklenme Tarih ve Saati: 25 April | 16:25 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71598(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( "Yapma ve yap" denileni yerine getirmek, uygulamak. İLE Konuşulanları dinlemek/dinlemeye çalışmak, konuşulanlara dikkatini yöneltmek/kulak kabartmak. )

- ANTROMORFİK" değil/yerine/= ANTROPOMORFİK
[Eklenme Tarih ve Saati: 24 April | 02:14 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71586(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BENZERLİK ile/ve/değil/||/<>/< DOLAYLILIK
[Eklenme Tarih ve Saati: 24 April | 01:07 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71584(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BENZETME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIM
[Eklenme Tarih ve Saati: 23 April | 15:22 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71573(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( "Ağyârını câmî, efrâdını mânî." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ağyârını mânî, efrâdını câmî. )

- JALE ve ŞUKÛFE ve/||/<>/> PERVANE
[Eklenme Tarih ve Saati: 22 April | 13:28 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71567(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Baba. VE Anne. VE/||/<>/> Çocuk. )

- AÇIĞA ÇIK(AR)MAK ile/ve/||/<> ORTAYA ÇIK(AR)MAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 13 April | 17:02 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71534(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BU GECE GEL ya da/ne yazık ki/||/<>/> GELİR ECEL
[Eklenme Tarih ve Saati: 09 April | 16:21 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71520(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- UTAN(DIRIL)MAK ile/ve/||/<>/> UYAN(DIRIL)MAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 05 April | 10:02 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71495(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- AÇILIM ile AÇIKLAMA
[Eklenme Tarih ve Saati: 04 April | 02:39 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71488(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- SÂBIK[Ar.] ile SÂDIK[Ar.]
[Eklenme Tarih ve Saati: 04 April | 02:27 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71485(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Önceki. İLE Sadakatli. | Doğru, gerçek. )

- GÖRKEM:
BAKILANDA
ile/ve/değil/||/<>/< BAKIŞTA
[Eklenme Tarih ve Saati: 03 April | 23:51 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71479(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- YAYMAK ile/ve/değil/||/<> YAYINLAMAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 03 April | 23:41 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71476(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- AMA ÖYLE ile/ve/||/<>/> AMA BÖYLE
[Eklenme Tarih ve Saati: 31 March | 00:49 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71456(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BİRLİKTE EVE ...
"GELİYORDUK"
değil GİDİYORDUK/DÖNÜYORDUK
[Eklenme Tarih ve Saati: 25 March | 14:28 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71418(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- SIKIŞMIŞLIK ile/ve/||/<>/> SIKILMIŞLIK
[Eklenme Tarih ve Saati: 20 March | 15:01 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71402(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- TEŞBİH ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KIYAS
[Eklenme Tarih ve Saati: 20 March | 14:59 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71401(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- TAKI:
SAHTE
ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GERÇEK
[Eklenme Tarih ve Saati: 18 March | 10:51 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71390(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Varsıl taksa bile "gerçek". İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yoksul taksa bile "sahte". )

- SINIR ve/||/<>/> HAYIR
[Eklenme Tarih ve Saati: 18 March | 10:35 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71388(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- GÜZEL ile/ve/||/<>/> GÜZİDE[Fars.]
[Eklenme Tarih ve Saati: 18 March | 10:26 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71386(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- KİŞİSELLEŞTİRMEK/ŞAHSİLEŞTİRMEK ile KİŞİLEŞTİRMEK/ŞAHISLAŞTIRMAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 18 March | 10:01 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71381(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Kişiye özel duruma getirmek. | Bilişim teknolojisinde kullanılan araçları kişiye özgü duruma getirmek. | Birine mal etmek, bağlamak. | Sözü edilen konudan uzaklaşarak olumsuz yönleriyle kişiler üzerinde durmak. İLE Bazı durum, süreç, olayları ya da bazı nesne, bitki ya da hayvanların bazı olumlu ya da olumsuz durumlarını/"özelliklerini", birine/birilerine "yakıştırmak/ilişkilendirmek". )

- İMLÂ ile/ve/||/<>/> MÜMLÎ
[Eklenme Tarih ve Saati: 16 March | 23:49 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71379(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- İMLÂ ile/ve/||/<> İHYÂ
[Eklenme Tarih ve Saati: 16 March | 23:02 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71378(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- İLTİFAT DEĞİL!:
[ya] KİNÂYE
ile/değil/ya da GERÇEK
[Eklenme Tarih ve Saati: 16 March | 22:18 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71376(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- KÜLGÜ/KÜLTGÜ/KÜLÜNÇ ile KÜLÜT ile KÜLGÜ
[< <a href="https://www.FaRkLaR.net/divanlugatturk" target="_blank">Divân-ü Lugât-it-Türk</a>]

[Eklenme Tarih ve Saati: 15 March | 21:24 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71250(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Gülüş, kahkaha. İLE Halk için gülünç olan şey. İLE Felç. )

- KÜG ile KÜG ile KÜG ile KÜG ile KÜG ile KÜG ile KÜG
[< <a href="https://www.FaRkLaR.net/divanlugatturk" target="_blank">Divân-ü Lugât-it-Türk</a>]

[Eklenme Tarih ve Saati: 15 March | 21:24 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71249(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Şiirin aruzu, ölçüsü. İLE Türkü söylerken kullanılan bir ezgi. | Beste. İLE Bir kentin halkı arasında ortaya çıkarak belirli bir süre dilde kullanılan nükteli bir söz. İLE Koçun ya da bazı vahşi hayvanların kışa yakın dönemlerde azması. İLE Aynanın üzerinde oluşan pas cinsinden lekeler. İLE Yüzde oluşan çil. İLE Doğaya salınan. )

- OKUMA YAPMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YORUM YAPMAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 15 March | 00:08 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71247(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- KIŞI GEÇİRMEK ile/ve/fakat/||/<>/> AYAZI UNUTMAMAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 14 March | 23:45 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71246(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- CAFCAF/LI[Fars.] değil/yerine/= GÖSTERİŞ
[Eklenme Tarih ve Saati: 14 March | 22:07 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71242(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Ağız kalabalığı ile bir şeyi elde eden. | Karışık, gürültülü patırtılı, tehlikeli olan. )

- ÂŞIK OLMAK ve/||/<> AŞK OLMAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 14 March | 15:12 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71234(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- TRAJEDİ ve KÖTÜMSERLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GÜLDÜRÜ ve İYİMSERLİK
[Eklenme Tarih ve Saati: 14 March | 15:04 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71232(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- IŞIK ile/değil/yerine/||/<>/< GELECEK (VAR/VAAD EDİYOR)
[Eklenme Tarih ve Saati: 13 March | 22:18 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71229(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- KARŞI ile/ve/değil/yerine/></< TAMAMLAYICI
[Eklenme Tarih ve Saati: 13 March | 15:00 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71159(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- İÇİNE GİRMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İNCELEMEK
[Eklenme Tarih ve Saati: 09 March | 01:23 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71064(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- YANİ ÖRNEĞİN" değil YANİ ya da ÖRNEĞİN
[Eklenme Tarih ve Saati: 07 March | 23:27 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/70877(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- SANAT ile/ve/||/<> İNCELİK/RİKKAT[Ar.]
[Eklenme Tarih ve Saati: 07 March | 23:10 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/70876(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- SU ve/||/<>/> İSTANBUL SU KÜLLİYATI
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 March | 17:01 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/70866(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Mustafa İnce*
( Literatür Dergisi Türk Bilim Tarihi )

 

Giriş

Osmanlı dönemi İstanbul'una dair arşiv belgelerinin tıpkıbasımı konusunda, son yıllarda önemli kaynaklar yayınlandı. Bunlar arasında İstanbul Su Külliyatı , İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) Arşivi'nde bulunan Vakıf Su Defterleri ve Eyüp kadı sicilleri içinde yer alıp su ile ilgili işlemler için tutulmuş Mâ-i Lezîz Defterleri 'nin tıpkıbasımını ve transkripsiyonunu okuyucuya sunan tam bir defter serisi olarak araştırmacılara sunulmuş bulunuyor. Bu iki kaynağa ek olarak, Vakıf Su Tahlilleri başlığı altında yayınlanan iki ciltlik tahlil çalışması da Külliyat 'a dahil edilmiştir. İlk cildi 1997 yılında ve 34. ve son cildi 1 ( Suyolcu III ) 2003 yılında yayınlanan Külliyat , benzer çalışmaları da gerçekleştiren İstanbul Araştırmaları Merkezi 2 bünyesindeki bir grup akademisyen, uzman ve araştırmacının ortak çalışmasının bir ürünü olarak akademik dünyaya kazandırıldı. 3

Çalışma, benzer eserlerde de kullanılagelen yayın metoduyla okuyucuya sunulmuştur: Her belgenin başında belgenin bir özeti yer almakta, özetin yanında sırasıyla defterin numarası, sayfa numarası ve belge numarası bulunmaktadır. Kitap formatında hazırlanan bu ciltlerin yanısıra araştırmacılar sözkonusu külliyata internet ortamında İstanbul Su Arşivi Veritabanı adı altında da erişebilmektedir. 4 Ücretsiz olarak hizmet veren bu internet sitesinde araştırmacı sorguladığı belgeleri adına açtığı hesaba kaydedebilmektedir. Kaynaklara kitaptan ulaşanlar için ilgili cildin başında ana ve alt konular tablosu ve sonunda da ayrıntılı bir indeks mevcuttur. 34 ciltten oluşan bu defter serilerinin içeriğine geçmeden önce, İstanbul'un su tarihiyle ilgili kısa bir bilgi vermek yerinde olacaktır.

 

1-İstanbul'un Kısa Su Tarihi

Roma ve Bizans döneminde İstanbul'un su ihtiyacı, Hadrianus döneminde (117-138), Istıranca dağlarından; Konstantinus döneminde (324-337) yine Istırancalardan; Valens döneminde (364-378) Belgrad Ormanları'ndan; ve Theodosius döneminde (379-395) yine Belgrad Ormanları'ndan şehre su sağlayan toplam dört ana su kaynağından karşılanıyordu. 5 Bizans döneminde 7. ve 8. yüzyıllarda, şehir surları dışında kalan Romalılardan kalma su tesisleri doğal afetler ve saldırılar sonucu ağır hasarlar görmüş ve kullanılamaz hale gelmişti. Özellikle 4. ve 5. yüzyıllarda yapımına ağırlık verilen kapalı ve açık sarnıçlar, Bizans döneminde şehrin dış su kaynaklarına bağımlılığını azaltmak için başvurulan yöntemler olarak göze çarpmaktadır. Nitekim, 1204'teki Latin istilasından sonra, şehre dışardan su sağlayan isale hatları tamamen kullanılamaz hale gelmişti. 6

Fetih'ten sonra onarılarak Fatih ve Turunçlu suyolları adlarıyla anılmaya başlanan eski kaynakların yanısıra Halkalı suları da şehre yeniden su vermeye başlamıştır. İstanbul'daki ikinci önemli su altyapı inşa hamlesi, şehirde geniş çaplı bir imar faaliyetine de sahne olan Kanuni devrinde (1520-1566) ve özellikle Mimar Sinan gözetiminde 1554-1563 yılları arasında inşaatı tamamlanan Kırkçeşme suyollarının yapımıdır.

Osmanlı Devleti, Roma ve Bizans'tan kalan büyük oranda kaybolmuş ve metruk su yapılarını, kendi oluşturduğu yeni su altyapı sistemine dahil etmişti. Diger taraftan, Osmanlı sistemi iki önemli yenilik ihtiva ediyordu: Teşkilat ve işletme vakıf yapısı altında örgütlenmekle birlikte, "siyasi otoritenin yakın gözetimi altında, ancak özel vakıf hukuku içinde işliyordu." 7

Fetih arefesinde nüfusu 50.000 olarak tahmin edilen İstanbul'da, 1477'de mevcut hane sayısı 16.326 olarak tespit edilmiş, ancak özellikle Haliç'in kuzeyinde yeni gelişen Tophane, Fındıklı, Cihangir ve Kasımpaşa gibi mahallelerle hane sayısı 1535'te yürütülen tahrirde 80.000'e ulaşmıştı. 8 Robert Mantran'ın 600.000-700.000 olarak hesap ettiği 17. yüzyıl İstanbul ve diğer üç kadılığın nüfusunda, 18. yüzyıldaki en önemli artış Galata-Pera bölgesinde olmuştu. 9 Hızla artan nüfusa karşın Kırkçeşme ve Halkalı suyollarının İstanbul suriçine su sağlayan temel kaynak olarak yetersiz kalması üzerine, 18. yüzyılda Taksim Suları devreye girmiştir. Kasımpaşa, Galata, Beyoğlu, Beşiktaş, Ortaköy ve Boğaziçi'ndeki artan nüfus baskısı sonucu kronikleşen su ihtiyacını karşılamak amacıyla III. Ahmet devrinde başlatılan inşaat faaliyeti 1839'a dek sürmüştür. 10

Aynı yüzyıllarda, şehrin Anadolu yakasındaki su ihtiyacı Kayışdağı, Atikvalide, Küçük Çamlıca, Alemdağ, Karakulak ve Beykoz mevkilerinden bağlanan isale hatları ile karşılanıyordu. Böylece dört kadılıktan (Suriçi, Eyüp, Galata ve Üsküdar) oluşan İstanbul'un su ihtiyacı 19. yüzyılın ilk yarısına kadar bu kaynaklarla karşılanmaya çalışılmıştı. 1902 yılında, bu kaynaklara II. Abdülhamit devrinde oluşturulan Hamidiye (Kağıthane) su şebekesi eklenecekti.

1844'te 391.000 olan şehir nüfusu, yüzyıl sonunda yaklaşık olarak 850.000 civarında idi. 11 19. yüzyılın ikinci yarısında, mevcut kaynakların şehre yetmemesi üzerine yeni kaynak arayışlarının ortaya çıktığını görmekteyiz. Özellikle 1854'te modern belediyenin kurulmasıyla birlikte gerçekleştirilen yeni imar planları ve faaliyetleri, Beyoğlu bölgesinde ( Altıncı Daire-i Belediye ) yeni inşa edilen binalara basınçlı su sağlamayı zorunlu kılıyordu. İki özel girişimci, Mühendis Ternau Bey ve Hariciye Teşrifatçıbaşısı Kamil Bey 1874'te aldıkları su imtiyazını, 1881/1882'de Dersaadet Anonim Su Şirketi' ne, ya da daha meşhur ismiyle Terkos Şirketi' ne, devretmişlerdi. Bununla birlikte İstanbul'a Terkos'tan su isalesi ancak 1890'dan sonra sağlanabilmiştir. Bir Fransız şirketinin temsilcisi olan Karabet Sıvacıyan, Anadolu yakasına Elmalı deresinden su sağlayan Üsküdar-Kadıköy su şirketi kurma imtiyazını 1888'de aldı ve bu hakkı ertesi yıl Elmalı (Üsküdar-Kadıköy) Osmanlı Anonim Su Şirketi 'ne devretti. 12 Bu şirket, 1893'te Elmalı barajını inşa ederek Anadolu yakasında bir su şebekesi kurmuştur.

1854-1855 (h.1271) yılından itibaren vakıf sular kiralanmaya başlanmış ve bir masura suyun kirası yıllık otuz kuruş olarak belirlenmiştir. 13 XIX. yüzyılın ikinci yarısı, İstanbul suları için idari yönden birtakım değişikliklere sahne olacaktı. 1868 yılında çırarılan bir nizamname ile, su işlerinin idaresi Maliye ve Evkaf Nezareti'nden alınıp yapısı yenilenen İstanbul Şehremaneti'ne devredilmiştir. 14 Ancak, mali sıkıntılar, teşkilatın yetersizliği ve yetki karmaşasından dolayı su idaresinde başaralı olamayan belediye, II. Meşrutiyet döneminde suların idaresini tekrar vakıflara bırakmak zorunda kalmıştı. 15

İstanbul Şehremaneti 3 Nisan 1930'da çıkarılan Belediye Kanunu'na kadar, 1876 yılında çıkarılan Belediye Kanunu ile ademi merkeziyetçi, 1912'de çıkarılan kanun ile de merkeziyetçi bir idare tecrübesinden geçecekti. Cumhuriyet devrinde ise, eserlerinde sık sık belediye örgütünün merkezi idareden müstakil bir yapıda teşkilatlanmasının önemini vurgulayan Osman Nuri Ergin'in ifade ettiği gibi, vakıflar (bu arada su vakıfları) vatandaşlar arasında dayanışmayı ( tesanüd ) engelleyici bir unsur olarak görüldüğünden, bunların görev ve yetkilerinin belediyelere devri öngörülüyordu. 16 Sözkonusu dönemde tüm dünya da etkili olan, ekonomik buhranı da yaşayan ve devletleştirme faaliyetleri hız kazanan Türkiye'de, sahipleri yabancı, imtiyazlı su şirketlerinin varlığı da ayrı bir rahatsızlık unsuruydu.

Cumhuriyet'ten sonra Terkos Şirketi'nin adı İstanbul Türk Anonim Su Şirketi olarak değiştirilmiş, 1932'de Terkos imtiyazı devlet tarafından satın alınıp, bu imtiyaz 1933'te kurulan İstanbul Sular İdaresi 'ne verilmiştir. Terkos sularının işletilmesinin yanında, önceleri vakıflar idaresinde iken 1926'da İstanbul Belediye'sine devredilen vakıf suların da bu idare bünyesinde toplanmasıyla İstanbul'un su işleri idaresi büyük oranda merkezileştirilmiş oldu. Üsküdar-Kadıköy imtiyazının devletleştirilmesiyle de bu süreç tamamlanmıştır. 17

 

2- KAYNAKLAR

2-A (III., IV., VIII., IX., X., XV., XVI., XVII., XVIII., XIX. ve XX.) 18 İSTANBUL ŞER'İYE SİCİLLERİ: MÂ-İ LEZÎZ DEFTERLERİ

İstanbul'daki mevcut sular mülk (özel) ya da vakıf olmak üzere iki hukuki statüden birinde bulunuyordu. Ancak suların çok önemli bir bölümü vakıf statüsündeydi. Padişahlar, hanedan mensupları, devlet erkanı ve halktan hayırseverler birçok su vakıfları kurmuşlardı. Su sahipleri mevcut suyollarını, kullanabiliyorlar ancak bunun için belirli bir miktar suyu ana hatta bırakmaları gerekiyordu.

Vakıf sulara temessük ile mülk sulara ise Eyüp Mahkemesi'nden alınan hüccet ile tasarruf olunabiliyordu. 19Mülhak/katmasular (bir kaynaktan çıkarılıp ana isale hattına bağlanan sular) ister özel bir şahıs tarafından isterse de bir vakıf tarafından kullanılacak olsun, bir mahalle bağlanmadan önce erbab-ı miyâh yada ehl-i vukûf olarak adlandırılan bir grup resmi görevlinin gözetiminde yürütülen ve İstanbul'daki tüm su işlerine bakan Eyüp Mahkemesi'nin düzenlediği bir keşif hüccet iyle tescil ediliyordu . Bu hüccet suyu kimin çıkardığını, suyun çıkış mahallini, içinden geçtiği isale hattını ve ait olduğu vakfı, suyun miktarını ve mecrâ hakkı olarak adlandırılan suyun istenen mahalle bağlanma hizmetinin karşılığı olarak, suyoluna bırakılan su miktarını ayrıntılı olarak tesbit ediyordu. Ma-i Leziz Defterleri İstanbul Müftülüğü Şer'iye Sicilleri Arşivi Havâss-ı Refî'a (Eyüp) Mahkemesi sicil defterleri arasında yer alan 258, 280, 285, 293, 299, 314, 323, 331, 351, 357, 367, 404, 412, 439 nolu 1786-1837 yılları arasında tutulan toplam 14 defterdeki hüccetleri içermektedir. Ancak proje başlangıcında Şer'iye Sicilleri Arşivi Kataloğu'nda varlığı tespit edilen 257 numaralı defter henüz bulunabilmiş değildir.

Eyüp Kadılığı su keşf hücceti düzenlemenin yanısıra Haslar bölgesine gelen suyun alım-satımı, dağıtımı, devir ve intikali gibi suyla ilgili tüm işlemlere de bakıyordu. Mahkeme bu görevini 1837 yılına kadar sürdürmüş, bu tarihten sonra yetkisi Evkaf Hazinesi'ne devredilmiş, ve daha sonraları binalara olduğu gibi sulara da mülkiyet belgesi olarak Senedat-ı Umumiye İdaresi'nden Sened-i Hakani verilmeye başlanmıştır. 20 Bu sebeple, Mâ-i Lezîz Defterleri 'nin kayıtları kronolojik olarak 1837 yılında son bulur. Bu tarihten sonra Eyüp Mahkemesi'nin yetkisi II. Mahmut devrinde kurulan Evkaf-ı Hümayun Mahkemesi'ne devredilmişti. 21

Mâ-i Lezîz Defterleri araştırmacılara 18. yüzyılın ilk yarısı ve 19. yüzyılın ilk yarında mahkemelerden hüccet alma işleminin çok yaygın olduğu şeklinde bir izlenim bırakmaktadır. Söz konusu dönemde İstanbul'un iaşesiyle ilgili çok büyük sorunların yaşandığı bilinen bir gerçektir. Bunun yanında sık sık başvurulan tağşişler ve bunun yol açtığı enflasyon İstanbul'un hızla artan nüfusunun su ihtiyacını karşılamada daha büyük sorunlara yol açmış olmalıdır. Bu ortamda özel şahısların ve vakıfların ellerindeki kısıtlı su imkanlarını korumak için bunları mahkemelerde tescil ettirme endişelerinin artması da anlaşılır kabul edilmelidir. Bu yönüyle su için alınan hüccetler, gedik 'in esnaf arasında yaygınlaşmasına benzer paralel bir süreç izlemiş olabilir. Ancak, kesin bir yargıya varmak için Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün elinde bulunan ve çok daha geniş bir zaman aralığındaki kayıtları içeren kayıtların araştırmacılara sunulmasını beklemek daha uygun olacaktır.

 

2-B VAKIF SU DEFTERLERİ

Vakıf su defterleri, Külliyat 'ın ikinci kaynağını oluşturmaktadır. Bu kayıtlar Su Nezareti'nde tutulan defterlerden oluşmaktadır. Kanuni devrinden itibaren mimarbaşılıkla içiçe olduğu tahmin edilen su nazırının görevi, kentin su ihtiyacının karşılanması ile ilgili her türlü işi içeriyordu. Su ile ilgili müstakil bir nezaretin kurulması XIX. yüzyılda gerçekleşmiştir. Ancak, vakıfların yönetiminin ve gelirlerinin merkezileştirilmesi amacıyla 1826'da kurulan Evkaf-ı Hümayun Nezareti , II. Mahmut devrinde kurulan Su Nezareti'nin denetimindeki suların yönetimini 1835 yılında devraldı. Birçok altbirimi haiz olan Evkaf Nezareti'nin altında Mahkeme-i Evkaf da bulunmakta idi. 22 Kuruluşu muhtemelen 1837'den sonra olan bu mahkeme, yukarıda da belirtildiği gibi Eyüp Mahkemesi'nin su ile ilgili tüm yetkilerini devralmıştır.

Vakıf Su Defterleri'nin, genel olarak defterlerin arşivdeki sırasına göre yayınlanmasına karşın, bazı defterlerde bu sıraya dikkat edilmemiş, bunun yerine ciltlerin sayfa sayısının standardizasyonunu sağlamak amacıyla uygun hacimli defterler birleştirilerek beraber yayınlanmıştır. Ancak, bu durum, her belgenin başında işaret edilen defter ve belge numaraları vasıtasıyla bir karışıklığa mahal bırakmamıştır.

 

I. Hatt-ı Hümâyûn (1667-1807) 23

Bir numaralı Vakıf Su Defter'i olan Hatt-ı Hümâyûn , 1577-1804 tarihleri arasında 368 adet katma suyun keşifleri yapıldıktan ve mahkemeden hüccetleri alındıktan sonra verilen veya bir mahalle su bağlanması için verilen berat, ya da Hatt-ı Hümâyûn kayıtlarını içerir. Defterin girişinde yayıncı tarafından hazırlanan ayrıntılı bir tabloda, ana ve alt konular gösterilmiştir. Tablonun bize gösterdiğine göre, en büyük alıcılar evlerdi. Bu defterde, vakıflar gibi özel şahısların da ana isale hattına yaptıkları katmaların kayıtları ve kendilerinin bundan ne şekilde faydalanacakları, su satışları, devirleri ve intikali işlemleri gösterilmiştir.

 

II. İlmuhaber 1 (1673-1871), V. İlmuhaber 2 (1700-1871) , VI. İlmuhaber 3 (1606-1901), VII. İlmuhaber 4 (1856-1928)

Su sahibleri, mahkemeden aldıkları hüccetlerle, Başmuhasebe 'ye geldiklerinde kendilerine bu konudaki ilmuhaberin bir sureti veriliyordu. 24 Başmuhasebeden çıkan suret ya da ilmühaber Su Nazırı Defterleri'ne kaydolunuyordu. 25

Su ile ilgili ilmuhaberler İSKİ arşivinde Vakıf Su Defterleri I, II, III, IV, V, VI ve XVIII nolu defterlerde olmak üzere toplam yedi cillt olarak mevcuttur. Ancak bunlar okuyucuya dört cilt halinde sunulmuştur. İlmuhaber ciltlerinde çeşitli kurumlar arasında su alım-satım, devir, hibe, intikal gibi işlemler için yazışma kayıtları bulunmaktadır. Bunların yanında künk yada kuyu nizamı yada hanım sultanların vakfettikleri suların kayıtları da yer alabilmektedir. Ciltlerin başında birer fihrist yer almaktadır. İlmuhaber I 1673-1871 (ağırlıklı olarak 1820-1830 yıllarından); İlmuhaber II 1700-1871 (XIIIV. yüzyılın ilk yarısı ve XIX. yüzyılın ilk yarısından; İlmuhaber III 1606-1901 (ağırlıklı olarak XIIIV. yüzyılın sonu ve XIX. yüzyılın ilk yarısından; ve İlmuhaber IV 1856-1928 (ağırlıklı olarak XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyılın ilk yıllarından) ilmuhaber kayıtlarını içermektedir.

İlmuhaber , İstanbul'un su tarihiyle ilgilenenlerın yanısıra şehir tarihçileri ve sosyo-iktisadi tarihle ilgilenenler kadar siyasi tarihçilerin ilgisini çekecek belgeleri de içermektedir. Özellikle İlmuhaber IV'ün içinde, vakıf sistemine dayanan klasik Osmanlı su sisteminin değişimi/dönüşümü, modernleşmesi ve Cumhuriyet'e intikaliyle ilgili çarpıcı belgeler yer almaktadır. 1928'e kadar düzenli olarak tutulan bu defter kayıtlarından anlaşıldığı üzere, henüz saltanatın resmi olarak kaldırmış olmamasına rağmen, Ankara'daki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin vakıflar ile ilgili genelgeleri Payitaht'ta hukuki olarak tanınıyordu. Nitekim saltanat makamını 1 Kasım 1922'de resmen kaldıran Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin Şer'iye ve Evkaf Vekaleti'nin İstanbul'daki vakıflar ile ilgili 16 Kasım 1922'de yayınladığı genelgesinin bir sureti de İlmühaber IV'te yer almaktadır. 26 Sözkonusu genelge kayıt defterlerinin eskiden olduğu gibi tutulmaya devam ettirilmesini önemle vurguluyordu.

Cumhuriyet'in ilanından sonra da su defterleri eskiden olduğu gibi tutulmaktaydı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 28 Nisan 1926 tarihli vakıf sularıyla ilgili kanunu vakıf sularının bir envanterinin çıkarılması için reyhânî ve dîvânî kırma hattı ile yazılmış vakfiye suretlerini kaydetmek üzere vukufu bulunan bir memurun istihdam edilmesini öngörüyordu. 27

 

XI. Kırkçeşme Suları 1 (1792-1912), XII. Kırkçeşme Suları 2 (1811-1921)

1792-1912 yılları arasındaki kayıtları içeren Cilt I'in giriş kısmında bir fihrist yer almakta ve alım-satım, devir, intikal, temessük ve hamiş-i temmessük ve sened-i Hakani kayıtlarını içermektedir. Son kısmında Sadrazam Derviş Mehmed Paşa vakfının musakkafat defterinin bir sureti yer almaktadır. Buradan, bu vakfın elinde bulunan su kaynaklarının miktarı, bunları kimlerin kullandığı (müşterileri) ve topladığı ücretler görülebilmektedir. Cilt II'de de benzer konulardaki belgelerin 1811-1921 arasındaki kayıtları yer almaktadır. Her iki cildin başında, yayıncının hazırladığı detaylı tablolar okuyucuya kolaylık sağlamaktadır.

 

XXI. Halkalı Suları 1 (1837-1905), XXII. Halkalı Suları 2 (1843-1913),

Cilt I, 24 numaralı defterin tamamını içerir. Kaynağı Halkalı ve Cebeci Köy havzası olan Halkalı Suları, İstanbul'un yüksek semtlerinin su ihtiyacını karşılıyordu. Başlığı Halkalı Suları olmasına rağmen, bu defterde Bahçeköy'den Tophane, Kasımpaşa, Galata ve Boğaziçi çevresine bağlanan suyun nasıl dağıtıldığına dair ve diğer önemli bir suyolu olan Kırkçeşme suyollarının tamiri için yapılan masraflara, kullanılan malzemelere ve işçi ücretlerine dair kayıtlar bulunmaktadır. Bu suyolu üzerinde bulunan baca, maslak, katma, terazi, ızgara gibi su yapılarının sayısı ve durumuna dair keşif raporları da yer almaktadır. Yine Halkalı ve Üsküdar'daki suların durumu ile ilgili raporlar yada çeşitli bendler ile ilgili raporlara da yer verilmiştir. Aslında Halkalı ile ilgili kayıtlar bu defterin ortasındaki fihristin gösterdiği gibi, defterin ikinci kısmını oluşturmaktadır. 28 Cilt II, 15 numaralı defterin tamamını içerir. Bu cilt, ilk cildin devamı niteliğinde olup Halkalı Suları'nın beslediği bazı hizmet bölgelerinde gerçekleşen alım-satım, kiralama, devir ve intikal gibi işlemlerin kayıtarını içerir.

 

XXIII. Avrupa Yakası Suları 1 (1603-1826), XXIV. Avrupa Yakası Suları 2 (1577-1842), XXV. Avrupa Yakası Suları 3 (1574/1831)

Cilt I, "Valide Suyı'ndan Kopuz Deresi'ne Gelen Mülhak Sular, Cild-i Evvel" adlı 8 numarlı defterin 258. sayfasının 7. hükmüne kadar olan kısmını içerir. Cilt II, 8 numaralı defterin 259. sayfasının 1. hükmünden Cild-i Sani başlıklı 9 numaralı defterin 16. sayfasının 1. hükmünün sonuna kadar olan kısmını içermektedir. Cilt III, 8 numaralı defterin 259. sayfasının 1. hükmünden Cild-i Sani başlıklı 9 numaralı defterin 16. sayfasının 2. hükmünden sonuna kadar olan kısmını içermektedir. Bu üç ciltte vakıf ve katma suların sahipleri, suların geçtikleri isale hattı, miktarı ve bırakılan mecra hakkı ile bunlar ile ilgili alım-satım, devir ve intikal işlemleri hakkında tutulan keşif ve hüccet kayıtları bulunmaktadır.

 

Suyolcu ( Râh-ı Âb î ) Defterleri

Asıl görevi suyollarının bakım ve onarımı gibi su altyapılarının düzenli işlemesini sağlamak olan suyolcular, bunun yanında abonelerden sarfiyat meblağlarının toplanması, kamu binalarının su ihtiyacının karşılanması gibi işlerden de sorumlu idi. Kendilerine ait hizmet bölgelerinde yaptıkları onarımlar için ilgili şahıs yada vakıflardan bu masrafları tahsil ediyorlardı. 1828 yılından sonra maaşları Maliye Hazinesi'nden karşılanmak üzere Emtia Gümrüğü tarafından ödeniyordu. Hicri 1305 yılından itibaren, suyolcular tamir masraflarını yılsonunda idareden talep edebileceklerdi. 29 1846 yılında, birçok suistimale adları karışan suyolcular hakkında önemli düzenlemeler yapılmıştı: Buna göre, vakıflara ait suyollarının düşük miktarlı masrafları ilgili vakıflar, yüksek miktarlı masraflarının ise Evkaf Nezareti'nce ödenmesi, Eyüp'deki Yenikubbe ile Taksim suyunun küçük taksiminin ilerisindeki mahallere soyolcularının müdahale etmemesine karar verilmişti. 30

Esas olarak müstakil bir esnaf kolu olan suyolcular bu göreve kadılık tarafından onaylanan bir gedik le gelebiliyorlardı. Suyolcu Defterleri, bu görevlilerin İstanbul'da hangi hidmet lerde (hizmet bölgelerinde) ne kadar maaşla hizmet ettiklerini, çeşitli suyolu tamir masraflarını gösteren, ya da tevcihler için verilen berat ve tayin kayıtlarıdır.

 

XXVI. Su Yolcu 1 (1717-1925), XXXIII. Suyolcu 2 (1871-1921), XXXIV. Suyolcu 3 (1684-1876)

Cilt I, İSKİ arşivinde bulunan ve Râh-ı Âb îlik Defteri adını taşıyan 10 numaralı defterin tamamını ve 11 numaralı Suyolcular Nezareti ve Bazı Ashab-ı Mesalihin Kuyudat Defteri 'nin ilk 36 sayfasını içermektedir. Cilt II'de, 11 Numaralı Su Yolcular Nezareti ve Bazı Ashab-ı Mesalihin Kuyudat Defteri 'nin son kısmı ile 12-1 numaralı defterin ilk 49 sayfasını içermektedir. Su ile ilgili alım-satım, ipotek, devir, intikal ve benzeri işlemler için verilen senet yada temessüklerin yanısıra suyolcu hisselerinin alım-satım kayıtları da burada yeralmaktadır. Cilt III, 12-1 numaralı defterin son kısmı ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan Atik Şikayet Defterleri, Kamil Kepeci Defterleri ve Maliye'den Müdevver Defterler tasnifinde yer alan suyolcu kaytılarını içermektedir. Su alım-satım, ipotek, devir ve intikali gibi işlemler, suyolculuk görevi için verilen berat ve boş suyolcu hisselerinin ( gedik ) satışı, Divan'dan su ile ilgili arzuhaller üzerine İstanbul ve çevresindeki kadılıklara yazılan tezkereler ve Divan hükümleri de bu ciltte mevcuttur. Sözkonusu Divan kararlarının hemen hepsi, 17. yüzyıldan birkaç hüküm dışında, XVIII. yy. tarihlidir.

