Bugün[31 Aralık 2025]
itibarı ile 3.224 başlık/FaRk ile birlikte,
3.224 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(4/14)


- FANATİZM[İng. FANATICISM | Fr. < FANATISME] değil/yerine/= BAĞNAZLIK


- FANEROZOİK ZAMANDA:
PALEOZOİK ile/ve/||/<>/> MEZOZOİK ile/ve/||/<>/> SENOZOİK

( [dönemler][milyon yıl önce] Kambriyen[570 - 505] | Ordovisiyen[505 - 438] | Siluryen[438 - 408] | Devonyen[408 - 360] | Karbonifer[360 - 286] | Permiyen[286 - 245] İLE/VE/||/<>/> Trias[245 - 208] | Jura[208 - 144] | Kretase[144 - 66] İLE/VE/||/<>/> Üçüncü Zaman[66 - 2] | Dördüncü Zaman[2 - ...] )


- FÂNÎ[< FENÂ] -ile

( GEÇİCİ | ÖLÜMLÜ )


- FÂNÎ:
YOK değil GEÇİCİ


- FÂNÎ ile/ve/<> BÂKÎ

( İlâhî değilse. İLE/VE/<> İlâhî ise. )

( [Esmâ'da] Yoksa. İLE/VE/<> Varsa. )


- FÂNİ[Ar.] ile FANİ[Yun.]

( Ölümlü, gelip geçici, kalımsız. İLE İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti. )


- FÂNİ ile/ve/||/<> FUNNY


- FÂNİ[Ar.] değil/yerine/= ÖLÜMLÜ/GELİP GEÇİCİ/KALIMSIZ


- FANİLA[İt. < FLANELLA] ile KAŞKORSE[Fr. < CACHE-CORSET]

( Genellikle ince pamuk ipliğinden dokunmuş, ten üzerine giyilen iç çamaşırı. Örülmüş ya da dokunmuş, hafif ve gevşek kumaş. İLE İnce kadın fanilası. )


- FANİLA ile/ve VELENSE


- FANTASTİK ile FANTEZİ

( FANTAST vs. FANTASY )

( نويسنده خيالپرست ile فانتزي ile نقشه خيالي )

( NOYSANDEH KHYALPAREST ile FANTZY ile NAQSHEH KHYALY )


- FANTASY vs. IMAGINATION


- FANTASY :/yerine FANTEZİ


- FANTAZYA ile FANTAZYALI


- FANTEZİ YAPMAK ile/değil/yerine FANTEZİ/LER ÜRETMEK/YARATMAK


- FANTEZİ değil/yerine/= DÜŞLEM


- FANTEZİ ile FANTEZİST


- FANTOM/PHANTOM[İng.] değil/yerine/= HAYALET


- FANUS ile FANUSLU


- FAR vs. BIG


- FAR[Fr. < Yun.] ile FAR[Fr.]

( Taşıtların ön bölümünde bulunan, uzağı aydınlatan güçlü ışık. İLE Süs için gözkapaklarına sürülen çeşitli renkte boya. )


- FAR ile/ve/||/<>/> FARK

( HEADLIGHT/DIFFERENCE vs./and/||/<>/> DIFFERENCE )


- FAR :/yerine UZAK


- FARAD ile FARADİK

( FARAD vs. FARADIC )

( فاراد ile القا شده )

( FARAD ile ELGHA SHODEH )


- FARADAY KAFESİ ile/||/<> MANYETİK KALKAN (İKİLİ KARŞILAŞTIRMA)

( Faraday elektrik, manyetik kalkan manyetik alan engeller )

( Formül: E=0 içerde İLE B yönlendirilir )

( Michael Faraday tarafından 1831 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1791-1867) (Ülke: İngiltere) (Alan: Fizik, Kimya) (Önemli katkıları: Elektromanyetik indüksiyon, elektroliz) )


- FARADAY ile/||/<> COULOMB ile/||/<> AMPERE ile/||/<> ELEKTROKİMYA YASALARI

( Elektrik ve kimyasal değişim ilişkileri. )

( Formül: Q = nF )

( Michael Faraday tarafından 1831 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1791-1867) (Ülke: İngiltere) (Alan: Fizik, Kimya) (Önemli katkıları: Elektromanyetik indüksiyon, elektroliz) )


- FARAZÎ ile AFÂKÎ


- FARAZÎ ile/ve/değil/||/<>/< NAZARÎ


- FARBA ile FARBALI ile FARBASIZ


- FARBA/FARBALA[Fr.] değil/yerine FIRFIR


- FARE, FİL, ASLAN, KEDİ, KURT ile/ve ÖTEKİ HAYVANLAR

( Kurt, haseti simgeler. )


- FARE ile AMERİKAN FARESİ


- FARE ile ANADOLU FARESİ


- FARE ile/ve BANDİKUT FARESİ


- FARE ile/ve BEYAZ ÇÖL FARESİ


- FARE ile/ve BİŞ-MÛŞ[Fars.]

