Toplam 13397 FaRk bulunmaktadır

Sayfa 19 / 55


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> DÜŞÜNCE

( Yaşam. İLE/VE/||/<>/> Yaşam(/a/k). )

( Düşünce damlacıklarıyla doldurulan havuzda yüzmek. İLE/VE/||/<>/> Kişinin[düşünenin/düşünmesi gerekenin], suyun üstünde (yaşamda) kalmasını sağlayan kaldırma gücünü sağlayan yasa/zorunluluk/gereklilik. )

( Bilinenleri, bilinmeyenlere götürebilecek biçimde düzenlemek. )

( Sonsuz olanaklılıklar. )

( Her şey düşünce ile başlar. )

( Düşün-ce: Yukarıdan düşünce/inince sende ortaya çıkan. )

( Bir yerini/dizini incitmeyen düşünmeye başlamaz kolay kolay. )

( Düşünme ifade edilerek düşünce haline getirilmiş olur. )

( Aklın bilinen ile bilinmeyen arasındaki hareketidir. )

( Düşünme süreci tamamlandığında, yani anlamlı bir bütünlük oluşturulduğunda, soruya yanıt verilir. )

( Düşünmeyi kesmek zorunda değilsiniz, sadece ilgilenmeyi kesin. )

( Düşüncelerinizi gözleyin, düşüncelerinizi gözlemekte olan kendinizi gözleyin. )

( Düşüncelerinizi sokak trafiğini seyreder gibi seyredin. )

( Rüyanızda bir çölde susuzluktan ölmekte olduğunuzu görürken, başucunuzda duran bir bardak suyun size yararı olmadığı gibi. )

( Düşüncelere sarılmayın yeter. )

( Zihin fukara olunca, fikir ukala olur! )

( Tefekkür, müşâhede ile olur. )

( Kendi düşünce berraklığınıza, amaçtaki safiyetinize ve eylemdeki dürüstlüğünüze güvenin. )

( Düşünmenin hakkını verirsen, düşünme de senin hakkını sana teslim eder. )

( Düşünmek için sükûnete gereksinim vardır. )

( el-NAZAR: Düşünmek, aklın, bilinmeyenden bilinmeyene doğru yaptığı harekettir. )

( Düşüncenin nesnesi, düşüncenin içindedir. )

( Watch your thoughts and watch yourself watching the thoughts.
You need not stop thinking. Just cease being interested.
Watch your thoughts as you watch the street traffic.
Just like the glass of water near your bed if of no use to you, when you dream that you are dying of thirst in a desert.
Don't hold on, that is all.
Rely entirely on your clarity of thought, purity of motive and integrity of action. )

( DÜŞÜNCE ÜZERİNE BAZI SÖZLER

Her şey düşünce ile başlar.

O, gelecek kuşakların faydalanabilmesi için ağaç diker.

Düşünce, okumuş insanların çalışmasıdır. Hayal görmek ise onların zevki.

Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
Düşünce rüzgar, bilgi yelken, insanlık da kayığın kendisidir.

Düşünce ve pratik, yavaş yavaş her sanatı ilerletir.

Düşüncelerine hakim olamayanlar kısa zaman sonra davranışlarına da hakim olamazlar.

Düşüncelerini iyi kolla, onlar ağaçtaki kuşlar gibi sen farkında olmadan gelir ve sen her gün işinle meşgul olmaya devam ederken, geldikleri gibi sana haber vermeden gene kaybolurlar.

Düşüncelerinizi, kendi tercih ve kararınızla, hareket haline sokunuz.

Düşüncelerinizi yalnız siz seçiyorsunuz ve bu düşünceler hayatınızı biçimlendiriyor.

Düşüncenin kuvveti, zekanın sırrıdır.

Düşüncenin ortaya koyulması, insanı kölelikten kurtarıp özgürlüğe ulaştırır.

Düşünceye dalmış olan bir insanı tembel bir insan sayma, çünkü insanların yaptıkları bir görünen iş vardır, bir de görünmeyen.

Düşündüğünüz, inandığınız ve güvenle beklediğiniz her şey mutlaka gerçekleşir.

Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.

Düşünmeden okumak körletir, okumadan düşünmek yanıltır.

Düşünür, yeniden düşünen ve şimdiye kadar üzerinde düşünülmüş şeylerin asla yeterince düşünülmemiş olduğu kanısına varan kimsedir.

Ebedi olan şey yalnızca düşüncedir.

Işık gökgürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelir.
Kendi düşünce biçiminden başka hiçbir şey sınırlayamaz seni !

Alçak gönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, en yüksek düşüncelerdir.

Birçok insan, bellekleri çok kuvvetli olduğu için, orijinal bir düşünücü olamaz.

Hayatımızda yaptığımız hataların çoğu, düşünmek gereken yerden hislerimizle, hissetmek gerektiği yerde düşüncelerimizle karar verdiğimizden ileri gelmiştir.

İyimser, yaranın üstünde kabuk; kötümser, kabuğun altında yara görür.

Her bakış bir gözlem, her gözlem bir düşünce, her düşünce bir bağlantı ve ilişki doğurur.

Düşünmekten utanmıyorsan, söylemekten de utanma.

Mantık eleştiri aracı, matematik ise buluş aracıdır.

Her problemin bir çözümü var ve bu çözüm her zaman içimde yatmakta.

