Bugün[26 Ekim 2025]
itibarı ile 46.048 başlık/FaRk ile birlikte,
46.048 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(55/186)


- EPİGENETİK ile/||/<> GENETİK

( Epigenetik gen ifadesi İLE genetik gen dizisidir )

( Formül: Metilasyon İLE DNA dizisi )


- EPİGENOME EDİTİNG ile/||/<> GENOME EDİTİNG

( Epigenome editing DNA metilasyon gibi epigenetik işaretleri değiştirirken İLE genome editing DNA dizisini doğrudan değiştirir )

( Formül: dCas9-DNMT )


- EPİGRAFİ -ile

( Yazıtbilim. )


- EPİK ile/ve/||/<> TRAJİK ile/ve/||/<> KOMİK


- EPİKONDİLİT ile/||/<> KARPAL TÜNEL BELİRGESİ/SENDROMU

( Dirsek ekleminde tendon yangısı. İLE/||/<> El bileğinde sinir sıkışması. )


- EPİLEPSİ ile/||/<> KATAPLEKSİ

( Beyinde olağandışı elektriksel etkinlik nedeniyle nöbetlerle ilişkili bir durum. İLE/||/<> Ani kas tonusu kaybı. )


- EPİLEPSİ ile/||/<> MİGREN

( Beyinde olağandışı elektriksel etkinlik ile nöbetlerle ilişkili bir sayrılık. | Yineleyen nöbetlerle ilişkili bir nörolojik sayrılık. İLE/||/<> Şiddetli baş ağrıları, bulantı, ışığa duyarlılık ve öteki belirtilerle ilişkili bir nörolojik sayrılık. )


- EPİLEPSİ ile/||/<> NARKOLEPSİ

( Beyinde olağandışı elektriksel etkinlik ile nöbetler. İLE/||/<> Aşırı gündüz uykululuğu ve ani uyku atakları ile ilişkili bir uyku bozukluğu. )


- EPİNASTİ ile/>< HİPONASTİ

( Bitki örgenlerinin üst bölümünün daha hızlı büyüyerek aşağı doğru kıvrılması. İLE/>< Bitki örgenlerinin alt bölümünün daha hızlı büyüyerek yukarı doğru kıvrılması. )


- EPİSTAKSİS ile/||/<> HEMOPTİZİ

( Burun kanaması. İLE/||/<> Ağızdan kan tükürme. )


- EPİSTEME ile SOPHIA


- EPİSTEMOLOJİK İDEALİZM ile METAFİZİK İDEALİZM

( Bilginin zihinsel yapılar tarafından biçimlendiğini savunan görüş. İLE Gerçekliğin temelde zihinsel ya da düşüncelerden oluştuğunu savunan görüş. )


- EPİSTEMOLOJİK İYİMSERLİK/OPTİMİZM ile EPİSTEMOLOJİK KÖTÜMSERLİK/PESİMİZM

( İnsanın gerçeği bilme kapasitesine dair olumlu ve iyimser tutum. İLE İnsanın gerçeği bilme kapasitesine dair kuşkucu ve kötümser tutum. )


- EPİZYO- ile EPİZYOTOMİ

( vulva [ile ilgili]. İLE Vulva kesisi. )


- EPOPE[Fr. < Yun.] -ile

( Destan. Konusu kahramanlık olan uzun manzume. )


- EPR G-FAKTÖR ile/||/<> NMR CHEMİCAL SHİFT

( g-faktör elektron ortam, chemical shift çekirdek perdeleme. )

( Formül: ge = 2.0023 İLE δ ppm )


- EQUUS ile AEQUUS

( At. İLE Düz, yatay, eşit; uygun, elverişli, dost, haklı, haktanır; sakin. )

( Pegaus'a işaret eder. İLE İnsana işaret eder. )


- ER İLE GOLGİ İLE LYSOSOME İLE PEROXİSOME ile/||/<> HÜCRE ORGANELLERİ

( Ökaryotik hücre kompartmanları. )

( Formül: ER → Golgi → PM/Lysosome )


- ER[Ar.] ile ER[Ar.] ile ER[Tr.] ile Er.[kimya]

( Eğer, ise, olsa, olur ise. İLE Erken. İLE Erkek. | Aşamasız asker. | Yiğit, kahraman. | İşini iyi bilen, yetenekli. İLE Erbiyum'un simgesi. )


- ER ile ERGEN ile ERMİŞ


- ER ile/ve/||/<>/> ONBAŞI ile/ve/||/<>/> ÇAVUŞ ile/ve/||/<>/> YÜZBAŞI ile/ve/||/<>/> BİNBAŞI ile/ve/||/<>/> AĞA ile/ve/||/<>/> BAŞ AĞA[> PAŞA]


- ER ile SİLAHENDAZ[Ar., Fars.]

( ... İLE Gereğinde karaya çıkarılan, özellikle tüfeklerle donatılmış, deniz eri. )


- ERÂNİB[Ar. < ERNEB] ile ERÂNÎB[Ar. < ERNEBE]

( Tavşanlar. İLE Burun ucları. )


- ERÂZÎ/ARÂZÎ[Ar.] ile ERÂZİL[Ar. < ERZEL]

( Yerler, topraklar. İLE Reziller, namussuzlar, yüzsüzler. )


- ERBAA -ile

( DÖRT )


- ERBAÂ'[Ar.] ile ERBAA[Ar.]

( Çarşamba günü. İLE Dört. )


- ERBAA ile/||/<> ETRÂF-I ERBAASI

( Dört. İLE/||/<> Dört tarafı. )


- ERBÂB[Ar. < RABB] ile ERBÂB[Fars.]

( Sahipler, mâlikler. | Becerikli, ehil, muktedir. İLE Ulu, başkan, reis. )


- ERBAB ile UZMAN


- ERBAÎN -ile

( KIRK | DERVİŞLERİN HALVETHÂNEDE BULUNDUKLARI KIRK GÜN, ÇİLE ÇIKARMAK )


- ERCÂ[Ar. < RECÂ] ile ERCÂ[Ar.] ile ERCAH[Ar. < RÂCİH]

( Taraflar, yönler. İLE Daha çok istenilen, ricâ edilen. İLE Üstün, uygun, tercihe uygun. )


- DOMATESTE:
ERCİK ile/ve/||/<> YUMURTALIK ile/ve/||/<> STİGMA ile/ve/||/<> DİŞİCİK

( Polen üreten eril üreme örgenidir. Domates çiçeklerinde altı eril örgeni bulunur. İLE/VE/||/<> Yumurta gözesi üreten dişil üreme örgenidir. Domates çiçeklerinde tek bir yumurtalık bulunur. İLE/VE/||/<> Yumurtalığın tepesinde bulunan ve poleni yakalayan yapıştırıcı bir yüzeye sahip bölümüdür. İLE/VE/||/<> Yumurtalığı ve stigmayı içeren dişil üreme örgenidir. )

( Domates çiçeği tozlaştığında, eril örgenlerden gelen polenler, dişil örgenlerdeki stigmaya yapışır. Polen tanesi, stigmaya yapıştıktan sonra polen tanesinden çıkan bir tüp, yumurtalığa kadar uzanır ve yumurta gözesiyle döllenme gerçekleşir. Bu döllenme sonucunda tohumlar oluşur.[Tohumlar, domatesin meyvesinin içinde bulunur. Tohumlar, domatesin yeni kuşağını oluşturmak için kullanılır.] )


- ERDEB/İRDEB[Ar.] ile ERDEB[Ar.]

