Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

KİŞİSEL YÖNETİM ve GELİŞİM'DE






( Bugün [04 May 2025] itibariyle
Kişisel Yönetim ve Gelişim bölümünde,
12329
FaRk )



(BİLİNMESİ/SÜREKLİ ANIMSANMASI, UYGULANMASI)
OLMAZSA OLMAZLAR







ÖNCELİKLİLER


- KORKULACAK OLAN:
KİŞİNİN KAZANDIĞI PARA değil "PARANIN KAZANDIĞI KİŞİ"



- KORKULACAK OLAN:
BİZİMLE AYNI DÜŞÜNCEDE OLMAYANLAR ile/değil/yerine AYNI DÜŞÜNCEDE OLMAYIP BUNU SÖYLEME CESÂRETİNDE OLMAYANLAR



- KORKULMASI GEREKEN:
HATA YAPMAK ile/değil/> AYNI HATALARI TEKRAR (TEKRAR) YAPMAK

( Korkmayalım! İLE/> Korkalım! )


- KORKUTUCU/LUK ile/||/>< GÜLÜNÇ/LÜK

( "Korkutucu olmaya" çalışırken, abartı ölçüsü artırılırsa korkutuculuktan kolaylıkla gülünçlüğe düşülebilir/düşülür. )


- KORKUYA DAYALI "SAYGI" ile/değil/yerine SAYGI



- KÖRLÜK:
ZİHİNSEL ile/ve/||/<> İŞLETME ile/ve/||/<> BENCİL

( Kendi eksiklerini "görememe". İLE/VE/||/<> Şirketinde tekrarlayan yanlışlara karşı oluşan "görememe". İLE/VE/||/<> Dost eleştirisine, "niyet okuyarak", inanmamak. )


- KÖRLÜK/SAĞIRLIK(IN NEDENİ) ile/ve/||/<> TIKANIKLIK('IN NEDENİ)

( Olanaklar/olanaklılık, rahatlık. İLE/VE/||/<> Yeti/yetenek, becerme, başarı. )


- KÖRLÜK ile "DAĞ KÖRLÜĞÜ"



- KÖRLÜK ile/<> YOKLUK



- KORNA/ZİL değil/yerine FREN / BEKLEMEK!

( Motorlu araç sürücülerinin, özellikle sokak aralarında ve tüm yollarda, yayalara/bisikletlilere/motosikletlilere korna çalmasının; bisikletlilerin de yayalara, özellikle de yayaların arasındayken zil çalmasının bir anlamı/farkı olmadığını/olmayacağını sürekli anımsaması gerekmektedir.

Herhangi bir araç kullananların, yayalara ve büyük araçların, kendinden daha küçük araca öncelik verme zorunluluğunu anlaması/anımsaması gerekmektedir. )


- KORNA değil/yerine IŞIK/SELEKTÖR/SİNYAL

( Yayalara korna çalınmaz! [araç sahipleri, rahat/sıcak arabalarının içinde, fren ve gaz ayaklarının altında, her türlü olanağa sahip olarak beklemeyi bilmeli/uygulamalılardır!] )


- KORNA değil/yerine IŞIK/SELEKTÖR/SİNYAL

( İster bisiklet/motosiklet olsun, ister herhangi bir araç olsun, sokak aralarında ve kişilere hiçbir zaman ve koşulda korna çalınmaz!!! [özellikle görme engellilere ve yaşlılara!] )


- KORNA değil/yerine IŞIK/SELEKTÖR/SİNYAL

( Kırmızı ışıkta ya da en ufak bir duraksamada çalınan kornaların gereksizliğini anlamış ve sürekli anımsıyor olmamız gerekir! [Çalınan kornanın da hiçbir şeyi değiştirmeyeceği, hızlandırmayacağını da!] )


- KORNA değil/yerine IŞIK/SELEKTÖR/SİNYAL

( Kornalar otoyollarda, hızın ve gürültünün yüksek olduğu yerlerde, araçlar arasında kullanılmak üzere bir olanaktır. Ki otoyolda dahi, ışık/sinyal/selektör varken korna çalmak gereksiz/işlevsiz/anlamsızdır! )


- KORUMA ile/ve/||/<> SAVUNMA



- KORUMAK/KORUYAN:
[hem] KİŞİYİ, KENDİNDEN hem de DOĞAYI, İNSANDAN



- KOŞ ve/||/<> COŞ



- KOŞUK ile GÜZELLEME

( ... İLE Halk yazınında, konusu sevi olan, lirik bir koşuk türü. | Şen, sevinçli duyguları anlatan türkülerde özel bir ezgi. )


- KOŞUL BELİRTMEK / SORU SORMAK



- KOŞUL/LAR ile/ve/||/<>/< NEDEN/LER

( Fizikte. İLE/VE/||/<>/< Zihinde. )


- KOŞULLAR:
İÇ ile/ve/||/<> DIŞ ile/ve/||/<> GENEL ile/ve/||/<> ÖZEL ile/ve/||/<> KİŞİSEL ile/ve/||/<> FİZİKSEL ile/ve/||/<> ZİHİNSEL ile/ve/||/<> ZORUNLU ile/ve/||/<> İTİBARİ ile/ve/||/<> YAKIN ile/ve/||/<> UZAK



- KOŞULSUZ SEVGİ ile/ve SEVİYORSAN/SEVGİ VARSA KOŞULSUZ SEVGİ



- KOŞULSUZ) SEVGİ:
(EN BÜYÜK) ZAAF ve ERDEM



- KÖTÜ "HABER" ile/ve/değil/yerine/||/<> "İYİ HABER"

( (")Hâlâ yaşıyoruz("). İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Henüz ölmedik. )


- KÖTÜ (OLMAK) ile/ve/değil/||/<>/< YAŞAMDA KALACAK KADAR KÖTÜ OLABİLMEK



- KÖTÜ BAKIŞ(NAZAR) ile/değil/yerine GÖZLEMLEYİCİ BAKIŞ

( Yiğidi mezara, deveyi kazana götürür. İLE/DEĞİL/YERİNE ... )


- KÖTÜ GÜN/DURUM/HAL DOSTU (OLMAK) ile/ve/yerine İYİ GÜN/DURUM/HAL DOSTU (OLMAK)

( Arkadaşlıkta ve evlilikte geçerli olabilir, olmalıdır. İLE/VE/YERİNE Sevgililikte geçerli olmalıdır. )


- KÖTÜ HABER ile/ve/değil/yerine/||/<>/> İYİ HABER

( Hiçbir şey, sonsuza kadar sürmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hiçbir şey, sonsuza kadar sürmez. )


- KÖTÜ KOKU ÖNCE TEMİZ OLMAK/TUTMAK



- KÖTÜ NİYETLE PLAN YAPIP "KAZANMAK" ile/değil/yerine/>< İYİ NİYETLE ÜMİT EDİP KAYBETMEK



- KÖTÜ TEMEL ve/ne yazık ki/> KÖTÜ İSTEK



- KÖTÜ TÜRKÇE (OLDU) ile/değil KÖTÜ BİR İFADE (OLDU)



- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Hesaplı/planlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hesapsız/plansız. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( İyi, yapmak ve yaratmakla; kötü, tembellik ve işsizlikle görülür. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Mükemmel olmayanı mükemmel olan uğruna seve seve feda edin, o zaman iyi ve kötü tartışmaları artık hiç olmayacak. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Ortak iyiliği (bütünün hayrını) arzu ettiğinizde, tüm dünya sizinle birlikte arzu eder. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Yapmış olduğu kötülüğü daha sonra yaptığı iyilikle yenen kişi, ayın, ışığını örten bulutlardan kurtulduğu zamanki gibi, dünyaya ışık yayar. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Olgun kişi, iyiyi gözlemleyerek onun peşinden gider, kötüyü gözlemleyerek düzeltmeye çalışır. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( En yüksek katta şereflendirilmenin anlamı, kişinin iyiliğe olan içten aşkının doğurduğu başarıdır. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Olayları iyi ve kötü diye ayırdığınız sürece, haklı olabilirsiniz. Gerçekte ise, yerine getirildiklerinde, iyi kötüye, kötü de iyiye dönüşür. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Kötüyü kötü görebilmeliyiz ki, iyiyi arayabilelim. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Her şeyi iyi görürsek, tuzağa düşeriz. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( ARETE[Hellence]: İyilik. | Erdem, yetenek, yetkinlik, yararlılık. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( İyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği kadar, kötü; kötü şeylerin olduğu kadar da, iyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği ve bu bağlamda da, iyi/kötü tanımının olmadığı/olamayacağı, ancak ve sadece bizim alt seviye yükleme(leri)mizle ya da indirgeme(leri)mizle söz konusu olduğunu anımsamakta yarar vardır. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( İyi birini gördüğünüzde, onu taklit etmeye çalışın. Kötü birini gördüğünüzde, onun kusurlarını, kendinizde de arayın. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( İyinin karşıtı, "kötü" değil ne yazık ki "düşünce/düşünme yok(sun)luğu"dur. )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Azaltamıyorsak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Artırabiliriz/artıralım! )


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Seçme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Yeğleme. )


- KÖTÜ/LÜK ile/ve/değil/<> KÖTÜLÜKLERE NEDEN/VESİLE OLAN

( Kendinden çok, başkalarından az isteyen bir kişi, kendini, kötülüklerden uzak tutar. )


- KÖTÜLÜĞE, EN İYİ KARŞILIK

( UNUTMAK )


- KÖTÜLÜK ETME! ve/<> KUYU KAZMA!

( Kötü düşersin. VE/<> Kendin düşersin. )


- KÖTÜLÜK ETMEK ile/ve/||/<>/< ZARAR VERMEK

( İnsanda. İLE/VE/||/<>/< Kişilerde ve hayvanlarda. )


- KÖTÜLÜK ETMEK ile/ve/||/<>/< ZARAR VERMEK

( ÖNCE, ZARAR VERME!

DO NOT HARM!

PRIMUM NON NOCERE PRIMA NON NOCERE )


- KÖTÜLÜKLERLE "YÜKSELMEK" değil/yerine/><
İYİLİKLERLE "KAYBETMEK"



- KÖTÜMSER/LİK >< İYİMSER/LİK ile/değil/yerine/>< GERÇEKÇİ/LİK

( [sadece] Tüneli "görür". >< Tünelin sonundaki ışığı "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tünelle birlikte, ışığı ve gelebilecek treni görür. )


- KÖTÜMSER/LİK >< İYİMSER/LİK ile/değil/yerine/>< GERÇEKÇİ/LİK

( [sadece] Her fırsattaki "zorluğu" "görür". >< Her zorluktaki "fırsatı" "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Her fırsatla birlikte kolay olmayabilecekleri birlikte değerlendirir. )


- KÖTÜMSERLİK değil/yerine/>< KONUŞABİLMEK

( Konuşabilirsek, "kötümserlik" oluşmaz. )


- KÖTÜYÜ, DOĞRUDAN GÖSTERMEK/ANLATMAK ile/ve/değil/yerine KÖTÜYÜ, DAHA KÖTÜSÜNÜ GÖSTEREREK GÖSTERMEK/ANLATMAK



- KÖY ENSTİTÜLERİ ile/ve/<> HALK EVLERİ



- KOYSUN ile/ve/||/<> ALSIN

( Olanağı bulunan. İLE/VE/||/<> Gereksinimi olan. )


- KOYU ile DOLGUN



- KOZMOLOJİ ile/ve/<> TEOLOJİ ile/ve/<> İNSAN



- KRAL OLMAK ile/değil/yerine/>< BABA OLMAK



- KRAL/LIK" ile/ve/değil/||/<>/>/< BİLGE/LİK

( Davranışla. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Sessizlikle. )


- KRİZ YOK değil/ne yazık ki KERİZ ÇOK



- KROZOL ve AŞK MEYVESİ

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde bulunan ve tatmanız önerilen iki tropikal meyve. )


- KÜÇÜĞÜN, BÜYÜĞE SELÂM VERMESİ ile/ve/değil/yerine BÜYÜĞÜN, KÜÇÜĞE SELÂM VERMESİ



- KÜÇÜK DERT ile/ve/||/<> BÜYÜK DERT

( Konuşur/konuşturur. İLE/VE/||/<> Dilsizdir. )


- KÜÇÜK HESAP ile/değil/yerine/>< AYRINTI

( "Küçük/güdük zihin"liler "uğraşır". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Profesyoneller uğraşır. )


- KÜÇÜK HESAP ile/değil/yerine/>< AYRINTI

( Gözü, tanede olan kuşun, ayağı, tuzaktan kurtulmaz. )


- KÜÇÜK HESAP ile/değil/yerine/>< AYRINTI

( FERİ[Ar.]: Ayrıntılarla ilgili, ayrıntı niteliğinde olan. | İkinci derecede/n olan. )


- KÜÇÜK ŞEYLER ve/||/<>/> BÜYÜK ŞEYLER

( Yaşam, küçük şeylerden oluşur. VE/||/<>/> Eğer seversek, büyük olurlar. )


- KÜÇÜK ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> ORTA ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> İLERİ ZİHİN

( "Her sorunun" kendince bir yanıtı/açıklaması vardır. İLE/DEĞİL/YERİNE Deneyimlerinden öğrenir. İLE/DEĞİL/YERİNE Herşeyden ve herkesten öğrenir. )


- KÜÇÜK ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> ORTA ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> İLERİ ZİHİN

( Kişilerle uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE Olaylarla uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE Düzenle/sistemle uğraşır. )


- KÜÇÜK ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> ORTA ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> İLERİ ZİHİN

( "Dengini" arar. İLE ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kendini arar. )


- KÜÇÜK ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> ORTA ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> İLERİ ZİHİN

( "İleri zihinler, kendi çağının ötesindedir, zekiler, kendine bir şeyler çıkarır ve ahmak olan da buna karşı koyar.[The great person is ahead of their time, the smart make something out of it, and the blockhead, sets themselves against it.]" )


- KÜÇÜLMEK ile/değil/yerine İNCELMEK



- KÜÇÜLMEK ve RAHATLIK



- KÜÇÜMSEMEK ile HOR GÖRMEK

( Kimseyi küçümseme! Nokta da küçüktür fakat bitirir tümceyi. )


- KÜÇÜMSEMEK ile HOR GÖRMEK

( "Karıncayı bile incitmem" deme! "Bile"den incinir karınca. Söz söylemek, İrfân ister; anlamak, İnsan! )


- KÜFÜR ETMEK/EDEN/ŞATİM[Ar. < ŞETM] ile/değil/yerine/>< ŞÜKÜR ETMEK/EDEN



- KÜFÜR ETMEK ile/değil/yerine "BU DA VAR(MIŞ)" DEMEK



- KÜFÜR ile HÂCİRE[Ar. | çoğ. HEVÂCİR]

( ... İLE Terbiye sınırlarını aşan küfür. | Günün en sıcak zamanı. )


- KÜFÜR ile/ve/||/<> SİLAH ile/ve/||/<> BİAT ile/ve/||/<> YALAN

( Küfürden medet uman fikir,
Silahtan medet uman cesâret,
Biattan medet uman haysiyet,
Yalandan medet uman inanç, YOKSULDUR/FAKİRDİR... )


- KUĞU:
Güzelliğini sergilemekten, su içmeyi bile boşvererek/unutarak susuzluktan ölmüş.



- KÜL OLMAK" ile/ve/||/<> "GÜL OLMAK"

( Nefsini yakarak. İLE/VE/||/<> İyilik yaparak. )


- KÜL SERMEK ile/ve/||/<> GÜL SERMEK

( Bin kere gelenin önüne. İLE/VE/||/<> Bir kere gelenin önüne. )


- KUL ile ...

( Sürekli değişim içinde olan kişi. | Abd. )


- KUL ile/ve/||/<> KÜL

( Neye "inanıyorsak". İLE/VE/||/<> Neye "yanıyorsak". )


- KÜL ve/<> KURŞUN ve/<> SİRKE

( Herhangi bir nesnenin, bir sonraki aşaması bulunmayan, fiziksel ve/ya da kimyasal sonları/eşikleri. )


- KUL ile/ve/<>/|| SABIR EHLİ



- KULA ÇATMAK ile/değil/yerine/>< KULAÇ ATMAK



- KULAK ve/= VAJİNA

( Düşüncenin başlangıcı/girişi. VE/= Gövdelenmenin başlangıcı/girişi. )


- KULAK ve/= VAJİNA

( İkisi de varoluşun başlangıcıdır. )


- KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<> DEĞİŞİM DEĞERİ ile/ve/<> SİMGESEL/GÖSTERİM DEĞERİ



- KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<> UYGULANIM DEĞERİ



- KULLANMAK ile/ve/değil/yerine UYGULAMAK



- KULLUK İÇİN değil İNSANLIK İÇİN/İNSANLIĞINDAN DOLAYI



- KÜLTÜR EKONOMİSİ ve/||/<> KÜLTÜR POLİTİKASI ve/||/<> KÜLTÜR YÖNETİMİ

( Grafiklerle Türkiye'nin Kültür Ekonisi 2016 için burayı tıklayınız... )


- KÜLTÜR ORTAKLIĞI ve/||/<> ORTAMI



- KÜLTÜR, ...
BİLİNÇDIŞINI ile/ve BİLİNÇALTINI ile/ve BİLİNÇLE

( Örgütler. İLE/VE Besler. İLE/VE Gelişir. )


- KÜLTÜR:
İNANÇ ile/ve/> DEĞER ile/ve/> KURAL ile/ve/> YASA

( ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> Yaptırımı. )


- KÜLTÜR:
KÂĞIT ÜZERİNE ile/ve/||/<>/< KÂĞIT DIŞINDAKİ NESNELERLE



- KÜLTÜR ile/ve/||/<> GELİŞİM ODAKLI DEĞERLER KÜLTÜRÜ



- KÜLTÜR ile/ve/değil/yerine İNSANLIK/İNSANLIĞIN KÜLTÜRÜ



- KÜLTÜR ve/||/<> TUTKU/COŞKU



- KÜLTÜREL KOŞULLANMIŞLIKLAR ile/değil/yerine KÜLTÜREL COŞKULAR



- KÜLTÜREL(DÖNEMSEL) "DEĞER YARGILARI"NI "ÖĞRETMEK" değil/yerine/>< EĞİTİLENİ, DEĞER(LER)İN DÜŞÜNSEL BİLGİSİYLE DONATMAK



- KUMAŞI FARKLI ile BAMBAŞKA BİR RENGİ VAR



- KUNDALİNİ YOGA = LAYA YOGA

( Hinduizm, Şaktizm ve Tantra okullarından etkilenen bir yoga okuludur. Adını, meditasyon, pranayama, mantraların söylenmesi ve yoga duruşlarıyla/asanalarıyla kundalini enerjisini uyandırma üzerine odaklanarak üretir. Uygulayıcılar, "farkındalığın yogası" olarak adlandırır. Kundalini Yoga, "bir kişinin, yaratıcı olanaklarının, yeteneklerini değerlendirebilmek, gerçeği konuş(tur)mak ve başkalarına hizmet et(tir)mek, iyileş(tir)mek için gerekli merhamet ve bilinç üzerinde yoğunlaş(tır)mayı" amaçlar. )


- KUR'ÂN-I KERÎM:
BAŞAT TAVIR ile/ve/<> REVNAK[Fars.][: Parlaklık, güzellik, tazelik, süs.]



- KURAL GÜDÜMLÜ YAPI İLKESİ ile ...

( STRUCTURE DEPENDENCY PRINCIPLE )


- KURAL KOYMAK ile/ve/değil/yerine KURAL/LARI BELİRLEMEK

( Bilenler kurallar koyar, bilmeyenler kurallara uyar. )


- KURAL KOYMAK ile/ve/değil/yerine KURAL/LARI BELİRLEMEK

( Kuraldan çok kuralcı, kraldan çok kralcı olmamak gerek! )


- KURAL(LILIK) ile/ve NEDEN(SELLİK)



- KURAL/LAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KOŞUL/LAR



- KURAL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KURUL



- KURALCILIKTA:
AKILSIZLAŞMA >< ROBOTLAŞMA



- KURALSIZLIK ile/değil/yerine/>< KURALLILIK

( En kötü "kurallılık", en iyi kuralsızlıktan iyidir. )


- KURAM/TEORİ ile/ve/<> UYGULAMA/PRATİK



- KURAM ve/||/<> KİŞİ ve/||/<> SAYRILIK/HASTALIK ve/||/<> KİŞİLİK BOZUKLUĞU

( Davranışçı Terapi | Benedict | Paraonoid Bozukluk | Depresif Kişilik

Bilişsel Kuram | Beck | Obsesif Kompulsif Bozukluk | Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu

Bireysel Psi.(Adler) | Adler | Karşı Olma, Karşı Gelme Bozukluğu | Şizotipal

Ego state | Ecstein | Paylaşılmış Psikotik bozukluk | Pasif Agresif

Psikotoplumsal Gelişim | E.Erickson | Eşeysel İşlev Bozukluğu | Antisosyal

Kendilik Psikolojisi | Kohut | Uyku Bozukluğu | Mazoşistik

DDDT | Ellis | Özgül Fobiler | Çekingenlik

Evrimsel Psikiyatri | Maslow | Vajinismus | Paranoid

Roger'cı Sağaltım | Rogers | Yaygın Kaygı Bozukluğu | Histriyonik

Ego Psikolojisi | Anna Freud | Travma Sonrası Stres Bozukluğu[PTSB] | Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu

Varoluşçu Terapi | Yalom | Yaz Etkileşimi | Self-defeating

Bireysel Psikoloji(Adler) | Bandura | Somatizasyon Bozukluğu | Pasif Agresif

Ayrılma-Bireyleşme | Mahler | Panik Bozukluk | Çekingenlik

Masterson Kuramı | Masterson | Şizofreni | Narsisistik

Transpersonel Psi. | Jung | Depresyon | Şizoid

Fenomenolojik Kuram | Kernberg | Sosyal Fobi | Borderline

Dürtü-Savunma Kuramı | Fairbairn | Madde Bağımlılığı | Şizoid

Biyolojik Kuram | E. Fromm | Egodistonik | Eşeşeysellik | Antisosyal

T.A | Watkins | Tikler | Sadistik

Oyun ve Gerçeklik | Winnicott | Kimlik krizi | Paranoid

Dürtü-Savunma Kuramı | Freud | Fobiler | Antisosyal

Logoterapi | Frankl | Dürtü Kontrol Bozukluğu | Pasif agresif

Hümanistik Psi. | Otto Rank | Konversiyon Bozukluğu | Histriyonik

Nöropsikanaliz | Schore | Hiperaktivite | Karışık tip

Nesne ilişkileri | Sullivan | Yeme Bozukluğu | Depresif Kişilik

Varoluşçuluk | Rollo May | Bipolar Bozukluk | Bağımlı

T.A. | Jacobson | İntihar | Self-Defeating

Gestalt | Bowlby | Davranım Bozukluğu(Ergen) | Narsisistik

Toplumsal Travama | Vamık Volkan | Toplumsal Travmanın Çözümü | Onarıcı ve Yıkıcı Önder

Şema Terapi | Risley | Parafidiler | Borderline )


- KURAMDAN KOPUK UYGULAMA ile/ve/<> UYGULAMADAN KOPUK KURAM

( Kördür. İLE/VE/<> Topaldır. )


- KURAMSAL BİLGİ ile/ve ESTETİK BİLGİ ile/ve DEĞER/AKSİYOLOJİK[Fr.] BİLGİ



- KURAMSAL(TEORİK) FELSEFE ile UYGULAYIMSAL(PRATİK) FELSEFE



- KURAMSAL/TEORİK AHLÂK(MORAL) ile/ve UYGULAYIMSAL/KILGISAL/PRATİK AHLÂK



- KURB-U SULTÂN ve/||/<>/> ATEŞ-İ SÛZÂN



- KURBAN KESMEK değil KURBAN/YAKINLIK KESBETMEK[: Çalışarak kazanma.]



- KURBAN ile/değil/yerine/>< SORUMLU

( )


- KÜRESELLEŞME ve/||/<> YOKSULLUK



- KURTULMAK ile ÖZGÜRLEŞMEK

( Özgürleşme, kişinin kendi kendine empoze etmiş olduğu yanlış fikirlerden kurtulmasıdır. )


- KURTULMAK ile ÖZGÜRLEŞMEK

( Bir canlı varolan, kurtuluşun onun ulaşabileceği bir yerde olduğunu bir kez işitir ve anlarsa, asla unutmayacaktır. )


- KURTULMAK ile ÖZGÜRLEŞMEK

( Liberation is of the self from its false and self-imposed ideas.
Once a living being has heard and understood that deliverance is within his reach, he will never forget, for it is the first message from within. )


- KURU KURU "ÜZÜLMEK" / "ÜZÜLÜYORUM" DEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< YAPABİLECEĞİN BİR ŞEY/LER

( Yok. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Var. )


- KURUCU BAĞLILIK ile NEDENSEL BAĞLILIK



- KURUCU KLÂSİK ile BÜYÜK SENTEZ KLÂSİĞİ ile MEDENİYETLERİ YATAY/DİKEY(/HEM YATAY, HEM DİKEY) KESEN KLÂSİKLER



- KURUCU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KOLAYLAŞTIRICI



- KURUMSALLAŞMA YÖNETİMİNDE/ÖNDERLİĞİNDE, ÖNDER VE ÇALIŞANLAR:
BAŞLANGIÇTA ve/||/<>/> GEÇİŞTE ve/||/<>/> DENEYİMLİ ve/||/<>/> YETİŞMİŞ

( )


- KUŞKU:
NİYETTE ile/ve/||/<> AMAÇTA

( Yola çıkarmaz. İLE/VE/||/<> Yol aldırtmaz. )


- KUŞKU ile/değil/yerine ÇÖZÜMLEME



- KUŞKU ile/değil/yerine FELSEFİ KUŞKU



- KUŞKU ile/ve/değil/yerine/>< İYİMSERLİK ve DAYANÇ/SABIR

( Hastalıkların yarısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< İlâçların yarısı. VE/||/<> İyileşmenin ilk adımı. )


- KUŞKUCULUK ile/değil/yerine GÖRELİLİK



- KUŞKULANMA ile İŞKİLLENME[Fars.]



- KUŞKULANMAK ile/değil/yerine/>< YAPMAK

( )


- KUŞKUSUZ SEVGİ ile/ve/||/<>/>/< KOŞULSUZ SEVGİ



- KÜSTAH/LIK ile/ve/=/< HAREKETİN AŞIRISI



- KUSURLU ile/değil/yerine/>< HUZURLU

( [kişi/kul hakkına] Dikkat etmeyenin "yaşamı". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dikkat edenin yaşamı. )


- KÜTLE/YER ÇEKİMİ OLGUSU ile/ve/||/<> KÜTLE/YER ÇEKİMİ KAVRAMI

( Herkes için. İLE/VE/||/<> Bilgin//aydın/âlim/filozof için. )


- KÜTLE/YER ÇEKİMİ ile/ve/<> AŞK

( Doğa'da. İLE/VE/<> İnsan'da. )


- KÜTLE/YER ÇEKİMİ ile/ve/<> AŞK

( Yerçekiminin tutumu, en yüksek bağlantıda olmaktır. )


- KÜTLE/YER ÇEKİMİ ile/ve/<> AŞK

( The attitude of the gratitude is the highest yoga. )


- KÜTLE/YER ÇEKİMİ ile/ve/<> AŞK

( In nature. VS./AND On Human. )


- KUTSAL ile/ve/<> MUKADDES

( Kişi, inanırsa. İLE/VE/<> Kişiler/toplum, kişiye inanırsa. )


- KÜTÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< FİDE/FİDAN

( Büyük ve "güçlü". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>

- KÜTÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< FİDE/FİDAN

( Cansızdır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>

- KUTUPLAŞMA değil/yerine KUCAKLAŞMA



- KUVÂ[çoğ. KUVVET]:
KUVÂ-YI TABİİYE ile/ve KUVÂ-YI HAYVÂNİYE ile/ve KUVÂ-YI NEFSÂNİYE



- KUVANTUM KURAMI değil/yerine KUVANTUM MEKANİĞİ

( )


- KUVANTUM KURAMI değil/yerine KUVANTUM MEKANİĞİ

( )


- KUVANTUM KURAMI değil/yerine KUVANTUM MEKANİĞİ

( )


- KUVANTUM ile "KELEBEK ETKİSİ"



- KUVVETLER AYRILIĞI ve/> AŞILMIŞ BİRLİK



- KUYRUĞU DİK TUTMAK" ile/değil "OMURGALI" DURMAK/DAVRANMAK



- KUYU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İP

( Derin olan, kuyu değil kısa olan, iptir. )


- KUYUNUN DERİNLİĞİ değil İPİN KISALIĞI



- LÂ EDRÎ ile ANONİM/YAZARI BİLİNMEYEN



- LÂF YETİŞTİRMEK ile/değil/yerine/>< KENDİNİ YETİŞTİRMEK



- LAİKLER:
!"SOYLU" ile/ve ASKER ile/ve RENÇBER ile/ve YAHUDİ



- LÂL OLANDAN ve AÇ OLANDAN ve HİÇ OLANDAN

( Sözün değerini öğreniriz. VE Ekmeğin değerini öğreniriz. VE Aşk'ın değerini öğreniriz. )


- LÂL OLANDAN ve AÇ OLANDAN ve HİÇ OLANDAN

( Bir yılın değerini anlamak için, sınıfta kalmış bir öğrenciye sor.
Bir ayın değerini anlamak için, 8 aylık bir bebek doğuran anneye sor.
Bir haftanın değerini anlamak için, haftalık dergi çıkaran bir yayıncıya sor.
Bir saatin değerini anlamak için, kavuşmayı bekleyen sevgililere sor.
Bir dakikanın değerini anlamak için, trenini kaçıran yolcuya sor.
Bir saniyenin değerini anlamak için, bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor.
Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için, olimpiyatlarda, gümüş madalya kazanan koşucuya sor.

Her an'ını, değerlendir; her dakikanı, çok özel biriyle paylaş!
Zamanında ortak edebileceğin kadar özel biri. Unutma! Zaman, hiçkimse için durmaz.
Geçmiş zaman, Tarih; Gelecek zaman, Gizemli; ŞU AN ise sana verilen gerçek bir armağandır. )


- LÂM'I-CİM'İ (YOK)

( Lâm, ÂN'ı; Cim, Zaman'ı simgeler. )


- LÂM'I-CİM'İ (YOK)

( "Beklenilecek, zaman geçirilebilecek yanı yok!" anlamında kullanılır. )


- LÂTİF/E ile/ve/||/<> RİKKAT



- LÂTÎF ile/ve/<> EDÎB

( İnce/zarif. İLE/VE Sınırını bilen. )


- LÂYIK değil/yerine/= YARAŞIK, YAKIŞIR



- LEB DEMEDEN, LEBLEBİYİ ANLAMAK ile/ve/değil/||/<>/< LEB DEMEDEN LÜB'Ü ANLAMAK



- LEYLA ve MECNUN ile/ve/||/<> FERHAD ve ŞİRİN ile/ve/||/<> ZÜHRE ve TAHİR



- LEYLÂ ile/ve/||/<>/> MEVLÂ



- LEZÂYİZ-İ/LEZZET-İ CİSMÂNİYE ile/ve SIFÂT-I KEMÂLİYE



- LEZZÂT-I CİSMANİYE ile/ve SIFAT-I KEMÂLİYE



- LİNK[İng.] değil/yerine/= BAĞLANTI



- LOKMA'NIN BEDELİ değil/yerine LOKMAN'IN TEDBİRİ(AKLI/BİLGİSİ)



- LOKMA ile/ve/<> RIZÂ



- LOKMANI ve/||/<> YERİNİ

( Hak et! VE/||/<> Pak et! )


- LOKMANIN TADI ile/ve/||/<>/> YEMEĞİN TADI

( Ne kadar çok çiğnersek. İLE/VE/||/<>/> Ne kadar az yersek. )


- LOKMANIN TADI ile/ve/||/<>/> YEMEĞİN TADI

( Yediğini, iç; içtiğini, ye! İLE/VE/||/<>/> Çok yiyen, az tad alır; az yiyen, çok tad alır. )


- LOKMAYI ÇABUK YUTMAK ile/değil/yerine/><
YETERİNCE ÇİĞNEDİKTEN SONRA YUTMAK

( Yemek yerken bir sonraki lokmayı hazırlamak yerine ağızdaki lokmayı iyice çiğnemek, yavaş yemek ve yiyeceğin tadını/zevkini tam olarak almaya çalışmaktır doğru olanı! )


- LOKMAYI ÇABUK YUTMAK ile/değil/yerine/><
YETERİNCE ÇİĞNEDİKTEN SONRA YUTMAK

( Yediğini, iç; içtiğini, ye! )


- LÜKS ile/değil/yerine TOKGÖZLÜLÜK

( Yapay yoksulluk. İLE/DEĞİL/YERİNE Doğal zenginlik. )


- LÜTFEN[< LÂTİF]/LÜTÛFEN ile/ve/< RİCÂ[< REC' | çoğ. RÜCÛ]

( Kabalaşmış/kesif olandan değil en ince olandan (noktadan), hepimizin başlangıç/hareket/buluşma noktasından sesleniyorum/istiyorum. İLE/VE En ince olana (noktaya) geri dönüyorum. Orada buluşuyor ve oradan sesleniyorum/istiyorum. )


- MADDE VE HAREKET ile/ve MADDE YA DA HAREKET ile/ve MADDE İLE HAREKET



- MADDÎ KEYİFLER/ZEVKLER ile/ve/değil/yerine MANEVÎ ZEVKLER

( Başta istek, sonrasında bıkkınlık verir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Başta isteksizlik, sonrasında şevk verir. )


- MADEN-İ HÂS ve/||/<> KAVÎ İLTİMAS ve/||/<> DERK-İ TEMAS

( Yaşamda ya da herhangi bir işte, başarılı olabilmek için gerekli olanlar:
Altın(para/sermaye). VE/||/<> Ayrıcalık sağlayan/sunan, güçlü ve güvenilir biri. VE/||/<> Tanıyan/anlayan biriyle ilişki/yakınlık. )


- MADEN-İ HÂS ve/||/<> KAVÎ İLTİMAS ve/||/<> DERK-İ TEMAS

(

)


- MAĞDUR/HASTA EDEN/ETMEK ile/ve/değil/||/<>/< MAĞDUR/HASTA OLAN/OLMAK



- MAHALLE BASKISI ile/değil ÖRGÜTLÜLÜK



- MAHÂRET ile/ve/||/<> HAMARAT

( Beceri. İLE/VE/||/<> Ev işlerinde, çok çalışkan ve becerikli kadın. )


- MAHATMA GANDHI

( Gandhi'nin yaşamla ilgili sorulara verdiği yanıtlar...

- En hoş gün?
Bugün...

- En kolay olan?
Yanılmak...

- En büyük engel?
Korku...

- En büyük yanlış?
Vazgeçmek...

- Tüm kötülüklerin temeli?
Bencillik...

- En iyi oyalanma biçimi?
Çalışmak...

- En büyük çöküş?
Ümitsizlik...

- En iyi eğitmenler?
Çocuklar...

- En temel olan?
İletişim...

- En çok mutlu eden?
Başkalarına yararlı olmak, iyilik yapmak...

- En büyük gizem?
Ölüm...

- En büyük kusur?
Huysuzluk...

- En tehlikeli kişi?
Yalancı...

- En zararlı düşünce?
Kıskançlık...

- En hoş armağan?
Bağışlama...

- En kısa yol?
Düz, doğru yol...

- En güçlü duygu?
İç huzur...

- En iyi koruyucu?
Iyimserlik, keşfetmek...

- En gerekli kişiler?
Sevgili ve dostlar...

- Yaşamdaki en harika olan?
Sevmek...<3

)


- MÂHİYET'TE VARLIK:
AYNİYET ile/ve GAYRİYET ile/ve CÜZZİYET



- MAHİYET ve HAKİKAT ve HÜVİYET(KİMLİK)

( Nedir? VE Mahiyetin dış dünyadaki karşılıkları. VE Kişisel özelliklerle birlikte olan hakikat. )


- MAHİYET ve HAKİKAT ve HÜVİYET(KİMLİK)

( Bir kavramın efrâd-ı zihniyesinde olan. VE Bir kavramın efrâd-ı hariciyesinde olan. VE Hakikat mea't-teşahhus. )


- MAHİYET ve HAKİKAT ve HÜVİYET(KİMLİK)

( "Anka Kuşu" gibi kavramlarda/örneklerde sadece mahiyet vardır. )


- MAHİYET ve HAKİKAT ve HÜVİYET(KİMLİK)

( İnsan/Birey için geçerlidir. )


- MAHİYET ve HAKİKAT ve HÜVİYET(KİMLİK)

( Mâhiyet, taksim edilmez. )


- MAHİYET ve HAKİKAT ve HÜVİYET(KİMLİK)

( Mâhiyetten istisna yapılmaz. )


- MAHREK[Ar. < HAREKET] ile MAHREK[Ar.]

( [mat.] Hareketli bir noktanın güttüğü yol. | Bir gök nesnesinin hareketinde, ağırlık merkezinin geometri bakımından yeri, yörünge. [Fr. ORBITE] İLE Yakacak yer. )


- MAHRUM[Ar.] değil/yerine/= YOKSUN



- MAKİNA YAPMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< MAKİNA YAPAN MAKİNA YAPMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< "YAPAY ZEKÂ" ÜRÜNLERİ/ARAÇLARI GELİŞTİRMEK/OLUŞTURMAK



- MAKUL KUŞKU ile YETERLİ KUŞKU ile AĞIRLIKLI KUŞKU

( ... İLE Dava açmadaki belirleyeci. İLE ... )


- MAKULÂT[Ar. < MAKULE]["ku" uzun okunur] ile MA'KULÂT[Ar. < MA'KUL]["ku" uzun okunur] ile ME'KÛLÂT[Ar.]

( Takımlar, çeşitler, sınıflar/kategoriler. İLE Aklın uygun bulduğu, akıl ile bilinen şeyler. [Fr. PRÉDICABLES] İLE Yiyecekler. )


- MAKYAJ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÜLÜMSE/MEK

( Kişinin en güzel/iyi/büyüleyici/olmazsa olmaz/değerli/etkili/sınırsız/sürekli makyajı, gülümsemesidir. )


- MAL ve/||/<> ARKADAŞLIK ve/||/<> AŞK

( [Değeri yoktur!] Cömertlik yoksa. VE/||/<> Vefâ yoksa. VE/||/<> Karşılık yoksa. )


- MALI SEVMEK ile/değil/yerine KENDİNİ SEVMEK

( Kendini sevemeyenin sevdiği. İLE ... )


- MANTIK ile/ve/değil/yerine YÖNTEM



- MANEVİYÂT:
KABALIKTAN > ZARÂFET'E



- MANEVRA[Fr.] değil/yerine/= DÖNÜŞ/HAREKET

( Bir aygıtın işleyişini düzenleme, yönetme eylemi ya da biçimi. | Geminin bir yere yanaşmak ya da bir yerden çıkmak için yaptığı hareket. | Lokomotifin, katar katmak ya da katar dağıtmak için ileri geri giderek hattan hasa geçmesi. | Hareket, gidiş-geliş. | Asker birliklerini, savaşa hazırlamak amacıyla, arazi üzerinde yapılan geniş ölçüde savaş denemesi, tatbikat. | İstenilen amaca ulaşmak için tutulması gereken yol. )


- MÂNİ'[Ar. < MEN | çoğ. MENEA] ile MA'NÎ/MÂNÂ[Fars.] ile Mânî[Fars.] ile MANİ[Ar.]

( Geri bırakan, alıkoyan, engel olan, men eden. | Engel, özür. İLE Eş, benzer. İLE Ünlü Çin'li nakkaşın adı. Behram Şâpûr zamanında İran'a gelip Zerdüşt ve Îsâ dinlerinin karışımı olan bâtıl mezhebini yaymaya başlamış olmasından dolayı idam edilmiştir. [Erteng/Erjeng adlı yapıtı ünlüdür.] )


- MANKURTLAŞMA ile/<> KÖZ/KÖS-KAMANLAŞMA ile/<> KANARALAŞMA

( MANKURT EFSANESİ

Efsaneye göre, Kazakistan'ın uçsuz-bucaksız Sarı-Özek bozkırının yerlisi olan Kazaklar, eski tarihlerde, onların su kuyularına ve otlaklarına göz diken Juan-Juanlar'ın zaman zaman baskınlarına maruz kalmaktalardır. Baskınlarda bazen Kazaklar, bazen de Juan-Juanlar gâlip gelmektedir. Juan-Juanlar savaşı kazandıklarında, alıp götürdükleri esirlerin bazılarını başka kabilelere satmaktalardır ki bunlar oldukça şanslı sayılırlar. Çünkü hiç olmazsa, köle olarak da olsa, sağ kalmaktalardır. Güçlü kuvvetli esirleri ise satmamakta, akıl almaz işkencelerle, belleklerini kaybettirerek, adeta delirtmekte ve onları, kendilerinin sadık köleleri olarak en önemli işlerde çalıştırmaktalardır.

Juan-Juanlar'ın işkencesini dinlemek bile acı vericidir: Önce, esirin başını, bir tane bile saç bırakmamacasına tamamen tıraş etmektelerdir. Hemen o anda, bir deve kesmekte, devenin derisinin en kalın yeri olan boynundan parçalar keserek, kanlı kanlı, esirin tıraşlı başına sımsıkı sarmaktalardır. -Aytmatov, bu deri başlığı, bugün yüzme sporunda kafaya takılan kauçuk başlığa benzetmektedir.-

Bu işkenceye maruz kalan esir, bazen acılar içinde kıvranarak ölmektedir (ki onlar da şanslı sayılmalıdır!), ölmeyenlerin boynuna, kafasını yerlere sürtmesin diye bir boyunduruk takılmaktadır. Bu haliyle esiri götürüp, çığlıklarının da duyulmayacağı ıssız bir yere, elleri kolları bağlı, aç ve susuz, kızgın güneşin altında günlerce bırakmaktalardır. Tabiî, güneşte kavrulan deri kurudukça, kafayı bir mengene gibi sıkmakta, işkence, dayanılmaz hale gelmektedir. Fakat işkenceyi asıl dayanılmaz yapan, sadece bu değildir. Kafadaki saçlar, bir taraftan uzamaya çalışmaktadır. Fakat dışarıya doğru büyüyemediği için, kafa derisinin içine doğru büyümeye çalışmaktadır. Sonunda esir, aklını yitirmekte, belleği iyice sıfırlanmaktadır. Adeta, içine saman doldurulmuş bir post (korkuluk) haline gelmektedir. İşkencenin beşinci günü Juan-Juanlar gelip sağ kalan esirleri almakta, boynundaki engeli çıkarmakta, kendine yiyecek-içecek vermektelerdir. Böylece, köle, beden gücünü yeniden toplayıp kendine gelmektedir. Fakat bundan böyle o normal bir insan değildir, o artık bir mankurttur!

Böyle bir mankurt, köle pazarlarında, güçlü-kuvvetli on esirin fiyatına satılabilmektedir. Eğer aralarındaki bir savaşta bir mankurt öldürülürse, Juan-Juanlar karşılık olarak, hür bir kişinin bedelinin üç katını almaktalardır. Bir mankurtu, ailesinden birileri gerek kaçırmak, gerekse fidye vermek suretiyle vb. geri almak istemezmiş. Çünkü o artık aileden biri değildir, aksine, zararlı biri olmuştur. Belleği iyice boşaltılan mankurt, babasını, çocukluğunu vs. asla anımsamamakta, hatta insan olduğunu bile bilmemektedir. Yani ağzı var ama dili yoktur. Efendisine mutlak koşulda itaat eden, gayet evcil bir hayvana benzemektedir. Kaçmayı bilmediği için böyle bir riski de yoktur mankurtun... Sadece karnının acıktığını hissetmekte o kadar...

Efendisinin emir ve komutlarına bir köpek sadakatiyle bağlıdır. Mankurtlaşan köleler, en kötü ve en zor işleri gık demeden yapmaktalardır. Sarı-Özek'in ucsuz-bucaksız çöllerinde, kavurucu sıcak altında deve sürüleri otlatmak ancak onların yapabileceği bir iştir. Ölmeyecek kadar yiyecek, donmayacak kadar giysi vermek yeterlidir onlar için.

İşte, Juan-Juanlar, tutsak kişilere, bu en ağır işkenceyi, belleğini yitirme, anılarını elinden alma, kimliğini unutturma işkencesini tatbik etmektelerdir. Nayman Ana öyküsü, oğlu Colaman böyle bir mankurtlaşmaya maruz kalan bir ananın dramıdır.

Nayman Ana, oğlu Kolaman [Colaman: Yol aydınlığı.] kaçırıldıktan sonra yıllarca ondan hiçbir haber alamamıştır. Öldü mü, kaldı mı, mankurt mu yapıldı, bilmemektedir. Derken, bir gün, Naymanlar bölgesine gelen tüccarlar, Juan-Juanlar'ın, su kuyuları yanından geçerken, deve sürüleri güden genç bir çobanla karşılaştıklarından söz eder. Çobanın hiçbir şey anımsamadığını, sorulan sorulara 'evet' ya da 'hayır' gibi kısa yanıtlar verdiğini vs. anlatırlar. Tüccarlar, onunla biraz da alay etmişlerdir. Nayman Ana, anlatılanları sessizce dinlemiş, fakat hiç oralı olmamış, sanki bir şey duymamış gibi davranmıştır. Fakat birden içine bir kor düşmüştür; sanki bu anlatılanın, oğlu Kolaman olduğuna dair birden bir aydınlık belirmiştir içinde. Tabiî aydınlıkla beraber de bir korku...

Nayman Ana, gördüğü böyle bir ışık karşısında daha fazla duramaz, derhal hazırlıklara koyulur, hiçkimseye sezdirmeden, devesine biner ve sabahın erken saatinde, çobanların söz ettiği, Juan-Juanlar'ın su kuyularına doğru yola koyulur. Kilometrelerce gider Sarı-Özek bozkırında ve binbir türlü korkunun sarmalında, sonunda, oğlunu bulur. Evet, Nayman Ana, deve sürüsünün başında, oğlu Kolaman'ı, başındaki deri şapkasıyla yapayalnız bulur. Herşeye karşın oğlunu tanımakta zorlanmaz.

Kolaman, gözlerine kadar indirdiği şapkasının altından durgun gözlerle anasına bakmaktadır. Sanki, o ıssız çölde, yanına bir kişinin gelmiş olması, onu, hiç ama hiç ilgilendirmemektedir. Hiçbir heyecan, depreşme, o geleni bilme, tanıma arzusu görülmemektedir. Kolaman'a, oğluna yaklaşan Nayman Ana, gerçeği artık iyice anlamıştır: Hıçkırıklar arasında varır sarılır oğlunun boynuna. "Oğlum, oğlum Kolaman! Benim, bak ben geldim, ben annen, Nayman Ana! Sen benim oğlumsun!" derse de, bu sözler, Kolaman için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Nayman Ana, tekrar tekrar dener, kendini oğluna tanıtabilmeyi, ondan bir söz olsun yanıt alabilmeyi; adının Kolaman olduğunu anımsamasını, kendi memleketini, babasını, anasını anımsasın ister ama heyhât...

Kolaman, boş ve anlamsız gözlerle bakmaktadır. Karşısındaki kadının niçin ağladığını, neden burada, bu ıssız çölde, karşısında bulunduğunu, ondan ne istediğini hiç mi hiç düşünemiyor, hiçbir şey hissetmiyordur. Anası, bir girişim daha yapar ve bu sefer, Kolaman, adının 'Mankurt' olduğunu söyler. Anası çırpınmakta, hüngür hüngür ağlamakta, bir taraftan da bu zulmü yapanların akıllarına nasıl olup da böyle işkence yöntemlerini getirdiği için Tanrı'ya sitem etmektedir...

Nayman Ana, Sarı-Özek'te söylenen bir ağıdı anımsar:
"Ben, öldürülen, derisine saman doldurulan yavru devenin anasıyım. Buraya, saman dolu yavrumun tulumunu koklamaya, yavrumun kokusunu almaya geldim."

Nayman Ana, tekrar tekrar oğluna bir mankurt olmadığını, kendinin bir Nayman, asıl adının, Colaman olduğunu söylerse de sonuç alamaz. O anda, uzaktan gelen bir Juan-Juan'ı fark eder ve kaçar. Juan-Juan da onu fark etmiştir fakat Nayman Ana gizlenir ve Juan-Juan'ın eline geçmekten kurtulur. Nayman Ana geceyi orada geçirir. Sabahleyin etrafı kolaçan ederek yeniden sokulur, "içine saman doldurulan yavrusunun tulumunun" yanına...

Kararı, ne pahasına olursa olsun oğlunu alıp buralardan götürmek, onu kaçırmaktır. Bu sefer yine Juan-Juanlar gelmektelerdir, o yine kaçar. Juan-Juanlar kadının kim olduğunu öğrenmek için Kolaman'ı iyice sorguya çekerler. Tabiî ki konuyu anlamışlardır ve Kolaman'a emir verir, o kadın yine gelirse, onu öldürmesini sıkı sıkıya tembihlerler.

Kolaman'ın efendileri gittikten sonra son bir ümitle yanına gelen annesi bir an oğlunu göremez. Göremez, çünkü o anda, Kolaman, bir devenin arkasına sinmiş, elindeki oku annesine nişan almakla meşguldür. Annesi, oğlunu fark ettiğinde ok yaydan çıkmıştır ve öldürücü darbeyle Nayman Ana, devesinden yere yığılır. Düşerken, son sözleri, "Adını anımsa, adını anımsa!" olmuştur.

Kolaman, yani Mankurt, öz anasını düşman evinde, düşmanın sürüsünün başında ve düşmanın talimatına bağlı kalarak öldürmüştür. Nayman Ana'nın düşüp öldüğü bu yere, "Ana-Beyit Mezarlığı" denilmiştir. Yani "Ana'nın yattığı yer"...

İLE/<>

KÖZKAMANLAŞMAK

Destana göre, Manas, Alma Ata ıramağının gözesinde, Sungur'da oturan, hiç oğlu olmamış Yakup (Cakıp) Han'ın, duasından sonra Tanrı'nın verdiği yiğit oğludur. Manas birçok olağanüstülükler göstermiş, İslâm yolunda mücadele etmiş biri olarak takdim edilmektedir. Manas'ın, küçükken Kalmuklar'a esir düşen ve Moğolistan'a götürülüp orada büyütülen Köz-Kaman adında bir amcası vardır. Köz-Kaman, Moğolistan'da, Kalmuklar arasında büyütülür, bir Kalmuk kızıyla evlendirilir, oğulları olur ve bir gün oğullarıyla birlikte ata yurduna geri döner. Fakat o artık Kalmukça konuşmaktadır. Manas, daha önce amcasını hiç görmemiştir, dolayısıyla onu tanımamaktadır. Üstelik de Kalmukça konuştuğu için, amcasını casus zannetmektedir. Manas amcasını yakalar ve zincire vurur. Bu arada Manas, babasına mektup yazarak, amcası hakkında bilgi sağlar. Babası, amcasına iyi davranmasını söyler. Manas, babasının sözüne uyarak amcasını salıverir. Hatta bir de onun onuruna şölen verir fakat işte Köz-Kaman'lık gerçek yüzünü ortaya koymuştur: Köz-Kaman'ın oğulları şölende arbede çıkarır ve Manas'ı döver. Manas, ileride Kalmuklar'a karşı sefere çıktığında da Köz-Kaman ve oğullarının ihanetinden kurtulamaz.

[Manas Destanı ve Köz-Kaman: Köz-Kaman, Manas Destanı, kahramanlarından birinin adıdır. Adını, bir Kırgız yiğidinden alan, 400 bin dizelik Manas Destanı, bir Kırgız destanı olup, Müslüman Kırgızlar'la, putperest Kalmuklar arasındaki mücadeleyi anlatmaktadır. Manas'ın tarihî bir kişilik olmadığını ileri sürenler varsa da, onun bir Kırgız beyi ya da bir Kırgız yiğidi olma olasılığı yüksektir. Bu destanda, Kırgızlar'ın tüm örf-âdet ve gelenekleri, inanç ve dünya görüşleri işlenmiştir.]

İLE/<>

KANARALAŞMAK

Bir köyde, yaşlı bir adam ve oğulları yaşamaktadır. Bir gün, adamın sürüsünden esrarengiz bir biçimde koyunlar eksilmeye başlar. Oğullar, eksilen koyunların ölüsünü ya da dirisini aramadık yer bırakmazlar ama ne yazık ki bulunamamaktadır. Babaları, bu duruma epeyce kafa yormakta fakat akıl erdirememektedir. Adamın, en sonunda aklına yatan düşünce şudur: Koyunları evin köpekleri, yani bizzat sürüyü korumakla görevli olan "bekçi" köpekler yemektelerdir. Bu demektir ki, köpekler kanaralaşmıştır!

Yaşlı adam, çocuklarına talimat verir, der ki, "Gidin, evdeki tüm köpekleri öldürün. Hiçbir eniği de sağ bırakmayın! Daha sonra başka köylerden yeni enikler bulur getirir ve onları yeni baştan eğitirsiniz."

Oğullar, babalarının dediği gibi yapar ve fakat birkaç yıl sonra yine aynı durum görülmeye başlanır. Bu sefer, adam, çocuklarını başına toplar ve onlara, birkaç yıl önce kendilerine verdiği talimatı aynen yapıp yapmadıklarını sorar. Küçük oğul, o gün küçük bir eniği, acıdığı için öldürmemiş olduğunu itiraf eder. Evet, konu anlaşılmıştır: O küçük enik, anasından-babasından kanaralaşmayı öğrenmiştir, kanaralaşmak bir biçimde ona da bulaşmıştır. Büyüdükçe o da bu "ahlâkı" öteki köpeklere öğretmiştir. )


- MANTIK EYTİŞİMİ ile/ve/değil/yerine YAŞAM EYTİŞİMİ



- MANTIK ile/ve/<>/< HAYAL GÜCÜ

( A[/B/C/...Y/Z] noktasından, B[C/D.../Y/Z] noktalarına [belki/bazen/biraz] götürür. İLE/VE/<>/< Her yere götürür. )


- MANTIK ile/ve/<>/< HAYAL GÜCÜ

( Çeperdeki 360 dereceden, birine/birkaçına götürür. İLE/VE/< 360 dereceyle, eşit aralıkta bulunan merkez(in)e götürür. )


- MANTIK ile/ve/değil/||/<>/< MANTIKSAL ZORUNLULUK



- MANTIK ile/ve YÖNTEM

( ... İLE/VE Gelecekte olacak bir şeyi yakalamak. )


- MANTIK ile/ve YÖNTEM

( ... İLE/VE Modern bilimlerin mantığı. )


- MANTIK ile/ve YÖNTEM

( Yöntemi bilen bilgiyi elde eder. )


- MANTIKÇA DÜŞÜNMEK ile/ve/<> VARLIKÇA DÜŞÜNMEK



- MANTIKLI DÜŞÜNMEK ile/ve MANTIK BİLMEK



- MANTIKLI ile MANTIKSAL

( Mantığa uygun, usa/akla uygun. | Mantığa uygun davranan. İLE Mantıkla ilgili olan. )


- MARCEL CAMUS ile ALBERT CAMUS

( [21 Nisan] 1912 - [13 Ocak] 1982 ile 1913 - 1960 )


- MARDİN ÇÖREĞİ ile/ve/<> PAYLAŞIM



- MÂRİFET:
İÇTENLİK ile/ve/||/<> NEZÂKET ile/ve/||/<> ZARÂFET



- MÂRİFET ile/ve/||/<>/>/< İLTİFAT

( Mârifet, iltifata tâbidir; müşterisiz meta, zâyidir. )


- MÂRİFET ile/ve/||/<> ZARÂFET

( Bilgi ve uygulamanın, uygun/isabetli zaman ve zeminde buluşmasıyla açığa çıkar. İLE/VE/||/<> İçtenlik ve inceliğin buluşmasıyla açığa çıkar. )


- MARKA YARATMAK ile/ve MARKA YAŞATMAK



- MARKA YÖNETİMİ ile/ve/||/<> MARKA İLETİŞİMİNİ YÖNETMEK



- MASAL ile/ve/<> MESEL ile/ve/<> MİSAL ile/ve/<> HAKİKAT

( Tevrat'ta/Mesnevî'de. İLE/VE/<> İncil'de. İLE/VE/<> Kur'an'da. İLE/VE/<> Hikmet'te. )


- MASALLAR:
ÇOCUKKEN ile/değil/yerine BÜYÜYÜNCE

( Uyuyana kadar. İLE/DEĞİL/YERİNE Uyanana kadar. )


- MASALLAR:
ÇOCUKLARA ile/ve/||/<> YETİŞKİNLERE

( Uyutmak için. İLE/VE/||/<> Uyandırmak için. )


- MAŞERÎ[Ar.] değil/yerine/= ORTAK US/AKIL

( Topluluğun olan, ortaklaşa. )


- MAŞERÎ[Ar.] değil/yerine/= ORTAK US/AKIL

( Hiçkimse, birlikte olduğumuz kadar akıllı değildir/olamaz. )


- MASLAHAT ve/||/<>/> SANAT



- MASÛNİYET-İ ŞAHSİYE ile MASÛNİYET-İ TEŞRÎİYE

( Kişi dokunulmazlığı. İLE Yasama dokunulmazlığı. [Milletvekili dokunulmazlığı değil!] [Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının sadece meclisteki sözleri üzerine sınırlandırılmasını bekliyoruz en kısa sürede!] )


- MASÛNİYET-İ ŞAHSİYE ile MASÛNİYET-İ TEŞRÎİYE

( MASÛNİYET: Eminlik, sağlamlık, mahfuzluk. | Korunma. | Dokunulmazlık. )


- MATEMATİK/BİLİM EŞİKLERİ

( )


- MATEMATİK/BİLİM EŞİKLERİ

( "Dünyayı Değiştiren Kadın Matematikçiler"i görmek ve okumak için burayı tıklayınız... )


- MATEMATİK/SEL/LİK:
DEĞERLİ ile/ve/fakat/||/<>/> YETERLİ DEĞİL



- MATEMATİK ile/ve/||/<> MATEMATİK

( )


- MATEMATİK ile/ve/||/<> MATEMATİK

( Tanımlar/ilkeler ve doğaya dair bilgimize hizmet eden. İLE/VE/||/<> Varlık hakkında/dair konuşma olanağına sahip "ikinci felsefe". )


- MATEMATİK ile/ve/||/<> MATEMATİK

( Nesin Matematik Köyü Youtube Kanalı )


- MATEMATİK ile/ve/||/<> MATEMATİK

( )


- MATEMATİK ile/ve/||/<> MATEMATİK

( )


- MATEMATİK ile/ve/||/<>/> MÜHENDİSLİK ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL/SOSYAL BİLİMLER

( Çocuk bilimi. İLE/VE/||/<>/> Genç bilimi. İLE/VE/||/<>/> Yetişkin bilimleri. )


- MATEMATİK ile/ve/||/<> SİMGESELLİK ile/ve/||/<> DİL

( MATEMATİK: Simgeselliğe dayalı, evrensel dil. )


- MATHEMATA ile/ve/||/<> MATHESIS UNIVERSALIS

( Evrende, içkin olan düzeni öğrenme ve öğretme. VE/||/<> Evrenin tümel dili. )


- MAYA[Hintçe]/İLÜZYON[İng. < ILLUSION]/DOXA[Yun.] değil/yerine/= YANILSAMA



- MAYA ile/ve/<> ANADOLU MAYASI

( ... yapar/yaptırır. İLE/VE/<> İnsan yapar. )


- MAYA ile AŞI



- MAYA ile/ve/||/<> AŞI



- MAYMUN İŞTAHLI/LIK ile/değil/yerine ÇOK YÖNLÜ/LÜK



- MAZERET değil/yerine/>< EYLEM

( İstemiyorsak. DEĞİL/YERİNE/>< Gerçekten istiyorsak. )


- MAZUR GÖRÜN ile/değil/yerine KUSURA BAKMAYIN



- MECÂZÎ AŞK ile/ve/> HAKİKÎ AŞK



- MECBURİYET ile MUHTAÇLIK



- MECRÂ ile/ve/<> MACERA



- MECZÛB ve/||/<>/> DİLEKÇESİ...

( 1965 yılında vefât eden, Elazığ Tımarhanesi'ndeki bir meczubun (ortadaki) Allah'a yazdığı mektubu...

“Ben, dünya Kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa Köyü'nden, (El-Aziz --Elazığ) Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden; ismi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken, Başhekimlik üzerinden, Hâkimler Hakimi'nin dergâh-ı Ulûhiyetine son arzuhâlimdir:

Ben, gam(dertlilik) deryasında, fakirlik vatanında, horluk ve rezillik kaftanında, SULTAN yapılmışım.

Meyvelerden, dağdağana; çalgılardan, ney-kemana kapılmışım… Benim yatağım, akasya dikeninden; yorganım, kirpi derisinden farksızdır. Kalbim, Ayizman’ın(Hitlerin işkenceci Nazi Komutanı) fırını ve Sahrâ'nın çöl fırtınasıdır.

Ruhum, âşık-ı Hüdâ Mahbûb peresttir, lâkin aklım, kaderin cilvesi ve talihin sillesiyle gûresttir(gel-gittir).

Bana gelen, derd ü gamın kilosu beleştir. Nerede bir güzel varsa, bana karşı keleştir(yüz vermez, cesâretlidir), tüm yiğitler de bana hep ters ve terestir.

Aylar geçti, tek temizliğim, gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım teyemmüm abdesttir. Yani, içtiğimiz, kezzap suyu; mezemiz ise ateştir.

Ol Resûl-i zişân ve Sultân-ı dü-cihân: “Cenâb-ı Allah’ın, insanları, dünya; dünyayı ise insan için yarattığını; Ruhları, vucud için, vucudları ise ruhlar için yarattığını; erkekleri, kadınlar; kadınları, erkekler için yarattığını; Cennet'i, mü’min kullar, mü’min kulları da Cennet için yarattığını; cehennemi, inkârcılar ve münâfıklar, inkârcıları ve münâfıkları da cehennem için yarattığını” hadisleriyle haber vermiştir.

Peki, acaba, benim gibi meczub divâneleri ne maksatla halk etmiştir? Bilen babayiğit, meydana çıkıp söylesin...

Allah, sana iman verdi, sen, tuğyan edersin; O in’am etti, sen, küfran(nankörlük) edersin; O, ikram etti, sen, inkâr edersin; O, ihsân etti, sen, isyân edersin; bir de kalkıp bana deli divâne diye bühtân edersin!...

Bu söylediklerimin hepsi, ruhumun içinde cenk etmektedir. Eğer, dilekçemin yanıtı gelirse bu manevralar sona erecektir.

Şimdi, adresimi arz ediyorum: Kur’ân’ı geldiği yere, yine Kur’ân’ı getiren, geri taşısın. Madem ki, ahkâmı ve ahlâkı kalmadı, Kur’ân’ın kâğıdı ve yazısı neye yarasın?! Tâ ki, Hz. Muhammed Mehdi (A.S) gelince, yeniden okunup yaşansın!

Ey, zerrelerden kürrelere, yerlerden göklere, tüm âlemlerin Rabbi!...

Ey, cemâdî, nebâtî, hayvanî, insanî, ruhanî ve nuranî, her şeyin ve herkesin yegâne sahibi!...

Ey, iman ve şuur ehl-i kalplerin, en yüce habîbi!...

Ey, dertli bedenlerin, kederli gönüllerin ve yaralı yüreklerin tabîbi!...

Ben, bi-çâre kulun ki; garipler garîbi, hüzünlerin esîri, zulümlerin mustarîbi, öksüz, yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi...

Ama kutsî muhabbet ve hasretinin divânesi!...

Herkesi ve her şeyimi elimden aldın ama sana sığındım, aşkına sarıldım, yegâne Sen kaldın!... Yurdumdan, yuvamdan, evimden, barkımdan ayırdın, gurbete ve hasrete saldın. Ama onları ararken, Sana ulaştım, sevdâna daldım! Böylece, fânî ve hayalî görüntülerden kurtarıp hakîkî tecellîne mazhar kıldın.

Yüceler yücesi Rabbim, Efendim!

Hakk'tan saparak ve haddimi aşarak, hâşâ, Sen'den, Burak bineği, Cebrail seyisi, Sidret'ül Münteha menzili, cümle mahlûkâtın en şereflisi, Rahmân'ın en mükemmel tecelli ve temsilcisi… Kâinâtın fahrî ebedîsi, Âhir zaman Nebî'si ve Mehdî'si, Levh-i Mahfûz'un tercümanı ve tebliğcisi, Efendiler efendisi, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem’in) Mahbubiyeti'ni mi istedim?...

Hanif Din'in üstadı ve nice Nebîlerin atası, Hz. İbrahim’in, halîliyetini; Hz. Süleyman’ın, saltanat ve servetini; Hz. Musa’nın, Celâdet ve cesâretini; Hz. İsa’nın ruhanîyetini mi istedim?...

Hz. Ebû Bekir Sıddık’ın, yüksek fazîlet ve kurbiyyetini; Hz. Ömer'ül Faruk’un, dirâyet ve teslimiyetini; Hz. Osman-ı Zinnureyn'in, asâlet ve sehâvetini; Hz. Aliy'ül Murtaza’nın, ilim ve velâyetini mi istedim?...

Senden, mülk-ü-hâkimiyet, şan-ü-şöhret, mal-ü-servet mi talep ettim? Senden, vucuduma sıhhat ve âfiyet; aklıma ziyâ ve selâmet; hayatıma, huzur ve istikâmet dilendiysem, bunlar için de bin kere tevbe ettim!

Çünkü, Şeriât'ın iptal, Tarikât'ın ihmal, Hakîkât'ın ihlâl ve mü’minlerin iğfâl edildiği bir zillet ve rezâlet döneminde, bana, akıl ve mükellefiyet verseydin, bu, sadece benim mesûliyet ve mahzûniyetimi ziyâdeleştirecekti!

Sultan'ım Efendi'm!

Ben, Senden, sadece, seni istedim; pahası, elbet böyle yüksektir ve tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi uğruna fedâ etmektir.

Rabbim, elbet vardır hikmeti ki, bu kuluna, böyle zillet ve zahmet çektirirsin. Ben, hâşâ, itiraz değil naz ederim ama umarım, Sen, niyâz kabul edersin.

Aile efrâdımı, akl-ı izânımı alıp beni hicrâna saldın. Ama yine de şükür; ya akıllı kalıp ama hâin ve hilekâr olaydım...

Ya varlıklı kalıp ama zâlim ve sahtekâr olaydım...

Ya âlim ve saygın kalıp ama gâfil ve riyâkâr olaydım...

Ya arkalı etraflı kalıp ama azgın ve zulümkâr olaydım...

Ya sağlıklı sefâlı kalıp ama sapıtmış, ahlâksız ve vicdansız olaydım!...

Derd-ü-belâ ki, sabredenlerin vesile-i mirâcıdır. Mü'minler, kalbimin tâcı; mücrimler, rahmetin muhtâcı; münkirler, hikmetin icabı; Sâdık ve âşık, ehl-i cehd adâletin ilâcıdır. Velâkin, bu münâfık, hain ve zâlimler ise çıban başıdır, akrep gibi sancıdır; şerefli insana, helâli dışında tüm kadınlar, kızlar, ana-bacıdır.

Ey Rabbim, Efendi'm!

Malûm-u âlîniz ve yüce takdirinizdir ki; ne özenli-bezekli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu… Ne onurlu ve huzurlu seyahatlerim ve seyranlarım oldu… Ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu!...

Lezzet ne imiş, izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım; ama şikâyet şekâvettir; tüm bu fânî ve fenâ nimetlerin asıl sahibi olan Padişahlar Padişahı'nı buldum...

Beni, yoktan var ettin, iman ve hidâyet buyurup varlığından haberdar ettin, ama aklımı alıp kulunu, bi-karar ettin. Sana, sonsuz şükürler olsun!...

Şimdi, son dileğim, beni yanına al ve bir daha huzurundan ve sonsuz nûrundan ayırma, ne olursun!

Umarım, bu dilekçeyi yazdım diye bana darılmazsın; çünkü, Zâtından gayrıya yalvarıp yakarmanın, ŞİRK olduğunu buyurdun!

Selâm ve dua ile... )


- MEDÂR-I İFTİHÂR değil/yerine/= ÖVÜNME NEDENİ/ARACI, ÖVÜNÇLÜK, KIVANÇLIK



- MEDED[Ar.] değil/yerine/= YARDIM



- MEDENİYET DİLİ ile/ve/değil KÜLTÜR DİLİ



- MEDENİYET ve FELSEFE-BİLİM



- MEDENİYET ve/<> TEMEDDÜN

( Düşünülen ve konuşulanı içerir. VE/<> Aynı zamanda, yaşanılan ve yapılan süreci, sürekliliği içerir. )


- MEDENİYET ve/<> TEMEDDÜN

( Olmuş, bitmiş örgü. VE/<> Sürekli örülmekte olan bir örüntü. )


- MEDİTASYON ile/ve OTOHİPNOZ



- MEDRESE ile/ve/<> MAHDARA

( ... İLE/VE/<> Moritanya'da, medreselere verilen ad.[Ülkenin milli kültür ve dilinin korunmasında önemli bir rol oynamaktadır.] )


- MEDRESE ile/ve TETİMME(TAMAMLAMA/HAZIRLIK) MEDRESELERİ



- MEDRESELERDE:
27 İLİM DALI ve (OKUTULAN KİTAPLAR)

( * İLM-İ 'AKÂ'İD ('TAHKÎK-İ 'ÎMÂN' ile 'TA'LÎM-İ KUR'AN)
* 'İLM-İ TECVÎD ( 1. DÜRR-İ YETÎM, 2. CİZRELİ )
* 'İLM-İ KIRA'AT ( 1. ŞÂTIBÎ, 2. İBN KÂSİH )
* 'İLM-İ ŞARF ( 1. MAKSÛD, 2. 'İZZÎ, 3. MERÂH, 4. ŞÂFİYE, 5. SEYYİD, 6. ABDULLAH-I ÇÂRPERD, 7. ŞÂFİYE )
* 'İLM-İ NAHV ( 1. KÂFİYE, 2. MOLLA CÂMÎ, 3. 'İŞÂM, 4. İMTİHÂN [İMTİHÂN el-EZKİYÂ] )
* 'İLM-İ ME'ÂNÎ ( 1. HEVÂDÎ, 2. el-MUHTASAR ve el-MUTAVVEL )
* 'İLM-İ MANTIK ( 1. ÎSÂGÛCÎ, 2. FENÂRÎ, 3. KUL AHMED, 4. TEHLÎB-İ MÎR, 5. SEYYİD, 6. KARA DÂVUD, 7. 'İMÂD, 8. MÎRZA-CÂN, 9. MÎR )
* 'İLM-İ 'ÂDÂB ( 1. HUSEYNİYE, 2. MES'ÛD, 3. KARA HÂŞİYE, 4. 'ÂDÂB-I MÎR, ŞÂH HUSEYN )
* 'İLM-İ HİKMET ( 1. KÂZÎ-MÎR [ŞERH HİDÂYET el-HİKME], 2. LÂRÎ, 3. HİKMET el-'AYN, 4. KUTB, 5. SEYYİD, 6. MÎRZA-CÂN )
* 'İLM-İ HEY'ET ( 1. ŞERH-İ ÇAGMÛNÎ, 2. BİRCENDÎ [HÂŞİYE 'ALÂ ŞERH el-MULAHHAS fî el-HYE'E el-BASÎTE] )
* 'İLM-İ HENDESE ( 1. EŞKÂL-İ TE'SÎS, 2. KÂZÎ-ZÂDE ŞERHİ )
* 'İLM-İ ZÎC ( 1. ULUĞ BEY, 2. MÎRİM ÇELEBÎ )
* 'İLM-İ MÎKÂT
* 'İLM-İ HİSÂB ( 1. LUM'A, 2. BAHÂUDDÎN [RİSÂLE-İ BAHÂİYYE], 3. RAMAZÂN, 4. İBNÜ'L-ÇULLÎ, 5. 'ABDURRAHÎM, 6. METÂLİB )
* 'İLM-İ FERÂ'İZ ( 1. SECÂVENDÎ, 2. SEYYİD, 3. 'ACEMUDDÎN )
* 'İLM-İ VEFK ( 1. MAVSİLÎ )
* 'İLM-İ MU'AMMÂ ( 1. MÎR HUSEYN )
* 'İLM-İ 'ARÛZ ( 1. KÂFÎ, 2. HAZRECÎ, 3. ENDELUSÎ )
* 'İLM-İ 'USÛL-İ FIKH ( 1. MENÂR, 2. İBN MELEK, 3. RUHÂVÎ, 4. TAVZÎH, 5. TELVÎH, 6. HASAN ÇELEBÎ, 7. İBN KEMÂL, 8. ŞERH-İ MUHTASAR, 9. SEYYİD )
* 'İLM-İ 'USÛL-İ HADÎS ( 1. NUHBE ŞERHİ, 2. ELFİYYE-İ İBNÜ'S-SALÂH )
* 'İLM-İ 'USÛL-İ TEFSÎR ( 1. BURHÂN, 2. İTKÂN )
* 'İLM-İ FIKH ( 1. MÜLTEKÂ, 2. DÜRER )
* 'İLM-İ HADÎS ( 1. BUHÂRÎ, 2. İBN MELEK, 3. MESÂBİH )
* 'İLM-İ TEFSÎR ( 1. KÂZÎ, 2. KEŞŞÂF )
* 'İLM-İ KELÂM ( 1. MONLÂ CELÂL, 2. HALHÂLÎ, 3. HAYÂLÎ, 4. BAHR-I EFKÂR, 5. SELKÛTÎ [SİYÂLKÛTÎ], 6. İSBÂT-I VÂCİB ŞERHİ )
* 'İLM-İ FURS ( 1. ŞÂHİDÎ, 2. HÂFIZ, 3. PEND, 4. MANTIK el-TAYR )
* 'İLM-İ TASAVVUF, 'İLM-İ KEŞF, 'İLM-İ LEDÜN )


- MEDYATİK ZİHNİYET ile AKADEMİK ZİHNİYET ile SİSTEMİK ZİHNİYET ile BİLGE ZİHNİYET

( 50-100 günü öngermek. İLE 50-100 yılı öngermek. İLE 500-1000 yılı öngermek. İLE 5000 - ~ yılı öngörmek. )


- MEKÂN:
BÖLÜNEBİLİYORSA ile/ve BÖLÜNEMİYORSA

( Nesne. İLE/VE Atom. )


- MEKÂN[Ar. < KEVN | çoğ. EMÂKİN, EMKİNE] ile/ve/< MESKEN[Ar. < SÜKÛN | çoğ. MESÂKİN]

( Yer, mahal. | Ev, oturulan yer. | Uzay. İLE/VE Sakin olunacak, oturulacak yer, oturulan ev. )


- MEKÂN ile/ve HAREKET

( HAREKET: GEÇMİŞ-ŞİMDİ-GELECEK'İN BÜTÜNLÜĞÜ )


- MEKÂN ile/ve HAREKET

( TOPOS/KHORA İLE/VE ... )


- MEKÂN ve ZAMAN ve HAREKET



- MEKÂNİK DAYANIŞMA ile/ve DAYANIŞMA



- MEKANİZMA ile/ve/||/<> İLKE



- MEKANİZMA ile/değil METABOLİZMA[Fr. < Yun. METABOLE: Değişme.]

( ... İLE/DEĞİL Canlı organizmada ya da canlı gözelerde, hareketi, enerjiyi sağlamak için oluşan, dirimbilimsel ve kimyasal değişimlerin tümü. )


- MEKANİZMA ile/ve/||/<> ORGANİZMA

( Değer üretmez. İLE/VE/||/<> Değer üretir. )


- MEKANİZMA ile/ve/||/<> ORGANİZMA

( İşlev. İLE/VE/||/<> Eylem. )


- MEKÂRİMEL AHLÂK ve/<> EFENDİMİZ/HZ. MUHAMMED

( MEKÂRİM: Kerâmetin bulunduğu birçok yer. | İstemeden verilenlerin[merhamet, kanaat, hilmiyet, af, cömertlik] makamı. )


- MEKRÜMETLÜ/MEKREMETLÜ ile FAZÎLETLÜ ile SEMÂHATLÜ ile FÜTÜVVETLÜ ile MEVEDDETLÜ ile ZEHÂDETLÜ

( İlmiyede sadreyn pâyesinin resmi unvanı. İLE İlmiye sınıfına ait olanlardan, İstanbul ve Harameyn unvanını alanlara hitapta kullanılan unvan. İLE Din âlimleri arasında kazaskerlik pâyesinde bulunanlara özel resmî takma ad. İLE Askerlikte mülâzım[teğmenler] ile kol ağası ve yüzbaşılara mülkiyede, rabia ve hâmise rütbeleri taşıyan kimselere verilen unvan. İLE Rütbesi olmayan kadılara verilen unvan. İLE Şeyhlere ve din adamlarına hitâben kullanılan unvan. )


- MEME:
BEBEĞİ/ÇOCUĞU BESLEYEN ve/||/<> KENDİNİ/DİŞİLİ/ANNEYİ BESLEYEN



- MEMNUN (OLMAK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< RÂZI (OLMAK)



- MEMNUN OLMA ile/ve/değil UYGUN OLMASI



- MEMNUNİYET ile KABUL



- MEMNUNİYET ile MUTLULUK

( Tüm mutluluk, öz varlığınızı hoşnut etmekle gelir. )


- MEMNUNİYET ile MUTLULUK

( Mutluluğumuzun, nesnelere, olaylara ve kişilere bağlı olduğuna "inanmak", gerçek doğamızla ilgili bilgisizliğimizden kaynaklanır. )


- MEMNUNİYET ile MUTLULUK

( Mutluluğu, saldırıya ve değişikliğe uğratılamaz olan gerçek mutluluğu ararsanız, dünyayı, acıları ve hazları ile ardınızda bırakmalısınız. )


- MEMNUNİYET ile MUTLULUK

( Bağımsızlığınızı idrak edin ve mutlu kalın. )


- MEMNUNİYET ile MUTLULUK

( Kederin nedeni, cehalettir. Mutluluk, anlayışı izler. )


- MENDİL HEDİYE ETMEK değil/ve İÇİNDEKİNİ GİZLEMEK

( Hediye edilen mendiller içindeki altın ya da paranın görünmemesini sağlamak içindi(r). )


- MENFAAT[Ar. < NEF] ile/ve/değil/yerine/> MASLÂHAT[Ar. < SULH]

( Yarar, kâr, çıkar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> İş, emir, husus, madde, keyfiyet. | Önemli iş. | Barış, dirlik-düzenlik. )


- MENFAAT[Ar. < NEF] ile/ve/değil/yerine/> MASLÂHAT[Ar. < SULH]

( Toplumun maslâhatı, bireyin menfaatı düşünülür. )


- MENFAAT[Ar. < NEF] ile/ve/değil/yerine/> MASLÂHAT[Ar. < SULH]

( Bir yığın olmaktan çıkıp ulus olmak, toplumsal maslahatı, kişisel menfaate yeğlemekle başlar. )


- MENSUBİYET[< NESEB] ile/değil/yerine AİDİYET

( Soy, ırk üzerinden. İLE/DEĞİL/YERİNE Uygarlık ve tarih üzerinden. )


- MENSUBİYET[< NESEB] ile/değil/yerine AİDİYET

( En "üst/son" noktalar üzerinden. İLE/DEĞİL/YERİNE En geri gidilemez, en alt/temel/ortak noktalar üzerinden. )


- MENSUBİYET[< NESEB] ile/değil/yerine AİDİYET

( Hayvanlarda. İLE/DEĞİL/YERİNE İnsanda. )


- MENSUBİYET değil/yerine EHLİYET



- MENSÛBİYET ve/||/<> MESÛLİYET

( Fikriyat, hissiayata dönüşmeden oluşmaz. VE/||/<> Hissiyat, hassasiyetlere dönüşmeden oluşmaz. )


- MERAK":
KİŞİLER ÜZERİNE/ÜZERİNDEN ile/değil/yerine/< DÜŞÜNCELER/ZİHİNLER ÜZERİNE/ÜZERİNDEN



- MERCİMEĞİ ... :
"FIRINA VERMENİN" HAZZI ve/||/<>
EVSİZ(LER)E VERMENİN HUZURU

( EVSİZLERİ (DE) DÜŞÜN(ELİM)!!! )


- MERCİMEĞİ ... :
"FIRINA VERMENİN" HAZZI ve/||/<>
EVSİZ(LER)E VERMENİN HUZURU

( Çorbada Tuzun Olsun!... )


- MERCİMEĞİ ... :
"FIRINA VERMENİN" HAZZI ve/||/<>
EVSİZ(LER)E VERMENİN HUZURU

( Aynada gördüğün, ben(evsiz) değil(im)!

Bu işte bir Evsizlik var!

Ne yersek paylaşıyoruz!...
Bu kurda-kuşa, bu bana, bu da bir evsize...

Evlenme teklifime yardım eder misin!?

Ben - Sen - O | Biz - Siz - Evsiz

3 taş oynamak için taşta oturmak/yatmak zorunda değilsin!

Yazın kaşın, kışın taşın! (İşimiz/yaşamımız bu/böyle!)

Düşün, taşın! Ya da kaşın!

"Evde yokuz!" / "Evdeyim!"
( Senin yalanın. / Benim yalanım. )

Benim görmem için pertavsız gerekebilir fakat senin görmen(düşünmen) için bir evsiz görmen gerekmiyor!

Yaşar, ne(rede) yaşar; ne(rede) yaşamaz(. / ?)

Ah bir Çelik kapım olsa...
Evsiz Hercai

Neden, huzurlu evinizde, evsizler için bir Hadise çıkmasın? )


- MERHAMET:
ACIMAK değil/yerine/< ACITMAMAK



- MERHAMET ile ACIMAK



- MERHAMET ile/ve AF

( Taş kalpleri, en iyi mezar taşları yumuşatır. )


- MERHAMET ile/ve SABIR



- MERKEZCİLİK:
TEO ile/ve/<>/> HOMO ile/ve/<>/> ETNO ile/ve/<>/> GEO ile/ve/<>/> EGO ile/ve/<>/> ECO



- MESAFE KOYMAK ile MESAFE/Yİ KORUMAK



- MESAFELİ OLMAK ile/ve POLİTİK DAVRANMAK



- MESAİ[Ar.]/VARDİYA[İt. < GUARDIA] değil/yerine/= ÇALIŞMA/EMEK

( Çalışma, emek. | Gemilerde, beklenen nöbet. | Gemide, nöbet yeri. | Nöbetleşe çalışma, posta. )


- MEŞGUL OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ETKİN OLMAK



- MEŞGUL ile/değil/yerine/>< ÜRETKEN



- MESKENET[Ar.] değil/yerine/= YOKSULLUK

( Miskinlik, beceriksizlik. | Yoksulluk. )


- MEŞRÛ/İYET(GEÇERLİ/LİK) ile/ve/||/<> TUTARLI/LIK



- MEŞRÛ ve/||/+/<>/> MAKUL ve/||/+/<>/> MASUM

( Tütün[sigara vb.], çevremizdeki en çok maruz kaldığımız ve en sorunlu dayatmalardandır ne yazık ki. Tabii, bizim izin/fırsat vermememiz dışında! )


- MESÛL ve/||/<>/> MESÛD



- MEŞVERET[Ar.] değil/yerine/= DANIŞMA

( Danışma, bir iş üzerinde konuşma. )


- METAL KAŞIK ile/yerine TAHTA KAŞIK



- METÂNET[Ar.] değil/yerine/= DAYANIKLILIK

( Dayanıklılık, güçlü olma, metin olma, sağlamlık, muhkemlik. )


- METİN OKUMALI KONUŞMADA:
"AŞAĞIDA" değil BİRAZ/AZ SONRA



- METODİK/METOTLU değil/yerine/= YÖNTEMLİ



- METOT(/D)//METHOD[İng.] değil/yerine/= YÖNTEM



- MEVT-İ TABİÎ ile/ve MEVT-İ İRÂDÎ

( ... İLE/VE Ölmeden önce "ölmek". )


- MEVT-İ TABİÎ ile/ve MEVT-İ İRÂDÎ

( Dirimsel/biyolojik. İLE/VE Anlamsal/manevi. )


- MEYDAN OKUNAMAZLAR:
YEL ve/||/<> SÖZLÜK ve/||/<> MASUM/SEVGİ



- MEYDAN/CANINA OKUMAK değil/yerine/>< KİTAP OKUMAK



- MEYL/TEMÂYÜL ile/ve/> HAREKET

( Hareketten önceki ilk durum, hareketin başlangıcı. İLE/VE/> ... )


- MEYL ve/> MUHABBET ve/> AŞK ve/> BULMAK VE OLMAK

( MÜEBBED MUHABBET )


- MEYVENİN OLGUNLAŞMA DEVRESİ = MEVSİM-İ NAZC-İ SEMERE = PÉRIODE DE MATURATION



- MEZUN:
KENDİNİ KURTARACAK KADAR ile BAŞKASINI KURTARACAK KADAR



- MEZUNİYET ile EMEKLİLİK



- MİDENİN BOŞ KALMASI/BIRAKILMASI ile/ve/<> ZİHNİN BOŞ KALMASI/BIRAKILMASI

( [olumlu/olumsuz biçimde] Gözlere yansır. İLE/VE/<> Sözlere yansır. )


- MİKROSKOP ile/ve/||/<>/>< TELESKOP

( [Kişinin] Önemini/"büyüklüğünü" gösterir. İLE/VE/||/<>/>< Önemsizliğini/küçüklüğünü gösterir. )


- MİKROSKOP ile/ve/||/<>/>< TELESKOP

( Kıskançlığın aracı. İLE/VE/||/<>/>< Sevginin aracı. )


- MİLÂD/EŞİK ile DÖNEMEÇ



- MİNARE ile "EĞİK MİNARE"

( )


- MİNNET[Ar.] ile/ve ŞÜKRAN[Ar.]

( Bir iyiliğe, bir iyilik yapana yönelik, kendini borçlu görme. | Görülen iyiliğe yönelik teşekkürde bulunma. İLE/VE İyilik bilme, gönül borcu. )


- MİNNETTAR[Ar.] ile/ve/değil/||/<> MÜTEŞEKKİR[Ar.]



- MİSANTROP[Fars.]/MERDÜMGİRÎZ[Fars.] değil/yerine/= KİŞİLERDEN/İNSANDAN "KAÇAN"



- MİSK KOKUSU ile/ve/değil/yerine DOST KOKUSU



- MİSTİK ile/ve AŞKIN



- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Tarih öncesine dayanan efsane. Dirimli öykü. Şiirsel felsefe. | Geleneksel olarak yayılan ya da toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren, tanrı, tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili imgesel, alegorik bir anlatımı olan halk öyküsü. İLE/VE/<>/> Mitleri, doğuşlarını, anlamlarını yorumlayan, inceleyen bilim. | Bir ulusa, bir dine, özellikle Yunan, Latin uygarlığına ilişkin mitlerin, efsanelerin tümü. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Antik Yunan'da Ksenophanes (M.Ö. 565-470), Homeros ve Hesiodos'un tanrısal mitos anlatımlarını eleştirmiş ve yadsımıştır. Bu eleştiri sonucunda mitler, din ve metafizikten arındırılmış ve bağımsız bir mitos öğretisi ortaya çıkmıştır. Ancak yaşamdan yansıtılarak oluşturulmuş mitoslar, bu kez, yaşamdan kopuk ansal kurgular biçimini almıştır. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Toplumların yaratıp yaşattığı mitler, geleneği yaşatmakla birlikte, özlem, umut ve beklentilerin yansıtıldığı bir geleceğin dünyası niteliğine de bürünmektedir. Bu tür mitler, gerçek yaşamın zorlukları karşısında bunalan bireylerin, özledikleri yaşamı kurmayı gelecek kuşaklara bıraktığı birtakım tasarımlar niteliğindedir. Bireysel olarak ele alındığında mitos dönemi, ana rahminden konuşmanın başlamasına kadar geçen ve bebeklik süreci olarak adlandırılan döneme karşılık gelmektedir. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Bir mit duygusal bağlılık yönünden içi boşaldığında masala dönüşür. Duyguları etkileme gücünü yitirir. Ansal yorumlama ile de kurgu biçimini alır. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Mit ilk önce metafiziksel kozmogoni ile aşılmıştır. Artık mitsel simgeler arasındaki anlamlı bağ (ritus) yerini düşünceler arasındaki anlam bağına, mantık'a(düşünbiçim) bırakmıştır. Metafiziksel kozmogoni bir yandan felsefi spekülasyon biçimini alırken öte yandan miti dine dönüştürmüştür. Dinsel mit ise "tarih bilinci" ile aşılmıştır. Kişinin varoluşu, tarihsel bilinç yoluyla, gerçek ve olgusal kavranışına yükselmiştir. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Paganist (putperest) mitler, kişinin karşısında eşyayı, doğa parçalarını ve hayvanları yüceltmiş ve kutsallaştırmıştır. Buna karşın imgesel (imgetapar, hayalperest) mitler, doğaüstü imgeleri kişinin karşısında yüceltmiş ve kutsallaştırmıştır. Aydınlanmaya temel oluşturan mitler ise, insan yaşamını ve özellikle insan aklının tutsaklıktan ve yanılsamadan kurtuluşunu simgelemiş olanlardır. Ezoterik okullar bu tür mitlerden yararlanmışlardır. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Yaşamdan yansıtılarak oluşturulmalarına karşın mitler tarihsel değildir. Bir başka deyişle, tarihsel bir zaman ve mekân göstermezler. Mitlerin zamanı ve mekânı aşkındır. Mitler okunduğunda ya da ritüel eşliğinde canlandırıldığında, kişi mitsel zaman ve mekâna geçer. Mite katılır ve onu coşkuyla yaşar. Tarihsel olaylar bir kere olur ve geri dönüşsüzdür. Oysa mitler, canlandırılıp yaşanabilir. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Günümüzde, psikolojide ortaya çıkan gelişmeler, insan davranışlarının arkasında simgesel (arketipal) bir altyapının etkin olduğunu ortaya çıkarttığı için, mitos yeniden önem kazanmıştır. Artık mitosa, bir zamanlar olmuş bitmiş fantastik masallar gözüyle bakılmamakta, aksine, yaşayıp gelen ve halen yaşamakta olan, insan davranışlarını etkileyen ve yaşamın anlamlandırılmasında etkinliği olan bir öğe gözüyle bakılmaktadır. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Mitosu, bireyin duygu ve hayal dünyasında oluşan, gelişen bir psişik gereksinim olarak ele aldığımızda, modern toplumların modern mitlerin halen önemini koruduğu anlaşılmaktadır. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Mitoloji, evrendeki(insandaki/doğadaki) kaderi araştırma işidir. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Mitoloji, kişinin bulunduğu yeri anlamlandırma işidir. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Mitler yazıldıklarından itibaren mit olmaktan çıkmaya başlamıştır. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Mitte tipoloji yoktur, arkeler vardır. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Mitler, düzyazıya döküldüğü anda doktrindir. )


- MİT/MİTOS[Fr. < Yun.] ile/ve/||/<>/> MİTOLOJİ[Fr. < Yun.]/ESÂTÎR[Ar.]

( Sanatçıların hazinesi. İLE/VE/||/<>/> Filozofların hazinesi. )


- MİT ile/ve/||/<> SAKLAMA



- MİT ve/||/<>/> ÜMİT



- MİYOKART[Fr.] değil/yerine/= YÜREK KASI



- MİZÂC-I VAKTE VÂKIF OLMAK ve/||/<> KEYFİYET-İ HÂLE ÂRİF OLMAK



- MİZAÇ:
DENGESİZ ile/ve DENGELİ

( 8 ile/ve 1 )


- MİZAÇ(HASLET) ile/ve KARAKTER

( Doğuştan gelen özellikler. İLE/VE Sonradan oluşan kişisel özellikler. )


- MİZAÇ(HASLET) ile/ve KARAKTER

( Kişiler, iyi öğrenciler gibi, karakterlerini, açıklıkla ve devamlılıkla geliştirmelidir. )


- MİZÂC ile/ve/<>/> BÜNYE ile/ve/<>/> DİMAĞ



- MİZAÇ ve/<>/>/< İTİDAL



- MİZAN ile/ve USÛL/YÖNTEM



- MIZMIZ/LIK (FELSEFE) ile/değil/yerine FELSEFE



- MODERN (OLMAK) değil/yerine UYGAR OLMAK



- MOLEKÜL ile/ve/||/<>/< ELEKTRON ile/ve/||/<>/< ATOM ile/ve/||/<>/< ÇEKİRDEK ile/ve/||/<>/< PROTON - NÖTRON ile/ve/||/<>/< QUARK ile/ve/||/<>/< PLANCK ile/ve/||/<>/< [HIGGS BOZONU?]

( 10üzeri-9 m. İLE/VE/||/<>/< 10üzeri-18 m. İLE/VE/||/<>/< 10üzeri-10 m. İLE/VE/||/<>/< 10üzeri-15 / 10üzeri-14 m. İLE/VE/||/<>/< 10üzeri-15 m. İLE/VE/||/<>/< 10üzeri-19 m. İLE/VE/||/<>/< 10üzeri-43 m. İLE/VE/||/<>/< ??? )


- MONAD[1] ile/ve/||/<> DIAD[2] ile/ve/||/<> TRIAD[3] ile/ve/||/<> TETRAD[4] ile/ve/||/<> PENTAD[5] ile/ve/||/<> HEKSAD[6] ile/ve/||/<> HEPTAD[7] ile/ve/||/<> OGDOAD[8] ile/ve/||/<> ENNEAD[9] ile/ve/||/<> DECAD[10]



- MORİTANYA'DA:
ÇAY ve 3 SUNUM/ANLAMI

( Moritanya'da, ufak bardakta üç kez çay ikram edilir.

1. Yaşamın kendi gibi acıdır.
2. Aşk kadar tatlıdır.
3. Ölüm kadar katıdır. )


- MORİTANYA'DA/TROBRİAND ADALARI'NDA:
ATAERKİLLİK ile/ve/değil/<> ANAERKİLLİK

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Moriler, anaerkil bir topluluktur.[Ancak kadın isterse boşanma gerçekleşir.] )


- MOTORUN İCADINDAN ÖNCESİ ile MOTORUNDAN İCADINDAN SONRASI



- MUAF[Ar.] değil/yerine/= AYRI

( Bağışlanmış, affedilmiş. | Ayrı tutulmuş, ayrıcalık tanınmış. | Özgür. )


- MUARIZ[Ar.] değil/yerine/= KARŞI KOYAN/ÇIKAN/ÇIKABİLEN



- MUAYEDE[Ar.] değil/yerine/= BAYRAMLAŞMA



- MUAZZEZ[Ar.] değil/yerine/= SAYILAN, SAYGI DUYULAN/GÖSTERİLEN



- MÜBÂGAME değil/yerine/= TATLI DİLLİLİK



- MÜBAHASE[Ar.] değil/yerine/= KONUŞMA



- MÜBAŞERET[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİM

( Bir işe başlama. )


- MÜBTESİM[< TEBESSÜM] ile GÜLÜMSEYEN, TEBESSÜM EDEN



- MÜCADELE ve/||/<>/> MÜŞAHEDE



- MÜCAHEDE ile/ve/değil/> MÜCADELE



- MÛCİT/KÂŞİF değil/yerine/= GELİŞTİRİCİ/BULUCU/ORTAYA ÇIKARAN



- MUDİL[Ar. çoğ. MUDİLÂT] ile MUDİLL[Ar. < DALÂLET]

( Güç, zor, çetin. İLE Doğru yoldan çıkarıp eğri yola saptıran, dalâlete düşüren. )


- MÜFİT[Ar.] değil/yerine/= YARARLI | ANLATAN



- MUHABBET ve/||/<>/< HAKİKAT

( Sözlerde. VE/<> Gözlerde. )


- MUHABBET ve KARŞILIKLI RIZÂ

( Her türlü muhabbet menfaatsiz olmalıdır. )


- MUHABBET ile/ve/<> MERHAMET ile/ve/<> ADÂLET



- MUHABBETİN/AŞKIN DERECELERİ'NDE:
MEYL ile/||/<>/> ARZU ile/||/<>/> SAHÂBET ile/||/<>/> GARÂM ile/||/<>/> VEDÂD ile/||/<>/> ŞEGAF ile/||/<>/> TEFÎN ile/||/<>/> TEABBÜD ile/||/<>/> HULLET ile/||/<>/> IŞK

( Öteki dillerde bizim "muhabbet" gibi çok anlamlı bir sözcük var mıdır bilmem. Ama şu kadarını söyleyeyim... Bizi bilmek demek, biraz da bu sözcüğü tüm anlamlarıyla bilmek demek...

Muhabbeti; sevgi, aşk, sevdâ, dostluk, bağlılık, sohbet, yârenlik etmek anlamlarında kullanıyoruz. Birini sevdiğimizde ona muhabbet besleriz. Sevdiğimizle oturup konuştuğumuzda muhabbet etmiş oluruz. Bir erkek ile bir kadının birbirini tanımasına ve sevmesine vesile olanlara "muhabbet tellâlı" deriz. Ama konu tasavvuf olunca sözcük farklı anlamlar kazanmaya başlar.

Eskiler, muhabbeti, şiddetine göre on dereceye ayırmış. Öncesi ilgi duymak, sonrası muhabbetin şiddetiyle yok olmak olan muhabbet olmaz ise yolculuk da olmaz. Sırayla açıklayalım...

1. MEYL: Sözlükte bir yöne doğru yönelmek, eğilmek, eğik duruma gelmek anlamı verilmiş. Biz ise birine ya da bir şeye yönelmek, sevgi, ilgi göstermek, istek ve arzu duymak anlamlarında kullanıyoruz. Tasavvufta yolun en başındakilere muhib deriz. Muhib, ilgi duyan kişidir. Yolun başı ise ilgi duymaktır. O yüzden;

Âşık oldur kim kılar cânın fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesin her kim ki kıymaz cânına


(Fuzûlî)

İlgi duymaya başladığımız anda yolculuğumuz başlar. Çünkü meyl ile başlayan yolculuğun sonu bu uğurda canını vermektir.

2. ARZU: Meyl, irâdeye yükselirse arzu adını alır. İrâdeye yükselmesi ise yâri istemek ile olur. Ama bunun da bir bedeli vardır.

Cân la’lin eyler arzû yâr içmek ister kanımı
Yârâb ne vâdîdir bu kim cân teşne cânân teşnedir


(Bâkî)

3. SAHÂBET: Benimseyip koruma, kayırma suretiyle sâhiplenme, sâhip çıkma anlamlarında kullandığımız sözcük, Arapça olmasına karşın anlamını Türkçe'de kazanmış. Kişinin arzu ettiği kişiye karşı, gönlünden bir akış, bir eğilim peyda olması sonucunda da korumaya, sahiplenmeye başlar.

4. GARÂM: Olağanüstü sevgi, şiddetli arzu ve iştiyâk, büyük aşk anlamına gelen garâm, sevginin gönle âdeta yapışmasıdır.

Cenap Şehabeddin;

Uyan ey bister-i sînemde yatan tıfl-ı garâm

derken âşık olmaya başladığını ya da âşık olmak arzusunu dile getiriyordu.

5. VEDÂD: Sevgi, dostluk, muhabbet anlamlarına gelen vedâd, muhabbetin saf ve katıksız durumu. Gönülden öteki eşya ve kişilere olan ilginin atılması durumu. Aynı sözcükten türeyen vedûd ise “Kullarını çok seven, onları lûtfa, ihsâna gark eden; sevilmeye lâyık ve müstahak yalnız kendi olan” anlamında Allah’ın adlarındandır.

6. ŞEGAF: Sevginin kalbi istilâ etmesi, aşırı sevgi, mecnûnca, çılgınca sevme. Kalp, sevilen şey dışındakilerden temizlenince bu sefer sevgi coşmaya başlar, kalbin tamamını fetheder, istilâ eder.

7. TEFÎN: Örümcek ağı demek olan tefîn, aşkın bir üst derecesi. Kalbin her yanını istilâ eden sevgi, kalpten taşmaya başlar. Kalpten taşmaya başlaması ise kontrolün aşk sahibinin elinden çıkıp aşkın eline geçmeye başlamasıdır. Öyle ki aşk, örümceğin ördüğü ağ gibi kişinin her tarafını kapsar, örer, onu âdeta sıkı sıkı bağlar.

8. TEABBÜD: Kul köle olmak, tapınmak anlamındaki teabbüd, kişinin artık aşkın elinde oyuncak olduğu haldir. Bu durumdaki âşığı, Hayretî şöyle anlatır:

Gam yeriz kan yutarız kûşe-i mihnette müdâm
Sanma biz kevser-i cennât-ı naîmin kuluyuz


9. HULLET: Gerçek dostluk anlamındaki hullet, sevgiliden başka kimsenin kalmadığı durumu açıklamak için kullanılır. Hullette iki özellik bulunur. Biri sadâkât yani doğruluk, öteki de samimiyet. Aşkın sondan bir önceki durumudur. Artık aşkın gerçek olduğundan, heves ya da yanılsama olmadığından emin olunmuştur.

10. IŞK: Muhabbetin en son hali ve en aşırı derecesidir. Halkanın tamamlandığı son zincir. Zât, sıfata meylettiğinde, kalpte ortaya çıkarak tüm damarlarda akıp tüm organlara yayılan aşırı muhabbet. Hallâc’ın her tarafı kesildiğinde, kanının yerlere Allah Allah diyerek akmasının nedeni de Züleyha’nın kanının Yusuf diye diye akmasının nedeni de budur. Işk öyle bir durumdur ki kişinin nazarında, sevdiğinden başka bir şey olmaz ve tüm ilgisini sevdiğine gösterir. Sadece gözleriyle ve gönlüyle değil baştan ayağa tüm âzâsıyla sevdiğini müşâhede eyler.

Tasavvuf, meyl ile başlayıp ışk ile biten bir yolculuktur. O yüzden,

Muhabbet bir kef-i Dâvud’dur pûlâdı mûm eyler
(Suzî-i Prizrenî)

ve

Muhabbet öyle bir sırdır ki bin setr et nihân olmaz
(Îzzet Molla)

Işk sahipleri nerede olursa olsun hemen bilinir.

Son sözü de Fuzûlî söylesin:

Aşk imiş her ne vâr âlemde
Muhabbetiniz daim, aşkınız bâkî ve dâim olsun.



İsmail Güleç (Prof.Dr.) | www.ismailgulec.net )


- MUHABBETİN/AŞKIN DERECELERİ'NDE:
MEYL ile/||/<>/> ARZU ile/||/<>/> SAHÂBET ile/||/<>/> GARÂM ile/||/<>/> VEDÂD ile/||/<>/> ŞEGAF ile/||/<>/> TEFÎN ile/||/<>/> TEABBÜD ile/||/<>/> HULLET ile/||/<>/> IŞK

( Aşk Merdiveni [Diotima]





6. Basamak: Aşkın kendine duyulan aşktır. Kişi, güzelliği kendi biçiminde görür ve aşkın güzelliğini olduğu gibi sever. Her özel ve güzel olan, bu biçimle bağlantısı nedeniyle güzeldir.

5. Basamak: Genel olarak bilgiye duyulan aşktır.

4. Basamak: Yasalara ve kurumlara duyulan aşktır.

3. Basamak: Nefs sevgisidir. Bu, fiziksel özelliklerin bir kenara bırakıldığı, manevi ve ahlâkî güzelliğin sevgiyi tetiklediği aşamadır. Bu adımda, kişi, nitelikli zihinlere âşık olacaktır.

