Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

ÖNCELİKLİ OLARAK

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[11 May 2025]
itibariyle 65371 başlık/FaRk ile birlikte,
73918 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(10/10)


- Bildiklerinle KONUŞ!!!


- BILDIRCIN ile BILDIRCIN KILAVUZU

( ... İLE Afrika'dan, İskoçya'ya göçerler. )


- BILDIRCIN ile KEKLİK

( FERİK: Keklik, bıldırcın gibi kuşların yumurtadan yeni çıkmış yavruları. )

( Tavukgillerden, boz renkli, benekli, göçebe kuş. İLE Sülüngillerden, güvercin büyüklüğünde, tüyü boz, ayakları ve gagası kırmızı renkte bir kuş. )

( SEMÂN ile [eril] HIRT, YA'KUB[çoğ. YEÂKİB] )

( BÛDENE, SEMÂNE ile KEBK/KEBG
KEBG-İ DERÎ: Bir tür keklik. )

( QUAIL vs. PARTRIDGE )

( COTURNIX COTURNIX cum ALECTORIS CHUKAR, PERDRIX, PERDIX PERDIX )


- BİLDİREN ile/ve/değil/yerine BULDURAN


- Bildirerek KONUŞ!!!


- BİLDİRGE ile/ve/değil PAYLAŞIM

( [not] DECLARATION vs./and/but TO SHARE )


- BİLDİRİLENİ BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< BİLMEK


- DİN:
BİLDİRİLMİŞ ile/ve/||/<> İNDİRİLMİŞ

( İnsan. İLE/VE/||/<> Doğa. )


- BİLDİRİLMİŞ TANRI ile AKLEDİLMİŞ TANRI


- BİLDİRİM ile İŞAR[Ar.]

( ... İLE Yazı ile bildirme. )


- Bildirişim için DİNLE!!!


- Bildirişim için SUS!!!


- Bildirişimli KONUŞ!!!


- BİLDİRME ile/değil/yerine ÇEKME/ÇEKİM(CÂZİBE)


- BİLDİRME ile/ve/değil/yerine/<> ÖNERME


- Bildirmek için DİNLE!!!


- Bildirmek için SUS!!!


- BİLDİRMEK ile/ve/değil/yerine/<> UYANDIRMAK


- BİLE BİLE (YAPMAK)

( AN-KASDİN )


- BİLE BİLİRİZ ile/ve/değil/||/<> BİLEBİLİRİZ


- BİLE[Ar.] ile BÎLE[Ar.]

( Birlikte. | Aynı zamanda. | Üstelik. İLE Ada. | Yanak. | Yan. | "Kesme" denilen küçük bahçıvan beli şeklindeki ok temreni. | Kayık küreği, gönderi. )


- ... BİLE ile/değil/yerine/||/<> ... DA


- BİLE değil/yerine/= İLE


- BİLECEN/UKALÂ ile "ÇOK BİLMİŞ"


- BİLECİK:
DÖRT COĞRAFÎ BÖLGEYE SINIRI OLAN TEK KENT

( Hem Marmara, hem Ege, hem İç Anadolu, hem de Karadeniz'de toprağı bulunan tek kent, Osmanlı'nın kurulduğu kent olan Bilecik'tir. )


- BİLECİK < BELEKOMA


- BİLECİK ile BİRECİK

( İl. İLE İlçe.[Urfa] )

( ... İLE Kelaynak kuşlarının koruma altına alındığı bölge. )


- BİLEGÜ ile BİLEĞİTAŞI
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- BİLEK[İng. < BLACK] ile/değil BİLEK


- BİLEMEK ile "KESKİNLEŞTİRMEK"

( KILAĞI/ZAĞ: Taş üzerinde bilenen bir kesici aracın, keskin yüzüne yapışan ve aracın iyi kesebilmesi için yağlanmış yumuşak taşla kaldırılması gereken çok ince çelik parçaları. )


- BİLEMEM ile ALLAH BİLİR


- BİL(E)MEMEK ile/ve DOĞRU/TAM TANIMLA(YA)MAMAK

( NOT (ABLE) TO KNOW vs./and LACK OF RIGHT/EXACT DEFINITION )


- BİL(E)MEMEK ile/ve EMİN OLMADIĞINDAN (DOLAYI) BİL(E)MEMEK

( NOT (ABLE) TO KNOW vs./and NOT (ABLE) TO KNOW BECAUSE OF TO BE NOT SURE )


- BİLEN AÇMAZI ile/ve/||/<> HERŞEYİ BİLME AÇMAZI ile/ve/||/<> YALANCI AÇMAZI ile/ve/||/<> ÖNCEDEN BİLME AÇMAZI


- BİLEN/DÜŞÜNEN İNSAN[Lat. HOMO SAPİENS] ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI/BİLGE İNSAN[Lat. HOMO SAPİENS SAPİENS]

( "Homo sapiens sapiens" terimi, modern insan türünü belirtmek için kullanılan bir alt tür adıdır. "Homo sapiens", insanın tür adıdır ancak bilim dünyası tarafından modern insan alt türü olarak "Homo sapiens sapiens" olarak sınıflandırılmıştır.

Bu terim, insan türünün daha özel bir alt öbeğini vurgulamak için kullanılır. İlk "Homo sapiens" türü, yaklaşık 200.000 yıl önce ortaya çıktı. Ancak "Homo sapiens sapiens", yaklaşık 50.000 ila 70.000 yıl önce ortaya çıkan ve günümüzdeki insan türünü tanımlayan daha özel bir alt türdür. Bu terim, Homo sapiens'in en yaygın ve günümüzde yaşayan alt türünü belirtmek için kullanılır. )


- Bilen susar! SUS!!!


- BİLEN ile/ve/||/<> NÂKİL


- BİLEN ile/ve/||/<> ÖĞRENEN ile/ve/||/<> DİNLEYEN

( ÂLİM ile/ve/||/<> MÜTEALLİM ile/ve/||/<> MÜSTEMİ' )


- Bileni DİNLE!!!


- BİLENİN/BİLGENİN/USTANIN/HOCANIN, HER:
[hem] YAPTIĞI/NI ile/ve/<>/||/değil/yerine/hem de DEDİĞİ/Nİ

( Yapma. İLE/VE/<>/||/DEĞİL/YERİNE Yap. )


- Bilenin yanında DİNLE!!!


- Bilenin yanında SUS!!!


- Bilenler konuşmuyor,


- BİLEREK/BİLE BİLE ile İNADINA


- BİLEREK / BİLMEYEREK ile/ve/||/<> İSTEYEREK / İSTEMEYEREK ile/ve/||/<> DOĞRUDAN / DOLAYLI


- BİLEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK BİLDİKLERİNMİZ


- Bilerek KONUŞ!!!


- BİLEREK ile BİLE BİLE

( PURPOSELY vs. DELIBERATELY )


- BİLEREK ile BİLE BİLE


- BİLEREK ile BİLE BİLE


- BİLEŞEN ile BİLEŞİK ile BİLEŞİM ile BİLEŞKE

( Fizikte ve dilde. İLE Kimyada, doğada, dilde, felsefede. İLE Kimyada. İLE Fizikte. )

( Bir bileşke oluşturan güçlerin her biri. | Bir bileşiğin molekülündeki ögeler ya da alt öbeklerden her biri. | Bir karışımın ögeleri. | Bileşim yoluyla bir sözcüğün yapısına giren sözcük. [örn. sivrisinek] İLE Bileşerek oluşmuş, basit olmayan, mürekkep. | Kİmyasal tepkimeler sonucunda, iki ya da daha çok öğeden oluşan ve bunlardan bağımsız, fiziksel, kimyasal nitelikler gösteren özdek/madde. [örn. su] | Ses ve görüntünün birlikte yer aldığı film parçası. İLE İki ya da daha çok ögenin biraraya gelerek yeni bir öğe oluşturması, terkip. | İki ya da daha fazla nesnenin belirli oranlarda tepkimeye girerek oluşturduğu ve özellikleri kendini oluşturan nesnelerden farklı ve bileşenlerinin fiziksel yollarla birbirinden ayrılamadığı nesne. | Bir nesnenin, hangi kimyasal türlerden oluştuğun belirleyen verilerin tümü. | Bileşme sonucu oluşan nesne. İLE Bir nesneye uygulanan birkaç gücün toplam etkisine eşit olan tek güç. | Bir nesneyi oluşturan ögeler ya da bileşikler. )

( CONSTITUENT, COMPONENT vs. COMPOUND vs. COMPOSITION vs. ... )


- BİLEŞEN ile PARAMETRE


- BİLEŞİK ÇİÇEK DURUMU, KAPİTULUM = EZHÂR-I MÜREKKEBE = CALATHIDE, CAPITULE


- BİLEŞİK ŞEMSİYE/UMBELLA = EZHÂR-I SAYVÂNÎYE-İ MÜREKKEBE = OMBELLE COMPOSÉE


- BİLEŞİK ile DIŞMERKEZLİ BİLEŞİK

( EXOCENTRIC COMPOUND )


- BİLEŞİK ile KARIŞIM

( Aynı cins moleküllerden oluşur. İLE Farklı cins atom ya da moleküllerden oluşur. )

( Kimyasal yollarla ayrıştırılırlar. İLE Fiziksel yollarla ayrıştırılırlar. )

( Saftır. İLE Saf değildir. )

( Yapısındaki öğeler, belirli kütle oranlarında birleşir. İLE Belirli bir oran yoktur. )

( Yoğunlukları karakteristiktir. İLE Yoğunlukları karışımdaki maddelerin karışma miktarına bağlı olarak değişir. )

( MÜREKKEB/P ile MEZC/MAHLUP )


- BİLEŞİK/LİK ile BİREŞİK/LİK


- BİLEŞİM ile BİREŞİM(/KURGUL)/TEVHİD

( Kimyasal. İLE Kavramsal. )


- BİLEŞİM ile BİRLEŞİM

( Bileşme durumu. | İki ya da daha çok ögenin bir araya gelerek yeni bir öge oluşturması, terkip. | Bir nesnenin hangi kimyasal türlerden oluştuğunu belirleyen verilerin tamamı. | Bileşme sonucu oluşan nesne. İLE Birleşme durumu. | Bir topluluğun, bir gün içindeki toplanmaları, inikat. | Döllenmek için erille dişil hayvanın bir araya gelmesi. )


- BİLEŞKE ile/ve/||/<> TOPLAM


- BİLET ile AKBİL


- BİLET[FR. < BILLET] ile/||/<> APEKS[LAT. < APEX]

( Para ile alınan ve konser, sinema, tiyatro vb. eğlence yerlerine girme, ulaşım araçlarına binme ya da bir şans oyununa katılma olanağını veren belge. İLE/||/<> Tarihi değiştirilemez özel bir gidiş-geliş bilet türü. )


- BİLET ile DAVETİYE

( TICKET vs. INVITATION )


- BİLEZİK ile HALHAL[Ar.]

( ... İLE Kadınların, ayak bileklerine taktığı bilezik. )


- Bİ-L-Fİ'L[Ar.] ile Bİ-L-HÂSSA[Ar.]

( Gerçekten, hakîki olarak. İLE Özellikle, mahsus, hususî olarak, hele. )


- BİLGE KRAL ile/ve/||/<>/> TİMOKRASİ ile/ve/||/<>/> OLİGARŞİ ile/ve/||/<>/> DEMOKRASİ ile/ve/||/<>/> TİRAN


- BİLGE ve/||/<> ALÇAKGÖNÜLLÜ

( Herkesten farklı olduğumuzu kavrayabilecek kadar. VE/||/<> Kimseden daha iyi olmadığımızı sürekli anımsayabilecek kadar. )

( ÂRİF ve/||/<> MÜTEVÂZI )

( WISE and/||/<> MODESTY )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( İzler/seyreder. İLE Söz söyler, konuşur. İLE Susar. İLE İnat eder. İLE Laklak eder. )

( Âlimler, mesafe/menzil alır; cahiller, yolun başında birinin gelip kendini götürmesini bekler. )

( Cahilin kalbi, dudağında; âlimin/ârifin ağzı/dili, kalbindedir. )

( Âlimin sözü incidir; cahilin sözü, günde, bin can incitir. )

( Asıl güneş, âşıkların, âriflerin kalplerinden, gözlerinden doğan güneştir. )

( Bilen/bilge kişi konuşur, çünkü söyleyebileceği bir şeyleri vardır. Cahil kişi konuşur, çünkü "bir şeyler söylemek zorundadır". )

( Wise people talk, because they have something to say; fools talks, because they "have to say something". )

( [hatasını gösterdiğimizde] Teşekkür eder. İLE Anlayışla kabul eder ve gülümser. İLE Yararlanır. İLE Küfür/hakaret eder. İLE ... bile görmez. )

( Akıllı, şakadan bile öğüt alır; ahmak, her öğüdü, şaka sanar. )

( Ancak yaşadıklarına/deneyimleyebildiklerine hükm eder. İLE Yaşamadıklarına da hükm eder ya da etmeye çabalar. İLE ... İLE ... İLE ... )

( Bilenle ya da bilmeyenle tartışılabilir. Fakat bildiğini sananla tartışmak, ahmaklıktır. )


- BİLGE ile/ve İLERİ GELEN

( el-HUKEMÂ ile/ve er-RUESÂ )


- BİLGE/LER ile/ve/<> PEYGAMBER/LER ile/ve/<> FİLOZOF/LAR

( Uzakdoğu(da). İLE/VE/<> Doğu(da). İLE/VE/<> Batı(da). )

( MAGİ: Bilge/bilgin.[Peri] )


- BİLGELİK:
(DERİNLİKLİ/KAPSAMLI) KONUŞMAK ile/ve/<>/değil YAPMAK

( (Derinlikli/kapsamlı) Konuşmak, bilgelik değildir. Bilgelik, yapmaktır! )


- BİLGE/LİK / İRFAN ile BİLGİLİ/LİK

( WISDOM/GNOSIS/MOKSHA vs. KNOWLEDGE )


- BİLGE/LİK:
NE İSTEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< NE İSTEMEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK


- BİLGELİK/HİKMET TAŞIMAYAN SÖZ ile/ve/||/<> DÜŞÜNME BARINDIRMAYAN SESSİZLİK/SÜKÛT

( Gevezeliktir. VE/||/<> Dalgıdır/gaflettir. )


- BİLGELİK ve ANLAMA, ANLAMLANDIRMA

( Bilgeliğin dudakları, anlamayanların kulaklarına kapalıdır. )


- BİLGELİK ile/ve/||/<> AYDINLANMA

( Başkalarının bilgisi. İLE/VE/||/<> Kendini tanıma. )


- BİLGELİK ve BAŞKALARINI KARALAMAMAK


- BİLGE/LİK / İRFAN ile/ve BİLGİLİ/LİK

( Devirsel kalıpları anlamak. İLE/VE Bilgi sahibi olmak. )

( Gerçek olmayanın, gerçek olmadığını görmek bilgeliktir. )

( Mutlu olmak için kendimizi (özümüzü) bilmek dışında hiçbir şeye gereksinimimiz olmadığını bilmek, bilgeliktir. )

( Bilgeliğin önemli koşulu, düzen kurmaktır. )

( O, asla vazgeçmez. )

( Bilgelik, kişinin doğuştan gelen yetilerinin üstüne kurulur ve bunların kazanılmış yetilerle beslenerek geliştirilmesi amaçlanır. )

( Bilgelik/Aydınlanma yolunda Arınma'da amaç: 1. İçgüdüler'i de içine alan duygular'ın uyumlandırılması, coşku ile yaşam sevinci'ne kavuşmak. 2. Duyarlılık Yetisi'nin eğitilmesiyle, algı yolları'nın yetkinleştirilmesi. 3. Sezgi ve buluş yollarının açılması. )

( Bilgelik, "altın orta yol"u izlemek. Aşırılığı, tutumsuzluğu ve tutkunluğu yok edebilmektir. [TAO] )

( Tüm ezoterik okullarda Arınma, Aydınlanma ve Sevgi, Bilgeliğin Yöntemi, ortak bir tutum olarak benimsenmiştir. )

( Kişi, ağzından çıkan sözlerini ve zihnini kontrol etmeli ve kendi gövdesine hiçbir zarar vermemelidir. Ancak bu davranışları saf olursa bilgelik yolunda ilerleyebilir. )

( To see the unreal is wisdom.
To know that you need nothing to be happy, except self-knowledge, is wisdom.
Will never give up. )

( WISDOM/GNOSIS/MOKSHA vs./and KNOWLEDGE )


- BİLGE/LİK ile/ve BİLİNÇLİ "BENCİL/LİK"


- BİLGELİK ve/||/<> CESÂRET ve/||/<> ÖLÇÜLÜLÜK

( Bilgelik, aklın; Cesaret, kalbin; Ölçülülük, duyguların kontrolüdür. )


- BİLGE/LİK ve/||/<> GÖNÜLLÜ/LÜK


- BİLGELİK = HİKMET = WISDOM[İng.] = PRAJNA/MOKSHA[Sansk.]


- BİLGELİK ile/ve/||/<>/>/< KALITIMSAL BİLGELİK

( WISDOM vs./and/||/<>/>/< ANCESTRAL WISDOM )


- BİLGELİK ve/=/||/<> KARŞILIKSIZ HİZMET


- BİLGELİK ve/=/||/<> KENDİNİ TANIMAK


- BİLGELİK ile/değil MİSTİK DENEYİM


- BİLGE/LİK ile/ve/<> ÖZGÜR/LÜK

( Bilge, köle de olsa özgürdür. )

( WISDOM vs./and/<> FREEDOM )


- BİLGELİK ve/<> SANAT

( Sıradan insanı, "etik insan"a dönüştürür. VE/<> Sıradan insanı, "estetik insan"a dönüştürür. )


- BİLGELİK ve/||/<> SEVGİ

( Hiçbir şey(liğ)i gördüğümüzde deneyimlenilen. VE/||/<> Herşey olduğumuzu gördüğümüzde deneyimlenilen. )

( Yaşam(ımımız), bu ikisi arasında akar/akmalı! )


- BİLGELİK ve/> TEMKİN


- BİLGELİK ve/||/<>/< UTANABILMEK


- BİLGE/LİK ile/ve/||/<>/>/< YALIN/LIK


- BİLGEN ile BİRGEN

( HABÎR ile VAHHAB )


- BİLGİ

( KNOWLEDGE )


- BİLGİ AHLÂKI ile/ve/<> TEFEKKÜR AHLÂKI

( MORALS OF KNOWLEDGE vs./and/<> MORALS OF THINKING )


- BİLGİ:
BETİMLEYEREK ile/ve/||/<>/< AŞİNALIKLA


- BİLGİ/(B)İLİM/GÖRGÜ:
NAKLETMEK İÇİN ile/ve/değil/||/<>/< NAKŞETMEK İÇİN


- BİLGİ ÇOKLUĞU ile/ve/değil/yerine ANLAYIŞI GELİŞTİR(EBİL)MEK


- BİLGİ = (")DÜŞÜNCEDİR(") ile/ve/||/<> (")ERDEMDİR(") ile/ve/||/<> (")DÜZENDİR(") ile/ve/||/<> (")BAĞLAMDIR(")

( [ise | durumu/düşüncesi] Felsefeyi verir. İLE/VE/||/<> Ahlâk'ı verir. İLE/VE/||/<> Toplumu verir. İLE/VE/||/<> Bilgeliği verir. )


- BİLGİ DÜZENEĞİ ile/ve/||/<> DUYGU DÜZENEĞİ


- BİLGİ EDİNME HAKKI ile/ve/||/<> DİLEKÇE HAKKI


- BİLGİ [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- BİLGİ/İLİM SAHİBİ OLMAK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK(TANIMAK)

( Bilgi, kendine kayıtsız kalana acımaz. )


- OLGUN/LUK:
BİLGİ İTİBARİYLE
ve/||/<>
BİLGELİK İTİBARİYLE
ve/||/<>
DURUM/KOŞULLAR İTİBARİYLE
ve/||/<>
AYDINLATMA İTİBARİYLE

( KEMÂL-İ İLİM ve/||/<> KEMÂL-İ İRFÂN ve/||/<> KEMÂL-İ HÂL ve/||/<> KEMÂL-İ İRŞÂD )


- [BİLGİ/SÖZ]
"KULAĞINDAN":
GİRMEYEN ile GİRİP-ÇIKAN ile ZİHNİNE[/"KALBİNE"] ULAŞAN

( Hiçbir biçimde dinlemeyen/anla(ya)mayan. İLE Anlasa/Dinlese de unutan, kayıtsız kalan. İLE Tutan/kaydeden, dönüştüren, işleyen, uygulayan. )


- BİLGİ KURAMI(TEORİSİ) ile BİLİM FELSEFESİ


- BİLGİ:
MEŞHÛD ile/ve/||/<> MERSÛD

( Görünebilir. İLE/VE/||/<> Gözlemlenebilir. )


- BİLGİ [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- BİLGİ SAHİBİ OLMA ile/ve/||/<>/> GEÇERLİ YARGILAMA/YORUMLAMA(MEŞRÛ MUHAKEME)


- BİLGİ SORUNU ile/ve/<>/değil/yerine AYDINLANMA SORUNU


- BİLGİ:
TAALLÜMÎ ile/ve/<> NAZARÎ ile/ve/<> HADSÎ

( Dinleyerek, öğrenilerek. İLE/VE/<> Öğrendiğini, zihninde, öğrenilmiş bir dil içinde, yeniden üreterek, inşâ ederek. İLE/VE/<> Öğrenilmiş bir dil olmaksızın, soyut akılla kavranarak. )


- BİLGİ TAŞIYICISI OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/>/< ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK


- BİLGİ TEKNOLOJİLERİ ile/ve/+/||/<> BİYO TEKNOLOJİ


- BİLGİ:
TÜMEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZSEL/LİK ile/ve/||/<> NEDENSEL/LİK ile/ve/||/<> KESİN/LİK


- BİLGİ ÜRETMEK ile/ve/değil/||/<>/< BİLGİ DOĞURMAK


- BİLGİ (VAROLANI) ile/ve/değil/yerine ANLAM (VAROLANI)

( Taşınan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Özümsenen. )


- BİLGİ/VERİ/HABER:
[ne yazık ki]
YOKSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< VARSA

( "Asıp kesme." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Saygı, sevgi, şefkat, merhamet, anlayış. )


- BİLGİ ile AHLÂK ile ESTETİK


- BİLGİ ile AHLÂK ile ESTETİK


- BİLGİ ile/ve/<> ANIMSAMA

( Anımsamayı bilgi sanıyorsunuz. Gerçek bilgi her zaman taze, yeni ve beklenmediktir. )

( KNOWLEDGE vs./and/<> TO REMEMBER/RECALL
You take remembering to be knowledge. True knowledge is ever fresh, new, unexpected. )


- BİLGİ ile/ve ANIMSAMA


- BİLGİ ile/ve/||/<> BAĞDAT

( )


- BİLGİ ile/ve BAĞLANTI

( KNOWLEDGE vs./and CONNECTION )


- BİLGİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGELİK/HİKMET

( Geçmiş/mazi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Gelecek/istikbal. )

( [not] Past. VS./AND/but/||/<>/> Future.
Future. INSTEAD OF Past. )

( Ekleyerek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Uzaklaşarak. )

( [not] By adding. VS./AND/but/||/<>/> By retreating.
By retreating. INSTEAD OF By adding. )

( )

( "Bürünerek/giyinerek". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Soyunarak. )

( Knowledge is knowing what to say. AND/||/<>/> Wisdom is knowing whether or not to say it. )

( [not] KNOWLEDGE vs./and/but/||/<>/> WISDOM
WISDOM instead of KNOWLEDGE )


- BİLGİ ile/ve/<> BİLGİ

( INFORMATION vs./and/<> INFORMATION )


- BİLGİ ile BİLGİ OLMAYAN

( Bilgi ile bilgi olmayanı ayıramamak, ne yazık ki, bilgi üretmemekten kaynaklanmaktadır. )


- BİLGİ ile/ve/<> BİLİM

( İşlenen/kullanılan/uygulanan veri/deneyim. İLE/VE/<> Yöntemli bilgi. )

( BÜCDET )


- BİLGİ ve/||/<>/> BİLİM ve/||/<>/> DAYANÇ(SABIR) ve/||/<>/> YETİNME

( Anamal/sermaye. VE/||/<>/> Silah. VE/||/<>/> Giysi. VE/||/<>/> Kazanç. )


- BİLGİ ile/ve/||/<> BİLİMLER

( KNOWLEDGE vs./and/||/<> SCIENCES )

( İLM ile/ve/||/<> ULÛM )


- BİLGİ ile/ve/<> BİLME

( Dışarıdan. İLE/VE/<> İçeriden. )

( Hem desteklenebilen hem çürütülebilen iki yaklaşım vardır. [İkisinden birini tercih etmek değil ikisinin de aynı anda ve ayrı ayrı etkin olabileceği ve değerlendirilmesi gerektiği üzerinden yaklaşılmalıdır.] 1. Bilginin dışarıdan alınarak edinildiği. [TABULARASA] 2. Dışarıdan almaya gerek olmadan tüm bilgilerin kişide/özde [çekirdek/tohum gibi] bulunduğu. )

( INFORMATION vs./and TO KNOW )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/>/< BİRGİ/BİREŞİM


- BİLGİ ile/ve BİRİKİM

( Kişiler, başağa benzer. İçi boşken havadadır, doldukça eğrilir. )

( Bilgi tohumdur. Bire yüz verir. Verdigi yüzün her biri bir tohumdur ki, sana bilgelik, torunlarına da ilham verir. )

( Deneyimi olmayan kavram yetersiz, kavramı olmayan deneyim boştur. )

( Zihinsel bilgi sürecinde 5 aşama:
1. Genel deneyim.
2. Özel deneyim.
3. Olgusal Bilim.
a. Deney ve Gözlem,
b. Kuram oluşturma,
4. Günlük Bilim.
5. Aşkın Bilimler. )

( KNOWLEDGE vs./and ACCUMULATION )


- BİLGİ ve/<> BİTGİ/BİTKİ

( Organiklerdir. )


- BİLGİ ile/ve/<> DAVET


- BİLGİ ve DEĞİŞİM

( KNOWLEDGE and ALTERATION )


- BİLGİ ve/<>/= DENEYİM

( Birine, gökyüzünde 300 trilyon yıldız olduğunu söylerseniz inanır/kabul eder ama "Şu masa, boyalı!" derseniz gidip önce bir eller. )

( ... VE/<>/= Farklı durumları görmek. )

( KNOWLEDGE and/<>/= EXPERIENCE )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> DENEYİM ile/ve/||/<>/> YARATICILIK

( )

( KNOWLEDGE vs./and/||/<>/> EXPERIENCE vs./and/||/<>/> CREATIVITY )


- BİLGİ ve/= "DİL"

( KNOWLEDGE and/= "LANGUAGE" )


- BİLGİ ile/ve/=/||/<>/< DÖNÜŞ(TÜR)EBİLMEK


- BİLGİ ile/ve DÜŞÜNCE


- BİLGİ/VERİ ile/ve/<> DÜŞÜNCE/FİKİR


- BİLGİ ile/ve/<> DUYURU

( INFORMATION vs./and/<> ANNOUNCEMENT )


- BİLGİ ve EDİM

( Mahsusun, makul duruma getirilmesi. VE Amaca bağlı davranışlar. )


- BİLGİ ve/<> EMEK/EYLEM

( İşe taşınmayan bir bilgi, kişinin sahip olduğu bir bilgi değildir. )


- BİLGİ ile/ve/= ERDEM

( KNOWLEDGE vs./and/= VIRTUE )


- BİLGİ ve/||/<>/> ERDEM ve/||/<>/> MUTLULUK ve/||/<>/> BİLGELİK


- BİLGİ ile/ve/<> GEREKÇELENDİRİLMİŞ BİLGİ(EPİSTEMOLOJİ)

( Bilgi, erdem; erdem de mutluluk üretir. )

( Türkçe Çağdaş Epistemoloji Sözlüğü yazısı için burayı tıklayınız... )

( KNOWLEDGE vs./and/<> EPISTEMOLOGY )


- BİLGİ ile/ve/||/<> GÜÇ/İKTİDAR ile/ve/||/<> ÖZNE


- BİLGİ ile/ve HAL

( Paraya ve bilgiye mahkum olma! )


- BİLGİ ve İLGİ ve EYLEM/TEPKİ

( Bildiklerinizi eyleme geçirin, bilmedikleriniz size gelir. )

( KNOWLEDGE and INTEREST and ACTION )


- BİLGİ ile/ve/<>/= İLİŞKİ

( KNOWLEDGE vs./and/<>/= RELATION )


- BİLGİ ile/ve ISTIRAP

( Bilgi, kişinin korkusunun fethidir. )

( INFORMATION vs./and SUFFER )


- BİLGİ ve/||/<>/> İYİLİK ve/||/<>/> KARARLILIK

( Kuşkudan kurtarır. VE/||/<>/> Istırap çekmekten kurtarır. VE/||/<>/> Kaygıdan kurtarır. )


- BİLGİ ve/||/<> KİŞİ

( Bilgi, kendine kayıtsız kalana acımaz. )


- BİLGİ = KNOWLEDGE, COGNITION[İng.] = CONNAISSANCE[Fr.] = die ERKENNTNIS, die KENNTNIS[Alm.] = COGNITIO[Lat.] = HË GNÕSIS[Yun.] = CONOCIMIENTO[İsp.]