 

XXVII. Su Keşif Defteri 1 (1842-1862), XXVIII., Su Keşif Defteri 2 (1847-1872), XXIX. Su Keşif Defteri 3 (1862-1876)

Su keşfi, erbâb-ı miyâh olarak adlandırılan uzmanlar tarafından gerçeleştirilen keşf ü muayene işlemiydi. Defterler, İstanbul'daki çeşitli su yollarının ve şebekelerin tamirat masraflarını gösterir. Söz konusu masraflar camilere, vakıf çeşmelere, saraylara bağlı olan su yollarında yapılacak boru yenilenmesi, çamurlu olan lağımların temizlenmesi, derzlerin tamiri, hendek kazılması yada baca inşası gibi işlemlerdi. Tamirin yanında, yeni yapılacak çeşme, havuz ve su yolları için çıkarılan muhammen bedeller de gösterilmektedir. Söz konusu inşaat için gerekli malzemeler ve inşaat tekniği de ayrıntılı bir biçimde zikredilmektedir. Bu kayıtlardan öğrendiğimize göre, Evkaf-ı Hümayun'a ait masraflar ve özel şahısların masraflara katlması Mukaseme Defteleri'nde belirleniyordu. Bu masraflar harcanan masura miktarına göre hesaplanıyordu.

 

XXX. Boğaziçi ve Taksim Suları 1 (1836-1908), XXXI. Boğaziçi-Taksim Suları 2 (1813-1928)

Giriş'inde bir hidmet (14 hizmet bölgesi) fihristi yer alan Cilt I, Boğaziçi-Taksim Su Kayıt Defteri adlı 16 nolu defterin ilk 76 sayfasında de mevcut bulunan, Taksim ve Boğaziçi bölgesindeki çeşitli hizmet bölgelerinde alım-satım, intikal, devir, bağış gibi 1821-1922 yılları arasında gerçekleşen işlemlerin kayıtlarının içerir.

Cilt II, 16 nolu defterin geri kalan kısmını ve Beyoğlu adlı 13/2 numaralı defterde bulunan 1813-1928 tarihleri arasındaki alım-satım, intikal, devir, bağış gibi işlemlerin kayıtlarının tamamının içerir. Ancak 13-2 numaralı defterde çoğunlukla gerek İstanbul Suriçi'ndeki gerekse de Taksim ve Boğaziçi'nin çeşitli mahallelerinde hizmet veren suyolcuların baktığı çeşmelerin mevkileri ve bunların sayıları hakkında raporlar bulunmaktadır. Bunun yanında, çeşitli hizmet bölgelerindeki su yapılarının onarım ve bakımı için yapılan masraflar, örneğin Balıklı Kemer'in tamiri için Şehremini'den alınan meblağın ne şekilde sarf edildiğine dair haftalık bazda hazırlanmış 31 yada diğer harcama kalemleri için tutulmuş işçi ücreti ve malzeme sarfiyatını gösteren raporlarını da içermektedir. Bu cildin sonunda Beyoğlu, Kasımpaşa, Galata, Azepkapu, Karaköy ve Tophane'deki saka gediklerinin kimlere ait olduklarını gösteren kayıtlar bulunmaktadır. 32

 

 

XXXII. Su Tahrirleri (1655-1807)

7 numaralı Vakıf Su Defteri ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan Atik Şikayet Defterler'inden su ile ilgili su tahrir kayıtlarını içermektedir. Su tahrirlerinde, İstanbul'un çeşitli mahallelerinde ana suyollarına ya da çeşme, cami, şadırvan gibi tali su yollarında cereyan eden katma (mülhak) suların miktarları, bunların eski-yeni sahipleri, kaynakları ve bağlandığı yerler belirlenir, mevcut miktarları (yada mevcut olup olmadığı) eski defterlerde ( defter-i atîk ) gösterilen miktarlarla karşılaştırılır, kayıtlı olmayan sular tespit edilir. Bu cilltte, su ile ilgili Divan hükümleri de mevcuttur.

 

XIII. Vakıf Su Tahlilleri I: 19. ve 20. Yüzyılda İstanbul Suları

Bu cilt XIX. ve XX. yüzyılda İstanbul suları hakkında hazırlanmış/yayınlanmış çeşitli rapor, mütalaa yada tarihçelerin orijianal metinlerini içermektedir. Cildin sonunda İstanbul suları hakkında yapılmış çalışmaların bir bibliyografyası yer almaktadır.

 

XIV. Vakıf Su Tahlilleri II: Su Hukuku ve Teşkilatı

Gülfettin Çelik'in hazırladığı ve Osmanlı su sisteminin bir tahlili olan bu cilt, bu konuyu araştırmaya yeni başlayanlar için bir giriş ve rehber kitap hüviyetindedir. Üç ana bölümden oluşan kitabın birinci bölümü suların çıkarılmasından, istenilen mahallere bağlanmasına, satış, intikal ya da vakfedilmesi gibi işlemlerin hukuki yönünü tarihi süreç içindeki çeşitli uygulamaları dikkate alarak analiz etmektedir. İkinci bölüm, su tekşilatının kurumsal ve idari yapısını, görevlilerini ele almakta ve son bölümde katmasuların ilhak mahallerini ayrıntılı bir tablo halinde vermektedir.

 

SONUÇ

İstanbul Su Külliyatı , birkaç istisna dışında şimdiye dek Osmanlı tarihçilerinin pek fazla dikkatini çekmemiş önemli bir sahada çok detaylı bir arşiv kaynağı serisini araştırmacılara sunmaktadır. Bu defter serileri, yaklaşık dört yüz yıllık bir zaman diliminde İstanbul'da su ile ilgili tüm soruları/sorunları ayrıntılı bir biçimde çalışabilmeyi mümkün kılmaktadır. Ayrıca, külliyatın tamamen transkribe edilmesi ve indekslenmesi, ilk defa bir Osmanlıca defter serisinin tümünün bir arada sunulmuş olması manasına da geliyor. Külliyat 'ın sahasında tek ve öncü olmasını sağlayan diğer bir özelliği ise, İstanbul Su Arşivi Veritabanı üzerinden dijital ortamda ücretsiz olarak ulaşılabilme imkanına sahip olmasıdır.

Şüphesiz, diğer belge türlerinde benzer projelerin de yapılması ve araştırmacıya sunulması Osmanlı tarihçiliğinin üretim temposunu artıracaktır. Uzun soluklu bir ekip çalışmasının semeresi olması yönüyle de İstanbul Su Külliyatı bu mahiyetteki çalışmalara dair iyi bir örnek oluşturmaktadır. Bu nedenle İstanbul Araştırmaları Merkezi gibi, konusunda uzmanlaşmış araştırma merkezlerinin sürekliliği ayrı bir önem arzetmektedir.

Külliyat ilk planda, eski İstanbul'un suyolları güzergahlarının tespitinin yanısıra, gerek su ile ilgili gerek diğer kaybolmuş bina ve eserleri de tesbit etmede kullanılabilecek önemli bir kaynak vazifesi görecektir. Su altyapı inşaatları ve tamirlerine dair hazırlanan raporlardaki detaylar, Osmanlı mimari tekniği hakkındaki oldukça yetersiz bilgilerimizi genişletecektir.

İstanbul su tarihiyle ilgili mevcut çalışmalarda kronolojik bilginin yanısıra, kurumsal ve idari yapıya ve hatta hukuki sürece kadar birçok eksiklikler göze çarpmaktadır. Külliyat, mevcut literatürdeki bu boşlukları da tamamlamayı mümkün kılacaktır. Bu sahanın müstakbel araştırmacıları için birçok soru cevaplanmayı beklemektedir. İlk olarak İstanbul'un su tarihinin kurumsal, idari ve hukuki yapısı incelenebilir. Bu yapıdaki nazır, suyolcular yada keşif memurları gibi görevlilerin zaman içinde değişen fonksiyonları da yine ilk planda aydınlatılması gereken noktalardandır. Su vakıfları konusunda yürütülecek çalışmalar, vakıflar hakkındaki bilgilerimizi daha da netleştirecektir. Hüccet ve temmessük kayıtlarını gördüğümüz bu suların sosyal grup, dini kimlik ya da cinsiyet itibariyle kimlerin elinde temerküz ettiği (ya da etmediği) günümüz Osmanlı tarihçiliğinin muhtemel bir araştırma konusu olarak durmaktadır.

 

ÖZET

İstanbul'un su tarihini aydınlatan İstanbul Su Külliyat 'ı, Eyüp Kadılığı sicilleri arasında müstakil bir defter serisi olan Ma-i Leziz Defterleri ve Su Nezareti'nde tutulan Vakıf Su Defterleri'nin transkripsiyonlu tıpkıbasımı olarak okuyucuya sunulmuştur. Internet üzerinden de ulaşılabilen Külliyat , İstanbul'un su tarihini yaklaşık dort yüz yılık bir zaman dilimi içinde araştırabilme imkanını tanımış oluyor. Bu defter serileri İstanbul'un şehir, beledi ve idari tarihindeki karanlıkta kalmış birçok mevzuyu vuzuha kavuşturacaktır.

 

DİPNOTLAR

1 *Araştırma Görevlisi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü

2004 yılında, yedi adet Vakıf Su Defteri daha İSKİ arşivinde ortaya çıkarılmıştır. Bu yazı hazırlandığı esnada sözkonusu defterlerin transkripsiyon çalışması devam etmekte idi. Bunlar gibi yeni ciltlerle birlikte, kayıp diğer ciltlerin de ortaya çıkarılmasıyla, Küliyat 'ın hacmi daha da genişleyecektir.

2 İstanbul Külliyatı üstbaşlığı altında, İstanbul Ahkam Defterleri 'nin transkripsiyonlu tıpkıbasımını yapan ve İstanbul ile ilgili temel arşiv belgelerini yayınlamak üzere faaliyetlerine devam etmekte olan İstanbul Araştırmaları Merkezi, 1995 yılında kurulmuştur.

3 Proje ve Yayın Yönetmeni: Ahmet Kal'a; Yayın ve Hazırlama Kurulu: Ahmet Tabakoğlu, Ahmet Kal'a, Salih Aynural, İsmail Kara, Eyüp Sabri Kal'a ve transkripsiyon çalışmasını gerçekleştiren sayısı elliyi aşkın araştırmacı ve uzman.

4 Bkz. http://www.iski.gov.tr

5 Kazım Çeçen, İstanbul'un Osmanlı Dönemi Su Yolları , (haz.) Celal Koray, İstanbul: İSKİ, 1999, s. 21-23.

6 Kazım Çeçen, İstanbul'un Osmanlı Dönemi Su Yolları , s. 26.

7 Gülfettin Çelik, Su Hukuku ve Teşkilatı , İstanbul: İstanbul Araştırmaları Merkezi, 2000, s. 14.

8 Zeynep Çelik., The Remaking of İstanbul: Portrait of an Ottoman City in the Nineteenth Century University of Washington Press, 1986, s. 25-26.

9 Zeynep Çelik., The Remaking of İstanbul, s. 28-29.

10 Kazım Çeçen, İstanbul'un Osmanlı Dönemi Su Yolları , s. 253.

11 Zeynep Çelik, The Remaking of İstanbul, s. 37; XIX. Yüzyılda İstanbul'da yürütülen nüfus sayımları ve 1794-1916 arasindaki nüfusuna dair tahmini değerler için bkz.. Kemal H. Karpat, Ottoman Population: 1830-1914 : Demographic and Social Characteristics , the University of Wisconsin Press, 1985, s. 102-105.

12 Burhan Oğuz, Bizans'tan Günümüze İstanbul Suları , İstanbul: Simurg, 1998, s. 172-173.

13 Osman Nuri Ergin. Mecelle-i Umûr-ı Belediye , İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 1995, c. V, s. 2856.

14 İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2000, s.158.

15 İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), s. 198.

16 Osman Nuri Ergin, Türk İmar Tarihinde Vakıflar, Belediyeler, Patrikhaneler , İstanbul: Türkiye Basımevi, 1944, s. 54; Ergin vakıfların hizmetlerini takdir etmekle birlikte, artık işlevlerini yitirdikleri kanaatinde idi. Örneğin, vakıflar 1854-1855'te kiralama usulüne geçildikten sonra, kira tahsilatını yeterince etkin gerçekleştiremiyor, bu nedenle de maddi zarara uğruyordu. Halbuki, su işlerinin Avrupa'da belediyenin vazifeleri arasında idi. Bkz. Mecelle-i Umur-ı Belediye , c. V, s. 2854-6.

17 Burhan Oğuz, Bizans'tan Günümüze İstanbul Suları , , s.215.

18 Parantez içindeki sayılar, yayıncının Mâ-i Lezîz Defterleri için tayin ettiği numaraları göstermektedir.

19 Osman Nuri Ergin. Mecelle-i Umûr-ı Belediye , c. V, s. 2855.

20 Haydar Kazgan ve Sami Önal (haz.) İstanbul'da Suyun Tarihi, İstanbul: İletişim, 1999, s. 17.

21 Bu mahkemenin defterleri için bkz. Şeriye Sicilleri Arşiv Kataloğu , Genel No: 1058-1858.

22 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XI , s 523.

23 Vakıf Su Defterleri'nin solundaki numaralar, yayıncının tayin ettiği yayın numarasına, sağındaki numaralar ise yine yayıncının tayın ettiği defter cilt numarasına işaret etmektedir. Ayrıca, defterlerin içinde, başlıkta gösterilen zaman aralığının dışında kalan belgelere özellikle de derkenar lara rastlanabilir.

24 İlmuhaber 1 , 2/70/6, s. 92.

25 İlmhaber 1 , 2/71/1, s. 93.

26 İlmuhaber 4, 18/113/1, s. 252-318..

27 İlmuhaber 4 , 18/127/1, s. 281.

28 Halkalı Suları1 , s. 97.

29 Gülfettin Çelik, Su Hukuku ve Teşkilatı , s. 152-154.

30 Suyolcu 1 , 11/4/2, s.193.

31 Boğaziçi ve Taksim Suları 2 , 13-2/38/3, s. 261-293.

32 Boğaziçi ve Taksim Suları 2 , 13/2T, 58/1, s. 293.

)

- SU ve/||/<>/> KASİDESİ
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 March | 16:49 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/70864(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( 1 Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su
   Kim bu denlû dutuşan odlare kılmaz çâre su

Az su, çok tutuşan ateşin yanmasını kolaylaştırır. Fuzûlî, Peygamber (s.a.) Efendimiz'e karşı duyduğu özleyiş ateşini gözyaşları halinde su ile söndürmenin mümkün olamayacağını göze anlatmaya çalışıyor. Gönlüm bu ayrılık ateşiyle öyle yanmaktadır ki, gözlerim istediği kadar gözyaşı dökerek bu ateşi söndürmek istese, bu îman ve sevgiden doğan ateşin sönmesine imkân yoktur.

Gözyaşı insanı teskin eden, ıstırap ve sıkıntılarını bir nebze de olsa dindiren bir vâsıtadır. Şâir buna râzı değildir. O bir yandan ağlamanın, bir yandan da ayrılık ateşinin gönlünü yaklmasının devam etmesini istiyor.

"Ey göz! Gönlümde yanan ateşe, gözyaşından su saçma. Zîrâ bu kadar fazla tutuşmuş ateşlere suyun faydası olamaz."

 

2 Âb-gûndur günbed-i devvâr rengin bilmezem
   Yâ muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su

Bu beyti iki türlü açıklamak mümkündür:
a) O kadar çok ağladım ki, gözyaşlarım dönen gök kubbeyi doldurmuş. Bu yüzden renginin mâvi olduğunu bilemiyorum. Yâni gerçek rengini seçemiyorum, her tarafı su renginde görüyorum.
b) Ağlayan yaşlı gözlerle etrâfa bakmaktan dolayı, gökyüzünün rengini bilemiyorum. Gökyüzü gözlük camının rengini aldığı gibi, yaşlı gözlerle de bakıldığında su rengini almış olur.

 

3 Zevk-ı tîğinden aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
   Kim mürûr ile bırâgur rahneler dîvâre su

"Senin kılıç gibi keskin ve delici bakışların, gönlümü delik deşik etse de, ben bundan zevk alırsam, bunda şaşılacak birşey yoktur. Çünkü akar sular geçtiği taşlık yerlerde (zevkli) oyuklar meydana getirirler."

 

4 Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânın sözün
   İhtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su

"Yaralı gönül, senin ok gibi delici bakışlarının sözünü korkuyla söyler. Çünkü yaralı bir insan da suyu ihtiyâtlı içer! (Fazla su yaranın kanamasına neden olur)"

Peykân, okun ucundaki sivri demirin ismidir. Bu kelime de tîğ kelimesi gibi dîvan şiirinde "keskin bakış" mânâsında kullanılmıştır.

 

5 Suya versün bağbân gülzârı zahmet çekmesün
   Bir gül açılmaz yüzün tek verse min gülzâre su

"Bahçıvan gül bahçesine su vermekten vazgeçsin. Onu sele versin. Tüm gül fidanlarını su alıp götürsün. O boşuna zahmet çekmesin. Çünkü değil bir bahçesine, bin gülzâra da su verse, yine senin yüzün gibi bir gül yetiştiremez."

 

6 Ohşadâbilmez gubârını muharrir hattına
   Hâme tek bakmadan inse gözlerine kare su

"Muharrin (Senin vasıflarını anlatmaya çalışan kimsenin) kalem gibi, bakmaktan gözlerine kara su inse, yine de hattını senin gubarına benzetemez."

Burada "gözlerine kara su inmek" iki mânâda kullanılmıştır:
a) Kalemden damlayan mürekkeb,
b) Çok bakmaktan gözlerin kararması.

"Kalemler ne kadar yazsa, muharrirler ne derece kalem oynatsa, yine de senin özelliklerini ve esrârını anlatmaya muktedir olamazlar."

Fuzûlî başka bir manzûmesinde bu fikri şu beyitle de anlatmıştır:
      Yâr içün ağyâre minnet ettiğim aybeyleme
      Bâğban bir gül için bin hâre hizmetkâr olur

 

7 Ârızın yâdıyla nemnâk olsa müjgânım n'ola
   Zâyi' olmaz gül temennâsıyla vermek hâre su

Fuzûlî bu beyitinde kirpiklerini dikene benzetiyor. Ağlayınca kirpikleri ıslanıyor. Bu sûretle sevgilisinin güzel yanağı gözünün önüne geliyor. Gül yetiştirmek için dikene su vermek boşuna değilse, sevgiliyi görmek arzûsuyla ağlamak da boşa gitmez.

 

8 Gam günü etme dil-i bîmârdan tîğin diriğ
   Hayrdır vermek karangû gîcede bîmâre su

"Gam günü hasta gönülden, bakışlarını esirgeme. Çünkü karanlık gecede hastaya su vermek hayırdır."

 

9 İste peykânın gönül hecrinde şevkım sâkin et
   Sûsuzam bir kez bu sahrâda menimçün âre su

"Ey gönül! (Sevgilinin) ok gibi delici bakışlarını (teveccühünü) iste, ondan ayrı olmanın gönlümce hissettirdiği susuzluğu gider. Zîrâ ben susuzum. Ne olur bu kavurucu aşk çölünde benim için de su ara."

 

10 Men lebin müştâkıyem zühhâd kevser tâlibi
     Nitekim meste mey içmek hoş gelür hüşyâre su

"Ben senin insanlara İlâhî aşk şarabı sunan dudağının susuzuyum. Zâhidlerin murâdı kevserdir. Çünkü sarhoş olana şarap, ayıklara da su içmek hoş gelir."

 

11 Ravza-i kûyına her dem durmayub eyler güzâr
     Âşık olmuş gâliba ol serv-i hoş reftâre su

"Servi boylu güzel yürüyüşlü olan sana, herhalde sular da âşık olmalılar ki, hiç durmadan sana doğru akıyorlar." (Şâirin Ravza-i Mutahhara'ya doğru aktığını söylediği su, Fırat ve Dicle nehirleridir.)

 

12 Sû yolun ol kûydan toprağ olub dutsam gerek
     Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vare su

"Su yolunu, sevgilinin köyüne sokmamak için önüne toprak olup, onu tutmak istiyorum. Çünkü o benim rakîbimdir. O yüzden suyun o semte ulaşmasına mâni' olmak lâzımdır."

Seven kimse, sevgilisini başkasıyla paylaşmak istemez. Şâir bu beytinde suyu kendisine rakib kabûl etmiştir. Fuzûlî, bir gazelinde âşıkları rakib kabûl ettiği için, şu temennîde bulunuyor:

      Benim tek hîç kim zâr u perîşan olmasun yâ Rab!
      Esîr-i derd-i aşk u dâğ-ı hicrân olmasun yâ Rab!

 

13 Dest bûsı ârzûsuyla ölürsem dôstlar
     Kûze eylen toprağın sunun anınla yâre su

Fuzûlî bir önceki beyitte, suyun akmasına mâni' olmak için toprak olmak, yânî bu uğurda ölmek istiyordu. Bu beyitte de aynı istek devam ediyor:

"Şâyet ben sevgilinin elini öpmek arzusuyla ölecek olursam. Toprağımdan bir desti(kâse) yapıp, onunla yâre su sunun."

Şâirin kabir toprağından kâse yapılıp sevgilisine su ikram edilince, sevgili mecbûren dudaklarını su kabına değdirecek, elini öpme arzusuyla ölen şâir bu sûretle onun dudaklarını öpmüş olacaktır. Bu bir şefâat arzûsudur.

 

14 Serv serkeşlik ider kumrı niyâzından meğer
     Dâmenin duta ayağına düşe yalvâre su

"Su, servinin eteğini tutup, ayağına düşüp, yalvarıncaya kadar, O kumrunun niyâzını kabûl etmez."

Fuzûlî bir önceki beyitte şefâat dilemişti. Bu beyitinde de Allah Teâlâ katında niyâzın makbul olması için Peygamber (s.a.) Efendimiz'inm şefâatinin şart olduğunu ileri sürüyor. Bu beyitte Servi, Allah Teâlâ; kumru, kul, su da Peygamber (s.a.) Efendimiz'dir.

 

15 İçmek ister bülbülün kanın meğer bu reng ile
     Gül budâğının mizâcına gire kurtâra su

"Su, gül budağının mizâcına girerek, gülün, bülbülün kanını hîle ile içmesine mâni' olur ve bülbülü, gülün elinden kurtarır."

Bu beyitte de anlatılmak istenen şudur:

Mâsivâ, çeşitli hîle ve desîselerle insanı aldatır ve onun kendine âşık etmek ister. Nefsinin sesine kulak veren kimse dünyâya kul olur. Peygamber (s.a.) Efendimiz insanları mâsivânın esiri olmaktan kurtarır. Dünyâ sevgisi yerine gerçek sevgiyi, yâni muhabbetullâhı yerleştirir.

 

16 Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
     İktidâ kılmış tarîk-ı Ahmed-i Muhtâr'e su

Bu beyitte su ile müslümanlık arasında bir benzetiş göze çarpıyor. İslâm bir müslümanda tezâhür edince, onda maddî ve mânevî bir berraklık meydana getirir. Coşkun akan suyun tabiatında da böyle bir billûrluk mevcûddur. Şâir ayrıca Bağdad'ın içinde güneye (Medîne'ye) doğru akmakta olan Dicle'nin Peygamber'e doğru aktığı için berrak olduğunu da hüsn-i ta'lil ile anlatmaktadır.

"Senin tertemiz yaradılışını (Cenâb-ı Hak) dünyâ ehline nasip etmiş. İnsanlar bu sâyede zulmetten nûra çıkmışlardır. Su da Ahmed-i Muhtâr'ın yoluna (Kur'ân yolu) uymuştur."

 

17 Seyyid-i nev'-i beşer deryâ-yı dürr-i ıstıfâ
     Kim sepüpdür mu'cizâtı âteş-i eşrâre su

"İnsanların efendis, kıymetli inci deryâsı (insanlara kıymetli inciler değerinde sözler söyleyen) Yüce Peygamber'in mu'cizesi, edebsizlerin ateşine su serpmektedir."

      Azcin ki ezilmekti bütün hakkı dirildi,
      Zulmün ki zevâl aklına gelmezdi geberdi!
            -- Mehmed Âkif --

 

18 Kılmağîçün tâze gülzâr-ı nübüvvet revnakın
     Mu'cizinden eylemiş ızhâr seng ü hâre su

"Nübüvvet bahçesinin tâzeliğini muhâfaza etmek için Peygamber (s.a.) Efendimiz mu'cizesiyle taş ve dikende su meydana çıkarmıştır."

Peygamber (s.a.) Efendimiz mânevî susuzluktan taş gibi kesilmiş kalblere ve diken gibi başkalarına eziyet eden kimselere verdiği su (İslâm) ile onları mükemmel bir hâle getirmiştir.

 

19 Mu'cizî bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
     Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffâre su

"O'nun âlemde, ucsuz bucaksız bir deniz gibi olan mu'cizesinden kâfirlerin binlerce ateş-hânesine su ulaşmış. (Küfür ateşinin sönmesine vesile olmuştur.)"

Bu beyit ayrıca Peygamber (s.a.) Efendimiz'in dünyâyı teşrif buyurduğu zaman ateşe tapanların ateş-gedelerinde yanmakta olan ateşin söndüğüne işâret ediyor.

 

20 Hayret îlen barmağın dişler kim etse istimâ
     Barmağından verdiği şiddet günü ensâre su

"Şiddet günü, Ensâr'ın susuzluk çektiği gün, parmağından su verdiğini kim duysa, hayretinden parmağını ısırır."

Peygamber (s.a.) Zevrâ'da ashâbıyla birlikte bulunurken ikindi vakti yaklaştı. Ashâb sağa sola başvurarak su aradı, fakat bulamadı. Peygamber (s.a.) su kabına elini koydu. Parmakları arasından su fışkırmaya başladı. Rivâyete göre üçyüz kişi bu sudan abdest almıştır. (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Mu'cizeler bahsi.)

 

21 Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayat
     Hasmı su içse döner elbetde zehr-i mâre su

"Dostu şâyet yılan zehiri içmiş olsa o, hayat suyu olur. Hasmı da âb-ı hayat içse hiç şüphesiz yılan zehirine döner."

 

22 Eylemiş her katradan min bahr-ı rahmet mevc-hîz
     El sunub urgaç vudû' içün gül-i ruhsâre su

"Peygamber (s.a.) Efendimiz abdest alırken, gül yüzüne su vurunca, onun her bir damlasından binlerce coşkun ve dalgalı rahmet denizi meydana gelmiştir."

 

23 Hâki-pâyine yetem der ömrlerdir muttasıl
     Bâşını daşdan daşa urub gezer âvâre su

"O'nun ayak bastığı toprağa yetişmek için, bin arzuyla ömür boyu devamlı ve başıboş akıp, aşk ile kendinden geçen su, başını taşa vurarak akıp gitmektedir."

 

24 Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sâla nûr
     Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

"Su, senin dergâhının toprağına zerre zerre nûr salmak ister. Şâyet su parça parça da olsa yine o dergâhtan dönmek istemez."

 

25 Zikr-i na'tin virdini derman billür ehl-i hatâ
     Eyle kim def-i humâr içün içer meyhâre su

"Günahkâr kimseler, Senin na'tını devamlı olarak söylemeyi derman bilirler. Nitekim içki içenler de serhoşluklarının gitmesi için su içerler."

Peygamber (s.a.) Efendimiz'i unutmamak, devamlı hatırlamak, kulun ginah işlemesine mâni' olur.

 

26 Ya Habîballah yâ hayre'l-beşer müştâkınem
     Eyle kim leb-teşneler yânub diler hem-vâre su

"Ey Allah Teâlâ'nın sevgilisi ve ey insanların hayırlısı! Sana müştâkım. Nasıl dudağı kurumuşlar bir yandan yanıp, bir yandan da su ararlarsa; ben de bu hâl ile seni arıyorum."

 

27 Sensin ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i mi'râcda
     Şebnem-i feyzin yetürmüş sâbit ü seyyâre su

"Sen öyle bir kerâmet denizisin ki, mi'rac gecesinde, feyzinin şebnemi (çiy dânesi) sâbit ve seyyâr olan tüm varlıklara su ulaştırmıştır."

 

28 Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
     Hâcet olsa merkadin tecdîd iden mi'mâre su

"Güneş çeşmesinden her zaman tatlı bir su inmektedir. Senin kabrini yenilemek isteyen mîmâra su ihtiyâcı (bu sûretle) te'min edilmiş olur."

Kur'ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîfler kıyâmete kadar beşeriyetin karanlık dünyâsını aydınlatacaktır. Yeter ki insanlar bu iki kaynaktan isti-fâde edebilsinler.

 

29 Bîm-i duzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânıma
     Var ümîdim ebr-i ihsânın sepe ol nâre su

"Cehennem korkusu, benim yanan gönlüme tasa ateşi salmıştır. Senin ihsan bulutunun o ateşe su serpip söndüreceğine ümîdim tamdır."

Bu beyitteki cehennem korkusunu Allah ve Peygamberinden uzak kalma ve Allah Teâlâ'nın istediği kul olamama endîşesi şeklinde değerlendirmeliyiz.

 

30 Yümn-i na'tinden güher olmuş Fuzûlî sözleri
     Ebr-i nîsandan dönen tek lü'lü-i şehvâre su

"Nisan bulutundan dökülen suyun inciye dönmesi gibi; senin uğurlu na'tından dolayı, Fuzûlî'nin sözleri cevher olmuştur."

İstiridyeler nisan yağmurları yağmaya başladığı zaman kabuklarını açarlar, bu sırada yabancı bir madde içeriye girerse, inci meydana gelir.

Bu beyitte Fuzûlî kelimesi iki mânâya gelmektedir: Birincisi şâirin ismi olarak düşünülmeli, diğeri ise "değersiz" şeklinde anlaşılmalıdır.

 

31 Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-i haşr
     Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâre su

"Gaflet uykusunda olan bir kimse ancak haşır günü uyanır. Hasret gözyaşının uyanık gözlere döktüğü su (sâyesinde insanlar gaflet uykusundan ölmeden önce uyanırlar)."

 

32 Umduğum oldur ki rûz-i haşr mahrûm olmayam
     Çeşme-i vaslın vere men teşne-i dîdâre su

"Senin ilâhî güzelliğine alışmış ve senin dîdârına susamış olan bana su vereceğini, bu sâyede kıyâmet gününde seni görmekten mahrum olmayacağını ümit ediyorum."

Çeşme müslümanlar arasında câmi yaptırmak kadar mukaddes sayılmıştır. )

- SU ve/||/<>/> SU DEYİMLERİ
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 March | 16:46 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/70863(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Su almak

Su altı

Su aşağa

Su ayağa

Su ayağı

Su aygırı

Su balesi

Su bardağı

Su baskını

Su başından kesilir

Su başından kesmek

Su baştan aşmak

Su baştan aşmak

Su biberi

Su bidonu

Su birikintisi

Su borusu

Su botu

Su böreği

Su buharı

Su bulanmayınca durulmaz

Su çamuru

Su çaputu

Su çekirgesi

Su çekmek

Su çevleği (girdap)

Su değirmeni

Su deposu

Su dibeği

Su dökmek

Su dökünmek

Su evi

Su faturası

Su geçirmez

Su geldi teyemmüm bozuldu

Su gibi

Su gibi akmak

Su gibi aziz olmak

Su götürmek

Su götürmemek

Su götüründüsi

Su hizası

Su ibriği

Su içene yılan bile dokunmaz

Su içinde

Su içinde kalmak

Su içmek

Su inmek

Su issi (timsah)

Su iti

Su kabağı

Su kabı

Su kaçırmak

Su kaldırmaz

Su kamışı

Su kanalı

Su kaplumbağası

Su kapmak

Su kasidesi

Su katılmadık

Su kavletmek

Su kayağı

Su kaynağı

Su keleri

Su kemeri

Su kerdemesi

Su kesetek

Su kesilmek

Su kesimi

Su kesüği (Su nöbeti)

Su kırağı

Su kireci

Su koyunu

Su koyuvermek

Su köpeği

Su kulesi

Su kuşu

Su kuyusu

Su, küçüğün; sofra, büyüğün

Su, küçüğün; söz, büyüğün

Su matarası

Su mermeri

Su nigendeli

Su perisi

Su pınarı

Su piresi

Su pompası

Su püskürtmek

Su rezenesi

Su saati

Su sağan

Su savağı

Su savaşı

Su sempozyumu

Su serpecek (süzgeçli kova)

Su sesi

Su sporu

Su süzme

Su tabancası

Su tandırı

Su tankeri

Su tası

Su taşı

Su tedavisi

Su terazisi

Su tereği

Su termosu

Su testisi

Su testisi su yolunda kırılır

Su tuluğu

Su tüfeği

Su uçan

Su uçduğu

Su uyur düşman uyumaz

Su üstüne çıkmak

Su üstüne yazı yazmak

Su vurmak

Su yağı

Su yalağı

Su yarığı

Su yarıntısı

Su yatağı

Su yeşili

Su yılanı

Su yirimi

Su yolcu

Su yolu

Su yutmak

Su yüzünden

Su yüzüne çıkmak

Subağası

Subaşı

Sucu

Sucuğaz

Suçiçeği

Sudan

Sudan bahane

Sudan ucuz

Sukkam

Sulak

Sulak arazi

Sulak avı

Sulak buğdayı

Sulamak

Sulan

Sulandırmak

Sulanlık

Sulanmak

Sular alçaktan akar

Sular gibi akmak

Sular kararmak

Sular seller gibi aktı

Sulayın

Sulaz olmak

Sulu çayır

Sulu göz

Sulu kar

Sulu kılıç

Sulu köfte

Sulu sepken

Suluca

Suluca armut

Sulugaylan (Nargile)

Sulugumbat

Suluk

Sulukta

Sul ukule

Sulukule

Sululuk

Sulungur

Sulusepkin

Sulusıklam Sulusıklam

Sulusinek

Sulusirke

Suluzırtlak

Sumak

Suna (göl ördeği)

Sunak

Susak

Susakkabuğu

Susalık

Susalmak

Susam susam

Susamış it kerize bakar

Susayan kanmam sanır

Susayanla susak aksayanla aksak

Susulamak

Susulamak

Susurluk

Susuz ağaç meyve vermez

Susuz bağ ağaçsız dağ

Susuz çaylarda boğulayım

Susuz yaban

Susuz yaz

Susuzluktan dili dışarı düşmüş

Suşehri

Suv

Suvacık

Suvak

Suvarıcı

Su varıcı

Suvarılmak

Suvarınılmak

Suvarmak

Suv at

Suvat

Suya bakan (falcı)

Suya bakıcı

Suya doymak

Suya düşen yılana sarılır

Suya düşmek

Suya ermek

Suya gelmek

Suya gidenin susağı, köye gidenin köpeği

Suya girinmek

Suya götürüp susuz getirmek

Suya ıslamak

Suya ıslanmak

Suya kaçan

Suya kanmak

Suya pala sallamak

Suya sabuna dokunmak

Suya salmak

Suya seccade serenlerden olmak

Suya varmadan çemrenmek

Suya varmadan paçaları sıvamak

Suya vermek

Suya yunmak

Suylamak

Suylarınca

Suylatmak

Suylayı gitmek

Suyu bardakta gemiyi duvarda seyretmeli

Suyu başından içmek gerek

Suyu başından tutmak gerek

Suyu baştan ulamalı balığı baştan avlamalı

Suyu bulandırmak

Suyu çekilmek

Suyu çekilmiş değirmene döndü

Suyu düşük

Suyu getiren de bir testiyi kıran da bir

Suyu görmeden çemrenir

Suyu gözesinden içmek

Suyu ısınmak

Suyu kesik değirmene dönmek

Suyu nereden geliyor

Suyu samık

Suyu sili galmamak

Suyu toprağı çekmek

Suyu yokuşa akıtmak

Suyu yumuşak

Suyu yumuşak huyu yalpak

Suyun akıntısına gider

Suyun akıntısına gitmeyen yorulur

Suyun başı

Suyun çağlamazı, insanın söylemezi

Suyun gözesi

Suyun kaynaması

Suyun otoyu

Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kor... Suyun yüzü yerde

Suyuna gider

Suyuna pirinç salınmaz

Suyuna sabun dokunmaz

Suyuna tirit

Suyunca

Suyunca gitmek

Suyunca olmak

Suyundan içmek

Suyunközü

Suyunu almak

Suyunu buldu

Suyunu buldurmak

Suyunu çekmek

Suyunu çıkarmak

Suyunun suyu )

- İMLÂ[Ar. MELV] ile/ve/||/<> İMLÂ[Ar. < MEL]
[Eklenme Tarih ve Saati: 16 March | 23:58 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/11255(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Yazım (kuralları).[< Söyleyip yazdırmak.] | Bir yapıtı ya da bir ezgiyi notaya alıp yazma. İLE/VE/||/<> [boşluğu/çukuru] Doldurmak. )


- ... GİBİ ŞEYLER DE ...:
SÖZ KONUSU ile/değil OLASI(/LIK İÇİNDE)


- ... GİBİLERİNDEN değil ... GİBİ


- ... TASI, ODUNCUNUN VAR BALTASI ile/ve TATLI SÖZ YILANI DELİĞİNDEN ÇIKARIR


- ... ZÂT-EN değil/yerine/>< ... BİLİYORSUNUZ


- ...'YA NİSPETEN ile/ve/||/<> ...'YA SAYGIDAN/HÜRMETEN


- ...'YA SIĞMAYACAK ile/değil ... İLE SINIRLANDIRIL(A)MAYACAK


- ... değil ATASÖZÜ


- ... değil ÖNSÖZ


- (BAZI) "ATASÖZÜ" değil/yerine AT, O SÖZÜ!