2. Basamak: Tüm güzel gövdelerin sevgisidir. Kişi, tüm gövdesindeki güzelliği görür ve farkları sevmeyi öğrenir.

1. Basamak: Tek bir gövdenin sevgisidir. Bu aşk, belirli bir gövdeye duyulur. Fiziksel özelliklere duyulan bir istektir. )


- MUHÂFAZA ve/+ KÂR ile/değil/yerine/>< MUHÂFAZAKÂR/KORUYUCU



- MUHÂKEMÂT'I:
VAROLUŞ/A değil/yerine UYGULAMA/LARA



- MUHÂKEME ile/ve/||/<>/> MÜZÂKERE



- MUHARRİK[< HAREKET] ile MÜTEHARRİK[< HAREKET]

( Tahrik eden, harekete geçiren, oynatan. | Kışkırtan, ayartan, dürten. İLE Hareket eden, kımıldayan, oynayan. )


- MUHARRİK[Ar. < HARÎK] ile MUHARRİK[Ar. < HARK] ile MUHARRİK[Ar. < HAREKET]

( Yakan, tahrîk eden. İLE Çok yakan. | Çok hareket eden. | Pek susatan. İLE Hareket ettiren, oynatan. | Kışkırtan, ayartan, dürten. | [fels.] Devitken. | [kimya] Karmaç. )


- MUHAVVİL[Ar. < HAVL] değil/yerine/= DEĞİŞTİREN/DÖNÜŞTÜREN

( Tahvîl, tahvîl eden, değiştiren, başka şekle soran. )


- MUHTEREM[Ar. < HÜRMET] ile SAYGIDEĞER/SAYIN

( Saygıdeğer, sayın, ihtirâm olunmuş. )


- MUİN ile/ve/||/<> HİMMET ile/ve/||/<> MÜZAHERET ile/ve/||/<> NUSRET

( Çoğunlukla alt seviyedeki kişinin yardımı.[Alttaki kişi, yukarı yardım/muavenet eder.] İLE/VE/||/<> Yukarıdan aşağıya yardım.[Yetkili kişi, aşağı yardım/himmet eder.] İLE/VE/||/<> Yandan, eş makamdan yardım.[Meslektaş, meslektaşına aynı güç ve konumdakine yardım eder.] İLE/VE/||/<> Lojistik yardım. )


- MUKÂBERE[Ar.] ile/ve/||/<> MUÂNEDE[Ar.] ile/ve/||/<> MÜCÂDELE[Ar.] ile/ve/||/<> MÜNÂZARA[Ar.] ile/ve/||/<> MUÂKEDE[Ar.] ile/ve/||/<> MUŞÂABE[Ar.] ile/ve/||/<> MUGÂLATA[Ar.]

( Bildiği hâlde inkâr etmek. İLE/VE/||/<> Bilmediği halde iddia etmek. İLE/VE/||/<> Doğrunun tespiti için başkasıyla tartışmak. İLE/VE/||/<> Doğrunun tespiti için kendiyle ya da başkasıyla tartışmak. İLE/VE/||/<> Konuşmaksızın kendiyle tartışmak. İLE/VE/||/<> Bilimsel bir konuyu, yalnızca doğrunun tespiti için tartışmak. İLE/VE/||/<> Bilimsel bir konuyu, yalnızca râkibi alt etmek için tartışmak. )


- MÜKÂFÂT[< KİFÂYET] ile ...

( BERÂBERLİK | BİR HİZMET VE İYİLİĞE KARŞI EDİLEN İYİLİK | ÇALIŞKAN TALEBEYE HOCASININ VERDİĞİ TAKDİR )


- MUKÂVİM[Ar.] değil/yerine/= DİRENÇLİ

( Dayanıklı, güçlü, dirençli. | Karşı koyan, başkaldıran. )


- MÜKELLEF/İYET ile/ve/< MES'UL/İYET



- MÜKEMMEL[Ar. < KEMÂL] ile MÜKEMMİL[Ar. < KEMÂL]

( Tam, olgun, kusursuz, eksiksiz, kemâle erdirilmiş, kemâl bulmuş, tekmîl. | Güzel, âlâ. İLE Tamamlayan, tamamlayıcı, ikmâl eden. )


- MÜKEMMEL/LİK >< KİŞİ/İNSAN



- MÜKEMMELLİK/KEMÂL ile/ve ÖLÜM

( Ölmeden önce ölün! - MÛTÛ KABLE EN TE-MÛT )


- MÜKEMMELLİK/KEMÂL ile/ve ÖLÜM

( Ölüm, ölüler için! Diriler için ölüm yok. )


- MÜKEMMELLİK/KEMÂL ile/ve ÖLÜM

( ÂŞIKLAR ÖLMEZ YERDE ÇÜRÜMEZ ÖLEN, HAYVAN İMİŞ )


- MUKNİ[Ar.] değil/yerine/= İNANDIRAN



- MÜKRİM[Ar.] değil/yerine/= KONUKSEVER



- MÜLÂKAT[Ar. < LİKA] ile/ve/değil/yerine/<>/< LİYÂKAT



- MÜLÂYİM[Ar.] değil/yerine/= UYGUN | YUMUŞAK HUYLU



- MÜLK değil/yerine ACZ

( Mülk ile doyamazsın. DEĞİL/YERİNE Acz ile kendinde ve doyurucu olursun/kalırsın. )


- MÜLKİYET HAZZI değil/yerine VAROLUŞ SEVİNCİ



- MÜLKİYET ile/değil/yerine/< AİDİYET

( Kendine. İLE Kendini. )


- MÜLTEFİT[Ar.] değil/yerine/= GÜLERYÜZLÜ



- MUM DİBİNE IŞIK VERMEZ ile TERZİ KENDİ SÖKÜĞÜNÜ DİKEMEZ



- MÜNHASIR[Ar.] değil/yerine/= ÖZGÜ



- MÜNTEVÎ[< NEV]:
BİR ŞEY YAPMAYA NİYETLENEN



- MÜPTEDİ[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRENMEYE YENİ BAŞLAYAN



- MÜPTEZEL/MÜBTEZEL[Ar. < İBTİZÂL] değil/yerine/= DEĞERSİZ, SAYGINLIĞINI YİTİRMİŞ, BAYAĞI KİŞİ, AŞAĞILIK KİŞİ

( Saygınlığını yitirmiş. | Çokluğundan dolayı değerini yitiren, değersiz. )


- MÜREBBÎ[< TERBİYE] değil/yerine/= EĞİTİCİ | BESLEYEN



- MÜRECCAH[< RÜCHÂN] ile YEĞLENEN, TERCİH EDİLEN, ÜSTÜN TUTULAN



- MÜRECCEH[Ar.] değil/yerine/= YEĞ / YEĞREK



- MÜREKKEP "YALAMAK" ile "OKUMAK"

( Âharlanmış kağıt bezir işi mürekkebi emmediği için yanlış yazıldığında ıslatarak silmek mümkündür. Hattatlar ellerini tükürükleyerek ya da yalayarak yanlışlarını düzelttiklerinden "mürekkeb yalamak" deyimi ortaya çıkmıştır. )


- MÜRÜVVET[< MER] değil/yerine/= KUTSEVİNÇ İNSÂNİYET, MERTLİK, YİĞİTLİK | CÖMERTLİK, İYİLİKSEVERLİK



- MÜSÂFİR[< SEFER] ile YOLCU

( MİSÂFİR, YOLDAN GELEN, YOLCU | YOLCULUK SIRASINDA BİRİNİN EVİNE İNEN KONUK | KOMŞUYA GİDEN KİMSE )


- MÜSÂVÎ[< SEVİYY] değil/yerine/= EŞİT | DENK

( EŞİT, BİRİNİN ÖTEKİNDEN FARKSIZ OLANI, AYNI HALDE VE DERECEDE BULUNAN )


- MUSLUK (OLMAK) değil/yerine SU (OLMAK)



- MUSTAFA KEMAL/ATATÜRK ile/ve/||/<>//< KÂZIM KARABEKİR



- MUSTAFA ile/ve/||/<> MUHTAR[< HAYIR]



- MÜŞTÂK[Ar. < ŞEVK] ile MÜŞTAKK[Ar. < ŞAKK]

( İştiyaklı, özleyen, göreceği gelen, can atan. İLE Başka bir sözcükten çıkmış, türemiş, türeme. )


- MÜSTASHAB[Ar. < SOHBET] ile MÜSTASHİB[Ar. < SOHBET]

( Yanında arkadaş olarak bulundurulan. İLE Yanına alan, beraber olunan, istishâb eden. )


- MÜSTEKMİL[Ar. < KEMÂL] ile MÜSTEKMİN[Ar. < KEMN ve KÜMÛN]

( Tam, olgun bir duruma getiren, eksiksiz olarak bitiren, istikmâl eden. İLE Gizlenen, saklanan. )


- MÜŞTEREK[Ar.] değil/yerine/= BİRLİKTE, ORTAK/LAŞA



- MUT ile MUT

( Tüm özlemlerin, eksiksiz ve sürekli olarak yerine gelmesinden duyulan kıvanç, kut. İLE Elli şilinlik tahıl ölçeği. )


- MUTATABBİB değil/yerine TABİB

( Hekimlik taslayan. DEĞİL/YERİNE Hekim. )


- MUTCULUK(MUTLULUKÇULUK) ile/ve YARARCILIK ile/ve HAZCILIK



- MÜTEBAHHİR[Ar.] değil/yerine/= GENİŞ/DERİN BİLGİSİ OLAN



- MÜTEBESSİM[< BESM] değil/yerine/= GÜLÜMSEYEN/GÜLEÇ :)



- MUTEDİL[Ar.] değil/yerine/= DENGELİ | ILIMAN



- MÜTEESSİR[< ESR < ESÂRET] değil/yerine/= HÜZÜNLÜ, KEDERLİ, ÜZÜNTÜLÜ | BİRİNİN ACISIYLA ACILANAN | DUYGULANMIŞ



- MÜTEFEKKİR[Ar.] değil/yerine/= DÜŞÜNÜR



- MÜTEHARRIK[Ar. < HARK] ile MÜTEHARRİK[Ar. < HAREKET]

( Yırtılan, taharruk eden. İLE Hareket eden, kımıldayan, oynayan. | [felsefe, fizik] Hareketli, işler. )


- MÜTEHARRİK[Ar.] değil/yerine/= DEVİNGEN | İŞLEYEN/ÇALIŞAN



- MÜTEHÂYYİL[Ar. < HAYÂL] ile MÜTEHAYYİR[Ar. < HAYRET | çoğ. MÜTEHAYYİRÎN]

( Hayâle dalan, hayal kuran, tahayyül eden. İLE Şaşmış, şaşırmış, hayrette kalan. )


- MÜTEKÂMİL[Ar.] değil/yerine/= OLGUNLAŞMIŞ



- MÜTEMADİYEN ile BİTEVİYE ile NAMÜTENAHİ



- MÜTENÂDÎ[< NİDÂ] ile BİRBİRİNİ ÇAĞIRAN, BİRBİRİNE NİDÂ EDEN



- MÜTENÂSİB[< NİSBET] ile ORAN/ORANLI, UYGUN

( UYGUN OLAN, HER BAKIMDAN BİRBİRİNE UYGUN, DENK )


- MÜTENÂSIR[Ar. < NÂSIR] ile MÜTENASSIR[Ar. < NASR] ile MÜTENÂSİR[Ar. < NESR] ile MÜTENÂSİL[Ar. < NESL]

( Yardımlaşan, birbirine yardım eden. İLE Hristiyan olan, tenassur eden. İLE Saçılan, intisâr eden. İLE Doğup büyüyen, tenâsül eden. )


- MÜTEŞABİH ile/ve/değil/||/<> MESEL



- MÜTEŞEBBİH:
"BENZER" ile/ve/değil/||/<>/< ŞÜPHE



- MÜTEŞEBBİS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞKEN/GİRİŞİMCİ



- MÜTEVÂZI değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜ/GÖNLÜ YERDE/KOTKU



- MUTLAK (KAVRAMLAR) ile/ve/değil EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK (KAVRAMLAR)

( Birbirinden ayrılamayan kavramların didişmesi. )


- MUTLAK DEĞERLİ ile/değil/yerine DEĞERLİ



- MUTLAK EŞİK DEĞERLERİNDE:
GÖRME ile/ve İŞİTME ile/ve TAT ALMA ile/ve KOKU ALMA(ŞAMME[Ar.], ODORAT[Fr.], SMELL[İng.]) ile/ve DOKUNMA

( Karanlık bir gecede 50 km.'den bir mum ışığı. İLE/VE Sessiz bir ortamda 5 metreden bir kol saatinin işleyişi. İLE/VE Sekiz litrelik bir suda bir çay kaşığı şeker. İLE/VE Altı odalı büyük bir evde bir damla esans. İLE/VE Bir santimetre yükseklikten yüzüne düşen bir sineğin kanadı. )


- MUTLAK ÖZGÜRLÜK >< EŞİTLİK ile/<> MUTLAK EŞİTLİK >< ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük ve Eşitlik, genişlediği oranda, birbirini yok eder.
[ "Mutlak Özgürlük" diye bir şeyden söz ettiğimiz oranda "Eşitlik"ten,
"Mutlak Eşitlik" diye bir şeyden bahsettiğimiz oranda da, "Özgürlük"ten söz edemeyiz. ] )


- MUTLAK ZAMAN ile/ve MUKAYYET ZAMAN ile/ve PSİKOLOJİK ZAMAN



- MUTLAK/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YETKİN/LİK

( Bir şeyin mutlak olması, yetkin olduğu anlamına gelmez. )


- MUTLU İKEN ile ÜZÜNTÜLÜ İKEN ile ÖFKELİ İKEN

( Söz verme! İLE Yanıt verme! İLE Karar verme. )


- MUTLU OLABİLMEK ile/ve "TAM OLABİLMEK"



- MUTLU OLMAK İÇİN GEREKEN "BENCİLLİK":
"SADECE KENDİNİ DÜŞÜNMEK" değil/yerine ÖNCELİKLE KENDİNİ DÜŞÜNEBİLMEK



- MUTLU OLMAK:
"HERŞEYİN YOLUNDA OLMASIYLA" değil SORUNLARI, GÖRMEMEZLİKTEN GELEREK



- MUTLU-MESUT (YAŞAMAK)



- MUTLU/LUK ve/||/<>/>/< DİNGİN/LİK



- MUTLU ile/ve/<> MEMNUN

( Başarının sırrı nedir bilmiyorum fakat başarısızlığın sırrı herkesi memnun etmeye çalışmaktır. )


- MUTLULUK ADASI ve/||/<>/< SIRADANLIK DENİZİ

( Mutluluk adasına, sıradanlık denizinden ulaşılır. )


- MUTLULUK ARAYIŞI değil/yerine MUTLULUK

( Mutluluğa engel olan şey, mutluluk arayışıdır. )


- MUTLULUK ARAYIŞI değil/yerine MUTLULUK

( Mutluluk, kelebek gibidir. Biz yakalamaya çalıştıkça, o kaçar. Ne zaman ki, dikkatimizi başka şeylere veririz, ancak o zaman gelip omzumuza konar. )


- MUTLULUK İÇİN ...:
DAHA AZ ... ve/>< DAHA ÇOK ...

( ... nefret edelim. VE/>< ... sevelim.
... kaygılanalım. VE/>< ... dans edelim.
... alalım. VE/YERİNE/>< ... verelim.
... tüketelim. VE/YERİNE/>< ... üretelim/türetelim.
... somurtalım. VE/YERİNE/>< ... gülelim.
... konuşalım. VE/YERİNE/>< ... dinleyelim.
... korkalım. VE/YERİNE/>< ... deneyelim.
... yargılayalım. VE/YERİNE/>< ... kabul edelim.
... izleyelim. VE/YERİNE/>< ... yapalım.
... şikâyet edelim. VE/YERİNE/>< ... takdir/tebrik edelim. )


- MUTLULUK, ...:
"YAŞAM TARZIMIZDA" değil YAŞAMA BAKIŞ TARZIMIZDA



- MUTLULUK:
DAHA ÇOK OLANI ARAMAK değil/yerine/>< DAHA AZ OLANIN, TADINI ÇIKARMAK



- MUTLULUK:
"EN"/DAHA FAZLA ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< EN/DAHA AZDAN ZEVK ALMA/ALABİLME



- MUTLULUK:
FİYATI OLANLARLA değil/yerine DEĞERİ OLANLARLA



- MUTLULUK:
GERÇEK ile/ve/||/<> GÖRELİ



- MUTLULUK:
GERÇEKLİK ile/ve/değil/yerine/-/||/<> BEKLENTİSİZLİK



- MUTLULUK:
İSTASYON ile/değil/yerine/>< YOLCULUK



- MUTLULUK:
KİŞİDE/MALDA/MAKAMDA değil/yerine AMAÇTA



- MUTLULUK:
SEROTONİN ve/||/<> OKSİTOSİN ve/||/<> MELATONİN ve/||/<>
NORADRENALİN ve/||/<> FENİLETİLAMİN ve/||/<>
DOPAMİN ve/||/<> ENDORFİN ve/||/<> ASETİLKOLİN

( Özsaygı ve uyku hormonu. VE/||/<> Güven hormonu. VE/||/<> Coşku hormonu. VE/||/<> Heyecan hormonu. VE/||/<> Mutluluk hormonu. VE/||/<> Ödül hormonu. VE/||/<> Ağrı kesici hormon. VE/||/<> Uyanıklık hormonu. )


- MUTLULUK:
SEROTONİN ve/||/<> OKSİTOSİN ve/||/<> MELATONİN ve/||/<>
NORADRENALİN ve/||/<> FENİLETİLAMİN ve/||/<>
DOPAMİN ve/||/<> ENDORFİN ve/||/<> ASETİLKOLİN

( )


- MUTLULUK ile AŞK ile EFSANE

( İki kişi, birbirini sever ve birlikte olurlarsa MUTLULUK olur. İki kişiden, biri sever de öbürü kaçarsa AŞK olur. İki kişi, birbirini sever de kavuşamazlarsa EFSANE olur. )


- MUTLULUK ile/ve/değil AVUNMAK



- MUTLULUK ile/ve/||/<> DOSTLUK ile/ve/||/<> AŞK

( Birlikte gülebiliyorsak. İLE/VE/||/<> Birlikte ağlayabiliyorsak. İLE/VE/||/<> Birlikte susabiliyorsak. )


- MUTLULUK ile/ve GÜÇ



- MUTLULUK ile/değil/yerine/>< HAZ

( Keyif (haz), şeylere bağımlıdır, mutluluk ise değil. )


- MUTLULUK ile/değil/yerine/>< HAZ

( Mutlu olmak için şeylere gereksinimimiz olduğuna inandığımız sürece, onların yokluğunun bizi perişan edeceğine de inanırız. )


- MUTLULUK ile/değil/yerine/>< HAZ

( Gövdenin ve zihnin doğru hali ve doğru kullanımı alabildiğine haz vericidir. Yanlış olan, haz arayışı içinde olmaktır. )


- MUTLULUK ile/değil/yerine/>< HAZ

( Mutlu olmadığınızdan, mutluluğu hazda ararsınız; haz acı getirir, bunun için de ona dünyevi dersiniz; o zaman başka türlü bir hazzı, acısız bir hazzı özlersiniz, ona da ilâhi/tanrısal dersiniz. )


- MUTLULUK ile/değil/yerine/>< HAZ

( Mutluluk, dünyasal ve dünyasal olmayan, içte ve dışta gerçekleşen her şeydir. )


- MUTLULUK ile/değil/yerine/>< HAZ

( Mutlu olmak için kendinizi (özünüzü) bilmek dışında hiçbir şeye gereksiniminiz olmadığını bilmek bilgeliktir. )


- MUTLULUK ile/değil/yerine/>< HAZ

( Haz, acının geçici olarak ertelenişidir. )


- MUTLULUK ile/değil/yerine/>< HAZ

( Pleasure depends on things, happiness does not. )


- MUTLULUK ile/değil/yerine/>< HAZ

( As long as we believe that we need things to make us happy, we shall also believe that in their absence we must be miserable.
The right state and use of the body and the mind are intensely pleasant. It is the search for pleasure that is wrong.
Because you are not happy you seek happiness in pleasure; pleasure brings in pain and therefore you call it worldly; you then long for some other pleasure, without pain, which you call divine.
Happiness is both worldly and unworldly, within and beyond all that happens.
To know that you need nothing to be happy, except self-knowledge, is wisdom.
Pleasure is but a respite from pain. )


- MUTLULUK ile/değil/yerine/>< HAZ

( Hazların büyüsüne kapıldığımız oranda/sürece, mutluluktan da uzaklaşmış oluruz. )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Kişi/insan her zaman için mutluluktur fakat asla mutluluk sahibi değildir. )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Her şeyden çok iç huzuruna gereksiniminiz var -ki bu iç ve dış arasındaki uyumu gerektirir. )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Huzurlu olmadıkça gerçeği göremezsiniz. )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Eğer huzur istiyorsanız o yolda çaba göstermelisiniz. )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( İçindeki huzur kişinin felâketlere daha çabuk karşı gelmesini sağlar. )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Huzuru olan kişi özgür olur ve özgür olan kişi de başkalarını özgürlüğe ulaştırır. )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Omurgayı hiçbir eylem rahatsız etmediğinde, huzursuz zihin yavaş yavaş rahatlar. )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Sadece aslî olanda sükûn ve huzur vardır. )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Ne tür bir huzur? İstediğinize sahip olmanın huzuru mu, yoksa sahip olmadığınızı istememenin huzuru mu? )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( EUDAIMONIA ile/ve/değil ... )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Takmadığın kadar. İLE/VE/DEĞİL Boşverdiğin kadar. )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( One is always bliss, but never blissful.
You cannot see the true unless you are at peace.
If you want peace you must strive for it.
What kind of peace is it? The peace of having what you want, or not wanting what you do not have? )


- MUTLULUK ile ISTIRAP

( Herkesle paylaşılabilir. İLE Özel ve az kişiyle paylaşılabilir. )


- MUTLULUK >< KİBİR/BÖBÜRLENME



- MUTLULUK = SAADET = HAPPINESS[İng.] = BONHEUR, FELICITÉ[Fr.] = GLÜCK[Alm.] = FELICITAS[Lat.] = FELICIDAD[İsp.]



- MUTLULUK ile/ve/değil/||/<>/< TATMİN OLMA



- MUTLULUK ile/ve/> VERİMLİLİK



- MUTLULUK ve/||/<>/>/< YETİNMEK



- MUTSUZLUK MERKEZLERİ ile/ve/değil/yerine/>< MUTLULUK MERKEZLERİ

( 7. SAADET[SÜREKLİ MUTLULUK] MERKEZİ
------------------
6. YÜKSEK BİLİNÇ
5. KOŞULSUZ SEVGİ (BOLLUK)
4. SEVGİ
[mutluluk merkezleri]
ile/ve/değil/yerine/><
[mutsuzluk merkezleri]
3. GÜÇ
2. DUYGU
1. GÜVENLİK [en alt] )


- MUTSUZLUK MERKEZLERİ ile/ve/değil/yerine/>< MUTLULUK MERKEZLERİ

( YÜKSEK BİLİNÇ KILAVUZU )


- MUTSUZLUK NEDENLERİ'NDE:
CEHÂLET ve DALGI/GAFLET



- MUTSUZLUK ya da KAYGILILIK ile/değil/yerine/>< HUZURLULUK

( Geçmişte. YA DA Gelecekte. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Şu anda ve burada/kilerle. )


- MUTSUZLUK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< ÇOCUKLUĞUNU KAYBETMİŞ OLMAK



- MUTSUZLUK değil/yerine/> DEĞERİNİ AZALTMAK

( Bir şeyin/kişinin, bize verdiği mutsuzluktan kurtulmak istiyorsak, ona verdiğimiz "değeri/itibarı" azaltmamız gerekiyor. )


- MUTSUZLUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MUTLULUK

( Sahip olduklarımızı unuttuğumuzdan dolayı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Sahip ol(a)madıklarımıza ulaşmak için. )


- MUTSUZLUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MUTLULUK

( En mutsuz kişi, geçmiş ve/ya da geleceğe (fazla) odaklı olandır. )


- MUVAZAA[Ar.] değil/yerine/= DANIŞIK/LIK



- MÜVELLİDÜLHUMUZA[Osm. Tr.] = OKSİJEN[Fr. < Yun. OKSYS: Ekşi. | GENNAN: Doğurmak.]

( Hidrojenle birleşerek suyu oluşturan, atom ağırlığı 16, rengi, kokusu ve tadı olmayan, havada, %20 oranında bulunan bir gaz. [Simgesi: O] )


- MUZAHİR[Ar.] değil/yerine/= DESTEKLEYEN, YARDIM EDEN



- MÜZEYE GİR fakat "MÜZELİK OLMA!"



- MÜZİK ile/ve/<> AHLÂK



- MÜZİK ve/||/<> BEYİN

( )


- NABIZ:
ERİL YOĞUN GÖVDEDE ile DİŞİL YOĞUN GÖVDEDE

( Sağ. İLE Sol. )


- NADİR ile/değil TEK



- NÂİL OLMAK ile/ve/<> LÂYIK OLMAK/OLABİLMEK



- NAKİL (ETMEK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKIL (ETMEK)



- NAMAZ ile/ve/||/<>/< AHLÂK

( [Zorunlu/Farz!] 5 vakit. İLE/VE/||/<>/< 24 saat boyunca, her an. )


- NAMIK KEMÂL FIKRALARI değil NÂM-I KEMÂL FIKRALARI



- NAMUS-U EKBER ile/ve NAMUS-U ESGAR

( Tanrı. İLE/VE Para. | Sessiz adâlet. )


- NÂMÛS[Ar.] ile/değil/<> NOMOS[Yun.]

( Yasa. | Ar, edep, hayâ, ırz. | Temizlik, doğruluk. | Allah'a yakın olan büyük melek. | Esrâr sahibi. | Sinek. | Derinden gelen ses. İLE/DEĞİL/<> Yasa. )


- NANO TEKNOLOJİ ile/ve/<> SÜPER İLETKEN/LER

( )


- NASIL ...:
"TAKDİR EDERSEN/İZ" ile/ve/değil/yerine/<> "UYGUN GÖRÜRSEN/İZ"



- NASIL GÖRDÜĞÜNÜ DEĞİŞTİR ve/<>/> NASIL DEĞİŞTİĞİNİ GÖR



- NASIL GÖRÜNDÜĞÜMÜZ ile NE BİLDİĞİMİZ

( Ne bildiğimizi değiştirir. İLE Nasıl göründüğümüzü değiştirir. )


- NASIL KULLANIŞI değil NASIL KULLANILDIĞI



- NASIL YARARLANIRIM? değil/yerine/>< NASIL YARARLI OLABİLİRİM?



- NASIL? ile NE KADAR?



- NÂSİL[Ar. < NESAK] ile NÂSİR[Ar. < NESR] ile NASÎR[Ar. < NASR] ile NASL[Ar. çoğ. NİSÂL, NUSÛL] ile NASR[Ar.]

( Kıl dökücü ilâç. İLE Yayan, saçan. | Düzyazı/nesir yazan. İLE Yardımcı, nusret eden. İLE Ok, kargı, temren gibi şeylerin ucundaki sivri demir. İLE Yardım. | Üstünlük. )


- NASİP ile KISMET

( Kısmetse gelir Yemen'den, değilse gelir çenenden. )


- NASİP ile/ve KISMET

( Bu kurda, bu kuşa, bu da nasip olursa bana. )


- NASİP ile/ve KISMET

( image

image )


- NASIP ile NASİP

( Atama. İLE Birinin payına düşen şey. | Birinin elde edebildiği, sahip olabildiği şey. | Kısmet, talih, baht. | Günlük kazanç. )


- NAZ ve/>< ŞEVK

( Süreksizlik. VE/>< Süreklilik. )


- NAZ ve/>< ŞEVK

( İSTİĞNA: Önerilen bir işe karşı nazlanma, nazlı davranma. | Doygunluk, gönül doygunluğu. )


- NAZAR ideğil/yerine/>< ÇALIŞMAK

( Nazar etme, ne olur; çalış, senin de olur! )


- NAZARÎ ERDEM ile/ve FİKRÎ ERDEM ile/ve HULKÎ ERDEM ile/ve AMELÎ ERDEM(SANATLAR)



- NAZÎRE ile KİNÂYE



- NE YAPMAYACAĞINI! BİLMEK!!!:

( Kendini gerçekleştirmiş, saygın ve önemli birine sormuşlar:
Nasıl bu noktaya geldiniz?
Yakınlarında bulunan bir kişiyi göstererek, herşeyi ondan öğrendiğini söylemiş.

Çevresindekiler hayret içinde ve inanamayarak demişler ki:
Nasıl olur? O işaret ettiğiniz kişi, her türlü, düzenbazlığı, yalanı, rezilliği yapan biridir.

Yanıt: Heh işte!
O ne yaptıysa ben yapmadım! )


- NE ÂLÂ ile/ve/<> PEK ÂLÂ

( [istenilen şey] Olursa. İLE/VE/<> Olmazsa. )


- NE ARAYACAĞIMIZI BİLMEDEN ile/ve/||/<>/> NE BULACAĞIMIZI BİLMEMEK



- NE ATTIĞIMIZ ve/||/<> NE KATTIĞIMIZ



- NE DEDİĞİ(Nİ ANLAMAK) ile NE DEMİŞ OLABİLECEĞİ(Nİ ANLAMAK)



- NE DESEM BOŞ değil/yerine NE DESEM ÇOK, NE DESEM AZ



- NE HALİN/İZ VARSA GÖR/ÜN! ile/değil/yerine/||/<>/< NE HALİN/İZ VARSA GÜL/ÜN!

( "Gülmek, yaşamın en güzel eylemidir! Sizi bundan alıkoyan her ne varsa on(lar)dan vazgeçin!" )


- NE İÇİNDE? ile HANGİ YOLLA? ile NE İÇİN?



- NE İSTEDİĞİMİ/Zİ BİLMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NEYE GEREKSİNİMİM/İZ OLDUĞUNU BİLMEK

( Herkes "bilir". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bazıları bilir. )


- NE KADAR GERÇEKTİR? ile/değil NASIL BİR GERÇEK?



- NE KADAR SEVDİĞİNİZ ve/+/||/<> NE KADAR NAZİK YAŞADIĞINIZ ve/+/||/<> NASIL, ZARÂFETLE VAZGEÇEBİLDİĞİNİZ



- NE KADAR:
("ÇOK"/"AZ") YEDİĞİN ile/değil/yerine/||/<>/< ÇOK ÇİĞNEDİĞİN

( Yediğini, iç; içtiğini, ye!
[ O kadar çok ve uzun süre çiğne ki, lokmanı, katı değil sıvı duruma gelene gelsin ve yediğin şeyi yutma ve ancak içmiş ol! İçtiklerini de, yavaş yavaş, çiğniyormuş gibi yut! ] )


- NE OLDU? ile/ve NASIL OLDU? ile/ve NEDEN OLDU?



- NE OLDUĞU/N ile/ve/<>/değil/yerine NE OLMADIĞI/N

( Bize ancak ne olmadığımız söylenilebilir. )


- NE OLDUĞU/N ile/ve/<>/değil/yerine NE OLMADIĞI/N

( Ne olmadığımızı bilme yoluyla gerçek kimliğimizi tanırız. )


- NE OLDUĞU/N ile/ve/<>/değil/yerine NE OLMADIĞI/N

( By knowing what we are not, we come to know ourselves.
The way back to ourselves is through refusal and rejection.
Can only tell us what we are not.
By knowing what we are not, we come to know ourselves. )


- NE OLDUĞU/N ile/ve/<>/değil/yerine NE OLMADIĞI/N

( Aslımıza geri dönüş yolu, reddetme ve geri çevirmeden geçer. )


- NE OLDUĞUN ile/değil/yerine NE OLACAĞIN

( Belirlidir. İLE/DEĞİL/YERİNE Belirli değildir. )


- NE OLDUĞUNUN BİR ÖNEMİ YOK değil ADINI, NE KOYDUĞUMUZUN BİR ÖNEMİ YOK/OLMAYABİLİR



- NE OLDUM! ile/değil/yerine NE OLACAĞIM?



- NE VAROLANI ile/ve/<> KİM VAROLANI

( İnsan dışındaki herşey. İLE/VE/<> İnsan. )


- NE YAPABİLİRİM?:
OLAĞAN KOŞULLARDA ve/||/<> OLUMSUZ KOŞULLARDA ve/||/<> OLUMLU KOŞULLARDA | ve/||/<> KİŞİYE YÖNELİK

( [yalın haliyle] Ne yapabilirim?.[her koşulda!] VE/||/<> Tüm olumsuz koşullara karşın ne yapabilirim? VE/||/<> Bu olanaklarla daha ne/ler yapabilirim? | VE/||/<> Senin için ne yapabilirim?[üç koşulu da ayırabilen ve anlayabilenlerin erişebileceği noktadır!] )


- NE YAPABİLİRİM? ve/> NASIL YAPABİLİRİM?

( Kişinin, kendine sorabileceği en temel sorulardır! )


- NE YAPACAĞINI BİLMEK
ile/ve/değil/yerine/<
NE YAPMAYABİLECEĞİNİ/YAPMAYACAĞINI! BİLMEK !!!

( Ne yapman gerektiğinden çok, önce ne yapmaman gerekiğini bil, yeter. Çoğu zaman ne yapman gerektiğini bilemeyebilirsin, fakat ne yapmaman gerektiğini her zaman çok iyi bilebilirsin. )


- NE YAPACAĞINI BİLMEK
ile/ve/değil/yerine/<
NE YAPMAYABİLECEĞİNİ/YAPMAYACAĞINI! BİLMEK !!!

( İsabet ve kesinlik tutturulamayabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/< İsabet ve kesinlik üzerinedir, kolaylıkla sağlanabilir, tamamen uzlaşımsal ortak bir hareket noktası sunabilir. )


- NE YAPACAĞINI BİLMEK
ile/ve/değil/yerine/<
NE YAPMAYABİLECEĞİNİ/YAPMAYACAĞINI! BİLMEK !!!

( Kendini gerçekleştirmiş, saygın ve önemli birine sormuşlar:
Nasıl bu noktaya geldiniz?
Yakınlarında bulunan bir kişiyi göstererek, herşeyi ondan öğrendiğini söylemiş.

Çevresindekiler hayret içinde ve inanamayarak demişler ki:
Nasıl olur? O işaret ettiğiniz kişi, her türlü, düzenbazlığı, yalanı, rezilliği yapan biridir.

Yanıt: Heh işte!
O ne yaptıysa ben yapmadım! )


- NE YAPACAĞINI BİLMEK
ile/ve/değil/yerine/<
NE YAPMAYABİLECEĞİNİ/YAPMAYACAĞINI! BİLMEK !!!

( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA!
Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )


- NE YAPACAĞINI BİLMEK
ile/ve/değil/yerine/<
NE YAPMAYABİLECEĞİNİ/YAPMAYACAĞINI! BİLMEK !!!

( Irmağın derinliği, iki ayakla birden ölçülmez! )


- NE YAPACAĞINI BİLMEK
ile/ve/değil/yerine/<
NE YAPMAYABİLECEĞİNİ/YAPMAYACAĞINI! BİLMEK !!!

( Bilme sanatı, neyi gözardı edeceğini bilmektir. )


- NE YAPACAĞINI BİLMEK
ile/ve/değil/yerine/<
NE YAPMAYABİLECEĞİNİ/YAPMAYACAĞINI! BİLMEK !!!

( )


- NE YAPACAĞINI BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/> BİLDİĞİNİ, YAPMAK/UYGULAMAK



- NE YAPARSAK/YAZARSAK YAPALIM/YAZALIM,
HİÇBİR KONUDA:
ACELE ETME(YELİM)! ve/||/<>/> ÖZEN GÖSTER(ELİM)!

( )


- NE YAPARSAN YAP değil SEN BİLİRSİN



- NE YAPMAYABİLECEĞİNİ BİLMELİ!

( Kendini gerçekleştirmiş, saygın ve önemli birine sormuşlar:
Nasıl bu noktaya geldiniz?
Yakınlarında bulunan bir kişiyi göstererek, herşeyi ondan öğrendiğini söylemiş.

Çevresindekiler hayret içinde ve inanamayarak demişler ki:
Nasıl olur? O işaret ettiğiniz kişi, her türlü, düzenbazlığı, yalanı, rezilliği yapan biridir.

Yanıt: Heh işte!
O ne yaptıysa ben yapmadım! )


- NE-LİK ile/ve NİTELİK ile/ve İLİŞKİLERİ



- NE? ve/||/<>/>/< NASIL? ve/||/<>/>/< NEDEN? ve/||/<>/>/< NİÇİN?

( Hangi şey? VE/||/<>/>/< Ne asıl? VE/||/<>/>/< Ne'den? VE/||/<>/>/< Ne için? )


- NE? ve/||/<>/>/< NASIL? ve/||/<>/>/< NEDEN? ve/||/<>/>/< NİÇİN?

( Evren/doğa/nesne/insan. VE/||/<>/>/< Bilim. VE/||/<>/>/< Felsefe/Sanat. VE/||/<>/>/< Sanat/Felsefe. )


- NE? ve/||/<>/>/< NASIL? ve/||/<>/>/< NEDEN? ve/||/<>/>/< NİÇİN?

( Nedir sorusu, metafizik bir sorudur. )


- NE? ve/||/<>/>/< NASIL? ve/||/<>/>/< NEDEN? ve/||/<>/>/< NİÇİN?

( "What is?" question is metaphysical question. )


- NE? ve/||/<>/>/< NASIL? ve/||/<>/>/< NEDEN? ve/||/<>/>/< NİÇİN?

( Cosmos/nature/matter/human. VS./AND/||/<>/>/< Science. VS./AND/||/<>/>/< Philosophy/Art. VS./AND/||/<>/>/< Art/Philosophy. )


- NE'LİK(SİZ) ile/ve NİTELİK(SİZ)



- NEBÎ ve/||/<> PÎR ve/||/<> VELÎ
ve/||/<>
EDEB ve/||/<> AHLÂK ve/||/<> ZANAAT



- NEDEN OLMA ile/ve/değil/yerine/||/<> ZEMİN HAZIRLAMA



- NEDEN OLMAK ile "YOL AÇMAK"



- NEDEN OLMAK ile SAĞLAMAK

( Olumsuz durumlarda kullanılır. İLE Olumlu durumlar için kullanılır. )


- NEDEN OLMAK ile SAĞLAMAK



- NEDEN OLMAK ile YOL AÇMAK



- Neden ve nasılsız SUSuyorum!



- NEDEN-ETKİ ile/ve/değil EYLEM-AMAÇ



- NEDEN-SONUÇ ile İLLET-MÂLÛL



- NEDEN:
400 değil 4YÜZSÜZ(/LÜK)



- NEDEN?(NE'DEN?) ile NASIL?(NE ASIL?)

( Bilimin sorularıdır. )


- NEDEN?(NE'DEN?) ile NASIL?(NE ASIL?)

( Önemli[öncelikli] olan, neyi yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınızdır. )


- NEDEN? ile/ve/<> NASIL?

( Bilimin sorularıdır. )


- NEDEN? ile/ve/<> NASIL?

( Nedeni olan, nasıla katlanır. )


- NEDEN? ile NİÇİN?

( Ne'den? İLE Ne için? )


- NEDEN? ile NİÇİN?

( Ne'den? İLE Ne için? )


- NEDEN? ile NİÇİN?

( Hangi şey? VE Ne asıl? VE Ne'den? VE Ne için? )


- NEDEN? ile NİÇİN?

( Nedir sorusu, metafizik bir sorudur. )


- NEDEN? ile NİÇİN?

( Her biri bir ötekinin nedenidir. )


- NEDEN? ile NİÇİN?

( ŞERAİT ile/ve/<> ŞERİAT )


- NEDEN? ile NİÇİN?

( ... İLE Neden, sebep, vesile. | Eksik, noksan, kusur, garaz. | Yalandan özür. )


- NEDEN? ile NİÇİN?

( Çocuk sorusu. İLE/VE Yetişkin sorusu. )


- NEDEN? ile NİÇİN?

( "Ne?", doğa yasalarıyla bilinebilir. Ya "Kim?" )


- NEDEN? ile NİÇİN?

( Felsefe ve din alanının sorularıdır. )


- NEDEN? ile NİÇİN?

( Ne'den? İLE Ne için? )


- NEDEN/AÇIKLAMA:
ŞU ile/ve/<> ŞÖYLE



- NEDEN/ETKEN - ETKİ ile NEDEN - TEPKİ

( Cansızlarda. İLE Canlılarda. )


- NEDEN/SEBEP/MÜSEBBİB ile VESİLE



- NEDEN/SEL/LİK ile/ve GEREKÇE/Lİ/LİK

( [durumdan/olaydan] Önce. İLE/VE Sonra. )


- NEDEN ile/ve "MADEN"



- NEDEN ile/ve/||/<> AMAÇ



- NEDEN ile BAĞLANTI



- NEDEN ile BAHÂNE[Fars.]

( ... İLE Neden, sebep, vesile. | Eksik, noksan, kusur, garaz. | Yalandan özür. )


- NEDEN ile HİKMET



- NEDEN ile/değil İLLET

( ... İLE/DEĞİL Varoluş nedeni. )


- NEDEN = İLLET, SEBEP = CAUSE, REASON[İng.] = CAUSE, RAISON[Fr.] = URSACHE, GRUND[Alm.] = CAUSA, RATIO[Lat.] = CAUSA, RAZON[İsp.]



- NEDEN ile KANIT

( Tek kanıtınız kendinizsiniz. )


- NEDEN ile/ve KENDİNİN NEDENİ

( Hiçbir şey, kendinin nedeni olamaz. )


- NEDEN ile/ve KENDİNİN NEDENİ



- NEDEN ile/ve/||/<>/> NEDEN ÖBEĞİ/GRUBU



- NEDEN ile/ve/değil/||/<> NEYE GÖRE



- NEDEN ile/ve ÖZGÜR NEDEN



- NEDEN ile SAİK



- NEDEN ile TETİKLEYİCİ

( Her şey kendi kendinin nedenidir. )


- NEDENİ ile/yerine/değil NEDENLERİNDEN BİRİ

( Her biri bir ötekinin nedenidir. )


- NEDENİ ile/yerine/değil NEDENLERİNDEN BİRİ



- NEDENİN YOKLUĞU ve/||/<>/> YOKLUĞUN NEDENİ



- NEDENİNİ GÖRÜP:
GÖZARDI EDEN / KAYITSIZ KALAN(LARDAN OLMAK) ile/değil/yerine GÖRDÜKLERİNDEN HOŞLANMAYANLARDAN OLMAK



- NEDENLENMEMİŞ, ZORUNLU VAROLAN ile/ve/<> NEDENLENMİŞ, ZORUNLU VAROLAN



- NEDENLERDEN BİRİNCİSİ ile/ve/değil/yerine NEDENLERDEN BİRİ



- NEDENLERİN BİLİMİ ile/ve NEDENLERİN NEDENİNİN BİLİMİ

( Bilim. İLE/VE Metafizik. )


- NEDENLİ DÜŞÜNMEK ve/=/||/<>/> DERİN DÜŞÜNMEK



- NEDENSEL/LİK ile/ve/||/<> ORANSAL/LIK



- NEDENSELLİK (ANLAYIŞI) ile YASA (ANLAYIŞI)



- NEDENSELLİK ile/değil ARDIŞIKLIK



- NEDENSELLİK ile BİTİŞKENLİK



- NEDENSELLİK ile/ve/<>/değil/yerine BÜTÜNSELLİK



- NEDENSELLİK ile/ve/değil/yerine DÖNGÜSELLİK



- NEDENSELLİK ile/ve/değil EŞZAMANLILIK



- NEDENSELLİK = İLLİYET = CAUSALITY[İng.] = CAUSALITÉ[Fr.] = KAUSALITÄT[Alm.] = CAUSALITAS[Lat.]



- NEDENSELLİK ile/ve YETER NEDEN



- Nedensiz DİNLE!!!



- Nedensiz SUS!!!



- NEDENSİZ/SEBEPSİZ ile/değil BİR ANDA



- NEFES NAKIŞI ve ÖMÜR KUMAŞI ile/ve/|| KAZA ve KADER MAKASI



- NEFES NEFESE değil/yerine/= SOLUK SOLUĞA



- NEFES ve/> NEFS ve/> NEFİS



- NEFS TERBİYELERİ/AYDINLANMA
(İŞRÂK/ENLIGHTENMENT)/İLİMDE GELİŞME ÖNKOŞULLARI
(EN AZ ÜÇÜ UYGULANMALI)

( * GILLET-İ TAAM(AZ YEMEK)[Az yemek, az uyumaktan daha önemlidir.]
* GILLET-İ MENÂM(AZ UYKU)
* GILLET-İ KELÂM(AZ KONUŞMA)
* UZLET-İ ANİL ENAM(HALKTAN UZAKLAŞMA)
* ZİKR-İ MÜDAM(ZİKİRDE DAİM OLMA)
* FİKR-İ TAMAM(DÜŞÜNCEYİ OLGUNLAŞTIRMA) )


- NEFS TERBİYELERİ/AYDINLANMA
(İŞRÂK/ENLIGHTENMENT)/İLİMDE GELİŞME ÖNKOŞULLARI
(EN AZ ÜÇÜ UYGULANMALI)

( Hakikati arayın, bulmak için de nefsinizi öldürün! )


- NEFS TERBİYELERİ/AYDINLANMA
(İŞRÂK/ENLIGHTENMENT)/İLİMDE GELİŞME ÖNKOŞULLARI
(EN AZ ÜÇÜ UYGULANMALI)

( Nefsin beraat ettiremeyeceği suç yoktur. [Yani dikkat etmek ve nefse kanmamak gerekir! )


- NEFS'ÜL EMR:
İRFÂNÎ VE KELÂMÎ ile/ve KOZMOLOJİK VE METAFİZİK ile/ve ONTOLOJİK VE MANTIK



- NEFS ile/ve/<> KAN



- NEFS ile/değil/yerine NEFES

( Bilmeyene. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilene. )


- NEFSANİYE/T ile ŞEYTANİYE/T

( [Kötülüğü] Kendine yapan. İLE Başkalarına yapan. )


- NEFSİ:
"TEMİZE ÇIKARMA KAYGISI" ile/değil/yerine/>< TEZKİYE ETME ÇABASI



- NEFSİ/Nİ "ÖLDÜRMEK" değil NEFSİ/Nİ TERBİYE ETMEK



- NEFSÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YÖNTEMSEL



- NEFSİNİ:
"SİLEN" değil/yerine/>< BİLEN



- NEGATİF/POZİTİF TAM SAYILAR / SAYMA SAYILARI
ile
DOĞAL SAYILAR
ile
GERÇEK/GERÇEL/KARMAŞIK SAYILAR
ile
ORANTISAL/RASYONEL SAYILAR

( -3, -2, -1 / 1, 2, 3, ... ~
İLE
1, 2, 3, ... ~
İLE
-3, -2, -1 0 1, 2, 3, ... ~
İLE
0, 0.1, 0.2, 0.3 ... 0.8, 0.9, 1, 1.5, 2, 2.8, 3, ... ~ )


- NEGATİF/POZİTİF TAM SAYILAR / SAYMA SAYILARI
ile
DOĞAL SAYILAR
ile
GERÇEK/GERÇEL/KARMAŞIK SAYILAR
ile
ORANTISAL/RASYONEL SAYILAR

(
Sayıların Türleri
Sayı Türü Açıklama Örnek
Doğal Sayılar (N) Sıfır ve pozitif tam sayılar {0, 1, 2, 3, ...}
Tam Sayılar (Z) Negatif tam sayılar, sıfır ve pozitif tam sayılar {... -2, -1, 0, 1, 2, ...}
Rasyonel Sayılar (Q) Kesir olarak tanımlanabilen sayılar 1/2, -3/4, 5
İrrasyonel Sayılar Ondalık gösterimi sonsuz ve döngüsel(periyodik) olmayan sayılar √2, π, e
Gerçek Sayılar (R) Rasyonel ve irrasyonel sayıların birleşimi √2, 3/4, -5
Karmaşık Sayılar (C) Gerçek ve sanal bölümlerden oluşan sayılar a + bi (i² = -1)
Asal Sayılar Sadece 1 ve kendine bölünebilen sayılar 2, 3, 5, 7, 11
Çift Sayılar 2 ile tam bölünebilen sayılar 0, 2, 4, 6
Tek Sayılar 2 ile tam bölünemeyen sayılar 1, 3, 5, 7
Pozitif Sayılar 0’dan büyük sayılar 1, 2, 3, ...
Negatif Sayılar 0’dan küçük sayılar -1, -2, -3, ...
Sıfır (0) Ne pozitif, ne de negatif olan nötr bir sayı 0
)


- NEM <> GAM

( Duvarı yıkar. <> İnsanı yıkar/bitirir[/öldürür]. )


- NEREDE ÇOKLUK, ORADA BOKLUK ile/ve/değil/yerine NEREDE HAREKET, ORADA BEREKET



- NEREDE, NE KADAR BAHŞİŞ VERİLİR?



- NEREDE/NE ZAMAN/NASIL:
"DÜŞTÜĞÜMÜZ" değil "SENDELEDİĞİMİZ"



- NEREDEN GELDİĞİNİ:
BİLMEYEN ile/değil/yerine/>< BİLEN

( [nereye gideceğini] Bilmez. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilir. )


- NEREYE GELDİĞİMİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NEREDEN GELDİĞİMİZ



- NEREYE? ile NEREYE KADAR?



- NERGİSZAMBAĞI = GÜZELHATUNÇİÇEĞİ

( Soğanla üretilen, iri ve güzel çiçekli bir süs bitkisi. )


- NEŞE ve/||/<> COŞKU



- NEŞE ve/<>/< GÜVEN



- NEŞE >< HASTALIK ya da KURUNTU

( Neşeli olmayan kişiden, iki türlü kuşkulanılır. Ya hastadır ya da o kişinin, başkalarına bildirmek istemediği bir kuruntusu vardır. [ATATÜRK] )


- NEŞE ile MUTLULUK

( İçten neşe, şans getirir. )


- NEŞE ile MUTLULUK

( Hesaplanmış neşe barış getirmez! )


- NEŞE = NEŞVE = MERRIMENT, CHEERFULNESS[İng.] = GAIETÉ[Fr.] = HEITERKEIT[Alm.] = HILARITAS[Lat.]



- NESEB değil/yerine EDEB ve/||/<> MAL değil/yerine AMEL ve/||/<> CEMÎ-İ DÜNYA değil/yerine İLİM

( Edeb, yeğdir nesebden; amel, yeğdir maldan; ilim, yeğdir cemî'-i dünyadan. )


- NESEB/SOY değil/yerine/>< NİSBET



- NESNE AKTARIMI ile/değil/yerine KENDİLİK AKTARIMI



- NESNE İKİLİĞİ ile HAREKET İKİLİĞİ



- NESNE/LER ile/ve/||/<>/> KİŞİ/LER

( Aldığın yere bırakılmalı. İLE/VE/||/<>/> Hak ettiği yerde bırakılmalı/tutulmalı. )


- NESNE/MADDE BAĞIMLI/LIĞI ile/ve/||/<> DAVRANIŞSAL BAĞIMLI/LIK



- NESNE ile/ve/<> HAREKET



- NESNEDE ile/ve/||/<>/> BİTKİDE ile/ve/||/<>/> HAYVANDA ile/ve/||/<>/> İNSANDA/KİŞİLERDE

( Etkileşim. İLE/VE/||/<>/> Etkileşim ve yönelim. İLE/VE/||/<>/> Etkileşim ve iletişim. İLE/VE/||/<>/> Etkileşim ve iletişim ve bildirişim. )


- NESNEDE ile/ve/||/<>/> BİTKİDE ile/ve/||/<>/> HAYVANDA ile/ve/||/<>/> İNSANDA/KİŞİLERDE

( Tüketilir. İLE/VE/||/<>/> Su tüketir. İLE/VE/||/<>/> Su ve yiyecek tüketir. İLE/VE/||/<>/> Su, yiyecek tüketir ve tin/ekin üretir. )


- NESNEL ÜRÜNLER ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜŞÜNSEL "ÜRÜNLER"



- NESNEL/OBJEKTİF DUYGULAR ile/ve PAY ALMA/KATILMA DUYGULARI ile/ve DURUM (İÇERİKSİZ) DUYGULARI



- NESNELER ile/ve NESNELERİN İLİŞKİLERİ ile/ve NESNELERİN DEĞERLERİ



- NESNENİN "GÜZELLİĞİ" ve/||/<>/> YETKİN/LİK

( Kendini oluşturan bölümlerle birlikte, göstermiş olduğu uyumdur. VE/||/<>/> Bir şeyin, kendi kavramıyla uygunluğu. )


- NESNENİN "GÜZELLİĞİ" ve/||/<>/> YETKİN/LİK

( Doğa, en yüce uyum ve yetkinliktir. )


- NESNENİN (T)ÖZÜ ve/||/<> İNSANIN (T)ÖZÜ ve/||/<> TİNİN (T)ÖZÜ

( Çekim, zorunluluk. VE/||/<> Özgürlük. VE/||/<> Eylem. )


- NESNENİN BİLİNCİ ile/ve KENDİ-NİN BİLİNCİ



- NESNENİN MERKEZİ ve/||/<> BİLİNCİN MERKEZİ ve/||/<> ÖZGÜRLÜĞÜN MERKEZİ

( Kendi dışındadır. VE/||/<> Kendini bilmedir. VE/||/<> Kendine yeten varolmadır. )


- NESNENİN:
KENDİ ile/ve/değil AYRILMIŞ/UZAKLAŞMIŞ OLMASI



- NESNENİN/MALIN/PARANIN:
YOKLUĞU ile/>< VARLIĞI

( Paylaşılması kolaydır. İLE/>< Paylaşılması zordur. )


- NESNESİNE/KONUSUNA GÖRE İLİM ile/ve AMACINA GÖRE İLİM



- NESNESİZ ile/ve/||/<> DÜŞÜNCESİZ

( Nesnesiz ve düşüncesiz, kültür olanağı yoktur. )


- NETLEŞTİRME ile/ve/değil/||/<>/< AYRIŞTIRMA



- NETLEŞTİRMEK ile/ve/<> YÜZLEŞ(TİR)MEK ile/ve/<> YORUMLAMAK

( Psikoterapi yöntem ve süreçleri. )


- NETVÖRK[< İng. NETWORK] değil/yerine/= AĞ



- Neyi, nasıl ve ne zaman söyleyeceğini bilmediğin için SUS!!!



- NEYİN ARANILMASI GEREKTİĞİ ile/ve/değil/yerine NEREDE ARANILMASI GEREKTİĞİ



- NEZÂFET ile/ve/||/<> NEZÂHET[< NEZH(NEZİH)] ile/ve/||/<> NEZÂKET[Farsça NÂZİK'ten, Arapça kalıbına yakıştırılarak]

( Temizlik, paklık. İLE/VE/||/<> Ahlâk temizliği. | İncelik. İLE/VE/||/<> Kişilere saygılı ve incelikle davranma. )


- NEZÂKET:
BAŞKASINI RAHATSIZ ETMEMEK değil BAŞKASI İÇİN RAHATSIZLIK DUYMAK



- NEZÂKET[Farsça NÂZİK'ten, Arapça kalıbına yakıştırılarak] ile/ve/<>/< ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK/TEVÂZU'/TADA'DU'[< Dİ'DA]

( Özüne varmanın ilk adımı, alçakgönüllülüktür. )


- NEZÂKET ile/ve/<> EDEB



- NEZÂKET ile/ve/||/<> ZARÂFET ile/ve/||/<> MELÂHAT ile/ve/||/<> LETÂFET

( Nefsi, kötü ve yerilmiş huylardan arındırmak. İLE/VE/||/<> Aklı, kötü düşüncelerden, kuruntu/vehm ve kuşku/şüphe/zanlardan arındırmak. İLE/VE/||/<> Kalbe ait bâtınî arınma. İLE/VE/||/<> Hakk'tan başkasına bakmaktan arınmak. )


- NİCELİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NİTELİK

( Bölünebilir olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bölünemez olan. )


- NİCELİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NİTELİK

( Altın, altınlık niceliğinde, altınlık niteliklerini barındırır. )


- NİCELİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NİTELİK

( ARITHMOS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EIDOS )


- NİCELİK ile/ve/||/<>/> NİTELİK ile/ve/||/<>/> ÖLÇÜ

( Bölünebilir olan. İLE/VE/||/<>/> Bölünemez olan. İLE/VE/||/<>/> ... )


- NİCELİK ile/ve/||/<>/> NİTELİK ile/ve/||/<>/> ÖLÇÜ

( "Kaç?" sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> "Nasıl?"[Ne asıl? < KEYFE] sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> ... )


- NİCELİK ile/ve/||/<>/> NİTELİK ile/ve/||/<>/> ÖLÇÜ

( Nicelik olmadan, nitelik olmaz! Nitelik olmadan da nicelik! )


- NİCELİK ile/ve/||/<>/> NİTELİK ile/ve/||/<>/> ÖLÇÜ

( Altın, altınlık niceliğinde, altınlık niteliklerini barındırır. )


- NİCELİKSEL MATEMATİK ile KAVRAM MATEMATİĞİ



- NİCELİKSEL VAROLAN ile/ve/değil/||/<> NİTELİKSEL VAROLAN

( Cansızlar, bitkiler ve hayvanlar. İLE/VE/DEĞİL/||/<> İnsan. )


- NİÇİN? ile/ve/değil/yerine/önce/||/<>/>/< NASIL?

( Ne için? İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/<>/>/< Ne asıl? )


- NİÇİN? ile/ve/değil/yerine/önce/||/<>/>/< NASIL?

( Niçin'i olan, nasıl'a [biraz/bazen] "katlanabilir". )


- NİÇİN? ile/ve/değil/yerine/önce/||/<>/>/< NASIL?

( Sokrates öncesi > Sokrates > Platon > Aristoteles. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/<>/>/< Aristoteles > Descartes > Newton > Kant > Hegel ve sonrası. )


- NİMET ve/<> ŞÜKÜR

( Nimetin şükrü, nimetten daha değerlidir. )


- NİMET ve/<> ŞÜKÜR

( Bir nimetin çok olması, onun nimet olmadığını göstermez. )


- NİTELİK NİCELİK



- NİTELİK:
OLUMLU ve/||/<> OLUMSUZ ve/||/<> SONSUZ



- NİTELİK/LER ile/ve BOYUT



- NİTELİK ile/ve ANLAM



- NİTELİK ile AYIRT EDİCİ NİTELİK



- NİTELİK ile/ve DENGE



- NİTELİK ile/ve DERİNLİK



- NİTELİK ile/ve DOZ



- NİTELİK ve/<>/> FELSEFE



- NİTELİK ile/ve GEÇERLİLİK



- NİTELİK ile/ve İKİLİ NİTELİK



- NİTELİK ile KAPASİTE



- NİTELİK ile/ve/değil KENDİLİK

( Sıfat. İLE/VE/DEĞİL Ad. )


- NİTELİK ile/ve/değil KENDİLİK

( Siz, sadece kendinizsinizdir. )


- NİTELİK ile/ve/değil KENDİLİK

( Adjective. VS./AND Name. )


- NİTELİK = KEYFİYET = QUALITY[İng.] = QUALITÉ[Fr.] = QUALITÄT, BESCHAFFENHEIT[Alm.] = QUALITAS[Lat.] = POIOTES[Yun.] = CALIDAD[İsp.]



- NİTELİK ile/ve KUDRET



- NİTELİK ile ÖZELLİK



- NİTELİK ile SINIR



- NİTELİK ile SIRADÜZEN



- Nitelikli soru sorabilmek için DİNLE!!!



- Nitelikli soru sorabilmek için SUS!!!



- Nitelikli soru sorarak KONUŞ!!!



- NİTELİKLİ YAŞAM İÇİN ...:
YARISI ile/ve/||/<> 2 KATI ile/ve/||/<> 3 KATI :) :) :) ile/ve/||/<> SINIRSIZ ve KOŞULSUZ

( Yemeğin. İLE/VE/||/<> Yürüyüş. İLE/VE/||/<> Gülüş. :) İLE/VE/||/<> Saygı ve Sevgi. )


- NİTELİKLİ/KAPSAMLI YANIT ve/||/<>/>/< NİTELİKLİ SORU



- NİTELİKLİ ile NİTELİKSEL



- NİTELİKLİ ile/ve/<>/değil SEÇKİN



- NİYE KONUŞUYORUZ? değil NEYİ KONUŞUYORUZ?

( Konuşmak/konuşabilmek esas ve önceliklidir. Bazı şeyler gerçekleşmeden, olumsuzlukları ve yetersizliklerin yaşanmasına fırsat vermemek üzere, konuşabilmek, doğadaki en güçlü ve olanaklı yetimizdir. Konuşmanın, "niye"si, "gereksizliği" vs. olmaz! )


- NİYET YÖNELİM



- NİYET BOZUKLUĞU ile/değil NİYET EKSİKLİĞİ



- NİYET DİLLERİ ile/ve/<> GERÇEK DİLLER

( Amaca bağlandıkları zaman anlam oluşur. İLE/VE/<> Anlam, doğrudan üzerinde/içinde aranır/bulunur. )


- NİYET DİLLERİ ile/ve/<> GERÇEK DİLLER

( Arâmî, Âsır, Keldânî, Süryânî, İbrânî ve giderek Arâbî dillerin yapısı "niyet dili"dir. Bu kavram "niyete bağlı", "anlam/mânâ dili" niteliğini taşımaktadır. Niyet dillerinde yazı dili yalnızca ünsüzlerle kurulur ve okunurken ünlendirilir. Yunanca Hermes olarak kodlandırılmış olan sözcük aslen "HRM" olarak kodlanmakta ve "Hiram" diye ünlendirildiğinde "Nurlanmış" anlamına gelmektedir. )


- NİYET:
YOKSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VARSA

( "Bahane/mazeret", çoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hiçbir bahane/mazeret, yoktur. )


- NİYET'TE:
SAMİMİYET, İÇTENLİK, YAKINLIK
ve
TUTUM'DA:
RESMİYET, MESAFE, CİDDİYET



- NİYET/Lİ/LİK ile/ve EREK/Lİ/LİK / AMAÇ/LI/LIK

( Akıllı kişi, amacı niyette görür. )


- NİYET/Lİ/LİK ile/ve EREK/Lİ/LİK / AMAÇ/LI/LIK

( Niyet, amacı gösterir. )


- NİYET/Lİ/LİK ile/ve EREK/Lİ/LİK / AMAÇ/LI/LIK

( Niyet hayır, âkıbet hayır. )


- NİYET ile ...

( NİYET, MERAM | FİİL VE HAREKET | DÜNYA LEZZETLERİNİ TERK EDEREK İBADETLE ALLAH'A YÖNELMEK )


- NİYET ve/<>/= ABDEST



- NİYET ve/> ÂKIBET



- NİYET ile/ve AKLINDA TUTMAK



- NİYET ile/ve AMEL

( Niyet, kalbin ubudiyeti. İLE Amel, azaların/uzuvların ubudiyeti. )


- NİYET ile/ve AMEL

( Önce Niyet, sonra Amel. )


- NİYET ile/ve AMEL

( Niyet hayır, akıbet hayır. )


- NİYET ile/ve AMEL

( Niyet bâtın, amel zâhirdir. )


- NİYET ile/ve AMEL

( Müminin niyeti amelinden üstündür. )


- NİYET ile/ve AMEL

( NİYET: Âdet ile ibâdeti ayıran şey. )


- NİYET ile/ve/<> BAŞARI/MUVAFFAKİYET

( Kendinden/senden. İLE/VE/<> Oradan. )


- NİYET ile/ve CİDDİYET



- NİYET ile/ve EĞİLİM



- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Niyet, eylemden önceliklidir. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Eylem, içtenliğin kanıtıdır. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Eylem, gerçeğin mihenk taşıdır. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Berraklık ve sevecenlik eylemdir. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Eylem konusunda tasa çekmeyin, aklınıza ve gönlünüze özen gösterin. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Gerçeği bulmak için günlük hayatınızın en küçük eylemlerinde gerçek olmalısınız. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Gerçek, samimi eylemin meyvesidir. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Kalbi değiştiren eylemdir. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Sağlam bir anlayışa sahip bir kişi, eylemden sakınmaz. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( İmgenin ardında ve ötesinde olan idrak ve eylem gücüsünüz. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Eylem, gizli, bilinmeyen, bilinemez olandır. Sadece onun meyvesini bilebilirsiniz. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Hiç kimse, bir başkası adına eylemde bulunamaz. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Vazgeçme! Üşenme! Erteleme! )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Nobody can act for another. )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Do not give up! Do not dilatory! Do not delay! )


- NİYET ile/ve/<>/>/< EYLEM

( Action is a proof of earnestness.
Action is the touchstone of reality.
Clarity and charity is action.
You need not worry about action, look after your mind and heart.
Action is hidden, unknown, unknowable. You can only know the fruit.
A man of steady understanding will not refrain from action. )


- NİYET ile/ve EYLEM

( Eylem, içtenliğin kanıtıdır. )


- NİYET EYLEM



- NİYET ve/||/<> GAYRET ve/||/<> DİRÂYET[YETENEK]



- NİYET ile GELİŞİGÜZEL/LİK, GÖRELİ/LİK



- NİYET ile/ve/<> GEREKSİNİM



- NİYET ve/> GİRİŞİM



- NİYET +/=/> İDRAK +/=/> İLİM



- NİYET ve/>/< İDRAK ve/>/< İMAN



- NİYET ve/< İDRAK ve/< İMAN



- NİYET ile/ve İRÂDE



- NİYET ile/ve İRÂDE

( Kişi, Ahsen-i Takvim'dir, iradesi elindedir. İsterse yakasını bu âlemden kurtarır, isterse içine düşer. )


- NİYET ve İSTEK/TALEP



- NİYET ve/||/<>/> KARAR ve/||/<>/> UYGULAMA



- NİYET ile KASIT/AMD



- NİYET ile KASTETMEK



- NİYET ile/ve KIBLE



- NİYET ile/ve KIBLE



- NİYET ve/||/<>/< MECÂL



- NİYET ve/<> NAZAR(BAKIŞ AÇISI)



- NİYET ve/||/<> NAZAR ve/||/<> MÂNÂ-İ HARF ve/||/<> MÂNÂ-İ İSİM



- NİYET ve/<> TERCİH



- NİYET ile/ve ÜSLÛB



- NİYET ile/ve/değil YAKLAŞIM



- NİYET ile/ve YÖN



- NİYET ile/ve YÖNELİM



- NİYET ile/ve/<> YÖNELİM/EĞİLİM/MEYL



- NİYET ve/||/<> YÖNELİM ve/||/<> BAĞLILIKLAR ve/||/<> YATKINLIKLAR



- NİYET ile/ve YÖNELİŞ



- NİYET ile/ve/<> YÖNTEM



- NİYETİN BEDELİ ile BİLGİSİZLİĞİN BEDELİ



- NİYETSİZ/LİK ile/ve TERBİYESİZ/LİK



- NİYETSİZLİK ile/değil/yerine AKSAKLIK



- NİZÂM ile/ve/||/<> İNTİZÂM

( Düzen. İLE/VE/||/<> Düzenli olma, düzenlilik. )


- NOEIN ESTIN EINAI!:
( DÜŞÜNCE ve/||/<>/= OLMAK )



- NOKTA KOYMAK:
TÜMCENİN SONUNDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İKİRCİKTE



- NOKTA ile/ve/||/<>/> ÇİZGİ ile/ve/||/<>/> ÜÇGEN ile/ve/||/<>/> PİRAMİT

( Tek nokta. İLE/VE/||/<>/> İki nokta. İLE/VE/||/<>/> Üç nokta. İLE/VE/||/<>/> Dört nokta. )


- NOKTA ile/ve/||/<> KÜRE

( Uzaktan bakarsak. İLE/VE/||/<> Yakından bakarsak. )


- NORMAL KİŞİ :/= ANORMAL KİŞİ



- NOT ALMAK ile "NOT DÜŞMEK"



- NOTA'DAN, SENFONİ'YE ile/ve/||/<> ZERRE'DEN, OKYANUS'A



- NÖTR ile SAYDAM



- NÜFUS ARTIŞI ile/||/<>/>< KİŞİ SAYISININ AZALMASI

( )


- NÜFUS ARTIŞI ile/||/<>/>< KİŞİ SAYISININ AZALMASI

( Haritayı görmek için burayı tıklayınız... )


- NUR ve/||/<> HİDÂYET(KILAVUZLAMA)

( Tevrat'ta. / İncil'de. / Kur'ân-ı Kerîm'de. / Kişide. )


- NUR ve/||/<> HİDÂYET(KILAVUZLAMA)

( PHILO ve/||/<> SOPHOS )


- NUTUK:
İÇ KONUŞMA ve/||/<> DIŞ KONUŞMA

( Düşünme/düşünce. VE/||/<> Dil/söz. )


- O DA HAKLI, O DA, O DA ile/değil/yerine HER BİRİNDE, HAKLILIK PAYI VAR



- O DÖNEMDE, ... ile/değil O DÖNEM DE, ...

( Dahi anlamındaki "de" ayrı yazılır! Lütfen! Sadece biraz (daha) özen! )


- O DÖNEMDE, ... ile/değil O DÖNEM DE, ...

( Konfüçyüs: "Eğer konuşulan dil doğru değilse, o zaman söylenilen şey, söylenilmek istenen şey olmaz. O zaman, yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman, adâlet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, kişiler, kendini umutsuz bir karmaşanın içinde bulur. Bu nedenle, söylenilen şey, her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." )


- O OLMAK ile/ve/değil/yerine KENDİN OLARAK, O OLMAK



- O SEBEPTEN yerine O NEDENLE



- ODAK(LANMAK İÇİN):
OKU ile/ve/||/<>/> DÜŞÜN ile/ve/||/<>/> ANLA ile/ve/||/<>/> KONUŞ



- ODAK/LANMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNCELİK/LENDİRME



- ÖDEV AHLÂKI ile/ve FERÂGAT AHLÂKI ile/ve USTA AHLÂKI



- ÖDEV ile/değil/yerine ERDEM

( "Yükleme." İLE/DEĞİL/YERİNE "Yüklenme." )


- ÖDEV ile/ve/||/<> GÖREV



- ÖDÜN VERMEK ile/değil/yerine ÖNCELİK YÖNETİMİ



- OEDIPUS KARMAŞIKLIĞI/KOMPLEKSİ ve/||/<> ELEKTRA KARMAŞIKLIĞI/KOMPLEKSİ

( Eril çocuklarda. VE/||/<> Dişil çocuklarda. )


- ÖFKE GÜCÜ" ve "İSTEK/ARZU GÜCÜ" | ile/ve/değil/yerine/<>/> DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE/AKIL GÜCÜ

( Öfkeni, akılla yenemiyorsan, kendini, insandan sayma! )


- ÖFKE GÜCÜ" ve "İSTEK/ARZU GÜCÜ" | ile/ve/değil/yerine/<>/> DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE/AKIL GÜCÜ

( Öfkenin her zaman bir nedeni vardır fakat iyi bir nedeni yoktur. )


- ÖFKE(> ADRENALİN >) ve/> KALP KRİZİ

( Keskin sirke, küpüne zarar. )


- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/>< ANLAMA

( Öfkenin olduğu yerde anlama, anlamanın olduğu yerde öfke barın(a)maz. )


- ÖFKE ile/ve/değil/||/<>/< ÇARESİZLİK



- ÖFKE ile/değil/yerine/>< GÜLÜMSEME :)

( Öfkenin uzaklaştırdığını, gülücükler geri getiremez. )


- ÖFKE ile/ve/||/<> HIRS

( [gelirse/yönetilemezse ...]
Akıl gider. İLE/VE/||/<> Edep gider. )


- ÖFKE ile/ve/||/<> KEDER ile/ve/||/<> ÜZÜNTÜ ile/ve/||/<> STRES ile/ve/||/<> KORKU

( Karaciğeri yorar ve hasta eder. İLE/VE/||/<> Akciğeri yorar ve hasta eder. İLE/VE/||/<> Mideyi yorar ve hasta eder. İLE/VE/||/<> Kalbi ve beyni yorar ve hasta eder. İLE/VE/||/<> Böbrekleri yorar ve hasta eder. )


- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAĞLIKLI ÖFKE



- ÖFKE ile/ve/||/<>/> SUÇLULUK DÜŞÜNCESİ/DUYGUSU



- ÖFKE ile/<> SUSMA/SÜKÛT

( Kızmış olduğunun göstergesidir. İLE/<> Kırılmış olduğunun göstergesidir. )


- ÖĞRENECEK OLAN ile "AYAK UYDURACAK OLAN"



- ÖĞRENEN ANCAK DÜŞÜNMEYEN ile/ve/||/<> DÜŞÜNEN ANCAK ÖĞRENMEYEN

( Kaybolmuştur. İLE/VE/||/<> Tehlikededir. )


- ÖĞRENİLECEK OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TERK EDİLECEK OLAN



- ÖĞRENİLEMEZ ile/ve ANLAŞILAMAZ



- ÖĞRENİLEN ÖZGÜRLÜK ile/değil/yerine ÖZGÜRLÜK



- ÖĞRENİLEREK ile/ve/değil SORGULANARAK



- ÖĞRENİM/ÖĞRETİM ÜNİVERSİTESİ ile/ve/değil/yerine ARAŞTIRMA ÜNİVERSİTESİ



- ÖĞRENME'DE:
KLASİK ile/ve EDİMSEL ile/ve PEKİŞTİRME ile/ve BİLİŞSEL ile/ve BİLGİSAYAR YARDIMIYLA



- ÖĞRENME/ÖĞRENENLER:
ZAMANINDA ile/ve/||/<> OTORİTEDEN ile/ve/||/<> DENEYEREK ile/ve/||/<> YAŞAMDAN ile/ve/||/<> YAŞAMDAN BİLE (ÖĞRENEMEME/ÖĞRENEMEYENLER)

( İndirimli fiyattan. İLE/VE/||/<> Özgürlük bedeliyle. İLE/VE/||/<> Etiket fiyatından. İLE/VE/||/<> Gecikme zammıyla. İLE/VE/||/<> Boşa geçmiş, koskoca bir yaşamla. )


- ÖĞRENME ile/ve/değil/yerine KOŞULLANMA



- ÖĞRENME ile/ve/||/<>/> PAYLAŞMA



- ÖĞRENME ile/ve/değil/<> SÜZME



- ÖĞRENMEK ile/ve/<>/> "KALPTE BULMAK"



- ÖĞRENMEK ile/ve/değil/<> DEĞER KAZANMAK



- ÖĞRETECEĞİN KADAR ile BİLMEN GEREKTİĞİ KADAR

( Leblebi kadar öğretebilmek için top kadar bilmek gerek. )


- ÖĞRETECEĞİN KADAR ile BİLMEN GEREKTİĞİ KADAR

( Öğreteceğin kadar bilirsen öğretemezsin. )


- ÖĞRETECEĞİN KADAR ile BİLMEN GEREKTİĞİ KADAR

( Bilmiyorsan, Öğret! )


- ÖĞRETECEĞİN KADAR ile BİLMEN GEREKTİĞİ KADAR

( Öğrenmenin tek yolu uygulamadır. )


- ÖĞRETECEĞİN KADAR ile BİLMEN GEREKTİĞİ KADAR

( Bir günde olmaz ama bir gün[de] olur. )


- ÖĞRETECEĞİN KADAR ile BİLMEN GEREKTİĞİ KADAR

( Aramakla bulunmaz fakat bulanlar arayanlardır. )


- ÖĞRETECEĞİN KADAR ile BİLMEN GEREKTİĞİ KADAR

( Arayan aradığı sürece ayrı kaldı çünkü aradığı kendindeydi. )


- ÖĞRETEN ile/ve/||/<>/> ÜRETEN



- ÖĞRETİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DAHA FAZLASI



- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜŞÜNMELERİNİ SAĞLAMAK



- ÖĞRETMEK ile/ve/<> FARK ETMEK/ETTİRMEK

( Öğretmek, başkalarına senin kadar iyi bildiklerini anımsatmaktır. )


- ÖĞRETMEK ile/ve/<> FARK ETMEK/ETTİRMEK

( EACH ONE, TEACH ONE )


- ÖĞRETMEK ile/ve/<>/değil/yerine GÖSTERMEK



- ÖĞRETMEK ile/ve/değil/yerine KEŞF ETTİRMEK



- ÖĞRETMENİ OLALIM! ve/||/+/<>/>/< ÖĞRENCİSİ OLALIM!

( Nefsimizin. VE/||/+/<>/>/< Vicdanımızın. )


- ÖĞRETMENİN/HOCANIN SAĞLAYABİLECEKLERİ:
EMNİYETİ SAĞLAMAK ile/ve BAŞLANGIÇTA UYGUN OLAN(LAR)I SUNMAK



- ÖĞÜT VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ/DOĞRU ÖRNEK OLMAK/GÖSTERMEK

( Yolu uzun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu kısa. )


- ÖĞÜT VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ/DOĞRU ÖRNEK OLMAK/GÖSTERMEK

( Kolay. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Kolay değil". )


- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<> (İYİ/YETERLİ/NİTELİKLİ) ÖRNEK

( Yolu, uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Yolu, kısa ve etkilidir. )


- ÖĞÜT ile/ve/||/<>/> ESİNLENME



- ÖĞÜT ile/ve/<>/>< HAKARET

( Bir insana, başkaları yanında verilen "öğüt", öğüt değil "küçük düşürme", "aşağılama" ya da "hakaret" olabilir/olur[bazen/çoğunlukla]. Kimseye ve de özellikle çocuklara, ne kıyas, ne de öğüt, doğru/uygun zaman, zemin ve koşullar oluş(turul)madıkça, yapılmamalıdır. )


- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRNEK

( Yolu/süreci uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yolu/süreci kısa ve etkilidir. )


- ÖĞÜTMEK ile/ve SİNDİRMEK

( Ağızda. İLE/VE Midede ve sonrasında. )


- ÖĞÜTMEK ile/ve SİNDİRMEK

( Yediğinizi için, içtiğinizi yiyin! )


- ÖĞÜTMEK ile/ve SİNDİRMEK

( NÂCÎ[Ar.]: Sindirimi kolay yiyecek. )


- Oğuz ile OĞUZ

( XI. yüzyılda, Harezm bölgesinde toplu olarak yaşayan ve daha sonra Batı'ya doğru göç ederek, bugünkü Türkmen, Azeri, Gagavuz ve Türkiye Türkleri'nin temelini oluşturan büyük bir Türk boyu. İLE İyi huylu kişi. )


- ÖKE/DEHÂ ve/||/+/<>/> GÜZELLİK



- OKSİJEN ile/ve/||/<>/ KOKU

( "Oksijeni bilmem ama kokun şart!" )


- OKSİTOSİN ile/ve/||/<> VAZOPRESİN

( Annelik içgüdüsü. Doğumla başlayan annelerde salgılanan hormon. İLE/VE/||/<> Babalık içgüdüsü. Doğumla başlayan babalarda salgılanan hormon. )


- OKSİTOSİN ile/ve/||/<> VAZOPRESİN

( Doğum ve emzirme süreçlerinde rol oynayan hormon. İLE/VE/||/<> Su dengesini ve kan basıncını düzenleyen hormon. )


- OKSİTOSİN ile/ve/||/<> VAZOPRESİN

( Sosyal bağları ve güven duygusunu artırır. İLE/VE/||/<> Stres tepkilerini ve saldırganlığı etkiler. )


- OKSİTOSİN ile/ve/||/<> VAZOPRESİN

( İkisi de peptid hormondur ve dokuz amino asitten oluşur. [Hipotalamustan salgılanır ve arka hipofizden salınır.] )


- OKU, BABAN GİBİ EŞEK OLMA!
ile/değil
OKU BABAN GİBİ, EŞEK OLMA!
ve/||/<>
A WOMAN, WITHOUT HER, MAN IS NOTHING
A WOMAN, WITHOUT HER MAN, IS NOTHING

( Virgülün/vurgunun/durağın nerede olduğu çok önemli! )


- OKU, BABAN GİBİ EŞEK OLMA!
ile/değil
OKU BABAN GİBİ, EŞEK OLMA!
ve/||/<>
A WOMAN, WITHOUT HER, MAN IS NOTHING
A WOMAN, WITHOUT HER MAN, IS NOTHING

( )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( Duyduğumu unuturum, gördüğümü anımsarım, okuduğumu anlarım. )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( Kurnaz kişiler, okumayı küçümser; basit kişiler, ona hayran olur; akıllı kişiler ise ondan yararlanır. )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( Okumak bir kişiyi doldurur, kişilerle konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır. )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( Kişi kendini yetiştirmek/terbiye etmek için okumalıdır! [Başkalarına bilgi satmak için değil!] )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( Kitap okumak, sevgilinin fotoğrafına bakmak gibidir. )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

(

Büyük buluş! )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( image )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( Bir kitabı okurken geçen iki saatin, yaşamımın çoğu yılından daha dolu olduğunu fark edince, bir kişinin yaşamının ürkütücü hiçliğini düşünürüm.

Sabahattin Ali )


- OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK! ile/ve/değil/||/<>/> OKUMAK!

( "Okuma Alışkanlığı Üzerine" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- OKUL = BOŞ ZAMAN ([Yun.] SCHOLé = [eski İng.] SCOL = OKUL = ...



- OKUL ile/ve/||/<>/>< YAŞAM

( Önce ders verir, sonra dener, sınav yapar. İLE/VE/||/<>/>< Önce sınav yapar, sonra [dene(yimle)terek] ders aldırır. )


- OKUMA:
DOĞRUSU ile/ve/||/<>/> GÜZELLEŞTİRME



- OKUMA:
EKRANDAN ile/değil/yerine KÂĞITTA

( Ekrandan okuma, kâğıt üzerinden okumaya göre %25 daha yavaştır. )


- OKUMA ile/ve/değil HECELEME



- OKUMAK:
ÖNCELİKLE ile/ve TEKRAR TEKRAR



- OKUMAK:
SABAH ile/ve/||/<>/> AKŞAM ile/ve/||/<>/> YATARKEN/YATMADAN ÖNCE



- OKUMAK:
YOLDA ile/ve BEKLERKEN



- OKUMAK:
YOKSULLUKTA ve/||/<>/> VARSILLIKTA

( Varlık/servet[Ar.]. VE/||/<>/> Süs, ziynet/zinet[Ar.]. )


- OKUMAK ve/<> BİRARAYA GELMEK/GETİRMEK

( Anlamak için okursun, anlarsan okursun! )


- OKUMAK ile/ve/||/<>/></< DİNLEMEK

( Kişileri ayrıştırır. İLE/VE/||/<>/< Kişileri/toplulukları/toplumu birleştirir. )


- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/= DUYURMAK/İLETMEK



- OKUMAK ile/ve/değil EŞİK



- OKUMAK ve/||/<> KONUŞMAK ve/||/<> YAZMAK

( Tamamlar. VE/||/<> Hazırlar. VE/||/<> Olgunlaştırır. )


- OKUMAK ile/ve/değil/||/<>/< OKUYABİLMEK



- OKUMAYA DEĞER ŞEYLER YAZMAK ve/||/<> YAZILMAYA DEĞER ŞEYLER YAŞA(T)MAK



- OKUNACAKLAR ile/ve/<> KONUŞULACAKLAR



- OKUR-YAZARLIK ile/ve/<> SAYISAL OKUR-YAZARLIK

( ... İLE/VE/<> Sayıları kavrayabilme ve kullanabilme yetisi.[düzeyler, basamaklar, zaman algısı] )


- OKUR-YAZARLIK ile/ve/<> SAYISAL OKUR-YAZARLIK

( LITERACY vs./and/<> NUMERIC LITERACY )


- OKUR-YAZARLIK ile/ve/<> SAYISAL OKUR-YAZARLIK

( WHIPPLES ve ABCC Endeksleri )


- OKYANUSU AŞMAK ve/ne yazık ki/||/<>/> DEREDE BOĞULMAK



- OL!:
İÇİNDE ve/||/<> KIÇINDA ve/||/<> BAŞINDA ve/||/<> YANINDA

( Tarlan varsa. VE/||/<> Teknen varsa. VE/||/<> İşin varsa. VE/||/<> Eşin varsa. )


- OL(A)MADIĞIMIZ GİBİ OLMAK/OLMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine OLDUĞUMUZ GİBİ OLMAK



- OLABİLDİĞİNCE ...:
KÜÇÜLTELİM!/AZALTALIM! ve/||/<> ARTIRALIM!

( Lokmalarımızdaki oranı. VE/||/<> Çiğneme sayımızı. )


- OLABİLECEKLER ile/ve/||/<>/>/< OLMASI GEREKENLER



- OLAMAZ/OLMAMALI!:
ZEKÂSIZ VE AKILSIZ SEVGİ ile SEZGİSİZ ZEKÂ

( Köleliğe yol açar. İLE Diktatörlüğe yol açar. )


- OLAN/DAN ile/ve OLMAYAN/DAN

( Kâr. İLE/VE Yarar. )


- OLAN ile/ve/||/<>/>< OL(MA)MASI GEREKEN



- OLAN ile/ve/<>/değil/yerine OLABİLEN

( Evren/dekiler. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE İnsan... )


- OLAN ile/ve/<>/||/hem de ÖLEN ile/ve/<>/||/hem de YANAN ile/ve/<>/||/hem de YENİLEN

( Hiçbirine, çözüm yoktur. )


- OLAN <>/>< OLMAYAN

( (olduğu) Kadar. <>/>< (olmadığı) Kader. )


- OLAN <>/>< OLMAYAN

( Yapar/yapıyor. <>/>< Bakar/bakıyor. )


- OLAN ile/ve/||/<> ORAN



- OLAN ile/ve VAROLAN



- OLAN ile VAROLAN



- OLAN ile/ve VAROLAN

( Kişinin içindeki varolanlar kimine kıyâmet, kimine alâmet olur. )


- OLANAK/SIZ/LIK ile/ve/değil/||/<>/< ÜMİT/SİZ/LİK



- OLANAK ve/<> VAROLAN(MEVCUT)



- OLANAKLAR ve/||/<>/>/< GELİŞME HAKKI



- OLANAKLI/LIK ile/ve KENDİ/LİK



- OLANAKLI ile/ve/değil YANLIŞ DEĞİL/OLMAYACAKTIR



- OLANAKLILIK ile/ve KENDİNDELİK



- OLANAKSIZ/LIK / OLANAKLI/LIK ve/<> KARARLI/LIK

( Aralarındaki tek fark, kararlılık derecesindedir. )


- OLANAKSIZ/LIK ile/değil/yerine OLANAKLI/LIK

( Aralarındaki tek fark, kararlılık derecesindedir. )


- OLANI BİLİRİM/BİLEYİM ile/ve/||/<>/< OLMASI GEREKENİ (")BİLEBİLİRİM(")/BİLEYİM

( Aristoteles. İLE/VE/||/<>/< Platon. )


- OLANI BİLMEK ve/||/<>/>/< ORANI BİLMEK



- OLANI/ELDEKİNİ:
BEĞENMEMEK ile/ve/<>/değil/yerine DAHA İYİSİNİ İSTEMEK



- OLANIN, ZARARI değil/yerine/>< OLMASI GEREKENİN, YARARI



- OLANLA(RLA) / OLDUĞU KADARIYLA:
TATMİN/MUTMAİN OLMA(MA)K ile/ve/değil/yerine/||/<> YETİNME(ME)K



- OLASI (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ) ile/ve/değil/yerine OLASI(LIKLI) (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ)



- OLASI) BİR OLUMSUZLUĞU/KAYIBI:
"ESAS ALMAK" değil/yerine ...'YI DA ÖNGÖRMEK/DEĞERLENDİRMEK



- OLASILIK:
DOĞADA/DEVİMDE/NESNELERDE ile/ve/||/<>/> DAVRANIŞTA/EYLEMDE(KİŞİDE) ile/ve/||/<>/> ZİHİNDE/DÜŞÜNCEDE/SÖZDE



- OLASILIK ile/ve/||/<>/> TEDBİR



- OLASILIKLARA "GÜVENMEK" ile/ve/değil/yerine KENDİMİZE GÜVENMEK

( Anımsa ki, her zaman şanslı olmayabilirsin! )


- OLASILIKLARI DÜŞÜNMEK/HESAPLAMAK ile "ŞOM AĞIZLILIK"



- OLAY/DURUM ile/ve/||/<> AYRINTI/LAR(I)



- OLAY ve/değil/||/=/<>/< BETİMLENEN



- OLAY ve/<> GELİŞİGÜZEL/LİK



- ÖLÇEK ile/ve/<> NİTELİK



- ÖLÇMEK ile/ve HESAPLAMAK



- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> ORAN ile/ve/||/<> MATEMATİK

( Bilim/de. İLE/VE/||/<> Sanat/ta. İLE/VE/||/<> Müzik/te. )


- ÖLÇÜLÜ ile/ve/||/<> ÖLÇÜ İLE



- ÖLÇÜLÜLÜK ile/ve/<> DENGE



- ÖLÇÜT = MISDAK, MİYAR, KISTAS = CRITERION[İng.] = CRITÉRIUM, CRITÈRE[Fr.] = KRITERIUM[Alm.] = KRITERION < KRINEIN:AYIRMA, YARGILAMA[Yun.] = CRITERIO[İsp.]



- OLDUĞUN GİBİ GÖRÜNMEK/KONUŞMAK ile/ve/<> GÖRÜNDÜĞÜN/KONUŞTUĞUN GİBİ OLMAK

( Kendinizi olduğunuz gibi bilmek için tüm fikirlerden vazgeçiniz. )


- OLDUĞUN GİBİ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< YALINLIK



- OLGUN BİRİKİM ve/||/<> GENÇ ENERJİ



- OLGUN KİŞİ:
"GÜZEL SÖZ SÖYLEYEN" değil SÖYLEDİĞİNİ YAPAN VE YAPABİLECEĞİNİ SÖYLEYEN



- OLGUN KİŞİ:
"KIZMAYAN" değil ÖFKESİNİ YÖNETEBİLEN/YUTABİLEN



- OLGUN/LUK:
BİLGİ İTİBARİYLE
ve/||/<>
BİLGELİK İTİBARİYLE
ve/||/<>
DURUM/KOŞULLAR İTİBARİYLE
ve/||/<>
AYDINLATMA İTİBARİYLE



- OLGUN/LUK ve/||/<> AKILLI/LIK ve/||/<> GÜÇLÜ/LÜK

( Hatalarımızı kabul edebilecek kadar. VE/||/<> Hatalarımızdan ders alabilecek kadar. VE/||/<> Hatalarımızı düzeltebilecek kadar. )


- OLGUN/LUK ile/değil ÇEKİNGEN/LİK



- OLGUN/LUK ile/ve SONSUZ/LUK



- OLGUN/LUK ve/||/<>/>/< SUSKUN/LUK



- OLGUN/LUK ile YAŞLI/LIK

( Olgun kişi, herşeyin iyisi için çabalar. )


- OLGUN/LUK ile/ve YETKİN/LİK



- OLGUN ile/ve/değil/||/<> "DURGUN"



- OLGUN ve/||/=/<> ACIYA GÜLEBİLEN

( En olgun kişi/ler, acıya gülen(ler)dir. )


- OLGUN ile YETİK

( ... İLE Yetişmiş, erişmiş, büyümüş. | Bilgili, olgun. )


- OLGUN ile/ve/<>/+ YETKİN



- OLGUNLAŞMA(KEMÂLÂT) ve SABİTLİK ve TEKRAR



- OLGUNLAŞMA/KEMÂL:
"YAŞ ALARAK" ile/ve/değil/||/<>/< YAŞAYARAK



- OLGUNLAŞMA ve/||/<> "YARA ALMAMA" ve/||/<> KAZANMA

( İlgiye gereksinim duymadıkça. VE/||/<> Beklentiye girilmedikçe. VE/||/<> Bağımlı kalınmadıkça. )


- OLGUNLAŞMA ve/||/<>/> ŞAŞIRMAMA



- OLGUNLAŞMAK/TEKÂMÜL (ETMEK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇEKİRDEĞİNİ KÜÇÜLTMEK



- OLGUNLAŞMANIN SAĞLADIKLARI:
"KALPTE" ile/ve/||/<>/> ANLIK'TA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<>/> YAŞAMDA

( Duyarlılık kazandırır. VE/||/<>/> İşleklik ve işlevsellik sağlar. VE/||/<>/> Huzur sağlar/sunar. )


- OLGUNLUĞUN EN ÖNEMLİ GÖSTERGELERİ:
DEDİKODUYA DAYANMA/TAHAMMÜL ve/<>
İFTİRAYA DAYANMA/TAHAMMÜL

( Dedikodu ve iftiraya karşılığın da üç aşaması vardır.
1- Dedikodu ve iftiraya susarak[sükûnetle] karşılık vermek.
2- Dedikodu ve iftiradan "memnun olmak".
3- Dedikodu ve iftiradan "memnun olup", "dedikoducu/iftiracı" için üzülmek. )


- OLGUNLUK/KEMÂLÂT ve SÜKÛT

( Kemâlâtın sonu, sükûttur. )


- OLGUNLUK/KEMÂLÂT ve SÜKÛT

( KEMÂL: YEKSAN-REKSAN )


- OLGUNLUK/KEMÂLÂT ve SÜKÛT

( KEM-ÂLÂTLA, KEMÂLÂT OLMAZ )


- OLGUNLUK/KEMÂLÂT ve SÜKÛT

( Cemal görmek, kemal bulmak. )


- OLGUNLUK/KEMÂLÂT ve SÜKÛT

( Belirli bir seviyeye (olgunluğa/kemale) ulaşmadan dönüşüm gerçekleşemez fakat dönüştürücü öğe/ler içeridedir. )


- OLGUNLUK ile/ve/||/<> SÜREKLİLİK



- OLMA!:
[ne] PİŞMAN ne DÜŞMAN ne [de] KAHRAMAN



- OLMADAN ÖNCE OLSUN DİYE ve/||/<> ÖLMEDEN ÖNCE ÖLSÜN DİYE



- OLMADIKLARIMIZ ve/||/<>/> YAPMADIKLARIMIZ ve/||/<>/> DÜŞÜNMEDİKLERİMİZ ve/||/<>/> KONUŞMADIKLARIMIZ

( Yeğlemedikleri... [B (bile değil)] )


- OLMADIYSA:
[ya] DAHA İYİSİ OLUR ya da HAYIRLISI BUDUR



- OLMAK ile/ve/=/<> BULMAK

( İsimsiz, cisimsiz, resimsiz. İLE/VE/=/<> İsimle, cisimle, resimle. )


- OLMAK ile/ve/||/<>/> OLAN ile/ve/||/<>/> OLUŞ

( Bir gövdede odaklanmış, sonsuz olansınız. )


- OLMAK ile/ve/||/<>/> OLAN ile/ve/||/<>/> OLUŞ

( BEDÂHETEN: O anda oluşan. | Birdenbire, ansızın, düşünmeksizin. )


- OLMALI ile OLSA DA/OLMASA DA



- OLMASI GEREKEN ile/ve/||/<> OLANIN FELSEFESİ

( Platon. İLE/VE/||/<> Aristoteles. )


- OLMAYAN MEYVEYE EL UZANMAZ ve/<> AŞILANMAYAN MEYVE TATLANMAZ



- OLMAYANLARA ve/||/<> OLANLARA

( İnanmamalıyız. VE/||/<> Kanmamalıyız. )


- OLMAYANLARI ARAMAK ile/değil/yerine OLANLARI BULMAK/GÖRMEK



- OLMAYIŞI GÖSTERMEK ile OLUŞU YAŞAMAK



- OLMAZ OLSUN ile/ve/||/<> JE VEUX

(

ile/ve/||/<>

)


- OLMAZ ile "YOK"



- OLMAZSA OLMAZLIK ile/ve/||/<> TERK EDİLEMEZLİK



- ÖLMEK:
GÖVDEDE ile/ve/değil/yerine/<>/< KENDİNDE



- ÖLMEK ile/ve/||/<>/>/< "ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK"

( Dünyanın içinden çıkmak. İLE/VE/||/<>/>/< Dünyayı, içinden çıkarmak. )


- ÖLMEK ile/ve/değil/yerine OLMAK



- ÖLMEK ile/değil/yerine YAŞAM(AY)I TAMAMLAMAK/HAY(I)R'LAMAK



- ÖLMEK ile/değil/yerine/>< YAŞAMAK

( Yaşamakla meşgul olmazsan, ölmekle meşgul olursun. )


- ÖLMEYE DEĞER ile ÖLDÜRMEYE DEĞER ile/değil/yerine YAŞAMAYA DEĞER

( Birkaç şey var. İLE Hiçbir şey yok. İLE/DEĞİL/YERİNE Çok şey var. )


- OLMUŞ) OLAN ile OLMAKTA OLAN

( Nesne/ler. İLE Özne/kişi. / İnsan. )


- ÖLÜM KORKUSU < GÖVDE ZANNI



- ÖLÜM:
"ÖNÜNDE DURURSAN" ve/||/<> "KAÇARSAN"

( Yakalar. VE/||/<> Yetişir. )


- ÖLÜM:
ANIMSA(YA)MADIĞIMIZDA değil ANIMSANMADIĞIMIZDA



- ÖLÜM:
ZORUNLU/IZDIRARÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İHTİYÂRÎ

( Ölmeden önce ölünüz... )


- ÖLÜM/İLİŞKİ İÇİN:
"BAŞLANGIÇ" yoksa/>< "SON" DA YOKTUR



- ÖLÜM ve/<> APTALLIK

( Öldüğünde, öldüğünü bilmezsin. Sadece, başkaları için zordur. VE/<> Aynı şey, aptallıkların için de geçerlidir. )


- ÖLÜM >< AŞK

( Ölümün karşısındaki tek güç ve olanak, ancak ve ancak aşktır! )


- ÖLÜM ile/ve/||/<>/> ORGAZM

( Tüm ölçü(t)lerin ölçütü. İLE/VE/||/<>/> Tüm deneyimlerin/duyumların ölçütü. )


- ÖLÜMDE "ÖNCELİK":
[ya] SEN/O ile/ve/ya da/||/<> BEN ile/ve/ya da/||/<> AYNI ANDA, İKİMİZ BİRDEN

( [değil/yerine/ya da]
Bu üç olasılıktan biri gerçekleşmeden, ikimiz/hepimiz[düşünebilen ve seven/sevebilen herkes], ölümle yüzleşip ölmeden önce "ölerek" ve sevdiklerimizle ölüm/ümüz konusunu da konuşabilme olanağıyla, bu üçünün de dışına çıkabilmek. )


- ÖLÜMDEN KAÇMAK değil/yerine KÖTÜLÜKTEN KAÇINMAK



- ÖLÜMDEN SONRA, YAŞAMIN OLUP OLMADIĞI değil/yerine ÖLÜMDEN ÖNCE, SENİN, YAŞAMDA OLUP OLMADIĞIN



- OLUMLAMA ile/ve OLUMSUZU OLUMSUZLAYARAK OLUMLAMA



- OLUMLU ÖZGÜRLÜK ile/ve OLUMSUZ ÖZGÜRLÜK

( Olumsuz özgürlük de bir olanaktır/olanaklılıktır. )


- OLUMLU ÖZGÜRLÜK ile/ve OLUMSUZ ÖZGÜRLÜK

( Kişi, köleliği ya da engelliliği de yeğleyerek özgür olduğunu "düşünebilir/varsayabilir". )


- OLUMLU-OLUMSUZ ALGISI ile/ve VARLIK-YOKLUK ALGISI



- OLUMLU ile "OLGUN"



- OLUMLU ile/ve/||/<>/> OYLUMLU/HACİMLİ



- OLUMSUZ BAKIŞ/BAKAN ile/değil/yerine/>< OLUMLU BAKIŞ/BAKAN

( Her çözüm için mutlaka bir "sorun" bulmak/bulanlar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Her "sorun" için en az bir çözüm bulmak/bulanlar. )


- OLUMSUZ KOŞULLAR:
GEÇİRİCİ ile/ve/değil/yerine/<> GEÇİCİ



- OLUMSUZ MANEVİYAT ile/değil/yerine OLUMLU MANEVİYAT

( Varlığının deneyimi. İLE/DEĞİL/YERİNE Hizmet. )


- OLUMSUZ ÖZGÜRLÜK ve/= GEREKSİNİM



- ÖLÜMSÜZ YAPITLAR:
ÇOCUK ve KİTAP ve HAYRAT



- ÖLÜMSÜZ/LÜK ve/||/<>/< ÖZGÜR/LÜK



- OLUMSUZDAN "BESLENME" ile/değil/yerine OLUMLUDAN "BESLENME"



- OLUMSUZLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÜRETKEN OLUMSUZLAMA



- OLUMSUZLUĞU/SORUNU/ÇÖZÜMÜ:
HESABA KATMAMIŞ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< GÖZE ALMIŞ OLMAK



- OLUMSUZLUK değil/yerine/>< "ÖLÜMSÜZLÜK"

( Olumsuzlukları yönetebildiğimiz ve/ya da zihnimizden uzak tutabildiğimiz oranda, farkındalıkla dolu bir "ölümsüzlük" alanına çıkılır. )


- OLUMSUZLUKLARI/OLUMSUZLUKLARDAN:
"BESLE(N)ME" ile/ve/<> "BEZE(N)ME"



- OLUR ile/ve/||/<> OLMAZ

( Diye bir şey yok! İLE/VE/||/<> Diye bir şey yok! )


- OLURSA, SORUN OLMAYAN/OLMAYACAK ile OLMASA/YAŞANMASA, DAHA İYİ OLACAK OLAN



- OLURSA ile/ve/<> OLMAZSA

( Ne iyi/âlâ. İLE/VE/<> Pek iyi/âlâ. )


- OLURUNA BIRAKMAK ile/ve/<> AKIŞINA BIRAKMAK



- OLUŞ'TA(KEVN): SÜKÛN ve/||/<> HAREKET ve/||/<> ELVAN ve/||/<> ASVAT ve/||/<> TUUM(TADLAR) ve/||/<> REVAYİH(KOKULAR) ve/||/<> İTİMAT ve/||/<> HARARET ve/||/<> BÜRÛDET ve/||/<> RUTÛBET ve/||/<> YÜBÛSET(KURULUK) ve/||/<> TELİF ve/||/<> HAYAT ve/||/<> ELEM ve/||/<> KUDRET ve/||/<> İRADET ve/||/<> KERÂHET ve/||/<> ŞEHVET ve/||/<> NEFRET ve/||/<> İTİKAT ve/||/<> ZAN



- OLUŞ(TUR)MAK ile/ve/||/<>/> ÖRGÜTLE(N)MEK



- OLUŞ ile/ve/||/<>/< ORUÇ



- OLUŞ ve/||/<>/>/< SONSUZLUK

( İkisinin de tek sözcüğü/aracı... "... bile değil!" )


- OLUŞUM/TEŞEKKÜL[Ar.] ve/<> TEŞEKKÜR



- OLUŞUM ile/ve DEĞİŞİM



- OLUŞUM ile DEĞİŞİM



- OMURGALI ile/ve BİR DURUŞU OLAN/OLABİLEN



- OMURGASIZ/LIK ile/değil BİLGE/LİK / İRFAN



- OMUZ:
SAĞ ile/ve/<> SOL

( Kişinin, %80'inin sağ omuzu, sol omuzundan düşüktür. İLE/VE/<> Kişinin, %20'sinin de sol omuzu, sağ omuzundan düşüktür. )


- ONAY (ALMAK)/ONAYLAMAK ile/ve/değil/yerine OLUR (ALMAK)/OLURLAMAK



- ONAYLAMA(MA) ile/ve/||/<>/> AYNALAMA(MA)



- ONAYLAYICI SÖZCÜKLER ve/||/<>/> HİZMET EYLEMLERİ ve/||/<>/> FİZİKSEL TEMAS



- Önce susmayı öğren! sonra KONUŞ!!!



- ÖNCE:
ALICI(MÜŞTERİ) değil ÇALIŞAN



- ÖNCE/Sİ ile/ve (...) SONRA/SI["sora" DEĞİL!]



- ÖNCELİK-SONRALIK ve/değil BİRLİKTELİK



- ÖNCELİK:
BİLİŞSEL/MANTIKSAL ile/ve/değil/||/<>/< VAROLUŞSAL



- ÖNCELİK'İ:
TELEFONA/MESAJA VERMEK değil/yerine ORTAMA/ÇEVREYE/TOPLANTIYA/KİŞİLERE VERMEK



- ÖNCELİK ve/||/<>/>/< İNCELİK



- ÖNCELİK ile/ve/değil/||/<>/< PAYLAŞILMIŞ ÖNCELİK



- ÖNCELİK = PRIORITY/PRECEDENCE[İng.] = [Fr.] = [Alm.] = [İt.] = [İsp.]