( Arap şehirlerinde kullanılan ve İstanbul kilesiyle 9 kileyi karşılayan bir ölçek. İLE Savaş. )


- ERDEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞER

( [not] VIRTUE vs./and/but/||/<>/< VALUE
VALUE instead of VIRTUE )


- ERDEM ile FEDÂKÂRLIK


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Erdem, toplum çıkarını kişisel çıkarın üstünde tutmaktır. )

( Bilgi erdem, erdem de mutluluk üretir. )

( Erdeminiz ayakta kalmanızı sağlayan şeydir. )

( Erdem, kişinin kendini inşâ edeceği tuğlalardır. )

( Erdemler kendileri içindir. Başka şeyler için değildir. )

( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )

( Erdemli olanlar, kaygıdan; akıllı olanlar, korkudan uzaktır. )

( Güçlükleri yenmeyi birinci ödevi olarak kabul eden ve ödülü sonraya bırakan bir kişiye 'erdemli' denilir. )

( Erdemli kişinin önem verdiği üç şey vardır: Davranışlarında dikkatsiz ve düşüncesiz olmaktan sakınmak; yüz anlatımında içtenlik; sözlerinin kabalık ve bayağılıktan uzak olması. )

( Gerçekte olduğunuz şey, özünüz, sizin erdeminizdir, erdeminiz kendinizsiniz. )

( Özünüzü, gerçek benliğinizi anımsamak erdemdir. )

( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı yayılamaz, fakat erdemlerin kokusu hiçbir engel tanımadan her yere yayılır. )

( Kişi, yaşamını meziyetlerinin yönettiğinden ve bu meziyetlerin en beklenmedik ve en sıkıcı koşullara bile direneceğinden emin olmalıdır. )

( Kişinin sınırlarını bilmesinden doğan alçakgönüllülük bir meziyettir ama vicdanla birleşmediği sürece bir zayıflık olarak görülebilir. )

( Olgun kişi, meziyetlerini parıldar hale getirir. )

( Olgun kişi, meziyetleri parıldarken ışıltıyı gizleyerek çevresiyle uyum içinde kalmayı başarır. )

( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )

( Kişinin ışığı yararlı bir parlaklık sağlıyorsa, onu tartının altına gizlemelidir. Eğer sağlamıyorsa, meziyetleri geliştirmek amacıyla durmadan çalışılmalıdır. )

( Meziyet yalnız kalmaz, sürekli komşu bulur. )

( 4 Büyük Erdem:
* MAITRI/METTA[Palice] (Dostluk, iyi dilek, iyilik, sevgi ve merhamet göstermek. )

( Merhamet ve herkesin acılarına üzülmek. )

( Herkesin iyiliğine sevinmek. )

( Herkesin hatasını affetme ve görmemezlikten gelmek. )

( Erdemin ölçüsü, tüze'dir. )

( Bir şeyin, işlevini, yerine getirmesi. İLE/VE ... )

( What you are really is your virtue.
Remembering your self is virtue. )

( Aklını, en yüksek düzeyde kullanmak, tefekkür yaşamı, kuramsal temâşâ. İLE/VE ... )

( Ötekinin haklarını sağlamak, korumak ve savunmak. İLE/VE ... )

( VIRTUE vs./and MERIT )


- ERDEM ile/ve/||/<> ÖVGÜ


- ERDEN/DÛŞÎZE[Fars.] -ile

( Bakir. | Kız. )


- ERDENİ EZU -ile

( Moğolistan'daki ilk ve en büyük Budist manastırı. [İçinde de 100 tapınak kurulmuştur.] )


- ERDŐS-KO-RADO TEOREMİ ile/||/<> SPERNER TEOREMİ

( Erdős-Ko-Rado teoremi kesişen aileleri incelerken İLE Sperner teoremi antichain yapılarını inceler )

( Formül: Intersecting family )


- EREBOS ile/ve NYKS

( Mutlak karanlık. İLE/ve Gece. )


- EREK(AMAÇ) ile/ve/<> HEDEF

( Amacınızın herhangi bir beklenti taşımayan salt iyi niyet olduğundan emin olun önce. )

( Nesnelerin ve olayların alacağı biçim sizin elinizde değildir; eylemlerinizin ardındaki amacınıza gelince, o sizin elinizdedir. )

( İSTİHDAF: Amaçlama, hedef alma. )

( Be sure your attitude is of pure goodwill, free of expectation of any kind.
The shape things take is not within your power; the motives of your actions are. )

( AIM vs./and TARGET )


- EREK ile/ve/||/<>/> GEREK


- EREK ile/ve "KIBLE"


- EREK ile/ve TAVIR

( AIM vs./and MANNER )


- EREK/AMAÇ ile/değil GARAZ/GAREZ[Ar.]

( ... İLE/DEĞİL Birine karşı güdülen kötülük etme isteği, kin, düşmanlık. )


- EREKBİLİM -ile


- EREKBİLİM/TELEOLOJİ ile MEKANİZM

( Doğadaki olayların bir amaca yönelik olduğunu savunan görüş. İLE Doğadaki olayların sadece nedensel mekanizmalarla açıklanabileceğini savunan görüş. )


- EREKSİYON ile EREKTÖR

( Dikleşme, sertleşme. İLE Dik tutan, kaldıran. )


- ERENDİZ/JÜPİTER/MÜŞTERİ ile/ve/<> SEKENDİZ/SATÜRN/ZÜHAL/PÂSBÂN-I FELEK/TÂRÜM[Fars.]

( 30 yıllık. İLE/VE/<> 12 yıllık. )

( Güneş sistemindeki en büyük gezegendir. Güneş'ten uzaklığa göre beşinci sırada yer alır. Büyük ölçüde hidrojen ve helyumdan oluşmakta ve gaz devleri sınıfına girmektedir. İLE/VE/<> Güneş'e yakınlık sırasına göre 6. gezegenidir. Büyüklük açısından Jüpiter'den sonra ikinci sırada gelir. Çıplak gözle izlenebilen 5 gezegenden biridir. )

( Adını, Roma mitolojisindeki tanrıların en büyüğü olan Jüpiter'den alır. İLE/VE/<> Adını, Yunan mitolojisindeki Kronos'tan alır. )

( [Güneşe uzaklığı] 778.500.000 km. İLE/VE/<> ... )

( Yarı çapı, 69.911 km. İLE/VE/<> Ekvator çapı, 120.536 km. )

( [ayları] Europa, Ganymede, İo, Callisto, Valetudo, Amalthea, Himalia. İLE/VE/<> Enseladus, Titan, Mimas, Dione, Tethys, İapetus, Rhea. )

( ... İLE/VE/<> Satürn'ün halkalarını oluşturan toz ve kayaçların, gezegenin manyetik alanının etkisiyle hızla yüzeye doğru çekildiğini ve bu yüzden halkaların 100 milyon yıldan daha az sürede yok olması bekleniyor. )

( Büyük Kırmızı Leke, Jüpiter gezegeninde yer alan antisiklonik bir fırtınadır. Gezegenin ekvatorunun 22° güneyinde bulunur ve en az 340 yıldan beri sürmektedir. Jüpiter'in Büyük Kırmızı Leke'si, 40 bin km'ye ulaşan çapıyla o kadar büyüktür ki, üç Dünya'yı içine alabilir. İLE/VE/<> ... )

( AHVER, BİRCÎS, MÜŞTERÎ ile/ve/<> TÂRÜM )


- ERES[Ar.] ile ER'ES[Ar.]

( Çiftçilik, çiftçi olma. İLE Başı büyük, kocakafa. )


- ERGEN/YENİYETME ile/ve/<>/> YETİŞKİN ile/ve/<>/> BİLGE

( Yetişkinlerin, mükemmel olmadığını anladığımız gün. İLE/VE/<>/> Yetişkinleri affettiğimiz gün. İLE/VE/<>/> Kendini affettiğimiz gün. )


- ERGEN ile ERKEN


- ERGEN(İN) ELEŞTİRİSİ ile/ve/değil/yerine/||/<> ERGİNİN(/YETKİN) ELEŞTİRİSİ


- ERGİME ile AŞIRI ERGİME

( Sıcaklığı artırılmak yoluyla bir nesnenin katı durumdan sıvı duruma geçmesi, zeveban etmesi. İLE Erime noktasından daha aşağı bir sıcaklık derecesine düşmesine karşın birtakım koşullar altında bir sıvının katılaşmaması durumu. )


- ERGODİC ile/||/<> STATİONARY

( Ergodic zaman ortalaması uzay ortalaması İLE stationary dağılım değişmez. )

( Formül: Time equals space average İLE time-invariant )


- ERGUVAN ile/||/<> JAKARANDA/MAVİ JAKARANDA/SİYAH POUİ/EĞRELTİ AĞACI

( Baklagiller ailesinden, on metreye kadar boylanabilen, tek gövdeli, yaprak döken, çalı görünümünde bir ağaççık. İLE/||/<> Güney-Orta Güney Amerika'ya özgü, çekici ve uzun ömürlü, soluk çivit çiçekleri nedeniyle başka yerlerde yaygın olarak ekilen alt tropikal bir ağaç. )

( image
ile
image )

( CERCIS SILIQUASTRUM cum JACARANDA MIMOSIFOLIA )


- ERHAM[Ar. < RAHÎM] ile ERHÂM[Ar. < RAHM]

( Daha/pek merhametli. İLE Döl yatakları. | Akrabalar, hısımlar. )


- ERİG ile ERİG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yağ ya da yağa benzeyen, eriyen herhangi bir şey. | Donduktan sonra eriyen herhangi bir şey. İLE Cevval, etkileyici hayvan. )


