Bugün[13 Ekim 2025]
itibarı ile 32.206 başlık/FaRk ile birlikte,
32.206 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(68/130)


- KELÂM ile KELİME/SÖZCÜK

( Kelâmın anlaşılmayanı kabuğu, anlaşılanı içidir. )


- KELÂM ile "ŞİÎ KELÂMI"

( ... İLE Varolanbilimi[ontoloji] ve bilgibilimi[epistemoloji] farklı. )


- KELÂM[Ar.] değil/yerine/= SÖZLEM


- KELÂM ile/ve VAHDET-İ VÜCÛD


- KELÂMÂT-I DİNNİYE ile/ve/değil/yerine/<>/> KELÂMÂT-I FENNİYE


- KELÂMCI(MÜTEKELLİM) ile FİLOZOF(HUKEMA)

( Onlar, "Ve nefahtü"den, yani kelâmdan gıda alırlar. )


- KELÂM-I İHBARÎ ile KELÂM-I İNŞAİ

( Önerme. İLE Temenni, emir ve benzeri tümceler. )


- KELÂM'IN:
İHMÂLİ değil/yerine/>< İMÂLİ

( Kelâmın imâli, ihmâlinden evlâdır. )

( Kelâmın imâli, mümkün olmaz ise ihmâl olunur. / Kelâm, imâl olunmazsa, ihmâl olunur. )


- KELEBEK OTU ile KELEBEK ÇİÇEĞİ

( Bir cins yaban yoncası. İLE İki çeneklilerden, aydınlık oda ve salonlarda zengin renkli ve çok dallı bir süs bitkisi. )


- KELEBEK ile AKKELEBEK

( ... İLE Hemen hemen tüm meyve ağaçlarında tomurcuk düşmanı sayılan, iri ak kanatları bulunan, kalın ve kara damarlı bir kelebek. )

( ... cum APORIA CRATAEGI )


- KELEBEK ile AMİRAL KELEBEĞİ


- KELEBEK ile ANADOLU MELİKESİ KELEBEĞİ


- KELEBEK ile BALKELEBEĞİ

( Bal kovanlarına çok zarar veren bir böcek. [Lat. GALLERIA CEREANA] )


- KELEBEK ile BAYKUŞ KELEBEĞİ

( )

( ... cum CALIGO )


- KELEBEK/FERÂŞE[Ar. FİRÂŞA] ile FELFELEK


- KELEBEK ile/ve GECE KELEBEĞİ/PERVÂNE

( Tad alma duyusu ayağında olan hayvan. İLE/VE Geceleri ışığın etrafında dönen küçük kelebek. )

( Işık pervaneleri çekmez, onlara yönlerini şaşırtır. )

( Pervaneler giysileri yemezler. Giysileri yiyen onların tırtıllarıdır. )


- KELEBEK/KEPELİ[dvnlgttrk] ile KRAL KELEBEĞİ

( İspanya'dan Rusya'ya kadarlık coğrafyada 500 tür varken sadece Türkiye'de 400 tür kelebek bulunmaktadır. )

( TENÂSÜH: Bazı hayvanların kurttan kelebek haline dönüşmesi durumu. )

( "Türkiye'nin Kelebekleri" (Ahmet BAYTAŞ) kitabını incelemenizi salık veririz. )

( Kelebek ile ... )

( Kelebekler, arka ayakları ile koku alır ve duyargaları, dokunma ile etkinleşir. )

( BUTTERFLY vs. ... )

( EL MARIPOSA con ... )


- KELEBEK ile KRALİÇE ALEXANDRA KELEBEĞİ

( ... İLE Papua Yeni Gine'de yaşar. [Dişileri, erillerine oranla çok daha büyüktür. Yaklaşık olarak erillerin üç katı büyüklüğe sahiptir. Kanat genişliği, yaklaşık 30 santime kadar çıkabilmektedir.] )


- KELEBEK ile MADEİRAN BÜYÜK BEYAZ KELEBEĞİ


- KELEBEK ile/ve/||/<> MAYMUN

( ["zihni" ve "düşünme sürecimizi/hızımızı" anlatmada]
Batı'da[Yunan]. İLE/VE/||/<> Doğu'da. )


- KELEÇ ile ...