- ÖNCELİK ile/ve/||/<>/< ZORUNLULUK



- ÖNCELİKLİ/LER ile/ve GENEL

( For human. VS./AND On nature. )


- ÖNCELİKLİ/LER ile/ve GENEL

( İnsanda. İLE/VE Doğada. )


- ÖNCELİKLİ/ÖNCELİĞİ (OLAN) ile/ve ÖNEM(L)İ (OLAN)

( Önde gelmesi gereken, öne alınmalıdır. )


- ÖNCELİKLİ ile/ve/değil ÖNCELİKLERLE ÖRTÜŞEN



- ÖNCESİ-SONRASI:
TEKERLEK ve YELKEN ve YAZI



- ÖNCÜ ile/ve/||/<> ÖNCÜL



- ÖNCÜ ile/ve/değil/||/<> ÖNE GEÇEN/ÇIKAN



- ÖNCÜLLER = MUKADDEMAT = PREMISS[İng.] = PRÉMISSES[Fr.] = PRÄMISSE[Alm.] = PRAEMISSA[Lat.] = ESTABLECIMIENTO[İsp.]



- ÖNEM VERMEK / ÖNEMLİ GÖRMEK
ile/ve/||/<>/>
ÖNCELİKLİ GÖRMEK



- ÖNEM VERMEK ile DEĞER/DESTEK VERMEK



- ÖNEM/DEĞER ile "ÖLÇÜSÜ"

( Sayılması olanaklı şeyler, her zaman önemli olmayabilir. İLE Önemli şeyler ise her zaman sayılamayabilir. )


- ÖNEMİ YOK ile/değil BELİRLEYİCİLİĞİ YOK



- ÖNEMLİ OLAN" ile/ve/değil/yerine ÖNEMİ OLAN

( Herşeyin bir (az/orta/çok) önemi(değeri) vardır fakat önemli olup olmamayı, öncelik belirler. )


- ÖNEMLİ ile/ve İLGİNÇ



- ÖNEMLİ ile/ve/<> ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN



- ÖNEMSEMEK ile/ve/||/<>/> BENİMSEMEK



- ÖNERİ ile/ve/<>/yerine ÇÖZÜM

( Burada/şurada/orada değil! Sende! )


- ÖNGÖREBİLDİĞİMİZ ...:
ORANDA ile/ve/||/<> DOĞRULTUDA



- ÖNGÖRÜLEBİLİR BİLİNMEYEN ile/ve/<> BİLİNEMEYECEK BİLİNMEYEN



- ÖNGÖRÜLEBİLİR/LİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİR/LİK



- ÖNGÖRÜMÜZ ...:
BİR YILLIK İSE ile/ve/değil/||/<>/>/<
ON YILLIK İSE ile/ve/değil/||/<>/>/<
YÜZ YILLIK İSE

( Tohum ekelim. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Fidan dikelim. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Çocuk eğitelim. )


- ÖNLEM ALMALI:
SEL ALMADAN ile/ve/||/<> YEL ALMADAN ile/ve/||/<> TOPRAK ALMADAN ile/ve/||/<> ALEV ALMADAN



- ÖNLEME:
GENEL ile/ve/||/<> ÖZEL

( Topluma yönelik.[Koruma amacıyla.] İLE/VE/||/<> Kişiye yönelik.[Engel olabilmek üzere.] )


- ÖNLEME:
GENEL ile/ve/||/<> ÖZEL

( Olumlu ya da olumsuz durumlar için. )


- ÖNLEME:
İŞ KAZALARINDA ile/ve/||/<> MESLEK HASTALIKLARINDA

( [Gereken doğru/uygun koşulların sağlanmasıyla] %98 ile/ve/||/<> %100 )


- ÖNLEMEK ile/ve/||/<> ÖNÜNE GEÇMEK



- ÖNLENEBİLİR ile/ve/değil/||/<>/>/< ÖNGÖRÜLDÜĞÜNDE ÖNLENEBİLİR



- ONU DÜŞÜNMEK/HİSSETMEK ile/ve ONUN GİBİ DÜŞÜNMEK/HİSSETMEK

( Sevgi. İLE AŞK. )


- ONU DÜŞÜNMEK/HİSSETMEK ile/ve ONUN GİBİ DÜŞÜNMEK/HİSSETMEK

( Sevgi. İLE Koşulsuz Sevgi. )


- ÖNÜMÜZÜ AÇAN ile/ve/<> UFKUMUZU GENİŞLETEN



- ONUN-BUNUN (SÖZÜYLE HAREKET ETMEK)



- ONUN-BUNUN PEŞİNDEN KOŞ(MAK) ile/değil/yerine ONUN PEŞİNDEN KOŞ!



- ONUN/SENİN) GÜZELLİĞİNE BAKMAK ile/değil/yerine GÜZELLİĞE BAKMAK



- ONUR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLGELİK



- ONUR ve/||/<>/>/< FARKINDALIK



- ÖNYARGI ile/ve/||/<> GENELLEME

( Ne kadar genelleme yapılıyorsa düşünce de o derece yoktur. )


- ÖNYARGI ile/değil/yerine/>< ÖNGÖRÜ



- ÖNYARGI ile/ve/değil/||/<>/> SONUÇ ODAKLILIK



- ÖNYARGILARINI DÜZENLEMEK ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNMEK



- ÖNYARGILARINI YENİDEN DÜZENLEMEK ile/değil/yerine DÜŞÜNMEK



- Önyargısız DİNLE!!!



- Önyargısız KONUŞ!!!



- ÖPERKEN ile/ve/||/<>/> ÖZLERKEN

( Kokusunu içine çektiysek. İLE/VE/||/<>/> Burnunun direği sızlar. )


- ÖPMEK:
DUDAĞINDAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< YANAĞINDAN

( (")Seviyorsa/k("). İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Çok seviyorsa/k. )


- ORANTISIZ ŞİDDET ve/<> ORANTISIZ GÜÇ



- ORGANİZMA ve KEMÂLÂT



- ÖRGÜ ve/||/<>/> GÖRGÜ



- ÖRGÜTLENME ve/||/<> YAPILANMA



- ORİGAMİ ile/ve KİRİGAMİ

( Katlanarak olanı. İLE/VE Kesilerek olanı. )


- ÖRNEK ALMAK ile DERS ALMAK



- ÖRNEK VERMEK ile/ve/<> İŞARET ETMEK

( Kötü örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )


- ÖRNEK VERMEK ile/ve/<> İŞARET ETMEK

( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )


- ÖRNEK VERMEK ile/ve/<> İŞARET ETMEK

( Örnekler topaldır, üstüne gidilmez. )


- ÖRNEKLEMEK ile ÖRNEKLEMEMEK

( Beni sıkar. İLE Seni sıkar. )


- ÖRNEKLEMEK ile ÖRNEKLEMEMEK

( Anlayamama(sı)ndan dolayı, örnekleme zorunluluğu doğar. )


- ÖRNEKLEMEK ile ÖRNEKLEMEMEK

( "TEŞBİHTE HATA OLMAZ" değil TEŞBİHTE, HATA OLMASIN/OLMAZ/OLMAMALI!
[ Hangi benzetmeyi yaparsan yap, önemli değildir anlamına gelmez. Benzetme(teşbih) yapacağın zaman hata yapmama gerekliliğini anlatır! [Teşbih sözcüğünden sonra virgül/duraklama çok önemli!]) ( Halk arasında daha çok, yapılan benzetmeden alınılmamasını dilemek için söylenilir ama bu yanlış kullanımdır. ] )


- ÖRNEKLEMEK ile ÖRNEKLEMEMEK

( Kötü örnek, örnek değildir!
[Sui misal, misal teşkil etmez!] )


- ORTA YOL ile/ve/değil/||/<> ARA ÇÖZÜM



- ORTAK AKIL ile/ve/||/<> ORTAK İSTENÇ



- ORTAK NOKTA ile/ve/değil/yerine ALT KATILIM(ASGARİ MÜŞTEREK)



- ORTAK/LIK ile/ve/||/<>/< AŞKIN/LIK



- ORTAK/LIK ile/ve/<> ÖZDEŞ/LİK



- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÇÖZÜM ORTAKLIĞI



- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine DAYANIŞMACI ORTAKLIK



- ORTAKLIK ile/ve/değil/yerine/<> GÜÇ BİRLİĞİ



- ORTAM:
HAREKETİ TETİKLEMEZ ile/değil/hatta/>< ENGELLER



- ORTASINDA ile ARASINDA

( Bacaklarının ortasında ne vardır?: Diz/ler! [arasında değil!] ;) )


- ORTAYA ÇIKARMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME



- ORTAYA ÇIKMA ile KENDİNİ GÖSTERME



- ÖRTBAS["ÖRTPAS" değil!] ETMEK ile KORUMAK ile BASTIRMAK ile GÖZARDI ETMEK



- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<>/> DOĞRULAMA



- ORUÇ ile/ve/||/<> DİRENÇ/İHTİYÂR[< HAYIR]



- ORUÇ ile/ve EZBER BOZMAK



- ORUÇ ile TEŞYÎ[< ŞİYÂ]

( ... İLE Uğurlama, selâmetleme. | Ramazan'dan sonra altı gün[Şevval'in 1'inden, 6'sına kadar] oruç tutma. )


- ORUÇLU yerine NİYETLİ



- ORUCU:
NASIL "TUTTUĞUN" ile/ve/değil/||/<>/> NASIL AÇTIĞIN



- ÖRÜNTÜ KURMA DÜRTÜSÜ ve/||/<> KEŞİF ve/||/<> DUYUSAL/EŞEYSEL ve/||/<>
BAĞLANMA ve/||/<> BAKICILIK ve/||/<> YAKINLIK ve/||/<> GERİ ÇEKİLME/KAÇINMA/ÖFKE/ZITLIK

( Kişinin ve bebeğin, ilk harekete geç(iril)en, yönelim, donanım ve gereksinimleri... )


- OT YİYENLER/OTOBURLAR ile/ve ET YİYENLER/ETOBURLAR ile/ve HEPÇİLLER[hem OT, hem ET YİYENLER] ile/ve LEŞ YİYENLER/LEŞOBURLAR ile/ve AYRIŞTIRICILAR

( )


- OT YİYENLER/OTOBURLAR ile/ve ET YİYENLER/ETOBURLAR ile/ve HEPÇİLLER[hem OT, hem ET YİYENLER] ile/ve LEŞ YİYENLER/LEŞOBURLAR ile/ve AYRIŞTIRICILAR

( )


- OT ile/değil/yerine GÜL

( Bir ayda yetişir. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir yılda yetişir. )


- OTARŞİ/OTOKRASİ[Yun. AUTOS: Kendi. | KRATOS: Erk.] ile/değil/yerine/>< OTARSİ[Fr. < Yun.]

( Hükümdarın, tüm siyasal erki elinde bulundurduğu yönetim biçimi. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ekonomik alanda, kendi kendine yeterli olmaya yönelen bir ülkenin yönetim biçimi. )


- ÖTEDUYUM/UZADUYUM(TELEPATİ) ile DURUGÖRÜ



- ÖTEDUYUM/UZADUYUM(TELEPATİ) ile RÂBITA



- Öteduyumsal/uzaduyumsal/telepatik KONUŞ!!!



- ÖTEKİ ile/ve HERKES



- ÖTEKİLERE (")MUHTAÇ OLMA(") ile/ve/değil/||/<>/> ÖTEKİLER İÇİN SÜRDÜRME



- ÖTEKİLERİ YOK SAYMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BELİRGİNİ ÖNE ÇIKARMAK



- OTİZM ile/ve/<> BENCİLLİK ile/ve/<> TEKBENCİLİK



- OTOBİYOGRAFİ ile/ve APOJELİK



- OTOBÜS/TREN/UÇAKTA:
KOLTUĞU ile/ve BAŞLIĞI

( ... İLE/VE Otobüs (Pulman) koltuklarındaki ense kısmının boş olması, yolcunun rahatının düşünülmemesi değil olası bir kaza ya da çarpma durumunda kafanın arkaya çarpmasıyla boynun kırılmamasını ve kafatasının çarptığı yerin sağlam olması gerekliliği içindir. )


- OTOBÜSTE:
İLERLEMEK ile YANAŞMAK



- OTOGESTİYON[Fr. < Yun.] değil/yerine/= ÖZYÖNETİM

( Sosyalist ülkelerde, tarım ya da endüstri kuruluşlarında, işçilerin söz ve karar sahibi olmaları ilkesine dayanan yönetim biçimi. )


- OTONOM SİNİR SİSTEMİ ile/ve/<> MOTOR SİNİR SİSTEMİ



- OTONOM/İ[Fr. < Yun. ATUOS: Kendi, öz. | NOMOS: Yasa.]/AUTONOMOUS[İng.] değil/yerine/= ÖZERK/LİK

( "Hukuk Dili: Özerk mi diyelim “otonom” mu?" - Fethi Gedikli(Prof.Dr.) yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- OTORİTE SANSÜRÜ ile/değil/yerine/< OTO SANSÜR



- OTURANIN, AYAKTAKİNE SELÂM VERMESİ değil AYAKTAKİNİN, OTURANA SELÂM VERMESİ



- OTURMA!:
TAŞA ile YAŞA ile BAŞA

( Taşa, başa, yaşa oturmamak gerek. )


- OTURMA!:
TAŞA ile YAŞA ile BAŞA

( Do not sit/stand on/at stone, wet, front! )


- OTURMAK ile/ve SAYGI DUYARAK VE GÖSTEREREK [TAZÎM] İLE OTURMAK



- OVADA ve/ya da YAYLADA
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
DAĞDA/YOLDA



- ÖVGÜ(MEDH) >< YERGİ(TENKİD)



- ÖVGÜ ve/||/<> İLGİ ve/||/<> SEVGİ

( Erilde/erkekte. VE/||/<> Dişilde/kadında. VE/||/<> Çocukta. )


- ÖVGÜ ile/ve/||/<>/>< SÖVGÜ, ŞETİM/ŞETM[Ar.]

( İkisi de, bilgisizliğin göstergesi ve bilgisizlik oranıncadır. )


- ÖVGÜ ile/ve/||/<>/>< SÖVGÜ, ŞETİM/ŞETM[Ar.]

( Övgünün aldatıcı ve yıkıcı etkisinden kaçmanın tek yolu, çalışmaya devam etmektir. )


- ÖVGÜ ile/ve/||/<>/>< SÖVGÜ, ŞETİM/ŞETM[Ar.]

( Aşırı övenler ile aşırı sövenlerin ortak noktası, her zaman ve zemin için saklayacak bir şeylerinin olmasıdır. Saklayanlar, bir şeyleri korumak için, dikkati, uclara çekerek, çıkar sağlamaya ve/ya da yanıltmaya çabalarlar. )


- ÖVGÜ ile/ve/||/<>/>< SÖVGÜ, ŞETİM/ŞETM[Ar.]

( Övgüsü tez/hızlı olanın, sövgüsü de tez/hızlı olur. )


- ÖVMEK ile/değil/yerine TAKDİR



- ÖVÜNMEK İÇİN ile/değil/yerine (BİR) (DAMLA) (DAHA) İYİLİK/GÜZELLİK OLSUN DİYE

( İyiliğimizi yaptık, Good4Trust.org denizine attık...

Tüm ekibi, iyilikleri ve emekleri için tebrik ediyoruz...

Biz de böylesi hoş bir düşünce ve girişim için tüm ekibe teşekkürlerimizle sarılıyor ve yansımalı/dönüştürücü iyiliklerimizi paylaşmaya devam ediyoruz...

İyiliksever arkadaşlar! Siz de bu birlikteliğe katılabilirsiniz...
www.Good4Trust.org )


- ÖVÜNMEK/"HAVA BASMAK" ile/değil MUTLULUĞUN DIŞAVURUMU



- ÖVÜNMEK ile BÖBÜRLENMEK



- ÖYLE GÖRMEK ile ÖYLE GÖRMEMEK



- OYUN VE OYUNCAKTA:
TAKIL ve/||/<> KATIL ve/||/<> ATIL



- OYUN VE OYUNCAKTA:
TAŞ ile/ve/||/<> TOPRAK ile/ve/||/<> TUĞLA



- OYUN VE OYUNCAKTA:
TON[RENK] ile/ve/||/<> TINI ile/ve/||/<> TANIŞ



- OYUN ve/<> AYNAZ

( ... VE/<> Köy oyunlarını yöneten kişi. )


- OYUNA GE(TİRİ)LME! değil/yerine/>< KENDİNE GEL!!!



- OYUNDA:
SU ve/||/<> KUM ve/||/<> TAHTA



- OYUNUN KURALLARINI ÖĞRENMEK ve/||/<>/> OYNAMAK

( Önce. VE/||/<>/> Sonra. )


- ÖZ İKİCİLİĞİ ile/ve NİTELİK İKİCİLİĞİ



- ÖZ ile AŞKIN



- ÖZ ve/||/<>/= DÜŞÜNCE



- ÖZ ile/ve/||/<>/> GÖRÜNÜŞ ile/ve/||/<>/> EDİMSELLİK



- ÖZ ve/=/||/<>/>/< GÖZ ve/=/||/<>/>/< SÖZ

( Özü ağlamayanın, gözü ağlamaz. )


- ÖZ ve/=/||/<>/>/< GÖZ ve/=/||/<>/>/< SÖZ

( Benzi sarı, gözleri yaş; hali bilen, dertli kar(ın)daş/arkadaş. )


- ÖZ ile/ve/<> NİTELİK



- ÖZ ile ÖZET



- ÖZBİLİNÇ ile/ve/=/<> ÖZGÜRLÜK ile/ve/=/<> ÖZGÜNLÜK

( Özgürlük, özgünlüktür. )


- ÖZBİLİNÇ ile/ve/=/<> ÖZGÜRLÜK ile/ve/=/<> ÖZGÜNLÜK

( ESERLERDE: Kayıtsız, bireysel. İLE/VE/=/<> Öncekilere(kaynakçalara) bağlılık üzerine/üzerinden. )


- ÖZDEĞİN YOK EDİLEMEZLİĞİ ve/||/<> DEVİMİN SÜREKLİLİĞİ ve/||/<> KUVVETİN SÜREKLİLİĞİ



- ÖZDEŞ/LİK ile/ve TÜRDEŞ/LİK ile/ve SÜREKLİ/LİK ile/ve KURALLI/LIK



- ÖZDEŞLEŞ(TİR)MEK ile İNDİRGEMEK



- ÖZDEŞLEŞME ile/değil/yerine SOYUNMA



- ÖZDEŞLEŞTİRME ile KENDİNDE BULMAK/GÖRMEK

( Ne olmadığımızı bilmek yeterlidir. Ne olduğumuzu bilmemiz gerekmez. Ne olduğumuzu bilmek için ne olmadığımızı bulmamız gerekir. Ne olduğumuzu tarif, tümüyle red dışında olanaklı değildir. )


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile KENDİNDE BULMAK/GÖRMEK

( Ancak kendi farkındalığınız ve kendi çabanızla keşfettikleriniz sizin işinize her zaman yarayacak olanlardır. )


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile KENDİNDE BULMAK/GÖRMEK

( Kendinize saygıyla ve sevgiyle yaklaşınız. )


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile KENDİNDE BULMAK/GÖRMEK

( Kişi, kendinin ışığıdır. )


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile KENDİNDE BULMAK/GÖRMEK

( Kendi hakkınızdaki yanlış düşünceleri terk edin. )


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile KENDİNDE BULMAK/GÖRMEK

( Algılanabilir ya da akıl-alabilir bir şey olmadığınızı ve bilinç alanında beliren hiçbir şeyin öz varlığınız olamayacağını bir kez anladıktan sonra, daha derin bir kendini-biliş'e götürecek tek yol olan, herhangi bir şeyle özdeşleşme alışkanlığını kökünden kazıma işine girişeceksiniz. )


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile KENDİNDE BULMAK/GÖRMEK

( Aranacak ve bulunacak hiçbir şey yoktur, çünkü kaybedilmiş bir şey yoktur. )


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile KENDİNDE BULMAK/GÖRMEK

( Sakin kalın, sessiz kalın. O, ortaya çıkacaktır. Daha doğrusu, bizi içine alır. )


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile KENDİNDE BULMAK/GÖRMEK

( Herşey ya kendinde ya da başkasındadır. )


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile KENDİNDE BULMAK/GÖRMEK

( To know what you are, find what you are not!
Only what you discover through your own awareness, your own effort, will be of permanent use to you.
Approach your self vs. reverence and love.
Remove and abandon your wrong ideas about yourself.
Once you have understood that you are nothing perceivable or conceivable, that whatever appears in the field of consciousness cannot be your self, you will apply yourself to the eradication of all self-identification, as the only way that can take you to a deeper realisation of your self.
There is nothing to seek and find, for there is nothing lost.
Keep quiet, keep silent; it will emerge, or rather, it will take you in. )


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile KENDİNDE BULMAK/GÖRMEK

( It is enough to know what we are not. We need not know what we are. To know what we are, we must find what we are not. What we are cannot be described, except as total negation. )


- ÖZDEŞLİK ile/ve ÇELİŞMEZLİK ile/ve 3. OLASILIĞIN/ŞIKKIN OLANAKSIZLIĞI

( Bir şey, hem siyah, hem de siyah olmayan olamaz.
A=B ve A=B' ==> muhal[olması, gerçekleşmesi olanaksız]
İLE
Bir şey, ya siyahtır ya da siyah olmayandır.
A=B ya da A=B' ==> zorunlu )


- ÖZDEŞLİK ile/ve EŞİTLİK



- ÖZDEŞLİK yerine FARKINDALIK

( Körlük. YERİNE ... )


- ÖZDEŞLİK yerine FARKINDALIK

( Balıklar derya içre, deryadan bihaber! )


- ÖZEL DUYULAR ile/ve/<> YÜZEYEL DUYULAR ile/ve/<> DERİN DUYULAR ile/ve/<> İÇ DUYULAR



- ÖZEL EĞİTİM ile/ve/+/||/<>/>/< KENDİNİ GELİŞTİRMEK



- ÖZEL YAŞAMIN GİZLİLİĞİ ve/||/<> MUTLULUĞU ARAMA HAKKI



- ÖZEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZNEL/LİK



- ÖZEL ile KENDİ



- ÖZEL ile/ve/<> KİŞİSEL



- ÖZELLİK ile/ve GÜZELLİK



- ÖZELLİK ile NİTELİK



- ÖZEN (GÖSTERMEK) ile/ve/<> ÖNEM (VERMEK)



- ÖZEN GÖSTERMEYE:
ÇALIŞIRIM ile/ve/<> ÇALIŞAYIM



- ÖZEN ve/||/<> ONAT

( ... VE/||/<> Özenli, düzgün. | Yararlı. | Dürüst, iyi ahlâklı. )


- ÖZEN ve/<> ÖZÜMSEME



- ÖZEN ile/ve/||/<> SAYGI



- ÖZEN ve/||/<>/>/< ŞİDDETSİZLİK



- ÖZEN ile/ve/||/<>/>/< TUTARLILIK



- ÖZERK/LİK ve/<> BİLİNÇLİ/LİK



- ÖZERKLİK:
BİREYSEL ve/||/<> BİLİSEL(ENFORMASYONEL)



- ÖZERKLİK = MUHTARİYET = AUTONOMY[İng.] = AUTONOMIE[Fr., Alm.] = AUTOS:KENDİ, NOMOS:YASA[Yun.] = AUTONOMÍA[İsp.]

( İçişlerinde özgür, dışişlerinde merkeze bağlı olma durumu. )


- ÖZGEÇMİŞ ile/ve/değil/+/||/<>/> ÖZGELECEK



- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/değil ÖZGÜL/LÜK

( Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan. | Bir buluş sonucu olan, nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan. | Çeviri olmayan, asıl olan. İLE/VE/DEĞİL Bir türle ilgili, bir türe ait. )


- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/değil ÖZGÜL/LÜK

( ÖZGÜL AĞIRLIK: Bir nesnenin, 1 cm³ oylumundaki parçasını ağırlığı. [Sadece suyun özgül ağırlığı, 1'dir.] )


- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/||/<>/< ÖZGÜR/LÜK

( Başkalarının özgünlüğünü kabul etmeyenin kendi de özgün ve özgür değildir, olamaz. )


- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/||/<>/< ÖZGÜR/LÜK

( Özgürlük, özgün olmak içindir. )


- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/||/<>/< ÖZGÜR/LÜK

( Amaç. İLE/VE/||/<>/< Araç. )


- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/||/<>/< ÖZGÜR/LÜK

( Son. İLE/VE/||/<>/< Başlangıç. )


- ÖZGÜN/LÜK ile/ve SANAT/SAL/LIK



- ÖZGÜN ile/ve YENİ



- ÖZGÜR DÜŞÜNME'Yİ:
"ÖĞRETMEK" ile/değil/yerine OLANAKLARINI SAĞLAMAK/SUNMAK

( Özgür düşünmeyi ancak kişinin kendi gerçekleştirebileceğinden öğretilemez fakat olanaklarını sunmak/sağlamak gereklidir! )


- ÖZGÜR FİKİR ve/<> ÖZGÜR VİCDAN ve/<> ÖZGÜR İRFÂN



- ÖZGÜR İRÂDE değil İHTİYÂR

( "Özgür İrâde", yanlış bir tanım ve "tamlama"dır. (İngilizce "Free Will"den bire bir çeviri olduğundan, Türkçe'nin yapısına ve kullanımına uymaz.)

İrâdenin çeşitleri ya da özgür olanı/olmayanı yoktur. İnsandan bağımsız ayrı ve tek başına da değildir. Ancak "irâdenin özgürce kullanılması" diye bir tanım olabilir.

İrâde, tekil bir kavram da değildir. İnsan/kişi için öncelikli/ağırlıklı olarak ihtiyâr ve sonrasında da irâde olarak işler. Bunlar ayrılamaz bir kavram çiftidir.

İrâde, bitki ve hayvan ile ortak olduğumuz gövdemizle sınırlı/çerçeveli bir olanak, araç ve işlevdir. Bir şeye yönelme, kas ve sinirleri seferber etme olanağı, yapma gücü ve bilgisidir. "Evet" diyerek yönelmedir. "Zekâ"[< tezkiye/keskinleştirilmiş/bileylenmiş] ile ilişkilidir.

İhtiyâr ise "Hayır!" diyebilme, yapmayabilme gücü ve bilgisidir. Sadece insana özgü bir olanak olarak, sorgulayarak, düşünerek ve ayırt ederek yeğleme/tercih olanağımızdır.[Muhtar/iyet] "Yöneldiğimiz/yönelebileceğimiz" düşünce, söz ve eylemden göz, söz ve elimizi/ayağımızı çekebilmemizdir.[EDEB]

2.5 yaş, 4 yaş 4 ay, 7 yaştaki ayırt edebilme[temyiz] becerisi ve yetkinliğiyle 13'ten gün alarak cezai ehliyet kazanma durumu, ihtiyârımızladır. 16'dan gün alarak bazı yetkinlikler itibarı ile bir seviye daha yukarı çıkarılır. 19'dan gün aldıktan sonra da aklî meleke kaybolmadığı sürece ve bunama, Alzheimer görülmedikçe yaşam boyunca öncelikle ihtiyâr sahibi olarak yaşamını sürdürürüz. )


- ÖZGÜR/LÜK ile/ve "MANYAK/LIK"



- ÖZGÜR/LÜK ile/ve GÜZEL/LİK



- ÖZGÜR/LÜK ile/ve SIRADIŞI/LIK



- ÖZGÜR/LÜK ve/||/<>/< USTA/LIK



- ÖZGÜR ile/ve/değil ÖZGÜVENLİ



- ÖZGÜRLEŞME:
"KAFESİN" İÇİNDEN ÇIKARAK değil "KAFESİ İÇİMİZDEN ÇIKARARAK



- ÖZGÜRLEŞMEK:
...DAN ile/ve/||/<>/> ... İÇİN ile/ve/||/<>/> KENDİNDEN



- ÖZGÜRLÜĞE ULAŞMAK/SAHİP ÇIKMAK değil ÖZGÜRLÜĞÜN ZORUNLULUĞU (VE DOLAYISIYLA SORUMLULUĞUNU ALMAK)



- ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALE değil YAKINLIK ya da SAMİMİYET



- ÖZGÜRLÜĞÜNE YÖNELİM/EĞİLİM ile/ve/değil/yerine ÖZGÜRLÜĞE YÖNELİM/EĞİLİM



- ÖZGÜRLÜK:
KİŞİNİN, ...
"CANININ İSTEDİĞİ GİBİ DAVRANMASI" ile/değil İSTEMEDİĞİ HİÇBİR ŞEYİ YAPMAK ZORUNDA OLMAMASI

( Özgürlük, hiçbir zaman canının istediği gibi davranmak anlamına gelmemiştir ve öyle bir hak vermemiştir/veremez. )


- ÖZGÜRLÜK:
KİŞİNİN, ...
"CANININ İSTEDİĞİ GİBİ DAVRANMASI" ile/değil İSTEMEDİĞİ HİÇBİR ŞEYİ YAPMAK ZORUNDA OLMAMASI

( İkinci görüşün olmadığı yerde özgürlük olmaz. )


- ÖZGÜRLÜK:
KİŞİNİN, ...
"CANININ İSTEDİĞİ GİBİ DAVRANMASI" ile/değil İSTEMEDİĞİ HİÇBİR ŞEYİ YAPMAK ZORUNDA OLMAMASI

( ÖZGÜRLÜK: Belirlenimden, belirlenime geçmek. )


- ÖZGÜRLÜK:
"(HER) İSTEDİĞİNİ YAPMAK" değil İSTEMEDİĞİNİ YAPMAMAK

( Özgürlük, hiçbir zaman her istediğini yapmak anlamına gelmemiştir ve öyle bir hak vermemiştir/veremez. )


- ÖZGÜRLÜK:
BAĞIMSIZ OLMAK ile/ve/değil/< ÖZGÜRCE YARATABİLMEK

( Özgürlük bilinci, var oluşu ya da yaşamı duyumsama, özünü, hem özdek, hem de tin olarak algılamadır. )


- ÖZGÜRLÜK:
BAĞIMSIZ OLMAK ile/ve/değil/< ÖZGÜRCE YARATABİLMEK

( Özgürlüğün en yüksek tadı, onun tümüyle yitiminin sınırındadır. )


- ÖZGÜRLÜK:
EREK/AMAÇ değil BAŞLANGIÇ



- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> AŞK (AHLÂKI) ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN

( Külün, bir daha ateşte yanmadığı gibi, kişi de aşkta yok(fânî) olmuşsa, ne kendi aklına, ne de başkasının aklına aldanır. )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> AŞK (AHLÂKI) ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN

( HİLMİ ZİYA ÜLKEN'in, "AŞK AHLÂKI" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> AŞK (AHLÂKI) ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN

( )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> AŞK (AHLÂKI) ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN

( Üzerinde en çok (")düşündüğümüz, konuştuğumuz, beklediğimiz, aradığımız(") ve (")ağladıklarımız(")... )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve BELİRLENİM

( Dış varlık yasası. İLE/VE Tin'in yasası. )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/< BİRİCİKLİK



- ÖZGÜRLÜK ile/ve CESÂRET



- ÖZGÜRLÜK ve/||/<> EŞİTLİK ve/||/<> DAYANIŞMA/KARDEŞLİK

( Aydınlanmanın doğurduğu ilkelerdir. Bunların, topluma yansıması, toplumda karşılık bulması, bir devrim niteliğinde olmakla birlikte, tarihî bir birikimi de gösterir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/||/<>/> ESNEKLİK



- ÖZGÜRLÜK ve/<>/= ETKİNLİK



- ÖZGÜRLÜK ile/ve GÜVENLİK



- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<>/< HAK

( Özgürlük, hak ile sınırlanır. | Hak ile sınırlanabilmek. İLE/VE/||/<>/< ... )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<>/< HAK

( Haklılığı/karşılığı olmayan tüm düşünce tutumları dışarıda bırakmak. İLE/VE/||/<>/< ... )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<>/< HAK

( Özgürlük, salt amaç olamaz. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Nedeni, kendinde olmak, kendi dışında olmamak. İLE/VE ... )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük, hiçbir karşılık beklemeksizin yapılan iş/hizmettir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük, üzüntüden kurtulmuşluk demektir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük, kendini sınırlayabilme gücüdür. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük, zorunluluğun bilincidir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük, ancak ve sadece, tarih ve kültürde olanaklıdır. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük isteği ve iradesi olmadıkça özgürlük kazanılamaz ve korunamaz da. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük, bazı yöntemlerin ya da koşulların ustaca uygulanması ya da kullanılması sonucu kazanılmaz. O, nedensel sürecin ötesindedir. Onu hiçbir şey zorlayamaz ya da engelleyemez. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Eğer özgür olmak istiyorsanız, özgürlüğe en yakın olan adımı atmayı ihmal etmeyin. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürlüğe ulaşmak için çaba göstermelisiniz. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Bir şey ile özdeşleşmemek, doğal ve kendiliğinden olursa, o, özgürleşmedir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( İhtiras, emel kişiseldir, özgürleşme ise kişisel olandan kurtuluştur. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürleşme, keşfetme özgürlüğü demektir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürleşme, bir elde ediş, bir kazanma meselesi değil, bir cesâret meselesidir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürleşme, özgür olduğunuza inanma ve ona göre davranma cesâretidir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürleşme, doğal bir süreçtir ve sonuçta, kaçınılmazdır. Fakat onu şimdi'ye getirmek sizin gücünüz dahilindedir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürleşmede, emelin hem öznesi, hem nesnesi artık yoktur. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( "Anlayış yoluyla özgürleşme", kadîm ve basit bir yoldur. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük, terk edişten geçer. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Özgürleştirecek olan, açık ve berrak görüştür. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Birlik, özgürleştirir; özgürlük, birleştirir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Sükûnet içinde ve bağımlılıklardan kurtulmuş olmak, her türlü kişisel çıkar endişelerinin, her türlü bencilce hesapların erişemeyeceği bir yerde durmak, özgürlüğe ulaşmanın kaçınılmaz şartıdır. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Bir kalemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, farkındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer. Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Kişinin, canının istediğini yapma keyfiyeti, bağımlılıktır. Halbuki, kişinin yapması gerekeni, doğru olanı yapma olanağı, gerçek özgürlüktür. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Sizi hiçbir şey özgür kılamaz, çünkü siz özgürsünüz. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Fincanın içindeki boşluk özgürdür. O ancak fincana ilişkin olarak görüldüğünde, fincanın içinde sayılabilir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Huzuru olan kişi özgür olur ve özgür olan kişi de başkalarını özgürlüğe ulaştırır. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Yağmurun izlediği gökgürültüsü, özgürlüğe kavuşmayı simgeler. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Unutmak zorunda değiliz; arzu ve korku son bulunca, tutsaklık da biter. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Tutsaklığı yaratan, karakter ve mizaç dediğimiz, duygusal bağlılıklar, sempati ve antipatilerin oluşturduğu davranış kalıplarıdır. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Unity, liberates; freedom, unites. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( image

ÖZGÜRLÜK[Sümerce] )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve İÇ ÖZGÜRLÜK

( Freedom is freedom from worry.
You must strive for liberation.
Freedom comes through renunciation.
Non-identification, when natural and spontaneous, is liberation.
If you desire to be free, neglect not the nearest step to freedom.
Ambition is personal, liberation is from the personal.
Liberation is not the result of some means skilfully applied, nor of circumstances. It is beyond the causal process. Nothing can compel it, nothing can prevent it.
In liberation both the subject and the object of ambition are no longer.
Liberation is not an acquisition but a matter of courage.
Liberation is to believe that you are free already and to act on it.
Liberation is a natural process and in the long run, inevitable. But it is within your power to bring it into the now.
The ancient and simple way of liberation through understanding.
It is clarity that is liberating.
As the tiny point of a pencil can draw innumerable pictures, so does the dimensionless point of awareness draw the contents of the vast universe.
To be quite detached, beyond the reach of all self-concern, all selfish consideration, is an inescapable condition of liberation.
Nothing can set you free, because you are free.
Freedom cannot be gained nor kept without will-to-freedom.
Freedom to do what one likes is really bondage, while being free to do what one must, what is right, is real freedom.
The space within the cup is free. It happens to be in the cup only when viewed in connection vs. the cup.
You need not forget; when desire and fear end, bondage also ends.
It is the emotional involvement, the pattern of likes and dislikes which we call character and temperament, that create the bondage. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK



- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<>/ancak KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK

( Dışarıdan sınırlanmak kölelik, içeriden sınırlanmak özgürlük, sınırlanmamak keyfîliktir, o da kendini kaybettirir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/değil/ne yazık ki/>< KEYFÎLİK

( Hak ile sınırlanmış olanda. İLE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Hak ile sınırlanmamış olanda. )


- ÖZGÜRLÜK ile/değil/ne yazık ki/>< KEYFÎLİK

( Sorumluluk alıyorsak. İLE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Sorumluluk almıyorsak. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve MUTLULUK

( Özgür ve mutlu yaşamak için can sıkıntısını feda etmelisindir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve NAMUS



- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/>/< ÖZELEŞTİRİ



- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<> ÖZGÜRLEŞTİRİCİ EYLEM

( Özgürleşme, doğal bir süreçtir. Ve sonucunda, kaçınılmazdır. Şimdi'ye getirmek ise bizim gücümüz(tercihimiz/önceliklerimiz) dahilindedir. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve ÖZGÜRLÜĞE TUTSAKLIK/MAHKUMİYET



- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/yerine ÖZGÜRLÜĞÜN KULLANILIŞI



- ÖZGÜRLÜK ile/ve ÖZGÜRLÜKTEN KAÇIŞ



- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> YALNIZLIK

( Yalnızlığı sevmeyen, özgürlüğü de sevmez. )


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> YALNIZLIK

( Kişi, ancak yalnız olduğunda özgürdür. )


- ÖZGÜRLÜK ve YANSIMA



- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<> YAPABİLME/EDEBİLME



- ÖZGÜRLÜK ile/ve/<>/= ZENGİNLİK



- ÖZGÜRLÜKTE:
RAHATSIZLIK ile/ve/||/<> İTİRAZ

( Râzı olmadığımız bir davranış karşısında dile getirmemiz gereken. İLE/VE/||/<> Onaylamadığımız bir düşünceyle karşılaştığımızda dile getirmemiz gereken. )


- ÖZGÜVEN:
"HERKESTEN DAHA İYİ OLDUĞUMUZU DÜŞÜNMEK/SANMAK" değil KENDİMİZİ, BAŞKALARIYLA KIYASLAMANIN ANLAMSIZLIĞINI FARKETMEK



- ÖZGÜVEN ile/ve/<> CESÂRET

( Turn within and you will come to trust yourself. )


- ÖZGÜVEN ile/ve/<> CESÂRET

( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )


- ÖZGÜVEN ile/ve/<> CESÂRET

( İçinize dönün, böylece özgüveninizi bulacaksınız. )


- ÖZGÜVEN ile/ve/<> CESÂRET

( Kendinize güvenmediğiniz sürece, bir başkasına da güvenemezsiniz. )


- ÖZGÜVEN ile/ve/<> CESÂRET

( Kendinize inanmaya başlamadıkça, kendinize ait bir yaşamınız da ol(a)mayacaktır. )


- ÖZGÜVEN ile/ve/<> CESÂRET

( Kılıcın tahtadan ise bırak kınında kalsın! )


- ÖZGÜVEN ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL GÜVEN



- ÖZLEM ve/||/<>/> GÖZLEM ve/||/<>/> SÖZLEM ve/||/<>/> EYLEM ve/||/<>/> İŞLEM ve/||/<>/> İZLEM



- ÖZNEL ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/< NESNEL DÜZEN

( Nesnel düzen olmadan, öznel özgürlük, yalnızca bir kapristir, anarşidir, karmaşadır. Öznel özgürlük, devlet olmadan gerçekleştirilemez. )


- ÖZSAYGI:
DÜŞÜK ile/değil/yerine YÜKSEK

( Süreğen kararsızlık ve mükemmelliyetçilik aranır/yaşanır. İLE/DEĞİL/YERİNE Eylemlerinin sorumluluğu kabul edilir. )


- ÖZSAYGI:
DÜŞÜK ile/değil/yerine YÜKSEK

( Savunucu olma ve başkalarının düşüncelerine karşı duyarlılık görülür. İLE/DEĞİL/YERİNE Karar verirken, mantığı ile temellendirme görülür. )


- ÖZSAYGI:
DÜŞÜK ile/değil/yerine YÜKSEK

( Hata yapmaktan korkma görülür. İLE/DEĞİL/YERİNE Başarı için kararlılığa sahip olma görülür. )


- ÖZSAYGI:
DÜŞÜK ile/değil/yerine YÜKSEK

( Başkaları ile kıyaslama yapılır. İLE/DEĞİL/YERİNE Değişime açık olunur. )


- ÖZSAYGI:
DÜŞÜK ile/değil/yerine YÜKSEK

( Kişinin, kendi hakkında aşırı eleştirellik görülür. İLE/DEĞİL/YERİNE Fizyolojik, zihinsel ve duygusal durumuna göre yaklaşılır. )


- ÖZSAYGI:
DÜŞÜK ile/değil/yerine YÜKSEK

( Başkaları tarafından onaylanmaya aşırı istek görülür. İLE/DEĞİL/YERİNE Sağlıklı ilişki kurmaya özen gösterilir. )


- ÖZÜMSEMEK ve/||/<> ÖZLEMEK



- ÖZÜR "DİLERİM" ile "KUSURA BAKMA"



- ÖZÜR DİLEMEK ile AF

( Alt/küçük ya da akranlara. İLE Yukarıdakilerden. )


- ÖZÜR DİLERİM değil/yerine ÖZÜR/ÖZRÜMÜ BEYAN EDİYORUM/EDERİM



- ÖZÜRLÜ[Ar. < ÖZR / MAZERET]/LER ve ENGELLİ/LER



- PAMUK ile/ve/değil/yerine/<>/> İP ile/ve/değil/yerine/<>/> KUMAŞ ile/ve/değil/yerine/<>/> GİYSİ ile/ve/değil/yerine/<>/> MARKA

( 1 TL. ile/ve/<>/> 10 TL. ile/ve/<>/> 100 TL. ile/ve/<>/> 1000 TL. ile/ve/<>/> 10.000 TL. )


- PANİK ATAK ile PANİK BOZUKLUK



- PANİK YAPMA! ile ACELE ETME!



- PANPAN ile/<> MAYDAY

( [denizcilikte] Yardım gereksiniminin, yaşamsal olmadığı durumlarda kullanılır. İLE/<> Çok acil ve yaşamsal tehlike durumlarında yardım için kullanılır. )


- PAPİRUS <> KÜREK KEMİĞİ <> CEYLAN DERİSİ <> KİL TABLETLERİ



- PARA (SAPLANTISI) değil/yerine KİŞİ[KARDEŞ/ARKADAŞ/OLANAKSIZ/MAĞDUR]



- PARA HARCAMAK:
"SAHİP OLMAK" İÇİN ile/değil/yerine DENEYİM KAZANMAK ÜZERE

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha mutlu kılar. )


- PARA İLE:
MAL/HİZMET ELDE ETMEK ile/yerine/değil ZAMAN ELDE ETMEK



- PARA TUTKUSU/HAMAN ile/ve ORUN/MEVKİ TUTKUSU/BELÂM ile/ve RUHBANLIK/İLÂH OLMA TUTKUSU

( KÂRUN ile/ve FİRAVUN ile/ve BELÂM )


- PARA TUTKUSU/HAMAN ile/ve ORUN/MEVKİ TUTKUSU/BELÂM ile/ve RUHBANLIK/İLÂH OLMA TUTKUSU

( Emeğin sömürücüsü. İLE/VE Siyasetin zâlimi. İLE/VE Maneviyatın gaspçısı. )


- PARA" ile/değil/yerine İNSANLIK

( Ne önemi var? İLE/DEĞİL/YERİNE Önemli/mühim[öncelikli] olan. )


- PARA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ZAMAN

( Parayı, paranın satın alabileceği şeyler için tüketmek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Para ile satın alınamayacak şeyler için tüketmek. )


- PARAMİMİ ile AMİMİ

( Düşünceler ile yüz ifadeleri arasındaki uyuşmazlık. İLE Bazı sinirsel hastalıklarda görülen mimik yitimi. )


- PARAN:
VARSA ile/ne yazık ki YOKSA

( Sayarlar. İLE/NE YAZIK Kİ "Satarlar." )


- PARANIN KAYBI ile/ve/||/<> SAĞLIĞIN KAYBI ile/ve/||/<> KARAKTERİN KAYBI

( Çok da etkileyici olmayabilir. İLE/VE/||/<> Kaybımız, önemli, etkileyici ve büyük olabilir. İLE/VE/||/<> Herşeyi kaybetmiş oluruz. )


- PARANLA "VEZİR", AKLINLA REZİL OLMAK
ile/değil/yerine/><
PARANLA "REZİL", AKLINLA "VEZİR" OLMAK



- PARANOYA:
ERDEM ve/||/<> AMAÇTAN UZAKLAŞMA/"SOYUTLANMA"



- PARASEMPATİK ile/ve/||/<>/< SEMPATİK SİNİR SİSTEMİ

( )


- PARASIZLIK ile "YOKLUK"



- PARÇA(NIN) SAPTA(N)MASI/KABULÜ ile BÜTÜN(ÜN) SAPTA(N)MASI/KABULÜ



- PARÇALARDA, PARÇAYI/LARI GÖRMEK ile/değil/yerine PARÇALARDA, BÜTÜNÜ GÖRMEK



- PARFÜM (KOKUSU) ile/yerine TEMİZ TEN (KOKUSU)



- PARLAMA ile ALEVLENME

( İŞTİAL: Tutuşma, parlama, alevlenme. )


- PARMAKLA GÖSTERMEK ile/değil/yerine GÖSTERMEK



- PARMAKLAR ile/ve/||/<> SERÇE PARMAKLAR

( Kişinin el parmakları sosyal örgütlenmeye köz/model olmuştur. İnsan öbekleri/grupları 10'luk sisteme göre örgütlenmiştir. Bu 10'luk sistemin önderi olmuştur. )


- PARMAKLAR ile/ve/||/<> SERÇE PARMAKLAR

( PARMAK: Bitişik ve dışı içine gelecek biçimde dizilmiş altı arpa tanesi uzunluğunda bir mesafe. | [Yunan çağında, Anadolu'da] Ayağın on altıda biri. [0,0185 metre] )


- PARMAKLAR ile/ve/||/<> SERÇE PARMAKLAR

( Yanyana, ayası[avuç içi] aşağıya bakacak konumda duran ellerin, geride/içte kalan, ötekilere göre daha geniş tırnaklı(/belki de boyu kısa) olan parmak(lar) "baş parmak".
Baş parmağın ve orta parmağın yanındaki/arasındaki parmağa "işaret parmağı".
İşaret parmağının ve yüzük parmağının yanındaki/arasındaki, aynı zamanda, iki tarafında da ikişer parmağın bulunduğu parmağa "orta parmak".
Orta parmak ve serçe parmağın yanındaki/arasındaki parmağa "yüzük parmağı".
Yanyana, ayası(avuç içi) aşağıya bakacak konumda duran ellerin, en dışta kalan parmak(lara) "serçe parmağı" denilir. )


- PARMAKLAR ile/ve/||/<> SERÇE PARMAKLAR

( PARMAK[< VARMAK]: Varmayı/ulaşmayı/gerçekleştirmeyi sağlayan araç. )


- PARMAKLAR ile/ve/||/<> SERÇE PARMAKLAR

( SEBBÂBE[Ar.]: İşaret/şehâdet parmağı[başparmağın yanındaki]. | BİNSIR/BİNSÂR[Ar.]: Yüzük parmağı[Serçe parmak ile orta parmak arasındaki]. | HINSIR: Serçe parmak. )


- PARMAKLAR ile/ve/||/<> SERÇE PARMAKLAR

( ... ile/ve/||/<> )


- PASCAL UÇURUMU ile/ve ASTRONOT SENDROMU ile/ve SİMURG SENDROMU



- PATLAYANA KADAR ile/değil/yerine DOYANA/DOYACAK KADAR



- PATRON OLMAK ile/değil/yerine ÖRNEK VE ÖNDER OLMAK



- PAYLAMAK değil/yerine PAYLAŞMAK

( İter. DEĞİL/YERİNE Çeker. )


- PAYLAŞIM ile/ve DAĞITIM



- PAYLAŞIM ile/ve DAYANIŞMA



- PAYLAŞIM ve/> DÖNÜŞÜM



- PAYLAŞIM ile/ve/||/<> İŞLEM ile/ve/||/<> ARŞİV

( Verilerin ve özellikle de e-postaların düzenlenmesinde gerekli olan, öncelikli ve işlevsel en üst üç bölüm/leme. )


- PAYLAŞIM ile/ve/değil PAYLAŞIMI YAŞAMAK



- PAYLAŞIM ile/ve/<> SAYGINLIK



- PAYLAŞIM ile/ve YAKLAŞIM



- Paylaşım için DİNLE!!!



- Paylaşım için SUS!!!



- PAYLAŞMAK ile/ve "YÜKLENME(ME)K"



- PAZAR ile/ve/değil/||/<>/> MEZAR

( Ana rahminden geldik pazara
Bir kefen aldık döndük mezara )


- PAZAR ile/ve/değil/||/<>/> MEZAR

( image )


- PAZU GÖSTERMEK" ile/değil/yerine/||/<>/></< GÖNLÜNÜN GENİŞLİĞİ



- PEK KONUŞMAMAK ile/değil/yerine/>/< (DAHA) AZ KONUŞMAK



- PEKİŞ(TİR)MEK ile/ve/<> OLGUNLAŞ(TIR)MAK



- PEKİŞTİRMEK ile/ve/<> PERÇİNLEMEK[Fars. :Siyeç.]

( ... İLE/VE/<> Bir bağıntıyı, perçinle tutturmak. | İki ya da daha çok parçayı, karşılıklı bölümlerini birbiri üzerinde ezerek birleştirmek. | Berkitmek, sağlamlaştırmak, güçlendirmek. )


- PEKİŞTİRMEK ile/ve/<> PERÇİNLEMEK[Fars. :Siyeç.]

( PERÇİN[Fars.]: İki ya da daha çok levhayı birbirine bağlamak için geçirilen çivinin, ezilerek baş durumuna getirilen ucu. )


- PENÂH[Fars.] ile -PENÂH[Fars.]

( Sığınma, sığınılacak yer. İLE Bir şeyin sığınağı, koruyucusu, dayanağı anlamlarıyla bileşik sözcükler yapar.[ADÂLET-PENÂH: Adâletin sığındığı yer.] )


- Pençen yok! KONUŞ!!!



- PENGUEN DAYANIŞMASI ile/ve/||/<> LEYLEK DAYANIŞMASI



- PERŞEMBE'NİN GELİŞİ, ÇARŞAMBA'DAN, BELİRLİ OLUR ile/<> ADAM OLACAK ÇOCUK, BOKUNDAN BELİRLİ OLUR



- PES ETMEK ile/ve/değil/yerine/>< AKIŞINA BIRAKMAK



- PES ETMEK ile/değil/yerine OLGUNLAŞMAK



- PES ETMEK ile/ve/değil/yerine VAZGEÇMEK



- PES ile/ve/||/<>/> TİZ ile/ve/||/<>/> UYUM

( Hafif, yavaş sesle söylenen. | Yenilgiyi kabul ettiğini belirtmek için ya da birinin şaşkınlık veren davranışlarına karşılık olarak kullanılır. İLE/VE/||/<>/> İnce, keskin selen/sadâ. İLE/VE/||/<>/> ... )


- PEŞİN SATAN ile/ve/<> VERESİYE SATAN

( Şişman. İLE/VE/<> Pişman. )


- PEŞİNDE KOŞMAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> VAZGEÇMEK



- PEYGAMBER ile/ve/||/<> AZİZ ile/ve/||/<> MESİH

( Dışarıdan. İLE/VE/||/<> Yüz yüze. İLE/VE/||/<> İçeriden. )


- PHYE ile/ve/<> PHYA

( Gövdesel ve fiziksel. İLE/VE/<> Ahlâksal ve siyasal. )


- PİS OLMAK ile/ve/<>/değil/yerine (YETERİNCE) TEMİZ OLMAMAK



- PİS ile/değil BİZ



- PİŞER-PİŞMEZ YEMEK ile/değil/yerine PİŞTİKTEN SONRA BİRAZ DİNLENDİRİP YEMEK



- PİŞİRME:
OCAKTA ile/ve FIRINDA ile/ve GÜNEŞİN ISITTIĞI TAŞTA



- PİŞİRMEDE:
ALEV ile/ve/||/<> ISI ile/ve/||/<> SÜRE

( Pişirilme amaç ve hedefine göre değişir ve iyi ayarlanması gerekir. )


- PİSLİKTEN ile/değil TEMİZ OLMAYI (YETERİNCE/FAZLA) ÖNEMSEMEMEKTEN

( Tuvaletten daha pis 10 ürün ve eşya...
- Teneke kutu içeceklerin dış yüzeyi
- Hastane ve kamu binaları tırabzanları
- El kurutma makineleri
- Fast food ve çiğ köftecilerde verilen uzun süre bekletilmiş yeşil sebzeler
- Otobüs içindeki tutacaklar
- Havlu kullanılmayan spor salonlarındaki aletler
- Kağıt ve madeni paralar
- Restoran menü kitapçıkları
- Ortak kullanım alanlarındaki lamba düğmeleri
- Güzellik salonları ve kuaförlerdeki havlu ve aletler )


- PİŞMAN/LIK değil/yerine/>< DAYANÇ/LI / SABIR/LI

( Uzun süreli. DEĞİL/YERİNE/>< Kısa süreli.
[Kısa süreli dayanç, uzun süreli pişmanlıktan korur.] )


- PİŞMAN/LIK ile/ve/||/<>/> VİCDAN AZABI



- PİŞMANLIĞIN SONA ERMESİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AYDINLANMA



- PİŞMANLIK / OKSINMAK/OXSINMAK[dvnlgttrk] ile/ve/yerine (İÇ) HESAPLAŞMA



- PİŞMANLIK:
YAPTIKLARIMIZDAN ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/> YAPMADIKLARIMIZDAN

( Zamanla geçer. İLE Çözümü yoktur. )


- PİŞMANLIK ile/ve/||/<> SON PİŞMANLIK

( Yarar getirir/getirebilir. İLE/VE/||/<> Yarar getirmez. )


- PİŞMANLIK ile/ve/<> UTANÇ



- PİST[Fr. < PISTE] ile/ve/||/<> KULVAR[Fr. < COULOIR]

( Gösteri yapmak, dans etmek vb. için düzenlenmiş, genellikle yuvarlak yer. | Bir havaalanında uçakların kalkıp inmesine, park yerlerine gidip gelmesine yarayan özel olarak hazırlanmış şerit. | Motorlu araçların yarışları ve koşular için özel olarak düzenlenmiş yer, yarışlık. İLE/VE/||/<> Yüzme ve atletizm yarışmalarında her yarışçıya ayrılan şerit. | İçinde bulunduğu ya da ilgili olduğu alan. )


- PİYES[Fr. < PIÈCE] ile/değil/< SKEÇ["SİKEÇ" değil SIKEÇ][İng. SKETCH < Yun.]

( Oyunca. İLE/DEĞİL Daha çok radyodan yayınlanmak üzere hazırlanmış kısa oyun. )


- PİYES[Fr.] ile/ve TİYATRO

( ... İLE/VE Tiyatro, sanatların mâbedidir. )


- PİYES ve/> PERİPESİ

( ... VE Piyesi sonuçlayan olay. )


- PİYON ile/ve/değil/||/<>/> VEZİR

( )


- PLANLAMA ile/ve HESAPLAMA



- PLANLAMAK:
HAFTA İÇİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAFTA SONU



- PLASEBO (ETKİSİ) ile/ve/<>/>< NOSEBO (ETKİSİ)

( "Memnun edeceğim." İLE/VE/<>/>< "Zarar vereceğim." )


- POLİTİK ERDEMLER ile/ve/||/<> BİLGELİK[DİANOETİK] ERDEMLERİ

( Tedbir, itidal ve cesâret. İLE/VE/||/<> Adâlet, bilim ve aşk. )


- POLYANNA'CI/LIK ile/değil/yerine/<>/< İYİMSER/LİK



- POLYANNACILIK ile/değil POZİTİFLİK



- POLYBIUS ve/||/<> MONTESQUIEU

( Hiçbir şey insan kalbindeki vicdandan daha korkunç bir tanık ya da daha dehşet verici bir suçlayıcı olamaz. İLE " 'Önyargı' dediğimiz, bazı şeylerin bilinmemesi değil kişinin, kendini tanımamasıdır." )


- POTANSİYEL ENERJİ ile/ve/||/<> KİNETİK ENERJİ

( Yükseklik ya da konumdan kaynaklanan enerji. İLE/VE/||/<> Bir nesnenin deviminden kaynaklanan ve bundan dolayı sahip olduğu enerji. )


- POZİTİF/LİK ile/ve DIŞADÖNÜK/LÜK



- POZİTİF/LİK ile/ve UYUMLU/LUK



- PRATİK/TATBİK/AT ile UYGULAMA



- PRENSİP ile YÖNTEM



- PRIMUM NIHIL NOCERE[İng.] değil/yerine/= ÖNCELİKLE ZARAR VERME



- PROAKTİF ZİHİN ile REAKTİF ZİHİN

( Proaktif zihniyetliler, kendilerini harekete geçirerek, teşvik ederek, inisiyatif alır. İLE Reaktif zihniyetliler, sorumluluğu üstlenecek birinin ortaya çıkmasını bekler. )


- PROTEST (TUTUM/TAVIR) değil/yerine TEPKİCİ/TEPKİSEL (TUTUM/TAVIR)



- PSİKİYATRİ'DE PARADİGMALAR

( * BİYOLOJİK
* PSİKOLOJİ KURAMLARI
* SOSYAL
* TRAVMA
* KÜLTÜREL )


- PSİKO-TOPLUMSAL BEN ile/ve/||/<> TEMSİLİ BEN ile/ve/||/<> EYLEYEN BEN



- PSİKODRAMADA:
ISINMA ve/||/<>/> OYUN ve/||/<>/> PAYLAŞIM



- PSİKOLOJİ:
BİLİMSEL ve/||/<> SANATSAL

( Gövde. VE/||/<> Zihin. )


- PSİKOLOJİ:
3D ile/ve/değil/||/<>/> 6D

( Düşünce, Duygu ve Davranış. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Değer, Deneyim ve Dil. )


- PSİKOLOJİ ile/ve BİLİM ile/ve FELSEFE

( Bilinçle. İLE/VE Nesnelerle. İLE/VE Bilincin bilinci. )


- PSİKOLOJİ ile/ve/<> PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK(PDR)



- PSİKOLOJİDE/TÜZEDE KORUMA:
KENDİ İÇİN ve/||/<>/> YAKIN ÇEVRE İÇİN ve/||/<>/> TOPLUM İÇİN



- PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK(PDR) ile PSİKOLOJİ ile PSİKİYATRİ

( 1898 - Türkiye'de, Psikiyatri eğitiminin başlangıcı. )


- PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK(PDR) ile PSİKOLOJİ ile PSİKİYATRİ

( Üniversitelerin Eğitim fakültelerine bağlı olan Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünden mezun olurlar. İLE Üniversitelerin Fen-Edebiyat fakültelerine bağlı olan Psikoloji bölümünden mezun olurlar. İLE Tıp fakültesinden mezun olurlar ve Psikiyatri alanında uzmanlık yapmışlardır. )


- PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK(PDR) ile PSİKOLOJİ ile PSİKİYATRİ

( Okullarda ve eğitimle ilgili öteki alanlarda hizmet verirler. Eğitimini alırlarsa bazı testler uygulayabilirler fakat terapi yapamazlar. İLE Terapist olmak isterlerse yüksek öğrenim görüp gerekli eğitimleri tamamlar ve terapi yapabilirler. İLE İlâç yazma yetkisine sahiplerdir. Terapi eğitimlerini alırlarsa terapi de uygulayabilirler. )


- PSİKOLOJİK VE TOPLUMSAL SORUNLARIN KÖKENİNDE:
[ya] COŞKUNUN ile/ve/ya da/||/<> ÖFKENİN ile/ve/ya da/||/<> KORKUNUN DÜZENLENEMEMESİ



- PSİKOLOJİK ile/değil/yerine PSİKOJENİK



- PSİKOLOJİSİ BOZUK OLAN ile KARAKTERİ BOZUK OLAN

( Düzelir. İLE Düzelmez. )


- PUŞKİN ve/||/<> GOGOL ve/||/<> GONÇAROV ve/||/<> DOSTOYEVSKİ ve/||/<> TURGENYEV ve/||/<> TOLSTOY ve/||/<> ÇEHOV ve/||/<> GORKİ ve/||/<> ZAMYATİN ve/||/<> BULGAKOV ve/||/<> PASTERNAK

( 1799 - 1837 ve/||/<> 1809 - 1852 ve/||/<> 1812 - 1891 ve/||/<> 1821 - 1881 ve/||/<> 1818 - 1883 ve/||/<> 1828 - 1910 ve/||/<> 1860 - 1904 ve/||/<> 1868 - 1936 ve/||/<> 1884 - 1937 ve/||/<> 1891 - 1940 ve/||/<> 1890 - 1960 )


- PUŞKİN ve/||/<> GOGOL ve/||/<> GONÇAROV ve/||/<> DOSTOYEVSKİ ve/||/<> TURGENYEV ve/||/<> TOLSTOY ve/||/<> ÇEHOV ve/||/<> GORKİ ve/||/<> ZAMYATİN ve/||/<> BULGAKOV ve/||/<> PASTERNAK

( )


- PUT KIRMAK ile/değil YORGAN SİLKMEK



- PUT/LARI/NI KIRMAMAK ve/||/<>/> KENDİNİ, PUT KILMAK



- PUTLAŞTIRMAMAK ve/||/<> DONDURMAMAK



- RÂBITA/TELEPATİ ile/ve AŞK



- RAHAT OLDUĞUMUZDA ile/ve/||/<>/> SIKILDIĞIMIZDA

( Sıkılabilelim ki. İLE/VE/||/<>/> Rahat olabilelim. )


- RAHATINA GELME(ME)K ile/ve/değil İŞİNE GELME(ME)K



- Rahatsız etmeyecek şekilde DİNLE!!!



- RAHİMDEN AYRILIŞ ile/ve/+/||/<>/> MEMEDEN AYRILIŞ



- RAHMET ve/||/<>/>/: BİR AMACA, DESTEK



- RAHMET ile/ve/<> ELİ AÇIKLIK, CÖMERTLİK

( Allah'ın vermesi. İLE/VE/<> Kişinin yeterince, zamanında, zemininde ve/ya da bol bol vermesi/paylaşması. )


- RAHMET > SEKİNE/YOKLUK



- RAMAK[Ar.] ile/ve/||/<>/> SEDD-İ RAMAK[Ar.]

( Yaşam kalıntısı. [Ancak, soluk alabilecek kadar gövdede kalan yaşam.] | Pek az şey. | [Ramak kala!] İLE/VE/||/<>/> Ölmeyecek kadar ile geçinme/yaşama. )


- RAMAZAN ile/ve/||/<>/> GAMLI RAMAZAN

( ... İLE/VE/||/<>/> 1812 ve 2020 yılındaki Ramazan ayı. )


- RAMAZAN ile/ve/||/<>/> GAMLI RAMAZAN

( )


- RAMAZAN ve/||/<>/> TOPLUMSALLAŞMA



- RASTGELE/LALETTAYİN değil/yerine/= GELİŞİGÜZEL



- RASTGELELİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< OLASILIKLILIK



- RASTLANTI değil/yerine TÜZE



- RÂZI OLUNAN ÖFKE ile RÂZI OLUNMAYAN ÖFKE

( Bizi mahkum eden şey, huylarımız, ahlâkımızdır. )


- REDDETMEK ile/ve/||/<> "GERİ ÇEVİRMEK"

( Aslımıza geri dönüş yolu, reddetme ve geri çevirmeden geçer. )


- REDDETMEK ile/ve/||/<> "GERİ ÇEVİRMEK"

( The way back to ourselves is through refusal and rejection. )


- REFERANS[[İng. < REFERENCE]] değil/yerine/= REVERANS[Fr.]

( Kaynak. | Öneri. | Öneri mektubu. İLE Selâm ya da teşekkür için eğilerek ya da dizleri kırarak yapılan hareket. )


- REHÂVET değil/yerine/>< CESÂRET



- REKÂBET EDERSEK değil/yerine/>< CESÂRET EDERSEK

( Aynılaş(tır)ırız. DEĞİL/YERİNE/>< Farklılaş(tır)ırız. )


- REKLÂM VE GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİ ve GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ ve SİGARA SORUNU

( )


- RENKLİ GÖZ/LÜ ile GÜZELLİK



- RESİM ile/ve/||/<> SANAT

( )


- RESMİYET ile CİDDİYET ile KİBARLIK ile MESAFE/Lİ/LİK

( Olgun kişiler, başkalarıyla aralarına mesafe koyarken, bunu hiddetle değil asâletle yapar. )


- REVÜ[Fr.] değil/yerine/= DANS GÖSTERİSİ

( Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş, zengin görünümlü sahne gösterisi. )


- REZİL[Ar.] ile/ve/||/<> RÜSVÂ(Y)[Fars.]

( Alçak, adi, utanmaz, hayâsız. İLE/VE/||/<> İtibarsız, ayıpları ortaya çıkarılmış, onursuz, rezil. )


- REZÎLET ile/ve REDÂET

( Nicelikte. İLE/VE Nitelikte. )


- RİSK ALMAK ile/değil/yerine/>< ÖNLEM ALMAK



- RİSK YÖNETİMİ ile/ve/||/<>/> KRİZ YÖNETİMİ

( Hem kişisel, hem de kurumsal/şirket yönetimimizde, öncelikli olarak risk yönetimimizi, planlamalarımızı yapmak, daha sonra da olası büyük sorunlarda nasıl düşünebileceğimizi ve hareket edebileceğimizi iyi hesaplamak ve öngörmek durumundayız/zorundayız! )


- RİVÂYET ile/ve/değil/yerine/+/>< DİRÂYET[YETENEK]



- RIZÂ ve/<> BÜTÜNCÜL(KÜLLÎ) BENLİK



- RIZÂ ile/ve/değil EŞİK



- RIZÂ ve/< İKNÂ



- RIZÂ >< MÜLKİYET

( [her yer] Cennet. >< Cehennem. )


- RIZÂ >< MÜLKİYET

( Nesnesini tüketmek ister. >< Mülkiyet ister. )


- RIZÂ ile/ve TESLİMİYET

( Teslim ol(a)mayan, teslim edemez. )


- RIZÂ ve ZİYÂDELİK



- RIZK >/<> KAZÛRAT >/<> RIZK

( RZK > KZR <> RZK [~] )


- RIZK >/<> KAZÛRAT >/<> RIZK

( Doğadan kişiye/hayvana. > Kişide/hayvanda. <> Doğaya. )


- RIZK >/<> KAZÛRAT >/<> RIZK

( Gıda. > Besin-posa. <> Gübre-toprak-gıda. )


- RIZK >/<> KAZÛRAT >/<> RIZK

( Tohum/fidan/ağaç. > Yaprak/çiçek/meyve. <> Çürük yaprak/meyve-gübre-toprak-fidan/ağaç. )


- RIZK >/<> KAZÛRAT >/<> RIZK

( Mürşid. > Mürid. > Mürşid. )


- RIZK ile/ve/||/<> NASİB ile/ve/||/<> KISMET



- RÖLANTİDE GİTMEK ile/ve/||/<> OTOMATİK PİLOTTA GİTMEK



- ROMANTİZM:
AKIM değil ÖNCÜL



- ROTASYON[Fr./İng. < ROTATION] değil/yerine/= DÖNGÜ/DÜZENLİ DEĞİŞİM



- RUHANİYET ile ...

( Kendine ve başkalarına iyilik yapma. )


- RÜYA ile/ve/<> MİT

( Bireysel. İLE/VE/<> Toplumsal. )


- RÜYA ile/ve/<> MİT

( Bireysel mitlerdir. İLE/VE/<> Ortak rüyalardır. )


- RÜYÂ ile/<> RİYÂ

( Olmadığı gibi görmek. İLE/<> Olmadığı/n gibi görünmek. )


- RZK >/<> ZKR >/<> KZR

( RIZK > ZİKİR > KAZÛRÂT [~] )


- RZK >/<> ZKR >/<> KZR

( Doğadan kişiye/hayvana. > Kişide/hayvanda. <> Doğaya. )


- RZK >/<> ZKR >/<> KZR

( Gıda > Sindirim/işleme[Besin/posa] <> Dışkı/gübre-toprak/su-gıda )


- SAÂDET[Ar.] ile SÜREKLİ MUTLULUK

( SÜREKLİ MUTLULUK )


- SAADET >< ŞEKÂVET



- SAADET ve/<> SELÂMET



- SAADET ile/ve/> SİYÂDET



- SAAT'TE:
GEÇİYOR, GEÇTİ ile VAR, KALDI

( Saat başından, 30 olana kadarki geçen tüm zaman, 5/10/15(ya da çeyrek)/20/25 "geçiyor, geçti" olarak tanımlanır. İLE 30'dan sonraki, saat sonuna/öteki saat başına kadarki zaman, 25/20/15(ya da çeyrek)/10/5 "var, kaldı" olarak tanımlanır. 30'dan sonrakiler için kesinlikle 35/40/45/50/55 geçiyor gibi bir tanım kullanılmaz, olmaz! Ayıptır, küçük düşürür. Dikkatsiz, amatör, bilgisiz ve bilinçsiz imajı oluşturur etrafta. )


- SABAH(/KALKINCA) HAZIRLA(N)MAK ile/yerine AKŞAMDAN(/ÖNCEDEN) HAZIRLA(N)MAK

( Eğer hazırlanmakta başarısız olursanız, başarısız olmaya hazırsınız demektir. )


- SABIR (TASABBUR)



- SABIR DİLEMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÂFİYET DİLEMEK



- SABIR ETMEK ile/ve ZABT ETMEK



- SABIR:
"BEKLEME BECERİSİ" değil BEKLERKEN, DOĞRU DAVRANIŞ SERGİLEME



- SABIR/SARISABIR[Süryanice ŞABRÂ] ile SARISALKIM

( Zambakgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, yaprakları, oldukça yüksek bir sapın tepesinde, rozet biçiminde toplanmış bulunan bir süs bitkisi. | Bu bitkinin, etli ve kalın yapraklarından çıkarılan, kırmızımsı esmer renkli, tıpta ve boyacılıkta kullanılan bir madde. İLE Baklagillerden, salkım durumunda sarı çiçekleri bulunan, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir ağaç. )


- SABIR/SARISABIR[Süryanice ŞABRÂ] ile SARISALKIM

( ŞİBÂRU[Akatça]: Sivri bir araç. İlâç olarak kullanılan bir bitki. )


- SABIR ile ...'A KATLANMAK



- SABIR ile/ve/<>/değil/yerine ÂFİYET



- SABIR ile/ve ANLAYIŞ



- SABIR ile/ve AZMAMAK



- SABIR ile/ve/değil/yerine BELÂ GELMEDEN ÖNCEKİ SABIR



- SABIR ile/ve/değil/<>/ne yazık ki ÇIKAR



- SABIR ve/<> HİZMET



- SABIR ile/ve KANAAT ile/ve MÜRÜVVET

( Tamamıyla nefs mertebesinden geçmeyen, mürüvvet sahibi olamaz. )


- SABIR ile KAYITSIZLIK/İLGİSİZLİK



- SABIR ile/ve KENDİNİ TUTMAK



- SABIR ile/ve/||/<> NAMAZ

( NAMAZ: Varoluş sıkıntısından kurtulmayı da sağlar. )


- SABIR ile SABR-I ANİLLAH



- SABIR ile/ve SEBÂT

( Allah'ın adlarının sonuncusudur. )


- SABIR ile/ve/<>/> SELÂMET

( SABIR GEREK EVVELÂ
SONRA TAHAMMÜL
SONRA TENEZZÜL
SONRA İLİM, İRFAN GEREK
SONRA AŞK, ŞEVK GEREK
SONRA YOKLUK
EN SONUNDA KİŞİLİK! [OLUŞUR] )


- SABIR ile/ve/<>/> SELÂMET

( Sabır, öyle bir iptir ki; sen kopacak/bitecek sanırsın, o, gittikçe güçlenir/çoğalır. )


- SABIR ile/ve SIĞINMA



- SABIR ile/ve TÂKAT



- SABIR ve/<> TAVIR/TUTUM

( Hiçbir şeyin yokken gösterdiğin. VE/<> Her şeyin varken sergilediğin. )


- SABIR ile/ve TEVEKKÜL



- SÂBİT[Ar. < SEBÂT, SÜBÛT] ile Sâbit[Ar.]

( Hareketsiz, kımıldamayan, yerinde duran. | İspat edilmiş, anlaşılmış. İLE Ünlü Türk şairlerindendir.[ö. 1716, h. 1124] )


- SABİT ile/ve/değil HAREKET NOKTASI



- Sabır için DİNLE!!!



- Sabır için SUS!!!



- Sabır törpüsü olmamak için SUS!!!



- SABRETMEK ile/değil/yerine UZAKLAŞMAK



- SABRI OLMAYAN ile/ve/değil/yerine/>/<>/>< RÂZI OLAN

( İntizar eden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>/<>/>< Zevk eden. )


- SAÇMA(LIK)LAR / SAFSATALAR ile/değil/yerine FaRkLaR

( Sözcükler: "SEN ..." / "SEN DE ..." ile başlatılan/saldırılan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: Tartışmada, öteki kişinin söz ve hareketlerini, kendi görüşünü savunmada kanıt olarak kullanma. | "Bir savın doğruluğunun, savı geliştiren kişinin, kişiliği ile ilgisi olduğu" "savı". | Bir kişinin önerileri yerine, önerinin reddedilmesini sağlamak üzere, kişiye sövülerek yapılan saldırı.
Örnek: - "Senin müdür hakkında söylediklerini duydum. Nankör adam! Sen müdürün o kadar ekmeğini yedin!"
- "...yı şu yaptıysa doğrudur/yanlıştır."
- "...yı savunuyorsa ahlâksızın tekiymiş."
Lat./İng.: ARGUMENTUM AD HOMINEM

* Tanım/açıklama: Tepkisel indirgemecilik.
Örnek:
- ... sorununun bu hâle gelmesinin toplumsal, ekonomik, politik bir sürü nedeni var.
- "Terör örgütünü mü savunuyorsun bana?!..."
İng.: STRAW MAN

Sözcük: "ONA BAKARSAN ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Ortak özellik gösteren iki önermenin birbiriyle aynı olması ya da birbirine çok benzemesi gerektiği" "savı". ZAYIF BENZETME
Örnek: "Osmanlı İmparatorluğu da tıpkı Roma İmparatorluğu gibi parçalanmıştır."
İng.: WEAK ANALOGY

Sözcük: "HERKES ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Çoğunluğun benimsediğinin doğru olduğu" "savı".
Örnek: " 'Herkes' ona oy verdiğine göre yaptıkları da doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD POPULUM

Sözcük: "DEMEK Kİ ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Zaman içinde, önce gerçekleşen bir olgunun, onu izleyen başka bir olgunun nedeni olması gerektiği" "savı".
Örnek: "Güneş tutulmasından sonra deprem oldu. Demek ki depremin nedeni güneş tutulmasıdır."
Lat.: POST HOC ERGO PROPTER HOC

Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "SONUÇTA ..." / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Tersi kanıtlanamayanın doğru olduğu" "savı".
Örnek: "UFO'ların dünyayı ziyaret etmediği yolunda hiçbir kanıt yoktur. Demek ki ediyorlar."
Lat.: ARGUMENTUM AD IGNORANTIAM

Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "ZATEN ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Bağlantı, ilişki ya da ortak özelliklerin, mutlaka neden-sonuç ilişkisi içinde olduğu" "savı".
Örnek: "Genç kızlar, çok çikolata yiyor. Genç kızlarda sivilce çok görülüyor. Demek ki, sivilcenin nedeni çikolatadır."
Lat.: CUM HOC ERGO PROPTER HOC

* Tanım/açıklama: "Geleneksel olanın doğru olduğu" "savı".
Örnek 1: "...'yı öldürmemiz gerekiyor. Çünkü töre böyle."
Örnek 2: "Bunca yıldır böyle yapılıyor. Demek ki doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD TRADITIO / ANTIQUITATEM

* Tanım/açıklama: "Bir tartışmanın taraflarından birinin sessiz kalmasının, sessiz kalan tarafın tartışılan konuda bilgisi olmadığını, haksız olduğunu ya da yanıldığını kabullenmesi anlamına geldiği" "savı".
Örnek: "Sükût, ikrardan gelir! Türk atasözü."
Örnek:
- Sanık, sorguda susma hakkını kullanmıştır!
- "Suçsuzsa neden sussun ki?! Kalkıp açık açık, 'Ben suçsuzum!' derdi suçlu olmasaydı!"
Lat.: ARGUMENTUM EX SILENTIO

Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "BELKİ DE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Sorunun ardında yatan varsayımların doğru olduğu" "savı". YÜKLÜ SORU
Örnek:
- Uyuşturucu kullanmaktan ne zaman vazgeçtin?
- Vazgeçmedim!
- Demek ki hâlâ kullanıyorsun?!...
- Hayır, hiç kullanmadım!
- "Ama vazgeçmediğini itiraf ettin!"
İng.: LOADED QUESTION

Sözcükler: "TEMELDE ..." / "HİÇ" / "HEP" ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: Döngüsel nedensellik. Kendi kendini "kanıtlayan" önerme.
Örnek: "O, tembeldir. Çünkü çalışmayı hiç sevmez."
Örnek: "Yalancı değilim. O nedenle, tüm söylediklerim doğrudur."
Örnek: "Sudan hafif maddeler yüzerler. Çünkü batmazlar."
Lat.: PETITIO PRINCIPII
İng.: BEGGING THE QUESTION

Sözcükler: "NASILSA ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Ünlülerin/güçlülerin/zenginlerin söylediklerinin doğru ya da yoksulların söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek 1: "... bunu söylüyorsa doğrudur."
Örnek 2: "O beş parasızın teki! Söylediklerine kim inanır!?..."
Lat.: ARGUMENTUM AD CRUMENAM

* Tanım/açıklama: "Yoksulların söylediklerinin doğru ya da zenginlerin söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek: "Adamın beş parası yok ki çapkınlık yapabilsin!"
Örnek: "Adamın milyonları var. Güya eşini hiç aldatmamış!"
Lat.: ARGUMENTUM AD LAZARUM

* Tanım/açıklama: "Acınacak durumda olmanın ya da çaresizliğin, söylenilen ya da yapılanların yanlışlığına ağır bastığı" "savı".
Örnek: "Adam ayakta duramayacak denli yaşlı ve hasta. Bence geçmişte yaptıklarından sorumlu tutulmasına artık gerek kalmamalı."
Lat.: ARGUMENTUM AD MISERICORIDIAM

Sözcükler: "İLLE DE" / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Yalnızca iki seçeneğin var olduğu savı." YANLIŞ İKİLEM.
Örnek: "Ya çözümün bir parçasısındır ya da sorunun!"
İng.: BIFURCATION

Sözcükler: "ELİMDE DEĞİL ..." / "NE BİLEYİM ..." sözlerinin eklendiği "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Güç"/"zayıflık" kullanımı.
Örnek: "Ders kitaplarında yazılanlar doğrudur. Eğer yanlış dersem öğretmen beni sınıfta bırakır."
Lat.: ARGUMENTUM AD BACULUM


Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )


- SAÇMA(LIK)LAR / SAFSATALAR ile/değil/yerine FaRkLaR

( http://www.nku.edu/~garns/165/ppt3_2.html

http://courses.washington.edu/spcmu/334/fallacies.html )


- SAÇMA(LIK)LAR / SAFSATALAR ile/değil/yerine FaRkLaR

( Safsata Türleri )


- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR:
BİÇİMSİZ ile/ve/||/<> BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> SALDIRI ile/ve/||/<> KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA ile/ve/||/<> TARTIŞMALI NEDEN ile/ve/||/<> İSTATİSTİKSEL HATA ile/ve/||/<> ŞAŞIRTMA ile/ve/||/<> YETKEYE BAŞVURMA ile/ve/||/<> DUYGULARA BAŞVURMA ile/ve/||/<> KIYASLAMA HATALARI ile/ve/||/<> SINIFLANDIRMA HATALARI

( BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )

BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )

SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )

KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )

TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER
( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )

İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ
( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )

ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )

YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> GENETİK
( ARGUMENT TO AUTHORITY vs./and/||/<> FALLACY OF UNQUALIFIED SOURCE vs./and/||/<> APPEAL TO BELIEF vs./and/||/<> APPEAL TO COMMON PRACTICE vs./and/||/<> BANDWAGON, PEER PRESSURE vs./and/||/<> PRAGMATIC FALLACY vs./and/||/<> APPEAL TO PERSONAL INTERESTS vs./and/||/<> FALLACY OF "IS" TO "OUGHT" vs./and/||/<> STYLE OVER SUBSTANCE vs./and/||/<> GENETIC FALLACY )

DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET
( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )

SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )

KIYASLAMA HATALARI: GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME
( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )

SINIFLANDIRMA HATALARI: BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME
( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION ) )


- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR



- ŞÂD[Fars.] değil/yerine/= NEŞELİ, SEVİNÇLİ



- SADAKA DAĞITMAK ile/ve/||/değil/yerine/< HAKSIZLIKLARI ORTADAN KALDIRMAK



- SADÂKAT VE BAĞLILIK ve/||/<> FARKINDALIK VE ADÂLET ve/||/<> EDEB VE HAYÂ ve/||/<> FETA VE GÖNÜL

( HZ. EBÛ-BEKİR SIDDÎK ve/||/<> HZ. ÖMER el-FÂRUK/HATTÂB ve/||/<> HZ. OSMAN ZİNNUREYN ve/||/<> HZ. İMÂM-I ALİ )


- SADÂKAT VE BAĞLILIK ve/||/<> FARKINDALIK VE ADÂLET ve/||/<> EDEB VE HAYÂ ve/||/<> FETA VE GÖNÜL

( Çocukluk. VE/||/<> Gençlik. VE/||/<> Yetişkinlik. VE/||/<> Olgunluk. )


- SADAKAT[Ar. < SADAKA]["ka" uzun okunur] ile SADÂKAT[Ar. < SIDK]

( Sadakalar. | Müslümanların ellerinde bulunan ve fakirlere/düşkünlere verilen üç maldan biri. İLE Dostluk, içten bağlılık, vefâlılık. Doğruluk, yürek doğruluğu. )


- SADAKAYI:
SAKAT DİLENCİYE VERMEK ile/ve/değil/||/<>/< YOKSUL FİLOZOFA VER(E)MEMEK

( Bir gün, kötürüm ya da kör olmaktan korktuklarından, "gözünden/gördüklerinden akıllı" olmalarından dolayı. İLE Gün gelip de, felsefenin içinde olacaklarını düşünememekten dolayı. )


- ŞÂDÂN ile SEVİNÇLİ, NEŞELİ, ZEVKLİ | ŞAD KİŞİLER

( SEVİNÇLİ, NEŞELİ, KEYİFLİ | ŞAD KİMSELER )


- SADECE ŞAKAYDI ile/ve/||/<> BİLMİYORUM ile/ve/||/<> UMRUMDA DEĞİL ile/ve/||/<> TAMAM

( [Ardında, en azından, küçük bir ... ]
Gerçeklik yatar. İLE/VE/||/<> Bilgi yatar. İLE/VE/||/<> Düşünce ve/ya da duygu yatar. İLE/VE/||/<> Acı yatar. )


- SADELİK ve/||/<> DAYANÇ(SABIR) ve/||/<> ŞEFKÂT ve/||/<> MERHAMET



- SAF HAKİKAT ile/ve/<> EBEDÎ ÖZ



- SAF/LAŞTIRILMIŞ AKIL ile/ve/= NİYET ile/ve/= KALP



- SAF/LIK ile/ve/değil İYİ NİYETLİ/LİK



- SÂFİYET AHLÂKI ile/ve/> İRFAN AHLÂKI ile/ve/> AŞK AHLÂKI

( Saflaşmadıkça, kapı/lar açılmaz. )


- SAFİYET ve/||/<> SAMİMİYET



- SAFLAŞMA ile/ve/< ARINMA

( Durum. İLE/VE/< Yöntem. )


- SAFLAŞMA ile/ve/< ARINMA

( Saflaşın, dikkatli ve uyanık olun, hazır bulunun. )


- SAFLAŞMA ile/ve/> İNCELME



- SAFLAŞMA ile/ve/değil/yerine/<> YALINLAŞMA



- SAFLIK" ile/ve/değil/yerine/||/<> TESLİMİYET



- SAĞDUYU ve/<> DENGE



- SAĞDUYU ile DUYARLILIK

( AKL-I/HİSS-İ SELÎM ile HASSASİYET )


- SAĞDUYU ile/ve/||/<> SAĞGÖRÜ

( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. İLE/VE/||/<> Gerçekleri, yanılmadan görebilme yeteneği. )


- SAĞLAM ZİHİN ve/||/<>/>/< SAĞLAM GÖVDE

( Sağlam anlık[zihin], sağlam gövdede bulunur. VE/||/<>/>/< Sağlam gövde, sağlam anlıkta[zihinde] bulunur. )


- SAĞLAMLAŞTIRMA ile/ve/||/<> PEKİŞTİRME



- SAĞLIK:
"HİZMET" ile/ve/değil/||/<>/< HAK



- SAĞLIK ile/ve GÜÇ/KUDRET

( image

image )


- SAĞLIK ve/> ONGUNLUK/SAADET/MUT

( Sağlık olmazsa saadet olamaz. )


- SAĞLIK ve/> ONGUNLUK/SAADET/MUT

( ASKLEPIOS )


- SAĞLIK ve/||/<>/< SÜREKLİLİK



- ŞAHANE değil/yerine/= ÇOK GÜZEL, EŞSİZ, GÖRKEMLİ



- SAHİBİNE SORULMADAN/İZİN ALINMADAN KİŞİLERİN (ÖZEL) EŞYALARINA DOKUNULMAZ!



- SAHİH (OLAN) ile/ve SALİH (OLAN)

( Bilinmeli. İLE/VE Uygulanmalı. )


- SAHİP OLMADIĞIN ŞEY/DEĞER/OLANAK/KOŞUL ve BULUNMADIĞIN YER

( Vazgeçemeyiz. VE Terk edemeyiz. )


- SAHİP OLMAK ve/||/<>/< AİT OLMAK



- SAHİP OLMAK ile/değil KENDİNDE VAR (OLDUĞUNU BİLMEK/ANIMSAMAK)



- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/ya da/||/<> OLMAK

( Erich Fromm'un, "Sahip Olmak ya da Olmak" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )


- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP ÇIKMAK



- SAHİP OLMAK ile/ve/fakat/||/<>/< SAHİP OLDUĞUMUZLA VE/YA DA SAHİP OLMAKLA PERDELENMEMEK



- SAHİP OLMAK ve/||/>/< TERK EDEBİLMEK

( Ancak, sahip olunabilen, terk edilebilir. )


- SAHİP OLMAK ve/||/>/< TERK EDEBİLMEK

( Önemli[öncelikli] olan, en çok şeye sahip olmak değil en az şeye gereksinim duymaktır. )


- SAHİP OLMAK ve/||/>/< TERK EDEBİLMEK

( Bir şeye sahip olmak istiyorsan, onu, zihninden, dilinden ve gönlünden çıkarmalısın! )


- SAHİP OLMAK ve/||/>/< TERK EDEBİLMEK

( İstediğiniz bazı şeylere sahip olamamak, mutluluğun bir parçasıdır. )


- SAHİP OLMAK ve TERK EDEBİLMEK

( Ancak sahip olunabilen terk edilebilir. )


- SAHİPLENME ile/değil/yerine/< AİDİYET

( Kentte. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Köyde, doğada. )


- SAHİPLENME ile/ve/||/<> KOLLAMA



- SAHNELEME ve/||/<>/> YAZMA



- ŞAHSÎ[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL



- SAİKA[Ar.] değil/yerine/= YILDIRIM | NEDEN



- ŞAİR ve/||/<> SARAYBOSNA'LI ŞAİR

( )


- SAK ile SAK[Ar.]

( Uyanık, gözü açık. | Uykusu hafif. İLE Sap. )


- ŞAKA YAPMAK değil/yerine LÂTÎFE[Ar.]/ESPRİ[Fr., Lat.] YAPMAK

( Kişiye yönelik. DEĞİL/YERİNE Duruma, olguya, kavrama yönelik. )


- ŞAKA YAPMAK değil/yerine LÂTÎFE[Ar.]/ESPRİ[Fr., Lat.] YAPMAK

( Aradaki ilişki ne kadar yakın olursa olsun, hangi şakanın kimi, ne kadar etkileyeceği, rahatsız edebileceği bilinmez! )


- ŞAKA YAPMAK değil/yerine LÂTÎFE[Ar.]/ESPRİ[Fr., Lat.] YAPMAK

( Aşağılama. DEĞİL/YERİNE Yüceltme. )


- SAKİN OLMAK ile/ve/<> (KENDİNE) HÂKİM OLMAK



- SAKİN OLMAK ile/ve/||/<> SESSİZ OLMAK ile/ve/||/<> KENDİN OLMAK

( Huzur arıyorsak. İLE/VE/||/<> Bilgelik arıyorsak. İLE/VE/||/<> Aşk arıyorsak. )


- SAKIN!:
ADAMIN, YERE BAKANINDAN
ve/||/<>
SUYUN, YAVAŞ AKANINDAN



- SÂKİN[< SÜKÛN] / MUKÎM[< KIYAM] ile/ve ŞÂGİL[< ŞUGL]

( Konutta/meskende yaşayan/oturan, ikâmet eden. İLE/VE Meşgul eden, edici. | Meşgul olmayı gerektiren. | İşgâl eden, tutan. | Bir mülkte oturan. )


- SAKİN/LİK ile/ve/<> SESSİZ/LİK, SÜKÛNET



- SAKİN/LİK ile SOĞUK/LUK

( Her sakin/lik görüntüsü sakinlik olmayabilir hatta anlamamasından/uzak kalmasından kaynaklanıyor olabilir! )


- SAKİNLEŞME:
AKILDA ve/||/<> GÖNÜLDE

( Bilgi ile. VE/||/<> Sevgi ile. )


- SAKİNLEŞME:
AKILDA ve/||/<> GÖNÜLDE

( Elinde getiren, karnında götürür; aklında getiren, gönlünde götürür. )


- SAKİNLİK:
MANTIKSIZLIĞI ANLAMA ile/ve/||/<> FARKINDALIĞI ARTIRMAK



- SAKİNLİK ile/ve DAYANÇ/SABIR

( Belirli bir bilgi ve bilinç/tutum gerektirir! )


- SAKLA BENİ, VARKEN; BULUNAYIM SANA, YOKKEN ile/ve SAKLA SAMANI, GELİR ZAMANI



- SAKLANMAK ile/ve/değil/yerine GERİDE DURMAK



- ŞAKRAK ile ŞAKRAK

( Şen, neşeli, yaşam dolu. İLE İspinozgillerden, başı siyah, boynu kırmızı, ötücü bir kuş. )


- SAKSIYI SÜSLEMEK değil/yerine ÇİÇEĞİ SULAMAK



- SALÂH ile/ve/||/<>/> FELÂH



- SALAK/LIK ile/değil/yerine/>< SABIRLI/LIK



- SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME



- SALLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSMAK



- ŞÂMİL[< ŞEML < ŞÜMÛL] ile/ve/<> KÂMİL[< KEMÂL]

( Topluma. İLE/VE/<> Kişiye/sana! )


- ŞÂMİL[< ŞEML < ŞÜMÛL] ile/ve/<> KÂMİL[< KEMÂL]

( Genele. İLE/VE/<> Özele. )


- ŞÂMİL[< ŞEML < ŞÜMÛL] ile/ve/<> KÂMİL[< KEMÂL]

( İçine alan, kaplayan, çevreleyen. İLE/VE/<> Tam, eksiksiz, bütün. | Olgun. | Bilgin, âlim. )


- SAMİMİYET ile AÇIKLIK ile SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK

( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )


- SAMİMİYET ve/||/<>/< ADANMIŞLIK



- SAMİMİYET >< ERKÂN

( Samimiyet oluşunca, erkân kalkar. )


- SAMİMİYET ve/||/<> SAMİMİ NİYET



- SAMİMİYETİN BELİRTİSİ ve/||/<> DÜRÜSTLÜĞÜN İFADESİ

( Gözler. VE/||/<> Sözler. )


- SANA (DA) BİR ŞEY SÖYLENİLMİYOR değil/yerine NE SÖYLEYECEĞİNİ (İYİ) BİLMEK

( Ne söylediğini ve haddini iyi bilirsen beklemediğin tepkiler de almazsın. )


- SANA GÖRE ile BANA GÖRE



- SANA SÖVÜYORUM değil/yerine/>< SENİ SEVİYORUM

( DEĞİL/YERİNE/>< )


- SANA YAPILAN "KÖTÜLÜK" ile/değil/yerine/ne yazık ki/>< SENİN YAPTIĞIN KÖTÜLÜK/YANLIŞ/HATA

( Unut/abil! İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Unutma! )


- SANAT değil SANATÇI ve/<> TARİH değil TARİHÇİ

( Sanat diye bir şey yoktur, sadece sanatçı/lar vardır. VE/<> Gerçekleri incelemeye başlamadan önce tarihçiyi inceleyin! )


- SANAT YAPITININ:
AYDINLATILMASI ile/ve/<> AYDINLATMASI

( Sanat yapıtının nesnesini dışarıdan aydınlatırız ve fakat o da bizi içeriden aydınlatır. )


- SANAT, GELENEKSEL UYGULAMANIN(RİTÜEL):
İÇİNDE değil DIŞINDA



- SANAT:
"PROPAGANDA" değil/yerine ÖĞRETİM



- SANAT:
BİREYLERİ/TOPLUMU ...
ŞAŞIRTMAK (İÇİN) ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KIŞKIRTMAK (İÇİN)



- SANAT:
GEÇMİŞİ GERİ ALMAK ile/ve/değil/||/<>/> GELECEĞİ ÖNGÖREBİLMEK



- SANAT:
İÇTEN DIŞA ile/ve/değil/||/<>/< DIŞTAN İÇE



- SANAT:
UYUM ve/||/<> ORGANİK ve/||/<> BİRLİK

( Sanat, uyumlu, organik birliğin yeniden ele geçirilmesinin aracıdır. )


- SANAT ve/||/<>/> (< FELSEFE <) ve/||/<>/> KAVRAM ve ÖTESİ



- SANAT ile/ve/||/<>/>/< HAKİKAT



- SANAT ve/||/<>/< OYUN



- SANAT ve/<> ÖZGÜVEN/İMAN



- SANAT ile/ve/||/<> SANA AİT



- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN

( Bir resimde, bir sanat yapıtında aradığım, sevdiğim şey, insandır. Sanatçının kendi! )


- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN

( Dans le tableau [l'oeuvre d'art] je cherche, j'aime l'homme l'artiste. )


- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN

( Çalışkanlıkta, arı, sana ustalık eder
Beceride, bir böcek, seni okutur
Seçkinlerde de var sendeki bilgiler
Sanat ise ey insan! Yalnız sana özgüdür! )


- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN

( Yaşam ciddidir, sanat ise neşeli.
Fakat ciddiyet içinde bile, neşe ya da sükûnet,
sanatın aslî ve özsel yapısı olarak kalır. )


- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN

( Schiller'in, "Sanatkârlar" adlı şiirini okumanızı salık veririz. )


- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN

( Durumun/sürecin/konunun/işin içine kişi/insan ve sanat girince/girmişse öteki herşey ikinci sıraya geçer/geçmeli/geçirilmelidir, indirilmelidir. )


- SANAT ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> FELSEFE

( Kişileri sevmekten daha sanatsal ve bilgece bir şey yoktur. )


- SANAT ve/||/<>/>< YAŞAM

( Sanat, tüm alanların son noktasıdır. VE/||/<>/>< Yaşam da sanatın son noktası ve yansımasıdır. )


- SANAT ve/||/<>/>< YAŞAM

( Uzun. VE/||/<>/>< Kısa. )


- SANATÇI OLABİLMEK ya da HİÇBİR ŞEY OLMAK



- SANATIN KAVRANMASI değil SANATSAL DUYARLILIK



- SANATSAL DUYARLILIK İÇİN SANAT(IN):
EYLEMİ ve/ya da İLGİSİ



- Sanatsal duyarlılıkla KONUŞ!!!



- SANATSAL ÜRÜN VERMEK ile/ve/değil/yerine/<> (KENDİNE VE TOPLUMA) SANATSAL DUYARLILIK KAZAN(DIR)MAK/KAZANDIRABİLMEK

( Sanat ürünü, sanatçısını yanında istemez. )


- SANATSAL ile/ve/fakat/<>/> SANATI AŞAN



- SANKİ YEDİM CAMİSİ

( Fatih'te, Sanki Yedim Sokağı'ndadır. [Hocanın, yediğini farz ederek biriktirdiği para ile yaptırılmıştır.] )


- SANMAK ile/değil/yerine/>< "SAYMAK"



- ŞANSLI (OLAN) ile/ve/değil/yerine ŞANSINI YARATAN (OLMAK)

( Kişileri değil de, konu/kavram, olgu ve olayları düşünerek yaşamanın ve konuşmanın önemli(öncelikli) olduğunu anımsayarak, kişinin "şanslı" olup olmadığı değil, olanaklarını, fırsatlarını değerlendirmesini/yaratmasını, olasılıkları yönetmenin esas olduğunu düşünmektir aslolan. )


- SAP, DÖNER; KESER, DÖNER ve/||/<>/> GÜN GELİR, HESAP DÖNER



- SAPLANTI ile/değil AŞK



- SAPMA ile/ve/||/<> YAŞAMDA KALMA SAPMASI

( II. Dünya Savaşı sırasında, müttefikler, Naziler tarafından vurulan uçaklardaki kurşun deliklerini haritaladı ve düşman topçularının ağır hasar verdiği alanları güçlendirmeye çalıştı.

Hedefleri, uçağın daha fazla kırmızı noktalı (ya da daha fazla merminin isabet ettiği) alanları yeniden inşâ etmek ve güçlendirmekti.

Kuramsal olarak, bu mantıklı bir çıkarımdı. Sonuç itibariyle bunlar en çok etkilenen bölgelerdi.

Ama bir matematikçi olan Abraham Wald, farklı bir sonuca vardı: Kırmızı noktalar, sadece eve dönebilen uçaklara verilen hasarı temsil ediyordu.

Gerçekten güçlendirilmesi gereken alanlar, mermilerin isabet etmediği yerlerdi. Çünkü bunlar, uçak vurulduğunda yaşamda kalamayacağı yerlerdi.

Buna, "yaşamda kalma sapması" denir.

Yalnızca yaşamda kalan örneklere odaklanmamızdan kaynaklı bir hatadır. )


- SAPMA ile/ve/||/<> YAŞAMDA KALMA SAPMASI

( image )


- SARIGÜZEL CADDESİ değil/< SARIGÖREZ CADDESİ



- SARILMAK:
MUTLULUĞU, İKİYE KATLAMAK ve/||/<> ACIYI, İKİYE BÖLMEK



- SARILMAK:
YAŞAMA ve/||/<> ÇALIŞMAYA

( Dört elle! VE/||/<> Bin elle! )


- SARILMAK ile SARINMAK

( Sarma eyleminin yapılması. | Bir şeyin üzerine, bir ya da birkaç kez dolanmak. | Kollarını dolamak, kucaklamak. | Tüm gücü ile ele almak. | Büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek. | Hemen yapmaya koyulmak, girişmek. İLE Kendi üstüne sarmak. )


- SARILMAK ve/<> SIRTLAŞMAK

( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )


- SARIMSAK ve NAR (GİBİ) ve/+/||/<>/> LAHANA ve MARUL ve SOĞAN (GİBİ)

( [İnsanın/kişinin] Bilinmesi gerekenleri. VE/+/||/<>/> Tanınması gerekenleri. )


- ŞARKI ile/ve/değil/yerine/<> NİNNİ

( Tüm ninniler, hicaz makamındadır. )


- SARKMA ile/ve GECİKME

( [buluşma dakikasından önce] Haber verilmişse/verilirse. İLE/VE Haber verilmemişse. )


- ŞAŞAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< AŞAR

( Torun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Dede. )


- ŞAŞAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< AŞAR

( İstenç[irâde]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Direnç[ihtiyâr]. )


- ŞAŞAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< AŞAR

( Aynı dönemde ve birlikte yaşarlar. )


- ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK



- ŞAŞKIN/LIK ile/değil/yerine AŞKIN/LIK



- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/> SUSKUN/LUK / SUSMA



- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK

( Felsefeye yöneltir. İLE/VE/<>/> Sanata yöneltir. )


- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK

( Doğaya/doğada. İLE/VE/<>/> İnsana/insanda. )


- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK

( Kısa süreli. İLE/VE/<>/> Uzun süreli. )


- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK

( Hem olumlu, hem olumsuzlara yöneliktir. İLE/VE/<>/> Olumsuzlara yönelik değildir. )


- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK

( Parçaya yöneliktir. İLE/VE/<>/> Tamamlanmışlara/olgunlara yöneliktir. )


- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK

( Anlayamadıklarımıza yöneliktir. İLE/VE/<>/> Aydınlatıcıdır. Kavrama ve kuşatmamızla birliktedir. )


- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK

( Açmazlarda, çelişki ve sıkıntılarda deneyimlediğimiz. İLE/VE/<>/> Sonsuzluğu, yüceliği ve üstünlüğü "duyumsatır". )


- SATHÎ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEYSEL/GELİŞİGÜZEL/ÜSTÜNKÖRÜ



- SATILABİLİRLİK ile/ve/değil/<> DEĞİŞİM DEĞERLİLİK



- SATIN ALMAK ile/değil/yerine/>< KENDİN YAP!



- SATIR'DAN ile/ve/yerine SADIR'DAN (OKUMAK/KONUŞMAK)



- SATORİ[Jap.](Nirvana) ile ...

( Kişinin gerçek yaratılışını tanımasıyla sonuçlanan Zen yaşantısı. Uyanma, aydınlanma. Her türlü ikici, karşıt görüşler aşılarak kişinin küçük, göreli benliğinin yok olmasını sağlayan dönüşüm. (Tasavvuf'ta )


- SATRANÇ TAŞLARININ DEĞERLERİNDE:
1 ile/ve/||/<>/< 3 ile/ve/||/<>/< 5 ile/ve/||/<>/< 9 ile/ve/||/<>/< SONSUZ

( Piyon. İLE/VE/||/<>/< Filler. İLE/VE/||/<>/< Atlar ve kaleler. İLE/VE/||/<>/< Vezir. İLE/VE/||/<>/< Şah. )


- SATRANÇTA:
AÇILIŞ ve/||/<> YAPILMAMASI GEREKENLER

( * At ile başlanmaz!
* Kalelerin önündeki piyonlarla başlanmaz! [Yandan değil ortadan başlanır!]
* Vezir'in önündeki piyonla başlanmaz! )


- SAV/İDDİAYA KARŞI, KANIT ORTAYA KOYMA SORUMLULUĞU:
GÜMRÜKTE ve/||/<> KİŞİ(İNSAN) HAKLARINDA ve/||/<> KİŞİSEL VERİ İŞLEMEDE

( Kişiye aittir.[Bunların dışındakilerde, "sav/iddia" sahibinindir.] )


- SAVAŞ değil/yerine/>< BARIŞ

( İyisi yoktur. DEĞİL/YERİNE/>< Kötüsü yoktur. )


- SAVAŞI KAYBETMEK:
ÖLÜNCE değil DÜŞMANA BENZEYİNCE



- SAVCININ/POLİSİN İŞİ(/GÖREVİ/SORUMLULUĞU):
"(HERHANGİ) (BİR) ZANLI YAKALAMAK" değil (İLGİLİ/KANITLI) ZANLIYI YAKALAMAK



- ŞAVK/ŞEVK[Ar.] değil/yerine/= IŞIK



- SAVRULMAK ile/değil/yerine/>< SALINMAK



- SAVT[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAMT[Ar.]

