
Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
FA... - FU...
İLE BAŞLAYAN SÖZCÜKLERDE
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
- FÂ[Ar.] ile FÂ[Ar.]
( Şartın yanıtı olan. İLE Atıf harfi olan. )
- FAC-/FACİ- ile/||/<> FASCİ- ile/||/<> PROSOP-/PROSOPO-
( Yüz. İLE/||/<> Bant. İLE/||/<> Yüz. )
- FÂCİ'[Ar. çoğ. FEVÂCİ] ile FÂCİR/E[Ar. < FÜCÛR | çoğ. FECERE/FÜCCÂR]
( Kişiyi dertli eden, keder veren, acıklı. İLE Kötü huylu. | Ayyaş, sefih. | Rezil, habîs, şerîr, şakî. | Yalancı. | Bayanlara düşkün bay, baylara düşkün bayan. )
- FÂCİR ile FÂCİRE
( Kadınlara düşkün eril kişi. İLE Baylara düşkün, çapkın dişil kişi. )
- FAGOSİT ile FAGOSİTE ETMEK ile FAGOSİTE OLMAK ile FAGOSİTOZ
( Yutar göze. İLE Yutmak. İLE Yutulmak. İLE Göze yutarlığı. )
- FAGOT ile/ve FAGOTTO
- FAHŞÂ'(FAHŞ/FÂHİŞ/FUHUŞ)[Ar.] ile FAHS[Ar.]
( Akıl ve mantığın kabul edemeyeceği söz ve iş. | Meşrû olmayan şehvâni haller, fuhuş, zinâ. | Verilen zekâttaki tamahkârlık. İLE Bir şeyin iç yüzünü araştırma/arama. )
- FAHTE[Fars.] ile FAHTE[Fars.]
( Makam. İLE Güvercin/üveyik. )
- FÂİL ile FÂİL
( İŞLEYEN, YAPAN, EDEN ile ETKİLİ/TE'SİRLİ )
- FAITH[İng.] ile/değil FATİH
- FÂİZ ve/||/<>/> FÂHİŞ[çoğ. FUHUŞ]
- FÂİZ/FÂİZE[Ar. < FEVZ] ile FÂİZ[Ar. < FEVZ, çoğ. FEVÂİZ]
( İsteğine ulaşan, bir başarı kazanan, fevz bulan. İLE Ödünç verilen paraya karşı alınan kâr. | Bolluk, çokluk, taşkınlık. | Taşan, feyezan eden. )
- FAKAT[Ar.] ile FAKD[Ar.] ile FAKÎD[Ar.]
( Yalnız, ancak, lâkin, ama, şu da var ki. İLE Yokluk, bulunmama. İLE Nadir bulunan.[nesne] )
- [Ar., Fars.] FAKÎR-ÂNE[Ar.] ile FAKÎR-HÂNE[Ar.]
( Fakire yakışacak biçimde/sûrette. | Fakircesine. | Nezâket olarak "ben" zamirinin karşılığı. İLE [alçakgönüllülükle] Söz söyleyenin evi. )
- FAKO- ile FARMA/KO-
( Göz merceği [ile ilgili]. İLE İlaç [ile ilgili]. )
- FAKR ile FAHR
( Yokluk, yoksunluk. İLE Övünç. )
( SORU ve YANIT ( [40'LAR MECLİSİ] KİM O? ve 1. MUHAMMED en RESULLULLAH 2. ABDULLAH oğlu MUHAMMED 3. el-FAKR ün FAHRİ: Yokluğum, övüncümdür. [ Allah'ın hakkı 3'tür sözü, bu deneyimden çıkmıştır.] )
- FALAKA ile FALAKA
( Ömer Seyfettin'in, öykü kitabı. İLE Ahmet Rasim'in, anı kitabı. )
- FÂLİC[Ar. < FELC] ile FÂLİC[Fars.]
( Yarım inme, gövdenin yarısına inen inme. İLE Baskın, galip, muzaffer. )
- FALİYET değil FAALİYET
- FAMİLYA ile FAMİLYAL
( Aile. İLE Ailesel. )
- FAMİLYA = FASÎLE = FAMILLE
- FAN ile FANATİK
( Hayran, pervane. İLE Bağnaz. )
- FÂNİ[Ar.] ile FANİ[Yun.]
( Ölümlü, gelip geçici, kalımsız. İLE İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti. )
- FANTEZİ YAPMAK ile/değil/yerine FANTEZİ/LER ÜRETMEK/YARATMAK
- FAR[Fr. < Yun.] ile FAR[Fr.]
( Taşıtların ön bölümünde bulunan, uzağı aydınlatan güçlü ışık. İLE Süs için gözkapaklarına sürülen çeşitli renkte boya. )
- FARENKS/FARİNKS ile FARİNGEAL
( Boğaz, yutak. İLE Boğaz [ile ilgili], yutak [ile ilgili]. )
- FARK ETMEK ile/ve/||/<>/> FARK GETİRMEK
- FARK[Ar. çoğ. FURÛK] ile FÂRIK/A[Ar. < FARK] ile FÂRİG[Ar. < FERÂĞ]
( Ayrılık, başkalık, iki ya da daha çok şey arasındaki ayrılık. | Ayırma, ayırlma, seçilme. İLE Fark eden, ayıran. İLE Vazgeçmiş, çekilmiş. | Rahat, âsûde. | Boş, boş kalmış, işini bitirmiş, işsiz. | Bir mülkün, tasarruf, sahip olma, kullanma hakkını başkasına terk eden. )
- FARK ÖNCESİNDEKİ CEM ile/değil/yerine FARK SONRASINDAKİ CEM
( Zevktelerdir. İLE/DEĞİL/YERİNE Ancak, zahmette olanlar/olabilenler içindir. )
- FARK[Ar.] ile FASL[Ar.]
