Bugün[10 Kasım 2025]
itibarı ile 21.828 başlık/FaRk ile birlikte,
21.828 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(47/89)


- KENDİNE OLAN ÖZGÜVEN değil ÖZGÜVEN (ya da KENDİNE OLAN GÜVEN)


- KENDİNE SAYGI ve/hem de/=/||/<>/> BAŞKASINA SAYGI


- KENDİNE YAPILMASINI İSTEMEDİĞİNİ BAŞKASINA YAPMA!
ve/||/<>/>
BAŞKASINA (DA) YAPILMASINI İSTEMEDİĞİNİ KENDİNE (DE) YAPMA!


- KENDİNİ ...:
"AKLAMAK" ile/değil/yerine/>< YOKLAMAK

( Kendini tanımayan, bilgisiz/cahil. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kendini tanıyan, bilge. )


- KENDİNİ ANIMSAMAK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK

( Kendini-anımsayış, zihindedir. Kendini-bilme ise zihnin ötesindedir. )

( Self­remembrance is in the mind, self-realisation is beyond the mind. )

( REMIND THE SELF vs./and/<> TO KNOW THE SELF )


- KENDİNİ ANIMSAMAK ile KENDİNİ BİLMEK

( Kendini-anımsayış zihindedir. Kendini-bilme ise zihnin ötesindedir. )


- KENDİNİ ANLATMAK ile/ve/değil/yerine (DİNLEYENE/ANLAMAK İSTEYENE) YARDIMCI OLMAK

( [not] TO EXPRESS THE SELF vs./and/but TO HELP [WHO REQUEST TO UNDERSTAND/LISTEN]
TO HELP [WHO REQUEST TO UNDERSTAND/LISTEN] instead of TO EXPRESS THE SELF )


- KENDİNİ ARAMAK ile/ve/<> KALICILIĞINI YAKALAMAK


- KENDİNİ AŞ!(MAK) ile/ve/değil/fakat/||/<>/< HADDİNİ AŞMA!(MAK)


- KENDİNİ AŞMAK ile/ve KENDİNDEN UZAKLAŞABİLMEK

( Eyleyerek/yaparak, bilerek. İLE/VE Bütünlükle ve unutabilme becerisiyle. )


- KENDİNİ AZIMSAMAK değil/yerine/>< KENDİNİ ANIMSAMAK


- KENDİNİ BİL(EBİL)MEK:
ALIRKEN ile/ve/değil VERİRKEN

( Kendini bilemezsin. İLE/VE/DEĞİL Kendini bulursun. )


- KENDİNİ BİLME BİLGİSİ ile/ve/değil/yerine HAKİKAT BİLGİSİ

( [not] KNOWING THE SELF vs./and/but WISDOM/KNOWLEDGE OF THE TRUTH
WISDOM/KNOWLEDGE OF THE TRUTH instead of KNOWING THE SELF )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve BAŞKALARINI BİLMEK

( Kendini bilmeyen, eli/başkasını nereden bilsin? )

( El arpa, biz saman
El yahşî, biz yaman )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve DOĞA AYNASINDA KENDİNİ BİLMEK


- KENDİNİ BİLMEK ve/> GÖZYAŞINI SİLMEK

( Kişi, kendini bilmekte/bilmekle doyuma ulaşır. )


- KENDİNİ BİLMEK ve/= KENDİN OLMAK/OLABİLMEK

( Başkası olma! Kendin ol! )

( GNOTHI SEAUTONU & NOSCE TE IPSUM )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNDEKİNİ, KENDİNDE BİLMEK


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve KENDİNİ, KENDİNDE BİLMEK

( Kaynağı kaynak olarak, görünüşü de görünüş olarak ve kendinizi yalnızca kaynak olarak görmek, kendini bilmektir. )

( Kendini-idrakin ön koşulu içtenliktir. )

( Kendini-idrakin ön koşulu mükemmellik değildir. )

( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )

( Kendi hakkınızda sağlam (geçerli) bir soru soramazsınız, çünkü kimin hakkında soru sorduğunuzu bilmiyorsunuz. )

( Kendinizi, olduğunuz halinizle bilin. )

( Kendi hakkınızda pek çok şey biliyorsunuz fakat bilen'i bilmiyorsunuz. )

( Bir şeyi, doğrudan ve sözsüz olarak bilmeden önce, bilen'i bilmeniz gerek. )

( Gövde ve zihin içinde olmadığınızı, fakat her birinin de farkında olduğunuzu bilmek, kendini-biliştir. )

( Ancak kendiniz olmakla kendinizi bilebilirsiniz. )

( Ne olduğunuzu bildiğiniz zaman aynı zamanda bildiğiniz olursunuz. )

( Kendi etkinliğinle, kendini inşâ edip, kendini olumlama. )

( To know the source as source and appearance as appearance, and oneself as the source only is self-realisation.
Earnestness is a precondition to self-realisation.
Earnestness precondition is not perfection.
Virtues and powers come vs. realisation, not before.
You cannot ask a valid question about yourself, because you do not know whom you are asking about.
Know yourself as you are.
You know so many things about yourself, but the knower you do not know.
Before you can know anything directly, non-verbally, you must know the knower.
To know that you are neither in the body nor in the mind, though aware of both, is already self-knowledge.
You can only know your self by being yourself.
When you know what you are, you also are what you know. )

( KNOWING THE SELF vs./and KNOWING THE SELF IN SELF )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve/değil/||/<> KENDİNİ TANIMAK

( Kendimizi bilmek için kendimiz olmalıyız. )

( Kendimizi aşmak için kendimizi bilmek durumundayız. )

( Kendini-idrak, elde edilebilecek bir şey olmaktan çok, anlaşılacak bir durumdur. )

( Kendimizi bilirsek, öteki her şey onunla birlikte gelir. )

( Kendimizi bilmeyi engelleyen, yalnızca zihindir. )

( Kendini bilişteki amaç, ne olmadığımız hakkındaki tam bilgidir. )

( Kendimizi iyice/yeterince bilmezken, başkasını nasıl bilebiliriz? )

( Kendimi bilmek ile tam olarak, neyi bilmiş olurum? Olmadıklarımızın hepsini. )

( Kendimizi bilmeyi öğrenelim, harikalar keşfederiz. )

( Kendimizi ne kadar daha çok bilirsek, o kadar daha az korkarız. )

( Kendimizi düzeltmeye gereksiniminiz yoktur - sadece kendi hakkımızdaki "düşüncelerimizi" düzeltelim. )

( Ne olduğumuzu bilmek için önce, ne olmadığımızı araştırmak ve bilmek durumundayız. )

( İşe, kendimizden ve kendimizle başlamak zorundayız - bu, değişmez yasadır. )

( Kendimizi, hiç durmaksızın gözlemleyelim, böylece, bilinç-dışı, bizim tarafımızdan, herhangi bir çaba harcanmaksızın, kendiliğinden, bilincimize akacaktır. )

( Kişinin, kendini yeterince tanımaması, çevresindekilerle çatışmasına neden olur. )

