Bugün[30 Haziran 2025]
itibariyle 6798 başlık/FaRk ile birlikte,
6797 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(6/29)


- BURGULU KAZIK ile ÇAKMA KAZIK ile FORE KAZIK ile KUM KAZIK ile MİNİ KAZIK ile SÜRTÜNME/ADERANS KAZIĞI

( Ucundaki burgu aracılığıyla burularak yere sokulan kazık. İLE Bir şahmerdan ile başına vurularak yere çakılan, ucu çelik çarıklı kazık. İLE Zemine çakılan bir kılıf borusunun içindeki toprağı boşaltıp çelik donatı indirdikten sonra yerinde beton dökülerek yapılan kazık.[Beton döküldükçe, kılıf, yukarıya çekilir.] İLE Çok çürük zeminlerde, delinen zemine kum doldurarak yapılan bir çeşit kazık. İLE Geçici toprak işleri için kullanılan, çapı 25 cm. kadar olan ve yanyana çakılarak ya da açılan deliklere beton dökülerek uygulanan kısa boylu kazıklara verilen ad. İLE Sağlam zemine ulaşılması olanaksız durumlarda, beton dökülerek yapılan ve yanlarak sürtünerek duran kazık. )


- BÜRİ/BAŞAK BÜRİSİ ile BÜRİ ile BÜRGÜÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Okun ucuna geçirilen temrenin oyuğu. İLE Ark ya da kuyu gibi şeylerin ağzına takılan ve bu ağızları destekleyerek suyun şiddetiyle yarılmasını engelleyen yuvarlak içi boş tahta parçası. İLE Fırın içindeki ekmeyi çevirmeye yarayan, kılıca benzeyen geniş bir tahta parçası. )


- BURKA/BÜRKA'[Ar.] değil/yerine/= YAŞMAK

( Peçe, tül, yaşmak, yüzörtüsü. )


- BURKSAN/BURXAN/FURKSAN/FURXAN ile BUSUG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Put [Budha heykeli]. İLE Pusu. )


- BURKULMA ile/değil BURULMA


- BURMA ile BURMA ile BURMA

( Burmak. | Burularak yapılmış altın bilezik. Burulmuş, burularak yapılmış, kıvrılmış. | Yaşken burularak kurutulan ot. | Kuru incir. | Sarığıburma. İLE Musluk. | Kapı tokmağı/kolu. İLE Myanmar/Birmanya. [ülke] )


- BURMAK/BURMAQ ile BURUTMAK/BURUTMAQ ile BURIŞ(BURUŞMA) ile BURKI/BURQI ile BURKITMAK/BURQITMAQ ile BURKIG/BURQIG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kokma. | Buharının yükselmesi. İLE buharlanmasına neden olmak. İLE Kırışıklık.[deride ya da kumaşta] İLE Kırışık/buruşuk. İLE Buruşturmak. İLE Deride ya da benzer bir nesnede oluşan kırışıklık/buruşma. )


- YASTIKÇIK/KESE/TORBA/BURSA[Lat. < BURSA SYNOVIALIS] ile Bursa

( Eklem bölgelerinde bulunan, içi sıvı dolu küçük kesecikler. [Kaslar, tendonlar ve kemikler arasındaki sürtünmeyi azaltarak hareketi kolaylaştırır.] İLE Türkiye'de, Marmara bölgesindeki bir il. | M.Ö. II. yüzyılda kurulan kent, Prusias[Bitinya Kralı] adını almış ve zamanla Bursa biçiminde değişmiştir. )


- BURTA = VARAK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çok ince altın tabaka. )


- BURUN ile BURUN ile BURUN ile BURUNG ile BULUNG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Burun. İLE Dağın doruğu. | Herhangi bir şeyin ilk parçası. İLE Ön. İLE Olanağı bulunan en uzak noktaya göre kabul edilen ok atım uzaklığı. İLE Köşe. )


- BÜRÜNME ve/<>/> GÖRÜNME


- BÜSBÜTÜN ile/değil/yerine TÜMÜYLE/TAMAMEN


- BUŞON ile BUTON

( Tıkaç. İLE Düğme. )


- BÜST ile HERME


- BÜST ile/||/<> SFENKS ile/||/<> EQUESTERİAN

( İnsanın gövdesinin başını ya da göğüsten yukarısını gösteren heykel. İLE/||/<> Başı ve gövdesi farklı türlerden (genellikle başı kadın ve gövdesi aslan gibi) olan fantastik yaratık. İLE/||/<> Atlı portre. Batı sanatında resim ve heykel alanında soylu ya da önemli kişileri betimlemek için kullanılmış bir portre türü.[En başarılı örneklerini Rönesans'ta Donatello ve Verrocchio'nun yapıtlarında gördüğümüz bu tür portreler, modeli onurlandırıcı ve yüceltici bir anlam taşırdı.] )


- BÜST[Fr.] ile TORS

( Yontu sanatında başı, göğsü, kimi zaman da omuzları içine alan yontu türü. İLE Gövde heykeli. )


- BÜT ile BÜT
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Soyluların oğullarının ya da kızlarının perçemine takılan büyük ve değerli bir türkuvaz. İLE Soylu birinin yolladığı armağanı getiren kişiye verilen bahşiş. )


- BÜTE ile BÜTGÜ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çok. İLE Dışkı, kaka.[Yalnızca çocuklar için kullanılır.] )


- BUTIK/BUTIQ ile BUTIK/BUTIQ[KÂŞGAR]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Herhangi bir şeyin dalı. İLE Küçük bir su tulumu. )


- BUTON değil/yerine/= DÜĞME


- BÜTÜN BUNLAR değil BUNLARIN HEPSİ/TÜMÜ


- BÜTÜN CANLI ORGANİZMALAR ile/ve/değil/||/<>/> TÜM VAR OLANLAR


- BÜTÜN:
PARÇALARIN BİRARADALIĞI ile/ve/||/<> BAŞLANGICI, ORTASI VE SONU OLAN


- BÜTÜN ile/||/<>/= BÜTÜN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Herhangi bir şeyin güvenilir ve sağlam olanı. İLE/||/<>/= Parçaların biraradalığı. )


- BÜTÜN[Ar.] < BÜTÛN[Ar. < BATN]

( Eksiksiz, tam. | Parçalanmamış. | Birlik, tamlık. İLE Karınlar. | Nesiller, soylar. | İç. )


- BÜTÜN ile/ve/||/<> DEMET


- BÜTÜN ile/ve DÜZEN/SİSTEM


- BÜTÜN ile/ve/değil/<> PARÇA

( Bir kavramın, bireylerinin toplamı, bütünü vermez. )