- FARKETMEK ile/ve/<> FARK'I FARKETMEK
( AWARENESS vs./and/<> TO NOTICE OF THE DIFFERENCE )
- FARK-I EVVEL ile FARK-I SÂNÎ
- FaRkLaR (Kılavuzu/"Sözlüğü") ile/ve/<> FARKINDALIK
( DiFfeReNCeS GUIDE/"DICTIONARY" vs./and/<> AWARENESS )
- FARKLAR ile/ve/değil/> FARKLILIK
( Farkın olumlu ya da olumsuz bir yönde olması/değerlendirilmesi gerekmeden sadece fark olarak! )
( TEFÂVÜT[< FEVT]: İki şeyin birbirinden farklı olması. | İki şey arasındaki fark.
BÎ-TEFÂVÜT/BİLÂ-TEFÂVÜT: Farksız. )
( [not] DIFFERENCES vs./and/but/> DIFFERENCE )
- FARKLILIKLAR ile FARKLAR
( DIFFERENCENESSES" vs. DIFFERENCES )
- FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI ile/ve/değil/||/<> FARKLI BİR TANIM
- FARKLI OLMAK(/OLMAYA ÇALIŞMAK) ile/ve/değil/yerine FARK YARATMAK(/YARATMAYA ÇALIŞMAK)
- FARKLILIK ile/ve/<> FARKINDALIK
( Farklılık, sadece, farklı olmak isteğinden çıkmaz. Ancak, yaşam biçiminde (de) olursa farklılıktır. )
( DIFFERENCY vs./and/<> AWARENESS )
- FARKLILIKLAR VE ÇİRKİNLİKLER ile/yerine FARKLILIKLAR VE GÜZELLİKLER
- FARKLILIKLAR" değil FARKLAR
(
Kavram | Açıklama | Örnek Kullanım |
---|---|---|
Farklılık |
- Bir durum ya da nesnenin genel olarak farklı olma durmunu tanımlar. - Soyut bir kavramdır ve tekil olarak kullanılır/kullanılmalıdır. |
- "İki kültür arasındaki farklılık, oldukça dikkat çekiciydi." - "Tasarımlardaki farklılık, genel estetik anlayışından kaynaklanıyor." |
Farklar |
- Belirli iki ya da daha fazla nesne arasındaki somut ya da açık ayrımları tanımlar. - Nesne ya da tek tek gözlemlenebilen durumlar için yeğlenir. |
- "Bu iki öneri arasındaki farklar oldukça belirgindir." - "Renkler arasındaki farklar, hemen göze çarpıyor." |
"Farklılıklar" |
- En son/üst düşün(dür)me/soyutlama "-lık" ekinden sonra "-lar" çoğul ekinin kullanımı gereksiz/yanlıştır. Dil bilgisi hatasıdır. - Yerine "farklılık" ya da "farklar" yeğlenmelidir. |
- Hatalı örnek: İki çalışma arasındaki "farklılıklar", ayrıntılarıyla incelendi. - Doğru: İki çalışma arasındaki farklar, ayrıntılarıyla incelendi. |
( [not] DIFFERENCE but DIFFERENCES )
- FARMAKODİNAMİ ile FARMAKODİNAMİK ile FARMAKOKİNETİK ile FARMAKOKİNEZİ ile FARMAKOLOG ile FARMAKOLOJİ ile FARMAKOLOJİK ile FARMAKOPE
( İlaç etkisi. İLE İlaç etkisi [ile ilgili], ilaç etkibilim. İLE İlaç yazgısı [ile ilgili], ilaç yazgıbilim. İLE İlaç yazgısı. İLE İlaçbilim uzmanı. İLE İlaçbilim. İLE İlaçbilimsel, ilaçbilim [ile ilgili]. İLE İlaç kılavuzu. )
- FARZ ile FARZ-I KİFÂYE
- FARZ-I AYN ile/ve/<> FARZ-I KİFÂYE
( Herkes için geçerli olan durumların/konuların bilinmesi gerekli/zorunlu bilgiler/ilimler. İLE/VE Bazı kişilerin bilmesi yeterli olan bilgiler/ilimler. )
- FARZ-I MAHAL değil FARZIMUHAL(OLMAYACAK ŞEY YA!)
- FASÂHAT[Ar.] ile FAZÂHAT[Ar.]
( İyi ve açık konuşma, iyi söz söyleme becerisi, uzdillilik. İLE Alçaklık, edepsizlik. )
- FÂSİH[Ar. < FESH] ile FASÎH[Ar. çoğ. FUSAHÂ]
( İptal eden, bozan, çürüten, fesheden. İLE Güzel, düzgün ve açık konuşan, iyi söz söyleme becerisi olan. | Açık, âşikâr, sarih. )
- FÂSIK ile/ve/<> FÂCİR
- FASIL[Ar. çoğ. FUSÛL] ile FÂSIL[Ar. < FASL]
( Fasl. | Bir bestekârın aynı makamdan bestelediği iki beste. | Türk müziğinde klasik bir konser programı. İLE Ayıran, bölen, fasleden. )
- FÂSILA-YI SUGRÂ[Ar.] ile FÂSILA-YI KÜBRÂ[Ar.]
( Üç harekeli ve bir sâkin harften oluşan dört harfli sözcük.[vatanım gibi] İLE Dört harekeli ve bir sâkin harften oluşan dört harfli sözcük.[vatanımız gibi] )
- FASİLELER = FASÎLAN = FAMILLES
- FASON[Fr.] ile FASONE[Fr.]
( Kesim. İLE Çözgü ya da atkının kumaş yüzeyi üzerinde, kendiliğinden bir desen oluşturduğu her tür kumaş. | Bu tür kumaşları oluşturan desen örneği. )
- FASÜLYE değil FASULYE
- FATE FAITH DESTINY
- FÂTİH[Ar. < FETH] ile FÂTİH[Ar.]
( Açan. | Anahtar. İLE Kendini açan/feth eden. )
- FÂTİHA-HÂN[Ar.] ile FÂTİHÂN[Ar.]