( Mutlak gerçek, mutlak sevgi, bencil olmamak, kendini-idrak için tartışılmaz etmenlerdir. )

( Sakin bir zihin, doğru bir idrak için şarttır, ki bu da kendini-biliş için gereklidir. )

( Ancak, kendini-biliş, yardımcı olabilir. )

( SEN, SENİ BİL, SEN SENİ
SORARLAR, SENDEN SENİ
ARARLAR, SENDE SENİ
BULMAZLARSA, SENDE SENİ
PATLATIRLAR ENSENİ ENSENİ )

( To know yourself, be yourself.
To go beyond yourself, you must know yourself.
Self-realisation is not an acquisition. It is more of the nature of understanding.
It is only your mind that prevents self-knowledge.
By self-knowledge means, full knowledge of what you are not.
Unless you know yourself well, how can you know another?
By knowing myself what exactly do I come to know? All that you are not.
Learn to know yourself and you will discover wonders.
The more you know yourself the less you are afraid.
Watch yourself ceaselessly and the unconscious will flow into the conscious without any special effort on your part.
To know what you are you must first investigate and know what you are not.
You must begin in yourself, with yourself - this is the inexorable law.
Absolute truth, love selflessness are the decisive factors in self-realisation.
A quiet mind is essential for right perception, which again is required for self-realisation.
Only self-knowledge can help you. )

( "Kendini Tanı! Böylece, tanrıların tüm gizemini ve evreni tanıyabileceksin"
"Gnothi seafton! Kai gnou ruzon ola ta mistria ton theon kai tou simpantos"
ΓNΩΘI ΣAYTON KAI ΘEΛEIΣ ΓNΩPIZOYN OΛA TA MYΣTHPIA TΩN ΘEΩN KAI TOY ΣYMΠANTOΣ

DELPH'teki Apollon Tapınağı'nda[Atina - Yunanistan],
Mâbed'den, Dışarı Çıkarken Okunabilen, Kapının Üstünde Yazan Yazı
[Ancak, doğayı, fizik ve kimyayı, matematiği tanırsan/anlarsan, evreni, tüm gizemleri ve kendini tanıyabilirsin.] )

( [not] TO KNOW YOURSELF vs./and/but/||/<> TO RECOGNIZE YOURSELF )

( ΓNΩΘI ΣAYTON KAI ΘEΛEIΣ ΓNΩPIZOYN OΛA TA MYΣTHPIA TΩN ΘEΩN KAI TOY ΣYMΠANTOΣ
Gnothi seafton! Kai gnou ruzon ola ta mistria ton theon kai tou simpantos )

( ... cum/et/||/<> NOSCE TE IPSUM )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve KENDİNİ TANIMAK

( Kendinizi bilmek için kendiniz olun. )

( Kendinizi aşmak için kendinizi bilmek durumundasınız. )

( Kendini-idrak, elde edilebilecek bir şey olmaktan çok, anlaşılacak bir haldir. )

( Kendinizi bilin, öteki her şey onunla birlikte gelir. )

( Kendimi bilmekle aslında tam olarak neyi bilmiş olurum? Olmadıklarınızın hepsini. )

( Kendinizi düzeltmeye gereksiniminiz yoktur - sadece kendi hakkınızdaki fikirlerinizi düzeltin. )

( Ne olduğunuzu bilmek için önce ne olmadığınızı araştırmak ve bilmek durumundasınız. )

( İşe kendinizden ve kendinizle başlamak zorundasınız - bu değişmez yasadır. )

( TO KNOW THE SELF vs./and TO RECOGNIZE THE SELF )


- KENDİNİ BİLMEYİŞ/BULMAYIŞ:
> DÜŞMAN BULMAK ve/ya da/yoksa da DÜŞMAN YARATMAK


- KENDİNİ/BİRİNİ "DEĞERLENDİRİRKEN":
SAHİP OLMADIKLARI(N) İLE ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP OLDUKLARI/N İLE NELER YAPTIĞI(N)/YAPABİLDİĞİ(N)


- KENDİNİ FEDÂ ETMEK ile/değil FEDÂKÂR OLMAK


- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ve KABINI GENİŞLETMEK/DERİNLEŞTİRMEK

( Kendini aşmak isteyenler, "derler" deresinden geçmelidir. )


- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ile/ve/<>/> KENDİNİ YETKİNLEŞTİRMEK

( En güçlü zincirin gücü bile, zincirin en zayıf halkası kadardır. )

( MÜTEEHHİB: Kendi kendini yetiştirmiş kişi. Otodidakt. )

( TO DEVELOPE THE SELF vs./and TO PERFECT THE SELF )


- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ve/||/<>/> KUŞAĞINI YETİŞTİRMEK

( Bugün. VE/||/<>/> Yarın. )


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME:
GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> EĞİLİMİ


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME:
GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> EĞİLİMİ


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> ONAYLANMA GEREKSİNİMİ


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> DİNGİNLİK


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/||/<> KENDİNE YETERLİK


- KENDİNİ:
GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/değil/||/<>/< BOŞLAMAMA/AZIMSAMAMA


- KENDİNİ "GERÇEKLEŞTİRMEK" ile/ve/|| KENDİNİ "AŞMAK"

( Gereksinimler sıradüzenini(piramidini) yukarı doğru yapılandırmak. İLE/VE/|| Gereksinimler sıradüzenini(piramidini) aşağı doğru kökleştirebilmek. )

( TAHKİK el-ZÂT ile/ve/|| ... )


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK ve/<>/>/< KENDİNİ GENÇLEŞTİRMEK


- KENDİNİ HERKESTEN "ÜSTÜN GÖRMEK" ile/değil/yerine YALNIZLIĞINI KABUL ETMİŞ OLMAK


- KENDİNİ KAÇINMA değil KAÇINMA


- KENDİNİ:
KANDIRMAK ile/ve/||/<>/> KAPTIRMAK


- KENDİNİ "KASMAK" ile/değil KENDİNİ KISMAK


- KENDİNİ:
KEŞFETMEK ve/||/<>/> GELİŞTİRMEK ve/||/<>/> YÖNETMEK ve/||/<>/> GERÇEKLEŞTİRMEK


- KENDİNİ "KÜÇÜMSEME" ile/ve/=/||/<>/< ÖVÜNME


- KENDİNİ, NESNE KILMAK değil KENDİNİ KEŞFETMEK

( Alışılmış olana tutunduğunuz sürece keşif gerçekleşemez. )

( Yaşayan her şeyde kendinizi görün, o zaman, davranışlarınız, görüşünüzü ifade edecek. )

( Ne kadar çok keşfederseniz, o kadar daha keşfedilecek olan vardır. )

( Neyi keşfederim? Keşfedecek birşey bulunmadığını keşfedersiniz. )

( Kendini-keşifte ne şiddet vardır ne şiddetsizlik. )

( Özgürleşme, keşfetme özgürlüğü demektir. )

( Zihni sessiz tutun, keşfedeceksiniz! )

( Arzuları, ihtirasları terk edin, zihninizi sessiz tutun, keşfedeceksiniz. )

( Hatanızı keşfedin ve korkudan kurtulun. )