- ERİK ile AYNABAKAR

( ... İLE Büyük, yumurtamsı, kırmızımsı mavi renkli bir tür erik. )


- ERİK ile BARDAKERİĞİ

( ... İLE İri ve tatlı bir tür erik. )


- ERİK ile DOMUZ ERİĞİ


- ERİK ile MALTA ERİĞİ/YENİ DÜNYA

( PRUNUS DOMESTICA cum ERIOBOTRYA )


- ERİK ile MOGOLA ERİĞİ


- ERİK ile MÜRDÜMERİĞİ

( ... İLE Bir cins, küçük ve siyah erik. )


- ERİK ile TÜRBE


- ERİK ile/ve/||/<>/> ÜZÜM ile/ve/||/<>/> CEVİZ/KOZ

( [Yenilebilen] Dışı. İLE/VE/||/<>/> Hem dışı, hem de içi. İLE/VE/||/<>/> İçi. )

( Ekşi/tatlı. İLE/VE/||/<>/> Tatlı. İLE/VE/||/<>/> [ince zarı/kabuğu soyulmazsa] hem acı, hem de tatlı | Ne acı[ince zarı/kabuğu soyulursa], ne de tatlı. )

( Şeriat. İLE/VE/||/<>/> Tarikat. İLE/VE/||/<>/> Hakikat. )

( Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu

Yunus Emre )

( Niyâzî Mısrî'nin şerhini (de) okumanızı salık veririz. )


- ERİK ile/ve/||/<> YÖRÜK

( Bahçeden uzak. İLE/VE/||/<> Kentten uzak. )


- ERİL -ile

( MASCULINE )


- ERİL EĞRELTİOTU ile/yerine DİŞİL EĞRELTİOTU


- ERİL YALANCI EŞEYSEL BOZUKLUK[Ar.] ile DİŞİL YALANCI EŞEYSEL BOZUKLUK[Ar.] ile ANORMAL EŞEYSEL GELİŞİM[Ar.]

( Erillik göstergesi/örgeni baskın gelen hünsâ. İLE Dişillik göstergesi/örgeni baskın gelen hünsâ. İLE [hukukta] Erillik ya da dişillik örgenlerinden her biri kendinde bulunan fakat bu örgenlerden birinin etkinliği, hareketi ve oluşumu ötekine baskın gelmediği ya da önde olmadığı gözönünde bulundurularak durumu belirgin olmayan hünsâ. )

( HÜNSÂ-Yİ RECÛLÎ ile HÜNSÂ-Yİ NİSÂÎ ile HÜNSÂ-İ MÜŞKÎL )


- ERİL ile/ve DİŞİL

( Yaprağı daha küçük olur. Meyve vermez. İLE/VE Yaprağı erile göre daha büyük olur. Meyve verir. )


- ERİLLİK ile/ve/> İSTİKRAR


- ERİM ile ERİM

( Bir şeyin erebileceği uzaklık, menzil. İLE İyi bir şeye işaret olan durum, beşaret. )


- ERİME ile/ve/||/<>/> BUHARLAŞMA

( Katıdan sıvıya geçiş. İLE/VE/||/<>/> Sıvıdan gaz haline geçiş. )


- ERİME ile ÇÖZÜNME ile YAYILMA


- ERİME ile/ve/değil/<> DAĞILMA


- ERİME ile/ve/değil/||/<> ERGİME

( Katı/sıvı yağda. İLE Buzda. )


- ERİN ve ERİŞKİN ile/ve/||/<>/> ERGİN

( 13-15 yaş civarına gelmiş, bülûğa ermişler. VE 18-21 yaşlarını doldurmuşlar. İLE/VE/||/<>/> İhtiyârını devrede tutanlar, nelere, ne kadar HAYIR! diyeceğini ve istencini/irâdesini neye, ne kadar yönelteceklerini bilenler/uygulayanlar. )


- ERİNÇ/ORUNLUK/HUZUR ile/ve DİNGİNLİK

( BAYSAL: Erinç ve dinginlik içinde olan. )


- ERİNÇ ile ERİNÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Belki de. İLE Huzur, rahatlık, mutluluk. )


- ERİNME ile/ve/||/<> GÖRÜNME

( Çağrıldığın yere [gitmek için]. İLE/VE/||/<> Çağrılmadığın yere. )


- ERİNMEK ile UTANMAK


- ERINNERUNG[Alm.] ile/ve/+/||/<>/> ER-INNERUNG[Alm.]

( Anımsama. İLE/VE/+/||/<>/> İçselleştirme. )


- ERÎS ile ERÎS[Fars.] ile ERİŞ[Fars.]

( Çiftçi, ekinci. İLE Zeki, uyanık, akıllı, uslu. İLE Bilek. | Endâze, arşın. )


- ERİŞKİN/LİK ile/ve YETKİN/LİK


- ERİŞMEK ile/ve/||/<> YETİŞMEK


- ERİŞTİ ile/ve SOHBETİNDE BULUNDU


- ERISTIC ile PARALOGISTIC


- ERİTEN ile ERİTİCİ ile ERİYİK

( İçinde katı bir madde eriyebilen ya da katı bir maddeyi eritebilen sıvı. İLE Eritme özelliği olan. | Bir başka maddeyi eriten, çözündüren cisim. İLE İçinde katı bir madde erimiş bulunan sıvı, mahlul. )


- ERİTROBLAST/ERYTHROBLAST ile/||/<> ERİTROSİT/ERYTHROCYTE

( Alyuvar öncüsü. İLE/||/<> Alyuvar. )


- ERİTROSİT İLE LÖKOSİT İLE TROMBOSİT ile/||/<> KAN HÜCRELERİ

( Kan elemanları ve görevleri. )

( Formül: 4-6 milyon RBC/μL )


- ERİTROSİT ile/||/<> ERİTROPOİETİK

( Alyuvar. İLE/||/<> Alyuvar yapımı. )


- ERK ile/ve EREK

( POWER vs./and PURPOSE )


- ERK ile ERKE


- ERKÂN[Ar. < RÜKN] ile ANÂSIR[çoğ. UNSUR]

( Tıpta. İLE Fizikte. )


- ERKEÇ ile ERKEÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Dalga. İLE Eril keçi. )


- ERKEĞİN PC'Sİ ile KADININ PC'Sİ

( Porno Collection. İLE Period Calendar. )


- ERKEK ile/ve KADIN

( Coşkusu başta ve fakat nispeten daha güçsüz. İLE/VE Coşkusu sonradan ve de güçlü. )


- ERKEKLERDE BEHÇET ile/||/<> KADINLARDA BEHÇET

( Erkeklerde Behçet daha şiddetli seyir İLE kadınlarda daha hafif seyreder. Erkeklerde vasküler ve nörolojik tutulum sık İLE kadınlarda mukokütanöz bulgular baskındır. Hastalık başlangıç yaşı iki cinste 20-30 yaş arası. )

( Hulusi Behçet tarafından 1937 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1889-1948) (Ülke: Türkiye) (Alan: Dermatoloji, İmmünoloji) (Önemli katkıları: Behçet hastalığını 1937 yılında tanımladı. Üçlü semptom kompleksini (ağız yaraları, genital yaralar, göz iltihabı) bir hastalık olarak ortaya koydu. İsmini taşıyan ilk Türk doktor.) )


- ERKEKLERİN, KADINLARA YAPTIĞI ÖVGÜ/İLTİFAT ile KADINLARIN, ERKEKLERE YAPTIĞI ÖVGÜ/İLTİFAT

( Kendine yakınlaş(tır)mak üzere. İLE Kendinden uzaklaştırmak, mesafe koymak üzere. )


- ERKEN BAROK ile BAROK


- ERKEN ...:
(")BOŞANMA(")K ile/ve/değil/||/<>/< BOŞALMAK


- ERKEN KALKAN YOL ALIR ile ACELE GİDEN, ECELE GİDER


- ERKEN SAMİMİYET ile/değil/yerine SAMİMİYET

( Erken samimiyet, pişmanlık doğurur. )


- ERKEN TANI/TEŞHİS ile/ve/yerine BAŞINDAN/ÖNCEDEN TANI/TEŞHİS


- ERKEN ile ERKİ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- ERKEN ile/ve/<>/değil/yerine ZAMANSIZ


- ERKENDEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GENÇ YAŞTA


- ERKEN/DEN ... ile/değil/yerine ZAMANINDA/SAATİNDE ...