- BİLGİ ile/ve MENSUBİYET


- BİLGİ =/||/<> NE YAPMAYABİLECEĞİNİN BİLGİSİ


- BİLGİ ve/||/<>/>/< NEDEN


- BİLGİ(EL-İLM) ile ÖĞRENİM(TE'ALLÜM) ile ÖĞRETİM(TA'LÎM)

( İhvân'ın Îsâgûcî'de ele aldığı konulardan biridir. Ona göre; "Bilgi, bilinenin(nesne) bilenin(özne) zihnindeki suretinden; sanat ise bilen sanatkârın zihindeki bu suretleri dışa vurup maddeye uygulamasından başka bir şey değildir." Öbür taraftan, öğreticinin nefsi(zihin) fiil halinde, öğrencininki ise güç halinde "bilen"(allâme)'dir. Bu durumda öğretim , güç halindeki bilgiyi fiil haline çıkarma, öğrenim ise güç halindeki bilginin fiil haline çıkmasından öte bir şey değildir. Hal böyle olunca özü itibariyle güç halinde bilen durumundaki cüz'î insan nefislerinin fiil halinde bilen felekî-küllî nefs tarafından fiil haline geçirilmesi gerekmektedir. )


- BİLGİ ile/ve/<> OLGU

( KNOWLEDGE vs./and/<> FACT )


- BİLGİ ve/= ORTADAN KALKMIŞ/LIK


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> PROMPTOKRASİ


- BİLGİ ile/ve SEÇENEK

( KNOWLEDGE vs./and ALTERNATIVE )


- BİLGİ ile/ve/> SEÇİM

( INFORMATION vs./and/> CHOICE )


- BİLGİ ve/<> SEVGİ


- BİLGİ ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> ŞEFKÂT ve/||/<> MERHAMET


- BİLGİ ve/> SEVGİ ve/> VERGİ

( Bilmeyen sevemez. )

( KNOWLEDGE and/> LOVE and/> DUTY
Whom cannot love if does not know. )


- BİLGİ ile/ve/değil/||/<>/>< SÖYLENTİ


- BİLGİ ve/<> TAMLIK

( KNOWLEDGE and/<> COMPLETENESS )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> TAVTİA

( ... İLE/VE/||/<>/> Anlatılacak amacı destekleyecek biçimde, önceden bazı sözler söylemek. )


- BİLGİ ile/ve/=/||/<>/< VARLIK

( KNOWLEDGE vs./and/=/||/<>/< EXISTENCE )


- BİLGİ/VERİ ile/ve/değil/yerine YAKLAŞIK BİLGİ

( Ulaştıklarımız, bilgi değil ancak yaklaşık bilgidir. )


- BİLGİ ile/ve/yerine YÖNTEM

( INFORMATION vs./and METHOD
METHOD instead of INFORMATION )


- BİLGİ ile/ve/||/<> ZORUNLULUK BİLİNCİ


- BİLGİBİLİM/GNOSEOLOJİ[Fr.] ile/değil/yerine EPİSTEMOLOJİ


- BİLGİBİLİMSEL/EPİSTEMİK ile VAROLUŞÇU/ONTOLOJİK

( Bilgiyle ve bilginin doğasıyla ilgili olan. İLE Varlıkla ve var olanların doğasıyla ilgili olan. )


- BİLGİÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGE

( Bildiğini zannetme, gereksiz/yararsız/yersiz bilgi sahibi olma, zamansız/bağlantısız paylaşma çabası. Bilgi obezi.[Malûmat-füruş/luk] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Âlim. Derin ve geniş bilgilere sahip olan. )

( [Söz(cük)lerin...] Gerçek anlamlarını kullanarak anlaşırlar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Mecaz anlamlarıyla anlaşırlar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kinâye yoluyla anlaşırlar. )

( Bilge olmaya cesaret et![Sapere aude!] / Aklını kullanma cesaretini göster! )

( PEDANT vs. SCHOLAR )


- BİLGİDE/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE,
DÜŞÜNCEDE/UYGULAMADA/YAŞAMDA:
DOĞRULANABİLİRLİK ile/ve/değil/||/<>/< YANLIŞLANABİLİRLİK

( Karl Popper )


- BİLGİ'DE:
KANIT/DELİL ile/ve KEŞİF


- BİLGİDE:
TÜMELLİK ile/ve/||/<> KESİNLİK ile/ve/||/<> ZORUNLULUK


- BİLGİDE/BİLİMDE, ALANDA/KONUDA ASLOLAN/ÖNCELİKLİ OLAN:
"BİLMEMİZ GEREKEN" ile/ve/||/değil/yerine/>< TAKİP EDEBİLMEMİZ/ETMEYE ÇALIŞMAMIZ


- BİLGİLEN(DİR)ME ile/ve/<> EĞİTİM

( Kanuni Sultan Süleyman döneminde eğitim bütçesi toplam bütçenin dörtte biri kadardı. )

( TO (GET) INFORM(ATION) vs./and/<> EDUCATION )


- BİLGİLEN(DİR)ME ile/ve/<> ÖĞREN(/T)İM

( Düşünmeden öğrenmek, yitirilmiş bir emektir. )

( Öğrenensiniz, yapansınız, öğretensiniz. )

( TO (GET) INFORM(ATION) vs./and/<> TO TEACH/LEARN )


- BİLGİLENME ile/ve/> AİDİYET


- BİLGİLENME ve ÖZGÜRLÜK

( TO GET INFORM(ATION) and FREEDOM )


- BİLGİLENMEK ile/ve/değil/yerine BİLGİ İŞLEMEK


- BİLGİLENMELİ!


- BİLGİLERİ/DEĞERLERİ:
KAYIP (ETMEK) ile/değil/yerine/>< KAYIT (ETMEK)


- BİLGİLİ ile/ve/<>/değil EDİB


- BİLGİLİ ile/ve/<>/>/< İLGİLİ


- BİLGİLİ/BİLGİSİZ ile/değil KIBLELİ/KIBLESİZ

( Kişiyi, bilgisinden çok, niyeti/yönelimi/yaklaşımı belirler. )


- BİLGİLİK/ANSİKLOPEDİ[Yun.] ile SÖZLÜK


- BİLGİLİK = KAMUS = ENCYCLOPEDIA[İng.] = ENCYLOPÉDIE[Fr.] = ENZYKLOPÄDIE[Alm.] = ENCICLOPEDIA[İsp.]


- BİLGİLİ/LİK ile/ve/||/<>/> SOĞUKKANLI/LIK


- BİLGİN (OLMAK) ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI (OLMAK)

( Başkalarının bilgisiyle (de) olabiliriz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Ancak, kendi aklımızla olabiliriz. )


- BİLGİN ile/ve/değil/<>/> BİLGE

( Âlim. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Ârif. )

( Bilge, kendi bilincinde, insan doğasının sezgisel bilgi ve uygulayımsal bilgisini birleştirmiş kişidir. )

( Bilge kişi yaşamını, bir çiçeğin özünü alıp onun kokusuna ve güzelliğine zarar vermeksizin uçup giden bir arı gibi sürdürür. )

( Bilge kişi tedbirli, içine kapanık ve ölçülüdür. )

( Su yolları yapan kişiler, o suları kontrolleri altına alır; marangozlar, ağaçlardan nasıl yararlanacaklarını bilir; bilge kişiler de aynı biçimde kendi zihnini kontrol eder. )

( Karşılaştığı konuları bir acelecilik içinde değerlendirmeye ve çözümlemeye çalışan kişi, doğruluk yolunda değildir. Bilge kişi, herşeyi acele etmeden huzur içinde düşünür ve değerlendirir. Bu kişi, Gerçek'i korur, Gerçek de onu. )

( Çok konuşan kişiye değil, huzur içinde korkusuzca konuşan kişiye "Bilge" adı verilir. )

( BİLGE: Seni, sana bildiren. )

( Bilgin ol ki, kişileri, "büyük" görme. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Bilge ol ki, kişileri, "küçük" görme. )

( [not] SCHOLAR vs./and/but/<>/> WISE )


- BİLGİNİN:
BAŞLANGICI ile/değil/yerine SÜRECİ

( Uzmanlaştığını ve doruğa çıktığını sanmak. İLE/DEĞİL/YERİNE İşin başında olduğuna inanır. )


- BİLGİNİN BİLİNCİ ile/ve ÂDETLERDEKİ ÖZÜ AÇIĞA ÇIKARACAK BİLİNÇ


- VERİNİN/BİLİNİN/BİLGİNİN:
DAĞITIMI ile/ve/||/<> DENETİMİ


- BİLGİNİN DOĞRULUĞU ile/ve BİLGİNİN GÜZELLİĞİ

( İdrakte. İLE/VE Estetikte. )

( RIGHTNESS OF THE KNOWLEDGE vs./and BEAUTY OF THE KNOWLEDGE )


- BİLGİNİN DOĞRULUĞU ile/ve/<> DOĞRULUĞUN BİLGİSİ


- BİLGİNİN EFENDİSİ ile/ve/||/<>/< ÇALIŞMANIN KÖLESİ


- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve/<> BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI

( Sahip olduğunuz herşeyi, her kimin gereksinimi varsa, onunla severek paylaşın. )

( Share willingly and gladly all you have with whoever needs. )

( OBTAINING OF THE INFORMATION vs./and/<> SHARING/TRANSMISSION OF THE INFORMATION )


- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI


- BİLGİNİN:
ELDE EDİLİŞİ ile/ve/||/<> İFADE EDİLİŞİ


- BİLGİNİN GÜVENİLİRLİĞİ ile/ve (GÜVENİLİR) BİLGİYE SAHİP OLANIN GÜVENİLİRLİĞİ


- BİLGİNİN:
GÜVENİLİRLİĞİ ile/ve/<> ZORUNLULUĞU


- BİLGİ'NİN:
KAYNAĞI ve/ YÖNTEMİ ve/ ÖLÇÜTÜ ve/ DEĞERİ

( SOURCE and METHOD and CRITERION and VALUE/WORTH :[ ... OF THE INFORMATION] )


- BİLGİNİN:
NESNESİ/MADDESİ ile/ve/||/<> BİÇİMİ/SÛRETİ


- BİLGİNİN:
ÖĞELERİ ile/ve BİÇİMİ

( Maddî. İLE/VE Aklî. )


- BİLGİNİN/VERİNİN:
ÖZDEŞLİĞİ ile/ve/||/<> TEMSİLİ ile/ve/||/<> TASVİRİ ile/ve/||/<> İNŞÂSI


- BİLGİNİN VE ÜNİVERSİTENİN ÖNCELİKLİ İŞLEVLERİNDE:
ARAŞTIRMA ve/||/<>/> AKTARIM


- BİLGİ'NİN ZEKÂTI ile/ve BİLGİN'İN ZEKÂTI


- BİLGİSAYAR

( COMPUTER )


- BİLGİSAYAR [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- BİLGİSAYAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- BİLGİSAYAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- BİLGİSAYAR [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- BİLGİSAYAR [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- BİLGİSAYAR:
TEKNOLOJİ + DİL


- BİLGİSAYAR:
VERİ ve/+ PROGRAM > ÇIKTI
ile/ve/değil/||/<>/>
VERİ ve/+ ÇIKTI > PROGRAM

( "Yapay zekâ"ya kadarki bilinç/yaklaşım/teknoloji. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> "Yapay zekâ" bilinci/yaklaşımı/teknolojisi. )


- BİLGİSAYAR = COMPUTER[İng., İt.] = ORDINATEUR[Fr.] = COMPUTER/KOMPUTER[Alm.] = COMPUTADOR[İsp.]


- BİLGİSAYARDA, ZAMAN KAYDI BAŞLANGICI/MİLÂD(EPOCH & UNIX TIMESTAMP)

( 01 Ocak 1970 )


- BİLGİSELLİK KİPİ

( EPISTEMIC MODALITY )


- BİLGİSEVER/LİK(/AKILSEVERLİK/DİLSEVERLİK/ÖLÇÜSEVERLİK) ile/ve/||/<>/> BİLGELİKSEVER/LİK

( PHILOLOGOS and/||/<>/> PHILOSOPHIA )


- BİLGİSİZ/CÂHİL ile/ve/değil/||/<>/< KAYITSIZ


- BİLGİSİZ ile/<>/>< ZEKİ

( Kendini, "mükemmel görme"ye eğilimli. İLE/<>/>< Yeteneklerini, "hafife alma"ya eğilimli. )


- BİLGİSİZ/CAHİL ile/değil/yerine/>< USLU/AKILLI

( Çaban bile boş. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dursa da hoş. )


- BİLGİSİZİN/APTALIN HATASINI DÜZELTMEK ile BİLGENİN HATASINI DÜZELTMEK

( Sizden nefret eder. İLE/DEĞİL/YERİNE Size teşekkür eder.
[Bir aptalın hatasını düzeltme! Senden nefret edecektir. Bir bilgenin hatasını düzelt. Sana minnettar olacaktır.] )


- BİLGİSİZLİĞİN "ESÂRETİ" ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLGELİĞİN BEREKETİ


- [ne yazık ki]
BİLGİSİZLİĞİN/BİLGİSİZLERİN:
KABALIĞI ile/ve/||/<> KALABALIĞI


- BİLGİSİZLİK:
BİLMEMEK ile/ve/değil/ne yazık ki/+/||/<>/< ANLAMAYA DİRENMEK


- BİLGİSİZLİK/CEHALET >< BİLİMSEL TUTUM ve BAĞNAZLIK >< FELSEFİ ANLAYIŞ ve GÜÇ/ŞİDDET >< SANATSAL DUYARLILIK


- [ne yazık ki]
BİLGİSİZ/LİK / CEHÂLET ve/||/<> ACIMASIZ/LIK


- BİLGİSİZLİK/CEHÂLET ile/ve/<>/> DALGI/GAFLET

( Kişinin, eşyanın hakikatine ilişkin bilgisizliği. İLE/VE/<>/> Kişinin, kendi hakikatine ilişkin bilgisizliği. )

( Eden kendine eder; yapan bulur ve çeker. Sürekli anımsa! Kazanmak, koca bir yaşam ister. Kaybetmeye ise anlık gaflet yeter. )

( [giderilebilir!] Tâlimle. İLE/VE/<>/> Tenbihle. )

( IGNORANCE vs./and/<>/> CARELESSNESS )


- BİLGİSİZLİK/CEHALET ve/> İHMAL


- [ne yazık ki]
BİLGİSİZLİK SÜRECİ VE SONUCU:
DEMOKRASİ ile/ve/||/<>/> OLİGARŞİ ile/ve/||/<>/> TİRANLIK


- BİLGİSİZLİK ile/ve/||/<>/> BELİRSİZLİK


- BİLGİSİZLİK ile/değil CAHİLLİK/CEHÂLET

( Cehâlet ve zulmü kaldır, hidayet oradadır. )

( Hayatı amaçsız yaşamak. )

( Zekâ, doğruluk Hürmüz'ün; cehalet, yalan ise Ehrimen'in sıfatlarıdır. )

( [not] UNINFORMED vs./but IGNORANCE )


- BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK ile/ve/||/<>/>/< "DUYGUSAL/LIK"


- BİLGİSİZ/LİK ile/değil KÜLTÜRSÜZ/LÜK

( Bazı verilere sahip olmamanın adı, bilgisizlik değil kültürsüzlüktür. )


- BİLGİSİZLİK/CEHÂLET ile/ve/değil EŞİK


- BİLGİTEY(LİSE) ile/ve/<>/> BİLİMTEY(ÜNİVERSİTE)


- BİLGİYE ERİŞİM:
GÖZLEM ve/+/||/<>/>/< SEZGİ ve/+/||/<>/>/< FARKINDALIK


- BİLGİYE GİDİŞ ve/||/<> KAYNAĞA DÖNÜŞ


- [ne yazık ki]
BİLGİ YETERSİZLİĞİ ve/||/<>/> ÖNYARGI


- BİLGİYİ:
KULLANMAK ile/ve/<> DÜZENLEMEK

( INFORMATION: TO USE vs./and TO ORGANIZE )


- BİLHASSA/MAHSUS değil/yerine/= ÖZELLİKLE


- BİLHASSA[Ar.] ile BİLAHARE[Ar. < Bİ'L-ÂHİRE]["BİLÂHERE" değil!]

( Özellikle. İLE Sonra, sonradan, daha sonra, sonraları. )


- BİLİ BİLİ

( Tavuk çağırma sesiyle kızdırmaya çalışmak. )


- BİLİ- ile/||/<> CHOL-/CHOLE-/CHOLO-/-CHOLO-/CHOLİA- ile/||/<> CHOLEDOCH-/CHOLEDOCHO-

( Safra, safradan gelişen. İLE/||/<> Safra, safra ile ilgili. İLE/||/<> Safra taşıyan. )


- BİLİG ile BİLİG ile BİLİG ile BİLİŞ ile BİLSİKTİ ile BİLTÜRDİ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bilgi [ilm]. İLE Bilgelik [hikmet]. İLE Us [akıl]. İLE Veri[malumat]. İLE Bilinir/bilindi. İLE Bilgilendirdi. )


- Bİ-L-İHTİMÂM[Ar.] ile Bİ-L-İHTİRÂM[Ar.]

( Özenerek, özenle, dikkat ederek, dikkatle. İLE Saygı duyarak, saygıyla. )


- BİLİK ile BİLİK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kandil fitili. İLE Yaraların tedavisi sırasında kullanılan bir inceleme aracı. )


- BİLİM:
(1543) ve/||/<>/> 1834/1870 ve/||/<>/> 1924 - 1930 arasında


- BİLİM ADAMI yerine BİLİM İNSANI


- BİLİM ALANI ile/ve BİLİM DALI


- BİLİM:
BİLİNMEYENDEN, BİLİNEBİLECEK OLANA YAPILAN YOLCULUK değil BİLİNENDEN, BİLİNMEYENE YAPILAN YOLCULUK


- B/İLİM ve/<> KÜLTÜR COŞKUSU

( WISSENSCHAFT und/<> BILDUNG )


- BİLİM DEĞERLERİNDE:
GÖZLEM/VERİ/OLGU ÖBEĞİNDE DESTEKLENME ve/||/<>/> DENEYE DUYARLILIK ve/||/<>/> KURAMA DUYARLILIK ve/||/<>/> MATEMATİKSELLİK ve/||/<>/> YARARLILIK-İŞLEVSELLİK ve/||/<>/> GERÇEKLİĞİ BETİMLEYEBİLME


- BİLİM:
EKLEMLİ ile/ve/değil/<> SIÇRAMALI


- BİLİM FELSEFESİ ile/ve BİR'İN FELSEFESİ


- (B)İLİM İÇİN GEREKENLER:
GURBET ve/||/<> SABIR ve/||/<> KILAVUZ/ÜSTAD ve/||/<> FAKR-U ZARÛRET


- BİLİM İLE DİN İLİŞKİSİ "YORUMLAMASINDA":
ÇATIŞTIRMACI/LIK ile ONAYLAYICI/LIK ile GEÇİŞLİ/LİK ile BİRLİKTE/LİK

( Üst-alt. İLE Yanyana. İLE Teğet/paralel. İLE Kesişim.[bazı noktalarda ve belirli oranlarda] )


- BİLİM/İLİM ile SİYASET

( İlim artıran, dert artırır. )

( İlmin en yükseği, aczini ve özrünü bilmektir. )


- BİLİM İNSANI değil/yerine/= BİLİMCİ


- BİLİM/KİŞİ/İNSAN:
EŞİKLER ve/||/<> ARALIK


- BİLİM KİŞİSİ:
BİLİR ve/||/<>/> KANITLAR ve/||/<>/> DİKKAT EDİLMESİNİ İSTER

( Sanmaz. VE/||/<>/> İnandırmaya çalışmaz. VE/||/<>/> Güvenilmeyi beklemez. )


- (B)İLİM:
KÜÇÜK ZİHİNLERİ ile ORTA ZİHİNLERİ ile İLERİ ZİHİNLERİ

( Kibirlendirir. İLE Şaşırtır. İLE Alçakgönüllü yapar. )


- BİLİM MERKEZLİ TASNİF ile HİKMET MERKEZLİ TASNİF


- Bilim olarak SUS!!!


- BİLİM TARİHİ ile/ve DÜŞÜNCE TARİHİ

( HISTORY OF SCIENCE vs. HISTORY OF IDEA/THOUGHT )


- BİLİM TARİHİ ile/ve DÜŞÜNCE TARİHİ

( HISTORY OF SCIENCE vs. HISTORY OF IDEA/THOUGHT )


- BİLİM TARİHİ'NDE:
J.J SÉDILLOT ve/||/<> L.A SÉDILLOT

( Baba. VE/||/<> Oğul. )

( "Fuat Sezgin ile Bilim Tarihi Üzerine" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- BİLİM TERİMİ/KAVRAMINDA:
1924 ve/<>/< 1837

( Kuvantum kuramının ortaya çıkmasıyla, artık, bilim, önü açık, önceden kestirilemeyen bir düşünme tarzı olarak görülmeye başlamıştır. [Burada, büyük oranda, kast edilen, doğa bilimleri, özellikle de fiziktir.] VE/<>/< "Deneysel Bilimlerin Tarihi"(Bilimsel History of Experimental Science) [William Whewels] kitabının yayımlanmasıyla, science[bugünkü anlamdaki bilim] terimi, tarihsel gelişimi de dikkate alınarak artık ayrı bir bilme yöntemi, tarzı olarak tanımlanmış ve kullanılmaya başlanmıştır. )


- BİLİM VE SANAT'TA ÜÇ DÖNEM:
KLASİK ile/ve/||/<>/> MODERN ile/ve/||/<>/> MODERN SONRASI(POSTMODERN)

( 600 - 1600 arası. İLE/VE/||/<>/> 1600 - 1950 arası. İLE/VE/||/<>/> 1950 ve sonrası. )


- BİLİM VE TEKNOLOJİ TOPLUMU ile BİLİMSEL OKURYAZARLIK

( Bilimin ve teknolojinin toplumdaki rolünü inceleyen bir dal. İLE Bireylerin bilimsel bilgiyi nasıl anlayıp yorumlayabileceklerini, bilimsel kanıtları nasıl değerlendirebileceklerini ve bilimsel bulguları nasıl kullanarak bilinçli kararlar verebileceklerini inceler. )


- BİLİM ile/ve AÇIKLAMA


- BİLİM ile/ve AHLÂK ile/ve DİN

( KANT'IN ÜÇ SORUSUNDA: NE BİLEBİLİRİM? ile/ve NE YAPMALIYIM? ile/ve NEYİ ÜMİT EDEBİLİRİM? )


- BİLİM ile AKSİYOMATİK ZEMİN


- BİLİM ile/ve BİLİM FELSEFESİ


- BİLİM ve/||/<>/> BİLİMİN BİLİMİ

( )


- BİLİM ile/ve BİLİMSEL

( Bilimsel çalışma sözlüksüz, haritasız ve tarihsiz yapılmaz! )

( Bilim/ilim hayretle başlar. )

( Bilim, yalnızca cehaletimizin sınırlarını geriye iter. )

( Bilim/ilim olasılıklara dayanmaz. )

( Bilim hakikatlerle uğraşmaz, tümel ilişkilerle uğraşır. )

( Bilimi destekleyen de, engelleyen de bilim olabilir/olur. )

( Amelsiz ilim, kitap yüklü eşeğe benzer. )

( Edep olmadan ilim olmaz. )

( İlim, bir ağacın meyvesini yetiştirmek gibidir. O meyveyi yemedikten sonra, ha yetiştirmişsin, ha yetiştirmemişsin. )

( İlmî birikimde katkısı olanlar, sevinmek ve övünmek hakkına sahiptir. )

( İlmin en yükseği, aczini ve özrünü bilmektir. )

( İlmin kral yolu yoktur. )

( İlim hâle inkılâp edince ses çıkmaz. )

( İlimler, konularının birbirinden ayrılmasıyla sağlanır. )

( Takdir edilmeyen ilim, göç eder. )

( Dış[zahir] ve iç[bâtın] tüm ilimler, ahlâkın arkasındadır. )

( BİLİM/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE:
(ÖNCELİKLE) VAR OLANIN[MEVCUD/ONTOS] ve/||/<>/> DOĞANIN ve/||/<>/> DOĞAL)
NESNE ve/||/<>/> OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(VE ANCAK DAHA SONRA) ÜRETİLMİŞ NESNELERİN
(VE EN SON OLARAK) KİŞİLERİN ve/||/<>/> TOPLULUKLARIN ve/||/<>/> TOPLUMUN/TOPLUMLARDA YAŞANMIŞ/YAŞANAN/YAŞANABİLEN
OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(ÖNCEDEN TANIMLANMIŞ ve/||/<>/> BELİRLENMİŞ BİR YÖNTEM ve/||/<>/> ARACA BAĞLI OLARAK)
(İSTİDLÂLÎ/RASYONEL [AKIL İLE])
ÖLÇÜLÜ ve/||/<>/> ÖLÇÜLEBİLİR/ÖLÇÜMLENEBİLİR
NEDENSEL ve/||/<>/> KAVRAMSAL ve/||/<>/> ELEŞTİREL (OLANAK ve/||/<>/> SINIRLARI İÇİNDE)
KANITLI ve/||/<>/> DÜZENLİ ve/||/<>/> TUTARLI (BİR BİÇİMDE)
KAMUSAL/LIK ve/||/<>/> TEKRARLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK ve/||/<>/> PAYLAŞILABİLİR/LİK (KOŞULLARINDA)
TANIM ve/||/<>/> İŞLEV ve/||/<>/> YARARA (KONU OLABİLEN/OLABİLECEK)
VERİ ve/||/<>/> BİLİ ve/||/<>/> BİLGİ/Sİ )

( Science merely pushes back the frontiers of our ignorance. )

( SCIENCE vs./and SCIENTIFIC )


- BİLİM ile/değil/yerine BİLİMSEL BİLGİ


- BİLİM ile/ve/değil/||/<>/< BİLİNEN


- BİLİM ile/ve/||/<> BİRİKİM


- BİLİM ile/ve/değil DİSİPLİN


- BİLİM ile/ve/<> DOĞA

( SCIENCE vs./and/<> NATURE )


- BİLİM ile/değil DOĞA FELSEFESİ


- BİLİM ile/ve/<> FELSEFE

( Şey üzerine düşünme. İLE/VE/<> Düşünme üzerine düşünme. )

( Şeylerin/eşyanın zihinde/akılda oluşan sûreti/bilinci. İLE/VE/<> Bilincin bilinci. )

( Dış/zahir. İLE/VE/<> İç/bâtın. )

( Açık-seçik kavramların bilinci[< bilgisi]. )

( Nesne, olay/olgu ya da durumlara, nesnelerle bakar. İLE/VE/<> Kavramlara, kavramlarla bakar. )

( FELSEFE: Varolanı açıklama bilimi. )

( Uygulayıcı. İLE/VE/<> Sorgulayıcı. )

( Süreci araştırmak. İLE/VE/<> Başı, süreci ve sonu araştırmak. )

( [başlangıç] Vardır. İLE/VE/||/<>/>< Yoktur. )


- BİLİM ile/ve/değil FELSEFE-BİLİM


- BİLİM ve/||/<> FELSEFE ve/||/<> DİN

( Zihnin yürüyüşü. VE/||/<> Aklın yürüyüşü. VE/||/<> Özün/ruhun yürüyüşü. )


- BİLİM ile FEN


- BİLİM ile/ve GEÇERLİLİK


- BİLİM ile/ve GELENEK


- BİLİM ile/ve İLİM

( + DÜZEN(KOZMOS) + NEDENSELLİK + ÖLÇME * MATEMATİK * DİLSEL + HESAP ETMEK * GEOMETRİ * ARİTMETİK * ŞİİR * MÜZİK + KEŞİF * GÖZLEM * KAYIT (İLK KAYIT: MISIR RASATHANELERİ M.Ö. 2500) + TAKLİT )

( İLİM: Yaşamın ahireti. )


- BİLİM = İLİM = SCIENCE[İng., Fr.] = WISSENSCHAFT[Alm.] = SCIENZA[İt.] = CIENCIA[İsp.]