( "Kızını dövmeyen, dizini döver." DEĞİL/YERİNE ... )


- (DİLİN) DİLBİLGİSİ ile/ve/<>/değil/yerine AKLIN DİLBİLGİSİ


- [bilmecede] HECE:
"GECE" ile/değil/yerine/>< "GÜNDÜZ"

( Çözemeyene. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çözene. )


- [daha önce] "ALTINI ÇİZMEK(/ÇİZDİKLERİMİZİN)" ile/ve/değil/yerine/sonra/||/<>/< ÜSTÜNÜ ÇİZMEK


- [hem] ŞİFRELEME ile/ve/değil/yerine/hem de/<>/>/< VERİYİ/BİLGİYİ GİZLEME

( [not] CODING vs./and/but/also/<>/>/< STEGANOGRAPHY
STEGANOGRAPHY instead of CODING )


- [İt.] BRAVO ile/ve/||/<> BRAVA

( [başarıda/beğenide/değerlendirmede] Erkeklere söylenilen. İLE/VE/||/<> Kadınlara söylenilen. )


- [ne yazık ki]
!TAHRİF[< HARF] ile/ve/<>/> !TAHRİB[< HARÂB]

( [ne yazık ki] Harflerin yerini değiştirme, bozma, kalem oynatma, değiştirme. | Bir tanımın anlamını değiştirme. İLE/VE/<>/> Yıkıp bozma. )


- [ne yazık ki]
GÖRÜNÜŞTE ile/ve/||/<> SÖZDE


- [ne yazık ki]
KÖTÜ KULLANIM ile/ve/||/<>/> KÖTÜYE KULLANIM

( [... olduğunu/olacağını] "biliyorsun/biliyordun." İLE/VE/||/<>/> "ZÂTEN"/"SONUÇTA"/"ASLINDA" biliyorsun/biliyordun." )

( "Bir alışveriş, bir fiş." şeklinde, fazladan/gereksiz açıklama yapmak, uyarıda bulunmak. İLE/VE/||/<>/> "Ama bunu söylemenize gerek yok ki! Ben yapınca alışverişi, ZÂTEN/SONUÇTA alıyorum satış fişi." şeklinde [soluksuz/beklemeksizin/düşünmeksizin] "yanıt vermek." )

( Bir kişinin, neyi bilip bilmediğini ve/ya da o an/dönem için anımsayıp anımsamadığını "belirlemek", beklentisi içinde olmak, dilin/ifadenin kötü kullanılmasıdır. [Hiçkimsenin, neyi bilip bilmediği, isteyip istemediği ya da yapıp yapamayacağı, hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilinemez!] İLE/VE/||/<>/> Sözcüklerin yetersiz ve kötü kullanımıyla birlikte "niyet okumak" ya da genelleyici/indirgeyici/özdeştleştirici/köktenci/toptancı/sonuç odaklı bir yargı ifadesi ise sürecin ve ilişkinin tükenmesine neden olacak/olmuş bir kötüye kullanımdır. [Güç ve baskı uygulama isteği ve/ya da nedeniyle olduğu/olabileceği gibi sorumluluktan kaçmak gibi çok çeşitli anlamsız/gereksiz nedenlerden de kaynaklanmaktadır.] )

( Dünyadaki Yaşamın Tehlikede Olduğunun 21 Kareyle Kanıtı )


- ABARTMA/EKSAJERE ile/ve/||/<> KABALAŞTIRMA/VULGARİZE


- ABARTMA ile/ve/||/<> GÜZELLEME


- ABARTMAK ile/ve/değil/yerine "KÖPÜRTMEK"


- ACEMCE = FARSÇA

( Bu dille yazılmış olan. )


- AÇILIŞ TÖRENİ/KONUŞMASI ile/değil AÇIŞ TÖRENİ/KONUŞMASI


- AÇIMLAMA ile/ve/<> GÖSTERME


- AD/İSİM ile/ve/||/<> ÖNAD/SIFAT ile/ve/||/<> EDİM/FİİL

( İşaret. İLE/VE/||/<> Nitelik. İLE/VE/||/<> Gerçekleşme. )


- ADL ETMEK değil ADDETMEK[Ar.]

( ... DEĞİL Saymak. | Îtibâr etmek. )

( ADD: Sayma, sayılma. | Îtibâr etme, edilme. )


- AKLIMA GELMİYOR ile/ve/değil AKLIMA GETİREMİYORUM


- AKLIN" KULLANDIĞI KAVRAMLAR DİL ve/||/<> KAVRAMLARIN/DİLİN KULLANDIĞI "AKIL"/ZİHİN/KİŞİ


- AKRONİM[İng. < ACRONYM] ile SÖZCÜKLEŞTİRİLMİŞ KISALTMA/KISALTILMIŞ BAŞLIK/KISMA AD

( ACRONYM )


- ALEGORİ[Fr. < ALLEGORIE | İng. < ALLEGORY] ile ANALOJİ[Fr./İng. < ANALOGIE | İng. < ANALOGY] ile METAFOR[Fr.]/MECAZ[Ar.]

( Soyut bir düşünceyi heykel ya da resimle anlatma. İLE Benzeşim.| Örnekseme. | Andırışma. İLE Bir ilgi ya da benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda kullanılan söz. | Bir sözcüğü ya da kavramı kabul edilenin dışında başka anlamlara gelecek biçimde kullanma. )


- ALİTERASYON[Fr.] ile ASONANS[Fr.]

( Sessiz harflerin tekrarlanmasıyla oluşan uyum. Ses yinelemesi. İLE Sesli harflerin tekrarlanmasıyla oluşan uyum. | Yarım uyak. )


- ANAKİKLİK/PALİNDROM ile AMBİGRAM

( Tersinden okununca da aynı anlamı veren sözcük ya da tümce. İLE Tersine çevirme. Sunulduğu biçimiyle okunabildiği gibi tam tersine çevrildiğinde de okunabilen görseller. )

( SANMA ŞAHIM | HERKESİ SEN | SÂDIKÂNE | YÂR OLUR
HERKESİ SEN | DOST MU SANDIN | BELKİ O | AĞYÂR OLUR
SÂDIKÂNE | BELKİ O | ÂLEMDE BİR | DİLDÂR OLUR
YÂR OLUR | AĞYÂR OLUR | DİLDÂR OLUR | SERDÂR OLUR

YAVUZ SULTAN SELÎM )

( )


- ANALOJİ ile HOMOLOJİ


- ANGAJE[Fr./İng < ENGAGE] değil/yerine/= BAĞLAMAK/BAĞLANMAK


- ANLAM İYİLEŞMESİ ile/>< ANLAM KÖTÜLEŞMESİ


- ANLAM TEKLİĞİ ile/ve/||/<> GÖRÜNÜŞ ÇOKLUĞU


- ANLAMADIĞI YA DA "BEĞENMEDİĞİ" KARŞISINDA:
(NE DEMEKSE?)
"BEYNİN YANMASI" ile/ve/||/<> "KULAĞIN TIRMALANMASI" ile/ve/||/<> "GÖZÜN KANAMASI"


- ANLATIMDA:
"İKİLEME GİRMEK" ile/değil İKİLEME DÜŞMEK


- ANLATIMLARDA:
BİRAZ SONRA değil DAHA SONRA, BİR SÜRE SONRA


- ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ, ANLAMAYANA DAVUL-ZURNA AZ ile/ve/<> BİR TÜMCE YETER SÖZDEN ANLAYANA, DESTAN YAZSAN FARK ETMEZ, SÖZDEN ANLAMAYANA


- ANTİPARANTEZ değil ANTRPARANTEZ[Fr. < ENTRE PARENTHESES] (ya da ARTIPARANTEZ) / İSTİTRAT[Ar.]

( Söz arasında, sırası gelmişken. | Ayrıca. )


- APOSTROF[Yun.] değil/yerine/= KESME (İMİ)


- ARKAİK[Fr.] ile/||/<> ARKAİZM[Yun.]

( Klasik çağ öncesinden kalma. | Modası geçmiş, eskimiş. İLE/||/<> Konuşulan ve yazılan dilde kullanımdan düşmüş eski sözcük ve deyimleri kullanma. | Geçerliliğini yitirmiş, bir başka çağa özgü şeylerin niteliği. )


- ARÛZ:
DİL değil MÜZİK [<>ARÛZ]


- ARÛZ:
DİL değil SADÂ


- ARÛZ ve/<> BELÂGAT


- AŞK OLSUN ile/ve/||/<> AŞK OLSUN ile/ve/||/<> AŞK OLSUN

( Beğenilmeyecek bir davranış/tutum karşısında kınama, sitem bildiren söz. | "Aferin" anlamında bir davranışın, bir tutumun çok beğenildiğini bildiren söz. | Dervişler arasında kullanılan merhabalaşma. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> ŞİİR

( ... İLE/VE/||/<>/> Birinin unuttuğunu, öbürüne unutturmayan söz. )

( Aşk (bile), şiirin bahanesidir. )


- ASLINDA ile/değil/yerine AÇIKÇASI


- ATASÖZÜ ile/ve BERCESTE

( ... İLE/VE Kolayca hatıra geliveren ve yüksek bir anlam taşıyan mısra ya da beyit. | Sağlam ve lâtif. | Seçme. )


- ATASÖZÜ = PROVERB[İng.] = PROVERBE[Fr.] = SPRICHWORT[Alm.] = PROVERBIO[İt.] = PROVERBIO[İsp.]


- ATFETMEK ile İTHAF ETMEK ile ADDETMEK

( Bir işi ya da bir sözü bir kimseye mal etmek, yüklemek, isnat etmek. | Yöneltmek, çevirmek. İLE Birinin adına sunmak, armağan etmek. İLE Saymak. )


- AYRINTI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< (BİR/ALT) BAŞLIK


- AYRIYET(T)EN değil AYRICA


- AZÂMET ile/ve ZARÂFET


- BASİT "BİR ŞEKİLDE" ile/ve/değil/yerine KISA BİR ANLATIMLA


- BASİT SÖZCÜK

( SIMPLE / SIMPLEX WORD )


- BE ile BE ile Be

( Türk abecesinin ikinci harfinin adı, okunuşu. İLE Ünlem. İLE Berilyum öğesinin simgesi. )


- BEKLENMEDİK ... ile HİÇ BEKLENMEDİK ...


- BELÂGAT ile/ve/||/<> BEDÂHET

( İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği. | Söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı. Retorik. | Konuya tüm yönleriyle kavrayarak, hiçbir yanlış ve eksik anlamaya yer bırakmayan, yorum gerektirmeyen, yapmacıklıktan uzak, düzgün anlatma sanatı. | Bir şeyde, gizli olan derin anlam. İLE/VE/||/<> Apaçık olma durumu. | Bir konuda, hazırlıksız konuşabilme yeteneği. )


- BELİRTKE ile BELİTKE

( Bir özlü sözle birlikte kullanılan im. | Soyut bir şeyin, bir kavramın simgesi olan varolan ya da eşya. AMBLEM | Gösterge. İLE Belitler dizgesi. [BELİT/AKSİYOM: Kendiliğinden, apaçık olan ve böyle olduğundan dolayı öteki önermelerin ön dayanağı olan temel önerme.] )


- BELKİ OLABİLİR değil OLABİLİR


- BENİ ANLAMADIN değil DEDİĞİMİ ANLAMADIN



Yazın ve Dil sayfasının devamı için burayı tıklayınız...




- ...YA YOL AÇAR ile/ve/değil ... SAĞLAR


- ' (KESME İMİ) ile - HECE BÖLME


-
değil/yerine/><
, ve/||/<> . ve/||/<> ! ve/||/<> ? ve/||/<> :

( İnsanlık, bir gün...

(,) Virgülü kaybetti:
Söyledikleri, birbirine karıştı.

(.) Noktayı kaybetti:
Düşünceleri, uzayıp gitti. Ayıramadı onları.

(!) Ünlem işaretini kaybetti bir gün de:
Sevincini, öfkesini, tüm duygularını kaybetti.

(?) Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.

(:) İki noktayı kaybetti başka bir gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.

Yaşamının sonuna geldiğinde...
Elinde sadece (") tırnak işareti kalmıştı...

“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."

Alex Kanevsky )


- ^ İNCELTME İMİ(olarak kullanım) ile UZATMA İMİ(olarak kullanım)


- - "..., HAYIRLI OLSUN" ile/ve/değil/||/<>/>/< "..., (... İÇİN) (DE) HAYIRLI OLSUN, HAYIRLARA VESİLE OLSUN"

( Kutlama. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Tesellî. )


- -(TİRE) ile -(EKSİ)


- -2 ve 2

( İkisinin de karesi 4'tür. )


- -APHİA ile/||/<> TACT-

( Dokunma. İLE/||/<> Dokunma. )


- -ASE ile/||/<> AMYL- ile/||/<> AMİLAZ ile/||/<> ZYM-/-ZYME/ZYMO-

( Nişasta, amyl kökü ile ilgili. İLE/||/<> Enzim . İLE/||/<> Nişasta parçalayan enzim. İLE/||/<> Fermantasyonla ilgili, enzimle ilgili. )


- -CAD ile/||/<> -PTOSİS

( Düşme, azalma. İLE/||/<> Düşme, prolapsus ile ilgili. )


- -CENOSİS ile/||/<> -RHEA/-RRHEA/-RRHOEA/-RRHOEA ile/||/<> -RHAGE/-RRHAGE/-RRHAGİA/-RRHAGY ile/||/<> LOCHİO-

( Akıntı, cerrahi olarak çıkarma. İLE/||/<> Akıntı, sızıntı. İLE/||/<> İleri derecede, aşırı akıntı. İLE/||/<> Çocuk doğumundan sonraki akıntı ile ilgili, puerperal. )


- -CİD ile/||/<> -CİDAL/-CİDE

( Kesme, öldürme. İLE/||/<> Öldürücü, yıkıcı, öldürebilen, öldüren. )


- -CLASİA/-CLASİS ile/||/<> -CLAST/-CLASTY

( Parçalanma, ayrılma, yırtılma, haraplanma. İLE/||/<> Parçalara ayrılmış, parçalanmış. )


- -ÇU/-ÇÜ ile ÇUÇU
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Emir ve yasaklama bildiren, buyrum kipindeki ve yasaklayıcı [olumsuz buyrum] sözcüklerin sonuna gelerek bu sözcükleri vurgulayan bir ilgeç. İLE Bir Türk ozanının adı. )


- -CULA/-CULE/-CULUM ile/||/<> NAN-/NANO-

( Küçültücü anlam veren son ek, küçük, ufak. İLE/||/<> Cüce, küçük. )


- -CYTE ile/||/<> CYT-/CYTO-

( Göze. İLE/||/<> Göze ile ilgili. )


- -DESİS ile/||/<> DESM-/DESMO-

( Bağlanma. İLE/||/<> Bağlı, bağlantı, ligament. )


- -Dİ'Lİ GEÇMİŞ ile/<> -MİŞ'Lİ GEÇMİŞ

( Belirli geçmiş. İLE/<> Belirsiz geçmiş. )

( İstenç/irâde devrede olduğunda. İLE/<> Yapılabilecek/değiştirilebilecek herhangi bir durum olmadığında. )

( Farkındalıkla, sorumluluğu üstlenilmiş eylemlerde/tutumlarda. İLE/<> Farkında olunmadan/olunmayabilinenlerde. )

( Görülen. İLE/<> Duyulan. )


- -EURYSİS ile/||/<> TENS- ile/||/<> TRACT-

( Gerilme, genişletici ameliyat. İLE/||/<> Gerilme. İLE/||/<> Çekme, germe. )


- -FACİENT ile/||/<> -FİCATİON ile/||/<> -FEROUS ile/||/<> FUNCT- ile/||/<> -GEN/-GENE ile/||/<> -GENESİS ile/||/<> HEREDO- ile/||/<> -PRAXİA/-PRAXİS ile/||/<> -PLASİA/-PLASİS/-PLASY ile/||/<> -PLAST/-PLASTİC/-PLASTY/-PLASY ile/||/<> -PARA/-PAROUS ile/||/<> -POİESİS/-POİETİC ile/||/<> NE-/NEO- ile/||/<> -OSİS/SİS- ile/||/<> SEPT-/SEPTİ-/SEPTO- ile/||/<> ECH-

( Yapmak, oluşturmak. İLE/||/<> Yapmak, neden olmak. İLE/||/<> Oluşturmak, sağlamak, yapmak. İLE/||/<> Yapma, hizmet, işlev. İLE/||/<> Oluşturulan, yayılan, yönlendirilen, oluşturan, yönlendiren, meydana getiren, babası olmak. İLE/||/<> Herhangi bir şeyin oluşumu, kaynağı. İLE/||/<> Genetiksel. İLE/||/<> Etki, yapma, tedavi uygulamaları. İLE/||/<> Gelişme ile ilgili, oluşum. İLE/||/<> Oluşturan, oluşma, oluşturma olayı, meydana getirme, gelişme, büyüme, canlı ilkel göze. İLE/||/<> Yapma, oluşturma, ortaya çıkarma, doğurma. İLE/||/<> Oluşum ya da yapımla ilgili. İLE/||/<> Yeni, son, yeni gelişen bölüm, anormal yeni oluşum. İLE/||/<> Bir durum, olay, koşul, fizyolojik artım, oluşum. İLE/||/<> Bölme, bölüm/septum ile ilgili, yedi. İLE/||/<> Sahip olmak, birleşmek. )


- -FORM ile/||/<> MORPH-/-MORPH/-MORPHİC/MORPHO-/-MORPHOUS ile/||/<> -OİD ile/||/<> -OLD ile/||/<> -PLASM ile/||/<> PAR-/PARA- ile/||/<> PSEUD-/PSEUDO-

( Biçim, biçiminde, andıran. İLE/||/<> Belirli bir biçimi olan, özel biçim ve yapı, biçim. İLE/||/<> Benzer, biçiminde, andıran. İLE/||/<> Andıran, benzeyen. İLE/||/<> Kalıp, biçim. İLE/||/<> Ötesinde, yanında, hatalı ve anormal durum, hemen andıran, yan kapasite ile ilgili, yakınında kaynak olmak, doğurmak. İLE/||/<> Yalancı, bir hastalığı bazı yönleri ile andıran. )


- -İSM ile/||/<> -İST

( Durum, olay, koşul, yerleşim, yönelim. İLE/||/<> Bir konuyla ilgilenen kişi. )


- -LEMMA ile/||/<> MENİNG-/MENİNGO- ile/||/<> -PHYLAC/PHYLACT-

( Kılıf, koruyucu zar, membran. İLE/||/<> Membran, meningsler. İLE/||/<> Korunma, savunma. )


- -LIK EKİ

( 2./ÜST SOYUTLAMA )


- -LIKIN/-LIQIN ile -LİKİN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- -MA ile MA/MAH ile MA
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Buyrum kipindeki eylemlere gelen ve olumsuzluk bildiren bir ilgeç. İLE "İşte! | Al!" anlamına gelen bir ilgeç. İLE Oğlak ve kuzu sesinin bir yansıması. )


- -MANCY/MANTİC- ile/||/<> JAC-/JEC-

( Kehanetle ilgili, önceden belirleme, keşif. İLE/||/<> Önder olmak, öne çıkmak, belirlenen kişi. )


- -MEK ile/ve/||/<> -LİK


- -MİZ = BİZ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- -PLEGİA/-PLEGY ile/||/<> -PLEXİA

( Paralizi, palsi, felç. İLE/||/<> Paralizi. )


- -RAK/-RAQ ile
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Karşılaştırma anlamı veren son ek. )


- -SCHESIS ile/||/<> -SCHISIS/SCHISTO- ile/||/<> FLUX- ile/||/<> ISCH-/ISCHO-

( Süpresyon, denetim, birikim, akışın önlenmesi. İLE/||/<> Yırtık, dalak, fissür, yapışıklıkların önlenmesi. İLE/||/<> Akış. İLE/||/<> Denetim, eksiklik, durdurma, baskı altına alma. )


- -SECT ile/||/<> TME- ile/||/<> -TOME ile/||/<> -TOMY

( Kesmek. İLE/||/<> Kesmek. İLE/||/<> Kesici araç, kesilen bölüm, kesi. İLE/||/<> Kesme işlemi. )


- -STALSİS ile/||/<> -STASİS/-STASİA ile/||/<> SPAS- ile/||/<> SPASMO- ile/||/<> MİO-/MEİO-

( Kasılma. İLE/||/<> Durma, engelleme, tıkama. İLE/||/<> Çekme. İLE/||/<> Spazmla ilgili, istemsiz kas kasılması, spazmodik. İLE/||/<> Daha az, daha küçük, kasılmanın azalması. )


- -TER[Fars.] ile TER[Fars.]

( Üstünlük[Tafdîl] ve abartı[mübalaga] ilgeci[edatı] olarak sözcüklerin sonuna gelir. [MÜŞKÜL-TER: (en/pek/çok) Müşkül. | NAZİK-TER: (Daha/en/pek/çok) Nazik.] İLE Yaş, ıslak, nemli. | Taze. )


- -TRİBE ile/||/<> -TRİPSY

( Ezici, ovucu, aşındırıcı, bastırıcı araç. İLE/||/<> Ezici ameliyat, parçalama. )


- ... "BÂKÎ KALIR" değil ... BÂKÎ ya da ... KALICI


- ... "DERLER" ile/değil/yerine/||/<>/< ... DİYE SORARLAR


- ... "EVRENİ" ile/ve/<> ... EVRİMİ


- ... "FARZ" OLDU ile/değil/yerine ... ŞART OLDU


- ... "GELESİYE KADAR" değil ... GELİNCEYE KADAR


- ... "ÖZELLİĞE HAİZ" değil ... ÖZELLİĞİ HAİZ


- ... "ÖZGÜRLÜĞÜ" değil ... HAKKI


- ... "ŞANSI" YOK değil ... OLASILIĞI/OLANAĞI YOK


- ... (FİZİKİ UNSURUN) HER BİRİSİNİ ... değil ... (FİZİKİ UNSURUN) HER BİRİNİ ...


- ... (OLARAK) GÖRÜLÜR ile ... (OLARAK) GÖRÜNÜR


- ... AÇISINDAN ile ... BAKIMINDAN


- ... AÇISIYLA ile/ve/değil/||/<> ... KADARIYLA


- ... ALIŞVERİŞİ ile/değil/yerine ... PAYLAŞIMI


- ... AMA ... ile/değil/yerine ... DOLAYISIYLA ...


- ... AMA ... ile/ve/<> KEŞKE ...

( Onu kaybettirir. İLE/VE/<> Kendini yok ettirir. )


- ... ANLAMDA ile/ve/değil/||/<>/< ... ALANDA


- ... ANLAMINDA ile/ve/<> ... ORANINDA


- ... ANLAŞILMAZ! ile/değil/yerine HERKES, KABI KADARINI ALIR


- ... ARTI ... ile/ve/değil ... AYRICA ...


- ... AYAKLARI ile/ve/||/<>/> ... AĞIZLARI


- ... BÂBINDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ... BAĞLAMINDA


- ... BAKIMDAN ile/değil ... BAKIMINDAN


- ... BAZLI[< İng. BASE] değil/yerine/= TEMELLİ


- ... BİÇİMİNDE DÜŞÜNMEK ile ... BİÇİMİNDE BAKMAK


- ... BİÇİMİNDE:
OLSA/OLMASI GEREK ile OLMALI!


- ... BİLE ile/değil/yerine/||/<> ... DA


- ... BİR O KADAR DA/DAHA ... ile ... BİR-ON KADAR DA/DAHA ...


- ... BOYUNCA ile ... SÜRESİNCE


- ... BURADAN GELİ(YO)R ile/ve/değil ... BUNA/ŞUNA DAYANI(YO)R


- ... ÇÜNKÜ, NİYE? ... değil ... NİYE?, ÇÜNKÜ ...



Dil/bilgisi sayfasının devamı için burayı tıklayınız...


- ...'YI OKUMUŞ OLMAK ile ...'YI OKUMAMIŞ OLMAK


- (INTERNET) SAYFA(SI) ile SİTE(Sİ) ile PORTAL

( Internet üzerindeki tek adres, tek tıklama ile ulaşılan bilgi, görüntü. İLE Birçok internet sayfasını birarada bulunduran yapı. İLE Çok yoğun bilgi ve çok sayıda siteyi birarada bulunduran yapı. )


- [ne yazık ki]
(B)İLİMLE (B)İLGİLENENLERE:
"OKUMUYOR" ile/ve/||/<> "ÇALIŞMIYOR" ile/ve/||/<> "AÇGÖZLÜ" ile/ve/||/<> "İDEALSİZ"

( [ne yazık ki] Uğraşmayana "dedikleri". İLE/VE/||/<> Meşgul olana "dedikleri". İLE/VE/||/<> Hem (b)ilimle, hem ticaretle uğraşanlara "dedikleri". İLE/VE/||/<> Ne (b)ilimle, ne de ticaretle uğraşanlara "dedikleri".[Bu dedikodulara kulağımızı tıkamayı öğrendiğimiz oranda başarıyı elde ederiz.] )


- [ne yazık ki]
KULLANILMAYAN METİN/KİTAP ||/<>/> MEZAR


- [önce] YORUM ile/ve/sonra/> AŞIRI YORUM

( YORUM VE AŞIRI Y0RUM (UMBERTO ECO) kitabını okumanızı salık veririz.
)

( INTERPRETATION/COMMENT vs. EXCESSIVE INTERPRETATION/COMMENT )


- [ya]
İSTİKLÂL ya da ÖLÜM

( )


- KİTAP [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- KİTAP [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- İstanbul Kitapçısı


- | 1 KİLO PAMUK ile 1 KİLO DEMİR |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
1 KİTAP

( )


- 2 GÖZ ile/ve/||/<> 3. GÖZ

( Dışa bakar. İLE/VE/||/<> İçe bakar. )

( Aklın gözüdür. İLE/VE/||/<> Anlayışın gözüdür. )

( Bilinenleri/bilinebilecekleri, anlaşılabilecekleri görür. İLE/VE/||/<> İki gözün anlayamadıklarını görür. )

( Gördüklerinden rahatsız olunabilir. İLE/VE/||/<> Şikâyet etmekten uzaklaştırır. )

( Lobsang Rampa'nın, "3. Göz" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )

( Kimileri, gözden içer şarabı. )


- 57 KİTAP ile/ve/değil 5 KİTAP


- ABECELER('İ)

( )

( )


- ABECELERDE:
GÖKTÜRK ve/||/<>/> UYGUR ve/||/<>/> ARAP ve/||/<>/> LATİN


- Abeceleri karıştırmadan ve saygı göstererek KONUŞ!!!


- ABECESEL DİL ile İMGESEL/RESİMSEL DİL


- ABECESEL DİL ile İMGESEL/RESİMSEL DİL


- AĞI AĞACI ile/ve AVİZE AĞACI ile/ve BAN AĞACI ile/ve ÇUBUK AĞACI ile/ve DANTEL AĞACI ile/ve IĞ AĞACI ile/ve KÂĞIT AĞACI ile/ve LÂLE AĞACI ile/ve LÂSTİK AĞACI ile/ve MANTAR AĞACI ile/ve MERCAN AĞACI ile/ve ÖD AĞACI ile/ve PELESENK AĞACI[Lat. GUAIACUM OFFICINALE] ile/ve PORSUK AĞACI ile/ve SAKIZ AĞACI ile/ve SÜT AĞACI ile/ve TESPİH AĞACI/ÇALISI, ÇİN LEYLAĞI[Lat. MELIA AZEDARACH] ile/ve KÖR AĞAC


- ALÇAKGÖNÜLLÜ OLURSAK ... ve/||/<> ÇALIŞKAN OLURSAK ... ve/||/<> CÖMERT OLURSAK ... ve/||/<> NAZİK OLURSAK ... ve/||/<> MERAKLI OLURSAK ... ve/||/<> GÜVENİLİR OLURSAK ... ve/||/<> AFFEDİCİ OLURSAK ... ve/||/<> KENDİMİZ OLURSAK ... ve/||/<>

( Saygınlaşırız. VE/||/<> Nasipleniriz. VE/||/<> Rızıklanırız. VE/||/<> Anımsanırız. VE/||/<> Öğreniriz. VE/||/<> Değerleniriz. VE/||/<> Hafifleriz. VE/||/<> Mutlu oluruz. )


- ALFABE yerine ABECE


- ALTIN ORAN ve/<> FIBONACCI SAYILARI/DİZİSİ

( 1.6180339887 [φ = (1 + √5) / 2 = 1.6180339887498...] ve/<> 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987 ... [son iki sayının toplamı alınarak devam edilir] )

( Dizideki ardışık iki sayının oranı, sayılar büyüdükçe Altın Oran'a yaklaşır. )

( MİMARLIK ÜZERİNE ON KİTAP - VITRUVIUS[Marcus Vitruvius Pollio, M.Ö. 80 ile 15] )

( Altin_Oran.mp4 [1] | Altin_Oran2.mp4 [2] )

( )

( Wikipedia'da... http://tr.wikipedia.org/wiki/Altin_oran )

( Okuduğunuz Herşeye İnanmayın: Salyangoz Kabukları ve Fibonacci Sayıları

Kişiler, mucizelere inanmak ister. Yaşamın tamamının mucizelerle dolu olmasını isterler. Her şeyin birbirine kusursuz bir biçimde oturmasını, olaylar, olgular ve sistemlerde hiçbir pürüz olmamasını isterler. Bu, insan türünün beyin yapısı ve çalışma ilkeleri düşünüldüğünde anlaşılırdır. Fakat yine de tanıdığımız en karmaşık yapı olan beynimizin, bu kadar basit hatalara düşebildiği gerçeğini göz önünde bulundurarak, etrafımızı incelerken çok daha dikkatli ve gerçekçi olmamız gerekmektedir. Burada, yardımımıza bilimsel yöntem ve analiz metotları koşmaktadır. Çünkü kişiler, kendilerini kandırmaya açıktır. Duygularına hemencecik yenik düşerler, bu bakımdan zaafları vardır. Söylediğimiz gibi, her şeyin büyüleyici, her şeyin sıradışı, her şeyin olağanüstü, her şeyin masalsı olmasını isteriz. Ancak doğa kusurludur. Bu kusurları görmemezlikten gelerek bilim üretemeyiz. Çünkü kusurlara bakarak, hataları anlayarak, eksiklikleri fark ederek sistemlerin nasıl çalıştığını, nasıl çalışmaları gerektiğini, neden kusursuz olamayacaklarını anlarız. Hatta bu sayede onları geliştiririz, doğadakilerden daha başarılı sistemler üretebiliriz.

HP, Apple, Netscape Communications gibi birçok büyük teknoloji firmasında yazılım mühendisi olarak görev almış olan, aynı zamanda astronomi, biyoloji, matematik gibi alanlarda araştırmalar yürüten, teknoloji ve bilim yazarlığı yapan, bilimin yayılması için konuşmalara katılan Akkana Peck, deniz kabuklarının matematiği ile ilgili bir araştırma yazısı üzerinde çalışırken ilginç bir gerçekle karşılaşmış. Hikayeyi bilirsiniz: doğada kusursuz bir matematik olduğu, ayçiçeklerinden salyangoz kabuklarına, kol uzunluğumuzdan çeşitli kentlerin bulunduğu coğrafi lokasyonlara kadar her şeyin "özel bir matematik" dahilinde olduğu iddia edilir. Hatta kimi zaman üniversitelerin animasyon birimleri ve grafikerleri bile bunu öyle bir göstermektelerdir ki, sanki doğada hakikaten tüm canlıların uyduğu bir matematiksel/geometrik düzen varmış gibi bir algı yaratılır. Kolumuzun toplam uzunluğunun dirseğimizden parmak ucuna kadar olan uzunluğa oranının "altın oran"a uymak zorunda olduğunu sanarız. Deniz kabuklarının ve deniz minarelerinin gerçekten de Fibonacci sayılarına mükemmel biçimde uyduğunu sanar, ayçiçeği tohumlarının kusursuz bir matematiği takip ettiğine inanırız. Bunların hepsi koca bir hatadır. Akkana Peck bu gerçekle yüzleşmesini şöyle anlatıyor:

"Bir arkadaşımın üniversitedeki matematik dersine Fibonacci sayılarıyla ilgili bilgi vermek üzere davet edilmiştim. Daha lisedeyken Fibonacci sayıları üzerine araştırmalar yapmaya başlamıştım ve onların büyüyen bir şehrin güç istasyonlarını planlamada nasıl kullanıldığını incelemiştim. Tüm bunları o derste anlatacaktım, dolayısıyla araştırmalarımda bulduğum tüm görselleri bulmaya ihtiyacım vardı. Bilirsiniz, çam kozalaklarındaki, çiçeklerin yapraklarındaki, ağaçlardaki dallanmalardaki matematiksel oranları, Altın Oran'ı, Fibonacci/Altın Spiralini, vb. doğadaki matematiği gösteren görsellere ihtiyacım vardı. Örneğin bir Nautilus kabuğunun nasıl harika bir biçimde Fibonacci sayılarına uyduğunu göstermeyi istiyordum.