( Siz sadece kendinizsinizdir. )

( Ancak kendi farkındalığınız ve kendi çabanızla keşfettikleriniz sizin işinize her zaman yarayacak olanlardır. )

( Kendinizi düzeltmeye gereksiniminiz yoktur - sadece kendi hakkınızdaki fikirlerinizi düzeltin. )

( Discovery cannot come as long as you cling to the familiar.
See yourself in all that lives and your behaviour will express your vision.
The more you discover, the more there remains to discover.
What do I discover? You discover that there is nothing to discover.
There is neither violence nor non-violence in self-discovery.
Liberation is but the freedom to discover.
Keep your mind silent and you shall discover.
Abandon all desires, keep your mind silent and you shall discover.
Discover your mistake and be free of fear.
You are just yourself.
You need not correct yourself - only set right your idea of yourself. )

( [not] TO MAKE OBJECT THE SELF but DISCOVER THE SELF )


- KENDİNİ ÖVEN ile/değil/yerine/>< KENDİNİ BİLEN


- KENDİNİ TANI = RECOGNIZE YOURSELF[İng.] = GNOTHI SEAUTONU


- KENDİNİ TANIMA ile/ve/<> KENDİNİ TAMAMLAMA

( Kişiyi/insanı tanımıyorsak/bilmiyorsak, hiçbir şey(i) bilmiyoruz/tanımıyoruz demektir. )

( RECOGNIZE THE SELF vs./and/<> SELF REALIZATION )

( GNOTHI SEAUTONU [Türkçe seslendirilişi: GNOTHI S' AFTON] )


- KENDİNİ TANIMA ile/ve/<> KENDİNİ TANIMLAMA

( Kendini tanımlamak üzere ve gereğiyle kendinden bahsediş, kibir değildir. )

( RECOGNIZE THE SELF vs./and/<> SELF DEFINITION )


- KENDİNİ TANIMAK ve/<> HİZMET ETMEK

( Kendini tanımak, başkalarıyla bir olduğunu anlayarak ve anımsayarak onlara hizmet etmeyi gerektirir. )

( RECOGNIZE THE SELF and/<> TO SERVE )


- KENDİNİ TANIMAK ve/||/<>/>/< İÇİNE DÖNMEK


- TANIMAK:
KENDİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİNDEKİNİ

( Sen, sende ve sana emânetsin. )

( [not] THE SELF vs./and/but WHICH YOU HAVE IN SELF
WHICH YOU HAVE IN SELF instead of THE SELF )


- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/<> KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK

( Kendiyi, kişi kuş kurar. )

(

GEREKSİNİMLER SIRADÜZENİ

Maslow'un Piramidi'nde en üst noktada (5. basamak) "Kendini Gerçekleştirme" vardır.

Dördüncü basamak, "Değer, başarı, kendine saygı"dır.

Üçüncü basamak, "Ait olma ve sevgi"dir.

İkinci basamak, "Emniyet, güven, düzen ve değişmezlik"tir.

Birinci (en alt) basamak, "Açlık, susuzluk ve eşeyselliğin fizyolojik doyumu"dur.

Bir alt basamaktaki gereksinim karşılanmadan, kişinin bir üstteki değere gereksinim duyması ve gerçekleştirmesi olanaklı değildir. Bazıları varmış gibi görünse de gerektiği biçimde ve tam değildir.

Maslow, kendini gerçekleştirmiş ve kendini tanıyan kişilerde 16 ortak özellik gözlemlemiştir. Bunlar:

1- Gerçeğin bilinebilecek yönlerini, doğru olarak algılar.

2- Bilenemeyecek olanların bilinemeyeceğini, doğru olarak algılar.

3- Gerçeği olduğu gibi kabul eder.

4- Kendisini olduğu gibi kabul eder.

5- Başkalarını olduğu gibi kabul eder.

6- Yaşamın getirdiği olayları tam anlamıyla yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedir.

7- Kendiliğinden hareket eder.

8- Yaratıcı bir biçimde davranabilir.

9- Kendine ve yaşama gülebilir.

10- İnsanlığa değer verir ve onun sorunlarını ciddiye alır.

11- Son derece yakın ve derin birkaç dostu vardır.

12- Yaşamı bir çocuğun gözü ve kalbiyle görüp yaşayabilir.

13- Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluğunun farkındadır.

14- Dürüsttür.

15- Çevresinin farkındadır, sürekli çevresini araştırır ve yeni şeyler dener.

16- Savunucu değildir!

)

( TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/<> TO REALIZE THE SELF )


- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/> KENDİNİ İNŞÂ ETMEK

( RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO BUILD THE SELF )


- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/> KENDİNİ KONUMLANDIRMAK

( Ne gezersin Şam, Buhara
Her ne ararsan Kendinde Ara! )


- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/<> KENTİNİ TANIMAK

( Bulunulan/yaşanılan alanı/coğrafyayı/kültürü tanıyarak (da) kendini tanıyabilirsin! )


- KENDİNİ "TANIMLAMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ TANIMAK

( Yapmamız gereken tek şey, kendimizi [sınırlayıp ayırarak] tanımlama eğiliminden kurtulmaktır.[Tüm "tanımlar", yalnızca gövdemize ve onun görünümlerine özgüdür.] )

( All we need is to get rid of the tendency to define ourselves. [All definitions apply to our body only and to its expressions.] )

( [not] EXPRESS THE SELF vs./and/but/||/<>/< RECOGNIZE THE SELF
RECOGNIZE THE SELF instead of EXPRESS THE SELF )


- KENDİNİ UNUTMAK ile/ve KENDİNİ ADAMAK

( Duyarlılığı artırır. İLE/VE Yaratıcılığı artırır. )

( Kişinin kendi parçalanıp dağılmadıkça, yani muhît olmadıkça, kendinden vazgeçmez. )

( Bir göz açıp kapayıncaya kadarki zaman içinde, kişi, kendinden geçebilse... )

( Increase the sensibility. WITH/AND Increase the creativity. )

( TO FORGET THE SELF vs./and TO DEVOTE THE SELF )


- KENDİNİ "UNUTMAK" ile/ve "KENDİNİ VERMEK"

( Duyarlılığı artırır. İLE/VE Yaratıcılığı artırır. )


- KENDİNİ "UYUTMAK" ile/ve/<> KENDİNİ UNUTMAK


- KENDİNİ YETİŞTİRME ile/ve/||/<> KENDİNİ GELİŞTİRME


- [ne yazık ki]
KENDİNİ YETKİN GÖRMEK/GÖREN" ile/ve/||/<>/> AHKÂM KESMEK/KESEN


- KENDİNİ:
"YÜCELTEN" değil/yerine/>< ALÇALTAN

( Alçalır. DEĞİL/YERİNE/>< Yücelir. )


- KENDİN(İZ)E İYİ BAKIN(/BAKMAYA DEVAM EDİN) ve/||/<>/> HOŞÇA KAL/IN


- BARIŞ:
KENDİNLE ve/||/<> DÜNYAYLA

( Kendiyle barışmayan, dünyayla barışamaz.
Kendinde, dünyayla barışmayan, kendiyle barışamaz. )


- KENDİNLE KALMAK ile KENDİNE KALMAK

( Hoştur. İLE Kolay değildir. )


- KENDİSİ AÇISINDAN değil KENDİ AÇISINDAN


- KENDİSİNDEN değil KENDİNDEN

( "Sahibisi" demediğimiz gibi. )


- KENDİYLE:
DOLAN ile/ve/||/<> DOYAN


- KENDÜ ile KENDÜK[Kençek]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kendi. İLE Un ya da benzer şeyler konan fıçı benzeri toprak kap. )


- KENG ile KENGES ile KENGEŞ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Geniş olan. İLE Sığ. İLE Öğüt alma, düşünce, görüş alışverişi. )


- KENT/ŞEHİR EFSANELERİ ile/ve/||/<> İKİNCİ EL KAYNAK/LİTERATÜR


- KENT ve/||/<>/> KAVRAM

( Kentin olmadığı yerde, sanat da olmaz. )


- KENTAL ile ...

