Toplam 13397 FaRk bulunmaktadır

Sayfa 9 / 55


- BENZETME" ile/ve/değil/||/<>/< İLİŞKİ


- BENZETME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIM

( "Ağyârını câmî, efrâdını mânî." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ağyârını mânî, efrâdını câmî. )


- BENZETME ile/ve/değil/||/<>/< ZORLAMA


- ÖZELLİKLERDE:
BENZEYEN ile/ve/<> BENZEMEYEN


- BEREKET ile/ve/||/<> BOLLUK


- BEREKETLİ[Ar.] değil/yerine/= ARTAĞAN

( Mutluluk, meymenet, saadet. | Nimette bolluk ve iyilik. )


- BERHAVA[Fars. + Ar.] değil/yerine/= YARARSIZ, BOŞ

( Havaya atılmış, uçurulmuş. | Yararsız, boş. )


- BERHÛD[Fars.] ile/değil/yerine/>< BERFEND[Fars.]

( Saçmasapan söz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güzel söz. | Derin yer. )


- BER-HURDÂR[Fars. < BERHÛR] ile MUTLU

( Hisse, nasip, pay.)] )


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Berraklık ve yardımseverlik elele gider - her biri hem öbürüne muhtaçtır, hem de öbürünü güçlendirir. )

( Ayna, güneşi çekmek için hiçbir şey yapamaz. O sadece parlaklığını koruyabilir. )

( Durumunuzu berrak bir biçimde görelim, bu berraklık, bizi serbest[sorumlu özgür] duruma getirecektir. )

( Bizi, insan yapacak olan, berraklık ve yardımseverliktir. )

( Clarity and charity go together - each needs and strengthens the other.
The mirror can do nothing to attract the sun. It can only keep bright.
See clearly your condition, your very clarity will release you.
It is 'clarity and charity' that make us human. )

( Aydınlık, açık. | Duru, temiz. İLE Tüm çizgileri belirgin olan, gözün tüm ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen. | İyi duyulan ses. | Kesintilerden sonra geri kalan miktarda olan, safi. | Açık seçik olan, anlaşılmaz yanı bulunmayan. | Tenis, masa tenisi gibi oyunlarda servis atışlarında topun karşı sahaya geçerken fileye değdiğini belirtmek için kullanılan bir söz. )

( LIMPID vs./and CLEAR )


- BEŞ TÜMEL/KÜLLÎ/SES/LÂFIZ/YANIT(KÜLLÎYAT-I HAMS)

( * CİNS
* NEVİ'(TÜR)
* FASIL(AYRIM)
* HASSA(ÖZELLİK)
* ARAZ(İLİNEK) )

( "O nedir?" sorusuna keyfiyet cihetinden(açısından) yanıt verirsek CİNS; kevmiyet cihetinden(açısından) yanıt verirsek NEV'dir. )

( İki farklı NEV'i keyfiyet cihetinden(açısından) ayıran şey FASIL'dır. )

( Bir hakikate taalluk ediyorsa HASSA; birden çok hakikate taalluk ediyorsa ARAZ'dır. )

( ARAZ: İNFİKAK ile HAKİKAT açısından. )


- BE'S/BEİS[Ar.] ile BES[Ar.]

( Zarar, ziyan. | Zahmet, zorluk. | Azap, şiddet, korku. | Fenâlık. İLE Yeter, yetişir, tamam, kâfi. | Çok. )


- BESLEMEK ile/ve/<> BESTELEMEK


- BESLEMEK ile/ve/||/<>/> BİÇİMLENDİRMEK


- BESLEMEK ile/ve/<> DESTEKLEMEK


- BESLEMEK ve/||/<> DESTEKLEMEK


- BESLE(N)ME ve/> SESLE(N)ME

( Ancak, hem zihinsel, hem fiziksel olanakları karşılanan kişi bir şey söylemeye, seslenmeye, hakkını aramaya olanak(güç/fırsat) bulur. )


- BESLENME ile TUTUNMA


- BESTE ile/ve/değil/||/<>/< SÖZ


- BETİK:
"SATILSIN DİYE" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OKUNSUN DİYE


- BETİK ve/||/<>/< TAMAMLANDIĞI YERDE BAŞLAYAN


- BETİM, BETİMLEME = TASVİR, TAVSİF = DESCRIPTION[İng., Fr.] = BESCHREIBUNG[Alm.] = DESCRIPTIO[Lat.] = DESCRIPCIÓN[İsp.]