( Ses, sadâ[insan sesi], selen. | Bağırma, haykırma, çığlık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Susmak. )


- SAVUNDUĞUNDAN DOLAYI BİLMEK ile/değil/yerine/>< BİLDİĞİNDEN DOLAYI SAVUNMAK



- SAVUNMA HAKKI ile/ve/||/<> KENDİNİ İFADE ETME HAKKI



- SAVUNMA İÇİN BAHANE (BULMAK) ile/yerine/değil ŞÜKÜR İÇİN BAHANE (ARAMAK/BULMAK)

( Bulmak için değil, kaybetmek için arıyoruz. )


- SAVUNMA İÇİN BAHANE (BULMAK) ile/yerine/değil ŞÜKÜR İÇİN BAHANE (ARAMAK/BULMAK)

( Her mazharata bir mazeret bulunur. )


- SAVUNMA MEKANİZMALARINDA:
FİZİKSEL OLARAK KAZANILMIŞ SAVUNMA SİLAHLARI ile/ve DAVRANIŞSAL OLARAK KAZANILMIŞ SAVUNMA HAREKETLERİ



- SAVUNMA ile CAHİLLERİN "SAVUNMASI"

( Konu/olgu çerçevesinde kalarak geçerli dayanakçaları öne sürme çabası ve hakkı. İLE Konuyu/olguyu değerlendirmek yerine ya kendilerini savunurlar ya da kişileri örnek gösterir ve saldırırlar. )


- SAVUNMA ile CAHİLLERİN "SAVUNMASI"

( Duygular, bilgilerle ters orantılıdır. Ne kadar az biliş varsa o kadar savunuş vardır. )


- SAVUNMA ve/||/<> GÜDÜLENME ve/||/<> KAYGI



- SAVUNMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAVUŞTURMA



- SAVUNULMASI BİZE DÜŞMEZ değil SAVUNULMASINA GEREK KALMAZ/YOKTUR



- SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK ile/ve/||/<> ÖZDENETİM



- SAYGI DUYMAK/GÖSTERMEK | DUYAN/GÖSTEREN:
ÖĞRENCİ(N)DEN değil ÖĞRENCİ(N/Y)E



- SAYGI DUYMAK ile/ve/değil/<> SAYGILI OLMAK, SAYGI GÖSTERMEK

( İçsel. İLE/VE/DEĞİL/<> Dışsal. )


- SAYGI DUYMAK ile/ve/değil/<> SAYGILI OLMAK, SAYGI GÖSTERMEK

( Saygı duymak zorunda değilsinizdir fakat saygılı olmak zorundasınızdır. )


- SAYGI GÖSTERMEK ve/<> SAYGI AŞILAMAK



- SAYGI ile/ve/<> BAĞ



- SAYGI ve/||/<>/> ÇALIŞMA

( Geçmiş için. VE/||/<> Gelecek için. )


- SAYGI ile/ve/<> DAYANÇ/SABIR

( [çoğu kişiye] Sonsuz olmalı. İLE/VE/<> Sınırlı olmalı! )


- SAYGI ile/ve/||/> DÜRÜSTLÜK ile/ve/||/> GÜVEN ile/ve/||/> BAĞLILIK/SADÂKAT

( Gösterilir(se). İLE/VE/||/> Değerlenir. İLE/VE/||/> Kazanılır. İLE/VE/||/> Sağlanır. )


- SAYGI ile/ve/||/> DÜRÜSTLÜK ile/ve/||/> GÜVEN ile/ve/||/> BAĞLILIK/SADÂKAT

( Earned. vs./AND/||/> Appreciated. vs./AND/||/> Gained. vs./AND/||/> Returned. )


- SAYGI ile/ve/||/> DÜRÜSTLÜK ile/ve/||/> GÜVEN ile/ve/||/> BAĞLILIK/SADÂKAT

( Yükün dürüstlükse, gücün düşer belki fakat "başın düşmez". )


- SAYGI ile/ve/<> EDEB

( ... ile/ve/<> HUMANITAS )


- SAYGI = HÜRMET = RESPECT[İng., Fr.] = ACHTUNG[Alm.] = RESPECTO[İsp.]



- SAYGI ve/||/<>/> ONURLANDIRMAK



- SAYGI ile/ve/< ÖZSAYGI

( HÜRMET ile/ve/< EDEB )


- SAYGI ve/||/<>/> SEVGİ ve/||/<>/> SELÂM

( Üçü de koşulsuzdur, koşulsuz olmalıdır! )


- SAYGI ile/ve/||/<>/> YÜKSEK SAYGI/TAZİMAT[Ar.]



- SAYGIN/LIK ile/ve TAKİP EDİLEBİLİR/LİK



- SAYGINLIK/İTİBAR ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BEKLENTİ



- SAYGINLIK/İTİBAR ve/||/<>/>/< KÖPRÜ KURMAK



- SAYGISIZ/LIK:
ÇEKİNMEMEK(TEN) ile/ve/değil/||/<>/< YETERİNCE ÇEKİNMEMEK(TEN)



- SAYGISIZ/LIK ile/ve/<> SEVGİSİZ/LİK



- SAYGISIZLIK ile/ve/değil/<> DİKKATSİZLİK



- SAYGISIZLIK ile/ve/değil DÜŞÜNCESİZLİK



- SAYGISIZLIK ile/ve/değil EDEPSİZLİK



- SAYGISIZLIK ile/ve/değil/<> İLGİSİZLİK



- SAYISAL OLMAYAN ve/<> AŞKIN



- SAYRI/HASTA SAHİBİ ile/değil SAYRI/HASTA YAKINI



- SAZ ŞAİRLERİ ile ORTAÇAĞ OZANLARI ile AŞKA DAİR KISA KOŞUKLAR SÖYLEYENLER



- SEBAT ile/ve AZİM



- SEBEP ile NEDEN



- SEBZELERİ DOĞRARKEN ile ...

( UÇUŞMAMALARI İÇİN ÇOK AZ TUZ SERPMEK )


- SEBZELERİ:
YIKAMADAN SAKLAMAK ya da YIKANMIŞSA, İYİCE KURULAMAK



- SECÂ değil/yerine/= KARARLI/LIK



- ŞECAAT ve/||/<>/> İFFET ve/||/<>/> FELSEFE ve/||/<>/> ADÂLET

( Öfke yerine. VE/||/<>/> Şehvet yerine. VE/||/<>/> Bilgisizlik/erdemsizlik yerine. VE/||/<>/> Ölçüsüzlük/dayatma yerine. )


- SEÇEMEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<>/> YEĞLEYEBİLECEKLERİMİZ

( Doğum yerimiz. | Ten rengimiz. | Anne ve babamız. | Cinsiyetimiz. | "Adımız." | "Kökenimiz."

İLE/VE/||/<>

Adâletli olmak. | Ahlâklı olmak. | İyi kalpli olmak. | Dürüst olmak. | Saygılı olmak. | Öğrenmeye açık olmak. | Kendini geliştiren olmak. | Önyargısız olmak. )


- SEÇENEK ile "ÖNCELİK"

( Onun yaşamında, onun için seçeneksek; onu, öncelik yapmayalım. )


- SEÇENEKLERDEKİ/OLASILIKLARDAKİ EŞİK VE OLANAKSIZ(LIK)LAR:
3. ve/=/||/<> 4. ve/=/||/<> 5. ve/=/||/<> 6. ve/=/||/<> 7.

( Fizikte.[3] VE/=/||/<> Kesinlikte/ölümde.[4] VE/=/||/<> Dilde.[5] VE/=/||/<> Yörüngede.[6] VE/=/||/<> Karşılaşmada.[7] )


- SEÇENEKLERDEKİ/OLASILIKLARDAKİ EŞİK VE OLANAKSIZ(LIK)LAR:
3. ve/=/||/<> 4. ve/=/||/<> 5. ve/=/||/<> 6. ve/=/||/<> 7.

( Var oluş ve aklın ilkelerinde ...

ya çelişmezlik,
ya özdeşlik

ya da bunların dışındaki üçüncü olasılığın olanaksızlığı...

VE/=/||/<>

Ölüm/de ...

ya o/sen, benden önce,
ya ben, ondan/senden önce,
ya da ikimiz aynı anda.

Dolayısıyla da dördüncü olasılığın olanaksızlığı...

VE/=/||/<>

Herhangi bir yerde/koşulda ...

ya geçmiş,
ya şimdi,
ya gelecek ve
ya da bu üçünden "oluşturulmuş" geniş zaman
[bunların alt çeşitlemeleri de bunların içinde]
olmak üzere başka hiçbir "zaman"ın ol(a)mayışı...



Varlığın[vucud] ...

ya kendi[vucud-u aynî]
ya düşüncesi/imgesi[vucud-u zihnî]
ya dilde/selende[vucud-u lisânî]
ya simgede/yazıda/resimde/çizimde/biçimde/sanatta[vucud-u hatti]

Dolayısıyla da beşinci olasılığın olanaksızlığı...

VE/=/||/<>

Dünya'nın yörüngesinde/n ...

ya doğru ilerlemesi,
ya geriye dönmesi,
ya sapması[başka bir yörüngeye geçmesi],
ya dönüşünün tamamen durması,
ya da yörüngesinin yok olması[güneş tarafından çekilmesi]...

Dolayısıyla da altıncı olasılığın olanaksızlığı...

VE/=/||/<>

Bir karşılaşma/da ...

ya ev sahibi takım kazanır,
ya karşı takım kazanır.
ya berabere biter,
ya yarıda kesilir [hava koşulları, izleyci olayları vb.]
ya çok önemli (/belirleyici/engelleyici) bir durumla/kararla(hükmen) sonuçlanır [bir takım, eksik oyuncuyla maça çıkamaz],
ya iptal edilir [başlamadan önce karar alınır].

Dolayısıyla da yedinci olasılığın olanaksızlığı...
)


- SEÇENEKLERDEKİ/OLASILIKLARDAKİ EŞİK VE OLANAKSIZ(LIK)LAR:
3. ve/=/||/<> 4. ve/=/||/<> 5. ve/=/||/<> 6. ve/=/||/<> 7.

( image )


- SEÇİM/SAYLAMA ile/ve/değil/yerine/<>/> YEĞLEME/TERCİH

( Üç ya da üzeri seçenek içinde varılan karar verme eylemi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> İki ayrı seçeneğe indirdikten sonra varılan karar verme eylemi. )


- SEÇİM/SAYLAMA ile/ve/değil/yerine/<>/> YEĞLEME/TERCİH

( İçten ve hassas kişilerce değeri bilinen alçakgönüllü/mütevazı armağanlar gibi, kişinin seçimleri de içinden gelen sesin çizdiği yol doğrultusunda olacaktır. )


- SEÇİM/SAYLAMA ile/ve/değil/yerine/<>/> YEĞLEME/TERCİH

( ŞIKK[Ar.]: İkiye bölünmüş şeyin her parçası. | Bir işin iki yönünden her biri. )


- SEÇİM/SAYLAMA ile/ve/değil/yerine/<>/> YEĞLEME/TERCİH

( PRODUCTUM: Yeğlenilen, tercih edilen. )


- SEÇİM/SAYLAMA ile/ve/değil/yerine/<>/> YEĞLEME/TERCİH

( Hayvanlarda ve insanda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> İnsanda. )


- SEÇİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< STRATEJİ



- SEDÂ/SÂDÂ (ÇIKARMAK):
DİŞLERİN ISLIKLI SESİ YOLUYLA ile/ve DİLİN HAREKET ETTİRİLMESİ YOLUYLA ile/ve DAMAĞIN BÜZÜLMESİ YOLUYLA ile/ve DUDAKLARIN BİRBİRİNE BASTIRILMASI YOLUYLA ile/ve BURUNDAN SOLUMA YOLUYLA



- SEFÂ ile/ve/||/<>/></< CEFÂ/ÜZGÜ

( Vefâ yoktur. İLE/VE/||/<>/< Bekâ yoktur. )


- SEFÂ ile/ve/||/<>/></< CEFÂ/ÜZGÜ

( Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma. | Eğlence, zevk, neşe. İLE/VE/||/<>/< Büyük sıkıntı, eziyet. )


- SEFÂ ile/ve/||/<>/></< CEFÂ/ÜZGÜ

( (")Saçın uzamasına.(") İLE/VE/||/<>/>

- ŞEFÂAT[Ar.] değil/yerine/= BAĞIŞLAMA



- SEFÂLET[Ar.] değil/yerine/= YOKSULLUK



- ŞEFİK[Ar.] değil/yerine/= SEVECEN



- ŞEFKÂT ve NEZÂKET :
SAĞIRIN DA DUYABİLDİĞİ ve/||/<> KÖRÜN DE GÖREBİLDİĞİ



- ŞEFKÂT VE NEZÂKET:
GÜÇSÜZLÜK VE ÜMİTSİZLİK değil KUVVET VE METÂNET



- ŞEFKÂT:
KORUYUCU ve BAKICI ve YETİŞTİRİCİ



- ŞEFKÂT ile/ve AŞK

( İnsan ne kadar şefkatli ise o kadar diridir. )


- ŞEFKÂT ile/ve AŞK

( Şefkat benliğin arkasındadır. Benlik gitmeyince şefkat meydana çıkmaz. )


- ŞEFKÂT ile/ve AŞK

( ŞEFKÂT: İmbikten geçirilmiş aşk. )


- ŞEFKÂT ve/=/||/<> BAKIM/ÖZEN(İHTİMAM)



- ŞEFKÂT ve/||/<>/>< CELÂL

( Beslemek/bakmak fakat yaptıklarını anlamasını beklememek. VE/||/<>/>< (bazı şeyleri) Anlamasını sağlamak fakat beslenip beslenmemesine bakmayarak. )


- ŞEFKÂT ve DOĞRULUK/DÜRÜSTLÜK[Fars.] ve İYİLİK

( Eskiden papağanlara ezberletilen üç söz!
* ŞEFKATLİ OL! ŞEFKATLİ OL! ŞEFKATLİ OL! ŞEFKATLİ OL! ŞEFKATLİ OL! ŞEFKATLİ OL!
* DÜRÜST OL! DÜRÜST OL! DÜRÜST OL! DÜRÜST OL! DÜRÜST OL! DÜRÜST OL!
* İYİLİK YAP! İYİLİK YAP! İYİLİK YAP! İYİLİK YAP! İYİLİK YAP! İYİLİK YAP! )


- ŞEFKÂT ile/ve/<> KARŞILIKLI (KOŞULSUZ) SEVGİ

( Verili. İLE/VE/<> Kendi oluşturacağımız. )


- ŞEFKÂT ile/ve/<> KARŞILIKLI (KOŞULSUZ) SEVGİ

( Birinci/l Sevgi. İLE/VE/<> İkinci/l Sevgi. )


- ŞEFKÂT ile/ve/<> KARŞILIKLI (KOŞULSUZ) SEVGİ

( Anne sevgisi. İLE/VE/<> Senin/sizin sevgin/iz [çevrendekilerle]. )


- ŞEFKÂT ile/ve/<> KARŞILIKLI (KOŞULSUZ) SEVGİ

( FEYZ-İ AKDES ile/ve/<> FEYZ-İ MUKADDES )


- ŞEFKÂT ve/> KEMÂL

( Şefkatimiz tüm âlemi kaplamadıkça olgunluğa/kemâle eremeyiz. )


- ŞEFKÂT ile MERHAMET



- ŞEFKÂT ile/ve YARDIMSEVERLİK

( Şefkat, kişinin eline verilmiş sevgidir. )


- ŞEFKÂT ile/ve YARDIMSEVERLİK

( Eskiden papağanlara ezberletilen üç söz!
* ŞEFKATLİ OL! ŞEFKATLİ OL! ŞEFKATLİ OL! ŞEFKATLİ OL! ŞEFKATLİ OL! ŞEFKATLİ OL!
* DÜRÜST OL! DÜRÜST OL! DÜRÜST OL! DÜRÜST OL! DÜRÜST OL! DÜRÜST OL!
* İYİLİK YAP! İYİLİK YAP! İYİLİK YAP! İYİLİK YAP! İYİLİK YAP! İYİLİK YAP! )


- ŞEFKÂTLİ/MÜŞFİK[Ar.] değil/yerine/= SEVECEN



- ŞEHİR/YOL BİSİKLETİ ile/ve DAĞ BİSİKLETİ ile/ve YOKUŞ AŞAĞI(DOWNHILL) BİSİKLETİ ile/ve SABİT(FIX) BİSİKLET ile/ve YARIŞ(SPOR) BİSİKLETİ



- ŞEHİR ve/<> MEDENİYET



- ŞEHVET ile/ve/değil/yerine AŞK

( Tüm canlılar arasında. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Kişiden/insandan, herşeye yönelik. )


- ŞEHVET ile/ve/değil/yerine AŞK

( Herkes, dur der! İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Herkes, kabul eder. )


- ŞEHVET ile/ve/<>/>/>< ŞEFKÂT

( [ile] Doğarız. İLE/VE/||/<>/>/>< Büyütülürüz. )


- ŞEHVETTEN ile/ve/değil/yerine AŞKTAN

( Beşer doğulur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE İnsan olunur. )


- ŞEHVETTEN ile/ve/değil/yerine AŞKTAN

( Geçici. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kalıcı. )


- ŞEHVETTEN ile/ve/değil/yerine AŞKTAN

( Beşeri aşk. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kendi. | Tüm yetkin olanlar. )


- ŞEHVETTEN ile/ve/değil/yerine AŞKTAN

( Mülkiyet. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Özgürlük. )


- ŞEK/ŞEKK ile/ve/||/<> ŞIK/ŞIKK

( İkircik. %50-50. İLE/VE/||/<> İkiye bölünmüş şeyin bir parçası. | Bir işin, iki yönünden her biri. | Seçenek. )


- ŞEKER KARIŞTIRMA'DA...

( Çay kaşığı bardağa çarptırılmadan, ses çıkarttırmadan karıştırılır. )


- ŞEKER ile/ve/||/<>/< ŞÜKÜR



- ŞEKİLLENDİRMEK ile/ve/||/<>/> "YEŞİLLENDİRMEK"



- ŞEKİLLENME" ve/<> "YOĞRULMA"



- ŞEKİLLENME ile YAPILANMA



- SEKTER[Fr.] değil/yerine/= HOŞGÖRÜSÜZ



- SELÂM ve/> İKRAM ve/> KELÂM



- SELÂM ile/ve/<> SEVGİ



- SELEN TİTREŞİMLERİNDE:
BAŞ ile/ve/||/<> BURUN ile/ve/||/<> GÖĞÜS

( Tiz selenin oluştuğu yer. İLE/VE/||/<> Nazal selenin oluştuğu yer. İLE/VE/||/<> Pes selenin oluştuğu yer. )


- SELEN/SADÂ ÇIKIŞLARINDA:
BURUN ile/ve/||/<> DUDAK ile/ve/||/<> DİŞ ile/ve/||/<> BOĞAZ

( A, E, O, Ö, U, Ü[ön, ün, on, en, an, un, nane, Nalan vb.] İLE/VE/||/<> B, M. P[baba, biber, bebek, mama, meme, pek, pes vb.] İLE/VE/||/<> D, T[dadı, dede, tuttu, tırtıl, taktı] İLE/VE/||/<> A, E, I, İ, O, Ö, U, Ü )


- SELEN/SADÂ ÇIKIŞLARINDA:
BURUN ile/ve/||/<> DUDAK ile/ve/||/<> DİŞ ile/ve/||/<> BOĞAZ

( Almanca'da, daha çok, boğaz seleni; Fransızca'da, daha çok, dudak seleni; İngilizce'de, daha çok, diş seleni çıkar. )


- SELEN/SADÂ/ÇATI ve/<> ÖZ

( SADÂ: Kişinin özü. )


- ŞEMA:
KENDİ ile/ve/||/<>/> DIŞ DÜNYA ile/ve/||/<>/> GELECEK



- SEMERE/Lİ[Ar.] değil/yerine/= MEYVE, ÜRÜN | VERİM

( YARAR(LI), VERİM(Lİ) | SONUÇ | BİR ŞEYDEN ELDE EDİLEN GELİR )


- SEMPATİ[İng.] ile EMPATİ ile APATİ ile ANTİPATİ ile TELEPATİ

( Duygudaşlık, yakınlık, sıcakkanlılık. İLE Duyumsama, kendini ötekinin yerine koyma çabası. İLE [hiçbir şey] Duyumsamama, duyumsuzluk, kayıtsızlık. | Sürekli cansızlık, gevşeklik. İLE Karşıduyum, soğukluk. İLE Uzaduyum. | Zihinsel, uzaktan [işaretsiz, yazısız, sözsüz] iletişim kurma (becerisi). )


- SEMPATİ[İng.] ile EMPATİ ile APATİ ile ANTİPATİ ile TELEPATİ

( PATHOS[Yun.]: Duyum/samak, his/setmek. )


- SEMPATİK ile/değil/yerine/<> YAKIŞIKLI/GÜZEL



- SEMPATİKO ile/ve/||/<> SEMPATİ ile/ve/||/<> EMPATİ ile/ve/||/<> CONPATİ



- SEN DİLİ KULLANMAMA GEREĞİ:
TANIMADIĞIN KİŞİ değil (YETERİNCE) SAMİMİ/YAKIN OLMADIĞIN(/DAN DOLAYI)

( Tanımadığınız ve/ya da yeterince samimi/yakın olmadığınız kişilere, "SİZ" diye hitap ediniz/edilir! )


- SEN Mİ ÇOK "AKILLISIN"? ile BEN/BİZ Mİ, ÇOK "APTAL GÖRÜNÜYORUM/Z"?



- SEN ve/||/<>/> BEN

( Sar! VE/||/<>/> Hoş olurum. )


- SEN ile/ve/<> BİZ



- SEN ve/=/<> NEŞE



- SENDEN/BENDEN FARKLI DÜŞÜNEN(E TAHAMMÜL) ile SENDEN/BENDEN FARKLI İNANAN(A TAHAMMÜL)



- SENİ SEVİYORUM (DEMEK/DİYEMEMEK) ile/ve/değil/yerine SEVDİĞİNİ GÖSTERMEK/YANSITMAK/YAŞATMAK



- SENİ SEVİYORUM (DEMEK/DİYEMEMEK) ile/ve/değil/yerine SEVDİĞİNİ GÖSTERMEK/YANSITMAK/YAŞATMAK



- SENİ SEVİYORUM! ile/belki/yerine/değil AYAK SESİNİ SEVİYORUM! (AMA SENİ DEĞİL)



- SENİ SEVİYORUM! ile/ve/değil SENİ (DAHA ÇOK) SEVMEK İSTİYORUM!



- SENİ SEVİYORUM! ile/belki/yerine/değil SENİN, BENİ SEVEBİLME OLASILIĞINI SEVİYORUM!



- SENİ SEVMEYENE GÖSTERME!:
SABIR ve/||/<> FEDÂKÂRLIK ve/||/<> SEVGİ

( [gösterirsek, onun için ...] ... "Yüzsüzlük" "olur". VE/||/<> ... "Eziklik" "olur". VE/||/<> ... "Kişiliksizlik" "olur". )


- SENİ, SENDEN EDEN ile/değil/yerine SENİ, SEN EDEN



- SENİ:
SEVMEYENİ ile/ve/değil/yerine/>< SEVENİ

( Tatlı olsa da unut. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Zehir olsa da yut. )


- SENİ:
SEVMEYENİ ile/ve/değil/yerine/>< SEVENİ

( Sevme! İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Sev... [Sevenin/sevginin ölçütü de tüm davranış, tutum ve sözlerinde ne kadar saygılı olduğu/davrandığıdır.] )


- SENİN GİBİ ile/değil/yerine SENİNKİ GİBİ



- SENKRETİZM ile ...

( Her dine/felsefeye/bilgiye gösterilen eşitlikçi hoşgörü. )


- ŞENLENME ve/||/<>/> BEREKETLENME



- ŞERBET ile/ve/değil/||/<>/< "ŞERBET"

( Boğazdan akan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Dilden dökülen. )


- SERGİLEMEK ile PAYLAŞMAK



- ŞERİAT EHLİ ile/ve TARİKAT EHLİ ile/ve/değil/yerine HAKİKAT EHLİ

( Sürekli, varlıktan bahseder. İLE/VE Sürekli, benlikten bahseder. İLE/DEĞİL/YERİNE Hiçliktedir. )


- ŞERİAT ile/ve/<>/> TARİKAT ile/ve/<>/> HAKİKAT ile/ve/<>/> MÂRİFET

( Mal/mülk. İLE/VE/<>/> Ben/Benim. İLE/VE/<>/> Ahlâk. İLE/VE/<>/> Gönüllülük. )


- ŞERİAT ile/ve/<>/> TARİKAT ile/ve/<>/> HAKİKAT ile/ve/<>/> MÂRİFET

( Fedâ. İLE/VE/<>/> Ferâgat. İLE/VE/<>/> Aşk. İLE/VE/<>/> Hizmet. )


- ŞERİAT ile/ve/<>/> TARİKAT ile/ve/<>/> HAKİKAT ile/ve/<>/> MÂRİFET

( Kişinin elindedir. İLE/VE/<>/> Kişinin elindedir. İLE/VE/<>/> Kişinin elinde değildir. Ancak kişiye iner/nüzûl eder. İLE/VE/<>/> Kişinin gönlünde ve gönüllülüktedir. )


- ŞERİAT ile/ve/<>/> TARİKAT ile/ve/<>/> HAKİKAT ile/ve/<>/> MÂRİFET

( Hz. Mûsa. İLE/VE/<>/> Hz. Davud. İLE/VE/<>/> Hz. Îsâ. İLE/VE/<>/> Hz. Muhammed. )


- ŞERİAT ile/ve/<>/> TARİKAT ile/ve/<>/> HAKİKAT ile/ve/<>/> MÂRİFET

( Varoluş/varolanlar. İLE/VE/<>/> Benlik. İLE/VE/<>/> Varlık. İLE/VE/<>/> Oluş. )


- ŞERİAT ile/ve/<>/> TARİKAT ile/ve/<>/> HAKİKAT ile/ve/<>/> MÂRİFET

( Sabır. İLE/VE/<>/> Rızâ. İLE/VE/<>/> Aşk. İLE/VE/<>/> Hizmet. )


- ŞERİAT ile/ve/<>/> TARİKAT ile/ve/<>/> HAKİKAT ile/ve/<>/> MÂRİFET

( Şeriatı tut, hakikati yut! )


- ŞERİAT ile/ve/<>/> TARİKAT ile/ve/<>/> HAKİKAT ile/ve/<>/> MÂRİFET

( Korur. İLE/VE/<>/> Yürütür, ulaştırır. İLE/VE/<>/> Öldürür. İLE/VE/<>/> Diriltir. )


- ŞERİATI TAMAMLAMAK/TAMAMLAYAN ile/ve AHLÂKI TAMAMLAMAK/TAMAMLAYAN



- ŞERÎF ile/ve/||/<>/> EŞREF

( Tüm canlılar. İLE/VE/||/<>/> İnsan. )


- SERSERİ[Fars.]
ile/değil/yerine/><
SERBEST[Fars.] ile/ve/||/<>/> SERMEST[Fars.]

( Çırak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< | Kalfa. İLE/VE/||/<>/> Usta. )


- SERSERİ[Fars.]
ile/değil/yerine/><
SERBEST[Fars.] ile/ve/||/<>/> SERMEST[Fars.]

( Başı boş.[baş başa][kendi kendine] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< | Başı bağlı/düğümlü, sorumluluk almış olan.[boş değil!] İLE/VE/||/<>/> Başı hoş, yetkin, deneyimli. | )


- SERT (OLMAK) ile/değil/yerine DİSİPLİNLİ (OLMAK)



- SERVİ[SELVİ değil!] ve/||/<> SEVGİ

(

www.youtube.com/channel/UCThxxDloTei6eA77VrEnc_g | www.yasaronline.net )


- SERVİ[SELVİ değil!] ve/||/<> SEVGİ

( www.FaRkLaR.net/YASAR )


- SES-SOLUK (ÇIKARMAMAK/ÇIKARMASIN/ÇIKARMIYOR)



- SES ve/<> HER VAROLAN

( Sur'dan üflenmiş olan. VE/<> ... )


- SES ile/ve/değil/||/<>/>/< "ES"[< S][ARA (VERMEK)]



- SES ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SELEN / ÇATI

( BÂKÎ KALAN BU GÖK KUBBEDE
HOŞ BİR SADÂ İMİŞ )


- SES ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SELEN / ÇATI

( SADÂ: Kişinin özü. )


- SES ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SELEN / ÇATI

( Evrendeki herhangi bir ses. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İnsan sesi. )


- SES ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SELEN / ÇATI

( sesOL.org )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sessizlik, baş etmendir. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sessizlikle Bilgelik, Davranışlarla Krallık. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sessizlik ve sükûn - öte yol budur. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sessizlikten başka hiçbir belirli düşünce, zihnin doğal hali olamaz. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sessizliğe ulaştığınızda, herşey doğal biçimde, sizin tarafınızdan bir girişim olmaksızın kendiliğinden oluşacaktır. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Aklın, davranışlardaki en açık belirtisi sükûnet ile zarâfettir. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sessizlik ve sükûnet içinde, gelişirsiniz. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sükûnet ve sessizlik içinde, büyürsünüz. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Size yardım edecek olan, sessizliktir. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sükûnet ve sessizlik içinde "Ben" kabuğu erir ve iç ile dış bir olur. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Umudunuz, zihninizde sessiz ve gönlünüzde sakin kalmakta yatar. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Öteye varabilmek için sessizliğe râzı olmalısınız. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Tüm gereksinimim(iz), SESSİZLİK. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Kendinize tam bir sessizlik içinde bakın, kendinizi tanımlamayın/tarif etmeyin. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sessiz ve sakin kalın. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Gerçeğe varmış olan kişiler çok sessizlerdir. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( İlim, hâle inkılâp edince ses çıkmaz. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sadece aslî olanda sükûn ve huzur vardır. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sessizlik bir kez idrak edildiğinde, o, değişebilir olanı derin biçimde etkiler, kendi etkilenmeden kalarak. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( Sessizlik hakkındaki tüm konuşmalar, gürültüden ibarettir. )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( YAZIT

Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş; sessizliğin içinde, huzur bulunduğunu unutma! Başka türlü davranmak, açıkça gerekmedikçe, herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık, unutmak olsun. Bağışla ve unut! Fakat kimseye teslim olma! İçten ol; telâşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada, herkesin bir öyküsü vardır.

Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; yaşamdaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen, yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle seveceksin ki, başarıların, gövdeni ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni yaşamlar başlatmış olacaksın.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene, önerilerde bulun fakat hükmetme. Kişileri yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki, insanlığın, yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.

Aşka burun kıvırma sakın; o, çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye uygun bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma gereksinimi olduğunu unutma.

Kaybetmeyi, ahlâksız kazanca yeğle. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azâbı, yaşam boyu sürer. Bazı idealler, o kadar değerlidir ki, o yolda yenilmen bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras, dürüstlüktür.

Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin, yapabileceklerini engellemesine izin verme.

Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini, rüzgâra göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil gemiyi, limana getirip getiremediğinle ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da anımsa ki, evreni yargılamak olanaksızdır. Ondan dolayı, kavgalarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol.

Anımsar mısın doğduğun zamanları: Sen ağlarken, herkes, sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir yaşam geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse. :) Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Önünde sonunda, tüm servetin, sensin. Görmeye çalış ki, tüm pisliğine ve kalleşliğine karşın, dünya, yine de kişinin biricik güzel mekânıdır.

Eski Bir Tapınak Yazıtı (Xsenius İ.Ö. IX. yy.) )


- SES ile/ve/değil/yerine SESSİZLİK(SÜKÛNET)

( HÂMÛŞÂN[Fars.]: Sessizler, susmuşlar. | Mevlevî mezarlıkları. )


- SESİ YÜKSEK OLMAK/OLAN ile/değil SÖZÜ YÜKSEK OLMAK/OLAN



- SESİMİZİ YÜKSELTMEK ile/değil/yerine/>< SÖZÜMÜZÜ YÜKSELTMEK



- SESLİ DÜŞÜNME ile/<>/ne yazık ki SÖYLENME



- SESSİZ ADÂLET ile/ve SESLİ ADÂLET

( Para. İLE/VE Yöneticiler. )


- SESSİZ KALMAK ile/ve/||/<>/> ONSUZ KALMAK

( Kırıldığımızı anlamıyorsa. İLE/VE/||/<>/> Sessizliğimizden de kırıldığımızı anlamıyorsa. )


- SESSİZLEŞME/SUSKUNLAŞMA:
DİNLEYENİMİZ OLMADIĞINDA ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> ANLAYANIMIZ OLMADIĞINDA



- Sessizliğin sesini duymak için SUS!!!



- Sessizlik için SUS!!!



- SESSİZLİK ile/ve YALNIZLIK

( Bazıları için ve/ya da bazı dönemler, sessizlik en büyük ses, yalnızlık en içten dosttur. )


- SEV!:
AŞINI ve İŞİNİ ve EŞİNİ



- SEV(İL)MEK ile ŞIMART(IL)MAK



- SEV ile/ve SEVMİYORSA

( Zor ise. İLE/VE Zorlama!
[Zor ise sev, sevmiyorsa zorlama!] )


- SEVDİĞİMİZ İŞİ YAPANA KADAR ve/||/<> SEVDİĞİMİZ YERDE OLANA KADAR

( Yaptığımız işi sevelim! VE/||/<> Olduğumuz yeri sevelim. )


- SEVDİĞİMİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEVEBİLECEĞİMİZ



- SEVDİĞİN ile/değil/yerine GÜVENDİĞİN



- SEVDİĞİNE "İTAAT" ile/ve/||/<> "İTAAT ETTİĞİNİ" SEVMEK



- SEVDİĞİNİ:
"SÖYLEYEN" ile/ve/değil/||/<>/> GÖSTEREN



- SEVDİKÇE > GÜLER YÜZ/LER :)



- SEVDİKLERİMİZ VE VEFÂT EDENLER İÇİN:
AĞLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAMAK



- SEVDİKLERİNİZE VERİN!:
KANAT/LAR ve/||/<> KÖK/LER ve/||/<> NEDEN/LER

( Uçmaları için. VE/||/<> Geri dönebilmeleri için. VE/||/<> Yanınızda kalmaları için. )


- SEVEBİLMEK ve/||/<>/< YALNIZ KALABİLMEK



- SEVEN/SÖVEN ||/>< ÖVEN

( (Fazla) Sövmek ile övmek arasında fark yoktur. )


- SEVGİ > İTİDAL ve/||/<>/< ADÂLET

( Kişide/Kişiye. VE/||/<>/< Toplumda. )


- SEVGİ GÜLÜCÜĞÜ ile GÜLÜMSEME



- SEVGİ VE SADELİK ve/||/<>/< GÜLÜMSEME :) VE SAMİMİYET



- SEVGİ-SAYGI ile/ve/<> TESLİMİYET



- SEVGİ:
YANLIŞLARI ÖRTMEK İÇİN değil ZORLUKLARI AŞMAK İÇİN



- SEVGİ:/=/<
"ANTLAŞMAK" değil/yerine NEDENSİZ DE

( Sevgi, antlaşmak değildir,
Nedensiz de sevilir.
Bazen küçük bir an için
Ömür bile verilir. )


- SEVGİ:
"İNANMA" değil EDİM



- SEVGİ:
"YEĞLEME ya da SEÇİM ya da BAĞIMLILIK" ile/değil/yerine/!=/>< KOŞULSUZLUK

( Sevgi, ne yeğleme, ne seçim, ne de bağımlılık konusudur. Her şeyi sevilmeye değer ve sevilebilir kılan bir olanak ve güçtür. )


- SEVGİ:
"YEĞLEME ya da SEÇİM ya da BAĞIMLILIK" ile/değil/yerine/!=/>< KOŞULSUZLUK

( The love is which is neither prefer or choice, nor attachment. But a power and possibility which makes all things love-worthy and lovable. )


- SEVGİ:
EDÂ ile/ve/||/<>/> SEDÂ



- SEVGİ:
İYİLİK ve/||/<> MERHAMET ve/||/<> NEŞE ve/||/<> SAKİNLİK



- SEVGİ:
SÖZ/SES ve/||/<> GÖZ ve/||/<> ÖZ

( Sevgi, gözden alınır, gözden verilir.
Sonra da, özden ve özden yaşanır. )


- SEVGİ:
SÖZ/SES ve/||/<> GÖZ ve/||/<> ÖZ

( Kaynağı sende olanı, başkasından bekleme! )


- SEVGİ:
TESELLİ ile/ve/değil/||/<>/>/< TECELLİ

( Sevilince. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Sevince. )


- SEVGİ/İRFAN:
[KUSURLARI/HATALARI ...]
YOK EDEN değil KABUL EDEN



- SEVGİ ve/<> AHLÂK

( Sevgini ahlâka bağla, sevgi seni bulsun! )


- SEVGİ ile/ve/değil/||/<> BİR BAŞKASINDA, KENDİ



- SEVGİ ve/||/<>/> BİREŞİM(TEVHÎD)



- SEVGİ ile/ve/<> DAYANIŞMA



- SEVGİ ve/<> DİL

( Kişi, ancak bu iki kanatla uçar. )


- SEVGİ ve/<> DÜZEN ve/<> İLERLEME

( İlkemiz. VE/<> Temelimiz. VE/<> Amacımız. )


- SEVGİ ile/ve/||/=/<>/>/< FEDÂKÂRLIK

( Hoş gör sen, boş ver sen! Sevgin kazanır! )


- SEVGİ ve/<> GÜLÜMSEME :) ve/<> ADAMLIK ve/<> MUTLULUK

( Gözde. VE/<> Yüzde. VE/<> Özde. VE/<> Azda. )


- SEVGİ ile/ve/<> GÜZELLİK

( Sevdiğinden dolayı güzel bulmak, güzel olduğundan dolayı sevmek. )


- SEVGİ ve/||/<>/> HAK

( Ailede. VE/||/<>/> Toplumda. )


- SEVGİ ve/||/<> İLETİŞİM

( Kişinin/kişinin, en temel, öncelikli/olmazsa olmaz iki gereksinimi. )


- SEVGİ ile/ve/||/<> KAYRA/LÜTÛF/İHSAN

( ... İLE/VE/||/<> Tanrısal. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sevgi, ayırmanın, ayrımların reddidir. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Dünyanın eylem durumundaki sevgi olduğunu bir kez anlarsak, ona tamamen farklı bir gözle bakarız. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sevgide, belirli bir düşünce kaynaklı ve/ya da dayanaklı, beklentili bir duygulanım durumu var olabilir fakat koşulsuz sevgide hiçbir düşünce, beklenti olmaksızın, olumlu ya da olumsuz, her koşulda sevmek vardır. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( KOŞULSUZ SEVGİ, "EĞER"siz, "ÇÜNKÜ"süz, "AMA"sız; "KARŞIN'LI/RAĞMEN"li SEVGİ'dir! )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Ayırd etme, ayrılık "düşünce ve duygusu" olmadığında, buna SEVGİ diyebiliriz. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Eğer, ne bir gövde, ne bir zihin, hatta ne de tanık, fakat bunlardan tümüyle öte olduğumuz düşüncesini sürekli taşırsak, zihnimizin berraklığı artacak, isteklerimiz saflık kazanacak; eylemlerimiz, merhametli ve sevecen olacaktır. Bu iç arınması, bizi başka bir dünyaya, gerçek ve korkusuz sevgi dünyasına götürecektir. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sevgide yabancılar yoktur. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sevgide "bir" bile yoktur, "iki" nasıl olabilsin? )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sevgi, yaradılışın önünde gelir. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Gerçek ve sevgi, kişinin asıl doğasıdır. Akıl ve gönül, onun paylaşım araçlarıdır. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sevgi, mutluluktan çok, gelişmeyi; bilincin ve var oluşun genişleyip derinleşmesini ister. Bunu her ne engellerse acıya neden olur. Sevgi, acıdan çekinmez. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Anlayabiliriz ki bilmek, sevmektir. Sevmek de bilmektir. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Kendini ifade etmek, teyit etmek, zorlukları yenmek, sevginin doğasıdır. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sevgi ve sevginin ilham ettiği yapma gücü[irâde] olmadıkça, hiçbir şey yapılamaz. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sevginin doğal sonucu, itaattir. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sever de dinlersek, o da bizi kendine alır. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Kişi, sevdiğini omzuna alır da yine de yorulmaz. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sevgi, tutkunluk ve düşkünlük göstermez. Düşkünlük ise sevgi değildir. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sevgi, tembel değildir ve berraklık da yönetir. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Aşırı "sevgi", boşlama/ihmal doğurur. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Sözleri ve davranışları doğru, erdem ve görüş sahibi kişiyi tüm dünya sever. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( In love there are no strangers. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine KOŞULSUZ SEVGİ

( Love is the refusal to separate, to make distinctions.
Once you have understood that the world is love in action, you will look at it quite differently.
Unconditional love is, unless "IF", "BECAUSE", "BUT". ( If you stay vs. the idea that you are not the body nor the mind, not even their witness, but altogether beyond, your mind will grow in clarity, your desires - in purity, your actions - in charity and that inner distillation will take you to another world, a world of truth and fearless love.
Truth and love are man's real nature and mind and heart are the means of its expression.
More than happiness, love wants growth, the widening and deepening of consciousness and being. Whatever prevents becomes a cause of pain, and love does not shirk from pain.
When the sense of distinction and separation is absent, you may call it love.
To know is to love and to love is to know.
Love does not cling; clinging is not love.
Without love, and will inspired by love, nothing can be done.
It is in the nature of love to express itself, to affirm itself, to overcome difficulties.
Love is not lazy and clarity directs. )


- SEVGİ ve/||/<>/< RIZÂ



- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI

( Zaman. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mekân. )


- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI

( Sevgi, saygıyla devam eder. )


- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI

( Mum. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Mumun etrafındaki cam/fanus. )


- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI

( Hz. Mûsâ. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Hz. Îsâ. >
[İkisini de birliğe getiren, Hz. Muhammed.] )


- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI

( Koşullu[Hak edene, lâyık olan(lar)a]. İLE/VE/<>/< Koşulsuz[Herkese]. )


- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI

( Alev. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fener. )


- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI

( Ferâgat ile. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Fedâkârlık ile. )


- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI

( [Bağlamına/koşullarına göre ...] Yetebilir/yetmeyebilir. | Yetersiz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yeter/yeterli. )


- SEVGİ ile/ve/değil/||/<>/< SAYGI

( [en az] %1 olmalı [ve geri kalan her şey] İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< %99 olmalı! )


- SEVGİ ve/<> SAYGI GÖSTERMEK



- SEVGİ ile/ve/<> SEVİ/ŞEFKÂT

( İstenç/irâde dışı. İLE/VE/<> İstençli/irâdeli. )


- SEVGİ ile/ve/<> SEVİ/ŞEFKÂT

( ŞEFKAT: İmbikten geçirilmiş aşk. )


- SEVGİ ile/ve/<> SEVİ/ŞEFKÂT

( ... İLE/VE/<> Kişiyi, içeriden, kurtuluşa erdiren. )


- SEVGİ ile/ve/<> SEVİ/ŞEFKÂT

( Şefkatli ol! Bil ki, karşılaştığın herkes, kolay olmayan bir yaşam mücadelesi veriyor. )


- SEVGİ ile/ve/<> SEVİ/ŞEFKÂT

( Sadece şefkat, iyileştiricidir. Çünkü, kişinin içindeki tüm hastalıklar, sevginin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. )


- SEVGİ ile/ve/<> SEVİ/ŞEFKÂT

( Without will. VS./AND/<> Strong-willed. )


- SEVGİ ile/ve/değil/yerine ŞEVK/İŞTİYAK



- SEVGİ ve/||/<> SÜCÛD



- SEVGİ ve/||/=/<> YARAR/LILIK

( Sevmek, "bir işe yarar mı"?
Tek iş, odur! )


- SEVGİDE:
"İSPAT" değil İKNÂ



- SEVGİDE:
[Yun.] EROS ile/ve/||/<>/> PHILOS ile/ve/||/<>/> STORGE ile/ve/||/<>/> LUGUS ile/ve/||/<>/> MANIA ile/ve/||/<>/> PRAGMA ile/ve/||/<>/> PHILAUTIA ile/ve/||/<>/> AGAPE

( Eşeysellikteki sevgi. İLE/VE/||/<>/> Etkileyici sevgi, dostluk sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Aile/akraba sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Oyun sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Takıntılı sevgi. İLE/VE/||/<>/> Kalıcı sevgi. İLE/VE/||/<>/> ["]Benlik["] sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Tanrısal/Aşkın sevgi. )


- SEVGİDE:
KOŞULSUZLUK ve/||/<> HESAPSIZLIK ve/||/<>
SÜREKLİLİK ve/||/<> VEREREK BAŞLAMAK(< ALMA DÜŞÜNCESİNİN/BEKLENTİSİNİN OLMAMASI)



- SEVGİLİYİ GÖRMEK İÇİN:
SAATTE ile/ve/||/<> YOLDA

( Gidişine/geçişine bakılır. İLE/VE/||/<> Gelişine bakılır. )


- SEVGİNİ PAYLAŞMAK değil SEVGİNİ DIŞLAŞTIRMAK/YANSITMAK

( İçindeki sevgiyi paylaşamazsın fakat karşılığını/yansımasını çeşitli (doğru/uygun) araçlarla/yöntemlerle gösterebilirsin. )


- SEVİ = AŞK = LOVE[İng.] = AMOUR[Fr.] = LIEBE[Alm.] = AMOR, CARITAS[Lat.] = PHILIA, EROS, AGAPE[Yun.] = AMOR[İsp.]



- SEVİLEN ve SEVİLENİN ARKADAŞLARI/ÇEVRESİ ve SEVİLENİ SEVENLERİ SEVMEK



- SEVİLİYORSAK ile SEVİLMİYORSAK

( Gurur duyup sarılalım. İLE Saygı gösterip uzaklaşalım. )


- SEVİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ ile/ve/değil/yerine/||/<> SEVMEK

( Hiçbir zaman doymazsın. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Ancak, sevdikçe doyarsın. )


- SEVİLMEK ile/ve/değil/<> ANLAŞILMAK



- SEVİNÇ:
İYİ ŞEYLER OLDUĞUNDA ve/||/<> KÖTÜ ŞEYLER OLMADIĞINDA

( Her zaman. VE/||/<> Çoğunlukla ve/ya da bazen. )


- SEVİNÇ ile/ve/değil/yerine NEDENSİZ SEVİNÇ



- SEVİNÇ ile/ve/değil/<> NEDENSİZ SEVİNÇ



- SEVİNÇ >< ÜZÜNTÜ/KEDER/ACI/ISTIRAP >< İSTEK

( Dostunla paylaşırsan artar. >< Dostunla paylaşırsan azalır. )


- SEVİNÇTEN/MUTLULUKTAN AĞLAMAK ile ÜZÜNTÜDEN AĞLAMAK

( Üzüntüsü sahte olanın, ağlaması gösterişli olur. )


- SEVİNME >< YERİNME



- SEVİYORUM ile/ve/değil/yerine YEĞLİYORUM / TERCİH EDİYORUM



- ŞEVK-I DİL[Ar.] ile/<> ŞEVK Ü TARAB[Ar.]

( Gönül şevki, neşesi, sevinci. | Türk müziğinde, bir bileşik makam olup en az, iki yüzyıllıktır. [Abdullah Ağa tarafından oluşturulmuş olabilir.][Rast ile suzinâk makamlarından oluşup iki dizinin de ortak seslerinden yararlanılmıştır.] İLE/<> Neşe, sevinç, coşkunluk. | Türk müziğinde, bir bileşik makamdır. [III. Selim tarafından oluşturulmuştur.][Sabâ ve acem aşîran ile hüseynî aşîranda (mi) kürdî dörtlüsünden oluşmaktadır.] )


- ŞEVK[Ar. çoğ. EŞVÂK] ile ŞEVK[Ar. çoğ. EŞVÂK]

( Diken. İLE Yoğun arzu, keyif, neşe, sevinç. Işık.[Türkçe'de] )


- SEVK ile/ve/>/değil/yerine İDRAK



- ŞEVK ile/ve İŞTİYÂK

( Özlemek. İLE/VE Görürken bile özlemek. )


- ŞEVK ve/> ŞAVK ve/> ŞIK ve/> ŞAN



- ŞEVK ve/> SEVK



- ŞEVKÂT[Ar. < ŞEVK | çoğ. EŞVÂK] ile/değil ŞEFKÂT/ŞEFÂKÂT[Ar.]

( Şiddetli istek, keyif, neşe, sevinç. İLE/DEĞİL Sevecenlik. | Acıyarak, esirgeyerek, merhamet ederek sevme. )


- ŞEVKÎ[Ar.] ile ŞEVKÎ[Ar.]

( Dikenle ilgili. İLE Şevkle, neşe ile ilgili. )


- SEVME/SEVGİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< İŞİNE YARAMA

( Çoğunlukla, kişilerin ne kadar işine yarıyor/yaramıyorsak, bizi o kadar çok/az "severler". )


- SEVMEK-SEVİLMEK ile/ve/<> ANIMSAMAK-ANIMSANMAK ile/ve/<> BAĞIŞLAMAK-BAĞIŞLANMAK

( Üçü de güzeldir fakat ilkleriyle de yetin(ebil)mek gerekir. )


- SEVMEK:
"İŞİNE GELDİĞİ GİBİ" ile/değil/>< İÇİNDEN GELDİĞİ GİBİ



- SEVMEK:
"SAHİP OLMAK" ile/değil/yerine/< DEĞER VERMEK



- SEVMEK:
ÖZLEMEK ve/||/<>/>/< GÖRÜNCE SEVİNMEK



- SEVMEK:
SIRADIŞI ŞEYLER YAPMAK değil SIRADAN ŞEYLERİ, ÖZENLE YAPMAK



- SEVMEK ile/ve/+/||/<>/>/< (DAHA ÇOK) SEVMEYİ İSTEMEK/YEĞLEMEK



- SEVMEK ile/ve/=/||/<>/>/< DEĞERLENDİRMEK



- SEVMEK ve/<> GÖZE ALMAK



- SEVMEK ve/=/||/<>/< GÜVENMEK

( Sevmek, güvenmektir. )


- SEVMEK ve/||/<>/> SEVDİRMEK ve/||/<>/> SEVİNDİRMEK



- SEVMEMEK ile/değil/yerine/>< SEVMEK

( Ölmek. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< ("Istırap") Yaşamak. )


- SEVMEYİ BIRAKMAK ile/değil/yerine SEVGİMİZİ GÖSTERMEYİ BIRAKMAK



- SEVMEZ ve GİTMEZ

( Her gelen. VE Hiçbir seven. )


- SEVR "ANTLAŞMASI" değil/yerine LOZAN ANTLAŞMASI

( 1920 değil/yerine 1923 )


- SEVR "ANTLAŞMASI" değil/yerine LOZAN ANTLAŞMASI

( )


- ŞEY'İN/BİLGİNİN/(B)İLİMİN/KİŞİNİN:
KENDİ ile/ve ZAMANI, MEKÂNI ve KOŞULLARI

( Kavram. İLE/VE Matematik geometri, aritmetik. [Hareketi de katarsak bilim olur.] )


- ŞEY/LER ARACILIĞIYLA KENDİNDEN HOŞLANMAK ile/ve/yerine/değil ŞEY(LER)DEN HOŞLANMAK

( Bir şeyden hoşlanmaktan söz edilir, doğrusu, bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmasıdır. )


- SEYİR ile GELİŞİM



- ŞEYLERİ:
HAYAL ETTİĞİMİZ GİBİ GÖRMEK yerine (ONLARI) OLDUKLARI GİBİ GÖRMEK

( Hayal ettiklerinizin varlığını reddetmeniz daha akıllıca olurdu. )


- ŞEYLERİ:
HAYAL ETTİĞİMİZ GİBİ GÖRMEK yerine (ONLARI) OLDUKLARI GİBİ GÖRMEK

( Eğer kendinizi her zaman sınamazsanız, gerçek ile hayali ayırt edemezsiniz. )


- ŞEYLERİ:
HAYAL ETTİĞİMİZ GİBİ GÖRMEK yerine (ONLARI) OLDUKLARI GİBİ GÖRMEK

( Sizi kendinize karşı kör eden, sizin davranışlarınızdır. )


- ŞEYLERİ:
HAYAL ETTİĞİMİZ GİBİ GÖRMEK yerine (ONLARI) OLDUKLARI GİBİ GÖRMEK

( Düşüncelerinizi ve duygularınızı, sözlerinizi ve eylemlerinizi yakından izlemedikçe ve nedenini ve nasılını bilmeden sizde meydana gelen değişimlere hayretle bakmadıkça, gerçeğe vardığınızı nasıl söyleyebileceksiniz? )


- ŞEYLERİ:
HAYAL ETTİĞİMİZ GİBİ GÖRMEK yerine (ONLARI) OLDUKLARI GİBİ GÖRMEK

( Düşünülüp hayal edilebilen hiçbir şeyin kendiniz olamayacağını bir kez anladığınızda, imgelemelerinizden kurtulmuş olursunuz. )


- ŞEYLERİ:
HAYAL ETTİĞİMİZ GİBİ GÖRMEK yerine (ONLARI) OLDUKLARI GİBİ GÖRMEK

( You would be wiser to deny the existence of what you imagine.
If you do not test yourself all the time, you will not be able to distinguish between reality and fancy.
It is your behaviour that blinds you to yourself.
How do you know that you have realised unless you watch your thoughts and feelings, words and actions and wonder at the changes occurring in you without your knowing why and how?
Once you have understood that nothing perceivable, or conceivable can be yourself, you are free of your imaginations. )


- SEYYANEN[Ar.] değil/yerine/= EŞİT OLARAK



- SEYYİAT ile/değil/yerine/>< HASENAT



- SEZGİSEL/ÇAĞRIŞIMSAL değil/yerine/>< KAVRAMLARLA



- SEZGİYİ HAREKETE GEÇİRMEK ile/ve SEZGİYİ OLGUNLAŞTIRMAK



- SİBER SAMİMİYET ile/ve/||/<> STERİL TEMAS



- SICAK GÖZYAŞI ile SOĞUK GÖZYAŞI

( Acı gözyaşı. İLE Sevinç gözyaşı. )


- SICAK GÖZYAŞI ile SOĞUK GÖZYAŞI

( Niyete göre de değişir. )


- SICAK GÖZYAŞI ile SOĞUK GÖZYAŞI

( Gözyaşı, göze kaçan birçok maddeyi eritebilecek keskinliktedir. Geceleri tırnak kesilmemesinin nedeni ise gözyaşının tırnağı eritememesinden dolayı sıçrayıp da göze kaçmaması/batmaması içindir. [Yani, hurafe/bâtıl inanç değildir, dikkat etmek gerekir.] )


- SICAK GÖZYAŞI ile SOĞUK GÖZYAŞI

( Elmas doğadaki en sert maddedir. Elması eritebilen tek şey, gözyaşıdır. Gözyaşının eritemediği tek şey ise tırnaktır. )


- SICAK GÖZYAŞI ile SOĞUK GÖZYAŞI

( EŞK-BÂR/EŞK-RÎZ[Fars.]: Çok ağlayan, gözyaşı döken. )


- SICAK YİYECEĞİ/İÇECEĞİ:
ÜFLEMEK değil/yerine SOĞUMASINI BEKLEMEK



- SIDK[Ar.] ile İÇTEN BAĞLILIK

( Doğruluk, gerçeklik. | İçten bağlılık. )


- SIFAT-I NOKSAN ile/değil/yerine/||/<>/>< SIFAT-I KEMÂL

( Bilgisizlik/cehalet. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Bilgililik/bilgelik. )


- SIFAT-I NOKSAN ile/değil/yerine/||/<>/>< SIFAT-I KEMÂL

( Cehl. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< İlim. )


- SIFAT ile NİTELİK



- SIFATIN, ...:
SÖZCÜKTEN ÖNCE KULLANILMASI ile SÖZCÜKTEN SONRA KULLANILMASI



- SİGARAYLA MÜCADELEDE:
"ZORLAMA" değil/yerine MERAK ETMESİNİ SAĞLAMA

( Burayı tıklayarak izleyiniz... )


- SİGORTA ile/ve/<> TEDBİR



- ŞİİR:
"DUYGULANMAK" İÇİN değil DUYUMSAMAK İÇİN



- ŞİİRDE, (")MANTIK("):
"YOK" değil ARANMAZ!



- ŞIK/LIK ile GÜZEL/LİK



- ŞİKÂYET ETMEK/SÖYLENMEK değil/yerine NE YAPABİLECEĞİNİ VE NASIL YAPABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMEK VE EYLEME GEÇMEK



- ŞİKÂYET ETMEK ile/değil/yerine/>< DURUMU(NU)/ZİHNİ(Nİ) DEĞİŞTİRMEK



- ŞİKÂYET ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/></>/< HİKÂYET

( Yaşanılmış bir sorun üzerine konuşulduğunda, o konuya değinmenin gereği, sorunun kendini değil daha sonraki durum ve/ya da süreçlerde, kişinin, davranış-tutumlarını ve dilini düzeltmesine, gelişerek değişmesine katkıda bulunulacak biçimde düşünülmeye/konuşulmaya çalışılmasıdır. Biri, bir sorundan konu açıyorsa, bunu, o sorundan "şikâyet ediyor" olarak değil daha sonrası için bir çözüm arıyor ve/ya da sunuyor olarak düşünmek/konuşmak ve algılamaya çabalamak gerekir. Bir serzeniş ya da isyan olarak algılanmamalıdır.

Bu tür durumlarda, ötekine bilgi vererek, değinilecek konu/sorun için, "Benimki/bizimki*, bir şikâyât değil hikâyât![olan-bitenin öyküsü/hikâyesi]" şeklinde, öncelikle, kişinin kendinde ve daha sonra çevresinde, adâleti ve dengeyi sağlamasına destek vermek üzere, çevresiyle olan iletişimini ve ilişkisini sürekli kılmak üzere, bir bilgi verilir ve/ya da açıklama/anımsatma/uyarı yapılır.

[ * "Bizimki" sözü/sözcüğü, "bu konuda/alanda, bu ayrıntılarda, ben ve benim gibi düşünenler" olarak/anlamında ve bencilliğe/tekbenciliğe düşülmemesi için kullanılır. ] )


- ŞİKÂYET ile/değil/yerine ŞÜKÜR

( Derdi artırır. İLE/DEĞİL/YERİNE Nimeti artırır. )


- ŞİKÂYET ile/ve/değil/yerine/||/<> TESPİT



- SIKÇA KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine ANIMSATMAK



- SIKILMA ile/değil KANIKSAMA



- SIKILMAK ile/ve SALLANMAK

( Sallanmak, o ortamdan/mekândan sıkıldığınız anlamına gelir. )


- SIKILMAK ile/ve SALLANMAK

( Ne kadar sıkılsanız da, bir toplantı ya da derste, dinleme/bekleme gibi durumunda sallanmamak/bacakları sallamamak gerekir. )


- SIKINTI ile/ve/> ÇÖZÜMLER / ÇARE/LER

( DERMAN ARAR İDİM, DERDİME
DERDİM, BANA DERMAN İMİŞ

BURHAN ARARDIM, ASLIMA
ASLIM, BANA BURHAN İMİŞ )


- SIKINTI ile/ve/> ÇÖZÜMLER / ÇARE/LER

( "Çare/ler" yazısı için burayı tıklayınız... )


- SIKINTI ile/ve/> ÇÖZÜMLER / ÇARE/LER

( I was seeking the recipe to my trouble...
I saw that, my trouble was the recipe...

I was seeking the evidence to my essense...
I saw that, my essense was the evidence... )


- SİLİ ile SİLİ

( Arı, temiz. İLE İffetli. )


- SİLMEK ile/değil/yerine/>< SEVMEK



- SİMGE:
[ÇOK FARKLI/ÇEŞİTLİ ANLAMI/DEĞERİ]
GÖSTEREN/TAŞIYAN ile/ve/değil/||/<>/< BİRARAYA GETİREN



- SİMGE:
BULUŞMA ve/+/||/<> BİRLEŞME



- SİMGE:
CANLI ve/||/<>/> CANLANDIRICI



- SİMGE:
İÇKİN ile/ve/||/<> AŞKIN



- SİMGE/LER:
KENDİLERİ değil KENDİNİ AŞAN ANLAMI/ANLAMA İŞARET EDEN

( SİMGE: Kendinden başka bir şeyi gösteren. )


- SİMGE = REMZ[çoğ. RÜMÛZ(ÂT)] = SYMBOL[İng., Alm.] = SYMBOLE[Fr.] = SYMBOLON[Yun.] = SIMBOLO[İsp.]



- SİMGE ile/ve/||/<>/> SİMGENİN SİMGESİ (ARACI VE KAYNAĞI)

( ... İLE/VE/||/<>/> Ayna ve birey[insan]. )


- SİMGESEL (ANLATIM) ile/ve/<> ÇOKLU (ANLATIM)

( Akıllı kişiler, canlı bir varolanın, dil ve sözle çizilerek anlatılmasını, boya ya da herhangi bir sanat yapıtıyla gösterilmesine yeğ tutar; akılla izleyemeyen kişilere ise sanat yapıtı daha uygun gelir. )


- SİMGESEL DÜŞÜNME ile/ve/> DÜŞÜNCENİN, KENDİNİ ÖRMESİ



- SİMGESEL/LİK ile/ve/<> AŞKIN/LIK

( Aşkınlığın imgesi. İLE/VE/<> Aşkınlığın gerçekleşmesi. )


- SİMGESEL/LİK ile/ve/<> AŞKIN/LIK

( Simgelerin hem örtücü, hem de açıcı özellikleri vardır. )


- SINAAT/ZANAAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SANAT

( Tasarım. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yaratıcı imgelem. )


- SINAAT/ZANAAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SANAT

( İşlevi/nde olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İşlevinden/görünüşünden arındırılmış olan. )


- SINAAT/ZANAAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SANAT

( Aktarılabilir, tekrarlanabilir, devredilebilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Aktarılamaz, tekrarlanamaz, devredilemez. )


- SINAMA ile/ve/||/<>/> SAĞLAMA



- SİNDİRİM'DE:
TÜKÜRÜK BEZİ ile/ve/<> İNCEBAĞIRSAK BEZİ ile/ve/<> PANKREAS ile/ve/<> KARACİĞER



- SİNDİRİM ile EMİLİM

( )


- SİNEMA ile/ve FİLM



- SİNEMA ile/ve/||/<> SANAT

( )


- SİNEMA ile/ve/||/<> SANAT

( 1- Jean Jacques Annaud / Gülün Adı(The Name of the Rose [1986])

2- Kim Ki-Duck / İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ve İlkbahar(Bom Yeoareum Gaeul Gyeoul Geurigo Bom)

3- Peter Weir / Ölü Ozanlar Derneği(Dead Poets Society)

4- Tony Kaye / Kopma(Detachment) [2011]

5- Andrzej Jakimowski / Hayallerin Ötesinde(Imagine) [2012]

6- Scott Hicks / Shine [1996]

7- Milos Forman / Guguk Kuşu(One Flew Over the Cuckoo's Nest)

8- Sidney Lamet / Equus

9- Michelangelo Antonioni / Cinayeti Gördüm(Blowup) [1966]

10- Alain Corneau / Dünyanın Tüm Sabahları(Tous les matins du monde) )


- SİNEMA ile/ve TİYATRO

( 2015 yılı Tiyatro ve Sinema İstatistikleri için burayı tıklayınız... )


- SINIFLANDIRMA HATALARI:
BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME



- SINIR KAVRAMLAR ile/ve İLİŞKİSEL KAVRAMLAR



- SİNİR SİSTEMİ ile/ve/||/<> ENTERİK SİNİR SİSTEMİ

( Gövdenin her yerine yayılmış olan ve her birimi birbiriyle ilişki halinde bulunan bir elektriksel ve kimyasal iletişim ağı. İLE/VE/||/<> Bağırsakların, merkezî sinir sistemiyle bağlantısını sağlayan sinir sistemi. [Yaklaşık, 500 milyon sinir gözesi bulunmaktadır.] Aynı beyin gibi, davranışlarımız ve zihinsel dengemiz üzerinde etkisi bulunan, ikinci beyin olarak kabul edilen bir sistemdir. Enterik sinir sistemi ve beyin, işbirliği içinde çalışır. )


- SİNİR SİSTEMİ ile/ve/||/<> ENTERİK SİNİR SİSTEMİ

( ile/ve/||/<> ... )


- SİNİR ile/ve STRES



- SİNİR ile/ve/||/<> GÜÇ ile/ve/||/<> VAJİNA/PENİS/PARA

( "Düşünüyorum, dinliyorum, okuyorum, anlıyorum ve gelişmek istiyorum" düşünce ve çabası içinde olan [dişil ya da eril] her bireyin, zorunlu olan paylaşım ve dayanışmayla bazı şeylerden yararlanmak[/istifade etmek] ve birbirine zarar vermemek üzere nitelikli bir yaşam sürmek için uzaklaşması, terk/istifâ etmesi gerekenlerdir. )


- SINIR ve/||/<>/> HAYIR



- SINIR ile/ve/||/<> KIYI ile/ve/||/<> UFUK ile/ve/||/<> YERYÜZÜ ile/ve/||/<> GÖKYÜZÜ ile/ve/||/<> KÜRE ile/ve/||/<> ARAF ile/ve/||/<> EŞİK ile/ve/||/<> BAĞLAÇ ile/ve/||/<> KURGU

( Önemli eşikler ve sınırlar. )


- SINIRLANDIRMA ile/ve/değil/||/<>/< ÇERÇEVELENDİRME



- SINIRLANDIRMA ile/ve/||/<>/> SİNİRLEN(DİR)MEME



- SINIRLARI BİLMEK ile/ve/değil/yerine EŞİKLERİ BİLMEK



- SINIRLARI BİLMEK ile/ve/değil/yerine öncelikle EŞİKLERİ BİLMEK



- SINIRLARI GENİŞLETMEK ile EŞİĞİ YÜKSELTMEK



- SINIRLI TUTMAK ile/ve/değil/||/<>/< YETİNMEK



- SINIRLI ile/ve KISITLI



- SINIRLI ile/ve/||/<> SINIRLAYICI



- SİNİRLİLİK ile/ve/<>/değil İSYAN



- SINIRSIZ ile SONSUZ

( Mekânda. İLE Zamanda. )


- SINIRSIZ ile SONSUZ

( Bir gövdede odaklanmış, sonsuz olanız. )


- SINIRSIZ ile SONSUZ

( Sonsuz, bölünemez. )


- SINIRSIZ ile SONSUZ

( Sonsuz, sonsuzdan büyük ya da küçük olamaz. )


- SINIRSIZ ile SONSUZ

( Sonsuzluk, nicelik değildir. )


- SINIRSIZ ile SONSUZ

( In place. VS. On time. )


- SIR:
GİZLİ ile/değil DİLE GEL(E)MEYEN



- SIR ile/ve/||/<> DOSTLUK

( Bir şeyi anlatmamak isteyişimizde başlar. İLE/VE/||/<> Her şeyi anlatmak isteyişimizde başlar. )


- SIRADAN KİŞİ ile/değil AYDINLANAN KİŞİ

( Aydınlandığını sanır. İLE/DEĞİL Sıradan olduğunu anlar. )


- SIRADAN KİŞİ değil/yerine ETİK VE ESTETİK KİŞİ

( ... DEĞİL/YERİNE Bilgeliğin, etiğe; sanatın da estetiğe dönüştürmesiyle. )


- SIRF ile/ve HAKİKAT



- ŞİRİN/LİK ile GÜZEL/LİK



- SİRKADİYEN ile SİRKALUNAR ile SİRKASEPTAN ile SİRKANUAL

( )


- ŞİRKETLER, HİZMETLERİNDE:
UCUZ İSE ile/ya da/<> HIZLI İSE ile/ya da/<> NİTELİKLİ İSE

( Niteliksiz ve hızlıdır. İLE/YA DA/<> Ucuz ve niteliksizdir. İLE/YA DA/<> Pahalı ve yavaştır. )


- ŞİRKETLER, HİZMETLERİNDE:
UCUZ İSE ile/ya da/<> HIZLI İSE ile/ya da/<> NİTELİKLİ İSE

( Dünyada, hiçbir şirket, bir işi, hem ucuz, hem hızlı, hem de nitelikli yapamaz. )


- SIRTINDAN VURAN('A) ve/<> ARKANDAN KONUŞAN('A)

( Kızma! Ona güvenip arkanı dönen sensin! VE/<> Darılma! Adam yerine koyan sensin! )


- SIRTINI DAYAMAK ile/değil/yerine/>< GÜVENMEK



- SIRTINI DÖNMEK değil/yerine SIRTINI YASLAMAK



- SIRTTA TAŞINAN GİYSİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YÜZDE TAŞINAN İFADE



- SİS ile/değil ÖLÜMCÜL "SİS"

( ... İLE/DEĞİL 1952 yılında Londra’'da oturanlar ısınmak için her zamankinden daha fazla ölçüde kömür yakmıştı. Yine aynı dönemde elektrikli tramvaylar kaldırılmış, yerine benzin ve mazotla çalışan binlerce otobüs alınmıştı.

Tüm bunlara yel akışının azlığı da eklenince ciddi bir hava kirliliği oluştu.

Kentin üstünü dumanlı sis bulutu kapladı ve bir haftadan fazla sürdü. Yüksek ozon seviyesi, kalp atışlarında düzensizliklere neden oldu; soluk alma güçlüğü yüzünden pek çok kişi hastahanelere başvurdu.

Günde 135 olan ölü sayısı, ikinci gün 500'e çıktı ve üç hafta boyunca günlük ölü sayısı 200 kişinin altına düşmedi.

İngiliz hükümeti, başlangıçta ölümlerin kirlilik yüzünden oluştuğunu kabul etmek istemedi. Ancak halkın baskısı ve bilimsel kanıtların ortaya çıkması sonucunda, hava kirliliği konusunda ciddi önlemler almak zorunda kaldı.

Bu olay tüm dünyanın hava kirliliğine bakış açısını değiştirdi. O güne kadar bireyler, hava kirliliği ile öyle ya da böyle yaşamaya alışmış ve kabullenmisti fakat bu olay ile birlikte havayı kirleten endüstriyel kuruluşlara birçok sınırlama getirildi. )


- ŞİŞELERİN AĞZININ TAMAMINI DUDAKLARIN ARASINA ALARAK/SOKARAK değil ŞİŞENİN KENARINI ALT DUDAĞA DAYAYARAK



- SİVİL TOPLUM < SİVİL İTAATSİZLİK

( Sivil itaatsizlik olmadan, sivil toplum ol(uş)maz. )


- SİYÂSET[Ar. < SEYİS] ile/ve/||/<>/> FERÂSET[Ar. < FERES]

( Seyis. At bakıcılığı/bakıcısı. İLE/VE/||/<>/> Süvari. At biniciliği. )


- SİYÂSET[Ar. < SEYİS] ile/ve/||/<>/> FERÂSET[Ar. < FERES]

( Aracına[< atına] yeterince[en az seviyede ve gerektiği kadar/biçimde] bakabilmek. İLE/VE/||/<>/> Aracının[< atının] yol alabileceği kadar yol almak, ilerlemek. Uzağı, olanakları ve olasılıkları görebilmek/değerlendirebilmek. )


- SİYASET ve İLM-İ SİYASE/T



- SİYASET ile İLM-İ SİYASE/T



- SİYÂSETNAME ile/ve/değil/||/<>/< NASİHATNAME



- SİYASETNAMELERDE:
SULTAN OLMAK ile/ve/||/<>/< İYİ BİR KİŞİ OLMAK



- SİZ (DE) HÂLÂ ÇOK GÜZELSİNİZ değil SİZ (DE) HER ZAMAN ÇOK GÜZELSİNİZ



- SİZ KULLANIMINDA:
SAYGI ile MESAFE ile ÇOĞUL



- SİZ:
ÇOĞUL ile/değil NEZÂKET



- SİZİ SEVEN BİRİNİN UYARISI/İKAZI ile/>< SİZİ SEVMEYEN BİRİNİN İLTİFATI



- SIZLANMA/YAKINMA değil/yerine/>< SORUMLULUK ALMAK



- SIZLANMA ile/değil/yerine SORGULAMA



- SIZLANMAK ile/değil/yerine/>< HAKKINI ARAMAK



- SKEPTİSİZM:
KUŞKUCULUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SORGULAMACILIK



- SOFRA ile/ve/<> İRFAN SOFRA/LARI



- SOFRANIN BEREKETİ :/=/||/<>/< KALABALIĞI



- SOĞUK YEREL RÜZGÂRLAR:
BORA ile İMBAT ile MİSTRAL ile POYRAZ ile ETEZYEN ile KRİVETZ



- SOĞUKTA/SERİNLİKTE GİYİNMEK:
GEREKSİNİM ile/ve/değil/||/<>/< TEDBİR



- SOHBET:
KENDİNİ UNUTMAK ile/ve/<> KATMAMAK

( Sohbette, sipariş olmaz. )


- SOHBET:
KENDİNİ UNUTMAK ile/ve/<> KATMAMAK

( SOHBET: Soruları[sualleri/istekleri] unutturan. )


- SOHBET:
KENDİNİ UNUTMAK ile/ve/<> KATMAMAK

( SOHBET: Uzaduyumla[telepati] etkileşim. )


- SOHBET:
VAROLUŞ ve/<> İNSAN ÜZERİNE



- SOHBET ve/<> BAHANE(GÜZELLİK)



- SOKAK ile/ve/değil EV(İMİZ!)

( Lütfen çöpleri yere ya da ağaç/çiçek diplerine değil, çöp kutularına atalım! Ya da cebimizde tutalım! )


- SOKRATES'İN "YARGILANMASINDAKİ" 500 "YARGIÇ":
ÖLÜM KARARI VERENLER ile/değil/yerine/>< KARŞI OLANLAR

( [ne yazık ki]
[İlk "karar"da] "280" >< 220
[İkinci "karar"da] "360" >< 140 )


- SOKRATES'İN "YARGILANMASINDAKİ" 500 "YARGIÇ":
ÖLÜM KARARI VERENLER ile/değil/yerine/>< KARŞI OLANLAR

( Sokrates'in Savunması )


- SOKRATES ve/<>/> PLATON ve/<>/> ARİSTOTELES

( ... VE/<>/> Olması gerekeni bilirim/bileyim. VE/<>/> Olanı (")bilebilirim(")/bileyim. )


- SOLGUN değil/yerine/< OLGUN



- SOLİDARİST/SOLİDARİZM/SOLİDARİTE[Fr.] değil/yerine/= DAYANIŞMACI/LIK



- SOLUK "MEKİĞİ" ve/||/<>/> KAZA VE KADER "MAKASI"

( Yaşam kumaşını dokur. VE/||/<>/> O kumaşı biçer. )


- SOLUK ÇEŞİTLERİ ve SOLUK EGZERSİZLERİ!!!



- SOLUK ALMA/İNHALASYON[İng. < INHALATION] ile/ve/değil/< SOLUK VERME/EKSHALASYON[İng. < EXHALATION]

( TEBEHHÜR: Kısa ve sık soluk alma. )


- SOLUK ALMALI!



- SOLUK BORUSU/TRAKE[Fr. < TRACHEE] ile/ve/||/<> YEMEK BORUSU/ÖZAFAGUS/GULLET



- SOLUK DARLIĞI/SOLUNUM GÜÇLÜĞÜ/YELPİK/DİSPNE[Fr.]//DYSPNEA[İng.]/ANJİN DÖ PUVATRİN[Fr.]

( Balgamlı öksürükle ortaya çıkan, süreğen göğüs sayrılığı. )


- SOLUK DELİĞİ ile/ve/<> SOLUK YOLU



- SOLUK/NEFES ile/ve/<> KELÂM

( ... İLE/VE/<> Soluğa/nefese verilen şekil. )


- SOLUK ve/||/<> BESLENME ve/||/<> PSİKOLOJİ ve/||/<>
FİZYOLOJİ ve/||/<> EŞEYSELLİK ve/||/<> İLETİŞİM

( www.KendiniTANI.com )


- SOLUK ile/ve/değil EŞİK



- SOLUK ile İLK SOLUK(GASPING)

( SOLUNUM FiZYOLOJiSi

Solunum için serbest molekül O2 gereklidir. Oksijen difüzyonla, deri solungaçla hava delikleri ve akciğerlerle sağlanır.

Gögüs-akciğer ilişkisi söz konusudur. Göğüs kasları kasılmasıyla, solunum meydana gelir. Solunum, 1) Dış solunum(havadan O2'nin, hücrelere taşınması), 2) İç solunum(hücre çevresindeki O2'i alıp, CO2'i vermesi). Normal solunum 12-15 dakikadır. 500-600 cm3 hava alınır ve verilir. Gövde O2 kullanımı 250 cm3/dakikadır. Buna karşılık dakikada 200 cm3 CO2 verilir.

Akciğerlerde olanlar:

1- Yeterli hava akciğerlere girmelidir.(Ventilasyon=havalanma) 2- Hacim akciğere girdikten sonra dağılım eşit olmalıdır. 3- Diffuzyon kapillerler düzeyine yeterli olmalıdır. 4- Dolaşımın yeterli olması gereklidir. 5- Bazı mekanik faktörler = Akciğere giren hava bir dirençle karşılaşır. 6- Akciğgerlerde elastik ve elastik olmayan yapılar da vardır.

Akciğerlerin solunum fonksiyonundan başka koruma rolü de vardır. Havayı ısıtır, nemlendirir. Bronchial sekresyonda immunglobulin(ıgA) vardır. Ayrıca bazı direnç maddeleri vardır. Akciğerlerde alveoler makrofajlar(PAMS) vardır, Lizozomal enzimler ortama yayılıp iltihaba neden olabilir, sigara sonucu vs. fibröz dokular gelişebilir.

Tonsil ve adenoidler vardır, lenfoid oldukça zengindir.

Bronchial konstriksiyonlar sonucu istenmeyen maddeler alınmaz. öksürük de bir koruma yöntemidir. Akciğerlerde bulunan kirpiksi yapılar dakikada 16 mm. harekete sahiplerdir ve madde ilerletirler. Bazı hastalıklarda bu bozulur. Akciğerlerin endokrin ve metabolik fonksiyonlari da vardır. ğSürfaktan, histamin, adrenalin, APUD(Amine Precursor Uptake Decarbocilation) hücreler... vs.

Sentezlenerek kullanılan madde sürfaktandır.

Sentezlenen, depo edilip kana verilen maddelerse: Prostoglandin, Histamin, Kallikrein'dir.

Kandan alınan maddeler= Prostoglandinler, bradikinin, adenin nükleetit, serotonin, norepinefrin, asetil kolin'dir.

Aktive edilen= Angiotensini

Akciğerler, kalp, timus, büyük damar vs. göğüs boşluğunu doldurur.

Primer lobul; respiratuar bronchiolden sonraki kısma denir. Esas solunum yeri burasıdır. Primer lobul ve terminal bronşcuklar, sekonder lobulü yapar.

OSS bağlı Parasempatik lifler, vazokonstriksiyon yapar. Adrenalin ise vazodilatasyon yaptırır. Akciğer epitel ile döşelidir. Tip 1 döşeyici yassı epitel, kirpikli bol stoplazmalıdır. Tip 2 ise inklüzyon nesnecikleri içerir ve sürfaktan yapar.

Boyle-Mariotte Kanunu= P1 - V1 = P2 . V2

Gay-Lussac(Charles) Kanunu= V (      ) T

Dalton Kanunu= Her gazın bir kısmi basıncı vardır.

Henry Kanunu= Sıvılarda erimiş gaz miktarı, Parsiyel basıncıyla doğru orantılıdır.

1 cm3 sıvının 76u mmHg basıncında absorbe ettiği gaz miktarına sıvının absorbsiyon katsayısı denir.

Avagadro Kanunu= Aynı basınç(P) ve aynı sıcaklıkta(T) aynı molekül sayısı(n) = aynı hacim(V)dir.

İdeal Gaz Kanunu= PV = nRt

Akciğer Ventilasyonu: Akciğer içi havayı hacim ve kapasite olarak Spirimetre ölçer. 4 önemli hacim ve 4 kapasite vardır.

Hacim, Akciğerlerde bulunan havadır. Kapasite birkaç hacmin beraber anlatılmasıdır. Hava hacimleri: (Tidal)

1) Solunum hacmi: Bir seferde alınıp verilen hava hacmidir. Yaklaşık 500-600 m3'dür.

2) İnspirasyon yedek hacmi: Normal ekspirasyondan sonra verilen havadır. Yaklaşık 3000 cm3'dür.

3) Ekspirasyon yedek hacmi: Normal ekspirasyondan sonra verilen havadır. Yaklaşık 1000 cm3'dür.

4) Rezidüel hacim(artık hacim): Akciğerlerden çıkarılamayan hacimdir. Yaklaşık 1200 cm3'dür. Kollaps havası 700 cm3 AC sıkarak çıkarılır.

Minimal hava 500 cm3'dür. Hiç çıkmaz. Bunun 700 cm3'ü kollaps havasıdır. Akciğerler sıkılarak ancak çıkarılabilir. 500 cm3'ü ise minimal havadır. Hiçbir biçimde çıkarılamaz.

1) İnspriasyon kapasitesi: Solunum hacmi + inspirasyon yedek hacimdir. Yaklaşık 3500 cm3'tür.

2) Fonksionel rezidüel kapasite: Ekspirasyon yedek hacmi + Rezidiüel hacmidir. Yaklaşık hacmi 2200 cm3'tür.

3) Vital kapasite: İnspirasyon yedek hacmi + Ekspirasyon yedek hacmi 2200 cm3'tür.

4) Zamanlı vital kapasite: Zorunlu Ekspirasyon hacmi de denir.

FEV= Force, Ekpiratory, Volume

1. sn. %83 vital kapasite
2. sn. %94
3. sn. %97

1. sn.de %63 vs. ise - Astım'dır.

Yatar pozisyonda vital kapasite azdır. Ayakta ise fazladır.

5) Total kapasite: Akciğerlerdeki tüum havayı içerir. Yaklaşık 6000 cm3'dür. Bayanlarda ve baylarda farklıdır. Bayanlarda %25 daha azdır. Baylarda giderek hepsi azalır, ancak elastik hacim arttığı için rezidüel hacim artar.

Zorlu ekspirasyon orta akim hızı= 0.25 - 0.75 sn.de ölçülür.

Solunum sisteminde iki ölü boşluk vardır.

1) Anatomik ölü boşluk= Terminal bronşcuklara kadar olan kısım gaz alışverişine katılmaz. Yaklaşık 150cm3 bir hacim kaplar.

2) Fizyolojik ölü boşluk= Total ölü boşluk + alveolar ölü boşluktur. Kanla temasa gele alveollerde havalanma olmayabilir.

Solunum dakika hacmi= (Pulmoner ventilasyon) Dakikada alınan hava hacmidir. Yaklaşık 6000 cm3=6 lt.dir.

Alveolar ventilasyon= Solunum hacmi - ölüboşluk hacmi= 500 - 150= 350 cm3'tür.

Maksimum istemli ventilasyon(Maksimal solunum kapasitesi): Kişinin alabileceği hava miktarıdır. Normalin yaklaşık 25 katıdır.

Rezidüel hacim: Denge sağlanması açısıdan önemlidir. Soluk tutulduğunda bu hava kullanılır.

Spirometreyle ölçülmeyen hacimler; Rezidual hacim, fonksiyonel rezidüel kapasite, total kapasitedir.

 

 

(TANIMLAR)

Eupne : Normal solunum.

Apne : Solunum durması.

Hipoventilasyon : Bir dakikada akciğerlere giren hava miktariinın azalması.

Hiperventilasyon : Bir dakikada akciğerlere giren hava miktarının artması.

Hiperne : Solunum derinliğinin artması.

Hipopne : Solunum derinliğinin azalması.(Yüzeysel Solunum)

Takipne : Solunum sayısının artması.

Bradipne : Solunum sayısının azalması.

Anoksi : Dokuda O2 yokluğu.

Hipoksi : Dokuda O2 azalması.

Anoksemi : Kanda O2 yokluğu.

Hipoksemi : Kanda O2 azalması.

Hiperkapni : Kanda ve dokuda CO2 artmasıdır.

Akapni : Kanda ve dokuda CO2 yokluğu.

Hipokapni : Kanda ve dokuda CO2 azalması.

 

(Hipoventilasyon)

Hipoventilasyon : Bir dakikada akciğerlere giren hava miktarının azalmasıdır.

1) Merkezi etki ile solunum merkezi depresyonu : Anestezi, morfin, serebral travmalarda, barbitüratlar.

2) Nöral iletim ve kesinti: Çocuk felci, nöromusküler blokta,(Kürar vs.) diastanyogravis, botilismus, nikotin zehirlenmesi.

3) Solunum yolu hastalıkları ve myopati(solunum kaslarında).

4) Toraks hareketlerinde sınırlama: Deformite, kifoz, lordoz, skolyoz.

5) Akciğer hareketlerinin sınırlanması= Pleural sıvı, Pnömotoraks vs.

6) Akciğer hastalıkları fonksiyonel olarak akciğer dokusunda azalma yapar. Tümörler, atelektazi, aşırı kollaps, alanı azaltır. Akciğer doku genişlemesinde, akciğer konjesyonunda(aşırı kanlanma) Restriktif tip akciğer hastalıklarında ve obstrüktif tip akciğer hastalıklarında fonksiyonel akciğer dokusu azalır.

 

(Hiperventilasyon)

Bir dakikada akciğerlere giren hava miktarının artmasıdır.

1) Anksiyete, sinirlilik solunumu artırır.

2) M.S.S. lezyonları: Menenjik, ansefalit vs.

3) Hormon ve ilaçlar: Antiepileptikler, progesteron, analjezikler, analeptik ilaçlar, yüksek dozda salisilatlar.

4) Metabolizma artması: (Fazla O2 alınsın diye) özellikle metabolik azidozda.

5) Pulmoner reflekslerden kaynaklanan etki: Hipotansiyon sonucu görülür.

6) Mekanik olarak.

7) Hipoksi durumunda.

4 çesit hipoksi görülür:

1) Hipoksik hipoksi: Arterial pO2 azalır.

2) Anemik hipoksi: Arterial pO2 yeterli, ancak kansızlık olduğundan O2 taşınması azalır.

3) Stagnant(istemik) hipoksi: Dokuya az kan gider. pO2, eritrosit sayısı normaldir. Doku kanlanması azalır, havuzlanma olur. Kapillerde havuzlanma vs. olur. Kan akışı yeterli hızda değildir.

4) Histotoksik hipoksi: Herşey normaldir. Ancak hücre duzeyinde solunum olmaz.(Siyanür zehirlenmesi vb. gibi)

Hipoksi önce beyni etkiler, başağrısı vs. olur.

Atmosfer ve alveoler hava alışverişi:

Akış basıncı farkından dolayı olabilir. Atmosfer basıncı genelde sabit kalacağından, alveoldeki basınç değişmelidir. Eğer V= hacim artar, P= basınç azalırsa atmosfere göre akciğer hacmini diafragma hareketleri ve inter kostal kaslar etkiler. İnterkostal kaslar, göğüs ön arka çapını, diafragma ise uzunlamasına çapı genişletir.

 

(İnspirasyon)

İnspirasyon: İnspirasyonda diafragma hareketi %75 etkindir. İnspirasyonda diafragma normalde 1,5-7,5 cm. arasında hareket eder. İntraplevral sıvı birikmesi durumunda, diafragma hareketi sınırlanır.

İnspirasyon aktif bir harekettir.

Eskpirasyon: Pasif oluşur. Kasılmış adale gevşer. Aşırı hareket vb. durumlarda aktif olabilir.

İnspirasyon kasları:

- Diafragma
- m. serratusanteriörler
- m. sternocleidcmastoideus'lar
- m. levator scapular
- m. scalenus'lar
- omurga kaldırıcıları
- m. intercostalis externuslar

Ekspirasyon kasları:

- Karın kasları(m. rectus abdominis vs.)
- m. intercostalis interni'ler
- m. serratuus posteriör inferiör
- m. pectoralisler, serratus lateralisler solunuma yardımcı kaslardır.

Ayrıca lanynx'in abductor kasları rima glottis'i açar, adductor kasları ise kapatır.

 

(Ortopnea)

Ortopnea: Ayakta ya da dik duruş halinde rahat soluk alınırken, dik duruş dışındaki herhangi bir pozisyonda soluk alırken güçlük çekilmesidir. Burada hasta ense kasları ile kafa ve omuzunu sabitleştirerek göğsünü iyice genişletir.

İntraalveoler basınç her zaman intraplevral basınca göre yüksektir. İntraplevral basınç (-), intraalveoler basınç ise (+)'tir. Elastik yapısından dolayı akciğer gerilmeden sonra büzülmeye yatkındır. Alveol sıvısının bir yüzey gerilimi vardır. Bu durum kollabe olmaya eğilim yaratır. İntraplevral sıvı çok azdır. İçteki alveoler sıvı ve hava basıncı durumu dengeliyor. Alveol yüzeyde bulunan sürfaktan, (dipalmitoil fosfatidil kolin) yüzey gerilimini azaltan bir maddedir. Hava ve su molekülleri arasına girip etkileşimi azaltır. Buna intikollaptik madde de denir.

Tip 2 pnömositlerden, ekzositozla alveol yüzeyine salgılanır. Bir kısmı alveoler makrofajlarca uzaklaştırılabilir. Pulmoner ödem, alveollerin sıvıyla dolmasıdır. Yüzey gerilimi aynı zamanda kapillerden sıvı dolmasına da yol açar. Sürfaktan bunu da engeller. Sürfaktan yokluğunda, Hyalen Membran Hastalığı ya da Respiratuar Distress Sendromu meydana gelir.

Tiroid hormonları, sürfaktan yapımını artırır.

Sürfaktan yapımı, bronşial obstrüksiyonlarda, sigara içenlerde ve %100 oksijen solunmasında azalır.

İntraplevral basınç yaklaşık -4 mmHg'dir. Derin inspirasyonda intraplevral (-) basınç artar. İntraplevral basınç akciğerlerin genişlemesi için daha da negatifleşir. (-14 mmHg.) Göğüste açılan bir delikten plevral kaviteye giren hava akciğer kollapsına neden olur. Buna Pnömotoraks denir. Hava içeri girip çıkamaz, böyle bir yara olursa "Açık pneumotorax" denir. Ventil Pnömotoraks da hava çıkamaz, yaşamsaş tehlike artar(subap etkisi vardır). İntraplevral boşlukta, kan olmasına "Hemotoraks", sıvı olmasına "Hidrotoraks", lenf sıvısı olmasına da "Silotoraks" denir. Atelektazi'de ise alveoller tamamen büzüşmüştür, o kısım havalanmaz, bu kısımda damarlar da büzüşür, bu kısma kan gitmez ve zarar minimuma iner.

Komplians akciğerin elastik yapısı akciğerin genişleyebilme yeteneği olarak tanımlanır. Belirli bir basınçta belirli bir hacim genişlemesi olur.

C= ^V/^P'dir. C= Komplians. Akciğer C=0.2 lt./cm. H2O Akciğer ve Toraks C=0.13 lt./cm. H2O'dur.

Bazı olaylar kompliansı= C'yi azaltır. Amfizemde, belirli bir basınçta ^V çok fazladır. Dolayısıyla kompliansta artar. Amfizemde elastikiyet azalmıştır.

Elastikiyet azalmış ise az bir basınçla çabuk genişler.

Fibröz doku hastalıklarında aşırı kanlanma vs.'de kalp yetmezliğinde akciğerler sertleşir.

 

(Solunum işi)

Solunum işi: Elastik kuvvete karşı komplians işi, Doku direnci işi, Akciğer ve göğüs duvarı viskozitesine karşı, Hava yollarına karşı direnç işidir. Hava direnci akan moleküllerin ilişkisiyle, hava yolu uzunluğuyla doğru, borunun r= yarı çapının 4. kuvvetiyle ters orantılıdır.

Normalde iş, enerjisinin %2-3'ü harcanır. Egzersizlerde değişebilir.

Alveol hava bileşimi atmosferden farklıdır. Akciğerlere giren hava nemlenir, her seferinde havanın 1/7'si yenileşir. Geriye kalan, rezidüel hava yapar. PO2 47 mmHg.'dır. PO2 nemli havada daha azdır. Eksirasyon havası, inspirasyon havasından farklıdır. Ekspirasyon havasında CO2, fazla olmalıdır. Ancak ölü boşluklarda dilüe olmuştur.

Akciğerlerde, normalde gazların yarısı 17 sn.de atılır. İki katına çıkan ventilasyon sonucu 9 sn.de yarıya inen ventilasyonla ise 34 sn.de atılır.

Ekspirasyon havasındaki CO2 düzeyi, alveoler düzeydeki CO2'ten düşüktür. Ekspirasyon havasındaki O2 ise alveollerdekinden fazladır.

Alveoler O2 = 104 mmHg., CO2 = 40 mmHg.'dir. Alveol ventilasyon 4.2 lt./dk.'dır.

 

(Ventilasyon)

Ventilasyon-Perfüzyon bozukluğundan oluşacak bozukluklar: Havalanma bozukluğu olursa oran düşer.

VA/Q
VA= alveolün aldığı hava
Q= Kan akımı

Akciğerlerin tepesinde hava daha azdır. Kan akımı da aynı biçimde tabana doğru gittikçe artar. Kan akım artışı daha keskindir.

Tepede ventilasyon kan akımından daha fazla görülür, oran yüksektir. Tabanda ise tam tersi, oran düşüktür.

Hava akımı artar, kan akımı az ise gövde oranını sabit tutmak için Histamin, Parasempatik aktivasyon ve CO2 azalması hava yolunda daralma, Epinefrin, Sempatik aktivasyon CO2 artması ise hava yolu genişlemesine neden olur.

Düşük O2, Yüksek H+ arteriolde konstrüksiyon, Yüksek O2, düşük H+ arteriolde dilatasyon yapar.

Hava akımı fazla, kan akımı azsa oran fazladır. Bu durumda lokal PO2 artar, H+ iyonu konsantrasyonu azalır. Bu da pulmoner damar düz kaslarının konstrüksiyonuna neden olarak vasküler direnç meydana getirir. Hava akımı ve kan akımı artar.

 

(Atmosfer)

Atmosfer değişimlerinde karşılaşılacak sorunlar:

3000-4000 m,:

Baş ağrısı, baş dönmesi, kusma, dispne, taşikardi ....... ölüm ...... Hipoksi etkilerine ısı, accelerasyon(anfular, lineer) descelerasyon vardır. Uzayda lineer accelerasyon önemlidir.

Yükseklerde P azalır. 47 mmHg su buharı basıncıdır, burada kesim ölüm olur. Basınç azalırsa, yanısıra PO2'de azalır.

Az yükseklerde azalan PO2'nin karşılanması için ventilasyon artırır. Ventilasyon çok artınca CO2 çıkarımı artar. Alveollerdeki CO2 24 mm.ye düşer. Kandan geçecek CO2 akveolü doldurur. O2'ne yer kalmaz.

O2 saturasyonunda %50'ye kadar düşmede şuurda bozukluk olmaz.

Hipoksi etkileri: 1) Görmede güçlük oluşur. Basil denen gece görme reseptörleri hipoksiden etkilenir. 2) 8000 feetten yukarıda hiperventilasyon olur. Ventilasyon %65 kadar artar. 3) 12000 feette uyuklama hali, zihinsel yorgunluk, anormal davranışlar olur. 4) 15000 feette muhakeme faaliyeti, motor yetenekleri azalır. Çok yüksekte ani ölüm olmaz. Çünkü yedek O2 deposu vardır.

Adaptasyon:

1) Hiperventilasyon Hiperpne(derinlik artar).
2) Polistemi.
3) Kapiller proliferasyon CO artırılır. Dolaşıma açık kalma süresi ve miktarlar artar.
4) Diffüzyon kapasitesi artar. Çünkü akciğerlerde temas yüzeyi artmıştır.
5) Enzimlerde artış olur. Oksidatif enzimler daha etkilidir, az O2'de bile etkililerdir. Kromozomal değişikler sonucu bile olabilir.

Her 10 m.'de bir 1 atmosfer basınç artar. Caisson Hastalığı'nın(vurgun) da. Azot lipide etkilidir, beyni harap eder.

Yüksek O2'de yüksek basınçta CO2 taşınmasında aksaklık olur, oksidatif enzim konsantrasyonu da artar.

 

(Suni Solunum)

İtme, çekme, basınç, ağızdan ağıza solunum metodları:

İtme-çekmede inspirium ve ekspirium hareketleri yaptırılır.

Basınç metodunda ekspirium aktif, inspirium ise pasiftir.

1) Holger-Nielsen İtme-Çekme Metodu: 500-1600 cm3 hava gönderilir. 10-12 dak. yüzüstü yatırılıp kollar yukarı kaldırılır, pectoralis gerilir, goğüs kafesi genişler(inspirium). Göğüs duvarına iyice bastırılır(ekspirium). Sırtüstü yatırmak gerekirse silvester metodu kullanılır. Kollar arkaya uzatılır(inspirium). Kollar göğüs üstüne konup, bastırılır(ekspirium).

2) Sarpey-Safer Basınç Metodu:

Belden kaburga altlarından bastırılır(ekspirium). Bırakılınca inspirium kendinden olur. Böylece 400-600 cm3 hava girer, çocuksa başaşağı 45o yukarı, pozisyonda olmalıdır.

3) Ağızdan ağıza solunumda el ense arkasına konur. Bir elle burun kapatılır.

 

FİZYOLOJİ DERS NOTLARI
( DR. OKTAY BANLI / STJ. DR. AHMET ÜNAL - HACETTEPE - METAY )

)


- SOLUK ile İLK SOLUK(GASPING)

( İLK SOLUNUM

BEBEĞiN SOLUK ALMAYA BAŞLAMASI:

Uterus içindeyken çocuğun hava yolları, akciğer alveolleri bir sıvı ile doludur(80-100 cc.). Bu sıvı amniyos sıvısı değildir. Alveolleri duvarından sızan plazma ultrafiltratı olarak kabul olunmaktadır. Son üç ayda oluşur ve alveollerin açılma ve gelişmesini sağlar. Vagus etkisi altında bir sphincter işlevi yapan larynx zaman zama açılır, hava yollarını dolduran suyun bir bölümü dışarı çıkar. Bu su ya yutulur, yutulamayan bölümü de amniyos suyuna karışır.

Çocuk doğumda kemik pelvisi geçerken büyük bir baskı altında sıkışır. Hava yollarını dolduran suyun 1/3'ü (özellikle üst hava yollarındaki su) ağız ve burundan dışarıya atılır.

Doğumla beraber, toraks baskıdan kurtulur, kendi elastik gücüyle açılır ve göğüs içinde ortaya çıkan negatif basınçla dışarıdan havanın trakeaya kadar girmesi sağlanır(7-42 ml.).

Yine toraksın genişlemesine bağlı olarak, lenf kanalları, kapillerler, venalar da açılır. Hava yollarından dışarı atılamayan suyun bir bölümü de, vegatif basıncın açtığı perivasküler lenfatiklere ve kapillerlere emilir(rezorbe olur). Alveollere kadar hava yollarında su kalmaz. Akciğerlerin tüm alanlarında rezorpsiyonun tamamlanması birkaç gün sürebilir.

Doğumla beraber vagus dominansının yerini sempatik tonus alır. Larenks ve pulmoner arter dallarındaki vazospazm çözülür. Kan, açılan ve direnci birden düşen pulmoner arterlere yönelerek, akciğerlerin açılmasına katkıda bulunur.

Alveolleri dolduran sıvı rezorbe olurken, alveol epitellerinin salgıladığı ve sürfaktan adı verilen maddeler alveollerin iç yüzünde ince bir film halinde rezorbe olmadan kalırlar. Fosfolipid-protein yapılı bu maddelerin işlevi, alveol içi yüzeysel gerilimi nötralize etmektir. Soluk verme sonunda, alveollerin tamamen boşalma ve duvarlarının kollabe olmasını(atelektazi) önlerler. Bu maddelere antiatelektazik maddeler adı da verilmiştir.

Solunum başlayınca oksijen alınması ve karbondioksit verilmesinin normal akışı, alveollerin açık kalmasına bağlıdır. Elastik bir organ olan akciğer şişirildikten sonra kendi haline bırakılırsa yine eski durumlarına dönerler. Soluk alırken, toraks kasları ve diafragma kasılarak göğüs kafesi genişler, ortaya çıkan negatif basınca uyarak akciğerler de açılırlar. Kasların kasılması geçince kendi elastik güçleriyle ve pasif olarak küçülürler ve soluk verilmiş olur. Eğer sürfaktan maddeler yüzeysel gerilimi önlerlerse, alveoller kapanmaz, rezidüel ve fonksiyonel bir hava kitlesi geri kalır. Sürfaktan maddeler, insan akciğerinde 20. - 24. gebelik haftalarından sonra ortaya çıkar ve giderek miktarları artar. En büyük bölümü lecithin'dir. Alveol epitellerinin(iki tip kuboid alveol epitelleri) yaptığı bu maddeler zaman zaman alveol içerisine salgılanır, bir taraftan da oksijen karşısında harcanır, fakat sürekli olarak yapım ve salgılanmaları devam eder ve açık kapatılır. Sürfaktanlar azaldıkça alveol iç yüzeylerinin gerilimi artar.

28-30 haftalık gebelikten sonra, sürfaktanlar, işlevsel ve yeterli bir düzeye ulaşır. Ayrıca 35. haftadan sonra daha etkin sürfaktanlar da yapılmaya başlar. Çünkü sentezi iki ayrı enzim sistemi aracılığı ile iki ayrı yoldan yapılmaktadır.

 

DÜZENLİ SOLUK ALMALARIN BAŞLAMASI:

Solunumun neden başladığı tam olarak aydınlatılmamıştır. Bilinenler, koyun ve maymunlarda yapılan denemelere ve klinik gözlemlere dayanmaktadır.

Daha doğumdan önce uterus içinde solunum hareketlerinin varlıği bilinmektedir. Üst solunum yollarını dolduran sıvının yoğunluk ve viskozitesi yüksek olduğu için, soluk alma hareketleri larenksten öteye geçmemektedir.

Solunum yollarını dolduran sıvının 1/3'ünün göğüsün sıkışmasıyla doğum kanalını geçerken ağız ve burundan dışarıya atıldığı, doğumla baskıdan kurtulan goğüs kafesi açılınca, ilk havanın (7-42 ml.) trakeaya kadar girdiğine yukarıda değinmiştik, geri kalan sıvının perivasküler lenfatik ve kapillere emildiği de anlatılmıştı.

İlk inspirium'la giren hava, yarı kapalı glottis'e çarparak gürültü ile ve bebeğin bağirmasıyla tekrar dışarı atılır. Bu sırada göğüs içinde (40 - 80 cm. su) basınç yükselir. Birkaç dakikada akciğerlerin tam açılması ve normal rezidual kapasite (3/4) sağlanır. İlk güçlü bağırmalar akciğerlerin tam açılmasına yardım eder.