- BİLİM ile/ve/değil KABUL GÖRMÜŞ BİLİM


- BİLİM ile/ve KELÂM

( Kelâm ilmi, öteki ilimlerin şemsiyesidir. )


- BİLİM ve/< KORKU


- BİLİM ile/ve KÜLTÜR


- BİLİM ve/=/> ÖNGÖRÜ


- BİLİM ve/<> SANAT

( Nesneler için. VE/<> İnsan için. )

( Bir kuşun, iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar, uçar ve özgür olur. Uçamayanlar ise "tavuk" olur... "Tavuk toplum", önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz. )

( Bilim/ilim olmaksızın, sanat, bir hiçtir!
[Lat.][Ars sine scienta nihil est!] )


- BİLİM ile/ve/<> SANAT (VE HAYAL ETME (YETİSİ)[MUHAYYİLE])

( Olanı kavramak. İLE/VE/<> "Olmayanı" getirmek. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( İnsan olmayan her şeyden söz eder. İLE/VE/||/<> İnsanı anlatır. İLE/VE/||/<> Kişinin varoluşunu anlatır. )

( Varolan. İLE/VE/||/<> Var olması gereken. İLE/VE/||/<> Hayal ettiğini/n gerçekleştir(il)me(si). )

( Herhangi bir işi: Bilimsellikle başlat, sanatsallıkla destekle, felsefeyle tamamla! )

( Sanatın özü, içsel bir deneyimi iletebilmek için dış formları kullanmaktır. )

( Sanatı olmayan millet, her zaman dilencidir. )

( Sanat: Mekânı/zamanı iyi kullanmak. | Görüp göstermek. )

( Birleştirmek/birlikte tutmak gerekiyor. )

( MİFTÂHÜ'S-SAÂDE ve MİSBÂHÜ'S-SİYÂDE )

( FELSEFE: Aklı kullanma sanatı. )

( The essence of art is to use the outer form to convey an inner experience. )

( Sanat, dekoltedir. )

( Sanatın yolu, sanattır. )

( SANAT: Ben'in, yaratıcı gücünü keşfetmek. )

( Sanat, bir şeyi, başka bir şey olarak görme çabasıdır. | Başka bir şey olma olanağı tanımaktır. )

( Felsefe, kimsenin, itibar edip etmemesine, itibar etmeyendir/etmemektir. )

( Felsefe, olan ile olması gereken arasındaki kavramsal düzendir. )

( Felsefe, düşüncenin merdiveni ve mirâcıdır. )

( Felsefe, ekinin/kültürün bilincine varmaktır. )

( ya, ya da[0 / I] İLE/VE/||/<> hem, hem de İLE/VE/||/<> hem, hem de | ne, ne de )

( "Öğrenilmiş sanat" olmaz! )

( Felsefenin en büyük özelliği, hakikat dışındaki herşeyden uzak tutabilmesidir. )

( Felsefe, üçlülük üzerinedir/üzerindendir. )

( Felsefe, mantık bilimidir. )

( FELSEFE = MUHABBET'ÜL/İSÂR'ÜL HİKMET )

( BİLİM~FELSEFE~SANAT )

( PHILO SOPHOS:
BİLGELİĞİ SEVMEK değil TANRI'YI SEVMEK )

( Her şeyi kaybetmiş sayılmayız. Her şeyi gösteren müziğimizi/sanatımızı kaybetmediğimiz sürece... )

( Verinin/bilinin/bilginin iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. İLE/VE/||/<> Zekânın iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. İLE/VE/||/<> Aklın iyileşmesi/iyileştirilmesi/geliştirilmesi. )

( SCIENCE vs./and/||/<> PHILOSOPHY vs./and/||/<> ART )


- BİLİM ile/ve SEVGİ


- BİLİM ve/||/<> ŞİİR

( Aklın şiiri. VE/||/<> Kalbin bilimi. )


- BİLİM ile/ve/||/<> SÖZDE BİLİM ile/ve/||/<> BİLİM OLMAYAN


- BİLİM ile/ve SU

( Bilim, Su ile simgelendirilmiştir. )


- BİLİM ile/ve/||/<> TARİH

( BİLİM TARİHİ KILAVUZU - NOBEL YAY. )

( http://bilimtarihi.org )

( Tanrının yapıp etmelerini inceler. İLE/VE/||/<> Kişinin yapıp etmelerini inceler. )

( Türleri inceler. İLE/VE/||/<> Kişileri konuş(tur)ur. )


- BİLİM ile/ve TEEMMÜL


- BİLİM ile/ve/||/<> TEKNİK

( ... İLE/VE/||/<> Bir sanat, bir bilim, bir meslek dalında kullanılan yöntemlerin hepsi. | Fizik, kimya, matematik vb. bilimlerden elde edilen verileri iş ve yapım alanında uygulama. | Bu uygulamaya dayanan, bu uygulamaya ilişkin. | Yol, beceri, yöntem. )

( SCIENCE vs./and/||/<> TECHNICS )


- BİLİM ile TEKNOLOJİ

( SCIENCE vs. TECHNOLOGY )


- BİLİM > TEKNOLOJİ > KONFOR(MİZM)


- BİLİM ve/||/<>/< TÜMEVARIM


- BİLİM ve YAŞAM

( Cinslerle. VE Bireylerle. )


- BİLİM ile/ve/||/<> YÖNTEM


- BİLİM ile/ve YORUMBİLİM/HERMENEUTİK


- (B)İLİM ve/||/<> ZİKİR ve/||/<> AŞK

( Aklın gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Sözün gereği/terbiyesi/zekâtı. VE/||/<> Gönlün gereği/terbiyesi/zekâtı. )


- BİLİMADAMI ile/ve/değil BİLEN KİŞİ


- BİLİMBİREYİ BENZETMELERİNDE:
"KARINCA" ile/ve "ÖRÜMCEK" ile/ve "ARI"

( Toplar ve istif eder. / Bazı bilimkişileri için geçerlidir. İLE/VE Örer ve bekler. / Bazı bilimkişileri, kurgular ve bekler. İLE/VE Toplar, özümser ve sunar. / Bazı bilimkişileri, olguları toplar, kuram içinde üretir ve sunar. )

( FRANCIS BACON - NOVUM ORGANON )


- BİLİMBİREYİ ile/ve/değil/yerine DOĞA FİLOZOFU

( Bugünkü anlamda "Bilim" sözcüğünün kullanımı ilk kez ancak 1837 civarında kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla 1837 öncesi uğraşlara "doğa felsefesi" ve bu alanda çalışma yapanlara "bilimkişisi" değil "doğa filozofu" tanımı kullanılmaktadır. )

( Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir. )

( ... ile/ve/değil PERİPATETİK | MEŞŞAİ )

( Görüşmelerimiz sırasında, ... tutarlı bir biçimde, "bilgi kişisi" sözcüklerini kullanıyor ya da bu kavrama göndermeler yapıyordu. Ama bununla ne demek istediğini hiç açıklamamıştı. Bunu, ona sordum.

"Bilgi kişisi, öğrenimin zorluklarına katlanmayı göze almış kişidir," diye yanıtladı. "Acele etmeden, bocalamadan, erk ve bilgi gizlerinin sökülmesi, çözülmesi yolunda, gidebileceği son aşamaya varmış olan bir kişidir."

"Her isteyen, bilgi kişisi olabilir mi?"

"Hayır, herkes olamaz."

"Bilgi kişisi olmak için insan ne yapmalıdır öyleyse?"

"Dört doğal düşmanına meydan okuyup onları yenmelidir."

"O dört düşmanını yenen bir kişi, bilgi kişisi olur mu?"

"Evet. Ancak, dört düşmanının her birini yenebilen kişiye, 'bilgi kişisi' denir."

"Bu düşmanları yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur mu?"

"Hepsini yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur."

"Bu düşmanlarla savaşıma geçmeden önce, yapılması gereken başka şeyler yok mudur?"

"Yoktur. Her isteyen, bilgi kişisi, olmayı deneyebilir ama çok azı gerçekten başarır bu işi -doğal bir şey bu-. Bilgi kişisi olma yolunda karşılaşılan düşmanlar, gerçekten korkunç şeylerdir; çoğu kişi, yenik düşer onlara."

"Nasıl düşmanlar bunlar, ... ?

Düşmanlar konusunda konuşmak istemedi. Bu konuyu anlamam için daha çok zaman olduğunu söyledi. Sözü değiştirmemek amacıyla benim bir bilgi kişisi olup olamayacağımı sordum. Bunu kimsenin kestiremeyeceğini bildirdi. Ama bir bilgi kişisi olup olamayacağımı gösteren herhangi bir ipucu bulunup bulunmadığını ısrarla sorunca, bunun, o dört düşmanla savaşımımın sonucuna bağlı olduğunu -onları yenebiliyor muyum yoksa onlara yeniliyor muyum- ama o savaşımın sonucunu şimdiden bilmesinin olanaksızlığını belirtti.

"Savaşımın sonucunu görebilmek için büyü yapmak ya da fala bakmak olanaklı mıdır?" diye sordum. Hiçkimsenin, ne araç kullanırsa kullansın, bu savaşımın sonucunu önceden bilemeyeceğini, kesin bir dille anlattı. Neden olarak da bilgi kişisi olmanın, geçici bir şey olduğunu gösterdi. Bu noktayı açıklamasını istediğimde, yanıtı şöyle oldu:

"Bilgi kişisi olmak sürekli değildir! Bir kişi, tam olarak bilgi insanı olamaz. Ancak, çok kısa bir an için olunuverir. Dört düşmanı yendikten sonra!"

"Söylesene, nasıl düşmanlar bunlar?"

Yanıt vermedi. Yine üsteledim ama konuyu değiştirdi ve başka şeyler anlatmaya başladı.

 

( Ertesi gün... )

 

Gitmeye hazırlanıyorken, birden, bilgi kişinin düşmanlarını yine sormak geldi içimden. Uzun süre uzakta kalacağımı, söyleyeceklerini yazarsam, bu konuları düşünme fırsatını bulabileceğimi anlatarak onu ikna etmeye çalıştım.

Bir süre, ikircikli, bekledi; sonra konuşmaya başladı:

"Bir kişi, öğrenmeye başlayınca, amaçlarının neler olduğunu kesin olarak bilmez. Başka bir niyeti vardır, amaçları belirgin değildir. Hiçbir zaman gerçekleşemeyecek ödüller ummaktadır. Çünkü, öğrenmenin "zorluklarını" bilmiyordur henüz."

"Yavaş yavaş öğrenmeye başlar -önceleri azar azar, sonra da büyük parçalar halinde-. Çok geçmeden, düşünceleri çatışır. Öğrendiği şey, umduğu, düşlediği gibi çıkmamıştır; bu durum, onu korkutur. Öğrenim, hiç de beklendiği gibi olmamıştır. Öğreniminin her adımı, yepyeni görevler yükler kişiye; kişinin korkuları, acımasızca birikir, baş kaldırır. Bir savaş alanına döner yaşamı.

"İşte, doğal düşmanların birincisiyle böyle karşılaşılır: Korkuyla! Yenmesi güç, hain, korkunç bir düşmandır korku. Tüm yol boyunca saklanır, ummadığın yerlerde, sinsi sinsi bekler seni. Eğer, onu karşında gördüğün zaman, kaçmaya başlarsan, unut artık bilgiye ulaşmayı."

"Korkup kaçan kişiye ne olur?"

"Bir şey olmaz. Ama öğrenemez bir daha. Korkusunu göğüslemesi, korkusuna karşın, öğrenme yolunda, bir adım daha ilerlemeyi göze alması gerekir. Bir adım daha, bir adım daha. Korkuyla dolmalı... Evet! Ama korksa da ilerlemeyi sürdürmeli, durmamalı! Bu işin yöntemi böyledir! Bu birinci düşmanın, pes edeceği bir an gelecektir. Kişiye, güven gelir. Niyeti daha da güçlenir. Öğrenmeyi, öyle korkutucu bir şey gibi görmez artık."

"Bu sevinçli an gelince, birinci doğal düşmanını yendiğini çok iyi bilir kişi."

"Hemen mi olur bu, yoksa, azar azar mı?

"Azar azar olur ama korkusunun kaybolması çabuk olur. Birdenbire olur."

"Ama yeni bir şeyler gelirse başına, yine korkmaz mı kişi?"

"Hayır. Korkusunu, bir kez yitirmeyegörsün. Kişi, artık yaşamında korku nedir bilmez. Korkunun yerini, zihin berraklığı alır -korkuyu silen bir zihin berraklığı-. Artık, o kişi, ne istediğini biliyordur; o isteklerini nasıl doyuracağını da biliyordur. Yeni öğrenimleri kazanmak için adımlarını nasıl atması gerektiğini sezer; her şey apaçık çıkmıştır ortaya. Artık, hiçbir şey saklı değildir bu kişiden."

"Bu da, ikinci düşmanın karşısına çıkarır onu: Berraklık! Ulaşılması, o denli zor olan zihin berraklığı, korkuyu kovar ama kör eder insanı aynı zamanda."

"Kişinin, kendinden kuşku duymasına yol açar, istediği şeyi yapabileceği inancını verir ona. Çünkü, o kişi, artık, herşeyi apaçık görebilmektedir. Berraklığın yüreklendirdiği kişi, bir türlü durmak bilmez. Ama büyük bir hata yapmaktadır. Bu işin, bir eksik yanı vardır. Kişi, kendini bu sözde erke bırakırsa, ikinci düşmanına boyun eğmiş sayılır. Ve öğrenme diye bir şey kalmaz. Sabırlı olması gereken yerde aceleci olacak ya da acele edilmesi gereken yerde sabırlı olmayı yeğleyecektir. Zaman gelecek, artık, yeni bir şey öğrenme yetisini yitirecektir."

"Bu tür bir yenilgiye uğrayan kişiye ne olur? Ölür mü?"

"Hayır, ölmez. İkinci düşmanı, bu kişinin, bir bilgi insanı olma çabasını kösteklemiştir; artık, bu kişi, bilgi insanı olmayı istemek yerine, devingen, kıvrak bir savaşçı olmayı yeğleyebilir. Ya da soytarı olmayı. Ne var ki, kendine pek pahalıya mal olan o berraklık, hiçbir zaman karanlığa ve korkuya dönüşmeyecektir. Yaşam boyunca, her şeyi açıkça görecektir ama yeni bir şey öğrenemeyecektir, öğrenme özlemi çekmeyecektir."

"Ama yenilmemek için yapabileceği bir şey yok mudur?"

"Korkuyu nasıl aşmışsa yine öyle yapmalıdır. Berraklığa, meydan okumalıdır. Elde ettiği berraklığı, önünü daha iyi görüp yeni adımlarını ona göre atmak için kullanmalıdır. En önemlisi de, berraklığının, bir yanlışlık sonucu ortaya çıktığını düşünmelidir. Ve öyle bir an gelecektir ki, bu berraklığın, gözleri önündeki bir noktadan başka bir şey olmadığını anlayacaktır. Böylece, ikinci düşmanını da yenmiş olacaktır. Artık, hiçbir şeyin, ona zarar veremeyeceği bir yere ulaşacaktır. Bu, bir hata olmayacaktır. Bu, gerçek bir erk(güç) olacaktır."

"Bu yere ulaşınca, ardından koştuğu erke, sonunda kavuştuğunu bilecektir. Ne isterse yapar artık bu erkle. Dostu, onun buyruğundadır artık. Ne isterse, yasa odur. Çevresinde ne varsa görmektedir. Ne var ki, üçüncü düşman dikiliverir karşısına: Erk!

"Düşmanların en güçlüsüdür erk. En doğal şey, ona boyun eğmektir. Öyle ya... O kişinin buyruğunda değil midir erk!? Buyurur; kimi sakıncaları göze ala ala, kendi yasalarını, kendi yapar. Çünkü, buyruk ondadır."

"Bu durumdaki biri, yaklaşmakta olan üçüncü düşmanın, pek farkına varmaz. Bir bakmışsın, birdenbire, haberi bile olmadan yitivermiş savaşımı. Düşmanı, onu, kıyıcı, tutarsız bir adam haline getirivermiş..."

"Erkini yitirir mi?"

"Hayır, berraklığını da erkini de hiçbir zaman yitirmez."

"Bilgi kişinindan farkı nedir, öyleyse?"

"Kendi erkine yenilen bir kişi, onu, doğru dürüst yönlendiremeden ölür gider. Yazgısının üstüne, yük gibi biner erki. Böyle biri, kendini yönetemez ve bilmez erkini, ne zaman ya da nasıl kullanması gerektiğini."

"Bu düşmanlardan birine yenilirsen, bu kesin bir yenilgi mi demektir?"

"Evet, kesin yenilgi olur bu. Bu düşmanlardan biri, insanı yenmeyegörsün, artık yapılabilecek bir şey kalmaz."

"Örneğin, erke yenilen bir kişi, yanlışını görerek, durumu düzeltebilir mi?"

"Düzeltemez. Bir kere yenilmeyegörsün, işi bitmiştir artık."

"Ya geçiciyse erke aldanması; ya erki teperse zamanında?"

"Savaşım sürüyor sayılır o durumda. Hâlâ 'bilgi insanı' olmaya çalışıyor demektir bu. Artık, hiç çabalamıyorsa, kendini koyuverirse yenilmiş olur bu kişi ancak."

"Ama bir insan yıllarca korkuya yenik düşebilir ve sonunda korkusunu yenebilir."

"Hayır, doğru değildir bu. Korkuya kapılırsan, korkuyu yenemezsin; çünkü, öğrenmekten ürküyorsundur, öğrenmek için çaba göstermiyorsundur. Ama korkusunun içinde yıllar boyunca sürdürürse öğrenme çabasını, ola ki, korkusunu yenebilir. Çünkü, kendini, korkuya tümüyle bırakmamıştır."

"Üçüncü düşmanı nasıl yeneriz?"

"Ona karşı çıkarak. Bile bile... Kendimizin olmadığını kavrayarak. Tüm öğrendiklerimizi, dikkatle ve inançla kullanarak, sürekli olarak sınırlarımızı zorlamayarak... Kendimizi denetleme durumunda, berraklığın ve erkin, hatalardan da kötü olduğunu görebilirsek, her şeyi denetimimiz altında bulundurduğumuz bir noktaya erişebiliriz. İşte, o noktada, erkimizi nasıl ve ne zaman kullanabileceğimizi biliriz. Üçüncü düşmanı böylece yenmiş oluruz."

"Bu da kişiyi, öğrenim yolculuğunun sonuna getirir. Bir de ne görürsün! Sonuncu düşman, karşına dikilmiş durmaktadır: Yaşlılık! Düşmanların en acımasızıdır bu. Hiçbir zaman, tümüyle yenemeyeceğimiz bir düşman... Sürekli olarak savaşıp uzak tutmaya çalışmaktan başka yapılacak bir şey yoktur."

"İşte, bu dönemde, kişi, hiçbir şeyden korkmaz; zihni berraktır, sabırsız değildir -tüm erkleri denetimi altındadır-. Ne var ki, bu dönem, aynı zamanda, boyun eğmeyen bir dinlenme isteğinin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bir yere uzanmak, unutmak isteğine bırakırsa kendini; yorulur yorulmaz, sürdürdüğü çabayı bırakırsa, son olanağını kaybetmiş olur. Titrek, yaşlı bir yaratık durumuna sokuverir onu düşmanı. Çekilme arzusu, tüm berraklığını, erkini ve bilgisini bastırır."

"Ama kişi, silkinir de yorgunluğundan sıyrılır, yaşamının gereklerini sürdürürse, bu son yenilmez düşmanıyla savaşımda bir an bile olsa başarılı olursa, işte o zaman 'bilgi insanı' olmuş demektir. Berraklığın, erkin ve bilginin egemen olduğu bu an, yeterlidir onun için." )


- BİLİMCİ ile/ve/<>/> ÖKE ile/ve/<>/> BİLGER ile/ve/<>/> BİLGEN ile/ve/<>/> BİLMEN ile/ve/<>/> YETİLBEY ile/ve/<>/> BİLİMBEY

( Biliminsanı, akademisyen. İLE/VE/<>/> Doktor. İLE/VE/<>/> Yardımcı doçent. İLE/VE/<>/> Doçent. İLE/VE/<>/> Profesör. İLE/VE/<>/> Dekan. İLE/VE/<>/> Rektör. )


- BİLİM'DE ...

( * OLGU VE OLAYLARDA TUTARLILIK ORANININ FAZLALIĞI
* DAHA FAZLA OLAYI AÇIKLAYAN/KUŞATAN KURAMLAR
* DOĞAL SÜREÇLERDEKİ ÖNGÖRÜSÜ YÜKSEK OLAN KURAMLAR
* BİR BİLİMSEL KURAM İNŞA EDİLDİĞİNDE, VAROLAN KURAMLARIN AÇIKLAYAMADIĞI OLGULARI AÇIKLAMA GÜCÜ GÖSTERİYORSA VAROLAN KURAMLARIN YERİNE YEĞLENİR
* İSTİSNALARI AZ OLAN KURAMLAR ÖTEKİLERE YEĞLENİR
* DAHA AZ KARMAŞIK VE BASİT OLAN KURAMLAR YEĞLENİR
* ÖNGÖRÜSÜ YÜKSEK KURAMLAR YEĞLENİR
* KURAMIN YENİ ARAŞTIRMALARA OLANAK SUNMASI ARANIR )


- (B)İLİM'DE 3 KARIŞ:
1. KARIŞ ve/||/<>/>/< 2. KARIŞ ve/||/<>/>/< 3. KARIŞ

( Kibirlendirebilir. VE/||/<>/>/< Alçakgönüllü yapar. VE/||/<>/>/< Hiçbir şeyin bilinmediği bilinir. )


- BİLİM/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE:
(ÖNCELİKLE) VAR OLANIN[MEVCUD/ONTOS] ve/||/<>/> DOĞANIN ve/||/<>/> DOĞAL)
NESNE ve/||/<>/> OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(VE ANCAK DAHA SONRA) ÜRETİLMİŞ NESNELERİN
(VE EN SON OLARAK) KİŞİLERİN ve/||/<>/> TOPLULUKLARIN ve/||/<>/> TOPLUMUN/TOPLUMLARDA YAŞANMIŞ/YAŞANAN/YAŞANABİLEN
OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(ÖNCEDEN TANIMLANMIŞ ve/||/<>/> BELİRLENMİŞ BİR YÖNTEM ve/||/<>/> ARACA BAĞLI OLARAK)
(İSTİDLÂLÎ/RASYONEL [AKIL İLE])
ÖLÇÜLÜ ve/||/<>/> ÖLÇÜLEBİLİR/ÖLÇÜMLENEBİLİR
NEDENSEL ve/||/<>/> KAVRAMSAL ve/||/<>/> ELEŞTİREL (OLANAK ve/||/<>/> SINIRLARI İÇİNDE)
KANITLI ve/||/<>/> DÜZENLİ ve/||/<>/> TUTARLI (BİR BİÇİMDE)
KAMUSAL/LIK ve/||/<>/> TEKRARLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK ve/||/<>/> PAYLAŞILABİLİR/LİK (KOŞULLARINDA)
TANIM ve/||/<>/> İŞLEV ve/||/<>/> YARARA (KONU OLABİLEN/OLABİLECEK)
VERİ ve/||/<>/> BİLİ ve/||/<>/> BİLGİ/Sİ


- BİLİMDE KEŞİF:
HAKİKAT değil MÂRİFET


- BİLİMDE:
KLASİK ile/ve/<> MODERN ile/ve/<> POSTMODERN

( Belirlilik. İLE/VE/<> Belirsizlik. İLE/VE/<> Karmaşa. )

( Newton Fiziği. İLE/VE/<> Kuantum Fiziği. İLE/VE/<> Kaos kuramı. )

( Başlangıç koşulları sonucu belirler. İLE/VE/<> Olasılıkların toplamı %100 belirlidir. İLE/VE/<> Başlangıç koşullarındaki küçük farklar, sona doğru çok büyük farklar oluşturabilir. )


- BİLİMDE YERALAN ile/ve/değil BİLİMDE DE YERALAN


- BİLİMDE ve ADÂLETTE

( Doğrulanabilirlik değil yanlışlanabilirlik esastır. VE Şüpheden, sanık yararlanır. )


- BİLİMDEN/İLİMDEN YARARLANANLAR:
SORAN ile/ve/||/<> YANITLAYAN ile/ve/||/<> DİNLEYEN ile/ve/||/<> SEVGİSİ/İLGİSİ OLAN


- BİLİME BAŞLANGIÇTA:
KONU ve YARAR


- BİLİME İNANMAK değil BİLİMİ/BİLİMSELLİĞİ ÖNCELİKLİ KILMAK/TUTMAK

( Bilim/bilimsellik, olay, olgu ve kavramları değerlendirmede/yorumlamada/konuşmada, olmazsa olmaz, aslolan ve öncelikli olanın, yanlı ya da keyfî davranmayarak, kendini/birini/kişiyi merkeze almadan (bu tavır ve tutumu anımsayarak/anımsatarak, göstererek), dayanakçalı düşünerek, konuşarak ve davranarak sağlanabilir/gösterilebilir. )

( Bilim/bilimsellik, doğrulanabilirlik ya da kanıt üzerinden değil yanlışlanana kadar doğru kabul etme gerekliliği ilkesiyle işleyen ve sürdürülebilen bir araç, yaklaşım ve tutumdur. )


- BİLİM/İLİM ile İKTİSAT


- BİLİMİN GELİŞİMİNDE:
AKADEMİLER ve ARAŞTIRMA MERKEZLERİ ve MÜZELER(KÜLLİYE)