( Bütün, parçaların toplamından daha fazla birşeydir. )

( ZIRNIK[Fars. < ZIRNÎH]: Sıçanotu, arsenik madeni ile kükürt karışığı bir madde. | Herhangi bir şeyin en küçük, önemsiz ve işe yaramaz parçası. )

( PIECE vs./and ENTIRE/WHOLE )

( ... ile/ve/değil/<> BERH: Parça, az şey, hisse, nasip. | Su birikintisi. | Şimşek. | Yaş odunun yanarken çıkardığı yaşlık. | Balık. )

( HOLON ile MEROS )


- BÜTÜN ile/değil/yerine TÜM

( Parçası bulunur. İLE/DEĞİL/YERİNE Parçası bulunmaz. )

( Nitelikse. İLE/DEĞİL/YERİNE Nicelikse. )

( Tekse. İLE/DEĞİL/YERİNE Çoksa. )

( Bütün, ("Parçaların biraradalığı", "Bütünlük", "Entegrasyon/Integration/Integrity") anlamını taşıyan bir sözcüktür. Tüm ise, (ingilizce "Whole/All") ile karşılık bulur. Parça parça olsa da, çeşitli oranlarda eksiklikler de olsa istisnasız ve ayırımsız, tamamıyla/tümüyle kapsamadır.

Bütün elmalar, bütün insanlar, bütün arabalar, bütün kitaplar, olmaz! Parçalarının ayrı ayrı kullanılma durumu olmayanlar için gereksiz/yersiz/fazladan bir sözcüktür "bütün".

Bir saksıdaki çiçeğin tüm yaprakları söz konusuysa, "bütün yapraklar" denildiğinde, --her sözcüğün, kendi anlamını taşıdığı bilgisiyle--, ucu sararmış/kırılmış, bir parçası kopmuş yapraklar devredışı bırakılmış olur, ki biz tamamını, hepsini demek istiyoruzdur.

"Bütün parçalar" diyemeyeceğimiz ve
"Bütünden Gelim/Bütüne Varım" olamayacağı gibi! )


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMLANMA

( )


- BÜTÜN/LÜK ile KENDİNİ TEKRARLAYAN


- BÜTÜN/LÜK ile/||/<> KUŞATICI/LIK


- BÜTÜNSEL ile BÜTÜNLÜKLÜ


- BÜYÜK AVARYA ile/ve KÜÇÜK AVARYA

( AVARYA: Gemiye ya da yüke sonradan gelen maddi hasar ile umulmayan masraflar. )

( Tüm malların ortaklaşa kurtuluşunu sağlamak amacıyla yapılan akla uygun fakat olağanüstü giderler. İLE/VE Yolculuğun gereği olarak ortaya çıkabilen hasar ve giderlerdir. [Sahibine aittir.] )

( Gemiyi batmaktan korumak için bazı yüklerin denize atılması. İLE/VE Geminin karaya oturması ya da gemideki yükün dalgalar tarafından alınması. )


- BÜYÜK DÖNGÜLER ile/ve/+/||/<> KÜÇÜK/İÇ/ALT DÖNGÜLER


- BÜYÜK HATA:
BİR ŞEYE/KİŞİYE, GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEK ile/ve/değil/<> KENDİNE, HAK ETTİĞİNDEN DAHA AZ DEĞER VERMEK


- BÜYÜK/KÜÇÜK ile/ve/||/<> ARD ARDALIK ile/ve/||/<> YAN YANALIK


- BÜYÜK PATLAMA ve/||/<>/> SİMETRİ KIRILMASI ve/||/<>/> KÜTLE


- BÜYÜK ŞEYLER ile/ve/değil/yerine KÜÇÜK ŞEYLER

( Yok olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Sürekli[bâki] kalır. )


- TAŞ:
BÜYÜK ile/ve/||/<> KÜÇÜK

( Değirmen döndürür. İLE/VE/||/<> Bacak sildirir. )


- BÜYÜK ile BATTAL

( ... İLE İşe yaramaz, kullanılmaz. | Alışılmış olandan büyük. )


- BÜYÜK ile GENİŞ


- BÜYÜK ile/ve/değil/yerine/||/<> OYLUMLU/HACİMLİ


- BÜYÜK ile/ve/değil TÜMEL


- BÜYÜK/KÜÇÜK ile ETKİSİ

( Küçük büyür, büyük ölür. )

( ARTAL[Ar.]: Benzerlerinden çok daha iri olan. )


- BÜYÜK/LÜK ile/ve/değil BÜTÜN/LÜK

( Parçalar arasındadır. İLE/VE/DEĞİL Küçüğü olmayan büyük(lük)tür. )

( Büyük, küçülebilendir. )

( Büyüğün büyüklüğü, küçüğünü düşünmesindedir, sevmesindedir. )

( Ne kadar seviyor ve düşünüyorsa o kadar büyüktür. )

( Kişi maneviyatta büyümezse, isterse 500 yıl yaşasın, yine çocuktur. )

( Yaşayanın değil, düşünenin ve anlayanın yaşı büyüktür. )

( Her büyük şey, büyük bir anlamla yaşar. )

( Büyük, küçüğü sevmeye memurdur. )


- BÜYÜLTEÇ/AGRANDİSÖR[< Fr.] ile BÜYÜTEÇ/PERTAVSIZ[Fars.]

( Fotoğraf ve resim büyültmeye, büyültüp basmaya yarayan alet. İLE Odak boyutu birkaç santimetre olan, yaklaştırıcı mercek. )


- BÜYÜLTMEK ile/ve/=/> KÜÇÜLTMEK

( TO ENLARGE vs./and/=/> TO LOWER )


- BÜYÜME ile/ve/değil/||/<> GENLEŞME


- BÜYÜTMEK ile BÜYÜLTMEK


- BUZ ile BUZLUK/BUZLUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Buz. İLE Yazın kullanılmak üzere içine buz doldurulan yer. )


- BÜZ[< Fr.] = KÜNK[< Fars.]