- BETİMLEME ile/ve/||/<> DEĞER VERME/YÜKLEME


- BETİMLEME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA


- BETİMLEYİCİ ETİK ile/ve/||/<> NORMATİF ETİK ile/ve/||/<> ÇÖZÜMLEYİCİ ETİK


- BEYÂN ETMEK ile/ve/değil AKTARMAK/NAKLETMEK


- BEYAN ile/ve/<> İYAN


- BEYAN ile SAVUNMA


- BEYÂNİ AKIL ile/ve BURHANİ AKIL ile/ve İRFÂNİ AKIL


- BEYÂN(/Î) ile/ve/değil/||/<> Â'YÂN/İYÂN/IYÂN(/Î)


- BEYAZ (TÜYLÜ) KUĞU ile/ve SİYAH (TÜYLÜ) KUĞU

( ... İLE Bilim Tarihi'ni altüst eden ve Karl Raimund Popper'ın tespitiyle, bilimselliğin "Doğrulanabilirlik İlkesi" ile değil "Yanlışlanabilirlik İlkesi" ile sağlam zemine oturmasına vesile olan ve örnek olarak kullanılan siyah kuğu. )

( Siyah Kuğu | Siyah ve Beyaz Kuğu )


- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK

( Ayrık ve bitişik 'de/da'ları, "ki'leri, "mi'leri, gerektiği gibi yaz(a)mayan/yayınlamayanların, görüntü kirliliği yaratanların "tutumu". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yazım kurallarına uyarak ve noktalamalara özen göstererek, okuyuculara ve dilimize saygı gösterenlerin, görüntü kirliliği yaratmayanların tutumu. )

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( )


- BEYHÛDE değil/yerine/= BOŞUNA


- BEYHÛDE[Fars. < BİHÛDE] ile/ve/||/<> NÂFİLE ile/ve/||/<> FUZÛLÎ

( Yararsız. | Boşuna. İLE/VE/||/<> Gerekli değilken yapılan iş. | Farzların dışında kılınan namaz. | Boşuna, gereksiz. İLE/VE/||/<> Erdemli/faziletli. | Gerekli, yersiz, boşuna. )


- BEYİN:
YANSITICI değil/yerine YARATICI

( [not] MONITOR but CREATOR
CREATOR instead of MONITOR )


- BEYİN/ZİHİN:
ÜRETİCİ/ÜRETEÇ ile/ve/||/<> YANSITICI


- BEYİN ile/ve/||/<> AKIL

( Donanım/ekran. İLE/VE/||/<> Yazılım[işletim sistemi, program]. )


- BEYİN ile/ve/<> EVREN


- BEYİN ile/ve/||/<> KALP

( Kan dolaşımını sağlayan örgen. İLE/VE/||/<> Merkezi sinir düzeninin denetleme merkezi. )


- BEYNİN/ZİHNİN İŞLEYİŞİNDE:
TEKRAR ile/ve/||/<> PARALELLİK ile/ve/||/<> MOZAİK


- BEYZİK[İng. < BASIC] değil/yerine/= TEMEL


- BEZME[Ar.] ile BEZME[Ar.] ile BEZME/K[Tr.]/BİZÂR

( Gündüz yenilen bir öğün yemek. İLE Sohbet ve muhabbet meclisinin bir köşesi. İLE Yaşama ya da iş görme isteğini yitirme ya da yitirmiş bir biçimde. | Devingenliğini/canlılığını yitirme. )


- BHEL = ŞİŞME, KABARMA


- BHUTATHATA

( Evrensel rahim olarak görülen Mutlak. )


- BİÇİM ESTETİĞİ ile/ve/||/<> İÇERİK ESTETİĞİ

( Kant'ta. İLE/VE/||/<> Hegel'de. )


- BİÇİM ile BİÇEM

( Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü. | Biçme işi. İLE Anlatma, oluş, deyiş ya da yapış biçimi, tarz, üslûp. )


- BİÇİM ile/ve/||/<> İDOLA/PUT/SANEM

( EIDOS ile/ve/||/<> EIDOLON )


- BİÇİM ile KİP


- ... BİÇİMİNDE DÜŞÜNMEK ile ... BİÇİMİNDE BAKMAK


- [... BİÇİMİNDE ...]
... DÜŞÜNMEK/DÜŞÜNÜYORUM" ile/ve/değil/||/<>/< ... VARSAYMAK/VARSAYIYORUM


- BİÇİMLENDİRME ile/ve/<> İLİŞKİLENDİRME

( TO GIVE SHAPE vs./and/<> TO GET RELATION )


- BİÇİMLENME ile/ve/<> BELİRLENME


- BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR

( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )


- BICIR BICIR (KONUŞMAK, HAREKET ETMEK)

( Küçük, şirin çocuklar için söylenilen. )


- BİDÂYET[Ar.] değil/yerine/= BAŞLAMA, BAŞLANGIÇ


- BİFOKAL ile/||/<> BİFİD

( İki odaklı. İLE/||/<> Ayrık, çatallı, yarık. )


- BÎ[Fars.]-HABER[Ar.] değil/yerine/= ÇAVSIZ


- BİL BAKALIM ...:
BEN KİMİM? ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEN KİMSİN?