( Birinin ruhuna Fatiha suresi okuyan. İLE Fethedenler, fatihler. )
- FATİHÂ'YA İZNİ OLMAK ile/ve FATİHÂ'SI DÜZGÜN OLMAK
- FATÎN/E[Ar. < FITNAT] ile FÂTİN[Ar. < FİTNE]
( Zeki, akıllı, uyanık, anlayışlı, kavrayışlı. İLE Fitneci. )
- FÂTİR[Ar.] ile FATÎR[Ar.] ile FATR[Ar. çoğ. FUTUR]
( Füturlu, durgun, gevşek. | Az sıcak, ılık olan. İLE Mayasız saç ekmeği, bazlama. | Bir çeşit pasta. | Olmamış, derecesini bulmamış şey. İLE Çatlak, yarık. | Mantar. )
- FATMA ile/ve/||/<> FATMA
( [Osmanlı döneminde] [Müslümanlar için "TI" ile yazılan.] İLE/VE/||/<> Müslüman olmayanlar için "TE" ile yazılan. )
- FAVORİ[Fr.] ile FAVORİ[Fr.]/DULUK[Tr.]
( Gözde. İLE Sakal. )
- FÂYİH[Ar.] ile FÂYİHA[Ar. çoğ. FEVÂYİH]
( Kendiliğinden dağılan güzel koku. İLE Çiçek ve meyve kokusu. | Hoş kokulu nesne. )
- FAZ[Ar. < Fr. < Yun.] ile FAZZ[Ar.]
( Evre, safha. İLE Huysuz, kötü sözlü, kaba. )
- FÂZÎH/A[Ar.] ile FAZÎHA[Ar. çoğ. FAZÂYİH]
( Utanmaz, rezil. | Çirkin, fena. İLE Edepsizliği, alçaklığ gerektiren iş/şey. )
- FAZLA BİLGİ ile FAZLADAN BİLGİ
( EXCESS INFORMATION vs./and EXTRA INFORMATION )
- FAZLA FAZLA ile/değil FASLA FASLA
( ... İLE/DEĞİL Yer yer. )
- FAZLA FEDÂKÂR/LIK
ve/||/<>/>/ne yazık ki
(FAZLA) VEFÂSIZ/LIK
( Fedâkârlığın fazlası, vefâsızlığa neden olur. )
- FAZLA/GEREKSİZ/YERSİZ/BOŞ ...)
KONUŞMA! ile/ve/||/<>/< DÜŞÜNME!
( YAP! ile/ve/||/<>/< YAP! )
devamı için burayı tıklayınız...
- FECR (VAKTİ) ile FECR-İ KÂZİB[YALANCI FECR] ile FECR-İ SÂDIK[HAKİKİ FECR]
( Sabaha karşı, güneş doğmadan önce, ufkun gün doğusu tarafından görünen aydınlığı, tan yerinin ağarması. İLE Sabaha karşı, doğuda, amûdî biçimde görülen aydınlık. [Sahura kalkış.] İLE Şafak sökme, sabah, imsak. )
- DİN:
FEDÂ ve/||/<> FERÂGAT
- FEDÂÎ/SERDENGEÇTİ[Ar.] ile FEDÂKÂR/FİDÂ-KÂR[Ar., Fars.]
( Evre, safha. İLE Kendini ya da kişisel çıkarlarını esirgemeyen, fedâ eden, cömert, eli açık. )
- FEDÂ(KÂRLIK) ile FERÂGAT
( Sadakat. İLE/VE/||/<> Sevgi. )
( Mal/dan vermek. İLE/VE/||/<> "Can vermek" ve candan vermek. )
( Babadan gelen. İLE/VE/||/<> Anneden gelen. )
( Bedel ödemek. İLE/VE/||/<> Muhabbet. )
- FEDÂKÂRLIK > FERÂGAT > AŞK
- FEDARASYON değil FEDERASYON
- FEDERAL DEVLET ile/||/<> FEDERASYON
( İçişlerinde geniş ölçüde bağımsız, dışişlerinde ortak bir kuruluşla temsil edilen devletlerin birleşmesinden oluşan devlet türü. İLE/||/<> Küçük devletlerin tek bir devlet konumuna gelmek için yaptığı ortaklık, devletler birliği. )
- FEHÎM[Ar. < FEHM] ile FEHM[Ar.]
( Zeki, anlayışlı, akıllı. İLE Anlama, anlayış. )
- FEHVÂ[Ar. çoğ. FEHÂVÎ] ile FEHVÂSINCA[Ar., Tr.]
( Anlam, mânâ, kavram, mefhum. İLE Uyarınca, sözü gereğince. )
- FEKAL ile FEKAL-ORAL YOL
( Dışkısal. İLE Dışkı-ağız yolu. )
- FELÂ[Ar.] ile FELÂH[Ar.] ile FELAH[Ar.]