Çam kozalaklarını topladım, bazı fotoğraflar çektim, slaytlar hazırladım ve iş, altın orana uyan spiralleri göstermeye geldi. Ufak bir GIMP metni hazırlayarak bilgisayarımın otomatik olarak Fibonacci spiralini oluşturmasını sağladım. Sonrasında, bir odacıklı Nautilus fotoğrafı aramaya başladım. Amacım, bu spirale ne kadar kusursuz biçimde uyduğunu göstermekti. Sonunda Wikipedia'dan harika bir örnek buldum. GIMP içerisine yapıştırdım ve üzerine altın spirali çizdim. Sonrasında ise birbirine uydurmak üzere boyutlarla oynamaya başladım. İmkansızdı. Hiçbir biçimde spiral, kabuğun şekline uymuyordu!

Ne kadar çabalarsam çabalayayım, hiçbir biçimde kabuk ile spirali uyduramadım. Ben de Google Images'ı kullanarak daha fazla kabuk fotoğrafı bulmaya çalıştım. Bulduğum hiçbir kabuk spirale uymuyordu! Hatta Fibonacci sarmalına yaklaşamıyordum bile!"

Akkana Peck, bu konuda yalnız değildir. Başlangıçta sözünü ettiğimiz düşünceler, halk arasına o kadar yerleşmiştir ki, bizim matematiğimizden doğan bazı oranların doğada halikulade bir biçimde olması gerektiğini sanarız. Evet, bu oranlar kabaca doğadaki organizmaların yapılarında rastlanabilir. Aslında bunda şaşılacak bir şey yoktur. Örneğin Fibonacci sayıları dediğiniz sayılar, kademeli olarak bir önceki toplama eklenerek artan sayılardır. Bir deniz minaresi kabuğu da, bir önceki zaman diliminde üretilen kabuk miktarının üzerine konarak arttığı için, elbette, ister istemez Fibonacci sayıları dediğimiz sayıya uyacaktır. Bir ayçiçeğinin tohumları, merkezden başlayıp etrafa yayılır. Altın spiral de, belirli bir merkezden başlayıp etrafa yayılan çizgilerden elde edilir. Dolayısıyla ikisinin birbirine uyması kaçınılmazdır. Bizler bu oranları tanımlarız. Bu oranlar, gökten inmezler. Eğer doğada, bu oranları tanımladığımız temele uyan bazı sistemler varsa, o sistemlerin sonucunda yine bu oranları görmemiz son derece anlaşılırdır. Hatta bu, kaçınılmaz bir sonuçtur.

Daha açık bir örneği şöyle verebiliriz: tüm sayı sistemleri etrafımızda kendini tekrar eden objeleri kategorize ederek gelişmiştir. 1, 2, 3 gibi sayılar, aslında kategorizasyon amacı taşır. Tek olan bir olguya "1" deriz. Kendini tekrar ediyorsa, bu sayıyı arttırırız. Sayılar böyle oluşmuştur. Tüm matematik, bunun üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla matematiği, doğadaki sistemleri tanımlamak için, doğadaki sistemlere bakarak geliştirdik. Örneğin matematikteki "türev" denen işlem, "değişim miktarını" verir. Dolayısıyla etrafımızda düzenli olarak değişen şeylere bakıp, türev hesabına uymalarına şaşıramayız. Ancak nedense bu matematiksel unsurların adı "altın oran" ya da "Fibonacci sayıları" gibi daha havalı isimler olunca, sanki özel bir anlamları varmış zannedilir. Halbuki tıpkı türev, integral, vb. matematiksel hesaplamalar gibi, bu oranlar da doğaya bakarak inşa ettiğimiz sistemlerin ürünüdür. Doğadaki sistemlerde bu matematiksel izleri görmemizde şaşılacak bir taraf yoktur.

Ancak sorun bu da değildir. Sorun, doğada bu oranlara uyduğu iddia edilen birçok sistemin, daha fazla sayıda veriyle gözden geçirildiğinde, bu oranlara hiç de uymadığını görmemizdir. Örneğin spesifik bir kişinin omuz-kol uzunluğunu, dirsek-kol uzunluğuna böldüğünüzde 1.618'e çok yakın bir sayı elde edebilirsiniz belki, ki bu "altın oran" olarak bilinir. Ancak 100 kişinin kolunu ölçtüğünüzde, bu orandan ciddi anlamda sapma olduğunu görürsünüz. Belki ortalamaları gene altın orana yakın olacaktır; ki bu son derece anlaşılırdır, çünkü bu oranların doğa yasalarının tanımından kaynaklandığı düşünülmektedir. Örneğin kütleçekiminin bir cismin yerden yüksekliğine etkisinin, ağırlıkla sınırlandırılmış olmasından ötürü birçok uzunluğun altın orana uymak zorunda olduğu düşünülmektedir ve bu konuda araştırmalar sürmektedir. Altın oran, sonradan keşfedilen bir özellik değildir. Doğada var olan oranlardan çıkarılan bir özelliktir. Eğer ki etrafımızda altın orana uyan obje sayısı gerçekten çok fazlaysa, beynimizin de bu oranı daha hoş görecek biçimde evrimleşmesi kaçınılmaz bir sonuçtur.

Science News'te yayınlanan bir makalede deniz kabuklarının spiralleri ele alınmıştır. 1999 yılında emekli matematikçi Clement Falbo San Francisco'da bulunan Kaliforniya Bilim Akademisi'nde bir dizi Nautilus kabuğunun ölçümünü yaptı. Bulguları ilginçti: evet, kabuklar altın spiral gibi logaritmik bir seriyi takip ediyordu. Ancak kabukların oranı 1.24 ila 1.43 arasında değişiyordu. Ortalama oranları ise 1.33'e 1'di! Bu, 1.618 civarında olması beklenen altın orana yakın bile değildi!

Sonradan, 2002 yılında aynı sorunu John Sharp da fark etti. Ancak matematikçilerin bu bulgularına rağmen halk arasında halen bu oranların canlıların yapısını %100 yönettiği ve bu canlıların gövdelerinin bu oranlara %100 uyduğu gibi saplantılı bir sanrı bulunmaktadır. Sharp şöyle söylüyor:

"Bu yanlış iddiayla ilgili en ilgi çekici olan şey, ne kadar yaygın olduğudur. Hatta bu konuları daha iyi bilmeleri gereken matematikçiler bile bu hataya düşmektelerdir. İşte bu, neden geometrinin daha geniş olarak ve sıradan olmayan bir biçimde öğretilmesi gerektiğini göstermektedir. Sadece geometri de değil, şekiller ve oranların görsel estetiği de düzgün öğretilmelidir."

Burada son olarak şu sorun doğmaktadır: bir sayı, bir diğerine ne kadar yakın olursa, tamamen uyduğu söylenilebilir? Yukarıdaki sayılar arasındaki fark matematiksel olarak barizdir. Dolayısıyla 1.33 sayısını gidip de "1.618'e çok yakın, dolayısıyla bu canlılar altın orana uyuyor." dememiz olanaklı değildir. Daha önce de söylediğimiz gibi, spirallerin büyüme tipinden ötürü buna benzer bir orana uyması kaçınılmazdır. Eğer doğadaki bir sistemin, belirli bir orana uyduğunu iddia edeceksek, ondalık basamağından sonraki en az 2-3 adet değerin o orana birebir uymasını bekleriz. Örneğin pi sayısını kullanırken 3.14 olarak almak yeterlidir. Daha fazlası hesaba dikkate değer bir katkı sağlamaz (ancak dahasını eklerseniz hesabınızın isabetliliği artar). Daha azı ise kabul edilmez, çünkü çok yüksek hata payı demektir. Benzer biçimde, Dünya'nın yerçekim ivmesini 9.81 almak kabul edilebilirdir; ancak 10'a yuvarlamak ilkokul düzeyinde bir hesap yapılmıyorsa kabul edilemez. Benzer biçimde, bir sistemin altın orana uyduğu iddia ediliyorsa, o sistemden aldığınız oran en azından 1.62 civarında olmaldır ki genelde doğrudan 1.618'e uyması beklenir. Ancak 1.3 gibi bir sayının 1.618'e yakın olduğunu, dolayısıyla sistemin "altın orana kusursuz biçimde uyduğunu" söylemek akıl, bilim ve gerçek dışıdır. )

( ... VE/<> Fn = Fn-1 + Fn-2 )

( GOLDEN PROPORTION/RATIO/MEAN/SECTION and/<> FIBONACCI NUMBERS/SERIAL )


- AMAÇ ile/ve YÖNTEM

( YÖNTEM ARAYIŞLARI - SARTRE kitabını okumanızı salık veririz. )

( AIM vs./and METHOD )


- ÂMÂK[Ar. < MAAK/MAUK] ile A'MÂK[Ar. < UMK]

( Göz pınarları. İLE Derinlikler. )

( A'MÂK-I HAYAL adlı kitabı okumanızı salık veririz... )


- ANSİKLOPEDİ ile/ve/<>/yerine INTERNET

( ENCYCLOPEDIA vs./and/<> INTERNET
INTERNET instead of ENCYCLOPEDIA )


- ANSİKLOPEDİYE GİREN ile MEZARA GİREN


- ARAPÇA HAT KALEMİ ile İBRÂNİCE HAT KALEMİ


- ARAŞTIRMA/ÇALIŞMA DÖNEMLERİNDE:
KULUÇKA ile/ve/||/<>/> BELGE TOPLAMA ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞTIRMA(OKUMA) ile/ve/||/<>/> YAZMA


- ÂŞIK PAŞA ile/ve ÂŞIK PAŞA-ZÂDE

( 1272 - 1333 ile 1303 - 1481 )

( En önemli kitabı, Garîb-nâme'dir. İLE En önemli kitabı, Âşık Paşa-zâde Tarihi'dir. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> EŞEYSELLİK/SEKS

( BÂH-NÂME[Ar., Fars.]: Eşeyselliği konu alan kitap. )

( EŞEYSELLİK (SEKS) :
- Eşey Bilim: Seksoloji.

- Latince "sexus".

- Eşeysel çekim(cazibe): seksapel (ingilizce "sexappeal").

- Orpheus("Nur ile şifa veren"). (Fenike dilinde Nur anlamına gelen Aur, Yunanca'da Arpha ile şifa anlamına gelen Rafae sözcüklerinden oluşmuştur ve "Nur ile şifa veren" anlamına gelmektedir.)

- Üçlemeler(Triad'lar)... (Sevgi-Sezgi-Bilgi), (Güzellik-Bilgi-Güç), (Sevgi-Arınma-Aydınlanma), (Güzel-İyi-Doğru).

 

American Heritage Sözlüğü'nde

- Sex: 1. a. The property or quality by which organisms are classified according to their reproductive functions. b. Either of two divisions, designated male and female, of this classification.
2. Males or females collectively.
3. The condition or character of being male or female; the physiological, functional, and psychological differences that distinguish the male and the female.
4. The sexual urge or instinct as it manifests itself in behavior.
5. Sexual intercourse.
6. The genitalia.
sexed, sexing, sex.es: To determine the sex of (young chickens).

- sex appeal: n. Physical attractiveness or personal qualities that arouse sexual interest in another person.

- sex cell: n. A gamete.

- sex chromosome: n. Either of a pair of chromosomes, usually, designated X or Y, in the germ cells of human, most animals, and some plants, that combine to determine the sex of an individual, XX resulting in a female and XY in a male.

- sex gland: n. A testis or ovary; gonad.

- sex hormone: n. Any of various animal hormones, such as estrogen and androgen, affecting the growth of function of the reproductive organs and the development of secondary sex characteristics.

- sex.ism: n. Discrimination based on sex, esp. discrimination against women. 2. Attitudes or conditions that promote stereotyping of social roles based on gender. -sex'ist adj. & n.

- sex.less: adj. 1. Lacking sexual characteristics; neuter. 2. Arousing or exhibiting no sexual interest or desire; asexual. -sex'less.ly adv. -sex'less.ness n.

- sex linkage: n. The condition in which a gene responsible for a specific phenotypic trait is located on the X choromoseome, resulting in sexually dependent inheritance of the trait.

- sex-linked: adj. 1. Carried by a sex chromosome, esp. an X chromosome. Used of genes. 2. Sexually determined. Used esp. of inherited traits.

- sex.ol.o.gy: n. The study of human sexual behavior. -sex'o.log'ic, sex'o.log'i.cal adj. -sex.ol'o.gist n.

- sex.pot: n. Informal. A strikingly sexy person.

- sex.tant: n. 1. A navigational instrument used for measuring the altitudes of celestial bodies. 2. Sextant. Sextans. [NLat. sextans, sextant- < Lat., sixth part(from its being graduated in sixths of a circle) < sextus, sixth.]

- sex.tile: adj. Designating the position of two celestial bodies when they are 60 degrees apart. [Lat. sextilis, one sixth < sextus, sixth.]

- sex.u.al: adj. 1. Of, pertaining to, affecting, or characteristic of sex, the sexes, or the sex organs and their functions. 2. Implying or symbolizing erotic desires or activity. 3. Of, pertaining to, or designating reproduction involving the union of male and female gametes. [LLat. sexualis < Lat. sexus, sex.] -sex'u.al.ly adv.

- sexual intercourse: n. Coitus, esp. between humans.

- sex.u.al.i.ty: n. 1. The conditionof being characterized and distinguished by sex. 2. Concern with or interest in sexual activity. 3. The quality of possessing a sexual character or potency.

- sex.u.al.ize: tr.v. -ized, -iz.ing, -iz.es. To make sexual in character or quality.

- sex.y: adj. -i.er, -iest. Arousing or tending to arouse. sexual desire or interest. -sex'i.ly adv. -sex'i.ness n.

- sexual selection: n. Darwinian adjunct of natural selection hypothesizing the preffered hereditary selection of characteristics involved in male courtship displays and combat.

 

- sex: pref. Six; sexpartite. [Lat. sex, six.]

- sex.a.ge.nar.i.an: n. A person who is sixty years old or between the ages of sixty and seventy.
adj. 1. Being sixty years old or between the ages of sixty and seventy. 2. Of or pertaining to a sexagenarian. [Lat. sexagenarius, sexagenary]

- sex.ag.e.nar.y: adj. 1. Pertaining to or proceeding by sixties. 2. Sexagenarian. -n., pl. -ies. A sexagenarian. [Lat. sexagenarius < sexageni, sixty each < sexaginta, sixty < sex, six.]

- Sex.a.ges.i.ma: n. The Second Sunday before Lent. [LLat. sexagesima < Lat. sexagesimus, sextieth < sexaginta, sixty < sex, six.]

- sex.a.ges.i.mal: adj. Of, relating to, or based on the number 60. [< Lat. sexagesimus sixty.]

- sex.cen.te.nar.y: adj. Pertaining to 600 or to a 600-year period. -n., pl. -ies. A 600th anniversary or its commemoration. [< Lat. sexcenteni, six hundred each : sex, six + centeni, a hundred each < centum, hundred.]

- sex.en.ni.al: adj. 1. Occurring every six years. 2. Relating to or lasting six years. -n. An event that occurs ever six years. [Lat. sexennium, of six years : sex, six + annus, year.] -sex.en'ni.al.ly adv.

- sex.par.tite: adj. Composed of or divided into six parts, as a groined vault.

- sext(also Sext): n. Eccles. 1. The fourth of the seven canonical hours. 2. The time of day set aside for sext, usually the sixth hour, or noon. [ME sexte < Lat. sexta(hora), sixth(hour) < sextus, sixth.]

- sex.tan: n. A malarial fever with paroxysms recurring every six days. -adj. Occurring or recurring every six days. [NLat. sextana(febris), sextan(fever) < Lat. sextus, sixth.]

- Sex.tans: n. A constellation in the equatorial region of the sky near Leo and Hydra. [NLat., sextant.]

- sex.tet: n. 1. Mus. a. A group composed of six vocalists or musicians. b. A musical composition written for six performers. 2. A group of six persons or things. [Alteration of SESTET.]

- sex.til.lion: n. 1. The cardinal number written 10*21. 2. Chiefly Brit. The cardinal number written 10*36. [Fr. sex-, six (Lat. sex) + million, million.] -sex.til'lion adj. & pron.

- sex.til.lionth: n. The ordinal number that matches the number sextillion in a series. 2. One of sextillion equal parts. -sex.til'lionth adj. & adv.

- sex.to.dec.i.mo: n. pl. -mos. 1. The page size of a book composed of printer's sheets folded into 16 leaves or 32 pages. 2. A book composed of sextodecimo pages. [Lat. sextodecimo, ablative of sextusdecimus, one sixteenth : sextus, sixth + decimus, tenth < decem, ten.]

- sex.ton: n. An employee or officer of a church who is responsible for the care and upkeep of church property and sometimes for ringing bells and digging graves. [ME segerstone < AN segerstaine < Med. Lat. sacristanus, sacristan.]

- sexton beetle: n. The burying beetle.

- sex.tu.ple: tr. & intr.v. -pled, -pling, -ples. To multiply or be multiplied by six. adj. 1. Containing or consisting of six parts; sixfold. 2. Larger or greater by sixfold; multiplied by six. 3. Mus. Having six beats to the measure. -n. A number six times larger than another. [Prob. SEX- + (QUIN)TUPLE] - sex.tu'ply adv.

- sex.tu.plet: n. 1. One of six delivered at one birth. 2. sextuplets. The six offspring of one birth. 3. A group of six similar persons or things; sextet. [SEXTU(PLE) + (TRI)PLET.]

- sex.tu.pli.cate: adj. 1. Six times as many or as much; sixfold. 2. Raised to the sixth power. -tr.v. -cat.ed, -cat.ing, -cates. To sextuple. -n. One of six similar things. [SEXTU(PLE) + (DU)PLICATE.] - sex.tu'pli.cate.ly adv. -sex.tu'pli.ca'tion n. )

( ... ile MÜCAMAA )

( LOVE vs./and/||/<>/> SEX )


- AT[Fars.] ile EŞEK/AFRİKA EŞEĞİ ile KATIR

( At ve eşek kendi neslinin devamı olan hayvanlardır. Hem kendi içlerinde, hem de at ile eşek arasındaki farkları bilmek gerekir. Katır ise, at ile eşeğin çiftleştirilmesi ile oluşan bir hayvandır. Üçü de geviş getirmeyenler[non rumminants] sınıfındadır. )

( Gebelik süreleri 330-335 gündür. İLE Gebelik süreleri 348-377 gündür. İLE ... )

( Atlarda safra kesesi yoktur. )

( Eşeklerin kulakları, atlarınkinden çok daha uzundur. )

( FERESİYYE: Atgiller. )

( AKRAH: Alnı beyaz at. )

( BELAK: Ayakları alacalı at. )

( BÛR[Fars.]/KÜMEYT[Ar..]: Doru, kızıla çalar at. [KÜRÂN, KÜREND, KÜRENG[Fars.]: Kırmızı/al renkli at.] )

( EBREŞ: Sisli, alaca benekli at. )

( GARRÂ': Alnında beyaz bir lekesi, akıtması olan at vs. )

( SABÂH-ÜL-HAYR: Bazı atların alnında bulunan beyaz leke. [beyazlık alnından burnunun üstüne kadar uzarsa buna "akıtma" denilir.] )

( HACÎL[Ar.]/ŞİKÂL[Fars.]: Üç ayağı beyaz[sekili] olan at. )

( HANEB[Ar.]: Atın arka ayaklarının ortasında bulunan dirsek gibi dışarı çıkık bölümü. )

( İŞKİL/İŞKÎL[Fars.]: Önden sağ ve arkadan sol ayağı beyaz olan at.[Araplarca hiç makbul sayılmaz] )

( KARAKUŞ: Atların ayağında görülen bir hastalık. )

( MEŞBÛB[Ar. çoğ. MEŞÂBÎB]: İki ayağı beyaz olan at. )

( MEŞKÛL[Ar.]: Bileklerine kadar üç ayağı beyaz olan at. )

( NEVEND/E[Fars.]: Hızlı giden at. )

( ESB-İ YELE[Fars.]: Koşucu at. )

( PÂLÂ/PÂLÂD/PÂLÂDE/PÂLÂY[Fars.]: Yedek at. )

( PULÂD-REG[Fars.]: Sert damarlı, dayanıklı at. )

( PÂY-İ SEMEND: At ayağı. )

( RÜMMÂNÎ[Ar.]: Kır ile doru arasında bir donu olan at. )

( SABÂ-REFTÂR[Ar., Fars.]: Rüzgâr gibi hafif ve çabuk giden. )

( SARÎH[Ar. çoğ. SARÂİH]: Safkan Arap atı. )

( SEBBAK[Ar.]: Yüğrük[İyi yürüyen/koşan. | Çalışkan. | Çevik, güçlü.] at. )

( SEMEND[Fars.]: Kula[: al ile kır arası] at. | Çevik ve güzel at. )

( ŞU'LE[Fars. çoğ. ŞUAL]: Atlarda beyaz tüylerden oluşan benekler. )

( TAHCÎL[< Ar. HACLE]: Atların ayağında beyaz siğil bulunması. )

( TEKÂVER[Fars.]: Koşucu, seğirtici at. | ESB-İ TEKÂVER: Koşu atı. )

( URNE[Ar.]: Bıcılgan hastalığı.[atların topuklarına yakın yerlerin iltihaplanması] )

( ÜSTÛR[Fars.]: Davar, at ve katır gibi dört ayaklı hayvan. )

( VERD, VERD-İ AĞBES[Ar.]: Doru at. | Hz. Muhammed'in yedi atından birinin adı. )

( YA'FUR[Ar. | çoğ. YAÂFİR]: Hz. Muhammed'in Hayber Vak'ası'nda ganîmet olarak aldığı bir eşeğin adı. )

( HEDÎR[Ar.] / ŞÎHE[Fars.]: At kişnemesi. )

( NEHÂK/NEHÎK/NÜHÂK[< NEHK]: Eşek anırtısı. )

( 6000 - 8000 yıl önce, Türkistan'da evcileştirilmişlerdir. İLE 6000 yıl önce, Etiyopya ve Somali'de evcileştirilmişlerdir. İLE ... )

( Eşek, şehveti simgeler. )

( HERGELE[Fars. | çoğ. HERÂGİ]: Eşek sürüsü. | Binek ve taşıta alışmamış huysuz hayvan. )

( PÂDE[Fars.]: Eşek ve sığır sürüsü. )

( [Ermenice] ... ile AVANAK ile ... )

( At ile Eşek ile Katır )

( Süleymaniye Kütüphanesi'nde, incelenmeyi bekleyen 57 adet yazma bulunmaktadır. )

( * SAKARYA: ATATÜRK'ün atı/nın adı.
* HAYYAM: Halife Abdülmecid'in atı/nın adı.
* DERVİŞ: Enver Paşa'nın atı/nın adı.
* MARENGO: Napolyon'un atı/nın adı.
* BUKEFALOS / ÖKÜZ KAFA: İskender'in atı/nın adı.
* İNKİTATUS(SENATÖ): Kaligu'nın atı/nın adı. )

( Tarih Konuşmaları - NTV )

( RAHVAN: Koşarken bir yandaki iki bacağını aynı anda atan at. )

( ÇAVAA[Batı Moğolistan Tsengel Tuvaları'nda]: 1 yaşındaki at. )

( ... ile MERKEB, HIMAR, AYR[çoğ. A'YÂR] ile BAGL/[BAGLE: Dişil katır], BAĞLÜ )

( ESB, FERES, RAHŞ[: Gösterişli, yürük ve güzel.], BÂRE, BÂR-GÎR ile HAR/MARSIVAN ile ESTER )

( HORSE vs. DONKEY[< DUN&MONKEY][end of XVIII. century] [JACK/JACKASS(male) | JENNY(female)] vs. MULE )

( EQUUS CABALLUS cum EQUUS ASINUS cum EQUUS MULUS )

( EL CABALLO con ... con ... )



Betik/Kitap sayfasının devamı için burayı tıklayınız...


- (B)İLİM İÇİN GEREKENLER:
GURBET ve/||/<> SABIR ve/||/<> KILAVUZ/ÜSTAD ve/||/<> FAKR-U ZARÛRET


- [METİN >]ŞERH:
HÂŞİYE ile/ve/||/<>/> TÂLİKÂT

( Büyük bölüm. İLE/VE/||/<>/> Küçük bölüm. )


- ABECELERDE:
GÖKTÜRK ve/||/<>/> UYGUR ve/||/<>/> ARAP ve/||/<>/> LATİN


- AHER:
NİŞASTA ile/ve/||/<> PİRİNÇ


- Ana nüsha, aynen kopye edilmelidir. Satır satır, ana nüshaya uygun olarak bu istinsah işi yapılmalıdır. ve/> Sonra ana nüsha öteki nüshalarla yaprak yaprak kontrol edilmeli, farklılıklar çıkarılmalıdır.


- ARAŞTIRMA/ÇALIŞMA DÖNEMLERİNDE:
KULUÇKA ile/ve/||/<>/> BELGE TOPLAMA ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞTIRMA(OKUMA) ile/ve/||/<>/> YAZMA


- ARŞİV[Fr./İng. < ARCHIVE/S] değil/yerine/= BELGELİK


- ÂSÂR-I ATÎKA değil/yerine/= ESKİ YAPITLAR


- ASLÎ NÜSHA değil/yerine/= ÖZGÜN BELGE


- BİT / BETİK/KİTAP BİTİ


- BUHARÎ'DE:
YUNUNİYE ile


- CİLT/KAPAK


- CİLTTE:
YEK-ŞAH ile/ve/||/<> YAZMA ile/ve/||/<> GÖMME(ŞEMSE)[SOĞUK ve MÜLEMMÂ] ile/ve/||/<> CİHAR ile/ve/||/<> EBRU ile/ve/||/<> ZER-DUA ile/ve/||/<> SİM-DÜZ ile/ve/||/<> LAKE ile/ve/||/<> ZİLBAHAR[BAKLAVA] ile/ve/||/<> MEMLÛK(KAHVERENGİ) ile/ve/||/<> SELÇUK


- DERC[Ar.] (ETMEK) ile/ve/||/<> CEM[Ar.] ETMEK

( Sokma, arasına sıkıştırma. | Gazeteye yazma. | Toplama, biriktirme. İLE/VE/||/<> Toplamak. | Bir araya getirmek. )

( Hattatların yazdığı meşk tomarı. )

( Nakışlı kâğıda yazılmış yazı. )


- DERİ[Yun.]/CİLT/CİLD[Ar.] ile CİLT

( Ten, deri. İLE Kitap kaplaması. )


- DEVÂT[Ar.] ile/ve/=/||/<> DEVÎT[Ar.]

( Divit. Hokkadaki mürekkebe batırılarak yazı yazmaya yarayan ve değişik ucları olan bir kalem türü. )


- DİBÂCE[Ar.] değil/yerine/= BAŞLANGIÇ, ÖNSÖZ


- DISCORIDES :

( İlk bitkibilim kitabı.[Ayasofya kütüphanesindedir.] )


- DİVAN DÜZYAZILARINDA:
TEZKİRE ile/ve TARİH ile/ve SEFARETNAME ile/ve SEYAHATNAME ile/ve SİYASETNAME ile/ve MÜNAZARA ile/ve MÜNŞEAT ile/ve EVLİYÂ TEZKİRESİ ile/ve KISAS-I ENBİYÂ


- DOKÜMAN[Fr., İng. < DOCUMENT]["DÖKÜMAN" da değil!] değil/yerine/= BELGE


- DÜZELTME/HAVALE İŞARETLERİNDE:
S ile/ve/||/<> H

( MÜKERRER: Altı çizilerek gösterilir. )


- EKMEK ve/||/<> KÂĞIT

( Gövdenin beslenmesinde. VE/||/<> Zihnin/gönlün beslenmesinde. )


- ESER ADI ve MÜELLİF ADI ve VAKIF MÜHRÜ


- EVRAKLAR/LA değil EVRAK/LA

( "Evrak", varak[Ar. yaprak, yazılı kâğıt, varaka] sözcüğünün çoğulu olduğundan, çoğul olana bir "-ler" eki daha olmaz/kullanılamaz. )


- FASİKÜL/CÜZ ile BÖLÜM


- FİLİGRAN'DA:
BULGAR ile/ve/||/<>/> AVRUPA

( 1282 - En eski filigran. )


- FORMA NUMARASI ile/ve/||/<>/> YAPRAK ile/ve/||/<>/> SAYFA

( Kim, işaret/nişan için beni kenarımdan büker,
Cehâlet ile kanımı akıtır. )


- GAL ile/ve GAS


- GRAFOLOJİ değil/yerine/= YAZIBİLGİSİ

( El yazısından, yazanın karakter ve duygularını anlamayı amaç edinen inceleme yöntemi. )


- HAMÎS[Ar.] ile HÂMİS[Ar.] ile HÂMİŞ[Ar.]

( Beşinci. | Öncü, artcı ve öteki merkezlerden oluşan büyük ordu. İLE Beşinci, dördüncüden sonra gelen sayı. İLE Mektubun altına eklenen yazı. | Yazmalarda, sayfaların kenarında/etrafında bulunan boşluk/lar. )


- HÂMİŞ ile

( Sayfa kenarları. )


- HÂŞİYE ile/ve HÂŞİYETÜ'L-HÂŞİYE ile/ve HÂŞİYETÜ'L-HÂŞİYETÜ'L-HÂŞİYE


- HAT SÂHİBİ ile/ve/değil/<> HAL SÂHİBİ


- HAT yerine/değil HÜSN-İ HAT


- HATT:
CUMARTESİ GÜNÜ YAZILANLAR ile/değil/yerine ÖTEKİ GÜNLERDE YAZILANLAR

( Satılmazdı ve alınmazdı. İLE/DEĞİL/YERİNE Satılırdı ve alınırdı. )

( Hattatlar, her gün yazdıkları fakat Cuma günleri izin yaptığından, Cumartesi günleri yazdıkları hatlar, bir günlük aranın girerek ellerinin "soğuması"/uzaklaşmış olması nedeniyle Cumartesi günkü yazdıkları, alıştırma yazısı/günü olarak kabul edilir ve değer görülmezdi. )


- HATT:
TERKİB ve/||/<> SEYYALLİK ve/||/<> İBDÂ ve/||/<> MEVZUN(ÖLÇÜLÜLÜK)


- HATT ile HATT

( Çizgi. | Satır. | Yol. | Yazı. | Parmağın onikide biri olan bir ölçü. İLE Sevgilinin yüzündeki ayva tüyleri. | Gençlerin yüzünde yeni çıkan sakal ve bıyık, sarı tüyler. )

( Yazı/hatt, üstâdın öğretisinde gizlidir. Kıvamı, çok yazmaktadır; devamı, İslâm dini üzere olmaktır. )


- HATT ile/ve/||/<> ÖTEKİ SANATLAR


- HATT ile ŞEYH HAMDULLAH KARAHİSAR HATTI


- HATTÂT

( EL YAZISI ÇOK GÜZEL OLAN | SANATKÂR )


- HATTAT HÂMİD


- HİCRÎ ile/ve İSKENDERÎ ile/ve MİLÂDÎ ile/ve TÜRKÎ ile/ve FARSÎ/YEZDİGER ile/ve RAKAMLA ile/ve EBCED ile/ve LUĞAZ


- HİKMET-İ AMELİYE ile/ve HİKMET-İ ÂLİYE


- HOKKA ile/ve/||/<> DİVİT

( İçine mürekkep konulan metal, cam ya da topraktan küçük kap. | İçine tükürülen kap. İLE/VE/||/<> Hokkadaki mürekkebe batırılarak yazı yazmaya yarayan ve değişik ucları olan bir kalem türü. )


- HÜSN-Ü HATT:
FAKİR İÇİN ile/ve/||/<> ZENGİN İÇİN ile/ve/||/<> HİKMET SAHİPLERİ İÇİN

( Mal. İLE/VE/||/<> Güzellik. İLE/VE/||/<> Olgunluk. )


- İBN NEDİM[v. 385/995] ve/<> HAYYAM et-TEVHÎDÎ[v. 400/1009] ve/<> YÂKÛT-ÛL HAMEVÎ[v. 629/1229]

( İlk varrak. | İlk kez ücretle kitap istinsah eden.[Kitab-ül Fihrist'in müstensihi/yazarı.] VE/<> ... VE/<> ... )


- İCÂZE ile/ve/||/<> TEVKÎ


- İCÂZET KAYDI ile/ve MÜNÂVELE KAYDI ile/ve VAKIF KAYDI

( Bir ya da birkaç yapıtının rivâyet hakkını vermesidir. İLE/VE Müellifin yapıtının rivâyet hakkını vermesidir. Bizzat müellif tarafından dersinde hazır olan kişiye verilir. İLE/VE ... )

( Her münâvele icâzettir fakat her icâzet münâvele değildir. )


- İMLÂ ile/ve/||/<>/> MÜMLÎ


- JAPONCA'DA (KANJİ):
AĞAÇ ile/ve/||/<>/> KİTAP/KÖK ile/ve/||/<>/> KORU ile/ve/||/<>/> ORMAN

( ile ile ile )


- KÂĞIT BOYAMADA:
KINA ile/ve/||/<> CEVİZ KABUĞU ile/ve/||/<> SOĞAN KABUĞU

( XV. yy.'da uygulanan boyama teknikleri ve araçları. )


- KÂĞIT:
DOĞU'DA ile/ve/||/<>/> BATI'DA

( M.Ö. 100 - M.S. 650 arasında Semerkand'da. İLE/VE/||/<>/> XIII. yy.'dan sonra Avrupa'da. )


- KÂĞIT:
PAPİRÜS ile/ve/||/<> BAĞDÂDÎ ile/ve/||/<> SEMERKANDÎ ile/ve/||/<> HİNDÎ


- KÂĞIT ile PAPİRÜS[Yun. < Lat.]