- BİL ile/ve/değil/||/<>/> BEN/O OL DA BİL


- BİLÂ KAYDÜ ŞART/KAYITSIZ ŞARTSIZ değil/yerine/= KOŞULSUZCA/YAZGASIZ KOŞULSUZ


- BİLÂHARE[Ar.]["BİLÂHERE" değil!] değil/yerine/= SONRADAN/DAHA SONRA/SONRALARI


- BİLDİĞİMİZİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLMEDİĞİMİZİ

( Bilmeyelim! İLE/VE/||/<>/< Bilelim! )


- BİLDİĞİN GİBİ ile/ve BİLDİĞİN KADAR

( Hiçbir şey bildiğin/gördüğün gibi/kadar değildir/olmayabilir. )


- BİLDİĞİN GİBİ ve/||/<> SEVDİĞİN GİBİ ve/||/<>
DİLEDİĞİN GİBİ
... OLSUN!:

( AS ...:
YOU WISH and/||/<> YOU LIKE and/||/<> YOU WISH )


- BİLDİĞİNE GİDEN ile/ve/değil/yerine/<> BİLMEDİĞİNE GİDEN


- [ne yazık ki]
"BİLDİĞİNİ OKUMAK" ile/değil/yerine/>< GÖRDÜĞÜNÜ OKUMAK

( Gördüğünü okumaya çalışmamak/çalışmayan, bildiğini okumaya neden olur/devam eder. )


- BİLDİĞİNİ:
YAPMAZSAN ile/değil/yerine YAPARSAN

( Sadece zihnin, bir miktar/bölüm bilir. İLE/DEĞİL/YERİNE Her/bir yerin (tam) bilir/yetkindir. )

( Yetersizdir. İLE/DEĞİL/YERİNE Yeterlidir. )


- BİLDİKLERİMİZ ve/||/<>/> BİLMEDİKLERİMİZ

( Bildiğinizle amel/hizmet edin; bilmedikleriniz, size sunulacaktır. )

( Damla. VE/||/<>/> Okyanus. )


- BİLDİRİLENİ BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< BİLMEK


- DİN:
BİLDİRİLMİŞ ile/ve/||/<> İNDİRİLMİŞ

( İnsan. İLE/VE/||/<> Doğa. )


- BİLDİRİLMİŞ TANRI ile AKLEDİLMİŞ TANRI


- BİLDİRME ile/ve/değil/yerine/<> ÖNERME


- BİLE BİLİRİZ ile/ve/değil/||/<> BİLEBİLİRİZ


- BİLECEN/UKALÂ ile "ÇOK BİLMİŞ"


- BİLEMEK ile "KESKİNLEŞTİRMEK"

( KILAĞI/ZAĞ: Taş üzerinde bilenen bir kesici aracın, keskin yüzüne yapışan ve aracın iyi kesebilmesi için yağlanmış yumuşak taşla kaldırılması gereken çok ince çelik parçaları. )


- BİL(E)MEMEK ile/ve DOĞRU/TAM TANIMLA(YA)MAMAK

( NOT (ABLE) TO KNOW vs./and LACK OF RIGHT/EXACT DEFINITION )


- BİL(E)MEMEK ile/ve EMİN OLMADIĞINDAN (DOLAYI) BİL(E)MEMEK

( NOT (ABLE) TO KNOW vs./and NOT (ABLE) TO KNOW BECAUSE OF TO BE NOT SURE )


- BİLEN AÇMAZI ile/ve/||/<> HERŞEYİ BİLME AÇMAZI ile/ve/||/<> YALANCI AÇMAZI ile/ve/||/<> ÖNCEDEN BİLME AÇMAZI


- BİLEN/DÜŞÜNEN İNSAN[Lat. HOMO SAPİENS] ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI/BİLGE İNSAN[Lat. HOMO SAPİENS SAPİENS]

( "Homo sapiens sapiens" terimi, modern insan türünü belirtmek için kullanılan bir alt tür adıdır. "Homo sapiens", insanın tür adıdır ancak bilim dünyası tarafından modern insan alt türü olarak "Homo sapiens sapiens" olarak sınıflandırılmıştır.

Bu terim, insan türünün daha özel bir alt öbeğini vurgulamak için kullanılır. İlk "Homo sapiens" türü, yaklaşık 200.000 yıl önce ortaya çıktı. Ancak "Homo sapiens sapiens", yaklaşık 50.000 ila 70.000 yıl önce ortaya çıkan ve günümüzdeki insan türünü tanımlayan daha özel bir alt türdür. Bu terim, Homo sapiens'in en yaygın ve günümüzde yaşayan alt türünü belirtmek için kullanılır. )


- BİLEN ile/ve/||/<> ÖĞRENEN ile/ve/||/<> DİNLEYEN

( ÂLİM ile/ve/||/<> MÜTEALLİM ile/ve/||/<> MÜSTEMİ' )