Dünya ve içerdiği her şey düşüncenin ürünüdür.

Bağnazlıktan barbarlığa yalnız bir adım vardır.

Camdan evde oturanlar, başkalarına taş atmamalıdırlar.

Bir kere centilmen, her zaman centilmen.

Felsefe koşulsuz sorgulamadır.

İnsan hangi konuda meyl ederse felsefeye girmiş olur.

Akıllı insan, hem kitaplardan, hem de doğadan faydalanır.

Tüm bilimler, hergünkü düşüncenin mükemmel şekilde ıslah edilmesinden başka bir şey değildir.

Dişlerinin tümünü fırçalamana gerek yok. Sadece, ağzında kalmasını istediğin dişleri fırçala.

Bir düşünce eken bir eylem biçer
Bir eylem eken bir alışkanlık biçer
Bir alışkanlık eken bir karakter biçer
Bir karakter eken kaderini biçer.

Üzerinde yoğunlaşılması gereken düşünce, ŞU ANDA ve BURADA'dır.

İki tip insan var.
1. Pasif (a. Düşünmeyen, b. Düşünmüş)
2. Aktif (Düşünen)


 

Düşüncenin Doğası

Düşünce, bilinçlilik alanındaki sakinliğin gerisinde akan şeydir. Düşünce bizim duygu ya da his diye adlandırdığımız şekle bürünebilir, fikir veya kavram formunu alabilir, yazı şeklinde veya sembolik olabilir. Düşüncenin geçmiş ve gelecek yaratma yeteneği vardır.

Düşünce nesne ve özne olmadan şekillenemez. Düşünce zaman olmadan şekillenemez. Düşünce hiçbir şeyi doğrudan deneyimleyemez. Düşünce kendisinin farkında olamaz.

Düşünce gerçekliktir. Düşünce olmadan gerçeklik yoktur. Bu düşün-gerçeklik, gerçek değildir ve doğasında şeylik veya madde yoktur.

Bölünmemiş olan yalnız düşünce ile bölünmüş görünür. Düşünce, şuna ya da buna ayırır.

Düşünce birlik taşıyamaz çünkü her zaman düşüncenin dışında olan vardır. Birlik düşünceyi kapsar çünkü birlik her şeyi kapsar.

Düşünce, bir düşüneni imler. Bir düşünenin düşüncesi olur. Düşünceler gözlemlenebilir. Düşünen ancak düşünce olarak gözlemlenebilir.

Düşünce, daraltır ve sınırlar. Bilinçlilik sınırsızdır. Düşüncenin bilinçliliğe gereksinimi vardır. Bilinçlilik düşünceye ihtiyaç duymaz.

 

 

Bu sözleri söyleyenlerin önemsiz olduğunu düşünmüyoruz. Esas olanın ve yoğunlaşılması gerekenin, sözü kimin söylediği değil, söylenen sözün kendisi olduğuna inandığımızdan dolayı kimin söylediğine yer vermedik. Farklı kitap ve kaynaklardan kimin söylediğini bulabilirsiniz. (Yukarıdaki sözlerin tümü, tanınmış kişilerin söylemiş oldukları değildir.)

"Gerçek ve mantık tüm insanlara açıktır ve onları ilk söyleyen kişiye, onları yineleyene ait olduğundan daha fazla ait değildir."

"Sizi güldüren ya da ağlatan bir mektup alırsınız, bunun nedeni olan postacı değildir." )

( TO THINK vs./and/||/<>/> IDEA )

( COGITO cum/et/||/<>/> COGITATIO )


- DÜŞÜNME ile DÜŞÜNMEYİ DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/>/< DUYUMSAMA


- DÜŞÜNME ile/ve/<> HESAPLAMA

( Düşünmeyi, yeteri kadar ve ancak gerektiği/gerektirdiği kadar sürdürmek gerek. )

( Ya hesap bilmiyorsun, ya da dayak yememişsin! )

( TO THINK vs./and/<> TO COMPUTE )


- DÜŞÜNME =/<> İÇ KONUŞMA

( İKİ BEN: İç konuşma, düşünme.
KONUŞMA: RUBÛBİYET )


- DÜŞÜNME ile/ve/değil İÇGÜDÜ

( Dolayımlı. İLE/VE/DEĞİL Dolayımsız, doğrudan. )

( Düşünmekten daha fazla olan neye sahibiz/sahip olabiliriz? )


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> İLERLEME


- DÜŞÜNME ile/ve/<> SİMGESEL DÜŞÜNME

( ... İLE/VE/<> Sayın Metin Bobaroğlu'nun, Simgesel Düşünme adlı kitabını okumanızı salık veririz. )


- DÜŞÜNME = TEFEKKÜR = THINK[İng.] = PENSÉE[Fr.] = DENKEN[Alm.] = COGITARE, COGITATIO[Lat.] = NOEIN, DIANOIA[Yun.] = PENSAR[İsp.]


