Bugün[10 Kasım 2025]
itibarı ile 21.828 başlık/FaRk ile birlikte,
21.828 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(27/89)


- EN GÖRKEMLİ YAPI -ile

( SÜLEYMANİYE CAMİSİ (VE KÜLLİYESİ) )


- EN GÜZEL/ÖZEL YER/LER -ile

( * KAŞMİR )


- EN HIZLI OLAN:
| SES HIZI ve IŞIK HIZI | ile/ve/değil/||/<>/>/< DÜŞÜNCE HIZI

( | [ a0 = 340 m/s ] VE [ c0 = 300.000 km/s ] | İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Sınırsız ve en hızlı. )

( | [ a0 = 1/√K0 g0 ] [ a0 = √ m . Y ] VE [ c = 1/√e0 μ0 ] | İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< ... )


- EN HOŞ DUYGU:
BİRİNİN, YÜZÜNDEKİ GÜLÜMSEMENİN NEDENİ OLDUĞUNU BİLMEK :)


- EN İYİ BİLDİĞİM ŞEY, HİÇBİR ŞEY BİLMEDİĞİMDİR ile/ve/<>/> EROS'TAN BAŞKA HİÇBİR ŞEY BİLMİYORUM


- EN İYİ BİLİNEN -ile

( EN İYİNİN GERÇEKLEŞMEDİĞİNİ BİLMEK! )


- EN İYİ BİLİNMESİ GEREKEN -ile

( HİÇBİR ŞEY BİLMEDİĞİN! )


- EN İYİ DAVRANIŞ -ile

( İYİ NİYETTEN OLUŞAN ( Davranışların en iyisi iyi niyetten, niyetin en iyisi ise bilimden ortaya çıkandır. )


- EN İYİ İLETKEN -ile

( GÜMÜŞ )


- EN İYİ NİYET -ile

( BİLİMDEN ORTAYA ÇIKAN ( Davranışların en iyisi iyi niyetten, niyetin en iyisi ise bilimden ortaya çıkandır. )


- EN İYİ ile/ve/<>/>< EN KÖTÜ

( Çalışmaz. İLE/VE/<>/>< İşlemez. )

( Ümit et! İLE/VE/<>/>< Hazırlıklı ol! )

( Not works. VS./AND/<>/>< Not runs. )

( THE BEST vs./and/<>/>< THE WORST )


- EN KİTAP DÜŞKÜNÜ SULTANLAR -ile

( * FATİH SULTAN MEHMET )

( * I. MAHMUD
* III. MURAT )


- [ne yazık ki]
EN KÖTÜ HUY ile/ve/||/<> EN BÜYÜK HATA ile/ve/||/<> EN BÜYÜK SAFLIK

( Bazılarının karşısında bile iyi olmaktan vazgeçememek. İLE/VE/||/<> Herkesi, kendimiz gibi zannetmek. İLE/VE/||/<> Her bir kişiye güvenmek. )


- EN KÖTÜ KARAR ... -ile

( KARARSIZLIKTAN DAHA İYİDİR )


- EN KÖTÜ/LER -ile

( Kişinin başına gelebilecek en kötü şey,
başına gelenin en kötü şey olduğunu anlayamamasıdır. )


- EN KUTSAL DAĞ:
KAILASH DAĞI -hem de

( Hem Budizm'de, hem Hinduizm'de, hem de Jainizm'de... )


- EN NİTELİKLİ (PANAMA) ŞAPKA -ile

( SUPERFINO [ Panama'ya özgü bir palmiye ağacının lifinden yapılır. Yapımı 5 ay sürebilir. ] )


- EN NİTELİKLİ TÜYLÜ -ile

( MERİNOS KOYUNU )


- EN ÖNEMLİ BULUŞ:
YELKEN ve EYEF
( bkz.
Nesneler'de )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( KULLANILAGELENLER [DRIVEN/USEFUL]

( 1.) SAĞLIKÖZGÜRLÜK [HEALTHFREEDOM] )

( 2.) ZAMAN ve ENERJİ [TIME & ENERGY]

( 3.) BİLGİ ve FARKINDALIK [INFORMATION & AWARENESS] )

( UYGULANAGELENLER [APPLIED/PRACTICAL]

( 1.) DOĞA ve DOĞALLIK [NATURE & NATURALNESS] )

( 2.) UYUM ve BÜTÜNLÜK [HARMONY & INTEGRITY] )

( 3.) GELİŞİM ve DEĞİŞİM [PROGRESS/DEVELOPMENT & ALTERATION/CHANGING] )

( "EĞER"SİZ, "ÇÜNKÜ"SÜZ, "AMA"SIZ; "KARŞIN/RAĞMEN"Lİ SAYGI VE SEVGİ! )

( Sevgi, hiçbir zaman durmaz ve dinlenmez. )

( Sevgide, "bir" bile yoktur, "iki" nasıl olabilsin? )

( SEVGİ: BÜTÜNÜN DUYUMU )

( İVAZSIZ, GARAZSIZ, ÇIKARSIZ, AİDİYETSİZ, SAHİPSİZ SEVGİ )

( Gelişim ve Değişim, ani ve süreksiz adımlarla gerçekleşir. )

( UNCONDITIONAL RESPECT & UNCONDITIONAL LOVE [WITHOUT "IF", "BECAUSE", "BUT"] )

( While love will never stops or rest.
In love there is not the one even, how can there be two? )

( THE MOST IMPORTANT/S
CONDITIO SINE QUA NON
DRIVEN/USEFUL vs./or APLLIED/PRACTICAL
INFORMATION & AWARENESS )


- EN (")ÜSTÜNLER/BÜYÜKLER("):
AHMAKLIK/HAMÂKAT ve KENDİNİ BEĞENMEK değil/yerine AKIL ve İYİ HUY

( Yoksulluğun. VE Korkulacakların. DEĞİL/YERİNE Zenginliğin. VE Beğenileceklerin. )


- EN UZUN YAŞAYAN/LAR:
->

( * BİTLİS'Lİ ZARO AĞA [1774 - 1934] [160 yıl]
( Mezarı, Eyüp Sultan mezarlığındadır.[Ziyaret edebiliriz/edebilirsek...] )
( 10 Osmanlı Sultanı, 28 Sadrazam, 3 Cumhurbaşkanı, 5 Başbakan görüp 6 savaşa katılmıştır. )

* JEANNE CALMENT [1875 - 1997] [122 yıl]

* CHRISTIAN MORTENSE [1882 - 1998] [116 yıl] )


- EN UZUN YÜZYIL:
1800 ve/||/<> 1900


- EN YAVAŞ HAREKET EDEN HAYVAN:
BRADIPUS değil SLOTH

( ... DEĞİL 3 parmaklı, üç tırnaklıdır. Saatte en çok 0.0048 km. hıza ulaşabiliyor. Amerika'da yaşar. )


- EN YAVAŞ HAREKET EDEN KUŞ -ile

( HOATZİN )


- EN YAYGIN OLARAK BULUNAN NESNE: PEROVSKİT
[Magnezyum, silikon ve oksijenden oluşan bir mineraldir] [Dünyanın toplam kütlesinin yarısını oluşturur.] -ve


- EN YÜCE:
GÜLÜMSE(MEK)! -ve


- EN YÜKSEK MAKAM ve/||/<> EN YÜKSEK HÂL/DURUM

( Bilgi. VE/||/<> Sevgi. )


- EN ... değil/yerine DAHA ...

( "Ya, ya da" düşüncesi/zannı/yüklemesi. DEĞİL/YERİNE "Hem, hem de | Ne, ne de" düşüncesiyle/mantığıyla. )

( Durağan. DEĞİL/YERİNE Hareketli. )

( Yapay. DEĞİL/YERİNE Doğal. )

( Sahte. DEĞİL/YERİNE Gerçek. )

( Konfor temelli/odaklı. DEĞİL/YERİNE Yaşam temelli/odaklı. )

( İnorganik. DEĞİL/YERİNE Organik. )


- EN ile EN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Aşağıya doğru eğimli yer. İLE Herhangi bir şeyin genişliği. )


- EN ile/ve/||/<> TAM

( WIDTH vs./and/||/<> COMPLETE/FULL )


- ENÂNİYET/EGO ile BENLİK

( BENLİK, EGO )


- ENÂNİYET ile/yerine HALVET


- ENANTİYOMER ile/||/<> DİASTEREOMER

( Enantiyomer ayna görüntüsü İLE diastereomer değildir )

( Formül: R/S İLE farklı stereo )


- [ne yazık ki]
ENAYİ[Ar.] ile/ve/||/<> SERSERİ[Fars.]