( ... İLE/VE Bıldırcın otu ile beslenen bir fare. | Bıldırcın otu ile birlikte yetişen safran kökü.[bıldırcın otunun panzehiri] )


- FARE ile BÜYÜK KAFALI KÖSTEBEK FARESİ


- FARE ile ÇEKİRGE FARESİ


- FARE ile CÜCE FARE


- FARE ile/ve EV FARESİ

( ... cum/et MUS MUSCULUS )


- FARE ile FİLFARESİ

( ... İLE Burun bölümü hortum gibi uzun olan, uzun kuyruklu, kanguru gibi sıçrayabilen bir fare. )

( ... İLE Afrika'da yaşarlar. )

( image )

( ... cum MACROSCELIDES PROBOSCIDEUS )


- FARE ile FINDIK FARESİ

( ... cum MUSCARDINUS AVELLANARIUS )


- FARE ile GELENİ/TARLA FARESİ

( FE'RA ile CÜREZ, YERBÛ'[çoğ. YERÂBÎ'] )

( ... cum MICROTUS ARVALIS )


- FARE ile/ve GERBİL


- FARE ile GÜMÜŞ, PİRİNÇ FARESİ


- FARE ile HAMSTER


- FARE ile/ve HUŞFARESİ


- FARE ile JERBOA


- FARE ile KALEMİS

( ... İLE Bir tür misk faresi. )


- FARE ile/ve KESEĞEN


- FARE ile KIR FARESİ/SİVRİ FARE/SOREKS

( ... İLE Uzun burunlu, hortum gibi burnu olan bir fare. Bir numaralı ölüm makinası. Her dakika bir canlı yemek zorundadır. )

( MOUSE vs. SHREW )


- FARE ile ÇIPLAK, KÖR FARE

( ... İLE Kansere en dirençli/dayanıklı hayvan. )

( ... cum SPALAX TYPHLUS )


- FARE ile/ve KUŞFARESİ


- FARE ile LAĞIM FARESİ


- FARE ile/ve LEMMING


- FARE ile MEEKAP/FİRAVUN FARESİ

( ... İLE Afrika'da, özellikle Mısır'da yaygın, kedi büyüklüğünde bir hayvan. )

( ... ile NİMS )

( MOUSE vs. PHARAOH MOUSE )

( ... cum HERPESTES ICHNEUMON )


- FARE ile MİSK FARESİ/KALEMİS


- FARE ile/ve ORMANFARESİ


- FARE ile/ve PAMUKFARESİ


- FARE ile PLANTIGALE


- FARE ile SIÇAN

( Fareler, tüm kıtalarda yaşar. [5200 metreye kadar] )

( Gebelik süreleri 22-24 gündür. [Doğumdan 24 saat sonra gebeliğe uygun duruma gelir.][Yılda 60 kadar yavru doğurabilmektelerdir.] İLE ... )

( [Sans.] MUSH[< MUSHKA: Küçük fare. | Haya/testis. > MUSK (Misk geyiğinin erbezi benzeri salgı bezinden) > MUSCLE(< derinin altında fare/sperm gibi hareket etmekten)]: Fare. | Çalmak. [Fare için 40 ayrı sözcük kullanılır.] )

( Fare ile ... )

( FER'/FE'RA, FÂR ile FE'RU )

( FAR/MÛŞ, BİBR ile ...
MÛŞEK: Fare yavrusu. )

( MOUSE vs. RAT )

( MUS MUSCULUS [< Sans. MUSH] cum RATTUS NORVEGICUS )

( MYS ile ... )


- FARE ile/ve SIÇRAYAN


- FARE ile SİVRİFARE

( ... İLE Kurt, fare gibi hayvanları yiyen ve bu bakımdan, tarıma yararlı sayılan, küçük bir memeli. )

( ... cum SOREX ARANEUS )


- FARE ile/ve/||/<> TAVŞAN


- FARE ile/değil UZUN KULAKLI ARAP TAVŞANI

( ... İLE Moğolistan'da, Gobi Çölü'nde yaşarlar. [İlk 6 haftalarını, yerin altında, ailesinin korumasında geçirerek büyür ve yaşarlar.] )

( NTV - Yaşam Öyküsü 1. Bölüm (İlk Adımlar)[41:00 - 44:20 arası] )


- FARE ile YABAN FARESİ

( [Fars.]
MÛŞEK: Fare yavrusu.
MÛŞ-İ DESTÎ / MÛŞ-İ DESTÎ-İ SAHRÂ: Tarla faresi, köstebek.
MÛŞ-İ DÜ-PÂ[Fars.]: Kuzey Afrika'da yaşayan ve uzun iki arka ayağı üstünde sıçrayan bir kır faresi.
MÛŞ-İ HURMÂ[Fars.]: Hurma sıçanı.[kediden biraz daha küçüktür]
MÛŞ-İ KÛR[Fars.]: Körsıçan, köstebek.
MÛŞ-İ PERENDE[Fars.]: Yarasa. | Sincap. | Avustralya'da bulunan, keseli bir hayvan.
MÛŞ-İ SULTÂNİYE[Fars.]: Sincaba benzeyen, küçük bir fare.
MÛŞ-GÎR[Fars.]: Sıçan tutan çaylak kuş.
MÛŞ-HÂR[Fars.]: Sıçan yiyen çaylak kuş. )

( FE'RA ile ZEBÂBE )

( MÛŞ ile ... )


- FARE ile YELELİ FARE


- FARENJİT/ANJİN[Fr.] ile/ve/<> LARENJİT[Fr.]