( Söz. )


- KELEÇÜ[Oğuz] ile KELEGÜ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Sözcüklerle anlatma, konuşmak. İLE Tarla sıçanı soyundan, uzun arka ayakları olan küçük bir hayvan. )


- KELEM/DÜRME/KAPUSKA[Slav]/LAHANA[Yun.] ile BRÜKSEL LAHANASI

( Turpgillerden, güz ve kış sebzesi olarak yetiştirilen ve çok çeşitli türü olan bitki. İLE Ceviz büyüklüğünde, bir lahana türü. )

( KOLZA: Lahana tohumu. )

( MELFUF ile ... )

( CABBAGE vs. BRUSSELS SPROUTS )

( BRASSICA OLERACEA cum BRASSICA OLERACEA GEMMIFERA )


- KELEPÇE[Fars. < KELEBÇE] ile/ve/||/<>/> PRANGA[İt. < BRANCA]

( El bileklerine takılan. İLE/VE/||/<>/> Ayak bileklerine takılan. )


- KELER ile KAFKAS KELERİ

( ... İLE Ağrı Dağı eteklerindeki kayalıklarda yaşar. )

( ... cum PARALAUDAKIA CAUCASIA )


- KELER ile SUKELERİ/KİLİS

( Köpekbalıkları takımının, kelergiller ailesinden, ılık ve tropik denizlerde yaşayan, uzunluğu 1,5 metre kadar olan, bir defada 20 yavru doğuran bir tür balık. İLE Kurbağagillerden, durgun sularda ve karada yaşayan bir tür küçük hayvan. )

( RHINA SQUATINA cum LOPHIUS )


- KELGİN ile SEL
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Gel-git döngüsünde, suların kabarması ve bu nedenle oluşan seller. İLE ... )


- KELÎM[Ar. < KİLÂM] ile KELİM[Ar. < KELİME]

( Söz söyleyen, konuşan. | İkinci kişi.[muhâtab] İLE Sözler. )


- KELİME HAZİNESİ[Ar.] değil/yerine/= SÖZ AĞIŞI/DAĞARCIĞI/VARLIĞI


- KELÎME değil KELİME


- KELİME[Ar.] ile/yerine/= SÖZCÜK


- KELİME-İ ŞEHÂDET ile/ve/||/<> ŞEYTANIN LÂNETLENMESİ

( İslâm'da. İLE/VE/||/<> Hristiyanlık'ta. )

( HÜSN-EL HÂTİME )


- KELİME-İ TEVHÎD:
"ALLAH'TAN BAŞKA İLÂH YOKTUR" ve/||/<> ÖLÜM VAR!


- KELİME-İ TEVHÎD ve/||/<> KUR'ÂN-I MECÎD


- KELÎMULLAH ile KELİMETULLAH

( Hz. Musa. İLE Hz. İsa. )

( [Eski Ahit'e göre] Hakk'la yüzyüze konuşan. İLE ... )


- KELLİ FELLİ değil KERLİ FERLİ

( Saçı olmayan ve yarmak. DEĞİL Güç/kuvvet ve erk/iktidar. )


- KEM ile KEM[Fars.]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Sayrılık. İLE Kötü, eksik. )


- KEMAL/OLGUNLUK ve/<>/> ÖZGÜR/LÜK


- KEMÂL ve/||/<>/< GÜZELLİK


- KEMÂL ve/||/<>/< KELÂM

( Olgunluğumuz/olgunlaşmamız(kemâlimiz], sözlerimizin altındadır/ardındadır.
[Kemâlimiz, kelâmımızın altındadır.] )

( PERFECTION and/||/<>/< THEOLOGY/SPEECH )


- KEMÂL ve/||/<>/< KELÂM

( PERFECTION and/||/<>/< THEOLOGY/SPEECH )


- KEMÂL ve/> ZEVÂL


- KEMÂL'İ TAHSİL ve GÜZEL'İ MÜŞÂHEDE

( Kemâlât, geçtiğimiz yolu unutmayıp, oraya kişileri götürmek üzere geri dönmektir. )


- KEMAN/VARDI GELDİ ile/ve/<>/> VİYOLA ile/ve/<>/> ÇELLO/VİYOLONSEL[İt. < VIOLONCELLO] ile/ve/<>/> KONTRBAS[Fr.]