( Kendini düşünen. | Fazla bön, avanak, budala. İLE/VE/||/<> Başı, başında[ser: baş > ser-seri]. | Kendinden başkasını dikkate almayan, önemsemeyen, saygı göstermeyen. Kendince ve ölçüsüzce davranan ve/ya da konuşan. )


- ENAYİLİK ile/değil/yerine DAYANÇ/SABIR

( [not] DUPERY vs./but PATIENCE
PATIENCE instead of DUPERY )


- ENCÂM[Ar.] ile/ve/<>/> SERENCÂM[Fars.]

( Son, nihayet. İLE/VE/<>/> Bir işin sonu. | Başına gelen. | Olay/vak'a. )


- HEYET[Ar.]/ENCÜMEN/KOMİTE[Fr. < COMITE]/KOMİSYON değil/yerine/= YARKURUL/ALT KURUL

( Meclis ya da herhangi bir kurultayda, bazı konuları inceleyerek, varılan sonuçları tartışılmak için genel kurula getirmekle görevli, üyeler arasından oluşturulan altkurul. )


- ENDEMİK ile/||/<> KOZMOPOLİT

( Endemik bölgeye özgü İLE kozmopolit yaygındır )

( Formül: Yerel İLE küresel )


- ENDEMİK ile/||/<> YERLİ

( Endemik sadece oraya İLE yerli orada doğal. )

( Formül: Restricted İLE native )


- ENDERUN ile/||/<> ENDERÛN MEKTEBİ

( Devlet görevlilerini yetiştiren okul. İLE/||/<> Osmanlı Devleti'nde devlet görevlilerini yetiştirmek için sarayda açılan ve sadece devşirmelerin alındığı okul. )


- ENDİK ile SAF
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Saf kişi, safdil, saf gönüllü. İLE ... )


- ENDOKRİN ile/||/<> EKZOKRİN

( Endokrin kana İLE ekzokrin kanala salgıdır )

( Formül: Hormon İLE enzim )


- ENDOPLAZMATİK RETİKULUM ile/||/<> GOLGİ CADCİĞİ

( ER protein sentez/modifikasyon, Golgi paketleme/sevk. )

( Formül: Pürüzlü/düz ER İLE cis/trans )


- ENDOSİTOZ ile/||/<> EKSOSİTOZ

( Endositoz içe alma İLE eksositoz dışa verme. )

( Formül: Fagositoz/pinositoz İLE sekresyon )


- ENDOSİTOZ ile/||/<> EKZOSİTOZ

( Endositoz göze içine alma İLE ekzositoz dışarı çıkarmadır )

( Formül: Fagositoz İLE sekresyon )


- ENDOTERMİK İLE EKZOTERMİK İLE İZOTERMİK ile/||/<> REAKSİYON ISI DEĞİŞİMLERİ

( Kimyasal reaksiyonlardaki ısı akışı yönleri. )

( Formül: ΔG = ΔH - TΔS )


- ENDOTERMİK ile/||/<> EKZOTERMİK

( Endotermik ısı alır İLE ekzotermik ısı verir )

( Formül: ΔH>0 İLE ΔH<0 )


- ENDÜSTRİ 1 - 4:
BUHAR ve/||/<>/> ELEKTRİK ve/||/<>/> OTOMASYON ve/||/<>/> NESNELERİN İNTERNETİ


- ENERGIA ile/ve/||/<> KINESIS

( Bilfiil. İLE/VE/||/<> Hareket. )


- ENERJİ AKIŞI ile/||/<> MADDE DÖNGÜSÜ

( Enerji tek yön kaybeder, madde döngüsel geri döner. )

( Formül: Termodinamik İLE konservasyon )


- ENERJİ DEPOLAMA ile/||/<> ENERJİ ÜRETİMİ

( Depolama batarya/pompalı talep, üretim anlık arz. )

( Formül: Zaman kaydırma İLE anlık )


- ENERJİ HARCAMAK/BOŞALTMAK ile ENERJİ DENGELEMEK

( SPENDING/RELEASING THE ENERGY vs. BALANCING THE ENERGY )


- ENERJİ VERİMLİLİĞİ ile/||/<> ENERJİ YOĞUNLUĞU

( Verimlilik çıktı/girdi, yoğunluk enerji/GDP. )

( Formül: η = W/Q İLE kWh/$ )


- ENERJİ ile DEVİNGENLİK/CANLILIK/HAREKETLİLİK

( ENERGY vs. DYNAMISM )


- ENERJİ" ile/değil EMEK


- ENERJİ ile/ve/ya da/<> KAPASİTE

( Çabalamanın yararı olmadığında, enerjinizi harcamamaya bakın. )

( ENERGY vs./and/or/<> CAPACITY )


- ENERJİ ve/<> MANTIK

( ENERGIA ve/<> LOGOS )

( ENERGY and/<> LOGIC )


- ENERJİNİN/BESİNİN:
KAYNAĞI ve/||/<>/> ARACI ve/||/<>/> TAŞIYICISI ve/||/<>/> TÜKETİCİSİ

( Güneş. VE/||/<>/> Toprak. VE/||/<>/> Bitkiler. VE/||/<>/> Hayvan/İnsan. )


- ENFLASYON ile/||/<> STANDART BİG BANG

( Enflasyon ilk 10^(-32)s üstel, standart yavaş genişleme. )

( Formül: Horizon/flatness çözümü )


- ENFORMASYON[İng. < INFORMATION] değil/yerine/= BİLGİLENDİRME


- ENGEK ile ENGEK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Ağzın iki yanında bulunan çene kemikleri. İLE Peçeyi bağlamakta kullanılan ip. )


- ENGEL/EMİR değil (KAVRAMSAL) OLUMSUZLUK BELİRTİMİ


- ENGEL OLMAK değil/yerine TEŞVİK ETMEK


- ENGEL/SORUN ile/değil/yerine ARA/DİNLENME NOKTASI/VESİLESİ


- ENGEL ile/ve ÇENGEL


- ENGEL değil/yerine/>< DEVRİM

( Boş konuşan kişiler arasında, dilsizlik(susmak), engel değil devrimdir. )


- ENGEL(") ile/ve/değil/yerine/||/<> ENGEBE

( Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen neden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Deprem, yel, sel vb. iç ve dış etmenlerin etkisiyle oluşan yayla, ova, koyak, çukur, dağ vb. biçimlerin bütünü, yüzey biçimleri. )


- [hem, ne] ENGEL ile/ve/değil/yerine/hem de/ne de/||/<>/> KAYNAK

( [hem, ne] Kendimizden başka yoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/HEM DE/NE DE/||/<>/> Kendimizden başka yoktur. )


- ENGEL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLANAK


- ENGELİN:
"YOKLUĞU" ile/ve/değil/||/<>/< BULUNMAMASI


- ENGELLEME/ENGELLENME ile/ve/||/<> DAĞITMA/DAĞILMA


- ENGELLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ENGELLEMEYİ ENGELLEMEK


- ENGELLEYİCİ ile/ve/değil/yerine/<> ÖNLEYİCİ


- ENGELLİLERE:
"ACIMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DESTEK/YARDIM


- ENGELLİYE:
ACIMAK ile/değil/yerine SAYGI GÖSTERMEK


- [ne yazık ki]
ENGEL OLMAYA ÇALIŞANLAR ve/||/<>/>/< BAŞARACAĞIMIZA EN ÇOK İNANANLAR


- ENGİNEERİNG MATHEMATİCS ile/||/<> APPLİED MATHEMATİCS

( Engineering mathematics mühendislik problemlerine özgü matematik çözümler sağlarken İLE applied mathematics daha genel uygulama alanları kapsar )

( Formül: Differential equations )


- ENHANCER ile/||/<> SİLENCER

( Enhancer gen ifadesini artırırken İLE silencer gen ifadesini baskılar )