 

İlk soluk almayı çözen etkenler değişiktir. Bunlar:

Hipoksi, asidoz, kordonda kan dolaşımının durması(bağlanma, pensle sıkıştırma vb.) çevrenin ısı farkıdır.

a) Doğuma yakın çocukta hafif birhipoksi ve asidoz başlar. Anne çocuk arasındaki oksijen ve karbondioksit alışverışi biraz zorlaşır. Asidoz respiratuvar tiptedir. Tek başına hipoksi ve asidozun solunumu başlattığı söylenemez.

b) Kordonda sirkülasyonun durmasının soluk almayı başlatmada önemli rolü vardır. Kordon pense edilir edilmez, aniden hemodinamik koşullarda köklü bir değişme başlar. Vagus tonusu yerini sempatik tonusa bırakır. Kan basıncı yükselir. Aortadaki baroseptörler uyarılır ve ilk soluk alma çabası(gasping) başlar ve düzenli soluk almalar izler.

c) Çevrenin düşük ısı derecesi de, çok güçlü bir uyarı yapar, soluk almaların yerleşmesine yardım eder (çocuk doğar doğmaz gövde yüzeyinden buharlaşma ile 600 kalori yitirmektedir).

Yukarıda incelenen değişik etkilerle başlayan soluk almalarla, akciğer açılır ve pulmoner alandaki damar yatağının direnci düşer, akciğerlerde kan dolaşımı yerleşir. Sağlam bir çocukta birkaç güçlü bağırma ve derin soluk alma, akciğerlerin tam açılmasına yeterlidir, açılma genellikle 5-15 dakika içinde tüm akciğer alanlarını kapsar. )


- SOLUK = NEFES = BREATH[İng.] = SOUFFLE[Fr.] = ATEM[Alm.] = RESPIRO[İt.] = ALIENTO[İsp.]



- SOLUK ile SOLUK

( [Ten için] Donuk bir beyazlığı olan, rengi atmış olan, solmuş. | [Işık için] Parlaklığını, gücünü yitirmiş olan. | [Nesneler için] Rengi atmış olan. İLE Akciğerlere çekilen ve atılan hava ya da ciğerlere hava alıp verme. )


- SOLUK ile SOLUK VERMEK

( Derin ve sakin biçimde solunum ile canlılık artar, o da beyni etkiler ve zihnin arınmasına ve istikrar bulmasına ve derin düşünmeye elverişli hale gelmesine yardım eder. )


- SOLUK ile SOLUK VERMEK

( Tekrarlama, soluğunuza istikrar kazandırır. )


- SOLUK ile SOLUK VERMEK

( With deep and quiet breathing vitality will improve, which will influence the brain and help the mind to grow pure and stable and fit for meditation.
Repetition will stabilise your breath. )


- SOLUNUM ve/||/<>/> DOĞRU SOLUNUM ve/||/<>/> DİYAFRAMA ALMA

( Türkçe, soluk verirken konuşulan bir dildir. Konuşmanın etkili olabilmesi ve söyleyişin düzgün olabilmesi için, konuşan kişilerin, doğru solunum uygulamalarını biliyor ve kullanıyor olmaları gerekir. VE/||/<>/> İyi bir solunum, soluk alırken, akciğerlere yeterli ölçüde havayı alıp yorgunluk duymadan geri vermektir. [İyi bir solunum elde edebilmek için diyaframı kullanarak soluk almamız gerekmektedir.] VE/||/<>/> Akciğerleri çevreleyen kaburga kafesinin altında bulunan boşluğu kullanarak soluk almaktır. [Bebeklerin soluk alış-verişi, diyafram soluğuna, en iyi örnektir.] )


- SÖMÜRÜ ile/ve/<> DAYATMA



- SOMUT ve/=/||/<> EYLEM



- SOMUTU AÇIKLAMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine SOYUTU ANLATIP SOMUTTAN ÖRNEK VERMEK



- SON SOLUK



- SONA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< YOLA BAKMAK



- SÖNDÜRMEK:
YAŞAMI değil/yerine/>< SİGARAYI/TÜTÜNÜ



- SONLANDIRMA ile/değil BÜTÜNE ERME



- SONRA ile/ve/ne yazık ki/||/=/<>/> HİÇBİR ZAMAN



- SONSAL NEDEN ile/ve ETKİLİ/ETKER NEDEN



- SONSUZ/LUK ile/ve/||/<> Pİ ile/ve/||/<> GOOGOLPLEX ile/ve/||/<> GRAHAM ile/ve/||/<> RAYO

( ∞ İLE İLE Googol, matematikteki büyük sayılardan biridir ve 10 üzeri 100'e eşittir. Başka bir deyişle 1 googol, 1 rakamına yüz sıfır ekleyerek yazılır. Bu terim, Amerika'lı matematikçi Edward Kasner'ın yeğeni Milton Sirotta[1929–1980] tarafından 1938 yılında kullanılmaya başlanmıştır.[Milton, bu sırada dokuz yaşındaydı.] )


- SONSUZ/LUK ile/ve/||/<> Pİ ile/ve/||/<> GOOGOLPLEX ile/ve/||/<> GRAHAM ile/ve/||/<> RAYO

( Bir trilyon, oniki sıfırla yazılır. Yüz tane sıfır kullanırsak, buna, bir "gogol" denilir. Bir gogol sıfır kullanılarak yazılan sayıya, "gogolplex" denilir. Evrendeki tüm moleküllerin sayısını yazmak için 79 sıfır yetiyor. Bir milyon gün, ancak 2739 yıl oluyor. İstanbul'un fethinden bu yana, sadece 17 milyar saniye geçmiş. Yazının bulunuşundan bugüne ise ancak 189 milyar saniye geçmiş.[Bu, trilyonun ancak beşte biridir.] Bir kişinin yaşamı, ortalama 2 milyar saniyedir. )


- SONSUZ/LUK ile/ve/||/<> Pİ ile/ve/||/<> GOOGOLPLEX ile/ve/||/<> GRAHAM ile/ve/||/<> RAYO

( "Graham ve Rayo Sayısı" ile ilgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- SONSUZCA BÖLÜNEBİLİRLİK ile/ve BELİRLİ BİR NOKTAYA KADAR BÖLÜNEBİLİRLİK



- SONSUZLUK:
NİCELİKTE ile/değil NİTELİKTE

( Yoktur. İLE/DEĞİL Vardır. )


- SONUÇ ve/||/<>/< KISIR/LIK



- SONUÇ ile/ve/<> NEDEN/SEBEP



- SONUÇ ile/ve NEDEN/SEBEP OLAMAYAN SONUÇ



- SONUÇLARA DAYANÇ/SABIR ile/ve NEDENLERE DAYANÇ/SABIR

( Nedenlere sabretmek, çok daha zordur. )


- SONUÇTA değil ...'NIN SONUCUNDA / SONUÇ İTİBARİYLE



- SORGULA!:
ELİNİ ve/||/<> DİLİNİ ve/||/<> YOLUNU ve/||/<>
GÜNÜNÜ ve/||/<> GÖNLÜNÜ ve/||/<> SONUNU

( Kazandıkça, bölüşemiyorsan. VE/||/<> Konuştukça, kırıcı oluyorsan. VE/||/<> Yürüdükçe, hedeften çıkıyorsan. VE/||/<> Günler/yıllar geçtikçe, yerinde sayıyorsan. VE/||/<> Sevildikçe, vefâsızlaşıyorsan. VE/||/<> Hangi durumda olursan ol! )


- SORGULAMA ile/ve/> ÇÖZÜMLEME



- SORGULAMAK ile/ve/||/<>/> ANLAMAK ile/ve/||/<>/> AŞMAK



- SORGULAMAK ile/ve ARAŞTIRMAK



- SORGULAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖZLEMLEMEK



- SORGULANABİLİR/LİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİRLİK



- SORGULANABİLİR/SORGULANABİLECEK/LER ile SORGULANAMAYAN/SORGULANAMAYACAK OLAN/LAR



- SORGULANAMAYACAK YANITLAR değil/yerine/>< YANITLANAMAYACAK SOR(G)ULAR



- SORMAK = ASK[İng.] = DEMANDER[Fr.] = FRAGEN[Alm.] = DOMANDARE[İt.] = PREGUNTAR[İsp.]



- SORMAK ile/ve/<> FARKINDALIK



- SORMAK ile ÖNCE KENDİNE SORDUKTAN SONRA SORMAK

( Sadece sormuş olmak için soru sorulmaz! )


- SORMAK ile ÖNCE KENDİNE SORDUKTAN SONRA SORMAK

( Bir şey ki, yapmasan da olur. YAPMA! Bir şey ki, söylemesen/sormasan da olur. SÖYLEME/SORMA! )


- SORMAK ile/ve SÖYLEMEK



- SORMAYAN ile/değil/yerine/>< SORAN

( Yaşam boyu ahmak ve aptal. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bir dakikalığına, "birkaç kişi nezdinde" "aptal." )


- SORU (SORMAK):
ÖĞRENMEK İÇİN ile/ve/değil/bazen/||/<> ANLAMAK İÇİN ile/ve/değil/bazen/||/<> GERİBİLDİRİM/ONAY İÇİN



- SORU KİPİNDE İNANÇSIZLIK/ÜMİTSİZLİK ile/değil/yerine SORMAK

( "Yapsa ne olacak?" İLE/DEĞİL/YERİNE ... )


- SORU SORMAK ve/=/||/<>/< SORUMLULUĞU İSTEMEK



- SORU(N)LARI:
ÇÖZMEK ile/ve/||/<>/> AŞMAK



- SORU ile/ve/||/<>/> İLKE



- SORU = QUESTION[İng.] = QUESTION[Fr.] = FRAGE[Alm.] = QUESTIONE[İt.] = CUESTIÓN[İsp.]



- SORULMAMIŞ/İSTENİLMEMİŞ ÖNERİ/TAVSİYE ile/ve/ne yazık ki/||/<>/< MASKELİ AŞAĞILAMA



- SORUMLU TUT(UL)MAK ile/ve/değil/yerine SORUMLU OLMAK



- SORUMLULUK ...:
BİRİ/LERİ İÇİN değil HERKES İÇİN



- SORUMLULUK DUYMAK ile/ve/||/<>/> SORUMLU OLMAK



- SORUMLULUK VERME ile/değil/yerine SORUMLULUK ALMA(YI SAĞLAMA)

( Sorumluluk verilmez, sorumluluk alınır. Sorumluluk alınması için koşullar, uygun yapıya büründürülür. )


- SORUMLULUK VERME ile/değil/yerine SORUMLULUK ALMA(YI SAĞLAMA)

( It's not right to "giving responsibility". Better to arrange conditions "to taking responsibility". )


- SORUMLULUK:
TEK ile/ve/||/<> TOPLU



- SORUMLULUK ve/||/<>/< (KENDİNİ) SAVUNABİLMEK("SALDIRI" değil/olmayan!)



- SORUMLULUK ile/ve AVANTAJ



- SORUMLULUK ve/<> BAKIM



- SORUMLULUK ile/ve KARAR

( Kararlılık için duyarlılık ve tedbirlilik gerekir. )


- SORUMLULUK ile/ve KARAR

( Olgun kişi, özellikle hareket içeren sorumluluklara olumlu bakar. )


- SORUMLULUK ile KEYFÎLİK

( [ne yazık ki] Yüklenilen. İLE Üstlenilen. )


- SORUMLULUK ile/ve MEKANİZMA

( Sorumluluklardan kaçmanın yolu, "Benim sorumluluklarım var" demektir. )


- SORUMLULUK ile/ve OLGUNLUK



- SORUMLULUK ve/||/<> ONUR



- SORUMLULUK ile/ve SORGULAMA



- SORUMLULUK ile/ve ÜSTLENME

( Sorumluluklarımızdan kaçınırsak, sorumluluklardan kaçınmamızın olumsuz/ağır sonuçlarından kaçınamayız. )


- SORUN "ÇIKARMAK/ÇIKARAN" ile/ve/değil/||/<>/< SORUNU GÜN YÜZÜNE ÇIKARMAK/ÇIKARAN



- SORUN:
"YAP(A)MAMA" ile/ve/değil/||/<>/< BAŞLAYAMAMA



- SORUN:
(")SORUN(") değil SORUNA BAKIŞ AÇIMIZ



- SORUN:
ENGEL ile/değil/yerine/>< BASAMAK

( Önümüze çıkana, "engel" dersek, takılıp düşebiliriz; "basamak" dersek bir basamak daha yükseliriz. )


- SORUN" ile/değil/yerine/>< VERİ



- SORUN/SIKINTI:
FARKLI OLMAK/TA ile/ve/||/<>/ne yazık ki FARKINDA OLMAMAK/TA

( )


- SORUN ile/ve ÇÖZÜLMESİ GEREKEN

( Hiçbir sorun, o sorunu yaratan "bilinç düzeyi" ile çözülemez. )


- SORUN ile/ve/değil DEĞERLENDİRME



- SORUN ile/değil/yerine FARK



- SORUN ve/||/<>/> HEDEF ve/||/<>/> ENGEL ve/||/<>/> GÜÇ KAYNAĞI



- SORUN ile/ve/değil/<> KAÇMA



- SORUNDA:
ÇOKLUĞU ile/değil/yerine HİKMETİ



- SORUNLAR SORUNLAR İÇİN ÇÖZÜM ARAMAK/BULMAK



- SORUNLAR:
UZAKLAŞTIRAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAKINLAŞTIRAN



- SORUNLAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SORUNLARI TERK ETMEK



- SORUNLARA ODAKLANMAK ile/değil/yerine/>< OLASILIKLARA VE (ARA) ÇÖZÜMLERE ODAKLANIRSAK

( Daha çok sorun/umuz olur/oluşturur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Daha çok seçeneğimiz ve çözümümüz olur/oluşur. )


- SORUNLARDA:
"ARKADAŞ KAYBETMEK" değil ARKADAŞ KEŞFETMEK

( Sorunlarda, arkadaş(/sa), kaybedilmez; ancak, keşfedilmiş olunur. )


- SORUNLARDAN/KİŞİLERDEN "KAÇMAK/UZAKLAŞMAK" ile/değil/yerine SORUN(LU)LARI UZAKLAŞTIRMAK



- SORUNLARI (SADECE) KONUŞMAK ile/ve/yerine/değil SORUNLAR İÇİN ÇÖZÜM ARAMAK/BULMAK

( Hiçbir sorun, onu yaratan 'bilinç seviyesi'yle çözülemez. )


- SORUNLARI (SADECE) KONUŞMAK ile/ve/yerine/değil SORUNLAR İÇİN ÇÖZÜM ARAMAK/BULMAK

( Problems cannot be solved at the same level of awareness that created them. )


- SORUNLARI ERTELEMEK/DAHA SONRAYA TAŞIMAK yerine SORUNLARI TERK ETMEK



- SORUNLARI:
BAŞKALARIYLA OLAN/LAR ile/değil/yerine (OLABİLDİĞİNCE) KENDİYLE OLAN/LAR

( Sorunun, kendi(nde) olduğunu anla(ya)mayan kişiler, ne yazık ki, çözümü, başkalarının huzurunu bozmakta "arar/bulur". )


- SORUNLARI:
BAŞKALARIYLA OLAN/LAR ile/değil/yerine (OLABİLDİĞİNCE) KENDİYLE OLAN/LAR

( [çoğunlukla] Kendiyle, (ciddi) sorunları olan(lar)dır. İLE/DEĞİL/YERİNE Başkalarıyla, "sorunlu" "görünseler/düşünülseler" de sorunsuzdur(lar). )


- SORUNLARI:
SORUN OLARAK KONUŞMAK ile/yerine/değil İLERLEME/GELİŞİM ARACI OLARAK KONUŞMAK/DEĞERLENDİRMEK



- SORUNLARI(N/I):
ÖNEMSEMEMEK ile/ve/değil/yerine ÜSTÜNDE DURMAMAK



- SORUNLARI/SIKINTILARI:
ÖTELEMEK ile/değil/yerine ÇÖZMEK



- SORUNLARIN:
OLUŞMASI ile/ve/değil/||/<>/< ORTAYA ÇIKMASI



- SORUNLU "YASALARI":
REDDEDELİM değil/yerine DEĞİŞTİRELİM



- SORUNLU ile/değil/yerine/>< SORUMLU



- SORUNU YOK ETMEK değil/yerine SORUNU YÖNETMEK



- SORUNUN:
"ÜSTÜNÜ ÖRTMEK" değil/yerine/>< ÜSTESİNDEN GELMEK



- SOSYAL MEDYA (5C):
KONUŞMA/SÖYLEŞİ ve/+/||/<>/> ORTAKLIK ve/+/||/<>/> YORUM ve/+/||/<>/> İŞBİRLİĞİ ve/+/||/<>/> KATKI



- SOVYET:
SO ve/||/<> VYET

( Birlikte, birarada. VE/||/<> Düşünme, konuşma. )


- SOY ADI/SOYADI değil/yerine SON ADI/SONADI, EK ADI/EKADI, İKİNCİ/İKİNCİL ADI

( Kişinin/kişinin, "soy adı" diye tanımlanmış/kullanılan sözcük, kişinin "soy"unu değil kişinin aynı ada sahip olduğu/olabileceği tek(/ilk/birinci) adına, takma ad[meslek,özellik vs.] vermek yerine belirli, kayıt altına alınan/alınacak bir ek/ikinci adla tanımak/tanımlamak üzere kullanılmıştır. )


- SOYA FASULYESİ ile/ve/||/<> HURMA YAĞI ile/ve/||/<> OKALİPTUS

( )


- SOYA FASULYESİ ile/ve/||/<> HURMA YAĞI ile/ve/||/<> OKALİPTUS

( Belgeselde altı çizilen bazı önemli(öncelikli) bilgi ve başlıklar...

- Yeryüzünde, her dört kişiden biri[1.5 milyar kişi], 6.000 yıl öncesinin olanaklarıyla yaşıyor. 7.7 milyarlık nüfusun, yarısından çoğu, kentlerde yaşıyor. Dünya nüfusu, 1950'den beri üç katına çıktı. Lagos'ta, nüfus, 1960 yılında 700.000 iken, 2025'te 16 milyona çıkmış olacak.

- Her hafta, bir milyondan fazla kişi, kentlere göç ediyor. Her altı kişiden biri, temel gereksinimlerini gideremeden yaşıyor. Kıtlık, daha fazla yayılarak 1 milyar kişinin aç yaşamasına neden oluyor. Nijerya, Afrika'nın en büyük petrol ihracatçısı olmasına karşın nüfusunun %70'i açlık sınırındadır.

- Kullanılan suyun %70'i hayvan yemi üretmek üzere tarıma yönlendirilmektedir. 1 kilo patates üretmek için 100 litre, 1 kilo pirinç üretmek için 4.000 litre, 1 kilo tavuk eti için 15.000 litre, 1 kilo sığır eti içinse 20.000 litre su tüketilmektedir. Çiftçilerin binlerce yılda oluşturduğu tarım ürünü çeşitliliğinin dörtte üçü, son yüzyılda silinmiş oldu.

- 1950'den bu yana, uluslararası ticaret hacmi, 20 kat arttı. Ticaretin %90'ı deniz üzerinden yapılıyor. Her yıl 500 milyon konteyner, dünyanın en büyük tüketim merkezlerine doğru yola çıkıyor.

- Dünya çapında yapılan tahıl ticaretinin %50'sinden fazlası, hayvan yemi için yapılıyor.

- 1950'den bu yana avlanılan balık sayısı, 5 kat artarak, 18 milyondan, 100 milyona çıktı. Binlerce fabrika gemisi, okyanuslardaki balıkları boşaltıyor. Avlanma bölgelerinin dörtte üçü, ya yok oldu, ya tüketildi ya da tükenmek üzere. Büyük balıkların çoğunun soyu, tekrar üreyebilecek zaman ve koşulları bulamadığından dolayı tükendi.

- Yeryüzündeki on ırmaktan biri, denize kavuşamıyor. Bu nedenle, Ürdün Irmağı'ndan yoksun kalan Lût Gölü'ndeki su seviyesi, her yıl, 1 metre azalmakta.

- Gelecek yüzyılda su kıtlığından en çok zarar görecekler, Hindistan'da yaşayanlar olarak görünüyor. Hindistan'da, son 50 yılda, 21 milyon kuyu kazıldı. (Ülkenin pek çok bölgesinde, ilk kez bu kadar derin kuyu açıldı.) Batı Hindistan'da, açılmış olan kuyuların %30'undan ümit kesilmiş durumda.

- Las Vegas'ta yaşayanlar, dünyanın en çok su tüketen bölgesinden biri.(Kişi başına günlük su tüketimi 800 ilâ 1000 litre.)

- Su kıtlığı, 2025'ten önce, 2 milyar kişiyi etkileyebilecek durumda. Her gün 5.000 kişi, kirli içme suyu nedeniyle ölüyor ve 1 milyar kişinin temiz suya erişimi yok.

- Bataklıklar, yeryüzünün %6'sını oluşturur. Durgun sularının derinliklerinde, pek çok bitki ve mikro organizma suyu süzer ve kirlilikten arındırır, kurak mevsimler için suyu korurlar. Son yüzyılda, otlak, tarım ya da inşaat alanı oluşturmak üzere yeryüzündeki tüm bataklıkların yarısı kurutulmuştur. Bataklıkların bize sunduğu zenginlikten habersiziz ne yazık ki.

- Mercan resiflerinin %30'u yok olmuştur. 2050 yılında, dünya üzerindeki canlı türlerin dörtte birinin yok olabileceği öngörülüyor.

- Ormanlar, yeryüzündeki biyo çeşitliliğin dörtte üçüne ev sahipliği yapar. Ekilebilir toprakların %40'ı, uzun vadeli hasar görmüş durumda. Her yıl, 13 milyon hektar orman yok oluyor.

- Amazon, 40 yılda, %20 oranında küçül(tül)müştür. Kesilen ağaçların alanı, hayvan çiftlikleri ve soya fasulyesi üretimi için tarım alanına dönüştürüldü. Bu soyaların %95'i, Avrupa ve Asya'daki çiftlik ve kümeslerde "et üretmek üzere" hayvanlar için kullanılmaktadır.

- Dünyanın en büyük 4. adası olan Borneo Adası, 20 yıl öncesine kadar geniş ormanla kaplıydı. 10 yıla kadar hiçbir ağaç bırakılmayacak. Bu durum, dünyada en çok tüketilen hurma yağı üretimine karar verilmesiyle ortaya çıktı. Yiyecek olmanın yanı sıra temizlik, kozmetik ürünleri ve alternatif yakıt olarak da kullanılıyor.

- Son 50 yılda kağıda artan ilginin beş kat artması nedeniyle kâğıt hamuru yapımında kullanılan okaliptuslar, toprağa salgıladıkları zehir nedeniyle daha sonra başka hiçbir bitki yetişmiyor. Hızlı yetişseler de su rezervlerini çok hızlı tüketiyor.

Yaşamsal olanlar, gereksiz olanlar için yok ediliyor. - Karayipler'in Haiti adasında da ormanların sadece %2'si kaldı.

- Paskalya Adası'nda yaşayan Rapauliler, burada yetişen, dünyanın en yüksek palmiye ağaçlarını tümünü kereste için keserek kendilerini, adadaki yaşamı ve örnek uygarlıklarını yok ettiler.

- Kıta buzulları, son 40 yılda kalınlığının %40'ını kaybetmiş durumda. Yüzey alanının da 2030'a kadar yok olacağı düşünülüyor. Kuzey kutup bölgesindeki buzul, 30 yıl içinde, yüzey genişliğinin %30'unu kaybetti.

- Grönland'daki buzullar, yeryüzündeki tüm tatlı suyun %20'sine denk geliyor. Bu buzul erirse, deniz seviyesi 7 metre yükselecek. Bu bölgedeki erimenin nedeni de tüm dünyadaki sera gazı salınımından kaynaklanmaktadır.

- Atmosferdeki büyük rüzgâr akımları yön değiştiriyor.

- Dünya nüfusunun %70'i, kıyı düzlüklerinde yaşıyor. En büyük 15 ülkenin 11'i, ya deniz kıyısında, ya da ırmak ağzında kurulu. Göçler kaçınılmaz olacak fakat öngörülemeyen, göçlerin ne kadar büyük olacağı.

- Klimanjero Dağı'ndaki buzulların da %80'i erimiş durumda.

- Avustralya'daki tarım alanlarının yarısı, kuraklıktan yüksek oranda etkilenmiş durumda. 12.000 yıldır gelişimimizi sağlayan iklimsel dengeyi tehlikeye atıyoruz.

- Dünya nüfusunun %20'si, ayrıcalıklı bir güç olarak görülen mineral ve tüm kaynakların %80'ini tüketiyor. Madencilik, yeryüzündeki tüm rezervleri, yüz yıl sona ermeden tüketmiş olacak. İki milyardan fazla kişinin yaşamı kömüre bağımlı olarak sürüyor.

- Dünyada askerî giderlere yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlardan 12 kat daha fazla.

- Her dört memeliden biri, her sekiz kuştan biri, her üç amfibiden biri yok olma tehlikesi altında. Canlı türleri, normalden bin kat daha fazla yok oluyor.

- Son 15 yılın ortalama sıcaklıkları, bu döneme kadar görülen ve kaydedilen en yüksek sıcaklıklar oldu.

- 2050 yılında, 200 milyonu aşan iklim mültecisi olabilir.

- Temel gereksinimlerimizle beliren "ümit ve hayaller", artık, doyumsuzluk ve savurganlığı da beraberinde getiriyor.

- Bireyler arasındaki dayanışmayı sağlamak, ötekileştirdiklerinin çektikleri acıdan kaçmak için duvarlar mı öreceğiz?

- Hepimiz, aynı ailenin bireyleriyiz. )


- SOYA FASULYESİ ile/ve/||/<> HURMA YAĞI ile/ve/||/<> OKALİPTUS

( BORNEO ADASI

)


- ŞÖYLE DÜŞÜNMEK ve/||/<>/>/< DENEY



- SÖYLE! GİTSİN! değil/yerine/> SUS! BİTSİN!



- SÖYLEMEK ile/ve KONUŞMAK

( Yılan imgesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Değnek imgesi. )


- SÖYLEMEK ile/ve KONUŞMAK

( dd İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> mdw )


- SÖYLEMEK ile/ve KONUŞMAK

( Sonuç [odaklılık]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç ve sonuç [birlikteliği ve bütünlüğü]. )


- SÖYLEMEK ile/ve KONUŞMAK

( "Kendini merkeze alma" ve ötekileri önemsizleştirmeye neden olur/olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ötekiyle birlikte kendini ve herkesin olası düşüncesini, durumunu/sürecini dikkate almayı gerektirir/sağlar. )


- SÖYLEMEK ile/ve/yerine ÖRNEK VERMEK



- SÖYLEMLERİMİZİN/EYLEMLERİMİZİN:
SORUMLULUĞUNU ALMAK ve/||/<>/> (DOĞRUDAN/OLASI) SONUÇLARINA KATLANMAK



- SÖYLENİLECEK SÖZÜ OLMAYANIN:
[ne yazık ki]
[ya] YÜKSEK SESİ ve/ya da/||/<> "ÖFKESİ"



- SÖYLENİLEN'İ:
YORUMLAMAK ile/değil/yerine DİNLEMEK[Kabul etmek anlamında değil!]

( İmgelemeden bakmayı, çarpıtmadan dinlemeyi öğrenin, hepsi bu. )


- SÖYLENİLEN'İ:
YORUMLAMAK ile/değil/yerine DİNLEMEK[Kabul etmek anlamında değil!]

( Dinleyen, anlatandan ârif gerektir. )


- SÖYLENİLEN'İ:
YORUMLAMAK ile/değil/yerine DİNLEMEK[Kabul etmek anlamında değil!]

( Çok dinlememiz ve az konuşmamız için, iki kulağımız ve bir dilimiz var. )


- SÖYLENİLEN'İ:
YORUMLAMAK ile/yerine DİNLEMEK[Kabul etmek anlamında değil!]

( Doğruyu konuşmak iki kişi ister; doğru söyleyen, doğru dinleyen. )


- SÖYLENİLEN'İ:
YORUMLAMAK ile/yerine DİNLEMEK[Kabul etmek anlamında değil!]

( İmgelemeden bakmayı, çarpıtmadan dinlemeyi öğrenin, hepsi bu. )


- SÖYLENİLEN ile/ve SÖYLENİLMEK İSTENİLEN

( Özellikle şiirde! )


- SÖYLENİLEN ile/ve SÖYLENİLMEK İSTENİLEN

( Satırlardan çok, satır aralarını iyi okumak gerekir! )


- SÖYLENMEK değil/yerine SAKİN OLMAK



- SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP:
YALIN/SADE ile YÜKSEK ile KARIŞIK



- SÖYLEYİŞ ile SÖYLENİŞ



- SÖYLEYİŞ ve VURGU YANLIŞLARI



- SOYLU" ve/||/=/<> İNSAFA GELEN

( En "soylu" kişi/ler, insafa gelen(ler)dir. )


- SOYMAK ile/ve/<> AYIKLAMAK ile/ve/<> TEMİZLEMEK



- SOYUTLAMA (YETENEĞİ/YETKİNLİĞİ/GÜCÜ) ile/ve/||/<> BENZETME/MECAZ (YETENEĞİ/YETKİNLİĞİ/GÜCÜ)



- SOYUTLAMA ile GENELLEME



- SOYUTLAMA ve KENDİNİ GÖZLEMLEYEBİLMEK



- SOYUTLAMA ile/ve/||/<> SOYUTLANMA



- SOYUTLAMA ile YOK SAYMAK



- SOYUTLANMA ve/<> GÜZELLİK



- SOYUTLAŞTIRMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YAŞAMA GEÇİRME



- SÖZ (ALMAK/VERMEK) ile/değil/yerine OLUR/ONAY (ALMAK/VERMEK)



- SÖZ DİNLEMEK ile/ve/<> DİKKATE ALMAK

( Söylenilen ya da yapılması istenilen/beklenilen şeyin size [o an için] uymaması, o sözü/düşünceyi ya da durumu dikkate almamanızı gerektirmez. Gençlik/cehâlet düşünce ve tavırları olarak tepki gösterme eğiliminde olabilirsiniz fakat durum, söylenilen söze uyum gösterip göstermemekten çok [kulakardı etmek yerine] yeterince dikkate alıyor olmayı gerektirir. "Sırtına bir şey al/giy!" sözüne, hiç düşünmeden/değerlendirmeden, hızlıca "bana bir şey olmaz!", "gerek yok!", "sen yaşlı olduğun için söylüyorsun/önemsiyorsun" şeklinde yanıt vermek yerine yeteri kadar dikkate almakta yarar vardır. )


- SÖZ SÖYLEMEK ile/ve/||/<> ANLAMAK

( İrfan ister. İLE/VE/||/<> İnsan/kişi ister. )


- SÖZ SÖYLEMENİN KURALLARINDA:
ÖNÜNÜ ARDINI GÖZETMEK[Ar.] ve/||/<> SÖYLEMEDEN ÖNCE TEKRAR TEKRAR DÜŞÜNMEK[Ar.] ve/||/<> ON KERE DÜŞÜNÜP BİRİNİ SÖYLEMEK[Ar.] ve/||/<> "HER AĞZIMIZA GELENİ" SÖYLEMEMEK[Ar.]

( Önün ardın gözet fikr-i dakîk et onda bir söyle
Öğütme ağzına her ne gelirse âsiyâb-âsâ

Osman Nevres[ö. 1762] )


- SÖZ SÖYLEMENİN KURALLARINDA:
ÖNÜNÜ ARDINI GÖZETMEK[Ar.] ve/||/<> SÖYLEMEDEN ÖNCE TEKRAR TEKRAR DÜŞÜNMEK[Ar.] ve/||/<> ON KERE DÜŞÜNÜP BİRİNİ SÖYLEMEK[Ar.] ve/||/<> "HER AĞZIMIZA GELENİ" SÖYLEMEMEK[Ar.]

( )


- SÖZ VERME! ve/||/<> SÖZÜNDEN DÖNME!

( Ölsen de! VE/||/<> Ölsen de! )


- SÖZ VERMEK/VEREN ve/||/+/<>/> SÖZÜNDE DURMAK/DURAN



- SÖZ VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÜVEN VERMEK

( Güven veriyorsan, ayrıca söz vermen gerekmez. )


- SÖZ:
DİLLERDE ile/ve/||/<> GÖNÜLLERDE

( Destan olur. İLE/VE/||/<> Şiir olur. )


- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH

( Çıkarımsal. İLE/VE/||/<>/> Hayal/Muhayyile. İLE/VE/||/<>/> Sezgi/Hads. İLE/VE/||/<>/> Apaçık. )


- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH

( Soğan. İLE/VE/||/<>/> Sarımsak. İLE/VE/||/<>/> Koku. İLE/VE/||/<>/> Yaygın koku. )


- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH

( )


- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH

( Söz(cük)leri/ni değiştir... Dünya/n değişsin...
)


- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH

( )


- SÖZ(CÜK)LERİ/Nİ ve/||/<> TUTUMU/NU DEĞİŞTİR...
DÜNYA/N DEĞİŞSİN!



- SÖZ(Ü) DİNLEMEK ile/ve/değil/yerine SÖYLENİLENİ/İSTENİLENİ YAPMAK/YAPABİLMEK



- SÖZ/EYLEM ile/ve/<> DOĞRU YER

( Meyvesiz sözler söyleyip, söylediklerini yaşamında uygulamayan kişi, güzel ve renkli görünen fakat kokusu olmayan bir çiçeğe benzer. )


- SÖZ/EYLEM ile/ve/<> DOĞRU ZAMAN



- SÖZ/KONUŞMA:
"UZAMASIN!" yerine/değil NE KADAR GEREKİYORSA O KADAR KONUŞMAK



- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Güftâr. İLE/VE Güftâr-ı şirin. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( "Bir sözü(sırrı) söylediğimde o bana malik olur, ben ona malik olamam". )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( "Sözünde doğru, işinde dakik olmalısın. Sözünde doğru olan kimsenin değeri artar, işinde dakik olan kimsenin de işi neticeye bağlanır". )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Söz taşıyanların(su'ât) getirdiklerini kabul etmek büyük bir zulümdür. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Sözlerin öfkesini gözleyin, ağızdan çıkan sözleri kulaklarınız duysun. Sözlerle hiç kimseye zarar vermeyin. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( En kolay olmayan şey: Söz Söylemek ve Söz Anlamak. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Balcının var bal tası, oduncunun var baltası. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarır. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Taşa geçer, kendime geçmez sözüm. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Huzur veren tek bir söz, yararı olmayan binlerce sözden daha yeğdir. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Bu sözler/şiirler, "Onlar benim!" diyenindir. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Sözden suret doğup ölür, dalga kendini tekrar denize götürür. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( DEKLAMASYON: Sözü güzel söyleme, süslü sözlerle söyleme. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Âb-ı Hayat, kulakla içilir. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Âb-ı Hayat, su değil, Kâmil'in sözleridir. )


- SÖZLÜK ile/ve/yerine/<> ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK

( İlk sözlük yazarı... Halil b. Ahmed [ö. 786] )


- SÖZ ile/ve/değil/||/<>/>/< BİLİNCİ KURAN SÖZ



- SÖZ ile/ve/<> ÇÖZÜM



- SÖZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< EYLEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< NİYET



- SÖZ ile/ve/||/<>/> SUSABİLMEK/SUSKU/SÜKÛT

( "Gümüş." İLE/VE/||/<>/> "Altın." )


- SÖZ ile/ve/<> TALÂKAT

( ... İLE Kolayca, düzgün söz söyleme durumu. )


- SÖZ ve/> TÂLÎK

( ... VE/> Güleryüzlü. :) | Düzgün söz söyleyen. )


- SÖZ ve/||/<>/>/< ÜMİT

( Sözün eşiği, ümidin eşiğidir. Bir yerde, söylenilecek söz var ise orada, ümit var demektir.
Sözümüz, ümidimizdir... )


- SÖZ ile/ve/<> YEMİN

( Doğru söz yeminden ileri! )


- SÖZ ile/ve/<> YEMİN

( HULF[Ar.]: Verdiği sözü tutmama, üzerinde durmama. | [mantıkta/matematikte] Saçmaya indirgeme. )


- SÖZCÜĞÜN:
"NEREDEN GELDİĞİ" ile/ve/değil/||/<>/< NEREYE DAYANDIĞI



- SÖZCÜK PEŞİNDE KOŞMAK değil/yerine ANLAM PEŞİNDE KOŞMAK



- SÖZCÜKLER ÖNEMLİ DEĞİL değil SÖZCÜKLER, BURADA[BU KONUDA/ALANDA] ÖNEMLİ DEĞİL



- SÖZCÜKLERDEN, ANLAMA ULAŞMAK/"GİTMEK" ile/ve/<>/yerine/değil ANLAMDAN, SÖZCÜĞE ULAŞMAK

( Sözlerin ötesine geçmeye çalışın. )


- SÖZCÜKLERDEN, ANLAMA ULAŞMAK/"GİTMEK" ile/ve/<>/yerine/değil ANLAMDAN, SÖZCÜĞE ULAŞMAK

( Sözler, gerçekleri yaratmaz; onlar ya tarif ya tahrif eder. )


- SÖZCÜKLERDEN, ANLAMA ULAŞMAK/"GİTMEK" ile/ve/<>/yerine/değil ANLAMDAN, SÖZCÜĞE ULAŞMAK

( Sözün tamamı, anlamayana söylenilir. )


- SÖZCÜKLERDEN, ANLAMA ULAŞMAK/"GİTMEK" ile/ve/<>/yerine/değil ANLAMDAN, SÖZCÜĞE ULAŞMAK

( Try to go beyond the words.
Words do not create facts; they either describe them or distort. )


- SÖZCÜKLERİN ETKİSİ ve/||/<> KİŞİLERİN ETKİSİ



- SÖZCÜKLERİN:
KULLANIM BİLGİSİ ile/ve/değil/||/<> KULLANIM ÖZENİ



- SÖZCÜKTEN, ANLAMA GİTMEK ile/yerine/değil ANLAMDAN, SÖZCÜĞE GİTMEK

( Sözlerin ötesine geçmeye çalışın. )


- SÖZDEN ÖNCEKİ 3 EŞİK:
İYİLİK ve/||/<> İNCELİK ve/||/<> GEREKLİLİK



- SÖZLERİN ALTINDA KALMAK ile/<> TÜKÜRDÜĞÜNÜ YALAMAK ZORUNDA KALMAK



- SÖZLERİNİ DUYURMAK İÇİN:
KİŞİLERİ TUTMAK değil/yerine ÇENEYİ TUTMAK



- SÖZLEŞMEDE:
İYİ NİYET ve/||/<>/> SADÂKAT ve/||/<>/> İÇERİK

( Adının geçmesiyle. VE/||/<> İmza atarak. VE/||/<> Uygulayarak. )


- SÖZLÜ KÜLTÜR(/GELENEK) ile/ve/<> YAZILI KÜLTÜR(/GELENEK)

( Göçerlerin. İLE/VE/<> Yerleşiklerin. )


- SÖZLÜ KÜLTÜR(/GELENEK) ile/ve/<> YAZILI KÜLTÜR(/GELENEK)

( [daha çok] Doğu'da. İLE/VE/<> Batı'da. )


- SÖZLÜK ÇALIŞMALI/OKUMALI!



- SÖZLÜK ÇALIŞMASI/OKUMASI:
HERKESİN HARCI ile/ve/değil/||/<>/< HERKESİN İHTİYACI



- SÖZLÜK KULLANIMI ile/ve/||/<>/> SÖZLÜK YAZMAK



- SÖZLÜK ve YASA KULLANIMI/OKUMA GEREĞİ:
[hem] BİLMEDİĞİMİZ KAVRAMLAR/TERİMLER/YASALAR SÖZCÜKLER İÇİN
ile/ve/değil/hem de/||/<>/>/<
(")BİLDİĞİMİZ(") SÖZCÜKLER/KAVRAMLAR/TERİMLER/YASALAR İÇİN



- SÖZÜ:
SÖYLEMEDEN ÖNCE ile/ve/||/<> SÖYLEDİKTEN SONRA

( Önünde dur! İLE/VE/||/<> Ardında dur! )


- SÖZÜ:
YANLIŞ ANLAMA ile SAPTIRMA

( Anlamaya uğraşmayın! Yanlış anlamamanız yeter. )


- SÖZÜ:
YANLIŞ ANLAMA ile SAPTIRMA

( Yanlış düşüncelerden kurtulun, bu yeter. )


- SÖZÜ:
YANLIŞ ANLAMA ile SAPTIRMA

( Kendinize iyice bakın, tüm yanlış anlamalar ve yanlış düşünceler eriyip gideceklerdir. )


- SÖZÜ:
YANLIŞ ANLAMA ile SAPTIRMA

( Herkese, anlayabileceği kadar söz söyleyin. [Kellimünnâse alâ kader-i ukûlihim] )


- SÖZÜ:
YANLIŞ ANLAMA ile SAPTIRMA

( Bir sözü anlamak için, estetik bir hal gerek. )


- SÖZÜ:
YANLIŞ ANLAMA ile SAPTIRMA

( Don't try to understand! Enough if you do not misunderstand.
Get rid of wrong ideas, that is all.
Have a good look at yourself and all these misapprehensions and misconceptions will dissolve. )


- SÖZÜN:
BAĞLAYICILIĞI ile/ve/değil/yerine ETKİLEYİCİLİĞİ



- SÖZÜN:
BELİRLEYİCİLİĞİ ile/ve/değil/<> BAĞLAYICILIĞI

( Söylediklerinize dikkat edin,
düşüncelere dönüşür...

Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür...

Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür...

Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür...

Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür...

Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür...

Karakterinize dikkat edin,
kaderinize dönüşür... )


- SÖZÜN:
ÇEŞİTLERİ ile/ve/<> DERECELERİ/DEREKELERİ

( ŞİİR

   ^


ATASÖZÜ, DEYİM [KELÂM-I KİBAR, VECİZE]

   ^

[dereceleri]


--- SÖZ ---[(bilgili ve bilinçli) kişinin ağzından çıkan]

[derekeleri]

   v

LÂF / KÜNGE / JÂJ[Fars.] [Evin içinden çıkan çer-çöp.]

   v

KÜFÜR [Ar. < KFR: Örtme, gizleme.]

   v

TARİZ [Birini eleştirme, küçük düşürme ya da alay etmek amacıyla söylenilmek istenileni tam tersi bir anlamda bir sözle, incelikle ve lâtîfeyle[espriyle] anlatma sanatı.]

   v

HİCV [Ar. < HECV: Yergi, yermek.]

   v

HERZ[Ar.: Anlamsız, boş, saçma. | Hakaret. ], YÂVE, TÜRREHÂT / HERZE/BESBÂS[Fars.] )


- SÖZÜNDEN ÇIKIL(A)MAYANLAR:
SU ile/ve/<> EKMEK ile/ve/<> ÖLÜM

( Çocuklukta. İLE/VE/<> Yetişkinlikte. İLE/VE/<> Yaşlılıkta. )


- SÖZÜNÜN ARDINDA DURAN ile/ve/değil SÖZÜNÜ, KENDİ TAKİP EDEN



- SPOR ile/ve/değil HAREKET



- SQL ile/yerine MYSQL



- STRES ile/değil/yerine/>< TUTKU

( İnanmadığımız bir iş üzerine çok çalışmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İnandığımız bir iş üzerine çok çalışmak. )


- ŞU ANDA VE BURADA, ...:
NE OLUYOR? ve/||/<>/> DUYULARIM NELER? ve/||/<>/> NASIL DAVRANIYORUM/DAVRANABİLİRİM? ve/||/<>/> YARARLI/YARARIMA OLAN NEDİR? ve/||/<>/> NE/LER YAPABİLİRİM?



- ŞU ANDA VE BURADA = HIC ET NUNC[Lat.]



- SU EKSİKLİĞİ:
KANDA ile/ve/<> OMURLARDA ile/ve/<> KEMİKLERDE ile/ve/<>
AKCİĞERDE ile/ve/<> PANKREASTA ile/ve/<>
MİDEDE ile/ve/<> BAĞIRSAKLARDA ile/ve/<> GÖZEDE

( Yüksek tansiyona neden olur. İLE/VE/<> Bel/boyun fıtığına neden olur. İLE/VE/<> Gut/artrit gibi romatizmal hastalıklara neden olur. İLE/VE/<> Astıma neden olur. İLE/VE/<> Şeker hastalığına neden olur. İLE/VE/<> Ülsere neden olur. İLE/VE/<> Kabızlığa ve kolon kanserine yakalanma olasılığına neden olur. İLE/VE/<> Su eksikliği nedeniyle, beynimiz, hücreye oksijen göndermeyi keserse, oksijen kesilmesi sonucunda da hücre, kanserleşme sürecine girer! )


- ŞU KADARI:
"YETER" ile/ve/değil (YETMİYORSA DA/YETMEYECEKSE DE) YETSİN!



- ŞU KONU(LAR)DA:
"BEN BİLE" HATA/YANLIŞ YAPIYORUM değil BEN DE HATA/YANLIŞ YAPABİLİYORUM



- SU KOYVERMEK ile YELKENLERİ SUYA İNDİRMEK



- SU KÜÇÜĞÜN, SÖZ BÜYÜĞÜN değil SUS KÜÇÜĞÜN, SÖZ BÜYÜĞÜN



- SU KULLANIM/AYAK İZİNDE:
MAVİ ile/ve/||/<>/> YEŞİL ile/ve/||/<>/> GRİ

( Bir ürünü üretmek için gereksinim duyulan yüzey ve yeraltı tatlı su kaynakları ölçüsü/oranı. İLE/VE/||/<>/> Bir ürünü üretmek için kullanılan toplam yağmur suyu ölçüsü/oranı. İLE/VE/||/<>/> Kirlilik yükünün ortadan kaldırılması ya da azaltılması için kullanılan tatlı su oranı. )


- SU TERAZİSİ ile HORTUM TERAZİSİ

( Açı ölçer. İLE Eğim/düzlük ölçer. )


- SU TESTİSİ, SU YOLUNDA KIRILIR ile/değil/yerine GÖRGÜLÜ KUŞLAR, GÖRDÜĞÜNÜ İŞLER



- SU ÜZERİNE ile/ve/<> BUZ ÜZERİNE

( Yazı yazılmaz! İLE/VE/<> Mühür kazınmaz! )


- SÛ-İ TEDBÎR ile/değil/yerine/>< HÜSN-ÜTEDBÎR

( Yanlış tutulan yol, yanlış tutum. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İyi düşünülerek tutulan yol, doğru tutum. )


- SU:
HİDROJEN ile/ve/||/<> OKSİJEN

( [atom] İki. [H2] İLE/VE/||/<>/>< Bir.[O] )


- SU:
HİDROJEN ile/ve/||/<> OKSİJEN

( [Öğe numarası] 1. ile/ve/||/<>/>< 6. )


- SU:
HİDROJEN ile/ve/||/<> OKSİJEN

( Hidrojen, oksijenin tersidir. Bu iki gaz, kolayca tepkidiğinden, birinin konsantrasyonundaki artış, ötekinin konsantrasyonunda azalmaya neden olur.[Miktarı daha fazla olan gaz, su üreten kimyasal tepkime içinde daha az miktardaki gazı tüketir.] )


- SU:
HİDROJEN ile/ve/||/<> OKSİJEN

( En yanıcı. İLE/VE/||/<> En yakıcı. )


- SU:
HİDROJEN ile/ve/||/<> OKSİJEN

( )


- ŞU/BU "OLMAK" ile/ve/<>/değil/yerine İNSAN OLMAK



- ŞU/O KİTABI:
"OKUMANIZI, TAVSİYE EDERİM"
ile/ve/||/<>
"OKUMAYANI, TASFİYE EDERİM"



- SU/SIVI DOLU ŞİŞEYİ, ÇANTAYA ...:
YAN/TERS KOYMAK değil/yerine/>< AĞZI, YUKARI GELECEK ŞEKİLDE DİK KOYMAK



- SU ile/ve/değil/||/<>/>/ne yazık ki "İNAT"

( Doğada. İLE/DEĞİL/||/<>/>/NE YAZIK Kİ İnsanlaşamamış olanda. )


- SU ile/ve/değil/||/<>/>/ne yazık ki "İNAT"

( İkisinin de önünde hiçbir şey duramaz! )


- SU ile/ve SICAK SU

( SICAK SU

 

İkinci dünya savaşı yıllarında yıl boyu soğuk suyla yıkanırdım. Soğuk suyla yıkanınca temizlenebilmek için küçük bir sabuna gerek var. Ama bol miktarda sıcak su olunca sabun hemen hemen tümüyle gereksiz. Atalarımız binlerce yıl sabundan habersiz yaşamışlar. Benim canımı sıkan sabun için harcanacak para değil ama onun derimize, ırmaklara ve göllerimize verdiği zarar. Çok önemli olduğu için bilimsel bulgulardan söz etmek istiyorum;

Birkaç yıldan beri bedenin deri üzerine çıkardığı yağın bitkisel yağların bileşimindeki başlıca öğe olan doyurulmamış yağ asitleri olduğu biliniyor. Bu yağ asitleri de birçok bakterinin ya da mantarın neden olduğu deri hastalıklarının oluşumunu engellemektedir.
( Mary J. Marples, "Life on the Human Skin" Scientific American, Ocak 1969 )

 

Hemen hemen tüm sabunlar alkali`dir ve derinin koruyucu yağ asitlerini nötr duruma getirir. Günümüzün insanları çok fazla sabun kulanıyorlar, bunu yalnız beden temizliği için de yapmıyorlar. Her türlü temizlik tozu ya da suyunu gereğinden çok kullanıyorlar. Tüm bu temizlik maddeleri de nehirlerimizi ve göllerimizi kirletiyor.

 

Ben onbeş-onaltı yaşlarındayken bilmediğim için çok fazla sabun kullanırdım. Bu yüzden de derim bugünküne oranla daha kolay iltihaplanıyordu. Şimdi zorda kalmadıkça, örneğin bir tarafıma gres yağı bulaşmadıkça sabun kullanmıyorum. Hergün!!! sabunsuz sıcak suyla yıkanarak ya da duş yaparak son derece temiz kalabileceğimi keşfettim. Bu nedenle de yıllardan beri derimle ilgili hiçbir sorunum olmadı. Hatta şampuanların çoğu alkali ya da asit olma açısından nötr oldukları halde omuzlarıma kadar inen uzun saçlarıma şampuan değdirmeden yirmi seneden beri onları temiz ve sağlıklı tuttum. Bunu da sıcak duşun altında ellerimle iyice ovuşturarak yaptım.

 

Yatak çarşaflarını ve çamaşırlarımı yıkamakta da ekoloji açısından doğru olan bir yöntem buldum. Ancak çamaşırlarım ya da çarşaflarım lekelendiği ve o lekeleri çıkarmak için deterjan kullanmaya gerek olduğu zaman az miktarda toz çamaşır sabunu kullanıyorum. Genelde tüm çarşafları, havluları ve iç çamaşılarımı büyük bir kaba koyup ocağın üstünde kaynatıyorum. Sonra hepsini güzelce sıkıp asıyorum. Bu yöntem çamaşırları mikroplardan arındırmakla kalmıyor çamaşırları kirlerinden de arındırıyor. Büyük annelerimizin sabunlar ve deterjanlar bu kadar yaygınlaşmadan önce çamaşır yıkama yöntemleri de böyle değil miydi?

 

Kaynatma yöntemi bekar, yardımcısı olmayan insanlar için en iyi yöntemdir. Yemek pişirirken ve yemek yerken bir yandan da gömleklerimi kaynatırım. Böylece de çamaşırların yanmaması için bir gözüm de ocakta olur. Bu yolla hem zaman kazanıyorum hem de herkesin kullandığına oranla çok az deterjan kullanmış oluyorum. Hem de çamaşır makinesi almam ya da çamaşırlarımı yıkamak için otomatik çamaşır makineleriyle, herkesin çamaşır yıkadığı çamaşırhanelere gitmem gerekmiyor.

Jolan Chang`ın
SEVİŞEN ÇİFTLERE TAOCU SEVİŞME
adlı kitabından
(Çeviri: İlhan Güngören)

)


- SUÇ ile/ve/değil/||/<>/< KIRIK CAMLAR KURAMI

( "Suçlarla mücadeleyi nasıl başardınız?" sorusuna,
New York'un efsane Belediye Başkanı Giuliani'nin yanıtı şöyle olmuştu.

Metruk bir bina düşünün, binanın camlarından biri kırıldığında, o camı hemen tamir ettirmezseniz, kısa sürede, yoldan geçen herkes eline bir taş alıp, binanın tüm camlarını kırar. Benim yaptığım şey, ilk cam kırıldığında onu hemen tamir ettirmek oldu. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.

Çünkü siz bunu yapmadığınızda kişiler, o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, öteki camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.

Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.

Kırık Cam Kuramı, ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmişti.

Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı.

Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı.

Olup bitenleri gizli kamerayla izledi.

Bronx'taki otomobil, üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı.

Ötekine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.

Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi, sağlam kalan otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdılar. Daha ilk darbe indirilmişti ki, çevredeki kişiler(zengin beyazlar) da olaya katıldılar. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale geldi.

Demek ki, diyordu Zimbardo,
"İlk camın kırılmasına, ya da çevreyi kirleten ilk çöpe, ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz!"



SUÇ CENNETİ NASIL OLUŞUR?

Kırmızı ışıkta geçilmesini önleyemiyorsanız küçük suçlara engel olamazsınız.

Küçük suçlara engel olamazsanız, büyük suçları engelleyemezsiniz..

Sonuç itibariyle ülkeniz sanıkların suç işlemekten endişe duymadığı bir suç cennetine dönüşür. Bunun akabinde suçlularla mücadelede yılgınlığa düşen kanun koyucu sanıklara taviz/af anlamına gelen lehe kanunlar çıkararak adalet denklemindeki erozyonu hızlandırır.

Küçük suçların görüldüğü ceza mahkemelerine bakalım...

Sürekli HAGB (Hükmün Açıklanmasını Geri Bırakma) kararları verdiğimiz sanıkların birçoğu yeniden suç işleyerek mahkeme huzuruna gelmiyor mu?

Hatta bu olay yargıçların bilinçaltındaki Adli dejenerasyon algısı nedeniyle sanığın kişiliğine bakılmaksızın tüm suçlar için HAGB uygulanması bir hakmış gibi algılanır ve onuncu kez HAGB kararı vermek alışkanlık durumunu alır.

Buna karşın mağdur ise adâlete olan güveni sarsılmış ve kaderine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Artık önünde iki seçenek vardır, ya intikamını kendi almalı ya da ateşi içine gömmelidir.

Sanık, ise hukuk sistemini test ettiği ilk eylemden büyük bir zaferle çıkmış ve suç işlemenin korkulacak bir şey olmadığının idraki ile yeni suçlar için yola koyulmuştur.

İşlediği her suç kendine güven tazeletmiş ve bu statünün verdiği korku ile de topluma yönelik bir sindirme hareketine başlamıştır...

Mafya ve çeteleşmenin yolunu açan işte bu tablodur.

Bu yüzden diyoruz ki, devlet yani kamu otoritesi bir kural koymuşsa onun takibini dört koldan yapmak zorundadır. Bundan daha önemlisi, devlet, koyduğu kuralların takibini yapmayan kamu görevlisini takip etmekle işe başlamalıdır.

Takibin takibini yapmazsınız, Devlet, muz cumhuriyetine döner.
Okulda, iş yerinde, sokakta, yolda ya da deniz kenarında...

Kişiler, kamu otoritesinin kendi koyduğu kuralları büyük bir titizlikle takip ettiği kanaatine varmalı ve bunu bilinçaltına adeta kazımalıdır.

Bilinçaltına yerleşen bu algı, kişilerin karakteri olur ve kurullara saygı bilinci gelişir. Olması gereken de budur.

Bu sayede kişiler, en küçük sorunlarda bile yasaları ihlâl etmeyi ve suç işlemeyi değil hukuk önünde hesaplaşmayı ilke edinir.

Ancak uygulanana cezaların, mağdurlar için tatmin edici bir nitelik sunması koşuluyla...

Unutmayalım...

Küçük hataları görmemezlikten gelmişseniz, bilin ki, daha büyükleri yoldadır. )


- SUÇ ile/ve/değil/||/<>/< KIRIK CAMLAR KURAMI

( )


- SUÇ ile YANLIŞ(HATÂ) ile KABAHAT/KUSUR ile AYIP



- SUÇLAMAK ile/değil/yerine SORUMLU OLMAK



- SUÇSUZLUĞUNU İDDİA ETMEK ile/ve/||/<> SUÇU/NU İNKÂR ETMEK



- SUÎ MİSÂL, MİSÂL DEĞİLDİR! ile/ve/||/<> KEM ÂLETLE, KEMÂLÂT OLMAZ!

( Âlât ile hâsıl olur insâna kemâlât
Ermedi kemâlâta şu kim oldı kem-âlât )


- SÜKÛN SÜKÛT



- Sükûn/et için DİNLE!!!



- Sükûn/et için SUS!!!



- SÜKÛN/ET[Ar.] / SAMA[Sansk.] ile/ve/> SEKÎN/E(T)/ŞEKİNAH[İbr.]

( Zihnin sessizliği, gürültüden/düşünceden arınmışlığı. İLE/VE/> Kalbin sessizliği. )


- SÜKÛN/ET[Ar.] / SAMA[Sansk.] ile/ve/> SEKÎN/E(T)/ŞEKİNAH[İbr.]

( Simge bulunmayan bilinç. İLE/VE/> İmge bile bulunmayan bilinç. )


- SÜKÛN/ET[Ar.] / SAMA[Sansk.] ile/ve/> SEKÎN/E(T)/ŞEKİNAH[İbr.]

( Sükûnet ve durağanlık, yarar sağlar. )


- SÜKÛN/ET[Ar.] / SAMA[Sansk.] ile/ve/> SEKÎN/E(T)/ŞEKİNAH[İbr.]

( Kişi, güvenle içinden gelen sese kulak vermelidir. )


- SÜKÛN/ET[Ar.] / SAMA[Sansk.] ile/ve/> SEKÎN/E(T)/ŞEKİNAH[İbr.]

( Dik arka, derin iç sükûnetin simgesidir. )


- SÜKÛN/ET[Ar.] / SAMA[Sansk.] ile/ve/> SEKÎN/E(T)/ŞEKİNAH[İbr.]

( Düşünmek için sükûnete gereksinim vardır. )


- SÜKÛN/ET[Ar.] / SAMA[Sansk.] ile/ve/> SEKÎN/E(T)/ŞEKİNAH[İbr.]

( Zevk, sükût etmeyi öğrendikten sonra başlar. )


- SÜKÛN/ET[Ar.] / SAMA[Sansk.] ile/ve/> SEKÎN/E(T)/ŞEKİNAH[İbr.]

( Sekine'nin yaşama geçirilmesi, zaman-mekân-imkân ile olanaklıdır. Bengidir(ebedi). Belirli zaman, belirli mekân ve belirli imkânların elverdiği ölçüde yaşama geçirilir. )


- SÜKÛN ve/<> UYUM, BÜTÜNLÜK

( UYUM: Hareketin dinginliği. )


- SÜKÛN ile/ve YOKLUK



- SÜKÛNET ile ...

( ZİHNİN HUZURU | DURGUNLUK, DİNGİNLİK | RAHAT )


- SÜKÛNET ile/ve/||/<> HAKİMİYET



- SÜKÛNET ve/<>/= MUTLULUK

( Evrensel bir nimet olan sessizlikten zevk alabilenler dünyanın en mutlu kişileridir. )


- SÜKÛNET ile SÜKÛT

( Durum. İLE Tutum. )


- SÜKÛNET ile SÜKÛT

( Öteye ulaşmak için uyanık bir sükûnete ve sessiz dikkate gereksiniminiz var. )


- SÜKÛNET ile SÜKÛT

( Sakinlik, hareketsizlik. İLE Sessizlik. )


- SÜKÛNET ile SÜKÛT

( Sükût, Allah'ın ihsanıdır. )


- SÜKÛNET ile SÜKÛT

( Sükût, kazanç mahâlidir; konuşma ise sarf mahâli. )


- ŞÜKÜR:
DİL İLE ile/ve KALP İLE ile/ve EYLEM İLE



- ŞÜKÜR ve/=/> ÇALIŞMA



- Sükût için DİNLE!!!



- Sükût için SUS!!!



- SÜKÛT:
ZORUNLU(ZARÛRÎ) ile/ve/<> DOĞAL(TABİÎ)



- SUKUT["ku" uzun okunur] ile SÜKÛT[Ar.]

( Düşme, aşağı inme. | Sarkma. | Büyük bir görevden ayrılma. | Çocuğun eksik ya da ölü olarak doğması. İLE Susma, söz söylememe. )


- SÜKÛT[Ar.] değil/yerine/= SUSKU



- SÜKÛT ile UZLET



- SULH[Ar.] değil/yerine/= BARIŞ

( Barış, barışma, barışıklık. | Rahatlık. | Uyuşma, uzlaşma. )


- SULH ve/||/<> SÜKÛN



- SULHPERVER/SULHÇU[Ar., Fars.] değil/yerine/= BARIŞSEVER/BARIŞÇIL



- SÜNEPE/LİK ile/değil/yerine ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK



- SÜPER EGO ile/değil ÜST BEN



- ŞÜPHE ile/ve/değil/yerine TERK



- SUPPORT yerine DESTEK



- SÜRAT[Ar.] değil/yerine/= HIZ

( Alınan yolun, harcanan zamana oranı. | Çabukluk. | Bir hareketten doğan güç, şiddet. )


- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ile/ve/< GELENEK



- SÜREÇ İŞÇİLİĞİ ve/||/<> SÜREKLİLİK



- SÜREÇ/YOL:
SABIR İLE ve/||/<>/> NİYAZ İLE



- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")

( Hiçbir nesne/kavram/olgu, taşıdığı/yansıttığı ada/olguya, kendine daha uygun bir ad/tanım bulunmasını olanaksızlaştıracak derecede bağlı değildir. )


- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")

( Süreci kavramadan, sonuçlar konuşulamaz!
Süreç düşünülmeden ve konuşulmadan, "sonuç"/lar konuşulamaz! )


- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")

( Sefer. İLE/VE/<>/> "Zafer". )


- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")

( Yargılama. İLE/VE/<>/> Yürütüm[infaz]. )


- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")

( Âlim ve âriflerin takibi, tutumu, ilgilendiği, odaklandığı, öncellediği. İLE/VE/<>/> Câhillerin, gençlerin, çocukların, toplumların, "güçlüler"in, yetersizlerin, eziklerin, kibirlilerin, kendini ya da başkalarını küçümseyenlerin, keyifçilerin, hazcıların, çıkarcıların, "avcı"ların, kozcuların, kumarbazların "tavrı", aradıkları, "öncelledikleri", saplandıkları, müşterisi ve bağımlısı oldukları. )


- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")

( Zihinleri/akılları devrede olanlar/tutanların ilgilendiği. İLE/VE/<>/> Duyguları ağır basanların duyarsızlığı/kayıtsızlığı. )


- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")

( Gerçekliklerle yüzleşebilenlerin ilgilendiği. İLE/VE/<>/> Beklenti(sin)de olanların uğraştığı/didiştiği. )


- SÜREÇ ile/ve/||/<>/< DAYANÇ/ÇIDAM/SABIR

( Ancak, anlayış, aydınlatır. )


- SÜREÇ ile/ve/<> GELİŞİM



- SÜREÇ ile/ve İÇERİK



- SÜREÇ ile/ve/||/<>/> SERENCÂM[Fars.] ile/ve/||/<>/> İNSİCÂM[Ar.]

( Aralarında birlik olan, belirli bir düzen ya da zaman içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay ve hareketler dizisi. İLE/VE/||/<>/> Bir işin sonu. | Başına gelen. | Olay/vak'a. İLE/VE/||/<>/> Düzgünlük, tutarlık, bağdaşım. )


- SÜREÇTE (OLMAK) ve/||/<> AKIŞTA (OLMAK)



- SÜREKLİ "TESPİT" ile/||/<>/> YAKINMA



- SÜREKLİ EMEK ve/||/<>/= İNSANLIK



- SÜREKLİ KAZANMAK ile/ve/||/<> HİÇ KAYBETMEMEK

( İkisi de olanaklı değildir! )


- SÜREKLİ OLAMAYACAK OLANI, SÜREKLİ KILMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine SÜREKLİ OLABİLİR OLANI, SÜREKLİ KILMAYA ÇALIŞMAK

( Gövdesel. İLE/DEĞİL/YERİNE Zihinsel. )


- SÜREKLİ:
"TOPLARSAK" ile/değil/yerine/>< PAYLAŞIRSAK

( Hiçkimseye yetmez. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Herkese yeter. )


- SÜREKLİ/LİK, DEVAM ile/ve TEKRAR

( Tekrarlama, soluğunuza istikrar kazandırır. )


- SÜREKLİ/LİK, DEVAM ile/ve TEKRAR

( Tekrara neden olan arzudur. )


- SÜREKLİ/LİK, DEVAM ile/ve TEKRAR

( Arzunun olmadığı yerde tekrarlamalar da olmaz. )


- SÜREKLİ/LİK, DEVAM ile/ve TEKRAR

( Repetition will stabilise your breath.
It is desire that causes repetition.
There is no recurrence where desire is not. )


- SÜREKLİ/LİK ile/ve SÜRDÜRÜLEBİLİR/LİK[SÜRDÜREBİLİR/LİK]



- SÜREKLİLİĞİN:
"BOZULMASI" ile/ve/değil/||/<> KESİLMESİ



- SÜREKLİLİK ile/ve/<>/][ DEĞİŞİM



- SÜREKLİLİK ile/ve/<> DUYARLILIK(HASSASİYET)



- SÜREKLİLİK ile/ve/değil/||/<> İLERLEME



- SÛRETLERİ KAVRAMADA:
ZİHİN/AKIL değil HAYAL



- SÜRPRİZ ile/ve BEKLENMEDİK (OLUMLU) "GELİŞME"



- SÜRPRİZ ile/ve ÜMİT/UMUT



- SÜRÜDEN:
AYRILAN ile/değil/yerine/>< AYRI OLAN

( Kurt kapar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kurtulur. )


- SÜRÜNÜN PARÇASI OLMAK ile/değil/yerine/>< BÜTÜNÜN PARÇASI OLMAK



- SUS! KONUŞ!!!



- SUS!!! "1-2-3 TIP!"



- SUS!!!:
HAKARET değil UYARI/DESTEK



- SUS! ve/>/< DİNLE! ve/>/< KONUŞ! ve/>/< YAZ!!!

( bkz. www.FaRkLaR.net/SUS | www.FaRkLaR.net/Dinle | www.FaRkLaR.net/KONUS )


- Susabilmek için DİNLE!!!



- SUSABİLMEK/SÜKÛT ve/||/<> PERHİZ/REJİM ve/||/<> NEŞE ve/||/<> COŞKU



- SUSABİLMEK/SUSABİLEN:
İCÂBEN ile/ve/değil/||/<>/< EDEBEN



- SUSABİLMEK ile/ve/||/<> ANLAŞMAK

( Susmak, anlaşmak değildir. Ancak, [gerektiğinde/gerektiği kadar] susabiliyor olmak, anlaşmayı sağla(tı)r. )


- SUSABİLMEK ve/||/<> GÜLÜMSEYEBİLMEK :)

( Tüm sorulara, en iyi yanıt. VE/||/<> Tüm durumlara, en iyi karşılık. )


- Susabilmeleri için DİNLE!!!



- Susabilmemiz için DİNLE!!!



- Susabilmen için DİNLE!!!



- Susabilmeniz için DİNLE!!!



- Susabilmesi için DİNLE!!!



- SUSAN ile/değil/yerine SUSABİLEN



- SUSKUN KİTAP ile/ve KONUŞAN KİTAP



- SUSKUN/LUK ile/fakat/ne yazık ki "GEVEZE/LİK"

( [Her zaman] Bilgeliğin belirtisi değildir. İLE/FAKAT/NE YAZIK Kİ Aptallığın belirtisidir. )


- SUSKUN/LUK ile/ve/değil DURGUN/LUK



- SÜSLEME!:
"SAĞIRA" ve/||/<> "KÖRE"

( Sözünü. VE/||/<> Yüzünü. )


- SÜSLEME!:
"SAĞIRA" ve/||/<> "KÖRE"

( Yorma dilini. VE/||/<> Süsleme sözlerini.
[Köre yormam dilimi, sağıra süslemem sözlerimi.] )


- SÜSLÜ/LÜK ile/değil/yerine/||/<>/< BAKIMLI/LIK

( SÜRRE DEVESİ GİBİ SÜSLENMEK )


- SUSMA (OLANAĞI/HAKKI):
SORUŞTURMADA ile/ve/||/<>/> KOĞUŞTURMADA



- SUSMA HAKKI ve/||/<> ÂDİL YARGILANMA HAKKI ve/||/<> KENDİNE YÜKLENİLEN SUÇU ÖĞRENME HAKKI ve/||/<> SAVUNMA HAKKI ve/||/<> İFADE SERBESTLİĞİ ve/||/<> MASUMİYET GÖSTERGESİ ve/||/<> SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ ve/||/<> AVUKAT YARDIMI ve/||/<> AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ve/||/<> HUKUK DEVLETİ İLKESİ



- SUSMA HAKKI ve/||/<>/< ALEYHİNE KULLANMAMA

( Suç kuşkusu altında bulunan kişinin, hem soruşturma, hem de yargılama sırasında işlediği iddia edilen suçla ilgili olarak, kendine sorulan sorulara yanıt vermeye, bu yolda kanıt göstermeye zorlanamaması ve bu durumun, kişi aleyhine yorumlanamaması olarak ifade edilebilir. VE/||/<>/< ... )


- SUSMA HAKKI ile/ve/||/<> SAVUNMA HAKKI



- SUSMA HAKKININ TARİHÇESİNDE, DÖNÜM NOKTALARI:
JOHN LILBURNE'NİN TUTUMU ve/||/<>/>/< MIRANDA UYARILARI

( 1637 yılında, İngiliz tarihinin en renkli, en dramatik kişilerinden biri olan John Lilburne’un, halkı yönetime karşı kışkırtan bir kitap yayımladığından dolayı tutuklanıp bu mahkeme önüne çıkarılması, susma hakkı konusunda bir dönüm noktası olmuştur. Lilburne, mahkemede, açıkça neyle suçlandığı hakkında bilgilendirilene kadar, sorulan sorulara yanıt vermeyi reddetti. Bu durum, ceza yargılaması açısından, tarihin bize taşıdığı, susma hakkının kullanılması ile ilgili ilk durumdur.

VE/||/<>/>/<

1. Sessiz kalma hakkınız vardır.
2. Söyleyeceğiniz her şey, mahkemede, aleyhinize kullanılabilir.
3. Herhangi bir soruya yanıt vermeden önce, avukat ile konuşma hakkınız vardır ve soruları yanıtlarken, avukatınız, yanınızda bulunabilir.
4. Eğer bir avukat tutamıyorsanız ve dilerseniz, size bir avukat belirlenecektir.
5. İfade sırasında, herhangi bir anda, soruların öncesinde ya da sonrasında, susma hakkınızı ve avukattan yararlanma hakkını kullanabilirsiniz. [1966 Arizona - ABD] )


- SUSMA HAKKININ TARİHÇESİNDE, DÖNÜM NOKTALARI:
JOHN LILBURNE'NİN TUTUMU ve/||/<>/>/< MIRANDA UYARILARI

( 1- You have the right to remain silent.
2- Anything you say can and will be used against you in a court of law.
3- You have the right to an attorney.
4- If you cannot afford an attorney, one will be appointed for you. )


- SUSMA:
TAM ile/ve/||/<> KISMÎ ile/ve/||/<> GEÇİCİ

( Şüpheli ya da sanığın, muhakemenin tüm aşamalarında, suçlamanın tümü bakımından susmasıdır. Tam susma, uygulamada çok sık rastlanılan bir susma çeşidi değildir. Şüpheli ya da sanığın, kendine yüklenen suç hakkında, hiçbir şey açıklamaması biçiminde ortaya çıkar. Ancak, şüpheli ya da sanığın, failliği hakkında tam bir inkârda bulunması, örneğin; "suçsuz olduğu"nu açıklaması ya da "olay yerinde bulunmadığı"nı söylemesi de, tam susma kapsamında değerlendirilmelidir. Şüpheli ya da sanığın, olaya ilişki herhangi bir açıklamada bulunmaksızın, kimliğine ve kişisel durumlarına ilişkin bilgileri vermesi durumunda da tam susma söz konusudur.

İLE/VE/||/<>

Şüpheli ya da sanığın, muhakemenin hangi aşamasında olursa olsun, kendine sorulan sorulardan bir kısmını yanıtlayıp, bir kısmını yanıtsız bırakması, kısmî susmadır. Örneğin; şüpheli ya da sanığın, cinayeti işlediğini kabul edip, neden işlediği ya da cinayet aracını nereye sakladığı konusundaki soruları yanıtsız bırakması gibi.

İLE/VE/||/<>

Şüpheli ya sanığın, muhakemenin bir aşamasında, olay hakkında konuşup, başka bir aşamasında susması, geçici susmadır. Örneğin, şüpheli ya da sanık, soruşturma evresinde konuşmuş fakat kovuşturma evresinde susmuşsa ya da soruşturma evresinde susup, kovuşturma evresinde konuşmuşsa, bu, geçici susmadır. )


- SUSMA ile/ve SUSUŞMA



- SUSMAK



- SUSMAK ile/ve/<>/değil/yerine DÜŞÜNMEKTE OLDUĞUNU BELİRTMEK



- SUSMAK ile/değil EBSEM OLMAK



- SUSMAK ile/ve/değil GEREKENİ YAPMAK



- SUSMAK ile/ve/değil/yerine SUSABİLMEK

( Kişi, susuyorsa; ya çok az şey biliyordur ya da çok fazla. )


- SUSMALI/SUSABİLMELİ!



- Susmaya niyetin varsa SUS!!!



- Susmaya niyetin yoksa SUS!!!



- SUSMAYALIM! ve/||/<> BEKLEMEYELİM!

( Konuşabilme olanağımız varken. VE/||/<> Değiştirme olanağımız varken. )


- Susuşabilmek için DİNLE!!!



- Susuşabilmek için SUS!!!



- Susuşmayı bil, öğren de SUS!!!



- ŞUUR ile İŞRAK(AYDINLANMA)

( EŞ'AR[< ŞUUR]: Sızıntı. )


- ŞUUR ve/||/<>/< ŞİİR ve/||/<>/< EŞAR

( Sızıntı. )


- SUYU KULLANMAK:
MUSLUĞU AÇAR-AÇMAZ ile/yerine BİR MİKTAR SU AKITTIKTAN SONRA



- SUYU:
AYAKTA İÇMEK değil/yerine OTURARAK İÇMEK



- SUYU:
YEMEKTE İÇMEK değil/yerine YEMEKTEN 1 SAAT ÖNCE YA DA SONRA İÇMEK



- SUYUN, GÖVDEDEKİ VE ZİHİNDEKİ:
ARINDIRICILIĞI ve/<> DENGELEYİCİLİĞİ

( Çeşitli ve olası sıkıntı/yoğunluk durumlarında, banyo yapmanın, sıcak suyun ve ılık suyla tamamlamanın etkisinden/katkısından ve özelliğinden her zaman yararlanabilirsiniz... )


- TA'DÂD[Ar. < ADET] (ETMEK)[Ar.] ile/ve/||/<> İHYÂ'[Ar. < HAYÂT] (ETMEK)[Ar.]

( Sayma, sayı. | Birer birer söyleme, sayıp dökme, sayım. İLE/VE/||/<> Diriltme, diriltilme, canlandırma. | Can verircesine iyilik etme, lütfetme. | Yeniden güçlendirme. | Uyandırma, canlandırma, tazelik verme. )


- TAASSUB[Ar.] ile/değil/yerine ÖNCELİK



- TAASSUB ile AKIL TUTULMASI



- TABİATIYLA değil/yerine/= DOĞAL OLARAK / KENDİLİĞİNDEN



- TABİÎ Kİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDEN



- TABÎÎ değil/yerine/= DOĞAL/OLAĞAN



- TÂCİR[Ar. < TCR] ile TÜCCAR[Ar.]

( TAKÎ + CESUR + RAUF )


- TADINI BİLMEK ile TADINI YAŞAMAK

( Deneyimlemiş olmak. İLE Deneyimin, zaman, zemin ve dengesini/dozunu doğru belirleyerek sürdürebilmek. )


- TADLANDIRMA/K ve/<> TAÇLANDIRMA/K



- TAFRA[Ar.] değil/yerine/= SIÇRAMA

( Yukarıya sıçrama, atlama. | Yukarıdan atıp tutma. | İlimde, rütbe, derece alma. )


- TAFSÎLÂT[Ar. < TAFSÎL < FASL] ile/ve/< AÇIKLAMA

( ... İLE/VE Etraflıca, uzun uzun açıklamalar. )


- TAFZİH[Ar.] değil/yerine/= REZİL ETME

( Birinin kötü yanlarını ortaya çıkarma. )


- TAHÂDU'[Ar. < HUD'A] ile TAHADDU'/TAHAZZU'[Ar. < HUDÛ'/HUZÛ'] ile TAHADDUR[Ar. < HIDR/HIZR] ile TAHAZZUR[Ar. < HÂZIR] ile TAHADDÜR[Ar. < HADER] ile TAHADDÜR[Ar. < HADR] ile TAHAZZÜR[Ar. < HAZER] ile TAHATTUR[Ar. çoğ. TAHATTURÂT]

( Aldanmış gibi görünme. İLE Alçakgönüllülük gösterme. İLE Yeşilleşme, yeşil renk bağlama. İLE Hazır olma/bulunma. İLE Örtünmek, tesettür. | Uyuşma, uyuşturulma. İLE Yokuş aşağı inme. | Yukarıdan aşağı akıp gitme. İLE Sakınma, korunma, çekinme. İLE Anımsama, hatıra getirme/getirilme, unutulduktan sonra anımsanan şey. )


- TAHAMMÜL EDEMEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ALIŞAMAMAK



- TAHAMMÜL ETMEK ile/ve/değil MÜSAMAHA GÖSTERMEK



- TAHAMMÜL[Ar. < HAML | çoğ. TAHAMMÜLÂT] ile TAHAMMÜR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHAMMÜRÂT]

( Yüklenme, bir yükü üstüne alma. | Dayanma, katlanma. | Kaldırma. İLE Mayalanma, ekşime. )


- TAHAMMÜL[Ar.] değil/yerine/= DAYANMA, KATLANMA

( Nesnenin, güçlü, zorlayıcı dış etkenlere karşı koyabilmesi, dayanması. | Kişinin kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma, katlanma. )


- TAHAMMÜL/SÜZLÜK ile/değil/yerine/>< HOŞGÖRÜ



- TAHAMMÜL ile/ve/değil/yerine/||/<> DİRENÇ/İHTİYÂR



- TAHAMMÜL ile TÂVİZ



- TAHAMMÜL ile/ve/<> TESLİMİYET



- TAHAMMÜLFERSA[Ar. + Fars.] değil/yerine/= DAYANILMAZ



- TAHAMMÜLÜN/ÜN:
"DÜŞÜKLÜĞÜ" ile/ve/<>/değil YETERSİZLİĞİ



- TAHÂRET[Ar.] değil/yerine/= TEMİZLENME | TEMİZLİK



- TAHASSÜSÂT[< TAHASSÜS < HİSS] değil/yerine/= DUYGULANMA/DUYGULANIM

( DUYGULANMALAR, HİSLENMELER | KALPLE İSTEMEK )


- TAHAYYÜL ile TEŞEKKÜL

( Ortadan kalkmaz. İLE Ortadan/görünümden kalkabilir. )


- TAHAYYÜR[< HAYRET] ile ...

( HAYRÂN OLMA, HAYRETE DÜŞME, ŞAŞAKALMA, ŞAŞIRMA )


- TAHKİK ile/ve/||/<> TETKİK

( Soruşturma. İLE/VE/||/<> İnceleme. | Araştırma. )


- TAHKİM[Ar.] değil/yerine/= GÜÇLENDİRME, BERKİTMEK

( Güçlendirme, sağlamlaştırma. | Antlaşmazlıkların, hakem yoluyla çözülmesi yöntemi. )


- TAHKİR ile/değil/yerine TENKİT/TENKİD

( Bir kaçıştır.[kendinden, utancından, küçüklüğünden] İLE/DEĞİL/YERİNE Bilmeyi zorunlu kılar. )


- TAHLÎL ile ŞERH



- TAHRÎK[Ar. < HAREF] ile TAHRÎK[Ar. < HARK] ile TAHRÎK[Ar. < HAREKET | çoğ. TAHRÎKÂT]

( Yırtma, yırtılma, yarma, yarılma. İLE Çok yakma/yakılma. | Susatma/susatılma. İLE Kımıldatma, oynatma. | Kışkırtma, azdırma. | Yola çıkarma. | Uyandırma. | Meczum(cezimli) bir harfi hareke ile okuma.[İLM sözcüğünü İLİM olarak okuma.] )


- TAHRİP ile/değil/yerine TENKİT/TENKİD

( Yıkma, kırıp dökme, harap etme, bozma. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir konuya özgü yazıyı ya da yapıtı, değer bakımından gözden geçirme, eleştirme. )


- TAHT değil BAHT



- TAHTA KAŞIK'TA:
ŞİMŞİR ile/ve/değil/yerine SANDAL AĞACINDAN



- TAHZÎL[Ar.] ile TAHSÎL[Ar. < HUSÛL] ile TAHZÎR[Ar.]

( Alçaltma, bayağılaştırma. İLE Ele geçme/geçirilme, hâsıl etme. | Vergi toplama. | İlim öğrenme. İLE ... )


- TAKARRÜP[Ar.] değil/yerine/= YAKINLAŞMA/YAKLAŞMA/YANAŞMA



- TAKDİM[Ar.] değil/yerine/= TANITMA

( Bir şeyi, karşılıksız olarak birine verme, sunma. | Tanıtma, tanıştırma. | Öne alma, önceye alma. )


- TAKDİR[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GERİBİLDİRİM



- TAKDİR ile/ve/||/<> TEBRİK ile/ve/||/<> TALTİF



- TAKILMA ile/ve/||/<> BÜYÜTME

( image )


- TAKINTI OBSESYON ile/ve/> SİNİRCE TAASSUB NEVROZ ile/ve/> ÇILDIRI/PSİKOZ



- TAKINTI" ile/değil/yerine TUTARLI OLMA (ÇABASI)



- TAKINTI ile/değil/yerine ÇALIŞMA VE ÜRETME (GEREKLİLİĞİ)



- TAKINTI ile/değil/yerine GEREKENİ/GEREĞİNİ YAPMAK



- TAKINTI ile TAKINAK

( Bir durum ve sorunla ilişkisi olan başka durum ya da sorun. | Bütünlemeye kalınan ders. | Küçük, önemsiz borç. | Bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük. | İlişki kurulan kişi. İLE Bilince takılarak korku ve bunalım yaratan, kişinin çabalarına karşın kurtulamadığı düşünce. )


- TAKINTILI TUTKU ile/değil/yerine UYUMLU TUTKU



- TAKİP değil/yerine/= İZLEM



- TAKLİT ETMEK ile/yerine DİKKATE ALMAK



- TAKLİT ETMEK ile/ve/değil/yerine/<> ÖRNEK ALMAK



- TAKLİT:
(SADECE/BİR) DAVRANIŞ ile/ve/değil/||/<>/< KİMLİĞİNİ BULMA (ÇABASI)



- TAKLİT ile/ve/||/<> AKTARIM ile/ve/||/<> KALIT/MİRAS



- TAKLİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AYNALAMA



- TAKLİT ile/değil/yerine HAYRANLIK



- TAKLİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEKRAR



- TAKT[Fr. < TACT] değil/yerine/= YERİNDE KONUŞMA/DAVRANMA



- TAKTİK ile YÖNTEM



- TÂLİB[< TULLÂB, TULLEB, TALEBE] ile ...

( İSTEYEN, İSTEKLİ | ÖĞRENCİ )


- TALİP[< TALEP] ile/ve/||/<>/> TALİM



- TAM OLARAK ... değil/yerine YETERİ KADAR ...



- TAM-LIK ile KEMÂL

( Ayrılmaz olanı, ayırmamalısınız. )


- TAM-LIK ile KEMÂL

( KEMÂL: Eril ve dişilliğin aşılmasındaki birlik. )


- TAM-LIK ile KEMÂL

( GÜZELLİK/KEMÂL:
* TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU)
* AKIL
* AHLÂK
* ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )


- TAM-LIK ile KEMÂL

( You must not separate the inseparable. )


- TAM, DOĞRU VE DÜZENLİ YAZMAK ile/ve VURGULU KONUŞMAK



- TAM/LIK ile/ve/değil/yerine YETERLİ/LİK



- TAMAH[Ar. TAMA] ile/değil/yerine İSTEK

( Açgözlülük. | Bir şeyi gönülden ve/ya da zihinden geçirerek netleştirmeden düşünmek, hayal etmek. İLE Tanımlı, net, bir nebze daha bilişsel karşılığı olan düşünüş. )


- TAMAM" değil/yerine/>< ÇABA/GAYRET



- TAMAMLA(N)MAK ile/ve/<> BÜTÜNLE(N)MEK



- TAMAMLANMA İSTEĞİ ve/||/<> EKSİKLİKTEN UZAKLAŞMA İSTEĞİ



- TAN/AYDINLIK/IŞTIN:
GEÇİCİ ile/ve/<> GERÇEK

( Tan yerinde, gün doğmadan beliren, sonradan kaybolan, geçici aydınlık/tan, yalancı tan. İLE/VE/<> Tan yerinde, gün doğuncaya kadar süren kesintisiz aydınlık. )


- TANI! ve/<> UYUMLU OL! ve/<> MUTLU YAŞA!



- TANIDIĞIM (BİRİ) ile TANIYABİLDİĞİM (BİRİ) ile TANINABİLECEK (BİRİ)



- TANIDIK/LAR ile/değil/yerine DANIŞMAN/LAR



- TANIKLIK ile/ve/||/<> İÇ TANIKLIK ile/ve/||/<> GELİŞTİRİCİ TANIKLIK



- TANIM ile/ve/||/<> BİLGİ

( Kavranılanlar[durumlar/olgular] için geçerli olan. [Kavramaya hizmet edenler için.] İLE/VE/||/<> Nesneler için geçerli olan. )


- TANIM ile/ve/<> NEDEN

( Tanım, nedene giden, en kısa yoldur. )


- TANIM ile/ve/<> ÖRNEK

( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )


- TANIM ile/ve/<> ÖRNEK

( Yanlış örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )


- TANIM ile/ve/||/<>/< TANIMIN TANIMI

( Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme ya da açıklama. İLE/VE/||/<>/< Her parçasını içinde barındırabilen/birleştiren, dışında kalanlara engel olan.[Efrâdını câmî, ağyârını mânî.] )


- TANIM ile/ve/=/||/<>/< ÜÇLEME



- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Tanıma, size verilen bir uyarıcıyla daha önce karşılaşıp karşılaşmadığınıza karar vermenizi gerektirir. )


- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Tanıma durumunda daha fazla sayıda "ara-bul-geri getir" ipucu bulunduğundan, belleğimiz ipuclarının hepsini ya da çoğunu kullanır ve bizi anımsama durumuna taşır. )


- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Ne kadar çok ara-bul-geriye getir ipucu varsa, anımsama da o derece iyi olur. )


- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Anımsamayla ilgili araştırmalarda, ara-bul-geriye getir ipucları kaybolmasının, anımsayamama olayının en belirli başlı nedenlerinden biri olduğunu gösterir. )


- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Kodlama sırasında kullanılan örgütleme düzeni, ara-bul-geriye getir anında ipucu olarak kullanılır. )


- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Örgütleme düzenini, büyüdüğünüz ve iyi bildiğiniz bir mahalleye benzetebiliriz. Kodlama sırasında bu mahallenin belirli sokaklarını ve bu sokaklarda daha önceden bildiğiniz evleri ziyaret eder ve size verilen, yeni bilgileri bu evlere bırakırsınız. Sizden bilgiler yeniden geri istendiğinde, başka bir deyişle anımsama sırasında, yerlerini çok iyi bildiğiniz evleri yeniden sırayla ziyaret eder ve bırakmış olduğunuz bilgilere ulaşırsınız. )


- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Her olay bir bağlam içinde oluşur. Öğrenme anındaki bağlam, anımsama anındaki bağlama ne kadar benzerse, anımsama o kadar kolay olur. -örnek ise- Sınav ortamına benzer bir ortamda bilgi öğrenilirse, sınavda anımsanması daha kolay olur. Neşeliyken öğrendiğiniz bir şiiri, üzüntülü bir hal içindeyken anımsamanız zorlaşır. Hüzünlü bir ortamda öğrenilen bilgiler hüzünlü bir ortamda; sevinçli ve mutlu bir haldeyken öğrenilen bilgiler ya da meydana gelen olaylar sevinçli ve mutlu durumlarda daha kolay anımsanır. )


- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Anımsanması istenen şeyleri örgütleyerek ara-bul-geriye getir ipucunun verimliliği artırılabilir. )


- TANIMA ile/<> AYRILMA

( Kişilerin birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır. )


- TANIMADAN/ANLAMADAN YARGILAMAMALI



- TANIMADIĞINDAN KORKMAK ile/değil/yerine SENİ TANIMAYANDAN KORKMAK



- TANIMAK:
KENDİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİNDEKİNİ

( Sen, sende ve sana emânetsin. )


- TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/||/<> BAŞKASINI TANIMAK

( ... İLE/VE/||/<> Aydınlatır. İLE/VE/||/<> Bilgilendirir. )


- TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/||/<> BAŞKASINI TANIMAK

( Kişi, iç âlemini, (başka bir) insanda görür. )


- TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/||/<> BAŞKASINI TANIMAK

( Ancak, kendini düşünmeyi, kendini düşünmenin konusu kılabilme anlayışı olanlar, kendilerini tanımaya başlayabilirler ve susabilmekle yükümlülerdir. )


- TANIMAK ile/ve/<> GÜVENMEK



- TANIMAK ile/ve TANIMLAMAK



- TANIMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIYANI(ZİHNİ) TANIMAK



- TANIMLAMA ile/ve/> TAMAMLAMA



- TANIMLAYICI ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI



- TANIŞIKLIK ve/||/> İLİŞKİ:
YÜZ YÜZE ve/<> YAN YANA ve/<> SIRT SIRTA

( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )


- TANIŞIKLIK ve/<> GÜVEN



- TANRI APOLLON'A BAĞLANAN SANATLAR
ile/ve/||/<>/>
TANRI DIANISOS'A BAĞLANAN SANATLAR

( Plastik sanatlar. İLE/VE/||/<>/> Şiir, müzik, dans. )


- TANRI APOLLON'A BAĞLANAN SANATLAR
ile/ve/||/<>/>
TANRI DIANISOS'A BAĞLANAN SANATLAR

( Birey. İLE/VE/||/<>/> Birleşme. )


- TANRININ EMRİ ile/ve/değil/= HAKİKATİN CÂZİBESİ



- TANSİYON ÖLÇÜMÜ'NDE:
SOL KOL değil SAĞ KOL değil BACAK

( Sol Kol'dan alınan değerler Sağ Kol'a göre[doğru olan] 1'er derece daha yüksektir[sol kolun kalbe yakın olması nedeniyle]. )


- TAPMAK:
GENELLEME ve/ya da/<> İNDİRGEME ve/ya da/<> ÖZDEŞLEŞTİRME



- TAPON[Fr.] değil/yerine/= NİTELİKSİZ, ESKİ, ELDE KALMIŞ



- TARAF OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< EMEK VERMEK



- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK

( Dürüstlük, bizi gerçeğe götürecektir. )


- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK

( Tek yükümlülüğümüz, kendimize karşı dürüst olmaktır. )


- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK

( Dürüstlük ve arınmışlık, engelleri kaldırır. )


- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK

( Kişi, kendi tarihiyle uğraşırken, kendi mânevî dünyasıyla, anlam dünyasıyla uğraştığından dolayı tarafsız kalamaz; bu, kişinin doğasına aykırıdır fakat dürüst olabilir. )


- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK

( Integrity will take you to reality.
Integrity and purity remove the obstacles. )


- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK

( Dürüst olup olmadığınızı, size, sizden başka kim söyleyebilir? )


- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK

( Bazı konularda ve ayrıntılarında tarafsız olamayabiliriz fakat (daha) dürüst olabiliriz. )


- TARAMA ve/||/<>/> TANIMA



- TARİF EDİLEMEZ ile/yerine/değil/ve DUYULARA GETİRİLEMEZ



- TARİF-İ LAFZÎ ile TARİF-İ İSMÎ ile TARİF-İ HAKİKÎ



- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]

( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )


- TARİH BİLİNCİ ve/<> SORUMLULUK



- TARİH:
"GÜÇLÜLER" değil İYİLER

( Tarih, "güçlüleri" değil iyileri yazar. )


- TARİH ile/ve/||/<> DÜŞÜNCE TARİHİ

( [Kişilerin] Nasıl, düşünmeden hareket ettiklerinin öyküsü. İLE/VE/||/<> Nasıl, hareket etmeden düşündüklerinin öyküsü. )


- TARİH ve/||/<>/< KİŞİ/İNSAN ÖYKÜLERİ

( )


- TARİH ve/||/<>/< ÖZGÜRLÜK İSTEĞİ



- TARİHİ DEĞER(İ OLAN) ile/ve/<> SANATSAL DEĞER(İ OLAN)



- TARİHİ PERSPEKTİF ile/ve MEDENİYET PERSPEKTİFİ ile/ve FELSEFE-BİLİM



- TARİHSEL ile AŞKIN



- TARİHSİZ/LİK ile/ve/||/<>/= TALİHSİZ/LİK

( Tarihsizlik, talihsizliktir. )


- TARİHTE KALAN DÜŞÜNCE ile/ve/değil/yerine/<> DÜŞÜNCENİN TARİHİ



- TARİHTEN İBRET ALMAK ile TARİHTEN KUVVET ALMAK



- TARİK:
ÖRGÜT değil YOL/YORDAM/YÖNTEM



- TARIM "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> SANAYİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> BİLGİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ)



- TARIM ile/ve EMEK



- TARTIŞILABİLENLER ile TARTIŞILAMAZLAR/TARTIŞILAMAYANLAR



- TARTIŞILAN ile/ve/değil/yerine BİLİNEN/BİLİNEBİLEN/BİLİNEBİLECEKLER



- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KONUŞMA

( Bilmediğimiz bir konuda konuşmazsak tartışma çıkmaz. )


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KONUŞMA

( - Mutluluğun sırrı nedir?
- Aptallarla tartışmaya girmemektir.
- Kesinlikle katılmıyorum. Sır bu olamaz bence.
- "Doğru". )


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KONUŞMA

( Konuşma ve tartışmanın, temel ve öncelikli koşulları...

- Konuşulanı anlamaya çalışmanın ilk koşulu olarak her bilinmeyen, yeni, farklı, aşırı, aykırı konu ya da durum karşısında düşünme ve konuşma sürecinde (olabildiğince) nötr olabilmek.
("Kişisel", "keyfî" "düşünce/sav/iddia", "önceki kayıtlar", "kalıp ya da kabuller", "inak/inanç" ve "yüklerle" başlamamak.)

- (Nitelikli) Soru sormak.["Hiç mi aklına gelmiyor?" gibi "yargı sözleri" kullanmadan, "Nasıl olabilir?" gibi anlamaya yönelik sorular sormak.]

- Konuşan kişiye ya da konuşanın kişiliğine saldırmamak ve sadece savlarını konuşmak/tartışmak.

- Daha kolay karşı sav üretmek amacıyla ötekinin savını yanlış tanımlamamak, abartmamak.

- Tekil ya da birkaç örnekle "kestirmeden" gitmeye çalışmamak, "genellemeler, indirgemeler, özdeşleştirmeler" yapmamak; "köktenci, toptancı ve sonuç odaklı" kişisel, keyfî ya da dayatmacı "çözümler üretme"mek.

- Kullanılan kanıta dayanan öncüllerden birini "doğru varsayarak" sav üretmemek.

- Bir olguyu, zamansal dizilimde, "daha önce de oldu" "savıyla" sonraki bir olgunun nedeni olarak iddia etmemek.

- Ortada ikiden fazla olanaklı yol varken savını sahte bir ikileme indirmemek.[Birden, "çok"; ikiden, "hep" "çıkarma"mak.]

- Bilinmeyen ya da bilmediğimiz bir "savın", doğru ya da yanlış olması gerektiğini savunmamak ve/ya da iddia etmemek.

- Kanıtlama yükümlülüğünü, savı sorgulayana yüklememek.

- Aralarında mantıksal bir bağ olmadıkça, "bir şeyin, bir şeyden türediğini" varsaymamak.

- Öncüllerin ya da sav sahibinin "tanınmış/tarihsel/bilimsel" "biri(/nden)" olmasını, bir çıkarımın kanıtı olarak sunmamak. )


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KONUŞMA

( )


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KONUŞMA

( image )


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine MÜZÂKERE



- TARTIŞMA ile/değil/yerine YAZILI TARTIŞMA/POLEMİK[Yun.]

( Söz ile. İLE/DEĞİL/YERİNE Yazı ile tartışma. )


- TARTIŞMAK GEREKİR ile/değil TARTIŞMA GEREKTİRİR



- TARTIŞMAK ile/ve/yerine "HESAP ETMEK"



- TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER



- TARTIŞMAYI:
AÇMAK/AÇAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİTİRMEK/BİTİREN



- TAŞ ile/değil/yerine/||/<>/>< AŞ

( Sana taş atana, aş at! )


- TAŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TOPRAK

( Taş gibiydin. Çok gönül kırdın. Yeter!
Toprak ol! Üstünde hoş güller biter...

Mevlânâ )


- TAŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TOPRAK

( )


- TAŞA-BAŞA-YAŞA OTURMAK değil/>< SAĞLIĞA UYGUN ZEMİNLERDE OTURMAK

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- TASARRUF ile/ve İHTİYÂR



- TASAVVUF AHLÂKI ve/<> DÖNÜŞME AHLÂKI



- TASAVVUF ve/<> AHLÂK

( Tasavvufun ilk basamağı ahlâktır. )


- TASAVVUF ve/<> AHLÂK

( Tasavvuf, korku halini aşk ahlâkına dönüştürme uğraşıdır. )


- TASAVVUF ve/<> AHLÂK

( Kim ahlâkını temizlerse, o insandır. )


- TASAVVUF ve/<> AHLÂK

( İnsan varlığının tüm değeri ahlâkındadır. )


- TASAVVUF ve/<> AHLÂK

( Allah'a ait olanların toplamı. )


- TASAVVUF ve/<> AHLÂK

( TASAVVUF: Ahlâk mâbedinin bireysel inşâsı. )


- TASAVVUF ile/ve HAKİKAT

( Hakikatlerin deneyimlenmiş bilgisi. İLE/VE ... )


- TASAVVUF ve/<> HOŞGÖRÜ



- TAŞI DELEN:
"SUYUN GÜCÜ" değil DAMLALARIN SÜREKLİLİĞİ



- TASIM/KIYAS ile/değil/yerine KARŞILAŞTIRMA

( Tanım/Örnek: Bir sayfanın ikiye bölünerek, iki ayrı olgunun/kavramın kendi özlerinin iki ayrı sütunda sadece veri olarak dizilişi ve öylece yorum eklemeden bırakılması. İLE/DEĞİL/YERİNE Yapılan tablonun/karşılaştırmanın altına ekleme/yorum şeklinde göreliliği, sınırlılığı ve kısıtlılığı potansiyelinin gözardı edilerek bir değerlendirme yapılması.(sınırı aşmak/bilmemek). Sonuç: Kıyasın değil, karşılaştırmanın daha yerinde, arı, saf, doğru olacağı ve kıyas yapmama gerekliliği. )


- TASIM/KIYAS ile/değil/yerine KARŞILAŞTIRMA

( Nispet. İLE/DEĞİL/YERİNE Oran. )


- TASIM/KIYAS ile/değil/yerine KARŞILAŞTIRMA

( Sabitliği dayatmaya çalışır. İLE/DEĞİL/YERİNE Özgünlük olanağı sunar/sağlar. )


- TASIM/KIYAS ile/değil/yerine KARŞILAŞTIRMA

( Resim. İLE/DEĞİL/YERİNE Fotoğraf. )


- TASIM/KIYAS ile/değil/yerine KARŞILAŞTIRMA

( Kıyas, bâtıldır. )


- TASIM/KIYAS ile/değil/yerine KARŞILAŞTIRMA

( Her şeye/yere kıyas sokulmaz! )


- TASIMDA/KIYASTA, ÖNERMELER:
EŞİT ya da GENEL



- TASIMIN/KIYASIN OLANAKLILIĞI:
İKİLİLERDE ile/ve/değil/||/<>/>/< ÜÇLÜLERDE



- TAŞKIN/LIK ile/ve/değil/yerine AŞKIN/LIK



- TAŞKIN/LIK ile AZGIN/LIK



- TAŞKINLIK:
İYİLİK ODAKLILARDA ile KÖTÜLÜK ODAKLILARDA

( Aç kaldığında. İLE Tok olduğunda. )


- TASNİF ile/ve/||/<>/> TASHİH



- TAŞRADA ve/||/<> EVDE

( Adâlet. VE/||/<> Muhabbet. )


- TATBÎK(AT) değil/yerine/= UYGULAMA



- TATİLDE [SADECE] YATMAK değil/yerine 1-2 UĞRAŞ/ODAK SAHİBİ OLMAK

( Tatil sadece [ya da tamamen] yatma dönemi değildir. Günlük yaşamdaki onlarca uğraş içinde, yeteri kadar rahat zaman ayıramadığımız için yapamadıklarımızı gerçekleştirmek üzere değerlendirmemiz gereken bir süreç/dönemdir! )


- TATMİN ve/||/<> İKNÂ ve/||/<> RIZÂ



- TATMİN ile/ve MEMNUNİYET



- TAVANIN SAPINI, OCAĞIN, ...:
DIŞINA DOĞRU değil YANLARA DOĞRU TUTMAK



- TAVIR ALMAK ile/ve/<> HAKSIZLIK ETMEMEK/ETMEDEN!