- ERKETE[argo] -ile

( Dikiz. [Erketeye yatmak.] | Gözcü. )


- ERMÂ'[Ar. < REMH] ile ERMÂH[Ar. < REMH]

( Çok güzel ve cilveli olan.[sevgili] İLE Vuruşlar, darbeler. | Mızraklar, süngüler.[< RUMH] )


- ERMENİCE ile/ve/değil/<> KRAPAR ERMENİCESİ

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Kilise mensuplarının ya da "Aristokrat"ların bildiği/kullandığı Ermenice. )


- ERMİŞ ile/değil ERİMİŞ


- ERNEK/ERNGEK ile ERNGEN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Parmak. İLE Bekâr. )


- ERNGEYÜ ile ERNGEYÜ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Altı parmağı olan adam. İLE Çok kısa boylu kişi.[Neredeyse iki arşın olan.] )


- EROS ve/||/<> LİBİDO
ile/ve/||/<>/<
TANATOS ve/||/<> DESTRUDO

( Eşeysel ve varoluş yönünde dürtü ve güdü. İLE/VE/||/<>/< Varoluşsal dürtü ve güdü. )

( SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/< EDOARDO WEISS )


- EROS ile ERIS

( Aşk. İLE Kavga. )


- EROS ile/ve HİMEROS

( Aşk. İLE/ve Arzu. )


- SEVGİDE:
[Yun.] EROS ile/ve/||/<>/> PHILOS ile/ve/||/<>/> STORGE ile/ve/||/<>/> LUGUS ile/ve/||/<>/> MANIA ile/ve/||/<>/> PRAGMA ile/ve/||/<>/> PHILAUTIA ile/ve/||/<>/> AGAPE

( Eşeysellikteki sevgi. İLE/VE/||/<>/> Etkileyici sevgi, dostluk sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Aile/akraba sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Oyun sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Takıntılı sevgi. İLE/VE/||/<>/> Kalıcı sevgi. İLE/VE/||/<>/> ["]Benlik["] sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Tanrısal/Aşkın sevgi. )


- EROS ile TANATOS


- EROTİK ile/ve PORNOGRAFİK

( İnsan gövdesinin, sevişmenin, düzüşmenin belirli bir sınır/konu çerçevesinde, çıplaklığını, eşeysel uyarıcılığını yansıtması/taşıması. İLE Sevişme ve düzüşmenin, eşeysel örgenlerin tüm çıplaklığı, yoğunluğu ve yakın çekimiyle sunulması. )

( Zevkli. İLE/VE Heyecanlandırıcı. )


- EROZYON ile KISIRLAŞMA


- ERŞ-MUKADDER[Ar.] ile ERŞ-İ GAYR-İ MUKADDER[Ar.]

( Ölüme neden olmayarak kesilen ya da kullanılamaz duruma getirilen örgenlere özgü, miktarı belirli olan diyet. İLE Ölüme neden olmayan ve miktarı belirli olmayan örgenler için bilirkişinin takdir ve tayinine bırakılan diyet. )

( ERŞ[Ar. çoğ. URÛŞ]: Sakatlanan bir örgen için neden olan kişiden alınan şerî diyet, kan pahası. | Satılık malın, kusuru dolayısıyla değerinden indirilen para. )


- ERŞ[Ar. çoğ. URÛŞ] ile ERS[Ar.]

( Sakatlanan bir örgen için kesenden alınan diyet, kan pahası. | Satılık malın kusuru dolayısıyla değerinden indirilen para. İLE Gözyaşı. )


- ERS[Fars.] ile ERZ/ERZİŞ[Fars.] ile ERZ/ERÜZ[Ar.][Fars.]

( Gözyaşı. İLE Değer, kıymet, kadir ve îtibar. İLE Pirinç.[hubûbat] )


- ERSÜ[Oğuz] ile
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Süfli, ahlâksız kişi. İLE ... )


- ERTE ile SABAH
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Sabahın körü. )


- ERTELEME ile/ve/||/<>/< ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK


- ERTELEME ile BASKILAMA ile PLÂNLAMA ile İZLEM/STRATEJİ

( TO POSTPONE/DEFER vs. TO OPPRESS vs. PLANNING vs. STRATEGY )


- ERTELEME ile/ve GECİKTİRME

( TE'HÎR[< AHAR] )


- ERTELEME ile/ve/değil ÖTELEME

( [not] TO POSTPONE/DEFER/DELAY vs./and/but TO GET FURTHER/BEYOND )


- ERTİK ile YOL
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( İşlek yol. İLE ... )


- ERÜK ile ERÜK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Şeftali, kayısı, erik gibi meyveler. İLE Duvar ya da duvara benzer şeylerin üzerindeki gedik ya da çatlak. )


- ERVA'[Ar.] ile ERVÂH[Ar. < RÛH]

( Çok güzel genç. | Son derece cesur ve yiğit. İLE Canlar, yaşamın cevher"ler"i. )


- ERZE -ile

( Çam ağacı. )


- ERZE[Ar.] ile ERZE[Ar.]

( Çam ağacı. İLE Samanlı sıva çamuru. | Çamdan çıkarılan zift. | Eski yönteme göre yeryüzünün bölündüğü yedi iklim.[yedi parçadan birinci iklim, ekvatora yakın olan bölge.] | Çam. )


- EŞ ANLAMLI ile EŞ KÖK ANLAMLI

( SYNONYM ile PARONYM )

( MÜTERADİF[< RİDF]: Birbirine bağlı olan, birbirinin ardı sıra giden. | Yazılışı ayrı, anlamı bir olan sözcük. İLE ... )


- EŞ ANLAMLI ile/ve/değil YAKIN ANLAMLI


- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve ÇİFT ANLAMLI/LIK


- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve ÇOK ANLAMLI/LIK


- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve EŞ ZAMANLI/LIK

( SYNONYM vs./and SYNCHRONIZE )


- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve/değil YAYGIN ANLAMLI/LIK


- EŞ GÖNDERİM ile EŞ GÖNDERİMSEL

( CO-REFERENCE vs. CO-REFERENTIAL )


- EŞ(KARI/KOCA/SEVGİLİ/FLÖRT, EHVER[Fars.], PARTNER[İng.]/KORTE[İt.]) ile İŞ

( Tümüyle övgüye değer, yüce biri ile karşılaştığınız zaman, sevginiz ve hayranlığınız, doğru davranma dürtüsü sağlar. )

( İş ve özel ilişkilerde, âdil ve dengeli kalmak için çaba gösterilmelidir. )

( KEBÛTER-İ HAREM: Ulaşılamayan sevgili. )

( Sevgilinin eşiğinde ölene şaşırılmaz, sağ kalana şaşırılır. )

( SPOUSE vs. BUSINESS
When you meet somebody wholly admirable, love-worthy, sublime, your love and admiration will give you the urge to act nobly. )


- EŞ ÖZDEŞİM ile TAMAMLAYICI ÖZDEŞİM


- ES-SURET'UL-HÂSILA ile HUSÛL'ÜS-SURET

( Bilgi(sonuç). İLE Bilme(süreç). )


- ES VERMEK ile/değil/yerine VİRGÜL KOYMAK


- EŞ ile/ve ÇİFT

( BA'L )

( SPOUSE vs./and COUPLE )


- EŞ ile/ve/<> EHİL

( İyi eş, ötekini, "çantada keklik" görmez. Başkalarıyla birlikteyken, kendine özenen ama eşiyle baş başayken yeterince özenmeyen eş, "ötekini çantada keklik" "görmeye" başlamış demektir. Ötekine karşı (bakımına, görünüşüne, duruşuna) özen göstermemek, ötekini etkilemeye ve ara sıra -yani sık sık- yeniden elde etmeye çalışmamak, ilişkinin zeminini dinamitlemekle birdir. İlişki, sürekli yenilik ve tazelikle beslenmesi gereken canlı bir varlıktır. Onu, kendi haline ya da ötekinin insafına bırakmak, güçsüz düşüp ölmesini seyretmekle birdir.

İyi eş, ilişkisini, yaşamın öteki parçalarından önde tutar. Herkesin işi, gücü, kariyeri, evi, anası, babası, tamir edilecek eşyası, ödenecek faturası var. Bunlar, kimseyi ayrıcalıklı kılmaz. Hayat memat konularını, ilişkisine dayanarak ya da sürekli sırasını kaydırarak halletmeye çalışan eş, ilişkiyi öldürür. İyi eş, yaşam konularından, ilişkisini beslemeye çalışan ve ilişkisinden güç alan eştir.