( Formül: Transkripsiyonel düzenleme )


- ENİNE BOYUNA (DÜŞÜNMEK, DEĞERLENDİRMEK)


- ENİS ile/ve/||/<> KURBİYET


- ENSÂF[Ar. < NISF] ile ENSAF[Ar. < İNSÂF]

( Yarımlar, yarılar. İLE Daha/pek insaflı. )


- ENSÂR[< NÂSIR] -ile

( YARDIM EDENLER, KORUYANLAR )


- ENSEMBLE METHOD ile/||/<> SİNGLE MODEL

( Ensemble çoklu model, single tek model. )

( Formül: Multiple İLE single model )


- ENSTANTANE değil/yerine/= KIPILIK


- ENTANGLEMENT ENTROPY ile/||/<> THERMAL ENTROPY

( Entanglement entropy kuantum dolanıklık ölçüsüyken İLE thermal entropy termal karışıklık ölçüsüdür )

( Formül: Von Neumann entropy )


- ENTEGRASYON[Fr./İng.] değil/yerine/= BÜTÜNLEŞME


- ENTEGRE OLMAK/ETMEK değil/yerine/= BÜTÜNLEŞ(TİR)MEK / KAYNAŞ(TIR)MAK


- ENTEL ile ENTELEKTÜEL


- ENTELEKHEIA = KEMÂL-İ EVVEL = ENTELECHY[İng.] = ENTÉLÉCHIE[Fr.] = ENTELECHIE[Alm.] = ENTELEKHEIA[Yun.]


- ENTELLEKTÜALİZM/İNTELLECTUALISM[İng.] değil/yerine/= DÜŞÜNSELCİLİK


- ENTELEKTÜEL ile/ve/değil/yerine AYDIN

( [Bilgiyi/düşünceyi] Tüketen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Üreten. )


- ALAKADAR/ENTERESE ETMEK/EDEN/ETMEZ değil İLGİLENDİRMEK/İLGİLENDİREN/İLGİLENDİRMEZ


- ENTEROTİP 1 ile/||/<> ENTEROTİP 2

( Enterotip 1 Bacteroides dominant İLE enterotip 2 Prevotella dominanttır. Enterotip protein/hayvansal yağ tüketimi ile ilişkili İLE enterotip 2 karbonhidrat tüketimi ile ilişkilidir. )


- ENTHALPY İLE ENTROPY İLE GİBBS ile/||/<> TERMODİNAMİK FONKSİYONLAR

( Enerji ve düzensizlik ölçüleri. )

( Formül: ΔG = ΔH - TΔS )

( Josiah Willard Gibbs tarafından 1876 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1839-1903) (Ülke: ABD) (Alan: Kimya, Fizik) (Önemli katkıları: Kimyasal termodinamik, Gibbs serbest enerjisi) )


- ENTROPİ ile/||/<> ENTALPİ

( Entropi düzensizlik İLE entalpi toplam enerji ölçüsüdür )

( Formül: S İLE H=U+PV )

( Rudolf Clausius tarafından 1850 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1822-1888) (Ülke: Almanya) (Alan: Fizik) (Önemli katkıları: Termodinamik, entropi) )


- ENVÂ'[< NEV]:
ÇEŞİTLER, TÜRLER -<


- ENVİRONMENTAL GENOMİCS ile/||/<> LABORATORY GENOMİCS

( Environmental genomics doğal çevre örneklerinden genom analizi yaparken İLE laboratory genomics kontrollü laboratuvar koşullarında genom analizi yapar )

( Formül: Metagenomics )


- ENZİM ile/||/<> HORMON

( Enzim kimyasal reaksiyonu hızlandırır İLE hormon düzenleyici habercidir )

( Formül: Amilaz İLE insulin )


- ENZİM/ENTZİM/ENZYME[İng.] değil/yerine/= ÖZGEN | DİRİMSEL/BİYOLOJİK TEPKİLEYİCİ


- ANESTEZİ[Fr. < ANESTHESIE]:
EPİDURAL ile SPİNAL

( )

( Canlı gövdesinin tümünde ya da bir bölgesinde ağrı, ısı, ışık ve dokunma gibi tüm duyuların ortadan kaldırılması, duyu yitimi. | Belirli bir sinirin hasarına bağlı olarak gövdedeki ilgili bölgesinde ortaya çıkan duyu olmaması. )


- EPİFANİ ile EPİFANİ

( Aniden bir şeyin özünü anlama ya da anlamını bulma coşkusu, düşünce, duygu ve davranışı. İLE On ikinci gün bayramı. [İsa'nın doğumundan oniki gün sonra kutlanması] [İsa'nın, Üç Müneccim tarafından ziyaretini kutlayan bir Hristiyan bayramı] )


- EPİFİZ BEZİNDE:
MELATONİN ile/ve/||/<> SEROTONİN["SERATONİN" değil!] ile/ve/||/<> DMT

( )


- EPİGENETİK İMZA ile/||/<> GENETİK MUTASYON

( Epigenetik imza DNA metilasyonu gibi kalıtsal değişiklikken, genetik mutasyon DNA dizisi değişikliğidir )

( Formül: CpG metilasyonu )


- EPİGENETİK ile/||/<> GENETİK

( Epigenetik gen ifadesi İLE genetik gen dizisidir )

( Formül: Metilasyon İLE DNA dizisi )


- EPİGENOME EDİTİNG ile/||/<> GENOME EDİTİNG

( Epigenome editing DNA metilasyon gibi epigenetik işaretleri değiştirirken İLE genome editing DNA dizisini doğrudan değiştirir )

( Formül: dCas9-DNMT )


- EPİK ile/ve/||/<> TRAJİK ile/ve/||/<> KOMİK


- EPİSTEME ile SOPHIA


- EPR(DOLANIKLIK) AÇMAZI(PARADOKSU):
EINSTEIN ve/+/||/<> POTENSKI ve/+/||/<> ROSEN

( 1935 )

( )


- EPR G-FAKTÖR ile/||/<> NMR CHEMİCAL SHİFT

( g-faktör elektron ortam, chemical shift çekirdek perdeleme. )

( Formül: ge = 2.0023 İLE δ ppm )


- ER İLE GOLGİ İLE LYSOSOME İLE PEROXİSOME ile/||/<> HÜCRE ORGANELLERİ

( Ökaryotik hücre kompartmanları. )

( Formül: ER → Golgi → PM/Lysosome )


- ER ile ERGEN ile ERMİŞ


- ERATOSTHENES ve/||/<>/> STRABON

( M.Ö. 276 - 194 ve/||/<>/> M.Ö. 63 - M.S. 23 )

( Ἐρατοσθένης VE/||/<>/> Στράβων )


- Erbâbına konuşulur! SUS!!!


- ERDEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞER

( [not] VIRTUE vs./and/but/||/<>/< VALUE
VALUE instead of VIRTUE )


- ERDEM = FAZİLET = VIRTUE[İng.] = VERTU[Fr.] = TUGEND[Alm.] = VIRTUS[Lat.] = ARETE[Yun.] = VIRTUD[İsp.]