- TAVIR ile/ve/değil/||/<>/< AKIL

( Tavrının olması için aklın olması gerekmez. )


- TAVİZ VER(ME)MEK ile GERİ ADIM ATMA(MA)K



- TAVSİYE ve/||/<> VASİYET



- TAVZİH[< VUZÛH]:
AÇIKLAMA, AÇIK ANLATMA, AYDINLATMA



- TAZELEYİCİ ve/||/<> GENÇLEŞTİRİCİ

( Uyku, yıkanma, sarılmak, birlik, oyun, hareket, çalışma, spor, felsefe, dil, bilim, doga, yeşil, sanat, sevgili, dost, sohbet. )


- TE'SÎR[Ar. < İSR | çoğ. TE'SÎRÂT] ile/ve TES'ÎR[Ar. < SA'R] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHRİYY] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHR/SEHHAR | çoğ. TESHÎRÂT]

( Alâmet, nişan bırakma. | İşleme, dokunma, içe işleme. | Kederlendirme. İLE/VE Değer/kıymet/narh koyma. | Ateşi yakıp alevlendirme. İLE/VE Zapt ve istila etme, ele geçirme, elde etme. İLE/VE Büyü yapma, büyüleme, aldatma/aldatılma, kendini bağlama. )


- TEALİMİYYÛN ile/ve/||/<> TABİÎYYÛN ile/ve/||/<> İŞRAKİYYÛN ile/ve/||/<> MENAZİRÛN

( Matematikçiler. İLE/VE/||/<> Fizikçiler. İLE/VE/||/<> Aydınlanmacılar. İLE/VE/||/<> İbn Heysem'ciler. )


- TEÂSÜR[Ar.] değil/yerine/= GÜZEL GEÇİNME, DİRLİK ETME



- TEÂVÜN[Ar. < AVN çoğ. TEÂVÜNÂT] değil/yerine/= YARDIMLAŞMA



- TEBESSÜM :) ve/<> TEFEKKÜR ve/<> TEŞEKKÜR ve/<> TEZEKKÜR

( GÜLÜMSEME ve/<> DÜŞÜNME ve/<> KIVANÇ ve/<> ANMA/ANIMSAMA/TEKRAR )


- TECAVÜZ değil/yerine/>< ANLAMA (ÇABASI)

( Tecavüz eden, anlayamaz ve anla(/ya)mamıştır. )


- TECELLİ ile/ve GÜZELLİK

( AHLÂK: Vahiy yoluyla gelen tecellî. )


- TECESSÜS[Ar. < CESS] değil/yerine/= ANLAMA MERAKI

( OLAĞAN/BASİT MERAK | YOKLAMA, ARAŞTIRMA, DİKKAT VE GAYRETLE ARAŞTIRMA | BİR ŞEYİN İÇ YÜZÜNÜ ARAŞTIRIP SIRRINI ÇÖZMEYE ÇALIŞMA | GÖZETLEME | MERAK )


- TEDBİR-İ NÜFUS ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MENZİL ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MEDÎNE/MÜDÜN

( Bireyin ve toplumun oluşumunda. İLE/VE/||/<>/> Aileyi/topluluğu yönetmek. İLE/VE/||/<>/> Kenti/toplumu yönetmek. )


- TEDBİR-İ NÜFUS ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MENZİL ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MEDÎNE/MÜDÜN

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- TEDBİR[< DÜBÛR] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAKDİR

( Bir şeyi temin edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kişinin ihtiyâr ve istenci/irâdesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< ... )


- TEDBİR[< DÜBÛR] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAKDİR

( Tedbir, takdirin parçasıdır. )


- TEDBİR[< DÜBÛR] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAKDİR

( Yaptığın şeyin tedbirini, takdir-i Hüdâ'dan bekle. )


- TEDBİR[< DÜBÛR] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAKDİR

( Takdirden gelene, tedbir kılınmaz
Ne kılayım çare, ben, şimdiden geri
Yaram türlü türlü, merhem bulunmaz
İstersen merhemi, çal, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )

Geçti elden, gitti muhabbet çağı
Rakip, bahçeye kurmuş otağı
Yıkılsın çevresi, bostanı bağı
El girsin bağına, var, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )

Sen bir gonca gülsün, istife karış
İstersen gül oyna, dilersen sarış
Gönlün kimi isterse, ülfet et konuş
Yârim, sana destur var, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )

Kul Abdal'ım, bir sultanam ayılım
Yüz sür beni, eşiğinde sayılım
Hakk'tan gelen tecellime, kayılım

Kul Abdal'ım, yalan dünya, vefâsız
Âlemde bir yâre düştüm, devâsız
Sen bana yâr olmazsın, be hey vefâsız
Var kime olursan ol, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )

[ Veysel (Âşık) 'tan
dinlemek üzere burayı tıklayınız... ]

[ Sürekli erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/19854 ]

2023
VEYSEL (ÂŞIK) yılıdır.
Madem görüyorsunuz... O zaman, hoş görün! - Veysel (Âşık)
)


- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile İHTİYÂT

( Bir şeyi elde edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kul irâdesi. İLE İleriyi düşünerek/görerek davranma. | Sakınma. | Yedek. )


- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile/ve TEMKİN[Ar. < MEKÂNET]

( Tedbirli ve mütevazı olun, şansı yakalarsınız. )


- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile/ve TEMKİN[Ar. < MEKÂNET]

( Bir şeyi sağlayacak ya da önleyecek yol, yöntem, çözüm, çare. İLE/VE Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli davranma. | Ağırbaşlılık. | Hastalığın bir yere yerleşmesi. | İhtiyat, tedbir. )


- TEDBİR ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR



- TEDENNÎ[Ar.] ile TENEZZÜL[Ar.]

( Gerileme, düşme. İLE Kendi durumundan daha aşağıdaki bir işi, bir durumu kabul etme. | Alçakgönüllülük gösterme. )


- TEDRÎS[Ar. < DERS] değil/yerine/= DERS VERME, OKUTMA



- TEELLÜH ve KEMÂL



- TEFEKKÜR ile ASLINA DÖNDÜREN TEFEKKÜR



- TEFERRU'/ÂT[çoğ.][< FER] ile TEFERRUH[< FERAH] ile TEFERRUĞ[Ar. < FERAĞ]

( Dallanma, dal budak salıverme. | Bölümlere ayrılma. | Bir kökten çıkıp ayrılma. | Ayrıntı/lar. İLE Ferahlama, içi açılma. İLE Vazgeçme, cayma. | Bir işi bitirip ondan kurtulma. | Satın alınan bir malın tapusunu üstüne geçirme. )


- TEHDİT değil/yerine/>< İKNA



- TEHLİKE ve/|| ÇÖZÜM



- TEHLİKELİ:
AÇLIK ve TEHDİTTE ile/ve/<>/>< TOKLUK ve GÜÇLÜLÜKTE

( (")Hayvanlar("). İLE/VE/<>/>< [bazı/"bilinçsiz"] "Kişiler". )


- TEK BAŞINA YEMEK ile/yerine/değil BİRİ(LERİ)YLE (PAYLAŞARAK) YEMEK

( Her açıdan daha bereketlidir. )


- TEK BAŞINA YÜRÜMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> KARANLIKTA YÜRÜMEK



- TEK BİR KİŞİNİN:
ÜZÜNTÜSÜ ve/||/<> MUTLULUĞU

( Tüm bireyleri mutsuz edebilir. VE/||/<> Herkesin yüzünü güldürebilir. :) )


- TEK ÇOCUK ile/<> SON ÇOCUK



- TEK EL ve/değil/yerine/||/<>/> İKİ EL

( 'in, nesi var? VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> 'in sesi var! )


- TEK ELİNİ KALDIRMAK ile İKİ ELİNİ BİRDEN KALDIRMAK

( "Durumu" kabul etmek. İLE "Durumu" kabul etmemek. )


- TEK NEDEN ile/ve/değil ÖNEMLİ NEDEN



- TEK TEK ŞEYLERİ BİLMEK ile/ve İKİ ŞEYİ (NİSPETSİZ) BİLMEK ile/ve İKİ ŞEY ARASINDAKİ İLİŞKİYİ BİLMEK ile/ve "...DIR" TASDİĞİNİ BİLMEK



- TEKABÜL[Ar. < KABL] değil/yerine/= EŞİTİ / KARŞI OLUM

( Birbirinin karşısında bulunan, birbirini karşılıklı olarak dışta bırakan kavram ya da yargı arasındaki bağlantı. )


- TEKÂMÜL[Ar. < KEMÂL] değil/yerine/= OLGUNLAŞMA



- TEKEMMÜL[Ar. < KEMÂL] değil/yerine/= YETKİNLEŞME

( KEMÂLE GELME, KEMÂL BULMA, OLGUNLAŞMA )


- TEKİL/LİK ile/ve BÜTÜN/LÜK



- TEKİL ile/değil BİRİCİK



- TEKLEŞTİRME ile/değil/yerine/>< BİREŞTİRME/TEVHİD



- TEKLİFSİZ BİRLİKTELİK ile/ve NEDENSİZ BİRLİKTELİK



- TEKMÎL[< KEMÂL] değil/yerine/= KEMÂLE ERDİRME | TAMAMLAMA, TAMAMLANMA, BİTİRME | TAM, EKSİKSİZ, BÜTÜN, HEP



- TEKNİK ile YÖNTEM



- TEKNOLOJİ ile/ve/<> BAĞIMLILIK



- TEKNOLOJİYİ TAKİP ETMEK ile/ve TEKNOLOJİYİ KULLANMAK

( İleriden. İLE/VE Geriden. )


- TEKRARLAMA ile UYGULAMA



- TEKRARLAYICI (OLMAK) ile/ve/değil/yerine UYGULAYICI (OLMAK)



- TEL'ÎN[Ar.] değil/yerine ANLAYIŞ/HOŞGÖRÜ



- TELEFON ÂDÂBI



- TELEFONUN KAYBI ile CÜZDANIN KAYBI ile KENDİNİ KAYBETME

( 15 dakikada fark ediliyor. İLE 4 saatte fark ediliyor. İLE Farkında bile olunmuyor. )


- TELEFONUN SESİ yerine TİTREŞİMİ



- TELEVİZYON (İZLEMEK)
ile/ve/değil/yerine/><
KİTAP (OKUMAK)

( )


- TELLERİ(MİZİ) KARDEŞ EYLEMEK ve/||/<>/> SAZI(MIZI) DÜZENLEMEK



- TEMÂŞÂ[Fars.] ile MANZARA

( Bakıp izleme. | Gezme[KONTEMPLASYON, İng. CONTEMPLATION] İLE Bakılan, izlenen. )


- TEMBEL/LİK ile/ve/<> AYLAK/LIK

( TENBEL[Fars.]: Tembel, üşengeç, ağır davranan. )


- TEMBEL/LİK ile/ve/<> AYLAK/LIK

( Tembele iş emredersin, ahmağa söz söylersin, o da sana hemen akıl verir. )


- TEMBEL/LİK ve/<>/|| SEVGİSİZ/LİK



- TEMBEL değil/< HAREKETE GEÇİRİLEMEYEN



- TEMBELLİK YAPMAMAK ile/ve TEMBELLİK YAPAMAMAK

( Bilginin, ilmin yetersizliğinden. İLE/VE Aklın yetersizliğinden. )


- TEMBELLİK ile/ve/<> ART NİYET



- TEMBELLİK ile/değil/yerine/>< DAYANÇ/SABIR



- TEMEL DEĞERLER ve/||/<>/< TEMEL ÇELİŞKİLER



- TEMEL ve ÇÖZÜM/LEME



- TEMEL ile NİYET



- TEMEL ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI



- TEMELLENDİRME ile/ve/<> DAYANDIRMA



- TEMELLENDİRMEK ile NEDENSELLEŞTİRMEK



- TEMİZ HAVADA YAŞAMALI!



- TEMİZ NİYET ve TEVEKKÜL



- TEMİZ OLMALI!



- TEMİZ/LİK ve/<> GÜZEL/LİK



- TEMİZ ve/<> TEMİZLEYİCİ

( Toprak, su, oksijen, gülümseme, [doğru] bilgi. )


- TEMİZLEMEK ile/ve/değil/||/<>/< YALITMAK



- TEMİZLİK ile/ve/<> DÜZEN/DÜZENLEME/TERTİP



- TEN GİYSİSİ ile/ve/değil/yerine/<> CAN GİYSİSİ



- TEN[Fars.]/SEL ile/ve/<> TİN/SEL ile/ve/<> TİN

( Ten, tinin zemini olamaz. )


- TEN[Fars.]/SEL ile/ve/<> TİN/SEL ile/ve/<> TİN

( Giysi tenden, ten de candan habersiz! )


- TEN[Fars.]/SEL ile/ve/<> TİN/SEL ile/ve/<> TİN

( Nedeni dışarıda olan. İLE Nedeni ve ereği/amacı kendinde olan. )


- TEN[Fars.]/SEL ile/ve/<> TİN/SEL ile/ve/<> TİN

( Gövdenin dış yüzü, deri, cilt. | Gövde, vucut, beden. İLE/VE/<> İnsanın ve insanlığın toplam değeri, birikimi. )


- TENÂFÜS[Ar. çoğ. TENÂFÜSÂT] ile TENEFFÜS[Ar. < NEFES]

( Kıskanma, haset etme, çekememe. İLE Soluk/nefes alma. | Yorgunluğu gidermek üzere dinlenme. | Okulda ders araları verilen dinlenme. | Tan yerinin ağarması. | Deniz suyunun dalga ile sahile vurması. )


- TENDE OLMA(MA)K/KALMA(MA)K ile BEN'DE/BENDE OLMA(MA)K/KALMA(MA)K



- TENEFFÜS[Ar. < NEFES] ile TENEFFÜZ[Ar. < NEFZ]

( Soluk/nefes alma. | Yorgunluğu gidermek üzere dinlenme. | Okulda ders araları verilen dinlenme. | Tan yerinin ağarması. | Deniz suyunun dalga ile sahile vurması. İLE Nüfuzlu, sözü geçer olma. )


- TENEZZÜH[< NÜZHET] ile TENEZZÜL[< NÜZÛL]

( Gezinti. İLE Kendine aykırı düşen bir işi ya da durumu kabul etme, alçalma, inma. | Alçakgönüllülük, kibirsizlik. | Fiyatta düşme/inme, indirim. )


- TENEZZÜL ETME(ME)K ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBAR ETME(ME)K



- TENEZZÜL ETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> TEVECCÜH ETMEK



- TENEZZÜL ve KERÂMET



- TENEZZÜL ile/ve/değil/<> TEŞEBBÜS



- TENFÎS[Ar. < NEFES | çoğ. TENFÎSÂT] ile TENFÎŞ[Ar. çoğ. TENFÎŞÂT] ile TENFÎZ[Ar. < NÜFUZ | çoğ. TENFÎZÂT]

( Soluklandırma/nefeslendirme, soluklandırılma. İLE Pamuk atma, yün ditme. İLE Hükmünü yürütme, nâfiz kılma. )


- TENİN:
"BESLENMESİ" ile/ve/<> DESTEKLENMESİ

( İçeriden. İLE/VE/<> Dışarıdan. )


- TENKÎD:
TEKLİFSİZ değil/yerine/>< TEKLİFLİ

( Teklîfsiz tenkîd, tahrîptir; tahrîbat ile tamîrât yapılmaz... )


- TEPKİ (OLARAK) ile/değil/yerine KATKI (OLARAK)



- TEPKİ VERMEK ile TEPKİ GÖSTERMEK



- TEPKİSELLİK ile/değil/yerine İKNÂ



- TEPKİSELLİK ile/ve/değil/yerine İNANDIKLARINDAN VAZGEÇMEMEK



- TERK ile/ve/> HAYIR

( Güç ve hayırlar herkes içindir ve isteyen herkese hazırdır. )


- TERK ile/ve/> HAYIR

( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )


- TERK ile/ve/> HAYIR

( Power and grace are for all and for the asking.
A level of mental maturity is reached when nothing external is of any value and the heart is ready to relinquish all. )


- TERBİYE ETMEK:
ÇOCUKLARIMIZI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİMİZİ



- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( Davranış-eylem. İLE/VE Düşünce-bilgi. VE/> Terkib. )


- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( Göze dayanır. İLE/VE Kulağa dayanır. VE/> Davranıştır. )


- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( İyi-kötü. İLE/VE Doğru-yanlış. VE/> Güzel. )


- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( Örnek gerektirir. İLE/VE Bilen/hoca gerektirir. VE/> "Kişi kendin bilmek", haddini bilmek gerektirir. )


- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( Her yerdedir. İLE/VE Belirli bir yerdedir. VE/> Her yer ve zamandadır. )


- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( Bütüncüldür. İLE/VE Sıradüzenseldir. VE/> Estetiktir. )


- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( Kalb-i selîm. İLE/VE Akl-ı selîm VE/> Zevk-i selîm. )


- TERBİYE ile TERBİYE

( Besleyip büyütme. | Beslenip büyütülme. | Eğitim. | Görgü. | Alıştırma. | Hafif cezalandırma. | Tavsiye. | Kayırma, koruma. İLE Bazı yiyecekleri pişirmeden önce limon, salça gibi soslarda bekletme. )


- TERBİYE ve/<> TEZKİYE

( Aklı. VE/<> Kalbi. )


- TERBİYE ile YOK ETMEK



- TERCİH ile/ve/değil TEVHİD(BİREŞİM) NOKTASI



- TERCİHİM, BU/ŞU/O ile/ve/<>/değil/yerine TERCİHİM, BU/ŞU/O YÖNDE



- TERCÜME-İ HAL[Ar.]/BİYOGRAFİ[Fr./İng.] ile/değil/yerine YAŞAM ÖYKÜSÜ



- TERENNÜM[çoğ. TERENNÜMÂT] ile/ve/||/<> TAGANNÎ[< GINÂ | çoğ. TAGANNİYÂT]

( Yavaş ve güzel bir sesle şarkı söyleme. | Kuşun şakıması, ötmesi. | İLE/VE/||/<> Zenginleşme. | Muhtaç olmama, yetinme. | Makamla okuma. )


- TERİM SOĞUMASIN değil/yerine DİNLENMEYİ BİLMEK



- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Bilincine varmadığınız bir şeyi terk edemezsiniz. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Öteye devam etmek için terk etmek durumundasınız. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Önemli[öncelikli] olan, ne yaptığınız değil, ne yapmaktan vazgeçtiğinizdir. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Fiziksel vazgeçiş ve terk yalnızca bir içtenlik, bir samimiyet belirtisidir, fakat yalnızca içtenlik de özgürlüğe kavuşturamaz; uyanık bir idrak, istekli bir araştırma ve derin bir incelemeden doğan bir anlayışa gereksinim vardır. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Yapmanız gereken, tüm anıları ve beklentileri terk etmektir. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( İç değerinizi bilmelisiniz, ona güvenmelisiniz ve günlük yaşantınızda, arzu ve korkularınızı feda ederek bunu belirgin kılmalısınız. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Duyup da/bilip de terk etmelidir. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Birinci adımdan vazgeçmeyen, ikinci adımı atamaz. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( [Kendine/Bilgiye] Teslim olmadan terk edemezsin. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Ortak etmeni bulmak için tüm ayrımları terk etmek zorundasınız. Ancak evrensel olan ortaktır. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Gerçek vazgeçiş, terk edilecek bir şeyin bulunmadığını, çünkü size ait hiçbir şeyin bulunmadığını idrak ediştedir. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Sahte olandan vazgeçin, doğru olan kendi yerini bulacaktır. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Yanlış anlamalarınızı ortaya çıkarın ve onları terk edin, hepsi bu kadar. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Birine, vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinde, ilk vazgeçeceği kişi sen olursun. )


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( You cannot abandon what you do not know.
To go beyond, you must abandon them.
It is not what you do, but what you stop doing that matters.
Mere physical renunciation is only a token of earnestness, but earnestness alone does not liberate. There must be understanding which comes with alert perceptivity, eager enquiry and deep investigation.
All you have to do is to abandon all memories and expectations.
You must know your inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear.
The real giving up is in realising that there is nothing to give up, for nothing is your own.
Give up the false and the true will come into its own. )


- TERK-İ DÜNYA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TERK-İ DİYÂR

( Ölüm. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bulunduğun ya da yerleştiğin bölgeden ayrılma/uzaklaşma. )


- TERK-İ DÜNYA ve/<>/> TERK-İ UKBÂ ve/<>/> TERK-İ HESTÎ/TERK

( * TERK-İ DÜNYA (Budizm'deki Yansıması: NİRMANAKAYA)
* TERK-İ UKBÂ(Dünyayı terk etmenin vereceği mutluluğu terk)(Cenneti ve nimetlerini terk) "(B.Y.: DHARMAKAYA)"
* TERK-İ TERK(/HESTÎ)(Kendi varlığını terk edip Hakk'ta fâni olmak) "(B.Y: SAMBOGAKAYA)" )


- TERS ile/değil/yerine/>< DERS

( [Almaya/anlamaya ...] Kapalıysa/k "gelir", ters. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Açıksa/k alır/ız her bir durumdan ders. )


- TERTİB ve/||/<>/>/< MÜRETTEBÂT



- TERZİ:
[hem] "ORTOPEDİST" ve/||/<>/hem de "PSİKOLOG"



- TESÂNÜT/TESÂNÜD[Ar. < SENED] değil/yerine/= DAYANIŞMA | OMUZDAŞLIK



- TEŞBİH/İ YOKTUR ile/değil TARİH/İ YOKTUR



- TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMAMALI! değil/yerine TEŞBİHİN, AYAĞI TOPALDIR



- TEŞEKKÜR ETMEK ve/||/<> ÖZÜR DİLEMEK

( Bunları bilmeyenlere, kapıları/nı kapatmak gerekir. )


- TEŞEKKÜR ETMEK ile/ve TAKDİR ETMEK



- TESELLİ ile KENDİNİ KANDIRMAK



- TEŞERRÜF[Ar.] değil/yerine/= ONURLANMA, ONUR DUYMA



- TESKİN[Ar.] ile/ve/||/<> TESELLİ[Ar.]

( Acı, öfke, heyecan vb. duyguları yatıştırma, dindirmeye çalışma. İLE/ve/||/<> Avunma, avuntu, avunç. )


- TESLİM OLMAK ile/değil/yerine/>< KAYBETMEK



- TESLİMİYET:
"KİŞİ"YE ile/ve/değil/||/<>/< YOL'A



- TESLİMİYET:
BOYUN EĞMEK değil ANLAMAK



- TESLİMİYET/KABUL EDİLME/AFFEDİLME:
TÖVBE ve/||/<> DOĞRU/DÜZGÜN İŞ YAPMAK / SÂLİH AMEL



- TESLİMİYET ile/ve/> AŞK



- TESLİMİYET ile/ve/değil/<> MAHVİYET



- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/< SABIR

( Özellikle, Anthony Hopkins'in, "The Edge" ve "The Instinct" adlı filmlerini de izlemenizi salık veririz. )


- TESLİMİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TERK-İ DAVÂ



- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL

( Ne kadar âlim olsak da iki dakika sonra başımıza ne geleceğini bilemeyiz. )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL

( İnsan da, varlık da, kudret de küçülmedikçe büyümez. [muhitleşmek] )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL

( Kendinden haberin olmayacak ki, vuslata çıkasın. )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL

( Herşeyin modeli vardır fakat hakikatin yok. Hem kafes içinde duracaksın, hem de aradan çıkacaksın. )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL

( Azrail'e can vermeyen,
Hakk'a, Hakikat'e varamaz. )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL

( KENAR GEZME!
DOLAN, GEL!
GİR İÇERİ! )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/>/< TEVEKKÜL
ile/ve/||/<>/>/<
TEBESSÜM :)

( Denizde, kendini bırakırsan batmazsın. Kişiyi batıran, kendini bırakmaksızın çırpınmasıdır. )


- TESLİMİYET ve/||/<>/< UTANMAK/UTANABİLMEK



- TESMÎR[Ar.] ile TESMÎR[Ar. < SEMER]

( Çivileme/mıhlama, çivilenme/mıhlanma. İLE Ağaçların -çiçeklerini döküp- yemiş bağlaması. | Tasarrufla, malın çoğalması. )


- TESPİT ile GENELLEME



- TEŞVİK-İ MESAİ değil TEŞRİK-İ MESAİ/İŞBİRLİĞİ



- TESVÎK[Ar. < SEVK] ile TESVÎK[Ar. < MİSVÂK]

( Sürme, ileri gitme. İLE Dişleri, misvâk ile temizleme. )


- TESVÎK[Ar. < SEVK] ile TESVÎK[Ar. < MİSVÂK]

( İSTİNÂN: Dişleri, macunla ya da tozla temizleme. )


- TETİKLEME ile KIŞKIRTMA



- TETİKTE" OLMAK/KALMAK ile/ve/||/<> TEYAKKUZ



- TEVÂZÛ ("ETME[ME]K") ile/değil TENEZZÜL (ETME[ME]K)

( Küçük gibi görülen tenezzül makamı, saltanat makamından daha yüksektir. )


- TEVÂZÛ GÖSTERMEK ile TEVÂZU GÖSTERİSİNDE BULUNMAK



- TEVÂZU'[< VAZ (çoğ. TEVÂZUÂT)] değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (GÖSTERME)

( ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (GÖSTERME) )


- TEVÂZU'[Ar. < VAZ | çoğ. TEVÂZUÂT] ile TEVAZZU'[Ar.] ile TEVAZZUH/TAVAZZUH[Ar. < VUZÛH | çoğ. TETEBBUÂT]

( Alçakgönüllülük (gösterme). İLE Konulma, konuluş. İLE Açıklanma, açıklığa kavuşma, aydınlanma. )


- TEVÂZÛ ile DAAT



- TEVÂZÛ ile/ve HİKMET



- TEVÂZÛ ile SAFÂ'[Ar.]

( ... İLE Saflık, berraklık. | Kişinin kendine ve başkasına iltifat etmediği hali. )


- TEVÂZÛ ile SAFÂ'[Ar.]

( ... İLE Bazı kabullerde, ilim ve iltifat tecellinin tertemiz olmasına engeldir. Telvin[< LEVN Ar.(: renk verme, boyama)] bu ilim ve iltifattır. )


- TEVÂZÛ ile/değil/< TEFÂHÜR[< FAHR)



- TEVBE ile İ'TİZÂR

( Tövbe, işlenmiş bir günah ya da suçun bir daha işlenmeyeceğine dair verilen söz. | Kulun, sahf bir kalple Hakk'a yönelmesi, tekrar günah işlememeye ahd etmesi. İLE Özür dileme, bir şeyin, kendinden uzaklaştırılması. )


- TEVBÎH ile TEKDÎR ile MUÂHEZE[< AHZ | çoğ. MUÂHEZÂT]

( Azarlama, paylama. | Memurlara uygulanan bir disiplin cezası. İLE Bulandırma. | Kederlendirme. | Azarlama. | Öğrenciye verilen ve siciline işlenen bir cezâ. İLE Azarlama, paylama, çıkışma, darılma. | Tenkîd. )


- TEVBÎH ile TEKDÎR ile MUÂHEZE[< AHZ | çoğ. MUÂHEZÂT]

( ... İLE Tevbîhten daha ağırdır. )


- TEVBÎH ile TEKDÎR ile MUÂHEZE[< AHZ | çoğ. MUÂHEZÂT]

( Nush ile uslanmayanı, etmeli tekdîr
Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir! )


- TEVEKKELÎ[Ar.] değil/yerine/= NEDENSİZ, BOŞ YERE/BOŞUNA



- TEVEKKÜL ve/||/<> AŞK



- TEVEKKÜL ve/||/<>/> RIZÂ ve/||/<>/> SABIR

( Ulaşamadığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Ulaştığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Kaybettiğine gösterdiğin. )


- TEVEKKÜL ile SABIR



- TEVFİK FİKRET ile/ve/||/<>/> ATATÜRK

( Kimseden ümmîd-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bâl
Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim,
İnhinâ tavk-ı esâretten girandır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdânı hür bir şâirim.

(Kimseden bir yarar ummam ben, dilenmem kol kanat.
Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim.
Bir eğik baş, bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
Fikri hür, irfânı hür, vicdanı hür bir şairim.)

Tevfik Fikret )


- TEVFİK FİKRET ile/ve/||/<>/> ATATÜRK

( )


- TEVHÎD ve/< ADÂLET ve/< MUHABBET



- TEVHİD ve SÜKÛNET

( Tevhîd, sükûnettir. )


- TEZAHÜR ile/ve/||/<>/> TESİR



- TEZEKKÜR ile/ve/||/<>/> TEDEBBÜR

( Geçmişe yönelik. İLE/VE/||/<>/> Geleceğe yönelik. )


- TEZEKKÜR ile/ve/||/<>/> TEDEBBÜR

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- TEZELLÜL ile/değil/yerine/< TEVÂZÛ

( Aşağılanma. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Alçakgönüllülük. )


- TEZELLÜL ile/değil/yerine/< TEVÂZÛ

( "Alçakgönüllüğün" aşırısı ve sonu. İLE/DEĞİL/YERİNE/< ... )


- THE TRUMAN SHOW ve/<>/> ASCENSION

( Film.[Jim Carrey] VE/<> Dizi.[3 bölüm] )


- TİCARETTE:
PARA ARTIRMAK değil/yerine ÜRÜN ARTIRMAK



- TIKANMAK ile TAKILMAK



- TİMBRE değil/yerine/= TINI, SOLUK



- TİN:
NESNEL ile/ve/||/<> ÖZNEL

( Devlette. İLE/VE/||/<> Bireyde. )


- TİN:
| ÖZNEL ile/ve/||/<>/> NESNEL | ile/ve/||/<>/> SALTIK

( | Üretim. İLE/VE/||/<> Katılım. | İLE/VE/||/<>/> Zorunlu üretim. )


- TİN:
| ÖZNEL ile/ve/||/<>/> NESNEL | ile/ve/||/<>/> SALTIK

( | Bireysel. İLE/VE/||/<> Toplumsal. | İLE/VE/||/<>/> Tanrı/hakikat. ) )


- TİN:
| ÖZNEL ile/ve/||/<>/> NESNEL | ile/ve/||/<>/> SALTIK

( | Koşullu. İLE/VE/||/<> Koşullu. | İLE/VE/||/<>/> Koşulsuz. )


- TİN:
| ÖZNEL ile/ve/||/<>/> NESNEL | ile/ve/||/<>/> SALTIK

( | Özerklik. İLE/VE/||/<> Özerklik. | İLE/VE/||/<>/> Özgürlük. )


- TİN:
DUYARLILIK ile/ve/||/<> HAYAL GÜCÜ ile/ve/||/<> İRÂDE



- TİN'İN DOYUMU:
SEVİLEREK değil SEVEREK



- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( RUH ile/ve/||/<> ZEKÂ ile/ve/||/<> ZİHİN ile/ve/||/<> AKIL )


- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( Akıl;
* Sınır tayin eder;
* Kendine rakip kabul etmez;
* Buyurucudur )


- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( Akıl yönetimindeki zihin, düşünceyi verir. )


- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( Ayna güneşi çekmek için hiçbir şey yapamaz. O sadece parlaklığını koruyabilir. Zihin de hazır olur olmaz güneş onun içinde parlar. )


- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( Karmaşamız(teşevvüş), yalnızca zihnimizdedir. )


- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( Berrak bir zihin ve temiz bir kalp için çaba gösterin. )


- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( Duygu ve düşünceyi olağan koşullarda ayırd edemeyiz, ancak akıl bunu sağlar. )


- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( Zekâ, özgürlüğe açılan kapıdır ve uyanık dikkat, zekânın anasıdır. )


- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( Zekâ, bilme gücünün, zihindeki yansımasıdır. )


- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( Zekâ, doğruluk, Hürmüz'ün; cehalet, yalan ise Ehrimen'in sıfatlarıdır. )


- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( Our confusion is only in our mind.
Seek a clear mind and a clean heart. )


- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Türevsel bir yeti/meleke olarak müdrike. İLE/VE/||/<> Çıkarım yetisi/melekesi olarak akıl.[bkz. KANT] )


- TİN/SEL ile/ve TOPLUM/SAL



- TİN ile İÇGÜDÜ



- TINI değil/yerine/= SOLUK



- TİNSEL BENLİK ile/ve/<> AŞKIN BENLİK



- TİNSEL/LİK ile/ve/<> TARİHSEL/LİK



- TIRMÎZÎ ile/ve/değil TİLMÎZİ[Ar. | çoğ. TELÂMÎZ/E]

( ... İLE/VE/DEĞİL Öğrencisi/talebesi. | Çırağı. )


- TIRTIL ile/değil/<>/> NİMFA ile/değil/<>/> KELEBEK

( Tırtılın, "son" dediği şeye, dünyanın geri kalanı, "kelebek" der. )


- TİTİZLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÖZEN



- TİYATRO:
OYUNU, GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ve/||/<> GERÇEĞİ, OYUNLAŞTIRMAK İÇİN



- TOHUM:
YUMURTA ile/ve/değil/||/<>/< DÜŞÜNCE



- TOHUM ve/||/<> MASAL

( [ölür] Ekilmezse. VE/||/<> Anlatılmazsa. )


- TOHUM ve/||/<> MEYVE ve/||/<> ÇEKİRDEK/ÇİĞDEM[Ege'de]



- TOHUMUN:
YİTMESİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< BİTMESİ/YEŞERMESİ



- TOK/LUK ile/ve/||/<> DOYGUN/LUK



- TOKLUK (DUYUSU):
MİDE DUVARINDA ve BEYİNDE

( Önce mide duvarında ve şişkinlikle yaşanır. 20 dakika sonra da beyinde. )


- TOKLUK ŞEKERİ (ÖLÇÜMÜ) ile/ve AÇLIK ŞEKERİ (ÖLÇÜMÜ)

( Yemekten iki saat sonra. İLE/VE Sabah aç karnına. )


- TOPARLA(N)MAK ile/ve/değil/yerine/||/<> SİLKELE(N)MEK



- TOPLAMA ile ÇARPMA | ile/hem TOPLAMA ve/||/<>/hem de ÇARPMA

( |[tek başına] Kolay. İLE Kolay. | İLE [birlikte] [tasımla/nispeten] [ilk başta] [pek] !"Kolay değil". [gibi görünür] )


- TOPLUM BİLİMLERİ yerine TARİH / TİN / EKİN(KÜLTÜR) BİLİMLERİ



- TOPLUM(SALLIK) ve/||/<>/< ÖRGÜTLÜLÜK

( Örgütsüz toplum, toplum değildir. )


- TOPLUM/SAL/LIK ile/ve/değil/||/<>/< YAŞAM ORTAKLIĞI/SİMBİOSİS



- TOPLUM ile/ve/||/<>/> SİYASET ile/ve/||/<>/> AHLÂK

( [kişinin] Başkası ile ilişkisi. İLE/VE/||/<>/> Kamusal alandaki yetki. İLE/VE/||/<>/> Kendi ile ilişkisi. )


- TOPLUM ve/=/||/<>/>/< UZLAŞIM



- TOPLUMA HİZMET ve/||/<> TOPLAMA HİZMET



- TOPLUMDA YAŞAYAN ile/ve/<> TOPLUMLA YAŞAYAN



- TOPLUMDA:
SEVGİ (İLE) ve/||/<> ADÂLET (İLE) ve/||/<> ÇALIŞMA (İLE)

( Kaynaşılır. VE/||/<> Yaşanır. VE/||/<> Ayakta kalınır. )


- TOPLUMLARI:
BİLGİNLER/AYDINLAR AYDINLAT("A")MAZSA ne yazık ki/> ŞARLATANLAR ALDATIR



- TOPLUMSAL (OLAN) ile/ve KİŞİSEL (OLAN)

( Bir topluluk/toplum, en güçsüz bireyini yalnız bıraktığı anda, dağılmaya başlar. )


- TOPLUMSAL ADÂLET'İN TANIMLARINDA:
GENEL ile/ve TOPLUMSAL ile/ve SİYASAL

( Toplum içinde ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yönden yoksul, mahrum ve zayıfların doğrudan doğruya toplum tarafından korunmaları. İLE/VE Kişinin, insan onuruna uygun bir düzeye, sadece emeğinin karşılığı ile çıkabilmesinin sağlanması. İLE/VE Kişilerde, kültürel ve siyasal zayıflığı doğuran olumsuz etmenlerin toplum gücüyle kaldırılması. )


- TOPLUMSAL AHLÂK ile/ve İDEOLOJİK AHLÂK ile/ve DİNİ AHLÂK



- TOPLUMSAL AHLÂK ile/ve ÖDEV AHLÂKI



- TOPLUMSAL DIŞLA(N)MA ile/ve/||/<> KÜLTÜREL DIŞLA(N)MA



- TOPLUMSAL GÜVEN ile/ve/||/<> BİREYSEL GÜVEN



- TOPLUMSAL İNSANBİLİM/ANTROPOLOJİ ile/ve FİZİK İNSANBİLİM/ANTROPOLOJİ

( İstanbul'da. İLE/VE Ankara'da. )


- TOPLUMSAL KABUL/LER ile/ve TOPLUMSAL 'KALIP/LAR'

( Aynı toplumdaki birçok birey [ve çoğunluk] tarafından, [kendileri için ne kadar uygun olmasa da] -sözlü ya da sözsüz, yazılı ya da yazısız- sürdürülen kurallara/geleneklere işaret eder. İLE/VE Daha çok, içleri boş [dayanaksız] olarak algılanan [ve olumsuz olarak değerlendirilen] alışkanlıklara/geleneklere işaret eder. )


- TOPLUMSAL KALKINMA ile/ve/<> BİREYSEL DONANIM



- TOPLUMSAL YAŞAM ile EĞİTİM



- TOPLUMSAL/LAŞMA ile KAMUSAL/LAŞMA



- TOPLUMSAL ile/ve/||/<>/>/< BİREYSEL/ÖZNEL

( Kumaş. İLE/VE/||/<>/>/< Giysi. )


- TOPLUMSAL ile/ve/||/<>/>/< BİREYSEL/ÖZNEL

( Saygı. İLE/VE/||/<>/>/< Sevgi. )


- TOPLUMU DEĞİŞTİRME OLANAĞI/"GÜCÜ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ DEĞİŞTİRME OLANAĞI



- TOPLUMU:
"DÜZENLEME" ile/ve/değil/yerine DAVET



- TOPRAĞI:
GÜNEŞTE SULAMAK ile/yerine GÖLGEDE/AKŞAMÜSTÜ SULAMAK



- TOPRAK TİPLERİNDE:
"KUMLU" ile "KİLLİ" ile "BEREKETLİ"

( Suyu[bilgiyi] geçirir. İLE Suyu[bilgiyi] geçirmez/almaz. İLE Suyu[bilgiyi] [ürüne] dönüştürür. )


- TOPRAK ve SU ve/<>/|| HAVA ve ATEŞ

( Sabit madde/ler. VE/<>/|| Değişim/Değişken/ler. VE/<>/|| Bilinç varolanı. VE/<>/|| ... )


- TOPRAK ve SU ve/<>/|| HAVA ve ATEŞ

( HYLIC ve/<>/|| PSCYHIC ve/<>/|| PNEUMATIC ve/<>/|| MYSTIC )


- TOPRAK ve SU ve/<>/|| HAVA ve ATEŞ

( Dönüştürücü. VE/<>/|| Değiştirici. )


- TOPRAK ve SU ve/<>/|| HAVA ve ATEŞ

( Kapatıcı. ve/<>/|| Akıcı. ve/<>/|| Uçucu. ve/<>/|| Yakıcı. )


- TOPRAK ve SU ve/<>/|| HAVA ve ATEŞ

( Küp. VE/<>/|| Yirmi yüzlü. VE/<>/|| Sekiz yüzlü. VE/<>/|| Piramit. )


- TOPRAK ve SU ve/<>/|| HAVA ve ATEŞ

( Cube. AND Icosahedron. AND/<>/|| Octahedron. AND Tetrahedron. )


- TOPRAK ile/ve/||/<> AYNA

( Ne verirsek, kendini katmadan onu verir. )


- TÖREN/MERASİM[Ar.]/SEREMONİ[Fr. CEREMONIE] ile/ve ŞÖLEN[Moğolca]

( TOY, BÂR-İ ÂM: Genel ziyâfet. )


- TÖREN/MERASİM[Ar.]/SEREMONİ[Fr. CEREMONIE] ile/ve ŞÖLEN[Moğolca]

( LİTURYA: Din töreni. )


- TÖREN/MERASİM[Ar.]/SEREMONİ[Fr. CEREMONIE] ile/ve ŞÖLEN[Moğolca]

( Bir toplulukta, üyelerin, belirli bir olayı, kişiyi ya da değeri ayırt edip simgeleştirmesi, bunların anlam ve öneminin güçlendirilmesi amaçlarıyla düzenlenen hareket dizisi. | Anma, kutlama, nişan, evlenme, ölüm gibi nedenlerle yapılan toplantı. İLE Ziyafet. | Belirli bir amaçla düzenlenen eğlence. | Sanat gösterisi. | Din töreni niteliğinde yemek toplantısı. )


- TÖVBE ve/=/||/<>/> ASLINA DÖNME



- TÖVBE ile/ve/değil/yerine/||/<> FARKINDALIK



- TÖVBE ile/ve/değil/=/||/<>/< ÖZELEŞTİRİ

( Değişmek. İLE/VE/DEĞİL/=/||/<>/< Değişmeye çalışmak. )


- TOZ ve/||/<> TOPRAK

( Zamanı simgeler. VE/||/<> Mekânı simgeler. )


- TOZ ve/||/<> TOPRAK

( Tarihi simgeler.[Ne yazık ki, bazı/çoğu şeyi bilmeyenler, değerini bilmiyor.] VE/||/<> Coğrafyayı simgeler.["Korumayı" "biliyoruz."] )


- TOZ ve/||/<> TOPRAK

( Ardardalığı, derinliği simgeler. VE/||/<> Birlikteliği, yanyanalığı simgeler. )


- TOZ ve/||/<> TOPRAK

( Tini simgeler. VE/||/<> Gövdeyi simgeler. )


- TRAFİK'TE:
SİLECEKLERLE SÜRÜCÜ EMNİYETİ ve LASTİK PATLARSA ve TAŞITI EKONOMİK KULLANMAK



- TRAFİKTE ÖNCELİKLİLER[sırasıyla]:
ENGELLİ/LER ile/ve/< HASTA/LAR ile/ve/< YAŞLI/LAR ile/ve/<
ÇOCUK/LAR, ÖĞRENCİ/LER ile/ve/< HANIM/LAR ile/ve/<
YAYA/LAR ile/ve/<
BİSİKLETLİ/LER ile/ve/< MOTOSİKLETLİ/LER ile/ve/< ACİL DURUM ARAÇLARI[hasta taşıma, itfaiye, polis] ile/ve/<
TOPLU TAŞIMA ARAÇLARI[raylı düzenler öncelikli olmak üzere!] ile/ve/<
ARABA/LAR ile/ve/< AYRICALIKLI/LAR
[her seviyedeki/konumdaki resmî makam araçları (her ne kadar güvenlikleri "önemli/öncelikli" sayılsa da!)]

( Kişiye ait arabaların sayılarının ülkemizde çok olması [ya da artmasının teşvik ediliyor olması], yolların eski olanaksızlıklara göre düzenlenmiş olması, önceliği arabalara vermek için geçerli bir neden değildir/olamaz! Tam tersine, konumları/sıraları en sondadır! [Bu zihniyeti geliştirmeyi ve yaygınlaştırmayı, her birimiz haklarımıza sahip çıkarak daha da hızlandıracağız! Lütfen!!! Sizin de farkındalığınız, desteğiniz ve katılımınızla!...] )


- TRAFİKTE:
HIZ DÜŞÜRMEK ve/||/<>/< SEVDİKLERİMİZİ DÜŞÜNMEK



- TRAFİKTE:
"SİNİRLİ OLMAK" değil/yerine SORUMLU OLMAK

( www.plakanialdim.com )


- TRAFİKTE:
"SİNİRLİ OLMAK" değil/yerine SORUMLU OLMAK

( Facebook, KENDİNE GEL!!! sayfasına katılın, uyarın!

Kişi, kurum ve kuruluşların, "yaptığı" fakat yapmayabilecekleri yanlış(lık)ları göstererek anlatmak üzere kurulmuş bir uyarı sayfasıdır!

Sen de uyar! )


- TRAFİKTE:
"SİNİRLİ OLMAK" değil/yerine SORUMLU OLMAK

( Sivil Yaya Girişimi )


- TRAFİKTE:
"SİNİRLİ OLMAK" değil/yerine SORUMLU OLMAK

( Emniyet Şeridi İhlâli, Makas Atanlar, Yaya Geçidine park edenlere sinirlenip söyleneceğinize, fotoğraflayıp internetten İHBAR edin! Cezası, ilgiliye gitsin... )


- TRAJEDİ ve KÖTÜMSERLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GÜLDÜRÜ ve İYİMSERLİK



- TRAJEDİ ile/değil/yerine/>< KOMEDİ

( Yaşama, yakından baktığımızda. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşama, uzaktan baktığımızda. )


- TRAJEDİ ile/değil/yerine/>< KOMEDİ

( "Hissedenler" için. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşünenler için. )


- TRAKEİT/ŞEZEN[Ar.] değil/yerine/= SOLUK BORUSU YANGISI/İLTİHABI

( TRAKEİT )


- TRAMVAY'DA, METRO'DA:
BİNMEYE ÇALIŞMAK değil/yerine İNENENLERE ÖNCELİK TANIYIP DAHA SONRA RAHATÇA BİNMEK



- TRAVMA/BLOKAJ ile/ve AYDINLANMA



- TÜCCARLAR ile/ve GEZGİNLER ile/ve DERVİŞLER/SÛFÎLER



- TÜKETENLER ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÜRETENLER

( Eşek arısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/< Bal arısı. )


- TÜKETENLER ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÜRETENLER

( Fare(mouse) kullanıcısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/< Klavye kullanıcısı. )


- TÜKETİCİ ile/ve/<>/değil/yerine UYGULAYICI



- TÜKETİM ile/ve/değil/yerine/||/<> PAYLAŞIM



- TÜKETMEK ile KULLANMAK



- TÜKETMEK ile YOK ETMEK



- TÜKETMEK ile YOK ETMEK



- TÜM DÜŞÜNCELERİN, ...:
BAŞLADIĞI/KAYNAĞI ve/||/<> DURDUĞU/SONLANDIĞI

( Akıl. VE/||/<> Akıl. )


- TÜM NESNE/ŞEY VE/YA DA KAVRAMLARIN/DEĞERLERİN ADI ile/ve/> İNSAN/KİŞİ ADI/ADLARI



- TÜM VAROLAN/LAR (BİRİCİK!)



- TÜMEL/LİK ile/ve/||/<> HEDEF/Lİ/LİK



- TÜR ile NİTELİK



- TÜRKÇE, LASTİK GİBİDİR/BİR DİLDİR değil/ne yazık ki (CAHİL/AHMAK) KİŞİ, HERŞEYİ, HER YERE (OLMADIK YERLERE) ÇEKER/ÇEKEBİLİR



- TÜRKİYE'NİN EN TEHLİKELİ YOLLARI ile/değil/yerine/>< DÜNYANIN EN GÜZEL YOLLARI

( Görmek için burayı tıklayınız... İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Görmek için burayı tıklayınız... )


- TURNUSOL[Fr.] (KÂĞIDI) ile MİHENK (TAŞI) ile KİLİT (TAŞI)

( Birtakım bitkilerden elde edilen mavi boya maddesi. İLE Altının gerçeğini sahtesinden ayırmak ve ayarını belirlemek üzere kullanılan sert ve siyah taş. )


- TUŞ/KLAVYE KISAYOLLARI

( Ctrl + Alt + Delete: Çalışan uygulamaların bir dizinini ekrana getirir. Tekrar basıldığında bilgisayarı baştan başlatır.

Ctrl + Delete: Metin düzenleme uygulamalarında imlecin bulunduğu konumdan sözcüğün sonuna kadar olan bölümü siler.

Ctrl + End: İmleci dizin ya da belgenin sonuna taşır.

Ctrl + Esc: Windows tuşunun bulunmadığı klavyelerde Başlat menüsünün açılması için kullanılır.

Ctrl + Home: İmleci dizin ya da belge başına taşır.

Ctrl + A: Etkin pencere üzerinde yer alan seçilebilir tüm nesnelerin ya da metnin seçilmesini sağlar.

Ctrl + C: Seçilen nesneyi panoya kopyalar.

Ctrl + N: Yeni bir pencerede yeni dosya oluşturur. Internet Explorer?da ise yeni tarayıcı penceresi açar.

Ctrl + O: Aç penceresini ekrana getirir.

Ctrl + P: Etkin belgeyi yazdırır.

Ctrl + S: Etkin belgeyi kaydeder.

Ctrl + V: Panoya kopyalanmış metin ya da grafiği imlecin bulunduğu konuma yapıştırır.

Ctrl + X: Seçilen nesneyi bulunduğu konumdan keserek panoya kopyalar.

Ctrl + Z: Son işlemi geri alır.

Shift + Delete: Seçili dosyaların Geri Dönüşüm Kutusu?na gönderilmeden doğrudan silinmesini sağlar.

Shift + Tab: Tuşları arasında ters yönde hareket sağlar.

Alt + Enter: Seçili dosya ya da klasör için Özellikler penceresini çağırır.

Alt + Esc: Pencereler arasında geçiş yapar.

Alt + Tab: Pencereler arasında geçiş yapar.

Alt + PrintScreen: Seçili uygulama penceresinin görüntüsünü panoya kopyalar.

Alt + Spacebar: Seçili dosya için Özellikler penceresini ekrana getirir.

Alt + S: Başlat menüsünü ekrana getirir.

Print Screen: Ekrandaki tüm görüntüyü panoya kopyalar.

Ok Tuşları: Sayfanın kaydırılmasını, uygulamaya bağlı olarak seçili nesnenin hareket ettirilmesini sağlar.

BackSpace: Windows Gezgini'nde ve Bilgisayarım klasöründe klasör seviyesini değiştirir.

Delete: Seçilen nesneyi siler.

Esc: Son işlemi iptal eder ya da menüyü açar.

Windows + R: "Çalıştır" penceresini ekrana getirir.

Windows + E: Windows Gezgini'ni ya da Bilgisayarım klasörünü ekrana getirir.

Windows + F: Bilgisayardaki Dosya ve klasörler için arama penceresi ekrana gelir.

Windows + Break: "Sistem Özellikleri" penceresini ekrana getirir.

Windows + F1: Windows Yard?mı ya da Yardım ve "Destek Merkezi" penceresini ekrana getirir.

Windows + D: Tüm pencerelerin simge durumuna küçültülmesini ve Windows masaüstünün görüntülenmesi sağlar. Tekrar basıldığında pencereler eski konumuna geri döner.

Windows + TAB: Görev çubuğunda yer alan tuşlar ve uygulamalar arasında geçiş yapar.

Windows + M: Tüm pencereleri simge durumuna küçültür.

Windows + Shift + M: Tüm pencereleri simge durumuna küçültme işlemini geri alır. )


- TUŞ/KLAVYE KISAYOLLARI

( image

image

image )


- TUŞ/KLAVYE KISAYOLLARI

( )


- TUT! ve/||/<> YUT!

( Kendi sözünü. VE/||/<> Başkasının/yabancının/bilgisizin sözünü. )


- TUT! ve/||/<> YUT!

( Sırları. VE/||/<> "Öfkeyi." )


- TUT fakat TAPMA!



- TUTARLI OLMAK ile/ve/değil/<> TUTARLI DAVRANMAK

( Zorunlu değildir. İLE/VE/DEĞİL/<> Zorunludur. )


- TUTARLI OLMAK ile/ve/değil/<> TUTARLI DAVRANMAK

( Sorunlu olabilir. İLE/VE/DEĞİL/<> Sorunsuzdur. )


- TUTARLI OLMAK ile/ve/değil/<> TUTARLI DAVRANMAK

( Her zaman için geçerli olamayabilir. İLE/VE/DEĞİL/<> Çoğunlukla geçerli olmalıdır. )


- TUTARLI OLMAK ile/ve/değil/<> TUTARLI DAVRANMAK

( "İddia"sında/zannında olabilirsin. İLE/VE/DEĞİL/<> İspat edersin. )


- TUTARLI OLMAK ile/ve/değil/<> TUTARLI DAVRANMAK

( Söz ile. İLE/VE/DEĞİL/<> Tutum/tavır ile. )


- TUTARLI/LIK ile/ve/||/<> BAĞDAŞIK/LIK



- TUTARLI/LIK ile/ve/> DENGELİ/LİK



- TUTARLI/LIK ile/ve/||/<>/> YETERLİ/LİK



- TUTARLILIK ile/ve/||/<> "HESABINI VEREBİLMEK"



- TUTARLILIK ile/ve/||/<>/> İTİBAR

( Kendimizde gö(ste)rebileceğimiz. İLE/VE/||/<>/> Ötekilerde [ve kendimizde] gö(ste)rebileceğimiz. )


- TUTARLILIK ile/ve/||/<>/< SAMİMİYET, İÇTENLİK, AÇIKLIK, ŞEFFAFLIK, SÜREKLİLİK, BÜTÜNLÜK



- TUTKU:
ISTIRAP değil/yerine/> DEĞİŞİM

( Tutku, kişiyi, ıstıraptan, gelişim ve değişime taşıyan köprüdür. )


- TUTKU ile/ve/<> AŞK

( Zamanın unutturduğu. İLE/VE/<> Zamanın unutturmadığı. )


- TUTKU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< AŞK



- TUTTUĞUN, ALTIN OLSUN! ile/ve/||/<>
ALLAH, NE İSTEĞİN/MURADIN VARSA, VERSİN!

( Gerçekleşse, ikisi de kötü dua/beddua olabilecek, bu kadar ileri/uc derecede ve olanaksız olan "düşünce", "dilek", "dua" ya da "sözlere", "dilde" ve yaşamımızda yer vermemek gerekmektedir. Niyeti ve sözü de abartmak yerine uygun/doğru davranış ve tutumlarımızla, hizmet ederek, eyleyerek, çalışarak ve daha çok vererek ya da paylaşarak yani "el duası olmadan, dil duasının olmayacağını" anlamak ve anımsamak durumundayızdır. Bilgisiz, akılsız, yetersiz yaklaşımlara ya da "üçkâğıtçılıkta", bunlar gibi abartılı sözlere de itibar etmemenin bilgisi ve bilinciyle sağlanabilmektedir. )


- TUTTURMAK ile DİRETMEK/DAYATMAK



- TUTTURMAK ile TUTTURMAK ile TUTTURMAK

( İnat etmek. İLE İsabet, ettirmek, yakalamak, başarmak. İLE İliştirmek. )


- TUTUM NİYET



- TUTUM:
GELİŞMİŞ ile/ve/||/<> "ÖĞRENİLMİŞ" ile/ve/||/<> SİNMİŞ



- TUTUM:
ORTADAN KALDIRICI değil/yerine DÖNÜŞTÜRÜCÜ



- TUTUM/U BENİMSEMEK ile/ve/> ALIŞKANLIK OLUŞTURMAK



- TUTUM ile/ve TAVIR

( Koşullarınızı (belki) değiştiremezsiniz, fakat tavır ve tutumunuzu değiştirebilirsiniz. )


- TUTUM ile/ve TAVIR

( Kibar, asil ve hassas bir tavır içinde olun. )


- TUTUM ile/ve TAVIR

( İşlerinizde sessiz ve alçakgönüllü bir tavır edinin. )


- TUTUM ile/ve TAVIR

( Alışkanlık haline gelmiş olan yumuşak tavır, problemler karşısında etkisiz kalmaya neden olur. )


- TUTUM ile/ve TAVIR

( Kişinin hayatını belirleyen şey, tavır ve hareketleridir. )


- TUTUM ile/ve TAVIR

( Uyumlu tavrınızdan vazgeçmeyin ve güncel, yararsız çözümlere kapılmayın. )


- TUTUM ile/ve TAVIR

( Konumunuzu ancak bilinçli tavırlar sağlama alabilir. )


- TUTUM ile/ve TAVIR

( Yolcunun zenginliği, kişinin iç varlığıyla barışık olma yeteneğinin simgesidir ve bu durum uyumlu ve çekici bir tavrı yaratır. )


- TUTUM ile/ve TAVIR

( Bilge kişinin tavrı önemlidir. )


- TUTUM ile/ve/< NİYET

( ... İLE/VE Neden değil Niçin[Ne İçin]. )


- TUTUM ile/ve/< NİYET

( İlke'li düşünmek, niyettir. )


- TUTUM ile/ve/< NİYET

( Niyet, davranışları birleştiriyorsa ilkedir. )


- TUTUM ile/ve/< NİYET

( Onun, bizim için ne olduğunu, zihinsel tutumumuz belirler. )


- TUTUM ile/ve/< NİYET

( Özbilincim'in, "vicdânım" doğrultusunda eylemek isteğini beslemesi de, 'niyet'tir. )


- TUTUM ile/ve NİYET

( ... İLE/VE Neden değil Niçin(Ne İçin). )


- TUTUM ile/ve NİYET

( Niyet davranışları birleştiriyorsa ilkedir. )


- TUTUM ile/ve NİYET

( Onun sizin için ne olduğunu zihinsel tutumunuz belirler. )


- TUTUM ile/ve/||/<>/> SİYASET

( İnsanda. İLE/VE/||/<>/> Toplumda. )


- TUTUMLARI BELİRLEMEK ile/ve TUTUMLARDA TUTARLI OLMAK



- TUTUMLULUK ile/ve/||/<> KISINMAK

( ... İLE/VE/||/<> Kendi gereksinimlerini karşılamakta tutumlu davranmak, imsak etmek. )


- TÜTÜN(/SİGARA/NARGİLE VS.) SORUNUNDA:

"YASAK" değil SINIRLAMA
ve/||/<>
DUMAN değil GAZ
ve/||/<>
"BIRAKMA" değil BAŞLAMAMA
ve/||/<>
İRÂDE
["Evet!"
diyebilme olanağı/gücü/isteği]
değil
İHTİYÂR
["Hayır!"
diyebilme olanağı/gücü/isteği]



- TUVALET:
OTURARAK değil/yerine ÇÖMELEREK

( http://www.squattypotty.com )


- TUVALET:
OTURARAK değil/yerine ÇÖMELEREK

( ALAFRANGA değil/yerine ALATURKA )


- TÜZE'NİN TEMEL İLKELERİ - ULPIAN[M.S. 170 - 223]:
ONURLU YAŞAMAK ve/||/<> BAŞKASINI İNCİTMEMEK ve/||/<> HERKESE, HAKKINI TESLİM ETMEK



- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( ... İLE/VE/||/<> Lâyık olana, lâyık olunanı vermek/verebilmektir. )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( Adâlet ancak hakikatten, saadet ancak adâletten doğabilir. )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( Attika mahkemelerinde, suçlu, suçu tespit edildikten sonra, bazı hallerde, kendine uygun gördüğü cezayı kendi isteyebilirdi. )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( Adâlette gecikme olmaz! | Adâletin gecikmesi olmaz/olmamalı! | Adâletin gecikmişi olmaz! )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( "BURNU SÜRTMEK": Yavuz Sultan Selim, hükümdarlığında, hırsızlık yapanları bir direğe bağlar, tanınması için günlerce çarşının içinde dolaştırtırmış. Bugünkü deyimle yüz kızartıcı suçlar dediğimiz çeşitli ahlâki suçlarda ise suçluyu burnu yere sürtecek biçimde bir arabaya yatırtır, burnunu yere sürttürürmüş. "Bırak, burnu sürtsün biraz!" gibi deyimler buradan gelmektedir. Yavuz Sultan Selim'in ilk sekiz yılında yaptığı bu uygulamalarla toplum büyük bir huzura ulaşmış ve hem devletin gücünü, hem de bütçesini üç kat büyütmüştür. )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( ZEMBİLLİ ALİ EFENDİ(CEMÂLÎ)'nin adâlet anlayışını ve uygulamalarını yani kendine neden "Zembilli" denildiğini de araştırmanızı salık veririz. )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( |

ADÂLET DAİRESİ

Adâlet, dünya barışının temelidir.
Dünya bağının sınırlarını devlet belirler.
İşte bu devlet duvarını inşâ edecek, devlete düzen sağlayacak olan hukuktur.
Siyasi güç olmaksızın hukuk, yaptırımlarını yerine getiremez.
Siyasi gücü, askeriye korur.
Askeri gücün yaşamasını ekonomi sağlar.
Ekonomik gücü halk sunar.
Halkın birliğini sağlayacak olan ise adâlettir.

Adl'dir mucib-i salâh-ı cihan
Cihan bir bağdır, divan devlet
Devletin nâzımı şeriattır
Şeriata olamaz hiç hâris illâ mülk
Mülk zabteylemez illâ leşker
Leşkeri cem edemez illâ mal
Malı cem eyleyen raiyettir
Raiyeti kul eder padişah-ı âleme adl. )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( Sayın Muharrem Balcı'nın yayınlarını paylaştığı adresi... www.MuharremBALCI.com )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( Türk Hukuk Lügâtı'na, burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz... )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( Elimizde kudret olmadığı sürece, özgürlük isteriz.
Kudreti ele geçirince üstün olmak isteriz.
Ama başaramazsak, adâlet isteriz. )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( "Kurallara uymak", adâlet değildir. )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( |
  | )


- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)

( ... İLE/VE/||/<> Güçler arasındaki denge. )


- TÜZE(HUKUK) GÜVENLİĞİ / TÜZE(HUKUK) GÜVENCESİ



- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Toplumbilim. İLE/<> Sanat. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( [Amaç] Adâlet. İLE/<> Dilde ve düşüncede, incelik. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Yorum, yasa koyucunun amacına göredir ve gerekçelere bakılır. İLE/<> Çağrışım ve yorumlar, okurdan okura değişir. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( İkisi de bir "söz" söyler fakat hukuk açısından "kuralın" ya da "yargının" sözü esastır. [Kuralın sözünü, yasa koyucu; yargının sözünü, yargıç söyler. Yargıcın sözü, kuralın sözüne uygun olmak zorundadır.] İLE/<> Önemli[öncelikli] olan, öykünün sözüdür. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( [sözü] Yasa koyucu ya da yargıç söyler. İLE/<> Önce, yazar; sonra, okur söyler. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Akla, mantığa ve toplumsal gerçekliğe dayanır, sınır koyar. İLE/<> Hayal gücü ve yaratıcılık, öne çıkar ve sınırsızdır. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( [sözü] Zorla söyler, zorla dinletir. İLE/<> Zorla söylemez, ["Heves" sözüdür, muhatapları gönüllüdür.] ["Zorla güzellik olmaz!" ama hukuk olur! Hukuk'un, zorlayıcı/yaptırım gücü vardır.] )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Tekil öyküler hakkında yargıya varabilmek için olası öykülerin tamamını kuşatacak, "genel kurallar" koymayı amaçlar.[Tekil bir öykünün peşinden giden edebiyat, hukukun sabitlemek, her zaman ve her yerde aynı anlama getirmek istediği sözü açmak, genişletmek, çoğaltmak, yeni anlamlar katmak içindir.] İLE/<> Kişinin, insan öykülerinin peşindedir. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Çelişki sevmez, gördüğü yerde çelişkileri bertaraf etmek ister. İLE/<> Çelişkileri kışkırtıp bu çelişkilerden yeni anlamlar doğmasına ebelik yapmayı, en azından böylesi olasılıklar bulunduğunu unutturmamayı arzular. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Tekil kişiyi, genel ve soyut koşullar içinde değerlendirir. Yasalar, genel işlemlerdir, belirli bir durum içindeki herkes için düzenlenmişlerdir[tedvîn]. İLE/<> Kişinin, bir başkasından ayrıldığı noktaların peşindedir. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Yönlendirmelerle ilgilenmez, eylemle ilgilenir. Hukukun odaklandığı, öncelikle eylemdir, istisnalar dışında, eyleme giden yol önem taşımaz. İLE/<> Bu yoldaki uğrakları, kişinin durumunu, yönlendirmelerini, onu etkileyen etmenleri didikler. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Kişinin, neyi, neden yaptığının değil, ne yaptığının ve bu yaptığının ne gibi sonuçlar doğurduğunun yanıtını arar. İLE/<> Kişinin derinliğinin ve yapıp ettiklerindeki değişkenlerin peşindedir. Bunun doğal sonucu olarak, edebiyatçı, insanı, "yargılamak" yerine anlamaya çalışır. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Süreç ve sonuç birliği, bütünlüğü vardır/aranır. İLE/<> Süreç odaklıdır. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Açık, net, sözü uzatmayan ve tartışmaya kapalı bir ifade biçiminin peşindedir. İLE/<> Sayısız çağrışımlar, uzun soluklu ifadeler kullanır. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Hukuk ve Edebiyat Dersleri’nin, Türkiye’deki Serüveni:

Özyeğin Ünv., Bilgi Ünv. [2014 - ...]

Akdeniz Ünv., Kemerburgaz Ünv., Ulus. Antalya Ünv. [2013 - ...]

Turgut Özal Ünv., Yaşar Ün, [2012 - ...]

Kocaeli Ünv., Atılım Ün. [2011 - ...]

Kadir Has Ünv. [2009 - ...]

Ankara Ünv. [2006 - ...]

Galatasaray Ünv. [2005 - 2010]

Bilgi Ünv. [2004 - 2007]

Bahçeşehir Ünv. [2001 - 2010]



Dünyada, edebiyat ve hukuk ilişkisinin, akademide konuşulmaya başlandığı tarihler...

ABD’de, 1800'lerin sonu...

Almanya ve İtalya'da 1920'li yıllar...

Fransa ve İspanya2da 1950'li yıllar... )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Düz kalıplardan oluşan, tek renkli, sınırlı ifade olanakları ile iş görür. İLE/<> Sözcükleri, sınırsızca kullanır, benzetmeler, ironiler, çift anlamlar, imâlar ile son derece geniş dil olanaklarına sahiptir. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( "h" ve "k" ["sert"] İLE/<> "d" ve "b" [yumuşak] )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Düzenler, emreder, tanımlar ya da bilgilendirir. İLE/<> Belirtir. Duygu ve düşünceleri, estetik kaygılarla dile getirir. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Hukuk metni, "yazar" merkezlidir. İLE/<> Edebî metin, okur merkezlidir. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Alıcı, satıcı, sanık, mağdur gibi sonsal sınıflandırmalar içinde biriciklikleri pek de düşünülmeden değerlendirilirler.[Katalog suçlar vardır fakat katalog kahramanlar yoktur.] İLE/<> Kişi[kahraman], kendine özgüdür. Biricik olduğu göz ardı edilmez. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( "Olmayacak" bir öykü üstüne söz söylemez. İLE/<> Gerçeğe aykırı olanla da olanaksız olanla da ilgilenir.

Yasa, olası öykülerde...

Ya kahramana ne yapması gerektiğini söyler: Kural

Ya ne yapmaması gerektiğini: Yasak

Ya yapacağı şeyi nasıl yapacağını: Yöntem/Usûl

Ya kahramanın yaptığı şeyi yapmış sayıp saymayacağını: Tespit

Ya da kahramanın yaptığı ya da yapmadığı şeyin yaptırımını: Ceza, Tazminat vb. )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Hukuk Fakültesi Mezunu Yazarlar...

Fuat Köprülü, Necati Cumalı, Oktay Rıfat, Ziya Osman Saba, Mithat Cemal Kuntay, Burhan Felek, Samet Ağaoğlu, Metin Önal Mengüşoğlu, Rasim Özdenören, Mevlana İdris, Sibel Eraslan, Nuri Pakdil, Orhan Seyfi Orhon, Şevket Rado, Gülten Akın, Demir Özlü, Vüs'at O. Bener, Orhan Hançerlioğlu, Asaf Halet Çelebi, Çetin Altan, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Zeyyat Selimoğlu, Şemsi Belli, Kemal Burkay, Erdal Öz, Yiğit Okur, Ebubekir Eroğlu, Tahir Abacı, Turgay Fişekçi, Akif Kurtuluş, Behçet Çelik, Faruk Erem...

Hukuk Fakültesi Mezunu Müzisyen...

Şerif Muhiddin Targan



Hukuk Fakültesini yarıda bırakanlar:

Attilâ İlhan, Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Hilmi Yavuz, Ahmet Muhip Dıranas, Melih Cevdet Anday... )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Hukuk ve Edebiyat Dersleri’nin, Türkiye’deki Serüveni:

Özyeğin Ünv., Bilgi Ünv. [2014 - ...]

Akdeniz Ünv., Kemerburgaz Ünv., Ulus. Antalya Ünv. [2013 - ...]

Turgut Özal Ünv., Yaşar Ün, [2012 - ...]

Kocaeli Ünv., Atılım Ün. [2011 - ...]

Kadir Has Ünv. [2009 - ...]

Ankara Ünv. [2006 - ...]

Galatasaray Ünv. [2005 - 2010]

Bilgi Ünv. [2004 - 2007]

Bahçeşehir Ünv. [2001 - 2010]



Dünyada, edebiyat ve hukuk ilişkisinin, akademide konuşulmaya başlandığı tarihler...

ABD’de, 1800'lerin sonu...

Almanya ve İtalya'da 1920'li yıllar...

Fransa ve İspanya2da 1950'li yıllar... )


- TÜZE(HUKUK) ile/<> YAZIN(EDEBİYAT)

( Hukuk ve Edebiyat arasında, buraya kadarki FaRkLaR, Sayın Mehmet Ali Başaran'ın (avukat ve edebiyatçı) tespitleridir. Katkıları için çok teşekkür ediyor, çalışmalarının ve başarılarının sürekliliğini diliyoruz... )


- TÜZE/HUKUK:
VAR OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLMASI GEREKEN



- TÜZE/HUKUK ile/ve/||/<> AKTÖRE/AHLÂK

( [Hesap] Eylemden sonra. İLE/VE/||/<> Eylemden önce. )


- TÜZE/HUKUK ile/ve/||/<> AKTÖRE/AHLÂK

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- TÜZE/HUKUK ile/ve/||/<> AKTÖRE/AHLÂK

( Görünen ahlâk. İLE/VE/||/<> Görünmeyen hukuk.
Visible moral. VS./AND/||/<> Invisible law. )


- TÜZE ve/||/<>/= AKIL



- TÜZE ve/||/<> DEVLET



- TÜZEL/HUKUKÎ SORUMLULUK ile/ve/değil/=/||/<>/>/< İNSANÎ/BİREYSEL SORUMLULUK



- TÜZEL/HUKUKÎ ile/ve/||/<>/< TÜREL/ÂDİL



- ÜÇ AĞLAMA BİÇİMİ/NEDENİ

( * KORKU -
* MUHABBET - BÜKÂ'ALİLLLAH
* HAYRET VE AŞK - BÜKÂ'ALLAH )


- ÜÇ AKIL:
MUTLU ve/||/<> YARDIMSEVER ve/||/<> EVRENSEL



- ÜÇ BÜYÜK TEHLİKE:
DUYGUSUZLUK ile/ve/<> ETKİSİZLİK ile/ve/<> AKILSIZLIK

( "Akıllı" kişilerde. İLE/VE/<> "Duygulu" kişilerde. İLE/VE/<> Etkili kişilerde. )


- ÜÇ TEHLİKE:
AKILLILARDA ile/ve/||/<> DUYGUSALLARDA ile/ve/||/<>
"ETKİLİLERDE"

( [ne yazık ki] Duygusuzluk. İLE/VE/||/<> Etkisizlik. İLE/VE/||/<> Akılsızlık. )


- ÜÇ/DÖRT BOYUT ile/ve/değil/||/<>/< 11 BOYUT



- ÜÇGENİN İÇ AÇILARI ile/ve/değil/||/<>/< İNSANIN İÇ ACILARI

( Bilinir/bilinebilir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< [çoğunlukla/pek/yeterince] Bilinmez/bilinemez. )


- UCLARDA OLMAK(DURMAK/BULUNMAK)
ile/değil/yerine
ORTAK NOKTALARDA/ALANLARDA BULUN(/Ş)MAK



- UÇMAK için/ve/||/<>/>/< AŞAĞI ÇEKENLERİ/SIRTINDAKİLERİ BIRAKMAK



- UÇURTMALARIN UÇMASI:
YEL GÜCÜ ile/ve/değil/||/<>/>/< YELE KARŞI KOYARAK



- UCUZ "MUTLULUK" değil/yerine YÜCELTEN "ISTIRAP"



- UCUZ İŞ ile/değil/yerine/>< İYİ İŞ

( İyi değildir. İLE/>< Ucuz değildir. )


- UCUZLAŞMA ile/değil/yerine/>< BASİTLEŞME

( Yıkım vardır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşam vardır. )


- UFUK AÇILMASI ile AYDINLANMA



- UĞRAŞ:
KİŞİYLE ile/değil/yerine İŞİYLE

( Boş kişinin uğraşı. İLE/DEĞİL/YERİNE Hoş (nitelikli) kişinin uğraşı.
[ Hoş (nitelikli) kişi, işiyle uğraşır; boş kişi, kişiyle uğraşır. ] )


- UĞRAŞ:
KİŞİYLE ile/değil/yerine İŞİYLE

( Ayinesi iştir kişinin, lâfına bakılmaz! )


- UĞRAŞILMASI GEREKEN ile/ve/değil/yerine/<>/< UĞRAŞILMAMASI GEREKEN

( Gerekeni yapmak, ciddiyetin ve içtenliğin kanıtıdır. )


- UĞRAŞILMASI GEREKEN ile/ve/değil/yerine/<>/< UĞRAŞILMAMASI GEREKEN

( The doing is the proof of earnestness. )


- UĞRAŞMAK:
AKLINDAKİLERLE ile/ve/||/<> GÖNLÜNDEKİLERLE

( Gündüzleri. İLE/VE/||/<> Geceleri. )


- ULAŞIL(A)MAMIŞ OLAN ile/ve ULAŞILACAK OLAN



- ULAŞMAK ile/ve/değil NEDEN OLMAK



- ULAŞMAK ve/||/=/<>/< ÜLEŞMEK



- ÜLFET[Ar.] ile/ve/||/<> MUKARENET[Ar. < KARN]

( Alışma, kaynaşma. | Görüşme, konuşma. | Dostluk, ahbaplık. | Huy etme. İLE/VE/||/<> Bitişiklik, yaklaşma, kavuşma, bitişme. | Uygunluk. )


- ÜLKE ADI KULLANMAK ile/yerine ŞEHİR/EYALET/BÖLGE ADI KULLANMAK



- ÜMİT YİTİMİ ile/ve/||/<>/>/< UTANÇ

( Ormana/adaya düşen ya da ağır doğa koşullarına maruz kalanların ölümü, koşulların zorluğundan değil o duruma nasıl düştüğünün utancından["düşüncesinden"] ve o zorlu koşullardan çıkabilmek için daha yeterli/yetkin düşünebilmek yerine gittikçe ümidini yitirmesinden kaynaklanırmış. )


- ÜMİT YİTİMİ ile/ve/||/<>/>/< UTANÇ

( "Esaretin Bedeli"[Shawshank Redemption - 1993], "Yaşamak İçin[Alive - 1993]", "İhanet[The Edge - 1997]" [Anthony Hopkins - Alec Baldwin], "Yeni Yaşam[Cast Away - Tom Hanks], "127 Saat" filmlerini de özellikle izlemenizi salık veririz. )


- ÜMİT YİTİMİ ile/ve/||/<>/>/< UTANÇ

( "Ümit Yitimi" değil/yerine Ümit... - B )


- ÜMİT YİTİMİ ile/ve/||/<>/>/< UTANÇ

( )


- ÜMİT ile/ve/<> CESÂRET

( Ümitsizliğe kapılmadan gerçeklerle yüzleşmek ve sahip olduklarımızda mutlu olmak gereklidir. )


- ÜMİT ile/ve/<> CESÂRET

( Cesaret, tehlike karşısında akıl ve zekânın kullanılmasıdır. )


- ÜMİT ile/ve/<> CESÂRET

( Doğru olanı gördüğü halde yapmamak, cesâretsizliktir. )


- ÜMİT ile/ve/<> CESÂRET

( Ümidimizi kesmeyiz, kesemeyiz! )


- ÜMİT ile/ve/<> CESÂRET

( Kişinin ümitsizlik hakkı yoktur. )


- ÜMİT ile/ve/<> CESÂRET

( Ümitsizlik, bir üçgende, dördüncü köşeden bahsetmek gibidir. )


- ÜMİT ile/ve/<> EMEK

( Ümit kalacağına emek kalsın. )


- ÜMİT ve/<> GÖNÜL



- ÜMİT ile/ve/<>/|| MUTLULUK



- ÜMİT ile/ve OLASILIK

( Her koşulda ve sürekli olarak beslenmeli, vazgeçilmemelidir! İLE/VE Olabildiğince öngörülebilmelidir. )


- ÜMİT ile/ve OLASILIK

( Must feed in all conditions and all the time. WITH/AND Must forsighted as much as possible. )


- ÜMİTLİ/UMUTLU OLMAK ile/ve/<> MUTLU OLMAK

( UMUTLU/LUK ile/ve/<> MUTLU/LUK )


- ÜMİTSİZLİK =/ve/||/<>/> | YENİLGİ ve ÖLÜM |



- ÜMİTSİZLİK değil/yerine/>< SEVGİ



- UMUR ve/||/<>/> UMUT ve/||/<>/> ONUR



- UMUT ile/ve/<> İMAN ile/ve/<> SEVGİ



- UMUT ile/ve/=/||/<> YAŞAMI UMURSAMAK



- UN TANESİ/PARÇASI ile/ve/||/<>/> PİRİNÇ TANESİ/PARÇASI

( Düşünce. İLE/VE/||/<>/> Sözcük/terim. )


- ÜNİVERSİTE ile/ve/değil/||/<>/>/< UÇAN ÜNİVERSİTE

( "Uçan Üniversite" kitabının özetini okumak için burayı tıklayınız... )


- UNIX ile LINUX



- UNUT! değil/yerine UMUT/ÜMİT



- UNUTABİLMEK ile/değil BİLGELEŞME



- UNUTABİLMEK ve/=/||/<>/> İYİLEŞMEK



- UNUTALIM! ile/ve/||/<>/> UNUTMAYALIM!

( "Yaptığımız" "iyiliği" ve "gördüğümüz" "kötülüğü". İLE/VE/||/<>/> Ölümü. )


- UNUTMA HAKKI ve/||/<> UNUTULMA HAKKI

( "Unutulma Hakkı" nedir? için burayı tıklayınız... )


- UNUTMAK(UNUTKANLIK) ile/değil ZİHNİN(AKLIN/"KAFANIN") YOĞUN/BİR YER(LER)DE OLMASI



- UNUTMAK/UNUTABİLMEK ile/ve/<> BIRAKMAK/BIRAKABİLMEK

( Unutmamak, bir anlamda putperestliktir. )


- UNUTMAK/UNUTABİLMEK ile/ve/<> BIRAKMAK/BIRAKABİLMEK

( LETE: Unutma yudumu. )


- UNUTMAK/UNUTABİLMEK ile/ve/<> BIRAKMAK/BIRAKABİLMEK

( Ledün ilmi, bilineni unutma ilmidir. )


- UNUTMAK/UNUTABİLMEK ile/ve/<> BIRAKMAK/BIRAKABİLMEK

( Olursak olacağız. Evvelinin evveli, ahirinin ahiri yok. Bu kadar yaş yaşadık, ne anladık? İstikbal dersen, bir saniye ilerisinden haberimiz yok, hepsi rüya. İyisi mi, hepsini unut! )


- UNUTMAK/UNUTABİLMEK ile/ve/<> BIRAKMAK/BIRAKABİLMEK

( Huzur, rahatlıktadır. Rahatlık ise unutmakla olur. )


- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine/<> AFFETMEK

( Bir hatayı, hem unutmak, hem affetmek aptallıktır. Ne unutmak, ne affetmek, hainliktir. Hatayı unutmayıp sahibini affetmek, işte bu erdemdir. )


- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine/<> AFFETMEK

( Söylenilmeyebilecek, yanlış/yersiz/zamansız bir söz, ancak affedilir fakat unutulmaz! )


- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine/<> AFFETMEK

( Aldığın dersi kaybettirir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Bakış açını değiştirir. )


- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine/<> AFFETMEK

( Mutlu eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Güçlü kılar. )


- UNUTMAK ile/değil/yerine ASKIYA ALMAK



- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine HIZLI GEÇMEK



- UNUTMAK değil UNUTABİLMEK

( Kavram. DEĞİL Kişinin/kişinin olanağı, becerisi, bilgisi, bilgeliği(irfanı), istenci(irâdesi) ve direnci(ihtiyârı). )


- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine ÜZERİNE KONUŞMAMAK



- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine ÜZERİNE KONUŞMAMAK



- UNUTUL/UR / UNUTURUZ / UNUTURUM / UNUTURSUN değil/yerine/></<
YAZMAZSAK/YAZMAZSAM/YAZMAZSAN UNUTULUR/UNUTURUZ/UNUTURUM/UNUTURSUN



- UNUTUR(UZ) ile ANIMSAR(IZ) ile ÖĞRENİR(İZ)

( Anlatılırsa/k. İLE Eğitilirse/k. İLE Deneyimletilirse/k. )


- UNVANLARI["ÜNVAN" değil!]:
ADLARIN BAŞINA YAZMAK değil/yerine SONUNA YA DA ALTINA (AYRAÇ İÇİNDE) YAZMAK

( "Prof./Dr. ... ..." DEĞİL/YERİNE "... ... (Prof./Dr.)" gibi. )


- UNVANLARI["ÜNVAN" değil!]:
ADLARIN BAŞINA YAZMAK değil/yerine SONUNA YA DA ALTINA (AYRAÇ İÇİNDE) YAZMAK

( Kişinin ve adının önüne gelebilecek -unvanı/sıfatı ne kadar önemli/değerli olursa olsun- hiçbir unvan/sıfat konulamaz/konulmamalıdır! )


- UNVANLARI["ÜNVAN" değil!]:
ADLARIN BAŞINA YAZMAK değil/yerine SONUNA YA DA ALTINA (AYRAÇ İÇİNDE) YAZMAK

( Belki algıda/tanımada kolaylık ve hız kazandıracağından hareketle bu biçimde uygulanıyorsa da bu tutumdan vazgeç(il)melidir! [Saygısızlık ya da hakaret olarak yorumlanmamalıdır!] )


- UNVANLARI["ÜNVAN" değil!]:
ADLARIN BAŞINA YAZMAK değil/yerine SONUNA YA DA ALTINA (AYRAÇ İÇİNDE) YAZMAK

( Türkçe'si varken...
* PROFESÖR yerine BİLMEN
* DOÇENT yerine BİLGEN
* YARDIMCI DOÇENT yerine BİLGER
* ASİSTAN yerine KÖMEK
* REKTÖR yerine BİLİMBEY
* DEKAN yerine YETİLBEY
* DOKTOR yerine ÖKE
* MASTER yerine UNGAN
* ÜNİVERSİTE yerine BİLİMTEY
* AKADEMİSYEN yerine BİLİMCİ
* BİLİM İNSANI yerine BİLİMCİ )


- ÜRETİM ARTIŞI ile/ve NİTELİK ARAYIŞI

( Rüzgâr ve gökgürültüsünün birbirini tamamlaması artışı simgeler. )


- ÜRETİM:
ENDÜSTRİYEL ile/ve/<> ÖZEL

( Özel üretim yapan işletmelerde, ürünler sıfırdan tasarlanarak ya da siparişe özel olarak mühendislik çalışmaları sonucunda ortaya çıkar. Sipariş için gerçekleştirilen tasarım, ürünün sonucuna aktarılacağından dolayı ve hazırda bulunan pek çok tahmin nedeniyle, tüm üretim sürecinde esnek bir yapı olmasını gerektirmektedir. Varolan süreçlerin esnekliği dolayısıyla da, özel üretim yapan işletmeler, ERP sistemlerinden temel olarak esneklik ve çeviklik beklemektelerdir. Endüstriyel üretim yapan işletmeler tarafında ise ürünler, sipariş bazlı olarak ayarlanır. Müşteriler, stokta bulunan bir ürünü sipariş edebilecekleri gibi, önceden tasarlanmış ve katalogda yer alan bazı özellikler ve seçenekleri de satın alınacak ürüne katarak sipariş verebilirler ancak değişiklik istekleri, kataloglar ile sınırlıdır.

Özel üretim yapan firmalar, esneklik ve çevikliğe önem verirken, endüstriyel üretim yapan firmalar daha çok operasyonel verimliliğe odaklanmaktadır. Aynı zamanda, endüstriyel üretim yapan firmalar, üretim süreçlerinde, özel üretim sürecindeki her bir projenin değiştiği durumun aksine, tahmin edilebilirlik ve süreklilikten gelen avantajlara da sahip olurlar. Tahminler ve yansıtmalar sayesinde de, yöneticiler, sonuçları ölçebilirler ve gerektiğinde yönlerini değiştirebilirler. Bu değerler de bulunulan süreçlerin gelişmesini ve tüm zincirin bütünleşmesinin güçlenmesini sağlar. )


- ÜRETTİĞİNİ TÜKETEN ile/ve/yerine/<> TÜKETTİĞİNDEN ÜRETEN



- ÜRÜN ile/ve/<> YAPIT ile/ve/<> MEYVE



- US/AKIL/LOGOS:
KİŞİDE ve AİLEDE ve TOPLUMDA

( KINALIZÂDE - AHLÂK-I ALÂİ kitabını okumanızı salık veririz. )


- US/AKIL ile/ve/değil/||/<>/< BAĞLAM



- US ile/ve/değil/||/<> USUN YAPILANDIRILMASI/İNŞÂSI



- USANÇ/GINA ile/ve/||/<>/< KANIKSAMA

( İlişki(ler)de, "sahip olmakta", [kendinden ve/ya da ötekinden] "eminlikte", en önemli eşik, kanıksama noktasıdır. [Kavuşmakta/vuslatta, gına/kanıksama vardır.]

Bu eşik, ancak, bunun bilgi ve bilinciyle, sürekli anımsanarak, ilişkiyi besleyecek/destekleyecek davranış ve tutumla, iletişim ve paylaşımla aşılabilir. )


- ÜSLÛP'TA:
BİREYSELLİĞİN YÜCELİĞİ ve GÜZELLİK SEVGİSİ



- ÜSLÛP ile/ve/||/<> USTURUP/LU[İt. < STROPA]

( Tarz. İLE/VE/||/<> Biçimine getirmek, uygun zamanı bulmak, denk düşürmek. )


- USSAL/LIK ile/ve/<> EVRENSEL/LİK



- USSAL ile/ve/||/<> KAVRAMSAL



- ÜST METİN İŞARETLEME DİLİ/HYPERTEXT MARKUP LANGUAGE/HTML[İng.] ile/ve/||/<> GENİŞLETİLEBİLİR İŞARET DİLİ/EXTENSIBLE MARKUP LANGUAGE/XML[İng.]

( Verileri ve içerikleri görüntülemek için kullanılır. İLE/VE/||/<> Verileri depolamak ve paylaşmak için kullanılır. )


- ÜST METİN İŞARETLEME DİLİ/HYPERTEXT MARKUP LANGUAGE/HTML[İng.] ile/ve/||/<> GENİŞLETİLEBİLİR İŞARET DİLİ/EXTENSIBLE MARKUP LANGUAGE/XML[İng.]

( Etiketleri önceden tanımlanmıştır. İLE/VE/||/<> Etiketleri önceden tanımlanmamıştır. Kullanıcı kendi etiketlerini oluşturmaktadır. )


- ÜST SINIF ile ORTA SINIF ile ALT SINIF

( Yaşar. İLE Yakınır. İLE Şükreder. )


- ÜST SINIF ile ORTA SINIF ile ALT SINIF

( Paraya tapar. İLE Öndere tapar. İLE Tanrı'ya tapar. )


- ÜST ile/ve NİTELİKLİ



- ÜSTÂD ile USTA ile KALFA ile ÇIRAK ile YAMAK/ELULAĞI

( ... İLE Yaşadıklarımızın. İLE Yaşamakta olduklarımızın. İLE Yaşayacaklarımızın. İLE ... )


- USTALAŞMA ve/||/<>/> YALINLAŞMA

( Ustalaşanlar, yalınlaşır. Yalınlaşma da çekim yaratır. )


- USTALIK:
USTANI GEÇMEK ve/||/<> SENİ GEÇECEK USTA YETİŞTİRMEK



- USTALIK ile/ve İRFAN



- USTALIKLA ile/ve/<> USÛLÜNCE



- ÜSTE ÇIKMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine SAVUNMA



- ÜSTESİNDEN GELMEK ile ALTINDAN KALKMAK



- ÜSTÜN İNSAN değil OLGUN/YETKİN/KÂMİL KİŞİ



- ÜSTÜN" ile/değil ÜSTTE DURAN



- ÜSTÜN/LÜK / GERİ/LİK ile/ve/değil/yerine FARK/LI/LIK



- ÜSTÜN/LÜK ile/ve/değil/yerine KAPSAYICI/LIK



- ÜSTÜN ve/||/=/<> İNSANI/KİŞİLERİ SEVEN

( En "üstün" kişi/ler, kişileri/insanı seven(ler)dir. )


- ÜSTÜNLÜĞÜN, TÜZESİ değil/>< TÜZENİN, ÜSTÜNLÜĞÜ

( Sakın Ha! - Sami Selçuk )


- ÜSTÜNLÜK:
BAŞKALARINDAN değil/yerine/>< ÖNCEKİ DURUMUNDAN



- ÜSTÜNLÜK ile/değil/yerine/>< (SADECE) BİLMENİN (BELKİ/BİRAZCIK) FARKI



- ÜSTÜNLÜK ile/değil/yerine BÜTÜNLÜK

( )


- ÜSTÜNLÜK değil/>< SEÇİLMİŞ/LİK



- USÛL - ESAS ile/ve/||/<> KEM ÂLET - KEMALÂT

( Yöntem, içerikten önce gelir. İLE/VE/||/<> Yanlış ya da kötü araç/âlet ile iş çıkarılmaz, olgunluk sağlan(a)maz. )


- USÛL:
İLKE ve/||/<> YÖNTEM



- USÛL/METOD/OLOJİ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= YÖNTEMBİLİM



- USÛL ile/ve ERKÂN

( Yöntemler. İLE/VE Esaslar, destekler. | Reisler. )


- UT ile UD[Ar.]

( Utanma. İLE Türk müziği araçlarından, iri karınlı, kirişli, çalgıçla çalınan bir çalgı. )


- UTANÇ:
BENCİL OLMAK ile/değil/ne yazık ki BENCİL GÖRÜNMEK

( [ne yazık ki] Kişiler, bencil olmaktan değil "bencil görünmek"ten utanır. )


- UTANIYORUM ile/değil/yerine/>< TANIYORUM!



- UTANMA:
BAŞKALARINDAN ile/ve/<>/değil/yerine KENDİNDEN



- UTANMAK ve/||/<>/> DOĞRULUK



- UTANMAK değil/yerine DOĞRUYU SÖYLEYİP "KAYBETMEK"/KAZANMAK



- UTANMAK ile EDEB



- UTANMAK ile/ve/||/<> KENDİNE YAKIŞTIR(A)MAMAK



- ÜVEYE EDERSEK ve/||/<> GELİNE EDERSEK

( [kendi] Çocuğumuzda buluruz! VE/||/<> Kızımızda buluruz. )


- UYANIK/UYKUSUZ ile "UYANIK"



- UYANIKLIK:
"ÖTEKİNİN AÇIĞINI GÖRMEK/ARAMAK" değil/yerine/>< KENDİNİ DENETİMDE TUTMAK



- UYANMAK ile/ve/||/<> AYDINLANMAK



- UYARI/İKAZ ile/ve/değil/yerine OLUMSUZ SONUÇLARA/SONUÇLARI İŞARET



- UYARLAMAK ile/değil UYGULAMAK



- UYGAR/MEDENÎ ile MODERN



- UYGARLAŞMA ile/ve/||/<>/< GÖÇ



- UYGARLAŞMADA:
KILIÇ ile/ve/fakat/değil/yerine/<>/> KALEM ve KİTAP

( Başlattı. İLE/VE/FAKAT/DEĞİL/YERİNE/<>/> Yaşattı VE Sürdürdü. )


- UYGARLIK/MEDENİYET:
TOPRAK ve/+/||/<> DİL ve/+/||/<> DİN



- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Evrensel. İLE/VE/||/<> Yerel. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Denetimli. İLE/VE/||/<> Bilinçdışı. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Toprak, kişiye aittir. İLE/VE/||/<> Kişi, toprağa aittir. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Uygarlık, olay ve olguları birbirinden büyük titizlikle ayırd edebilmektir. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Kültür, en geniş tanımıyla yaşam biçimini gösterir. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Kültür, insan-doğa ve kişi-kişi[toplum] ilişkilerinin toplamıdır. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Uygar kişi, dünyanın neresinde ve hangi kültürde üretilirse üretilsin, insanlık değerlerine sahip çıkan, onu benimseyen ve yaşamına katan kişidir. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Evrenseller kültürler içinde yer almış olmalıdır. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( UYGARLIK/MEDENİYET = ZANAAT-FEN ve AHLÂK )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( MEDENİYET OLUŞTURABİLMEK İÇİN:
* TANRI/İLK İLKE,
* EVREN/DOĞA,
* İNSAN )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Farkındalık ile. İLE/VE/||/<> Farkında olmadan. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Yöntemli. İLE/VE/||/<> Alışkanlıklar. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( İnsan - İnsan ilişkisi (ile). İLE/VE/||/<> Doğa - İnsan ilişkisi (ile). )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Sanat. İLE/VE/||/<> Zanaat. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Öğrenilir. İLE/VE/||/<> Yaşanır. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Kimsin/iz? İLE/VE/||/<> Kimlerdensin/iz? / Nerelisin/iz? )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Uluslararası. İLE/VE/||/<> Ulusal. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( ZAMAN: Doğrusal. İLE/VE/||/<> Döngüsel. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Us. İLE/VE/||/<> Us dışı. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Yasa. İLE/VE/||/<> Töre. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Medine. İLE/VE/||/<> Yesrib. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Çatışmalar içinde. İLE/VE/||/<> Zahmetler içinde. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Kâmil kültür, kendinden sonra gelecek kültürün gübresidir. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Gerçek üstü. İLE/VE/||/<> Gerçek. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Ancak, felsefenin getirebildiği/sağladığı/sunduğu. İLE/VE/||/<> Sanat ve dinin getirdiği. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Bilim. İLE/VE/||/<> Felsefe. )


- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR

( Saygıyla... İLE/VE/||/<> Sevgiyle... )


- UYGARLIK ve/||/<>/< ADÂLET

( Ayakta durabilmek için. VE/||/<>/< Sürdürülebilirlik için. )


- UYGARLIK ve/||/=/<>/< İNSAN/LIK



- UYGARLIK ve/<> KAVRAMSALLIK



- UYGARLIK = MEDENİYET = CIVILIZATION[İng.] = CIVILISATION[Fr.] = ZIVILISATION[Alm.] = CIVIS[Lat.] = CIVILIZACIÓN[İsp.]



- UYGARLIK ve/||/<> ZEKÂ



- UYGARLIKTA(MEDENİYETTE):
SU ve YOL



- UYGULAMA (RİYÂZET)



- UYGULAMALI!



- UYGULAMAYA YÖNELİK BİLGİ ile/ve SAF SOYUT BİLGİ



- UYGULANMALI!:
[ne] YER ne de GEÇİT VERMELİ

( Adâletsizliğe ve hukuksuzluğa...
Görüntü ve reklâm kirliliğine, "yerel yönetimlerin", "yöneticilerin" keyfiyetine ve adâletsizliğine...
Gürültü/uğultu kirliliğine ve korna/zil çalanlara...
Işık kirliliğine...
Sigara ve tüm ürünleriyle çevreyi ve toplumu rahatsız eden nesnelere ve içen davranış/tutum ve kişilere...
Dilde, yazım hatalarına ve yazım kurallarına uymayanlara...
Beslenmede, abur-cubura, "et" ve "hayvansal ürünlere"...
Her türlü saygısızlık ve keyfiyete...


Ne yer, ne de geçit vermek üzere, haklarımızı sürekli bilmeli ve anımsamalı, hakkı/mızın biz almadıkça verilmeyeceğinin bilinciyle gereken her türlü eylem, tavır, tutum, duruş ve davranış içinde olmamız gerektiğini uygulayarak göstermek, paylaşmak, aktarmak, eğitmek, dayanışmak, işbölümü ve işbirliği içinde olmak durumunda ve zorundayızdır. )


- UYGULANMAYAN AHLÂK ile/değil/yerine/>< UYGULANAN AHLÂK

( Sözü edilir fakat kendi yoktur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sözü edilmez fakat uygulanır. )


- UYGULAYICI ile/ve/<>/|| UYGULATICI

( Sanatçı, hem uygulayıcı, hem uygulatıcı olabilmelidir. )


- UYGUN OLMA/MA ile/ve/değil YETERİNCE UYGUN OLMA/MA



- UYGUN OLMAK" ile/ve/değil/||/<>/< AİT OLMAK

( Bir yere "uygun olmak", oraya ait olduğumuz anlamına gelmez. )


- UYGUN OLMAK" ile/ve/değil/||/<>/< AİT OLMAK

( )


- UYGUN OLMAMAK ile YETERİ KADAR UYGUN OLMAMAK



- UYGUNLUK ile/ve/||/<> BECERİ



- UYKUDAN) UYANMAK ile/ve/<>/< BİLMEK

( Göz ile değil! İLE/VE/<> Söz ile değil! )


- UYUM/LU/LUK ile/ve/||/<> ESNEK/LİK



- UYUM/LU/LUK ile/ve YALIN/LIK



- UYUM ile/ve/||/<>/> ÇATIŞMA ile/ve/||/<>/> ÇÖZÜLME



- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Her varolan, öteki bir varolan ile uyum içindedir. )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Uyumun içinde, korkuya yer yoktur. )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Şehvet gibi ateş, nefret gibi kötülük, uyumsuzluk gibi acı ve aydınlanma gibi de sevinç yoktur. )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( En büyük hastalık, doyumsuz istekler; en büyük acı da uyumsuzluktur. )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Sarı, öğle güneşinin rengi yani orta noktanın ve dengenin simgesidir. )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Gerçek, Sattva'dan ötededir. )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( İFRÂT[< FART] - İTİDAL - TEFRİT )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Tamas donuklaştırır, rajas çarpıtır, sattva uyumlu kılar. )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( İnsan-altı olanlar, Tamas'ın ve Rajas'ın egemenliği altındalardır; kişiler ise Sattva'nın. )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Berraklık ve yardımseverlik, zihni ve eylemi etkilemesinden dolayı Sattva'dır. )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Sattva'nın olgunlaşmasıyla tüm arzu ve korkular son bulur. )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Tamas obscures, rajas distorts, sattva harmonises. )


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Every being is compatible vs. every other being.
In harmony there is no place for fear.
The sub-human - the 'humanoids' - are dominated by tamas and rajas and the humans by sattva.
Clarity and charity is sattva as it affects mind and action.
With the maturing of the sattva all desires and fears come to an end.
The real is beyond sattva. )


- UYUM ile/ve/||/<>/> EVRENSEL/KOZMİK UYUM



- UYUMLU/LUK ile/ve GÜZEL/LİK



- UYUMLU/LUK ile/ve UYGUN/LUK



- UYUMSUZ ile/ve/değil/||/<> TUTUNAMAYAN



- UYUŞMAK ile/değil/yerine/>< YETİŞMEK



- UYUŞUK/LUK ile/değil/yerine/>< DİNGİN/LİK



- UYUTMAK ile/ve/||/<> UYANDIRMAK

( Gövdeyi ameliyat etmek için gereklidir. İLE/VE/||/<> Zihni/ni "ameliyat etmek" için gereklidir. )


- UYUYUP, UYANAMAMAK ve/||/<> UYANIP, BULAMAMAK

( Sevdiklerimizin ve değeri bilinmesi gerekenlerin değerini bilelim!... )


- UZADEVİM(TELEKİNEZİ[Fr./İng.]) ile KALDIRMA(LEVİTASYON[Fr./İng.])

( Telekinezi ya da sadece kinezi, özdeğin(maddenin) iç dinamiklerine zihin/düşünce gücüyle etki ederek biçimini değiştirmek. İLE Levitasyon ise, özdeği bütün olarak yerinden hareket ettirmek/havalandırmak/havada dolaştırmak. )


- UZADUYUM GÖSTERGE



- UZAK DURMALI!:
KÖRDEN değil NANKÖRDEN <>
YÜZSÜZDEN değil İKİYÜZLÜDEN <>
"TİPİ BOZUK"TAN değil "SÜTÜ BOZUKTAN"



- UZAK DURMAMAK/DURMAK ile/ve/=/||/<> RIZÂ GÖSTERMEK/GÖSTERMEMEK



- UZAK DURULMASI GEREKEN KİŞİLER:
"HEP HAKLILAR" ve/||/<> "HERŞEYE, SÜREKLİ İTİRAZ EDENLER" ve/||/<> "SADECE BEN" DİYENLER ve/||/<> BAŞKALARINI DEĞERSİZ GÖRENLER ve/||/<> ÇIKARCILAR ve/||/<> İSTEDİĞİ OLMADIĞINDA TUTUM DEĞİŞTİRENLER ve/||/<> ARAMADIĞIN SÜRECE ARAMAYANLAR ve/||/<> İŞİ DÜŞMEDİKÇE TANIMAYANLAR ve/||/<> İŞİ BİTTİĞİNDE, YANINDA DURMAYANLAR



- UZAK İLİŞKİLER ile/ve/||/<> YAKIN İLİŞKİLER



- UZAK TUT/ALIM! ve/||/<> UZAK DUR/ALIM!

( Yüzü "çirkin olan"ı değil yüreği çirkin olanı. VE/||/<> Giysisi kirli olandan değil "zihni/düşüncesi" kirli olandan. )


- UZAKDOĞU SİMGELERİ/KÜLTÜRÜ ile/ve ORTADOĞU SİMGELERİ/KÜLTÜRÜ

( Doğa bilgeliği. İLE/VE Toplum bilgeliği. )


- UZAKLAŞMAK ile/değil/yerine/>< UZLAŞMAK



- UZATMA! ile/ve/||/<>/> UZLAŞ! ile/ve/||/<>/> UNUT!



- ÜZEN ...
YALAN SÖYLEMESİ ile/ve/değil/> ONA, DAHA SONRASINDA İNANAMAYACAK OLMAK



- ÜZERİNDE DURMAK ile/ve GÖZARDI ETMEMEK



- ÜZERİNE BİRŞEYLER SÖYLEMEK ile BELİRLEMEK

( Bir şey ki söylemesen de olur, söyleme! Bir şey ki yapmasan da olur, yapma! )


- ÜZGÜN/LÜK ve/||/<>/> DÜZGÜN/LÜK



- UZLAŞ(TIR)MA ile/değil ANLAŞ(TIR)MA



- UZLAŞIM ve UNUTMAK



- UZLAŞMA ile/ve/||/<> BARIŞMA



- UZLAŞMA ile/değil ERDEM



- UZLUK/EHLİYET/HAZAKAT ile/ve/<> DEĞİM/LİYÂKAT



- UZMANLAŞMA ile "KÖK SALMA"



- UZMANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİREŞİM/TEVHİD



- UZMANLIK ve/||/<>/>/< İŞBÖLÜMÜ



- ÜZÜLME(MELİ)!:
[ne] YALNIZLIK('A) ne de YALAN('A)



- UZUN UZUN DÜŞÜNMEK/BOŞ BOŞ OTURMAK ile/ve/değil/yerine AZ AZ (DA OLSA) EYLEMEK/BİR ŞEYLER YAPMAK

( Pek kolay olmasa da... )


- UZUN UZUN DÜŞÜNMEK/BOŞ BOŞ OTURMAK ile/ve/değil/yerine AZ AZ (DA OLSA) EYLEMEK/BİR ŞEYLER YAPMAK

( Kepçe tutan elim olsun, dış kapıda yerim olsun! )


- UZUN YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine DERİN/DÜRÜST/DOĞRU YAŞAMAK



- ÜZÜNTÜ ile KAYGI ile İNANÇ

( Geçmişe bakar/baktırır. İLE Çevreye bakar/baktırır. İLE İleriye bakar/baktırır. )


- ÜZÜNTÜNÜN PAYLAŞIMI ve/||/<> SEVİNCİN PAYLAŞIMI

( Üzüntüyü azaltır. VE/||/<> Sevinci çoğaltır. )


- VAHİM/ÜZÜCÜ OLAN:
YALAN SÖYLEMİŞ OLMASI ile/ve/değil/||/<>/> ONA BİR DAHA GÜVENEMEYECEK OLMAK



- VÂHİME ile ...