- BİLİM'İN:
TANIMI ile/ve KONUSU ile/ve SORUN ALANI ile/ve AMACI

( BİLİM/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE:
(ÖNCELİKLE) VAR OLANIN[MEVCUD/ONTOS] ve/||/<>/> DOĞANIN ve/||/<>/> DOĞAL)
NESNE ve/||/<>/> OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(VE ANCAK DAHA SONRA) ÜRETİLMİŞ NESNELERİN
(VE EN SON OLARAK) KİŞİLERİN ve/||/<>/> TOPLULUKLARIN ve/||/<>/> TOPLUMUN/TOPLUMLARDA YAŞANMIŞ/YAŞANAN/YAŞANABİLEN
OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(ÖNCEDEN TANIMLANMIŞ ve/||/<>/> BELİRLENMİŞ BİR YÖNTEM ve/||/<>/> ARACA BAĞLI OLARAK)
(İSTİDLÂLÎ/RASYONEL [AKIL İLE])
ÖLÇÜLÜ ve/||/<>/> ÖLÇÜLEBİLİR/ÖLÇÜMLENEBİLİR
NEDENSEL ve/||/<>/> KAVRAMSAL ve/||/<>/> ELEŞTİREL (OLANAK ve/||/<>/> SINIRLARI İÇİNDE)
KANITLI ve/||/<>/> DÜZENLİ ve/||/<>/> TUTARLI (BİR BİÇİMDE)
KAMUSAL/LIK ve/||/<>/> TEKRARLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK ve/||/<>/> PAYLAŞILABİLİR/LİK (KOŞULLARINDA)
TANIM ve/||/<>/> İŞLEV ve/||/<>/> YARARA (KONU OLABİLEN/OLABİLECEK)
VERİ ve/||/<>/> BİLİ ve/||/<>/> BİLGİ/Sİ
)


- BİLİMİN UCUNDA ve/||/<>/> DİLİMİN UCUNDA


- BİLİMKURGU ile ÖNGÖRÜ


- [ne yazık ki]
(B)İLİMLE (B)İLGİLENENLERE:
"OKUMUYOR" ile/ve/||/<> "ÇALIŞMIYOR" ile/ve/||/<> "AÇGÖZLÜ" ile/ve/||/<> "İDEALSİZ"

( [ne yazık ki] Uğraşmayana "dedikleri". İLE/VE/||/<> Meşgul olana "dedikleri". İLE/VE/||/<> Hem (b)ilimle, hem ticaretle uğraşanlara "dedikleri". İLE/VE/||/<> Ne (b)ilimle, ne de ticaretle uğraşanlara "dedikleri".[Bu dedikodulara kulağımızı tıkamayı öğrendiğimiz oranda başarıyı elde ederiz.] )


- (B)İLİM/LER ile/ve/+/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET

( İçtekileri, dışa alma, dışta görme/gösterme bilgisi. İLE/VE/+/||/<>/> Dıştakileri, içe alma, içte yaşama bilgisi. )

( Bilgisi.[hikmetin] İLE/VE/+/||/<>/> Kendi.[hikmetin] | İlmi, yaşama geçirme bilgisi. )

( [konunun] Öncesi[Evvel] | Sonrası[Âhir] | İçi[Bâtın] | Dışı [Zâhir] İLE/VE/+/||/<>/> Zamanı | Zemini )

( 4N İLE/VE/+/||/<>/> 2N )

( Nasıl?[Ne asıl?] | Niye?[Neye?] | Nereden? | Nereye? İLE/VE/+/||/<>/> Nerede? | Ne zaman? )

( Nasıl? İLE/VE/+/||/<>/> Niçin?[Ne için?] )

( Önü | Arkası | Sağı | Solu İLE/VE/+/||/<>/> Alt/ı ve üst/ü )

( Dört yön İLE/VE/+/||/<>/> Taban ve tepe )

( Yön İLE/VE/+/||/<>/> Konum )

( Değişken/araz. İLE/VE/+/||/<>/> Sabit/mutlak. )

( Akıl ile. İLE/VE/+/||/<>/> Akıl ve/+ gönül ile. )

( Görü. İLE/VE/+/||/<>/> Öngörü. )

( İdrak. İLE/VE/+/||/<>/> İz'an. )

( İdrak. İLE/VE/+/||/<>/> İlmi/ni idrak. )

( Rükû İLE/VE/+/||/<>/> Kıyam/Secde )

( Çevre İLE/VE/+/||/<>/> Çekirdek )

( Küre/Daire/Çember İLE/VE/+/||/<>/> Merkez/Nokta )

( Doğrusal. İLE/VE/+/||/<>/> Dairesel. Döngüsel. )

( Sözlük. İLE/VE/+/||/<>/> Kılavuz. )

( "Yatay". İLE/VE/+/||/<>/> "Dikey". )

( "Dikey". İLE/VE/+/||/<>/> "Yatay". )

( "Yabancı"/"tanıdık"/"uzak". İLE/VE/+/||/<>/> Tanıdık/yakın. )

( Sözcükler[Terimleri/Kavramları] | Tarih[/Tarihçesi] | Doğası[Kimyası/Biyolojisi/Anatomisi] | İşlevselliği[Fizik/Fizyoloji] İLE/VE/+/||/<>/> Koşullar[Zamanı ve Zemini(Yeri/Mekânı)] )

( Önce İLE/VE/+/||/<>/> Sonra )

( Âlim İLE/VE/+/||/<>/> Ârif )

( ben İLE/VE/+/||/<>/> BEN )

( Sıfat İLE/VE/+/||/<>/> Zât )

( Gövde İLE/VE/+/||/<>/> Öz )

( Gövde İLE/VE/+/||/<>/> Göz )

( Beden ilmi. İLE/VE/+/||/<>/> Ledün ilmi. )

( İlmin marifeti. İLE/VE/+/||/<>/> Marifetin ilmi. )

( Marifetin ilmi. İLE/VE/+/||/<>/> İlmin marifeti. )

( Tekillerin idrâki. İLE/VE/+/||/<>/> Tümellerin idrâki. )

( Müşkil çözer. İLE/VE/+/||/<>/> Akıl üretir. )

( Nesneyi/maddeyi idrak becerisi yüksek kişiler. İLE/VE/+/||/<>/> Nesneyi/maddeyi ve anlamı/mânâyı idrak becerisi yüksek kişiler. )

( İlm-i Hudurî. İLE/VE/+/||/<>/> İlm-i Husulî. )

( Tasdik[Yargı] İLE/VE/+/||/<>/> Tasavvur[Kavram] )

( Görerek/gözlemleyerek. İLE/VE/+/||/<>/> İşiterek/dinleyerek. )

( Düşünce ve gözlem ile. İLE/VE/+/||/<>/> Katılım ve sezgi ile. )

( Sözlük. İLE/VE/+/||/<>/> Kılavuz. )

( Yazı/şekil ile. İLE/VE/+/||/<>/> Gelenek ile. )

( Veri/ler ile. İLE/VE/+/||/<>/> Bilgi/bilgelik ile. )

( Nesneyi bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Kendini bilmek. )

( Yanıtlar ile. İLE/VE/+/||/<>/> Sorular ile. )

( Bilinebilecekleri ve yapılması gerekenleri bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Kaçınılması/yapılmaması gerekenlerden kaçınmak. )

( Cehâleti gideren. İLE/VE/+/||/<>/> Gafleti gideren. )

( Evreni tanımaya ve tanıtmaya çalışır. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. )

( Doğayı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanı tanımaya ve tanıtmaya çalışır. )

( Herkes/e. İLE/VE/+/||/<>/> Bazıları/na. )

( İsteyene. İLE/VE/+/||/<>/> Hak edene. )

( Herkes bilebilir. İLE/VE/+/||/<>/> Bazıları bilir. )

( "40 yaş öncesi". İLE/VE/+/||/<>/> "40 yaş sonrası". )

( Bilmenin/bilginin sonucu. İLE/VE/+/||/<>/> Bilmenin/bilginin kendi. )

( Bilmek. İLE/VE/+/||/<>/> Bilmekten, [sürekli] "bilme"ye geçmek. )

( Kişi, bilmediğiyle karşılaşınca oluşmaya başlar. İLE/VE/+/||/<>/> Kişi, kendiyle karşılaşınca oluşmaya başlar. )

( Sizin araştırmalarınızla... İLE/VE/+/||/<>/> Birlikte paylaşımlarımızla... )

( Aramakla bulunabilir. İLE/VE/+/||/<>/> Aramakla bulunmaz. [Fakat bulanlar, aramış olanlarıdır!] )

( Fikri hür, vicdanı hür. İLE/VE/+/||/<>/> İrfanı hür. )

( Her yerde ve her şeyde. İLE/VE/+/||/<>/> Bizde! [ Bilim, doğanın her köşesinde var; görmesini bilirsek! İrfan/kültür, sokakta dolanır; almasını bilirsek! ] )

( Hem Doğu'da, hem Batı'da. İLE/VE/+/||/<>/> [daha çok] Anadolu'da ve Doğu'da! )

( Bazen birden, bazen zamanla kazanılır! İLE/VE/+/||/<>/> Zamanla kazanılır. )

( Yeterince çalışılırsa, -neredeyse- mutlaka! İLE/VE/+/||/<>/> Belki! )

( Çeşm-i insaf gibi kâmile mîzân olmaz
Kişi noksanını bilmek gibi irfân olmaz. )

( Kendini bilmek ve Dıştakini/Gayrıyı bilmek İLE/VE/+/<> İlm'ul-ilim ve - İlm'un Nefs )

( İlimde marifet zât'ı bilmektir. Eşyanın(nesnenin) akılda hasıl olan(meydana gelen) suretine ilim denir. Hariçten kattı nazarla malûma ilim denir. )

( İhvân-ı Safâ, "Fasl fî ecnâsi'l-ulûm" başlığı altında ilimleri, -Riyâzî, -Dinî ve -Felsefî olmak üzere üç ana grupta toplamıştır. )

( Nasıl/nelerin konuş(ul)abileceğini öğretir. İLE/VE/+/||/<>/> Nasıl/neleri konuşmayacağını ve susabilmeni gösterir. )

( Maluma bakar. İLE/VE/+/||/<>/> Mazerete bakar. )

( Tâbi ol! İLE/VE/+/<> Talip ol! )

( Bilgi[episteme]. İLE/VE/+/||/<>/> Bilgelik/irfan[gnosis]. )

( Genel rahmet. İLE/VE/+/||/<>/> Özel rahmet. )

( Geçmiş. İLE/VE/+/||/<>/> Gelecek. )

( Bileşikleri(mürekkebât) idrâktir. İLE/VE/+/<> Yalını(basît) idrâktir. )

( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Bilgisizlikten sonraki bir duruma özeldir. )

( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Yokluğun(adem) aracılık ettiği iki idrâkin sonucudur. )

( Mutlaktır. İLE/VE/+/<> Riyâzet yoluyla elde edilir. )

( Yöntemi zordur. İLE/VE/+/<> Yöntemi kolaydır. )

( İhtilâfı çoktur. İLE/VE/+/<> İhtilâfı azdır. )

( Neden-delili[burhân-i limmî] ile elde edilir. İLE/VE/+/<> Nasıl-delili[burhân-i innî] ile elde edilir. )

( Seni/onu, başkasına bildiren. İLE/VE/+/||/<>/> Seni, sana bildiren. )

( FERZÂN[Fars.]: İlim ve hikmet/irfan. )

( İrfan öğretisi, insanlığı bir bütün olarak algılayıp insanlık değerlerine nerede olursa olsun, duyarlı olmayı öğretir. )

( Nesnesinde tutan. İLE/VE/+/||/<>/> Özneyi/kişiyi değiştiren. )

( Bilgisizliğe karşıdır. İLE/VE/+/||/<>/> Bağnazlığa karşıdır. )

( Bilge kişi, nutuk atan değil sabırlı olan, kin ve korkudan kurtulmuş olandır. )

( Kitaplarla. İLE/VE/+/||/<>/> İnsanla[kişilerle]. )

( Bildiğini, duyduğunu/gördüğünü, deneyini anlatır/aktarır. İLE/VE/+/||/<>/> Yaşadığını, deneyimlediğini paylaş(tır)ır. )

( Bilgisizlerin/cahillerin davet edildiği. İLE/VE/+/||/<>/> Bilenlerin davet edildiği. )

( Celâl'den. İLE/VE/+/||/<>/> Cemâl'den... )

( Zorunluluk. İLE/VE/+/||/<>/> Anlayış. )

( "Cehennem". İLE/VE/+/||/<>/> "Cennet". )

( Dıştakileri bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Var olarak [amaca ve olgunluğa] dönüşerek bilme. )

( Parçaları bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Bütünü/bütünlüğü bilme. )

( Nesneleri bilme. İLE/VE/+/||/<>/> Durumları bilme. )

( Kuramsal/teorik. İLE/VE/+/||/<>/> Uygulayımsal/pratik. )

( Göz ile, gözlemleyerek, araştırarak. İLE/VE/+/||/<>/> "Burun" ile, "koklayarak". )

( Dıştakiler, koşullar, durumlar, ayrıntılar. İLE/VE/+/||/<>/> İçselleştirme, saygı, çaba ve özen. )

( EPISTEME ile/ve/+/||/<>/> GNOSIS )


- BİLİM/LER ve DİZGESELLİK


- BİLİM(LER)DE:
EVRİM ile/ve/değil/||/<>/< DEVRİM


- BİLİM/MATEMATİK/TARİH/HUKUK ...
"DİYOR Kİ / ŞUNU/BUNU SÖYLÜYOR" değil BİLİMSEL/MATEMATİKSEL/TARİHSEL/HUKUKSAL AÇIKLAMASI/KARŞILIĞI ŞU/BU


- BİLİMSEL "AKIL" ile/ve/<> FELSEFÎ "AKIL"

( Doğa ve nesneler ile/üzerinden. İLE/VE/<> Akıl ile/üzerinden. )


- BİLİMSEL ARAŞTIRMA ile/ve/<> FELSEFİ SORGULAMA


- BİLİMSEL BİLDİRİ ile MAKALE


- BİLİMSEL BİLGİ ile/ve BİLİMSEL TUTUM


- BİLİMSEL/İLMÎ (ÇALIŞMA) ile AKADEMİK (ÇALIŞMA)

( AKADEMİK: Bir akademide söylenilebilecek kadar çok sanatlı ve bilgince olan. )

( Kader Birliği kitabını [- Philipp Schwartz] okumanızı salık veririz. )

( KAÇ SAAT ÇALIŞIYORSUN?

Seksen yaşını aşmış bir akademisyenin, odasındaki duvarda fotoğrafı asılı duran hocası ile arasında geçen bir konuşma, belki de başarısının sırrını, başka bir deyişle ilmin görkeminin sırrını veriyordu:

"Günde kaç saat çalışıyorsun?"

Vereceği rakamın etkisinden emin olan akademisyen, ikirciksiz şöyle der:
"Onyedi saat hocam!"

Yüzünü ekşiten hocası,
"Günde onyedi saat çalışarak âlim olamazsın!"
diye karşılık verince şaşıran akademisyen:

"Peki hocam! Âlim olmam için günde kaç saat çalışmam gerekiyor?" diye sorar.

Hocası'nın yanıtı ilginç, bir o kadar da çarpıcıdır:

"Benim hocam günde 26 saat çalışırdı;
ben ancak 25 saat çalışabiliyorum;

senin de âlim olmak için günde en az 24 saat çalışman gerek!" )


- BİLİMSEL DEĞER:
KONUSUYLA ile/değil SORUSUYLA


- BİLİMSEL DEVRİM:
KOPERNİK ve/<> BRAHE ve/<> KEPLER ve/<> GALILEO ve/<> NEWTON

( KOPERNİK: "Modern astronominin ilk temsilcisi" DEĞİL Antik evren anlayışının son temsilcisi. )

( KEPLER YASALARI (EPITOME | 1618 - 1621) )


- [ne yazık ki]
| KİŞİSEL(KENDİNİ İSPAT) "...DIR!"I
ile
TAHMİN "...DIR!"I |
ile/değil/yerine/><
BİLİMSEL "...DIR!"

( KOŞAÇ: Ad tümcelerinde özne ile yüklemi birleştiren, yükleme güçlü olasılık, olumluluk, olumsuzluk, süreklilik, kesinlik kavramları veren -dır / -dir eki ya da değil sözcüğü. )


- BİLİMSEL ETİK ile BİYOETİK

( Bilimsel araştırmalarda uyulması gereken etik ilkeleri içerir. İLE Biyolojik ve tıp bilimlerinin etik yönlerini inceleyen bir dal. )


- GERÇEKLİK:
BİLİMSEL ile/ve/||/<>/< DÜŞÜNSEL

( Dışta. İLE/VE/||/<>/< İçte. )


- BİLİMSEL İLETİŞİM ile BİLİMSEL ELEŞTİREL DÜŞÜNME

( Bilimsel bulguların ve fikirlerin etkili bir biçimde aktarılması ve paylaşılması. İLE Bilimsel bilgilere karşı eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmayı ve bu bilgileri değerlendirmeyi gerektirir. )


- BİLİMSEL KURAM ile/ve/||/<>/> BİLİMSEL YÖNTEM


- BİLİMSEL TERİM ile BİR BİLİM DALINA AİT TERİMLER

( SCIENTIFIC TERM vs. NOMENCLATURE )


- BİLİMSEL TUTUM/DURUŞ ve/||/<> FELSEFÎ ANLAYIŞ ve/||/<> SANATSAL/ESTETİK DUYARLILIK ve/||/<> HAREKETLİ(SPORCUL) YAŞAM

( Hayret. VE/||/<> Hayranlık. VE/||/<> Aşk. VE/||/<> Coşku. )


- BİLİMSEL TUTUM ve/<> BİLİMSEL TARTIŞMA


- Bilimsel tutumla KONUŞ!!!


- BİLİMSEL YAYINCILIK ile AKADEMİK DOĞRULUK/DÜRÜSTLÜK[Fars.]

( Bilimsel bulguların yazılı olarak yayınlanması ve paylaşılması süreci. İLE Bilimsel araştırmalarda dürüst ve etik davranmayı gerektirir. )


- BİLİMSEL YÖNTEM ile/ve/değil/yerine/<>/< BİLİMSEL TUTUM


- BİLİMSEL ile/ve/değil ÇIKARIMSAL


- BİLİMSEL ile/ve/||/<> EVRENİN BİLİMSELLİĞİ


- BİLİMSEL ile/ve FELSEFÎ

( Chronos. İLE/VE Cairos. )


- BİLİMSEL ile/ve/<> GELENEKSEL


- BİLİM/SEL ile/ve KAVRAM/SAL


- BİLİMSEL ile/ve/<>/değil/yerine OLANAKLI


- BİLİMSEL/LİK YANINDA/KARŞISINDA:
[ne] SALTANAT ne de SANAT


- BİLİMSEL/LİK ile/ve/değil BİLİMLER


- BİLİM/SELLİK ile/ve/değil/< YÖNELİM/SELLİK


- BİLİMSELLİKTE:
DOĞRULANABİLİRLİK ile/ve/değil/<> YANLIŞLANABİLİRLİK


- BİLİMSELLİKTE:
"YANLIŞLANAMAZLIK" ile/değil YANLIŞLANABİLİRLİK


- BİLİMTEY = MEDRESE = UNIVERSITY[İng.] = UNIVERSITÉ[Fr.] = UNIVERSITÄT[Alm.] = UNIVERSITÀ[İt.] = UNIVERSIDAD[İsp.]


- BİLİMTEY'DE:
SANATÇI YETİŞTİRMEK ve/||/<>/< SANATÇININ DEĞERİNİ BİLMEK


- Bilinç için DİNLE!!!


- Bilinç için SUS!!!


- BİLİNÇ "TAKLİDİ" "GÖRÜŞÜ" ile/değil BİLİNÇ "BENZERİ SÜREÇLER" GÖRÜŞÜ


- BİLİNÇ TİPİ ile/ve ALGI DÜZENEĞİ

( CONSCIOUSNESS TYPE vs./and PARADIGM )


- BİLİNÇ ve/<> ADÂLET

( Kişide. VE/<> Toplumda. )


- BİLİNÇ ve/<> AMAÇ ve/<> EYLEM/ETKİNLİK

( CONSCIOUSNESS and/<> AIM/PURPOSE and/<> ACTION )


- BİLİNÇ ile/ve/<> AMAÇ/LILIK

( Kişi, amacı kadardır. )

( CONSCIOUSNESS vs./and/<> AIM/PURPOSE )


- BİLİNÇ ile/ve ANLAYIŞ

( CONSIOUSNESS/AWARENESS vs./and PARADIGM )


- BİLİNÇ ile/ve/<> BİLİNCİN BİLİNCİ

( Konuşmak. İLE/VE/<> Yazmak. )


- BİLİNÇ ve BİLİNÇLER

( CONSCIOUSNESS and CONSCIOUSNESSES )


- BİLİNÇ ile/ve/değil/||/<>/< BİRİKİM


- BİLİNÇ ile/ve/<> DENEYİM/TECRÜBE

( CONSCIOUSNESS vs./and/<> EXPERIENCE )


- BİLİNÇ ile/ve/değil/||/<>/< DOLANIKLIK


- BİLİNÇ ve/=/||/<> EDİM/EYLEM ve/=/||/<> OLANAK/LI/LIK


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin düzeyleri vardır fakat farkındalığın yoktur. )

( Bilinç, ikilik hakkındadır. Farkındalık halinde ise ikilik yoktur. )

( Bilinç, gelir ve gider, farkındalık ise değişmeksizin parlar. )

( Bilinçten farkındalığa bir geçiş olamaz, çünkü farkındalık bir bilinç şekli değildir. )

( Devinim durumundaki bilinç, mutluluktur. )

( Bilinç, tümüyle değişimin bilincidir. )

( Bilinç, hareketsiz iken varlıktır. )

( Bilinç, varlığın tümü değildir. )

( Bilinç görelidir, içeriğine göredir; bilinç her zaman bir şeyle ilgili, bir şeye aittir. )

( Yaşayan her şey bilinci korumak, sürdürmek ve genişletmek için çalışır. )

( Bilinci, bilinç parlatır. )

( Bilincinde olduğunuz şey siz değildir. )

( Bilincinde olduklarınızın hiçbiri değilsiniz. )

( Bilincin ötesinde tezahür etmemiş olan yatar. )

( Bilincin ötesinde zaman ve uzay yoktur. )

( Bilincim var fakat bilincimin bilincine gereksinimim var. )

( Bilincin, bencilliğinin dürüstlüğünün ölçüsüdür. )

( Bilince ve onun içeriğine tutunmayın. )

( Bilincinizin içeriği ile büyülenmeyi bırakın. )

( Bilinçli bir varolan olarak, doğanın bir parçasısınız. Farkındalık olarak ise onun ötesindesiniz. )

( Bir kâğıttaki bir deliğin hem kâğıtta oluşu hem de kâğıttan olmayışı gibi, en yüce hal de bilincin tam merkezinde ama yine de bilinçten ötedir. )

( Gerçekten sahip olduğunuz şeyin bilincinde olmazsınız. )

( Sahip olduğunuzda artık onun bilincinde olmazsınız. )

( Farkındalık, bir nesnesi ve hedefi olduğunda bilinç olur. )

( Farkındalık, kendi başına, devinimsiz ve zamansız, burada ve şimdidir. )

( Farkındalık, zihnin kendi ötesinde gerçeğe uzandığı noktadır. )

( Farkındalık durumu içindeyken aradığımız, bizi hoşnut eden değil doğru olandır. )

( Farkındalık halinde olgularla yüzleşirsiniz, gerçek olguları sever. )

( Farkındalık, zamana ilişkin değildir. )

( Farkındalık, her zaman sizinledir. )

( Farkındalık, bütün, değişmez, sakin ve sessizdir. Ve o tüm deneyimlerin ortak matrisi(ana kalıbı)dir. )

( Farkındalık, tüm zamanı ve uzayı içerir. )

( Şefkatli farkındalık iyileştirir ve yanlıştan kurtarır. )

( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )

( Önce farkındalığın güneşi doğmalı - ardından hepsi gelecektir. )

( Bir kalemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, farkındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer. Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun. )

( Olay hoş ya da nahoş olabilir, küçük ya da önemli olabilir, farkındalık hep aynıdır, değişmez. )

( Kökenlere inin, çok geçmeden, farkındalığın sizin gerçek doğanız olduğunu ve farkında olduğunuz hiçbir şeyin kendinize ait olduğunu söyleyemeyeceğinizi fark edeceksiniz. )

( Öz-Farkındalık içinde kendinizi öğrenirsiniz. )

( Öz-Farkındalık, size her adımda ne yapılması gerektiğini bildirir. )

( Öz-farkındalık, tüm hayırların size akmasını sağlar. )

( Yolculuğun başlangıcında arınmaya ve yıkanmaya, berraklaşmaya gereksinim vardır, bunu da farkındalık hali sağlayabilir. )

( Bilincin ötesindeki Saf Farkındalık en yüce Mürşit'tir. )

( Kişi tanığa katılır, tanık farkındalığa, farkındalık ise saf varoluş katılır; bununla birlikte, kimlik kaybolmaz, yalnızca onun sınırlılığı kaybolur. )

( Gövdeyi beyin gözetir, beyni bilinç aydınlatır; bilinç farkındalığın gözetimindedir. )

( Gövdemiz ve zihnimiz, ikisi de zamana tabilerdir; sadece farkındalık, zaman-ötesidir. )

( Farkındalığın ötesine geçtiğinizde birlik hali vardır. )

( Farkındalığınızla işe koyulun, zihninizle değil. )

( Farkındayım, çünkü hiçbir şey imgelemiyorum. )

( Ehl-i butlânın sözün tercih eden, âdem midir?
Âdem ol! İsterse hasm olsun bütün âlem sana
[ Bâtıl ehlinin sözünü yeğleyen, insan mıdır?
İnsan ol da isterse bütün dünya düşman olsun sana ] )

( There are levels in consciousness, but not in awareness.
Consciousness is of duality. There is no duality in awareness.
Consciousness comes and goes, awareness shines immutably.
There can be no transition from consciousness to awareness, for awareness is not a form of consciousness.
Consciousness is relative to it's content; consciousness is always of something.
Awareness is total, changeless, calm and silent. And it is the common matrix of every experience.
Awareness is not of time.
Consciousness is not the whole of being.
Awareness is always with you.
All that lives, works for protecting, perpetuating and expanding consciousness.
Beyond consciousness altogether lies the unmanifested.
Beyond consciousness where are time and space?
Like a hole in the paper is both in the paper and yet not of paper, so is the supreme state in the very centre of consciousness, and yet beyond consciousness.
Consciousness in movement is happiness.
Consciousness motionless is being.
You are nothing that you are conscious of.
The body is looked after by the brain, the brain is illumined by consciousness; awareness watches over consciousness.
Cease being fascinated by the content of your consciousness.
As a conscious self you are a part of nature. As awareness, you are beyond.
Do not hold on to consciousness and its contents.
What is really your own, you are not conscious of.
When you have it, you are no longer conscious of it.
What you are conscious of is not you.
Awareness is the point at which the mind reaches out beyond itself into reality.
In awareness you seek not what pleases, but what is true.
Awareness becomes consciousness when it has an object.
Awareness by itself is motionless and timeless, here and now.
In awareness you are facing facts and reality is fond of facts.
Awareness contains all space and time.
Compassionate awareness heals and redeems.
The sun of awareness must rise first - all else will follow.
Self-awareness tells you at every step what needs be done.
The event may be pleasant or unpleasant, minor or important, awareness is the same.
Go to the root of pure awareness and you will soon realise that awareness is your true nature and nothing you may be aware of, you can call your own.
Into self-awareness all blessings flow.
The clarification and purification needed at the very start of the journey, only awareness can give.
Pure awareness beyond consciousness is the supreme Guru.
The person merges into the witness, the witness into awareness, awareness into pure being, yet identity is not lost, only its limitations are lost.
Your body and your mind are both subject to time; only awareness is timeless.
When you go beyond awareness, there is a state of non-duality.
Put your awareness to work, not your mind.
I am aware, for I imagine nothing. )

( İçerikle ilgilidir. İLE/VE/<> Bütünlükle ilgilidir. )

( )

( CONSCIOUSNESS vs./and/<> AWARENESS )

( ... ile/ve/<> VYAKTA )

( YISHI ile/ve/<> ... )


- BİLİNÇ ile/<> HUKUKUN YAYGINLAŞTIRILMASI


- BİLİNÇ ve/||/<> KİŞİ ve/||/<> YAŞAM

( Gövde. VE/||/<> Kişi. VE/||/<> Yaşam. )

( Tohum. VE/||/<> Ağaç. VE/||/<> Meyve. )


- BİLİNÇ ile/ve KOLLEKTİF BİLİNÇ

( Bilinç: Kendini, kendi olmayanlardan ayırd etme. )

( Bilinçte, devinim vardır. )

( CARL GUSTAV JUNG )

( CONSCIOUSNESS vs./and COLLECTIVE CONSCIOUSNESS
In consciousness there is movement. )


- BİLİNÇ ve KOŞUL/LAR

( CONSCIOUSNESS vs./and CONDITION/S )


- BİLİNÇ ile/ve/> NÜFÛZ

( CONSCIOUSNESS vs./and/> INFLUENCE )


- BİLİNÇ ile/ve/||/<>/< ÖZ BİLİNÇ

( Dışa dönük. İLE/VE/||/<>/< Kişinin benliğiyle ilgili. )

( "Ondan ne anladın?" sorusunun yanıtını verir. İLE/VE/||/<>/< "Onu anladığını anladın mı?" sorusunun yanıtını verir. )

( Soru sormak, kitap okumak, bir konu hakkında tartışmak. İLE/VE/||/<>/< Öz eleştiri, geçmişi ile şimdiki zaman arasındaki değişimleri gözden geçirmek, benliğini değerlendirmek. )

( Bazı durumlarda/koşullarda sorgulamadan "sonuca ve yargıya" varır/varabilir. İLE/VE/||/<>/< Sürekli olarak bir sorgulama sürecinin içindedir. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> ÖZBİLİNÇ

( Sen/o. VE/<>/< Ben. )


- BİLİNÇ ile/ve/<> SEZGİ

( Bilinç-ötesi bir hal vardır fakat bu bilinçsizlik hali değildir. )

( Bilinç ötesinde deneyim olamaz. )

( Kendinizi içinde her şeyin olduğu ve oluştuğu bilinç okyanusu olarak idrak edin. )

( Kişi durumun doğasını sezmeli ve kendini ona göre ayarlamalıdır. )

( SEZGİ: Aklın çalışma hızının artması. )

( CONSCIOUSNESS vs./and/<> INTUITION
There is a state beyond consciousness, which is not unconscious.
There can be no experience beyond consciousness.
Realise yourself as the ocean of consciousness in which all happens. )

( ... ile/ve/<> NOESIS )

( ... ile/ve/<> ZHIJUE )


- BİLİNÇ ve/=/:/||/<>/>/< ŞU ANDA VE BURADA


- BİLİNÇ = ŞUUR = CONSCIOUSNESS[İng.] = CONSCIENCE[Fr.] = BEWUSSTSEIN[Alm.] = CONSCIENTIA[Lat.] = SYNEIDESIS[Yun.] = CONCIENCIA[İsp.]