- ERDEM ile FEDÂKÂRLIK


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Erdem, toplum çıkarını kişisel çıkarın üstünde tutmaktır. )

( Bilgi erdem, erdem de mutluluk üretir. )

( Erdeminiz ayakta kalmanızı sağlayan şeydir. )

( Erdem, kişinin kendini inşâ edeceği tuğlalardır. )

( Erdemler kendileri içindir. Başka şeyler için değildir. )

( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )

( Erdemli olanlar, kaygıdan; akıllı olanlar, korkudan uzaktır. )

( Güçlükleri yenmeyi birinci ödevi olarak kabul eden ve ödülü sonraya bırakan bir kişiye 'erdemli' denilir. )

( Erdemli kişinin önem verdiği üç şey vardır: Davranışlarında dikkatsiz ve düşüncesiz olmaktan sakınmak; yüz anlatımında içtenlik; sözlerinin kabalık ve bayağılıktan uzak olması. )

( Gerçekte olduğunuz şey, özünüz, sizin erdeminizdir, erdeminiz kendinizsiniz. )

( Özünüzü, gerçek benliğinizi anımsamak erdemdir. )

( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı yayılamaz, fakat erdemlerin kokusu hiçbir engel tanımadan her yere yayılır. )

( Kişi, yaşamını meziyetlerinin yönettiğinden ve bu meziyetlerin en beklenmedik ve en sıkıcı koşullara bile direneceğinden emin olmalıdır. )

( Kişinin sınırlarını bilmesinden doğan alçakgönüllülük bir meziyettir ama vicdanla birleşmediği sürece bir zayıflık olarak görülebilir. )

( Olgun kişi, meziyetlerini parıldar hale getirir. )

( Olgun kişi, meziyetleri parıldarken ışıltıyı gizleyerek çevresiyle uyum içinde kalmayı başarır. )

( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )

( Kişinin ışığı yararlı bir parlaklık sağlıyorsa, onu tartının altına gizlemelidir. Eğer sağlamıyorsa, meziyetleri geliştirmek amacıyla durmadan çalışılmalıdır. )

( Meziyet yalnız kalmaz, sürekli komşu bulur. )

( 4 Büyük Erdem:
* MAITRI/METTA[Palice] (Dostluk, iyi dilek, iyilik, sevgi ve merhamet göstermek. )

( Merhamet ve herkesin acılarına üzülmek. )

( Herkesin iyiliğine sevinmek. )

( Herkesin hatasını affetme ve görmemezlikten gelmek. )

( Erdemin ölçüsü, tüze'dir. )

( Bir şeyin, işlevini, yerine getirmesi. İLE/VE ... )

( What you are really is your virtue.
Remembering your self is virtue. )

( Aklını, en yüksek düzeyde kullanmak, tefekkür yaşamı, kuramsal temâşâ. İLE/VE ... )

( Ötekinin haklarını sağlamak, korumak ve savunmak. İLE/VE ... )

( VIRTUE vs./and MERIT )


- ERDEM ve/> ONUR

( Kişi, onuru için erdemli olur. )


- ERDEM ile/ve/||/<> ÖVGÜ


- ERDEM < SEKÎNE


- ERDEM ve/||/<> TÜZE(HUKUK)

( Erdemin ölçüsü, tüze'dir. )


- ERDEMLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- ERDEMLER('İ)


- ERDŐS-KO-RADO TEOREMİ ile/||/<> SPERNER TEOREMİ

( Erdős-Ko-Rado teoremi kesişen aileleri incelerken İLE Sperner teoremi antichain yapılarını inceler )

( Formül: Intersecting family )


- EREK = GAYE = PURPOSE, END[İng.] = FIN[Fr.] = ZWECK[Alm.] = FINIS[Lat.] = TELOS[Yun. < TELEUTE]


- EREK/AMAÇ ile/değil GARAZ/GAREZ[Ar.]

( ... İLE/DEĞİL Birine karşı güdülen kötülük etme isteği, kin, düşmanlık. )


- EREKBİLİM -ile


- EREKBİLİM = MEBHAS-I GAYAT = TELEOLOGY[İng.] = TÉLÉOLOGIE[Fr.] = TELEOLOGIE[Alm.]


- ERGEN/YENİYETME ile/ve/<>/> YETİŞKİN ile/ve/<>/> BİLGE

( Yetişkinlerin, mükemmel olmadığını anladığımız gün. İLE/VE/<>/> Yetişkinleri affettiğimiz gün. İLE/VE/<>/> Kendini affettiğimiz gün. )


- ERGEN(İN) ELEŞTİRİSİ ile/ve/değil/yerine/||/<> ERGİNİN(/YETKİN) ELEŞTİRİSİ


- ERGODİC ile/||/<> STATİONARY

( Ergodic zaman ortalaması uzay ortalaması İLE stationary dağılım değişmez. )

( Formül: Time equals space average İLE time-invariant )


- ERGONOMİ değil/yerine/= İŞBİLİMİ

( Kişinin, işine uymasını, amaca göre çalışmasını düzenleyen, inceleme ve araştırmaların tümü. )


- ERİG ile ERİG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yağ ya da yağa benzeyen, eriyen herhangi bir şey. | Donduktan sonra eriyen herhangi bir şey. İLE Cevval, etkileyici hayvan. )


- ERİK ile/ve/||/<>/> ÜZÜM ile/ve/||/<>/> CEVİZ/KOZ

( [Yenilebilen] Dışı. İLE/VE/||/<>/> Hem dışı, hem de içi. İLE/VE/||/<>/> İçi. )

( Ekşi/tatlı. İLE/VE/||/<>/> Tatlı. İLE/VE/||/<>/> [ince zarı/kabuğu soyulmazsa] hem acı, hem de tatlı | Ne acı[ince zarı/kabuğu soyulursa], ne de tatlı. )

( Şeriat. İLE/VE/||/<>/> Tarikat. İLE/VE/||/<>/> Hakikat. )

( Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu

Yunus Emre )

( Niyâzî Mısrî'nin şerhini (de) okumanızı salık veririz. )


- ERİME ile/ve/değil/<> DAĞILMA


- ERİN ve ERİŞKİN ile/ve/||/<>/> ERGİN

( 13-15 yaş civarına gelmiş, bülûğa ermişler. VE 18-21 yaşlarını doldurmuşlar. İLE/VE/||/<>/> İhtiyârını devrede tutanlar, nelere, ne kadar HAYIR! diyeceğini ve istencini/irâdesini neye, ne kadar yönelteceklerini bilenler/uygulayanlar. )


- ERİNÇ, DİNGİNLİK = PEACE, REPOSE[İng.] = TRAQUILLITÉ[Fr.] = BERUHIGUNG[Alm.] = QUIETUS[Lat.]


- ERİNÇ/HUZUR ve/||/<> BARIŞ

( İç/içte. VE/||/<> Dış/dışta. )


- ERİNME ile/ve/||/<> GÖRÜNME

( Çağrıldığın yere [gitmek için]. İLE/VE/||/<> Çağrılmadığın yere. )


- ERINNERUNG[Alm.] ile/ve/+/||/<>/> ER-INNERUNG[Alm.]

( Anımsama. İLE/VE/+/||/<>/> İçselleştirme. )


- ERİŞMEK ile/ve/||/<> YETİŞMEK


- ERISTIC ile PARALOGISTIC


- ERİTEN ile ERİTİCİ ile ERİYİK

( İçinde katı bir madde eriyebilen ya da katı bir maddeyi eritebilen sıvı. İLE Eritme özelliği olan. | Bir başka maddeyi eriten, çözündüren cisim. İLE İçinde katı bir madde erimiş bulunan sıvı, mahlul. )


- ERİTROBLAST/ERYTHROBLAST ile/||/<> ERİTROSİT/ERYTHROCYTE

( Alyuvar öncüsü. İLE/||/<> Alyuvar. )


- ERİTROSİT İLE LÖKOSİT İLE TROMBOSİT ile/||/<> KAN HÜCRELERİ

( Kan elemanları ve görevleri. )

( Formül: 4-6 milyon RBC/μL )


- ERKÂN[Ar. < RÜKN] ile ANÂSIR[çoğ. UNSUR]

( Tıpta. İLE Fizikte. )


- ERKEK OLMAK değil/yerine ÖNCE ADAM/İNSAN OLMAK, SONRA ERKEK OLMAK

( Ayrımlar yerine bütünlük üzerine düşünülerek yapılanmak gerek! )


- ERKEKLERDE BEHÇET ile/||/<> KADINLARDA BEHÇET

( Erkeklerde Behçet daha şiddetli seyir İLE kadınlarda daha hafif seyreder. Erkeklerde vasküler ve nörolojik tutulum sık İLE kadınlarda mukokütanöz bulgular baskındır. Hastalık başlangıç yaşı iki cinste 20-30 yaş arası. )

( Hulusi Behçet tarafından 1937 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1889-1948) (Ülke: Türkiye) (Alan: Dermatoloji, İmmünoloji) (Önemli katkıları: Behçet hastalığını 1937 yılında tanımladı. Üçlü semptom kompleksini (ağız yaraları, genital yaralar, göz iltihabı) bir hastalık olarak ortaya koydu. İsmini taşıyan ilk Türk doktor.) )


- ERKEKLİKİN:
10'DA 9'U değil 10'DA 1'İ

( Kaçmak. DEĞİL 1'i, varolanı/yakınlarını/sevdiklerini/seni sevenleri korumak, onların yanında olabilmek üzere geri durabilmek/çekilebilmek. )