( Gerçekliği olmayan değerler üretmek. )


- VAK'A ile/ve VAKIA

( Tekrarlanmayan. İLE/VE Tekrarlanabilir olan. )


- VAKÂR[Ar.] değil/yerine/= AĞIRBAŞLILIK, TEMKİNLİLİK



- VÂKIF/VUKÛFİYET ile/ve/||/<> FARKINDA/LIK



- VÂKIF ile/ve ÂGÂH

( Sahip olan. İLE/VE Farkında/uyanık olan. )


- VAKİT ile/ve/<> NAKİT



- VAR ETMEK ile/ve/<> SAHİP ÇIKMAK



- VAR İKEN) "YOK" ile (YOK İKEN) "VAR"

( Dememeli[/sin/yiz]! [ya da çok dikkatli olmak gerekir] İLE Diyemezsin! [dersen de sonraki bedeli çok ağır olur!] )


- VAR KOŞULLARINDA
ile/ve/değil/||/<>/<
DAR KOŞULLARINDA



- VAR OLAN ve/<> GÖLGE



- VAR OLAN ve/<> GÖRÜNMEYEN VAR OLAN

( Evrendeki her şey. VE/<> İnsan. )


- VAR OLAN ile/ve KAVRAM



- VAR OLANLARIN, VAR OLMASI...:
GÖZLEMLEYEBİLSEK DE ve/||/<> GÖZLEMLEYEMESEK DE



- VAR OLMAK =< ALGILANMIŞ OLMAK
ile/ve/||/<>/>
ALGILAMAK ya da ALGILAYAN OLMAK

( Nesne. VE/||/<>/> Tin. )


- VAR OLMAK =< ALGILANMIŞ OLMAK
ile/ve/||/<>/>
ALGILAMAK ya da ALGILAYAN OLMAK

( George Berkeley )


- VAR OLMAK ile/ve/||/<>/> KİŞİ/İNSAN OLMAK

( Doğada. İLE/VE/||/<>/> Ancak, başka bir insan ile. )


- VAR OLUŞUMUZ:
"DÂVÂ" İÇİN ile/değil/yerine/>< SEVGİ/SEVİ İÇİN



- VAR'DAN VAROLAN ile/ve/değil/||/<>/> YOK'TAN VAROLAN

( Doğa. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İnsan. )


- VAR/LIK ile/>< YOK/LUK

( dır. İLE/>< değildir. )


- VAR/LIK ile/>< YOK/LUK

( Sorun. İLE/>< Hiç. )


- VAR/LIK ile/>< YOK/LUK

( Hiç. İLE/>< Sorun. )


- VAR/LIK ile/>< YOK/LUK

( Dans var, dansçı yok; Dansçı var, dans yok. )


- VAR/LIK ile/>< YOK/LUK

( Seviştirir. İLE/>< Dövüştürür. )


- VAR/LIK ile/>< YOK/LUK

( [varolanın/nesnenin] Yüklem alabilmesiyle. İLE/>< Yüklem alamamasıyla. )


- VAR/OLANI:
TÜKETMEK ile/ve/değil/yerine/<>/< YÖNETMEK



- VAR ile/>< YOK

( Sende varsa. İLE/>< Sende yoksa. )


- VAR ile/>< YOK

( Herkeste. İLE/>< Hiçkimsede. )


- VARI YOKLAMAK ile YOKU YOKLAMAK



- VARLIĞI İSTEMEK ve/||/<> YOKLUKTAN KAÇMAK



- VARLIK >< YOKLUK ile/ve/<> BAŞLANGIÇ >< BİTİŞ



- VARLIK İLKELERİ ile/ve/> VAROLUŞ NİTELİKLERİ



- VARLIK SIRADÜZENİ(HİYERARŞİSİ) ile/ve BİLGİ SIRADÜZENİ(HİYERARŞİSİ)



- VARLIK-BİLGİ TASAVVURU ile/ve AHLÂK TASAVVURU

( Varlık ve Bilgi Tasavvuru olmayanın, Ahlâk Tasavvuru olmaz. )


- VARLIK-BİLGİ TASAVVURU ile/ve AHLÂK TASAVVURU

( Ahlâk, kendimiz ve başkalarıyla kurduğumuz ilişkiler bütünüdür. )


- VARLIK-BİLGİ TASAVVURU ile/ve AHLÂK TASAVVURU

( Ahlâk: İnsanla/kişilerle ilgili bilgileri birleştirmek. )


- VARLIK-BİLGİ TASAVVURU ile/ve AHLÂK TASAVVURU

( Ahlâk: Ödev sorumluluğu. )


- VARLIK-BİLGİ TASAVVURU ile/ve AHLÂK TASAVVURU

( )


- VARLIK-BİLGİ TASAVVURU ile/ve AHLÂK TASAVVURU

( Varlık ve Bilgi Tasavvuru olmayanın Ahlâk Tasavvuru olmaz. )


- VARLIK-VAROLAN-ANLAM/BİLGİ



- VARLIK-VAROLAN-ANLAM/BİLGİ



- VARLIK/VAROLUŞ ve/||/<> HAK ve/||/<> HAREKET



- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Anlamın olduğu yerdir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Anlam aranmaz/bulunmaz. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Nedeni, kendinde olan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Nedeni, dışarıda olan. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Aklın alanında/sınırlarında. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zihnin alanında/sınırlarında. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( VARLIK [< BARLIK] [Türkçe'de V ile başlayan sözcük yoktur.] )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Tektir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Çoktur. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Varlık, ölçülebilir ile ölçülemezin; sınırlı ile sınırsızın; oranlanabilir ile oranlanamazın harmanıdır. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Kendi özüne bağlı olarak varoluş! )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Varlığın, görünüşte ne başlangıcı ne de sonu vardır, çünkü o her an yeniden başlar. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Evrende, herhangi bir şey, ancak, ilişkileriyle varlaşır. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Birlik, barış ve varlık üretir. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Kendiyle çelişkide olanın, varlığı yoktur. Ya da anlık bir varlığı vardır ki, bu da aynı anlama gelir. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Varlaşma, ilişkilerin belirmesi; değişme, ilişkilerin değişmesi; gelişme, ilişkilerin çözülerek, ilgili nesne, olay, olgu için daha üst bir konumda, yeniden kurulmasıdır. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Varlığın ve yokluğun ötesinde, hakiki olanın sonsuzluğu yatar. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Varlığın, kendi hakkında bilinçli olması gerekmez. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Her ne görürseniz, o gördüğünüz, sürekli olarak sizin kendi varoluşunuzdur. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Bilincinde olmadığım bir şeyin, "var olmadığı"nı söylemek, tümüyle yanlıştır. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Bilinçli deneyiminiz dışında, var olduğunu iddia ettikleriniz, eldeki bilgilerden çıkarılmış sonuçlardır. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Bildiğinizi, sonuna kadar araştırın, inceleyin! Varoluşunuzun, bilinmeyen katmanlarına ulaşacaksınız. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( VARLIK: İçerik(mahiyet) olarak harf, dışlaşmış(tezahür etmiş) olarak rakam. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Dış dünyada bulunan varolanların biçimleri, zihinde, kavramlar olarak bulunur. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Gerçek var oluşumuzun derin katmanlarına ulaştıkça, zihnimizin, yüzeydeki oyunlarının bizi pek az etkilediğini göreceğiz. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Varoluşta, süreklilik olamaz. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Kişi, kendi emeğinin varolanıdır. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Varlığın dört biçimi/yansıması:
* VUCUD-İ AYNÎ
* VUCUD-İ ZİHNÎ
* VUCUD-İ HATTÎ/KİTABÎ
* VUCUD-İ LİSANÎ/İBARÎ )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( VARLIK:
* Özne-nesne ilişkisinde somut(vucûd fi'l-a'yân [Ar.])
* Zihnî (vucûd fi'l-ezhân [Ar.])
* Sözlü (vucûd fi'l-ibâre [Ar.])
* Yazılı (vucûd fi'l-kitâbe [Ar.]) )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( VUCÛD-U HARİCÎ: Varoluşunu, benim istencime/irâdeme borçlu olmayan. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( VARLIK: Ne yapacağının araçlarını bilmek açısından bilmek. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Bütünlük. İLE/VE/DEĞİL/<> Parça. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( İlkeseldir. İLE/VE/DEĞİL/<> Olmayabilir. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Becoming has, apparently, no beginning and no end, for it restarts every moment.
What contradicts itself, has no being. Or it has only momentary being, which comes to the same.
Beyond being and not-being lies the immensity of the real.
Being need not be self-conscious.
To say that what I am not conscious of does not exist, is altogether wrong.
What you claim exists outside conscious experience is inferred.
Whatever you see it is always your own being that you see.
Investigate what you know to its very end and you will reach the unknown layers of your being.
When you reach the deep layers of your true being, you will find that the mind's surface-play affects you very little.
There can be no continuity in existence. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Bâtın. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zâhir. )


- VARLIK ile/ve/= HAREKET



- VARLIK ile/ve RIZÂ'



- VARLIK ile/ve/<> VAROLAN ile/ve/<> TİN

( Hakk. İLE/VE/<> Halk. İLE/VE/<> Hüve. )


- VARLIK ile/ve VAROLMA ile/ve YOKLUK

( Akla ilişkindir. İLE/VE Zamana ilişkindir. İLE/VE Zemine/mekâna ilişkindir. )


- VARLIK ile/ve VAROLMA ile/ve YOKLUK

( ... İLE/VE Gerçeklik alanıdır. İLE/VE Gerçeklik kavramıyla karşılanamaz. )


- VARLIK ve/<> VAROLUŞ ve/<> İNSAN



- VARLIK ile/ve YOK VARLIK

( ... İLE/VE Tin. )


- VARLIK ile/ve YOK VARLIK

( Sadece kişi, yoktan varolur. )


- VARLIK ile/ve/değil/<> YOKLUĞUN VARLIĞI

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> İnsan. )


- VARLIK ile/ve YOKLUK

( İzzetiyet. İLE/VE Zilletiyet. )


- VARLIK ile/ve YOKLUK

( dır. İLE/VE değildir. )


- VARLIK ile/ve YOKLUK

( Kurtuluş, yokluktadır. Yani aczimizi anlayıp, tam bir teslimiyetle teslim olmaktadır. )


- VARLIK ile/ve YOKLUK

( Manevî ilmin nihayeti yokluktur. )


- VARLIK ile/ve YÖNTEM



- VARLIKBİLİM ve HAKİKAT



- VAROLAN



- VAROLAN [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]



- VAROLAN [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]



- VAROLAN [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]



- VAROLAN'DA:
DOĞRULUK ile/ve GEÇİCİLİK



- VAROLAN'IN(MEVCUDUN) DÖRT NEDENİ:
MADDÎ ile SURÎ/BİÇİMSEL(FORMEL) ile FAİL/ETKER ile GÂÎ/SONSAL



- VAROLAN/LAR'DA:
BİRLİK ve ÖZDEŞLİK ve SÜREKLİLİK ve TÜRDEŞLİK



- VAROLAN/LAR ile/ve KULLANIMI

( Kullanın, fakat kötü(ye) kullanmayın! )


- VAROLAN/MEVCÛD ile/ve/=/||/<>/> BİLİNEN/MALUM



- VAROLAN/VAROLUŞ GÜDÜSÜ:
AZ ENERJİ HARCAMA ile/ve ÇOK ENERJİ DEPOLAMA

( Kişi, ikisinin de dengesini kuran/sağlayandır. )


- VAROLAN/VAROLUŞ ile/ve GEÇİCİ VAROLAN/VAROLUŞ



- VAROLAN ile BELİRLENİM



- VAROLAN ile BELİRLENİM



- VAROLAN ile/ve/değil DUYU



- VAROLAN ile/ve/değil DUYUMLANAN



- VAROLAN ile/ve/değil GÖRÜNÜŞ



- VAROLAN ile/ve HAREKET



- VAROLAN ve KARŞILAŞTIRMA



- VAROLAN ile/ve/<> OLANAKLI ile/ve/<> OLASILIKLI



- VAROLAN ile/ve OLMAZSA OLMAZ



- VAROLAN ile/ve OLMAZSA OLMAZ



- VAROLAN ile/değil OLUMSUZLANMIŞ VAROLAN



- VAROLAN ile/ve/değil ŞEKİLLENDİRİLMİŞ



- VAROLAN ile/ve/değil/<> SÖZ KONUSU OLAN

( Bulunuş. İLE/VE Buluş. )


- VAROLAN ile/ve/değil/<> SÖZ KONUSU OLAN

( ... İLE Fiziğin konusu olanları/olabilecekleri konu kılmaz. )


- VAROLAN ile/ve/değil/<> SÖZ KONUSU OLAN

( Varlık, metafiziğin söz konusudur. )


- VAROLAN ile/ve/||/<> TÜRÜM

( ... İLE/VE/||/<> Varolanların oluşumu. )


- VAROLAN ile/ve/<> VAR OLMASI GEREKEN ile/ve/<> HAYAL ETTİĞİNİ/N GERÇEKLEŞTİR(İL)ME(Sİ)

( Bilim. İLE/VE/<> Felsefe. İLE/VE/<> Sanat. )


- VAROLAN ile VAROLUŞ



- VAROLAN ile/ve VAROLUŞ



- VAROLANBİLİMİ ile/ve/||/<>/> BİLGİBİLİMİ



- VAROLANLAR ile/ve ARA-VAROLAN/LAR(NOUS)

( Önce gerçek varlığınıza dönün ve sevginin yüreğinden harekete geçin. )


- VAROLANLARDA:
YANSIMA ile/ve İKİNCİLLİK



- VAROLDUĞUNDAN DOLAYI DÜŞLENEN ile/ve/||/<> DÜŞLENDİĞİNDEN DOLAYI VAR OLACAK OLAN



- VAROLUŞ:
TÖZ ile/ve/||/<>/> ERK ile/ve/||/<>/> ETKİ ile/ve/||/<>/> EDİM ile/ve/||/<>/> NEDENSELLİK



- VAROLUŞ'TA:
KUŞKULANILAMAZLIK ile/ve KANITLANAMAZLIK



- VAROLUŞ ile/ve/||/<> DİL ile/ve/||/<> MANTIK



- VAROLUŞ ve/||/<> EŞİTLİK



- VAROLUŞ ve/||/<> KARAR ALABİLME



- VAROLUŞ ve/= KENDİNİ AŞKINLIK



- VAROLUŞ ve/||/<> ÖLÇÜ ve/||/<> FELSEFE ve/||/<> TÜZE ve/||/<> SANAT ve/||/<> SPOR ve/||/<> BÜTÜNLÜK ve/||/<> SUSABİLMEK ve/||/<> YOK/LUK

( Saygı gerek önce
Sonra ölçü
Sonra anlayış gerek
Sonra hak gözetmek
Özen ve duyarlılık gerek
Sürekli hareket gerek
Her an bütünlük
Çoğunlukla susabilmek
Herşeyin ölçütü yok(luk)

[En sonunda, Yaşam ve İnsan/Kişilik] )


- VAROLUŞ ve/||/<> ÖLÇÜ ve/||/<> FELSEFE ve/||/<> TÜZE ve/||/<> SANAT ve/||/<> SPOR ve/||/<> BÜTÜNLÜK ve/||/<> SUSABİLMEK ve/||/<> YOK/LUK

( Üzerine düşünülebilecek ve konuşulabilecekler, düşünülmesi ve konuşulması gerekenler/öncelikliler... )


- VAROLUŞ ile/ve/değil/<> VAROLAN

( Varolan, olasıların en iyisidir. )


- VAROLUŞ ile/ve/değil/<> VAROLAN

( Saf varoluşta, parça fikri yoktur. )


- VAROLUŞ ile/ve/değil/<> VAROLAN

( Varoluş başlangıçsızdır ve sonsuzdur. )


- VAROLUŞUMUZ:
ANLAMLI! ve/||/<> YETERLİ!

( Sadece, varolmamız/varoluşumuz bile, (yeterince) anlamlı ve yeterlidir!
[ Bir miktar fazlası da, -beklenti içine düşmeden!- olabilir elbette! ] )


- VAROLUŞUNDAN RÂZI OLUNMUŞ/LUK ile AHLÂKINDAN RÂZI OLUNMUŞ/LUK

( RÂZİYE ile/ve MARZİYE )


- VAROLUŞUNDAN RÂZI OLUNMUŞLUK ile/ve/<>/>/< AHLÂKINDAN RÂZI OLUNMUŞLUK

( RÂZİYE ile/ve/<>/>/< MARZİYE )


- VARSIL/LIK(ZENGİN[Fars. < SENGİN]/LİK) ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/></< YOKSUL/LUK(FAKİR/LİK)

( Malı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>

- VARSIL/LIK(ZENGİN[Fars. < SENGİN]/LİK) ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/></< YOKSUL/LUK(FAKİR/LİK)

( Rezilliğin yardımcısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>

- VARSIL/LIK(ZENGİN[Fars. < SENGİN]/LİK) ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/></< YOKSUL/LUK(FAKİR/LİK)

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>

- VARSIL/LIK(ZENGİN[Fars. < SENGİN]/LİK) ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/></< YOKSUL/LUK(FAKİR/LİK)

( )


- VARSIL/LIK(ZENGİN[Fars. < SENGİN]/LİK) ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/></< YOKSUL/LUK(FAKİR/LİK)

( )


- VARSIL/LIK(ZENGİN[Fars. < SENGİN]/LİK) ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/></< YOKSUL/LUK(FAKİR/LİK)

( Paranın satın alamayacağı bir şeye sahip olana kadar varsıl değilizdir. )


- VARSIL/LIK(ZENGİN[Fars. < SENGİN]/LİK) ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/></< YOKSUL/LUK(FAKİR/LİK)

( "Beş parasızmış" gibi yaşadıklarından dolayı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>

- VARSIL/LIK(ZENGİN[Fars. < SENGİN]/LİK) ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/></< YOKSUL/LUK(FAKİR/LİK)

( Yoksulluğu över. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>

- VARYETE[Fr.] değil/yerine/= GÖSTERİ

( Şarkı, dans, hokkabazlık, temsil gibi, aralarında ilişki bulunmayan farklı oyunlardan oluşan gösteri. )


- VASÎ ile VELÎ

( Zorunlu. İLE Gönüllü. )


- VASIF[Ar. çoğ. EVSAF] değil/yerine/= NİTELİK



- VASIFLANDIRMA/TAVSÎF[Ar. < VASF] değil/yerine/= NİTELENDİRME, NİTELİKLERİNİ SÖYLEME | İLİM, BİLGİ



- VASİYET ile/ve/<> NASİHAT



- VATANDAŞ ile/ve/<> BİREY



- VAZ CAYDIM değil VAZGEÇTİM



- VAZGEÇ! ile/ve/||/<> VAZGEÇME!

( Dünyadan. İLE/VE/||/<> Kendinden! )


- VAZGEÇİRMEDE/CAYDIRICILIKTA:
GENEL ÖNLEM ile/ve/||/<> ÖZEL ÖNLEM



- Vazgeçme! DİNLE!!!



- VAZGEÇME/FEDÂKÂRLIK[Ar.] değil/yerine/= ÖZVERİ, EL ÇEKME

( Temiz ve özverili bir hayat yaşayın, bu yeter. )


- VAZGEÇME/FEDÂKÂRLIK[Ar.] değil/yerine/= ÖZVERİ, EL ÇEKME

( Live a clean, selfless life, that is all. )


- VAZGEÇMEK:
"ZAYIFLIK" değil/yerine/>< BIRAKABİLECEK KADAR GÜÇLÜ OLMAK



- VAZGEÇMEK ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK



- VAZGEÇMEK ile BIRAKMAK

( Hiçbir kişi vazgeçilir değildir. Hiçbir kişi vazgeçilmez değildir. )


- VAZGEÇMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> DEĞİŞMEK



- VAZGEÇMEK ile/değil/yerine DİNLENMEK/ARA VERMEK



- VAZGEÇMEK ile FERÂGAT ETMEK



- VAZGEÇMEK ile ÖDÜN VERMEK



- VAZGEÇMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< PEŞİNDE KOŞMAMAK



- VAZGEÇMEK ile/ve TESLİMİYET



- VAZGEÇMEK ile YEĞLEME/TERCİH



- VAZGEÇMEK ile YERİNE KOYMAK



- VAZGEÇMEYELİM!:
GÜLÜMSEMEKTEN ile/ve/||/<> SEVMEKTEN ile/ve/||/<>
ÖĞRENMEKTEN ile/ve/||/<> HAYALLERİMİZDEN



- VAZGEÇMEYELİM ve ERTELEMEYELİM ve
ÜŞENMEYELİM



- VEDÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VEFÂ



- VEFÂ ile/ve/değil/<> SAYGI GÖSTERMEK



- VEGAN BESLEN("ME")MEK/OL("MA")MAK:
HAYVANLARA ve/değil/yerine/||/<>/> BİZE

( Pahalıya mal olur. VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Ucuza mal olur. )


- VEGAN BESLEN("ME")MEK/OL("MA")MAK:
HAYVANLARA ve/değil/yerine/||/<>/> BİZE

( APUKURYA[Yun.]: Et yenilmeyen dönem. )


- VEGAN YAŞAMDA/BİLİNÇTE:
| "AZALTMACILIK" ya da "AŞAMACILIK" | değil/yerine/>< 6 İLKE

( )


- VEGAN/LIK ve/||/<> CAYNACI/LIK(JAİNİZM)

( Hiçbir hayvanın etini ve/ya da ürünlerini yememenin yanısıra, hayvanları, mal/kaynak ya da köle olarak kullanmamayı esas alarak yaşam sürdürme tutumu. VE/||/<> Doğaya, düzene(sisteme) yük ya da olumsuz etki yaratmayacak biçimde, temel gereksinim/zorunlulukların ötesine geçmeyecek biçimde, doğayla uyumlu ve bütünlüklü bir yaşam sürdürme tutumu. )


- VEHİM/VEHM ile/değil/yerine/>< FEHİM/FEHM

( Kuruntu. İLE Anlama, düşünme. )


- VEHM ile/> ŞÜPHE/ZANN

( Zanaay. İLE/> Sanat. )


- VEHM ile/> ŞÜPHE/ZANN

( 1-49 İLE/> 51-99 )


- VELÂYETTEN KURTULMAK ile/ve VESÂYETTEN KURTULMAK

( VARESTE[Fars.]: Kurtulmuş. )


- VELÎ[Ar.] ile/ve/= DOST[Fars. < DÜST]

( KIYIM-KIYIM, KIYIL Kİ, DOST ÖNÜNE ÇIK(ABİL) )


- VENA:
AŞK ve/<> ŞARAP



- VENUS URANIA ile/ve/||/<> VENUS PANDEMUS

( Saf Aşk. İLE/VE/||/<> Duygularla olan. )


- VENUS URANIA ile/ve/||/<> VENUS PANDEMUS

( Gökte. İLE/VE/||/<> Yerde. )


- VER(EBİL)MEK:
OLDUĞUNDA/BOLLUKTA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLMADIĞINDA/KITLIKTA/ZORLUKTA/YOKLUKTA



- VERDİĞİN ŞEYLERİ "GÖRMEMEK" ve/||/<>/>/< VEREBİLECEĞİN ŞEYLERİ ARTIRMAK



- VEREN EL, ALAN ELDEN ÜSTÜNDÜR" değil ALAN EL, VEREN ELDEN ÜSTÜNDÜR/ÜSTTEDİR



- VERİ BİLİMİNDE:
YAPAY ZEKÂ ile/ve/||/<>/> MAKİNE ÖĞRENMESİ ile/ve/||/<>/> DERİN ÖĞRENME

( image )


- VERİ BİLİMİNDE:
YAPAY ZEKÂ ile/ve/||/<>/> MAKİNE ÖĞRENMESİ ile/ve/||/<>/> DERİN ÖĞRENME

( image
image
image
)


- VERİ/BİLGİ/HABER:
"HEVESİMİZİ KAÇIRMAK İÇİN" değil SÜRECİMİZİ KOLAYLAŞTIRSIN VE YOĞUNLAŞALIM DİYE



- VERİ ile/ve/||/<>/> BİLİ ile/ve/||/<>/> BİLGİ ile/ve/||/<>/> BİLGELİK/FARKINDALIK

(

Veri - Bili - Bilgi - Bilgelik/Farkındalık

Veri Bili Bilgi Bilgelik
Harf Hece Sözcük Tümce
Nokta Çizgi Biçim Tasarım
Sayı İşlem Sonuç Yorum
Nota Melodi Şarkı Beste
Hava Durumu Ölçümü Sıcaklık Çizeneği İklim Çözümlemesi Küresel Eğilimler
Ham nesneler Malzemeler Ürün Bilinirlik Yönetimi
Ham Veri Çizenek/Grafik Yazanak/Rapor İş Yönetimi
)


- VERİ ile/ve/||/<>/> BİLİ ile/ve/||/<>/> BİLGİ ile/ve/||/<>/> BİLGELİK/FARKINDALIK

(
Örnek Alan Veri Bili Bilgi Bilgelik
Doğa Bilimleri 25°C, 30°C, 28°C, 26°C (sıcaklık değerleri) Ortalama sıcaklık: 27°C Yaz mevsiminde hava normalden daha sıcak. Gelecekte su kaynaklarını korumak için önlem alınmalı.
Sağlık 70 kg, 1.75 m, 120/80 mmHg, 90 kalp atışı/dakika VKİ: 22.86 (ortalama aralıkta) Kişi, sağlıklı kiloda ancak kalp sağlığı için hareket etmesi gerek. Sağlıklı yaşam tarzı, süreğen sayrılıkları önler.
İş Dünyası 100, 500, 300 (aylık satış rakamları) Ortalama aylık satış: 300 adet Satışlar, yaz aylarında artıyor. Stok ve pazarlama yönetimi, yaz aylarına göre ayarlanmalı.
Eğitim 70, 85, 90, 65 (sınav notları) Not ortalaması: 77.5 Matematikte başarılı, tarihte ek çalışma gerekli. Öğrenme biçimlerine uygun eğitim ön çalışmaları başarıyı artırır.
Finans 1000 TL, 1500 TL, 2000 TL (aylık gelirler) Ortalama aylık gelir: 1500 TL Gelir düzenli ancak tasarruf oranı düşük. Bütçe ayarlaması ve yatırım araçları değerlendirilmeli.
Trafik 50 km/s, 60 km/s, 70 km/s (araç hızları) Ortalama hız: 60 km/s Trafik hız sınırlarına uyulmuyor. Hız denetimi ve eğitimle kazalar azaltılabilir.
Tarım 10 kg, 15 kg, 20 kg (ürün verimleri) Ortalama verim: 15 kg Toprak niteliği düşük, ... gerekli. Sürdürülebilir tarım yöntemleriyle verim artırılabilir.
)


- VERİLİ (ORTAK) AKIL ile/ve/> KURULU (ORTAK) AKIL

( Kültür. İLE/VE/> Uygarlık. )


- VERİLİ (ORTAK) AKIL ile/ve/> KURULU (ORTAK) AKIL

( Nedenbilimsel. İLE/VE/> Erekbilimsel. )


- VERİLİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAZANILMIŞ



- VERİLİ ile/ve/||/<>/> VAROLAN

( Doğa. İLE/VE/||/<>/> Kültür. )


- VERİMLİ/LİK ile/ve/||/<> ÇİLECİ/LİK



- VERİMLİLİK ve/||/<> BEREKET ve/||/<> ÜRETKENLİK



- VERİMLİLİK ile/ve/||/<>/< ÖNCELİK ile/ve/||/<>/< AMAÇ



- VERİNCE, ALMAYI BEKLEMEK değil/yerine ALINCA, VERMEYİ BECERMEK



- VERİRKEN:
AVUÇ AŞAĞI BAKAR ŞEKİLDE UZATMAK yerine AÇIK AVUÇLA (YUKARI BAKAR ŞEKİLDE) UZATMAK



- VERİRKEN:
AVUÇ AŞAĞIYA BAKAR BİÇİMDE UZATMAK yerine/değil AÇIK AVUÇLA (YUKARI BAKAR BİÇİMDE) UZATMAK



- VERİRSEN ALIRSIN değil VERİRSEN, ALIRSIN



- VERMEK:
SELENİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAĞINI

( Az kişiye. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çok kişiye. )


- VERMEK ile/ve/değil/yerine BEKLENTİ İÇİNDE OLMADAN VERMEK



- VERMEK ile/ve/<>/< NASIL VERECEĞİNİ BİLMEK

( Aslolan/esas. İLE/VE/<>/< Yöntem/usûl. )


- VERMEK ile/ve/değil/yerine SUNMAK



- VERMEK ve/||/<>/> VAR OLMAK



- VERMEK ve/||/<>/> VARMAK



- VERMEK ile/ve/||/<>/>/< VAZGEÇMEK



- VERMEK ile/ve/değil ZAMANINDA VERMEK/İNFÂK[Ar.]



- VESİLE[Ar.] değil/yerine/= NEDENCE



- VEZİRLERİN SIFATLARI ile ...

( * Zeki (vâfiru'l-akl)
* Düzgün tabiatlı (selimu't-tab)
* Edebli (edibu'n-nefs)
* Mutedil mizaçlı (mutedilu'l-ahlâk)
* Doğru iş yapan (munâsibu'l-efâl)
* Çabuk karar veren (serîatu'l-bedîha)
* İyi görünüşlü (makbûlu's-sûre)
* Açık görüşlü (cezlu'r-rey)
* Fikri isabetli (saibu'l-fikre)
* Sır vermeyen (kalilu's-sirre)
* Yerinde tedbir sahibi (hasenu't-tedbîr) )


- VİCDAN ve/||/<> İHLÂS

( Tek (")tapınağımız/mâbedimiz("). VE/||/<> Yönetimimiz/yöneticimiz, hâkimiyetimiz//hakimimiz. )


- VİCDÂNÎ AHLÂK ile/ve/<> İDRÂKÎ AHLÂK ile/ve/<> İRFÂNÎ AHLÂK



- VİCDÂNÎ DİN ve/+/||/<> AHLÂKSIZLIK



- VİCDANSIZ FİKİR/FİKİRSİZ VİCDAN yerine AKIL



- VİCDANSIZ/LIK değil/yerine/>< YÜREKLİ/LİK



- VİGİZM(WHIGGISM) ile/ve ANAKRONİZM

( Bugünün kavramlarını/olgularını, geçmişe taşımak. | Zamanın, gelenek ve ahlâk anlayışına uymayan tutum. | Olay tarihinde yanılma. İLE/VE Geçmişi, bugünün kavramlarını verecek biçimde düzenlemek. | Tarihî gelişimi, günümüzdeki herhangi bir kavramı ortaya çıkaracak biçimde örgütlemek. )


- VİTRİNLERE/TEZGAHLARA UZUN UZUN BAKMAK ile/yerine GEREKENE, GEREKTİĞİ KADAR BAKMAK



- VOLT ile/ve/||/<> AMPER[< AMPÈRE (Fizikçi)] ile/ve/||/<> OHM/OM

( Elektrikte kullanılan potansiyel farkı (gerilim) birimi. İLE/VE/||/<> Elektrik akımında yeğinlik/şiddet birimi. İLE/VE/||/<> Elektrik direnci. )


- VOLT ile/ve/||/<> AMPER[< AMPÈRE (Fizikçi)] ile/ve/||/<> OHM/OM

( )


- VURGU FARKLARI

( bebek: küçük çocuk
Bebek: Bir semt

kurtuluş: kurtulma, istiklâl
Kurtuluş: Bir semt

kartal: bir kuş
Kartal: Bir semt

garson: isim
garson: ünlem

yalnız: sıfat ya da zarf
yalnız: bağlama edatı

okuma: eylem
okuma: emir

şimdi, yarın, yine, tekrar, artık, önce, sonra, iyice, zorla, şöyle, gayet

Türkiye, Ankara, İzmir, Almanya, İngiltere, Paris, nih )


- VUSÛL ve/||/<>/< USÛL

( Yöntem olmadan, kavuşma olmaz. / Usûlsüz, vusûl olmaz. )


- WHEN YOU ARE YOUNG:
WORK TO LEARN but NOT TO EARN

( Gençken, öğrenmeye çalış. Para kazanmaya değil! )


- YA DOĞRUYSA ile/ve/||/<> YA ÖYLE DEĞİLSE

( Tüzede(hukukta). İLE/VE/||/<> Bilimde. )


- YA, YA DA ile HEM, HEM DE ile HEM, HEM DE | NE, NE DE

( Kul - Tanrı İLE İnsan. İLE İnsan <> Tanrı. )


- YA, YA DA ile HEM, HEM DE ile HEM, HEM DE | NE, NE DE

( Şeriat. İLE Tarikat. İLE Hakikat ve Marifet. )


- YA/YA DA ile/ve/değil/yerine/||/+/<>
( HEM, HEM DE ve/||/<> NE, NE DE )

( Ayrım. | İLE/VE/<> Birlik/bütünlük. )


- YA/YA DA ile/ve/değil/yerine/||/+/<>
( HEM, HEM DE ve/||/<> NE, NE DE )

( 0 1 ile/ve/<> [ 1 ile/ve/<> 0 ] )


- YA/YA DA ile/ve/değil/yerine/||/+/<>
( HEM, HEM DE ve/||/<> NE, NE DE )

( "Ne, ne de", "hem, hem de" ile birliktedir![ayrı değildir!] [sadece insana/gelişmiş zihinlere özgüdür!] )


- YA/YA DA ile/ve/değil/yerine/||/+/<>
( HEM, HEM DE ve/||/<> NE, NE DE )

( Doğada/fizikte/hayvanlarda, deneyde/laboratuvarda. İLE/VE/<> Sadece İNSAN'da. )


- YA/YA DA ile/ve/değil/yerine/||/+/<>
( HEM, HEM DE ve/||/<> NE, NE DE )

( Bir şey(ler)i bildirtir. İLE/VE/<> Kendini bildirtir. )


- YA/YA DA ile/ve/değil/yerine/||/+/<>
( HEM, HEM DE ve/||/<> NE, NE DE )

( EL: [Bağlamına/işlevine/yerine/gereksinime göre]
Hem kirli, hem de temiz...
Ne kirli, ne de temiz. )


- YA/YA DA ile/ve/değil/yerine/||/+/<>
( HEM, HEM DE ve/||/<> NE, NE DE )

( DEKOLTE:
Hem açık, hem de kapalı...
Ne açık, ne de kapalı. )


- YA/YA DA ile/ve/değil/yerine/||/+/<>
( HEM, HEM DE ve/||/<> NE, NE DE )

( BEYİN:
Hem ayrık, hem de bitişik...
Ne ayrık, ne de bitişik. )


- YÂD ETME! ile/ve/||/<>/> FERYÂD ETME!

( Geçmişi. İLE/VE/||/<>/> Geleceğe.
Geçmişi yâd etme, geleceğe feryâd etme! )


- YAĞMUR ADAM ve/||/<>/> TEMPLE GRANDIN

( ... VE/||/<>/> Otizmin, bireyler ve toplum tarafından algısı, yorumlanışı, gösterilen yanlış tepkiler yerine yapıcı yaklaşımların farkını harika bir süreç ve anlatımla sunuyor. )


- YAĞMUR ADAM ve/||/<>/> TEMPLE GRANDIN

( Otizmli Bireylerle İlgili Çekilmiş 17 Film...
- Temple Grandin
- Barfi
- Mary&Max
- Yağmur Adam /Rain Man
- My Name is Khan
- Benim Adın Sam /I am Sam
- Snow Cake
- Ocean Heaven /Hai Yang Tian Tang
- Ben X
- The Black Balloon
- Campeones
- Adam
- Mozart be Balina / Mozart and the Whale
- Çok Gürültü ve Çok Yakın
- Sevgili John
- Silent Fall
- Molly )


- YAHUDİLİK'TE:
SEFERADLAR ile/ve AŞKENAZLAR ile/ve KARAİLER



- YAKARIŞ ve/||/<>/> TÖVBE



- YAKIN İLİŞKİ ve/||/<>/< "DÖRT MEVSİM" BOYUNCA GÖRMEK/YAŞAMAK

( İlişki/yakın ilişki, dört mevsim boyunca görmeden ol(uş)maz! )


- YAKIN NEDEN ile UZAK NEDEN

( Kuyudaki bir kurbağa, gökteki kuşlar hakkında hiçbir şey bilmez. )


- YAKIN NEDEN ile UZAK NEDEN



- YAKIN/YAKINEN ile YAKÎN[< YAKN]/YAKÎNEN

( Yakın: Uzaklık/mesafeyle ilgilidir[uzakta olmayan] | Muhabbet ve sevgi duyulan, dayanışma içinde olunan kişi/ler. İLE/DEĞİL Kesinlik, eminlik. | Ölüm. | İlm-el-Yakîn > Ayn-el-Yakîn > Hakk-el-Yakîn )


- YAKIN/YAKINEN ile YAKÎN[< YAKN]/YAKÎNEN

( Yakından tanımak/bilmek, bir yakını olarak değerlendirmek. İLE/DEĞİL Kesin veri/bilgi ile değerlendirmek/bilmek. )


- YAKIN/YAKINEN ile YAKÎN[< YAKN]/YAKÎNEN

( YAKÎN ile ZANN ile ŞEKK ile VEHM
[ %100 İLE %50 üzeri. İLE %50 İLE %50 altı. ] )


- YAKINLAŞMA ile/ve/||/<>/> BEKLENTİ > HÜSRAN ile/ve/||/<>/> ÖFKE



- YAKINLAŞMA ile/ve/||/<>/> UZAKLAŞMA GEREKSİNİMİ



- YAKINLAŞMAK ve/||/<> YALINLAŞMAK



- YAKINLIK-UZAKLIK ile/ve/||/<> BAŞATLIK-ÇEKİNGENLİK



- YAKINLIK:
FİZİKSEL ile/ve/||/<> UYGULAYIMSAL ile/ve/||/<> DUYGUSAL ile/ve/||/<> EŞEYSEL



- YAKINLIK:
SIKICI ile/ve/değil/||/<>/< BOĞUCU

( Kavuşmada[vuslatta], bıkma/sıkılma[gına] vardır. )


- YAKINLIK[< KURBİYET / KURBAN] BAYRAMIMIZ:
HAYVAN KESEREK / CAN ALARAK değil/yerine
SEVDİKLERİMİZİ, BİRBİRİMİZİ ANLAMAK VE
YAKINLAŞMAK[< KURBİYET / KURBAN] İÇİN BİR ŞEYLER(İN)DEN VAZGEÇEREK/VEREREK...



- YAKINLIK/KURBİYET ile/ve KAVUŞMA/VUSLAT



- YAKINLIK ile/ve/<>/değil ACIMA



- YAKINMA/ŞİKÂYET" değil/yerine/>< CESARET



- YAKINSAMA ile/ve/||/<> YAKLAŞMA



- YAKIŞAN/YAKIŞMAYAN" ile/ve/değil/||/<>/< UYGUN DÜŞEN/DÜŞMEYEN



- YAKIŞIKLI ile GÜZEL

( Baylar için kullanılır. İLE Bayanlar için kullanılır. Yüz güzelliği için özel bir sözcük vardır["Sabâhat"]. [Nadiren erkekler için de kullanılıyor.] ( Öz Türkçe'de "Göz-el"dir. Göze hitap eden. Zamanla "Güzel"e dönüşmüştür. )


- YAKLAŞIK DEĞER ile TAM DEĞER



- YAKLAŞIM/YORUM:
ELEŞTİREL ile/değil/yerine/>< ENTELLEKTÜEL



- YAKLAŞMA!:
BOĞAYA ile/ve/||/<> EŞEĞE ile/ve/||/<> BİLGİSİZE/CAHİLE

( Önünden. VE/||/<> Arkasından. VE/||/<> Hiçbir yerinden. )


- YALAN SÖYLEMEK ile/ve/değil/<> DUYMAK İSTENİLENİ (İSTENİLDİĞİ BİÇİMDE) SÖYLEMEK



- YALAN SÖYLEMEK ile/değil/yerine/>< GERÇEĞİ SÖYLEMEK

( Geleceğinizin önemli/belirleyici bir parçası olur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Geçmişinizdeki (herhangi) bir parçadır. )


- YALAN SÖYLEMEK ile/değil/yerine/>< GERÇEĞİ SÖYLEMEK

( If you tell the truth, it becomes a part of your past. If you lie, it becomes a part of your future. )


- YALAN SÖYLEMEMEYİ ÖĞRENMEK/BİLMEK ile/ve/<> YALAN SÖYLEYEMEMEYİ ÖĞRENMEK/BİLMEK

( Öğrenmiş ve uyguluyor olmak gerek. İLE/VE/<> [hâlâ öğrenilemediyse] Özellikle çocuklardan öğrenilebilir. )


- YALAN SÖYLEYİP UTANMAK değil/yerine/>< DOĞRUYU SÖYLEYİP/DÜRÜST OLUP "KAYBETMEK"(/KAZANMAK)



- YALAN:
DÜNYADA ve/||/<> SİYÂSETTE ve/||/<> TİCARETTE ve/||/<> FELSEFEDE ve/||/<> EDEBİYATTA ve/||/<> GAZETECİLİKTE ve/||/<> GENÇLİKTE

( Vefâ. VE/||/<> Vaad. VE/||/<> Reklam. VE/||/<> Safsata. VE/||/<> Mecaz. VE/||/<> Haber. VE/||/<> Aşk. )


- YALAN:
SAFSATA ile/ve/<> MECAZ ile/ve/<> PROPAGANDA ile/ve/<> REKLAM ile/ve/<> HABER

( Felsefede. İLE/VE/<> Yazında(edebiyatta). İLE/VE/<> Siyasette. İLE/VE/<> Ticarette. İLE/VE/<> Gazetecilikte. )


- YALAN ile/değil BİRŞEY SÖYLEMEMEK



- YALAN ile/değil/yerine/>< DOĞRU

( [ne yazık ki] Yalan, öyle işlemiş ki bireylerin diline, "doğruyu söylemek gerekirse" diye bir kalıp "var". )


- YALAN ile/değil/yerine/>< DOĞRU

( Ocağını batırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Onurunu artırır. )


- YALAN ile/değil/yerine/>< DOĞRU

( Doğruları biliyorsak, yalanları dinlemek, eğlencelidir. )


- YALAN ile/değil/yerine/>< GERÇEK

( Yüksek sesle çıkar, gürültülüdür ve çok söz söyletir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sessizdir ve az söz söyletir. )


- YALAN ile/ve/değil OYALAN

( "O yalan, bu yalan"... Var, biraz da sen oyalan! )


- YALAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖZVERİ

( )


- YALAN ile/ve/değil/||/<> YANLIŞ

( İzin verilmez. İLE/VE İzin verilebilir. )


- YALAN ile/ve/değil/||/<> YANLIŞ

( [argo] MAVAL[: Uydurma söz.] ile/ve ... )


- YALAN ile/ve/değil/||/<> YANLIŞ

( "Yalan söylemişim" ve "Yanlış anlattım" diyemeyiz.["Yalan söyledim" ve "Yanlış anlatmışım" diyebiliriz.]
"Zannedersem" de diyemeyiz.["Zannediyorum/zannederim" diyebiliriz.] )


- YALANCI/LIK ile MİTOMAN/İ

( ... İLE Kendi söylediği yalana inanma sayrılığı. )


- YALANLAMAK ile/değil/yerine YANLIŞLAMAK



- YALIN DÜŞÜNCE ve/||/<>/> SEZGİ ve/||/<>/> TASARIM ve/||/<>/> KAVRAM



- YALIN/LIK ve/||/<> ESNEK/LİK



- YALIN/LIK ve/<> GÜZEL/LİK



- YALIN/LIK ile/ve/<> YETKİN/LİK



- YALIN/LIK ile/ve/<> ZARİF/ZARÂFET



- YALIN ile BASİT



- YALIN ile OLAĞAN



- YALINLIK ve AKIL



- YALINLIK ile/ve/||/<> BİREYLİK



- YALINLIK ile/ve BİRLİK



- YALNIZ/LIK ile TEK BAŞINA/LIK

( Gereksinim duyarız. İLE Yeğleriz. | Temsildir. )


- YALNIZ/LIK ile TEK BAŞINA/LIK

( Tek başına yürüyen kişi, bir dostluk kurar. )


- YALNIZ/LIK ile TEK BAŞINA/LIK

( Yalnızların yılmaması, kendileri için yararlı olur. )


- YALNIZ/LIK ile TEK BAŞINA/LIK

( Kendimizi, kendimizle zaman geçirmeyi, "yalnızlık" saymayacağımız biçimde geliştiriyoruz. )


- YALNIZ/LIK ile TEK BAŞINA/LIK

( Yalnız kalpleri harekete geçiren kişi, dünyayı hereket ettirir. )


- YALNIZ/LIK ile TEK BAŞINA/LIK

( We need. VS. We prefer. )


- YALNIZ/LIK ile TEK BAŞINA/LIK

( En kötü/ileri yalnızlık, kendiyle barışık olmamaktır. )


- YALNIZLIĞINA KAÇMAK ile/ve/||/<> YALNIZLIĞINDAN KAÇMAK



- YALNIZLIK:
BİREYSELLİKTE ile/ve/<> AŞKTA

( Bireysellik, yalnızlığı (da) yönetebilmektir. İLE/VE/<> Aşk, birlikte ve/ya da ayrı ayrı olmak üzere yalnızlığı (da) kabul edebilmektir. )


- YALNIZLIK:
BİREYSELLİKTE ile/ve/<> AŞKTA

( Tek kişilik yalnızlık. İLE/VE/<> İki kişilik yalnızlık. )


- YALNIZLIK:
FARKINDA OLUNMAYAN ile/değil/yerine FARKINDA OLUNAN

( Hakkında, "konuşabildiğin". İLE/DEĞİL/YERİNE Susmaktan başka çarenin olmadığı. )


- YALNIZLIK ile/ve/||/<> İLİŞKİ

( Yanılsama[ilüzyon]. İLE/VE/||/<> Nesnesiz "algı"[halüsünasyon]. )


- YALNIZLIK ile KENDİNLE BAŞBAŞALIK



- YALNIZLIK ile/değil/yerine/||/<>/> ÜRETKEN YALNIZLIK



- YALVARMAK ile/değil/yerine KİBARLIK(TAN)

( "Uygun bir yerde indirir misin!" diyen bir yolcuya, minibüs şöförünün yanıtı: "Ne yalvarıyorsun! 'İndir!' de, indirelim!" )


- YAN YANA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> CAN CANA



- YANAĞI DEĞDİRİP, ÖPÜCÜK SESİ ÇIKARMAK ile/yerine YANAĞI ÖPMEK



- YANAŞMA / FOSİLLEŞME değil/yerine/>< BİLMEK / ÇÖZÜMLEMEK / YÜZLEŞMEK



- YANILMA ile/ve/<>/>/< YARILMA



- YANILTMAK ile/değil YANLIŞLAMAK



- YANINDA OLABİLEN ile/ve/değil/||/<>/> YARIN'DA OLABİLEN



- YANINDA OLMAK İSTİYORUM ile YANIMDA OLMANI İSTİYORUM ile YANYANA OLMAK İSTİYORUM



- YANIŞ değil/yerine UYANIŞ



- YANIT:
AHLÂKSIZA ve/||/<> BİLGİSİZE

( [ya(kı)nından] Uzaklaşmak. VE/||/<> [imâsızca] Susmak. )


- YANITI OLAN ile/ve/değil/yerine SORUSU OLAN

( Yetişkin/ler. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Çocuk ve çocuksu yanını/zihnini sürdürebilen/ler. )


- YANITLARI DİKKATE ALMAK ile/ve/değil/yerine SORULARI DİKKATE ALMAK



- Yanıt bulmak için DİNLE!!!



- Yanıt bulmak için SUS!!!



- YANLAMAK ile/değil/yerine/>< ANLAMAK



- YANLIŞ ANLA(ŞIL)MAK ile/ve/<>/değil BEKLENTİ



- YANLIŞ ANLAMAK ile/ve/<> ÇARPITMAK



- YANLIŞ ANLAMAK ile/değil YANLIŞ ANLAMLANDIRMAK

( Dünya, çeşitliliği içinde zengindir, fakat sizin yabancılık ve korku duymanız yanlış anlama yüzündendir. )


- YANLIŞ ANLAMIŞ OLMAK ile/değil ÜMİT ETMEK

( "Beni yanlış anlamışsın!" sözünün/durumlarının nedenleri daha çok ümit etmekten kaynaklanmaktadır! )


- YANLIŞ ANLATIM ile/değil KARŞILIK BULMAMA



- YANLIŞ ANLATIM ile/değil YETERSİZ ANLATIM



- YANLIŞ BULMAK/ARAMAK ile "YANLIŞ BULMAK"



- YANLIŞ BULMAK ile KATILMAMAK



- YANLIŞ KİŞİ/LER:
ZAMAN KAYBI değil
DOĞRU KİŞİLERİ BULMA NEDENİ



- YANLIŞ YAPMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> YALNIZ KALMAK



- YANLIŞ YERDE/ZAMANDA/KOŞULLARDA:
KALMAK değil/yerine KALKMAK



- YANLIŞ YORUMLAMA ile/ve/değil/<> ÇARPITMA



- YANLIŞ ZAMAN VE YER ile/ve/||/<> "KÖRÜN TAŞI, KELİN KAFASINA DENK GELİRMİŞ"



- YANLIŞ(HATÂ) ile AYIP

( DEH ÂK: ON AYIP
* ÇİRKİNLİK
* BODURLUK
* ZULÜM VE ADÂLETSİZLİK
* OBURLUK
* KÖTÜ DİLLİLİK
* YALANCILIK
* ACEMİLİK
* AKILSIZLIK
* KORKAKLIK
* UTANMAZLIK )


- YANLIŞ(HATÂ) ile AYIP

( Ayıplara keşif bâtıldır. )


- YANLIŞ/DOĞRU ile/değil KENDİNCE



- YANLIŞ/I YAPMAYACAK KADAR/ŞEKİLDE BİLMEK ile/ve ANLATABİLECEK/AKTARABİLECEK KADAR/ŞEKİLDE BİLMEK



- YANLIŞ/KÖTÜ/AŞIRI/ABARTILI KULLANILANLAR:
"SIKINTI YOK!" ve/<> "AYNEN" ve/<> "KESİNLİKLE" ve/<>
"HAYIRLISI" ve/<> "KISMET" ve/<> "TABİİ Kİ DE" ve/<>
"YAPILACAK BİR ŞEY YOK" ve/<> "BENCE DE"

( )


- YANLIŞ/KÖTÜ/AŞIRI/ABARTILI KULLANILANLAR:
"SIKINTI YOK!" ve/<> "AYNEN" ve/<> "KESİNLİKLE" ve/<>
"HAYIRLISI" ve/<> "KISMET" ve/<> "TABİİ Kİ DE" ve/<>
"YAPILACAK BİR ŞEY YOK" ve/<> "BENCE DE"

( )


- YANLIŞ/LIK ile/ve GEÇİCİ/LİK



- YANLIŞ/LIK ile TUTARSIZLIK

( Yanlışlık, yetersiz düşüncelerdeki bilgi yoksunluğundan oluşur. )


- YANLIŞ ile "YAMUK"



- YANLIŞ ile/değil/yerine BEYHÛDE



- YANLIŞ ile/ve/değil/yerine EKSİK



- YANLIŞ ile/değil/yerine/||/<>/< GEREKSİZ



- YANLIŞ ile/ve HATA PAYI

( Bu kılavuzdaki herşey[/bazıları], yanlış olabilir. )


- YANLIŞ ile/değil/ne yazık ki KARAR

( Bir yanlışı tekrar ediyorsan, artık o bir yanlış değil karardır. )


- YANLIŞ ile KÖTÜ ile ÇİRKİN ile GÜNAH/YAZUK

( Akıl. İLE Ahlâk. İLE Estetik. İLE Din. )


- YANLIŞ ile KÖTÜ ile ÇİRKİN ile GÜNAH/YAZUK

( Kötülüğün engellenmesi, iyiyi elde etmekten önceliklidir. [Def-i mefâsıd/mazariyat, celb-i menâfiden/menfaatten evlâdır.] )


- YANLIŞ ile KÖTÜ ile ÇİRKİN ile GÜNAH/YAZUK

( Kötülük, yanlış anlamaların ve kötüye kullanmaların yarattığı sorunlara yanlış yaklaşımdır. )


- YANLIŞ ile KÖTÜ ile ÇİRKİN ile GÜNAH/YAZUK

( Kötülük, dikkatsizliğin gölgesidir. )


- YANLIŞ ile KÖTÜ ile ÇİRKİN ile GÜNAH/YAZUK

( Kimse, bile bile kötü değildir; her kötülük, bilgi sanılan bir bilgisizlikten gelir. )


- YANLIŞ ile KÖTÜ ile ÇİRKİN ile GÜNAH/YAZUK

( Sadece bir iyi vardır, bilgi; sadece bir kötü vardır, cehalet. )


- YANLIŞ ile KÖTÜ ile ÇİRKİN ile GÜNAH/YAZUK

( Daha yüksek bilginize ters düşen her ne yaparsanız, o günahtır. )


- YANLIŞ ile KÖTÜ ile ÇİRKİN ile GÜNAH/YAZUK

( Rational. VS. Ethic. VS. Aesthetics. VS. Religious.
Evil is in the wrong approach to problems created by misunderstanding and misuse.
Evil is the shadow of inattention.
Whatever you do against your better knowledge is sin. )


- YANLIŞ ile/ve/<>/< YANLI İŞ



- YANLIŞA GİTMEMEK ve DOĞRUYA YÖNELMEK



- YANLIŞI SAVUNACAK KADAR BİLGİSİZ/LİK ile/ve/||/<> DOĞRUYU İNKÂR EDECEK KADAR NANKÖR/LÜK



- YANLIŞLANABİLİRLİK ile/ve/>/değil/yerine DAHA DA İYİ BİR ARAŞTIRMA/ÇALIŞMA



- YANLIŞLARA AĞIT YAKMAK ile/değil/yerine/>< DOĞRULARI İNŞÂ ETMEK



- YANLIŞLAYABİLMELİ!



- YANLIŞLIK/YANLIŞSIN ve/> "YANMIŞLIK"/YANMIŞSIN



- YANLIŞSAM (BENİ) DÜZELT/İN! değil YANLIŞSA / YANLIŞ VARSA/OLU(ŞU)RSA / YANILIYORSAM DÜZELT/İN/İZ!

( Bu "M / N" harflerinin yani "BEN / SEN" "dilinin/kullanımı", "kişi temelli/odaklı" alt seviye "düşünüş"[düşünmeyiş/düşünemeyiş] ile bağlantılı olarak ya da öteki dillerden ve özellikle İngilizce'deki kullanımdan gelen kötü/yanlış bir kullanım/ifade şeklidir. )


- YANLIŞTA:
[ne yazık ki]
TEKRAR ile/değil/> "KARAR"



- YANMAK ile/ve/||/değil/yerine/>< UYANMAK



- YANSIMA ile/ve/||/<> BAKIŞIM/SİMETRİ



- YANSITMAK ile/ve/||/<>/> YAYGINLAŞTIRMAK



- YAP! | YAPSANA ile/değil/yerine YAPAR MISIN / YAPIYORUZ



- YAP!:
(")KİŞİLERİN(") "YAPTIĞINI"
değil/yerine
KİŞİNİN(/KENDİ) YAPABİLECEĞİNİ



- YAPABİLECEĞİM BİR ŞEY YOK değil YAPABİLECEĞİM FAZLA BİR ŞEY YOK



- YAPACAK/YAPILACAK BİR ŞEY YOK değil YAPILACAK (PEK) FAZLA BİR ŞEY YOK



- YAPALIM/YAZALIM DA...:
"SONRA UNUTURUZ" değil ANIMSA(YA)MAYABİLİRİZ



- YAPAMAM değil/yerine/>< YAPABİLİRİM

( )


- YAPAMAM ile YAPMAMALIYIM



- YAPAMAMA/GERÇEKLEŞTİREMEME:
YOĞUNLUKTAN DOLAYI ile/ve/değil/<> ÖNCELİKLER(İN)DEN DOLAYI



- YAPAMAYACAĞI(M/N) ŞEY YOK/TUR ile/ve/değil/||/<>/< BAŞARAMAYACAĞI(M/N) ŞEY YOK/TUR



- YAPAMAYACAĞINI ZANNEDEN değil/yerine/>< YAPABİLECEĞİNE İNANAN



- YAPAR ile/ve/<> YAŞAR



- YAPARIM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAPAYIM



- YAPAY/BOŞ "GÜZELLİKLER":
HAZ ve/||/<> ZENGİNLİK ve/||/<> ÜN/ŞÖHRET



- YAPICI/LIK ve/||/<>/>/< YAPILANDIRICI/LIK



- YAPICI ile/ve OLGUNLAŞTIRICI



- YAPILABİLECEKLERİ:
ÖTELEMEK ile/değil/yerine/>< İTELEMEK



- YAPILACAK BİRŞEY YOK ile YAPILACAK FAZLA BİRŞEY YOK



- YAPILACAK İŞ ile/ve/||/<>/> YAPILABİLECEK İŞ

( Yeterince çoktur. İLE/VE/||/<>/> Daha da çoktur. )


- YAPILACAK ile/ve YAPILABİLECEK

( Yapılan her şey sizin tarafınızdan, yani evrensel ve tükenmez enerji tarafından yapılır. )


- YAPILAMAZLIK ile/ve/değil/||/=/<>/< MANTIKDIŞILIK



- YAPILAN İŞ:
ELİNE YAKIŞSIN ile/ve/değil/||/<>/< ELİNE YAPIŞSIN



- YAPILAN/OLAN ile YAPILMASI/OLMASI GEREKEN

( Doğa. İLE İnsan eylemi. )


- YAPILAN/OLAN ile YAPILMASI/OLMASI GEREKEN

( Platon'a kadar. İLE Platon sonrası. )


- YAPILAN ile/ve/||/<>/>< YAPIL(MA)MASI GEREKEN



- YAPILANDIRMA ile/ve/<>/değil/yerine İLİŞKİLENDİRME



- YAPILANMA ve/||/<>/< ACI-KEDER



- YAPILANMA ile/ve/<> BOZULARAK YAPILANMA

( ... İLE/VE/<> Özellikle kasların gelişiminde. )


- YAPILMAMASI GEREKENİ) YAPMAMALI!



- YAPILMASI İSTENİLEN ile/ve/< YAPILMAMASI İSTENİLEN



- YAPILMAYACAKLAR ve/|| DİLLENDİRİLEMEYECEKLER

( [ne yazık ki] Dillendiriyorsun. VE/|| Yapıyorsun. )


- YAPILMAYACAKLAR ve/|| DİLLENDİRİLEMEYECEKLER

( İNTAK: Konuşturma, söyletme. | Dillendirme. )


- YAPISAL ALGI ile/ve/<> DOĞRUDAN ALGI



- YAPITI(KİTABI/YAZIYI), BİRİ(LERİ)NE:
"ARMAĞAN ETMEK" değil SUNMAK/İTHAF ETMEK

( Dünyaya verebileceğimiz en büyük armağan, kendi dönüşümümüzdür. )


- YAPMA!:
EMİR değil KOLAYLAŞTIRMA/HIZLANDIRMA

( Bilenlerin/tecrübelilerin/büyüklerin, "... Yapma!/Etme!" sözleri/öğütleri, bir yasak/engel/kısıtlama değil yapılmayacakların kolay ve daha az olmasından dolayı, tecrübelerinden yararlanılmasını istedikleri içindir. Hemen buyruk/emir olarak algılanıp tepki göstermemekte yarar vardır! )


- YAPMA!:
EMİR değil KOLAYLAŞTIRMAK/HIZLANDIRMAK

( Bilenlerin/tecrübelilerin/büyüklerin, "... Yapma!/Etme!" sözleri/öğütleri, bir yasak/engel/kısıtlama değil yapılmayacakların kolay ve daha az olmasından dolayı, tecrübelerinden yararlanılmasını istedikleri içindir. Hemen buyruk/emir olarak algılanıp tepki göstermemekte yarar vardır! )


- YAPMA!:
SUSACAKKEN KONUŞMAK ve/||/<> KONUŞACAKKEN SUSMAK



- YAPMACIK OLUP "SEVİLMEK" ile/değil/yerine/>< KENDİN OLUP BEĞENİLMEMEK



- YAPMADI/M/N ile/değil YAPAMADI/M/N



- YAPMAK İSTENİLEN ile/ve YAPILMASINA İZİN VERİLENLER ile/ve YAPILABİLENLER

( Güdülenme. İLE/VE Görev tanımı. İLE/VE Yetkinlikler. )


- YAPMAK ile/ve/değil/yerine/<> GERÇEKLEŞTİRMEK



- YAPMAK ile/ve/değil/yerine/=/||/<> OLMAK

( Yapmak, olmaktır; olmak, yapmaktır. )


- YAPMAK ile/ve/değil/yerine/=/||/<> OLMAK

( TO DO is TO BE, TO BE is TO DO )


- YAPMAK ve SUSMAK

( Yaşamla tek buluşma noktamız, yapmak/eylem; kişiyle/insanla tek buluşma noktamız susmak/susabilmektir. )


- YAPMAK ile/ve/değil/yerine YAPILANDIRMAK



- YAPMAK ile/ve/||/<>/< YAPILANDIRMAK



- YAPMAK ile/ve/yerine YAŞAMAK



- YAPMAMAK ile YAPAMAMAK



- YAPMAYABİLME:
"İKTİDÂRI" değil İHTİYÂRI



- YAPMAYACAĞIM ŞEY/İŞ YOK ile/değil/yerine YAPAMAYACAĞIM ŞEY/İŞ YOK



- YAPTIĞIMIZ ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> YAPMAYABİLECEKKEN YAPTIĞIMIZ

( Her birinin sorumluluğu ve olumlu ya da olumsuz bir karşılığı vardır/oluşur. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Karşılığı, seviyeli olarak çok daha ağırlaşır. )


- YAPTIĞIMIZ ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> YAPMAYABİLECEKKEN YAPTIĞIMIZ

( İstenç/irâde ile yaparız. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Direncimizi/ihtiyârımızı etkin tutmayı yeğleyerek yapmayabiliriz. )


- YAPTIĞIN İŞİ SEVMEK ile/ve/||/<>/>/< SEVDİĞİN İŞİ YAPMAK



- YAPTIĞINI "ÖVMEK" değil/ne yazık ki/> YAPTIĞINI YIKMAK



- YAPTIKLARIMIZ/I ve/||/<> SÖYLEDİKLERİMİZ/İ

( Söylememek. VE/||/<> Yapmak. )


- YAPTIKLARINI, "SEVMEYE ÇALIŞMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEVDİKLERİNİ YAPMAYA ÇALIŞMAK



- YAPTIRIM ile/değil/yerine TEŞVİK



- YAR'LA BİR OL(A)MAMAK ||/=/<> YERLE BİR OLMAK



- YAR/UÇURUM OLMAK ile/değil/yerine/>< YÂR OLMAK



- YAR/UÇURUM ve/||/<>/< -YOR

( ... VE/||/<>/>/< Şimdiki zaman eki olan "-yor"un geniş zamanlı, genelleyici ve orantısız kullanımı uçurumun kenarında olmak ya da uçurumdan düş(ür)mek gibidir. )


- YARALANMAK / YARALANABİLİR/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YARARLANMAK / YARARLANILABİLİR/LİK



- YARAMAK/YARAMAZ ile/değil YETMEZ/YETMEK



- YARAMAYAN ile/değil/yerine/>< YARAYAN



- YARAR/"MANTIK" EVLİLİĞİ ile AŞK EVLİLİĞİ



- YARAR ve/||/<>/> SAYGI



- YARARCI/PRAGMATİK (YAKLAŞIM) ile/ve/değil/yerine ALGI DÜZENSEL/PARADİGMATİK (YAKLAŞIM)



- YARARIN SAĞLANMASI ile/ve/değil/yerine/< ZARARIN UZAKLAŞTIRILMASI

( IZRAR[Ar.]: Zarar verme, zarara sokma. )


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( Akl-ı temyizî. İLE/VE/<>/> Akl-ı amelî. İLE/VE/<>/> Akıl. Akl-ı Nazarî. İLE/VE/<>/> İç duyular. İLE/VE/<> Vicdan. )


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( ... İLE/VE/<>/> Düşünce ve eylemin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<>/> Kavram ve nesnenin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<>/> Biçim ve içeriğin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<> ... )


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( Spor. İLE/VE/<>/> Felsefe/Ahlâk. İLE/VE/<>/> Bilim. İLE/VE/<>/> Sanat. İLE/VE/<> Din. )


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( İyi, yarar ve hazın sürekliliği olarak yorumlanır. )


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( İyilik konusunda, kişiler, dört bölümdür:
1. Herkesten önce yapanlar: Bunlar, kerîmdir;
2. Taklit yoluyla yapanlar: Bunlar, hakîmdir;
3. Engelleyenler: Bunlar, eşkiyâdır;
4. Hoşlandıklarından dolayı yapanlar: Bunlar, kötü niyetlilerdir. )


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( Kendiniz için neyin iyi olduğunu bilmezken, başkaları için neyin iyi olduğunu nasıl bilebilirsiniz? )


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( When you do not know, what is good for yourself; how can you know, what is good for others? )


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( ... VS./AND/<>/> Appropriateness/harmony of thought and action. WITH/AND/<>/> Appropriateness/harmony of concept and object. WITH/AND/<>/> Appropriateness/harmony of shape and content. WITH/AND/<> ... )


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( ... VS./AND/<>/> Ethic. VS./AND/<>/> Rational. VS./AND/<>/> Aesthetics. VS./AND/<> Religious. )


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( Sport. VS./AND/<>/> Philosophy. VS./AND/<>/> Science. VS./AND/<>/> Aesthetics. VS./AND/<> Religion. )


- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH

( BEŞ AMAÇ/MAKÂSID-I HAMSE[Ar.]: (KORUNANLAR/SAĞLANANLAR)
CAN ile/ve/<>/> KUŞAK/NESİL ile/ve/<>/> AKIL ile/ve/<>/> MAL ile/ve/<>/> DİN )


- YARARLI ile DOĞRU ile İYİ ile GÜZEL ile SEVAP

( Akıl. İLE Ahlâk. İLE Estetik. İLE Din. )


- YARARLI ile DOĞRU ile İYİ ile GÜZEL ile SEVAP

( Kavram ve nesnenin uygunluğu. İLE Düşünce ve eylemin uygunluğu. İLE Biçim ve içeriğin uygunluğu. İLE ... )


- YARARLI ile DOĞRU ile İYİ ile GÜZEL ile SEVAP

( Kendiniz için neyin iyi olduğunu bilmezken, başkaları için neyin iyi olduğunu nasıl bilebilirsiniz? )


- YARARLI ile DOĞRU ile İYİ ile GÜZEL ile SEVAP

( İyilik konusunda, kişiler, dört bölümdür:
1. Herkesten önce yapanlar: bunlar kerimdir.
2. Taklid yoluyla yapanlar: bunlar hakîmdir.
3. Engelleyenler: bunlar eşkiyadır.
4. Hoşlandıklarından dolayı yapanlar: bunlar kötü niyetlilerdir. )


- YARARLI ile DOĞRU ile İYİ ile GÜZEL ile SEVAP

( Rational. WITH Ethic. WITH Aesthetics. WITH Religious.
Appropriateness of concept and object. WITH Appropriateness of thought and action. WITH Appropriateness of shape and content. WITH ... )


- YARARLI ile DOĞRU ile İYİ ile GÜZEL ile SEVAP

( DEMIURGE: İYİ İDEASI (TANRI VE DÜNYANIN MİMARI) )


- YARARLILIK ile/ve/<>/< HESAPLANABİLİRLİK



- YARASI OLAN, GOCUNUR ile/değil KİŞİ, KENDİNDEN BİLİR



- YARATICI İMGELEM ve/<> YENİ YAŞAMLAR/KOŞULLAR



- YARATICI/LIK ile/ve/||/<> ÇÖZÜMCÜ/LÜK



- YARATICILIK ile/ve CANLANDIRMAK ile/ve HAREKET KATMAK

( Kuralları önce bilmek, sonra [yeri geldiğinde ve gerektiğince] unutmak/unutabilmek gerek! )


- YARATILAN değil/yerine VAROLAN



- YARATIM ile/ve DÖNÜŞÜM



- YARATMA/YAPMA/ÜRETME ile/>< YAŞAMA

( Yaşayanlar, [pek] yaratamaz/yapamaz/üretemez; yaratanlar/yapanlar/üretenler, [pek] yaşayamaz. )


- YARATMAK değil/yerine (OLANI) DEĞİŞTİRMEK



- YARATMAK ile NEDEN/VESİLE OLMAK



- YARATTIĞIN ETKİ ile/ve/<> BIRAKTIĞIN ETKİ/İZ



- YARAYI DEŞMEK ile/ve/||/<> SIKINTIYI PERÇİNLEMEK



- YARAYI(/NIN ÜSTÜNÜ) KAŞIMAK değil/yerine YARANIN ETRAFINI KAŞIMAK



- YARDIM EDİLMİŞ YOKSULLAR ile/değil/yerine ORTADAN KALDIRILMIŞ YOKSULLUK

( Kabul edilemeyecek olmasına karşın ne yazık ki, "istenilen", desteklenen, beklenilen, göz yumulan, gözardı edilen. İLE/DEĞİL/YERİNE İstediğimiz, her birimizin ayrı ayrı ve/ya da hep birlikte taşın altına elini koyarak gerçekleştirmesi gereken. )


- YARDIM... YÜKÜN, ...:
"YERE BIRAKILMASINDA"
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
"KALDIRILMASINDA"

( Kendi sorumluluğundan kaçmaya çalışanlara yardım edilmemesi gerektiği ve tembelliği/hazcılığı teşvik etmenin, büyük yanlış olduğu anımsatılmaktadır. )


- YARDIM ile/ve/||/<> DESTEK



- YARDIM ile/ve/<> İÇ YARDIM

( Hizmet. İLE/VE/<> Himmet. )


- YARDIM ile/ve/<> İÇ YARDIM

( Başkasından/dışarıdan. İLE/VE/<> Kendinden. )


- YARDIMCI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< FIRSAT VERMEK

( Tekrarlanması gereken yardım, yardım değildir. )


- YARDIMCI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< FIRSAT VERMEK

( Yapılmaya değer tek yardım, yardıma gereksinim duymaktan kurtuluşu sağlamaktır. )


- YARDIMCI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< FIRSAT VERMEK

( Bizi, insan yapacak olan, berraklık ve yardımseverliktir. )


- YARDIMCI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< FIRSAT VERMEK

( En önemli yardımcı, gerçeğin, içimizde bulunuşudur. )


- YARDIMCI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< FIRSAT VERMEK

( The main thing that helps is to have reality within. )


- YARDIMCI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< FIRSAT VERMEK

( image

Bunu mu istiyorsunuz?

• Çocuğunuz...

– Varsın, bir çivi bile çakamasın... Ama dersleri iyi olsun.
– Varsın, omuzlarda cenaze taşıyanlara bön bön baksın... Ama matematiği düzgün olsun.
– Varsın, evin çalan telefonuna cevap veremesin... Ama notları yüksek olsun.
– Varsın, eve gelen misafirlerinizle üç kelime konuşamasın... Ama fen lisesine gitmiş olsun.
– Varsın, ağlayan bir çocuk görünce ona gülsün... Ama sınıfın birincisi olsun.
– Varsın, kendinin fazladan harçlığı olduğu halde; kantinden simit alamayan çocuklarla alay etsin... Ama öğretmenlerinin gözdesi olsun.
– Varsın, başını okşayıp hatırını soran bir yetişkine dönüp; “Ya siz nasılsınız?” diyemesin... Ama yabancı dili mükemmel olsun.
– Varsın, oyun arkadaşları olmasın... Ama sınavlarda “on” çeksin.

– Varsın;
– Taziye nedir, bilmesin,
– "Başın sağ olsun" ne demek, anlamasın,
– "Geçmiş olsun" kime denir, niçin denir, haberi olmasın,
– "Uğurlar olsun", ne anlama gelir farkında olmasın,
– Ama... Karneleri süper olsun.
– Evet… Varsın, tek dostu olmasın... Ama iyi gelir getiren bir mesleği olsun...

Üstün Dökmen )


- YARDIMCI OLMAK ile/ve/<> KOLAYLIK SAĞLAMAK/SUNMAK



- YARGI/HÜKÜM[Ar.] ile ÖNYARGI



- YARGI ile/ve/<> ÇÖZÜM



- YARGILAMAK ile/değil/yerine YAPMAYABİLECEĞİNİ/İHTİYÂRINI ANIMSATMAK



- YARILMA > FARKINDALIK



- YARIM/AZ/EKSİK "ANLAŞILAN" ve/||/<> YARIM/AZ/EKSİK YAŞANILAN

( Ekinin düşmanıdır. VE/||/<> Yaşamın düşmanıdır. )


- YARININI İYİLEŞTİRMENİN YOLU/YÖNTEMİ ve/||/<>/</: BUGÜN, NEYİ YANLIŞ YAPTIĞINI BİLMEK



- YARISINI ve/||/<> İKİ KATI ve/||/<> ÜÇ KATI ve/||/<> SINIRSIZ

( Ye! VE/||/<> Yürü! VE/||/<> Gül! VE/||/<> Sev! )


- YASA/HUKUK:
KARMAŞIKSIZ ile/ve/||/<> UYULABİLEN ile/ve/||/<> ETKİLİ



- YASA/KANUN ve/<> KORUMA

( Değişir. VE/<> Değişmez. )


- YAŞA ve/||/<> SEV ve/||/<> DİNLE ve/||/<> KONUŞ

( Mış gibi yapmadan. VE/||/<> Dayanmadan. VE/||/<> Savunmadan. VE/||/<> İncitmeden. )


- YAŞA ve/||/<> SEV ve/||/<> DİNLE ve/||/<> KONUŞ

( [Without] Pretending. AND/||/<> Depending. AND/||/<> Defending. AND/||/<> Offending. )


- YAŞA ve/||/<> SEV ve/||/<> DİNLE ve/||/<> KONUŞ

( DİNLE ve/||/<> KONUŞ )


- YAŞADIĞIN GİBİ "DÜŞÜNMEK" ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNDÜĞÜN GİBİ YAŞAMAK

( )


- YAŞADIKLARIMIZI:
CİDDİYE ALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> Tİ'YE ALMAK



- YASAK GETİRMEK/KOYMAK ile/değil/yerine KATKI/DESTEK

( Sizi seven/düşünen yakınlarınızın yapmamanızı istedikleri/söyledikleri şeyler, size engel/yasak koymak değil yaşamınızı hızlıca nitelikli kılma niyetiyle/amacıyladır daha çok. [Size o anda uygun "görünmemesi" ile çatışmaya gitmek yerine biraz/bir kez daha düşünmeyi gerektirir sadece.] )


- YASAK ile/değil BAŞKASINA KAPALI



- YASAK ile/ve/değil/||/<>/< TEHLİKELİ

( "Yasak" sözcüğünün kullanımı, çoğunlukla bir şeyin engellenmiş olmasından dolayı değil bilgi ve deneyime dayalı olarak tehlike olasılığından dolayıdır. )


- YASAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAPTIRIMA TÂBİ



- YASAL EHLİYETTE:
<0 ile/ve/||/<>/> 0-15 ile/ve/||/<>/> 15-22 ile/ve/||/<>/> 22-70 ile/ve/||/<>/> 70>

( 9 AY ile/ve/||/<> SİNN-İ SEBÂVET ile/ve/||/<> SİNN-İ BÜLÛĞ ile/ve/||/<> SİNN-İ RÜŞT ile/ve/||/<> SİNN-İ ATEH(BUNAMA) )


- YAŞAM = FARKINDALIK || İNSAN = FARKINDALIK



- YAŞAM ALANI ile/ve/değil HAREKET ALANI

( Bazı düşünürlerin/sanatçıların, [turistlerin ya da turist gibi yaşayanların vb.] her hareket alanlarının, yaşam alanı olmadığı gibi. )


- YAŞAM BİÇİMİ ile/ve/<> PAYLAŞIM BİÇİMİ



- YAŞAM BOYU:
DERS ile/değil/yerine/ya da/>< DOST

( Bir kişiye tamamen güvendiğinizde, kesin olarak deneyimleyeceğiniz, ikisinden biridir. )


- YAŞAM HAKKI ile/ve/||/<> MAHREMİYET HAKKI



- YAŞAM HAKKI ile/ve/=/||/<>/< SAVUNMA HAKKI



- YAŞAM KOŞULLARINI DEĞİŞTİRMEDE ETKİSİ/İŞLEVİ OLABİLECEK "ÇÖZÜM":
"KİMSENİN, BENİ TANIMADIĞI" BİR YERDE/ÇEVREDE OLMA/YAŞAMA ZANNI/"İSTEĞİ" ile/değil BENİ TANIYANLARIN OLMADIĞI YERDE/ÇEVREDE BULUNMA DÜŞÜNCESİ/"İSTEĞİ"



- YAŞAM MATEMATİĞİNDE:
| (+) . (-) = (-) VE/YA DA (+) / (-) = (-) |
ile/değil/yerine/><
(+) - (-) = (+)

( | Olumsuz "kişilerle" tartışmayın! Sonuç, olumsuz olur.

VE/YA DA

Olumsuz "kişiler" için kendinizi paralamayın! Sonuç, olumsuz olur. |

İLE/DEĞİL/YERİNE/><

Olumsuz "kişileri" yaşamınızdan çıkarın! Sonuç, olumlu olur. )


- YAŞAM ÖYKÜNÜ:
İYİ YAZ ve/||/<> SIKLIKLA DÜZENLE



- YAŞAM VE ÇOĞU ŞEY:
DOYUMLUK ile/ve/değil/yerine TADIMLIK



- YAŞAM:
YAŞIMIZ ile/ve/değil/yerine/||/<> YAŞADIKLARIMIZ



- YAŞAM:
"OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ" değil OLDUĞU GİBİ



- YAŞAM:
"TASARRUF"
değil
ya İSRAF ya da/değil/yerine SARF



- YAŞAM:
"YANLIŞ(LAR)A KATLANMAK İÇİN" ile/değil/yerine/>< YANLIŞ(LAR)I DÜZELTMEK ÜZERE



- YAŞAM:
"YAŞIN İÇİNDE" değil YAŞANILANLARIN İÇİNDE



- YAŞAM:
(NE) "AŞK", (NE DE) "EKMEK" ile/ve/değil/||/< İNSAN OLABİLMEK/KALABİLMEK



- YAŞAM:
| ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ
ve/||/<>/<
BİLGİ/HABER |

( Bilgi/haber vermek, rızânın;
rızâ, adâletin;
adâlet de yaşamın temeli(nde)dir/merkezi(nde)dir. )


- YAŞAM:
| ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ
ve/||/<>/<
BİLGİ/HABER |

( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )


- YAŞAM:
| ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ
ve/||/<>/<
BİLGİ/HABER |

( |
  | )


- YAŞAM:
ANLAM değil TUTKU



- YAŞAM:
BİR NEFES ile KAFES ile HEVES

( Aldığımız kadar. İLE Kaldığımız kadar. İLE Daldığımız kadar. )


- YAŞAM:
DALGINLIKLA değil/yerine/>< AYIK



- YAŞAM:
GÜN/HAFTA/AY/YIL[UZUN ARALIKLARDA]
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
TUVALET[EN KISA İKİ ZORUNLULUK ARASI/NDA]

( 24 saatin uyuma süresi olan 7-8 saatlik dışında 16 saat içinde yaptıklarımız/yapabileceklerimiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İki zorunlu boşaltım[işeme] arasındaki 2-3 saatlik sürede yaptıklarımız/yapabileceklerimiz.[Ne kadar bölünse/kesilse de ve buna engel olamayacağımız gibi] )


- YAŞAM:
İNANÇ ve/<> DAYANÇ/SABIR



- YAŞAM:
MASAL ile/ve/||/<>/> ROMAN ile/ve/||/<>/> FIKRA

( Başlangıçta. İLE/VE/||/<>/> Yaşandıkça. İLE/VE/||/<>/> Anlattıkça. )


- YAŞAM:
OYUN ile/ve/ne yazık ki/||/<> "KÖŞE KAPMACA" OYUNU

( Yaşam oyunu, sadece "köşe kapmaca" oyununa düşürüldüğünden ve bu oyunu da, bir köşeyi tutanın, eline geçirdiği köşeyi hiç bırakmamasından dolayı tıkanmasıyla ne oyun, ne barış, ne de huzur kalmıştır. Oyun, tekrar eşit koşullardan başlatılana kadar bir şeylerin düzelmesi de pek olası görünmüyor. )


- YAŞAM:
SINANDIĞIMIZ YERDE ve/||/<> HESAP VERECEĞİMİZ YERDE

( Başlar. VE/||/<> Biter. )


- YAŞAM:
SOLUK ALDIĞIMIZ ANLAR ile/ve/değil SOLUĞUMUZU KESEN ANLAR



- YAŞAM:
YÖNETİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KARŞILAŞILAN



- YAŞAM:
YORUM ve/||/<> KELÂM

( Değişir. VE/||/<> Değişmez. )


- YAŞAM'DA:
ANLATIM ile/ve ANLAM

( Yaşam, anlatım ile anlamın birbirinden ayrılmasıyla aydınlanır. )


- YAŞAM'DA:
ANLATIM ile/ve ANLAM

( The life gets the enlightenment by seperation of expression from meaning. )


- YAŞAM(AK):
GERİYE DOĞRU ile/ve/değil/||/<>/> İLERİ DOĞRU

( Anlaşılır. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Yaşanır. )


- YAŞAM(AY)I ÖĞRENMEK ile/ve/değil/=/||/<>/< SAÇMALAMAMAYI ÖĞRENMEK



- YAŞAM(DA):
"ÇOK (ŞEY/İ) BİLMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇOK (DURUMU) ANLAMAK



- YAŞAM/BİLİNÇ ile/ve/değil/=/< BELLEK

( Bellekte, bir boşluğun olması, bilinçte (de), bir boşluğun olmasını gerektirmez. )


- YAŞAM/HAYAT ve/> ETKİNLİK/FAALİYET ve/> BİLİNÇ/ŞUUR



- YAŞAM/HAYAT ve/=/<> HAYIR!

( Yaşam/ın, "Hayır!"lar(ın) ile/üzerinden, "Ne yapmayacağını bilerek" oluşur/oluşturulur. )


- YAŞAM/HAYAT ve/= SÜRPRİZ



- YAŞAM/HAYAT ile/ve TUTARLILIK



- YAŞAM/İLİŞKİ:
"NE KADAR UZUN SÜRDÜĞÜ" ile/değil/yerine/||/<> NE KADAR NİTELİKLİ/DOLU OLDUĞU



- YAŞAM/IM ÇOK SIKICI değil (YETERİNCE) PARA(N) YOKTUR



- YAŞAM/TASAVVUF:
ARINMA/SÂFİYET ve/||/<> ANLAMA/İRFÂNİYET ve/||/<> AŞK



- YAŞAM/YAZIN/ŞİİR/MÜZİK/DANS:
KURT, ... ve/||/<> KUŞ, ... ve/||/<> AT, ...

( ...'un, sürüsüyle gittiği gibi. VE/||/<> ...'un, havada uçtuğu gibi. VE/||/<> ..'ın, ovada koştuğu gibi. )


- YAŞAM ve/||/=/<> BİLİNÇ/FARKINDALIK/ŞUUR

( KENDİNİN SORUMLULUĞU )


- YAŞAM ile/ve DOĞA



- YAŞAM ile/ve HAREKET



- YAŞAM ile/||/<> KISA BATTANİYE

( Yukarı çekersek, ayak açıkta kalır. Aşağı çekersek, omuz. Neşeli kişiler, çözüm üreterek[dizlerini karnına çekerek] rahat uyur. )


- YAŞAM ile/||/<> KISA BATTANİYE

( "Çözüm." İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ara çözüm. )


- YAŞAM ile/ve KOŞUL/LAR



- YAŞAM ile/ve PAYLAŞIM



- YAŞAM ve/=/||/<>/>/< PAYLAŞIM



- YAŞAM ve/||/<>/>/< YAŞ



- YAŞAMA ANLAMI/AMACI/NEDENİ[IKIGAI]:
SEVDİĞİN ve/+/||/∩/<>/>/<
(DÜNYANIN/TOPLUMUN) GEREKSİNİM/İ ve/+/||/∩/<>/>/<
KARŞILIĞI/MALİYETİ, İYİ OLDUĞUN/YAPTIĞIN ŞEY DOLAYI ÖDENEN/ÖDENEBİLECEK ve/+/||/∩/<>/>/<
İYİ OLDUĞUN/YAPTIĞIN

( [2'liler]
[∩: Kesişim]
[1: SEVDİĞİN | 2: GEREKSİNİM | 3: KARŞILIĞI/MALİYETİ, İYİ OLDUĞUNDAN DOLAYI ÖDENEN | 4: İYİ OLDUĞUN/YAPTIĞIN]
1 ve/∩/+/||/<> 2 = GÖREV/HEDEF(MISSION)
2 ve/∩/+/||/<> 3 = MESLEK(VOCATION)
3 ve/∩/+/||/<> 4 = UZMANLIK(PROFESSION)
4 ve/∩/+/||/<> 1 = COŞKU/TUTKU(PASSION)

ve/+/||/∩/<>/>

[3'lüler]
1 ve/∩/+/||/<> 2 ve/∩/+/||/<> 3 = Coşku/heyecan ve gönül rahatlığı fakat "kesinliğin" bulunmaması
2 ve/∩/+/||/<> 3 ve/∩/+/||/<> 4 = Rahatlık fakat boşluk duyumu
3 ve/∩/+/||/<> 4 ve/∩/+/||/<> 1 = Tatmin fakat işe yaramazlık "düşüncesi/zannı"
4 ve/∩/+/||/<> 1 ve/∩/+/||/<> 2 = Neşe, dolgunluk/doluluk fakat "servetleştirilemeyen"

ve/+/||/∩/<>/>

1 ve/∩/+/||/<> 2 ve/∩/+/||/<> 3 ve/∩/+/||/<> 4 = YAŞAMA ANLAMI/AMACI/NEDENİ[IKIGAI] )


- YAŞAMA ANLAMI/AMACI/NEDENİ[IKIGAI]:
SEVDİĞİN ve/+/||/∩/<>/>/<
(DÜNYANIN/TOPLUMUN) GEREKSİNİM/İ ve/+/||/∩/<>/>/<
KARŞILIĞI/MALİYETİ, İYİ OLDUĞUN/YAPTIĞIN ŞEY DOLAYI ÖDENEN/ÖDENEBİLECEK ve/+/||/∩/<>/>/<
İYİ OLDUĞUN/YAPTIĞIN

( [2's]
[∩: Intersection]
[1: WHAT YOU LOVE | 2: WHAT THE WORLD NEEDS | 3: WHAT YOU CAN BE PAID FOR | 4: WHAT YOU ARE GOOD AT]
1 &/∩/+/||/<> 2 = MISSION
2 &/∩/+/||/<> 3 = VOCATION
3 &/∩/+/||/<> 4 = PROFESSION)
4 &/∩/+/||/<> 1 = PASSION

&/+/||/∩/<>/>

[3's]
1 &/∩/+/||/<> 2 &/∩/+/||/<> 3 = Excitement and complacency, but sense of uncertainty
2 &/∩/+/||/<> 3 &/∩/+/||/<> 4 = Comfortable but thought/"feeling" of emptiness
3 &/∩/+/||/<> 4 &/∩/+/||/<> 1 = Satisfaction but thought/"feeling" of uselesness
4 &/∩/+/||/<> 1 &/∩/+/||/<> 2 = Delight and fullness but no "wealth"

&/+/||/∩/<>/>

1 &/∩/+/||/<> 2 &/∩/+/||/<> 3 &/∩/+/||/<> 4 = REASON TO LIVE/HAVING A PURPOSE IN LIFE[IKIGAI] )


- YAŞAMA ANLAMI/AMACI/NEDENİ[IKIGAI]:
SEVDİĞİN ve/+/||/∩/<>/>/<
(DÜNYANIN/TOPLUMUN) GEREKSİNİM/İ ve/+/||/∩/<>/>/<
KARŞILIĞI/MALİYETİ, İYİ OLDUĞUN/YAPTIĞIN ŞEY DOLAYI ÖDENEN/ÖDENEBİLECEK ve/+/||/∩/<>/>/<
İYİ OLDUĞUN/YAPTIĞIN

( )


- YASAMA ve/||/<>/> YÜRÜTME ve/||/<>/> YARGI



- YAŞAMAK:
BİRBİRİMİZİ İDARE EDEREK ile/ve/değil/yerine/<> UZLAŞARAK (ORTAK NOKTALARDA/ALANLARDA BULUŞARAK)



- YAŞAMAK:
ÖTEKİLERE/DİĞERLERİNE GÖRE ile/değil/yerine DEĞERLERİNE GÖRE

( Kaç kuruşunun olduğu önemlidir. İLE/DEĞİL/YERİNE Nasıl bir duruşunun olduğu önemlidir. )


- YAŞAMAK ve/||/<>/>/< ÇÖZÜM ÜRETMEK

( Yaşamakla meşgul olmazsan, ölmekle meşgul olursun. VE/||/<>/>/< Çözümün bir parçası değilsen, sorunun bir parçasısındır. )


- YAŞAMAK ile/ve DUYUMSAMAK



- YAŞAMAK ile/ve EYLEMİNDE BULUNMAK



- YAŞAMAK ile/ve/||/<>/> NİTELİKLİ YAŞAMAK

( Duyu, "duygu" ve hayal ile. İLE/VE/||/<> Us/akıl ile. )


- YAŞAMAK ve/||/<> SEVMEK

( Direnmektir. VE/||/<> Güvenmektir. )


- YAŞAMAK ve/||/<>/>/< YAŞARKEN YAŞATMAK

( )


- YAŞAMAK ile/ve YAŞATMAK



- YAŞAMAKTA/YAŞIYOR OLMAK ile/ve/değil ÖLMEKTE/ÖLÜYOR OLMAK



- YAŞAMAYIP YAŞLANMAK ile/değil/yerine/>< YAŞAYIP YAŞLANMAK



- YAŞAMDA KALMAK ile/ve/değil/||/<>/> YAŞAMAK

( Canlılarda. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İnsanda. )


- YAŞAMDA:
[ya] "TOZU, DUMANI YUTMAK" ile/değil/yerine/ya da/>< TOZU DUMANA KATMAK



- YAŞAMDA/BİSİKLETTE:
KİŞİLERE ÇARPMAMA ve/||/<> ARAÇLARA VE KİŞİLERE ÇARPILMAMA



- YAŞAMDAN KAÇMAK değil/yerine/>< YAŞAMI KAÇIRMAMAK



- YAŞAMI KOVALAMAK ile YAŞAMI YAKALAMAK



- YAŞAMI ÖĞRETEN:
YAŞIMIZ değil YAŞADIKLARIMIZ



- YAŞAMI ÖĞÜTMEK değil/yerine YAŞAM ÜRETMEK



- YAŞAMI:
GELDİĞİ GİBİ KARŞILAMAK ile/ve/değil OLDUĞU GİBİ KARŞILAMAK



- YAŞAMIMIZA GİRENLERİ BELİRLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAŞAMIMIZDAN ÇIKARILACAKLARI BELİRLEMEK



- YAŞAMIN "ZORLUKLARINI" KOLAYLAŞTIRMADA:
AŞK ve/||/<> (KOŞULSUZ) SAYGI VE SEVGİ ve/||/<> SANAT



- YAŞAMIN ANLAMI ile/ve YAŞAMIN DENEYİMİ



- YAŞAMIN DEĞİŞTİRDİĞİ ile/ve/<>/değil/yerine YAŞAM(LAR)I/NI DEĞİŞTİREN



- YAŞAMIN MATEMATİĞİNDE:
ÇARPMA ve/||/<> BÖLME ve/||/<> ÇIKARMA ve/||/<> TOPLAMA

( Gerçeklerle. VE/||/<> Ayrılıklara. VE/||/<> İnsanlık ölçeğinden. VE/||/<> Kendini ve/ya da kendinle. )


- YAŞAMIN, GİDEREK KOLAYLAŞMASI değil BİZİM, GİDEREK GÜÇLENMEMİZ



- YAŞAMIN, NEYİ, (NE KADAR VE NE ZAMAN):
(")GETİRİP(") ile/ve/ya da/hem de/ne yazık ki/||/<> (")GÖTÜRECEĞİ(")



- YAŞAMIN:
ANLAŞILMASI ile/ve/||/<>/> YAŞANMASI

( Geriye doğru. İLE/VE/||/<>/> İleri doğru. )


- YAŞAMIN:
"UZUNLUĞU" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GENİŞLİĞİ



- YAŞAMIN:
"ZORLUĞU" ile/değil/yerine/||/<>/< SIRADANLIĞI



- YAŞAMIN(IN):
İZLEYİCİSİ OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OYUNCUSU OLMAK



- YAŞAMINA, GÜN EKLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< GÜNÜNE, YAŞAM EKLEMEK



- YAŞANILAN ile/ve/||/<>/>< YAŞANIL(MA)MASI GEREKEN



- YAŞANMIŞLIK/YAŞANMAMIŞLIK ile/ve ANLAMLILIK/ANLAMSIZLIK



- YAŞANTI ve İMGE ve/||/<>/> TASARIM ve SİMGE



- YAŞAR'IM/IZ ve/+/||/<> 24 YIL

( image )


- YAŞAR'IM/IZ ve/+/||/<> 24 YIL

( YAŞAR'ımız için oluşturulan özel sayfamızı görmek için burayı tıklayınız... )


- YAŞARKEN ve/||/<> ÖLÜRKEN

( Yaşamdan/yaşamaktan başka hiçbir şey yoktur/olmamalıdır. VE/||/<> Ölmekten başka hiçbir şey yoktur/olmamalıdır. )


- YAŞAYAMAMAK ile/ve/değil YAŞADIĞINI, GÖNLÜNCE YAŞAYAMAMAK

( Hayallerini/istediklerini gerçekleştirememek. İLE/VE/DEĞİL Gerçekten istediklerini ve gerekenlerini yaptığın halde hayallerini gerçekleştirememek. )


- YAŞAYAN/YAŞAMAK/"YAŞAMASI" ile/ve/<>/değil VAROLAN/LAR

( İnsan için geçerlidir. İLE/VE/<>/DEĞİL İnsan ve insan/lar dışındaki herşey için geçerlidir. )


- YAŞAYAN/YAŞAMAK/"YAŞAMASI" ile/ve/<>/değil VAROLAN/LAR

( Herkes. İLE/VE/<>/DEĞİL Herşey. )


- YAŞAYANLAR ile/fakat/ne yazık ki ÖLENLER

( Ölenlerin gözlerini kapatıyor. İLE/FAKAT/NE YAZIK Kİ Yaşayanların gözlerini açamıyor. )


- YAŞLA "İLGİLENENLER/UĞRAŞANLAR" ile/ve/değil "YAŞ İŞLERLE" UĞRAŞANLAR



- YAŞLANDIĞIMIZDAN DOLAYI OYUN OYNAMAKTAN VAZGEÇMEK
değil/ne yazık ki
VAZGEÇTİĞİMİZDEN DOLAYI OYUN OYNAMAMAK



- YAŞLANDIĞINDA/N DOLAYI OYNAMAYI/GÜLMEYİ BIRAKMAK DEĞİL ile/ve/değil/||/<> OYNAMAYI/GÜLMEYİ BIRAKTIĞINDA/N DOLAYI YAŞLANMAK



- YAŞLANDIRAN BESİNLER değil/yerine/>< YAŞLANMAYI YAVAŞLATAN BESİNLER



- YAŞLANILAN HAYAT değil/yerine YAŞANILAN HAYAT



- YASLANMA! ile/ve AYAKTA DURMA!

( Uyursun. İLE/VE Yorulursun. )


- YAŞLANMA ve/<> DAĞA TIRMANMA

( [çıktıkça] Soluğunuz daralır, yorgunluğunuz artar. VE/FAKAT/<> Görüş/bakış açınız genişler. )


- YAŞLANMADAN YAŞ ALMAK ile/değil/yerine/>< YAŞLANMAK



- YAŞLARDA:
0-1 ve/||/<>/> 1-3 ve/||/<>/> 3-6 ve/||/<>/> 6-12 ve/||/<>/> 12/20 ve/||/<>/> 20-40 ve/||/<>/> 40-65 ve/||/<>/> 65 >

( "Temel güven"e karşı, güvensizlik. VE/||/<>/> Özerkliğe karşı, kuşku ve utanç. VE/||/<>/> Girişimciliğe karşı, suçluluk. VE/||/<>/> Başarıya karşı, aşağılık/yetersizlik "düşüncesi". VE/||/<>/> Kimliğe karşı, kimlik/rol karmaşası. VE/||/<>/> Yakınlığa karşı, uzaklık-yalnızlık-yalıtılmışlık. VE/||/<>/> Üretkenliğe karşı, durgunluk. VE/||/<>/> Benlik bütünlüğüne karşı, ümitsizlik. )


- YAŞLI/LIK ile/yerine OLGUN/LUK

( Yaşlıları ziyaret etmek, yararlıdır! )


- YAŞLILARDA GÖRMEMİZ GEREKEN:
GEÇMİŞ ile/ve/değil/yerine/<> GELECEK



- YAŞLILIK ve/||/<> SAYRILIK ve/||/<> KITLIK ve/||/<> ÖLÜM

( "Mahşerin dört atlısı." )


- YATAK ODASI değil/yerine UYKU/UYUMA ODASI



- YATAN ASLAN" ile/değil/yerine/>< GEZEN TİLKİ

( Gezen tilki, yatan aslana yeğdir. )


- YATIRIM:
"DOLAR"A ile/değil/yerine DOĞAYA



- YATKIN/LIK ile/ve/||/<> YETKİN/LİK



- YAVAŞLA(T)MAK ile/ve/değil/||/<>/>/< AZAL(T)MAK



- YAYGINLAŞMA ile/ve/değil/||/<>/< İTİBAR GÖRME



- YAYILMADA:
[ya] TİCÂRET ve [ya] DİYÂNET ve [ya] SİYÂSET



- YAZAR ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLGE

( Bir şeylerin üzerine yazar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> İnsana yazar. )


- YAZDIĞINI YAP!(MAK) ve/<> YAPTIĞINI YAZ!(MAK)

( Yapacağını yaz, yazdığını yap! )


- YAZDIĞINI YAP!(MAK) ve/<> YAPTIĞINI YAZ!(MAK)

( Yaşamak için ayağa kalkmıyorsan, yazmak için masaya oturma! )


- YAZGI" ile/değil/yerine SALT, ÖZGÜR İSTENÇ/İRÂDE



- YAZI VE NOKTALAMA ÖZELLİKLERİ ile/ve/||/<>/< SÖZCÜK VE BAĞLAM ÖZELLİKLERİ

( Yazanın bilgi, bilinç ve sorumluluğunda. İLE/VE/||/<>/< Söyleyenin/konuşanın bilgi, bilinç ve sorumluluğunda. )


- YAZICILARIN:
BULUNDUĞUNUZ ORTAMDA değil/yerine AYRI BİR (HAVALANDIRMALI) ODADA BULUNDURULMASI



- YAZILANLARIN ANLAŞILMASI:
OKUNDUĞU KADAR ile/ve/değil/||/<>/> DOKUNDUĞU KADAR



- YAZILI (OLAN/OLABİLİR/OLMALI) ile/ve/||/<> KAZILI (OLAN/OLABİLİR/OLMALI)

( Us'a/akıl'a. İLE/VE/||/<> Bulunç'a/vicdan'a. )


- YAZILI OL(A)MAYAN KURALLAR ile/ve/değil KONUŞUL(A)MAYAN KURALLAR

( Gelenek-görenek, töre gibi sözel/şifâhî[Ar.] kurallar. İLE/VE/DEĞİL Bazı/birçok özel/ayrıntı konu ve kuralları. )


- YAZILIM:
SİSTEM ile/ve/||/<>/> UYGULAMA



- YAZIN(EDEBİYAT) ve POLİTİKA |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
FELSEFE ve SU

( İnandırma "gücü". VE Kandırma "gücü".
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/<
Uyandırma gücü/olanağı. VE Kaldırma gücü/olanağı. )


- YAZIN/EDEBİYAT (TARİHİ) ve/<>/|| MANEVİYAT (TARİHİ)



- YAZMAK ve/=/||/<> BİRLİĞE GETİRMEK



- YAZMAK ile/ve/||/<>/>< YAŞAMAK



- YEDİĞİMİZİ ile/ve/||/<> İÇTİĞİMİZİ

( İçelim! İLE/VE/||/<> Yiyelim!
[O kadar çok ve uzun süre çiğneyelim ki, lokmamız, katı değil sıvı duruma gelene gelsin ve yediğimiz şeyi yutma ve ancak içmiş olalım! İçtiklerimizi de, yavaş yavaş, çiğniyormuş gibi yutalım!] )


- YEDİĞİN/DEN | İÇTİĞİN/DEN ile/ve/değil/yerine YEMEDİĞİN/DEN | İÇMEDİĞİN/DEN

( Kâr. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Yarar. )


- YEĞLEME/TERCİH ile/ve/<> AYIRDINDALIK, FARKINDALIK



- YEĞLEME/TERCİH ile/ve/<>/>< TERK



- YEĞLEME/TERCİH ile/ve/> TUTUM



- YEĞLEME ile/ve/||/<> KİMLİK

( Ergenin, kimliği mi var ki, yeğlediği olsun. )


- YEĞLEMEK/TERCİH ETMEK ve/<> LÜTFEN ve/<>/+/||/> BÖYLE ve/<> BU DA VAR

( "Sihirli" sözcükler. VE/+/||/<>/> "Sigorta" sözcükler. )


- YEĞLEMEK/TERCİH ETMEK ve/<> LÜTFEN ve/<>/+/||/> BÖYLE ve/<> BU DA VAR

( Dışsal ve ilksel. VE/+/||/<>/> İçsel ve sonsal. )


- YEĞLEMEK/TERCİH ETMEK ve/<> LÜTFEN ve/<>/+/||/> BÖYLE ve/<> BU DA VAR

( Varoluşumuzda, tüm canlı/cansız nesne, bitki, hayvan ve insanla, gövdelerimizin aracılığıyla etkileşim, zihnimizin aracılığıyla da hem etkileşim, hem de daha ileri ve nitelikli bir etkileşim olan iletişim ilişkilerinde bulunuyoruz. Bu ilişkilerimizin başlangıç ve ortaklığı ise yetkin bir benzetmeyle, hiçbir ayrımın bulun(a)madığı bir . [NOKTA]'dan oluşmasıdır.

"Nokta"dan aşağı doğru açılan, büyüyerek ve genişleyerek dalgalanan bir çizgide, zihin ve enerjilerimizle, aşağı [yoğunluğa/kesâfete] doğru inen; yukarı [inceliğe/letâfete] doğru da yükselen bir aralıkta bulunuyor ve sürekli olarak çeşitli bilgi, bilinç seviyelerimizle, davranış-tutumlarımızdaki incelik ve kabalıklarla da aşağı ve yukarı bir salınımla, tekrar noktaya doğru geri dönmek [rücû] üzere yaşam yolculuğumuza devam ediyoruz.

Bu süreçte, az/çok ya da öteki varolanlara oranla daha "gelişmiş ya da geliş(e)memiş" varolanlar["insan"] olarak, kişiler arasındaki ilişkilerimizde de çeşitli bilgi ve bilinç farklarımızın ve tutumlarımız üzerinden sürdürdüğümüz yaşamamızda, bazı sözcüklerin önceliğini ve olumlu etkilerini görüyoruz. Bunları, etkileri ile "sihirli" ve hizmetleri itibariyle de "sigorta" sözcükler olarak kullanıyoruz. Bu sözcükler, bir piramit olarak düşündüğümüzde, sözcüklerin doruğunda yer alıyor.

Etkileri itibariyle neredeyse bir "sihir" olarak tanımladığımız bu sözcükler, kulağın duyacağı oranda seslendirilerek dışsal ve her düşünce ya da sözün, başında ya da sonunda, ilksel/öncelikli olarak kullanılmalarıyla gerçekleşiyor.

Yaşamı, (nitelikli) yaşam; bireyi, (nitelikli) insan yapan ve öteki var olanlardan ayıran en önemli(öncelikli) durum ve kavram, sadece insana özgü bulunan, yeğleme olanağıdır. "Yeğleme/tercih etme" farkındalığıyla sürdürdüğümüz tüm düşünme ve konuşma süreçleri, bize, olgular arasındaki ayrımda durabilme ve isabetsiz olabilecek ile isabetli olan arasındaki tutumu ya da kararı verme olanağını sağlatıyor. Yani, "Bu gece/sabah, uyumayayım ve şu işleri tamamlayayım." düşüncesi ve ayrımında, "Bu gece/sabah, uyumamayı ve işleri tamamlamayı yeğliyorum." sözü ile olası zorluklar karşısında olanakların artmasını, kontrol altında tutulması gereken gücün/olanakların, bizim elimizde olmasını sağlatıyor. Gün içinde, binlerce kez içinde bulunduğumuz bu ve bunun gibi ayrımlarda, farkındalığımızı devrede tutmamızı sağlayan yeğleme olanağımız, ilgili kararımızı, uygulamamızı, günümüzü ve yaşamımızı nitelikli seviyelere çıkarmakla birlikte, kaygılanmaya neden olabilecek "düşüncelerden" de alabildiğine uzaklaşabilmemizi sağlıyor.