- DÜŞÜNME ile/ve/değil/||/<>/< VERİ İŞLEME


- DÜŞÜNME ile/ve/<> YANSIMALI DÜŞÜNME

( TO THINK vs./and/<> REFLECTIVE THINKING )


- DÜŞÜNME ile YOĞUNLAŞMA/KONSANTRASYON


- DÜŞÜNMEDEN KONUŞMAK ve/ne yazık ki/||/<>/> SONRADAN DÜŞÜNMEK ZORUNDA KALMAK


- DÜŞÜNMEDEN ÖĞRENMEK ile/ve/<> ÖĞRENMEDEN DÜŞÜNMEK

( Yararsız. İLE/VE/<> Tehlikeli. )


- DÜŞÜNMEK => VAR OLMAK
ve/||/<>/>
VAR OLMAK =< ALGILANMIŞ OLMAK

( René Descartes VE/||/<>/> George Berkeley )

( COGITO ERGO SUM and/||/<>/> ESSE EST PERCIPI )


- DÜŞÜNMEK/SORGULAMAK/BİLMEK/ARAŞTIRMAK/ÇALIŞMAK:
ANLATMAK İÇİN/ÜZERE ile/ve/değil/||/<>/< ANLAMAK İÇİN/ÜZERE


- DÜŞÜNMEK ve/<>/>/< BOŞ KONUŞMAMAYI BECERMEK

( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )

( Bir şey ki, yapmasan da olur. YAPMA! Bir şey ki, söylemesen de olur. SÖYLEME! )

( Konuşulacak bir kişi olduğunda, onunla konuşamamak, onu yitirmek demektir. Konuşulamayacak bir kişiyle konuşmaksa sözlerin boşuna harcanması demektir. )

( Bazı şeyleri konuşmuyoruz diye aklımız/sözümüz yok zannedilmesin! )

( TO THINK and/<> MANAGE TO NOT VAIN/WASTE TALKING )


- DÜŞÜNMEK ile DEĞERLENDİRMEK

( TO THINK vs. EVALUATE )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/<> DÜŞÜNDÜĞÜNÜ DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<>/= ETKİNLİK

( TEFEKKÜR ile/ve/<>/= FAALİYET )


- DÜŞÜNMEK ile/değil GELİŞTİRMEK


- DÜŞÜNMEK ve/||/=/<> GÖRMEK

( DÜŞÜNMEK: Görmeyi, yeniden ve tekrar tekrar öğrenmek. )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/||/<>/> "HESAP ETMEK"


- DÜŞÜNMEK ile HESAPLAMAK

( TO THINK vs. TO CALCULATE )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/||/<> İNANMAK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/||/<>/> KONUŞMAK ile/ve/||/<>/> YAPMAK

( Konuşmadan önce "konuşmak". İLE/VE/||/<>/> Yapmadan önce "yapmak". İLE/VE/||/<>/> [olumlu/olumsuz] Kesinleşmeden önce "görmek/denemek". )


- DÜŞÜNMEK/TEFEKKÜR ile/ve ÖLÇÜNMEK/TEEMMÜLL[< EMEL]

( ... İLE/VE Gerek bir olayın sebeplerini daha çok çözümleme ve daha doğru anlamak gerekse bir hareket tarzının sonuçlarını, özellikle de yarar ile sakıncalarını irdelemek amacıyla, oluşmuş/oluşturulmuş 'yargı'nın, eleştirilmek üzere, 'askı'ya alınmasıdır. Aklın benzer addettiği duyuları, dolayısıyla da 'olaylar'ı belirli bir 'kavram şemsiyesi' altında 'düşünmek'tir. O belirli 'kavram' altında düşünülen duyulardan, böylelikle de 'olaylar'dan biriyle karşılaşıldığında 'olay'a denk düşen 'kavram'ı 'akıl'da 'uyandırmak'tır. )

( Fikir yürütme, düşünme. İLE/VE Katlanmalı, iyice, etraflıca düşünme, idrak. )

( Kişi, herşeyin tohumudur. Neyi tefekkür ederse onun tohumudur. )

( Kişiyi kurtaracak ilâçlar, aşk ve düşünmektir. )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/||/<> OLGUSALLIK


- DÜŞÜNMEK ile TAKILMAK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/||/<> UMMAK/ÜMİT ETMEK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAZARAK VE YAPARAK DÜŞÜNMEK ve/||/<> DÜŞÜNEREK YAZMAK VE YAPMAK


- | "DÜŞÜNMEK" ve "İNANMAK" ve "SEVMEK" |
ile/ve/ne yazık ki/||/<>/>
EYLEMEK

( Çok fazla. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Çok az. )


- DÜŞÜNME/KONUŞMA HAKKI ile/ve/||/<>/> BİLGİLENME HAKKI

( ISEGORIA vs./and/||/<>/> ISONOMIA )


- DÜŞÜNMEMEK ile DÜŞÜNMEMİŞ OLMAK

( TO NOT THINK vs. HAVEN'T THOUGHT ABOUT )


- DÜŞÜNMEMENİN BEDELİ(/YÜKÜ/AĞIRLIĞI) ile/değil/yerine DÜŞÜNMENİN "BEDELİ"

( Çoktur! İLE/DEĞİL/YERİNE Yoktur! )


- DÜŞÜNMENİN/SORGULAMANIN:
İLK VE EN ÖNEMLİ SAĞLADIĞI/SUNDUĞU:
KENDİNİ VE DÜNYAYI...
KENDİNDEN KURTARMAK/KORUMAK ile/ve/||/<>/< DÜNYADAN KURTARMAK/KORUMAK ile/ve/||/<>/< YANILSAMALARDAN KURTARMAK/KORUMAK