- ERKEN DAVRANMAK yerine DÜŞÜNMEK/FELSEFE YAPMAK


- ERKEN KALKAN YOL ALIR ile ACELE GİDEN, ECELE GİDER


- ERKEN SAMİMİYET ile/değil/yerine SAMİMİYET

( Erken samimiyet, pişmanlık doğurur. )


- ERKEN ile ERKİ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- ERKENDEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GENÇ YAŞTA


- EROS ve/||/<> LİBİDO
ile/ve/||/<>/<
TANATOS ve/||/<> DESTRUDO

( Eşeysel ve varoluş yönünde dürtü ve güdü. İLE/VE/||/<>/< Varoluşsal dürtü ve güdü. )

( SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/< EDOARDO WEISS )


- SEVGİDE:
[Yun.] EROS ile/ve/||/<>/> PHILOS ile/ve/||/<>/> STORGE ile/ve/||/<>/> LUGUS ile/ve/||/<>/> MANIA ile/ve/||/<>/> PRAGMA ile/ve/||/<>/> PHILAUTIA ile/ve/||/<>/> AGAPE

( Eşeysellikteki sevgi. İLE/VE/||/<>/> Etkileyici sevgi, dostluk sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Aile/akraba sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Oyun sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Takıntılı sevgi. İLE/VE/||/<>/> Kalıcı sevgi. İLE/VE/||/<>/> ["]Benlik["] sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Tanrısal/Aşkın sevgi. )


- EROZYON["EREZYON" değil!]//EROSION[İng.]/EROSİYON[Fr.]/İTİKAL[Ar.] değil/yerine/= AŞINMA


- EROZYON ile KISIRLAŞMA


- ERTELEME ile/ve/||/<>/< ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK


- ERTELEME ile BASKILAMA ile PLÂNLAMA ile İZLEM/STRATEJİ

( TO POSTPONE/DEFER vs. TO OPPRESS vs. PLANNING vs. STRATEGY )


- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve ÇİFT ANLAMLI/LIK


- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve EŞ ZAMANLI/LIK

( SYNONYM vs./and SYNCHRONIZE )


- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve/değil YAYGIN ANLAMLI/LIK


- EŞ GÖNDERİM ile EŞ GÖNDERİMSEL

( CO-REFERENCE vs. CO-REFERENTIAL )


- ES-SURET'UL-HÂSILA ile HUSÛL'ÜS-SURET

( Bilgi(sonuç). İLE Bilme(süreç). )


- EŞ ile/ve/<> EHİL

( İyi eş, ötekini, "çantada keklik" görmez. Başkalarıyla birlikteyken, kendine özenen ama eşiyle baş başayken yeterince özenmeyen eş, "ötekini çantada keklik" "görmeye" başlamış demektir. Ötekine karşı (bakımına, görünüşüne, duruşuna) özen göstermemek, ötekini etkilemeye ve ara sıra -yani sık sık- yeniden elde etmeye çalışmamak, ilişkinin zeminini dinamitlemekle birdir. İlişki, sürekli yenilik ve tazelikle beslenmesi gereken canlı bir varlıktır. Onu, kendi haline ya da ötekinin insafına bırakmak, güçsüz düşüp ölmesini seyretmekle birdir.

İyi eş, ilişkisini, yaşamın öteki parçalarından önde tutar. Herkesin işi, gücü, kariyeri, evi, anası, babası, tamir edilecek eşyası, ödenecek faturası var. Bunlar, kimseyi ayrıcalıklı kılmaz. Hayat memat konularını, ilişkisine dayanarak ya da sürekli sırasını kaydırarak halletmeye çalışan eş, ilişkiyi öldürür. İyi eş, yaşam konularından, ilişkisini beslemeye çalışan ve ilişkisinden güç alan eştir.

İyi eş, ötekinin gereksinimlerini anlamaya ve karşılamaya isteklidir. Kediler, çiçekler ve çocuklar gereksinimlerini önceden ifade edemezler. İfade edebildiklerinde, iş işten çoktan geçmiş olur. Bu yüzden, varolanların gereksinimleri, önceden sezilmeli ve zamanında ilgilenilmelidir. Yoksa ölürler. İyi eş; ilgi, özen, şefkat gereksinimlerini önceden sezmeye istekli ve bunların söylenmesine gerek bırakmadan karşılamaya hevesli eştir.

İyi eş, ne zaman hareket etmek, ne zaman durmak gerektiğini bilir. Bazen yaşamda ve ilişkide, bize bırakılsa asla öyle yapmayacağımız işleri yapmakla, bazen de bizim için yapılmasında hiç de sakınca olmayan ama deneyim kabımızda olmayan durumlarla karşı karşıya kalırız. Esneklik gösterip yeni koşullara uyum sağlamayla, olduğu gibi durup etrafı kendine göre biçimlendirme arasındaki çizgiyi koruyabilen eş, iyi eştir.

İyi eş, kendine değer verir. Yokluk üzerinden aşk, kendi eksiğini, ötekinin "tamlığından", tamamlamaya çalışmak demektir. Varlık üzerinden aşk ise "olmuş" bir benliği, ötekiyle birlikte daha da zenginleştirmektir. Kendilik değerini, öteki üzerinden tamamlamaya çalışan eş, bunun sonucunda, hayal kırıklığına uğrayacaktır. İlişkideki kişilerin birbirini geliştirip büyütmesi ne kadar zenginleştiriciyse, birinin, öteki üzerinden tamamlanması o kadar fakirleştiricidir. Yokluk üzerinden âşık olandan, iyi eş çıkmaz.

İyi eş, zihnindeki bir ideali değil, olduğu haliyle ötekini sever. Kusursuz âşık arayan, aşksız kalacaktır. Bir süre idare etse bile her türlü idealleştirme, günün birinde hayal kırıklığı olarak dönecektir. Gerçek kişi, kusurlu, mantıksız ve fevri olabilir. Aklıyla değil, duygularıyla karar verebilir. İnatçıdır ve sözünden dönmeyi beceremeyecek kadar boş gururludur. Tıpkı, sizin ve benim gibi.

İyi eş, değiştiremeyeceği şeyleri sevmeyi (ya da vazgeçmeyi) bilir. Pek çok öğretiye göre en büyük bilgelik, kişinin neyi değiştirip neyi değiştiremeyeceğini bilmesidir. Eğer eşinizin boyundan, bazı huyundan, bazı alışkanlıklarından pek de memnun değilseniz, ya bunlarla beraber olmayı öğreneceksiniz ya da bu ilişkiyi sürdürmeyeceksiniz. Buradaki öğrenme, kesinlikle tahammül etmeyle karıştırılmamalı. Tahammül, er ya da geç patlayacak bir bombadır. Eğer farklı bir şeyi sevebilme beceriniz varsa, bu becerinizden bu "değişmeyecek" özellikleri sevmeyi öğrenmekte yararların. Yok eğer bunlara tahammül etmekte olduğunuzu hissederseniz, derhal yolunuzu değiştirin. Ne dikene dokunun, ne de gülü incitin.

İyi eş, ötekine açıktır. Nasıl ki, öteki, "ideal" değil "gerçek" bir insansa, ilişkideki kişi olarak biz de ideal değiliz. Hedef bu olabilir. Çıtayı düşürmek gerekmez. Ama çıtanın bulunduğu yerle olduğumuz yer arasındaki mesafeyi iyi belirlemek ve bunu açıkça ortaya koymak, ilişkinin sürmesi için olmazsa olmaz koşuldur. Yoksa, yaşamımız "-mış gibi" oyunuyla geçer. Bu da çok enerji ve çok tahammül gerektirir. Yani er ya da geç patlar. Açıklık, pek çok stres kaynağının ve iletişim kopukluğunun kökünü kurutan, sağlam bir ilâçtır.

İyi eş, zamanı iyi geçirmek için uğraşır ve kötü zamanlara birlikte direnmeyi bilir. İyi eş, iyi zaman geçirmek ve zamanı iyi geçirmek için fırsatların, ayağına gelmesini beklemez. Fırsat yaratır. Kötü zamanlar ise, iyi eş için, birlikte öğrenme, büyüme ve güçlenme zamanlarıdır. Dahası, yaşamı ve birbirini daha iyi tanıma ve yakınlaşma fırsatlarıdır.