- BİLEREK ile BİLE BİLE


- BİLEŞEN ile BİLEŞİK ile BİLEŞİM ile BİLEŞKE

( Fizikte ve dilde. İLE Kimyada, doğada, dilde, felsefede. İLE Kimyada. İLE Fizikte. )

( Bir bileşke oluşturan güçlerin her biri. | Bir bileşiğin molekülündeki ögeler ya da alt öbeklerden her biri. | Bir karışımın ögeleri. | Bileşim yoluyla bir sözcüğün yapısına giren sözcük. [örn. sivrisinek] İLE Bileşerek oluşmuş, basit olmayan, mürekkep. | Kİmyasal tepkimeler sonucunda, iki ya da daha çok öğeden oluşan ve bunlardan bağımsız, fiziksel, kimyasal nitelikler gösteren özdek/madde. [örn. su] | Ses ve görüntünün birlikte yer aldığı film parçası. İLE İki ya da daha çok ögenin biraraya gelerek yeni bir öğe oluşturması, terkip. | İki ya da daha fazla nesnenin belirli oranlarda tepkimeye girerek oluşturduğu ve özellikleri kendini oluşturan nesnelerden farklı ve bileşenlerinin fiziksel yollarla birbirinden ayrılamadığı nesne. | Bir nesnenin, hangi kimyasal türlerden oluştuğun belirleyen verilerin tümü. | Bileşme sonucu oluşan nesne. İLE Bir nesneye uygulanan birkaç gücün toplam etkisine eşit olan tek güç. | Bir nesneyi oluşturan ögeler ya da bileşikler. )

( CONSTITUENT, COMPONENT vs. COMPOUND vs. COMPOSITION vs. ... )


- BİLEŞEN ile PARAMETRE


- BİLEŞİK/LİK ile BİREŞİK/LİK


- BİLEŞİM ile BİREŞİM(/KURGUL)/TEVHİD

( Kimyasal. İLE Kavramsal. )


- BİLEŞİM ile BİRLEŞİM

( Bileşme durumu. | İki ya da daha çok ögenin bir araya gelerek yeni bir öge oluşturması, terkip. | Bir nesnenin hangi kimyasal türlerden oluştuğunu belirleyen verilerin tamamı. | Bileşme sonucu oluşan nesne. İLE Birleşme durumu. | Bir topluluğun, bir gün içindeki toplanmaları, inikat. | Döllenmek için erille dişil hayvanın bir araya gelmesi. )


- BİLEŞKE ile/ve/||/<> TOPLAM


- BİLGE KRAL ile/ve/||/<>/> TİMOKRASİ ile/ve/||/<>/> OLİGARŞİ ile/ve/||/<>/> DEMOKRASİ ile/ve/||/<>/> TİRAN


- BİLGE ve/||/<> ALÇAKGÖNÜLLÜ

( Herkesten farklı olduğumuzu kavrayabilecek kadar. VE/||/<> Kimseden daha iyi olmadığımızı sürekli anımsayabilecek kadar. )

( ÂRİF ve/||/<> MÜTEVÂZI )

( WISE and/||/<> MODESTY )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( İzler/seyreder. İLE Söz söyler, konuşur. İLE Susar. İLE İnat eder. İLE Laklak eder. )

( Âlimler, mesafe/menzil alır; cahiller, yolun başında birinin gelip kendini götürmesini bekler. )

( Cahilin kalbi, dudağında; âlimin/ârifin ağzı/dili, kalbindedir. )

( Âlimin sözü incidir; cahilin sözü, günde, bin can incitir. )

( Asıl güneş, âşıkların, âriflerin kalplerinden, gözlerinden doğan güneştir. )

( Bilen/bilge kişi konuşur, çünkü söyleyebileceği bir şeyleri vardır. Cahil kişi konuşur, çünkü "bir şeyler söylemek zorundadır". )

( Wise people talk, because they have something to say; fools talks, because they "have to say something". )

( [hatasını gösterdiğimizde] Teşekkür eder. İLE Anlayışla kabul eder ve gülümser. İLE Yararlanır. İLE Küfür/hakaret eder. İLE ... bile görmez. )

( Akıllı, şakadan bile öğüt alır; ahmak, her öğüdü, şaka sanar. )

( Ancak yaşadıklarına/deneyimleyebildiklerine hükm eder. İLE Yaşamadıklarına da hükm eder ya da etmeye çabalar. İLE ... İLE ... İLE ... )

( Bilenle ya da bilmeyenle tartışılabilir. Fakat bildiğini sananla tartışmak, ahmaklıktır. )


- BİLGE/LER ile/ve/<> PEYGAMBER/LER ile/ve/<> FİLOZOF/LAR

( Uzakdoğu(da). İLE/VE/<> Doğu(da). İLE/VE/<> Batı(da). )

( MAGİ: Bilge/bilgin.[Peri] )