- DÜŞÜNMENİN/KONUŞMANIN (OLASI) SONUÇLARINI:
"ÖNGÖRMEK" ile/ve/değil/yerine/<> "GÖZE ALMAK"


- DÜŞÜNMEYE/ANLATMAYA BAŞLAMA:
KÖTÜLERDEN ile/değil/yerine İYİLERDEN


- [ne yazık ki]
DÜŞÜNMEYEN ile DÜŞÜNEMEYEN ile DÜŞÜNEMİYOR OLMASINA ALDIRMAYAN

( Tutucu. İLE Aptal. İLE Köle. )


- DÜŞÜNMEYİ BECEREMEMEK ve/||/<>/>/< DÜŞÜNMEYİ SEV(E)MEMEK


- DÜŞÜNMEYİ BİLMEMEK ile/ve/<>/= KONUŞMAYI BİLMEMEK

( Düşünmeyi bilmeyen, [sürdürmeyen ve geliştirmeyen] konuşmayı da bilemez! )


- DÜŞÜNSEL ile/ve/<> MANTIKSAL

( INTELLECTUAL vs./and/<> LOGICAL )


- DÜŞÜNSEL ile/ve/||/<> UZAMSAL


- DÜŞÜNÜLEBİLEN ile/ve/||/<>/>/< YAŞANILABİLEN


- DÜŞÜNÜLEBİLİR/DÜŞÜNÜLÜR (OLAN) ile/ve/||/<>/> KABUL EDİLEBİLİR/EDİLİR (OLAN)


- DÜŞÜNÜLEBİLİR ile/ve/||/<> BİLGİNİN KONUSU OL(A)MAMA ile/ve/||/<> DİLE GETİRİLEMEME


- DÜŞÜNÜLEBİLİR/LİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİR/LİK


- DÜŞÜNÜLEN/DÜŞÜNÜLEBİLİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜŞÜNÜLENE/DÜŞÜNÜLEBİLİRE YAKLAŞMAK


- DÜŞÜNÜLMEMİŞ BİLİNEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLİNEN


- DÜŞÜNÜLÜR ile/ve/değil/||/<>/< KABUL EDİLİR


- DÜŞÜNÜNCE (YANITLARIM) ile/ve/değil DÜŞÜNDÜKTEN SONRA (YANITLAYAYIM)


- DÜŞÜNÜP DURMAK" ile/değil/yerine/>< DURUP DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNÜR ile/ve/ne yazık ki/> DÜŞÜNÜLENLERİ "DÜŞÜNÜR"

( Her uzun dönemde, ancak birkaç kişi. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/> Geri kalanlar. )


- DÜŞÜNÜŞ BİÇİMİ ile/ve/<> BİLGİ ÇERÇEVESİ


- DÜŞÜNÜŞ" ile/ve/||/<> "ELE/DİLE ALIŞ" ile/ve/||/<> "YAKLAŞIM" ile/ve/||/<> "ANLAYIŞ" ile/ve/||/<> "YÖNTEM"


- DÜŞÜNÜŞ ile SORGULAMA

( ... İLE Sonuç ya da kararda tutarlılık/bütünlük elde etmek üzere ayrıntılı/derinlemesine düşünme. )


- DÜŞÜRMEK değil/yerine DÜŞÜNMEK


- DUVAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KAPI


- DUVARI SIRTINA YASLAMAK ile/değil/>< DUVARA SIRTINI YASLAMAK


- DUYARLIK ile/değil DUYARLILIK

( Duyma/işitme aracının/durumunun/sürecinin ve olanağının var olması ya da sürmesi. İLE/DEĞİL Çevresinde ve odağında olanı saygı, ölçü ve özenle anlamaya[düşünmeye ve sorgulamaya] öncelik verme çabası. )


- DUYARLILIK = HASSASİYET = SENSIBILITY[İng.] = SENSIBILITÉ[Fr.] = SENSIBILITÄT, SINNLICHKEIT[Alm.] = SENSIBILIDAD[İsp.]


- DUYARLILIK ile/ve İMGELEM

( DUYUSALLIK + DUYGUSALLIK = DUYARLILIK )

( SENSITIVITY vs./and IMAGINATION )


- DUYARLILIK ile/ve/||/<> İRKİLME ile/ve/||/<> ÜREME


- DUYARLILIK/HASSASİYET ile/ve/değil/yerine KAYGI/ENDİŞE [>< BİLGİ/BİLİNÇ]


- DUYARLI/LIK ve/||/<> ÖZEN / TİTİZ/LİK


- DUYARLILIK ile/ve ZEKÂ


- DUYGU:
İŞLEVSİZ ile/değil/yerine/>< İŞLEVSEL

( Atmalı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bütünleşmeli. )


- DUYGU:
SEMPATİK DÜZENEK ve/||/<> PARASEMPATİK DÜZENEK

( DUYGU: Düşüncenin, gövde üzerinde/eşliğinde, sempatik ve parasempatik düzenekle açığa çıkan fizyolojik etkileşimleri/yansımaları. )


- DUYGU ile/ve/||/<> "BİR DUYGUNUN, BAŞKA BİR DUYGUYLA KARŞILANMASI/KAPATILMAYA ÇALIŞILMASI"

( Ancak, bilgi ve bilinç ile doğal işleyişin dışına çıkılabilir. )


- DUYGU ile/ve/=/||/<> BULANIK DÜŞÜNCE


- DUYGU ile/değil ÇAĞRIŞIM


- DUYGU ve/||/<>/= DEĞİŞKİ


- DUYGU ile/ve/değil/||/<> DENEYİM


- DUYGUDAŞLIK = TECAZÜP = SYMPATHY[İng.] = SYMPATHIE[Fr., Alm.] = SYMPATHEIA[Yun.] = SIMPETIA[İsp.]