( Bir kütle ölçüsü birimi. )


- KENTİN, KİŞİYE/TOPLUMA ETKİSİ/KATKISI ile/ve/değil/||/<>/>/< KİŞİNİN/TOPLUMUN, KENTE KATKISI/ETKİSİ


- KENTTE YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine KENTLİ OLMAK


- KEPÇE[Fars. < KEFÇE] ile ÇEMÇE/ÇÖMÇE[Oğuz][dvnlgttrk]

( ... İLE Tahta kepçe. )


- KERÂMET ve/<> SAADET

( İlmin ikramları. )


- ... KERE ile/ve/||/<>/> "AŞK KERE"


- KEREM[Yukarı/Aşağı Çin] ile KEREM[Ar.]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yer altında bulunan ev. İLE İyilik, cömertlik. )


- KEREM ile/ve/||/<>/>/< SEHÂVET

( İkram. İLE/VE/||/<>/>/< Cömertlik. )


- KEREM[Ar.] ile/ve/||/<>/> TEKRÎM[Ar. < KEREM]

( Vermek. | İyilik. | Cömertlik. | Verdiğinde gözü olmamak/kalmamak. İLE/VE/||/<>/> Saygı gösterme, ululama. | Cömertlik. )


- KEREN ile/değil KARAN

( Boynuzlu. İLE/DEĞİL Parlamak. )

( )


- KERTÜ ile KERTÜ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Ant, yemin. İLE Yalnızca hakikatin olduğu yer. )


- KESÂFET[Ar.] ile KESÂFET[Ar.]

( Bulanıklık, açık ve berrak olmayış. İLE Sıklık, tokluk. | [fizik] Kalabalık, koyuluk, kalınlık, yoğunluk. [DENSITY(İng.), DENSITÉ(Fr.)] | Saydam/şeffaf olmama. | Kalabalık, çokluk. )


- KESE[Fars. < KÎSE] ile TULUMCUK

( Organizmanın bazı boşlukları. İLE İç kulakta, yarım daire kanallarına bağlı küçük kese. | Bitkilerde yüzmeyi kolaylaştıran, tulum biçiminde küçük kese. )


- KESE[Fars. < KÎSE] ile KESE ile HAVA KESESİ

( Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan ya da örgüden küçük torba. | Bu küçük torba miktarında olan. | Bazı şeylerin üzerine geçirilen, kumaştan çanta biçiminde kap. | Yıkanırken kir çıkartmak için ele geçirilen, gövdeyi ovmaya yarayan, bürümcükten, cep biçiminde bez. | Birinin mal varlığı. | Organizmanın bazı boşlukları. | Su bitkilerinde içi hava ile dolu olan ve bitkinin suda yüzer durumda kalmasını sağlayan şişkinlik. | Beş yüz kuruşluk para birimi. İLE Kısa, kestirme yol. İLE ... )

( POUCH vs. SAC vs. AIR SAC )


- KESE ile KESECİK

( Organizmanın bazı boşlukları. İLE Kulağın dolambacında bulunan ve lenf ile dolu olan küçük zarsı örgen. )


- KESER" ya da "RENDE" GİBİ OLMAK değil/yerine "TESTERE" GİBİ OLMAK

( "Hep bana, hep bana." YA DA "Hep sana, hep sana." DEĞİL/YERİNE Hem sana, hem bana. )

( Olma! Keser gibi hep bana, hep bana
ya da rende gibi hep sana, hep sana/ona...
Ol! Testere gibi hem sana, hem bana... )


- | KESER ya da RENDE | ile/değil/yerine/>< KOL HIZARI

( | Kendine yontar. YA DA Ötekine/dışarıya yontar. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İki tarafa da yontar. )


- KEŞF ETMEK ile/ve AÇIKLAMAK ile/ve YARARLANMAK

( Deney/İcat. İLE/VE Temsil, tasvir. İLE/VE ... )

( TO DISCOVER vs./and TO DESCRIBE vs./and TO BENEFIT )


- KEŞF ile İCÂD ile İNŞÂ


- KEŞF ile/ve/değil SONUÇ

( Felsefede/tasavvufta. İLE/VE/DEĞİL Bilimde. )


- KEŞFEDECEK" değil KEŞFEDİLECEK


- KEŞFEDEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK KEŞFETTİKLERİMİZ


- KESİCİ ile/ve/||/<> DELİCİ ile/ve/||/<> AŞINDIRICI


- KEŞİF ile/ve/> AYIRDINDALIK

( CONSCIENCE/CONSCIOUS vs./and/> DISTINGUISHNESS )


- KEŞİF ile/ve/||/<>/> DOĞRULAMA YAKLAŞIMI/YÖNTEMİ/ZİHNİ


- KEŞİF ile/ve/= HAKİKAT

( Ancak hakikat/i olanlar keşfedilir. )


- KESİF[Ar.] ile KEŞİF[Ar. < KEŞF]

( Yoğun. | Saydam olmayan. | Sık. İLE Ortaya çıkarma, meydana çıkarma. | Var olduğu bilinmeyen bir şeyin ortaya çıkarılması. | Gizli olan bir şey hakkında geniş bilgi edinme. | Bir şeyin olacağını önceden anlama, sezme, tahmin. | Bir olay ya da durumun oluş nedenlerini anlayabilmek için yerinde inceleme yapma. )


- KEŞİF ile/ve RİYÂZÂT(UYGULAMA)

( Mistisizm (İşrâkîlik). İLE/VE Tasavvuf. )


- KESİF[Ar.] değil/yerine/= YOĞUN

( Oylumuna oranla, ağırlığı çok olan. | Koyu, kalın. | Etkisi güçlü olan.[koku vb.] | Artmış, çoğalmış bir durumda olan. | Dolu, sıkı, çok. | Kaba, kalın, iri.[elek, iğne için] )


- KEŞİF(/KAŞİF) ile İCAT(/MUCİT)


- KESİK ile/ve/||/<> KÂĞIT KESİĞİ


- KESİK/Lİ ile EKSİK/Lİ


- KESİKLİ ile/||/<> SÜREKLİ

( Kesikli sayılabilir İLE sürekli ölçülebilir değişkendir )