( Hiçbir kağıt parçası, 7 kezden fazla ikiye katlanamaz. )

( ... İLE Papirüsgillerden, Nil kıyılarında yetişen bir bitki. | Eski Mısır'lıların, papirüs saplarından yaptığı kâğıt. | Bu kâğıda yazılmış el yazması. )

( PAPER vs. PAPYRUS )

( ... cum CYPERUS PAPIRUS )


- KÂĞITTA:
TERBİYECİ ile/ve/||/<>/> AHERCİ ile/ve/||/<>/> BOYAYICI ile/ve/||/<>/> TAMİRCİ

( [bkz.]
Kâğıtlar ve Su Damgaları - Süheyl Ünver - Türk Tarih Kurumu, Belleten
XVIII. ve XIX. yy.'da, Türkiye'de Kâğıt - Osman Ersoy (Prof.) - Ankara, 1963 )


- KALEM ile KURŞUN KALEM

( ... İLE İçi grafitli, yazısı kolayca silinebilen, değişik biçimleri olan bir kalem türü. )

( PEN vs. PENCIL )


- KALIN >< YUFKA ile/ve/||/<> YOĞUN >< İNCE

( Diklemesine.[On kâğıdın, üst üste konulması.] İLE/VE/||/<> Enlemesine.[On ipliğin, üst üste eğrilmesi.] )

( "(Bir şey) yufka iken (onu) delmek kolaymış, ince olanı (da) kırmak kolay. Yufka, kalın olursa (onu) delmek zormuş, ince, yoğun olursa (onu) kırmak zormuş." )


- KAP[Fr. < CAPE] ile KAP ile KÂP/KÂB[Ar.]

( Giysi. İLE Mahfaza. İLE Aşık kemiği. )

( Gövdeyi omuzların üstünden çepeçevre saracak biçimde yapılan bir tür üst giysisi. | Kadınların giydiği kolsuz üstlük. İLE İçi gaz, sıvı ya da katı herhangi bir nesneyi alabilen oyuk nesne. | Kap kacak. | Türlü şeylerin taşınması ya da saklanması için kullanılan torba, kılıf, çanta, sepet, sandık vb. | Kapak, cilt. İLE Aşık kemiği. )


- KÂTİB[< KİTÂBET (çoğ. KETEBE, KÜTTÂB)]

( YAZI YAZAN )


- KAYIT ÇEŞİTLERİ


- KAYNAK/REFERANS[İng. < REFERENCE] ile/ve/||/<>/> KAYNAKÇA

( Araştırma ve incelemede yararlanılan belge. | Herhangi bir bilim dalında yazılmış olan yazı ya da yapıtların tümü. İLE/VE/||/<>/> Belirli bir konu, yer ve dönemle ilgili yayınları kapsayan ya da en iyilerini seçen yapıt. )

Yazmalar sayfasının devamı için burayı tıklayınız...


- AĞIZ ile/ve/<> DUDAK/LAR

( [Divan şiirinde] YÂKUT, FİKR-İ DEHÂN ile/ve ... )

( NUN harfi ve NOKTA ile simgelenir. İLE/VE ... )

( Ağızda, 6 - 10 milyon bakteri bulunmaktadır. )

( HASREME: Üst dudağın, alt dudak üzerine taşması.
BUZRA: Üst dudağın ortasından dışarı doğru taşan et parçası. )

( BERFÛZ/BERFÛS: Ağzın dış kenarı, dudakların çevresi.
DEHÂN-I TENG: Küçük ağız.
NEMEK-DÂN[Fars.]: Sevgilinin dudağı. )

( FEM ile/ve ŞEFE/TEYN, BÂSİA[: Çok kırmızı dudak.] )

( DEHÂN/DEHEN, FEM ile/ve LEB, LA'L )

( MOUTH vs./and LIP/S )


- AH

( DÛD-I DİL, AŞK ATEŞİNİN DUMANI )


- AHBEL[Ar.] ile AHBEL[Ar.]

( Böğrülce danesi. İLE Divâne, deli, kaçık. )


- ARİTMETİK/ASTRONOMİ ile/ve GEOMETRİ ile/ve ŞİİR ile/ve MÜZİK

( Zamanı hesap ettiğinizde Aritmetik, Astronomi; mekânı ölçmeye başladığınızda geometri; dili ölçmeye başladığınızda da şiir ortaya çıkar. Zaman ve dili beraber ölçtüğünüzde müzik ortaya çıkar. )


- ARUZ[Ar.] ile/ve/||/<> TAKTÎ[Ar.]

( ... İLE/VE/||/<> Kesme, parçalama. | Aruz ölçüsünde, bir dizeyi, ölçünün parçalarına göre ayırma. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> ŞİİR

( ... İLE/VE/||/<>/> Birinin unuttuğunu, öbürüne unutturmayan söz. )

( Aşk (bile), şiirin bahanesidir. )


- ASLAN ile KAPLAN/ESRİ[dvnlgttrk]

( Yemek için avlanır. Toksa saldırmaz. İLE Aç ya da tok olsa da saldırır. )

( Afrika'da yaşar. İLE Asya'da yaşar. )

( Dişilleri, hem daha hızlı, hem de daha çeviktir. İLE ... )

( Yüksek kolesterol hastalarıdır. İLE ... )

( Kükremeleri, birbiriyle iletişim kurmak içindir. [avını yıldırmak için değil!] İLE ... )

( Kükreyebilirler fakat mırıldanamazlar. [Boğaz kemikleri kedilerinki gibi katı değildir. Esnek bir kirişle bağlanmıştır. Böylece gırtlakları genişleyebilmekte ve titreşmektedir] İLE ... )

( En çok kaplan, Amerika'da yaşar. )

( 300 kadar vahşi Asya Aslanı, Hindistan'ın kuzeyindeki Gujarat'ta bulunan Gir Ormanı'nda yaşamaktadır. İLE Güney Çin Kaplanı'ndan sadece 30 tane kalmıştır. )

( Dünyada 5100 ile 7500 vahşi kaplan kaldığı tahmin edilmektedir. )

( ... İLE Hindistan kaplanları 3000 ila 4700 arasındadır. [100 yıl önce 40.000 kadardı] )

( ... İLE 3 m. ve 300 kg. kadar olanları vardır. )

( ... İLE 35 kg. kadar et yiyebilirler. )

( ... İLE Yalnız yaşar ve avlanırlar. )

( ... İLE Kendi bölgelerini oluşturmak üzere 200 km. kadar yol alabilirler. )

( ... İLE Yalnızca tüyleri değil, derileri de çizgilidir. )

( ... İLE Ayakları perdeli olduğundan çok iyi bir yüzücülerdir. 15 mil kadar yüzebilirler. )

( ... İLE Alkol kokusuna dayanamazlar. İçkili herkese saldırırlar. )

( Yavruların sadece %10'u 2 yaşını geçebilir. [ve de sadece şanslı olanlar 10 yaş ve üzerine ulaşabilir] İLE ... )

( Bir dişil aslan, kızıştığında, eril aslan dört gün boyunca sürekli ve belirli aralıklarla çiftleşir. [Günde 50 keze kadar çıkabilir] [Hayatta kalan her bir yavru için yaklaşık 3000 kez ilişkiye girmektelerdir] İLE ... )

( Gebelik süreleri 105-112 gündür. İLE Gebelik süreleri 155 gündür. )

( Güneşi simgeler. İLE [şiirlerde, Dîvân Edebiyatı'nda] "Leyla" sözü geçen/görülen yerde kaplan, karanlık ve yıldız vardır/aramak gerekir. )

( Saldırmayı simgeler. İLE Kibiri simgeler. )

( VERD[Ar.]: Rengi doru olan aslan. )

( EKLEF: Koyu renkli aslan. )

( ŞİBL: Aslan yavrusu. )

( YAGUS[Ar.]["gu" uzun okunur]: Aslan şeklinde olan eski bir putun adı. )

( Aslan ile Kaplan Aslan ile Kaplan
Kaplan
Kaplan )

( Bir günde, 50 kez çiftleşebilirler. İLE ... )

( ESED[çoğ. ÂSÂD], DIRGAM/ZIRGAM[çoğ. ZARÂGIM], DIRGAME/ZIRGAME["ga" uzun okunur], ABBÂS, HAYDAR, HERSEME, HİZEBR/HİZBER[çoğ. HEZÂBİR], LEYS, MEHÎB[< HEYBET], MERHÛB, NECÎD ile NEMİR, NİMR[çoğ. NİMÂR, NÜMÛR/NİMÜR], NİMRE[: Dişil kaplan.]
NEHÎM: Aslan kükremesi ve fil sesi. | ZEİR/ZE'R: Aslan kükremesi. )

( ŞÎR/NERRE-ŞÎR[: Eril aslan.] | ŞÎR-İ MÂDE: Dişil aslan. | ŞÎR-İ YELE: Güçlü, saldırıcı aslan. )

( Maalesef, Kafkaslar'daki son aslan X. yy.'da, Türkiye'de XIX. yy. sonlarında, İran'da ise 1941'de öldürülmüştür. İLE Hazar Denizi civarındaki kaplanların soyu 1950'lerde, Java ve Bali adalarındaki kaplanlar 1937 ile 1972 arasında tükenmiştir.
LION vs. TIGER )

( FELIS/PANTHERA LEO cum FELIS/PANTHERA TIGRIS )

( EL LEON con EL TIGRE )


- BAHAR[Fars. çoğ. BAHÂRÂN] ile BAHAR[Ar. çoğ. BAHARAT]

( [Kuzey yarımküre için] 21 Mart'ta, gündüz-gece eşitliğiyle başlayarak, 22 Haziran'da, gündönümü ile biten, kış ve yaz arasındaki mevsim, ilkyaz. | Bu mevsimde ağaçlarda açan çiçekler ve yapraklar. | Gençlik çağı. İLE Yiyecek ve içeceklere, hoş koku ve tad vermek için kullanılan kurutulmuş ve öğütülmüş bitkiler. )

( BAHARİYE: Divan Edebiyatı'nda, bahar betimlemesi ile başlayan kaside. )

( BİBERİYE: Ballıbabagillerden, Akdeniz çevresinde çok yetişen, yaprakları hoş kokulu bir bitki. [Lat. ROSMARINUS OFFICINALIS] )


- BAHTÎ

( Bazı Divan şairlerinin ortak olarak kullandıkları mahlas. )


- BÂKİ'NİN:
25 YAŞ ÖNCESİ ŞİİRLERİ ile/ve 25 YAŞ SONRASI ŞİİRLERİ

( BÂKÎ ['den...]

MÜHEYYÂ OLDU MECLİS SÂKİYÂ PEYMÂNELER DÖNSÜN
BU BEZM-İ RÛH BAHŞUN ŞEVKINA MESTÂNELER DÖNSÜN
DİLÂ CÂM-I ŞARÂB-I AŞK-I YÂRI ŞÖYLE NÛŞ İT KİM
FELEKLER GÜM GÜM ÖTSÜN BAŞINA HUMHÂNELER DÖNSÜN

HAYAL-İ ŞEM'-İ RUHSARIN KO YANSIN HANE-İ DİLDE
PERİN OL ŞEM'A YAKIP ŞEVK İLE PERVÂNELER DÖNSÜN

SEN AĞYÂR İLE DEVR ETDİR ŞEHÂ PEYMÂNEYİ DÂİM
SER-İ KÛYUN DOLAŞIP ÂŞIK-I BÎÇÂRELER DÖNSÜN

BU BEZM-İ DİLKÜŞÂYA MAHREM OLMAZ BÂKİYÂ HERKES
Dİ GELSİN EHL-İ DİLLER GELMESİN BİGÂNELER DÖNSÜN )


- bâkî[Ar. < BEKÂ çoğ. BEVÂKİ] ile bâkî[Ar. < BÜKÂ] ile BÂKÎ[Ar.]

( Tanrı. | Sürekli/daimi, kalıcı. | Alt taraf. | Artık, artan, fazla, geri kalan, bundan başka. İLE Ağlayan. [Fars. GİRYÂN] İLE Divan şairi ve uzun adıyla Abdülbâki Mahmut. Kanûnî Sultan Süleyman tarafından korunmuş ve Meliküşşuarâ, Sultânüşşuarâ gibi unvanlar kazanmıştır. [1527 - 1599] [Tüm Osmanlı tarihinde cenazesine en çok katılım olan kişidir.] )


- BEYİT ile/ve ŞAH BEYİT/BEYTÜ'L GAZEL

( ... İLE/VE Gazelin, en güzel beyiti. )


- BİR DÜŞÜNCE/BİLGİ/SÖZ İLE:
TOPLUMU "BOZMAK" ile/değil TOPLUMUN BİR BÖLÜMÜNÜ "BOZMAK" ["bozulacağına" dair ısrarcı olunuyorsa...]

( Olumsuz/kötü niyetli kasıt. İLE/DEĞİL Gelişmek/geliştirmek üzere/için. [Bazı bilgi ve durumlar, herkese değil bazı kişilere verilebilir/verilmelidir.] )


- BİR KONU/OLGU/DURUM/YAZI/SÖZÜ ANLAMAK ile/ve/değil/yerine (ONU) YAŞAMAK


- BİTİMLİ/LİK ile/ve/<> BİTİMLİLİĞİNDE(Kİ) BİTİMSİZ/LİK

( İnsan dışındaki her şey/kavram/olgu/durum. İLE/VE/<> İnsan. )


- BÜYÜK SELÇUKLU YÖNETİMİ'NDE

( * VEZİR(SAHİB) / BAŞBAKAN
(ULEM KÖKENLİ, BÜROKRAT GİBİ VE GENELLİKLE İRAN'LI, BÜTÇENİN %10'UNU ALIRDI)

* DİVÂN-I A'LÂ / BAKANLAR KURULU

* DİVÂN-I İSTÎFÂ / MÂLİYE BAKANLIĞI
MÜSTEVFÎ / MÂLİYE BAKANI

* DİVÂN-I İŞRÂF - SAYIŞTAY
MÜŞRİF

* DİVÂN-I ÂRZ - SAVUNMA BAKANLIĞI
ÂRIZ - SAVUNMA BAKANI

DİVÂN-I İNŞÂ VE TUĞRA / DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
MÜNŞÎ/TUĞRÂÎ - KÂTİPLER/DEBÎR

İNŞÂ: YAZIŞMA/DİPLOMASİ
----------
ATABEG - LALA/LIK (DAR ANLAMDA) (DİVAN'A KATILIRDI)
NÂİBU'S-SALTANA / SULTAN VEKİLİ
( TÜRKİYE SELÇUKLULARI'NDA )


- CHATGPT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TURGPT

( [Dil Desteği]
Çok sayıda dilde, metin anlama ve üretme yeteneğine sahip bir yapıdır. Ancak, özellikle İngilizce odaklıdır.[Öteki dillerdeki etkililiği, İngilizce kadar yüksek olmayabilir.]
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Özellikle Türkçe dilinde üstün performans gösteren ve Türkçe içerik oluşturmak ve anlamak için odaklandırılmış bir yapıdır. )

( [Eğitim verileri ve kaynaklar]
Çok sayıda İngilizce metin kaynağından eğitilmiştir ve İngilizce'ye odaklanır.[Öteki dillerdeki veri kaynaklarına da erişimi vardır.]
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Özellikle Türkçe içeriklerden eğitilmiş ve Türkçe'deki metinleri daha iyi anlayabilen ve yansıtabilen bir yapıdır. )

( [Türkçe kültür ve aktarım anlayışı]
Türk kültürü ve tanımları konusunda sınırlı bilgiye sahip olabilir ve bu nedenle Türkçe içerikleri daha az doğru biçimde işleyebilir.
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Türk kültürünü ve tanımlarını daha iyi anlar ve bu nedenle Türkçe metinleri daha iyi işleyebilir. )

( [Uygulama Alanları]
Genel sohbet, metin oluşturma, soru-yanıt uygulamaları, metin tabanlı oyunlar ve daha fazlası gibi geniş bir uygulama yelpazesi için kullanılabilir.
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Özellikle Türkçe içeriğe sahip web siteleri, müşteri hizmetleri botları, özel Türkçe metin oluşturma görevleri ve Türkçe'deki çeşitli uygulamalar için daha uygundur. )


- ÇUKURCUK/GAMZE[Fars.]/DIMPL/E[İng.] ile/ve/değil GAMZE[Fars.]

( Yanaktaki çukur. İLE/VE [Divan edb.] Sevgilinin süzgün bakışı. | Birkaç anlama gelebilen bakış. )


- DELİ ile DÎVÂNE

( Dîvan'dan, bir söz çıkar, âleme sığmaz. Dîvâne'den bir söz çıkar, Dîvân'a sığmaz. )

( "Ârifim ben!" diye hiçbir kimseye ta'n etme sen,
Defter-ü-divâna sığmaz söz gelir, dîvâneden!
[ Bâyezîd-i Bistâmî, bir tımarhanenin önünden talebeleriyle birlikte geçiyormuş.

Onlara ders vermek üzere hekime sorar:
"Sen akıl hastalıklarına çare buluyorsun, günah derdine de bir çâre var mı?"

Hekim, başını kaşıya dursun,
bir deli yanıt verir:
"İstiğfar kökünü tövbe yaprağıyla karıştırmalı,
gönül havanına koyup tevhid tokmağıyla dövmeli,
insaf eleğinden eleyip gözyaşıyla hamur etmeli,
aşk ateşinde pişirip muhabbet balıyla karıştırmalı
ve kanaat kaşığıyla da gece gündüz yemeli!"

Delinin bu sözü bittikten sonra, Bâyezid-i Bistâmi şöyle der:

"Ârifim ben!" diye hiçbir kimseye ta'n etme sen,
Defter-ü-divâna sığmaz söz gelir, dîvâneden!] )

( Harabât ehlini hor görme şâkir
Defîneye mâlik vîrâneler var )

( Defter-i irfâna sığmaz söz gelir divâneden - İsmail Güleç )


- DEME, NEFES: Alevî ve Bektâşî şiiri.


- DİL'İN:
ÇEŞİTLERİ ile/ve/||/<>
LEHÇELERİ ile/ve/||/<> ŞİVELERİ ile/ve/||/<> AĞIZLARI

( ŞİVE[Fars.]: Söyleyiş özelliği. | Naz, eda, cilve. | Ağız. )

( ... İLE/VE/||/<> Bir dilin, bilinmeyen, çok eski dönemlerinde, kendinden ayrılmış kolları. İLE/VE/||/<> Bir dilin, izlenebilen tarihi dönemlerinde ayrılmış kolu. İLE/VE/||/<> Herhangi bir şivenin, daha çok, söyleyiş[telaffuz] özelliklerine bağlı olarak oluşan yerel kolları. )

( VARIANTES vs./and/||/<> DIALECTE vs./and/||/<> PATOIS vs./and/||/<> ACCENT )


- DİL ve/||/<> SANAT ve/||/<> AHLÂK

( Kişilerin, düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek üzere, işaret ya da sözcüklerle yaşadıkları anlaşma. VE/||/<> Kişinin, hem kendine, hem de hemcinslerine yönelik 'iyilik' ülküsüne yaklaşma çabası ile hak-ödev bağlantısı çerçevesinde kurduğu ilişkiler manzumesini ve bunları belirleyen kurallar düzeni. VE/||/<> Yarar kaygısından git gide uzaklaşıp 'güzellik' değerlendirişine, elden geldiğince uygun ürün ortaya koymanın anlamını dışavurmanın yolu yordamıdır. )

( Dilde, mucize olmaz. )


- DİNİN DİLİ ile/ve İLMİN DİLİ ile/ve EDEBİYATIN DİLİ


- DİŞ/LER ile/ve/<> DİŞETİ

( Dişler, tüm örgenlerin aynasıdır. )

( CEZR-ÜS-SİNN: Diş kökleri. İNFİCÂR-I SİNN: Ağızda ilk dişlerin çıkışı. LEBB-ÜS-SİNN: Dişin hassas olan kısmı. TÂC-ÜS-SİNN: Dişin etten dışarı çıkmış bölümü. UNK-ÜS-SİNN: Dişin kökü ile etten dışarı çıkan bölümü arasındaki yer. SİNN-İ NÂBÎ: Köpek dişi. SİNN-İ TUFÛLİYYET: Süt dişlerinin düşmesiyle onların yerine sabit dişlerin çıkmaya başladığı zaman. )

( DENDÂN-I SAÂDET: Hz. Muhammed'in (S.A.V.) Uhud gazasında kırılan dişi. )

( [Divan edebiyatında] Dişler, inciye benzetilir. )

( SİNN ile/ve/<> LİSE )

( GÂZ, DENDÂN[ağızda bulunan] ile/ve/<> ... )

( TEETH vs./and/<> GUM )

Dîvân Edebiyatı sayfasının devamı için burayı tıklayınız...


-
değil/yerine/><
, ve/||/<> . ve/||/<> ! ve/||/<> ? ve/||/<> :

( İnsanlık, bir gün...

(,) Virgülü kaybetti:
Söyledikleri, birbirine karıştı.

(.) Noktayı kaybetti:
Düşünceleri, uzayıp gitti. Ayıramadı onları.

(!) Ünlem işaretini kaybetti bir gün de:
Sevincini, öfkesini, tüm duygularını kaybetti.

(?) Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.

(:) İki noktayı kaybetti başka bir gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.

Yaşamının sonuna geldiğinde...
Elinde sadece (") tırnak işareti kalmıştı...

“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."

Alex Kanevsky )


- ... "DERLER" ile/değil/yerine/||/<>/< ... DİYE SORARLAR


- ... AMA ... ile/değil/yerine ... DOLAYISIYLA ...


- ... ANLAMDA ile/ve/değil/||/<>/< ... ALANDA


- ... ANLAMINDA ile/ve/<> ... ORANINDA


- ... ANLAŞILMAZ! ile/değil/yerine HERKES, KABI KADARINI ALIR


- ... AYAKLARI ile/ve/||/<>/> ... AĞIZLARI


- ... BİÇİMİNDE DÜŞÜNMEK ile ... BİÇİMİNDE BAKMAK


- ... ÇOK GELİŞİYOR ile ... HIZLI GELİŞİYOR


- ... DIŞI ile ...YI AŞAN

( OUT OF ... vs. PASS OVER OF ... )


- ... GİBİ ile ...'YA GÖRE


- ... İLE BAŞ ETMEK ile MÜCADELE ETMEK


- ... İLE SINIRLI OLDUĞUNU:
DİLE GETİRMEK ile/ve/||/<> ANIMSATMAK


- ... İSTENCİ/İRÂDESİ ile/değil ... İSTEĞİ

( ... irâdesi[yapma/yapabilme gücü]. İLE/DEĞİL ... yönelimi. )


- ... KORKUSU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ... COŞKUSU


- ... MANTIĞI ile/ve/değil/||/<>/< KABULÜ


- ... NEDENİYLE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ... GEREĞİNCE


- ... OLASILIĞI:
YÜKSEKTİR ile/ve/||/<>/> YÜKSELİR


- ... OLDUĞUNU:
"DÜŞÜNEMEYİZ" değil SÖYLEYEMEYİZ/İDDİA EDEMEYİZ


- ... OLMASINDAN/DURUMUNDAN (DA):
ANLAŞILACAĞI GİBİ ..." ile/ve/değil "HAREKET EDİLEBİLECEĞİ GİBİ ..."


- ... PEŞİNDE ile/ve/değil/<> ... DERDİNDE


- ... ŞEMASI ile ... AĞACI


- ... TANIMLANDI ile/değil ... TANINDI


- ... TARTIŞMASI" ile/değil ... AYRIMI


- ... UĞRUNA" değil/yerine ... AMACIYLA


- ... ÜZERİNE ile/ve/değil/||/<>/< ... ÜZERE


- ... YAPMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine ÇABA


- ... YERİNE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KARŞILIĞINDA


- ..., ...'NIN:
"GÖSTERİSİ" değil GÖSTERGESİ


- ..., BİZİ ŞURAYA "İLETEBİLİR" değil ..., BİZİ ŞURAYA "YÖNLENDİREBİLİR"


- ...:
"BÖLÜMÜ" ile/ve/||/<> ... "YANI"


- ...:
"OLMALI!" ile/değil OLABİLDİĞİ KADAR(IYLA) OLMALI(/OLABİLİR ANCAK)


- ...:
KAYNAK/LI/LIK ile/ve/||/<> ODAK/LI/LIK ile/ve/||/<> AMAÇ/LI/LIK ile/ve/||/<> HEDEF/Lİ/LİK ile/ve/||/<> TEMEL/Lİ/LİK


- ...'LARI:
SAYMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SIRALAMAK


- ...'NIN "İSTEDİĞİ" / "BEKLEDİĞİ" ile/değil/yerine/>< DAVET ETTİĞİ


- ...'NIN SANATI ile ... SANATI

( "ART OF ..." vs. "... ART" )


- ...'NIN:
"ONURU" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLURU


- ...'NIN:
"SUÇLUSU" ile/ve/değil/yerine/<>/< SORUMLUSU


- ...'NIN:
TANIMI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLI OLDUĞU/OLABİLECEĞİ YER


- ...'YA DİKKAT ÇEKMEK ile/ve/<> ...'YA ATIFTA BULUNMAK


- ...'YA GEREK YOK ile/değil/yerine ... YETERLİ


- ...'YA NİSPETEN ile/ve/||/<> ...'YA SAYGIDAN/HÜRMETEN


- ...'YA SIĞMAYACAK ile/değil ... İLE SINIRLANDIRIL(A)MAYACAK


- ...'YI ANIMSAYACAKSINIZ ... ile/değil ...'YI ANIMSAYACAKSANIZ ...


- ...'YI:
"UZATMAK" ile/değil/yerine SÜRDÜRMEK


- ...'YI:
BAŞLATAN ile/ve/değil/||/<>/> BAŞLATICILARDAN BİRİ


- ...DAN KALKARAK ile ...DAN HAREKET EDEREK


- ...DAN SONRA:
GÖRÜŞÜRÜZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖRÜŞELİM


- ...MIŞ GİBİ ile/ve/değil BİLE DEĞİL


- ...MIŞ GİBİ ile/değil VARSAYMAK


- ...NIN KARŞITI ile/değil ...NIN KARŞILIĞI


- ...NIN:
"ÜRÜNÜLER" değil ÜRÜNLERİ


- ...YA DAİR ile/ve/||/<> ...YA DAHİL


- ...YA ERİŞMEK ile ...YA VÂKIF OLMAK


- ...YI/UYUMU:
GÖSTERMEK ile/ve/||/<>/> GÖRMEYİ ÖĞRETMEK


- ..'YA:
BİNÂEN ile İSTİNÂDEN


- .jpg ile/ve/||/<>/> .png

( Web ortamında daha fazla performans gösterir ve daha çok kullanılan biçimdir.[Transparan özelliği yoktur.][1986] İLE/VE/||/<>/> Arkaplan görselleri ve desenlerinde PNG biçimli görseller yeğlenilir.[Transparan özelliği vardır.][Logo ve ikon yapımında yeğlenilir.][Genellikle daha nitelikli olduğundan, JPG'den boyut olarak daha büyüktür.][1990] )


- (B)İLİM'DE 3 KARIŞ:
1. KARIŞ ve/||/<>/>/< 2. KARIŞ ve/||/<>/>/< 3. KARIŞ

( Kibirlendirebilir. VE/||/<>/>/< Alçakgönüllü yapar. VE/||/<>/>/< Hiçbir şeyin bilinmediği bilinir. )


- (B)İLİM ve/||/<> ZİKİR ve/||/<> AŞK

( Aklın gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Sözün gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Gönlün gereği/terbiyesi/zekâtı. )


- (BİRİNİ, BİR ŞEYİ) "GÜZEL BULMAK" ile/değil/yerine GÜZELİ BULMAK

( Yanılabilirsin. İLE/DEĞİL/YERİNE Yanılmazsın. )


- (BÜYÜK) "HİKAYE" değil SÜREÇ


- (HER KOŞULDA) YAP!:
NE YAPABİLİYORSAN ile/ve/||/<> NE KADARINA SAHİPSEN ile/ve/||/<> NEREDEYSEN

( (IN ANY CONDITION) DO:
WHAT YOU CAN vs./and/||/<> WHAT YOU HAVE vs./and/||/<> WHERE YOU ARE )


- (OLABİLDİĞİNCE) ÖNLERDE OTURMAK ile/ve (OLABİLDİĞİNCE) ARKALARDA VE ORTALARDA OTURMAK

( Tiyatroda. İLE/VE Sinemada ve konserlerde. )


- (ÖNCELİKLİ/ÖNEMLİ/[ÖNCEKİ] OLMAZSA OLMAZ)
KAVRAM ÇİFTLERİ:

ÖNCELİK ve/||/<>/> SONRALIK
ve/||/<>
VAR OLAN ve/||/<>/> BİLGİ
ve/||/<>
SÜREÇ ve/||/<>/> SONUÇ
ve/||/<>
YÖNTEM/USÛL ve/||/<>/> İÇERİK/ESAS
ve/||/<>
BAĞLAM ve/||/<>/> ANLAM
ve/||/<>
ÇÖZÜMLEME ve/||/<>/> ÇÖZÜM
ve/||/<>
ÖNCÜL ve/||/<>/> ÖNERME
ve/||/<>
SAYGI ve/||/<>/> SEVGİ
[en az %99 ve/||/<>/> en az %1]
ve/||/<>
US/AKIL ve/||/<>/> ANLIK/ZEKÂ
ve/||/<>
EMİK/BEYİN ve/||/<>/> ANLIK/ZİHİN
ve/||/<>
DİRENÇ/İHTİYÂR ve/||/<>/> İSTENÇ/İRÂDE
ve/||/<>
DEVİM/HAREKET ve/||/<>/> ZAMAN
ve/||/<>
AN ve/||/<>/> ZAMAN

( Düşünme, konuşmak ve yaşamak üzere bilinmesi ve uygulanması gereken öncelikli ve olmazsa olmaz kavram çiftleri... [önceki olmadan sonraki olmaz!] )


- (ONUN İÇİN:)
[ne] ŞER ile/ve/değil/yerine/ne de/||/<>/< ŞEN


- (UZUN SÜRELİ) BELLEKTE:
ANISAL ile/ve/||/<> ANLAMSAL ile/ve/||/<> İŞLEMSEL


- [... BİÇİMİNDE ...]
... DÜŞÜNMEK/DÜŞÜNÜYORUM" ile/ve/değil/||/<>/< ... VARSAYMAK/VARSAYIYORUM


- [...'NIN ...]
... DUYUMSANDIĞI/HİSSEDİLDİĞİ ile/ve/değil/||/<>/< ... YANSIDIĞI


- [Ar.] AKD ve HALL

( Düzyazıdaki bir sözü vezne döküp şiirleştirmek. VE Şiirdeki bir sözü düzyazıya çevirmek. )

Sanat sayfasının devamı için burayı tıklayınız...


- ... OLMASINDAN/DURUMUNDAN (DA):
ANLAŞILACAĞI GİBİ ..." ile/ve/değil "HAREKET EDİLEBİLECEĞİ GİBİ ..."


- ...DAN KALKARAK ile ...DAN HAREKET EDEREK


- (BAZI) TEKKE MÛSİKÎSİ ÇEŞİTLERİ


- [Ar.] DEVR-İ REVÂN ile DEVR-İ REVÂN

( Usûl. İLE Dünya. | Devir eden devrân. )


- [Ar.] ŞEVK Ü TARÂB ile ŞEVK Ü TARÂB

( Makam. İLE Neşe, sevinç ve coşkunluk. )


- [daha önce] "ALTINI ÇİZMEK(/ÇİZDİKLERİMİZİN)" ile/ve/değil/yerine/sonra/||/<>/< ÜSTÜNÜ ÇİZMEK


- [Fr. < Cerm.] MARŞ ile MARŞ

( Askerlikte, yürüyüşe geçmek için verilen komut. | Ritmi, yürüyen birinin ya da topluluğun adımlarını anımsatan müzik parçası. | Bir topluluğu simgelemek için düzenlenmiş müzik parçası. İLE Otomobil, kamyon gibi motorlu araçlarda, motoru işletme düzeneği. )


- [İng.] PİKAP ile PİKAP[< PICK-UP]

( Elektrikle ya da pille çalışan, plak dinlemekte kullanılan aygıt. İLE Küçük kamyon, kamyonet. )


- [İt.] BAS ile BASBARİTON ile BARİTON ile TENOR ile KONTRTENOR

( En kalın, eril seleni. | En kalın sesli orkestra çalgısı. İLE Basın çıkamadığı ince tonlara çıkabilen, buna karşın, basın indiği kalın ve tok tonlara inemeyen eril seleni. İLE Bas ve tenor selenleri arasında bulunan eril seleni. İLE En tiz ya da en ince eril seleni. İLE Basın çıkamadığı ince tonlara çıkabilen ve buna karşılık basın indiği kalın ve tok tonlara inemeyen bir eril seleni. )


- [İt.] BRAVO ile/ve/||/<> BRAVA

( [başarıda/beğenide/değerlendirmede] Erkeklere söylenilen. İLE/VE/||/<> Kadınlara söylenilen. )


- [İt.] LİRİK SOPRANO ile DRAMATİK SOPRANO ile KOLORATUR SOPRANO

( Duygusal ve yumuşak renkteki selen. İLE Tok ve derin renkteki selen. İLE Parlak, tiz ve ajilitesi yüksek selen. )


- [İt.] SOPRANO ile/ve MEZZO SOPRANO ile/ve KONTRALTO SOPRANO/ALTO

( Kadın ya da genç erkek çocuklarda en ince selen. | Bir çalgı topluluğunda, en ince sesleri veren müzik araçları. İLE Soprano ile kontralto arasında kadın seleni. İLE Kadın selenlerinin en kalını. )


- [önce] TAKDİR[Ar.] ve/sonra/||/<>/> TAKDİM[Ar.]


- TÜRK MÜZİK EŞİĞİ


- 444 Hertz ve 528 Hertz

( Kişileri etkileyen frekans. VE DNA'yı etkileyen frekans. )


- 45'LİK ile/ve 33'LÜK ile/ve 78

( Küçük plak. İLE/VE Büyük plak. İLE/VE Taş plak. )


- 9/8'LİK ile/ve 9/8'LİK

( Türk. İLE/VE İrlanda. )


- A CAPELLA

( Çalgı eşliği olmayan koro. )


- a/A ile/<> a ile/<> A ile/<> A

( Türkçe abecesinin ilk yazacı(harfi). [sesbilim] Kalın ünlülerin, düz ve geniş olanını gösterir. İLE/<> Şaşma, anımsama, sevinme, acıma, üzülme, kızma gibi duyguları güçlendirir. Tümcenin, başında ya da sonunda, çoğu kez yinelenmiş olarak kullanılır. [A ne güzel! A sen burada mıydın?] | İkinci kişi çekimli eylemlerin sonuna gelir. [Alsana. Baksana.] İLE/<> Sınıflama ve sıralamalarda, maddelerin sıralaması yazaç ile gösterildiğinde, ilk maddenin başına gelir. İLE/<> [müzik] Nota imlerini, yazaçla gösterme yönteminde, "la" sesini bildirir. )


- ABARTI ile/değil/yerine/>< ZARÂFET


- ABREJE[Fr.] değil/yerine/= ORG KLAVYELERİNİ BAĞLAYAN DÜZENEK


- AÇÇELERANDO[İt.]