( Pişmiş toprak ya da çimentodan yapılmış kalın su borusu. )


- BÜZ(ÜL)ME ile/ve/||/<> BURK(UL)MA


- ÇABA ile CABA

( Herhangi bir işi yapmak için ortaya konulan güç, zorlu, sürekli çalışma. İLE Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey. | Ek olarak. )


- ÇAÇIR/ÇATIR ile/= ÇAŞIR[Oğuz]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çadır. )


- ÇADIR ile/||/<> ALÂÇU
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( ... İLE Büyük çadır. )


- ÇADIR ile/değil ÇERGE/ÇERGİ

( ... İLE/DEĞİL Derme çatma çadır. | Otağ. )


- CAĞ ile CAĞ ile CAĞ ile ÇAĞ

( Parmaklık, korkuluk. İLE Büyük bez. İLE Lavabo, banyo. İLE Zaman dilimi, vakit. | Yaşamın çocukluk, gençlik vb. dönemlerinden her biri, yaş. | Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem, devir. | Tarihin ayrıldığı dört büyük bölümden her biri, kurun. | Bir katmanın oluştuğu süre. )


- ÇAĞANOZ ile ÇALPARA

( ... İLE Parmaklara takılıp çalınan zil ya da buna benzer ses çıkarıcı araç. | Bir çeşit çağanoz balığı. )

( ... cum PORTUNUS PUBER )


- C-AĞIRLIKLI ...:
SES/GÜRÜLTÜ DÜZEYİ ile SES MARUZİYET DÜZEYİ

( Özellikle motor gürültüsü, makine gürültüsü, patlama sesi gibi gürültülerin ölçümünde kullanılan, 30-10.000 Hz arasını tekdüze ağırlıklandırmanın yapıldığı, desibel ölçeğinde ifade edildiğinde dBC etiketinin kullanıldığı gürültü düzeyi. İLE Deneğin maruz kaldığı gürültünün nicel ölçümlerinde C-ağırlıklandırma eğrisinin kullanılması. )

( C-WEIGHTED LEVEL/SOUND LEVEL vs. C-WEIGHTED SOUND EXPOSURE LEVEL (LCE) )

( NIVEAU DE PRESSION AOUSTIQUE PONDÉRÉE EN dB (C) | NIVEAU AOUSTIQUE PONDÉRÉE C avec EXPOSITION SONORE (LCE) )

( C-BEWERTETER SCHALLPEGEL mit C-BEWERTETER ABGESTRAHLTER SCHALLPEGEL )


- CÂHİZ[Ar.] ile CAHİZ/CAFİZ[Ar.]

( Cesaretli, gözüpek. İLE Katılar için kullanılan hacim ölçüsü. )


- ÇAKALOZ[Yun.] ile ÇAKANOZ[Yun.]

( Çakıl taşı atan bir tür savaş topu. İLE Bir tür şapka. )


- ÇAK/ÇAQ ile ÇAK ÇOK/ÇAQ ÇOQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir şeyin kesin ve öz durumu. İLE Odun ve ceviz gibi şeylerin kırılması sırasında çıkan çatırdama sesi. )


- ÇAKMAK TAŞI ile/ve/||/<> DÜVEN

( Demir ya da çeliğe sürtüldüğünde kıvılcım çıkartan bir kuvars türü. | Düvenlerin altına çakılan küçük ve kesici taş. İLE/VE/||/<> Harmanda ekinlerin sapı ve tanelerini ayırmak için kullanılan, önüne koşulan hayvanlarla çekilen, alt yüzünde keskin çakmak taşları dikine çakılı bulunan, kızak biçiminde araç: )


- ÇAKMAK ile ÇAKMAK ile ÇAKMAK

( Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası. | Çelik, taş ve tutuşacak maddeden yapılmış tutuşturma aygıtı. İLE Kuruyunca, kalın kabuk bağlayan, kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı. İLE Vurarak sokup yerleştirmek. | Çivi ile tutturmak. | [argo] Kabul edilmeyecek bir şeyi, kurnazlıkla kabul ettirmek. | Vurmak. | Bir şeyi, başka bir şeye sürtmek, vurmak ya da çarpmak. | Sezinlemek. | İçki içmek. | Parıldamak, ışık vermek. )


- ÇALIG ile ÇALING ile ÇALING
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kayıp, başıboş hayvan. İLE Sanki yanmış gibi çorak ve siyah olan, ot bitmeyen yer. İLE Bir Çin kâsesi. )


- ÇALIM/CAKA[İt. < GIACCA] ile ÇALIM

( Gösteriş, karşıdakini etkileme amacıyla yapılan davranış, kurum. İLE Kılıcın keskin yanı. | Bir şeyin, erebileceği uzaklık, erim. | Biraz benzeme, andırma. | Bir oyuncunun, topu, ayağından kaçırmadan, karşısındaki oyuncuları kıvrak hareketlerle aldatıp geçmesi. | Geminin su kesiminden aşağı bölümünün, baş ve kıç bodoslamasına doğru darlaşması. )


- ÇAL(IN)MA ile/değil KAÇIR(IL)MA

( Nesneler için geçerlidir. İLE/DEĞİL Canlılar[insan ve/ya da hayvan] için geçerlidir. )


- ÇALINMASIN DİYE değil/yerine SAHİP ÇIKMAK ÜZERE


- ÇALINTI ile/değil ALINTI


- ÇALKALA(N)MAK ile/ve/<>/değil SALLA(N)MAK


- ÇALKANTI ile GULGULE

( Deniz ve gölde dalgalanma. | Çalkalanmış nesne. | Kalbur yardımıyla ayrılan çer çöp. | Coşku. | Kargaşa ve bunalımın yol açtığı düzensiz, karışık, sıkıntılı durum. İLE Her ağızdan bir ses çıkmasından meydana gelen, dalga dalga ortalığa yayılan karışık gürültü. )


- ÇALMA ile ÇALPANG ile ÇALPAK/ÇALPAQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kesek/tezek, kurutulmuş hayvan dışkısı. İLE Çamur. İLE Kir, pislik. )


- ÇALMAK ile/ve/||/<>/> ÇAR ÇUR ETMEK


- CAM BARDAK'A, SICAK/KAYNAR İÇECEK DOLDURURKEN...

( Metal bir kaşık koyarak camın çatlaması/kırılması önlenebilir. )


- CAM ile/değil CAN

( Yüzünü görmek isteyenin baktığı. İLE/DEĞİL Özünü görmek isteyenin baktığı. )


- ÇAM ile KATRANÇAMI

( Çamgillerin örnek bitkisi olan, dört mevsim yeşil kalabilen, iğne yapraklı, yurdumuzda birçok türü yetişen bir orman ağacı. İLE Gemilerde kullanılan katranın çıkarıldığı bir tür çam. )

( PINUS cum PINUS RIGIDA )


- CAM ile/ve/||/<> KELEBEK CAMI

( ... İLE/VE/||/<> Otomobilde ön kapı penceresinde ekseni çevresinde dönerek açılabilen ya da sabit bulunan küçük cam. )


- CAM ile/değil MÜZE CAMI

( ... İLE/DEĞİL Çok daha az yansıma yapar. )


- CAM ile PAYREKS[İng.]