- BİLİNÇ ile/ve/||/<>/< TOPLUMSAL KOŞULLAR


- BİLİNÇ ve/=/||/<>/< UYARAN[/AĞRI/ACI]


- BİLİNÇ ile/ve/değil YAKLAŞIM


- BİLİNÇALTI" ile/değil/||/<>/< BİLİNÇDIŞI

( Biraz dikkatli olmakla ve kendinizi yakından gözlemlemekle göreceksiniz ki hiçbir olay sizin bilinciniz dışında değildir. )

( )

( A little of attentiveness, of close observation of oneself, and you will see that no event is outside your consciousness. )

( SUBCONSCIOUS vs./and/<> UNCONSCIOUS )


- BİLİNÇDIŞI:
ANLAMAZ ve/||/<>/> UYGULAR


- BİLİNÇDIŞI:
BİLİNÇ ÖNCESİ ile/ve/||/<> DİNAMİK BİLİNÇDIŞI ile/ve/||/<> DERİN BİLİNÇDIŞI

( )


- BİLİNÇDIŞINA ÇIKARMAK ile/ve/ya da ÖZDEŞLEŞMEK


- BİLİNCE AÇIK ve/||/<> ANLAŞILIR


- BİLİNCE KONU OLAN ile/ve DIŞSALLIK


- BİLİNCE YANSIYAN FARKINDALIK
ile/ve
BİLİNÇ ÖTESİ SAF FARKINDALIK

( Saf farkındalık sanatında ustalaştığınız zaman onu kolayca geçebilirsiniz. )

( AWARENESS OF WHICH REFLECTS TO THE CONSCIOUSNESS vs./and PURE AWARENESS META-CONSCIOUSNESS
You will easily cross, once you have mastered the art of pure awareness. )


- BİLİNCİ ...:
[ne yazık ki]
BELİRLİ BİR YAŞTA KALMAK
ile/değil/yerine/><
BELİRLİ BİR YAŞTA DURDURMAK


- BİLİNCİN BİLİNCİ ile/ve YÖNTEMİN YÖNTEMİ

( CONSCIOUSNESS OF THE CONSCIOUSNESS vs./and METHOD OF THE METHOD )


- BİLİNCİN:
DOĞASI ile/ve/<> NİTELİKLERİ ile/ve/<> KÖKENLERİ ile/ve/<> İŞLEVLERİ


- BİLİNCİN YADSINMASI ile/ve/değil/<> BİLİNCİN, İÇERİĞİNİN YADSINMASI


- BİLİNCİNDE OLMA/OLARAK ile BİLİNÇLİ OLMA/OLARAK


- BİLİNÇLENME ile/ve KORUNUM/KORUMA

( CONSCIOUSNESS vs./and PRESERVATION/CONSERVATION/PROTECTION )


- BİLİNÇLENME ve VAROLUŞ

( TO BECOME CONSCIOUS and EXISTENCE )


- Bilinçlenmek için DİNLE!!!


- Bilinçlenmek için SUS!!!


- BİLİNÇLİ" YEĞLEME/TERCİH ile/değil/yerine YEĞLEME/TERCİH

( Bağlam, "bilinçli" olup olmamak üzerinden değil bir karar ya da davranışın/tutumun, "yönelimli, amaçlı, kasıtlı" olduğunu belirtmek üzere "yeğlemek" tek başına bunu karşıladığından, yeterli ve geçerli olduğundan, farkındalık yansıttığından, "yeğlemenin/tercihin" önüne yeğlemeyi "güçlendireceği/destekleyeceği" varsayılan/sanılan bir sözcük daha gerekmemektedir/kullanılmamalıdır. )


- BİLİNÇLİ ile/değil BİLEREK


- BİLİNÇLİ ile/değil/yerine BİLİNÇLENMİŞ


- BİLİNÇ/Lİ ile KASIT/LI

( CONSCIOUSNESS vs. PURPOSE )


- BİLİNÇLİ ile/ve/değil KASTEN


- BİLİNÇ/Lİ ile/ve/değil/<>/|| ÖLÇÜ/LÜ


- BİLİNÇLİ ile/ve/değil PLANLI

( [not] CONSCIOUSNESS vs./and/but PLANNED )


- BİLİNÇLİ ile/değil TEK BİLİNEN


- BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ YETERLİLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇSİZ YETERLİLİK

( [ BİLİNÇSİZ YETERLİLİK

              ^

BİLİNÇLİ YETERLİLİK

              ^

BİLİNÇLİ YETERSİZLİK

              ^

BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ] )

( Conscious incapacity. WITH/AND/||/<>/> Conscious sufficiency. WITH/AND/||/<>/> Unconscious sufficiency.

[ UNCONSCIOUS SUFFICIENCY

              ^

CONSCIOUS SUFFICIENCY

              ^

CONSCIOUS INCAPACITY

              ^

UNCONSCIOUS INCAPACITY ] )


- BİLİNÇSİZ(CE) ile/ve/değil KONTROLDIŞI


- BİLİNÇSİZLİK ile/ve/değil BİLGİYE KAPALILIK

( BİLİNÇSİZLİK: Örtük/açık nesnellik. )

( [not] UNCONSCIOUSNESS vs./and/but CLOSENESS TO INFORMATION )


- BİLİNÇ/ŞUUR ve/||/<>/>/< SORUMLULUK


- İŞLEM:
BİLİNÇTE ile/ve/||/<>/< BİLİNÇALTINDA

( [saniyede] 5-9 ile/ve/||/<>/< 1300 )


- BİLİNÇ'TE:
SÖZCÜK ve/<> İMGE

( Bilinç, sözcüklerle imgenin buluşmasıdır. )

( WORD and/<> IMAGE :ON CONSCIOUSNESS )


- Bilindiği için SUS!!!


- BİLİNEBİLECEK ile/değil BİLDİRİLİRSE BİLİNECEK


- BİLİNEMEYEN ile/ve/değil SÖYLENİLEMEYEN

( [not] AGNOSTIC vs./and/but NOT ABLE TO BE EXPRESSED )


- BİLİNEMEZ ile/değil/yerine BELİRSİZ

( [not] NOT ABLE TO KNOW (/AGNOSTIC) vs./but UNKNOWN/INDEFINITE
UNKNOWN/INDEFINITE instead of NOT ABLE TO KNOW (/AGNOSTIC) )


- BİLİNEMEZ ile/ve/=/||/<> BÖLÜNEMEZ


- BİLİNEMEZ ile ÖNGÖRÜLEMEZ

( UNABLE TO KNOW (/AGNOSTIC) vs. UNABLE TO PRUDENCE )


- BİLİNEN ile/ve/||/<>/> BİLİNMEYEN

( Sonsuzdur. İLE/VE/||/<>/> Sonsuzlukların sonsuzluğudur. )

( Bilinenlerin hepsi, bilinmeyenleri işaret eder. )

( Bilinen üzerine bir kez daha bilgi aramak anlamsızdır. )

( Bilinmeyen, tüm "olmuştu ya da olmuş olabilirdi" ve "olacak ya da olacaktı"ları içerir. )

( Bilinenin, tam ve doğru bilgisidir bizi bilinmeyene götürecek olan. )

( Bilinenin içinde yaşamak bağımlılıktır, bilinmeyenin içinde yaşamak özgürleşmedir. )

( Bilinmez olan hakkında ancak sessizlik konuşur. )

( Zihin ancak bildiği hakkında konuşabilir. )

( Eğer bilinebilir olanı gayretle incelerseniz, o eriyip gider, geriye bilinmez olan kalır. )

( "Bilinmeyeni" bilmek için önce, bilineni bilmek gerek. )

( I do not claim to know what you do not.
It is the full and correct knowledge of the known that takes you to the unknown.
To live in the known is bondage, to live in the unknown is liberation.
Of the unknowable only silence talks.
The mind can talk only of what it knows.
If you diligently investigate the knowable, it dissolves and only the unknowable remains. )

( Bilinmeyenler, bilinenlerden her zaman çok daha fazladır. Her bilinen, yine bilinmeyenleri daha çok artırarak gelişir, ilerler. )

( Bilmediğiniz şeyi bildiğimi iddia etmiyorum. )

( KNOWN vs./and/||/<>/> UNKNOWN )


- BİLİNEN ile/ve ORADA/BURADA BULUNMAYAN

( KNOWN vs./and UNCOMMON )


- BİLİNEN ile/ve/<> ZAMAN

( KNOWN vs./and/<> TIME )


- BİLİNENİN BİLGİSİ ile/ve/<> BİLENİN BİLGİSİ

( THE KNOWLEDGE OF KNOWN vs./and/<> THE KNOWLEDGE OF WHO KNOWS )


- BİLİNENİN BİLGİSİ ile BİLENİN BİLGİSİ


- BİLİNİR/LİK ile/ve/||/<>/>/< BELİRGİN/LİK


- BİLİNMEMESİ ile/ve/değil BURADA YER ALMAMASI

( [not] UNKNOWN vs./and/but NONEXIST HERE )


- BİLİNMEME/Sİ ile/ve/değil DUYULMAMIŞLIĞI/YAYGINLAŞMAMASI


- BİLİNMESİ GEREKENLER ile/ve/> YAPILMASI GEREKENLER


- [ne yazık ki]
"BİLİNMEYEN CENNET"
ile/"değil"/"yerine"
"BİLİNEN CEHENNEM"İ YEĞLEMEK


- BİLİNMEYEN ile/ve UYGUN BİLİNMEYEN


- BİLİNMEYENLE İLGİLENMEK ile/ve/<>/değil/yerine BİLİNENLE İLGİLENMEK

( [not] TO BE INTERESTED IN KNOWN vs./and/<>/but TO BE INTERESTED IN UNKNOWN
TO BE INTERESTED IN UNKNOWN instead of TO BE INTERESTED IN KNOWN )


- BİLİNMEYİ "İSTEDİM/İSTEMEK" değil BİLİNMEYİ SEVDİM/SEVERİM


- BİLİNMEZ:
NEYİN, NEYE DENK GELECEĞİ ve/||/<> KİMİN, KİME YÂR/DÜŞMAN OLACAĞI


- BİLİNMEZE OTURMAK ve/||/<>/> ENGİNE YOL ALMAK


- BİLİNMEZ/LİK ile/ve/<>/>/< BELİRSİZ/LİK


- BİLİNSE DE, BİLİNMESE DE OLACAK BİLGİ ile/ve BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİ

( Bilinen, sonsuzdur fakat Bilinmeyen, sonsuzlukların sonsuzluğudur. )

( Bilmemek ve bilmediğini bilmemek, sonu gelmeyen ıstırabın nedenidir. )

( Ancak, şimdiki halinizi bilirsiniz. )

( Sizi, bilinenin dar çerçevesi içinde tutanın ne olduğunu bilmek, yararlıdır. )

( KNOWLEDGE IN TO KNOW OR NOT TO vs. KNOWLEDGE IN THE NECESSITY TO KNOW
The known is infinite, but the Unknown is an infinitude of infinities.
Not to know, and not to know that one does not know, is the cause of endless suffering.
In fact, you know only your present moment. )


- BİLİP BİLMEDEN (KONUŞMAK)


- BİLİP DE:
SUSMAK ile SAKLAMAK


- BİLİP DE:
SUSMAK ile KONUŞMAMAK


- BİLİRKEN SUSMAK ve/=/||/<> BİLMEZKEN KONUŞMAK/SÖYLEMEK

( [Bazen ...] İkisi de kötü ve yanlıştır. )


- BİLİŞ ile/ve/||/<>/>/< ÜST BİLİŞ

( COGNITION vs./and/||/<> META COGNITION )


- BİLİŞİM SUÇLARI ile/ve/||/<> ELEKTRONİK SUÇLAR ile/ve/||/<> DİJİTAL SUÇLAR ile/ve/||/<> BİLGİ TEKNOLOJİLERİ SUÇLARI


- BİLİŞME ve/=/<> BULUŞMA


- EMPATİ:
BİLİŞSEL ile/ve/||/<>/> DUYGUSAL


- ÖNCELİK:
BİLİŞSEL/MANTIKSAL ile/ve/değil/||/<>/< VAROLUŞSAL


- Bİ-L-İSTİ'CÂL[Ar.] ile Bİ-L-İSTÎCÂR[Ar.]

( Acele ederek, aceleyle. İLE Kiraya vererek, kiralayarak. )


- BİLİYER ile BİLİYER DÜZEN

( Safra ile ilgili. İLE Safra düzeni. )


- BİLİYOR OLMAK ile/ve/<>/değil BELLEĞİN GÜÇLÜ OLMASI


- BİLİYORSUNUZ değil/yerine BİLENLER, BİLİR


- BİLİYORSUN(UZ)DUR ... ile/ve/değil/yerine ANIMSIYORSUN(UZ)DUR ...


- BİLKUVVE ile/ve BİLFİİL

( DUNAMEIS ile/ve ENERGEIAI )


- BİLLUR/KRİSTAL değil/yerine/= ÖRÜT/KIRILCA


- BİLLÛR[Ar.] ile BİLÛR[Ar.]

( [ikisinin de anlamı aynıdır!] Gayet parlak ve saydam/şeffaf taş ya da pek saf ve temiz beyaz cam/kristal. )


- BİLLUR ile MİKROLİT[Fr. < Yun.]

( ... İLE Bazı taşların yapısında bulunan, prizma biçiminde ve ancak mikroskopla görülebilen billurlar. )


- BİLME BİÇİMLERİ ile/ve/||/<> TİN BİÇİMLERİ


- BİLME/"BİLEBİLME":
(")UYKUDA(") DA ile/ve/||/<> "HAYVANSAL DÜRTÜLERDE(") DE


- BİLME GEREKLİLİĞİ/ZORUNLULUĞU ile/ve/<> GEREKÇELENDİRME GEREKLİLİĞİ/ZORUNLULUĞU


- BİLME YETİSİ ile/ve ARZULAMA YETİSİ ile/ve HOŞLANMA/MA YETİSİ

( FACULTY OF TO KNOW vs./and FACULTY OF TO DESIRE vs./and FACULTY OF TO (NO) LIKE )


- BİLME:
"YETİSİ" ile/ve/||/<>/> YÖNTEMİ


- BİLME YÖNTEMİ ile/ve/||/<> ANLATIM YÖNTEMİ


- BİLME/İLİM YÖNTEMİNDE:
TARÎK-UL-HAVAS ile/ve/||/<>/> TARÎK-UN-NAZAR

( Doğrudan/zorunlu/doğal ve duyu/lar(ımız) ile. İLE Bilimsel yolla/araçlarla. )


- BİLME ZEVKİ ile/ve/<> ÖĞRENME ZEVKİ/SEVGİSİ

( Eğer uyanık ve zeki isek, her şeyden öğreniriz. )

( ZAİKA/ZEVK: Dil. )

( Öğrenmeye yönelik bir sevgi beslemeden, iyilik yapmaktan hoşlanmak, kişiyi, basitliğe götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, bir şeyi anlamaya çalışmak, kişiyi, karışıklığa götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, içtenliği istemek, kişiyi, zararlı sonuca götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, doğruluğu istemek, kişiyi, başkaldırıya götürür.
Öğrenme sevgisi olmadan, dayanıklı olmayı istemek, kişiyi, gereksiz davranışlarda bulunmaya götürür. )

( We learn from everything, if we are alert and intelligent. )

( PLEASURE OF TO KNOW vs./and/<> PLEASURE/LOVE OF TO LEARN )


- BİLME ve/> ANLAMA ve/> YORUMLAMA

( Yapabilmek. VE/> Varolmak. VE/> ... )

( ... VE/> Kişiye, tarihe, topluma, kültüre ait herşeye bakarak, kişiden hareketle kişiye/kişilere bakarak kavrama yöntemi. VE/> ... )

( Bilen kişi, varolanı savunur; cahil kişi, cesur olur. )


- BİLMEK ile/ve/||/<>/>/< DENEYİMLEMEK

( ERKENNEN mit/und/||/<> ERFAHRUNG )

( TO KNOW vs./and/||/<>/>/< TO EXPERIENCE )


- BİLME ile/= EYLEME ile/= SEYİR(TEMÂŞÂ)

( Tanrı'yı seyir = İrfan; - Evren'i seyir = Estetik )


- BİLME ile/ve/||/<>/> ÖRTÜK BİLME/SEZGİ


- BİLMECE ile/ve/değil/yerine/<> BULMACA


- [bilmecede] HECE:
"GECE" ile/değil/yerine/>< "GÜNDÜZ"

( Çözemeyene. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çözene. )


- BİLMEDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK ile/ve/<>/yerine [ÖZELLİKLE] BİLDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK

( TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR UNKNOWN WORDS vs./and/<> TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR [ESPECIALLY] KNOWN WORDS
TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR [ESPECIALLY] KNOWN WORDS instead of TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR UNKNOWN WORDS )


- Bilmediğin anlaşılmasın diye SUS!!!


- Bilmediğin için SUS!!!


- BİLMEDİĞİNDE SUSMAK ile/ve/değil BİLGELİKLE SUSMAK/SUSABİLMEK

( Bilgeliğin dudakları, duymayanlara kapalıdır. )

( [not] TO BE SILENT WHEN YOU DON'T KNOW vs./and/but TO BE SILENT BY WISDOM )


- Bilmediğinden DİNLE!!!


- BİLMEDİĞİNDEN DOLAYI SORMAK ile BİLDİĞİNİ DUYMAK İÇİN SORMAK

( Soruyu sorarken yanıtını da biliyorsunuz! )

( Yanıt her zaman sorunun içinde, orada da değilse sizin içinizdedir. )

( You know the answer when you ask the question. )


- BİLMEDİĞİNDEN KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLDİĞİNDEN KORKMAK

( HAVF ile/ve/değil/yerine HAŞYET )


- BİLMEDİKLERİMİZ ile/ve YANLIŞ BİLDİKLERİMİZ

( UNKNOWNS vs./and MISKNOWNS )


- BİLMEK/ANLAMAK ile/ve/||/<>/> İBÂDET

( TO KNOW vs./and WORSHIP )


- BİLMEK/BİLGİ ile/ve/+/||/<> GÖRGÜ

( Görgü, aşka göredir. )

( Görgülü kuşlar, gördüğünü işler. )


- BİLMEK/BİLİNEN ile/ve/<> VAR ETMEK/VAROLAN


- BİLMEK:
FİZİK'TE ile/ve MANTIK'TA

( Nedenleri bilmek. İLE/VE Orta terimi bilmek. )

( TO KNOW: ON PHYSICS vs./and ON LOGIC )


- BİLMEK:
FİZİK'TE ile/ve MANTIK'TA

( Nedenleri bilmek. İLE/VE Orta terimi bilmek. )


- BİLMEK:
GÖRÜ ile/ve/||/<> KAVRAM

( ANSHAUUNG mit/und/||/<> BEGRIFF )


- Bilmek için DİNLE!!!


- Bilmek için DİNLE!!!


- Bilmek için SUS!!!


- BİLMEK(İLİM):
DİL ile/ve/||/<> KALP ile/ve/||/<> GÖVDE

( Zikreden. İLE/VE/||/<> Şükreden. İLE/VE/||/<> Sabreden. )


- BİLMEK/TANIMAK ve/<> SEVMEK

( TO KNOW and/<> TO LOVE )


- BİLMEK VE SUSABİLMEK ile BİLMEMEK VE "SUSMAK"

( TO KNOW AND TO BE SILENT vs. IGNORANCE AND TO BE SILENT )


- BİLMEK VE SUSMAK ile BİLMEMEK VE SUSMAK


- BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> BAŞKASINI BİLMEK

( Başkalarının hatalarını, yaptıklarını ya da yapmadıklarını değil kendi hatalarımızı, kendi yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı düşünelim. )

( Bir süre için başkalarını kendi hallerine bırakalım ve kendimizi inceleyelim. )

( Leave others alone for some time and examine ourselves. )

( TO KNOW vs./and/||/<> TO KNOW THE SELF vs./and/||/<> TO KNOW THE SOMEONE )


- BİLMEK ve/<>/> ÂKIBET/SON

( Yeterli ve yetkin bilgiyle. VE/<>/> Değiştirilebilir. )


- BİLMEK ile/ve/<> ANIMSAMAK

( Bilmek, anımsamaktır. )

( TO KNOW vs./and/<> TO REMIND/REMEMBER
To know is to remind/remember. )


- BİLMEK ile/ve/<> ANLAM

( Gözyaşı kaynağının ne olduğu sorusu ve yanıtı. İLE/VE/<> Gözyaşının düşünce ve duygulalarla bağlantılarının ne olduğu sorusu ve yanıtı. )

( TO KNOW vs./and/<> MEANING )


- BİLMEK ile/ve/değil/yerine ANLAŞILIR KILABİLMEYİ BİLMEK

( [not] TO KNOW vs./and/but TO KNOW TO GET COMPREHENSIBLE
TO KNOW TO GET COMPREHENSIBLE instead of TO KNOW )


- BİLMEK ile/ve ANLAŞILIR KILABİLMEYİ BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/||/<>/> ANLAYABİLMEK ile/ve/||/<>/> (BİRİNE) ANLATABİLMEK ile/ve/||/<>/> (ÇOCUĞA) YALIN ANLATABİLMEK


- BİLMEK ile/ve/<>/= AYIRMAK/AYIRABİLMEK

( TO KNOW vs./and/<>/= TO (BE ABLE TO) SEPERATE )


- BİLMEK ile BAHSETME(ME)K

( TO KNOW vs. (NOT) TO MENTION )


- BİLMEK ile/ve/değil/yerine BECERMEK


- BİLMEK ile/ve/<> BEĞENMEK

( TO KNOW vs./and/<> TO LIKE )


- BİLMEK ile/ve BİLDİĞİNİN TARİHİNİ BİLMEK

( TO KNOW vs./and TO KNOW THE HISTORY OF YOU KNOW/KNOWLEDGE )


- BİLMEK ile/ve/değil/||/<> BİLDİRİL(ME)MİŞ OLMA(MA)SI


- BİLME/K ile/ve/değil BİLGİSİNE SAHİP OLMA


- BİLMEK ile/ve BİLİNEBİLİRLİĞİ/Nİ BİLMEK

( TO KNOW vs./and TO KNOW THAT MIGHT KNOWN )


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK

( "Bilmediğimizi bilmek", gerçek bilgidir. )

( "Daha iyisini bilemiyorum." [Hiç olmazsa bu kadarını biliyorsunuz.] )

( Bilmiyoruz, bunu bilmediğinizi de bilmiyoruz. )

( Bilmediğimizi ve anlamadığımızı bilmek gerçek bilgidir, alçakgönüllü birinin bilgisidir. )

( Bilmediğini bilen, bellekten ve beklentiden kurtulmuş olan, ebedidir. )

( Yaşamımızın her bir anında bilmeye gereksinimimiz olanı biliriz. )

( Ancak bilmediğimiz zaman, araştırmak için rahat oluruz. )

( Biliyorum diyene hiçbir şey koklatılmaz. )

( Ne kadar bilirsek, yanılmamız da o kadar. )

( Bildiğimiz, yanıldığımıza yetmez. )

( Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir. )

( O ki, bilmiyor ama biliyor bilmediğini;
çocuktur, onu eğitin/yetiştirin.

O ki, bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini;
cahildir, ondan uzakça durun.

O ki, biliyor ama bilmiyor bildiğini;
(belki) uykudadır, onu uyandırın.