( Parçanın, çalınırken, gittikçe hızlandırılacağını anlatır. )


- ACELE ETMEK ile/değil/yerine HIZLI HAREKET ETMEK

( Hızlı hareket edin ama önce kendi kendinizle barışmanın ve çevreye uyum sağlamanın bir yolunu bulun. )

( Fazla ağırdan almayın ama gereksiz yere acele de etmeyin; yolunuzda ilerleyin yeter. )

( Fazla acele eden kişi, kendini her zaman ya birkaç adım önde ya da birkaç dakika geride bulur. )


- ACEM-AŞÎRÂN MAKAMI ile ACEM-AŞÎRÂN PERDESİ

( Türk mûsikîsinde kullanılan şed makamlarından biri. İLE Aralıkları birbirine eşit olmayan 24 dereceli Türk mûsikîsi ses dizisinin kaba çârgâhtan başlamak üzere dördüncü perdesinin adı. )


- ACEM-KÜRDÎ ile ACEM-PÛSELİK ile ACEM-RAST ile ACEM-UŞŞAK ile ACEM-ZİRKEŞÎDE

( Türk mûsikîsinde kullanılan birleşik(mürekkeb) makamdır. İLE Tahminen iki yüzyıllık bir birleşik(mürekkeb) makamdır. Acem mürekkebine, bir pûselik beşlisinin eklenmesinden doğmuştur. İLE Adına Kırşehir'li Yusuf'un edvarında rastlanılan makam. [XV. yy.] İLE Adına Müstakimzâde Süleyman'ın dergisinde rastlanılan makam. [XVII. yy.] İLE Adına Kırşehir'li Yusuf'un edvarında rastlanılan makam. [XV. yy.] )


- ACEM[Ar.] ile Acem[Ar.] ile A'CEM[Ar.]

( Harflere nokta koyma. | Türk müziğinde, "mi" notasına yakın bir perde. İLE Arap olmayanlar. | İran'lılar. İLE Arap kavminden olmayan. )


- ACEMBUSELİK[Ar. ACEM + Fars. BÛ-SELÎK] ile ACEMKÜRDİ[Ar. ACEM + Fars. KURD + Ar. Î]

( Klasik Türk müziğinde kullanılan birleşik bir makam. )


- ACITATO[İt.]

( Bir parçanın, canlı ve coşkun çalınacağını gösterir. )


- ADAGIO[İt.] değil/yerine/= AĞIR AĞIR, YAVAŞ YAVAŞ


- ADNAN SAYGUN ve/<> HALİT REFİĞ


- AFAZİ ile AFONİ

( Söz yitimi. İLE Ses yitimi. )


- AFONİ[Yun.] ile AFTONJİ[Fr.]

( Ses yitimi. İLE Ses çıkarma yetisinin kaybolması. )


- AĞIR BER-EFŞÂN ile YÜRÜK BER-EFŞÂN

( Ayrıntılı açıklamaları için... )


- AĞIT ile DENGBEJ


- AGİTATO[İt.] değil/yerine/= BİR MÜZİK PARÇASININ CANLI, COŞKULU ÇALINACAĞI BİLGİSİ/UYARISI


- AĞIZ ile AĞIZ

( Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, selenin çıkmasına, soluk alıp vermeye ve besinleri almaya yarayan boşluk. | Bu boşluğun, dudaklarla çevrelendiği bölümü. | Kapların ya da içi boş şeylerin açık yanı. | Bir suyun, denize ya da göle döküldüğü yer. | Koy, körfez, liman, yol gibi yerlerin açık yanı. | Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak. | Kesici aletlerin, keskin yanı. | Bir anadilin konuşulduğu sınırları içinde, bölgelere ve sınıflara göre değişen söyleyiş özelliği, şive. | Birini yanıltmak, kandırmak amacıyla, dolambaçlı bazı sözler söyleme özelliği. | [müzik] Bir bölgenin ezgilerinde görülen özelliklerin tümü. | Bir akarsuyun göle ya da denize döküldüğü yer, munsap. | Bazen, "kez" anlamına gelir. [İlk ağızda, paranın yarısını ödedi.] | Tehlikeli şeyler/durumlar için pek yakın yer. [Topun/uçurumun ağzında.] İLE Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü. )


- AĞIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAK

( Daha az konuşmak üzere/için. İLE/VE/||/<>/< Daha çok dinlemek üzere/için. )

( Bir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İki. )


- AGORA ile/||/<> AKROPOLİS ile/||/<> BOULEUTERİON ile/||/<> FORUM ile/||/<> GYMNASION ile/||/<> STADION/STADIUM ile/||/<> HIPPODROMOS ile/||/<> ODEON[< ODEION: ŞARKI SÖYLEMEK]

( Antik Yunan kentlerinde, stoalar ile çevrelenmiş, içinde ya da yakınında tapınak, bouleuterion gibi dini ve resmi yapıların bulunduğu toplumsal ve ticari yaşamın yoğunlaştığı alan. İLE/||/<> Antik Yunan kentlerinin en yüksek tepesinde bulunan, savunma amaçlı surlarla sarılıp bir tepe üzerine inşâ edilen özel bölge. İLE/||/<> Antik Yunan kentinde yönetimle ilgili işlerin görüldüğü meclis binası[günümüzdeki kent kurulu/senato karşılığı]. İLE/||/<> Antik Roma kentlerinde, kent merkezinde yer alan, içindeki ve çevresindeki yapılarla Yunan kentlerindeki ağora ile aynı işlevi taşıyan alan. İLE/||/<> Eski Yunan ve Roma kentlerinde beden eğitimi ve spor etkinliklerinin yapıldığı yer. İLE/||/<> Antik Yunan ve Roma'da atletizm için kullanılan, çevresinde oturma basamakları bulunan, bir ucu yarım daire biçiminde sonlanan, uzunlamasına, dikdörtgen plana sahip olan alan. İLE/||/<> Eski Yunan ve özellikle Roma kentlerinde at ve araba koşularının yapıldığı, etrafı izleme yerleri ile çevrili alanlar. İLE/||/<> İçinde müzik yapılan yer.[Çoğu kez küçük bir tiyatro biçiminde ve genellikle üstü kapalı bir yapı.] )


- AHENK(ARMONİ) değil/yerine/= UYUŞUM


- AHKÂM (KESMEK) ile/değil/yerine ÖZGÜVEN

( [not] TO MAKE JUDGMENTS WITHOUT RESTRAINT vs./but SELF CONFIDENCE
SELF CONFIDENCE instead of TO MAKE JUDGMENTS WITHOUT RESTRAINT )


- AKERDEON ile BAYAN[Rusça]

( ... İLE İki tarafı da tuşlu olan. Klavyesiz. )

( ... c БAЙAH )


- AKERDEON ile/ve DİATONİK AKERDEON

( Her düğmesinde ayrı nota ile. İLE/VE Düğmeleri, kapatır ve açarken iki ayrı notayı vererek. )


- AKIL:
SESİN YÜKSEKLİĞİNDE değil SÖZÜN İNCELİĞİNDE


- AKOMPANYA[Fr.] ile AKOMPANYATÖR[Fr.]

( Eşlik etme. İLE Müzikte eşlikçi. )


- AKOR'DA ÖNEMLİ SESLER:
I. ve III. ve V. ve VII.


- AKORDEON[Fr. < ACCORDEON] ile/ve/||/<> BANDENEON

( Dikey. İLE/VE Kare/küp şeklinde. )

( Omuza asılır. İLE/VE Elde tutulur. )

( Üstündeki düğmelere ya da tuşlara basarak metal dilcikleri titretme yolu ile çalınan körüklü, elde taşınabilir bir çalgı. | Kumaşlarda makine ile yapılmış kırma. İLE/VE/||/<> ... )


- AKORT[Fr. < ACCORD/ACORDA(İt.)] ile ARPEJ[İt. < Fr. | ARPEGE]

( Bir çalgıda, doğru ses vermesi için yapılan ayar, düzen/leme. | Uyumu sağlayan seslerin birleşmesi. | Uyum, uyumluluk. İLE Bir akort oluşturan seslerin, birbiri ardından çalınması. )


- AKSAK ile AKSAK

( Usûl. İLE Hafifçe topallayan. | İyi gitmeyen/işlemeyen. | Eski Yunan ve Latin şiir ölçüsünde, sondan bir önceki hecesi kısa olacak yerde uzun olan dize. )


- AKUSMİ[Fr.] değil/yerine/= AKUSMATİK[Yun.]

( Seslerin doğru olarak algılanmasını engelleyen işitme sanrısı. İLE Dinleyicinin ses kaynağını göremeyeceği biçimde düzenlenmiş olan. )


- AKUSTİK EMPEDANS/ACOUSTIC IMPEDANCE[İng.] değil/yerine/= SES GEÇİRİMSİZLİĞİ


- AKUSTİK[Fr./İng. < ACOUSTIC] değil/yerine/= YANKILANIM | YANKIBİLİM | İŞİTSEL, İŞİTME (YLE İLGİLİ) | SESBİLİM | SESSEL

( Sesin üretimini, denetimini, aktarımını ve etkilerini konu alan fizik kolu. | Kapalı bir yerde seslerin dağılımı. )


- AKUSTİK değil/yerine/= SESSEL | EMPEDANS SES GEÇİRİMSİZLİĞİ


- ALÂKA[Ar.] değil/yerine/= İLGİ


- ALBÜM ile/değil/yerine/||/<>/> UZATMALI ÇALMA(EP[EXTENDED PLAY])

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> 4 - 6 arası şarkıdan oluşur. Farkı, albümden daha az şarkıdan oluşmasıdır. Süresi genel olarak 30 dakikayı geçmemektedir. )


- ALDI BENİ ile/ve/||/<>/> YAKTI BENİ

( İki kaşın arası. İLE/VE/||/<>/> Gözlerinin karası. )


- ALİ UFKÎ/UFÎKÎ ile/ve/> DİMİTRİ KANTEMİR


- ALİTERASYON[Fr.] ile ASONANS[Fr.]

( Sessiz harflerin tekrarlanmasıyla oluşan uyum. Ses yinelemesi. İLE Sesli harflerin tekrarlanmasıyla oluşan uyum. | Yarım uyak. )


- ALLEGRO[İt. < Mutlu, sevinçli.] ile ALLEGRETTO[İt.]

( Hızlı, canlı çalmak/çalınan. İLE Allegro'dan daha yavaş tempoda çalmak/çalınan. )


- ALPHORN ile DIDGERIDOO


- ALTO[İt.] ile ALTO[İt.]

( Çocuk ve kadın seleninde peslik. İLE Keman çeşidi. )


- AMABİLE[İt.] ile SEVİMLİ ÇALINACAK

( Bir parçanın, sevimli ve cana yakın çalınacağını anlatır. )


- AMADİNDA

( Afrika müziğine özgü, ağaç gövdelerinden yapılan bir tür ksilofon. )


- AMBULANS SİRENİ ile POLİS SİRENİ ile İTFAİYE SİRENİ


- AMFİ[Fr. < AMPHI] ile ODEON[Fr.]

( Dinleyicilerin oturduğu, sıraları arkaya doğru basamaklı olarak yükselen yapı. | Yunan ve Roma'da açık hava tiyatrosu. | Basamak basamak yükselen yer biçimi. İLE Temelde müzik icra edilen, genelde üstü kapalı amfi tiyatro biçiminde inşâ edilen yapılardır. | Eski Yunan'da müzisyenlerin konser verdiği basamaklı yer. )

Müzik sayfasının devamı için burayı tıklayınız...


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İçtekileri, dışa alma, dışta görme/gösterme bilgisi. İLE/VE/+/||/<>/> Dıştakileri, içe alma, içte yaşama bilgisi. )

( Bilgisi.[hikmetin] İLE/VE/+/||/<>/> Kendi.[hikmetin] | İlmi, yaşama geçirme bilgisi. )

( [konunun] Öncesi[Evvel] | Sonrası[Âhir] | İçi[Bâtın] | Dışı [Zâhir] İLE/VE/+/||/<>/> Zamanı | Zemini )

( 4N İLE/VE/+/||/<>/> 2N )

( Nasıl?[Ne asıl?] | Niye?[Neye?] | Nereden? | Nereye? İLE/VE/+/||/<>/> Nerede? | Ne zaman? )

( Nasıl? İLE/VE/+/||/<>/> Niçin?[Ne için?] )

( Önü | Arkası | Sağı | Solu İLE/VE/+/||/<>/> Alt/ı ve üst/ü )

( Dört yön İLE/VE/+/||/<>/> Taban ve tepe )

( Yön İLE/VE/+/||/<>/> Konum )

( Değişken/araz. İLE/VE/+/||/<>/> Sabit/mutlak. )

( Akıl ile. İLE/VE/+/||/<>/> Akıl ve/+ gönül ile. )

( Görü. İLE/VE/+/||/<>/> Öngörü. )

( İdrak. İLE/VE/+/||/<>/> İz'an. )

( İdrak. İLE/VE/+/||/<>/> İlmi/ni idrak. )

( Rükû İLE/VE/+/||/<>/> Kıyam/Secde )

( Çevre İLE/VE/+/||/<>/> Çekirdek )

( Küre/Daire/Çember İLE/VE/+/||/<>/> Merkez/Nokta )

( Doğrusal. İLE/VE/+/||/<>/> Dairesel. Döngüsel. )

( Sözlük. İLE/VE/+/||/<>/> Kılavuz. )

( "Yatay". İLE/VE/+/||/<>/> "Dikey". )

( "Dikey". İLE/VE/+/||/<>/> "Yatay". )

( "Yabancı"/"tanıdık"/"uzak". İLE/VE/+/||/<>/> Tanıdık/yakın. )

( Sözcükler[Terimleri/Kavramları] | Tarih[/Tarihçesi] | Doğası[Kimyası/Biyolojisi/Anatomisi] | İşlevselliği[Fizik/Fizyoloji] İLE/VE/+/||/<>/> Koşullar[Zamanı ve Zemini(Yeri/Mekânı)] )

( Önce İLE/VE/+/||/<>/> Sonra )

( Âlim İLE/VE/+/||/<>/> Ârif )

( ben İLE/VE/+/||/<>/> BEN )

( Sıfat İLE/VE/+/||/<>/> Zât )

( Gövde İLE/VE/+/||/<>/> Öz )

( Gövde İLE/VE/+/||/<>/> Göz )

( Beden ilmi. İLE/VE/+/||/<>/> Ledün ilmi. )

( İlmin marifeti. İLE/VE/+/||/<>/> Marifetin ilmi. )

( Marifetin ilmi. İLE/VE/+/||/<>/> İlmin marifeti. )

( Tekillerin idrâki. İLE/VE/+/||/<>/> Tümellerin idrâki. )

( Müşkil çözer. İLE/VE/+/||/<>/> Akıl üretir. )

( Nesneyi/maddeyi idrak becerisi yüksek kişiler. İLE/VE/+/||/<>/> Nesneyi/maddeyi ve anlamı/mânâyı idrak becerisi yüksek kişiler. )

( İlm-i Hudurî. İLE/VE/+/||/<>/> İlm-i Husulî. )

( Tasdik[Yargı] İLE/VE/+/||/<>/> Tasavvur[Kavram] )

( Görerek/gözlemleyerek. İLE/VE/+/||/<>/> İşiterek/dinleyerek. )

( Düşünce ve gözlem ile. İLE/VE/+/||/<>/> Katılım ve sezgi ile. )

( Sözlük. İLE/VE/+/||/<>/> Kılavuz. )

( Yazı/şekil ile. İLE/VE/+/||/<>/> Gelenek ile. )

( Veri/ler ile. İLE/VE/+/||/<>/> Bilgi/bilgelik ile. )

( Nesneyi bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Kendini bilmek. )

( Yanıtlar ile. İLE/VE/+/||/<>/> Sorular ile. )

( Bilinebilecekleri ve yapılması gerekenleri bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Kaçınılması/yapılmaması gerekenlerden kaçınmak. )

( Cehâleti gideren. İLE/VE/+/||/<>/> Gafleti gideren. )

( Evreni tanımaya ve tanıtmaya çalışır. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. )

( Doğayı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. )

( Herkes/e. İLE/VE/+/||/<>/> Bazıları/na. )

( İsteyene. İLE/VE/+/||/<>/> Hak edene. )

( Herkes bilebilir. İLE/VE/+/||/<>/> Bazıları bilir. )

( "40 yaş öncesi". İLE/VE/+/||/<>/> "40 yaş sonrası". )

( Bilmenin/bilginin sonucu. İLE/VE/+/||/<>/> Bilmenin/bilginin kendi. )

( Bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Bilmekten, [sürekli] "bilme"ye geçmek. )

( Kişi, bilmediğiyle karşılaşınca oluşmaya başlar. İLE/VE/+/||/<>/> Kişi, kendiyle karşılaşınca oluşmaya başlar. )

( Sizin araştırmalarınızla... İLE/VE/+/||/<>/> Birlikte paylaşımlarımızla... )

( Aramakla bulunabilir. İLE/VE/+/||/<>/> Aramakla bulunmaz. [Fakat bulanlar, aramış olanlarıdır!] )

( Fikri hür, vicdanı hür. İLE/VE/+/||/<>/> İrfanı hür. )

( Her yerde ve her şeyde. İLE/VE/+/||/<>/> Bizde! [ Bilim, doğanın her köşesinde var; görmesini bilirsek! İrfan/kültür, sokakta dolanır; almasını bilirsek! ] )

( Hem Doğu'da, hem Batı'da. İLE/VE/+/||/<>/> [daha çok] Anadolu'da ve Doğu'da! )

( Bazen birden, bazen zamanla kazanılır! İLE/VE/+/||/<>/> Zamanla kazanılır. )

( Yeterince çalışılırsa, -neredeyse- mutlaka! İLE/VE/+/||/<>/> Belki! )

( Çeşm-i insaf gibi kâmile mîzân olmaz
Kişi noksanını bilmek gibi irfân olmaz. )

( Kendini bilmek ve Dıştakini/Gayrıyı bilmek İLE/VE/+/<> İlm'ul-ilim ve - İlm'un Nefs )

( İlimde marifet zât'ı bilmektir. Eşyanın(nesnenin) akılda hasıl olan(meydana gelen) suretine ilim denir. Hariçten kattı nazarla malûma ilim denir. )

( İhvân-ı Safâ, "Fasl fî ecnâsi'l-ulûm" başlığı altında ilimleri, -Riyâzî, -Dinî ve -Felsefî olmak üzere üç ana grupta toplamıştır. )

( Nasıl/nelerin konuş(ul)abileceğini öğretir. İLE/VE/+/||/<>/> Nasıl/neleri konuşmayacağını ve susabilmeni gösterir. )

( Maluma bakar. İLE/VE/+/||/<>/> Mazerete bakar. )

( Tâbi ol! İLE/VE/+/<> Talip ol! )

( Bilgi[episteme]. İLE/VE/+/||/<>/> Bilgelik/irfan[gnosis]. )

( Genel rahmet. İLE/VE/+/||/<>/> Özel rahmet. )

( Geçmiş. İLE/VE/+/||/<>/> Gelecek. )

( Bileşikleri(mürekkebât) idrâktir. İLE/VE/+/<> Yalını(basît) idrâktir. )

( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Bilgisizlikten sonraki bir duruma özeldir. )

( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Yokluğun(adem) aracılık ettiği iki idrâkin sonucudur. )

( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Riyâzet yoluyla elde edilir. )

( Yöntemi zordur. İLE/VE/+/<> Yöntemi kolaydır. )

( İhtilâfı çoktur. İLE/VE/+/<> İhtilâfı azdır. )

( Neden-delili[burhân-i limmî] ile elde edilir. İLE/VE/+/<> Nasıl-delili[burhân-i innî] ile elde edilir. )

( Seni/onu, başkasına bildiren. İLE/VE/+/||/<>/> Seni, sana bildiren. )

( FERZÂN[Fars.]: İlim ve hikmet/irfan. )

( İrfan öğretisi, insanlığı bir bütün olarak algılayıp insanlık değerlerine nerede olursa olsun, duyarlı olmayı öğretir. )

( Nesnesinde tutan. İLE/VE/+/||/<>/> Özneyi/kişiyi değiştiren. )

( Bilgisizliğe karşıdır. İLE/VE/+/||/<>/> Bağnazlığa karşıdır. )

( Bilge kişi, nutuk atan değil sabırlı olan, kin ve korkudan kurtulmuş olandır. )

( Kitaplarla. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanla[kişilerle]. )

( Bildiğini, duyduğunu/gördüğünü, deneyini anlatır/aktarır. İLE/VE/+/||/<>/> Yaşadığını, deneyimlediğini paylaş(tır)ır. )

( Bilgisizlerin/cahillerin davet edildiği. İLE/VE/+/||/<>/> Bilenlerin davet edildiği. )

( Celâl'den. İLE/VE/+/||/<>/> Cemâl'den... )

( Zorunluluk. İLE/VE/+/||/<>/> Anlayış. )

( "Cehennem". İLE/VE/+/||/<>/> "Cennet". )

( Dıştakileri bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Var olarak [amaca ve olgunluğa] dönüşerek bilme. )

( Parçaları bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Bütünü/bütünlüğü bilme. )

( Nesneleri bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Durumları bilme. )

( Kuramsal/teorik. İLE/VE/+/||/<>/> Uygulayımsal/pratik. )

( Göz ile, gözlemleyerek, araştırarak. İLE/VE/+/||/<>/> "Burun" ile, "koklayarak". )

( Dıştakiler, koşullar, durumlar, ayrıntılar. İLE/VE/+/||/<>/> İçselleştirme, saygı, çaba ve özen. )

( EPISTEME ile/ve/+/||/<>/> GNOSIS )

Günce sayfasının devamı için burayı tıklayınız...


- (SİGARA) "YASAĞI" değil SINIRLAMASI/KISITLAMA/SI

( Yürürlüğe giren yasa, bir "YASAK" koyma değildir! Toplum yaşamında ve kişiler arasında düzenin sağlanması, hakların korunması için ortak kullanım alanı kuralları uygulanmak zorundadır. Sigarayla ilgili düzenleme, kişilerin bulunmak zorunda/durumunda olduğu -kapalı ya da açık- ortamlarda sigara kullanıcılarının keyfî uygulamalarına izin vermemek üzerinedir. Bu durumdan rahatsız olan/olabilecek kişilerin haklarının korunması üzerine de bu tür kısıtlamalar getirilmesi gerekmiştir. "YASAK" olarak ifade edilen durum, "sigara içme yasağı" değil belirli ortak kullanım alanlarında keyfî tutumda bulunulmasına engel olabilmek üzere ve çevrenin rahatsız edilmemesine yöneliktir. Doğrudan, genel bir "içmeme yasağı" getirilmemiştir. "YASAK"[< YASA][yasaya/kanuna bağlı olan] sözcüğü ve kullanımının da, kişiler [içen-içmeyen, rahatsız olan/lar] arasında anlaşamamazlık/ihtilâf [ya da olası çatışma durumunda] toplum ve devlet tarafından kabul ve onay görmüş, uyumlu bir düzen sağlanabilmesi üzerine, gereken koşulların, yazılı ve tüzel(hukukî) bir karşılığının bulunması üzerinedir. Birlik ve bütünlüğü, sürdürülebilirliği sağlayabilmenin göstergesi ve dayanakçası olarak, "YASA" ve yasal gereklilik, işlevini yerine getirmek üzere uygulanmaktadır. Kişi, kendi evinde istediği gibi [çırılçıplak] dolaşabileceği halde dışarıda/sokakta, ortak alanlarda dolaşamayacağı gibi. Bu durumu anlayan ve kabul edebilen tütün kullanıcıları, tütün ürünleri kısıtlamasının da bir uzlaşım ve çözüm gerektirdiğini rahatlıkla anlayacak ve kabul ediyor olacaklardır. )


- [BAZI/ÇOĞU DURUM/SORUN/HATA/ZORLUKTA]
"(BEN) İNSANIM" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< "İNSANIM" DÜŞÜNCESİNE/SÖZCÜĞÜNE SIĞINMIŞSIN/KAÇMIŞSIN/SAKLANMIŞSIN


- [hem] ÇOK OKUYAN ile/ve/||/<>/hem de ÇOK GEZEN

( Hangisi daha çok bilir?" sorusuna, birinden yana, iki yaklaşımda bulunuluyor. Doğru yanıt diye bir şey yok! İkisi de doğru ya/ya da yanlış olabilir. Fakat bilinebilecek bir şey varsa, o da ikisini de yapanın hiçbir şey bilmediğidir. Yani ne kadar bilmediğini anlayarak ve ne kadar daha anlaması gerektiğini anlar. "ŞİO ME NİHİL ŞİRE"[En iyi bildiğim şey, hiçbir şey bilmediğim!"] )


- [ne yazık ki]
| KİŞİSEL(KENDİNİ İSPAT) "...DIR!"I
ile
TAHMİN "...DIR!"I |
ile/değil/yerine/><
BİLİMSEL "...DIR!"

( KOŞAÇ: Ad tümcelerinde özne ile yüklemi birleştiren, yükleme güçlü olasılık, olumluluk, olumsuzluk, süreklilik, kesinlik kavramları veren -dır / -dir eki ya da değil sözcüğü. )


- [ne yazık ki]
"FAYTON":
"NOSTALJİ" değil ATLARI KÖLELEŞTİRME


- 3 KİŞİ/ARKADAŞ ile/yerine/ve 2, 4, 5, 6 [< üzeri] KİŞİ/ARKADAŞ

( Üç kişi, olanaksız bir üçgen oluşturduğundan, biri, öbeği[grubu] terk etmelidir. )

( Üç kişi, birlikte yürürken, birini yitirir. )


- AD KOYMADA, DOĞUMUN:
ZAMAN/I ile/ve/<> YER/İ

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, çocukların adları, doğdukları yer ve zamana göre konuluyor. [Mbonsol: Ağacın altı. | Maseke: Dere kıyısı.] )

( Kişi, ahırda doğdu diye at olmadığı gibi, "nereli" olduğunun ve/ya da adının ne konulduğunun da belirleyiciliği yoktur/olmaz! )


- AD/IM/IZ ile/ve UNVAN[ÜNVAN değil!]

( NAME vs. TITLE (OF DIGNITY) )

( MING ile ... )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/></>/<
YAKÎN

( 0
|------%50 altı.[1-49]------|%50-50|------%50 üzeri.[51-99]------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
%100 )

( YOK(LUK)
|------ KURUNTU------|BELKİ|------KUŞKU------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
KESİN(LİK) )

( RECM[Ar. çoğ. RÜCÛM]: Taşa tutma, taşlama. | Birine atılan taş. | Suçluyu beline kadar gömüp taşlayarak idâm etme. | Sövme, lânetleme. | Zan üzerine konuşma. )

( image )

( image )

( )

( Anımsadığımız şeylerle, onlar gerçekmişlercesine meşgul oluyoruz ne yazık ki. )

( DEFINETLY NOT[%0]
ALMOST NEVER[%10]~DOUBTFULLY[%20]~IMPROBABLY[%30]~UNLIKELY[%40]~
MAYBE[%50]~
PERHAPS[%60]~PROBABLY[%70]~LIKELY[%80]~ALMOST CERTAINLY[%90]~
DEFINITELY[%100] )


- ÂDET/AYBAŞI/REGL ile YAŞDÖNÜMÜ/MENAPOZ

( 28 günde bir, 3 ilâ 7 gün arasındadır. Normal koşullarda bir çay bardağının 2/3'ü kadar kan kaybı oluşur. İLE ... )

( TUHR: İki âdet arasında geçen zaman. [En az 15 gündür] )

( SİNN-İ BUHRÂN/YE'S: Adetten kesilme yaşları. )

( )

( "kanıyorum" sözcüğü, kişi üzerinden düşünmeye neden olduğundan, bu kullanım tamamen yanlıştır!

Bu, bir durum ve kavram olduğundan ve de dirimsellikle(biyoloji) ile ilgili olduğundan, "kanıyor" ya da "kanama var" olarak tanımlamak, kullanmak gerekir. "Ter kokuyor/sun" demek yerine "ter kokusu var" demek gerektiği gibi. Yani bu genel geçer bir "özellik/sıfat", "kimlik" ve "o kişiye özgü" olmaktan çıkarılmalıdır. Bu tür düşük kişi temelli/odaklı düşünce ve tanımlardan tamamen uzak durulmalı/tutulmalıdır.

"Ben/sen" ve "benim/senin" sözcüklerinin kullanımında başkalarının da bulunması söz konusudur. Yani ancak başkalarının da bulunduğu yerde, "ben"/"benim" sözcükleri kullanılabilir. Tek başınayken ya da banyoda/tuvalette, "örtülü/giyinik olma ya da çıplaklık" diye bir düşünce/durum olmadığından, hiçbir organın tanımı olmadığı gibi her bir acıyan ya da kaşınan noktamızla, bir bütün olarak kendimizizdir. Hiçbir tanım ya da ayrımımız olmaksızın, gövdemizle/aracımızla, kendimizi algılayan ve deneyimleyenizdir sadece.

"Kanım/ağrım" ya da "başım/bacağım/kolum/dişim" desek de bunlar, işimizi gören, bulunması zorunlu ya da gerekli parçalarımızdır. "Terim/idrarım/dışkım/bokum" sözcüklerini duymaz ya da söylemeyiz. Çünkü onlar, "işi bitmiş, tüketilmiş, çıkan, atılması gerekenler" olarak bilinenler ve sabit olmayanlar olduğundan, her ne kadar bizden çıkmış olsalar da kendimizden ayrı görür ve ayrıymış gibi dillendiririz. Aradaki kopukluğu, karşıtlığı ve tutarsızlığı, bisiklete binmeyi tüm yaşamımız boyunca ancak bir kere öğrenebilmek gibi bu tür ayrıntıları da bir kere düşünerek ve anlayarak, dilimizi/sözcüklerimizi doğru, yerinde kullanarak çözmek ve aşmak durumundayız.

Bunlar gibi günlük dilde "ben/sen" sözcüklerini ya da sözcüklerdeki "m/n" harfinin kullanımında da bilinçli ve doğru kullanım ve doğru tutumda olmak durumundayız. Kendimizi, gövdemiz/in olsa da organlarımız ya da etkileşimde olduğumuz, kullandığımız nesnelerle özdeşleş(tir)memek, kişileri, parçalara indirgememeyi önemseyerek bu ayrımlara olabildiğince özen göstermeyi yeğlemeliyiz.

Ayrıntılar ve daha fazlası için...

FaRkLaR.net/sozluk/fark/53117 | FaRkLaR.net/sozluk/fark/44494

FaRkLaR.net/dirimbilim | FaRkLaR.net/TIP | FaRkLaR.net/Doga | FaRkLaR.net/Dil )

( )

( HAYZ, TAMS ile SİNN-İ YE'S [45-55 yaş arasıdır] )

( MENSTRUATION/PERIOD vs. MENOPAUSE )


- AHLÂK/AHLÂKSIZLIK ile/değil/< ANATOMİ

( Eşeysel örgenlerin adlarında, "ahlâk" ya da "ahlâksızlık" aranamaz! Küfür olarak geçen sözcüklerin ve küfür edenlerin yersiz/kötü "kullanımındaki" yanlışlık, dilin ya da sözcüklerin hatası, yükü değildir! Kişilerin yanlışları da sadece o kişilerin, o ve ilgili yersiz/bağlamsız, yanlış/kötü davranış ve tutumlarıyla sınırlı tutulmak zorundadır.

Üç yaşından itibaren öğrenilmiş, fark bile olmayan "farkların", gerçekte, doğada ve bütünlükte hiçbir biçimde herhangi ciddi bir fark oluşturmadığı, herkesin her "şey"i tam olarak bildiği, gördüğü ve yaşadığı bir durumun, deneyimin de doğal ve sınırlandırılmış, kapalı koşullarda, herhangi bir ayıbı yoktur[bulunamaz ve aranamaz]! Eşeysel örgen adlarının, tıpta, anatomi ya da fizyoloji bilgisi olarak, Latince ya da başka bir dilde kullanılması da bir şeyleri "çözmekte/aşmakta" yeterli değildir.

Doğru/uygun zaman, zemin ve koşulların, duyacaklarına râzı olan/olacak kişinin, muhabbetin ve hukukun bulunmadığı ilişki ve ortamlarda, dikkatsiz, özensiz bir biçimde tüketiliyor olmasıdır tüm sorun. Söylenilen sözcüklerin değil beklenilmeyen ve istenilmeyen koşullarda, bir dayatma olmasından dolayıdır kişilerin tüm haklı tepkisi. Kişilerin, hangi konu/alan olursa olsun, seslerini yükseltmelerindeki yanlış ya da sorun kadar, kullandıkları ve seçemedikleri sözcüklerin yanlışlığındandır rahatsız olunan. Sorun, esas ya da içerik sorunu değil, yöntem(usûl) sorunudur. Kalabalığın içinde, zaman, zemin ve koşulları, kişileri dikkate almama kabalığıdır.

"Cinsiyetçi küfür" diye bir "tanım/sözcük" de olmaz! Sorun, örgen adlarında ya da "kadın"lara saygısızlık olmasında değil cahil/yetersiz/özensiz/kaba kişilerin, sonuç odaklı ve düşünmeden, özenmeden, çevresine kayıtsız ve saygısızca davranmasından dolayıdır. Eğer eşeysellikteki son aşama, "kulağa üflemek" olsaydı, her ("olumlu/olumsuz") zaman ve zeminde, her durumda, ağzından düşürmediği "söz" ve kısaltma, "AMK" değil "Hay kulağına üfleyeyim!"[KULK] olurdu. Bu durumda, bu sorun, ne kulak kepçesinin ve/ya da deliğinin, ne de bu sözcüğün, "ayıbı", "ahlâklılığı ya da ahlâksızlığı" olurdu.

Buradaki "sorun" ya da yanılsama, kapalı, sınırlı ya da bazı/çoğu ayrıntının iki kişi arasında ya da sır olarak tutulması istenilen özelin, dışarıda ve genelleştiriliyor olmasından dolayıdır.

Tıpta ve tüzede[hukukta], "ayıp", "çirkinlik" vs. ol(a)madığı gibi, zihinde ve zihin dilinde de "ayıp", "pis", "kötü" diye bir sınır(landırma) ya da sonuç(landırma) yoktur. Zihinden, "olumlu/olumsuz", "iyi/kötü" her düşünce ve ayrıntı geçebilir fakat sorumlu olunan/olunması gereken, ağızdan çıkmayabilecek olan söz(cük)ler(imiz)dir. )

( image )


- ALIŞ-VERİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ-ALIŞ

( Veren, her zaman vermeye hazırdır. )

( Kendilerinde olanlar, verebilir. )

( Verirsin ve alırsın! Verirsen alırsın! Verdikçe alırsın! Ver/verebil ki, alabil! )

( Biriktiren biriktirmeye memur, harcayan harcamaya. Veren ise, hazineyi kullanma yetkisine sahiptir. )

( Verdiğine engel olabilecek, vermediğini de verebilecek kimse yoktur. )

( The giver is always ready to give. )


- ALT ÇENE:
HAYVANDA ile/+/> İNSANDA

( İki yönde hareket eder. [Aşağı/yukarı./Açma-kapama. VE Sağa-sola.] İLE/+/> Üç yönde hareket edebilir.[Aşağı/yukarı./Açma-kapama. VE Sağa-sola. VE İleri-geri.] )

( Yakalama, ısırma. VE Çiğnemeyi sağla(tı)r. İLE/+/> Konuşmayı sağla(tı)r. )


- ÂN'I YAŞAMAK değil ÂN'IN FARKINDALIĞIYLA YAŞAMAK

( "Ân'ı, yaşamak" sözü, "anlık düşünmek, hareket etmek, günlük öteki işleri/durumları gözardı etmek, kenara koymak, askıya almak" ya da "keyfî, ben merkezci hareket etmek" olarak DEĞİL yaşamın, olay/olguların, çevrenin, kendinin/zihnin her durum ve sürecinde, farkındalıklı ve nitelikli yaşama çabası -iddiasında değil!- içinde olunması gerektiği, gerekenin, gerektiği koşullarda ve zamanda yerine getirilmesi gerektiği anlamına gelir. Ancak, bu biçimde, farkındalıklı düşünülür, eylemsel yaşanırsa, yaşamın içinde olunacağı, sorumluluk alarak, felsefî anlayış, bilimsel tutum ve sanatsal duyarlılık ile sağlanabilir. )

( "An'ı yaşamak" ya da "An'da yaşamak" deyimleri, eksik ya da yanlış kullanılmakta, algılanmaktadır ne yazık ki.