( ... İLE Sıcaklığa ve kimyasal etkilere dayanıklı bir tür cam. )


- CAM | CAMDAN YAPILMIŞ değil/yerine/= SIRÇA


- ÇAMAŞIR SUYU ile KEZZAP[< Fars. TÎZ-ÂB(TÎZ: Tez, çabuk. | Keskin. | Sık.)]

( Sodyum hipoklorit. [NaClO] İLE Nitrik asit. [HNO3] )


- ÇAMAŞIR YIKAMADA:
RENKLİLER ile BEYAZLAR


- CAMBUL/CUMBUL CUMBUL ile (")CIVIK(")

( Çok sulu yemek için kullanılan söz. İLE Fazla suyla karıştığından dolayı, biçimini korumayacak kadar sulanmış olan. | Soğuk ve can sıkıcı şakalar yapan. )


- ... değil CAMGÖBEĞİ


- ÇAMUR ile/ve/||/<> HAMUR


- ÇAN ile BOR (NİĞDE) ÇANI


- ÇAN ile NÂKÛS

( ... İLE Kilise çanı. )

( CERES ile ... )


- ÇAN ile/değil TİBET ÇANI

( ... İLE/DEĞİL 52 öğenin biraradalığı ile oluşturulmuş en iyi/özel çan. )


- ÇAN ile/ve ZİL ile/ve GONG


- ÇANAK-ÇÖMLEK


- ÇANAK/ÇANAQ[Oğuz] ile ÇANAK/ÇANAQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Ahşaptan yapılmış kâse. İLE Tuzluk ya da tuzluğa benzer, ahşaptan oyulmuş kap. )


- CANÇU ile OKLAVA
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Şehriye hamuru açmakta kullanılan oklava. İLE ... )


- ÇANG ile ÇANGŞU
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Zil. İLE Küçük hırka. )


- ÇANGIL ÇUNGUL ile ÇANGIR ÇUNGUR

( Kaba ve zevksiz ses çıkaran. İLE Kaba ve zevksiz ses çıkararak. )


- CÂNİB ile/||/<> CÂNİB-İ YEMÎN ile/||/<> CÂNİB-İ YESÂR

( Yön, taraf, cihet. İLE/||/<> Sağ taraf. İLE/||/<> Sol taraf. )


- YAYINLARDA:
CANLI ile/ve/değil/yerine NAKLEN


- CANLI:
[ne] BÜYÜK, [ne de] KÜÇÜK değil TEK

( Canlının, (en) "küçüğü" ya da "büyüğü" diye bir şey yoktur/olmaz! Hücreden daha büyük bir canlı yoktur. )


- CANSIZ ile/ve/<> CANLI

( Sadece kendi. İLE/VE/<> [Üreyerek] Kendini taklit ve tekrar eden/edebilen. )

( LIFELESS vs./and/<> ALIVE )

( CÂMİD ile HAYY, ÂİŞ )


- CANSIZ ile/ve CANLI OLMAYAN

( Canlılıktan sonraki durum. İLE/VE Hiçbir zaman canlanmamış. )

( Organik. İLE/VE İnorganik. )


- ÇAP ÇAP ile ÇAP ÇAP
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Şaklama. İLE Dudağın şapırdaması. )


- ÇAP ile ÇAP ile ÇAP[Fars.]

( Nesnelerin genişliği, kutur. | Büyüklük. | Ölçü, ölçek. | Yapının ya da arsanın boyutlarını ve sınırlarını gösteren harita. | Bilgi, deneyim ve yeteneklerin tümü, kalibre. | Uc noktaları dairenin çevresi üzerinde bulunan ve çemberin merkezinden geçen doğru parçası. İLE Bozuk, eğri, dolaşık, aykırı [/bir biçimde]. İLE Sol. [RAST: Sağ. > ÇAP-RAZ: Sol-sağ. Zıt yönlerde gidip gelen, karşılıklı.] )


- ÇAP ile/ve ÇEVRE


- ÇAP = DIAMETER[İng.] = DIAMÈTRE[Fr.] = DURCHMESSER[Alm.] = CALIBRO[İt.] = DIÁMETRO[İsp.]


- ÇAP ile/ve/<> YARIÇAP

( Genellikle cisimlerin genişliği. | Büyüklük, ölçü. | Değer. | Yapının ya da arsanın boyutlarını ve sınırlarını gösteren harita. | Uc noktaları, dairenin çevresi üzerinde bulunan çemberin merkezinden geçen doğru parçası. İLE/VE/<> Çemberin/kürenin herhangi bir noktasıyla merkezini birleştiren doğru parçası, çapın yarısı. )


- ÇAPA ile ÇEKEL

( ... İLE Küçük çapa. | Üvendirenin alt ucunda bulunan pulluğa yapışan toprağı ayırmaya yarayan demir bölüm. )


- ÇAPA ile ÇEPİN/TİRPİDİN/TİRPİT/TİRPİTİL

( ... İLE Bahçelerde kullanılan, küçük çapa. )


- ÇAPA ile GÖZDEMİRİ

( ... İLE Gemilerin baş tarafında bulunan, her zaman kullanılan büyük çapa. )


- ÇAPAK ile ÇAPAK

( Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek pıhtılaşan ya da kuruyan akıntı. | Madenler dövülürken sıçrayan ince ufak parça. | Metal eşyada bulunan pürüz. İLE Sazan ailesinden, gövdesi yandan basık, boyu yarım metre kadar olabilen bir balık. )

( ... cum ABRAMIS BRAMA )


- ÇAPAR ile ÇAPAR

( Postacı, ulak. | Benekli. [hayvan ve bitkide] | Derisi, kılları ve gözleri, renk özdeği yokluğundan dolayı renksiz olan insan ya da hayvan. AKŞIN, ALBİNO. İLE Takadan büyük bir çeşit Karadeniz kayığı. )


- ÇAPGUT = ÇAPUT
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çaput, şilte. )


- ÇAPRAŞ ile/||/<> ÇEPREŞ

( İki şeyin birbirine çapraz olarak kesişmesi, karışmak, çözülmez duruma gelmek. İLE/||/<> Birbirine geçmek, sıkışmak, çitişmek, çapraz olmak, kenetlenmek, şiddetlenmek. )


- ÇAPUT BAĞLAMA ile/ve/<> SALAMA

( ... İLE/VE/<> Sahalar'ın, çaput bağlamaya verdikleri ad. )


- ÇAKIR/ÇAQIR = MAVİ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- CAR ile CAR

( Çağrı, tellal ile duyurma, ilan. | Tehlike durumu, yardım, imdat. İLE Kadınların, boydan boya örtündükleri çarşaf, zar. )


- CARCUR ile CARCUR ile ÇAR ÇUR

( Gelişigüzel konuşmak. İLE Fermuar. İLE Savurganca tüketmek. )


- ÇARDAK ile Çardak

( Tarla, bahçe vb. yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak; alaçık. | Asma vb. bitkilerin dallarını sardırmak için direklerle yapılmış yer. İLE Denizli iline bağlı ilçelerden biri. )


- ÇARIK ile/ve/||/<>/> CIZLAVAT


- CARITAS[Lat.] ve/||/<>/>/< CUPIDITAS[Lat.]