İyi eş, ötekinin gereksinimlerini anlamaya ve karşılamaya isteklidir. Kediler, çiçekler ve çocuklar gereksinimlerini önceden ifade edemezler. İfade edebildiklerinde, iş işten çoktan geçmiş olur. Bu yüzden, varolanların gereksinimleri, önceden sezilmeli ve zamanında ilgilenilmelidir. Yoksa ölürler. İyi eş; ilgi, özen, şefkat gereksinimlerini önceden sezmeye istekli ve bunların söylenmesine gerek bırakmadan karşılamaya hevesli eştir.

İyi eş, ne zaman hareket etmek, ne zaman durmak gerektiğini bilir. Bazen yaşamda ve ilişkide, bize bırakılsa asla öyle yapmayacağımız işleri yapmakla, bazen de bizim için yapılmasında hiç de sakınca olmayan ama deneyim kabımızda olmayan durumlarla karşı karşıya kalırız. Esneklik gösterip yeni koşullara uyum sağlamayla, olduğu gibi durup etrafı kendine göre biçimlendirme arasındaki çizgiyi koruyabilen eş, iyi eştir.

İyi eş, kendine değer verir. Yokluk üzerinden aşk, kendi eksiğini, ötekinin "tamlığından", tamamlamaya çalışmak demektir. Varlık üzerinden aşk ise "olmuş" bir benliği, ötekiyle birlikte daha da zenginleştirmektir. Kendilik değerini, öteki üzerinden tamamlamaya çalışan eş, bunun sonucunda, hayal kırıklığına uğrayacaktır. İlişkideki kişilerin birbirini geliştirip büyütmesi ne kadar zenginleştiriciyse, birinin, öteki üzerinden tamamlanması o kadar fakirleştiricidir. Yokluk üzerinden âşık olandan, iyi eş çıkmaz.

İyi eş, zihnindeki bir ideali değil, olduğu haliyle ötekini sever. Kusursuz âşık arayan, aşksız kalacaktır. Bir süre idare etse bile her türlü idealleştirme, günün birinde hayal kırıklığı olarak dönecektir. Gerçek kişi, kusurlu, mantıksız ve fevri olabilir. Aklıyla değil, duygularıyla karar verebilir. İnatçıdır ve sözünden dönmeyi beceremeyecek kadar boş gururludur. Tıpkı, sizin ve benim gibi.

İyi eş, değiştiremeyeceği şeyleri sevmeyi (ya da vazgeçmeyi) bilir. Pek çok öğretiye göre en büyük bilgelik, kişinin neyi değiştirip neyi değiştiremeyeceğini bilmesidir. Eğer eşinizin boyundan, bazı huyundan, bazı alışkanlıklarından pek de memnun değilseniz, ya bunlarla beraber olmayı öğreneceksiniz ya da bu ilişkiyi sürdürmeyeceksiniz. Buradaki öğrenme, kesinlikle tahammül etmeyle karıştırılmamalı. Tahammül, er ya da geç patlayacak bir bombadır. Eğer farklı bir şeyi sevebilme beceriniz varsa, bu becerinizden bu "değişmeyecek" özellikleri sevmeyi öğrenmekte yararların. Yok eğer bunlara tahammül etmekte olduğunuzu hissederseniz, derhal yolunuzu değiştirin. Ne dikene dokunun, ne de gülü incitin.

İyi eş, ötekine açıktır. Nasıl ki, öteki, "ideal" değil "gerçek" bir insansa, ilişkideki kişi olarak biz de ideal değiliz. Hedef bu olabilir. Çıtayı düşürmek gerekmez. Ama çıtanın bulunduğu yerle olduğumuz yer arasındaki mesafeyi iyi belirlemek ve bunu açıkça ortaya koymak, ilişkinin sürmesi için olmazsa olmaz koşuldur. Yoksa, yaşamımız "-mış gibi" oyunuyla geçer. Bu da çok enerji ve çok tahammül gerektirir. Yani er ya da geç patlar. Açıklık, pek çok stres kaynağının ve iletişim kopukluğunun kökünü kurutan, sağlam bir ilâçtır.

İyi eş, zamanı iyi geçirmek için uğraşır ve kötü zamanlara birlikte direnmeyi bilir. İyi eş, iyi zaman geçirmek ve zamanı iyi geçirmek için fırsatların, ayağına gelmesini beklemez. Fırsat yaratır. Kötü zamanlar ise, iyi eş için, birlikte öğrenme, büyüme ve güçlenme zamanlarıdır. Dahası, yaşamı ve birbirini daha iyi tanıma ve yakınlaşma fırsatlarıdır.

İyi eş, ötekinin, kendine nasıl davranmasını istiyorsa, ona, öyle davranır. Almanın, vermekten çok daha kolay olduğu bir dünyada, ötekine denk ve eşit davranmak, gerçekten ciddi çaba ister. Ama ötekinin yerine kendini koyabilmek, empati yapabilmek, önden sezebilmek; bunları isteyebilmenin, bunları elde edebilmenin -koşulu değil ama- karşılığı. İyi eş, koşul sürmeyen ama karşılığın ne olduğunu bilen eştir. )


- ES ile ESGÜ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yırtıcı hayvanların avı olan hayvan. İLE Harman savurma işinde kullanılan sepet. )


- EŞ ile/||/<> EŞHÂS

( Onun. İLE/||/<> Şahıslar. )


- EŞ ile/ve/||/<> EŞİT


- EŞ ile EŞLİG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Arkadaş, yoldaş. İLE Samimi tavırları olan kişi. )


- EŞ ile/ve/>/değil KARDEŞ

( Bazı çiftlerin uzun süreli ilişkileri, zamanla daha da yakınlaşarak ve birbiriyle benzeşerek, eş durumundan kardeş durumuna doğru yönelebilmektedir. )


- EŞ ile/ve ORTAK

( Allah'a şirk, eşe şerîk koşulmaz. )

( ZEVC/E ile/ve ŞERÎK[çoğ. ŞÜREKÂ] )

( SPOUSE vs./and PARTNER )


- ESÂBİ'[Ar. < ISBI] ile ESÂBÎ'[Ar. < ÜSBÛ] ile ES'ABÎ[Ar.]

( Parmaklar. İLE Haftalar. İLE Gayet güzel ve beyaz göz. )


- ESÂKIF[Ar. < ÜSKUF] ile ESÂKİF[Ar. < ESKEF]

( Piskoposlar, metropolitler. İLE Eskiciler, kunduracılar, köşkerler. )


- ESÂME ile/||/<> ESÂMİLER ile/||/<> PURUZ

( Yeniçerililer'in kayıtlı olduğu kütük defter. İLE/||/<> Ana kütük defterine adı ve ücreti yazılmış yeniçeriler ve öteki görevlilere verilen ad. İLE/||/<> Rumeli'de tutulan tevzî defterlerine verilen ad. )


- ESÂMİ ile/||/<> MEZKÛR ile/||/<> MUTEBER

( Adlar. İLE/||/<> Zikredilen, sözü edilen. İLE/||/<> İtibar edilen, kabul gören. )


- ES'ÂR[Ar. < SI'R] ile ES'ÂR[Ar. < SU'R]

( Satılan şeylerin bilinen fiyatları, narhlar. İLE Yiyecek-içecek artığı. )


- EŞ'ÂR[Ar. < Şİ'R] ile EŞ'AR[Ar. < ŞAİR]

( Ölçülü/vezinli ve uyaklı/kâfiyeli sözler. | Kıllar.[< ŞA'R] İLE En/daha güzel şiir okuyan. )


- ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) FİLMİ ile ÖTEKİLER


- ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) ile/ve/||/<>/> LA CASA DE PAPEL

( ile/ve/||/<>/> )

( TUTUKEVİ(HAPİSHANE)

ESARETİN BEDELİ (SHAWSHANK REDEMPTION) (1994)

THE OZ (dizi)

PRISON BREAK (dizi)

PAPILLON (1973)

ESCAPE FROM PRETORIA (2020)

TUTUKLULAR (PRISONERS) (2013)

SON KALE (THE LAST CASTLE) (2001)

ALCATRAZ

İLK KIYIM (MURDER IN THE FIRST) (1995)

YARGIÇ (THE JUDGE) (2014)

ZİNDAN ADASI (SHUTTER ISLAND) (2010)

SUÇ ÇIKMAZI (FELON) (2008)

UN PROPHÈTE (2009)

CELDA 211 (2009)

HUNGER (2008)

PRZESLUCHANIE (1989)

BIRDMAN OF ALCATRAZ (1962)

IN THE NAME OF THE FATHER (1993)

LE TROU (1960)

LA CASA DE PAPALLE (dizi) (2017-2020)