"An'ı yaşamak", gün boyunca yaptığın/yaşadığın biçimde, An'ı(nı) da farkındalıklı, verimli yaşamaya işaret etmek, dikkat çekmek üzere kullanılır/kullanılmalıdır. Bu algı ve yorumla, hem gün içinde yapılan/yaşanılan işlerdeki zorunlulukları/gereksinimleri yerine getirir gibi, An'ı da aynı zorunluluklar oranında yaşamayı, hem de An'ın yoğunluğundaki bilinci/ni, gün içindeki işlerde de devrede tutarak, verimli bir tam gün geçirmeyi anımsa(t)maya yöneliktir.

"An'da yaşamak" da aynı biçimde, günlük işlerdeki çokluk ve verimlilik gibi An'da da zamanı verimli kılacak, farkındalıklı bir tutum içinde yaşamayı anımsa(t)maya yöneliktir.

Yani...
"AN'I YAŞAMAK" değil AN'I, FARKINDALIKLI YAŞAMAK; "AN'DA YAŞAMAK" değil AN'DA, VERİMLİ/ÜRETKEN YAŞAMAK'tır! )


- ANIMSAMAK ile/ve/||/<>/> ÖĞRENMEK

( Günlük konuşmada kullandığımız ve düşüncemizdeki gibi gerçekleşmeyen öğrenme işlevi ve sürecinin, öğrenme çeşitlerini bilmenin de kaygının nedeni/kaynağı ve sürecinde, kaygı duygu-durum bozukluklarında, hem doğru tanımlamak, hem de tersine çevirmek üzere ne kadar işe yarayacağını anımsamak durumundayız.

Bilindiği üzere, psikoloji araştırma ve deneylerinde, hayvanlardan ve özellikle de çeşitli nedenlerden dolayı sıçanlardan da yararlanılır. Kişinin, zihinsel ve bu doğrultuda, davranışsal ve tutumsal çözümlemelerinde, anımsamanın ve öğrenmenin sürecini de sıçanlar üzerinden şöyle ilginç bir deneyle anla(t)ma olanağımız bulunuyor.

Anımsama ile Öğrenme arasındaki farkları değerlendirebileceğimiz en verimli örnek ve deney ise Su Labirenti'dir.[Water Mase]

Sıçanın, sıçrayarak dışarı çıkamayacağı, ancak yüzerek bir çıkışa ulaşabileceğini düşündüren, 50 - 60 cm. derinliğindeki ve birkaç metre çaptaki, görüş mesafesi sıfır olan, boyalı bir suyla dolu havuzu, yüzeyinde, dörde böldüğümüzü varsayalım.

Havuzun bir çeyreğinde bulunan ve su üzerinde, sıçanı, batmadan taşıyabilecek bir mantarın çaprazındaki bir noktadan da sıçanı havuza bıraktığımızda, havuzun tamamında, suyun içinde ve herhangi bir yerinde yüzerken mantarı keşfetmesi ve üzerine çıkması, sıçan için bir çıkış kapısı ve bir kayıt olarak yerini almıştır.

Sıçan, yine aynı havuzun bambaşka bir noktasından tekrar havuza bırakıldığında, aynı çeyrekte bulunan mantarın, birkaç saniye daha hızlı keşfedilmeye başlandığı gözlemlenmektedir. Bu süreç ve tekrar sayısı arttıkça, sıçan, havuzun neresinden suya bırakılırsa bırakılsın, sürenin kısalmasıyla ve doğrudan bulunduğu çeyreğe ve noktaya yüzme şeklinde bir sonuca ulaşmaktadır. Bu durum, sıçanın, mantarın bulunduğu çeyreği ve yeri, öğrenmiş olması değil anımsaması ile ifade edilmektedir.

İkinci aşamada, mantar, havuzun içinden alınır ve sıçan, tekrar farklı çeyreklerden havuza bırakılır. Hangi çeyrekten ve kaç kere suya bırakılırsa bırakılsın, doğrudan, mantarın bulunduğu aynı çeyreğe yüzmekte ve mantarın bulunduğu noktanın etrafında yüzmektedir. Bu daha kapsamlı durum, süreç ve sonuç ise öğrenme ile ifade edilmektedir.

Kaygının ortadan kaldırılması için bilginin yanı sıra, zihnin işleyişinin de bilinmesi, çok belirleyici ve kolaylaştırıcı bir katkı sağlamaktadır. )

(

Konu Açıklama
Morris Su Labirenti/Morris Water Mase Hayvanların öğrenme, bellek ve uzamsal becerilerini değerlendirmek için kullanılan bir davranışsal testtir.
1981 yılında Richard G. Morris tarafından geliştirilmiştir.
Nörobilim ve davranışsal bilimler için standart bir araçtır ve özellikle mekânsal bellek ile ilgili beyin bölgelerinin [örneğin, hipokampus] işlevlerini anlamada önemli bir rol oynar.
Yapı - Büyük, dairesel bir su havuzu.
- Havuzun içinde, su yüzeyinin hemen altında gizli bir platform.
- Su bulanıktır, böylece platform görerek değil dokunarak bulunur.
Amaç - Hayvanın gizli platforma ulaşmasını sağlamak.
- Mekânsal öğrenme ve belleği test etmek.
Kullanım Alanları - Mekânsal öğrenme ve belleği değerlendirmesi.
- Nörolojik bozuklukların incelenmesi (ör. Alzheimer, stres).
- İlaç etkilerinin test edilmesi.
Testin Çalışma Aşamaları Eğitim aşaması: Hayvan platformun yerini öğrenene kadar tankta birkaç kez test edilir.
Test aşaması: Platform kaldırılır veya yeni bir yere yerleştirilir; hayvanın önceki bilgileri kullanma becerisi değerlendirilir.
Ölçülen Parametreler - Platforma ulaşma süresi.
- İzlenen yolun uzunluğu.
- Platform çevresinde geçirilen süre (platform kaldırıldığında).
Avantajlar - Öğrenme ve belleği niceliksel olarak değerlendirme olanağı sağlar.
- Hayvanın doğal yüzme davranışlarını kullanır.
Dezavantajlar - Hayvanlar için suya maruz kalmak stres yaratabilir.
- Uygun araçlar ve teknik bilgi gerektirir.
- Görme engelli hayvanlar için uygun değildir.


Konu Açıklama
Öğrenme ve Anımsama ile İlişkisi Morris su labirenti, mekânsal öğrenme ve uzun süreli belleği ölçmek için kullanılır.

- Anımsama (Hafıza): Test aşamasında platform kaldırıldığında, hayvanın geçmiş deneyimlerini kullanarak platformun konumunu anımsama becerisi ölçülür.
- Öğrenme Süreci: Hayvan, tekrar edilen denemelerle platformun yerini öğrenir ve bu süreç hipokampal işlevleri yansıtır.
- Nörolojik Bozukluklar: Alzheimer, travmatik beyin hasarı gibi durumlarda öğrenme ve bellek bozulmaları bu test ile tespit edilebilir.
Depresyon ile İlişkisi Depresyon, öğrenme, bellek ve bilişsel süreçlerde bozulmalara neden olabilir.

- Stres ve Depresyonun Etkileri: Kronik stres ve depresyon, hipokampus oylumunda azalmaya ve bellek-öğrenme işlevlerinde bozulmaya yol açar.
- HPA Aksı ve Kortizol: Depresyonda artan kortizol düzeyleri hipokampal plastisiteyi olumsuz etkiler, bu da labirent performansının düşmesine neden olur.
- Antidepresan Tedaviler: Antidepresanlar hipokampus üzerindeki nöroplastik etkileri yoluyla bellek ve öğrenmeyi iyileştirebilir. Bu, test performansının artmasıyla gözlenebilir.
)

( Ahmet Çorak'ın Tezi ( .pdf olarak da buradan indirebilir ve okuyabilirsiniz...) | Ahmet Çorak'ın Sitesi )


- ANIMSAMAMAK / ANIMSANMAMASI GEREKENLER
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>
ANIMSAMAK / ANIMSAMAMIZ GEREKENLER

( Yaşadığımız, "olumlu"/"olumsuz", "büyük"/"küçük" herşeyi, sürekli anımsasaydık, delirirdik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bazen/çoğunlukla, bazı "olumlu"/"olumsuz", "büyük"/"küçük" bilgi ve deneyimleri, delirmemek, kendimizi kaybetmemek/korumak, korkmak/korkabilmek ve varoluşumuzun sürekliliği için anımsamamız/anımsayabilmemiz gerekir. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Birleştirme/bağlantılandırma üzerine ve becerisi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ayırabilme, dışarıda bırakabilme üzerine ve becerisi. )

( Kendini düşünür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< [Önce kendiyle birlikte] Başkalarını da düşünür. )

( "Savaşta". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Barış için! )

( Sunulmuş/bahşedilmiş olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kişinin kuracağı. )

( Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum. )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bağ. | Eskiden, develerin ayağına bağladıkları bağ. | Kendini, gereksinimi duyulan şeyi, kendi aracılığıyla elde edilen özel bir sıfatla kayıtlandırmış zât. )

( Sözel/yazınsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Matematik. )

( )

( Dilin becerisi/hüneri. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Dilin freni. )

( Yakını gösteren ışık/huzme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uzağı gösteren ışık/huzme. )

( Ne yapacağını "bilmek", istenç/irâde[yapma bilgisi/gücü/isteği]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ne yapmayabileceğini bilme[bilgisi/gücü/isteği], direnç/ihtiyâr. )

( Kısa sürede [kazanırsa/belki/kısmen] "kazan[dır]ır". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Orta ve uzun sürede kazan[dır]ır. )

( )

( [Kişileri ...] Ayrıştırır, uzaklaştırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Birleştirir, buluşturur. )

( [öteki ucu] Asalaklık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Aptallık. )

( Keskinleştirmek üzere. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yetkinleştirmek üzere. )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hind felsefesindeki temel kavram RTA, Yol (Rota, route, road) anlamına gelmektedir. Ratio'nun kaynağı olan Ratis ise, Lâtince'de, bağ çubuklarını boylarına göre düzlemektir, denk etmektir. Eski Yunan'da, muntazam dizilmiş kolye anlamında, "cosmos", düzenli evren ("Cosmos") ile, akıl, dil, "Logos (uyumlu dil ve Akıl)", "Nomos", "Ethos" [yüce değerlere yönelme] arasındaki eşdeğerlik demektir. Japonların "Kannagara no michi"si, Arapların "Şeria"sı da aynı, doğru yol, anlamındadır. )

( INTELLIGENCE vs./and/but/||/<>/< REASON/RATIO
REASON/RATIO instead of INTELLIGENCE )

( [nicht] INTELLIGENZ mit/und/||/<>/< VERNUNFT )


- ANLAŞMA ile/ve/değil/<> ANTLAŞMA

( Anlama durumunun, kişilerin birbirinin dediklerini, konusu geçen noktayı ve içeriğini/kapsamını/ayrıntılarını duymuş, bilmiş, anlamış ve belirli bir yönde düşünce, duygu ve amaç bakımından birleşmiş olmayı belirtmektedir. İLE/VE/DEĞİL/<> Ahidleşme[toplulukta/toplumda] ve/ya da muahede[iki kişinin], karşılıklı olarak bağlayıcılık özelliğiyle/koşullarıyla sözleşmesi, yeminleşmesi. )

( [not] TO UNDERSTAND EACHOTHER vs./and/<>/but PACT/TREATY )


- ARAÇLARDAN İNERKEN VE KAPILARINI AÇARKEN:
SOLDAN ile/ve/değil/yerine SAĞDAN

( Araç yolcularının, inecekleri zaman, sol kapıyı değil sağ kapıyı kullanmalarına özen gösterelim. Sürücülerin de özellikle bisikletliler, motorsikletliler ve hatta yayaları düşünerek, aniden çıkış yapmamaları gerektiğini her zaman için anımsatalım ve birbirimizi uyaralım. Aniden açılan kapılar yüzünden yaşanılan gereksiz ve büyük kazaları, bilinçli ve dikkatli davranarak önlemek olanaklıdır. Lütfen araçtan ani çıkışlar yapmadan ayna kullanarak kapıları açalım! )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( Belirli seviyede tutulan iletişim ve paylaşımın, dolayısıyla ilişkinin durumu. İLE Dostlukta son derece derin ve yoğun yakınlık, iletişim ve paylaşım vardır. Bir kişinin birini "Samimi arkadaşım/kankam(kan kardeşim)" olarak tanıtması için en temelde, o iki kişinin sırlarını paylaşabilmesi ve Para ve Seks durumu hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olma durumu vardır. )

( Dostluk, duygulu, erdemli iki kişi arasında, kendiliğinden oluşuveren bir anlaşmadır. Duygulu diyorum, çünkü bir keşiş, dünyadan el etek çekmiş biri, hiç kötü olmaz da dostluk nedir bilmeden yaşayabilir. Erdemli diyorum, çünkü kötülerin, olsa olsa suç ortakları olur, haz düşkünlerinin zevk ve eğlence arkadaşları, çıkarlarını arayanların ortakları vardır, siyaset kişileri, çevrelerine fitne fücurlar toplar, çoğu avarenin bağlılıkları, prenslerin dalkavukları olur; erdemli kişilerin, yalnız onların dostları vardır. )

( Eğlenebildiklerimizle. İLE/VE/<> Anlatabildiklerimizle. İLE/VE/<> Ağlayabildiklerimizle. )

( "Geçerken uğra" der. İLE "Geç, erken uğra!" der. )

( ... İLE Kişiyi, hiçbir zaman/koşulda, terk etmeyen. )

( Herkes dost olamaz! Dost olmayana, arkadaş demenin farkını görmek ve buna göre kullanmak gerekir. )

( Eğer hiç dostun yoksa sen bir dost ol! )

( Derviş, dostum demez! Dost, hiçbir zaman, yanından ayrılmayacak kişidir. Ancak, gerçekten dost olunacak kişi için kullanılabilir. )

( Tek dostumdur... Gökteki yıldızlar! )

( SEN, SANA DOSTSUN!
[HABERİN YOK] )

( Kişilerin en âcizi, dost edinmeyendir! Bundan da âcizi ise dostunu yitirendir. )

( İyi arkadaş, yanında, yüksek sesle konuşup düşünebileceğin kişidir. )

( "Dostlarım! Dünyada dost yoktur!" )



B Biledeğil sayfasının devamı için burayı tıklayınız...


- ... KEMAL:
NAMIK ile YAŞAR ile ORHAN

( 21 Aralık 1840 - 02 Aralık 1888 İLE 15 Eylül 1914 - 02 Haziran 1970 İLE 06 Ekim 1923 - 28 Şubat 2015 )


- ALFRED PRUFROCK'UN AŞK TÜRKÜSÜ[T S ELIOT] ŞİİRİNİN ÇEVİRİSİNDE:
CAN YÜCEL ile SUPHİ AYTEMUR ile NURDAN SÜMER


- ALİ ŞİR NEVÂÎ

( İlk hamse ve tezkireyi yazmıştır. )


- ANAKİKLİK/PALİNDROM ile AMBİGRAM

( Tersinden okununca da aynı anlamı veren sözcük ya da tümce. İLE Tersine çevirme. Sunulduğu biçimiyle okunabildiği gibi tam tersine çevrildiğinde de okunabilen görseller. )

( SANMA ŞAHIM | HERKESİ SEN | SÂDIKÂNE | YÂR OLUR
HERKESİ SEN | DOST MU SANDIN | BELKİ O | AĞYÂR OLUR
SÂDIKÂNE | BELKİ O | ÂLEMDE BİR | DİLDÂR OLUR
YÂR OLUR | AĞYÂR OLUR | DİLDÂR OLUR | SERDÂR OLUR

YAVUZ SULTAN SELÎM )

( )


- ARAZİ ile/ve TOPRAK

( TOPRAK

Tarlam, sana üçyüz fidan aşılasam
Tarla coşar, fidan coşar, el coşar
Gücüm yetse, hemen işe başlasam
Kazma coşar, kürek coşar, bel coşar

Muhidime örnek olmak maksadım
Sevinir evlâdım, söylenir adım
Hız ile yürür idim olsa kanadım
Yolcu coşar, ayak coşar, yol coşar

Çalışırsan toprak verir cömerttir
Emeksiz istemek, dermansız derttir
Çalışmak, insana büyük servettir
Kese coşar, gönül coşar, el coşar

Yılda bir kez, çiçek açan ağaçlar
Hayatta insana ömür bağışlar
Her taraftan cıvıldaşır o kuşlar
Seher coşar, bülbül coşar, gül coşar

Güzelin kulağı, küpeyi saklar
Ağacın yaprağı, meyveyi koklar
Mehtap ile birleşince yapraklar
Gölge coşar, mehtap coşar, dal coşar

Yel, dala değdikçe, sor ki, dallar ne çeker
Durmaz inler, ırgalanır, Hû çeker
Demişler ki, bu derdi bu çeker
Veysel ağlar, sazı ile tez coşar

 

[ Veysel (Âşık) 'ın yazdığı ilk şiirdir. ]

[ Sürekli erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/12792 ]

)

( ... ile/ve TÜRÂB )

( ... ile/ve HÂK, ÂCÂK )

( ... ile/ve PİTHİRİ )


- BÂHTER ile BÂHTER

( Batı. [Yeni şairlerin kullanımında] İLE Doğu. [Eski şairlerin kullanımında] )


- BÂKİ'NİN:
25 YAŞ ÖNCESİ ŞİİRLERİ ile/ve 25 YAŞ SONRASI ŞİİRLERİ

( BÂKÎ ['den...]

MÜHEYYÂ OLDU MECLİS SÂKİYÂ PEYMÂNELER DÖNSÜN
BU BEZM-İ RÛH BAHŞUN ŞEVKINA MESTÂNELER DÖNSÜN
DİLÂ CÂM-I ŞARÂB-I AŞK-I YÂRI ŞÖYLE NÛŞ İT KİM
FELEKLER GÜM GÜM ÖTSÜN BAŞINA HUMHÂNELER DÖNSÜN

HAYAL-İ ŞEM'-İ RUHSARIN KO YANSIN HANE-İ DİLDE
PERİN OL ŞEM'A YAKIP ŞEVK İLE PERVÂNELER DÖNSÜN

SEN AĞYÂR İLE DEVR ETDİR ŞEHÂ PEYMÂNEYİ DÂİM
SER-İ KÛYUN DOLAŞIP ÂŞIK-I BÎÇÂRELER DÖNSÜN

BU BEZM-İ DİLKÜŞÂYA MAHREM OLMAZ BÂKİYÂ HERKES
Dİ GELSİN EHL-İ DİLLER GELMESİN BİGÂNELER DÖNSÜN )


- BANU ÇİÇEK ve/<> BAMSI BEYREK

( Dede Korkut Öyküleri'nde geçen bir aşk öyküsü. )


- BENJAMIN ile BENJAMIN

( Walter Benjamin İLE Benjamin Franklin )

( 15 Temmuz 1892 - 26 Eylül 1940 İLE 17 Ocak 1706 - 17 Nisan 1790 )

( Alman edebiyat eleştirmeni, düşünür, kültür tarihçisi ve estetik kuramcısı. İLE Yayıncı, yazar, mucit, felsefeci, biliminsanı ve siyasetçi. )


- CAMİ ile DEFTERDAR CAMİİ[1541]
(NAZLI MAHMUT EFENDİ)

( )


- ÇEHOV değil ÇEHOF


- ÇOK GÜZELSİN! DEMENİN:
ÖNCESİ ile/ve/||/<>/> SONRASI

( )

( "Çok Güzelsin!" Demenin Etkileri... yazısı için burayı tıklayınız... )


- DAKTİLODA/KLAVYEDE:
A KLAVYE/DVORAK ile F KLAVYE ile E KLAVYE ile Q KLAVYE

( Klavyede, harflerin bulunduğu sol üst köşeye göre ad alırlar. )

( Hiyeroglif klavyesi... http://discoveringegypt.com/egyptian-hieroglyphic-writing/hieroglyphic-typewriter )

( Marcin Wichary'nin, "Sadece Türkçe bir daktiloya bakarak diller hakkında öğrendiklerim" yazısı için burayı tıklayınız... )

(

ile

)

( What I learned about languages just by looking at a Turkish typewriter )

( İHSAN SITKI YENER KİMDİR?

Liseyi, 1942 yılında, İzmir Ticaret Lisesi'nde bitirdi. Ortaokul yıllarında, daktiloda on parmak yazı yazmaya başlayan İhsan Sıtkı Yener, 1940'lı yıllardan itibaren standart klavye konusunda çalışmaya başladı.

Yüksek öğrenimini, 1946 yılında, İstanbul'da Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde tamamladı. Aynı yıl, Sultanahmet Lisesi'nde daktilografi öğretmenliği yaptı. Yüksek Lisans için ABD'ye giderek New York Üniversitesi'nde “Ölçme ve Değerlendirme” konusunda yüksek lisans yaptı ve aynı yıl doktorasını tamamladı.

Yener, 1946 yılında öğretmenliğe başladığı sırada, Türk dilinin özelliklerine göre yapılmış bir daktilo icat etme çalışmalarına başladı. "On parmak için ideal Türk Klavyesi"ni, 1955 yılında kabul ettirdi ve 1974 yılında tüm daktiloların F klavye olmasını sağladı. )

( Ümit Kıvanç'ın, "F klavye, Türkiye'de yapılmış tek düzgün iştir" yazısı için burayı tıklayınız... )

( )

( Bilgisayarınızda klavyeler tanımlanmışsa "Alt + Shift" komutu ile direkt olarak geçiş yapabilirsiniz. Aynı klavyeyi ister F, ister Q olsun, hem F, hem Q olarak kullanabilirsiniz. )

( F klavyenin mucidi İhsan Sıtkı Yener, yaşamını kaybetti - 02 Eylül 2016 )

( )

( )

( Q klavyeyi oluşturan: Christopher Latham Sholes (1867) )

( "Neden Q (QWERTY) Klavye Kullanmaktan Vazgeçemiyoruz?" yazısı için burayı tıklayınız... )


- DILTHEY ve/<> GADAMER


- DÎVÂN EDEBİYATI ile TANZİMAT EDEBİYATI


- DİVAN ŞİİRİ TÜRLERİ [DİNSEL]:
TEVHÎD ile/ve/<> MÜNÂCÂT[< NECV] ile/ve/<> NAAT ile/ve/<> MİRÂCİYE ile/ve/<> MAKTEL-İ HÜSEYİN ile/ve/<> HİLYE ile/ve/<> MEVLİD ile/ve/<> KIRK HADİS ile/ve/<> MENÂKIBNÂME ile/ve/<> KISSA ile/ve/<> SİYER

( Tanrı'nın birliğini ve ululuğunu anlatan şiir/ler. İLE/VE/<>
Allah'a dua etme, yalvarma. | Allah'a dua konulu şiirler/manzûme. İLE/VE/<>
Hz. Muhammed'i övmek, ona yakarma, şefaat dileme amacıyla yazılmış şiir/ler. İLE/VE/<>
Hz. Muhammed'in mirâcını anlatan şiirler. İLE/VE/<>
Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilişini konu alan ve acıklı bir üslûpta yazılan yapıtlar. İLE/VE/<>
Hz. Muhammed'in fiziksel ve kişisel özelliklerini, örnek davranışlarını konu alan yapıtlar. İLE/VE/<>
Hz. Muhammed'in doğumunu ve kısaca yaşamını övgüyle anlatan yapıtlar. İLE/VE/<>
Hz. Muhammed'in kırk sözünden oluşan yapıtlar. İLE/VE/<>
Din büyüklerinin, tarikat kurucularının, ermişlerin olağanüstü yaşamlarını anlatan yapıtlardır. İLE/VE/<>
Öğüt verici ve öğretici öykü, fıkra, masal, menkıbe türü yapıtlar. İLE/VE/<>
Hz. Muhammed'in yaşamını anlatan yapıtlar. )


- EŞREF[Ar. < ŞERÎF] ile Eşref[Ar.]

( Daha/pek/en şerefli/onurlu. İLE Hicivleriyle tanınmış şair.[Eserleri: Hasbihal, İran'da Yangın Var, İstimdat, Deccâl, Külliyât-ı Eş'âr. 1846 - 1911] )


- FALAKA ile FALAKA

( Ömer Seyfettin'in, öykü kitabı. İLE Ahmet Rasim'in, anı kitabı. )


- FRANCOIS RABELAIS = ALCOFRIBAS NASIER / SERAPHIN CALOBARSY

( 04 Şubat 1494 - 09 Nisan 1553 )

( "Gargantua ve Pantagruel" adlı kitabın yazarıdır. )


- GOETHE["GÖTE" değil!] ve/||/<> HERDER


- HAYDAR KUTLU =/< NÂBİ YAĞCI


- HERDER ve/||/<>/> GOETHE ve/||/<>/> SCHILLER

( 25 Ağustos 1744 - 18 Aralık 1803 VE/||/<>/> 28 Ağustos 1749 - 22 Mart 1832 VE/||/<>/> 10 Kasım 1759 - 09 Mayıs 1805 )


- Hüsrev[Fars.] ile HÜSREV[Fars.]

( Yapıtlarını Farsça yazmış bir Türk şairi ve edîbi.[1253-1325, Hindistan] | Hüsrev ü Şîrîn masalının eril kahramanı. İLE Sultan, padişah, hükümdar. )


- HZ. İBN ARÂBÎ ve/||/<> AZİZ PAVLUS (SEYAHATNÂMELERİ)


- İHSAN FAZLIOĞLU BETİKLERİNDE:
KENDİLİK ile/ve/||/<> KİMLİK


- İMZA ile CEMAL SÜREYYA'NIN İMZASI


- İNSANIN/KİŞİNİN:
SÖZÜ ile/ve BAKIŞI ile/ve SUSMASI

( Hikmet olmalı. İLE/VE İbret olmalı. İLE/VE Ders olmalı. )

( Gerek yok, her sözü, lâf ile beyâna
Bir bakış, bin söz eder, bakıştan anlayana... )

( )


- KANT ile/ve/||/<>/> SCHILLER ile/ve/||/<>/> FICHTE ile/ve/||/<>/> SCHLEIERMACHER ile/ve/||/<>/> SCHLEGEL ile/ve/||/<>/> HEGEL ile/ve/||/<>/> SCHELLING ile/ve/||/<>/> SCHOPENHAUER ile/ve/||/<>/> FUERBACH ile/ve/||/<>/> DARWIN ile/ve/||/<>/> SPENCER

( [Doğum Tarihi] 1724 ile/ve/||/<>/> 1759 ile/ve/||/<>/> 1762 ile/ve/||/<>/> 1768 ile/ve/||/<>/> 1770 ile/ve/||/<>/> 1772 ile/ve/||/<>/> 1772 ile/ve/||/<>/> 1775 ile/ve/||/<>/> 1788 ile/ve/||/<>/> 1804 ile/ve/||/<>/> 1809 ile/ve/||/<>/> 1820 )

( Wilhelm Schlegel, 22 Ocak 1798'de Jena'dan, Berlin'de kardeşi Friedrich Schlegel ile küçük bir evi paylaşan Schleiermacher'a, kardeşinin yarattığı skandallardan dolayı sitem dolu bir mektup yazar ve yakın zamanda taşınmış olduğu Berlin'den Jena'ya, kendinin yanına dönmesi için Friedrich'i ikna etmesini ister; zira kardeşi, Schiller ile girdiği tartışma sonrasında yayımladığı son metniyle tümden tozu dumana katmıştır. Öyle ki, aynı soyadını taşımasıyla Wilhelm dahi gözden çıkarılmanın eşiğine gelmiştir. Sonunda, Goethe, tartışmaya dahil olur ve Friedrich ile babacan bir konuşma yaparak, ondan kibarca, bundan sonra başka bir alan üzerine, başka bir yerde çalışmasını ister. Oysa Friedrich, bu tavsiye üzerine gittiği Berlin’de, çoktan kendi çevresini kurarak yeni bir edebi akımın öncülüğü görevini üstlenmiştir. Henüz 25 yaşındaki bir genç tarafından yazılıp böylesi büyük bir etki yaratan, yepyeni ve tümüyle özgün bir düşünsel hareketin öncüsü olan bu metin, Eleştirel Fragmanlar'dı ve yalnızca 37 sayfalık 127 aforizmadan oluşuyordu. Aradan geçen neredeyse iki yüz yıl boyunca Eleştirel Fragmanlar üzerine yüzlerce kitap yazılacaktı. Schlegel kimilerine göre yaygaracı, kimilerine göre dâhi olarak adlandırılacak ama her halükârda Romantik hareketin düşünsel temellendiricisi olarak tarih sahnesindeki yerini alacaktı... )


- KİŞİ/İNSAN ve/||/=/<>/< DİL

( Kişi, dilinin ardında gizlidir. )

( TALÂKAT: Dil açıklığı, düzgün sözlülük. | Güleryüzlülük. )

( Kişinin içi neyse, dili de odur. )

( Kişinin, dile; dilin, yola; yolun, ereğe gereksinimi vardır. )

( İnsan/kişi, dil varolanıdır; kelâmla terbiye olunur/edilir. )

( Hakikatin üzerindeki perdelerden biri dildir. )

( SELÂSET: Sözün akıcı olma, kolay anlaşılma hali. )

( AĞZI TATLI: Hoş konuşan. )

( Üslûb-u lîsân, aynıyla insan. )

( Kişi, kendini, yazı aynasında görür/gösterir ve gerçekleştirir. )

( HUMAN(/SOCIETY) and/||/=/<>/< LANGUAGE )

( ... ve/||/=/<>/< LİSÂN )

( ... ve/||/=/<>/< ZEBÂN )


- KİŞİ ve/||/<>/> GÖZGÜ/AYNA ve/||/<>/> YAZI

( Üçü de herşeyi yansıtır. )

( Ancak, üçüne baktığında, kendini görebilirsin. )

( Kişi, kendini, en iyi, yazı aynasında tanır ve gerçekleştirir. [ Öncelikli olarak, iki ayrı sayfada, şu iki dizini oluşturmakla başlamak gerek. 1- HAYIR! | 2- YAPMAYABİLECEKLERİM(İZ) ] )

( Kişi, kendini, üç ayna karşısında tanıyabilir ve gerçekleştirebilir.

İlk aynamız, öteki aynasında yani anne ve başka kişilerle olan ilişkilerinde, paylaşım ve iletişimlerimizdedir.

İkincisi, doğada ya da cam/ayna, metal, kamera gibi nesnelerdeki yansımalarındadır.

Üçüncüsü ise yazı aynasındadır, yazdıklarımızın ve yazabileceklerimizin yansımasındadır.

Yazma eylemi, ilk ikisi gibi dolaylı olmayıp doğrudan, kişinin kendini, zihnini ve yaşamını karşısına koyup gözlemlemesini ve düzenlemesini sağlayan, yaşamın gelişine ya da kendi "haz ve keyfî kararlarına" düş(ür)meyebileceği eylem ve tutumdur.

Yaparak, eyleyerek ve "Yaptığını yaz, yazdığını yap!" ilkesiyle ancak yazarak, kendine hizmet etmekle herkese, insanlığa hizmet etmiş ve yaşama katılmış olur.


Bir'e hizmet, bin'e hizmet;
bin'e hizmet, bir'e hizmettir.

-------------------------------------------

Kişi, ne yaparsa
kendi yapar, kendine yapar. )


- KİŞİNİN, ...:
"MİZAH GÜCÜ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "AKIL GÜCÜ"


- KİTAP OKUMAYI SEVMEYEN ile/değil/yerine/<> ARADIĞI KİTABI HENÜZ BULAMAMIŞ OLAN


- KİTAP ile/ve/<> ÖĞRETMEN/HOCA/MÜRŞİT/GURU

( Neyi/neleri nasıl yapacağını/yapabileceğini anlatır/gösterir. İLE/VE/<> Neyin/nelerin yapılmayacağını/yapılmaması gerektiğini gösterir/anlatır. )

( Veri/bilgi. İLE/VE/<> Bilgi + Tecrübe. )

( ... ile/ve/<> GURU: Can bağdaşması. )


- ANAKİKLİK/PALİNDROM ile AMBİGRAM

( Tersinden okununca da aynı anlamı veren sözcük ya da tümce. İLE Tersine çevirme. Sunulduğu biçimiyle okunabildiği gibi tam tersine çevrildiğinde de okunabilen görseller. )

( SANMA ŞAHIM | HERKESİ SEN | SÂDIKÂNE | YÂR OLUR
HERKESİ SEN | DOST MU SANDIN | BELKİ O | AĞYÂR OLUR
SÂDIKÂNE | BELKİ O | ÂLEMDE BİR | DİLDÂR OLUR
YÂR OLUR | AĞYÂR OLUR | DİLDÂR OLUR | SERDÂR OLUR

YAVUZ SULTAN SELÎM )

( )


- DAKTİLODA/KLAVYEDE:
A KLAVYE/DVORAK ile F KLAVYE ile E KLAVYE ile Q KLAVYE

( Klavyede, harflerin bulunduğu sol üst köşeye göre ad alırlar. )

( Hiyeroglif klavyesi... http://discoveringegypt.com/egyptian-hieroglyphic-writing/hieroglyphic-typewriter )

( Marcin Wichary'nin, "Sadece Türkçe bir daktiloya bakarak diller hakkında öğrendiklerim" yazısı için burayı tıklayınız... )

(

ile

)

( What I learned about languages just by looking at a Turkish typewriter )

( İHSAN SITKI YENER KİMDİR?

Liseyi, 1942 yılında, İzmir Ticaret Lisesi'nde bitirdi. Ortaokul yıllarında, daktiloda on parmak yazı yazmaya başlayan İhsan Sıtkı Yener, 1940'lı yıllardan itibaren standart klavye konusunda çalışmaya başladı.