( O halde, o zaman. İLE Kurtuluş, selâmet, onma. | Mutluluk, kutluluk. İLE Başlangıç, iptida. )
- FELSEFE ÖĞRENMEK değil/yerine FELSEFE YAPMAK
- FELSEFE ÖĞRENMEK ile/yerine/değil FELSEFE YAPMAYI ÖĞRENMEK
- FELSEFE:
"ÖĞRETMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖĞRETİLENLERİ DÜŞÜNMEK
- FELSEFE SİSTEMİ ile FELSEFİ DÜŞÜNCE TARZI
- FELSEFE ile "FELSEFE"
( Kavramsal matematik. | Anlamanın, anlaşılmasının çabası. | Biçimselleştirilmiş mantığın doruğu. İLE ... )
- FELSEFE ile/ve/değil FELSEFE-BİLİM
- FELSEFE ile/ve FELSEFE ÜZERİNE FELSEFE
- FELSEFE ile "FELSEFELER"
- FELSEFE ile FELSEFENİN BİLGİSİ
- FELSEFE ile FELSEFÎ ÖYKÜ
- FELSEFE/DE:
ÖZEL/LİK ile/ve/||/<> TÜMEL/LİK ile/ve/||/<> KESİN/LİK
- FELSEFE('NİN "KUSURU"):
ÖNCESİ var SONRASI [yok]
( Öncesinin var olup ve fakat sonrasının olmaması. )
- FELSEFESİZ ...:
BİLİM ile SANAT ile HUKUK/DİN ile YAŞAM
( Kör. İLE "Süsleme". İLE "Kural". İLE Yaşanmamış. )
- FELSEFESİZ SANAT ve FELSEFESİZ BİLİM ve FELSEFESİZ FELSEFE
( Zanaat. VE Teknokrasi, işçilik. VE İdeoloji. )
- FELSEFEYE GİRİŞ KİTAPLARI ile/ve/değil/yerine/<> FELSEFE TARİHİ KİTAPLARI
- FELSEFEYİ ANLAMAK ile/ve/||/<> FELSEFE İLE ANLAMAK
- FELSEFİ AKILCILIK/RASYONALİZM ile FELSEFİ AKILDIŞILIK/İRRASYONALİZM
( Bilginin, akıl ve mantık yoluyla elde edilebileceğini savunan görüş. İLE Bilginin, "akıl dışı yollarla[sezgi, duygu]" elde edilebileceğini savunan görüş. )
- FELSEFİ AKILCILIK/RASYONALİZM ile FELSEFİ DENEYCİLİK/EMPİRİZM
( Bilginin akıl ve mantık yoluyla elde edilebileceğini savunan görüş. İLE Bilginin deneyim ve gözlem yoluyla kazanıldığını savunan görüş. )
- FELSEFİ BELİRLEMECİLİK/DETERMİNİZM ile FELSEFİ RASTLANTISALCILIK/İNDETERMİNİZM
( Tüm olayların önceden belirlenmiş neden-sonuç ilişkilerine bağlı olduğunu savunan görüş. İLE Olayların tamamen rastgele ya da öngörülemez olduğunu savunan görüş. )
- FELSEFİ BELİRLENİMCİLİK/DETERMİNİZM ile FELSEFİ ÖZGÜRLÜKÇÜLÜK/LİBERTERYENİZM
( Tüm olayların önceden belirlenmiş neden-sonuç ilişkilerine bağlı olduğunu savunan görüş. İLE Kişinin yapmayabilme gücü[ihtiyâr] ve yapabilme gücüne[irâde] sahip olduğunu ve kendi yeğleme ve seçimlerini yapabildiğini savunan görüş. )
- FELSEFİ DOĞALCILIK/NATURALİZM ile FELSEFİ DOĞAÜSTÜCÜLÜK/SÜPERNATURALİZM
( Doğa yasaları ve bilimsel yöntemlerle açıklanamayan hiçbir şeyin olmadığını savunan görüş. İLE "Doğaüstü" "var olanlar" ve "olayların" "gerçekliğini" "kabul eden görüş". )
- FELSEFİ DÜŞÜNCECİLİK/İDEALİZM ile FELSEFİ GÖRÜNGÜCÜLÜK/FENOMENOLOJİ
( Gerçekliğin temelde zihinsel ya da düşüncelerden oluştuğunu savunan görüş. İLE Bilinç ve deneyimlerin yapısını inceleyen felsefi yaklaşım. )
- FELSEFİ GERÇEKÇİLİK/REALİZM ile FELSEFİ ADCILIK/NOMİNALİZM
( Evrensel kavramların, gerçek ve bağımsız olduğunu savunan görüş. İLE Evrensel kavramların, sadece adlardan oluştuğunu savunan görüş. )
- FELSEFİ HÜMANİZM ile FELSEFİ ANTİ-HÜMANİZM
( Kişinin değerini, özgürlüğünü ve potansiyelini vurgulayan görüş. İLE Kişi/insan merkezli düşünce düzenlerini eleştiren ve kişiyi/insanı merkezden çıkaran görüş. )
- FELSEFİ İDEALİZM ile FELSEFİ MATERYALİZM
( Gerçekliğin, temelde zihinsel ya da ideallerden oluştuğunu savunan görüş. İLE Gerçekliğin, nesnel unsurlardan oluştuğunu savunan görüş. )
- FELSEFİ İDEALİZM ile FELSEFİ POZİTİVİZM
( Gerçekliğin temelde zihinsel ya da düşüncelerden oluştuğunu savunan görüş. İLE Bilginin sadece gözlemlenebilir ve ölçülebilir olgulara dayandığını savunan görüş. )
- FELSEFİ İDEALİZM ile FELSEFİ REALİZM
( Gerçekliğin temelde zihinsel ya da ideallerden oluştuğunu savunan görüş. İLE Gerçekliğin zihinden bağımsız ve nesnel olduğunu savunan görüş. )
- FELSEFİ İLERLEME ile FELSEFİ DÖNGÜSELLİK
( İnsanlığın sürekli ilerlediğini savunan görüş. İLE Tarihin ve insanlığın döngüsel bir biçimde tekrar ettiğini savunan görüş. )