( Formül: Discrete İLE continuous )


- KESİN DÜŞÜNCE ile/değil/yerine TEMEL DÜŞÜNCE


- KESİN İFADE ile OLANAKLIYSA/MÜMKÜNSE


- KESİN KÜME ile/||/<> BULANIK KÜME

( Kesin kümede bir eleman ya üyedir ya değildir (0 veya 1) İLE bulanık kümede üyelik derecesi 0 ile 1 arasında değişir )

( Formül: A = {x İLE μA(x) | x ∈ X} )

( Lotfi A. Zadeh tarafından 1965 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1921-2017) (Ülke: Azerbaycan/ABD) (Alan: Matematik, Bilgisayar) (Önemli katkıları: Bulanık mantık, bulanık kümeler) )


- KESİN ile/ve/||/<> "TEMİZ"


- KESİNKES/KESİN KEZ = KESİNLİKLE


- KESİNLİK ile/ve/değil BİLGİ

( [not] CERTAINTY vs./and/but KNOWLEDGE )


- KESİN/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİM/SEL


- KESİNLİK ile/ve/||/<> DURAĞANLIK/DURGUNLUK


- KESİNLİK ile/ve/||/<> ELE AVUCA SIĞMAMA


- KESİNLİK(YAKÎN) ve/<> HUZUR


- KESİNLİK ile/ve/değil KESİNLİĞİN OLANAKSIZLIĞI

( [not] CERTAINTY vs./and/but IMPOSSIBILITY OF CERTAINTY )


- KESİNLİK ile/ve/değil/yerine MATEMATİKSELLİK


- KESİNLİK ile/ve/değil/yerine/|| OLASILIKLI KESİNLİK

( [not] CERTAINTY vs./and/but/|| PROBABLE CERTAINTY
PROBABLE CERTAINTY instead of CERTAINTY )


- KESİNLİK ile/ve/değil/||/<>/> PEKİNLİK

( Nesneler/doga/fizik/matematik için. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Kişide, zihinde, kavramda, süreçte. )


- KESİNLİK = YAKÎN, MEVSUKİYET = CERTAINTY, CERTITUDE[İng.] = CERTITUDE[Fr.] = GEWISSHEIT[Alm.] = CERTITUDO[Lat.]


- KESİNLİK değil/yerine/>< YAKLAŞIM / YAKINLIK


- KESİŞEN ile KESİT

( Bir nokta ya da çizgi üzerinde birbirini kesip geçen çizgiler ya da yüzeyler. İLE Bir şey enlemesine ya da boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey. | Bir toplumun bölümü, kesim. | Ayırıcı özellikleriyle belirlenen süreç. | Bir nesne düz olarak kesildiğinde ortaya çıkan düzlemin biçimi, makta. )


- KESİŞİM ile/ve/<> AYRIM


- KEŞİŞ/LİK ile/ve/<>/değil/yerine DERVİŞ/LİK

( [not] MONK/CENOBITE vs./and/<>/but DERVISH
DERVISH instead of MONK/CENOBITE )


- KESİŞME ile/ve BİRLEŞME

( INTERSECTION vs./and TO CONJUNCTION )


- KESİT ile/ve KATMAN

( CROSS-SECTION vs./and LAYER )


- KESİT ile ÖZKESİT

( ... İLE Tomruğun, boyu yönünde alınan ve özünden geçen kesit yüzeyi. )


- KESİT ile/ve/değil/yerine/||/<> "SONUÇ"


- KEŞKE ... değil/yerine/>< FARKINDALIK

( Ne kadar farkında olursak, "keşke"lerimiz de o kadar az olur. )


- KEŞKE/LER(İMİZ) (İLE) değil/yerine/>< İYİLİK/LER(İMİZ) (İLE)

( Tükenirsin ve tüketirsin. DEĞİL/YERİNE/>< Güçlenirsin ve güçlendirirsin. )


- KESKİN SİRKE, KÜPÜNE ZARAR ile/ve/||/<> ÖFKEYLE KALKAN, ZARARLA OTURUR


- KESKİN SİRKE, KÜPÜNE ZARAR ile/ve/||/<> RÜZGÂR EKEN, FIRTINA BİÇER


- KESKİN ile/değil/yerine/>< SAKİN

( Zâhirde. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Mânâda. )


- KESME ile/ve/||/<> KETLEME


- KESME ile/ve/||/<> KETLEME


- KEŞŞÂF[Ar.] değil/yerine/= İZCİ


- KEVGİR[Fars. < KEFGÎR] değil/yerine/= SÜZGEÇ


- KEVLAR ile/değil/yerine/> ÖRÜMCEK İPEĞİ

( Çok hafif karbon kökenli çok sağlam liflerden oluşan bir malzeme. İLE/DEĞİL/YERİNE/> Protein bazlı mikrofiber. [Genetik olarak değiştirilmiş maya, şeker ve suyun fermantasyonu ile elde ediliyor.] [Otomotivden, tıp ve dış mekân giydirmeye kadar pek çok kullanım alanına sahip olması bekleniyor.] )


- KEVN ile/ve/<> ÂLEM

( Olan. İLE/VE/<> Bilinen. )


- KEVN ve/>< FESÂD

( İSTİHÂLE[< HAVL | çoğ. İSTİHÂLÂT]: Olanaklı/mümkün olmayış, olanaksızlık/imkânsızlık, olamazlık. | Bir durumdan/halden başka bir duruma/hâle geçiş. | Başkalaşma. [İng. METAMORPHOSE, METAMORPHOSIS | Fr. MÉTAMORPHOSE] )


- KEVSEL ile KEVSER[Ar.]

( Geminin kıç tarafı. İLE Maddi ve manevi çokluk, kalabalık kuşak. | İlim, irfân. | Cennette bir havuzun adı. )


- KEWGİN ile/değil/yerine/>< ÇİVGİN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Doyurucu, besleyici olmayan bir yemek [ya da ot]. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Doyurucu, besleyici olan bir yemek [ya da ot]. )


- KEYFÎ DAYATMA ile ZORUNLU "DAYATMA"


- [ne yazık ki]
KEYFÎ "DÜŞÜNMEK"/KONUŞMAK ile/değil/yerine KENDİNE GÖRE "DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK/YAŞAMAK"

( [ne yazık ki] Kişiler, (çoğunlukla) yiyecekleri ve yatacakları bir şeyleri olduğu sürece düşünmeyi reddederler. [ya da bu yanılsamadan ve keyfiyetten vazgeçip düşün(ebil)meyi, her şeye yeğlemelilerdir] )


- KEYFÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBARÎ

( Tüm ayrımlar, itibârîdir fakat keyfidir anlamına gelmez! )


- KEYFİ ile/ve/||/<> KİŞİSEL


- [ne yazık ki]
"KEYFÎLİK" ile/değil/yerine GÖRELİLİK


- KEYFÎ/LİK ile/değil/yerine KENDİLİĞİNDEN/LİK


- KEYFÎ/LİK ile OLASILIK

( ARBITRARY/-I-NESS vs. PROBABILITY )