( Tanrı[uhrevî] sevgisi. VE/||/<>/>/< Kişi/nesne/dünya sevgisi. )


- ÇARK ile/ve/||/<> DİŞLİ


- ÇARK ile TARTURA

( ... İLE Çıkrıkçı çarkı. )


- ÇARPIŞMA ile/ve/||/<>/> ŞINGIRDAMA

( ... İLE/VE/||/<>/> Küçük şeylerin, bir yere çarpıp düşerken ya da birbirine değerken çınlama sesi çıkarması. )


- ÇARPITMAK ile GERİYE YANSITMA

( TO DISTORT/PERVERT vs. TO REFLECT BACK | WHIGGISM )


- ÇARPITMAK ile SAPTIRMAK


- ÇARPTIRILMIŞ ile/değil ÇARPITILMIŞ


- ÇARPTIRMAK ile/değil ÇARPITMAK


- ÇARŞI ile KAPALI ÇARŞI ile ALIŞVERİŞ MERKEZİ(AVM)

( ... İLE Tonoz ya da kubbelerle örtülü, yanları kapalı, çeşitli dükkânlardan oluşan büyük çarşı binâsı. İLE ... )


- ÇARŞI[Fars. < ÇÂR/ÇEHÂR:Dört. + SU: Yol. ]/SUK[Arapça] ile PAZAR[Fars. < BAZAR]

( Dükkânların bulunduğu alışveriş yeri. İLE Satıcıların belirli günlerde mallarını sattığı geçici yer. | Belirli bir şeyin satıldığı yer, piyasa. | Alışveriş. | Cumartesi ile pazartesi arasındaki gün. )


- CÂRÛ/CÂRUB[Fars.] değil/yerine/= SÜPÜRGE


- ÇARUK/ÇARUQ ile ÇARUK/ÇARUQ / ÇARUKLUK/ÇARUQLUG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çarık. İLE Oğuzların bir kolunun adı. )


- ÇAT ile ÇAT

( Sert bir şeyin, kırılırken çıkardığı ses. İLE İki derenin ya da iki yolun birleştiği yer, kavşak. )


- CAT5 ile/||/<> CAT6

( ... İLE/||/<> Uzun mesafe kablo çekimlerinde[10 m. üzerinde] kullanılması özellikle önerilir. )

( ... İLE/||/<> Kablo içinde ayırıcı[seperatör] bulunmaktadır. )

( ... İLE/||/<> Daha yüksek veri geçiş olanağı sağlar/sunar. )

( [Yabancı sinyallerden ...] Daha çok etkilenir.[veri akışını olumsuz etkiler] İLE/||/<> Daha az etkilenir.[veri akışını olumlu etkiler] )

( [Veri aktarımında ...] Megabit seviyesindedir. İLE/||/<> Gigabit seviyesindedir. )

( [veri bandında] 100 mhz İLE/||/<> 250 mhz )


- ÇATAL ile/ve/||/<> AYRIM


- ÇATAL ile/ve/||/<> MAKAS


- ÇATAL ile/ve/||/<> YARIK


- ÇATI ile ÖRTÜ

( ... İLE Örtmek için kullanılan şey. | Çatı, dam. )


- ÇATIŞKI ile/ve/||/<> GERİLİM


- ÇATIŞMA ile ÇAKIŞMA


- ÇATKI ile KAŞBASTI

( Uc uca, birbirine çatılan şeylerin bütünü. | Sehpa. | Alından geçerek başın çevresine çember gibi bağlanan bağ, kaşbastı. | Bir işin bütününün ya da parçalarının biraraya getirilmesinde uyulan yöntem. İLE Başa ve alna bağlanan bağ. )


- ÇAVAR/ÇUVAR ile ÇAVARLIG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Ateş yakmak için kullanılan çalı çırpı. İLE/VE/||/<>/> Çalı çırpısı bol yer. )

( ÇUVAR ÇUVAR: Biçiminde ikileme olarak da kullanılır. )


- ÇAVLI/ÇAWLI ile ÇAVLI/ÇAWLI[Kençek]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Şahin. İLE Ateş yakmakta kullanılan şeftali çekirdekleri ve ceviz kabukları. )


- ÇAVŞANG ile ÇAVŞANG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Gözü kızarmış, sulanmış kişi. İLE Makas. )


- ÇAYDAM ile KEÇE
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kaban yapmakta ya da döşeğin içini doldurmakta kullanılan ince keçe. )


- ÇAYDANLIK ile SEMAVER[Rus.]

( ... İLE Özellikle çay demlemekte kullanılan, kömür yakacak ocağı kendi içinde bulunan, elektrikle de çalışabilen, bakır, pirinç gibi metallerden yapılmış, musluklu kap. )


- CAYIR CAYIR (YANMAK)

( Nesnelerde. )


- CEBE ile/ve/||/<> CEVŞEN

( Tek parça olmayan, kalın meşin savaş giysisi. İLE/VE/||/<> Göğüs ve sırt tarafları ile kolların dirseğe kadar olan ve kolçak denilen bölümleri tek parça çelik levhalardan ve öteki bölümleri örme kafesli çelik telden yapılmış savaş giysisi. | Demir tabakalardan/halkalardan yapılan yensiz savaş giysisi.[Ar. AL-KARKAL] )


- CEBE[< Fars.] değil/yerine/= ZIRH, SİLAH


- CEBEL ile/||/<> MAÂDÎN

( Dağ. İLE/||/<> Madenler. )


- CEBİRE[Ar.]/KOAPTÖR[Fr.] = SÜYEK

( Kırık ve çıkık kemikleri yerinde tutmak için kullanılan tahta, mukavva ya da tenekeden yapılmış, üzeri sargıyla kaplanan levha. | Rayları, iki ucundan birbirine bağlamak için kullanılan delikli metal çubuk. )


- CEB(İ)R[Ar.] değil/yerine/= ZOR, ZORLAMA | DÜZELTME, TAMİR ETME


- CEHRE[< Fars.] ile ÇEHRE[< Fars.]