- FELSEFİ İLERLEME ile FELSEFİ DURUM/KONUM KORUMACILIK/STATÜKOCULUK
( İnsanlığın sürekli ilerlediğini savunan görüş. İLE Mevcut durumun korunmasını ve değişime karşı çıkılmasını savunan görüş. )
- FELSEFİ İLERLEME ile FELSEFİ GERİLEME
( İnsanlığın bilgi, ahlâk ve toplum açısından sürekli ilerlediğini savunan görüş. İLE İnsanlığın zamanla gerilediğini ve değerlerini kaybettiğini savunan görüş. )
- FELSEFİ İNSANCILIK/HÜMANİZM ile FELSEFİ ÖTEİNSANCILIK/TRANSHÜMANİZM
( İnsanın değerini, özgürlüğünü ve potansiyelini vurgulayan görüş. İLE İnsanın biyolojik sınırlarını aşarak teknolojiyle geliştirilmesini savunan görüş. )
- FELSEFİ İYİMSERLİK ile FELSEFİ HİÇÇİLİK/NİHİLİZM
( Dünyanın ve insanlığın temelde iyi olduğunu savunan görüş. İLE Her türlü anlam, değer ve amaç reddini savunan görüş. )
- FELSEFİ İYİMSERLİK ile FELSEFİ KÖTÜMSERLİK
( Dünyanın ve insanlığın temelde iyi olduğunu savunan görüş. İLE Dünyanın ve insanlığın temelde kötü olduğunu savunan görüş. )
- FELSEFÎ KAYGI ile/ve/değil FELSEFÎ YAKLAŞIM
- FELSEFİ ÖĞRETİ ile FELSEFİ SİSTEM
- FELSEFİ ÖZGÜRLÜK ile FELSEFİ ZORUNLULUK
( Kişinin irâdesini özgürce kullanma olanağına sahip olduğunu ve kendi yeğleme ve seçimlerini kendinin yapabildiğini/yapabileceğini savunan görüş. İLE Bireyin eylemlerinin önceden belirlenmiş olduğunu savunan görüş. )
- FELSEFÎ SÖYLEM/DİSKUR ile/ve FELSEFÎ EDİM
- FELSEFÎ SÖZLÜK ile/ve/değil/yerine FELSEFÎ ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK
- FELSEFİ TEKÇİLİK/MONİZM ile FELSEFİ İKİCİLİK/DUALİZM
( Gerçekliğin tek bir temel unsurdan oluştuğunu savunan görüş. İLE Gerçekliğin iki temel unsurdan[anlık/zihin ve özdek/madde] oluştuğunu savunan görüş. )
- FELSEFİ YARARCILIK/PRAGMATİZM ile FELSEFİ AKILCILIK/RASYONALİZM
( Bir düşüncenin doğruluğunu uygulamalı sonuçlarıyla değerlendiren felsefi yaklaşım. İLE Bilginin akıl ve mantık yoluyla elde edilebileceğini savunan felsefi yaklaşım. )
- FELSEFİ YARARCILIK/PRAGMATİZM ile FELSEFİ İNAKÇILIK/DOGMATİZM
( Bir düşüncenin doğruluğunu uygulamalı sonuçlarıyla değerlendiren felsefi yaklaşım. İLE Kesin ve sorgulanamaz doğruların varlığını savunan felsefi yaklaşım. )
- FEMORAL ile FEMUR
( Uyluk [ile ilgili], uyluksal. İLE Uyluk kemiği. )
- FENÂ ile/||/<> FELÂKET
- FENÂ-Fİ-LLÂH ile/ve/||/<> FENÂ-Fİ-L-AŞK
( Allah'ın varlığı içinde yok olma. İLE Aşk içinde yok olma. )
- FENAFİŞŞEYH ile FENAFİRRESUL ile FENAFİLLÂH
- FENÂ-YI HÂDİS ile FENÂ-YI KADÎM
- FENNEN[Ar.] ile FENNÎ[Ar.]
( Fen aracılığıyla, fen ile, fenne uygun olarak. İLE Fen ile ilgili olan. )
- FEODALİZM ile/ve/||/<>/> FEDERALİZM
- FER'[Ar. çoğ. FÜRÛ] ile FERR[Ar.] ile FER[Ar.]
( Dal, budak. | Tomurcuk. | Bir aslın sonucu. | İkinci derecede önemli olan. İLE Kaçma, firâr. [KERR Ü FERR: Saldırma ve çekilme.(KELLİ-FELLİ değil KERLİ-FERLİ!)] İLE Parlaklık, aydınlık. | Zînet, süs, bezek. | Kuvvet, nüfuz, iktidar. )
- FER[Fars.] ile FER'[Ar.](çoğ. FÜRÛ, FÜRÛAT)
( Parlaklık, aydınlık. | Zînet, süs, bezek. | Kuvvet, nüfuz, iktidar. İLE Dal, budak. | Tomurcuk. | Bir aslın sonucu. | İkinci derecede önemi olan şey. | Şûbe. )
- FERÂĞ[Ar.] ile FERÂG[Ar.]
( Vazgeçme, bırakıp terk etme. | Bir mülkün tasarruf, sahip olma hakkını başkasına terk etme. | Dinlenme, istirahat. | Hiçbir işle meşgul olmama, rahat etme. İLE Serin rüzgâr. )
- FERAH[Ar.] ile FERÂH[Ar.]
( Gönül açıklığı, sevinç, sevinme. İLE Bol, geniş, yayvan, açık. )
- FERAHFEZA[Ar. + Fars.] ile FERAHNAK[Ar. + Fars.]
( Türk müziğinde, yegâh perdesinde karar kılan makamlardan biri. İLE Türk müziğinde, bir birleşik makam. )
- FERÂMÛŞ[Fars.] ile FERÂMÜŞ[Fars.]
( Unutma, hatırdan çıkma. İLE Ferâmûş'un hafifletilmişi. )
- FERÂSE ile FERÂŞE/PERVÂNE[Fars.]/USKUR[< İng.]
( Kısrak. İLE Geceleri, ışığın etrafında dönen küçük kelebek. Fırıldak. | Çark. | Haberci, kılavuz. | Şems-i Tebrizi. )
devamı için burayı tıklayınız...
- FÎ[Ar.] ile FÎ[Ar.]