( Yutak yangısı. Boğaz mukozasının şişmesi, boğak. İLE/VE/<> Gırtlaktaki aşırı ve süreğen yangı. )

( HUNNAK ile/ve/<> ... )


- FARENKS/FARİNKS ile FARİNGEAL

( Boğaz, yutak. İLE Boğaz [ile ilgili], yutak [ile ilgili]. )


- FAREY DİZİSİ ile/||/<> STERN-BROCOT AĞACI

( Farey 1/n ye kadar kesirler, S-B tüm kesirler ağaç. )

( Formül: Sınırlı İLE tam ağaç )


- FARFARA/LIK ile FARFARACI/LIK


- FÂRİG[< FERAĞ] ile VAZGEÇMİŞ, ÇEKİLMİŞ | RAHAT

( VAZGEÇMİŞ, ÇEKİLMİŞ | RAHAT )


- FARIMAK ile FARKLILAŞMAK ile FARKSIZLAŞMAK ile FARKLILAŞTIRMAK ile FAR ile FARE ile FARK ile FARS ile FARZ ile FARKLI/LIK ile FARSÇA ile FARKSIZ/LIK ile FARE OTU ile FARKLICA ile FARKSIZCA ile FART FURT ile FARE DELİĞİ


- FARK:
CEM ÖNCESİ ile/ve/değil/yerine CEM ile/ve/değil/yerine CEM SONRASI

( Şirk. İLE/VE Zındıklık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Tevhid. )


- FARK ET! ve/||/<> HAK ET!


- FARK ETMEK ile/ve/<> DOĞRULAMAK


- FARK ETMEK ile/ve/||/<>/> FARK GETİRMEK


- FARK[Ar. çoğ. FURÛK] ile FÂRIK/A[Ar. < FARK] ile FÂRİG[Ar. < FERÂĞ]

( Ayrılık, başkalık, iki ya da daha çok şey arasındaki ayrılık. | Ayırma, ayırlma, seçilme. İLE Fark eden, ayıran. İLE Vazgeçmiş, çekilmiş. | Rahat, âsûde. | Boş, boş kalmış, işini bitirmiş, işsiz. | Bir mülkün, tasarruf, sahip olma, kullanma hakkını başkasına terk eden. )


- FARK ÖNCESİNDEKİ CEM ile/değil/yerine FARK SONRASINDAKİ CEM

( Zevktelerdir. İLE/DEĞİL/YERİNE Ancak, zahmette olanlar/olabilenler içindir. )


- FARK:
"ÜSTÜNLÜK"/"OLUMSUZLUK"/"YIKICI"
değil
AYRIM/ARTI/EK/ÖZELLİK/YAPICI


- FARK YARATMA ÇABASI yerine BÜTÜNÜ GÖRMEYE ÇALIŞMAK

( TRYING TO SEE ENTIRE instead of TO STRIVE "TO CREATE DIFFERENCE" )


- FARK ile AYKIRILIK(PARADOKS)

( "Ben, her zaman yalan söylerim." [Epimenides] )

( DIFFERENCE vs. PARADOX )


- FARK ile/ve/||/<> AYRIM


- FARK ile BAĞLANTI

( DIFFERENCE vs. CONNECTION )


- FARK ile ÇELİŞKİ

( DIFFERENCE vs. DISCREPANCY )


- FARK ile/ve/<>/= CEM


- FARK ile/ve/<> CEM/TEVHİD

( Süreli. İLE/VE Süresiz. )

( Denize girip çıkar gibi sürekli denizde kal(a)madan kıyıda/farkta yaşarsın. [Yüzmeyi de bilmek gerek.] )


- FARK ile/ve DEĞER

( DIFFERENCE vs./and VALUE )


- FARK ile/ve DERİNLİK

( DIFFERENCE vs./and DEEPNESS )


- FARK ile/ve/=/||/<> DİKKAT

( DIFFERENCE vs./and/=/||/<> ATTENTION )


- FARK ile/ve/değil DİZİLİM

( [not] DIFFERENCE vs./and/but STRING )


- FARK[Ar.] ile FASL[Ar.]


- FARK ile İKİLİK

( DIFFERENCE vs. DICHOTOMY/DUALITY )


- FARK ile İNCE ÇİZGİ


- FARK ile KÂR

( DIFFERENCE vs. PROFIT )


- FARK ile/ve MESAFE

( DIFFERENCE vs./and DISTANCE )


- FARK ile/ve/||/<> MÜBÎN[Ar. BEYN/BEYÂN]

( ... İLE/VE/||/<> İyiyi, kötüyü [hayr'ı, şer'i] ayıran/ayırabilen. | Açık, apaçık, belirli. )


- FARK ile ÖNEM

( DIFFERENCE vs. IMPORTANCE )


- FARK ile/ve/değil/yerine/en azından ORTAK NOKTA

( [not] DIFFERENCE vs./and/but COMMON POINT
COMMON POINT instead of DIFFERENCE )


- FARK ile ÖZELLİK

( DIFFERENCE vs. PECULIARITY )


- FARK[Ar.] ile TEFRÎK[Ar.]