- DÜŞÜNSEL İZLENİMLER:
DİNGİN ile/ve/||/<> ŞİDDETLİ

( Eylemlerde, sanat yapıtlarında ve doğa nesnelerinde, güzellik, biçimsizlik. İLE/VE/||/<> Sevgi, nefret, sevinç, keder. )

( David Hume )


- DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET

( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )


- DUYGULARIN KONUŞULMASI ile/ve/||/<> GEREKSİNİMLERİN GİDERİLMESİ


- DUYGUNUN:
NESNESİ ile/ve/değil/<>/< NEDENİ


- DUYGUSAL DÜŞÜNMEK değil DÜŞÜNMEK


- DUYGUSAL YALNIZLIK ile "ENTELEKTÜEL YALNIZLIK"


- DUYGUSAL = HİSSÎ = SENTIMENTAL[İng., Fr.] = SENTIMENTAL, EMPFINDSAM[Alm.]


- DUYGUSAL ile/ve/||/<>/> SEZGİSEL


- DUYGUSAL/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DUYARLI/LIK


- DUYMAK/DUYUMSAMAK ile/ve/||/<>/< ÖNEMSEMEK


- DUYU ile/ve/<>/değil/yerine AKLIN DOĞASI


- DUYU ve/||/<>/> ALGI ve/||/<>/> BETİMLEME ve/||/<>/> TASARIM


- DUYU/HİS ile/ve/<> DEĞER


- DUYU ve/||/<> DUYGU ve/||/<> AKIL

( Akıl eleştiri kaldırır, duygu/vicdan kaldırmaz. )

( Duygular bilgilerle ters orantılıdır. Ne kadar az biliş varsa o kadar savunuş vardır. )

( ZİHİN: İç duyuların toplam adı. )

( DUYU: (DIŞ DUYULAR) İNTİBÂ/İZLENİM/MÜŞAHEDÂT ve DUYGU: (İÇ DUYULAR) ANLAM-DEĞER, MANEVİYAT/VİCDÂNİYAT, (AHLÂK, DİN, ESTETİK) [ ZİHİN/İHSAS/MAHSUSAT ] ve AKIL: AKLİYÂT/MÜDRİKÂT, TÜMELLER-FORMLAR, BİLGİ(TANIM + YARGI + TASAVVUR + TASDİK) [ İDRAK ] )

( Sadece duyulara verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi sakatlar. VE/||/<> Sadece duygulara verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi köreltir. VE/||/<> Sadece akla verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi ketler. )

( Sadece duyulara verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi hayvanileştirir. VE/||/<> Sadece duygulara verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi mistikleştirir. VE/||/<> Sadece akla verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi vahşileştirir. )

( ... VE/||/<> Karanlık. VE/||/<> Aydınlık. )

( SENSE and/||/<> EMOTION and/||/<> REASON )


- DUYU ile/ve/||/<>/> ZİHİN ile/ve/||/<>/> AKIL

( "Çırak". İLE/VE/||/<>/> "Kalfa". İLE/VE/||/<>/> "Usta". )


- DUYU/HİS ile/ve/değil/||/<>/< BELLEK KAYDI


- DUYU/HİS ile/ve/değil/||/<>/< DENEYİM


- DUYULAR/DA:
SINIRLI/LIK ile/ve/||/<> ÇARPITICI/LIK


- DUYULAR ile/ve/<>/değil FARKINDALIK

( [not] SENSES vs./and/<>/but AWARENESS )


- DUYULARDA KESİNLİK ile DUYULARIN KESİNLİĞİ


- HAKİKAT:
"DUYULUR OLAN" değil DÜŞÜNÜLÜR OLAN


- DUYU/M ile/ve ALGI

( SENSE/SENSATION vs./and PERCEPTION )


- DUYUM ile/ve HAZ

( SENSE vs./and PLEASURE )

( SINNLICHKEIT mit/und VERGNÜGEN )


- DUYUM ile TAHMİN


- DUYUMSADIKLARIMIZ:
SOMUT değil SOYUT


- DUYUMSAMA ile/ve/||/<> DUYARLILIK

( Dışarıdakilerde/n. İLE/VE//||/<> İçte/n. )


- DUYUM/SAMA = İHSAS = SENSATION[İng., Fr.] = EMPFINDUNG[Alm.] = SENSACION[İsp.] = SENTIO[Lat.]