( Fiat, baha, kıymet. İLE İçinde, -de. | Tarihin başına konulurdu.[fî 20 Teşrîn-i evvel: 20 Ekim'de] )
- FİAT değil FİYAT
( Alım ya da satımda bir nesnenin/hizmetin para karşılığındaki değeri. [bedel, eder, armağan/hediye, kemal, paha] | Bir mal ya da hizmet için uygun görülen para karşılığı. | Bir değer ile para birimi arasındaki ilişki. )
- FİBER ile FİBERGLAS ile FİBERİN
( Sıkıştırılmış bitki tellerinden yapılmış mukavva ya da tahta. İLE Plastik maddelerden, özellikle poliyesterden parçaların yapımında kullanılan sağlamlaştırma maddesi. İLE Kan ve lenf serumunda bulunan, albüminli bir madde. )
- FİBER ile FİBRİL ile FİBRÖZ ile FİLAMENT ile FİLAMENTÖZ ile FİLİFORM ile FİLUM ile FİLUM TERMİNALE
( Lif, iplik. İLE Lifçik, iplikçik. İLE Lifli, ipliksi. İLE İplik, tel. İLE İpliksi. İLE İpliksi. İLE İplik, budun. İLE Uç iplik. )
- FİBR- ile/||/<> FİL- ile/||/<> RHABD-/RHABDO-
( Lif. İLE/||/<> İp. İLE/||/<> Çomak biçiminde yapı, çizgili lif. )
- FİDE ile FİLİZ
( Yastıklarda tohumdan yetiştirilip başka yerlere dikilmek üzere hazırlanan sebze ya da körpe çiçek. İLE Yeni sürmüş körpe ve küçük dal ya da yaprak. )
- FİGÜR = FIGURE[İng., Fr.] = FIGURA[Lat., İsp.]
- FİİL-İ MÂZÎ ile/ve FİİL-İ MUZÂRİ
( Geçmiş zaman. İLE/VE Şimdi, geniş ve gelecek zaman. )
( FİİL-İ MÂZÎ (MALUM):
NASARÛ |
NASARNE |
NASARTÜM |
NASARTÜNNE |
NASARNÂ |
||
NASARÂ |
NASARATA |
NASARTÜMÂ |
NASARTÜMÂ |
|||
NASARA |
NASARAT |
NASARTE |
NASARTİ |
NASARTÜ |
NUSİRÛ |
NUSİRNE |
NUSİRTUM |
NUSİRTUNE |
NUSİRÂ |
||
NUSİRÂ |
NUSİRATÂ |
NUSİRTUMÂ |
NUSİRTUMÂ |
|||
NUSURA |
NUSİRAT |
NUSİRTE |
NUSİRTİ |
NUSİRTU |
YENSURÛNE |
YENSURNE |
TENSURÛNE |
TENSURNE |
NENSURU |
||
YENSURÂNİ |
TENSURÂNÎ |
TENSURÂNÎ |
TENSURÂNÎ |
|||
YENSURU |
TENSURÛ |
TENSURU |
TENSURÎNE |
ENSURU |
YUNSARÛNE |
YUNSARNE |
TUNSARÛNE |
TUNSARNE |
NUNSARU |
||
YUNSARÂNİ |
TUNSARÂNÎ |
TUNSARÂNÎ |
TUNSARÂNÎ |
|||
YUNSARU |
TUNSARÛ |
TUNSARU |
TUNSARÎNE |
UNSARU |
- FİİL-İ MUZÂRİ CAHDİ MÜSTEĞRAK (MALUM) ile FİİL-İ MUZÂRİ CAHDİ MUTLAK (MALUM) ile FİİL-İ MUZÂRİ NEFYİ HAL (MALUM) ile FİİL-İ MUZÂRİ NEFYİ İSTİKBAL (MALUM) ile FİİL-İ TAACCÜB SÂNİ
- FİKİR ...:
"TEATRİSİ" değil TEATİSİ
- FIKRA[Ar. çoğ. FIKARÂT] ile FIRKA[Ar. çoğ. FIRAK]
( Omurga kemiklerinden bir boğum, omur. | Bend, madde, paragraf. | Kısa öykü, masal, kıssa. | Yasa maddelerinin paragraflarından her biri. | Bölüm, kısım, fasıl.[kitap ya da eserde] | Yazılmış kısa bir haber. | Gazetelerde, gündelik olayların kısa ve temiz bir üslûpla yazılmış şekli.[Fr. CHRONIQUE] İLE İnsan kalabalığı, öbeği/grubu. | Siyâset partisi. | Tümen. )
- FİKRİN SIHHATİ ile FİKRİN İSTİKAMETİ
- FİKSASYON ile FİKSATİF ile FİKSE ETMEK ile FİKSE OLMAK
( Saplantı, saplanma, sabitleştirme. İLE Sabitleştirici, sıkı tutucu. İLE Sabitleştirmek, kalıcılaştırmak. İLE Odaklanmak, saplanıp kalmak. )
- FİL DİŞİ ile FİLDİŞİ
( Filin dişi. ile Renk. )
- FÎL[Ar. çoğ. EFYÂL, FÜYÛL] ile Fİ'L/FİİL[Ar. çoğ. EF'AL, FİÂL]
( En büyük kara memelisi olan hayvan. İLE İş, kâr, amel, zamanla ilgili olup anlamı sağlayan sözcük, eylem. )
- FİLAMENT = HAYT = FILET
- Fİ'LEN[Ar.] ile Fİ'LÎ[Ar. çoğ. Fİ'LİYYÂT]
( Hakikatte, gerçekten, işleyerek. İLE Fiille ilgili, gerçekten yapılan iş. )
- FİLİNTA[argo] ile FİLİNTA[Alm.]
( Güzel, yakışıklı. İLE Namlusu kısa, kurşun atan bir çeşit küçük tüfek. )
- FİLİZ[Yun.] ile FİLİZ[Ar.]