- FARK ile/ve/<>/>/< UZAKLAŞMA


- FARK ile ZIT

( DIFFERENCE vs. THE OPPOSITE )


- FARKETMEK ile/ve/<> FARK'I FARKETMEK

( AWARENESS vs./and/<> TO NOTICE OF THE DIFFERENCE )


- FARK-I EVVEL ile FARK-I SÂNÎ


- FARKINDA OLMAK ile FARKINDALIK

( AWARE vs. AWARENESS )

( ملتفت ile مسبوق ile هشيار ile مطلع ile هوشيا ile باخبر ile واقف ile نسبوق بودن ile آگاه ile بر حذر ile ببااطلاع ile آگه ile هشياري ile هوشياري ile آگاهي )

( MOLTEFT ile MASBOGH ile NPASHYAR ile MOTAL ile TEOOSHYA ile BAKHBAR ile VAGHOF ile NASBOGH BODAN ile AGAH ile BAR HAZR ile ببااطلاع ile AGEH ile NPASHYARY ile TEOOSHYARY ile AGAHY )


- FARKINDA OLMALI!


- FARKINDA OLMAMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< UMURUNDA OLMAMAK


- FARKINDALIK

( AWARENESS )


- FARKINDALIK ve/||/<>/< ÂN'A ODAKLANMA


- FARKINDALIK BİLİNÇ

( AWARENESS
CONSIOUSNESS )


- FARKINDALIK ile/ve/< BİLMEMEK

( Farkındalığın ilk koşulu, bilmemektir. )


- FARKINDALIK ile/ve/<> DAYANIŞMA

( AWARE/NESS vs./and/<> SOLIDARITY )


- FARKINDALIK ve/||/<>/>/< DENEYİMLEME


- FARKINDALIK ile/ve/||/<> DUYARLILIK


- FARKINDALIK ve/||/<> DUYGULARIN TANIMLANMASI


- FARKINDALIK ile/ve/<> İÇ GERİLİM


- FARKINDALIK ile/ve/||/<> MESAFELİ FARKINDALIK

( AWARENESS vs. DETACHED MINDFULNESS )


- FARKINDALIK ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA


- FARKINDALIK ile/ve/||/<>/> PLANLANMIŞ FARKINDALIK


- FARKINDALIK ile/ve/<> SEVGİ

( Farkındalık dinamiktir, sevgi ise varoluştur. )

( Farkındalık, eylem halindeki sevgidir. )

( AWARENESS vs./and/<> LOVE
Awareness is dynamic, love is being.
Awareness is love in action. )


- FARKINDALIK ile/ve/<> SORUNSALLIK


- FARKINDALIK ve/||/<> TUTUM ve/||/<> ÖZGÜNLÜK

( AWARENESS and/||/<> ATTITUDE and/||/<> AUTHENTICITY )


- FARKINDALIK ve/<> ÜMİT

( Paylaş! VE/<> Aşıla! )

( Yeni yılda da, sağlıklı ve mutlu AN'lar yaşamak üzere, Farkındalık'larımızı paylaşıyor ve birbirimize, -en azından gülümseyerek :)- Ümit aşılamaya devam ediyoruz... :) )


- FARKINDALIK ile/ve/<> YOĞUNLAŞMA

( AWARENESS vs./and/<> TO BECOME DENSE )


- [ne yazık ki]
FARKINDA OLMAMA ile/ve/<> KABUL ETMEME


- FaRkLaR KILAVUZU'NDA ÖNCELİKLER:
YARARLI ve/> ÖNCELİKLİ ve/> İNCELİKLİ


- FaRkLaR (Kılavuzu/"Sözlüğü") ile/ve/<> FARKINDALIK

( DiFfeReNCeS GUIDE/"DICTIONARY" vs./and/<> AWARENESS )


- FARK/LAR:
NESNEDE ile/ve/değil/||/<> GÖZLEMDE/KEŞİFTE


- FARKLAR ile/ve/değil/> FARKLILIK

( Farkın olumlu ya da olumsuz bir yönde olması/değerlendirilmesi gerekmeden sadece fark olarak! )

( TEFÂVÜT[< FEVT]: İki şeyin birbirinden farklı olması. | İki şey arasındaki fark.
BÎ-TEFÂVÜT/BİLÂ-TEFÂVÜT: Farksız. )

( [not] DIFFERENCES vs./and/but/> DIFFERENCE )


- FARKLILIKLAR ile FARKLAR

( DIFFERENCENESSES" vs. DIFFERENCES )


- FARKLAR ile/ve/||/<>/> HAKLAR


- FARKLAR ile/ve/<>/değil/yerine TEMEL/BELİRLEYİCİ FARKLAR


- FARKLI AÇILARDAN ve/||/<> BÜTÜNCÜL BAKMAK


- FARKLI BAKIŞ/BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇOK YÖNLÜ BAKIŞ/BAKMAK


- FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI ile/ve/değil/||/<> FARKLI BİR TANIM


- FARKLI DÜŞÜNMEK" ile/ve "GENİŞ DÜŞÜNMEK"


- FARKLI FARKLI ile ÇEŞİT ÇEŞİT


- FARKLI OLMAK(/OLMAYA ÇALIŞMAK) ile/ve/değil/yerine ADAM OLMAK(/OLMAYA ÇALIŞMAK)


- FARKLI OLMAK(/OLMAYA ÇALIŞMAK) ile/ve/değil/yerine FARK YARATMAK(/YARATMAYA ÇALIŞMAK)


- FARKLI ile AYRI

( Farklıdır fakat ayrı değildir. )

( Nesneler ve kişiler farklılardır, fakat, onlar, ayrı değillerdir. )

( Pencere kapalı ya da açık olabilir ama güneş her zaman parlar. Bu tamamen oda için bir fark oluşturur, güneş için ise hiç. )

( Ayrılık duygusunu kaldırın, çatışma kalmayacaktır. )

( Ancak ayrılıkçılık ve çıkarcılık dünyada gerçek ıstırabın ortaya çıkmasına neden olur. )

( DIFFERENT vs. SEPARATED
They are different, but not separate.
Things and people are different, but they are not separate.
The window may be closed, or open, the sun shines all the time.
Remove the sense of separateness and there will be no conflict. )


- FARKLI ile BAMBAŞKA


- FARKLI ile BENZEŞME ile TAKLİT

( DISSIMILAR vs. DISSIMILATION vs. DISSIMULATION )

( ناهمسان ile ناهمگن ile غير متجانس ile عدم تشابه ile تقيه )

( NANPAMSAN ile NANPAMGAN ile غير متجانس ile عدم تشابه ile TAGHYYEH )


- FARKLI ile/ve DEĞİŞİK

( DIFFERENT vs./and VARIOUS )


- FARKLI ile FARK ile GÖRÜŞ AYRILIĞI ile FARKLI ile FARKLILAŞMA ile TÜREVLENEBİLİR ile DİFERANSİYEL ile DİFERANSİYEL DİŞLİ ile FARKLILAŞTIRMAK ile FARKLILAŞMA ile FARKLILAŞTIRICI ile FARKLI

( DIFFER vs. DIFFERENCE vs. DIFFERENCE OF OPINION vs. DIFFERENT vs. DIFFERENTIA vs. DIFFERENTIABLE vs. DIFFERENTIAL vs. DIFFERENTIAL GEAR vs. DIFFERENTIATE vs. DIFFERENTIATION vs. DIFFERENTIATOR vs. DIFFERENTLY )

( متفاوت بودن ile تفاوت داشتن ile تباين داشتن ile اختلاف داشتن ile تمايز ile مابه التفاوت ile تباين ile تفاضل ile تفاوت ile فرق ile اختلاف ile اختلاف عقيده ile اختلاف نظري ile جوربجور ile غيريکسان ile ناهمانند ile مختلف ile متباين ile متفاوت ile متمايز ile وجه امتياز ile قابل تشخيص ile فرق گذاشتني ile تفاضلي ile افتراقي ile ديفرانسيل ile فرق گذاشتن ile مشتغ گيري ile فرق گذاري ile فرق گذار ile بطور متفاوت )

( MOTEFAVAT BODAN ile TAFAVAT DASHTAN ile TABAYNE DASHTAN ile AKHTELAF DASHTAN ile TAMAYZ ile MABEH ELTEFAVAT ile تباين ile TAFAZEL ile TAFAVAT ile FARGH ile AKHTELAF ile AKHTELAF AGHYDAH ile AKHTELAF NAZARY ile جوربجور ile GHYRYKESAN ile ناهمانند ile MOKHTELF ile متباين ile MOTEFAVAT ile MOTEMAYZ ile VAJEH EMTYAZ ile GHABEL TASHKHYSE ile FARGH GOZASHTANY ile تفاضلي ile AFTARAGHY ile DYFARANSYLE ile FARGH GOZASHTAN ile MOSHTAGH GYRY ile FARGH GOZARY ile FARGH GOZAR ile BETOR MOTEFAVAT )


- FARKLI ile/ve İDDİALI

( DIFFERENT vs./and ASSERTIVE )


- FARKLI ile İKİLİ(/ÇİFT)


- FARKLI ile/ve ÖZEL

( DIFFERENT vs./and SPECIAL )


- FARKLI ile/ve SIRADIŞI

( DIFFERENT vs./and EXTRAORDINARY )


- FARKLILAŞMA ve/||/<> ANLAMIN OLUŞMASI


- FARKLILIK ile AYRICALIK

( DIFFERENCY vs. PRIVILEGE )


- FARKLILIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLİK

( Dilde, anlatımda/aktarımda, parçalarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Gerçeklikte/hakikatte. )