İyi eş, ötekinin, kendine nasıl davranmasını istiyorsa, ona, öyle davranır. Almanın, vermekten çok daha kolay olduğu bir dünyada, ötekine denk ve eşit davranmak, gerçekten ciddi çaba ister. Ama ötekinin yerine kendini koyabilmek, empati yapabilmek, önden sezebilmek; bunları isteyebilmenin, bunları elde edebilmenin -koşulu değil ama- karşılığı. İyi eş, koşul sürmeyen ama karşılığın ne olduğunu bilen eştir. )


- EŞ ile/ve/||/<> EŞİT


- EŞ ile EŞLİG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Arkadaş, yoldaş. İLE Samimi tavırları olan kişi. )


- ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) ile/ve/||/<>/< RASHOMON

( "Rashomon Etkisi"nin, felsefe, bilim, sanat, sinema, psikoloji, tüze(hukuk), adlî tıp ve psikoloji alanlarındaki karşılıklarını daha kapsamlı değerlendirebilmek için Rashomon filmini izleyebilir ve sevgili Sevil Atasoy hocamızın sunumunu dinlemek için burayı tıklayınız... )

( )

( )


- ESÂS[Ar.] ile ESÂS[Ar. çoğ. ESÂSÂT]

( Döşeme, minder gibi ev eşyası. İLE Asıl, temel, dip, kök. | Doğruluk, gerçek. )


- ESAS ile/ve/||/<> İRÂDE ile/ve/||/<> SONUÇ"

( Usûl/yöntem, esastan önce gelir/gelmelidir. İLE/VE/||/<> İhtiyâr[< Hayır!][yapmama bilgisi/isteği], irâdeden[yapma bilgisi/isteği] önce gelir/gelmelidir. İLE/VE/||/<> Süreç, sonuçtan önce gelir/gelmelidir. )


- ESAS ile ÖNCELİKLİ

( BASE vs. PRIMARY )


- ESAS ile TAMAMLAYICI

( BASE vs. COMPLEMENTARY )


- ESAS ile/ve/< USÛL/YÖNTEM

( Temel, öz. İLE/VE/||/< Yöntem, yol, uygulayım, metot. )

( Usûl olmadan vusûl olmaz.[Yöntem olmazsa kavuşulmaz/ulaşılmaz.] )

( Anayasa ve bazı/çoğu önemli davalar, önce usûlden sonra esastan ele alınır. )

( Kızgın tencere, bir kulpundan tutulmaz. )

( [öncelik ve simge/benzetme olarak]
Dere. İLE/VE/||/< Okyanus.
"Okyanus". İLE/VE/||/< "Dere".

[örnek ve deyim olarak]
Okyanus[u geçmek]. İLE/VE/||/FAKAT/NE YAZIK Kİ Dere[de boğulmak][usûlün öncelikli tutulması ve/ya da bulunmaması durumunda]. )

( BASE vs./and/||/< METHOD )


- ESAS/ASIL ile/ve/||/<> DAYANAK


- ESBÂB ile/||/<> ERBÂB

( Sebepler. İLE/||/<> Sahipler, malikler. )


- EŞDEĞERLİLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜK


- EŞDUYUM/DUYGUDAŞLIK/EMPATİ[İng. < EMPATHY < Yun.] ile/ve ÖZGECİLİK BEN DÜŞMANLIĞI DİĞERGÂMLIK[Fars.]["DİĞERKÂMLIK" değil!]/ALTURİZM/ALTRUİZM/ALTRUISM[İng.] ile/ve İNSAN SEVGİSİ/FİLANTROPİ[İng.;Fr. < Yun. PHILO-ANTHROPOS]


- EŞEK HAZZI ile SANATÇI HAZZI

( DONKEY PLEASURE vs. PLEASURE OF ARTIST )


- EŞEK[Ar.] ile EŞEKK[Ar.]

( Hayvan. İLE Çok şek sahibi, fazla ikircikli, tereddüd eden. [SEPTİK] )


- EŞEK ile/değil/yerine/>< EŞİK

( Eşiğe yatmayan, eşektir. )


- EŞELEMEK ile DEŞMEK

( TO SCRATCH vs. TO DIG UP )


- EŞELEMEK ile KAZMAK/KAZIMAK


- ESEME/ESTEM/MANTIK ile/ve/<> ALGI DÜZENEĞİ(/"DÜŞÜNCE KALIBI")(/PARADİGMA)


- ESEME/MANTIK ile/ve/<> ANLAMA YÖNTEMİ

( LOGIC vs./and/<> METHOD OF MEANING )


- ESEN ile ESEN[Fars.]

( Sağlık/lı. İLE Kolay. )


- ESER ÖĞELER(ELEMENTLER) ile/ve ULTRA ESER ÖĞELER(ELEMENTLER)

( Gövdenin günlük gereksiniminin 100 miligramdan az olduğu elementler. İLE/VE Eser elementlerin binde biri kadar yani günde 100 mikrogram gerekli olan elementler. )

( Kritik önemi olan [esansiyel] elementler [Canlılığın devamı için mutlaka alınması gereken olmazsa olmaz elementlerdir.]: Magnezyum, demir, çinko, bakır, mangan, molibden, krom, selenyum, kobalt, flor, iyot, boron, nikel, vanadyum ve silikon. )


- EŞEŞEYSEL/LİK ile/değil HEMEŞEYSEL/LİK

( Eşeysel işlevler, beyin ve eşeşeysellik - Sinan Canan )

( [not] HOMOSEXUALITY vs./but BISEXUALITY )


- EŞEYSEL BOŞALMA ile/ve HEYECANSAL BOŞALMA

( En doğal haliyle, gövdenin ve eşeysel örgenlerin fiziksel devinim ile gerçekleştiği yakınlık ve paylaşımın, titreme, sarsılma, penisten/vajinadan özel sıvının(belsuyu) dışarı çıkması gibi çeşitli dışavurumlar ve yoğunluklar yaşanması. İLE Bir düşüncenin/hayalin/projenin/işin gerçekleşmesi yönündeki enerjinin içinde bulunulan ana yaklaşması, geç kalma, bir aracı kaçırmada yaşanan heyecan gibi çok çeşitli özel durumlar ile yaşanabilen heyecanlar ve kendinden geçiş derecesindeki mutlulukların yaşanması durumu ve eşeysel uyarılma/yoğunluk ve boşalım deneyimi. )

( ŞEKKÂZ: İlişki sırasında girişten/duhûlden önce boşalan kişi. )

( SEXUAL EJACULATION vs./and EXCITABLE EJACULATION )


- EŞEYSELLİK/SEKS ile/değil SEVGİNİN (ÇEŞİTLİ) (FİZİKSEL) DIŞAVURUMLARI


- EŞEYSELLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARKADAŞLIK/DOSTLUK

( BAHNÂME: Eşeysellik ilminden bahseden kitaplardır. [Daha önceleri tıp kitabı olarak çalışılmıştır.] )

(

ARKADAŞ-SEVGİLİ OLABİLMEK

Kişi, bazen arkadaşlarına sevgili gibi davranıyor. Sahipleniyor, kıskanıyor ama gırtlağına çökmeden. Tatlı tatlı flört ediyor ama sınırları aşmadan. Birlikte gülmekten ölüyor, çok ama çok eğleniyor, dağıtıyor, yerlere düşüyor, gecenin cılkını çıkarıyor ama o arkadaş ya, sevgili değil ya, hiç sorun olmuyor. Her şeyi konuşuyorlar, pek fazla sansür uygulamıyor, sürekli anlatıyorlar, fazlasıyla ilgili oluyor; kulaklarını kocaman kocaman açıp, dinliyor. En önemlisi de büyük bir coşkuyla sonsuza kadar yapılan işler üzerine konuşabiliyorlar, çünkü iş paylaşılabiliyor, birlikte benzer işler üretiliyor. Müthiş bir "zevkle" dedikodu yapabiliyor, hatta kendi karısını, kocasını, sevgilisini bile çekiştirebiliyor. Arkadaşlık, bu açıdan kişinin yaşamını sürdürebilmesi için büyük bir avantaj oluyor.