( Yeni sürmüş körpe ve küçük dal ya da yaprak, sürgün. İLE Ocaktan çıkarılan, işlenmemiş maden bileşiği. )
- FİLİZ[Ar. < Yun.] ile FİLİZZ[Ar. çoğ. FİLİZZÂT]
( Yeni sürmüş körpe ve küçük dal ya da yaprak, sürgün. İLE Eritilip temizlenmemiş olan altın, gümüş, bakır, demir gibi ham mâden, külçe. | Erimiş bakır. )
- FİLİZLEMEK ile FİLİZLENME ile FİLİZLENMEK ile TOMURMAK
( Bitkilerin, gereğinden çok olan filizlerini kırmak. İLE Yumruların üzerinde, ince uzun filizlerin belirmesi biçiminde görülen patates hastalığı. İLE Filiz vermek. | Gelişmeye, büyümeye başlamak. İLE Ağacı dibinden kesmek. | Ağaç ve asmalarda filiz vermek üzere gözler kabarmak, tomurcuklanmak. | Şişip kabarmak. )
- FİLMİ/KİTABI:
İZLEMEK/OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< DENEYİMLEMEK
- FİLTRASYON ile FİLTRAT ile FİLTRE
( Süzme, süzülme. İLE Süzüntü. İLE Süzgeç, süzek. )
- FINDIKBİTİ ile FINDIKKURDU
( Kınkanatlılardan, fındıkkurdu denilen, kurtçukları dolayısıyla fındık ürünün en büyük düşmanı olan uzun gagalı böcek. İLE Fındıkbitinin, fındık içinde gelişerek, onun dökülmesine, değerini yitirmesine neden olan kurtçuk. )
( BALANINUS NUCUM cum ... )
- FIR FIR ile FIRFIR
( Fırıl fırıl. İLE Giysi, perde gibi nesnelerin kenarına dikilen, kırmalı ya da büzgülü süs, farba, farbala. )
- FIRAK[< FIRKA] ile FİRKAT[Ar.] ile FIRKA[Ar. çoğ. FIRAK]
- FIRÂK[Ar. < FIRKA] ile FİRÂK[Ar.]
( Tümenler, alaylar, bölükler. | Partiler. | Cennetler, takımlar, kalabalıklar, ehl-i sünnet ve cemaatten ayrılan mezhepler. İLE Ayrılık, ayrılma. | Hüzün, keder, sıkıntı. )
- FIRSÂD[Ar., Fars.] ile FIRSAT/FURSAT[Ar. çoğ. FIRAK] ile FISÂD/FASD[Ar.]
( Karadut. İLE Uygun zaman, elverişli durum, yararlanma sırası, elden kaçırılmayacak yararlı zaman, hal ve ilişki. | Nöbet. İLE Kan alma, damardan kan çıkarma. )
- FIRTINA ile FİLİZKIRAN
( ... İLE Mayıs ayında, ağaçların filizlendiği mevsimde çıkan bir fırtına. )
- FIRTINADAN ÖNCE ...:
DUVAR ile/değil/yerine/>< DEĞİRMEN
(İNŞÂ ETMEK)
- FIS FIS ile FISFIS
( Gizli ve yavaş konuşulurken çıkan seleni anlatır. İLE Koku, ilaç vb. sıvıları püskürtmek için kullanılan araç. )
- FİSKİYE değil FISKIYE
- ÇATLAK | AYRIK/FİSSÜR[İng. < FISSURE < Lat. FISSURA: Yarık/çatlak.] ile/ve/||/<> AKARCA/FİSTÜL[İng./Lat. < FISTULA: Tüp.] | OLAĞAN DIŞI KANAL/SAPAK BAĞLANTI
( Doku ya da örgen yüzeyinde çatlak ya da yırtık oluşması. İLE/VE/||/<> İki örgen ya da doku/yüzey arasında anormal bir bağlantı oluşması. )
( PALPEBRAL FISSURE: Göz kapakları arasındaki açıklık. )
( GASTROCOLICA FISTULA: Mide ile kolon arasında bağlantı oluşması.
COLOSTOMY: Kalın bağırsak ile karın yüzeyi arasında bağlantı oluşması. )
- BAKLAVA:
FISTIKLI yerine CEVİZLİ yerine FINDIKLI
- FITNAT[Ar.] ile FITRAT[Ar.]
( Zihnin her şeyi çabuk anlayışı, zihin açıklığı, zeyreklik. İLE Yaratılış, doğa/tabiat, mizaç, huy. )
- FİTNE[Ar. çoğ. FİTEN] ile FİTEN[Ar. < FİTNE]
( Belâ, mihnet, sıkıntı. | Ayartma, azdırma. | Fesat, arabozma, karışıklık, ihtilâl. | Dinsizlik, canilik. | Cezâ. | Delilik. | Güzel yüz, güzel göz, güzel kadın. | Ara bozan, karıştırıcı. İLE Fitneler, ayartmalar, azdırmalar, ara bozmalar. )
( Türkiye'yi Kasıp Kavuran Fitne - Burhanettin Can )
- FITRAT ile/ve/>< FİTRET/FETRET
- FİTRE ile/ve/||/<> FİDYE
- FİZİK MUAYENE/PHYSICAL EXAMINATION[İng.] değil/yerine/= FİZİK BAKI
- FİZİK ve/||/<>/>/< DÜŞÜNCE ve/||/<>/>/< FİZİK
- FİZİK ile/ve/||/<>/> FİZİĞİN MATEMATİKSELLEŞTİRİLMESİ
- ... (FİZİKİ UNSURUN) HER BİRİSİNİ ... değil ... (FİZİKİ UNSURUN) HER BİRİNİ ...
- FİZYOLOJİK ile FİZİKSEL
devamı için burayı tıklayınız...
- FOBİ ile -FOBİ
( Ürkü. İLE ... ürküsü. )
- FODLA[Ar.] ile FODRA[İt. < Cerm.]
( Çoğunlukla imaretlerde, yoksullara verilen, kepekli undan yapılmış, pideye benzer bir tür ekmek. İLE Düz ve dik durması için giysinin bazı yerlerine, kumaşla astar arasına konulan, sert ve kolalı bez. )
- FOKAL ile FOKUS
( Odaksal, yerel. İLE Odak. )
- FOLİK ASİT ile FOLAT
- FOLİKÜL = SİMÂR-I CERÂBÎYE = FOLLICULE
- FONASYON ile FONETİK
( Ses çıkarma. İLE Konuşma [ile ilgili], sesle ilgili, sesbilim. )
- FONDA >< FORA
( [Denizcilikte] Demir atma komutu. >< Açılma komutu. )
- FONT[Fr.] ile FONT[İng.]