O ki, biliyor ama biliyor bildiğini;
bilge kişidir, onu izleyin. )

( ŞİO ME NİHİL ŞİRE: EN İYİ BİLDİĞİM, HİÇBİR ŞEY BİLMEDİĞİM )

( To know that you do not know, is true knowledge.
"I don't know any better." [At least that much you know.]
You do not know, nor do you know that you do not know.
To know that you do not know and do not understand is true knowledge, the knowledge of an humble heart.
Which knows that it does not know, which is free of memory and anticipation, is timeless.
At every moment of your life you know what you need to know.
It is when you do not know, that you are free to investigate. )

( Hiçbir şey bilmediğini bilen, hiçbir şey bilmediğini bilmeyenden daha çok şey bilir...
Wer weiβ, dass er nichts weiβ, weiβ mehr als der, der nicht weiβ, dass er nichts weiβ... )

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THAT, YOU DON'T KNOW IT )


- BİLMEK ile/değil/yerine BİLMEK

( "Etkinlik". İLE/DEĞİL/YERİNE Dayanakçalı. )


- BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/> BİLMENİN SÜREKLİLİĞİ/BİLMEKTE OLMAK


- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEYİ BİLMEK

( Sormaz ki bilsin, sorsa bilir; bilmez ki sorsun, bilse sorar. )

( Bilmekten korkanlar, belirsizliğe sığınır; tarihten korkanlar da mite. )

( Var olduğumuzu biliyoruz. Ne olduğumuzu ise bilmiyoruz. )

( Bir şeyi bilmek için onu tamamen kabul etmek gerekir. )

( SÂİL: Soran, sual eden. )

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE KNOWING
To know anything I must accept it - totally. )


- BİLMEK ile/ve BİLMEYİ BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/<> BİR ŞEYİ BİLMEK

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW A THING )


- BİLMEK ile/ve/> BULMAK ile/ve/> OLMAK

( Bilmek ile olmak arasında bir mesafe, bir boşluk yoktur. )

( Between knowing and being, there is no gap. )

( TO KNOW vs./and/> TO FIND vs./and/> TO BE )


- BİLMEK ile/ve/> BULMAK ile/ve/> SUSMAK

( Çabuk iyileşmek istiyorsan ağzını kapalı tut! )

( Bilinmeden bulunmaz, bulduktan sonraki biliş de apayrıdır. )

( Kişi, ne kadar bilirse bilsin, bilmediği çok şey vardır. )


- BİLMEK ile/ve "ÇÖZMEK"


- BİLMEK ve/<>/= DEĞİŞTİREBİLMEK

( TO KNOW and/<>/= ABLE TO CHANGE )


- BİLMEK ve/=/> DEĞİŞTİRMEK

( TO KNOW and/=/> TO TRANSFORM )


- BİLMEK ile/ve/değil DİKKAT ETMEK

( [not] TO KNOW vs./and/but TO PAY ATTENTION )


- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK

( Bilmek, olmak demektir. )

( Bilmek, dış dünyayı, insancaya çevirmektir. )

( Doğaya tam itaatte, çaba(zorlanma) yoktur. )

( Bilinçli deneyimlerin bütünlüğü doğadır. )

( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )

( Gerçek doğamızı aramak için kendi içimize, derinlere daldığımızda, fark edeceğiz ki, sadece gövdemiz ufaktır ve sadece belleğimiz sınırlıdır; ama yaşamın ucsuz bucaksız okyanusu bizimdir. )

( Kişi, bildiği şeyi bildiğini bilmeli. Bilmediği şeyi bilmediğini bilmelidir. Gerçek bilgi işte budur. )

( Konuşanlar bilmiyor, bilenler konuşmuyor. )

( Bilin, ki güçlü olun, güçlü kalın! )

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE NATURE
To know is to be.
In complete obedience to nature there is no effort.
Seeing nature as mere consciousness is awareness.
The totality of conscious experiences is nature.
Science merely pushes back the frontiers of our ignorance.
As you dive deep into yourself in search of your true nature, you will discover that only your body is small and only your memory is short; while the vast ocean of life is yours. )


- BİLMEK ile/ve DOĞAYI BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/<> DÖNÜŞTÜRMEK

( TO FIND vs./and/<> TO TRANSFORM )


- BİLMEK ile/ve/||/<> DÜŞÜNMEK

( BİLMEK:
GÖRÜ ile/ve/||/<> KAVRAM )

( ERKENNEN mit/und/||/<> DENKEN )


- BİLMEK ile/ve/değil EMANET ALMAK


- BİLMEK ile/ve/değil EŞİK


- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK

( Su. İLE/VE/<> Elektrik. [Herhangi birini tercih edemezsiniz. İkisi de aynı anda olmak durumundadır.] )

( Her gün, bir şey öğrenmek. İLE/VE/<> Her gün, "zihnimizdeki" bir bilginin/kaydın (daha) gitmesine, unutulmasına fırsat vermek. )

( Bilme; olma ve sevme'nin de yanısıra gerçek doğamızın bir yansımasıdır. )

( Yalnızca, eyleyenler bilir, bilenler de eyler. )

( İdrak edeceğiz ki, bilmek, sevmektir; sevmek de bilmektir. )

( Farkındalık, tüm zamanı ve uzayı içerir. )

( Kişi, bilmediğini ayağının altına alsa, başı, göğe erer. )

( Bilmek, belirlemektir. )

( Knowing is a reflection of your true nature along vs. being and loving.
Awareness contains all space and time. )

( TO KNOW vs./and/<> AWARENESS )


- BİLMEK ile FARKINDALIK

( TO KNOW vs. AWARENESS )


- BİLMEK ile/ve/> GÖRMEK/"GÖRMEK"

( Bilen/anlayan görür. )

( TO KNOW vs./and/> TO SEE/"SEE" )


- BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< HÂL'DEN, HÂL'E GEÇEREK BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/=/||/<> HESAPLAYABİLMEK


- BİLMEK ile/ve İDRAK

( ... ile/ve EDREKE: Tutmak, kavramak. )

( TO KNOW vs./and PERCEPTION/COMPREHENSION )


- BİLMEK ile/ve İDRAK

( İhsas ve idrak, toplumsal-kültürel bir terbiyeden geçer. )


- BİLMEK ile/ve/||/<> KANITLAMAK


- BİLMEK ile/ve/> KAVRAMAK

( TO KNOW vs./and/> TO COMPREHEND )


- BİLMEK ile/ve/> KAYITLA(N)MAK


- BİLMEK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE SELF )


- BİLMEK ile KENDİNİ BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/<> BAŞKASINI TANIMAK

( TO RECOGNIZE vs./and/<> TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO RECOGNIZE THE SOMEONE )


- BİLMEK ile/ve/<> KUDRET SAHİBİ OLMAK


- BİLMEK ile/ve/<> KULLANMAYI/UYGULAMAYI BİLMEK

( Bildiklerinizi yaşa(r)sanız, bilmedikleriniz de öğretilir. )

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW TO USE/APPLY )


- BİLMEK ve/||/<>/>< MESAFE


- BİLMEK ile/ve/değil NAKLETMEK


- BİLMEK ile/ve/||/<>/< NEDENLERİ BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine NEREDE BULACAĞINI/BULABİLECEĞİNİ BİLMEK

( Bulunduğumuz bu dönemin/çağın olanakları içinde bilgileri bellemek değil nerede ve nasıl [kısa sürede ve kolay] doğrudan bulabileceğini bilmektir. )

( [not] TO KNOW vs./and/<>/but TO KNOW, WHERE TO FIND
TO KNOW, WHERE TO FIND instead of TO KNOW )


- BİLMEK NEREDE BULACAĞINI/BULABİLECEĞİNİ BİLMEK


- BİLMEK ile/ve/değil ÖĞRENİM YOLUYLA İNANDIRILMIŞLIK


- BİLMEK ile/ve/<> OLAYLARI/ZORLUKLARI "ALTTAN ALABİLMEK"


- BİLMEK ve/<> OLMAK

( TO KNOW and/<> TO BE )


- BİLMEK ile/ve/<> OLMAK

( Ne olduğunuzu bilmenize gerek olmayabilir. Ne olmadığınızı bilmek yeterlidir. )

( TO KNOW vs./and/<> TO BE
You need not know what you are. Enough to know what you are not. )


- BİLMEK ile/ve/||/<>/> ÖNGÖRMEK

( TO KNOW vs./and TO ANTICIPATE )


- BİLMEK ile/ve/<> ÖZÜ BİLMEK

( Bilmek, özü bilmektir. )

( Lezzet meyvenin suyunda yani anlamındadır, tortusunda yani şeklinde değildir. )

( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE ESSENCE )


- BİLMEK ile/ve/<> SEVGİ

( Hakkında ne kadar çok bilirsen o kadar çok seversin. )


- BİLMEK ve/> SEVMEK ve/> VERMEK ve/> BULMAK

( İlmimizce bilinir, ikramımızca ihsan görür, sevdiğimizce seviliriz. )


- BİLMEK ve/> SEVMEK ve/> VERMEK ve/> BULMAK

( Ne kadar geç verirse o kadar çok verir. )


- BİLMEK ile/ve/<> SEZMEK

( TO KNOW vs./and/<> TO SENSE )


- BİLME/K ile/ve/değil/<>/>< TANIMA/K

( Bazı olay/olgu/bilgi/durum/tutumları sadece biliyor olmak, tanımanın öteki ucudur/olabilir. )


- BİLMEK ile/ve/<> TANIMAK

( TO KNOW vs./and/<> TO RECOGNIZE )


- BİLMEK ile TANIMAK


- BİLMEK ile TANIMAK

( Bilmek, bilmeyi bilmektir. İLE İrfan + Marifet. )


- BİLMEK ile TANIMAK


- BİLMEK ve/<> TANIMLAMAK ve/<> ANLAMAK

( TO KNOW and/<> TO DEFINE and/<> TO UNDERSTAND )


- [hem] BİLMEK ile/ve/||/<>/>/&lt;/=/hem de YAPABİLMEK

( Bilmek, yapabilmektir! )

( Bildiklerimiz, yapabildiklerimizdir. )

( TO KNOW vs./and/||/<>/>/


- [hem] BİLMEK ile/ve/hem de/||/<>/> YAPMAK

( Yapmak, onu bildiğini göstermektir. )

( Bilmek, yapabilmektir. )

( Kişi, bildiklerini, yönetir/yönetmelidir: bilmedikleri tarafından yönetilir. )

( [ne yazık ki]



- Yapabilen istemiyor,
- İsteyen yapamıyor,
- Bilen yapmıyor,
- Yapan bilmiyor ve
Dünya böyle kötüye gidiyor...

Ascoli Piceno, İtalya [1529] )

( TO KNOW vs./and/also/||/<>/> TO DO )


- BİLMEK ile/ve/<> YOLDA GİTMEK


- BİLMELEKE AKIL ile BİLFİİL AKIL ile MÜSTEFÂD AKIL ile FAAL AKIL

( İBN-İ SİNÂ )

( İBN-İ SİNÂ BU KONULARDA ÖZELLİKLE YAZMAMIŞTIR: * HİKMET-İ AMELİYE (Çünkü fıkıh'da var olarak kabul eder.) * AHLÂK-TOPLUM-SİYÂSET )


- BİLMELİ!


- BİLMEME BİLGİSİ = DOCTA IGNORANTIA[Lat.] (SCIO ME NIHIL SCIRE = EN İYİ BİLDİĞİM ŞEY, HİÇBİR ŞEY BİLMEDİĞİM)


- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)

( Alçakgönüllülükten başarı doğar, üstün kişi sonuna dek yılmadan devam eder. )

( Alçakgönüllülüğü elden bırakmayın. )

( Alçakgönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, en yüksek düşüncelerdir. )

( Alçakgönüllü yaşama biçimleri olanlar, başarıya ulaşır. )

( Ancak olgun kişinin alçakgönüllülüğü alçakgönüllülüktür. )

( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )

( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )

( Dağ, alçakgönüllülüğü simgeler. )

( Fazla alçakgönüllülük gösterme, gerçek sanarlar. )

( Kişinin, bilgiden yana nasibi yoksa, zihni/gönlü, alçakgönüllülüğe râzı olmaz. )

( Fazla alçakgönüllüğün sonu, ortalama/vasat kişilerden öğüt/nasihat dinlemektir. )

( (NOT) TO KNOW vs./and MODESTY )


- BİLMEMEK ile/ve/> BELİRSİZLİK

( NOT TO KNOW/INFORM vs./and/> ARBITRARY/INESS )


- BİLMEMEK ile/ve/ne yazık ki/<>/> BİLMEYE/DÜŞÜNMEYE YANAŞMAMAK


- BİLMEMEK ile/değil DAHA/EN DOĞRU(YA YAKIN) OLAN TANIMI/BİLGİYİ DÜŞÜNMEK


- BİLMEMEK ile/ve/değil EDEB

( TECÂHÜL-İ ÂRİFÂNE: Çok iyi bildiği halde bilmiyormuş/cahilmiş gibi görünmek. | [edediyat] Bilinen bir şeyi, edebî bir nükte ile bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. )

( [not] NOT TO KNOW vs./and/but BREEDING )


- BİLMEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLGİLENMEMEK


- BİLMEMEK ile/ve/||/<>/> KABALIK


- BİLMEMEK ile/ve/değil/<> KABUL ETMEMEK/"EDEMEMEK"


- BİLMEMEK ile KÖTÜ (OLARAK) BİLMEK

( NOT TO KNOW vs. TO KNOW (AS) BAD )


- [ne yazık ki]
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/< ÖNEMSEMEMEK


- BİLMEMEK ile/ve/değil TERBİYESİZ/LİK


- BİLMEMEK ile/ve/||/<>/> UZAK DÜŞMEK


- BİLMEMEK ile/ve/değil YENİ ÖĞRENMİŞ OLMAK

( [not] NOT TO KNOW vs./and/but LEARNED IN SHORT PERIOD )


- BİLMEYE ÇALIŞMAK ile/ve/yerine/değil ANLAMAYA ÇALIŞMAK

( [not] TRYING TO KNOW vs./and/but TRYING TO UNDERSTAND
TRYING TO UNDERSTAND instead of TRYING TO KNOW )


- BİLMEYEN ile/değil/yerine BİLEN

( Direnir, isyan eder.[hemen hemen herşeye] İLE/DEĞİL/YERİNE Tâbi olur/olabilir.[doğaya, evrene, düzene, bilgiye, insana ...] )


- BİLMEYENLERİN "ALKIŞI" değil/yerine/>< BİLENLERİN "ELEŞTİRİSİ"


- BİLMEYİ BİLMEK ve/||/<> BİLGİ ÜRETİMİ ve/||/<> GÜVENİLİR BİLGİ ve/||/<> BİLGİNİN UYGULANMASI/KULLANIMI


- BİLMEYİ BİLMEK ile/ve/||/<> FELSEFE/SOYUTLAMA


- BİLMEYİŞ:
HÜRMET ve/<> RAHMET


- BİLMEZİN ATTIĞI TAŞ ile/ve/değil DOSTUN ATTIĞI GÜL YAPRAĞI

( [belki/bazen] Canımızı [fazla] acıtmaz. İLE/VE/DEĞİL Can dayanmaz. )


- ... BİLMİNİ BİLMEK ile/ve/değil/yerine (EN AZINDAN) ... BİLMİNİN SONUÇLARINI BİLMEK


- BİLMİYOR OLMAK ile/ve/=/<> İLGİLENMEMİŞ/İLGİLENMİYOR OLMAK

( NOT TO KNOW vs./and/=/<> NOT TO BE INTERESTED )


- Bilmiyorsan DİNLE!!!


- Bilmiyorsan SUS!!!


- BİLMİYORUM! diye ZİKR ET!


- BİLMİYORUM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİMYORUM


- BİLMİYORUM ile/ve/||/<>/< BİLİYORUM

( Sorarsan. İLE/VE/||/<>/< Sormazsan. )


- BİLMİYORUM ile/ve/||/<>/> NEREDEN BİLİYORUM?


- BİLMUVAFAKAT değil/yerine/= ONAMAYLA/ONAYLAMAYLA


- BİLMÜZAKERE[Ar.] değil/yerine/= GÖRÜŞLEŞEREK


- ENDİREKT/İNDİREKT/INDIRECT[İng.]/BİLVÂSITA[Ar.] değil/yerine/= DOLAYLI


- BIMANUAL değil/yerine/= İKİ ELLE


- BIMODAL değil/yerine/= İKİ DURUMLU


- b.i.n.[Lat. < BIS IN NOCTE] değil/yerine/= GECEDE İKİ DEFA


- 1000 TARAKTA BEZİ OLMAK/OLAN ile/değil/yerine/>< 10 PARMAĞINDA, 10 MARİFET(İ OLAN)


- BİN ZAHMET ile/değil/yerine/></< BİR HOŞ SÖZ


- BİN[Ar.] ile BİN-[Ar.] ile BİN[Ar. çoğ. BENÎ] ile BÎN[Ar. çoğ. BÜYÛN] ile -BÎN[Ar.]

( Bin sayısı. | Bir şeye çıkmak, binmek. İLE -e, -de, -ile hallerini karşılar ve şemsiye harfleriyle başlayan sözcükleri zarf yapar. [BİN-NETÎCE: Sonuç olarak.] İLE Oğul, oğlu. İLE Bölge, mıntıka. İLE Gören, görücü. [DÛR-BÎN: Uzaktan gören, dürbün.] )


- BİN[Ar.] ile BİNT[Ar.]

( Oğul, oğlu. İLE Kız, kızı. )


- BİNÂ'[Ar.] ile BÎNÂ[Ar.]

( Yapı. | Ev. | Yapma, kurma. | Müteaddî[geçişli], lâzım[geçişsiz], meçhûl[edilgen], mutâvaat[dönüşlü] gibi fiillerin esâsını konu alan kitap. İLE Gören, görücü. | Göz. )


- ... değil BİNDALLI


- BİNDİĞİM/İZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;/< BİLDİĞİM/İZ

( Gövdemiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Zihnimiz. )


- BİNDİM yerine SÜVÂR OLDUM


- BINGIL BINGIL (SALLANMAK)

( Şişmanların ya da yaşlıların sallanan/sarkan yerleri için söylenilen. )


- BÎNÎ, ENF[çoğ. ÂNÂF] ile BURUN, UC, DORUK

( Yayın ele alındığı kısmının ucu. İLE ... )


- BÎNÎ[Fars.] ile BÎNÎ[Fars.]

( Burun. | Uc. | Dağ tepesi. | Yayın ele alındığı kısmının ucu. İLE Görürlük. )


- Bİ-NİŞAN[Fars.] değil/yerine/= NİŞANSIZ


- BİNMEK ile ÜSTÜNE ÇIKMAK


- BINOCULAR değil/yerine/= ÇİFT GÖZLE


- BİNOM AÇILIMI ( - NEWTON):
1665/1666 ile/ve/||/<>/> 1669 ile/ve/||/<>/> 1711

( Keşif. İLE/VE/||/<>/> Kaleme alış. İLE/VE/||/<>/> Yayımlama. )

( Klasik matematiğin, "sonsuz" ile ilgilenmeme "alışkanlığı"nın terk edilmesi. )


- BİNPİŞMAN


- BİNYE[Ar.] ile TE'LÎF[Ar.]


- BIOCOMPATIBILITY değil/yerine/= DİRİM GEÇİMLİLİĞİ


- BIOFEEDBACK değil/yerine/= DİRİMSEL GERİBİLDİRİM


- BIOINFORMATICS değil/yerine/= BİYOBİLİŞİM


- BIOMARKER değil/yerine/= DİRİMSEL BELİRTEÇ


- BİOPSİ ile AMELİYAT

( TECDÎ': Gövdenin bir yerini kesme. )


- BİOPSİ ile OTOPSİ


- BIPLANAR değil/yerine/= İKİ DÜZLEMLİ


- BIPM:
Uluslararası Ağırlık ve Ölçüler Bürosu


- BİPOLAR BOZUKLUK ile/||/<> DEPRESYON/MAJÖR DEPRESYON/DEPRESİF BOZUKLUK

( Duygu durumunda aşırı dalgalanmalar ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. İLE/||/<> Sürekli üzüntü ve ilgi kaybı ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. )


- BİPOLAR BOZUKLUK ile/||/<> DİSTİMİ

( Duygu durumunda aşırı dalgalanmalar ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. İLE/||/<> süreğen ve hafif seyreden depresyon ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. )


- BİPOLAR BOZUKLUK ile/||/<> ŞİZOFRENİ

( Duygu durumunda aşırı dalgalanmalar ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. İLE/||/<> Gerçeklikten kopma, halüsinasyonlar ve sanrılar ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. )


- BIPOLAR DISORDER ile/değil CYCLOMATIC BIPOLAR


- BİPOLAR I BOZUKLUĞU ile/||/<> BİPOLAR II BOZUKLUĞU

( Manik ataklar ve depresif dönemlerle ilişkili bir bilişsel bozukluk. İLE/||/<> Hipomanik ataklar ve depresif dönemlerle ilişkili bir bilişsel bozukluk. )


- BİPOLAR/DİPOLAR değil/yerine/= İKİ KUTUPLU


- (BİR AÇIKLAMADAN/DURUMDAN SONRA KULLANILAN) "HAYIR ..." yerine İYİ DE/OLABİLİR DE ...


- BİR ADIM (İLE) ile/ve/<> BİR "SÖZ"(ÜN) (İLE)

( Karşına geçer/geçebilir. İLE/VE/<> Düşmanın olabilir. )


- BİR ALANIN/KONUNUN:
"EN İYİSİ" OLMAK ile/değil TEK KİŞİSİ OLMAK


- BİR ALAN/KONU HAKKINDA ve/+/||/<>/> ÇOĞU ŞEY HAKKINDA

( Çoğu şeyi bilmeye çalışmak. VE/+/||/<>/> Bir şey bilmeye çalışmak. )


- BİR AN EVVEL/BİR AN ÖNCE değil/yerine/= KIPICAK


- Bir AN SUS!!!


- BİR ANLAMI DA ŞUDUR ile/ve ANLAMLARINDAN BİRİ (DE) ŞUDUR


- BİR ANLAMIYLA ... ile/ve/||/<> BİR YANIYLA ...


- BİR ARAYA GELMEK ile/ve/||/<>/> BİR ARADA DURMAK ile/ve/||/<>/> BİRLİKTE ÇALIŞMAK

( Başlangıç. İLE/VE/||/<>/> İlerleme. İLE/VE/||/<>/> Başarı. )


- BİR BAĞIMLI > DÖRT BAĞIMLI YAKINI

( Alkolik yakınları ve arkadaşlarının ortak sorunlarını çözebilmek için deneyimlerini ve umutlarını paylaştıkları bir topluluk. | http://www.al-anon-tr.org )


- BİR BALTAYA SAP OLAMAMAK ile/ve DİKİLİ BİR AĞACININ OLMAMASI


- BİR BARDAK SUDA FIRTINA KOPARMAK ile/ve/||/<> ORTALIĞI VELVELEYE VERMEK


- BİR BEN VAR BENDE, BENDEN İÇERU" OLAN) "BEN" ile/ve/<> "ben"

( Bir gövdede odaklanmış, sonsuz olanız. )

( We are the infinite, focussed in a body. )

( - Seni gördüm, daha iyi oldum.
- Beni görürsen, bana da göster. )

( I vs./and ME )

( ZÂT ile/ve/<> SIFAT )


- 1 BEYGİRGÜCÜ[CV] ile/ve/<> 1 İNGİLİZ/AMERİKAN BEYGİRGÜCÜ[HP]

( 75 kgm/s. İLE/VE/<> 746 w.[: 1014 beygirgücü] )


- BİR BİÇİMDE ile/ve/||/<> BENZER BİÇİMDE


- [Bir bilgiye/konuya]:
SAHİP OLMAK ile HÂKİM OLMAK


- BİR + BİR = BİZ


- 1/4(ÇEYREK)[< Fars.]) ile 1/3

( Dörtte bir. İLE Üçte bir. )

( ÇÂR-YEK [ÇÂR: Dört. | YEK: Tek, bir.] ile ... )


- 1 CİSİM <> 1001 İSİM/AD


- BİR DAHAKİ DURAK ile BU DURAK


- BİR DE ile HEM DE


- BİR DÖNEM/KOŞUL İÇİN:
(")FAHİŞE(") ile (")EŞKIYÂ(")

( Azize'ye dönüşebilir. İLE Zamanın sahibi olabilir. )


- BİR DURUMA GEREKÇE BULMAK ile/ve GEREKÇE BULDUKTAN SONRA BİR DURUMA DÜŞMEK

( TO FIND A REASON vs./ve TO FALL DOWN TO THE SAME SITUATION AFTER TO FIND A REASON )


- BİR DURUMA ya da SÖYLENİLEN SÖZE, GERİBİLDİRİMDE:
(BEN) "ANLAMADIM" ile/değil/yerine/||/<>/> "ANLAM VEREMEDİM"


- BİR DURUMU:
KONU ETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DİLE GETİRMEK


- BİR DÜŞÜNCE/BİLGİ/SÖZ İLE:
TOPLUMU "BOZMAK" ile/değil TOPLUMUN BİR BÖLÜMÜNÜ "BOZMAK" ["bozulacağına" dair ısrarcı olunuyorsa...]

( Olumsuz/kötü niyetli kasıt. İLE/DEĞİL Gelişmek/geliştirmek üzere/için. [Bazı bilgi ve durumlar, herkese değil bazı kişilere verilebilir/verilmelidir.] )


- BİR DÜŞÜNCEYİ:
"BESLEMEK" ile/ve/değil/yerine SADECE BİLMEK


- BİR DÜŞÜNCEYİ "SAVUNAN" ile/değil/yerine/>< BİR DÜŞÜNCEYE SAHİP OLAN

( Ötekileştirir, ayrıştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bizleştirir ve birleştirir. )


- BİR FİL DAHA

( Timur'un, köy halkına, bakmaları için bıraktığı fil, köyün tüm erzağını tüketiyormuş.

Sonunda, dostu olduğunu bildikleri Nasreddin Hoca'dan, Timur'a bu durumu anlatmasını rica etmişler.

Hoca da, "Haydi, hep beraber gidelim!" demiş.

Yola koyulmuşlar.

Timur'un korkusundan, hocanın arkasındaki kalabalık yavaş yavaş azalmış.

Hoca, Timur'un karşısına çıktığında, arkasına bir bakmış ki, kimse yok!

Timur: "Ne var hoca? Ne istiyorsun?" diye, merakla sormuş.

Nasreddin Hoca: "Bizim köy ahalisi, fili çok sevmiş. Sizden, bir tane daha istiyorlar." demiş. )


- BİR GÜN(DE) ile AYNI GÜN(DE)

( [IN] ONE DAY vs. [IN] SAME DAY )


- BİR HABER değil BÎ-HABER/HABERSİZ


- 1 HAFTA:
7 GÜN ile/değil/<> 5 GÜN

( ... İLE/DEĞİL/<> Mali'nin, Dogon bölgesinin Tireli köyünde, 1 hafta, 5 gün olarak değerlendirilmektedir.[Pazarları da, beş günde bir kurulmaktadır.] )


- BİR) HATA YAPMADAN ... ile/değil (PEK/ÇOK) FAZLA HATA YAPMADAN ...