- DUYUMSAMAK ile/ve/<> KABUL ETMEK


- DUYUMSATABİLMEK/DUYUMSAYABİLEN ile/ve/||/<>/> DUYUMSAYABİLDİĞİNİ, DUYUMSATABİLMEK/DUYUMSATABİLEN


- DUYUSAL DENEYİM ile BİREYSEL BİLİNÇLİLİK ile TOPLUMSAL İLİŞKİLER


- DUYUSAL KANIT ile/ve/||/<> TÜMEL KANIT

( Anlık/zihin. İLE/VE/||/<> Us/akıl. )


- DUYUSAL-NESNE DÜRTÜSÜ ve BİÇİM DÜRTÜSÜ | ile/ve/||/<>/> OYUN DÜRTÜSÜ

( Doğal yanımız/yaşamımız. VE Akıl yanımız. İLE/VE/||/<>/> Canlı biçim.[Güzellik ve özgürlük.][İkisi arasında kurulmak istenilen uyumdur. Sanatta ortaya çıkar.][İnsan, oynayabildiği yerde tamlık kazanır.] )


- DUYUSAL SOYUT ile/ve/değil/||/<>/>/< SOYUT

( Doğa. İLE/VE/||/<>/>/< Akıl. )


- DUYUSAL ile/ve/<> USSAL

( Geçici. İLE/VE/<> Kalıcı. )


- DÜZ ANLAM ile TERS ANLAMLANDIRMA


- | DÜZ/"DONUK" BAKIŞ ile/ve DİK BAKIŞ | ile/değil/yerine/>< YANSIZ/NÖTR BAKIŞ


- SÖZ:
DÜZ ile/ve/||/<> ETKİ ile/ve/||/<> EDİM


- DÜZ YAZI ile DANS

( Yürümeye benzetilebilir.[Kendi dışında bir amacı vardır.] İLE Şiire benzetilebilir.[Amacı, kendidir.] )


- DÜZ YÖNELTEÇ/GİDON ile/ve/>< TERS YÖNELTEÇ/GİDON

( )


- DÜZELTME ile/ve/değil/<>/> GELİŞTİRME


- DÜZELTME ile/değil/yerine ZENGİNLEŞTİRME


- DÜZEN ve SIRADÜZEN/HİYERARŞİ ile/ve/||/<>/> DEĞİŞİM ve EŞİTLİK

( Modern öncesindeki öncelikler. İLE/VE/||/<>/> Modern dönemdeki öncelikler. )


- DÜZEN ile/ve/||/<> BAĞLAM


- DÜZEN ile/ve DENGE ile/ve UYUM

( Düzenli bir hayat yaşayın ama onu kendi içinde bir amaç haline getirmeyin. )

( SETTING/ORDER/REGULARITY vs. BALANCE
Live an orderly life, but don't make it a goal by itself. )


- DÜZEN ile DİZGE


- DÜZEN ile/ve/değil DÜZENEK

( [not] SYSTEM vs./and/but MECHANISM )


- DÜZEN ile/ve "DÜZENSİZ" DÜZEN


- DÜZEN ile/>< DÜZENSİZLİK

( KOZMOS ile/>< KAOS )

( Düzen, düzensizliğin anlaşılması ile oluş(turul)ur. )


- DÜZEN ile/ve/||/<>/> DÜZEY


- DÜZEN ve/<> GÜZELLİK ve/<> UYUM

( ORDER and/<> BEAUTY and/<> HARMONY )


- DÜZEN ile/ve KAVRAM

( Örgütlenmiş bir bütünlüğü oluşturacak biçimde karşılıklı olarak birbirine bağlı maddî ya da maddî olmayan unsurların tamamı. İLE/VE ... )

( SYSTEM vs./and CONCEPT )


- DÜZEN = NİZAM = ORDER[İng.] = ORDRE[Fr.] = ORDNUNG[Alm.] = ORDEN[İsp.] = ORDO[Lat.]


- DÜZEN ile/ve/değil/||/<>/< ÖRÜNTÜ


- DÜZEN ile SİSTEM


- DÜZEN ve/||/<>/>/< SÜKÛNET


- DÜZENLEME ve/+/||/<>/> ANLAMA ve/+/||/<>/> DÖNÜŞTÜRME


- DÜZENLEME ile TOPARLAMA

( TO ORGANIZE vs. SUMMARIZE )


- DÜZENLEYİCİ KAVRAMLAR ile/ve/<> VAROLUŞSAL KAVRAMLAR

( ORGANIZER/REGULATOR CONCEPTS vs./and/<> ONTOLOGICAL CONCEPTS )


- DÜZENLİ/LİK ile/ve/<> BÜTÜNLÜK/LÜ/LÜK


- DÜZENLİLİK ile/ve/<> BÜTÜNLÜLÜK


- DÜZEN/Lİ/LİK ile/ve/||/<>/> KURUM/SAL/LIK


- DÜZENSİZLİK İÇİNDE/Kİ DÜZEN ile/ve DÜZEN İÇİNDE/Kİ DÜZENSİZLİK

( REGULARITY IN DISORDER vs./and DISORDER IN REGULARITY )


- DÜZEY ile DERECE


- DÜZGÜN DAİRESEL HAREKET ile DÜZGÜN DOĞRUSAL HAREKET

( Açısal hızın sabit kaldığı hareket. İLE Hız vektörünün yön ve büyüklüğünün doğru boyunca değişmediği [sabit kaldığı] hareket. )

( UNIFORM CIRCULAR MOTION vs. UNIFORM LINEAR MOTION )

( LE MOUVEMENT CIRCULAIRE UNIFORME avec LE MOUVEMENT lINÉAIRE UNIFORME )

( GLEICHFÖRMIGE KREISBEWEGUNG mit GLEICHFÖRMIGE LINEARBEWEGUNG )