- BİLGE/LİK / İRFAN ile BİLGİLİ/LİK

( WISDOM/GNOSIS/MOKSHA vs. KNOWLEDGE )


- BİLGE/LİK:
NE İSTEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< NE İSTEMEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK


- BİLGELİK/HİKMET TAŞIMAYAN SÖZ ile/ve/||/<> DÜŞÜNME BARINDIRMAYAN SESSİZLİK/SÜKÛT

( Gevezeliktir. VE/||/<> Dalgıdır/gaflettir. )


- BİLGELİK ve ANLAMA, ANLAMLANDIRMA

( Bilgeliğin dudakları, anlamayanların kulaklarına kapalıdır. )


- BİLGELİK ile/ve/||/<> AYDINLANMA

( Başkalarının bilgisi. İLE/VE/||/<> Kendini tanıma. )


- BİLGELİK ve/||/<> CESÂRET ve/||/<> ÖLÇÜLÜLÜK

( Bilgelik, aklın; Cesaret, kalbin; Ölçülülük, duyguların kontrolüdür. )


- BİLGE/LİK ve/||/<> GÖNÜLLÜ/LÜK


- BİLGELİK = HİKMET = WISDOM[İng.] = PRAJNA/MOKSHA[Sansk.]


- BİLGELİK ile/ve/||/<>/>/< KALITIMSAL BİLGELİK

( WISDOM vs./and/||/<>/>/< ANCESTRAL WISDOM )


- BİLGELİK ve/=/||/<> KARŞILIKSIZ HİZMET


- BİLGELİK ve/=/||/<> KENDİNİ TANIMAK


- BİLGELİK ile/değil MİSTİK DENEYİM


- BİLGELİK ve/<> SANAT

( Sıradan insanı, "etik insan"a dönüştürür. VE/<> Sıradan insanı, "estetik insan"a dönüştürür. )


- BİLGELİK ve/||/<> SEVGİ

( Hiçbir şey(liğ)i gördüğümüzde deneyimlenilen. VE/||/<> Herşey olduğumuzu gördüğümüzde deneyimlenilen. )

( Yaşam(ımımız), bu ikisi arasında akar/akmalı! )


- BİLGELİK ve/||/<>/< UTANABILMEK


- BİLGE/LİK ile/ve/||/<>/>/< YALIN/LIK


- BİLGİ:
BETİMLEYEREK ile/ve/||/<>/< AŞİNALIKLA


- BİLGİ/(B)İLİM/GÖRGÜ:
NAKLETMEK İÇİN ile/ve/değil/||/<>/< NAKŞETMEK İÇİN


- BİLGİ ÇOKLUĞU ile/ve/değil/yerine ANLAYIŞI GELİŞTİR(EBİL)MEK


- BİLGİ = (")DÜŞÜNCEDİR(") ile/ve/||/<> (")ERDEMDİR(") ile/ve/||/<> (")DÜZENDİR(") ile/ve/||/<> (")BAĞLAMDIR(")

( [ise | durumu/düşüncesi] Felsefeyi verir. İLE/VE/||/<> Ahlâk'ı verir. İLE/VE/||/<> Toplumu verir. İLE/VE/||/<> Bilgeliği verir. )


- BİLGİ DÜZENEĞİ ile/ve/||/<> DUYGU DÜZENEĞİ


- BİLGİ EDİNME HAKKI ile/ve/||/<> DİLEKÇE HAKKI


- OLGUN/LUK:
BİLGİ İTİBARİYLE
ve/||/<>
BİLGELİK İTİBARİYLE
ve/||/<>
DURUM/KOŞULLAR İTİBARİYLE
ve/||/<>
AYDINLATMA İTİBARİYLE

( KEMÂL-İ İLİM ve/||/<> KEMÂL-İ İRFÂN ve/||/<> KEMÂL-İ HÂL ve/||/<> KEMÂL-İ İRŞÂD )


- [BİLGİ/SÖZ]
"KULAĞINDAN":
GİRMEYEN ile GİRİP-ÇIKAN ile ZİHNİNE[/"KALBİNE"] ULAŞAN

( Hiçbir biçimde dinlemeyen/anla(ya)mayan. İLE Anlasa/Dinlese de unutan, kayıtsız kalan. İLE Tutan/kaydeden, dönüştüren, işleyen, uygulayan. )


- BİLGİ KURAMI(TEORİSİ) ile BİLİM FELSEFESİ


- BİLGİ:
MEŞHÛD ile/ve/||/<> MERSÛD

( Görünebilir. İLE/VE/||/<> Gözlemlenebilir. )


- BİLGİ SAHİBİ OLMA ile/ve/||/<>/> GEÇERLİ YARGILAMA/YORUMLAMA(MEŞRÛ MUHAKEME)