( Pamuk, yün gibi şeyleri eğirip iplik durumuna getirmeye yarayan araç, iğ. İLE Yüz. | Görünüş. | Somurtkanlık. )


- ÇEKEK ile ÇEÇGE ile ÇEK ÇUK ile ÇEK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çekiç. İLE Dokumacı tarağı. İLE Ivır zıvır, eski eşya. İLE . Çizgili kumaşa[bürd] benzeyen bir pamuklu dokuma.[Atkı, şal gibi şeylerin yapımında kullanılır.] )


- ÇEKİ ile ÇEKER

( Tartı. | 250 kg.'a eşit olan, odun, kireç gibi ağır ve kaba şeyleri tartmakta kullanılan bir ağırlık ölçüsü. | Üzüntü, sıkıntı. İLE Bir tartma aygıtının kaldırabildiği ağırlık miktarı. )


- ÇEKİÇ ile BALYOZ/VARYOS[Yun./Lat.]

( Çivi çakma, madenleri dövme vb. işlerde kullanılan saplı bir el aleti. | Yaklaşık 1,20 metre uzunluğundaki madenî tele bağlı ve ağırlığı 7,257 kilogram olan gülle. İLE Taş kırma, kazık çakma, duvar yıkma vb. işlerde kullanılan, iki ucu az keskin, çok iri, ağır çekiç. )


- ÇEKİÇ ile BARDA

( ... İLE Dam ustalarının kullandığı, başının bir ucu çember parçası biçiminde eğri, öbür ucu keskin çekiç. | Fıçıcı keseri. )


- ÇEKİÇ ile DİŞEĞİ

( ... İLE Taşları yontmak için kullanılan, dişli bir çekiç. )


- ÇEKİÇ ile ŞAHMERDÂN[Fars.]

( ... İLE Vurucu ağırlığın, mekanik olarak yükselmesi ve düşmesi sonucu dövme işlemi yapan makine. | Bir yapının, temel kazıklarını çakmakta kullanılan bir çeşit araç. | Çok ağır bir çeşit tokmak ya da çekiç. )


- ÇEKİÇ ile/ve/değil/||/<> TOKMAK


- ÇEKİRDEK ile/ve/||/<> GÖZE SIVISI/SİTOPLAZMA[Fr. < CYTOPLASME]/CYTOPLASM[İng.] ile/ve/||/<> PROTOPLAZMA[Fr. < PROTOPLAZMA < Yun.]

( Bir gözenin merkezini oluşturan nesnecik. | Atom çekirdeği. İLE/VE/||/<> Çekirdek dışta kalmak üzere, protoplazma yığını. İLE/VE/||/<> Yapı bakımından, çekirdek ve sitoplazmadan oluşan, yarı sıvı, saydam ve canlı gözenin metabolizma olaylarının oluştuğu yer. )


- ÇEKMECE ile PEŞTAHTA[Fars.]

( ... İLE İş masası gibi kullanılan çekmece. | Sarrafların, üzerinde para saydıkları tahta. )


- ÇEKMECE/KUTU = KOYACAK

( İçine öteberi koymaya yarayan nesne. )


- ÇEKTİRİ ile/= ÇEKTİRME

( Yelkenleri olmakla birlikte, kürekle de yol alan, eskiden kullanılmış olan gemi. İLE/= Çekme eylemini yaptırmak. | Büyük, yelken kayığı. )


- ÇEKÜL/ŞAKUL

( Ucuna bir ağırlık bağlanmış iple oluşturulan, yerçekiminin doğrultusunu belirtmek için sarkıtılarak kullanılan bir araç. )


- ÇELİK ile ÇELİK

( Su verilerek çok sert ve esnek bir duruma getirilebilen, bileşiminde az miktarda karbon bulunan demir ve karbon alaşımı. | Çelikten yapılmış. İLE Kısa kesilmiş dal. | Kök salmak amacıyla yere dikilen dal. | Çocukların çelikçomak oyununda, ucuna çomakla vurarak havaya kaldırdıkları, iki tarafı sivri, kısa değnek. | Gemilerde, üzerine halat ya da ip geçirip tutturmaya yarayan ağaç ya da metalden yapılmış kısa değnek. )

( PULAT ile ... )


- ÇELİK ile/ve/||/<> ÇELİK YÜNÜ


- ÇELİK ile GRAFEN

( )


- ÇELİK ile PASLANMAZ ÇELİK

( ... İLE Çeliğe %10-30 krom katılarak. )


- ÇELİŞMEZLİK ile/ve ÇOKLUK


- ÇELME ile ÇELGİ

( Yolundan çevirmek, engel olmak, engellemek. | Düşürme. | Birini yere düşürmek için ayağının önüne ayak uzatma. | Örtünüp iki ucunu bağlamak. Arkadan, hafifçe bağlanan başörtüsü. | Bir şeyin kenarını, verev ya da çapraz kesmek, çalmak. | Düşüncenin/sözün, birbirini tutmaması, birbirine ters düşmesi. İLE Çene altından bağlanan başörtüsü. )


- CEMÂDÂT ile/ve/||/<>/> NEBÂTÂT ile/ve/||/<>/> HAYVANÂT ile/ve/||/<>/> BEŞERİYET > İNSAN

( Donmuş akıl[/logos]. İLE/VE/||/<>/> Yukarı doğru yönelebilen. İLE/VE/||/<>/> Hareket eden. ["canlı" anlamına ge(tiri)l(e)mez!] İLE/VE/||/<>/> Düşündüğünü, düşünebilen. > Düşünerek hareket edebilen. )


- ÇEMBERİN:
ÇEVRESİ ile/ve/<> ALANI

( )


- CEMİ ile/ve/||/<> KESİR ile/ve/||/<> MEBZUL[Ar. < BEZL] ile/ve/||/<> CÜMLE

( Toplam. İLE/VE/||/<> Çok. İLE/VE/||/<> Bol, çok, ucuz. | Tıka basa. İLE/VE/||/<> Ne var, ne yok ise hepsi. | O andaki hepsi. )


- CENÂH ile VECHE[aslı VİCHE]

( Kanat, kuş kanadı. | Kol, pazı. | Yan, kol. | Âhiret. İLE Yüz. | Yan, taraf, semt. )


- ÇEMBER/ÇENBER[Fars.] değil/yerine/= DÖNGE


- [ne yazık ki]
CENDEREYE ALMAK SOKMAK ile/ve/<> KISKACINA ALMAK


- ÇENİLEMEK ile ÇENTMEK

( Canı yanan köpeğin, ağlama gibi ses çıkarması. İLE Bir şeyin kenarında kertik açmak. | Soğan, salatalık, kabak gibi sebzeleri ya da nesneleri, küçük ve ince parçalar şeklinde doğramak. )