Ama kişiler, sevgilisine her zaman arkadaş gibi davranamıyor. Bir kere, eleştiriler, haliyle bu kadar net dile getirilemiyor. Sevgiliyle bir arkadaşla konuşulduğu gibi her zaman rahat da konuşulamıyor. Tehlikeli sularda dolaşmaktan kaçınmak gerekiyor. Çünkü sonuçları var bunun, bedelleri var bunun, ödemek gerekiyor, burnundan fitil fitil getirebilir, dikkatli olmak gerekir, çünkü sevgililik onuru yaralanıyor. Kişiler, sevgiliyken, evliyken çok daha duyarlılaşıyor. En küçük davranışa bile "Bana bunu nasıl yapar?" oluyor. Oysa arkadaşının kaldırabileceği sınırlar çok daha geniş. Kişi, her zaman sevgiliyi dinlemek de istemiyor. Tüm gün başkalarını dinlemiş olduğundan sıkılmış oluyor, gına gelmiş oluyor. Ya da öteki, seni dinlemek istemiyor. Eve bir sessizlik çöküyor, "Tetiği ilk kim çekecek?" diye gergin bir bekleyişe giriliyor. Bir de tabii sevgiliyle ya da kocayla sabahlara kadar zıplanıp eğlenilemiyor. Kalabalık içinde işin içine baskalarının ne düşüneceği girdiğinden gerilim artıyor, "biz"i düşünmekten "ben" karambole gidiyor.

Sevgiliyle başka bir koza yaratılıyor, o koza içine giriliyor. Hiç itirazım yok, o da güzel ama ayrı kategorilerdeki ilişkiler gibi sanki: Arkadaş olunca başka şeyler paylaşılıyor, sevgili ya da evli olunca başka şeyler paylaşılıyor. Bana daha iyisi, bu iki kategoriyi birleştirebilmek gibi geliyor. Bunun ideal bir şey olduğunu düşünüyorum: Arkadaş-sevgili olabilmek. Hem arkadaşın, hem de sevgilin gibi olabileceğin biri, hem arkadaşlığı, hem de sevgililiği paylaşabileceğin biriyle üretmek, gülmek, ağlamak, konuşmak, çekiştirmek çok daha heyecan verici geliyor. Kolay bir şeyden söz etmiyorum tabii. Arkadaş gibi zamanı geldiğinde geri çekilebilmek, uygun düştüğünde de sevgili gibi saldırabilmek, bu iki rolü birbirine karıştırmadan oynayabilmek her baba yiğidin harcı değil. Ama yapabilenler de yok değil. Yapabilenler mutluluğu ve güzellikleri yakalayabiliyor.



DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!

Kırlangıç, birine âşık olmuş.

Penceresinin önüne konmuş, tüm cesaretini toplamış, tüylerini kabartmış, güzel durduğuna ikna olduktan sonra....

Küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş.

Tık...tık...tık...

Adam, cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle ugraşıyormuş. Bir meşgulmüş, bir meşgulmüş! Kimmiş onu işinden alıkoyan?

Minik bir kırlangıç!

Heyecanlı kırlangıç, telâşını bastırmaya çalışarak, deriiin bir nefes almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:

- Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma! Uzun zamandır seni izliyorum. Bugün cesaret buldum konuşmaya. Lütfen pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.

Adam, birden parlamış.

- Yok daha neler?

- Durduk yerde sen de nereden çıktın şimdi? Olmaz alamam! demiş.

Gerekçesi de sersemceymiş:

- Sen kuşsun! Hiç kuş, insana âşık olur mu?

Kırlangıç, mahçup olmuş. Başını önüne eğmiş. Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha denemiş:

- Adam, adam! Haydi aç artık şu pencereni. Al beni içeri! Ben sana dost olurum. Hiç canını sıkmam.

Adam kararlı ve ısrarlı:

- "Yok, yok! Seni içeri alamam" demiş. Biraz da kabaymış, sözü kısa kesmiş:

- İşim gücüm var, git başımdan!

Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç, son kez adamın penceresine gelmiş:

- "Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi al beni içeri. Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım. Çünkü, ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnızsın! Yalnızlığını paylaşırım..." demiş.

Bazıları, gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam bu yalnızlık sorununa içerlemiş. Pek sinirlenmış.

- Ben yalnızlığımdan memnunum demiş. Kuştan onu rahat bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca, başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.

Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş, sonra kendine itiraf etmiş:

- "Hay benim akılsız başım!" demiş.

- Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim? Şimdi böyle kös kös oturacağıma, zevkli vakit geçirirdik birlikte.

Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendi kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş:

- Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu içeri alır, mutlu bir yaşam sürerim.

Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama... Onunki hiç görünmemış!

Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna. Kırlangıç yokmuş!

Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.

Olanları anlatmış. Bilge kışi, gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:

- Kırlangıçların ömrü altı aydır...

* * * * *

Yaşamda bazı fırsatlar vardır, sadece bir kez elimize geçer ve değerlendiremezsek uçup gider.

Yaşamda bazı kişiler vardır, sadece bir kez karşımıza çıkar, değerini bilemezsek kaçıp gider. Ve asla geri gelmez. )

( [not] SEXUALITY vs./and/but/||/<>/< FRIENDSHIP
FRIENDSHIP instead of SEXUALITY )


- EŞGÜDÜM(KOORDİNASYON) ile/değil EŞZAMANLI/LIK(SENKRON/İZASYON)

( [not] COORDINATION vs./but SYNCHRONIZATION )


- EŞGÜDÜM ile/ve/||/<> İŞBİRLİĞİ


- EŞHÜR-ÜL-HURUM -ile

( İSLÂM'DAN ÖNCE, HARBİN VE ÖLÜMÜN HARAM KABUL EDİLDİĞİ ARABÎ AYLARINDAN "ZİLKA'DE, ZİLHİCCE, MUHARREM VE RECEB" AYLARI )


- EŞİĞE YATMAK ve/||/<>/>/< YOKLUĞA TALİP OLMAK


- EŞİĞİNİ YÜKSELTMEK ile/yerine KENDİNİ GELİŞTİRMEK


- EŞİK ile/ve/||/<> ARALIK


- EŞİK ile/ve/||/<> AYRIT

( ... İLE/VE/||/<> İki düzlemin arakesiti. )


- EŞİK ile/ve/||/<> BEŞİK


- EŞİK ile/ve/||/<> BEŞİK


- EŞİK ile/ve/||/<> KIRILMA NOKTASI


- ESİN ve/||/<>/> BESİN


- ESİNLENME ile/ve/||/<> ÖYKÜNME


- ESİR DÜŞMEK değil TESLİM OLMAMAK


- ESİR ile ESİR

( Tutsak. | Köle. | [mecaz] Bir düşünceye ya da bir kişiye, körü körüne bağlı olan kişi. İLE Atomlar arasındaki boşluğu ve evrenin tamamını doldurduğu varsayılan, ağırlığı olmayan, ısı ve ışığı ileten töz. | Hava. )


- ESİR ile/ve/>< HEYULA/MEZC

( [Oluş-bozuluşa ...] Uğramayan. İLE/VE/>< Uğrayan.[ilk nesne][bir şeyin, her şey olabilme olanağı] )


- EŞİT HAK ile/ve/||/<>/>/< EŞİT PAYLAŞIM


- EŞİT OLAMAMA ile/ve/||/<> TAYİN EDİLEMEME


- EŞİT OLMA ile/ve/||/<> EŞİT OLMAMA

( Yaşamda. İLE/VE/||/<> Doğa(l)da. )


- EŞİT OLMASINA YAKIN TUTMAYA ...:
ÇALIŞMAK ve/||/<> ÇABALAMAK


- EŞİT ile/ve BENZERLİK ile/ve FARK

( Benzerliklerin en üst olduğu nokta. İLE/VE Benzerliklerin ayrılmaya başladığı nokta/lar. İLE/VE Benzerliklerin en alt olduğu nokta. )


- EŞİT ile "BİR"

( ... ile YEKSÂN[: Düz. | Bir, beraber. | Her zaman.] )