- KEYFÎLİK ile/>< TUTARLILIK

( Keyfîlik, yaşam içermez. Yaşam, keyfî değildir. )


- KEYFİNDE/LİK ile/değil/yerine KENDİNDE/LİK


- KEYFİNE/ÇIKARINA GÖRE DAVRANMAK ile/değil/yerine/>< KENDİN/KİŞİ/ADAM/İNSAN OLMAK

( Kendin olmak, "keyfine/çıkarına göre davranmak/davranabilmek" değildir. )


- KEYFİNİ SÜRMEK ile/ve/||/<> ZEVKİNİ ÇIKARMAK


- KEYFİYET ile/değil/yerine TASARRUF


- KEYİF/RAHATLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇALIŞMA/HİZMET

( % 3[daha çok] -31[en fazla, azınlıkla/bazen] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< % 96[daha çok] - 69[en az, çoğunlukla] )


- KEYİF değil/yerine/>< GEREKSİNİM


- KEYİF ve/<> GÜVENLİK


- [ne yazık ki]
(")KEYİF(") ile/değil "KENDİNE GÖRE OLAN"


- KEYİF ile/değil/yerine/||/&gt;&lt;/< KEŞİF

( [not] PLEASURE/MOOD vs./but/||/>DISCOVERY instead of PLEASURE/MOOD )


- KEYİF ile/değil/yerine/>< KEŞİF

( [not] PLEASURE/MOOD vs./but/>< DISCOVERY
DISCOVERY instead of PLEASURE/MOOD )


- KEYİF ile/değil RIZÂ


- KEYİF ile/ve/||/<>/> UYKU


- KEYİF ile/değil/< YAŞAM

( Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif almayı değerli kılan. )


- KEYİF ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/>/< ZEVK

( Gövdesel/bedensel. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Zihinsel. )

( Maddi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Manevi. )

( Üç duyudan biriyle [ya da ikisi/üçüyle] ten, organ, kas ve sinirlerin "az ya da çok" uyarımıyla "deneyimlenen".[Dokunma, tatma, koklama][yeme, içme, oturma/uzanma vb.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İki duyudan biriyle deneyimlenen.[Görme ve duyma][Felsefe, bilim, sanat, kitap okuma, düşünme, dinleme, söyleşi/sohbet] )

( Yatarak/yatmaktan, tembelikten, miskinlikten. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Hareketle/hareketten. )

( Bir şey yapmadan "yaşadığı"[nı zannettiği/n, "iddia ettiği/n"]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazı şeyler yaparak, özen ve çaba göstererek, emek ya da ödün vererek elde ettiğimiz. )

( Yaşandığı oranda pişmanlığa götürür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yaşandığı oranda sevinç/neşe verir. )

( Canlılığa[hayvana/hayvansallığa] özgü.
[Hayvanlarda ve gövdemiz itibarı ile de canlılıkta ortaktır.] [Keyfin simgesi ve doruğu olan eşekte de vardır.]
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<
İnsana özgü. [Sadece insandadır, zihindedir.] )

( Geçici. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Kalıcı. )

( Araçlı "duyum"/haz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Aracısız algılayış/idrak. )

( Istırap akışı içinde yalnızca bir kesintidir. )

( Utanç verici bir keyfin, keyfi geçer, utancı kalır. )

( Keyifteki ölçü/oran/sayı/mikdar arttıkça eleme/işkenceye dönüşür. )

( Ancak çalıştıktan ya da bir şeyler yaptıktan sonra, kısa süreli ve hak edilen keyfin tadı ve değeri olur. )

( Zevk, susabilmeyi[sükût etmeyi] öğrendikten sonra başlar. )

( Kişi, kendini ya da başkalarını utandırabilecek ucuz keyiflere, ne şimdi, ne de sonra kapılmalıdır. )

( İki ıstırap verici durum arasındaki aralıklardır. )

( Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif ve zevk almayı değerli kılan. )

( İkisi de ıstırabın eseridir. )

( Dayatarak/dayatmacı. Sorumsuzca, kendi kendine, başı başında[Farsça "ser-ser-î"]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Özgürce. Sorumluluğunu alarak/üstlenerek. Başı bağlı[Farsça "ser-best"] )

( [not] PLEASURE vs./and/but/||/<>/>/< ENJOYMENT
ENJOYMENT instead of PLEASURE )


- KEYSTONE TÜR ile/||/<> ŞEMSİYE TÜR

( Keystone kritik ekolojik rol, şemsiye koruma odak. )

( Formül: Ekosistem mühendisi İLE sembol )


- KEZÂ[Ar.] ile ZİRA[Fars.]

( Aynı zamanda. İLE Çünkü. )

( Zarf. İLE Bağlaç. )


- KEZÂ/KEZÂLİK[Ar.] ile NİTEKİM/AYNI BİÇİMDE


- KİBÂR[< KEBÎR] değil/yerine/= İNCE/TAYLAN/KOSTAK

( Zarif, kibar, nazik, çalımlı, güzel giyinmiş, yakışıklı. | Yiğit, kabadayı, yürekli. | Büyükler, ulular. )


- KİBAR/LIK ile NAZİK/LİK


- KİBARLIK ile/değil/yerine NEZÂKET

( Nasıl "görünmek" "istediğmizle". İLE/DEĞİL/YERİNE Kim olduğumuzla ilgili. )

( Krala gösterilen kibarlık, "zorunluluktandır". İLE/DEĞİL/YERİNE Dilenciye gösterileni nezâket, gerçektir. )


- KİBİR:
HALKTAN "UZAK DURMAK" değil HAK VE HAKİKATTEN UZAK DURMAK


- KİBİR değil/yerine/>< ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK

( Büyük görünme. / Küçüklüğün ölçüsü. DEĞİL/YERİNE/>< Küçük görünme. / Büyüklüğün ölçüsü. )


- [ne yazık ki]
KİBİR ile/ve/<> GİZLİ KİBİR


- KİBİR ile/değil/yerine KİBARLIK


- KİBİR değil/yerine/>< MAHVİYET


- KİBİR değil/yerine/>< ONUR/VAKAR[Ar.]