( Çenenin altına dayanarak çalınan telli çalgı. İLE/VE/<>/> Kemandan biraz büyükçe dört sürtme telli saz. İLE/VE/<>/> Viyoladan büyük, kontrobastan küçük dört sürtme telli saz. İLE/VE/<>/> En kalın sesli yaylı çalgı. )

( )


- KEMÂNE ile KEMÂNE ile KEMÂNE ile KEMÂNE

( Keman ve kemençe yayı. İLE Bir tür halk çalgısı. İLE Delgi ya da küçük torna çevirmek için kullanılan ok yayı biçimindeki araç. İLE Ahşap gemilerde talimarın üst ucundaki kıvrım.[TALİMAR[İt. < TAGLIAMARE]: Baş bodoslamasından omurgaya kadar uzanan, cıvadra donanımına desteklik etmek amacıyla konulan ekleme.] )


- KEMEK ile KEMEK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( İşlemeli ve çizgili pamuklu bir kumaş. İLE ... )

( Harmaniye dikilir. İLE Kıpçaklar, yağmurluk yapımında kullanır. )


- KEMENÇE ile/ve KEMANÇE

( SMALL VIOLIN OTTOMAN vs./and ... )


- KEMER-BEND ile KEMER-BESTE

( Derviş. İLE Bekâşî dervişi. | Eline, beline ve diline sahip olan. )


- KEMER değil/yerine/= KAYIŞ


- KEMER ile Kemer ile Kemer

( Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, ya da metalden yapılan bel bağı. | Etek, pantolon vb. giysilerin bele gelen bölümü. | Emniyet kemeri. | Tümsekli. | Kemiklerden oluşan yay biçimindeki yapı. | Katmanlı kayaçlarda bir kıvrımın kabarık tepe yeri, tekne karşıtı. | İki sütun ya da ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı vb. biçimlerde bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını, iki yanındaki ayaklara bindiren tonoz bağlantı. | Özellikle yolculukta kullanılan, üzerinde altın, para yerleştirmeye yarar gözleri olan kuşak. İLE Antalya iline bağlı ilçelerden biri. İLE Burdur iline bağlı ilçelerden biri. )


- KEMİK YANGISI ile/ve KIKIRDAK DOKUSU YANGISI ile/ve EKLEM YANGISI ile/ve EKLEM SIVISI İÇEREN KESELERİN YANGISI

( OSTEOMİYELİT ile/ve POLİKONDRİT ile/ve ARTRİT ile/ve BURŞİT )


- KEMİK ve/||/<> FREN ve/||/<> İNSAF


- KEMİK ile KABURGA/GÖĞÜS KEMİĞİ

( EĞE KEMİĞİ(AZM-İ DIL'Î): (HZ. ADEM'İN) SOL KABURGA(SI) )

( ... ile BEVÂNÎ )

( BONE vs. RIB/STERNUM/BREAST BONE )


- KEMİK ile KALBUR KEMİĞİ

( ... İLE Alın kemiğinin arkasında, kalbur gibi küçük delikleri olan, kafatasının alt ve ön bölümünü oluşturan kemik. )


- KEMİK ile KEMİKÇİK

( ... İLE Küçük kemik. )


- KEMİK ile PARMAK KEMİĞİ

( BONE vs. PHALANX )


- KEMİK ile SABANKEMİĞİ

( ... İLE Burun boşluklarını birbirinden ayıran çeperin arkasında bulunan, ince, uzun bir kemik. )


- KEMİRGEN ile ...