BİR TÜR/BÖLÜM TUTUKLULUK/TUTSAKLIK

YEŞİL YOL (GREEN MILE) (1999)

YEDİ (SEVEN) (1995)

12 YILLIK TUTSAKLIK (12 YEARS A SLAVE) (2013)

TİBET'TE YEDİ YIL (SEVEN YEARS IN TIBET) (1997)

YENİ YAŞAM (CAST AWAY) (2000)

TRUMAN SHOW (1998)

HÜCRE NO:7 MUCİZESİ (MIRACLE IN CELL NO:7) (2013)

KÜP (CUBE) I, II, III (1997, 2002, 2004)

DENEY (THE EXPERIMENT) (2010)

OYUN (THE GAME) (1997)

BUGÜN, DÜNDÜ (GROUNDHOG DAY) (1993) :)

SOFİ'NİN SEÇİMİ (SOPHIE'S CHOICE) (1982)

ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK (THE BOY IN THE STRIPED PAJAMAS) (2008)

SCHINDLER'İN DİZİNİ (SCHINDLER'S LIST)(1993)

PİYANİST (2002)

THELMA VE LOUISE (1991)

GİZLİ SAYILAR (HIDDEN FIGURES) (2016)

BİRKAÇ İYİ ADAM (A FEW GOOD MEN) (1992)

TERMINAL (2004)

BİZ MELEK DEĞİLİZ (WE ARE NOT ANGELS) (1989)

ÇAŞIT OYUNU (SPY GAME) (2001)

SÜREKLİ GENÇ (FOREVER YOUNG) (1992)

KIRILMA NOKTASI (POINT BREAK) (1991)

TANGO VE CASH (1989)

DÖVÜŞ KULÜBÜ (FIGHT CLUB) (1999)

127 SAAT (127 HOURS) (2010)

GELECEĞE DÖNÜŞ (BACK TO THE FUTURE) I, II, III (1985)

YAŞLI DELİKANLI (OLDBOY) (2003)

JUMANJİ (1995) )


- ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) ile/ve/||/<>/< RASHOMON

( "Rashomon Etkisi"nin, felsefe, bilim, sanat, sinema, psikoloji, tüze(hukuk), adlî tıp ve psikoloji alanlarındaki karşılıklarını daha kapsamlı değerlendirebilmek için Rashomon filmini izleyebilir ve sevgili Sevil Atasoy hocamızın sunumunu dinlemek için burayı tıklayınız... )

( )

( )


- ESAS ile ESANS[İng. < ESSENCE]


- ESÂS[Ar.] ile ESÂS[Ar. çoğ. ESÂSÂT]

( Döşeme, minder gibi ev eşyası. İLE Asıl, temel, dip, kök. | Doğruluk, gerçek. )


- ESAS ile/ve/||/<> İRÂDE ile/ve/||/<> SONUÇ"

( Usûl/yöntem, esastan önce gelir/gelmelidir. İLE/VE/||/<> İhtiyâr[< Hayır!][yapmama bilgisi/isteği], irâdeden[yapma bilgisi/isteği] önce gelir/gelmelidir. İLE/VE/||/<> Süreç, sonuçtan önce gelir/gelmelidir. )


- ESAS ile ÖNCELİKLİ

( BASE vs. PRIMARY )


- ESAS ile TAMAMLAYICI

( BASE vs. COMPLEMENTARY )


- ESAS ile/ve/< USÛL/YÖNTEM

( Temel, öz. İLE/VE/||/< Yöntem, yol, uygulayım, metot. )

( Usûl olmadan vusûl olmaz.[Yöntem olmazsa kavuşulmaz/ulaşılmaz.] )

( Anayasa ve bazı/çoğu önemli davalar, önce usûlden sonra esastan ele alınır. )

( Kızgın tencere, bir kulpundan tutulmaz. )

( [öncelik ve simge/benzetme olarak]
Dere. İLE/VE/||/< Okyanus.
"Okyanus". İLE/VE/||/< "Dere".

[örnek ve deyim olarak]
Okyanus[u geçmek]. İLE/VE/||/FAKAT/NE YAZIK Kİ Dere[de boğulmak][usûlün öncelikli tutulması ve/ya da bulunmaması durumunda]. )

( BASE vs./and/||/< METHOD )


- ESAS/ASIL ile/ve/||/<> DAYANAK


- ESASINDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ESNASINDA


- ESBÂB ile/||/<> ERBÂB

( Sebepler. İLE/||/<> Sahipler, malikler. )


- EŞBACAKLILAR -ile

( Denizlerde, karalarda ve tatlı sularda, başka hayvanların asalağı, asalakların arakonakçısı ya da özgür olarak yaşayan kabuklular takımı. )


- EŞBÂH[Ar. < ŞEBÂH] ile EŞBÂH[Ar. < ŞİBH/ŞEBÎH]

( Kişiler, nesneler, gövdeler. | Büyük kapılar. | Uzaktan görünen şeyler, hayaller, karaltılar. İLE Nazîrler, misiller, benzeyenler, eşler. | İbn-i Nüceym ile İbn-i Vekîl'in "Furû"a, Süyûtî'nin "nahv"e ait ünlü eserleri.[el-eşbâh ve-n-nezâir] )


- EŞCA'[Ar. < ŞECÎ] ile EŞCÂR[Ar. < ŞECER]

( Daha şecâatli, en cesur ve yiğit. İLE Ağaçlar. )


- EŞCÂR ile/||/<> EŞCÂR-I MÜSMİRE ile/||/<> EŞCÂR-I GAYR-İ MÜSMİRE

( Ağaçla. İLE/||/<> Meyveli Ağaçlar. İLE/||/<> Meyvesiz ağaçlar. )


- EŞDEĞERLİ ile EŞDEĞERLİLİK ile EŞDEĞERLİLİK İLKESİ

( ... İLE ... İLE Sabit ivmelenen bir düzen(sistem) ile sabit genel çekim alanı, birbirinden ayırt edilemez. )


- EŞDEĞERLİLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜK


- EŞDUYUM/DUYGUDAŞLIK/EMPATİ[İng. < EMPATHY < Yun.] ile/ve ÖZGECİLİK BEN DÜŞMANLIĞI DİĞERGÂMLIK[Fars.]["DİĞERKÂMLIK" değil!]/ALTURİZM/ALTRUİZM/ALTRUISM[İng.] ile/ve İNSAN SEVGİSİ/FİLANTROPİ[İng.;Fr. < Yun. PHILO-ANTHROPOS]


- ESEDÎ ile/||/<> EŞREFÎ ile/||/<> FLORİ ile/||/<> MECİDİYE ile/||/<> LARİN ile/||/<> SULTANÎ ile/||/<> DUKA ALTINI ile/||/<> MANGIR ile/||/<> GANİMET

( Üzerinde aslan görseli bulunan Osmanlı parası. İLE/||/<> XVI. yy.dan sonra çıkartılan para. İLE/||/<> Osmanlı devletinde de kullanılmış Floransa parası. : İLE/||/<> 1840 yılında basılmış 20 kuruş değerinde gümüş sikke. İLE/||/<> Basra'da kullanılan bir gümüş para. İLE/||/<> Mısır Trablus ve Cezayir darphanelerinde basılan Osmanlı altını. İLE/||/<> Venedik altını. İLE/||/<> Bakırdan yapılmış iki buçuk para değerinde sikke. İLE/||/<> Savaşta düşmandan ele geçirilen mal. )


- ESEF[Ar.] ile GAMM[Ar.] ile HASRET[Ar.]


- EŞEK ARISI ile AFRİKALILAŞTIRILMIŞ ARI

( WASP vs. HAD AFRICAN BEE )

( VESPA cum ... )


- EŞEK ARISI ile AMAZON EŞEK ARISI

( ... vs. CLISTOPYGA CRASSICAUDATA )


- EŞEK ARISI ile BÜYÜK/DEV EŞEK ARISI (YAK KATİLİ)

( ... İLE Çok büyüklerdir ve iğneleri 2.5 cm. uzunluğundadır. )

( ... İLE Yılda elliden fazla kişinin ölümüne neden olurlar. )

( ... İLE Japonya'da yaşarlar. )

( VESPIT vs. (GIANT) HORNET )

( VESPA CRABRO cum VESPA MANDARINA )


- EŞEK ARISI ile ÇÖMLEKÇİ ARISI

( WASP vs. POTTER WASP )


- EŞEK ARISI ile YER EŞEK ARISI (AĞUSTOSBÖCEĞİ KATİLİ)


- EŞEK BAŞI (DEĞİLIM/Z) ile/ve/değil/yerine/||/<> BOSTAN KORKULUĞU (DEĞİLIM/Z)


- ... EŞEK DEĞİLSİN YA ... ile/yerine İSTER İSTEMEZ


- EŞEK HAZZI ile SANATÇI HAZZI

( DONKEY PLEASURE vs. PLEASURE OF ARTIST )


- EŞEK/EŞGEK/EŞYEK[dvnlgttrk] ile AHDERİY/YAHMÛR[Ar.]/GÛR[Fars.]