- FARK/LI/LIK ile/ve/||/<> ÇEŞİT/Lİ/LİK


- FARKLI/LIK ile/ve/||/<> ETKİLİ/LİK


- FARKLILIK ile/ve/<> FARKINDALIK

( Farklılık, sadece, farklı olmak isteğinden çıkmaz. Ancak, yaşam biçiminde (de) olursa farklılıktır. )

( DIFFERENCY vs./and/<> AWARENESS )


- FARK/LI/LIK ve IŞIK


- FARK/LI/LIK ile NİTELİK FARKI/FARKLILIĞI

( DIFFERENT/DIFFERENCY vs. DIFFERENCE/Y OF QUALITY )


- FARKLILIK ile/ve/<> SÜREKLİLİK


- FARKLILIKLAR VE ÇİRKİNLİKLER ile/yerine FARKLILIKLAR VE GÜZELLİKLER


- FARKLILIKLAR değil FARKLAR

(

Kavram Açıklama Örnek Kullanım
Farklılık - Bir durum ya da nesnenin genel olarak farklı olma durmunu tanımlar.

- Soyut bir kavramdır ve tekil olarak kullanılır/kullanılmalıdır.
- "İki kültür arasındaki farklılık, oldukça dikkat çekiciydi."

- "Tasarımlardaki farklılık, genel estetik anlayışından kaynaklanıyor."
Farklar - Belirli iki ya da daha fazla nesne arasındaki somut ya da açık ayrımları tanımlar.

- Nesne ya da tek tek gözlemlenebilen durumlar için yeğlenir.
- "Bu iki öneri arasındaki farklar oldukça belirgindir."

- "Renkler arasındaki farklar, hemen göze çarpıyor."
"Farklılıklar" - En son/üst düşün(dür)me/soyutlama "-lık" ekinden sonra "-lar" çoğul ekinin kullanımı gereksiz/yanlıştır. Dil bilgisi hatasıdır.

- Yerine "farklılık" ya da "farklar" yeğlenmelidir.
- Hatalı örnek: İki çalışma arasındaki "farklılıklar", ayrıntılarıyla incelendi.

- Doğru: İki çalışma arasındaki farklar, ayrıntılarıyla incelendi.
)

( [not] DIFFERENCE but DIFFERENCES )


- FARKLILIKLAR ile/>< ÖZSEL OLANLAR


- Farklıyı DİNLE!!!


- FARK'TA KALMA ile ÖZDEŞLEŞME

( Eminliğin oluşmamasına düşürür. İLE Aklın, askıya alınmasına neden olur. )


- FARM :/yerine ÇİFTLİK


- FARMAKODİNAMİ ile FARMAKODİNAMİK ile FARMAKOKİNETİK ile FARMAKOKİNEZİ ile FARMAKOLOG ile FARMAKOLOJİ ile FARMAKOLOJİK ile FARMAKOPE

( İlaç etkisi. İLE İlaç etkisi [ile ilgili], ilaç etkibilim. İLE İlaç yazgısı [ile ilgili], ilaç yazgıbilim. İLE İlaç yazgısı. İLE İlaçbilim uzmanı. İLE İlaçbilim. İLE İlaçbilimsel, ilaçbilim [ile ilgili]. İLE İlaç kılavuzu. )


- FARMAKOLOG değil/yerine/= EMBİLİMCİ


- FARMAKOLOJİ/PHARMACOLOGY[İng.] değil/yerine/= İLAÇ BİLİMİ


- FARMAKOLOJİ değil/yerine/= EMBİLİM


- FARMAKOLOJİ ile TOKSİKOLOJİ

( İlaçların nasıl çalıştığını ve gövdeyi nasıl etkilediğini inceleyen bir bilim dalı. İLE Zehirlerin nasıl çalıştığını ve gövdeye nasıl zarar verdiğini inceleyen bir bilim dalı. Bu iki dalın kesiştiği noktada, yeni ilaçlar ve tedaviler geliştirilmekte ve zehirlenmelerin önlenmesi ve tedavisi için çalışmalar yapılmaktadır. )


- FARMAKOLOJİ ile/||/<> TOKSİKOLOJİ

( İlaçların etkilerini ve kullanımını inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Zehirlerin etkilerini ve tedavisini inceleyen bilim dalı. )


- FARMAKOLOJİK değil/yerine/= EMBİLİMSEL/EMSEL


- FARMAKOPE/PHARMACOPEIA[İng.] değil/yerine/= RESMİ İLAÇ BİLGİSİ


- FARMAKOVİJİLANS/PHARMACOVİGILANCE[İng.] değil/yerine/= İLAÇ TAKİP DÜZENİ


- FARMASÖTİK KİMYA ile/||/<> BİYOFARMASÖTİK KİMYA

( İlaçların kimyasını ve etkilerini inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Biyolojik ilaçların kimyasını inceleyen bilim dalı. )


- FARMASÖTİK KİMYA ile/||/<> MEDİKAL KİMYA

( İlaçların kimyasını ve etkilerini inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Tıbbi uygulamalarda kullanılan kimyasalları inceleyen bilim dalı. )


- FARMASÖTİK KİMYA ile/||/<> TOKSİKOLOJİ

( İlaçların kimyasını ve etkilerini inceleyen bilim dalı. İLE/||/<> Zehirli nesnelerin kimyasını ve etkilerini inceleyen bilim dalı. )


- FARMER :/yerine ÇİFTÇİ


- FARROKH ile FERRUHZAD

( FARROKH vs. FARROKHZAD )

( فرخ ile فرخزاد )

( FARKH ile FARKHAZAD )


- Fars ile FARS[Fr.]