( RODENT )


- KEMİRGEN ile BÜYÜK KEMİRGEN

( ... İLE Ne yazık ki, soyu tükenmiştir. :( )

( ... cum JOSEPHOARTIGASIA MONES )


- KEMOLİTOTROF BAKTERİ ile/||/<> FOTOTROF BAKTERİ

( Kemolitotrof inorganik bileşiklerden enerji alır İLE fototrof ışıktan enerji alır. Kemolitotrof nitrifikasyon ve sülfür oksidasyonu yapar İLE fototrof fotosentez yapar. Winogradsky kemolitotrofları keşfetti İLE toprak mikrobiyolojisinin temelini attı. )

( Sergei Winogradsky tarafından 1888 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1856-1953) (Ülke: Rusya) (Alan: Mikrobiyoloji) (Önemli katkıları: Kemolitotrofi, nitrojen döngüsü bakterileri, toprak mikrobiyolojisi) )


- KEMOTERAPİ İLE RADYOTERAPİ İLE İMMÜNOTERAPİ ile/||/<> KANSER TEDAVİLERİ

( Başlıca kanser tedavi yaklaşımları. )

( Formül: PD-1/PD-L1 blokajı )


- KEMRÜK = KERTÜK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Tahtanın üzerindeki çentik. )


- KEN ile KEND/KENT[Soğd] ile KEND[Oğuz]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Doğu bölgelerindeki tüm kentlere verilen genel ad. İLE Yüksek sayıda kişinin yaşadığı yer. İLE Köy. )

( SEMERKAND[Fars. < SEMİZ KEND]: Büyüklüğü nedeniyle "besili kent". )


- KENAR değil/yerine/= KIYI

( ŞÂTİ'[çoğ. ŞEVÂTÎ] )


- KENARA KOYMAK ile YABANA ATMAK


- KENARINDAN-KIYISINDAN (UĞRAŞMAK, BULAŞMAK, DEĞİNMEK)


- KENARIYA değil KENARA


- KENÇ LİYÜ ile SOFRA
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Hakan'ların şölenleri ya da bayramlarda kurulan, herkesin gönlünce, yağmalarcasına yemek yediği bir sofra. İLE ... )


- KENÇ ile KENÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bebek. İLE Bir hayvanın yavrusu. )


- KENÇ ile/||/<> KENCE

( Genç. İLE/||/<> En küçük/son çocuk, "tekne kazıntısı". )


- KENÇEK ile KENÇEK SENGİR
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir Türk kavmi. İLE Taraz[Talas] yakınlarındaki bir kentin adı.[Kıpçak/Qıfçâq sınırıdır.] )


- KENDİ BAŞINA DİL ile İNSAN DİLİ


- KENDİ BAŞINA OLAN ile KENDİNE YETEN


- KENDİ:
"DIŞINDAKİNLER" değil KENDİ DIŞINDAKİLER


- KENDİ DÜNYASINDA OLAN ile/ve/değil KENDİ DÜNYASI OLAN


- KENDİ DÜNYASINDA OLMAK/OLAN ile/ve "KENDİNİ BEĞENMİŞ"LİK

( Olgun kişi, kendini beğenmiş değildir ve işlerinde âdil ve tutarlıdır. )

( NAHVET[Ar.]: Kibir, gurur, böbürlenme. Kendini beğenme. )


- KENDİ GİBİ OLMAYANDAN UZAKLAŞMA ile/ve KENDİ GİBİ OLMAYANI DIŞLAMA


- KENDİ HAKKIN ile/ve/değil/yerine/||/<> KİŞİ(İNSAN) HAKLARI


- KENDİ İŞİNİ YAPTIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İŞİNİ KOLAYLAŞTIRMAK


- KENDİ İŞLERİNE KAPTIRIP GİTMEK değil KENDİ İŞLERİNE KAPILIP GİTMEK


- KENDİ KENDİNE DÜŞÜNMEK ile KENDİ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK

( Düşünceleri denetleme/dayanakça gereksinimi duymadan. İLE Düzenli, uyumlu ve bütünlüklü. )

( Bırak çeşitli düşünce/duygu kuşları başının üzerinden uçsunlar. Sen ancak başının üzerinde yuva yapmamalarını sağla!/[sağlayabilirsin!] )


- KENDİ KENDİNE GELİN-GÜVEY OLMAK ile KENDİN ÇALIP, KENDİN OYNAMAK


- KENDİ KENDİNE/KENDİNİ değil KENDİNİ


- KENDİ KENDİNE KONUŞMAK ile/değil "SESLİ DÜŞÜNMEK"

( Denetleyemeden. İLE/DEĞİL Farkındalıkla. )

( ... İLE/DEĞİL Kişi bazen farkında olmadan da düşündüklerini seslendirebilir. )

( Durumu iyice tartın ve düşünmekten sakın kaçınmayın. )


- KENDİ KENDİNE ile/ve/değil KENDİ YAPISI GEREĞİ


- KENDİ KENDİNE ile/ve KENDİNDEN KENDİNE


- KENDİ KENDİNİ (.../BİLMEK) değil KENDİNİ (.../BİLMEK)


- KENDİ KENDİNİ değil KENDİ KENDİNE


- KENDİ KENDİNLE değil KENDİNLE


- KENDİ KİŞİSEL ...SI değil KENDİ DÜŞÜNCESİ/KARARI/EŞYASI VB. ya da KİŞİSEL DÜŞÜNCESİ/KARARI/EŞYASI VB.


- KENDİ YAPISI ile ÖZNİTELİK


- KENDİ ...:
ZAVİYEM(/DEN BAKINCA) değil/yerine/= AÇIM(/DAN BAKINCA)


- KENDİ ile/ve/||/<>/> KENDİNE


- KENDİ ile/ve/ne yazık ki KENDİNE YABANCI/UZAK OLAN KENDİ

( THE SELF vs./and THE SELF WHICH THE SELF STRANGE/FARAWAY )


- KENDİ ile/ve "KENDİNİN" YANISIRA KENDİ


- KENDİBESLENEN = ÖZBESLENEN


- KENDİLERİ YANARLAR ve BİZİ DE AYDINLATIRLAR


- KENDİLİĞİNDEN DÜZENLENME ile/||/<> LİTOGRAFİ

( Self-assembly spontan termodinamik, litografi zorlanmış desen. )

( Formül: Bottom-up İLE top-down )


- KENDİLİĞİNDEN/LİK ile İSTER-İSTEMEZ

( ... ile ÇARNAÇAR )


- KENDİLİĞİNDENLİK ile/ve/||/<>/= RASTGELELİK

( 1983 - Anton Zeilinger[20 Mayıs 1945] )


- KENDİLİĞİNDENLİK ile/ve/||/<> SUYUN KALDIRMA GÜCÜ


- KENDİLİĞİNDENLİK = TAVİYET = SPONTANEITY[İng.] = SPONTANÉITÉ[Fr.] = SPONTANEITÄT[Alm.] = SPONTANEUS[Lat.] = ESPONTANEIDAD[İsp.] = TZU-JAN[Çince]


- KENDİLİĞİNDENLİK ile/ve/||/<> YARATICILIK ile/ve/||/<> ÜRETİCİLİK ile/ve/||/<> KENDİNİ ÜRETİM(POLİTERASYON)


- KENDİLİK EDİMLERİ ile/ve/||/<> BAŞKALARININ TEPKİLERİNE ÖZGÜ BEKLENTİLER ile/ve/||/<> BAŞKALARININ EDİMLERİ ile/ve/||/<> KENDİLİĞİN, KENDİLİĞE KARŞI EDİMLERİ(İÇE YANSITMA)