- ÇENTİK/TIRTIK ile İŞÂRET

( Bir şeyin kenarında kesilerek ya da kırılarak açılan küçük kertik, tırtık. | Küçük oyuk. | Basım sırasında basım aygıtının diyaframını belirli bir açıklığa getirecek düzeni işletmek için filmin kenarına yapılan çukurluk. İLE Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im. | Belirti, gösterge, alâmet. | El, yüz hareketleriyle gösterme. )


- CEP TELEFONU:
"YAKINLAŞTIRICI" ile/ve/||/<>/>< UZAKLAŞTIRICI

( Uzaktakileri, size. İLE/VE/||/<>/>< Sizi, yanınızdakilerden. )


- ÇER-ÇÖP ile İNCİ

( Denizin üstünde. İLE Denizin dibinde. )


- ÇER ile ÇER[Oğuz] ile ÇER[Oğuz]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Gövdenin [hastalık derecesinde] ağırlaşmasını anlatan sözcük. İLE Zaman. İLE Bir şeyin karşı tarafı. )


- ÇERAG/Ğ[Fars.]/ÇIRA değil/yerine/= KANDİL, MUM, IŞIK | OTLAMA, OTLAK


- ÇERÇEVE ile GERGEF[Fars.]

( ... İLE Üzerine kumaş gerilerek, nakış işlemeye yarayan, çoğunlukla dikdörtgen biçiminde olan çerçeve. )


- ÇERÇEVE ile/ve/||/<> KAPSAM


- ÇERÇEVE ile KASNAK

( ÇÂR-ÇÛBE [ÇÂR: Dört. | ÇÛBE: Oklava.] ile ... )


- ÇERÇEVE ile SÖVE/SÖĞE ile SÖVE[Fr. SEUIL]

( ... İLE Kapı ve pencerenin yerleştiği kasa, çerçeve. | Eşik. | Avlu kapısının iki yanına konan uzun taşlar. İLE Pencere ve kapı kenarlarındaki süs kalıpları. )


- ÇERÇEVE ile/ve/||/<> ZARF


- ÇERÇEVELENDİRME ve/||/<>/> TANITILABİLİRLİK


- ÇERÇİ ile TÜCCAR

( Mal takasıyla sınırlı. İLE Pazar yaratan. )

( Köy, pazar gibi yerlerde dolaşarak, ufak tefek tuhafiye eşyası satan, gezgin esnaf. İLE Ticaret yapan, ticaretle uğraşan kişi. )


- ÇERGE = ÇADIR HAMAM


- CERÎB

( Eskiden Arap ülkelerinde kullanılan [aşağı-yukarı] 216 litrelik bir hacim ölçüsü. | Tarla ve arazi ölçüsü. | Dönüm. )


- CERÎB-üt-TAÂM

( Dört kâfiz arpa ve buğday alan bir ölçek. )


- [Fr. < Cerm.] MARŞ ile MARŞ

( Askerlikte, yürüyüşe geçmek için verilen komut. | Ritmi, yürüyen birinin ya da topluluğun adımlarını anımsatan müzik parçası. | Bir topluluğu simgelemek için düzenlenmiş müzik parçası. İLE Otomobil, kamyon gibi motorlu araçlarda, motoru işletme düzeneği. )


- ÇERT ile ÇERT ÇÜRT
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Parça. İLE Herhangi bir şeyin parçaları ya da kırıntıları. )


- ÇEŞ ile ÇEŞKEL
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Turkuvaz. İLE Çanak, çömlek ya da parçaları. )


- ÇEŞİTLİ/LİK ile/değil/||/<> ÇEŞNİ


- ÇEŞİTLİLİK ile/ve/<>/> TÜKETİM


- ÇEŞME ile MUSLUK/BURMA

( )

( FOUNTAIN vs. TAP )


- ÇEŞME ile/<> YALAK

( ... İLE/<> Hayvanların su içtikleri, taş ya da ağaçtan oyma kap. | Çeşme, musluk vb.'nin altına akan suyun çevreye sıçramasını ya da akıp gitmesini önlemek için konulan delikli taş tekne. | [coğ.] Buzyalağı. | Boşboğaz, söz taşıyan. )


- ÇETE/ÇETERE" değil ÇETELE

( Çizilerek ya da oyularak açılan kertik. | Esnafın, uzunlamasına ikiye bölüp üzerine kertikler çenterek hesap tuttukları ağaç dalı. )


- CETVEL değil/yerine/= ÇİZELGE


- CETVEL değil/yerine/= ÇİZGİLİK/ÇİZGEÇ


- CEVHER ile/ve/||/<>/> CİSİM


- CEVÎ[Fars.]

( Bir arpa ölçüsündeki ağırlık. )


- ÇEVİRMEK ile/ve/değil/||/<>/< DÖNÜŞTÜRMEK


- ÇEYİZ ile DÜRÜ

( ... İLE Dürülmüş şey. | Armağan. | Gelin çeyizi. | Düğüne çağrılanlara, düğün sahibince verilen armağan. )


- CHANG

( Çin'de eski bir uzunluk ölçüsü. )


- CHARLES TRIPP ve/||/<> ELI BOWEN

( Çift kişilik[tandem] bisikleti, elleri olmayan Charles Tripp ile ayakları olmayan Eli Bowen, 1891'de icat etmiştir. )

( )


- ÇİÇEK ile ÇALIK

( İrinli kabarcıklar dökerek, yüzde izler bırakan, ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalık. İLE Çarpık. | Verev kesilmiş. | Doğal olmaktan uzaklaşmış, kendi renginden olmayan. | Yan yan giden. | Adı defterden silinmiş. | Yüzünde çıban ya da yara yeri olan. | Koyunlarda, çiçek hastalığı. )


- CIF ile/ve/||/<>/> CIF TESLİM BİÇİMİ


- ÇIG ile ÇIG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Göçebelerin çadırlarının içini bölümlere ayırmak için kullandığı sazdan yapılmış bir perde.[Bu sazlar, kamıştan daha ince ve yumuşaktır.] İLE Türk arşını.[Bu ölçü yaygın kullanılan arşınının üçte ikisi kadardır.][Göçebeler arasında, özellikle kumaşları ölçmede kullanılır.] )


- CİGİ = SAĞLAM
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- ÇİGİT[Argu] ile ÇİGNE[YAGMA]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Pamuk tohumu. İLE Tırmık. )


- ÇIGRI ile ÇIGRI/ÇAGRI
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Küre. İLE Kuyu, değirmen ya da benzer şeylerdeki çıkrık. | Her tür palanga. | İp eğirmeye yarayan araç. )


- CİHAZ[Ar.] değil/yerine/= AYGIT

( Aygıt, alet, takım. | Çeyiz, kadının evlenirken birlikte getirdiği eşyalar. )