- BİR:
[hem/ne] TEK hem de/ne de ÇİFT


- BİR HOŞ OLDUM değil/< BÎ-HÛŞ OLDUM

( ... değil/< BÎ-HÛŞ[Fars.]: Şaşkın, sersem. | Deli. )


- BİR İKİNCİSİ değil İKİNCİSİ


- BİR İŞE GİRMEK ile BİR İŞE GİRİŞMEK


- BİR İŞİ:
BİLEN ile AZ BİLEN ile BİLMEYEN ile YAPAMAYAN

( Yapar. İLE Akıl verir. İLE Eleştirir. İLE Çamur atar. )


- BİR İŞİN:
"KOLAY GELMESİ" ile/değil/ne yazık ki "KOLAYINA GELMESİ"


- BİR İŞİ/N:
"UCUNDAN TUTMAK" ile/değil/yerine/>< "OMUZLAMAK"


- BİR KAP YEMEK ve/||/<> BİR KALP SEVGİ


- BİR "KENARIYA" KOYARAK değil BİR KENARA KOYARAK


- ALDATMA:
BİR KERE ve/||/<> İKİ KERE

( Aydınların aydınlat("a")madığı bir toplumu, şarlatanlar aldatır. )

( Yazıklar olsun ona. VE/||/<> Yazıklar olsun bana. )


- BİR KERE/DE ile BİR ÇIRPIDA


- BİR KEZ DE ile BİR KEZ DAHA


- [1 kg.] GÜLYAĞI İÇİN:
10 - 12 ton değil/yerine 3 - 4 ton

( Eski olanaksızlıklarla, 10 - 12 ton, gül gerekirdi. DEĞİL/YERİNE Günümüzdeki olanaklarla[teknoloji ve gülcülüğün gelişimiyle] 3 - 4 ton, gül yetmektedir. )

( Gülsuyu ve gülyağı çıkarmak için yılda, sadece bir ay [Mayıs'ın ortası ile Haziran ortası arasında] gece-gündüz, 24 saat durmaksızın yoğun çalışılır. )


- | 1 KİLO PAMUK ile 1 KİLO DEMİR |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
1 KİTAP

( )


- 1 KİLO PAMUK = 1 KİLO/KIYYE DEMİR/KURŞUN


- BİR KISIM ile/ve BELİRLİ BİR SEVİYE


- KİŞİYİ/KİŞİLERİ:
"KÜÇÜMSEMEK" ile/ve/değil/||/<>/>< "BÜYÜK GÖRMEK"

( Ahlâksızlıktır. İLE/VE/DEĞİL/>< Bilgisizliktir. )

( Akılsızlık. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>< Korkaklık. )


- BİR KİTAP OKUYAN ile/ve/<> İKİ KİTAP OKUYAN ile/ve/<> ÜÇ KİTAP OKUYAN

( Herşeyi bildiğini sanar. İLE/VE/<> Kuşkuya düşer. İLE/VE/<> Hiçbir şey bilmediğini anlar. )


- BİR KOLTUĞA, İKİ KARPUZ SIĞMAZ ve/||/<> BİR İPTE, İKİ CANBAZ YÜRÜMEZ


- BİR KONUNUN:
ANLAŞILAMAMASI ile/ve/değil ANLATILAMAMASI

( Bir konunun/olgunun anlaşılması ya da anlaşılmaması, daha çok, ilgi ve gereksinimle doğru orantılıdır. )


- BİR KONUNUN/DURUMUN/AYRINTININ:
İŞLEYİŞİ ile/ve/değil/||/<> İŞLENİŞİ


- BİR/KAÇ KONUYU/SORUNU:
AÇMAK/AÇMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/||/<>/> AŞMAK/AŞMAYA ÇALIŞMAK


- BİR KONU/OLGU/DURUM/YAZI/SÖZÜ ANLAMAK ile/ve/değil/yerine (ONU) YAŞAMAK


- BİR KONUYU/DURUMU GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN:
[ya] OLANAK/LAR SAHİBİ OLMAK ile/ve/<>/ya da "DAMARINA" SAHİP OLMAK


- BİR KONUYU/OLGUYU:
KENDİNE("BANA") GÖRE DÜŞÜNMEK/ÇÖZÜMLEMEK/YORUMLAMAK ile/ve/değil/yerine O KAVRAMI (/N İÇİNDE) KONUŞMAK


- BİR LOKMA, BİR HIRKA ile/ve/||/<> AZICIK AŞIM, AĞRISIZ BAŞIM


- BİR LOKMA ve/<> BİR BİSİKLET


- Bir mecliste bulun DİNLE!!!


- 1 MİL ile/ve/<> GOMİNA

( 1852 m. İLE/VE/<> 1 deniz milinin, onda birine verilen ad. )


- 1. MONLÂ CELÂL


- BİR MUKABELE değil BİL-MUKABELE


- BİR NEBZE ile BİR MİKDAR


- BİR NEBZE ile/ve/<> NİSPETEN


- BİR NESNE/OLAY/OLGU/DURUM/KOŞUL İÇİN:
BİR "AD VEREBİLMEK", BİR ŞEY "DEMEK/DİYEBİLMEK"
ve/||/<>/<
O ...'YI DENEMEK


- BİR ÖĞÜT/NASİHAT ile/ve/||/<> BİR KÖTÜ DURUM/MUSİBET


- BİR OLAY/DURUM:
ÖNCESİNDEKİ DÜŞÜNCE/SÖZ/YORUM ile/değil/yerine SONRASINDAKİ DÜŞÜNCE/SÖZ/YORUM


- BİR ÖLÇÜYE BAĞLAMAK ile/ve/değil BİR ÖLÇÜYE DAYANDIRMAK


- BİR ÖNCEKİ HAFTA ile/değil GEÇEN HAFTA


- BİR ÖNCEKİ ile/ve BİR SONRAKİ


- BİR ÖNCESİ ile/ve ÜSTÜ


- BİR ORTAMDA "TAKILMAK" ile/değil/yerine BİR/KAÇ ORTAMA KATILMAK


- BİR PARÇA ile/ve/= BİN PARÇA


- 1 RAKAMI ile TEK SAYILAR ile ASAL SAYILAR

( Tasavvufta 1 rakamı adetten sayılmaz ve tek sayılar 3'ten başlatılır. )

( bkz. Tasavvuf'ta/Sufism )

( ... İLE ... İLE Kendinden ve birden başka hiçbir tamsayıya bölünemeyen sayılar.[2, 3, 5, 7, 11, 13, 17, 19, 23, ...][Matematikçilerden başka kimsenin anlamadığı nedenlerden dolayı 1 rakamı, asal sayı olarak kabul edilmez.] )

( ... İLE ... İLE 1 ile 100 arasında yirmibeş asal sayı varken, 100 ile 200 arasında yirmibir asal sayı vardır. 1 ile 1.000.000 arasında 78498 asal sayı varken, 10 milyon ile 11 milyon arasında 61938 asal sayı vardır. )


- BİR SEVMEK ve/||/=/<>/> BİN KEZ ÖLMEK


- BİR ŞEY Kİ...
YAPMASAK DA OLUR ve/||/<> SÖYLEMESEK DE OLUR

( Yapmayalım! VE/||/<> Söylemeyelim! )


- BİR ŞEY KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ KONUŞMAK


- BİR ŞEY ÖĞRETMENİN EN İYİ YOLU

( ÖRNEKLERLE GÖSTERMEK )


- BİR ŞEY OLUŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< OLUŞ

( [not] BEING SOMETHING vs./and/but/||/<>/>/< BEING
BEING instead of BEING SOMETHING )


- BİR ŞEY "YEME/ATIŞTIRMA" "İSTEĞİ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ACIKMAK


- BİR ŞEYDEN[ÜRÜN/HİZMET]) MEMNUN OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> (BİR ŞEYİN[ÜRÜN/HİZMET]) (SİZİN İÇİN) UYGUN OLMASI


- BİR ŞEYE/ŞEYLERE) KARŞI OLMAK İÇİN/ÜZERE ile/ve/değil/yerine (BİR/BİRÇOK) YANLIŞA İŞARET ETMEK İÇİN/ÜZERE


- BİR ŞEYE:
YOK DEME! ve KENDİNE BENZETME!


- BİR ŞEYİ ANLAMAK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAMAYI ANLAMAK


- [BİR ŞEYİ] BİLMEK ile [BİR ŞEYDEN] ANLAMAK


- BİR ŞEYİ ELDE ETMEK İÇİN:
ÇABALAMAK ile/ve/sonra/ne yazık ki/||/<>/> KENARA ATMAK ile/ve/sonra/ne yazık ki/||/<>/> ANLAMAK


- BİR ŞEYİ:
KISKANMAK ile/ve/değil "CANI ÇEKMEK"


- BİR ŞEYİ ...:
YAPARKEN ile/değil YAPMADAN ÖNCE


- BİR ŞEYİN BÜTÜNÜ ile KENDİNDE BÜTÜN

( TOTALITY OF SOMETHING vs. TOTAL IN SELF )


- BİR ŞEYİN, DİNÎ OLMASI ile BAŞKA BİR ŞEYİ ELDE ETMEK İÇİN DİNİN, ARAÇ OLARAK KULLANILMASI


- BİR ŞEYİN(DÜŞÜNCENİN/EYLEMİN):
EGEMEN OLMA(MA)SI ile/ve/değil/<> ÖNÜMÜZE GEÇME(ME)Sİ


- BİR ŞEYİN:
"HESABINI YAPIYOR OLMAK" ile/ve/değil AKLA GELİYOR OLMASI


- BİR ŞEYİN:
İLGİ ÇEKMESİ ile/||/<> DİKKAT ÇEKMESİ


- BİR ŞEYİN:
İYİ OLDUĞUNDAN DOLAYI İSTENMESİ ile/ve/değil/<> İSTENİYOR OLMASINDAN DOLAYI İYİ OLDUĞU


- BİR ŞEYİN, ...:
[ne] SADECE BAŞINA ne de SADECE SONUNA İNAN


- BİR ŞEYİN:
TAKLİDİ ile/değil BENZERİ


- BİR ŞEYİN, "YAPILAMAZ" OLDUĞUNU SANMAK ve/||/<>/> O ŞEYİN, YAPILIRKENKİ GÜRÜLTÜSÜYLE UYANMAK


- BİR ŞEYİN:
"YOK OLMASI" ile/değil YER/BİÇİM DEĞİŞTİRMESİ


- BİR ŞEYİN/BİRİNİN, DEĞERİNİ BİLMEK ile/ve/||/<>/< KENDİ DEĞERİNİ BİLMEK

( Kendi değerimizi bilmezsek, başkası hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilmez. )


- BİR ŞEYİN/DURUMUN:
(")OLMASI(") ile/ve/değil/||/<>/< OLMA/GERÇEKLEŞME OLASILIĞI


- BİR ŞEYİN/YERİN, ...:
YÖNETİMİ/YÖNETİLMESİ ile/ve/||/<> "MUTFAĞI"


- BİR ŞEYLE İLGİLENMEK ile/ve BİR ŞEYLE UĞRAŞMAK


- BİR ŞEY(LER)İN:
OLURU ile/ve/<> KENDİLİĞİNDENLİĞİ


- 1/0:
SONSUZ ile/değil TANIMSIZ


- BİR ...:
SÖZCÜK ve/||/<> DUYGU ve/||/<> KİŞİ

( Kararı/nı değiştirebilir. VE/||/<> Yaşamı/nı değiştirebilir. VE/||/<> Seni/kişiyi değiştirebilir. )


- BİR SÜRÜ BİR ŞEYLER" değil BİR SÜRÜ ŞEY


- BİR TANE DAHA RİCA EDEYİM değil/yerine ÇOK GÜZELMİŞ[Bir tane daha alabilirsem memnun olurum tabii anlamında]


- BİR TANE KİŞİ değil BİR KİŞİ


- Bir türlü aklına gelmediğindeki gibi SUS!!!


- BİR TUTULAMAMA ile KIYASLANAMAMA


- BİR ULUSUN:
DÜŞMANLARI ile/ve/<> "AYDINLARI"

( Askerî-siyasî örgütünü yener. İLE/VE/<> Tarihini yener/değersizleştirir. )


- BİR YANLIŞI:
"BİLEREK YAPMAK"
ile/değil/yerine/><
BİLMEDEN YAPMAK

( Belirleyici olan, bulunç/vicdandır. )


- BİR YANLIŞIN YAPILMASINDA VE YORUMLANMASINDA:
KAZÂ ile/ve/ne yazık ki/<>/> HATA ile/ve/ne yazık ki/<>/> YEĞLEME/TERCİH

( İlk kez olmuşsa. İLE/VE/<>/> İkincei kez olmuşsa. İLE/VE/<>/> Üçüncü kez oluyorsa. )


- Bir yerde ya da birinde "hata" "görürsen", 70 neden ara! Bulamazsan, "Bilemediğim, 71. neden var olabilir." de!


- BİR YERE KADAR ile BİR AÇIDAN


- BİR YERE ULAŞMAK ile/değil/yerine BULUNDUĞUN YERDE KALMAMAK


- BİR YERLİ OLMAK ile/ve/değil/yerine YAŞADIĞI/YAŞAMAK İSTEDİĞİ YERLİ OLMAK(YERE AİT OLMAK)

( Tanışmalarda da ikincil/üçüncül[/ya da yeri kaçıncı sıradaysa] konulardandır. Kişinin zihnindeki, coğrafî ve kültürel arkatasarla/geçmişle ve kabulle ilgili bir durumdur. Kişiler, sorulduğu için yanıtlamak zorunluluğunda bırakılmamalıdır. Nerelisin sorusu da sorulmaması gereken sorulardandır. "Nerelisin?" yerine "Nerede yaşıyorsun?" sorusu daha anlamlıdır. İletişim ve paylaşımlarda kişinin yaşadığı ya da yaşamak istediği yeri düşünmesi ve o düşündüğü yerle özdeşleşmesi ve buna göre beyanda bulunma olanağı/fırsatı verilmelidir. )


- 1 YIL ile 1 TUN


- 1 YUMURTA = 5 SİGARA

( Bveganyasam.blogspot.com.tr/2015/03/1-yumurta-5-sigara.html )


- BİR) KADININ RAHMİ" değil RAHİM


- BİR ile/ve/||/<> AKIL(VARLIK, YAŞAM/HAYAT) ile/ve/||/<> NEFS ile/ve/||/<> DOĞA

( PLOTINOS ile/ve/||/<> PROKLOS )


- BİR/BÜTÜN ile/ve AYNI

( Çok sayıda deneyimci, bölünmemiş ve bölünemez olan farkındalığın içinde ortaya çıkar. Her biri, bellekte ayrı ama özde bir ve aynıdır. )

( INTEGRATED vs./and SAME )


- BİR ile/ve/||/<>/>/< BİN


- BİR ile/ve/||/<>/> BİN ile/ve/||/<>/> MİLYON ile/ve/||/<>/> MİLYAR ile/ve/||/<>/> TRİLYON ile/ve/||/<>/> KATRİLYON ile/ve/||/<>/> KENTİLYON ile/ve/||/<>/> SEKSTİLYON ile/ve/||/<>/> SEPTİLYON ile/ve/||/<>/> OKTİLYON ile/ve/||/<>/> NONTİLYON

( ... ile~> 3 ile~> 6 ile~> 9 ile~> 12 ile~> 15 ile~> 18 ile~> 21 ile~> 24 ile~> 27 ile~> 30 [0/Sıfır] )


- BİR[Ar.] ile Bİ'R[Ar. çoğ. ÂBÂR] ile BİRR[Ar.] ile BÎR[Ar.] ile BİR[Ar.]

( -ile, -ederek anlamına gelip eklendiği -şemsiye harfleriyle başlayan- sözcükleri zarf yapar. [Bİ-R-RECÂ: Ricâ ile.] İLE Kuyu. İLE İyilik, güzellik, hayır. | Anaya, babaya itâat. | Bağışta bulunma. İLE Yıldırım. | Yatak, döşek, kilim, halı, seccâde, örtü gibi şeyler. İLE Sayıların ilki. | Bir sayısını gösteren rakam. | Bu sayı kadar olan. | Herhangi bir varolanı belirsiz olarak gösteren. | Tek. | Birleşik. | Eş. | Ortaklaşa olan. | Sadece. | Ancak, yalnız. )


- BİR ile/ve/değil/<> BİRİCİK

( Vahid. İLE/VE/DEĞİL/<> Ahad. )


- BİR ile/ve/||/<> BİRLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜK

( Allah. İLE/VE/||/<> Evren. İLE/VE/||/<> İnsan. )

( The god. VS./AND/||/<> The universe. VS./AND/||/<> The human. )

( ONE vs./and/||/<> UNITY vs./and/||/<> INTEGRITY )


- BİR ile BİRLİK ile BÜTÜNLÜK


- BİR ile/ve/> ÇOK

( ONE vs./and/> MANY/MUCH )


- BİR ile DENK


- BİR ile EŞİT/MÜSÂVÎ[Ar. < SEVİYY]

( INTEGRATED vs. EQUAL )


- BİR ile/ve ÖRNEK

( ONE vs./and EXAMPLE )


- BİR ile SADECE

( UNIQUE vs. ONLY )


- BİR ile/ve TEK

( ONE vs./and UNIQUE )


- BİR = ÜÇ[1 = 3]


- BİR
ve/||/<>/>
US
ve/||/<>/>
TİN
[Duyusal ve akılsal]
ve/||/<>/>
(DOĞA)


- BİR ile/ve/<> UYUM

( UNIQUE vs./and/<> HARMONY )


- BİR ile/ve/||/<> VAR

( Sonsal sınıflama[kategori] değillerdir. Herşeyde varlardır. )

( Dili olanaklı kılanlar. )

( Transandant terimlerdir. [bkz. KANT] )


- BİR(1) TANE ile/değil TEK


- BİR/1 ile/ve DİL


- BIRAKMAK ile/ve/değil AŞMAK


- BIRAKMAK ile AYIRMAK

( LEAVE vs. SEPERATE )


- BIRAKMAK ile/ve İZİN VERMEK

( TO LEAVE vs./and TO ALLOW )


- BIRAKMAK ile SALMAK

( TO RELINQUISH vs. TO LET GO )


- BIRAKMAK ile/ve "SALMAK"


- BIRAKMAK ile TERK ETMEK

( TO QUIT vs. ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE )


- BIRAKMAK ile/ve/değil UNUTMAK


- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]

( Mutlu olmak için herhangi bir şeye bağımlı olmak, çaresizliğin son aşamasıdır. )

( Herhangi bir şeye karşı artık bağımlı olmadığınızda, payınıza düşeni yapmışsınız demektir. )

( Zihnimizi, içiyle dışıyla bilmedikçe, bağımlılıklar bizi terk etmeyecektir. )

( Bağımlılıklarımızdan vazgeçelim. Vazgeçmemiz gereken başka hiçbir şey yoktur. )

( Bilincine varmadığınız bir şeyi, terk edemezsiniz. )

( Alışkanlık ve ihtiras, kör eder ve yanlışa götürür. )

( Alışkanlık! Gereklilik değil! )

( SİGARAYI: "BIRAKTIM!" değil/yerine "İÇMİYORUM" ya da "İÇMEMEYİ YEĞLİYORUM/TERCİH EDİYORUM!" )

( Mücadelemiz içenlerle değil maddeyle!
Koruyup kolladığımız, kişiler; kovduğumuz, o sinsi madde!...
Davetimiz, sağlıklı olmak; kabul etmediğimiz, sararmak...
Çözümlerimiz, herkes için; çaresi "Hayır!"da...
Herkes için hayırlı olan, hayırsızı yakmamakta... )

( Not necessary! It's habit/addiction. )

( FEEL FREE TO SAY NO! )

( Dependence on anything for happiness is utter misery.
When you are no longer attached to anything, you have done your share.
Attachments are in the mind and will not leave you until you know your mind in and out.
Give up your addictions. There is nothing else to give up.
You cannot leave if you don't aware of it.
Habit/addiction and passion makes blind and takes to the false.
"I PREFER, NOT TO SMOKE" instead of "QUIT SMOKING/CIGARETTE" )

( [not] TO LEAVE / QUIT vs./and/but TO CHANGE PREFERENCE
TO CHANGE PREFERENCE instead of TO LEAVE / QUIT )

( PROTIMO NA MIN KAPNIZU: İÇMEMEYİ TERCİH EDİYORUM! )


- BIRAKMAK ile YERİNE KOYMAK


- BİRARADALIK ile/ve ARDIŞIKLIK

( Mekân, geometri. İLE/VE Aritmetik. )


- BİRARADALIK ile/ve/<> BÜTÜNSELLİK


- BİRARAYA GETİRMEK ile/ve BİRARADA TUTMAK

( TO BRING TOGETHER vs./and TO KEEP TOGETHER )


- BİRARAYA GETİRMELİ!


- BİRAZ "İŞLERİM/...LARIM" VAR değil BİRAZ İŞİM/...M VAR


- BİRAZ SONRA" ile/değil "KISA BİR SÜRE SONRA", "DAHA SONRA"

( Yaşanmış bir şeyin anlatımında "biraz sonra" denilmez! )


- BİRAZ TOPARLASIN ile/değil BİRAZ TOPARLANSIN


- BİRAZ ile AZICIK["AZCIK" değil!]


- BİRÂZ[Ar.] ile BİRÂZ[Ar.]

( Savaşa atılma. | Karşı karşıya döğüşme. İLE Az şey, biraz. )


- BİRAZ ile BİRAZ DAHA


- BİRAZ ile/ve/değil/||/<>/< ÇOK AZ


- BİRAZ ile/ve/||/<> HATIRI SAYILIR


- BİRAZ" ... ile/değil TAMAMEN ...


- BİRBİRİMİZE ...:
"DÜŞMEK" değil/yerine/>< "DÜŞKÜN OLMAK"


- KONUŞMAK:
"BİRBİRİMİZE" ile/değil BİRBİRİMİZLE


- SAYGI/İLGİ/YAKINLIK:
BİRBİRİMİZE ile/ve/değil Bİ(RBİRİMİ)ZDEKİ HAKK'A


- BİRBİRİMİZİ:
BİLEMEYİZ ancak KEŞFEDERİZ


- YAŞAMAK:
BİRBİRİMİZİ İDARE EDEREK ile/ve/değil/yerine/<> UZLAŞARAK (ORTAK NOKTALARDA/ALANLARDA BULUŞARAK)


- BİRBİRİMİZİ:
[ya] TAMAMLAYAMAMAK ile/ve/ya da/<>/< TAM ANLAYAMAMAK


- BİRBİRİNDEN AYIRDETMEK değil BİRBİRİNDEN AYIRMAK ya da [sadece] AYIRDETMEK


- BİRBİRİNDEN AYRI DEĞİL! ile/ve/değil/yerine BİRBİRİNE UZAK DEĞİL!


- KARIŞTIRMAMAK:
BİRBİRİNDEN değil BİRBİRİNE
(ya da BİRBİRİNDEN AYIRMAK)


- BİRBİRİNDEN:
"KOPUK" ŞEYLER ile/ve/<>/değil/yerine AYRI ŞEYLER


- BİRBİRİNE DÖNÜŞEMEME/DÖNÜŞEMEYEN ile İLİŞKİSİZ/LİK


- [ne yazık ki]
!"BİRBİRİNE DÜŞMEK" değil/yerine/>< BİRBİRİNİ DÜŞÜNMEK


- BİRBİRİNE PARALEL değil PARALEL


- BİRBİRİNİ:
BİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAMAK

( Dinlemeyi/görmeyi/okumayı gerektirir. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Tanışmayı gerektirir. )


- BİRBİRİNİ ETKİLEMEK ile/ve BİRBİRİNİ TAMAMLAMAK


- BİRBİRİNLE(N) değil BİRBİRİYLE


- BİRBİRLERİMİZLE/BİRBİRLERİNDEN değil BİRBİRİMİZLE/BİRBİRİNDEN


- BİRBİRLERİNİZE değil BİRBİRİNİZE (ANLATIN/GÖSTERİN)


- BİRBİRLERİYLE ile/değil BİRBİRİYLE


- 1.5 - 2 YAŞINDAKİ, DIŞARI ÇIKMAK İSTEMEYEN ÇOCUĞA:
"DIŞARI ÇIKIYORUZ/ÇIKALIM MI?" DEMEK/SORMAK değil/yerine "TAVŞAN GİBİ Mİ, SİNCAP GİBİ Mİ ÇIKALIM?


- BİRÇENETLİ ile BİREVCİKLİ ile BİRGÖZELİ

( Kapsüllü yemişlerin, tek parçalı olanları. İLE Mısır, ceviz, fındık gibi eril ve dişil örgenleri ayrı çiçeklerde, ancak aynı kök üzerinde bulunanlar. İLE Yapısı tek bir gözeden(hücreden) oluşan hayvan ya da bitki, tekhücreli. )


- BİRÇOK ile BİRKAÇ

( Üçten fazla. İLE İkiden fazla. )


- BİRÇOK ile ÇOĞU


- BİRÇOKLARI/NIZ" değil ÇOĞU/NUZ


- BİR'DEN BAŞLAMAK ve/||/<>/> BİRDEN BİRE BULMAK


- BİR'DEN/BİRDEN DOĞMA ve ŞEKK'SİZ-ŞÜPHESİZLİK


- BİRDEN BİRE ile/değil BİRDENBİRE/ANSIZIN/TINGADAK/FÜC'ETEN, Fİ-L-HÂL[Ar.]


- BİRDENBİRE

( FÜC'EH, FÜCÂEH )


- BİRDENBİRE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ZAMANLA

( Çok az şey. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çoğu şey. )


- BİRE BİR ile OLDUĞU GİBİ

( ... ile ALÂ HÂLİHİ )

( EFFECTIVE vs. WHAT EVER )


- BİREBİR ile BİRE BİR

( Etkili, etkisi kesin olan. | Tam istenildiği gibi. İLE Ölçü, miktar vb. özellikleri eşit olan. | Bir başkasının, ötekinin aynı olan. | Ölçü, miktar vb. özellikleri eşit olarak. | Yüz yüze, karşılıklı olarak. )

( EFFECTIVE vs. MEASUREMENT )


- BÎREG[Fars.] ile BÎ-RENG[Fars.]