( İran'ın güneybatısında oturan halk ya da bu halktan olan kişi. İLE İlkel, yalın güldürme öğelerinden yararlanan, kimi kez inanılırlığın sınırını aşan, güldürmeyi amaç edinen oyun. )


- FARS ABECESİ ile/ve ARAP ABECESİ

( BÜYÜK KAPI ile/ve KÜÇÜK KAPI )

( BÂB-I KEBİR ile/ve BÂB-I SAGÎR )


- FARSÇA ile İLERİ GÖRÜŞLÜ

( FARSE vs. FARSEEING )

( پارس ile عاقبت انديش )

( PARS ile AGHBAT ANDYSH )


- FARTHER/FURTHER vs. FURTHER


- FARUK SEZERER YALISI :

( Yeniköy, Köybaşı Caddesi üzerindeki 169 - 175 kapı No.lu yalı 18. yy. sonlarında inşâ edildi. Bilahare yalıya bazı ilaveler yapıldı. Yalı sahiplerinin Fransız olduğu ve binayı Aslan Sadıkoğlu sattıkları, bu kişiden de Prof. Dr. Burhanettin Sezerer'in satın aldığı bilinmektedir. Muazzez Hanım'ın vefâtı üzerine Faruk Sezerer'e kalan yalı bu kişinin de vefâtı üzerine kızı Behlül Sezerer'e kaldı. Yalı Faruk Sezerer Yalısı olarak bilinmektedir. )


- FARZ ETMEK ile VARSAYILAN ile VARSAYMAK ile ADINI VARSAYMAK

( ASSUME vs. ASSUMED vs. ASSUMING vs. ASSUMING THE NAME )

( فرض کردن ile فرضکردن ile پنداشتن ile بر عهده داشتن ile بخود بستن ile گمان کردن ile فرضي ile مفروض ile لاف زن ile بفرض ينکه ile متخلص به )

( FARZ KARDAN ile FARZEKARDAN ile PANDASHTAN ile BAR EADEH DASHTAN ile BAKHOD BASTAN ile GOMAN KARDAN ile FARZY ile MOFRUZ ile LAF ZAN ile بفرض ينکه ile MOTEKHLES BAH )


- ... "FARZ" OLDU ile/değil/yerine ... ŞART OLDU


- FARZ ile FARZ-I KİFÂYE


- FARZ[Ar.] ile HATM[Ar.]


- FARZ ile/ve/değil İMAN


- FARZ[Ar.] ile KARZ[Ar.]


- FARZ ile NÂFİLE


- FARZ ile SÜNNET


- FARZ ile/ve/||/<>/> VÂCİB ( ile/ve/||/<>/> SÜNNET)

( ... İLE/VE/||/<>/> Farza yakın sünnet./Sünnete yakın farz. İLE/VE/||/<>/> ... )


- FARZ[Ar.] ile VUCÛB[Ar.]


- FARZÂ -ile

( FARZEDELİM Kİ, DİYELİM Kİ, OLA Kİ [FARAZÂ yanlıştır!] )


- FARZAN ile FERZANEH

( FARZAN vs. FARZANEH )

( فرزان ile فرزانه )

( FARZAN ile FARZANEH )


- FARZ-I AYN ile/ve/<> FARZ-I KİFÂYE

( Herkes için geçerli olan durumların/konuların bilinmesi gerekli/zorunlu bilgiler/ilimler. İLE/VE Bazı kişilerin bilmesi yeterli olan bilgiler/ilimler. )


- FARZ-I MAHAL değil FARZIMUHAL(OLMAYACAK ŞEY YA!)


- FÂŞ değil/yerine/= MEYDANA ÇIKMA, DUYULMA, AÇIĞA VURMA


- FAŞÂFEŞ[Fars.] ile FEŞFEŞE[Fars.]

( Atılan okun havada çıkardığı ses. İLE Hışırtı. )


- FASÂHAT[Ar.] ile FAZÂHAT[Ar.]