( Kartal, vakarı; yılan, bilgeliği simgeler. )

( Başkalarını aşağılayarak. DEĞİL/YERİNE/>< Başkalarına hizmet ederek. )

( Kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme, benlik. DEĞİL/YERİNE/>< Ağırbaşlılık. )


- KİBİR ile/değil/yerine ÖZDEĞER


- KİBİR ile/değil/yerine/>< ÖZGÜVEN

( Çoğu kişiden üstün olduğumuzu zannediyorsak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kimseden bir eksiğimizin olmadığını düşünüyorsak. )

( Kendinden emin olmaya alışık olmayana, özgüven, "kibir" gibi gelebilir. )

( [not] ARROGANCE vs./but/>< SELF CONFIDENCE
SELF CONFIDENCE instead of ARROGANCE )


- KİBİR ile/değil/yerine ÖZSAYGI

( [not] ARROGANCE vs./but SELF-ESTEEM
SELF-ESTEEM instead of ARROGANCE )


- KIBLE ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/> AMAÇ

( Güney ile güneybatı [Güneybatı ile güney arası]. [Türkiye'ye göre!] [Güney anlamına da kullanılır.] | Mekke'de Kâbe'nin batı köşesi ile altınok (Mizp) arasının doğrultusu. | Kabul etmek. | Güneyden esen rüzgâr. | Darlıkta başvurulan kapı. )


- KIBLE ve/<> KABUL ve/<> KABİLE


- KIBLE ||/<>/= ÖZBİLİNÇ


- KİBRİT ile HİBRİT


- KIÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BACAK

( MÂ-BA'D ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÂMİLE[< AMEL] )

( [not] BUTTOCK[ASS, ARSE] vs./and/but/||/<>/< LEG
LEG instead of BUTTOCK )


- KİFAFLANMAK[Ar.] değil/yerine/= AZLA YETİNMEK

( Elde ne varsa onunla, çok az yiyecekle karın doyurmak, çok az şeyle yetinmek. )


- KIKIRDAK ile KEMİRCİK

( ... İLE Burun, kulak vb.nde bulunan küçük kıkırdak. )


- KILAVUZ RNA ile/||/<> DONOR ŞABLON

( Kılavuz RNA kılavuz kesim, donor şablon onarım. )

( Formül: Cutting guide İLE repair template )


- KILIBIK ile/değil/yerine KALBİ ILIK


- KİLİTLE(N)ME ile/değil DÜĞÜMLE(N)ME


- KİLİTLENMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ODAKLANMAK


- KİLL SWİTCH İLE CONTAİNMENT İLE ORTHOGONAL ile/||/<> BİYOGÜVENLİK

( Sentetik organizmaların kontrol mekanizmaları. )

( Formül: Toxin-antitoxin sistemi )


- KİM?:
DEĞİŞİM İSTER? ile DEĞİŞMEK İSTER?

( Herkes. İLE Pek az (aklını kullanma cesâretini gösteren) kişi. )


- KİM OLDUĞUMUZ ile/ve/değil/yerine/< ADAM OLUP OLMADIĞIMIZ


- KİMİ YERLERDE değil BAZI YERDE


- KİMİ ... ile/ve/||/<> BAZI ...


- KİMİN, "HAKLI/HAKSIZ" OLDUĞU değil/yerine NEYİN, DOĞRU OLDUĞU

( Bir şeyin, haklı olduğunu bildiğin halde, o şeyden yana çıkmazsan, korkaksın demektir. )


- KİMİN:
"NE OLDUĞU" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< NE OLACAĞI

( "Belirli" olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Belirsizdir. )


- KİMİNİN PARASI ile/ve/<>/değil/yerine KİMİNİN GÖNLÜ/DUASI


- KİMLİĞİN:
TARİHSELLİĞİ ile/değil/yerine EVRENSELLİĞİ


- KİMLİK ile/ve/<> AİDİYET


- KİMLİK ve/||/<>/< BELLEK


- KİMLİK ile/ve/<> BENLİK ile/ve/<> BİREYSELLİK


- KİMLİK ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİK


- KİMSE DİKKAT ETMİYOR yerine/değil BEN NE YAPMAMALIYIM/YAPABİLİRİM?


- KİMSE, KİMSEYE MUHTAÇ DEĞİLDİR ve/||/<>/> HERKES, HERKESE MUHTAÇ OLABİLİR


- KİMSESİZ/LİK (KALMAK) ile/değil/yerine YALNIZ/LIK (OLMAK)


- KİMSEYE İNANMAMAK" ile/değil/yerine/||/>< ONA/ONLARA(BAZI KİŞİLERE) İNANABİLECEĞİNİ ANLAMAK/KABUL ETMEK


- KİMSEYİ:
(ÇOK/FAZLA) ÖVMEMELİ ve/||/<> KÜSMEMELİ ve/||/<> YAKINMAMALI ve/||/<> SUÇLAMAMALI


- KİMYÂ' ile ...

( ARZUYU TERK, MEVCÛDA KANÂAT )


- KİMYA ile/ve/<> ÇEKİRDEK KİMYASI

( ... İLE/VE/<> Atom çekirdeğindeki değişimlerle ilgilenen kimya dalı. )


- KİMYA ile/||/<> ÇEKİRDEK KİMYASİ

( )

( Bilinmiyor tarafından keşfedildi/formüle edildi. )


- KİMYA/GER ile SİMYA/GER ile el-KİMYA

( Nesneleri yapılandırma/dönüştürme. İLE Bilinci/kendini yapılandırma/dönüştürme. İLE ... )

( Söylediklerine göre, Avusturya'da bir altın simyacısına türbe yapmışlar. Türbenin yanında da bir kütüphane varmış. Altın yapmak için uğraşıp da başarılı olamayan simyacılar, yarım kalan eserlerini o kütüphaneye bırakırmış. )


- KİMYANIN İNCELEDİĞİ:
MADDE değil DEĞİŞİM


- KİMYASAL BAĞ ile/ve/||/<>/>< FİZİKSEL BAĞ

( Atomlar arası kuvvetli bağ. İLE/VE/||/<>/>< Moleküller arası zayıf bağ. )


- KİMYASAL BAĞLARDA:
İYONİK ile/ve/||/<> KOVALENT ile/ve/||/<> METALİK


- KİN:
"TUTMAK" ile/değil/yerine/>< TUTMAMAK

( Güçsüz olanlar, kin tutar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güçlü olanlar, kin tutmaz. )


- KİN yerine DİN

( Kin ile Din aynı kalpte olmaz! )


- KİN ile/değil/yerine/>< SADÂKAT


- KİNÂYE ÇEŞİTLERİNDE [YAZINDA/EDEBİYATTA]:
MUGÂLATA-İ MANEVİYE ile TEVRİYE ile İSTİHDÂM ile TEVCÎH ile TA'RÎZ ile REMZ

( ... İLE Örtmek, merâmı gizlemek. | [edebiyatta] Nükte yapmak amacıyla birkaç anlamı olan bir sözcüğün, en uzak anlamını kastederek kullanma sanatı.[Anlam sanatlarındandır ve telvîn'in bir bölümüdür.] İLE Hizmet ettirme. | Birden fazla anlamı olan bir sözcüğün, her anlamını, anlama uygun düşecek biçimde kullanma sanatı. [Sözcüğün, mecâz ve gerçek anlamı, başka sözcüklerin etkisiyle kullanım alanına çıkar. Çoğu zaman, aynı sözcüğün yerine özne biçimi kullanılır. Sözcüğün iki anlamı da kendileriyle ilgili yönde ele alınır.] İLE ... İLE "Taş atma." Birini, küçük düşürmek ve onunla alay etmek amacıyla, söylenecek sözü, tam tersi olan bir söz ile nükte yaparak anlatma sanatı. | Zarif bir biçimde, ifadenin yönünü değiştirerek sitemde bulunmak. ["Ne kadar da cömert davranıyorsunuz..."] [Bu sanatta, söz söylenilen kişi, karşılık vermekten yoksun bırakılır.][Kinâye sözcüğe, ta'rîz ise anlama dayandırılır.] İLE ... )


- KİNÂYE ile/ve/değil/yerine/<>/>/< İNCELİK


- KİNÂYE ile İSTİNBÂT[Ar. < NEBT]

( ... İLE Bir söz ya da işten, gizli bir anlam çıkarma. Açık olmayarak, dolaylı anlama. )


- KİNÂYE[Ar.] ile TARİZ[Ar.]