- DÜZGÜN ile/ve/değil/||/<>/< DÜZ

( Bilgiye uzanan yol, hiçbir zaman, düz ve düzgün olmamıştır. )


- DÜZGÜN ile/ve/||/<> DÜZENLİ


- DYOGEN ile/ve KIBRIS'LI DYOGEN ile/ve ROMEN DYOGEN

( )


- EBAD-I SELÂSE değil/yerine/= ÜÇ BOYUT


- EBEDÎ/İLÂ NİHÂYE[Ar.] değil/yerine/= SONSUZ/UÇSUZ


- EBEDİYET[Ar.] değil/yerine/= SONSUZLUK


- EBEDİYETE İNTİKAL[Ar.] ETMEK değil/yerine/= SONSUZLUĞA GÖÇ ETMEK


- ECEL ile/ve/||/<>/> AMEL ile/ve/||/<>/> EMEL


- ECEL[Ar.] değil/yerine/= ÖLÜNÇ


- ECLIPTIC değil/yerine/= TUTULUM DÜZLEMİ


- ECRÂM ve/<> ECSÂM

( Cirim. VE/<> Cisim. )

( Uzayda.VE/<> Dünyada. )

( Ay üstü. VE/<> Ay altı. )

( 4 öğeden/unsurdan oluşmayan. VE/<> 4 öğeden/unsurdan oluşan. )

( Güneş. VE/<> Madde. )


- EDEB ile/ve ÂDÂB

( Elif, Dal, Be. Edebli olmak, eline, diline, beline sahip olmak anlamını taşır. İLE/VE Edeb'in çoğulu. )

( Âdap eksikliği, öze dair bilginin eksikliğindendir. )

( EDEB YÂ HÛ )


- EDEB ile/ve/||/<> AHLÂK ile/ve/||/<> MATEMATİK

( İnsanlığın gelişimindeki/tarihindeki üç önemli eşik. )


- EDEB ile/ve/<> ZARÂFET


- EDEBÎ (OLAN) ile/ve/||/<>/>/< EBEDÎ (OLAN)


- EDEBÎ ZENGİNLİK ile/ve FELSEFÎ FAKİRLİK


- EDEN BULUR (KADER[Ar. < KADAR]/KARMA[Hintçe]) ile/ve/||/<>/> NE EKERSEN, ONU BİÇERSİN


- EDEN / KILICI

( AGENT )


- EDEP ve/||/<>/< AKIL

( Kişinin, aklı kadar edebi; edebi kadar da ederi vardır. )


- EDEP/EDEB ve/||/<> HİKMET

( Sağa sola fazla "bakmayanın" sahip olabildiği. VE/||/<> Fazla konuşmayanın sahip olabildiği. )


- EDEPLİ:
FELSEFECİ ve/||/<> MATEMATİKÇİ ve/||/<> HUKUKÇU

( Ancak, felsefeci, matematikçi ve hukukçular edeplidir.[Ancak, dile hâkim olabildikleri ve sorgulayabildikleri oranda.] [Ne hareketi/sporu temel/öncelikli alan, ne bilimsel tutarlılığı olan, ne de sanatsal duyarlılığı ile sınırları/nı aşan.] )


- [ne yazık ki]
EDEPSİZ ile/değil/yerine/>< EDEPLİ

( Bildiği sözcükler kadar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bilmediği sözcükler kadar. )


- EDEPSİZLERE SUSMAK değil EDEBEN SUSABİLMEK


- EDGÜ = İYİ, GÜZEL
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- EDİB ve/||/<> NAZİK ve/||/<> HAZİK

( Sözümüzde. VE/||/<> Davranışımızda. VE/||/<> İşimizde[ustalığımızda]. )


- EDİLGEN ile/ve/değil/||/<>/< ETKİN OL(A)MAYAN


- EDİM = FİİL, AMEL = ACT[İng.] = ACTE[Fr.] = AKT[Alm.] = ACTUS[Lat.] = ENERGEIA[Yun.] = ACTO[İsp.]


- EDİMSELLİK:
DOĞADA ve/||/<>/> TİNDE

( İkisinde de kuvvettir. )


- EDİMSEL/LİK = BİLFİİL = ACTUAL/ITY[İng.] = ACTUEL/ITÉ[Fr.] = AKTUELL, WIRKLICHKEIT[Alm.] = ACTUALITAS[Lat.] = EFECTIVO[İsp.]


- EDİMSELLİK ve/||/<>/> OLUMSUZLAMA


- EDİNİM ile ÇIKARIM

( TO OBTAIN vs. INFERENCE )


- EFDAL[Ar. < FÂDIL/FÂZIL] ile EFDÂL[Ar. < FAZL]

( Daha erdemli/fazîletli. | En üstün/âlâ. İLE Fazlalar/ziyâdeler. | İyilikler, ihsanlar, meziyetler, lütûflar. )


- EFENDİSİ ve/||/<>/< KÖLESİ

( Bilginin. VE/||/<>/< Çalışmanın. )


- EFHÂM[Ar. < FEHM] ile EFHAM[Ar. < FEHÎM]

( Zihinler, anlamalar, idrâkler. İLE En ulu, çok şeref sahibi, daha fehâmetli. )


- EFRÂD-I ZİHNİYE ile EFRÂD-I HARİCİYE


- EFSÂNE ile/||/<> ESÂTİR ile/||/<> KISSA ile/||/<> HİKÂYE ile/||/<> HABER ile/||/<> MASAL

( Güzelliğin ileri derece etkileyici niteliği. İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... )

( ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> Kendi deneyimini anlatmak. İLE/||/<> İkinci elden aktarmak/anlatmak. İLE/||/<> Olmuşu aktarmak/anlatmak. İLE/||/<> ... )


- EFSANE[Ar.] değil/yerine/= GÜZELLEME


- EFSANE ile MASAL

( Türkiye/Türkçe Masal Haritası'nı görmek için burayı tıklayınız... )


- EFSÂNEVÎ ile/ve/||/<> ÂBİDEVÎ


- EFSÛN[Fars.] ile EFZÛN[Fars.]