- BİLGİ SORUNU ile/ve/<>/değil/yerine AYDINLANMA SORUNU


- BİLGİ:
TAALLÜMÎ ile/ve/<> NAZARÎ ile/ve/<> HADSÎ

( Dinleyerek, öğrenilerek. İLE/VE/<> Öğrendiğini, zihninde, öğrenilmiş bir dil içinde, yeniden üreterek, inşâ ederek. İLE/VE/<> Öğrenilmiş bir dil olmaksızın, soyut akılla kavranarak. )


- BİLGİ TAŞIYICISI OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/>/< ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK


- BİLGİ TEKNOLOJİLERİ ile/ve/+/||/<> BİYO TEKNOLOJİ


- BİLGİ:
TÜMEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZSEL/LİK ile/ve/||/<> NEDENSEL/LİK ile/ve/||/<> KESİN/LİK


- BİLGİ ÜRETMEK ile/ve/değil/||/<>/< BİLGİ DOĞURMAK


- BİLGİ (VAROLANI) ile/ve/değil/yerine ANLAM (VAROLANI)

( Taşınan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Özümsenen. )


- BİLGİ/VERİ/HABER:
[ne yazık ki]
YOKSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< VARSA

( "Asıp kesme." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Saygı, sevgi, şefkat, merhamet, anlayış. )


- BİLGİ ile AHLÂK ile ESTETİK


- BİLGİ ile/ve ANIMSAMA


- BİLGİ ile/ve/||/<> BAĞDAT

( )


- BİLGİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGELİK/HİKMET

( Geçmiş/mazi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Gelecek/istikbal. )

( [not] Past. VS./AND/but/||/<>/> Future.
Future. INSTEAD OF Past. )

( Ekleyerek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Uzaklaşarak. )

( [not] By adding. VS./AND/but/||/<>/> By retreating.
By retreating. INSTEAD OF By adding. )

( )

( "Bürünerek/giyinerek". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Soyunarak. )

( Knowledge is knowing what to say. AND/||/<>/> Wisdom is knowing whether or not to say it. )

( [not] KNOWLEDGE vs./and/but/||/<>/> WISDOM
WISDOM instead of KNOWLEDGE )


- BİLGİ ile BİLGİ OLMAYAN

( Bilgi ile bilgi olmayanı ayıramamak, ne yazık ki, bilgi üretmemekten kaynaklanmaktadır. )


- BİLGİ ve/||/<>/> BİLİM ve/||/<>/> DAYANÇ(SABIR) ve/||/<>/> YETİNME

( Anamal/sermaye. VE/||/<>/> Silah. VE/||/<>/> Giysi. VE/||/<>/> Kazanç. )


- BİLGİ ile/ve/||/<> BİLİMLER

( İLM ile/ve/||/<> ULÛM )

( KNOWLEDGE vs./and/||/<> SCIENCES )


- BİLGİ ile/ve/<> BİLME

( Dışarıdan. İLE/VE/<> İçeriden. )

( Hem desteklenebilen hem çürütülebilen iki yaklaşım vardır. [İkisinden birini tercih etmek değil ikisinin de aynı anda ve ayrı ayrı etkin olabileceği ve değerlendirilmesi gerektiği üzerinden yaklaşılmalıdır.] 1. Bilginin dışarıdan alınarak edinildiği. [TABULARASA] 2. Dışarıdan almaya gerek olmadan tüm bilgilerin kişide/özde [çekirdek/tohum gibi] bulunduğu. )

( INFORMATION vs./and TO KNOW )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/>/< BİRGİ/BİREŞİM


- BİLGİ ile/ve BİRİKİM

( Kişiler, başağa benzer. İçi boşken havadadır, doldukça eğrilir. )

( Bilgi tohumdur. Bire yüz verir. Verdigi yüzün her biri bir tohumdur ki, sana bilgelik, torunlarına da ilham verir. )

( Deneyimi olmayan kavram yetersiz, kavramı olmayan deneyim boştur. )

( Zihinsel bilgi sürecinde 5 aşama:
1. Genel deneyim.
2. Özel deneyim.
3. Olgusal Bilim.
a. Deney ve Gözlem,
b. Kuram oluşturma,
4. Günlük Bilim.
5. Aşkın Bilimler. )

( KNOWLEDGE vs./and ACCUMULATION )


- BİLGİ ve/<> BİTGİ/BİTKİ

( Organiklerdir. )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> DENEYİM ile/ve/||/<>/> YARATICILIK

( )

( KNOWLEDGE vs./and/||/<>/> EXPERIENCE vs./and/||/<>/> CREATIVITY )


- BİLGİ ile/ve/=/||/<>/< DÖNÜŞ(TÜR)EBİLMEK


- BİLGİ ile/ve DÜŞÜNCE


- BİLGİ/VERİ ile/ve/<> DÜŞÜNCE/FİKİR


- BİLGİ ve/<> EMEK/EYLEM

( İşe taşınmayan bir bilgi, kişinin sahip olduğu bir bilgi değildir. )