( Düşünüleni dolaylı olarak anlatan söz. | Üstü kapalı, sitemli, dokunaklı söz. | Bir sözü, gerçek anlamının dışında kullanma sanatı. İLE Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlama. )


- KİNAZ ile/||/<> FOSFATAZ

( Kinaz fosforilasyon ATP İLE fosfataz defosforilasyon. )

( Formül: P ekleme İLE çıkarma )


- KİNESİN İLE DYNEİN İLE MYOSİN ile/||/<> MOTOR PROTEİNLER

( Hücre içi moleküler motorlar. )

( Formül: 8 nm adım (kinesin) )


- KİNETİK[Fr. < CINETIQUE] ile KİNESTEZİ[Fr. < KINESTHESIE]

( Hareketle ilgili, hareket nedeniyle oluşan. | Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı. | Hareket olaylarını inceleyen bilim dalı. İLE Devin duyumu. )


- KİNETİK AYRIŞIM ile/||/<> TERMODİNAMİK KONTROL

( Kinetik ayrışım hızlı reaksiyon ürünü seçerken İLE termodinamik kontrol kararlı ürün seçer )

( Formül: k₁ >> k₂ )


- KİNETİK ENERJİ ile/||/<> POTANSİYEL ENERJİ

( Kinetik enerji hareket enerjisi İLE potansiyel enerji konum enerjisidir )

( Formül: KE = ½mv²\nPE_g = mgh (yerçekimi)\nPE_e = ½kx² (elastik)\nE_mekanik = KE + PE )


- KİNETİK KONTROL ile/||/<> TERMODİNAMİK KONTROL

( Kinetik düşük sıcaklıkta hızlı ürün, termodinamik yüksek sıcaklıkta kararlı ürün )

( Formül: ΔG‡ (kinetik) İLE ΔG° (termodinamik) )


- KİNETİK ile/||/<> KURAM

( Gazların kinetik kuramınin öncülüğü )

( Daniel Bernoulli tarafından 1738 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1700-1782) (Ülke: İsviçre) (Alan: Matematik, Fizik) (Önemli katkıları: Bernoulli prensibi, akışkanlar mekaniği) )


- KİNETOKOR ile/||/<> ASTER

( Kinetokor sentromer protein İLE aster sentrozom ışınları. )

( Formül: Bağlanma İLE kutup )


- KİPE[Alm. < KIPPE] -

( Hızla bükülen kalçanın sert ve birden gerilişiyle, gövdenin yatıştan ayaküstü duruşa ya da asılmadan dayanmaya geçmesi. )


- KIPI = AN = DEM = MOMENT[İng., Fr., Alm.] = ATTIMO/MOMENTO[İt.] = MOMENTO/RATO[İsp.]


- KIR ile/ve/||/<>/> AK

( GRAY vs./and/||/<>/> WHITE )


- KIR ile KIR ile KIR

( Beyazla az miktarda siyah karışmasından oluşan renk. | Bu renkte olan. İLE Kent ve kasabaların dışında kalan, çoğu boş ve geniş yer, dağ, bayır. İLE Bozma, bölme, ayırmanın buyruk kipi. )

( GRAY vs. GRAY vs. GRAY )


- KIRAAT ile/ve/||/<> TEFEKKÜR ile/ve/||/<> HAYAT

( Dilin okuması. İLE/VE/||/<> Aklın okuması. İLE/VE/||/<> Kalbin okuması. )


- KIRAATHANELER ile/ve/||/<>/> MARMARA KIRAATHANESİ


- KİRACI/SAHİP değil/yerine MİSÂFİR


- KİRAL AYRIŞIM ile/||/<> RAZEMAT SENTEZİ

( Kiral ayrışım enantiomerleri ayırırken İLE razemat sentezi iki enantiomeri eşit oranda üretir )

( Formül: ee = (R-S)/(R+S) )


- KİRAZ ile DEFNE ile MEŞE ile AKÇAAĞACI ile KAYISI

( image )

( Kendinizi tanımlamak isteseydiniz ne olmak isterdiniz?

Kiraz kadar lezzetli, defne gibi yeşil, meşe gibi toprağın sigortası, akçaağaç kadar estetik ve kayısı kadar yararlı olmak isterdim. )


- KİRCHHOFF İLE THÉVENİN İLE NORTON ile/||/<> DEVRE ANALİZİ TEOREMLERİ

( Elektrik devrelerinin analizi için üç temel teorem. )

( Formül: ΣI = 0 İLE ΣV = 0 )


- KİREÇLEŞME ile/ve/||/<> ÇÖZÜNME ile/ve/||/<> AYRIŞMA ile/ve/||/<> BAĞLAŞIM ile/ve/||/<> MAYALANMA(FERMENTASYON) ile/ve/||/<> DAMITMA(DİSTİLASYON) ile/ve/||/<> ÇÖKELME


- KIRGIN/LIK ile/ve/||/<>/> KIZGIN/LIK ile/ve/||/<>/> KİN

( Sessizdir. İLE/VE/||/<>/> Gürültülüdür. İLE/VE/||/<>/> Gereksizdir ve yanlıştır. )


- KIRIK ile/ve/||/<> BÜKÜK ile/ve/||/<> EĞİK


- KIRIK ile ÇATLAK


- KIRIK/ÇI/SINIK/ÇI[yerel] ile/değil/yerine KEMİK HEKİMİ/ORTOPEDİST


- KIRILMA İLE YANSIMA İLE GİRİŞİM İLE KIRINIM ile/||/<> IŞIK OLAYLARI

( Işığın madde ile etkileşiminde görülen dört temel optik olaydır. )

( Formül: n₁sinθ₁ = n₂sinθ₂ )


- KIRILMA ile/ve/değil BÜKÜLME


- KIRILMA ile/ve/||/<> EVRİLME


- KIRILMA ile/||/<> YANSIMA

( Kırılma ışığın ortam değiştirirken yön değiştirmesi İLE yansıma geri dönmesidir )

( Formül: n₁sinθ₁ = n₂sinθ₂ (Snell yasası)\nθ_i = θ_r (Yansıma yasası)\nsinθ_c = n₂/n₁ (Kritik açı) )


- KIRILMA ile/ve/||/<>/> YIKILMA


- KIRILMADA:
BURKULMA ile BASINÇ ile KESME

( )


- KIRILMAMALI:
DAL ile/ve/||/<> SEVGİ

( Ağaçtan, meyve bekliyorsak. VE Kişilerden, sevgi bekliyorsak. )

Bugün[10 Kasım 2025]
itibarı ile 21.828 başlık/FaRk ile birlikte,
21.828 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(47/89)