( Damarsız, soysuz, arsız. İLE Renksiz. | Renksiz, taslak durumunda bulunan resim. | İlâhî cevher. )


- BÎ-RENG değil/yerine/= İLÂHÎ CEVHER


- BİRER BİRER

( ALE-L-İNFİRÂD )


- BİRER ile HER BİRİ


- BİREŞKEN/RİBOZOM ile LİZOSOM

( Protein sentezleyen organel. İLE Göze içi sindirim yapan organel. )


- BİREŞİM/TEVHİD:
AKIL ve/||/<> BEN ve/||/<> GÖNÜL


- BİREŞİM/TEVHİD:
KAİNATTA ile/ve/<> HAKK'TA

( Ruhun vahdetine, HAKK denilir. )


- BİREŞİM/TEVHÎD ve/<> HİZMET

( Hüvviyete/Allah'a bağlamak. VE Herkese ve her şeye. )


- BİREŞİM/TEVHİD["TEHVİD" değil!] ve İLKE

( UNITY and PRINCIPLE )


- BİREŞİM ile/ve/||/<> DENGE


- BİREŞİM'DE/TEVHİD'DE:
ŞAHSİYET ile/ve BENLİK ile/ve AŞK ile/ve MÂNÂ ile/ve KURBİYET/VUSLAT

( Kendi benliğin/varoluşun da içinde olmak üzere, onun huzurunda, hiçbir şeyin varoluş iddiası olamaz. [Bunu, bu biçimde bilmektir ŞAHSİYET] İLE/VE/> Bunu, böyle düşünmeden, tevhide erdiğini zannetmeye BENLİK. İLE/VE/> Kişiyi, benlikten soyan çekime/cazibeye AŞK. İLE/VE/> Aşkla birlikte, varoluşundan da geçerek aslolan hakikate kavuşmasına MÂNÂ. İLE/VE/> Mânâya kavuşmakla birlikte, o mânânın sahibiyle yakınlaşmaya da KURBİYET/VUSLAT denilir. )


- BİREŞİM/SENTEZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜMLEME/ANALİZ

( Birleşik nesnelerin oluşturulması. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Nesnelerin bileşenlerine ayrılması. )


- BİREŞİM/TEVHİD:
AMAÇTA ile/ve/||/<> KİMLİKTE ile/ve/||/<> EYLEMDE

( Sıfat. İLE/VE/||/<> Zât. İLE/VE/||/<> Ef'al. )


- BİREŞİM/TEVHÎD İLKESİ:
TOPLUM İÇİN ve/||/<> BİREY İÇİN

( Adâlet. VE/||/<> İtidal. )


- BİREŞİM/TEVHİD:
SEVGİLİNİ, HERŞEYDE/HER YERDE GÖRMEK değil/yerine HERŞEYDE/HER YERDE, SEVDİĞİNİ ANIMSAMAK

( Bir yâr için ağyâra minnet ettiğim ayıb eyleme
Bağ-ı bân bir gül için bin hâra[dikene] hizmetkâr olur )


- BİREŞİM/TEVHİD ile/ve/||/<> CÖMERTLİK/SELEK


- BİREŞİM/TEVHİD ve/||/<>/>/< KENDİNDEN RÂZI OLMAK


- BİREŞİM(TEVHİD) ve/||/<>/>/< KUŞKUDAN KURTULMAK


- BİREŞİM/TEVHİD ve/||/<>/> NEŞE-İ ÛLÂ


- BİREŞİM/TEVHİD ve/||/<>/> SEVDİĞİNİ ÖZLEMEK


- BİREY YÖNETİMİ ile/ve TOPLUMUN YÖNETİMİ ile/ve DEVLETİN YÖNETİMİ

( TEKZİB-İ AHLÂK ile/ve TEDBİR-İ MENZİL ile/ve SİYÂSET-İ MEDENİYE )


- BİREY ile/ve/<> BİREYSELLİK

( Topluma ve tanrıya atıfta bulunmadan yaşayabilen. İLE/VE/<> ... )


- [simge] DAĞ:
BİREYDE ile/ve/||/<> TOPLUMDA

( Nefs. İLE/VE/||/<> Devlet. )


- BİREYİN ÖZGÜRLÜĞÜ ile/ve TOPLUMUN ÖZGÜRLÜĞÜ

( FREEDOM OF THE PERSON vs./and FREEDOM OF THE SOCIETY )


- BİREYİN, TOPLUMDAKİ ETKİSİ/EDİLGENLİĞİ ile/ve/<> TOPLUMUN, BİREYDEKİ ETKİSİ/EDİLGENLİĞİ


- BİREY/KİŞİ < TÜZE/HUKUK


- SANAT:
BİREYLERİ/TOPLUMU ...
ŞAŞIRTMAK (İÇİN) ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KIŞKIRTMAK (İÇİN)


- BİREYSEL DİN ile/ve/değil/yerine DİNİN, BİREYSEL OLAN YÖNÜ/YAN(LAR)I


- BİREYSEL TARİH değil BİREYSEL GEÇMİŞ

( İnsanlığın tarihi olur fakat kişinin/bireyin "tarihi" değil geçmişi olur! )


- BİREYSEL ile/değil ÖZNEL


- BİREYSELLEŞME ile/ve/değil/<> BİREYLEŞME

( Toplumda. İLE/VE/DEĞİL/<> Psikolojide. )

( Bütünden/toplumdan/idealden pay alarak. İLE/VE/DEĞİL/<> Kişide[parçada]. )


- BİREYSELLİK ile BİREYLİK

( INDIVIDUALISM vs. INDIVIDUALITY )


- BİREYSELLİK ve/<>/>/< EDEB

( Yalnız kalmayı da göze alabilmek. VE/<>/>/< Yapmamayı öncelleyebilmek ve tercih edebilmek. )


- BİREYSEL/LİK ile/ve/<>/> YALNIZ/LIK


- BİREYSELLİK ve/<>/> YEĞLEME/TERCİH

( Bireyselliğin olgunluğu/kemâli, yüklenilmiş ya da beklentili gerekçesi olmayan yeğlemedir/tercihtir. )


- BİRFİİL" değil BİLFİİL


- BİRİ BİN PARA" değil "BİNİ BİR PARA"


- BİRİ, BİR YERE:
BAKIYORSA ile/ve/ya da/<> HİÇ BAKMIYORSA

( İlgilendiği bir şey vardır. İLE/VE/ya da/<> İlgilendiği bir şey, kesinlikle vardır. )


- BİRİ YARDIMCI OLSUN değil BELKİ BİRİ YARDIMCI OLUR


- BİRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİRİ


- BİRİCİK ile/ve AYRIK/KURALDIŞI

( Mâhiyetten, istisnâ olmaz![Ancak fertler istisnâ kılınabilir.] )

( VÂHİD ile/ve İSTİSNÂ'/MÜSTESNÂ, ŞÂZ )

( IDENTITY vs./and EXCEPTION )


- BİRİCİKLİK ve BİRİCİKLİĞE SAYGI GÖSTERMEK/DUYMAK


- BİRİCİK/LİK ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK


- BİRİCİK/LİK ile/ve/<> FARKLI/LIK


- BİRİCİK/LİK ile/ve/<> PAYLAŞILAMAZ/LIK


- BİRİG[Fars.] değil/yerine/= ÜZÜM SALKIMI


- BİRİKİM ve DÖNÜŞÜM

( EXPERIENCE and TRANSFORMATION )


- BİRİK(TİR)MEK ile/ve/||/<>/> YIĞ(IL)MAK


- BİRİKTİRME ile/yerine AKIM

( TO SAVE UP vs. MOVEMENT
MOVEMENT instead of TO SAVE UP )


- BİRİKTİRMEK ile/ve/||/<>/> DAĞITMAK/ATMAK/VAZGEÇMEK


- BİRİKTİRMEK ile/ve/||/<> DOLDURMAK

( Nesnelerde. İLE/VE/||/<> Nesne ve sıvılarda. )


- BİRİKTİRMEK ile SAKLAMAK

( TO SAVE UP vs. TO PRESERVE )


- BİRİKTİRMEK ile TOPLAMAK

( Ha bir kuru emektir.
"Biriktir de biriktir." )

( TO SAVE UP vs. TO COLLECT )


- [ne yazık ki]
"BİRİLERİNİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK" ile/ve/||/<> "HIRSIZA, YOL GÖSTERMEK" ile/ve/||/<> DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAK


- BİRİM ile/ve/||/<>/> ARD ARDALIK


- BİRİM ile/ve/||/<>/> BİLİM


- BİRİM ile/ve/||/<> PARÇA


- BİRİNCİ/I. BİÇİM ile İKİNCİ/II. BİÇİM ile ÜÇÜNCÜ/III. BİÇİM ile DÖRDÜNCÜ/IV. BİÇİM

( Orta terim(Hadd-i Evsat), suğrâda yüklem, kübrâda konu, § suğrâ olumlu, kübrâ tümel olursa sonuç verir. )

( Orta terim, suğrâda yüklem, kübrâda yüklem, § suğrâ olumlu, öncüllerden biri olumlu biri olumsuz ise sonuç verir. )

( Orta terim, suğrâda konu, kübrâda konu )

( Orta terim, suğrâda konu, kübrâda yüklem, § insan tabiatına aykırıdır. )


- 1. CEMRE ile/ve/||/<>/> 2. CEMRE ile/ve/||/<>/> 3. CEMRE

( Havaya düşer. [20 Şubat] İLE/VE/||/<>/> Suya düşer. [27 Şubat] İLE/VE/||/<>/> Toprağa düşer. [06 Mart] )

( CEMRE: Yanmış kömür parçası[kor], ateş/kor/köz. | Ufak çakıl taşı. | İltihaplı çıban, kara kabarcık. | Toprakta yedişer gün arayla meydana gelen sıcaklık yükselmesi. )

( CEMRE-İ ÛLÂ[fi-l-hevâ] ile/ve CEMRE-İ SÂNİYE[fi-l-mâ] ile/ve CEMRE-İ SÂLİS[fi-l-türâb] )


- BİRİNCİ DERECE SIVI/LAR ile/ve/<> İKİNCİ DERECE SIVI/LAR

( Dört hılt. İLE/VE/<> Temel sıvılar ya da fazlalıklar. )


- BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI = BÜYÜK SAVAŞ


- 1. KALIP(DARB) ile 2. KALIP ile 3. KALIP ile 4. KALIP

( Her nesne, birleşiktir. Her birleşik, yaratılmıştır. O halde, her nesne, yaratılmıştır. )

( Her nesne, birleşiktir. Hiçbir birleşik, öncesiz değildir. O halde, her nesne, öncesiz değildir. )

( Bazı nesneler, birleşiktir. Her birleşik, yaratılmıştır. O halde, bazı nesneler yaratılmıştır. )

( Bazı nesneler, birleşiktir. Her birleşik, öncesiz değildir. O halde, bazı nesneler, öncesiz değildir. )


- BİRİNCİ KEMÂL ile/ve İKİNCİ KEMÂL


- BİRİNCİ NİTELİK(LER) ile İKİNCİ NİTELİK(LER)

( Gerçektir. İLE/VE Zihinseldir. )


- 1. TAAYYÜN ile/ve/> 2. TAAYYÜN ile/ve/> SEHER(/EZAN) ile/ve/> ZUHÛR

( Ruh. İLE/VE/> Beden. İLE/VE/> ... İLE/VE/> ... )

( [MUHAMMED] I. mim ile. İLE/VE/> II. mim ile. İLE/VE/> ... İLE/VE/> ... )


- BİRİNCİ YASA ile/ve/||/<>/> İKİNCİ YASA ile/ve/||/<>/> ÜÇÜNCÜ YASA ile/ve/||/<>/> EVRENSEL ÇEKİM YASASI

( Bir nesne üzerine etki eden net güç sıfırsa nesne durur ya da sabit hızla devinir. İLE/VE/||/<>/> Bir nesnenin ivmesi, üzerine etki eden net güçle doğru orantılıdır ve kütlesiyle ters orantılıdır. İLE/VE/||/<>/> Her etkiye karşılık eşit ve zıt bir tepki vardır. İLE/VE/||/<>/> İki nesne arasındaki çekim kuvveti, kütleleriyle doğru orantılı ve aralarındaki uzaklığın karesiyle ters orantılıdır. )


- BİRİNCİ ile ÖNCÜL


- BİRİNCİ[1.] ile/ve/değil İLK


- BİRİNCİL DUYGULAR:
İŞLEVSEL(ADAPTİF) ile/ve/||/<>/>< İŞLEVSEL OLMAYAN(MALADAPTİF)


- DUYGULAR:
BİRİNCİL ile/ve/||/<> İKİNCİL ile/ve/||/<> ARACI/YARDIMCI


- BİRİNCİL DUYULAR ile/ve İKİNCİL DUYULAR

( Görme ve İşitme. İLE/VE Dokunma, Pozisyon, Koklama ve Tad. )


- BİRİNCİL/ASLÎ İBÂDETLER ile/ve/<> İKİNCİL/TALÎ İBÂDETLER

( Kurallara/İslâm'a uygun yaşanılan/yapılan herşey ibadettir. )


- KUSUR:
BİRİNCİL/ASLİ ile İKİNCİL/TÂLÎ

( Tartışmaya tamamen kapalı olan durumlar.[Genellikle, araç sürücülerinin sorgusuz hatalı olduğunu gösteren durumlardır. Bu durumlardan biri, herhangi bir araca arkadan çarpmaktır.(arkadan çarpan araç her zaman hatalıdır.)] İLE Alkollü araç kullanma ya da "Dur!" işaretlerine uymama gibi durumlar için geçerlidir.[Bu gibi durumlarda araştırma yapılır ve yapılan araştırmaya göre sürücüye ceza kesilir.] )


- MİZAÇ:
BİRİNCİL ile/ve/||/<>/> İKİNCİL


- BİRİNCİL NARSİSİZM ile/ve/||/<>/> İKİNCİL NARSİSİZM

( Doğuştandır.[Kohut][Bireydeki birincil narsisistik yapı, zaman içinde, kendilik nesnesi işlevleri yerinde/yeterince aynalama ve yüksek kırılma yaşatırsa ikincil narsisizme dönüşür.] İLE/VE/||/<>/> Kişinin yaratıcılığının ve etkinliğinin ortaya çıkması; yaşamı, yaşanabilecek kadar zevkli algılaması; acı ve çilelere dayanabilmesi; yaşamının, kendi yaşamı olduğunu derinden duyumsaması; yaşamını gerçekleştirmek üzere yönelmesi ve sonuçlarını da içtenlikle kabul edebilme becerisidir.[Kohut] )

( )

( )


- BİRİNCİL NİTELİKLER ile/ve/||/<>/> İKİNCİL NİTELİKLER

( Ölçülebilir özellikler.[Devinim/hareket, kütle, büyüklük, biçim, konum vb.] İLE/VE/||/<>/> Algılanabilir özellikler.[Ses, tat, koku, renk vb.] )


- BİRİNCİL OLAN ile/ve/<> İKİNCİL OLAN

( Hayatımızda, zihnimizde, dilimizde ve pratikte yerini almış kullanımların, uygulamaların ve bilgilerin uygun zamanda, yerinde kullanımı, iletişim ve paylaşımlarımızın en temel gerekenlerindendir. Seçtiğimiz konu/kavram ve soruların, önemi ve uygunluğu üzerinde sorumluluk sahibiyiz ya da olmamız gerekmektedir. Dolayısıyla, bir konunun ve/ya da soru-nun önceliğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Kavramların nitelikleri ve duruma uygunluğunu gözlemleyip, ona göre yerinde ve sırasında kullanmamız gereken sorular/konular olabilir. Bu noktada, neyin, hangi konuda/ortamda uygun olup-olmadığı üzerine, öncelikli olup-olmadığı üzerine önceden bir düşünüş ve çalışma yapma/yapmış olma gerekliliği vardır. )


- BİRİNCİL OLAN(/Olma[ma]sı Gereken) ile İKİNCİL OLAN(/Olma[ma]sı Gereken)


- BİRİNCİL VE İKİNCİL DUYULAR'DA:
İNSAN ile HAYVAN

( İnsanda, birincil duyular, görme ve işitme örgenleri üzerindedir. İLE Hayvanın türüne göre değişir. )


- BİRİNCİLİK ile YENMEK

( Çokluda. İLE İkilide. )


- BİRİNCİL/PRİMER ALKOL ile İKİNCİL/SEKONDER ALKOL

( OH öbeğinin bağlı olduğu karbon atomunun bir başka karbona bağlı olduğu alkol. İLE/||/<> OH öbeğinin bağlı olduğu karbon atomunun iki başka karbona bağlı olduğu alkol. )


- BİRİNDEN VAZGEÇMEK ile/ve/değil/yerine/>< BİRİNİ AFFETMEK

( Hiçbir zaman affedemeyeceğimizi zannettiğimizde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hiçbir zaman vazgeçemeyeceğimizi anladığımızda. )


- BİRİNE:
2 KEZ (VE ÜZERİ) BAKMAK ile/ve/değil/yerine 1 KEZ BAKMAK


- BİRİNE:
2 KEZ (VE ÜZERİ) BAKMAK değil/>< 1 KEZ BAKMAK

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- BİRİNE, BİR ŞEY(LER)İ:
LÜTÛF ETMEK değil/yerine/>< (O) KİŞİNİN DEĞERİNİ BİLEREK, BİR ŞEY(LER)İ PAYLAŞMAK


- BİRİNE ÇARPMAK ile/ne yazık ki BİRİNİ "ÇARPMAK"

( ... İLE/NE YAZIK Kİ Yankesicilik, üçkâğıtçılık, hırsızlık. )

( İstemeden, kazayla. İLE/NE YAZIK Kİ Amaçlı, planlı. )


- BİRİNE EĞİLMEK:
İBÂDET değil TÂZİM(SAYGI)


- BİRİNE:
UZUN UZUN BAKMAK ile SIK SIK BAKMAK

( Belirli/kısa bir süreden sonrası rahatsız edicidir. İLE Rahatsız etmeyecek kadar/biçimde, belirli aralıklarla takipte olmak. )


- BİRİNE, YENİDEN GÜVENİP FIRSAT VERDİĞİMİZDE:
"KALDIĞIMIZ YER" ile/ve/değil/ne yazık ki KANDIĞIMIZ YER


- (BİRİNİ, BİR ŞEYİ) "GÜZEL BULMAK" ile/değil/yerine GÜZELİ BULMAK

( Yanılabilirsin. İLE/DEĞİL/YERİNE Yanılmazsın. )


- BİRİNİ BULMAK ile/ve/değil/yerine BİRBİRİNİ BULMAK


- [ne yazık ki]
KENDİNİ/BİRİNİ:
"HAKLI GÖRMEK/BULMAK" ile/ve/||/<> "ÜSTÜN GÖRMEK/BULMAK"


- BİRİNİ SEVMEK İSTİYORUM! ile/ve/değil/yerine BENİ SEVEN/SEVECEK, SEVEBİLECEĞİM BİRİNİ (SEVMEK) İSTİYORUM!


- BİRİNİ SEVMEK ile/ve/değil/||/<>/< KENDİNİ SEVMEK


- BİRİNİ TANIMA:
BAŞKALARININ, ONUN HAKKINDA "SÖYLEDİKLERİ" ile/değil/yerine ONUN, BAŞKALARI HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ


- BİRİNİ:
TANIMAK ile GÖZÜNÜ AYIR(A)MAMAK


- BİRİNİ:
YOLDA BIRAKMAK ile
YOLUNDA BIRAKMAK/İNDİRMEK


- BİRİNİN:
"EŞİ/SEVGİLİSİ/DOSTU/ARKADAŞI/KARDEŞİ VS." OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< (SADECE VE YETERİNCE) SEVİYOR(/SEVGİNİ GÖSTERİYOR/YAŞIYOR/YAŞATIYOR) OLMAK

( [ne yazık ki] "Yetersiz" gelebilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Herşey için yeterlidir. )


- BİRİNİN ...:
NE DEMEK İSTEDİĞİNİ ANLAMAK(/ANLAMAYA ÇALIŞMAK)
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
NE DEDİĞİNİ ANLAMAK(/ANLAMAYA ÇALIŞMAK)


- BİRİNİN, SANA/ONA/BİZE ...:
NE/LER VERE(BİLE)CEĞİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< NELERDEN VAZGEÇEBİLECEĞİ


- BİRİSİ / BİRİSİNİN değil BİRİ / BİRİNİN


- BİRİSİ ile BİRİ


- BİRKAÇ "BİR ŞEY" SÖYLEMEK/AÇIKLAMAK/PAYLAŞMAK değil BİRKAÇ ŞEY SÖYLEMEK/AÇIKLAMAK/PAYLAŞMAK ya da BİR ŞEY SÖYLEMEK/AÇIKLAMAK/PAYLAŞMAK


- BİRKAÇ SAATLİĞİNE ile/değil BİRKAÇ SAAT İÇİN


- BIRKIG/BIRQIG ile BIRKIRDI/BIRQIRDI
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Atın ya da eşeğin homurtusü; ât bırqıgı denir. İLE At homurdandı. )


- BİRLE ile/> İLE
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- BİRLEŞİK ARAP EMİRLİĞİ'NDE:
SHARJAH ile/ve/değil/yerine/||/<> ÖTEKİ ALTI EMİRLİK

( En sert İslâmî/şerî kuralların uygulandığı emirlik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> ... )


- BİRLEŞİK KAPLAR değil BİLEŞİK KAPLAR


- BİRLEŞİK ORTALAMA ile BİRLEŞİK STANDART SAPMA

( Sonsuz sayıdaki ölçüm için ortalama değer. Sistematik hata olmayan ölçüm için gerçek değer. İLE İlke olarak sonsuz sayıda ölçüme dayanarak hesaplanan bir kesinlik. )

( POPULATION MEAN vs. POPULATION STANDART DEVIATION )


- BİRLEŞİK PETALLİ KOROLLA, GAMOPETAL KOROLLA, SİNPETAL KOROLLA = TÜVEYC-İ ÂHÂDÎYÜ'L-VARAK = COROLLE MONOPÉTALE, COROLLE GAMOPÉTALE


- BİRLEŞİK SEPALLİ KALİKS, GAMOSEPAL KALİKS, SİNSEPAL KALİKS = KE'S-İ ÂHÂDÎYÜ'L-VARAK = CALYCE MONOSÉPALE, CALICE GAMOSÉPALE


- BİRLEŞİK TÜMCE

( COORDINATE SENTENCE )


- BİRLEŞİK ile/değil BİLEŞİK

( [not] UNITED vs./but COMPOUND )

( MÜTTEHİT ile/değil MÜREKKEP )


- BİRLEŞİK/BİLEŞİK ile/ve/değil BİTİŞİK


- BİRLEŞİM ile BİRLEŞTİRİM

( SESSION/UNION vs. TO UNITE )


- BİRLEŞME


- BİRLEŞME ile/ve BAĞDAŞMA


- BİRLEŞME/VAHDANİYET ile BİLEŞME/SENTEZ ile BİREŞME/TEVHİD

( Mekanik. İLE Kimyasal. İLE Organik. )

( (SYNTACTIC) COMPOUNDING vs. (LEXICAL) COMPOUNDING vs. UNITY )


- BİRLEŞME/KONJÜGASYON/CONJUGATION[İng.] ile/ve/||/<> DÖNÜŞÜM/TRANSFORMASYON

( Bakteriler arasında doğrudan genetik nesne aktarımı. İLE/VE/||/<> Bakterilerin, çevresel DNA'yı alması. )


- BİRLEŞME ve/||/<> ORTAKLAŞMA


- BİRLEŞME ile/ve/> YOĞUNLAŞMA


- BİRLEŞMEK ile/ve BİRLİĞİ SÜRDÜRMEK ile/ve BİRLİKTE ÇALIŞMAK

( Başlangıç. İLE/VE Gelişme. İLE/VE Başarı. )

( Kervan gider, sen kalma geri! )


- BM'NİN KURALLARI:
KÜRESEL DÜZENİ SAĞLAMAK İÇİN ile/ve/||/<> KENDİ İÇ DÜZENİNİ SAĞLAMAK İÇİN

( JUS COGENS: Uluslararası hukukta, emredici kurallar. )


- BİRLEŞTİRİCİ ile AYRIŞTIRICI

( [söz/karar/tutum] Bir kesimi birleştirici olabilir ve fakat hiçbir kesimi ayrıştırıcı olmamalıdır. )


- BİRLEŞTİRİCİ ile BÜTÜNLEYİCİ

( CONNECTIVE vs. INTEGRANT )


- BİRLEŞTİRME ve/||/<>/> AYDINLATMA


- BİRLEŞTİRME ile/değil BİRLİK


- BİRLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> DERLEME


- BİRLEŞTİRME ile/ve/<> OLUŞTURMA


- BİRLEŞTİRMEK ile BULUŞTURMAK

( TO UNITE vs. TO COME TOGETHER )


- BİRLEŞTİRMEK ile BÜTÜNLEŞTİRMEK

( Bütünleşme gereksinimini anlayın! )

( Durumda eksik olan, birleştirici bir güçtür. )

( TO UNITE vs. TO INTEGRATE )


- BİRLEŞ(TİR)MEK ile/ve/değil/||/<> KAVUŞ(TUR)MAK


- BİRLEŞTİRMEK ile/ve ÖZDEŞLEŞTİRMEK

( TO UNITE vs./and TO MAKE IDENTIFIED )


- BİRLEŞTİRMEK ile TAMAMLAMAK

( TO UNITE vs. TO COMPLETE )


- BİRLEŞTİRMELİ!


- BİRLİK, 4/4'LÜK NOTA ile 1/2'LİK, 1/4, 1/8, 1/16, 1/32, 1/64'LÜK NOTA

( Notaların başı. İçi boş daire şeklindedir. İLE Öteki tüm notalar bunun geometrik diziyle bölünmesinden oluşur. )

( 4/4'lük notanın yarı değerinde olan ikilik ya da 1/2'lik nota, yukarıdaki içi boş yuvarlağa bir kuyruk takılmasıyla belirlenir. Bunlardan iki tanesinin süre olarak toplamı birlik notanınkine eşittir. 1/64'lükten küçüğünün çalınması ve kulakla hissedilmesi kolay değildir. )


- BİRLİK/ÇABA/ÖNCELİK:
ANDA ve/||/<> CANDA ve/||/<> KANDA ve/||/<> DONDA


- BİRLİK:
KADÎM ile/ve/||/<>/> HÂDİS

( Zamanda, başlangıcı ve sonu olmayan. İLE/VE/||/<>/> Başlangıcı ve sonu olan. )


- BİRLİK ile/ve/değil/yerine AŞILMIŞ BİRLİK


- BİRLİK ile/ve AYRIM

( UNITY vs./and DIFFERENTIATION )


- BİRLİK ile/ve AYRIMLI BİRLİK

( UNITY vs./and DISCRIMINATED UNITY )


- BİR/LİK ile/ve BELİRLİLİK


- BİRLİK ile/ve BEREKET


- BİR-LİK ile BİRLİK

( ONENESS vs. UNITY )


- BİR-LİK ile BİRLİK

( ONENESS vs. UNITY )


- BİRLİK ile/ve BÜTÜNLÜK

( Harekete bakıp dinginliği, dinginlikte hareketi anlamak, birliktir. )

( En küçük bir şey için tüm evren katkıda bulunur. )

( Birlik, özgürleştirir; özgürlük, birleştirir. )

( "Ben gövdeyim" düşüncesini yok edersek iç ve dış, bir olacaktır. )

( Duvarın ve onun iki tarafının da "burası" ya da "orası" gibi tanımlanamayacak tek bir alan olduğu idrak edilmeli. )

( Bir durum tanınıp anlaşıldığı anda, olaylar uygun karşılığı vermek üzere harekete geçecektir. )

( Ayrılık ve görünümlerin bir ve bütün olduğunu kavramak için aklın sakinleştirilmesi ve dinginlik kazanması gereklidir. )

( "Anlaşılmış olanlar"ın bütünlüğü (toplamı), bizim "nesne" dediğimizdir. Anlayanların bütünlüğü ise "evrensel zihin" dediğimizdir. )

( Kişisel gövdeniz bir parçadır ki onun içinde bütün harikülâde bir biçimde yansımaktadır. )

( Hareket eden'in içinde devinimsiz olan'ı, değişenin içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenelim, ta ki tüm farkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek olduğunu idrak edinceye kadar. )

( Mutlak bütünlüğün değişmezliği! )

( Doğruluk ve eylemin birliği! )

( HOLOGRAFİ[Yun. < HOLON]: Evren, üç boyutlu olan, bütünlük. )

( Toprağın üstündeki su, birliği simgeler. )

( Balıkların Stratejisi )

( Unity liberates. Freedom unites. )

( BÜTÜNLÜK: Kişinin kurtuluşu. )

( The entire universe contributes to the least thing.
Realise that the wall and both sides of it are one single space, to which no idea like 'here' or 'there' applies.
A situation has been cognised, events will move in adequate response.
The totality of the perceived is what you call "matter". The totality of all perceivers is what you call the "universal mind".
Your personal body is a part in which the whole is wonderfully reflected.
The immutability of absolute! )

( Bir'likten söz etmeyi ertele! Sen, henüz, hiç yerle bir olmamışsın. )

( UNITY vs./and INTEGRITY )

( HEN ile HOLON )


- BİRLİK ile/ve/<> BÜTÜNSELLİK


- BİRLİK ile/ve ÇELİŞİK BİRLİK

( UNITY vs./and CONTRADICTED UNITY )


- BİRLİK ile/ve CEZBE


- BİRLİK ile/ve ÇIKAR BİRLİĞİ

( UNITY vs./and UNITY FOR PROFIT )


- BİR/LİK ile/ve ÇOK/LUK


- BİR/LİK ve/+ ÇOK/LUK | ve/||/<>/> TÜMEL/LİK

( | UNITY and/+ ABUNDANCE | and/||/<>/> UNIVERSAL )


- BİRLİK ile/ve/||/<>/>/< DENGE


- BİRLİK ile DONUKLUK


- BİRLİK ve DÜZEN ve KURALLILIK


- BİRLİK ile/ve FARKLAR

( Birlik altında olmayanlar, ayırd edilemez. )



(10/10)




Bu sayfa 01 Ocak 2025 itibariyle 1581 kez incelenmiş/okunmuştur.