( ... İLE Yaban eşeği. [ÂNE: Dişil ve yabanî eşek. | Yabanî eşek sürüsü.] [BEYDÂNE: Yabani dişil eşek.] )


- EŞEK ile ASYA YABAN EŞEĞİ

( ... İLE Moğolistan'da. )


- EŞEK[Ar.] ile EŞEKK[Ar.]

( Hayvan. İLE Çok şek sahibi, fazla ikircikli, tereddüd eden. [SEPTİK] )


- EŞEK ile/değil/yerine/>< EŞİK

( Eşiğe yatmayan, eşektir. )


- EŞEK ile HİMÂR

( ... İLE Eril eşek. )


- EŞEK ile KARAKAÇAN

( ... İLE Atgillerden, uzun kulaklı hayvan. | Odun kesme, duvar örme, sıva yapma vb. işlerde kullanılan üç ya da dört ayaklı sehpa. )

( ... cum EQUUS ASINUS )


- EŞEK ile YABANEŞEĞİ

( ... İLE Atgillerden, Hazar Denizi dolaylarında yaşayan, eşeğe çok benzeyen yaban hayvanı. )

( ... cum EQUUS ONAGER )


- EŞELEMEK ile DEŞMEK

( TO SCRATCH vs. TO DIG UP )


- EŞELEMEK ile KAZMAK/KAZIMAK


- ESEME/ESTEM/MANTIK ile/ve/<> ALGI DÜZENEĞİ(/"DÜŞÜNCE KALIBI")(/PARADİGMA)


- ESEME/MANTIK ile/ve/<> ANLAMA YÖNTEMİ

( LOGIC vs./and/<> METHOD OF MEANING )


- ESEME/MANTIK ile/ve/> ÇIKARIM

( LOGIC vs./and/> INFERENCE )


- ESEN ile ESEN[Fars.]

( Sağlık/lı. İLE Kolay. )


- ESENTEPE ile ESENTEPE

( Mecidiyeköy - Zincirlikuyu arasında bir semt. İLE Silâhtar - Yıldız Tabya arasında bir semt. )


- ESER ÖĞELER(ELEMENTLER) ile/ve ULTRA ESER ÖĞELER(ELEMENTLER)

( Gövdenin günlük gereksiniminin 100 miligramdan az olduğu elementler. İLE/VE Eser elementlerin binde biri kadar yani günde 100 mikrogram gerekli olan elementler. )

( Kritik önemi olan [esansiyel] elementler [Canlılığın devamı için mutlaka alınması gereken olmazsa olmaz elementlerdir.]: Magnezyum, demir, çinko, bakır, mangan, molibden, krom, selenyum, kobalt, flor, iyot, boron, nikel, vanadyum ve silikon. )


- ESER[Ar.] ile ESER[Ar. çoğ. ÂSÂR]

( Serçe kuşu. İLE Nişan, iz, alâmet. | Te'lif. | Basılmış kitap. | Hadîs-i şerîf. | Tarih, vakayi kitabı. | Bir kimsenin meydana getirdiği şey. | Te'sir. )


- ESER ile/ve İŞÂRET


- ESER ile/ve/<>/=/|| ÖĞRENCİ


- ESER ile/ve/<>/|| ŞAH-ESER


- EŞEŞEYSEL/LİK ile/değil HEMEŞEYSEL/LİK

( Eşeysel işlevler, beyin ve eşeşeysellik - Sinan Canan )

( [not] HOMOSEXUALITY vs./but BISEXUALITY )


- EŞEYSEL BOŞALMA ile/ve HEYECANSAL BOŞALMA

( En doğal haliyle, gövdenin ve eşeysel örgenlerin fiziksel devinim ile gerçekleştiği yakınlık ve paylaşımın, titreme, sarsılma, penisten/vajinadan özel sıvının(belsuyu) dışarı çıkması gibi çeşitli dışavurumlar ve yoğunluklar yaşanması. İLE Bir düşüncenin/hayalin/projenin/işin gerçekleşmesi yönündeki enerjinin içinde bulunulan ana yaklaşması, geç kalma, bir aracı kaçırmada yaşanan heyecan gibi çok çeşitli özel durumlar ile yaşanabilen heyecanlar ve kendinden geçiş derecesindeki mutlulukların yaşanması durumu ve eşeysel uyarılma/yoğunluk ve boşalım deneyimi. )

( ŞEKKÂZ: İlişki sırasında girişten/duhûlden önce boşalan kişi. )

( SEXUAL EJACULATION vs./and EXCITABLE EJACULATION )


- EŞEYSEL ENGELLENME ile/ve/değil VAROLUŞSAL ENGELLENME


- KARIN/EŞEYSEL ÖRGEN/LER:
ARKA/DA ile/ve/değil/||/<> ÖN/DE

( Dört ayak üstündeyken/üstündeyse. İLE/VE/DEĞİL/||/<> İki ayak üstündeyken/üstündeyse. )

( Hayvanda ve insan gövdesinde. İLE/VE/DEĞİL/||/<> İnsan gövdesinde. )


- EŞEYSEL USANDIRI/TÂCİZ ile BEZDİRİ/YILDIRMA/MOBBING


- EŞEYSELLİK/SEKS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARILMAK

( ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KOÇA )


- EŞEYSELLİK/SEKS:
"GÜÇ KAYBETMEK" ile/değil/yerine DENGELENMEK/UYUMLANMAK/FABRİKA AYARLARINA GERİ DÖN(DÜR)MEK


- EŞEYSELLİK/"SEKS YAPMAK" ile/ve/değil/yerine EŞEYSELLİĞİN HAKKINI TESLİM ETMEK


- EŞEYSELLİK/SEKS ile/değil SEVGİNİN (ÇEŞİTLİ) (FİZİKSEL) DIŞAVURUMLARI


- EŞEYSELLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARKADAŞLIK/DOSTLUK

( BAHNÂME: Eşeysellik ilminden bahseden kitaplardır. [Daha önceleri tıp kitabı olarak çalışılmıştır.] )

(

ARKADAŞ-SEVGİLİ OLABİLMEK

Kişi, bazen arkadaşlarına sevgili gibi davranıyor. Sahipleniyor, kıskanıyor ama gırtlağına çökmeden. Tatlı tatlı flört ediyor ama sınırları aşmadan. Birlikte gülmekten ölüyor, çok ama çok eğleniyor, dağıtıyor, yerlere düşüyor, gecenin cılkını çıkarıyor ama o arkadaş ya, sevgili değil ya, hiç sorun olmuyor. Her şeyi konuşuyorlar, pek fazla sansür uygulamıyor, sürekli anlatıyorlar, fazlasıyla ilgili oluyor; kulaklarını kocaman kocaman açıp, dinliyor. En önemlisi de büyük bir coşkuyla sonsuza kadar yapılan işler üzerine konuşabiliyorlar, çünkü iş paylaşılabiliyor, birlikte benzer işler üretiliyor. Müthiş bir "zevkle" dedikodu yapabiliyor, hatta kendi karısını, kocasını, sevgilisini bile çekiştirebiliyor. Arkadaşlık, bu açıdan kişinin yaşamını sürdürebilmesi için büyük bir avantaj oluyor.

Ama kişiler, sevgilisine her zaman arkadaş gibi davranamıyor. Bir kere, eleştiriler, haliyle bu kadar net dile getirilemiyor. Sevgiliyle bir arkadaşla konuşulduğu gibi her zaman rahat da konuşulamıyor. Tehlikeli sularda dolaşmaktan kaçınmak gerekiyor. Çünkü sonuçları var bunun, bedelleri var bunun, ödemek gerekiyor, burnundan fitil fitil getirebilir, dikkatli olmak gerekir, çünkü sevgililik onuru yaralanıyor. Kişiler, sevgiliyken, evliyken çok daha duyarlılaşıyor. En küçük davranışa bile "Bana bunu nasıl yapar?" oluyor. Oysa arkadaşının kaldırabileceği sınırlar çok daha geniş. Kişi, her zaman sevgiliyi dinlemek de istemiyor. Tüm gün başkalarını dinlemiş olduğundan sıkılmış oluyor, gına gelmiş oluyor. Ya da öteki, seni dinlemek istemiyor. Eve bir sessizlik çöküyor, "Tetiği ilk kim çekecek?" diye gergin bir bekleyişe giriliyor. Bir de tabii sevgiliyle ya da kocayla sabahlara kadar zıplanıp eğlenilemiyor. Kalabalık içinde işin içine baskalarının ne düşüneceği girdiğinden gerilim artıyor, "biz"i düşünmekten "ben" karambole gidiyor.