Yüksek öğrenimini, 1946 yılında, İstanbul'da Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde tamamladı. Aynı yıl, Sultanahmet Lisesi'nde daktilografi öğretmenliği yaptı. Yüksek Lisans için ABD'ye giderek New York Üniversitesi'nde “Ölçme ve Değerlendirme” konusunda yüksek lisans yaptı ve aynı yıl doktorasını tamamladı.

Yener, 1946 yılında öğretmenliğe başladığı sırada, Türk dilinin özelliklerine göre yapılmış bir daktilo icat etme çalışmalarına başladı. "On parmak için ideal Türk Klavyesi"ni, 1955 yılında kabul ettirdi ve 1974 yılında tüm daktiloların F klavye olmasını sağladı. )

( Ümit Kıvanç'ın, "F klavye, Türkiye'de yapılmış tek düzgün iştir" yazısı için burayı tıklayınız... )

( )

( Bilgisayarınızda klavyeler tanımlanmışsa "Alt + Shift" komutu ile direkt olarak geçiş yapabilirsiniz. Aynı klavyeyi ister F, ister Q olsun, hem F, hem Q olarak kullanabilirsiniz. )

( F klavyenin mucidi İhsan Sıtkı Yener, yaşamını kaybetti - 02 Eylül 2016 )

( )

( )

( Q klavyeyi oluşturan: Christopher Latham Sholes (1867) )

( "Neden Q (QWERTY) Klavye Kullanmaktan Vazgeçemiyoruz?" yazısı için burayı tıklayınız... )


- FRANZ KAFKA ile/ve/||/<> NÂZIM HİKMET

( 03 Temmuz 1883 - 03 Haziran 1924 İLE/VE/||/<> 15 Ocak 1902 - 03 Haziran 1963 )

( image )

( )

(

)

( )


- GÖRÜNTÜNÜN/MANZARANIN:
EN ÇİRKİNİ/KORKUNCU ile/değil/yerine/>< EN GÜZELİ

( Somurtan bir "yüz". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gülen bir yüz. :) )

( Gülen İnsan Yüzünün Görsel FaRkLaR'ı için burayı tıklayınız... )

( Kara delik. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güneş. )

(

ile/değil/yerine/><

)


- İNSANIN/KİŞİNİN:
SÖZÜ ile/ve BAKIŞI ile/ve SUSMASI

( Hikmet olmalı. İLE/VE İbret olmalı. İLE/VE Ders olmalı. )

( Gerek yok, her sözü, lâf ile beyâna
Bir bakış, bin söz eder, bakıştan anlayana... )

( )


- JAPONCA'DA (KANJİ):
AĞAÇ ile/ve/||/<>/> KİTAP/KÖK ile/ve/||/<>/> KORU ile/ve/||/<>/> ORMAN

( ile ile ile )


- KİTAP ile/ve/||/<>/> KİTAP SEVDÂSI VE AŞAMALARI

( )

( KİTAP SEVDÂSI AŞAMALARI...

9- Kitapları/nı, sonraki kuşağa bırakma...
8- Kitap biriktirme...
7- Yeniden keşfetme...
6- Kitaba yer/gereksinim yok...
5- Kitaplardan beklenilenin dayanılmaz hayal kırıklığı... ["Ben bir kitap yazayım da görsünler!"]
4- Kitapları, kişilerle etkileşimde olmanın yerine koyma...
3- Kimlik olarak kitaplar...
2- Kitap aşkı...
1- Kitapların keşfi... )


- MEFISTOFELES ile/ve/||/<> MARGARETTA

( image )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( Duyduğumu unuturum, gördüğümü anımsarım, okuduğumu anlarım. )

( Kurnaz kişiler, okumayı küçümser; basit kişiler, ona hayran olur; akıllı kişiler ise ondan yararlanır. )

( Okumak bir kişiyi doldurur, kişilerle konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır. )

( Kişi kendini yetiştirmek/terbiye etmek için okumalıdır! [Başkalarına bilgi satmak için değil!] )

( Kitap okumak, sevgilinin fotoğrafına bakmak gibidir. )

(

Büyük buluş! )

( )

( image )

( Bir kitabı okurken geçen iki saatin, yaşamımın çoğu yılından daha dolu olduğunu fark edince, bir kişinin yaşamının ürkütücü hiçliğini düşünürüm.

Sabahattin Ali )

( "Okuma Alışkanlığı Üzerine" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )

( READING! and READING! and READING! )


- PUŞKİN ve/||/<> GOGOL ve/||/<> GONÇAROV ve/||/<> DOSTOYEVSKİ ve/||/<> TURGENYEV ve/||/<> TOLSTOY ve/||/<> ÇEHOV ve/||/<> GORKİ ve/||/<> ZAMYATİN ve/||/<> BULGAKOV ve/||/<> PASTERNAK

( 1799 - 1837 ve/||/<> 1809 - 1852 ve/||/<> 1812 - 1891 ve/||/<> 1821 - 1881 ve/||/<> 1818 - 1883 ve/||/<> 1828 - 1910 ve/||/<> 1860 - 1904 ve/||/<> 1868 - 1936 ve/||/<> 1884 - 1937 ve/||/<> 1891 - 1940 ve/||/<> 1890 - 1960 )

( )


- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH

( Çıkarımsal. İLE/VE/||/<>/> Hayal/Muhayyile. İLE/VE/||/<>/> Sezgi/Hads. İLE/VE/||/<>/> Apaçık. )

( Soğan. İLE/VE/||/<>/> Sarımsak. İLE/VE/||/<>/> Koku. İLE/VE/||/<>/> Yaygın koku. )

( )

( Söz(cük)leri/ni değiştir... Dünya/n değişsin...
)

( )

( LES TERMES VRAIS avec/et/||/<>/> LES TERMES S'APPLIQUANT PAR UNE EXTENTION LOGIQUE DE LEUR SENS avec/et/||/<>/> PAR ALLUSION avec/et/||/<>/> TERMES CLAIRES )


- TAŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TOPRAK

( Taş gibiydin. Çok gönül kırdın. Yeter!
Toprak ol! Üstünde hoş güller biter...

Mevlânâ )

( )


- VE ile/ve/||/<> İLE

( )


- ÂŞIK ÖĞRENCİ ile/ve/||/<> MELAHAT PARS


- ÇAĞATAY TÜRKÇESİ ile/ve/||/<> OSMANLI TÜRKÇESİ


- CAMİ ile DEFTERDAR CAMİİ[1541]
(NAZLI MAHMUT EFENDİ)

( )


- ÇOK GÜZELSİN! DEMENİN:
ÖNCESİ ile/ve/||/<>/> SONRASI

( )

( "Çok Güzelsin!" Demenin Etkileri... yazısı için burayı tıklayınız... )


- DAKTİLODA/KLAVYEDE:
A KLAVYE/DVORAK ile F KLAVYE ile E KLAVYE ile Q KLAVYE

( Klavyede, harflerin bulunduğu sol üst köşeye göre ad alırlar. )

( Hiyeroglif klavyesi... http://discoveringegypt.com/egyptian-hieroglyphic-writing/hieroglyphic-typewriter )

( Marcin Wichary'nin, "Sadece Türkçe bir daktiloya bakarak diller hakkında öğrendiklerim" yazısı için burayı tıklayınız... )

(

ile

)

( What I learned about languages just by looking at a Turkish typewriter )

( İHSAN SITKI YENER KİMDİR?

Liseyi, 1942 yılında, İzmir Ticaret Lisesi'nde bitirdi. Ortaokul yıllarında, daktiloda on parmak yazı yazmaya başlayan İhsan Sıtkı Yener, 1940'lı yıllardan itibaren standart klavye konusunda çalışmaya başladı.

Yüksek öğrenimini, 1946 yılında, İstanbul'da Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde tamamladı. Aynı yıl, Sultanahmet Lisesi'nde daktilografi öğretmenliği yaptı. Yüksek Lisans için ABD'ye giderek New York Üniversitesi'nde “Ölçme ve Değerlendirme” konusunda yüksek lisans yaptı ve aynı yıl doktorasını tamamladı.

Yener, 1946 yılında öğretmenliğe başladığı sırada, Türk dilinin özelliklerine göre yapılmış bir daktilo icat etme çalışmalarına başladı. "On parmak için ideal Türk Klavyesi"ni, 1955 yılında kabul ettirdi ve 1974 yılında tüm daktiloların F klavye olmasını sağladı. )

( Ümit Kıvanç'ın, "F klavye, Türkiye'de yapılmış tek düzgün iştir" yazısı için burayı tıklayınız... )

( )

( Bilgisayarınızda klavyeler tanımlanmışsa "Alt + Shift" komutu ile direkt olarak geçiş yapabilirsiniz. Aynı klavyeyi ister F, ister Q olsun, hem F, hem Q olarak kullanabilirsiniz. )

( F klavyenin mucidi İhsan Sıtkı Yener, yaşamını kaybetti - 02 Eylül 2016 )

( )

( )

( Q klavyeyi oluşturan: Christopher Latham Sholes (1867) )

( "Neden Q (QWERTY) Klavye Kullanmaktan Vazgeçemiyoruz?" yazısı için burayı tıklayınız... )


- DEPREM ve/||/<> YANGIN


- DÎVÂN EDEBİYATI ile TANZİMAT EDEBİYATI


- DÜNYA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< AŞK/IM


- EN KISA GECE ile EN UZUN GECE

( ... ile ŞEB-İ YELDÂ )


- FECR-İ ÂTÎ ile/ve/<>/> MİLLÎ EDEBİYAT


- FRANZ KAFKA ile/ve/||/<> NÂZIM HİKMET

( 03 Temmuz 1883 - 03 Haziran 1924 İLE/VE/||/<> 15 Ocak 1902 - 03 Haziran 1963 )

( image )

( )

(

)

( )


- HOMEROS ile/ve/||/<> HESIODOS


- HUŞUYLA ile/ve/||/<> AŞKININ SARHOŞUYLA


- I. TANZİMAT ile/ve/||/<>/> II. TANZİMAT ile/ve/||/<>/> SERVET-İ FÜNÛN ile/ve/||/<>/> FECR-İ ÂTÎ ile/ve/||/<>/> MİLLÎ EDEBİYAT


- İNCELTME (SİMGESİ) ile/ve/||/<>/< İNCELİK


- KAF DAĞI ile/ya da/||/<> ÇİLE


- KÜRESELLEŞ(TİR)MEK ile/ve/değil/yerine EVRENSELLEŞ(TİR)MEK


- LUKIANOS ile/ve/||/<> JULES VERNE


- MERCİMEK AHMET ile/ve/<> SİNAN PAŞA


- NAZIM BİÇİMLERİNDE:
TERKİB-İ BENT ile/<> TERCİ-İ BENT ile/<> TERBİ ile/<> TAHMİS ile/<> TAŞTIR ile/<> TESDİS ile/<> MUHAMMES ile/<> TARDİYE ile/<> MÜSEDDES ile/<> NAZİRE ile/<> TEHZİL


- NE YAPARSAK/YAZARSAK YAPALIM/YAZALIM,
HİÇBİR KONUDA:
ACELE ETME(YELİM)! ve/||/<>/> ÖZEN GÖSTER(ELİM)!


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( Duyduğumu unuturum, gördüğümü anımsarım, okuduğumu anlarım. )

( Kurnaz kişiler, okumayı küçümser; basit kişiler, ona hayran olur; akıllı kişiler ise ondan yararlanır. )

( Okumak bir kişiyi doldurur, kişilerle konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır. )

( Kişi kendini yetiştirmek/terbiye etmek için okumalıdır! [Başkalarına bilgi satmak için değil!] )

( Kitap okumak, sevgilinin fotoğrafına bakmak gibidir. )

(

Büyük buluş! )

( )

( image )

( Bir kitabı okurken geçen iki saatin, yaşamımın çoğu yılından daha dolu olduğunu fark edince, bir kişinin yaşamının ürkütücü hiçliğini düşünürüm.

Sabahattin Ali )

( "Okuma Alışkanlığı Üzerine" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )

( READING! and READING! and READING! )


- ÖLÇÜ EKSİKLİKLERİNDE:
İMÂLE ile/ve/<> ZİHAF ile/ve/<> MED ile/ve/<> VASL(ULAMA) ile/ve/<> KASR ile/ve/<> SEKT-İ MELİH


- ÖLÇÜDE:
7'Lİ ile/ve/<> 8'Lİ ile/ve/<> 11'Lİ ile/ve/<> 14'LÜ


- ÖLÇÜDE:
HECE ile/ve/<> SERBEST ile/ve/<> ARUZ


- ÖYKÜ/HİKÂYE ile ROMAN

( STORY vs. ARTICLE )


- ÖYKÜ(LEME)DE:
MAUPASSANT BİÇİMİ ile ÇEHOV BİÇİMİ


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> AŞK (AHLÂKI) ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN

( FREEDOM and/||/<>/> MORALS OF LOVE and/||/<>/> WISDOM )


-
değil/yerine/><
, ve/||/<> . ve/||/<> ! ve/||/<> ? ve/||/<> :

( İnsanlık, bir gün...

(,) Virgülü kaybetti:
Söyledikleri, birbirine karıştı.

(.) Noktayı kaybetti:
Düşünceleri, uzayıp gitti. Ayıramadı onları.

(!) Ünlem işaretini kaybetti bir gün de:
Sevincini, öfkesini, tüm duygularını kaybetti.

(?) Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.

(:) İki noktayı kaybetti başka bir gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.

Yaşamının sonuna geldiğinde...
Elinde sadece (") tırnak işareti kalmıştı...

“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."

Alex Kanevsky )


- ... AYAKLARI ile/ve/||/<>/> ... AĞIZLARI


- (B)İLİM ve/||/<> ZİKİR ve/||/<> AŞK

( Aklın gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Sözün gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Gönlün gereği/terbiyesi/zekâtı. )


- [daha önce] "ALTINI ÇİZMEK(/ÇİZDİKLERİMİZİN)" ile/ve/değil/yerine/sonra/||/<>/< ÜSTÜNÜ ÇİZMEK


- [ne yazık ki]
"BİLDİĞİNİ OKUMAK" ile/değil/yerine/>< GÖRDÜĞÜNÜ OKUMAK

( Gördüğünü okumaya çalışmamak/çalışmayan, bildiğini okumaya neden olur/devam eder. )


- [ne yazık ki]
"YÜZEYSEL/LİK" ile/ve/||/<> "SIĞ/LIK"


- [ne yazık ki]
GEMİNİN BATMASI ile/ve/değil/||/<>/> SULARIN ÇEKİLMESİ

( Her zaman gemiler batmaz. Bu kez sular çekildi. )


- [önce] TAKDİR[Ar.] ve/sonra/||/<>/> TAKDİM[Ar.]


- | PİRİNÇ EKMEK ile AĞAÇ DİKMEK |
ile/ve/değil/||/<>/<
ÇOCUK YETİŞTİRMEK

( [öngörümüz/"beklentimiz"] Bir yıllıksa. İLE On yıllıksa. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yüz yıllık olursa. )


- 3 MAYMUN:
MIZARU ile/ve/||/<> IWAZARU ile/ve/||/<> KIKAZARU

( )

( Gözlerini kapatanın adı Mizaru, ağzını kapatanın adı Iwazaru ve kulaklarını kapatanın adı da Kikazaru. Adlarından da anlaşıldığı üzere Japon kökenli bir görsel bu. XVII. yüzyılda, Nikko kentinde inşâ edilmiş ünlü Tosho-Gu Tapınağı'nın kapısına oyulmuş "görsel bir deyim" olarak ortaya çıkmış, sonra da oradan tüm dünyaya yayılmış. )


- 360 DERECE TERS değil 180 DERECE TERS


- ABANMAK ile/ve/||/<> BOCA ETMEK


- ACI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAKIŞ AÇISI

( Kişi, bakış açısını değiştirmedikçe "ıstırabını/acısını" değiştiremez. )


- AÇIĞA VURMA" ile/ve/||/<> ORTAYA ÇIKARMA


- ADÂLETSİZLİK ve/||/<> ANLAMSIZLIK

( [Çözüm olarak ...] Tüzeyi[hukuku] bulduk fakat tüzeye ulaşamadık. VE/||/<> Sanatı bulduk fakat sanat bize ulaşamadı. )

( Adâletsizliklerin en büyüğü, âdil olmayıp âdil gibi görünmektir. )


- ÂĞYÂRINI CÂMÎ, EFRÂDINI MÂNÎ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< önce ÂĞYÂRINI MÂNÎ sonra EFRÂDINI CÂMÎ

( Benzetme. [Ölçünün ve tanımın bulunmadığı yerde, ne yazık ki kişisel "görüş/yorum", "dolaylı ilişki" ve "çağrışımların" öne çıktığı/çıkarıldığı [boş] sözler.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Tanım[ın tanımıdır]. [Bir kavramın tüm bireylerini kuşatıp ötekileri dışarıda bıraktığını tanımlar.] )

( "İnsan, düşünen bir canlıdır" tanımı kullanıldığında bu tanımın içinde tüm insan bireylerini içerir. Girmeyen hayvan[behaim], bitki ve nesneyi dışarıda bırakır. )


- AKILSIZ BAŞ ve/||/<>/> AYAK

( Akılsız başın cezasını, ayaklar çeker. )


- ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK ve/||/<> BİLGE/LİK

( Kimseden daha iyi olmadığımızı anlayacak kadar. VE/||/<> Herkesten farklı olduğumuzu kavrayabilecek kadar. )


- ALIN ve/||/<> BAŞ

( Açık. VE/||/<> Dik. )


- ÂMÂ ile KÖR

( Köre renk, sağıra ahenk olmaz! )

( DARÎR[çoğ. ADIRRÂ]: Doğuştan kör. )


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Birleştirme/bağlantılandırma üzerine ve becerisi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ayırabilme, dışarıda bırakabilme üzerine ve becerisi. )

( Kendini düşünür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< [Önce kendiyle birlikte] Başkalarını da düşünür. )

( "Savaşta". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Barış için! )

( Sunulmuş/bahşedilmiş olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kişinin kuracağı. )

( Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum. )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bağ. | Eskiden, develerin ayağına bağladıkları bağ. | Kendini, gereksinimi duyulan şeyi, kendi aracılığıyla elde edilen özel bir sıfatla kayıtlandırmış zât. )

( Sözel/yazınsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Matematik. )

( )

( Dilin becerisi/hüneri. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Dilin freni. )

( Yakını gösteren ışık/huzme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uzağı gösteren ışık/huzme. )

( Ne yapacağını "bilmek", istenç/irâde[yapma bilgisi/gücü/isteği]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ne yapmayabileceğini bilme[bilgisi/gücü/isteği], direnç/ihtiyâr. )

( Kısa sürede [kazanırsa/belki/kısmen] "kazan[dır]ır". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Orta ve uzun sürede kazan[dır]ır. )

( )

( [Kişileri ...] Ayrıştırır, uzaklaştırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Birleştirir, buluşturur. )

( [öteki ucu] Asalaklık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Aptallık. )

( Keskinleştirmek üzere. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yetkinleştirmek üzere. )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hind felsefesindeki temel kavram RTA, Yol (Rota, route, road) anlamına gelmektedir. Ratio'nun kaynağı olan Ratis ise, Lâtince'de, bağ çubuklarını boylarına göre düzlemektir, denk etmektir. Eski Yunan'da, muntazam dizilmiş kolye anlamında, "cosmos", düzenli evren ("Cosmos") ile, akıl, dil, "Logos (uyumlu dil ve Akıl)", "Nomos", "Ethos" [yüce değerlere yönelme] arasındaki eşdeğerlik demektir. Japonların "Kannagara no michi"si, Arapların "Şeria"sı da aynı, doğru yol, anlamındadır. )

( INTELLIGENCE vs./and/but/||/<>/< REASON/RATIO
REASON/RATIO instead of INTELLIGENCE )

( [nicht] INTELLIGENZ mit/und/||/<>/< VERNUNFT )


- ANLAMAK ile/ve/||/<> "YAKALAMAK"


- ANLATABİLDİĞİN ile/ve/değil/yerine (ÇOK) İYİ ANLATABİLDİĞİN

( [not] WHICH YOU CAN EXPLAIN vs./and/but WHICH YOU CAN EXPLAIN VERY GOOD
WHICH YOU CAN EXPLAIN VERY GOOD instead of WHICH YOU CAN EXPLAIN )


- ARAPÇA'DA:
GÖZ ile/ve/||/<> KÖR

( )

( Bir noktanın eksikliği, gözü kör eder. )


- ARAYAN, BULUR!:
[ya] BELÂ ya da MEVLÂ


- ARKA TEKER ile/ve/değil/||/<>/> ÖN TEKER

( Ön teker nereye giderse, arka teker de oraya gider. )


- ARKADAŞ/LIK ile DOST/LUK ile KARDEŞ/LİK

( Belirli seviyede tutulan iletişim ve paylaşımın, dolayısıyla ilişkinin durumu. İLE Dostlukta son derece derin ve yoğun yakınlık, iletişim ve paylaşım vardır. Bir kişinin birini "Samimi arkadaşım/kankam(kan kardeşim)" olarak tanıtması için en temelde, o iki kişinin sırlarını paylaşabilmesi ve Para ve Seks durumu hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olma durumu vardır. )

( Dostluk, duygulu, erdemli iki kişi arasında, kendiliğinden oluşuveren bir anlaşmadır. Duygulu diyorum, çünkü bir keşiş, dünyadan el etek çekmiş biri, hiç kötü olmaz da dostluk nedir bilmeden yaşayabilir. Erdemli diyorum, çünkü kötülerin, olsa olsa suç ortakları olur, haz düşkünlerinin zevk ve eğlence arkadaşları, çıkarlarını arayanların ortakları vardır, siyaset kişileri, çevrelerine fitne fücurlar toplar, çoğu avarenin bağlılıkları, prenslerin dalkavukları olur; erdemli kişilerin, yalnız onların dostları vardır. )

( Eğlenebildiklerimizle. İLE/VE/<> Anlatabildiklerimizle. İLE/VE/<> Ağlayabildiklerimizle. )

( "Geçerken uğra" der. İLE "Geç, erken uğra!" der. )

( ... İLE Kişiyi, hiçbir zaman/koşulda, terk etmeyen. )

( Herkes dost olamaz! Dost olmayana, arkadaş demenin farkını görmek ve buna göre kullanmak gerekir. )

( Eğer hiç dostun yoksa sen bir dost ol! )

( Derviş, dostum demez! Dost, hiçbir zaman, yanından ayrılmayacak kişidir. Ancak, gerçekten dost olunacak kişi için kullanılabilir. )

( Tek dostumdur... Gökteki yıldızlar! )

( SEN, SANA DOSTSUN!
[HABERİN YOK] )

( Kişilerin en âcizi, dost edinmeyendir! Bundan da âcizi ise dostunu yitirendir. )

( İyi arkadaş, yanında, yüksek sesle konuşup düşünebileceğin kişidir. )

( "Dostlarım! Dünyada dost yoktur!" )


- AŞ ve EŞ ve/||/<>/>/< İŞ

( Gövdesinde erişkinliğine ulaşanlar[bülûğa erenler], eşini;
akılda erişkinliğe ulaşanlar, aslını aramaya başlar. )


- AŞAĞI TÜKÜRSEN, SAKAL; YUKARI TÜKÜRSEN, BIYIK ile/ve/||/<> NE, İSA'YA; NE DE MUSA'YA YARANAMAMAK


- AT, O "ADAMI"! ve/||/<>/> AT, O ADIMI!


- ATLAMAK ile/ve/||/<>/> PATLAMAK


- AYAKTA TUTMAK ile/ve/||/<> HAVADA TUTMAK


- AYIP (OLAN):
(")BİLMEMEK(") ile/ve/değil/||/<>/< ÖĞRENMEMEK


- AYN/ILIK ile/ve/||/<>/>< FARK/LILIK

( Yakınlaştırır. İLE/VE/||/<>/>< Geliştirir. )


- AYNA:
CAM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< CAN

( Kendi yüzünü görmek isteyenin baktığı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Özünü görmek isteyenin baktığı. )


- AYNEN ile/||/<> AL BENDEN DE O KADAR


- BAHTİYÂR ile/>< İHTİYÂR

( Bir söz ki, bir gönlü, bir ömür bahtiyâr eder;
Bir söz ki, bir gönlü, bir günde ihtiyâr eder. )



devamı için burayı tıklayınız...


Bugün[01 May 2025]
itibariyle 2393 başlık/FaRk ile birlikte,
2818 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(1/2)


- 18 ve/<>/> 40:
Hak ve söz sahibi olma eşikleri.


- ABARTI ile KABARTI

( Bir şeyi/olayı, olduğundan büyük ya da çok gösterme, mübalağa. İLE Tümsek, çıkıntı, kabarmış yer. )


- ABARTI ile/ve/||/<> VAAD


- ABARTI ile/değil/yerine/>< ZARÂFET


- ABARTILANLAR ile/ve/||/<> ANLAŞILMAYANLAR ile/ve/||/<> GÖZARDI EDİLENLER


- ABARTMA ile AĞDALAMA


- ABARTMA ile/ve/||/<> GÜZELLEME


- ABARTMA ile KABARTMA

( Zihinde[vehmin olumsuz kullanımıyla]/olaylarda/olgularda/kavramlarda. İLE Nesnelerde. )


- ABARTMA/EKSAJERE ile/ve/||/<> KABALAŞTIRMA/VULGARİZE


- ABARTMAK ile/değil/yerine/>< AZALTMAK


- ABARTMAK ile/ve/değil/<> DURMAYI BİL(E)MEMEK/BECEREMEMEK


- ABARTMAK ile/ve/değil/yerine "KÖPÜRTMEK"


- ABSOLUTE, NOMINATIVE[İng.] ile YALIN


- ACEMCE = FARSÇA

( Bu dille yazılmış olan. )


- AÇIĞA ÇIK(AR)MAK ile/ve/||/<> ORTAYA ÇIK(AR)MAK


- AÇIK SÖZLÜ ile/değil AHMAK


- AÇIK SÖZLÜ//DOBRA[Bulg.] ile/değil PATAVATSIZ

( ... İLE/DEĞİL Sözlerinin nereye varacağını düşünmeden, saygısızca konuşan, davranışlarına dikkat etmeyen. )


- AÇIK ile/ve/||/<> DOĞRUDAN


- AÇIKLAMA ile/ve/değil BETİMLEME/TASVİR[Ar.]

( [not] TO EXPLAIN vs./and/but TO DESCRIBE )


- AÇIKLIĞA KAVUŞTURMAK ile/ve/değil/||/<>/< AÇIK KILMAK


- AÇILIM ile AÇIKLAMA


- AÇILIŞ TÖRENİ/KONUŞMASI ile/değil AÇIŞ TÖRENİ/KONUŞMASI


- AÇIMLAMA ile/ve/<> GÖSTERME


- ÂCİZÂNE[Ar. < ÂCİZ + Fars. < ÂNE] ile NÂÇİZÂNE[Fars. < NÂÇİZ]

( Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz olarak. | Beceriksizlikle. İLE Değersiz, hiç sayılan, önemsiz, çok küçük bir şey olarak. )


- AÇMAK ile AŞMAK


- AÇMAZ/PARADOKS ile/ve/<> ALAYSILAMA/KİNÂYE[Ar.]/İRONİ[İng.]


- AÇMAZ ile AÇMAZ ile AÇMAZ

( Şahı koruyan taşlardan her birinin yerinden oynatılmaması durumu. İLE İçinden zor çıkılır durum. İLE Karşısındakine bir nükte ya da tekerleme söyleme olanağı veren söz. )


- AD ile/ve/değil/||/<> KILIF


- AD ile/ve ÖNAD/SIFAT

( Ayırd edici. İLE/VE Nitelendirici. )

( Sıfatı, ad yapabiliriz fakat adı, sıfat yapmamalı ya da titiz davranılmalıdır. )

( NAME vs./and CAPACITY )


- AD ile/ve TAKMA AD

( İSİM ile/ve MAHLAS/MÜSTEÂR[< ÂRİYYET], LÂKAB )

( NAME vs./and NICKNAME )


- ADDETMEK[Ar.] değil/yerine/= SAYMAK


- ADL ETMEK değil ADDETMEK[Ar.]

( ... DEĞİL Saymak. | Îtibâr etmek. )

( ADD: Sayma, sayılma. | Îtibâr etme, edilme. )


- ADLÎ ile ADLÎ

( Adâletle ilgili. İLE II. Sultan Bayezid'in şiirdeki takma adı/mahlâsı. )


- A'FET[Ar.] ile ÂFET[Ar.]

( Solak. | Pek akılsız kişi. | En güç şey. İLE Büyük felâket, belâ. | [mec.] Çok güzel insan. )


- AĞIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAK

( Daha az konuşmak üzere/için. İLE/VE/||/<>/< Daha çok dinlemek üzere/için. )

( Bir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İki. )


- AĞIZDAN ÇIKACAK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK ile/ve/||/<>/< AĞIZDAN ÇIK(A)MAYABİLECEK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK

( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA! Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )


- Ağzından çıktıktan sonra ise sen o sözün/sözcüğün kölesisindir!


- AHLÂK ve/<>/> GÜZELLİK


- AHLÂK ile/ve/<> SÖZ

( MORALS vs./and/<> WORD/PROMISE )


- AHLÂKÎ OLGU değil OLGULARIN, "AHLÂKÎ" "YORUMLARI"

( Yoktur. | Vardır. )


- AHLÂKIN GÜZELLEŞMESİ ile/ve/<> RIZKIN GENİŞLEMESİ


- AHMET RASİM ile/ve/||/<>/< AHMET MİTHAT EFENDİ


- AKD/AKİD[Ar.] ile/ve/||/<> ÂKİD[Ar. çoğ. AKADE]

( Bağ, bağlama, düğümle(n)me, bağlanma. | Sözleşme, kararlaştırma. | Kurma, düzme. | Nikâh. | Düzyazıyı, koşuğa çevirme. İLE/VE/||/<> Sözleşmenin/nikâhın tarafları, sözleşen kişi/ler. | Çeviriyi yapan. )


- [Ar.] AKD ve HALL

( Düzyazıdaki bir sözü vezne döküp şiirleştirmek. VE Şiirdeki bir sözü düzyazıya çevirmek. )


- AKIL İLE ...:
ŞİİR YAZILMAZ ve/fakat ŞİİRE DÜZEN VERİR


- AKIL:
SESİN YÜKSEKLİĞİNDE değil SÖZÜN İNCELİĞİNDE


- AKILLA TARTMAK ile/değil/yerine KALPLE DİNLEMEK


- AKL-I SELÎM ile/ve/<> KALB-İ SELÎM ile/ve/<> ZEVK-İ SELÎM ile/ve/<> ZEVK-İ SELÎM


- AKLIMA GELMİYOR ile/ve/değil AKLIMA GETİREMİYORUM


- AKLIN" KULLANDIĞI KAVRAMLAR DİL ve/||/<> KAVRAMLARIN/DİLİN KULLANDIĞI "AKIL"/ZİHİN/KİŞİ


- AKROSTİŞ/MUVAŞŞAH/TEŞVİH değil/yerine/= DİKDİZE/İLKLEME


- AKTARICI ile AKTARICI ile AKTARICI ile AKTARICI

( Dam kiremitlerini aktarıp kırıkları yenileyen kişi. İLE Kaynak kişiden derlenen herhangi bir parçayı kitlelere duyuran ve yayan kişi. İLE Görüntüyü bir bölgeden başka bir bölgeye ileten araç. İLE Bisiklette, zincirin çark geçişlerini sağlamaya yarayan parça. )


- AKTARIM

( REPORTATIVE )


- AKTARMAK ile GÖNDERMEK

( TO TRANSFER/TRANSMIT vs. TO SEND )


- ALDI BENİ ile/ve/||/<>/> YAKTI BENİ

( İki kaşın arası. İLE/VE/||/<>/> Gözlerinin karası. )


- ALEGORİ[Fr. < ALLEGORIE | İng. < ALLEGORY] ile ANALOJİ[Fr./İng. < ANALOGIE | İng. < ANALOGY] ile METAFOR[Fr.]/MECAZ[Ar.]

( Soyut bir düşünceyi heykel ya da resimle anlatma. İLE Benzeşim.| Örnekseme. | Andırışma. İLE Bir ilgi ya da benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda kullanılan söz. | Bir sözcüğü ya da kavramı kabul edilenin dışında başka anlamlara gelecek biçimde kullanma. )


- ALEKSANDREN[Fr.] değil/yerine/= FRANSIZ ŞİİRİNDE BİR NAZIM BİÇİMİ


- ALENÎ[Ar.] ile/ve/||/<> ÂŞİKÂR[Ar.]

( Açık, ortada, meydanda, herkesin içinde olan/yapılan. İLE/VE/||/<> Açık, apaçık, belirli, ortada, meydanda. )


- ALFRED PRUFROCK'UN AŞK TÜRKÜSÜ[T S ELIOT] ŞİİRİNİN ÇEVİRİSİNDE:
CAN YÜCEL ile SUPHİ AYTEMUR ile NURDAN SÜMER


- ALGILANAN ile/ve/||/<> ALGILAYAN

( Edilgin. İLE/VE/||/<> Etkin. )


- ALİ BEY ve/||/<>/> HASAN ALİ YÜCEL

( Ertuğrul Fırkateyni'nin kaptanı. VE/||/<>/> Torunu.[Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitüleri'ni kuran, çok sayıda önemli kitabın çevirisini yaptıran ve Türk ansiklopedisini oluşturtan kişi] )

( )


- ALİ ŞİR NEVÂÎ

( İlk hamse ve tezkireyi yazmıştır. )


- ALINDI/MAKBUZ[Ar.] ile ALINTI/İKTİBAS[Ar.]

( Para vb. bir şeyin teslim alındığını gösteren belge. İLE Bir yazıya, başka bir yazarın yazısından alınmış parça, aktarma. | Başka bir dilden alınmış sözcük. )


- ALİTERASYON[Fr.] ile ASONANS[Fr.]

( Sessiz harflerin tekrarlanmasıyla oluşan uyum. Ses yinelemesi. İLE Sesli harflerin tekrarlanmasıyla oluşan uyum. | Yarım uyak. )


- ALKIŞLAMAK ile/değil/yerine KABUL ETMEK


- ALTIN(PARA) ile/ve/değil/yerine/||/<> SÖZ/KELÂM

( Doğada. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Kişide. )


- [daha önce] "ALTINI ÇİZMEK(/ÇİZDİKLERİMİZİN)" ile/ve/değil/yerine/sonra/||/<>/< ÜSTÜNÜ ÇİZMEK


- AMA ÖYLE ile/ve/||/<>/> AMA BÖYLE


- AMAÇ/HEDEF:
"DAĞIN DORUĞUNDA" değil DAĞIN ARDINDA

( Dorukta olursa gözünde büyür fakat ardında olursa o "zorlu süreç", aşılabilecek yola dönüşür dinleyen için. )



(1/2)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2025 itibariyle 402 kez incelenmiş/okunmuştur.