- BİLGİ ve/||/<>/> ERDEM ve/||/<>/> MUTLULUK ve/||/<>/> BİLGELİK


- BİLGİ ile/ve HAL

( Paraya ve bilgiye mahkum olma! )


- BİLGİ ile/ve/<>/= İLİŞKİ

( KNOWLEDGE vs./and/<>/= RELATION )


- BİLGİ ve/||/<>/> İYİLİK ve/||/<>/> KARARLILIK

( Kuşkudan kurtarır. VE/||/<>/> Istırap çekmekten kurtarır. VE/||/<>/> Kaygıdan kurtarır. )


- BİLGİ ve/||/<> KİŞİ

( Bilgi, kendine kayıtsız kalana acımaz. )


- BİLGİ = KNOWLEDGE, COGNITION[İng.] = CONNAISSANCE[Fr.] = die ERKENNTNIS, die KENNTNIS[Alm.] = COGNITIO[Lat.] = HË GNÕSIS[Yun.] = CONOCIMIENTO[İsp.]


- BİLGİ ile/ve MENSUBİYET


- BİLGİ =/||/<> NE YAPMAYABİLECEĞİNİN BİLGİSİ


- BİLGİ ve/||/<>/>/< NEDEN


- BİLGİ ve/= ORTADAN KALKMIŞ/LIK


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> PROMPTOKRASİ


- BİLGİ ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> ŞEFKÂT ve/||/<> MERHAMET


- BİLGİ ve/> SEVGİ ve/> VERGİ

( Bilmeyen sevemez. )

( KNOWLEDGE and/> LOVE and/> DUTY
Whom cannot love if does not know. )


- BİLGİ ile/ve/değil/||/<>/>< SÖYLENTİ


- BİLGİ ve/<> TAMLIK

( KNOWLEDGE and/<> COMPLETENESS )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> TAVTİA

( ... İLE/VE/||/<>/> Anlatılacak amacı destekleyecek biçimde, önceden bazı sözler söylemek. )


- BİLGİ/VERİ ile/ve/değil/yerine YAKLAŞIK BİLGİ

( Ulaştıklarımız, bilgi değil ancak yaklaşık bilgidir. )


- BİLGİ ile/ve/||/<> ZORUNLULUK BİLİNCİ


- BİLGİBİLİM/GNOSEOLOJİ[Fr.] ile/değil/yerine EPİSTEMOLOJİ


- BİLGİBİLİMSEL/EPİSTEMİK ile VAROLUŞÇU/ONTOLOJİK

( Bilgiyle ve bilginin doğasıyla ilgili olan. İLE Varlıkla ve var olanların doğasıyla ilgili olan. )


- BİLGİÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGE

( Bildiğini zannetme, gereksiz/yararsız/yersiz bilgi sahibi olma, zamansız/bağlantısız paylaşma çabası. Bilgi obezi.[Malûmat-füruş/luk] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Âlim. Derin ve geniş bilgilere sahip olan. )

( [Söz(cük)lerin...] Gerçek anlamlarını kullanarak anlaşırlar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Mecaz anlamlarıyla anlaşırlar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kinâye yoluyla anlaşırlar. )

( Bilge olmaya cesaret et![Sapere aude!] / Aklını kullanma cesaretini göster! )

( PEDANT vs. SCHOLAR )


- BİLGİDE/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE,
DÜŞÜNCEDE/UYGULAMADA/YAŞAMDA:
DOĞRULANABİLİRLİK ile/ve/değil/||/<>/< YANLIŞLANABİLİRLİK

( Karl Popper )


- BİLGİ'DE:
KANIT/DELİL ile/ve KEŞİF


- BİLGİDE:
TÜMELLİK ile/ve/||/<> KESİNLİK ile/ve/||/<> ZORUNLULUK


- BİLGİDE/BİLİMDE, ALANDA/KONUDA ASLOLAN/ÖNCELİKLİ OLAN:
"BİLMEMİZ GEREKEN" ile/ve/||/değil/yerine/>< TAKİP EDEBİLMEMİZ/ETMEYE ÇALIŞMAMIZ


- BİLGİLENMEK ile/ve/değil/yerine BİLGİ İŞLEMEK


- BİLGİLERİ/DEĞERLERİ:
KAYIP (ETMEK) ile/değil/yerine/>< KAYIT (ETMEK)


- BİLGİLİ ile/ve/<>/değil EDİB


- BİLGİLİ ile/ve/<>/>/< İLGİLİ


- BİLGİLİ/BİLGİSİZ ile/değil KIBLELİ/KIBLESİZ

( Kişiyi, bilgisinden çok, niyeti/yönelimi/yaklaşımı belirler. )


- BİLGİLİK = KAMUS = ENCYCLOPEDIA[İng.] = ENCYLOPÉDIE[Fr.] = ENZYKLOPÄDIE[Alm.] = ENCICLOPEDIA[İsp.]