( Dökme, demir, pik. İLE Yazı tipi. )
- FORM ile FORM
( Biçim, şekil. | Bir şeyin, istenilen ve olması gereken durumu. İLE İstenilen şeylerin yazılması, doldurulması için hazırlanmış basılı belge. )
- FORM/FORMAT ile FORMAL ile FORMASYON ile FORMAT ile FORME ile FORMÜLA ile FORMÜLASYON ile FORMÜLE ETMEK ile FORMÜLERİ
( Biçim. İLE Resmi, biçimsel. İLE Biçimlenme, oluşum. İLE Biçem. İLE Biçimli. İLE Hazır mama, tecimsel mama. İLE Biçimlendirme. İLE Biçimlendirmek. İLE İlaç kılavuzu. )
- FORMICA ile FORMİKA[İng. < FORMICA]
( Karınca(/dan) [ailesi]. İLE Fenol formol reçinesine batırılmış ve yüzeyi yapay reçine ile kaplanmış birkaç kat kâğıttan oluşan ve çoğu marangozlukta kullanılan bir tür nesne. )
- FORMOL[Lat.] ile FORMÜL[Fr.]
( Formaldehidin %40'lık değişik sulu çözeltisine verilen ad. İLE Genel bir olguyu, bir kuralı ya da ilkeyi açıklayan simgeler takımı. | Bir belgenin yazılacağı biçimi ve ona özgü olan deyimi gösteren örnek. | Çıkar yol, tutulan yol, yöntem. | Kalıplaşmış, basmakalıp anlatım. | Bir ya da daha çok niceliğe bağlı bulunan bir niceliğin hesaplanmasına yarayan, cebirsel anlatım. | Bileşik bir cismin bileşimine giren maddeleri ve bunların o bileşik maddedeki oranlarını gösteren simge takımı. )
- FORTE ile FORTEPİYANO
( Parçanın, güçlü çalınacağını gösterir. İLE F.P. harfleriyle gösterilen, parçanın, önce güçlü çalınıp söylenileceğini, hemen sonrasında, hafifletileceğini belirten terim. )
- FORTE ile FORTİSSİMO
( Parçanın, güçlü çalınacağını gösterir. İLE Bir müzik yapıtında, bazı bölümlerin çok güçlü çalınması gerektiğini belirtir. )
- FORTRAN/FORMULA TRANSLATOR[İng.] değil/yerine/= FORMÜL DÖNÜŞTÜRÜCÜ (PROGRAMLAMA DİLİ)
- FOSFOR ile FOSFORİK ASİT ile FOSFAT[Fr. < Yun.]
( Atom numarası 15, atom ağırlığı 30.97 olan, yarısaydam, balmumu kıvamında, karanlıkta ışıldayan, sarımsak kokulu, 1.83 yoğunluğunda, zehirli bir öğe. [Simgesi P] İLE Sabun, deterjan yapımında ve eczacılıkta kullanılan, renksiz sıvı anlamına gelen madde. [H3PO4] İLE Fosforik asidin tuzu ya da esteri. )
- FOTOĞRAF "ÇEKİLMEK/ÇEKİNMEK" değil FOTOĞRAF ÇEKTİRMEK
- FOTOĞRAF:
TEKNİĞİ ile/ve/||/<>/> ESTETİĞİ
- FOTOĞRAFÇI ile/ve/değil FOTOĞRAF
( Yalan söyleyebilir. İLE/VE/DEĞİL Yalan söyleyemez. )
- FOTOMORFOZ ile FOTOSENTEZ ile FOTOŞİMİ ile FOTOTAKTİZM/FOTOTAKSİ ile FOTOTERAPİ ile FOTOTROPİZM
( Canlıların, bireyoluş sırasındaki gelişimi üzerinde, ışığın yaptığı etki. İLE Yeşil bitkilerin, ışıkta, basit bileşiklerinden, karmaşık yapılı organik moleküller yapması. İLE Fotokimya. İLE Işığagöçüm. İLE Işığın, sağaltım amacıyla kullanılması. İLE Işığadoğrulum. )
- FOTON ile FOTON[İng. PHOTON]
( Fotoğrafın. İLE Işıcık. )
- FOTON'UN:
ZAMANSIZLIĞI ve/||/<> KÜTLESİZLİĞİ
( W+, W-, Z0, foton )
- FOTOSENTEZ ile/ve FOTOTAKSİ
( ... İLE/VE Işığa doğru hareket. )
devamı için burayı tıklayınız...
- FUNGAL ile FUNGUS ile FUNGUSİD
( Mantar [ile ilgili]. İLE Mantar. İLE Mantar öldürücü. )
- FÜRÛ'[Ar. < FER] ile FÜRÛ[Fars.]
( Dal, budak. | Tomurcuk. | Bir aslın sonucu. | İkinci derecede önemli olan. İLE Aşağı. )
- FÜRÛŞ[Ar. < FERŞ] ile -FÜRÛŞ[Fars.] ile -FÜRÛZ[Fars. < EFRÛZ]
( Döşemeler. İLE Satan, satıcı. İLE Parlatan, parlak. )
- FUTA[Ar.] ile FUTA[İt.]/KİK
( ... İLE Dar, uzun ve hafif bir yarış kayığı. )
- FUZÛLÎ[Ar. < FUZÛL] ile FUZÛLÎ[Ar.]
( Boşuna, yersiz, gereksiz, haksız. | Boşboğaz, gereksiz işlerle uğraşan, kendisine düşmeyen sözler söyleyen. İLE XVI. yüzyılda yaşamış ve en büyük Türk şairlerinden biridir. Çağatay edebiyatı da içinde olmak üzere, Türk edebiyatının birçok alanında güçlü etki ve nüfûz sahibi olan şair. Azerî-Osmanlı edebiyatının kurucularındandır. Türkçe, Arapça, Farsça, manzum ve mensur birçok eser sunmuştur.[ö. 1555] )
devamı için burayı tıklayınız...