( İyi ve açık konuşma, iyi söz söyleme becerisi, uzdillilik. İLE Alçaklık, edepsizlik. )


- FASARYA ile GÜRÜLTÜ/PATIRTI/KARIŞIKLIK


- FASET/FACET(TE)[İng.] değil/yerine/= DÜZ, PÜRÜZSÜZ YÜZEY


- FASHION :/yerine MODA


- FASİD ile BÂTIL


- FÂSİH[Ar. < FESH] ile FASÎH[Ar. çoğ. FUSAHÂ]

( İptal eden, bozan, çürüten, fesheden. İLE Güzel, düzgün ve açık konuşan, iyi söz söyleme becerisi olan. | Açık, âşikâr, sarih. )


- FÂSIK ile/ve/<> FÂCİR


- FASİKÜL/CÜZ ile BÖLÜM


- FASİKÜL/FASCICLE[İng.] değil/yerine/= DEMETÇİK


- FASİKÜLASYON/FASCICULATION[İng.] değil/yerine/= SEYİRME


- FASIL[Ar. çoğ. FUSÛL] ile FÂSIL[Ar. < FASL]

( Fasl. | Bir bestekârın aynı makamdan bestelediği iki beste. | Türk müziğinde klasik bir konser programı. İLE Ayıran, bölen, fasleden. )


- FASIL ile FASILA ile FASILALI ile FASILASIZ ile FASIL HEYETİ


- FÂSILA:
SUGRÂ ile/ve/<> KÜBRÂ

( 3 harekeli ve 1 sakin. İLE/VE/<> 4'lü ya da üzeri. )

( [örnek] Kelebek. İLE/VE/<> Otomatik. )


- FÂSILA-YI SALTANAT -ile

( Yıldırım Beyazıt'ın esir düşmesinden sonra Çelebi Mehmet'in sultan olmasına kadar geçen süre. )


- FÂSILA-YI SUGRÂ[Ar.] ile FÂSILA-YI KÜBRÂ[Ar.]

( Üç harekeli ve bir sâkin harften oluşan dört harfli sözcük.[vatanım gibi] İLE Dört harekeli ve bir sâkin harften oluşan dört harfli sözcük.[vatanımız gibi] )


- FASİLELER = FASÎLAN = FAMILLES


- FASİLITASYON/FACILITATION[İng.] değil/yerine/= KOLAYLAŞTIRMA


- FAŞIR FAŞIR (YIKAMAK)

( Su ya da başka sıvıların bol ve çok akmasını anlatır. )


- [ne yazık ki]
!FAŞİST[< FASCES BALTASI] -<


- FAŞİSTLEŞMEK ile FAŞİSTLEŞTİRMEK ile FAŞİST/LİK


- [ne yazık ki]
!"FAŞİST/LİK" ile/değil/yerine !ZORBA/LIK


- FASİT DAİRE[Ar.] değil/yerine/= KISIR DÖNGÜ


- FASİT DAİRE[Ar.] değil/yerine/= KISIR DÖNGÜ


- FASİT/LİK ile FASİT DAİRE


- FASİYAL PARALİZİ ile/||/<> TRİGEMİNAL NEVRALJİ

( Yüz kaslarının zayıflığı ya da kötürümlüğü. İLE/||/<> Yüzde ani ve şiddetli ağrı atakları. )


- FASİYAL/FACIAL[İng.] değil/yerine/= YÜZ (İLİŞKİLİ)


- FAŞİZM ile/ve SOYKIRIM


- FASL[< FUSÛL] -ile

( AYIRMA, AYRILMA | KESİNTİ | BÖLÜM )


- FASL[Ar.] ile FETH[Ar.]


- FASL[Ar.] ile FETK[Ar.]


- FASL[Ar.] ile KAT'[Ar.]


- FASL-VASL ile/ve HAŞR-NEŞR


- FASM[Ar.] ile KASM[Ar.]


- FASO FİSO

( Sıradan. Anlamsız. )


- FASO-FİSO


- FASON[Fr.] ile FASONE[Fr.]

( Kesim. İLE Çözgü ya da atkının kumaş yüzeyi üzerinde, kendiliğinden bir desen oluşturduğu her tür kumaş. | Bu tür kumaşları oluşturan desen örneği. )


- FASON ile FASONE ile FASON MAL ile FASON İMALAT ile FASON ÜRETİM


- FASON ile/ve TAŞERON


- FASS[çoğ. FUSÛS] -ile

( TAŞIN YÜZÜKTE OTURDUĞU YUVA | YÜZÜK TAŞI )


- FAST :/yerine HIZLI


- FAŞTAK FIŞTAK ([ÖZENSİZ] YIKAMAK/YIKANMAK)


- [not] FAST vs./and ACTIVE


- FASTİ -ile

( Roma'da kutsal takvim. )


- FASTIDIOUS vs. FUSSY vs. METICULOUS vs. PAINSTAKING vs. PERNICKETY vs. SCRUPULOUS vs. THOROUGH


- FASÜLYE değil FASULYE


- FASULYE ile FASULYE KABUĞU

( BEAN vs. BEAN POD )

( لوبيا ile باقا ile غلاف باقلا )

( LOBYA ile باقا ile GHLAF BAGHALA )


- FASULYE ile FASULYE PİYAZI ile FASULYE PİLAKİSİ


- FASULYE ile SOYA[Mançu dilinden]

( ... İLE Yağ çıkarılan, bir cins fasulye. )

( ... cum SOIA HISPIDA )


- FASULYE/BEZELYE ile HİNTBEZELYESİ

( ... İLE Baklagillerden, sıcak ülkelerde yetişen, tohumları fasulyeye benzeyen bir bitki. )

( ... cum C. INDICUS )


- FAT :/yerine ŞİŞMAN, YAĞ


- FAT32 ile/ve NTFS