İkinci "sihirli" sözcüğümüz olan "Lütfen" sözü/sözcüğünün kullanımı da, aramızdaki farkların, ayrımların yok olduğu noktadan düşünerek ve seslenerek söylememizi, aktarmamızı ya da paylaşmamızı sağlıyor. Bir emiri bile ricâya dönüştürebilen bir olanak sunuyor. Yani, bir yakınımıza, "Bana bir bardak su getir!" şeklindeki, "yakınlıktan ya da rahatlıktan" dolayı emir kipinde söyleyebileceğimiz sözü bile kendimiz düşünmek varken, yakınımızın, "sihirli sözcüğü söylersen getiririm" uyarısıyla, "Peki. Lütfen, bana bir bardak su getir." sözüyle bambaşka bir alana taşımış oluruz. Bu ve buna benzer/benzemez tüm örnek ya da durumlarda, Lüt(û)fen, dikkat ve incelikle(rikkatle) söyleyebileceğimiz sözlerin yeğlenmesindeki ve gereksiz yere kaygıların oluşmasına engel olabileceğini de her ânımızda ve kararımızda, her sözümüzde göstermenin niteliği ve verimliliğinden de uzak duramayız herhalde.

Yaşamda, çok çeşitli durumlar söz konusu ve olasılık içindeyken, pek kolay kaldıramayacağımız ve taşıyamayacağımız durum ve olaylarla da karşı karşıya geliriz. Bu durumlarda kullandığımız sözcükler ise "sigorta" sözcüklerdir.

Başımıza gelebilecek her türlü maddi/manevi kayıp, ölüm, önceki koşulların yitirilmesi gibi en zorlayıcı olanlarında ise gereken tüm eylemler gerçekleştirildikten ve sözler söylenildikten, ıstıraplar paylaşıldıktan, sözün yetmeyeceği ve aklın tükeneceği noktadan sonra eğer bir yerlerde sonlandırılmazsa büyük zarar göreceğimiz kesin durumlar için çözüm aracı olan "sigorta" sözcükler(imiz)den ilki "Böyle" sözü/sözcüğüdür.

Yaşamın belirli aralığında bulunan zorlu durumların ötesinde de çok sıradışı, rekor ya da istisnai olumlu/olumsuz olay ve olgularla da karşılaşabilir, görebilir ya da duyabiliriz. "Böyle" sözünün yetmeyeceği (çok) aşırı ya da aykırı durumlar için de imdada yetişen, elektrik tesisatındaki düzenek gibi, büyük zararlara neden olmaması için kurulan önlem ve sigorta aracı olarak, "Bu da var" sözü/sözcüğü kullanılmaktadır. Bu sözcüklerin özelliği ise bunları, ancak kendimize söyleyebilmek üzere içsel ve sonsal olmalarıdır.

Kaygının pek fazla oluşmamasını, bu sözcüklerin kullanımı ile de büyük oranda sağlamış oluruz. )


- YEĞLEMEK/TERCİH ETMEK ile/değil "GEREKLİ GÖRMEK"



- YEĞLEMEK/TERCİH ETMEK ile/ve/||/<> ÖNE ÇIKARMAK



- YEME-İÇME ve/||/<> SOLUK ve/||/<> YÜRÜME ve/||/<> HAREKET ve/||/<> UYKU ve/||/<> DÜŞÜNCE ve/||/<> CESÂRET ve/||/<> GÜNEŞLENME

( Hayvanlar gibi olsun... VE/||/<> Kaplumbağalar gibi olsun... VE/||/<> Güvercinler gibi olsun... VE/||/<> Maymunlar gibi olsun... VE/||/<> Köpekler gibi olsun... VE/||/<> Fil gibi olsun... VE/||/<> Dişi Aslan gibi olsun... VE/||/<> Ayı gibi olsun... )


- YEMEK DÜZENİ ve ÇATAL-BIÇAK KULLANIMI!

( Yemek yenilebilmesi için hazırlanan, masanın üzerinde bulunan tüm araç ve gereçlere "Kuver" denir.
"Ala Carte Kuver, Tabldot Kuver, Fiks Menü Kuveri, Kahvaltı Kuveri, Çay Kuveri" olarak düzenlenir. )

( - Önce yenilecek yemeğin takımı, kuverin en dışına, en son yenilecek yemeğin takımı, en içe konulur.
- En dıştaki takımdan başlanılır, içe doğru devam edilir.
- Çatal ve bıçaklar, boyları itibariyle masanın kenarına, takımların saplarına göre hizalandırılır.[Büyüklüklerine göre sıralandırılmaz/hizalandırılmaz!]
- Bıçaklar, kesici tarafı tabağa bakacak biçimde, sağ tarafa konulur.
- Ekmek tabağı, sol tarafımızda bulunur ve bıçağı da üzerinde, kesici tarafı sola/dışa bakacak biçimde bulundurulur.
- Bardaklar, sağ tarafta ve bıçaklarımızın önünde bulundurulur.
- Tatlı takımında ise çatal, hemen tabağın üzerinde, sağ tarafa dönük[sapı solda!], bıçak(keskin tarafı içe/aşağıya dönük) ve kaşık ise çatalın üstüne, sol tarafa dönük(sapı sağda!) konulmalıdır. Sadece dondurma kaşığı[ucu düz kaşık], çatalın alt tarafına[tabağın hemen üstüne], sola bakacak biçimde[sapı sağda!] konulur. Tabağın önündeki tatlı takımı, tatlı gelene kadar kullanılmaz.[Yedi yaşın altındaki çocuklara verilebilir.]
- Çorba kaşığı, sağda ve en dışta bulunur.[Sol taraftaki kaşık, solumuzda oturan kişiye aittir!]
- Üzüm, kiraz gibi meyveler için takım bulunmaz.
- Hardal ve ketçap türevleri, önceden masaya konulmaz.
- Sürahi ve şişeler için altlık kullanılmalıdır.
- Ekmek Tabağı 15 cm., Salata ve Tatlı Tabağı 17 cm., Zeytinyağlı Tabağı 19 cm., Çukur Çorba Tabağı 19 cm., Ordövr Tabağı 21 cm., Ana Yemek Tabağı ise 24 cm.dir.
- Yemek peçetesi [35 cm. X 50 cm.]dir.
[Çeşitli biçimlerde katlanmış bez peçeteler, bir köşesi tabağın altına sıkıştırılarak kucağa doğru sarkıtılır. Gerektiğinde kullanılmalıdır! Kâğıt peçete aranılmamalıdır! Çok gereksinim duyulduğunda garsondan istenilebilir ya da yanımızda bulundurulmalıdır!]
- Çatal ve bıçak, kalem tutar gibi tutulmaz! Sapları hiçbir zaman baş parmak ve işaret parmağının arasında kalmamalıdır.
- Sapı avuç içinde kalacak biçimde, işaret parmağıyla desteklenecek biçimde tutulur.
- İkide bir, el değiştirilerek kullanılmaya çalışılmaz!
- Bazı yiyecekler[pizza gibi], gerektiğinde ve/ya da çevreye/çoğunluğa/ülkeye göre elle de yenilebilir.
- Salata için ana yemek çatal ve bıçağı kullanılır.
- Çatal-bıçağı doğru tutmak için bazı şeyler kesmeye alışmak için önceden, kendi başımıza çalışma yapmamız yararlı olacaktır!
- Bıçağın üzerine herhangi bir şey konulmaz, bıçakla bir şey alınmaz, bıçakla bir şey yenilmez! Hiçbir zaman, hiçbir biçimde, bıçak ağza götürülmez! Bıçak, sadece yardımcı bir araçtır! Bıçağın işlevi, ekmekle ya da başka bir şeyle karşılanmaya çalışılmaz![Bazen, "çatalın kenarıyla bölünebilir" düşüncesinde bile, [olabildiğince] çatal yerine bıçak kullanmak gerekir.]
- Çatalı sağ elde tutmak için [sağ elle yemek için], yemek önceden lokmalara ayrılmaz, parça parça duruma getirilmez!
- Tabaktan alınan parçaları, çatalın alacağı kadar küçük/az tutmak gerekir. Çatalın ucu saplanarak alınan parçaları, çatalın içbükey tarafının aşağıya bakacak biçimde[sapının avuç içinde kalacak biçimde] ağza götürülmesi gerekir.
- Yere düşen çatal ve/ya da bıçak, eğilip alınmaya çalışılmaz ya da herhangi bir telâfiye ya da çabaya girişilmez, utangaçlık duyulmaz, hata olarak yorumlanmamalı/algılanmamalıdır ve üstünde durmamak gerekir![Garsondan yenisi istenir ve sağ tarafımızdan verilmesi üzerine beklememiz gerekir.]
- Yemeğinizi bitirdiğinizde/doyduğunuzda çatal ve bıçak birleştirilerek, saat 4 ya da 5 yönünde, sapı dışta kalacak biçimde yan yana tabağın üzerine bırakılır(tamamen tabağın içine konulmaz![Garsonun tabakları üstüste koyması gerektiğinde ona yardımcı olmak açısından da.]). Eğer yemeğe devam ediliyorsa çatal ve bıçağın ucu, tabağa, sapları masaya dayanacak biçimde ya da çapraz olarak tabağın ve yemeğin üzerinde bırakılır.(Bu durumdayken tabağınızda yemek kalmasa bile garsonların tabağınızı alma girişiminde bulunmaması gerekir. [Gerekirse bunu garsona tekrar anımsatmamızda hiçbir sakınca yoktur.])
- Metaller üzerinde kesim yapılmaz!
- Servis tabağına/fayansına el değdirilmez!
- Tabaklar aşırı doldurulmamalıdır!
- Tek bir parça servis ediliyorsa tabağın tam ortasına gelecek biçimde konulur.
- Lokmalar, küçük tutulmalıdır. Çataldan düşürmemek ve dökmemek açısından da gereklidir. Ayrıca, dökmemek için tabağın üzerine fazla eğilmemek gerekir.
- Dirsekler ve kollar etrafımızdakileri rahatsız etmeyecek biçimde denetim altında tutulmalıdır. Tabağımız ve masanın üzerinde büyük açılar oluşturacak biçimde açılmamalıdır.
- "Etrafımızdakilerin bizi gözlemliyormuş düşüncesi ve duygusu"ndan uzak kalmak gerekir.
- Gerekirse bazı ayrıntıları öğrenmek üzere bilgisinden emin olduğunuz kişilerin eylem ve tutumları gizlice gözlenebilir. Gördüklerinizi taklit etmek yerine neyin, nasıl olacağı üzerine emin olmak gerekir.
- 7 - 8 yaşından itibaren çatal-bıçak kullanımının olanağı, fırsatı ve eğitimi verilmiş/alınmış olmalıdır! Bilgi ve kurallar yaşam boyunca her yerde, her koşulda tam olarak uygulanmalıdır!
- Afiyet olsun! :) )


- YEMEK DÜZENİ ve ÇATAL-BIÇAK KULLANIMI!

( )


- YEMEK İÇİN YAŞAMAK ile/yerine/değil YAŞAMAK İÇİN YEMEK

( Hayvan. DEĞİL İnsan. )


- YEMEK İÇİN YAŞAMAK ile/yerine/değil YAŞAMAK İÇİN YEMEK

( Olgun kişi, sözlerinde dikkatli, yiyip içtiklerindeyse ölçülüdür. )


- YEMEK İÇİN YAŞAMAK ile/yerine/değil YAŞAMAK İÇİN YEMEK

( Gıdanın ahlâkı bizde kalır, posası dışarı çıkar. )


- YEMEK İÇİN YAŞAMAK ile/yerine/değil YAŞAMAK İÇİN YEMEK

( Kötüler, yemek için yaşar; iyiler ise yaşamak için yer. )


- YEMEK İÇİN YAŞAMAK ile/yerine/değil YAŞAMAK İÇİN YEMEK

( EŞHÂ[Ar. < ŞEHÎ]: En çok sevilen, sevilerek/istekle yenilen şey. )


- YEMEK İÇİN YAŞAMAK ile/yerine/değil YAŞAMAK İÇİN YEMEK

( NEHEM[Ar.]: Yemeğe, şiddetli arzu duyma. )


- YEMEK İÇİN YAŞAMAK ile/yerine/değil YAŞAMAK İÇİN YEMEK

( TELEBBÜK[Ar.]: Mide dolgunluğuna uğrama. | İMTİLÂ'[MELÂ] )


- YEMEK İÇİN YAŞAMAK ile/yerine/değil YAŞAMAK İÇİN YEMEK

( TÛŞE | KUT-İ LÂ YEMÛT: Ölmeyecek kadar yenilecek şey, azık. )


- YEMEK İÇİN YAŞAMAK ile/yerine/değil YAŞAMAK İÇİN YEMEK

( TÛŞE-İ RÂH: Yol yiyeceği/azığı. )


- YEMEK ISINIRKEN TELEFON ETMEMEK/DALMAMAK



- YEMEK PİŞİRMEK ve/<> SEVGİ

( TABH: Pişirme, pişirilme. | İlâç kaynatma. )


- YEMEK PİŞİRMEK ve/<> SEVGİ

( TABHİYYE: Pişirmek/pişirilmek üzere birine verilen ücret, pişirmelik. )


- YEMEK PİŞİRMEK ve/<> SEVGİ

( TANZÎH: Gereği gibi pişirme/pişirilme. )


- YEMEK PİŞİRMEK ve/<> SEVGİ

( Gönülsüz yapılan aş, ya karın ağrıtır, ya da baş. )


- YEMEK YEME "YARIŞI":
ÇOCUKLUKTA ile/ve/değil/yerine YETİŞKİNLİKTE

( Oyalanmadan, "hızlıca" yemek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Olabildiğince yavaş ve lokmaları çok çiğneyerek. )


- YEMEK:
ACIKINCA ile/ne yazık ki ÜZÜLÜNCE ile/ne yazık ki KIZINCA

( Sofradakileri. İLE/NE YAZIK Kİ Kendimizi. İLE/NE YAZIK Kİ Birbirimizi. )


- YEMEK:
40 YAŞINA KADAR ile/> 40 YAŞINDAN SONRA

( Kişi, yer. İLE/> Kişiyi yer. )


- YEMEME ile ORUÇ/RİYÂZAT



- YEMİNİNE BAKIP KİŞİYE İNANMAK ile/değil/><
KİŞİYE BAKIP YEMİNİNE İNANMAK



- YENİLEN/DEN ile/ve YENİLMEYEN/DEN

( Kâr. İLE/VE Yarar. )


- YENİLGİ:
KAYBETTİĞİNDE değil VAZGEÇTİĞİNDE



- YENİLGİ/HEZÎMET[Ar.] ile/değil/yerine/>< HİZMET

( Hezîmete uğramamak için sürekli ve her türlü hizmet etmek gerekir. )


- YENİLİK ARAYIŞI ile/ve/||/<>/> ZARARDAN KAÇINMA ile/ve/||/<>/> SEBAT



- YENİLİKLERDE:
BEĞENİLİR ile KABUL GÖREN ile BEĞENİLMEYEN ile KÖTÜ



- YERE/SOKAĞA/DIŞARI ...:
ÇÖP ATMAK yerine/değil CEPTE/ÇANTADA TUTMAK

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- YERLERDEYİZ ile/değil/yerine/>< AYAKTAYIZ

( Ayrıysak/ayrıyken. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Birlikteysek/birlikteyken. )


- YERLERDEYİZ ile/değil/yerine/>< AYAKTAYIZ

( )


- YERLEŞİK ile/ve/<> GEZGİN

( İnsanlığın gelişimi ve dünya tarihi, bulunduğu olanakları[yer/bölge/koşulları], yeterli gören kişi/ler ile daha da ileriyi[öteyi/yukarıyı] düşünen, merak eden, isteyen/ler arasındaki ilişki[birlik/telik ya da çatışma] ile süregelmiştir.

Bu durum ve süreç, dünya ne kadar daha devam edecekse, en başta, felsefede, bilimde ve sanatta olmak üzere, o kadar daha aynen devam edecektir. Herhangi iki kişi arasında, erkek-kadın, ebeveyn-çocuk, yaşlı-genç, bilen-bilmeyen, zengin-fakir gibi, "doğu"-"batı" gibi her türlü ayrışma ve çatışma ile hem birbirini geliştirecek, hem de engel olacaklardır.

Aslolan ve anlaşılması gereken de şu ki, bu devinim/döngü, hiçbir zaman ve koşulda sonlan(a)mayacağından dolayı, bu süreçteki "zorlukların"/uğraşıların, yaşamın [ve anlamının], bireyler arasında değil doğayla/fizikle olduğunu anımsayarak, paylaşım ve dayanışma içinde, bilgilerimizi, farkındalıklarımızı paylaşarak ve ümit aşılayarak sürmesi gerektiğidir.
[ Başkalarından/dışarıdan, hazır gelmesini değil kendim(iz)den başlay(/t)arak! Şimdi, burada ve içinde bulunulan, yeterli/yetersiz, "olumlu/olumsuz", tüm koşullarda! Vazgeçmeden, ertelemeden, üşenmeden!] )


- YERLİ YERİNCE ile/ve/||/<> YETERİNCE



- YERYÜZÜ ile/ve/||/<>/> (")ACUN/DÜNYA(")

( Doğa. İLE/VE/||/<>/> İnsan ve anlam ile. )


- YERYÜZÜNÜ SÜSLEYEN ile/ve/değil GÖKYÜZÜNÜ SÜSLEYEN



- YEŞİL ALAN ile/ve/||/<>/> BAHÇE



- YEŞİL YOL(THE GREEN MILE) ile/ve/||/<> HÜCRE NO: 7 MUCİZESİ(MIRACLE IN CELL NO: 7)

( Filmlerini izlemenizi salık veririz... )


- YETENEK(YETEN EK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EMEK



- YETENEK ve/||/<>/> ÇALIŞMA

( Ortalamanın üzerine çıkarır. VE/||/<>/> Yeteneklilerin üzerine çıkarır. )


- YETENEK ile/ve/değil/||/<>/< ÖNCELİK



- YETENEK ve/<> ÖZGÜRLEŞTİRİCİ İLİŞKİ



- YETENEK ile/ve/||/<>/> TAKIM OYUNU

( Maçı kazandırır. İLE/VE/||/<>/> Şampiyonluğu getirir. )


- YETER! ile/ve/||/<> HAYIR!



- YETERİNCE SU: İÇMEMEK ile/değil/yerine/>< İÇMEK

( Gövdede, çok fazla, bilinmedik ve beklenmedik hastalık/sorun oluşur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sağlık durumu pek bozulmaz. )


- YETERİNCE/LİK ve/||/<>/> DOĞRU/LUK



- YETERLİ NEDEN ile/ve YETERSİZ/BÖLÜMSEL NEDEN

( Etkin/lik doğar. İLE/VE Edilgin/lik doğar. )


- YETERLİ NEDEN ile/ve YETERSİZ/BÖLÜMSEL NEDEN

( Etkisi, kendi yoluyla açık ve seçik olarak anlaşılabilen. İLE/VE Etkisi, kendi yoluyla/aracılığıyla, dışarıdan ve net olarak anlaşılamayan. )


- YETERLİ = ADEQUATE[İng.] = ADÉQUATE[Fr.] = ADEQUATUS[Lat.]



- YETERLİ ile/ve/değil/yerine/<>/< TATMİN EDİCİ



- YETERSİZ ÇÖMEZ ile/ve ORTA NİTELİKLİ ÇÖMEZ ile/ve İYİ ÇÖMEZ

( Yetersiz bir çömez, öğretmenin ününden yararlanır. İLE/VE Orta nitelikli bir çömez, öğretmenin sevecenliğine hayrandır. İLE/VE İyi bir çömez ise öğretmenin düzencesiyle(disipliniyle) güçlenir, gelişir. )


- YETERSİZ" ile/değil/yerine/>< AKILLI

( Daha fazla bilinmek için "uğraşırlar". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Daha fazla bilmek için çalışırlar. )


- YETERSİZLİKLERİ/Nİ İNKÂR ETMEK ile/ve/||/<> KUSURLARI/NI İHMAL ETMEK



- YETİ ile/ve/<> NİTELİK



- YETİ ve/||/<>/> YETENEK

( Melek. VE/||/<>/> Meleke. )


- YETİŞKİN ile/ve OLGUN

( Yaşlı olanlara rahatlık sağlamak, arkadaşlara içtenlikle, gençlere de incelikle davranmak isterim. )


- YETİŞKİN ile/ve OLGUN

( ADULTHOOD ile MATURE )


- YETİŞKİN ile/ve/<>/değil YENİYETME



- YETKE ile/değil/yerine/>/>< ÖZERKLİK

( )


- YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> "GENETİK"



- YETKİ ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> SORUMLULUK



- YETKİLİ OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< ETKİLİ OLMAK/OLABİLMEK



- YETKİN/LİK ile YETİŞKİN/LİK



- YETKİNLEŞ(TİR)MEK ile/ve/<> TAMAMLA(N)MAK

( KEMÂL/TEKÂMÜL )


- YETKİNLİK ile/ve ERDEM

( ARETA )


- YETKİNLİK ile/ve/<> TAMAMLANMA



- YIKAR:
ASIK SURAT ve AŞIRI SÜRAT ve ARSIZ AVRAT ve HAYIRSIZ EVLAT

( Esnafı. VE Sürücüyü. VE Zengini. VE Aileyi. )


- YIKICI ELEŞTİRİ YAPMA! ile/ve/||/<> SAVUNMA! ile/ve/||/<> AŞAĞILAMA! ile/ve/||/<> KÜSME!



- YIKILIŞ ile/değil/yerine KALKIŞ

( )


- YIKILIŞ ile/değil/yerine KALKIŞ

( Bazı "yıkılışlar", daha parlak kalkışların habercisi/teşvikçisi olabilir. )


- YIKILIŞ ile/değil/yerine KALKIŞ

( "Ümit Yitimi" değil/yerine Ümit... )


- YIKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< AŞMAK



- YILANLARDA:
PUSUDA BEKLEYENLER ile/ve/değil/yerine/||/<> AV PEŞİNDE HAREKET EDENLER



- YILDAN YILA (GELİŞMEK/ESKİMEK)



- YILMAZ ile/ve/<> YORULMAZ ile/ve/<> YENİLMEZ



- YİN ile/ve/<> YANG

( İnsanlığın ilk simgelerindendir. ( İlki EL [çizen araç] olarak kabul edilir! [Eller beynin uzantısıdır!] )
Tüm insanlığa aittir!
Herhangi bir disiplinin ya da kültürün [özellikle Uzakdoğu'nun], tekeli altında kalamayacak kadar ortaktır.
Uyum, bütünlük ve dengeyi simgeler. (Zıtlıkla ya da "Her iyiliğin içinde kötülük, her kötülüğün içinde iyilik vardır" gibi basit tanımlarla tanımlanamayacak kadar derinliği olan bir simgedir!)
Aynı zamanda insanı, duruşunu, omurgayı simgeler!
Varolanları, yaşamı, olan biten herşeyi simgeleyebilecek kadar yalın ve sadedir. )


- YİN ile/ve/<> YANG

( Yaşam, [özellikle insan için] SABIR <> GÜDÜLENME> üzerinedir! [Yin-Yang'ın da iki ayrı ve içiçeliğini yansıtan en verimli yaklaşımlardandır] )


- YİN ile/ve/<> YANG

( )


- YİN ile/ve/<> YANG

( )


- YİN ile/ve/<> YANG

( )


- YİN ile/ve/<> YANG

( )


- YİN ile/ve/<> YANG

( )


- YİN ile/ve/<> YANG

( )


- YİN ile/ve/<> YANG

( )


- YİRMİ YIL ÇALIŞAN ÖĞRETMEN:
[ya] BİR YILLIK "DENEYİMİNİ", YİRMİ YIL BOYUNCA TEKRAR EDEN
ile/değil/yerine/ne yazık ki/ya da/><
YİRMİ YILLIK DENEYİMİ OLAN



- YİYECEK/İÇECEKLERİN, KİŞİYİ YAŞLANDIRMASI/ESKİTMESİ/BOZMASI
ile/değil/yerine/></<
KİŞİNİN, YİYECEK/İÇECEK/GİYSİLERİ ESKİTMESİ/TÜKETMESİ



- YOGİ ile GNANİ ile EYLEM İNSANI

( Gerçeği arayan bir YOGİ olur, bilgeliği arayan bir GNANİ olur, mutluluğu arayan biri ise EYLEM KİŞİSİ olur. )


- YOĞUNLUK ile/ve/<> OLGUNLUK

( Olgunluk nasıl meydana gelir?
Zihnimizi berrak ve temiz tutarak, yaşamımızın her anını tam bir farkındalık hali içinde yaşayarak, korkularımızı ve arzularımızı belirdikleri anda hemen inceleyerek ve gidererek. )


- YOĞUNLUK ile/ve/<> OLGUNLUK

( Meyve bir anda düşer ama olgunlaşması zaman alır. )


- YOĞUNLUK ile/ve/<> OLGUNLUK

( Hazır olmak, olgun olmaktır. )


- YOĞUNLUK ile/ve/<> OLGUNLUK

( How does maturity come about?
By keeping our mind clear and clean, by living our life in full awareness of every moment as it happens, by examining and dissolving our desires and fears as soon as they arise.
The fruit falls suddenly but the ripening takes time.
Readiness is ripeness. )


- YOĞUNLUK ile/ve PAYLAŞIM



- YOK ARTIK ile YOK DAHA NELER



- YOK DEMEK ile/değil/yerine BENİM İÇİN BU/BÖYLE BİR KONU/OLGU YOK DEMEK



- YOK DEMEK ile/değil/yerine GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK



- YOK ETMEK" ile/ve/<>/değil/yerine TIRNAK İÇİNE ALMAK "..."



- YOK ETMEK ile BAŞKALAŞTIRMAK



- YOK ETMEK ile/değil BİTİRMEK



- YOK ETMEK ile ORTADAN KALDIRMAK



- YOK ETMEK ile ORTADAN KALDIRMAK



- YOK ETMEK ile/değil ÖRTMEK



- YOK ETMEK ile/değil/yerine/>< YAŞATMAK

( Yoketmek yerine yaşatmak )


- YOK ETMEK ile/değil/yerine YOK OLUŞ



- YÖK HOCASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YOK HOCASI



- YOK OLACAK OLAN ve/<> YOK HÜKMÜNDE DE OLABİLİR



- YOK OLAN ile/değil/yerine ORADA OLAN



- YOK OLMA ile/ve/değil "BUHARLAŞMA"



- YOK OLMA ile AZALMA



- YOK OLMA ile/ve RÜZGÂRLIĞI KALMAMA



- YOK OLMADAN ÖNCEKİ YOKLUK ile/ve ORTAYA ÇIKIŞTAN SONRA/Kİ YOKLUK



- YOK OLMAK ile/ve/=/değil VAR OLMAK



- YOK-VAR ile/değil BOŞ-DOLU



- YOK(OLUMSUZ YANIT/HAYIR ANLAMINDA) ile HAYIR



- YOK/LUK ile/ve/<>/değil/yerine BELİRSİZ/LİK



- YOK/LUK ile/ve BİÇİMSİZ/LİK



- YOK/LUK ile/ve BOŞ/LUK

( Görünmezler, tecelli etmezler. )


- YOK/LUK ile/ve EKSİK/LİK



- YOK/LUK ile/ve/<>/değil GÖRÜNMEZ/LİK, BİLİNMEZ/LİK

( AMÂ: Görünmezlik yeri/"ülkesi". )


- YOK/LUK ile/değil MERKEZSİZ/LİK



- YOK/LUK değil/yerine SINIRLANAMAZ/LIK



- YOK/LUK ile/ve TANIMSIZ/LIK



- YOK/LUK ile/değil/yerine YETERSİZ/LİK



- YOK/LUK ile/ve/değil ZİHİN

( Yok etmeyince, yok olmaz. )


- YOK ile/ve/değil "DONMUŞ"(CEMÂDAT)



- YOK ile/ve/değil/yerine VAR DEĞİL

( "YOK" değil/yerine "VAR DEĞİL"

Bazı kültürlerde, günlük dilde ve felsefede "Değil-leme" yöntemi ile bazı durumlar için üst bir bilinç kullanılmaktadır. Buna verilebilecek birkaç örnekten biri de Anadolu Kültürü ve Bilgeliği'nde "YOK" sözünün kullanılmamasıdır. "Yok", kavram olarak da, dil ve yaşamsallık açısından da o kadar yerini almıştır ki, bir kişinin farkında olmadan bile kullanması durumunda etrafındakilerden biri, "yok" sözünü kullanmaması gerektiğini uygun bir şekilde belirterek, uyarır o kişiyi. Yok sözünü kullanmak yerine "Var değil", "Hak getire", "Hak vere" sözleri kullanılır. Aynı şekilde "Bitti" yerine de "Bereketlendi" kullanılır. (aynı zamanda "Bitirmek" yerine "Tamamlamak" sözcüğünü kullanmak zihin programlaması, olgusallık ve dil açısından daha da yerinde bir tanımdır.)

"Evet!" ve "Hayır!" sözcüklerinde de buna benzer, hatta daha da öte bir durum vardır. "Hayır!" sözü, her ne kadar olumsuzluk anlamında kullanılıyor olsa da, bu duruma verilen ad, o olumsuzluktan bir hayır gelmesini ya da geleceğini düşünmekle bağlantılı bir olumlu kılma sözüdür. Derinlere ve uzun geçmişe dayanan Anadolu Kültürü'nün, din ve tasavvuftan da yararlandığı yaşamsal ve dil üzerindeki bilge tutumlarının günlük dile ve halka yansıtma çabaları birçok örnekte görülebilir. "Çok ..." yerine "Yeterli"; "Almak" yerine "Edinmek"; "Fakat" değil "Aynı zamanda" gibi, durumun karşılığını daha derinlemesine verebilecek sözlerin kullanılmasına yönelik çabaları gözlemlemek ve bunlardan üst düzeyde yararlanmak gerekir.

Bu tür çabalar nesne, kavram, olgu ilişkilerinde insanın ve toplumların yaşanmışlıklarındaki derinliklerden ve geleceğe bir miras olarak bırakılmak istenen, insanlığın gelişimine olan etkilerini öngörerek varılmış tutum ve sonuçlardır. Önceki ve "Hayır!" örneğinde olumsuz bir sözün söylenmiyor olmasında bir yasak, haram ya da günah bilincinden çok, bilgece, bilinçli bir tutum söz konusudur.

Bu tutumlar sadece sözler için değil, daha uygun karşılıkları bulunan davranışlar için de geçerlidir. Örneğin, birine -özellikle bir çocuğa- bir şey vermek istendiğinde, avuç aşağıya bakar şekilde uzatmak değil/yerine verilecek olanın, avucun içinde bulunduğu açık bir avuç uzatmaktır. Bu tür uygulama ve kavramlarda kullanılabilecek tanımlara da örnek olarak, "Aşure/Yemek Pişirmek" yerine/değil "Aşure Kaynatmak"; "Yemek"e yerine/değil "Lokma"ya katılmak/davet; ışığı/mumu/ateşi/ocağı "Söndürmek/Kapatmak" yerine/değil "Dinlendirmek"; "Yakmak/Açmak" yerine/değil "Uyandırmak"; "Ney Sesi" değil/yerine "Ney Sedâsı", "Ney Çalmak" değil/yerine "Ney Üflemek" dendiğini bilmeli; "Saç/sakal/kıyafet Düzeltmek" değil "Huy Düzeltmek" gibi hem zihinsel, hem yaşamsal kullanımlardan haberdar olmalı, kişi diline ve kendine gereken özeni ve önemi göstermelidir.

"Körü körüne Taklit" yerine/değil "Muhabbetle(Sevgiyle) Taklit" etmek, "Emir Eden" değil "Hizmet Eden" olmak, "Tutmak/Saklamak" yerine "Heybeye Atmak", "Hakkını Vermek" yerine "Hakkını Teslim Etmek" ve tüm bu ayrıntıları "Akılla Tartmak" yerine "Kalple Dinlemek" gerekir.

BU İNSAN DEDİKLERİ EL, AYAKLA, BAŞ DEĞİL,
ÂDEM MÂNÂ'YA DERLER, SURAT İLE KAŞ DEĞİL )


- YOK ile/değil ANLAMIN(IN) OLMAMASI



- YOK ile/ve/değil/yerine CİSMİ OLMAYAN



- YOK ile DEĞİL



- YOK ile/ve/değil/yerine GÖSTERİLEMEYEN



- YOK yerine HAK VERE



- YOK ile/değil HENÜZ/ŞU ANDA BİLİNMEYEN



- YOK ile OLMAZ



- YOK ile/ve PAYLAŞILABİLİR OLMAYAN



- YOK ile/ve/değil/yerine TESPİT EDİLEMEZLİK



- YOK ile/değil/yerine YOK DENİLEBİLECEK KADAR AZ



- YOK ile/ve YOKLUK



- YOK ile/ve/değil ZORUNLULUĞUNUN OLMAMASI



- YOKLAMAK ile YOK-LAMAK



- YOKLUĞA DAYANAMAYAN ile/>< VARLIĞA DAYANAMAYAN



- YOKLUĞU PAYLAŞMAK değil VARLIĞI PAYLAŞMAK ve/||/<> İYİ GÜN DOSTU OLMAK değil KÖTÜ GÜN DOSTU OLMAK



- YOKLUĞU/N İLE:
TEHDİT ile/değil/yerine TERBİYE



- YOKLUĞUN ESASI VE USÛLÜ ile VARLIĞIN ESASI VE USÛLÜ



- YOKLUK, YOKTUR değil YOKLUK, YOKTUR, YOKTUR!



- YOKLUK:
MERTEBEDE ile SALTIK OLARAK

( Vardır. İLE Yoktur. )


- YOKLUK:
TERBİYE EDER ve/+/||/<>/> ADAM EDER



- YOKLUK'TA YOKLUK ile VARLIK'TA YOKLUK

( Yokluk, fazlasıyla zor ve ağır bir durumdur fakat yokluktan daha zoru da vardır ki, o da, varlıkta/olanaklar içinde yokluktur. )


- YOKLUK ile/ve MESBÛK Bİ'L-ADEM



- YOKLUK = NON-BEING[İng.] = NON ÊTRE[Fr.] = NICHTSEIENDE[Alm.] = NON-EUS[Lat.]



- YOKLUK ile/ve SALTIK/MUTLAK YOKLUK



- YOKLUK ile SIKINTI



- YOKLUK ile/ve/||/<>/>< VARLIK

( Gölgesi olmaz! İLE/VE/||/<>/>< Gölgesi mutlaka vardır. )


- YOKLUK ile/ve/||/<>/>< VARLIK

( Yokluğun varlığa gücü yeter de, varlığın yokluğa gücü yetmez. )


- YOKLUK ile/ve/||/<>/>< VARLIK

( Varlığımın değerini bilmeyeni, yokluğumla terbiye ederim! [en uzun süre 7 yıldır!] )


- YOKLUK ile/ve/||/<>/>< VARLIK

( Yoktur. İLE/VE/||/<>/>< Vardır. )


- YOKLUK ile/ve/||/<>/>< VARLIK

( There is no shadow! vs./AND/||/<>/>< Shadow is exist absolutely. )


- YOKLUK ile/ve/||/<>/>< VARLIK

( Yokluğunuzu hissetmeyeni, varoluşunuzla "rahatsız etmeyin!" )


- YOKLUK ile YOK İKEN



- YOKLUK ile/ve YOK OLMADAN ÖNCEKİ YOKLUK



- YOKLUK ile/ve YOKLUĞUN VAROLUŞU



- YOKLUK ile YOKLUK



- YOKLUKTAN OLUŞAN YOKLUKLAR ile/ve/değil VARLIKTAN OLUŞAN YOKLUKLAR



- YOKSA ... ile AKSİ HALDE ...



- YOKSA ile YA DA



- YOKSUL:
AZA SAHİP OLAN değil "ÇOK"U İSTEYEN



- YOKSUL:
YENİ ile ÖZGÜR ile YARATICI ile BİRLEŞMİŞ ile DÜŞKÜN

( Eric Hoffer'ın, Kesin İnançlılar[Kitle Hareketlerinin Anatomisi] adlı kitabını okumanızı salık veririz... )


- YOKSUL/FAKİR ile/değil EZGİN

( ... İLE/DEĞİL Paraca durumu bozuk olan kişi. | Çok sıkıntı/cefa çekmiş kişi. | Çürük, ezik meyve. )


- YOKSULLUĞU SONLANDIRMAK:
HAYIR İŞİ ile/ve/değil/||/<> ADÂLET



- YOKSULLUK ile/ve/ne yazık ki/> MUTLAK YOKSULLUK



- YOKSUN/LUK ile YOKSUL/LUK

( Yoksullukların en kötüsü, kendini aciz görmektir. )


- YOKSUN/LUK ile YOKSUL/LUK

( VITA VERE APOSTOLICA: Yoksulluğu yüceltme. )


- YOKSUN/LUK ile YOKSUL/LUK

( Yoksulluk korkusunu tanımadıysak, kendi yoksulluğumuzu yaratırız. )


- YOKSUN/LUK ile YOKSUL/LUK

( Elini cebine attığında boşsa. İLE Elini tutan yoksa. )


- YOKSUN ile/değil UZAK



- YOKSUNLUK ile/ve/değil/> GEREKSİNİM



- YOKSUNLUK ile/ve GEREKSİNİM



- YOKSUNLUK = PRIVATION[İng., Fr.] = MANGEL[Alm.] = PRIVATIO[Lat.] = STERESIS



- YOKTAN değil YOK İKEN



- YOKTU değil KAYITLARDA YOK/BULUNMUYOR



- YOKTUR:
YOLA ÇIKIP VARMAYAN ve/||/<> YOLDAN ÇIKIP VARAN



- YOKUŞ ile BAYIR

( ... İLE Küçük yokuş. )


- YOKUŞ ile/değil/yerine EĞİM/ŞEV[Fars. < ŞÎB]

( Bisiklet kullanmayan kişiler, bildikleri/gördükleri yollardaki eğimin açısına ve uzunluğuna göre, yolun/eğimin tamamını/bütününü "düşünerek", eğimli yollarda çok yorulacaklarını varsayarlar/zannederler. Hatta, o dik "yokuşun", çıkılamaz olduğunu zannederek, süreci düşünmeden/deneyimlemeden, sonuç merkezli bir (ön)"yargı"da bulunurlar. Gözlerini, yolun sonuna dikerek ve yetersizliklerine, güçsüzlüklerine bağlayarak ve ümitsizliğe düşürecek olan yüklü/şişmiş "yokuş" sözcüğü ile yanına bile yaklaşmazlar bisikletin.

Oysa ki, bisiklet kullananlar için durum böyle değildir. Bisiklet kullanımında ve bisiklet kullanıcıları için geçerli olan, basıyor oldukları pedaldır. Yeterli olacak olan bacak/kas gücü ve vites kullanımının sunduğu kolaylıklar ile çoğu zaman, neredeyse düz yolda pedal çevirdikleri kadar rahat pedal çevirirler. Bisiklet kullanmayanlar için zannedildiği kadar güç değildir pedal çevirmek ve yol almak.

Yokuş ile Eğim arasındaki fark, tamamen zihinsel ve dilseldir. Bisiklet kullan(a)mayan kişiler, zihinlerindeki yolun/eğimin tamamına "yokuş" diyerek, daha baştan, önyargı ve sonuç odaklılıklarının yarattığı zihinsel ve dilsel engele takılır. Ya da böylesine değiştirilebilecek bir "engel" yerine "yokuş" tanımından vazgeçerek, %90 oranında kolaylaştırabilirler bisiklet üzerine çıkmayı. Düz yol aramak gibi yersiz bir beklentiden de kurtulmuş olur ve bisikletleriyle yol alırlar.

Bisiklet üzerine çıkılır, "yokuş" denilen fakat bisiklet üzerindeyken sadece bir eğim olarak deneyimlenen bu yollarda bir süre bisiklet kullanılırsa, çevrilen pedalın kolaylığı kadar ve sadece yoldaki bir eğim olarak geçilir o süreç ve kolaylıkla tamamlanır, o gözde ve sözde büyütülen eğim. )


- YOKUŞ ile YURA/KABAN[Erm.]

( ... İLE Dik yokuş. )


- YOL ÜSTÜNDE TAŞ GÖRSEK, ...:
"YOLDAN VAZGEÇMEK" ile/değil/yerine/>< ÜSTÜNDEN GEÇMEK



- YOL VERMEK ile/değil/yerine YER VERMEK



- YOL/CULUK:
DIŞARI DOĞRU değil İÇERİ DOĞRU



- YOL/YÖNTEM ile/ve İŞ ile/ve BİLGELİK



- YOL ve/> YER ve/> YÖN

( Nereden? VE/> Nerede? VE/> Nereye? )


- YOL ve/<> YORDAM ve/<> YÖNTEM



- YOLA ÇIKAMAYAN ile/ve/<> YOL ALAMAYAN

( Niyetinden kuşku duyan. İLE/VE/<> Amacından kuşku duyan. )


- YOLA ÇIKMAK:
"YAŞAMDAN KAÇMAK İÇİN" ile/değil/yerine/>< YAŞAMI KAÇIRMAMAK ÜZERE



- YOLA:
AKILLA ÇIKMAK ile/ve/||/<>/> AKILDAN ÇIKMAK



- YOLCULUK:
[önce] SÖZSÜZ BIRAKIR sonra/> ÖYKÜ ANLATICISINA DÖNÜŞTÜRÜR



- YOLDAN ÇIKAN ile/değil/yerine/>< YOLA ÇIKAN

( Yola çıkıp varmayan, yoldan çıkıp varan olmamıştır. )


- YOLDAŞ (OLMAK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HALDAŞ (OLMAK)

( Gövdeye. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Gönüle. )


- YOLU BULMAK ile/ve SUYU BULMAK



- YOLUN BAŞI ile/ve/||/=/<> YOLUN SONU



- YÖN DEĞİŞİMİ ile/ve/||/<> HIZ DEĞİŞİMİ



- YÖNELİM = INTENTION[İng., Fr.] = INTENTION[Alm.] = INTENTIO[Lat.] = INTENCIÓN[İsp.]



- YÖNELME ile/ve/||/<>/> YAKINLAŞMA (İSTEĞİ)



- YÖNETİCİ:
ORTALAMA ile/ve/||/<> İYİ ile/ve/||/<> İLERİ

( Para kazandırır. İLE/VE/||/<> Düzen kazandırır. İLE/VE/||/<> İnsan kazandırır. )


- YÖNETİCİ ile/ve/yerine/değil ÖNDER

( BUU/BUĞ: İnsan kümelerinin önderi/yöneticisi. [Birden fazla Buğ varsa içlerinden biri Baş Buğ olmuştur.] [Kişileri koruyup gözeten, birbirine sevgi ve saygıyla bağlayan Bağ, Buğ ve Ban olmuştur.] )


- YÖNETİCİ ile/ve/yerine/değil ÖNDER

( Kişinin el parmakları, toplumsal örgütlenmeye köz/model olmuştur. Kişi öbekleri/grupları, 10'luk sisteme göre örgütlenmiştir. Buu, 10'luk düzenin önderi olmuştur. )


- YÖNETİCİ ile/ve/yerine/değil ÖNDER

( İşi, doğru yapan. İLE/VE/YERİNE/DEĞİL Doğru işi yapan. )


- YÖNETİM ile/ve/||/<>/> YÖNLETİM



- YÖNETİMDE:
YETKİ ve/||/<> BİÇİM/ŞEKİL ve/||/<> NEDEN ve/||/<> KONU ve/||/<> AMAÇ



- YÖNETME ile/ve/değil/+/||/<>/> YÜRÜTME



- YÖNETMEK ile/ve/||/<> "YÖN VERMEK"



- YÖNETMEK = DOĞRULUK/DÜRÜSTLÜK[Fars.]

( Yönetmek, dürüstlük demektir. Sen doğru yönetirsen, kimse yanlış olmaya cesâret edemez. )


- YÖNETMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< YÖNLENDİRMEK



- YÖNTEM (ÂDAB)



- YÖNTEM, METOD, SİSTEM = TARÎK = MÉTHODE, SYSTÈME



- YÖNTEM/METOD ile YOL



- YÖNTEM/TARZ/YAKLAŞIM SORUNU ile/ve/değil/daha çok SONUÇ ÇIKARMA SORUNU



- YÖNTEM/USÛL ile/ve/||/<>/> İŞLEYİŞ



- YÖNTEM/USÛL ile/ve/||/<>/> İZİN



- YÖNTEM ve/<> (BELİRLİ/BAZI) YÖNTEME, YÖNTEMLE(RLE)/BİLİNÇLE BAKMAK



- YÖNTEM ile/ve/değil/yerine AHLÂK



- YÖNTEM ile/ve/<> BİLİNÇ



- YÖNTEM ile FORMÜL



- YÖNTEM ve/<> KOŞULLAR



- YÖNTEM ile/ve LOJİ[Yun. < LOGOS]



- YÖNTEM ile/ve SORU

( Doğru bir yanıtı nasıl alabilirim? Doğru bir soru sorarak! )


- YÖNTEM ile/ve SORU

( Soru sorma, soru konusu yapılan alana ilişkin sorunların çözümü üzerine düşünüldüğünü gösterir. )


- YÖNTEM ile/ve SORU

( Bellekte toplanan unsurları kullanma süreci soru ya da sorunla başlar. )


- YÖNTEM ile SÜREÇ



- YÖNTEM ile/ve TARZ



- YÖNTEM ile/ve/<> TUTUM



- YÖNTEM ile/ve ÜSLÛB



- YÖNTEM ile/ve USÛL



- YÖNTEM = USÛL = METHOD[İng.] = MÉTHODE[Fr.] = METHODE[Alm.] = METHODUS[Lat.] = METHODOS[Yun.] = METODO[İsp.]



- YÖNTEM ile/ve/<>/değil/yerine YAKLAŞIM



- YÖNTEM ile/ve/<>/değil/yerine YÖNTEMSELLİK

( Bir şeyler için önceden belirli bir yöntem yoktur(aranamayabilir/bulunamayabilir). İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Herşeye uygun bir yöntemsellik vardır(aranabilir/bulunabilir). )


- YÖNTEM ile YÖNTEMSİZ YÖNTEM



- YÖNTEM ile/ve YORDAM



- YÖNTEM ile YORDAM(MELEKE)



- YÖNTEMBİLİM = USULİYAT = METHODOLOGY[İng.] = MÉTHODOLOGIE[Fr.] = METHODOLOGIE, METHODENLEHRE[Alm.]



- YÖNTEMLER:
AŞKINSAL ile/ve/||/<>/> KURGUL ile/ve/||/<>/> EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK ile/ve/||/<>/> OLGUSAL/FENOMENOLOJİK

( Kant'ta. İLE/VE/||/<>/> Hegel'de. İLE/VE/||/<>/> Marx'ta. İLE/VE/||/<>/> XX. yüzyılda. )


- YORMAK ile YORMAK

( Yorgun duruma getirmek. İLE Bir nedenle bağlamak, bir duruma işaret saymak, bir anlam vermek, yorumlamak. )


- YORULDUĞUMUZDA:
"BIRAKMAK/VAZGEÇMEK" ile/ve/değil/yerine/||/></< DİNLENMEK



- YORULMADA:
HAREKET ile/değil DURGUNLUK

( Kişiyi, hareket değil durgunluk yorar. )


- YORULMAK ile/ve/<> YOĞRULMAK



- YORUM:
"DOĞRU ANLAMA" UĞRAŞI ile/ve/değil/<> YANLIŞ ANLAMAMA ÇABASI



- YORUM:
TİKELE DAYALI değil TÜMELE DAYALI



- YORUM(LAMA)DA:
VARLIK BAKIMINDAN ile/ve ANLAM BAKIMINDAN



- YORUM ile/ve DÖNÜŞTÜRÜCÜ NİTELİKTE YORUM



- YORUM ve ERDEM



- YORUM ve/||/<>/> KILAVUZLUK



- YORUM ile/ve YÖNTEM



- YORUMLAMA ile/ve DEĞİŞİM



- YORUMLAMA ile/ve/||/<>/> DİRİLTME



- YORUMLAMAK ve/< YORULMAK

( Yorumlayacaksan, önce (bilgilenmek üzere) yorulacaksın/yorulmalısın! )


- YORUMLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> YÖNETİLEBİLİR/LİK



- YÜCEGÖNÜLLÜLÜK = GENEROSITY[İng.] = GÉNÉROSITÉ[Fr.] = EDELMUT[Alm.] = GENEROSITAS[Lat.]



- YÜKLEDİĞİN ile/ve/||/<> YÜKLENDİĞİN



- YÜKSEK/LİK ile/ve/değil/yerine AŞKIN/LIK, MÜTEAL, YÜCE/LİK



- YÜKSEKLİK KORKUSU ile/değil/yerine "ALÇAKLIK" KORKUSU



- YÜKSEKTEN KORKMAK ile/ve/değil DÜŞMEKTEN KORKMAK



- YÜKSELİP/İLERLEYİP BİRLEŞMEK ile/değil/yerine BİRLEŞİP YÜKSELMEK/İLERLEMEK

( 23 + 43 = 72 İLE/DEĞİL/YERİNE (2 + 4)3 = 216 )


- YÜKSELİP/İLERLEYİP BİRLEŞMEK ile/değil/yerine BİRLEŞİP YÜKSELMEK/İLERLEMEK

( image )


- YÜKSELİŞ ile/ve/||/<>/> AŞMAK



- YÜKSELTMEK:
SESİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÖZÜNÜ



- YÜKÜMLÜLÜK ve/||/<> ÖZ



- YUMUŞAK OLMA(!) ile/ve/<>/>< SERT OLMA(!)

( Ezilirsin. İLE/VE/<>/>< Kırılırsın. )


- YUMUŞAKÇA ile EŞİTÇENETLİ

( ... İLE İki çeneti birbirine eşit olan yumuşakçalar. )


- YUMUŞATMA ile/ve/<> DENGELEME



- YÜREKTEN ile/ve/||/<> YALIN



- YURT ile/ve YUVA



- YÜRÜME/"YOL ALMA"[GELİŞİM, DEĞİŞİM]:
AYAKKABI İLE değil AKIL İLE!



- YÜRÜMEK:
RASTGELE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DENGİMİZLE

( Yaşam olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Şiir olur. )


- YÜRÜMEK:
TOPUĞA BASARAK ile/değil/yerine TABANI BASARAK



- YÜRÜTME ile/ve/||/<>/> SÜRDÜRME



- YÜRÜTMEK ile/değil/yerine/>< YÜRÜMEK

( Bir şeyleri, parçaları. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşamı, yolu ve bütünü. )


- YUTMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YEMEK

( Hayvanlarda. İLE/VE/YERİNE/||/<>/> İnsanda. )


- YUTUVERMEK/İÇİVERMEK(/"MİDEYE İNDİRMEK/BIRAKMAK/ATMAK") ile/değil/yerine ÇİĞNEMEK



- YÜZ KIZARMASI ile YÜZ SARARMASI

( Utanma. İLE Korku. )


- YÜZ KIZARMASI ile YÜZ SARARMASI

( Bağın olsun, üzüm olsun, yiyecek yüzün olsun. )


- YÜZ-GÖZ OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/></< SAMİMİ OLMAK



- YÜZ ile/ve/<> GÖVDE(BEDEN)



- YÜZ ile/ve/||/<> GÖZ



- YÜZ ile/ve/||/<>/> GÖZ ile/ve/||/<>/> DİL ile/ve/||/<>/> SÖZ

( İnsanın süsü. İLE/VE/||/<>/> Yüzün süsü. İLE/VE/||/<>/> Aklın süsü. İLE/VE/||/<>/> Dilin süsü. )


- YÜZ ile/ve/||/<> YÜREK

( Yüzümüz kime ve kiminle gülüyorsa yüreğimiz de onunladır. )


- YÜZEYSEL ile/değil/yerine/>< YETERİNCE



- YÜZLEŞMEK ile/ve/||/<>/> GERİDE BIRAKMAK



- YÜZMEK ve UÇMAK

( İkisinde de her yönde yapılabilecek hareketler çok geniştir. )


- YÜZSÜZLEŞMEK değil/yerine/>< YÜZLEŞMEK

( Ya hatalarımızla yüzleşiriz ya da hatalarımızla yüzsüzleşiriz. )


- YÜZÜMÜZ ve/||/<> ÖZÜMÜZ

( Her neye bakarsak ... VE/||/<> Kimde, ne görürsek ... )


- YÜZYILLARA GÖRE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÖNEMLERE GÖRE



- ZAFER/YENİLGİ değil/yerine SEFER



- ZAFER ile/ve/değil/<>/< ÇABA

( Süreçsiz, sonuç olmaz! )


- ZAFER ile/ve/değil/<>/< ÇABA

( Tatmin, elde edilende değil çabada yatar. Zafer de, tüm çabayı ortaya koymaktır. )


- ZAHMET OLMAZSA ile/değil SAKINCASI YOKSA



- ZAHMET ve/||/<> HİKMET ve/||/<> İBRET



- ZAMAN ALGISINDA:
24 SAAT ile/ve/değil/yerine/<> (HER) AN

( Kesikli süreklilik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Kesiksiz süreklilik. )


- ZAMAN ALGISINDA:
24 SAAT ile/ve/değil/yerine/<> (HER) AN

( Güneşe ve güne göre. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> İnternette. )


- ZAMAN ALGISINDA:
24 SAAT ile/ve/değil/yerine/<> (HER) AN

( Doğal. İLE/VE/<> Yapay. )


- ZAMAN ALGISINDA:
24 SAAT ile/ve/değil/yerine/<> (HER) AN

( Dengeli. İLE/VE/<> Dengesiz. )


- ZAMAN ALGISINDA:
24 SAAT ile/ve/değil/yerine/<> (HER) AN

( Doğal sınırların güvenliği ve güvencesinde. İLE/VE/<> Şişirilmiş "sınırsızlığın" ve ucların uçurumunda. )


- ZAMAN GEÇİRMEK ile/değil/yerine ZAMANI DOLDURMAK



- ZAMAN GEÇTİKÇE:
YÜZSÜZLEŞEN değil HATALARIYLA YÜZLEŞEN



- ZAMAN KAZANMAK ile FIRSAT ARAMAK/BEKLEMEK



- ZAMAN VE ENERJİ TÜKETİMİMİZ:
"NASIL GÖRÜNDÜĞÜMÜZ" ile/değil/yerine NASIL GÖRDÜĞÜMÜZ



- ZAMAN VE KOŞULLARIN DEĞİŞİMİ ve/<> YASALARIN DEĞİŞİMİ

( Zamanın ve koşulların değişmesiyle birlikte yasaların da değişikliğe uğraması kaçınılmazdır.
Ezmanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz! )


- ZAMAN ve ZEMİN(BAĞLAM) ile/ve/değil/yerine/||/<> ZİHİN ve ZEMİN(KOŞULLAR)

( Bir şeyin(/durumun/olgunun/olayın), öyle olması ya da olmamasındaki, az ya da çok oranında(etmenliliğinde) olmasındaki belirleyiciler. )


- ZAMAN ve ZEMİN(BAĞLAM) ile/ve/değil/yerine/||/<> ZİHİN ve ZEMİN(KOŞULLAR)

( Dış. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> İç. )


- ZAMAN ve ZEMİN(BAĞLAM) ile/ve/değil/yerine/||/<> ZİHİN ve ZEMİN(KOŞULLAR)

( İkincil. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Birincil. )


- ZAMAN VE ZEMİNİNİ BİLMELİ!



- ZAMAN YÖNETİMİNDE:
ACİL ve ÖNEMLİ ile/ve/||/<> ÖNEMLİ ve ACİL DEĞİL
ile/ve/||/<>
ACİL DEĞİL ve ÖNEMSİZ ile/ve/||/<> ÖNEMSİZ ve ACİL

( Hemen yap/alım! İLE/VE/||/<> Yapacağımız zamanı belirle/yelim!
İLE/VE/||/<>
İşi yapabilecek biri(leri)ne yönlendir/elim! İLE/VE/||/<> Yapma/yalım! )


- ZAMAN:
UNUTTURMAYABİLİR ve/fakat UYUŞTURABİLİR



- ZAMAN:
"KAÇIP GİDEN" ile/ve/||/<>/> "ALIP GÖTÜREN"



- ZAMAN:
| BEKLERKEN ve/||/<> KORKARKEN ve/||/<> KEDERLİYKEN ve/||/<> SEVİNÇLİYKEN/NEŞELİYKEN |
ve/değil/yerine/||/<>/<
SEVERKEN

( [ [çok] "Yavaş". VE/||/<> "Hızlı". VE/||/<> "Uzun". VE/||/<> "Kısa". | VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Sonsuz. )


- ZAMAN:
BEKLEYİNCE ile/ve/||/<> GECİKİNCE ile/ve/||/<> ÜZÜLÜNCE ile/ve/||/<> MUTLU OLUNCA ile/ve/||/<> ACI ÇEKİNCE ile/ve/||/<> SIKILINCA

( "Yavaşlar". İLE/VE/||/<> "Hızlanır". İLE/VE/||/<> "Can yakar". İLE/VE/||/<> "Kısallır". İLE/VE/||/<> "Bitmek bilmez". İLE/VE/||/<> "Uzar". )


- ZAMAN(IM) YOK ile/değil ÖNEM VERMİYORUM



- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zamlanmış AN. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE ÂN'ın ÂN'a geçtiği AN'daki AN! )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( "Anlamlı" bir yaşam sunar. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Mutlu bir yaşam sunar. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Dirimlilik içinde. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Sürekli dirimlilik ile. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( [kökeni/etimolojisi] ZEMAN[Ar.]: Eskime, bir nesne üzerinde sürenin geçmesi. > ZAMAN: Süre, eskiye, geçmişe karışan süre. [Ar.] Somut bir anlamı varken, gerçek bir nesneyi yansıtırken soyutlaştı. İki nesne arasında, birinden ötekine giderken geçen süreye, eskiye karışan süreye zeman denirken sonraları vakt anlamında soyut bir varlığı yansıtır oldu. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Göktanrı dili.(N) )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Bilginin kaynağı. (N) | [Özdek/Madde'nin kaynağı (H).] (HN) )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Akıllı enerji. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Dişil ve eril enerji olarak ikili sistemi yansıtır. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( [Sümer Türkçesi'nde]... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Gök Tanrı. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( ... İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Evrenin başlangıcının simgesi. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zaman, AN'ların birbirini izlemesidir. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zaman sonsuzdur, ama sınırlıdır; ebediyet ise şimdi'nin zerresindedir. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zaman içindeki ebediyet sadece tekrarlanıştır. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zaman, yalnızca, bilinçte varolur. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zaman, bizi zamanın dışına götüremez. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zamanın getirmiş olduğunu, yine zaman götürecektir. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zaman, içindeki bir deneyimdir ama deneyimleyen zaman-ötesinde. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zamansızlık içinde, "ebediyen" sözcüğünün bir anlamı yoktur. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Batmayan güneşi bulanlar için zaman diye bir şey yoktur. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zamansız olan, zamanı bilir; zaman ise zamansız olanı bilmez. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zaman-ötesi olana ancak zaman-ötesi olanla erişilebilir. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Nasıl, okyanusun her bir damlası okyanusun tuzunu taşırsa, öylece her AN da ebediyetin lezzetini taşır. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Bir kez, Şimdi'de iyice yerleşirseniz, gideceğiniz başka yer olmaz. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Anımsanan ile yaşanan an arasında, bir an'dan bir an'a gözlemlenebilen bir temel fark vardır. Yaşanan an, zamanın hiçbir noktasında, anımsanan olamaz. İkisi arasında, sadece yoğunluk değil çeşit farklılığı vardır. Yaşanan an, hiçbir yanılgıya yer vermeyecek biçimde öyledir. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Yaşanan an gerçektir, halbuki anımsananda bir hayli kararsızlık ve belirsizlik vardır. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Yaşanan anı eşsiz kılan nedir? Apaçıktır ki, sizin mevcut olduğunuz duygusu. Bellekte ve beklentide, bunun gözlem altındaki bir zihinsel hal olduğu hakkında açık ve belirgin bir duygu vardır; yaşanan anda ise bu duygu en başta, bir hazır bulunuş ve farkında oluş duygusudur. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( ÂN-I GAYRI MUNKASİM: BÖLÜNEMEYECEK OLAN AN! )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Mutlak, zamandan öncedir. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Bellek ve beklenti olmadıkça zaman da yoktur. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( El'in sermayesi. [Kendinin olmayan] ["Allah'a ait olan"] )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Ne içindeyim zamanın
Ne de tümüyle dışında
Yekpâre, geniş bir ÂN'ın
Parçalanmaz akışında )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Yüzünü toprağa indir dem-be-dem Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Dem, bu demdir, dem, bu dem! Dem, bu demdir, dem, bu dem! )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( An, bu andır, an, bu an! An, bu andır, an, bu an! )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( BÎ HENGÂM[Fars.]: Vakitsiz. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( CARPE DIEM: GÜNÜ/ÂNI/YAŞANANI YAŞA/YAKALA! [Lat.] [günlük yaşa değil!] )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( HAKUNA MATATA: AN'I YAŞA! [Kenya dilinde] )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( CHRONOS ile/ve/||/<>/değil/yerine CAIROS )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

Ahmet Hamdi TANPINAR )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( ZAMAN'ı...
Durdurmak istiyorsan... ÖPÜŞ!
Duyumsamak istiyorsan... YAZ!
Bırakmak istiyorsan... SOLUK AL!

ZAMAN'da...
Yolculuk yapmak istiyorsan... OKU!

ZAMAN'dan...
Kaçmak istiyorsan... MÜZİK DİNLE! )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Zaman, herşeyin aynı anda olmasını engellemek için doğanın kullandığı araçtır. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( Time is endless, though limited, eternity is in the split moment of the now.
Time exists in consciousness only.
Time is a succession of moments.
Time is an inner experience but the experiencer is timeless.
The absolute precedes time.
What time has brought about, time will take away.
The timeless can be reached only by the timeless.
Time cannot take us out of time.
Just as every drop of the ocean carries the taste of the ocean, so does every moment carry the taste of eternity.
The timeless knows the time, the time does not know the timeless.
Eternity in time is mere repetitiveness.
In the timeless the words 'for ever' have no meaning.
Without memory and expectation there can be no time.
Once you are well-established in the now, you have nowhere else to go.
Do what you believe in and believe in what you do. All else is a waste of energy and time.
Between the remembered and the actual there is a basic difference which can be observed from moment to moment. At no point of time is the actual the remembered. Between the two there is a difference in kind, not merely in intensity. The actual is unmistakably so.
The actual is real, while there is a good deal of uncertainty about the remembered.
What makes the actual unique? Obviously, it is your sense of being present. In memory and anticipation there is a clear feeling that it is a mental state under observation, while in the actual the feeling is primarily of being present and aware. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( An olmadan, zaman olmaz; ancak, sonsuz zaman olmadan da ân'a ilişkin düşünüş olmaz. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( ZAMAN ve/değil/yerine/||/<>/< AN

Kaygının neden oldukları, olabilecekleri ve ortadan kaldırılmasındaki araç ve çözümlerin merkezinde, zaman ve algı yönetimi bulunur.

Geleceğin olumsuzu olan ve "Ya ..." ile başlayan düşünce, söz ve kaygıların yanlışlığı ve yanıltıcılığını da ancak yoğunlaşılması gereken iki düşünce üzerinde/n aşabiliriz. Birincisi, en az %51 olmak üzere, ŞU AN'da ve BURADA bilincinin yanı sıra, ikinci olarak, %46-48 oranında da geleceğin belirgin ve olumlu bakışı olan "... İSTİYORUM." düşüncesi ve sözüyledir. Tabii, tortuları, bahaneleri, mazeretleri, yani "... da"/"... ama" sözlerinin tamamen devre dışı tutulmasıyla.

Geçmişin olumsuzu olan "Keşke ..." düşünce ve sözü, hiçbir zaman düşünülmeyeceği gibi, geçmiş ve değişmezliğini ancak geçmişin olumlu deneyimlerini, "İyi ki ..." düşünce ve sözüyle, isabet kaydedilmiş, olumlu durumlar, kayıtlar, süreç ve sonuçlarla dengeleyebiliriz.

"Belirsiz" olan geleceğin belirli kılınmasını da, "Değişmez" olan geçmişin tatminkârlığını da şu anda ve buradaki bilincimiz belirlemektedir. Yaşanmış ve "değişmez" olanların pişmanlığı ya da yaşanmamış ve "belirsiz" olan belirginliğini, ancak ve ancak şu anda ve buradaki %99'lara çıkarılabilecek düşünce, eylem ve tutumlarımızla, direncimizle[ihtiyârımızla] belirleyip, geri kalan sürecin de isteklerimizle/istencimizle[irâde] doldurulması, anlamsız ve değersiz kaygıların ortadan kalkması, daha verimli bir yaşam ve kendilik deneyiminin verimliliğiyle taçlanacaktır.

Kaygının ortadan kalkmasındaki en önemli yani öncelikli bilgi ve uygulama, pek alışık olmasak bile mutlaka sürekli anımsanması ve devrede tutulması gereken, bilinemeyecek olanların varolduğu ve bilinemeyecekleri yönündeki teslimiyet ve tevekkülümüzdür. Bu, ilk başta ve çoğumuz için pek geçerli ve olanaklı "görülmese" bile hep birlikte yaşıyor olduğumuz halde, her birimizin, "kendini öncelikli ve ayrıcalıklı görerek", "sürekli ve tek kazananın kendimiz olması gerektiği" "düşüncesi/zannı", tavrı ve tutumu kadar yanlış ve yanıltıcı, bir başka ötekileştirici ve birbirimizden uzak düşürücü büyüklükte bir tutum olamaz.

Bir başka kaygı verici ve büyük yanlışlardan biri de, hepimizin, kendi ve yakınları için, aynı anda, "en"leri istemesi, dilemesi ve dile getirmesidir. Herşeyin "en güzeli"ni, "en baştakini/tepedeki"ni, "en değerlisi"ni, "en başarılısı"nı, "en güçlüsü"nü, "en büyüğü"nü, sürekli diline dolamış bir birey ve toplum için de refah ve ferah söz konusu değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır.

Olan biten herşeyin uclarında ve uçurumlarında dolaşmanın, iddia sahibi olmanın, bir anlamının, bir değerinin olmayacağını, teknolojinin hızlı gelişimi ve konforun artmasındaki yanılgının taşıdığı, ne ve "ne kadar" yaşanılacak olursa olsun, her şeyi ve herkesi, sonuç odaklılıkla, süreci, bir şeyleri, başlamadan bitirmenin peşinde koşulduğu, yaşamın, tavında, kıvamında, hızlı gitmek yerine yavaş yaşamanın değeri bilinmediği, önceliği yaşanmadığı sürece daha da anlamsız bir kartopu-çığ ilişkisine döneceğini görememenin bedelleri, her ne kadar istenilmese de ne yazık ki, gerçek anlamda "kaygılanmamızı" gerektirecek çok büyük sorunların oluşacağına ve çığ altında kalarak, ezilerek yok olunacağına bir kanıttır.

"En büyük" ya da tek kaynağı "merak" olan, ancak sonuçların değer gördüğü niteliksiz "sorgulamaların" da ne içeriği, ne süreci, ne de sonucu, kişileri ve toplumları hiçbir nitelikli sonuca götürmeyeceği gibi, kendi, yakınları, vatanı, toprağı, bayrağı, sancağı, dili ve geleceği için "kaygılanılması" gereken bir durumu da ortaya sermektedir.

"Geleceği/ni merak eden/ler,
fallara değil mezarlıklara baksın!"


Bireysel ve toplumsal olarak "kaygılanmak" durumunda kalacağımız olumsuz durumları, zihnimizin üst köşelerinde, kenarda tutmak üzere, tekrar kaygının çözümlerine yönelik kişisel yönetim bilgilerimize geri dönelim...



Kaygı DEĞİL/YERİNE Saygı - B (bile değil) )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( [daha iyi olabilmek için zihnin yönlendirilmesi gereken] Olumsuz/sorunlu/yetersiz/hasta(lıklı) vb. durumlarda. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Olumlu/mutlu/yeterli durumlarda. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( [Odaklanılması gereken] Daha az. İLE/VE/||/<>/DEĞİL/YERİNE Daha çok. )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( )


- ZAMAN/OĞUR/ÖYLEK ile/ve/||/<>/değil/yerine AN/KIPI

( En mutsuz kişi, geçmiş ve/ya da geleceğe (fazla) odaklı olandır. )


- ZAMAN ve/||/<>/< HAREKET ve/||/<>/< DEĞİŞİM

( Zaman, hareketin ölçüsüdür ve değişimin tanımlanma çabasıdır. )


- ZAMAN ile/ve SABIR

( Zamanı gelmeden görürsek, yanarız. )


- ZAMAN ile/ve/<> SEVGİ

( Sevdiklerinize zaman ayırın! Yoksa, zaman, sizi sevdiklerinizden ayırır. )


- ZAMAN ve/<> UZAY

( Zaman ve uzayın kökeni, her bir neden-sonuç zincirinin ilk nedeni olarak deneyimlenebilir. )


- ZAMAN ve/<> UZAY

( Bir kez zaman ve uzayı gerçek olarak kabul etmişseniz, kendinizi de ufacık, önemsiz ve kısa ömürlü sayacaksınız. )


- ZAMAN ve/<> UZAY

( Zaman ve uzayın içinde değilsiniz, zaman ve uzay sizin içinizdedir. )


- ZAMAN ve/<> UZAY

( Tüm uzay ve zaman, zihindedir. )


- ZAMAN ve/<> UZAY

( Siz, uzay ve zaman ötesisiniz! )


- ZAMAN ve/<> UZAY

( Zaman ve uzay zihinde, zihne ait olduklarından, siz zaman ve uzayın ötesindesiniz, ebedi ve her yerde hazır olan. )


- ZAMAN ve/<> UZAY

( The origin and the end of all manifestation, the root of time and space, the prime cause in every chain of causation.
Once you accept time and space as real, you will consider yourself minute and short-lived.
Space and time are in you and not you in space and time.
All space and time are in the mind.
You are beyond space and time.
Time and space are in the mind, you are beyond time and space, eternal and omnipresent. )


- ZAMAN ve/<> UZAY

( Sonsal Sınıflama[Kategori] değildir![bkz. KANT] )


- ZAMAN ve/<> ZEMİN/MEKÂN/YER

( İnsan, mekândan, zamana geçiştir. )


- ZAMAN ve/<> ZEMİN/MEKÂN/YER

( Terazi var, tartı var, herşeyin bir zamanı var. )


- ZAMAN ve/<> ZEMİN/MEKÂN/YER

( Bazı işlerde/hizmetlerde de zaman ve zemin gözetmek olmaz. )


- ZAMAN ve/<> ZEMİN/MEKÂN/YER

( Varolanlar'ı birbirine göre belirleyen koordinatlar. )


- ZAMAN ve/<> ZEMİN/MEKÂN/YER

( İrfân'ın göstergesi, doğru/uygun zaman ve zemine göre konuşmak ve hareket etmektir. )


- ZAMAN ve/<> ZEMİN/MEKÂN/YER

( İşitme. VE/<> Görme. )


- ZAMAN ve/<> ZEMİN/MEKÂN/YER

( Nesnelerin ard ardalığı. VE/||/<> Nesnelerin yan yanalığı. [GERÇEK/LİK] )


- ZAMANA YAYMAK ile/ve/<> SONRAYA BIRAKMAK



- ZAMANI ARTIRMAK ile/ve/<>/değil ETKİ ALANINI GENİŞLETMEK



- ZAMANI:
NEREDE GEÇİRDİĞİMİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NASIL GEÇİRDİĞİMİZ

( Gövdemizle ilişkilidir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Anlığımızla(zihnimizle) ilişkilidir. )


- ZAMANI:
NEREDE GEÇİRDİĞİMİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NASIL GEÇİRDİĞİMİZ

( Nicelikseldir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Nitelikseldir. )


- ZAMANI/VAKTİ HARCAMAK değil/yerine ZAMANI/VAKTİ KULLANMAK



- ZAMANIN, DÜŞÜNÜLMESİNDE/DEĞERLENDİRİLMESİNDE:
ÖNCELİK ve/||/<> SIRALAMALARI



- ZAMANIN:
"GEÇMEMESİ" ile "YETMEMESİ"

( Sevdiğin, yanında değilse. İLE Sevdiğinin yanında. )


- ZAMANINDA YA DA ZAMANSIZ SÖYLENMİŞ SÖZLER ile/ve GERÇEK YA DA YANLIŞ SÖZLER ile/ve HOŞ YA DA ACI SÖZLER ile/ve YARARLI YA DA YARARSIZ SÖZLER ile/ve NAZİK VE GÜCENDİRİCİ SÖZLER



- ZAMANINI:
"ÇALMAK" ile/değil ALMAK



- ZAN:
"ÖNE SÜRÜLEBİLECEK BİR ŞEY"
değil
ANCAK, KABUL EDİLECEK BİR ŞEY



- ZANNETME! ile/ve/||/<> FARZ ETME! ile/ve/||/<> SOR! ile/ve/||/<> SÖYLE!



- ZANNETMEDEN ÖNCE ve/<> YARGILAMADAN ÖNCE ve/<> YARALAMADAN ÖNCE ve/<> KONUŞMADAN ÖNCE

( Öğren! VE/<> Anla! VE/<> Hisset! VE/<> Düşün! )


- ZARÂFET:
"GÖZE BATMAK" değil/yerine/>< AKILDA VE GÖNÜLDE KALMAK



- ZARÂFET ve IŞILTI ve GÜZELLİK

( Zarâfet, devingen bir güzelliktir. )


- ZARÂFET ve IŞILTI ve GÜZELLİK

( Zarâfet, doğa tarafından verilmeyen, ancak özne tarafından yaratılan güzelliktir. )


- ZARÂFET ve IŞILTI ve GÜZELLİK

( Zarâfet, her zaman, yalnızca özgürlüğün devindirdiği biçimin güzelliğidir. )


- ZARÂFET ve IŞILTI ve GÜZELLİK

( Her türlü güzellik, gerçek ve görünen devinimin yalnızca bir özelliğidir. )


- ZARÂFET ile/ve/<> LETÂFET



- ZARÂFET ve/||/<> ONUR

( Güzel bir ruhun anlatımı. VE/||/<> Yüce bir zihniyetin anlatımı. )


- ZARÂFET ve/||/<> ONUR

( Erdemden beklenilen, zarâfet değil onurdur. )


- ZARÂFET ve/||/<> SÜKÛNET



- ZARÂFET ile/ve/||/<>/> ZİYÂFET ile/ve/||/<>/> ZİYÂRET



- ZARAR/HASAR:
CANA ile/değil/yerine MALA



- ZARAR ile/değil/yerine KARAR

( Çoğu. İLE/DEĞİL/YERİNE Azı. )


- ZARARLI SABİT GELENEĞE SAPLANMA değil/yerine/>< YARARLI SABİTİN TAKLİDİ



- ZARARLI/YANLIŞ/KÖTÜ/GÜNAH/HARAM AMA ... ile/değil/yerine ... VE ZARARLI/YANLIŞ/KÖTÜ/GÜNAH/HARAM



- ZARARSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/> YARARLI OLMAK



- ZÂT:
BİLİNMEZ değil TEK BİLİNEN

( ... DEĞİL Şüphe edil(e)meyen tek şey. )


- ZÂT ve/<> KİŞİ

( Kişi, öze/zâta kanıt/burhan eylenmiş. )


- ZÂT ile/ve/<> SIFAT

( Göz. İLE/VE/<> Gövde(beden), yüz. )


- ZÂT ile/ve/||/<>/> SIFAT ile/ve/||/<>/> EFAL ile/ve/||/<>/> ESÂR[< ESER]

( Öz/İnsan. VE/||/<>/> Bilgi. VE/||/<>/> Eylem. VE/||/<>/> Yapıt/eser. )


- ZAVALLILAR ile/değil/yerine/>< KİŞİLER

( Sadece, güc(ün)e/olanaklar(ın)a "saygı gösterir". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Herkese saygı gösterir.
Çoğunlukla dedikodu yapar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşüncelerini açıkça paylaşır.
Sadece, çıkarları olduğunda yardımseverdir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kibar ve her zaman yardımseverdir.
Gösterişin hastasıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gösterişi sevmez.
Kolay söz verir, nadiren tutar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Verdikleri sözü tutmak için çabalar.
İlgi manyağıdır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Alçakgönüllüdür. )


- ZAYIF ya da GÜÇLÜ ile/değil/yerine ZEKİ

( İntikam alır. YA DA Affeder. İLE/DEĞİL/YERİNE Görmemezlikten gelir. )


- ZAYIF/LIK ile/ve/değil/yerine GÜÇSÜZ/LÜK



- ZAYIFLIK" ile/değil KİŞİLİKLİ/OMURGALI KALMAYI YEĞLEMEK



- ZAYIFLIK ile ZAAF



- ZEHİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞİFÂ



- ZEHİR ile/ve/||/<> ZEHİRLEYİCİ/ZEHİRLİ ile/ve/||/<> ZEHİRCİ

( image )


- ZEHİR ile/ve/||/<> ZEHİRLEYİCİ/ZEHİRLİ ile/ve/||/<> ZEHİRCİ

( Ayrıntılarını okumak için burayı tıklayınız... )


- ZEHİR ile/ve/||/<> ZEHİRLEYİCİ/ZEHİRLİ ile/ve/||/<> ZEHİRCİ

( )


- ZEHİR ile/ve/||/<> ZEHİRLEYİCİ/ZEHİRLİ ile/ve/||/<> ZEHİRCİ

( "Arasındaki FaRkLaR neler?" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- ZEHİRLİ/TOKSİK KALORİ değil/yerine TOK KALORİ



- ZEKÂ GÖSTERGESİ:
YANITLAR(IY)LA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SORULAR(IY)LA



- ZEKÂ-İÇGÜDÜ ile ZEKÂ-İÇTEPİ



- ZEKÂ:
(HIZLI) (İSÂBETLİ) "BİRLEŞTİRME/BAĞLANTILANDIRMA/KESKİNLEŞTİRME" BİLGİSİ ile/ve/değil/||/<> AYIRMA BİLGİSİ/YETİSİ



- ZEKÂ:
SOYUT ile/ve/||/<> MEKANİK ile/ve/||/<> TOPLUMSAL

( )


- ZEKÂ ile/ve/değil AYIRDINDALIK



- ZEKÂ ile/ve/<> BECERİ/MAHÂRET

( İç duyuların hızlılığı, açıklığı, keskinliği. İLE/VE/<> Gövdenin yapılması güç alıştırmalara yatkın olması durumu. Ustalık. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BECERİ/MAHÂRET

( Soyutlama gücü. | Bilenme. | Tezkiye. İLE/VE/<> Yatkınlık ve öğrenime bağlı olarak bir işi başarma/sonuçlandırma yeteneği. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BECERİ/MAHÂRET

( Kişi, kendine, becerilerini geliştirecek zamanı ayırmalıdır. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BECERİ/MAHÂRET

( Kişi, kaba kuvvet kullanırken, ötekiler beceriye başvurur. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BECERİ/MAHÂRET

( Arzu ve imgeleme dünyayı yaratır, zekâ ise ikisini bağdaştırarak bir uyum ve barış duygusunu sağlar. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BECERİ/MAHÂRET

( Zekâ, yabancıya karşı kullanılır. [yakınlara ya da yakınlar arasında değil!] )


- ZEKÂ ile/ve/<> BECERİ/MAHÂRET

( CERBEZE: Zekâ keskinlği. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BECERİ/MAHÂRET

( Desire and imagination create the world and intelligence reconciles the two and causes a sense of harmony and peace. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BİLGELİK

( Mutlu olmak için kendimizi (özümüzü) bilmek dışında hiçbir şeye gereksinimimiz olmadığını bilmek, bilgeliktir. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BİLGELİK

( Üstün kişinin parlak zekâsı, değişmez bir özelliğidir. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BİLGELİK

( Hayret ve merak bilgeliğin şafağıdır. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BİLGELİK

( Ne sevmek, ne de nefret etmek; tüm uygulayımsal/pratik yaşam bilgeliğinin bir yarısını, "Hiçbir şey söylememek" ve öbür yarısını da "Hiçbir şeye inanmamak" oluşturur. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BİLGELİK

( Zihninizin tutsağı olduğunuzu, kendi yarattığınız hayali bir dünyada yaşadığınızı bilmek, bilgeliğin şafağıdır. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BİLGELİK

( ZEKÂ: Gerektiğinde, düşüncelerini değiştirebilmektir. )


- ZEKÂ ile/ve/<> BİLGELİK

( SMART:
SPECIFIC
MEASURABLE
ACHIEVABLE
REALISTIC
TIME BOUND )


- ZEKÂ ile/ve/<> BİLGELİK

( To know that you need nothing to be happy, except self-knowledge, is wisdom.
Wonder is the dawn of wisdom.
To know that you are a prisoner of your mind, that you live in an imaginary world of your own creation is the dawn of wisdom. )


- ZEKÂ değil/ne yazık ki BOŞLAMA(İHMAL)

( Çocukların, telefonda/tablette oyun bulup oynaması, zeki olduğunu değil ne yazık ki, boşlandığını gösterir. )


- ZEKÂ ve/||/<> DUYARLILIK



- ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< EMEK



- ZEKÂ ve/<>/>< EYLEM



- ZEKÂ ile GÖRÜNTÜ

( Zekâsını beğendiğin kişinin, görüntüsünü merak etme!
Zekâsını kullanmayan birininse, görüntüsünden etkilenme! )


- ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NAMUS



- ZEKÂ ile/ve/değil/||/<> ÖNCELİK (VERME[ME]K)



- ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ŞEFKÂT

( [karşısında] Eğiliriz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Diz çökeriz. )


- ZEKÂ ve/||/<>/< SOYUTLAMA GÜCÜ / STİL



- ZEKÂNIN ELVERMESİ" ile "AKLIN BASMASI"



- ZEKÂT ile/ve/||/<> MÂÛN

( ... İLE/VE/||/<> Malın zekâtı. )


- ZEKÂT ile/ve/||/<> SADAKA ile/ve/||/<> İNFÂK

( Maddî olarak vermek. İLE/VE/||/<> Manevi olarak vermek. İLE/VE/||/<> Geciktirmeden vermek. )


- ZEKÂT ve/||/<>/>/< ZEKÂ



- ZEKİ KİŞİLERİN, İŞE ALINMA AMACI:
NE YAPACAKLARINI SÖYLEMEK ile/değil/yerine İŞVERENLERİN, NE/LER YAPACAĞINI/YAPABİLECEĞİNİ SÖYLEMELERİ



- ZEKİ ile/ve/değil/yerine/<>/< BİLGE

( [Sorunu] Çözümleyen/çözen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/< Önleyen. )


- ZEKİ ile/ve/değil/yerine/<>/< BİLGE

( Nerede aptal olacağını biliyorsan, yeterince zekisin demektir. )


- ZEMİN ile/ve/<> BAĞLAM



- ZEMİN ile/ve HAREKET NOKTASI

( Zemini olmayanın ereği olmaz. )


- ZENGİN/LİK ile/ve/değil/yerine/||/< ENGİN/LİK



- ZENGİN ve/||/=/<> GÖNÜL AÇAN(FETHEDEN)

( En zengin kişi/ler, gönül fetheden(ler)dir. )


- ZENGİNİN YÜRÜDÜĞÜ ile/ne yazık ki FAKİRİN YÜRÜDÜĞÜ

( Sindirebilmek için. İLE/NE YAZIK Kİ Bulmak için. )


- ZENGİNKEN, FAKİR DÜŞMEK ile/ve/||/<> ZÂLİMLER ARASINDA, ÂLİM OLMAK ile/ve/||/<> HATIRLIYKEN, İTİBARSIZLAŞMAK



- ZENGİNLİK:
[ya] ÇOK PARA ile/değil/yerine/ya da/>< ÇOK DOST

( Belki ikisinden biri olur fakat ikisi birden olmaz! )


- ZENGİNLİK:
[ya] ÇOK PARA ile/değil/yerine/ya da/>< ÇOK DOST

( Dostlarım! Dünyada, dost yoktur! )


- ZENGİNLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAŞARI



- ZEVK ALARAK ile ZEVK VEREREK



- ZEVK ALMAK İÇİN/ÜZERE ile ZEVK VERMEK İÇİN/ÜZERE



- ZEVK:
ALIŞILAGELMİŞLİK değil/yerine KENDİLİĞİNDENLİK



- ZEVK ile/ve BİRLİK/TEVHİD



- ZEVK ile/ve HEYECAN



- ZEVKİNDE/LİK ile/ve/değil/yerine/<> KENDİNDE/LİK



- ZEVKİNE ERMEK ile/ve/||/<>/< ZEVK VERMEK



- ZEYTİN-EKMEĞİ BİRLİKTE YEMEK ile ZEYTİN, ÜSTTE VE KÜRDAN SAPLI YEMEK

( "Gariban olursun." İLE "Havalı/üst sınıf vs. olursun." )


- ZİHİN YOĞUNLUĞU ile/ve LİBİDO DÜŞÜKLÜĞÜ



- ZİHİN(/DÜŞÜNCE) ve/||/<> DİL ve/||/<> YAŞAM(/UZAY)

( Ne ki, dilinde, aynı zihninde; ne ki, zihninde, aynı dilinde! )


- ZİHİN(/DÜŞÜNCE) ve/||/<> DİL ve/||/<> YAŞAM(/UZAY)

( Dil, ne kadar zengin; zihin, o kadar engin. )


- ZİHİN(/DÜŞÜNCE) ve/||/<> DİL ve/||/<> YAŞAM(/UZAY)

( "Dilin, Zihin Yapısı ve Kültür Üzerindeki Etkileri" başlıklı yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- ZİHİN/ANLIK ile/ve/=/||/<> ZAMAN

( Düşünce ve zihnin, kişinin üzerinde olması DEĞİL/YERİNE kişinin düşüncelerini ve zihnini/n üzerinde olması/olabilmesi, yönetebilmesi. İLE/VE/=/||/<> Zamanın, kişinin ve yaşamın üzerin(d)e olması/devrilmesi. DEĞİL/YERİNE Kişinin, zamanın/ı/n ve yaşamın/ı/n üzerinde olması/olabilmesi, yönetebilmesi. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, olaylarla ilgilenir, farkındalık ise zihnin kendiyle ilgilenir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, her durumu ile kendini bilmelidir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihnimizi içiyle dışıyla bilmedikçe, bağımlılıklar bizi terk etmeyecektir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, iki halde bulunur; su gibi ve bal gibi. Su en ufak bir sallanışta titreşir, halbuki bal ne kadar karıştırılırsa karıştırılsın, hemen hareketsizliğe döner. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Yanılsamayı yaratan zihindir ve ondan kurtulan da zihindir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihnin bize yardım edeceğinden değil fakat zihni iyi bilirsek, onun bizi sınırlamasından sakınabiliriz. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Başlangıçta önde gelenin zihin olması gerekir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin dili şekillendirir ve dil de zihne şekil verir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihnin bilgisi gerçek bilgi değildir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihne ait olan göreli olandır, onu bir "mutlak" haline getirmek hatadır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, arzudan azade ve rahat olmalıdır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Anlayan bir zihin, arzulardan ve korkulardan azâdedir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin yanlış anlar, yanlış anlama onun doğası gereğidir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin anlayamaz, çünkü zihin kavramak, tutmak ve devam ettirmek üzere eğitilmiştir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Şimdiye kadar zihni bilen olarak kabul ettiniz, fakat öyle değildir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, bizi imgelerle ve düşüncelerle tıkamakta ve onlar, bellekte yara izleri bırakmakta. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin diye bir şey yoktur. Düşünceler vardır ve bunlardan bazıları yanlıştır. Yanlış olan düşünceleri terk edin, çünkü onlar sahtelerdir ve kendi hakkınızdaki görüşünüzü bulandırırlar. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihnin kurduğunu, zihin yıkmalıdır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Sakin bir zihin, doğru bir idrak için şarttır, ki bu da kendini-biliş için gereklidir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, karanlık ya da çalkantılıyken, kaynak fark edilmez. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, sakin olduğu zaman gerçeği yansıtır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, telaş halinde olmadığı ve endişelerden uzak olduğu zaman sessizleşir ve sessizlik içinde, genelde kolay idrak edilemeyecek kadar süptil olan bazı şeylerin işitilebilmesi olanaklaşır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, görebilmek için açık ve sessiz olmalıdır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin yatıştırıldığında ve artık iç âlemi rahatsız etmediğinde, gövde yeni bir anlam kazanır ve onun değişimi hem gerekli hem olanaklı hale gelir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin tamamen hareketsiz olduğu zaman, erir, yalnızca gerçek kalır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihninizi ya da gövdenizi değiştirebilirsiniz fakat değişmiş olan sürekli sizin dışınızda olan bir şeydir, kendiniz değil. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin ve gönül olgunluğu vazgeçilmez gerekliliktir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Durgun ya da huzursuz olan zihindir, siz değilsiniz. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Cildinizin dış tarafındaki dünya ile iç tarafındaki dünyayı birbirinden ayıran ve onları karşıt konumlara getiren sizin zihninizdir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Dünyayı projekte eden zihin onu kendi tarzında renklendirir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihni huzursuz eden arzular ve korkulardır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Sürekli düşünmek, zihninizi yıpratır ve bozar. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihninizi durmadan çalıştırmayın. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, büyük bir işçidir ve dinlenmeye gereksinimi vardır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihninizi toparlayıp güçlendirin, göreceksiniz ki düşünceleriniz ve duygularınız, sözleriniz ve eylemleriniz sizin iradeniz yönünde hizaya gireceklerdir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Onun istekleri sayısız ve sınırsızdır. Zihninizi büyük dikkatle, sebatla gözlemleyin, çünkü tutsaklığınız da özgürlüğünüzün anahtarı da onda yatar. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Elbette ki gövdemizi ve zihnimizi işletelim fakat onların bizi sınırlamasına izin vermeyelim. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Tüm gereksiniminiz sakin bir uyanıklığı koruyarak kendi gerçek doğanızı araştırmaktır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Tüm yapılması gereken, Öz ile özdeşliğinin farkına varılabilmesi için zihni arındırmaktır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Tüm gereksiniminiz sadece sakin bir zihindir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihninize, tarafsızlıkla bakın, bu onu sakinleştirmeye yeter. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, aşırı meşguliyetlerden uzak tutulduğu zaman sakinleşir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Sessizlikten başka hiçbir belirli düşünce zihnin doğal hali olamaz. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihnin ötesinde tüm farklar biter. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihnin ötesindesiniz fakat zihninizle bilirsiniz. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihin, hazır olur olmaz güneş onun içinde parlar. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihninizi yatıştırın ve arındırın, berraklaştırın, o zaman kendinizi gerçekte olduğunuz gibi göreceksiniz. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihniniz sakinleştiğinde öteki herşey gereğince ve doğru biçimde gerçekleşecektir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Kişinin kendi gerçek doğasına nüfuz etmesini engelleyen şey, zihnin zayıflığı, duygusuzluğu ve süptil olanı atlayıp sadece kaba olan üzerinde odaklanmasıdır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihninizi durdurun ve sadece OLun! )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Kendinizi her şey ve her şeyden öte olarak bilmenize engel olan, belleğe dayanan zihindir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Kendiniz olarak imgelediğiniz kişiyi, zihninizde algıladığınız dünyanın bir parçası olarak görün ve zihninize dışarıdan bakın, çünkü siz zihin değilsiniz. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Kendi zihninizi anlayın, böylece onun sizin üzerinizdeki bağlayıcılığı son bulacaktır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Öz varlığınız olmanız için zihnin ötesine geçmeniz, kendinizi bulmanız gerekir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihnin ötesine geçmek için sessiz ve sakin olmak zorundasınız. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihninizin aynasında imgeler görünür ve kaybolurlar. Ayna kalır. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihni, olması gereken yerde ve kendi işiyle meşgul tutarsanız, bu zihnin kurtuluşudur. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Yapmaya çalışacağımız şey, gerçek olanı anlamak için zihni uygun duruma getirmektir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Dünya, zihnin sadece yüzeyidir ve zihin sonsuzdur. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Düşünceler dediklerimiz, zihnin yüzeyindeki dalgacıklardır ancak. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Her şeyin sizin zihninizde olduğunu, sizin zihinden öte olduğunuzu ve gerçekten yalnız başınıza olduğunuzu ne zaman idrak ederseniz, işte o zaman her şey sizsiniz. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bağımsız, yaratılmamış, ebedi ve değişmez ama yeni ve taze olan, zihnin ötesidir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Resim, ressamın zihninde ve resmin içinde; resim, ressamın zihnindeki resmin içindeki ressamın zihninde! )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Zihninizi düzene koyun, doğrultun, herşey düzelecektir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Kendinizi bilmeyi engelleyen yalnızca zihindir. )


- ZİHİN ile/ve/<> FARKINDALIK

( Mind is interested in what happens, while awareness is interested in the mind itself.
The mind must know itself in every mood.
What is of the mind is relative, it is a mistake to make it into an absolute.
The mind exists in two states: as water and as honey. The water vibrates at the least disturbance, while the honey, however disturbed, returns quickly to immobility.
It is the mind that creates illusion and it is the mind that gets free of it.
Not that the mind will help you, but by knowing your mind you may avoid your mind disabling you.
The mind cannot understand, for the mind is trained for grasping and holding.
For it is the mind that is primary in the beginning.
The mind shapes the language and the language shapes the mind.
To keep the mind in its own place and on its own work is the liberation of the mind.
There is no such thing as mind. There are ideas and some of them are wrong. Abandon the wrong ideas, for they are false and obstruct your vision of yourself.
When the mind is dark or turbulent, the source is not perceived.
What the mind has done the mind must undo.
The mind misunderstands, misunderstanding is its very nature.
All else will happen rightly, once your mind is quiet.
Ripeness of heart and mind is indispensable.
You took the mind for the knower, but it is just not so.
The mind clogs you up with images and ideas, which leave scars in memory.
It is the mind that is dull or restless, not you.
It is your mind that has separated the world outside your skin from the world inside and put them in opposition.
The mind that projects the world, colours it its own way.
It is desires and fears that make the mind restless.
Constant thinking makes the mind decay.
Do not keep your mind busy all the time.
Mind is the great worker and it needs rest.
Collect and strengthen your mind and you will find that your thoughts and feelings, words and actions will align themselves in the direction of your will.
You may change your mind or your body, but it is always something external to you that has changed, not yourself.
It's appetites are numberless and limitless. Watch your mind with great diligence, for there lies your bondage and also the key to freedom.
When you are not in a hurry and the mind is free from anxieties, it becomes quiet and in the silence something may be heard which is ordinarily too fine and subtle for perception.
The mind must be open and quiet to see.
When the mind has been put to rest and disturbs no longer the inner space (chidakash), the body acquires a new meaning and its transformation becomes both necessary and possible.
All you need is to keep quietly alert, enquiring into the real nature of yourself.
When it is motionless through and through, it dissolves and only reality remains.
A quiet mind is all you need.
Look at your mind dispassionately; this is enough to calm it.
When the mind is kept away from its preoccupations, it becomes quiet.
You are beyond the mind, but you know with your mind.
As soon as the mind is ready, the sun shines in it.
Calm and clarify your mind and you will know yourself as you are.
Understand your own mind and its hold on you will snap.
To go beyond the mind, you must be silent and quiet.
What prevents the insight into one's true nature is the weakness and obtuseness of the mind and its tendency to skip the subtle and focus on the gross only.
Stop your mind - and just be.
What prevents you from knowing yourself as all and beyond all, is the mind based on memory.
Just see the person you imagine yourself to be as a part of the world you perceive within your mind and look at the mind from the outside, for you are not the mind.
To be what you are, you must go beyond the mind, into your own being.
What we are trying to do here is to bring our minds into the right state for understanding what is real.
The world is but the surface of the mind and the mind is infinite.
What we call thoughts are just ripples in the mind.
What is independent, uncreated, timeless and changeless, and yet ever new and fresh, is beyond the mind.
The picture is in the mind of the painter and the painter is in the picture, which is in the mind of the painter who is in the picture!
It is your mind's attitude that determines what he is to you. )


- ZİHİN ile/ve/||/<> PARAŞÜT

( Zihin, paraşüt gibidir. Açık değilse işe yaramaz. )


- ZİHİNLE KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/<> "KALBİNLE" BAKMAK



- ZİHİNSEL YALNIZ/LIK ile GÖVDESEL(BEDENSEL) YALNIZ/LIK

( Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil. )


- ZİHİNSEL YALNIZ/LIK ile GÖVDESEL(BEDENSEL) YALNIZ/LIK

( "Ben Gövde'yim" düşüncesinin ötesine geçelim! )


- ZİHİNSEL YALNIZ/LIK ile GÖVDESEL(BEDENSEL) YALNIZ/LIK

( Yalnızlık çekmenize gerek yok. )


- ZİHİNSEL YALNIZ/LIK ile GÖVDESEL(BEDENSEL) YALNIZ/LIK

( Tek başına olsa da bir ağaç kadar sağlam durabilmeli ve yaşamı neşeyle algılamalıdır. )


- ZİHN-İ DAKÎK ile/ve/||/<>/>/< ZİHN-İ RAKÎK



- ZİHNİ ve GÖNLÜ:
DAR OLAN ile/değil/yerine/>< ZENGİN OLAN

( Dünyayı da sunsan, "Daha yok mu?" der. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kuru ekmek de versen, şükreder. :) )


- ZİHNİ ve GÖNLÜ:
DAR OLAN ile/değil/yerine/>< ZENGİN OLAN

( Yüzünü asar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yüzü güler. :) )


- ZİHNİ YORMAK ile/değil/yerine ZİHNİ ZORLAMAK

( Körü körüne zorlukların üstüne gitmek şanssızlığa yol açar. Uyumlu zaman koşullarını beklerken gelişmelerle mutlu olun. )


- ZİHNİN ALTINDA EZİLİRSEK ile/değil/yerine/>< ZİHNİ AŞABİLİRSEK

( Deli oluruz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Veli oluruz. )


- ZİHNİN BURUŞMASI ile/değil/>< TENİN BURUŞMASI

( "Heyecanımızdan vazgeçmemizle".[Olmamalı!] İLE/DEĞİL/>< Yıllarla.[Olabilir.] )


- ZİHNİN OYUNLARI ve NEFSİN TERBİYESİ



- ZİHNİN VE YAŞAMIN:
ARINARAK DÖNÜŞMESİ ile/ve/||/<> DÖNÜŞEREK ARINMASI



- ZİHNİN: "KÖLESİ OLMAK" değil/yerine/>< USTASI OLMAK



- ZİHNİN:
"DOLULUĞU" ile/ve/değil/yerine/||/<> "YÜKLÜLÜĞÜ"



- ZİHNİNDE ve/=/||/<>/>/< DİLİNDE

( Ne ki, var zihninde; aynı var dilinde!
Ne ki, var dilinde; aynı var zihninde! )


- ZİHNİNİ ...:
"YORMAK" değil KULLANMAK



- ZİHNİYET ile/ve/<> NİYET



- ZİHNİYET ile YAKLAŞIM



- ZİLLET ile TENEZZÜL



- ZİNCİRİN GÜCÜ ile/ve/||/<>/< ZAYIF HALKA

( Zincirin gücü, en zayıf halkası kadardır. )


- ZİNDE/LİK[Fars.] değil/yerine/= DİNGİN/LİK, DİNÇ/LİK



- ZIR/DELİ ile/değil DÂHİ

( Kişilerin/toplumun anlayamadıkları ve/ya da kabul edemedikleri. İLE/DEĞİL Deliliğini, topluma kabul ettire(bile)n. )


- ZIR/DELİ ile/değil DÂHİ

(
Özellikle sözlük çalışması, dilin önemi, bireyin farkı ve değeri, yaşam hakkı, aşk, dostluk, psikoloji, ümit, hizmet, hukuksal süreç bağlamında ve daha çoğu bireysel (||/<>) toplumsal düşünce, duygu ve değerler açısından izlenilmesi gerekli olan, gerçek bir yaşam öyküsünün işlenilmiş olduğu etkileyici, ilginç ve harika bir film. )


- ZIR/DELİ ile/değil DÂHİ

( "Oxford İngilizce Sözlüğü'nü Olanaklı Kılan Şizofren Cerrah: William Chester Minor" ve James Augustus Henry Murray hakkındaki ve sözlük yazma sürecindeki ilişkiyi okumak için burayı tıklayınız... )


- ZİYÂ[Ar.] değil/yerine/= IŞIK/AYDINLIK



- ZİYARET ve/<> ZEVK

( Fânî. VE/<> Bâkî. )


- ZİYARETİN, "KISA"SI MAKBULDÜR ile/ve/değil/||/<>/< ZİYARETİN, "KISAS"I[KARŞILIKLI OLANI] MAKBULDÜR



- ZOR İŞ değil AZ COŞKU/AŞK



- ZOR ZAMANDA, YALNIZ BIRAKMAK değil/yerine/>< GEREKSİNİM ANINDA, YANINDA OLMAK



- ZOR(UN)DA KALMAMIŞ/LIK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> ÇOCUK KALMIŞ/LIK



- ZOR değil/yerine/< KOLAY DEĞİL



- ZORA DAYANAMAYAN/LAR ile/>< ÖDÜLE "DAYANAMAYAN/LAR"



- ZORLA GÜZELLİK OLMAZ değil ZORLAMAYLA/ZORLAYARAK, GÜZELLİK OLMAZ



- ZORLAMA ile/ve/değil/yerine/<> ZORUNLULUK

( Kişilerde/insanda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Doğada. )


- ZORLAMAK ile/değil/yerine "ÜZERİNE GİTMEK"



- ZORLANMA ve/||/<>/> DEĞİŞİM

( Kişiyi zorlamıyorsa, değiştirmeyecektir. )


- ZORLANMA ve/||/<>/> DEĞİŞİM

( If it doesn't challenge you, it won't change you. )


- ZORLANMAK ve/fakat/||/<>/>/< KAÇMAMAK



- ZORLUK" ile/değil GELİŞİM/GELİŞME



- ZORLUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ZORLANMA

( Dışarıda/ki/ler/de. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İçeride/ki/ler/de/n. )


- ZORLUKLAR KARŞISINDA:
"PES ETMEK" ile/değil/yerine/>< OLGUNLAŞMAK



- ZORLUKLARA/SIKINTILARA:
KATLANMAK ile/ve/||/<> AYAK UYDURMAK



- ZORLUKLARI:
"ÜSTLENMEK" ile/ve/değil "GÖĞÜSLEMEK"



- ZORUNDA DEĞİL/İM ile/değil/yerine/>< ZORUNLULUĞU YOK/OLMAZ



- ZORUNLU DOĞRU ile/ve ZORUNLU YANLIŞ



- ZORUNLU HAREKET ile/ve/değil ZORLAMALI HAREKET



- ZORUNLU NEDEN ile/ve/||/<> YETERLİ NEDEN

( Yetinilenler. İLE/VE/||/<> ... )


- ZORUNLU SÜREÇ ile/ve/değil ZORUNLULUK İÇEREN SÜREÇ



- ZORUNLU/LUK / ZARÛRÎ ile/değil/yerine/=/< KAÇINILMAZ/LIK



- ZORUNLU/LUK ile/değil/yerine İHTİYÂR



- ZORUNLU/LUK ile/ve/değil/yerine/<> TUTARLI/LIK



- ZORUNLULUK AHLÂKI ile/ve VAROLMA AHLÂKI



- ZORUNLULUK ve/||/<>/> GÜZELLİK

( Bazı/çoğu zorluk ve/ya da zorunluluklar, bazı/bazen güzelliklere yönelebilir ve/ya da dönüşebilirler. )


- ZORUNLULUK ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK



- ZORUNLULUK ile/ve/||/<> MANTIKSAL ZORUNLULUK



- ZÜBÜK ve/||/<> PIRT

( )


- ZÜLCENAHEYN:
İLİM ve/ HİKMET ve/ AŞK ve/ MUHABBET



- ZUNÛN ile/ve/||/<> ŞUKÛK ile/ve/||/<> SÜKÛN ile/ve/||/<> SÜKÛT

( Bilgide[malûmâtta]. İLE/VE/||/<> Uygulanan bilgide[marifette]. İLE/VE/||/<> (B)ilimde. İLE/VE/||/<> Bilgelikte[irfânda]. )




Bu sayfa 01 Ocak 2025 itibariyle 2 kez incelenmiş/okunmuştur.