Sevgiliyle başka bir koza yaratılıyor, o koza içine giriliyor. Hiç itirazım yok, o da güzel ama ayrı kategorilerdeki ilişkiler gibi sanki: Arkadaş olunca başka şeyler paylaşılıyor, sevgili ya da evli olunca başka şeyler paylaşılıyor. Bana daha iyisi, bu iki kategoriyi birleştirebilmek gibi geliyor. Bunun ideal bir şey olduğunu düşünüyorum: Arkadaş-sevgili olabilmek. Hem arkadaşın, hem de sevgilin gibi olabileceğin biri, hem arkadaşlığı, hem de sevgililiği paylaşabileceğin biriyle üretmek, gülmek, ağlamak, konuşmak, çekiştirmek çok daha heyecan verici geliyor. Kolay bir şeyden söz etmiyorum tabii. Arkadaş gibi zamanı geldiğinde geri çekilebilmek, uygun düştüğünde de sevgili gibi saldırabilmek, bu iki rolü birbirine karıştırmadan oynayabilmek her baba yiğidin harcı değil. Ama yapabilenler de yok değil. Yapabilenler mutluluğu ve güzellikleri yakalayabiliyor.



DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!

Kırlangıç, birine âşık olmuş.

Penceresinin önüne konmuş, tüm cesaretini toplamış, tüylerini kabartmış, güzel durduğuna ikna olduktan sonra....

Küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş.

Tık...tık...tık...

Adam, cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle ugraşıyormuş. Bir meşgulmüş, bir meşgulmüş! Kimmiş onu işinden alıkoyan?

Minik bir kırlangıç!

Heyecanlı kırlangıç, telâşını bastırmaya çalışarak, deriiin bir nefes almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:

- Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma! Uzun zamandır seni izliyorum. Bugün cesaret buldum konuşmaya. Lütfen pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.

Adam, birden parlamış.

- Yok daha neler?

- Durduk yerde sen de nereden çıktın şimdi? Olmaz alamam! demiş.

Gerekçesi de sersemceymiş:

- Sen kuşsun! Hiç kuş, insana âşık olur mu?

Kırlangıç, mahçup olmuş. Başını önüne eğmiş. Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha denemiş:

- Adam, adam! Haydi aç artık şu pencereni. Al beni içeri! Ben sana dost olurum. Hiç canını sıkmam.

Adam kararlı ve ısrarlı:

- "Yok, yok! Seni içeri alamam" demiş. Biraz da kabaymış, sözü kısa kesmiş:

- İşim gücüm var, git başımdan!

Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç, son kez adamın penceresine gelmiş:

- "Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi al beni içeri. Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım. Çünkü, ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnızsın! Yalnızlığını paylaşırım..." demiş.

Bazıları, gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam bu yalnızlık sorununa içerlemiş. Pek sinirlenmış.

- Ben yalnızlığımdan memnunum demiş. Kuştan onu rahat bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca, başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.

Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş, sonra kendine itiraf etmiş:

- "Hay benim akılsız başım!" demiş.

- Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim? Şimdi böyle kös kös oturacağıma, zevkli vakit geçirirdik birlikte.

Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendi kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş:

- Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu içeri alır, mutlu bir yaşam sürerim.

Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama... Onunki hiç görünmemış!

Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna. Kırlangıç yokmuş!

Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.

Olanları anlatmış. Bilge kışi, gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:

- Kırlangıçların ömrü altı aydır...

* * * * *

Yaşamda bazı fırsatlar vardır, sadece bir kez elimize geçer ve değerlendiremezsek uçup gider.

Yaşamda bazı kişiler vardır, sadece bir kez karşımıza çıkar, değerini bilemezsek kaçıp gider. Ve asla geri gelmez. )

( [not] SEXUALITY vs./and/but/||/<>/< FRIENDSHIP
FRIENDSHIP instead of SEXUALITY )


- EŞEYSELLİK ile EŞEYSEL BİRLEŞME/BİRLİKTELİK


- ESFÂ[Ar.] ile ESFÂR[Ar. < SEFER] ile ESFÂR[Ar. < SİFR]

( En saf/temiz. İLE Yolculuklar, yola gidişler. | Düşmana karşı gidişler. İLE Büyük kitaplar, ciltler. )


- EŞFAK[Ar. < ŞEFÎK] ile EŞFÂK[Ar. < ŞAFAK]

( Daha şefkatli, çok merhametli. İLE Şefkatler, merhametler, acımalar. )


- ESFEL-İ SÂFİLÎN -ile

( EN ALT MERTEBE, CEHENNEM )


- EŞGAL[Ar. < ŞUGL] ile EŞGAL[Ar. < MEŞGUL] ile EŞKÂL[Ar. < ŞEKL]

( İşler. İLE Çok işi olan. İLE Şekiller, biçimler, sûretler, tarzlar. )


- GAL ile EŞL


- EŞGÜDÜM(KOORDİNASYON) ile/değil EŞZAMANLI/LIK(SENKRON/İZASYON)

( [not] COORDINATION vs./but SYNCHRONIZATION )


- EŞGÜDÜM ile/ve/||/<> İŞBİRLİĞİ


- ESHÂ'[Ar.] ile ESHÂ'[Ar. < SAHÎ]

( Rengârenk, türlü türlü. İLE Daha cömert, eli açık, sahî. )


- EŞHÂ[Ar. < ŞEHÎ] ile EŞHÂR[Fars.]

( En çok sevilen, sevilerek/istekle yenilen şey. İLE Kalye taşı denilen radyom hamızı. | Nişadır. )


- ESHÂB[< SÂHİB, SAHB] -ile

( SAHİPLER, DOSTLAR, HALK, MÂLİK VE MUTASARRIF OLANLAR | PEYGAMBERİMİZİ GÖRMEK VE SOHBETİNE ERMEK ŞEREFİNİ KAZANMIŞ KİMSELER )


- ESHÂB-I YEMİN ile MEYMENE


- EŞHEB -ile

( KIR AT | SOĞUK (GÜN) | GÜÇ İŞ | ARSLAN )


- EŞHEL[Ar.] ile EŞHER[Ar. < ŞEHÎR]

( Koyun gözlü, elâ gözlü adam, kırmızı ile karışık koyu mavi, elâ.[dişili/müennes ŞEHLÂ] İLE En/pek ünlü, çok iyi tanınmış. )


- EŞHÜR-ÜL-HURUM -ile

( İSLÂM'DAN ÖNCE, HARBİN VE ÖLÜMÜN HARAM KABUL EDİLDİĞİ ARABÎ AYLARINDAN "ZİLKA'DE, ZİLHİCCE, MUHARREM VE RECEB" AYLARI )


- EŞİÇ ile ...
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Tencere, güğüm. İLE ... )


- EŞİĞİNİ YÜKSELTMEK ile/yerine KENDİNİ GELİŞTİRMEK


- EŞİK -ile/ve/değil


- EŞİK ÜSTÜ ile EŞİK ALTI


- EŞİK ile/ve/||/<> ARALIK


- EŞİK ile/ve/||/<> AYRIT

( ... İLE/VE/||/<> İki düzlemin arakesiti. )


- EŞİK ile/ve/||/<> BEŞİK


- EŞİK ile/ve/||/<> BEŞİK


- EŞİK ile/ve GÖZERİMİ/UFUK

( THRESHOLD, EDGE vs./and HORIZON )


- EŞİK ile KATMAN


- EŞİK ile/ve/||/<> KIRILMA NOKTASI


- EŞİK ile KIYI


- EŞİK ile/ve/||/<> KURUCU UNSUR


- EŞİKALTI ALGI ile/ve KOLAYLAŞTIRMA(PRIMING)


- ESÎL[Ar.] ile ESÎL[Ar.]

( Uzun, dolgun ve parlak yüz. | Doğru şey. İLE Şerefli ve otoriter kişi. )

Bugün[26 Ekim 2025]
itibarı ile 46.048 başlık/FaRk ile birlikte,
46.048 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(55/186)