( Gözbağcılık, "büyü", "sihir", arpağ. İLE Fazla, çok, yukarı, aşkın. )


- EFTEN-PÜFTEN (KONULARA DEĞİNMEK/TAKILMAK)


- EGALE[Fr. < ÉGALE | İng. < EQUAL] ile ANGAJE/ENGAJE[Fr./İng. < ENGAGÉ]

( Her ne kadar "yinelemek/tekrar" olarak bilinse ve kullanılsa da "eşitlemek/eşit değer" köküyle düşünmek ve anlamak gerekir. İLE Bağlamak, bağlanmak, ilişkilenmek, yer tutmak, işe almak/girmek. )


- EĞİLİM ile/ve/<> EĞİTİM

( TENDENCY vs./and/<> EDUCATION )


- EĞİLİM ile/ve/||/<>/> EYLEM


- EĞİLİM = TEMAYÜL = INCLINATION[İng., Fr.] = NEIGUNG, ZUNEIGUNG[Alm.] = PROPENSIO, INCLINATIO[Lat.] = INCLINACIÓN[İsp.]


- EĞİLME:
BARDAK ile/ve/değil/||/<>/>/< SÜRAHİ

( Çırak. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Usta. )

( Derin olan, dolu olan, usta olan, boyun büker/bükmelidir! Çırak değil! )


- EĞİLMEDE:
"ÇIKAR" / "ÜSTÜNLÜK" ile/değil/yerine SAYGI

( Nokta kadar "çıkar/ın" için, virgül kadar eğilme! / Kimse, kimseden "üstün" ya da yukarıda değildir/olamaz. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir kişinin, hizmetine, emeğine, çabasına saygı duyuyorsak... )


- EĞİLMEK ve/||/<> BAŞAK

( Kişiler, başağa benzer. İçi boşken havadadır, doldukça eğrilir. )


- EĞİTİLMİŞ/LİK ile/ve/||/<>/< ADANMIŞ/LIK


- EĞİTİM:
"BOŞ KABI DOLDURMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KIVILCIMLA ATEŞ YAKMAK


- EĞİTİM > ÖZGÜVEN ve/||/<>/> ÖZGÜVEN > ÜMİT ve/||/<>/> ÜMİT > BARIŞ


- EĞİTİM:
SÜS ile/ve/||/<> SIĞINAK

( İyi/bahtiyâr zamanlarda/koşullarda. İLE/VE/||/<> Kötü/bedbaht zamanlarda/koşullarda. )


- EĞİTİM ile/ve/||/<>/> DENETİM


- EĞİTİM ile/||/<> DENETİM


- EĞİTİM ile/ve/<> DONANIM

( EDUCATION vs./and/<> RIGGING )


- EĞİTİM ile/ve/> DUYARLILIK

( EDUCATION vs./and/> SENSITIVENESS )


- EĞİTİM ile/ve/||/<> EDİNİM


- EĞİTİM:
GERÇEKLERİN ÖĞRETİLMESİ ile/ve/değil/||/<>/< DÜŞÜNMEK İÇİN AKLIN EĞİTİLMESİ


- EĞİTİMİN:
KÖKLERİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MEYVESİ

( Acı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Tatlı. )


- ERDEM:
EĞİTİMLE ile/ve/||/<>/< ALIŞKANLIKLARLA ile/ve/||/<>/< DOĞAL


- EĞİTİM/LER ile/ve/||/<>/> AKLA EĞİTİM/KATILIM


- EĞLENEBİLDİKLERİN ile/ve/||/<> ANLATABİLDİKLERİN ile/ve/||/<> AĞLAYABİLDİKLERİN

( Arkadaş. İLE/VE/||/<> Dost. İLE/VE/||/<> "Kardeş". )


- EĞLENMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EYLEMEK


- EĞLENMEYİ SEVMEK
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
ÖĞRENMEYİ SEVMEK

( Sıradan kişilerin peşinde koştuğu. İLE/DEĞİL/YERİNE Sıradışı kişilerin aradığı. )


- EGOISM ile EGOTISM ile EGOTHEISM


- EĞRİ OTURMAK ve/fakat/||/<> DOĞRU SÖYLEMEK


- EĞRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/>/< DOĞRU

( Doğrulabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Eğrilebilir. )

( Ne "eğriler", doğrula; ne "doğrular", eğrile. )

( Oturalım. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Konuşalım. )


- EĞRİSİ/YLE DOĞRUSU/YLA


- EGZERSİZ[İng. < EXERCISE] ile/değil/yerine ALIŞTIRMA ÇALIŞMA