- ÇİJ/ÇİZ ile ÇİVİ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Demir çivi. İLE ... )


- ÇIKAR ile/değil/yerine/>< VİCDAN

( Çıkar konuşunca, vicdan susar fakat sus(turul)mamalıdır! )


- ÇIKARIMIZI GÖZETMEK ile/ve/değil/yerine/<> ZARAR GÖRMEMEK


- KORUMAK ile/ve SÜRDÜRMEK

( TO PROTECT/SAVE vs./and TO KEEP ON )


- ÇIKARTMA ile/değil ÇIKARMA


- ÇIKIŞ ile/ve/değil/<> BUHARLAŞMA


- CİKLET[İng.] değil/yerine/= SAKIZ


- ÇİL ÇİL (ALTIN)


- ÇİL ile ÇİL ile CİL

( Ormantavuğügillerden, ormanlarda yaşayan bir kuş, dağtavuğu. İLE Çoğunlukla yüzde oluşan, kahverengi, küçük benekler. | Aynada oluşan leke. | Köklerdeki kıl gibi ince uzantılar. | Tüyünde, küçük benekler bulunan hayvan. | Yeni ve parlak. İLE Kuru saz otu. )


- CİLÂ ile EMAY[Fr.]

( Bazı maddeleri korumak, belirli bir parlaklık kazandırmak ya da boyamak için kullanılan, saydam ya da donuk cama benzeyen bir cilâ. )


- CİLÂ ile SAYKAL[Ar.]

( ... İLE Maden, ayna gibi nesneleri parlatmak için kullanılan cilâ. | Cilâlamakta kullanılan araç. | Bu cilâyı yapan kişi. )


- ÇİLE ile ÇİLE

( Dervişlerin, kırk gün süre ile kendilerine uyguladıkları perhizli dönem. | Zahmet, sıkıntı. İLE Pamuk gibi her türlü iplik kangalı. | Yay kirişi. )


- ÇİLEYİ (SEÇMEYİN!) ile/ve/değil/||/<>/< ÇİLEĞİ (SEÇMEYİN!)


- CİLLE ile CİLLE ile CİLLE ile CİLLE ile CİLLE ile CİLLE ile CİLLE ile CİLLE ile ÇİLE

( Madeni kalem ucu. İLE Sedir. İLE Üstü toprak ile örtülmüş küçük ve alçak ev. İLE İşin içine iyice girmek. İLE Hile. | İşkence. İLE Yalnız kişi. İLE Gerdek gecesi, gelin ile güveyi el ele dolaştırma geleneği. İLE Büyük testi. )


- CIMBIZ ile/değil/yerine BÜYÜTEÇ

( [not] TWEEZERS vs./but MAGNIFYING/BURNING GLASS
MAGNIFYING/BURNING GLASS instead of TWEEZERS )


- CIMBIZ[Yun.] ile/||/<> MAŞA[Fars. < MAŞE]


- CİMCİK ile ÇİMDİK


- ÇİMENTO ile KALEKİM

( ... İLE Tamir harcı. )

( İnce. İLE Kalın. )

( ... İLE İçinde ince kum yer almaktadır. )


- ÇİMENTO ile KLİNKER[İng. < CLINKER]

( ... İLE Çimento yapımında fırından ezilmeden çıkan pişirme ürünü. )


- CİMRİ/LİK, HASİS/LİK, PİNTİ/LİK ile/değil/yerine TUTUMLU/LUK

( BUHL/BUHÛL, HİSSET ile/değil/yerine ... )

( STINGI/NESS, PARSIMONIOUS vs./and THRIFTY/NESS
THRIFTY/NESS instead of STINGI/NESS, PARSIMONIOUS )


- CİNÇÜ[OĞUZ VE KIFÇÂK/KIPÇÂK/QIFÇÂQ] = YİNÇÜ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( İnci. )


- ÇIR ile ÇIV
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Giysinin yırtılma sesinin yansıması. İLE Büyük bir kabın içinde kaynayan şerbetin çıkarttığı sesin yansıması. )


- ÇIRA[Fars. :Işık.] ile/ve/<> ÇIRAĞ

( Çam gibi reçineli ağaçların, yağlı çabuk yanmaya elverişli bölümü. | Lamba. İLE/VE/<> Mum, kandil, lamba gibi ışık aracı. )


- ÇIRÇIR ile CIRCIRBÖCEĞİ

( Pamuğu, çekirdeğinden ayırmaya yarayan aygıt. | Küçük pınar. İLE ... )


- ÇIRGUY ile ÇIRGUY
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir ok ucunun sivri noktası. İLE Kaftanın iki yanında bulunan, içinden kuşağın geçtiği ilmekler. )


- CİSİM ile/ve/||/<>/> CİRİM ile/ve/||/<>/> CESED

( Yeryüzünde. İLE/VE/||/<>/> Gökte/uzayda. İLE/VE/||/<>/> Ölmüş olan. )

( BODY vs./and/||/<>/> ... vs./and/||/<>/> CORPUS )


- ÇİRİRİG ile SES
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Pirinçten yapılmış kâse ya da benzer şeylerden çıkan sesin yansıması. İLE ... )


- ÇIRPICI ile/ve/||/<> PARÇALAYICI


- ÇIRPMAK ile/ve/değil/||/<> SİLKELEMEK


- CİSİM

( Ebâdı selâseyi kâbil olan şey. )


- CİSİM ile/ve/değil DÜZGÜN KESİTLİ KATI CİSİMLER


- CİSMANİ[Ar.] değil/yerine/= EYİNSEL


- CİSM-İ TABİÎ ile CİSM-İ TÂLÎMÎ ile CİSM-İ RİYÂZÎ

( Doğal nesne. İLE Matematiksel nesne. İLE ... )

( Tüm nesneler/cisimler, ya devim ya da dinginliktedir. )

( Nesneler/cisimler, birbirinden, tözde değil fakat devim ve dinginlikte ayrılır. )

( Nesnelerin/cisimlerin etkileşimleri, doğalarına bağlıdır. )


- ÇİT ile/değil BARI

( ... İLE Bahçe, açık ağıl etrafındaki çit. )


- ÇİT/SİYE[N]Ç ile ÇİT

( Bağ, bahçe, bostan gibi yerlerin çevresine, çalı, kamış, ağaç dalı, diken gibi şeylerden çekilen duvar. İLE Pamuktan dokunmuş basma. | Başörtü, yazma, yemeni. | Üzerine desenler işlenmiş süslü bir Çin kumaşı. )


- ÇİT ile ÇİTEN/ÇETEN

( ... İLE Saman taşımak için arabalara konulan ince dallardan örülmüş büyük sepet ya da çit. )