- BİLGİLİ/LİK ile/ve/||/<>/> SOĞUKKANLI/LIK


- BİLGİN (OLMAK) ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI (OLMAK)

( Başkalarının bilgisiyle (de) olabiliriz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Ancak, kendi aklımızla olabiliriz. )


- BİLGİN ile/ve/değil/<>/> BİLGE

( Âlim. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Ârif. )

( Bilge, kendi bilincinde, insan doğasının sezgisel bilgi ve uygulayımsal bilgisini birleştirmiş kişidir. )

( Bilge kişi yaşamını, bir çiçeğin özünü alıp onun kokusuna ve güzelliğine zarar vermeksizin uçup giden bir arı gibi sürdürür. )

( Bilge kişi tedbirli, içine kapanık ve ölçülüdür. )

( Su yolları yapan kişiler, o suları kontrolleri altına alır; marangozlar, ağaçlardan nasıl yararlanacaklarını bilir; bilge kişiler de aynı biçimde kendi zihnini kontrol eder. )

( Karşılaştığı konuları bir acelecilik içinde değerlendirmeye ve çözümlemeye çalışan kişi, doğruluk yolunda değildir. Bilge kişi, herşeyi acele etmeden huzur içinde düşünür ve değerlendirir. Bu kişi, Gerçek'i korur, Gerçek de onu. )

( Çok konuşan kişiye değil, huzur içinde korkusuzca konuşan kişiye "Bilge" adı verilir. )

( BİLGE: Seni, sana bildiren. )

( Bilgin ol ki, kişileri, "büyük" görme. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Bilge ol ki, kişileri, "küçük" görme. )

( [not] SCHOLAR vs./and/but/<>/> WISE )


- BİLGİNİN:
BAŞLANGICI ile/değil/yerine SÜRECİ

( Uzmanlaştığını ve doruğa çıktığını sanmak. İLE/DEĞİL/YERİNE İşin başında olduğuna inanır. )


- BİLGİNİN BİLİNCİ ile/ve ÂDETLERDEKİ ÖZÜ AÇIĞA ÇIKARACAK BİLİNÇ


- VERİNİN/BİLİNİN/BİLGİNİN:
DAĞITIMI ile/ve/||/<> DENETİMİ


- BİLGİNİN DOĞRULUĞU ile/ve BİLGİNİN GÜZELLİĞİ

( İdrakte. İLE/VE Estetikte. )

( RIGHTNESS OF THE KNOWLEDGE vs./and BEAUTY OF THE KNOWLEDGE )


- BİLGİNİN DOĞRULUĞU ile/ve/<> DOĞRULUĞUN BİLGİSİ


- BİLGİNİN EFENDİSİ ile/ve/||/<>/< ÇALIŞMANIN KÖLESİ


- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve/<> BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI

( Sahip olduğunuz herşeyi, her kimin gereksinimi varsa, onunla severek paylaşın. )

( Share willingly and gladly all you have with whoever needs. )

( OBTAINING OF THE INFORMATION vs./and/<> SHARING/TRANSMISSION OF THE INFORMATION )


- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI


- BİLGİNİN:
ELDE EDİLİŞİ ile/ve/||/<> İFADE EDİLİŞİ


- BİLGİNİN GÜVENİLİRLİĞİ ile/ve (GÜVENİLİR) BİLGİYE SAHİP OLANIN GÜVENİLİRLİĞİ


- BİLGİNİN:
GÜVENİLİRLİĞİ ile/ve/<> ZORUNLULUĞU


- BİLGİ'NİN:
KAYNAĞI ve/ YÖNTEMİ ve/ ÖLÇÜTÜ ve/ DEĞERİ

( SOURCE and METHOD and CRITERION and VALUE/WORTH :[ ... OF THE INFORMATION] )


- BİLGİNİN:
NESNESİ/MADDESİ ile/ve/||/<> BİÇİMİ/SÛRETİ


- BİLGİNİN:
ÖĞELERİ ile/ve BİÇİMİ

( Maddî. İLE/VE Aklî. )


- BİLGİNİN/VERİNİN:
ÖZDEŞLİĞİ ile/ve/||/<> TEMSİLİ ile/ve/||/<> TASVİRİ ile/ve/||/<> İNŞÂSI


- BİLGİNİN VE ÜNİVERSİTENİN ÖNCELİKLİ İŞLEVLERİNDE:
ARAŞTIRMA ve/||/<>/> AKTARIM


- BİLGİSELLİK KİPİ

( EPISTEMIC MODALITY )


- BİLGİSEVER/LİK(/AKILSEVERLİK/DİLSEVERLİK/ÖLÇÜSEVERLİK) ile/ve/||/<>/> BİLGELİKSEVER/LİK

( PHILOLOGOS and/||/<>/> PHILOSOPHIA )