- EŞİT ile EŞDEĞER


- EŞİT ile/ve/değil EŞİK


- EŞİT ile GİBİ


- EŞİT ile/ve/||/<>/> REŞİT


- EŞİTLEME ile EŞDEĞERLİLİK


- EŞİTLİK ADÂLETİ ve/||/<> ONUR ADÂLETİ


- EŞİTLİK ADÂLETİ ile/ve/<> ORAN ADÂLETİ


- EŞİTLİK/MÜSÂVAT ile/ve/değil/yerine/< TÜRE/ADÂLET

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/< Güçsüzün hakkının/haklarının savunulması/korunması. )

( Kişilerin eşitliği, sadece adâletin [en kısa sürede] sağlanması için [tüze/hukuk önünde] geçerlidir. [ille de bir farkı olacaksa/oldurulacaksa, sadece bilgileri/bildikleri/marifetleri iledir/kadardır.] )

( )

( )

( [CHAT GPT >]

Eşitlik, ırklarına, cinsiyetlerine, dinlerine ya da öteki özelliklerine bakılmaksızın tüm bireylere aynı biçimde davranılması gerektiği düşüncesini belirtir. Bu, herkesin aynı fırsatlara ve haklara sahip olması ve kimliğinden dolayı dezavantajlı ya da ayrımcılığa uğramaması gerektiği anlamına gelir.

Öte yandan, adâlet, yasaların âdil ve uygun biçimde yönetilmesini ve de âdil bir toplumun sürdürülmesini ifade eder. Bireylerin hukuka ve ahlâkî ilkelere göre haklarını almasını ve yanlış davranışın cezalandırılmasını içerir.

Eşitlik ve adâlet, genellikle birbiriyle ilişkili olsa ve örtüşebilse de aynı şey değildir. Eşitlik, herkese aynı biçimde davranmakla ilgiliyken, adâlet, bireylerin hak ettiklerini almasını ve yanlışların ele alınmasını sağlamakla ilgilidir. Bir toplumun eşit olup da âdil olmaması ya da tam eşitlik olmadan adâletin olması olanaklıdır.



[English]

Equality refers to the idea that all people should be treated the same, regardless of their race, gender, religion, or other characteristics. It means that everyone should have the same opportunities and rights, and should not be disadvantaged or discriminated against based on their identity.

Justice, on the other hand, refers to the fair and proper administration of laws and the maintenance of a just society. It involves ensuring that individuals receive what they are due, according to the law and moral principles, and that wrongdoing is punished.

While equality and justice are often related and can overlap, they are not the same thing. Equality is about treating everyone the same, while justice is about ensuring that people receive what they are entitled to and that wrongdoing is addressed. It is possible for a society to be equal but not just, or for there to be justice without complete equality. )

( [not] EQUALITY vs./and/but/< JUSTICE
JUSTICE instead of EQUALITY )


- EŞİTLİK ile AYNILAŞMAK


- EŞİT/LİK ile BAĞDAŞIK/LIK


- EŞİTLİK ile/ve/değil BERABERLİK


- EŞİT/LİK ile DENK/LİK

( MÜSÂVÎ[< SEVİYY] ile MÜTEKABİL[< KABL] )

(

Kavram Açıklama Kullanım Alanları Örnek
Eşit / Eşitlik Aynı niceliğe, değere veya ölçüye sahip olma durumudur. Matematik, hukuk, felsefe, sosyal bilimler 2 + 3 = 5 ifadesinde sol ve sağ taraf birbirine eşittir.
Denk / Denklik Aynı etkiye, sonuca ya da işlevselliğe sahip olma durumudur. Matematik, mantık, eğitim, mühendislik Bir dikdörtgen ile aynı alanı kaplayan bir paralelkenar denktir.
)

(

Anlamı Kullanım Alanları Örnek
= (Eşittir) İki tanımın tam olarak aynı değerde olduğunu gösterir. Temel matematik, cebir, denklem çözme 2 + 3 = 5
x=10 (x'in değeri 10'dur.)
≡ (Denk ya da Özdeşlik) İki tanımın belirli bir bağlamda, her zaman eşdeğer olduğunu gösterir. Cebir, modüler aritmetik, mantık Cebirde:
(x + 1)2 ≡ x2 + 2x + 1 (Bu eşitlik, her x için doğrudur.)

Modüler Aritmetikte:
17 ≡ 5 (mod 6) (17 ve 5, 6'ya bölündüğünde aynı kalanı verir.)
)


- EŞİT/LİK ile/ve/değil EŞDEĞER/LİK


- EŞİT/LİK ile/ve/değil/<>/< EŞDEĞERLİ/LİK


- EŞİT/LİK ile/ve/= <> EŞİK/LİK


- EŞİTLİK ile/ve/||/<>/> FIRSAT EŞİTLİĞİ


- EŞİTLİK ile/ve/değil/||/<> FIRSAT/OLANAK/KOŞULLAR EŞİTLİĞİ


- EŞİTLİK ile HAKKANİYET

( EQUALITY vs. JUSTICE/EQUITY )


- EŞİTLİK ve KONFOR

( Ancak mezarda olur. )


- EŞİTLİK = MÜSÂVÂT = EQUALITY[İng.] = ÉGALITÉ[Fr.] = GLEICHHEIT[Alm.] = AEQUALITAS[Lat.] = IGUALDAD[İsp.]


- EŞİT/LİK ile/ve/değil/||/<>/< ORTAK/LIK


- EŞİT/LİK ile/ve PARALEL/LİK


- EŞİTLİK ile/ve PAYLAŞIM

( EQUALITY vs./and SHARING )


- EŞİTLİK ve/=/||/<>/>/< SAVAŞÇILARI

( Özellikle hukuk mantığı ve tarihi açısından, "Eşitlik Savaşçısı[On The Basis of Sex]"'nı izlemenizi öneririz... )

( image )


- EŞİT/LİK ile/ve/<> UYUMLU/LUK


- EŞİTLİK/TESÂVÎ ile TESÂVUK


- EŞİTSİZLİK ile/||/<> EŞİTLİK

( Eşitsizlik <,>, eşitlik = ilişkisidir )

( Formül: x>3 İLE x=3 )


- EŞKENAR ile/||/<> İKİZKENAR

( Eşkenar tüm kenarlar, ikizkenar iki kenar eşittir )

( Formül: 3 eşit İLE 2 eşit )


- ESKİ ÇAĞ ile/ve/||/<>/> ANTİK ÇAĞ ile/ve/||/<>/> ORTA ÇAĞ ile/ve/||/<>/> YENİ ÇAĞ

( Eski zamanlarda başlayıp yazının bulunuşuna kadar geçen süre. İLE/VE/||/<>/> Eski Yunan ve Roma uygarlıklarının gelişip yayıldığı çağ. İLE/VE/||/<>/> Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden [476] 1453'e ya da 1492'ye kadar süren çağ. İLE/VE/||/<>/> Orta Çağın bitiminden [1453 ya da 1492'den] Fransız İhtilali'ne [1789] kadar süren çağ. )


- ESKİ DÖNEM DÜŞÜNCEYE(AKADEMİSYENLERE) GÖRE:
ÖLÇÜLEBİLİRSE ile ÖLÇÜLEMEZSE

( "Bilim." İLE "Şiir." )


- ESKİ EŞYA ve/||/< ESKİ DÜŞÜNCE

( At! VE/||/<> At! )


- ESKİ YUNAN'DA:
SIVI HACİM ÖLÇÜLERİ ile/ve KATI HACİM ÖLÇÜLERİ

( Katule[0,27 litre] ve amphora[19,44 litre]. İLE/VE Khoniks[1,08 litre] ve Medimnos[51,84 litre] )


- ESKİ ile/ve/||/<> YAŞLI


- ESKİCİ ile/değil/yerine/>< KUYUMCU

( [İş/alıcı/satıcı (bulmak) için...] Bağırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bağırmaz. )


- ESKİME ile YIPRANMA


- EŞKİN ile EŞKİN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Akıp giden. İLE Dört nala gitmek. )


- EŞKIYÂ ile/değil/yerine/>< EVLİYÂ

( Eşkıyâ, bizi yolda görse, vicdâna gelmekten korkar. )

Bugün[10 Kasım 2025]
itibarı ile 21.828 başlık/FaRk ile birlikte,
21.828 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(27/89)