- KENDİLİK:
KAYITLARIMIZDA ile/ve/||/<>/< BELLEĞİMİZDE


- KENDİLİK ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEN


- KENDİLİK ile/ve/||/<>/> KENDİLİK EVRELERİ


- KENDİLİK ile/ve/||/<> KENDİLİK NESNESİ


- KENDİLİK ile/ve KENDİNİ SÜRDÜRME

( "SELF-NESS" vs./and TO KEEP ON SELF )


- KENDİLİK ile/ve/||/<>/> KİMLİK ile/ve/||/<>/> KİŞİLİK

( Mizaç, karakter, deneyim ve sınırsız algıdaki çeşitliliğin birlikteliğinin yansıması. [benlik kimliği] İLE/VE/||/<>/> Düzenin ve/ya da çevrenin etkisi/katkısı ile oluşturulmuş olan. İLE/VE/||/<>/> Kişinin, takip ederek ve farkındalıkla oluşturduğu. )

( Kişi, davranışları ve kişiliğinin doğru kalması için zor ya da keyifsiz görevlerden kaçmamalıdır. Ayrıca elde ettiklerinin, hırsını öldürmemesine de özen göstermelidir. )

( Nasıl, bir gövde, ışığın yolunu kestiğinde gölge görünürse, öylece, saf "öz [kendini] farkındalık" durumu da "ben-bedenim" düşüncesiyle engellendiği zaman "kişi" ortaya çıkar. )

( Sizdeki kişi ile birlikte kalın ve size neler olduğunu gözlemleyin. )

( Bilinenin bileni'ni, yani gerçek kimliğinizi bulun. )

( Kişilik, dilde yansır. )

( SABIR GEREK EVVELÂ,
SONRA TAHAMMÜL,
SONRA TENEZZÜL,
SONRA İLİM, İRFAN GEREK,
SONRA AŞK, ŞEVK GEREK,
SONRA YOKLUK,
EN SONUNDA KİŞİLİK! [OLUŞUR] )

( Personality reflects on language. )

( Exactly as a shadow appears when light is intercepted by the body, so does the person arise when pure self-awareness is obstructed by the 'I-am-the-body' idea.
Stay with the person and watch what happens to you.
Find out who you are, the knower of the known. )

( SELF/NESS vs./and/< IDENTITY vs./and/< PERSONALITY )


- KENDİLİK'TE:
MİNİMAL ile ÖYKÜSEL ile HEM MİNİMAL, HEM DE ÖYKÜSEL

( Deneyimlerin, "anlık" ve "aracısız" öznesi olan kendilik. İLE Zamana yayılmış, geçmiş ve geleceğe sahip kendilik. İLE ... )


- KENDİ/M ile/ve/değil/||/<>/< YAPMAYABİLME OLANAĞI/BİLGİSİ/BİLİNCİ / İHTİYÂR/IM


- KENDİMİ AŞMAM GEREK DÜŞÜNCESİ
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/<
HİZMETİNİ ARTIRMAK VE SÜRDÜRMEK


- KENDİMİ DÜŞÜNMEM GEREKİYOR değil DÜŞÜNMEYE, KENDİMDEN BAŞLAMAM GEREKİYOR


- "KENDİMİ TANIYORUM" YANILGISI değil/yerine KENDİNİ TANIMAK


- KENDİ/MİZ) İÇİN ile (KENDİ/MİZ) OLARAK


- KENDİ/MİZ ile/ve/değil/||/<>/< "KEDİ"/MİZ

( Zihnimiz, anlam ve değer dünyamız. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Sorumlu olduğumuz ve bakımını sürdürmek zorunda olduğumuz sevgili gövdemiz(/"çocuğumuz"/"kedimiz"). )

( Biz, gövdemiz ya da gövdemizdekiler(örgenlerimiz) değiliz. Birlikte fakat ayrı ayrı düşünmek durumundayız. Kendimizi, gövdemize indirgememek ve özdeşleştirmemek durumundayız. )

( image )

( Kendimizi ve "kedimizi(gövdemizi)" geliştirmek üzere 11 yaşam önerisi...

1- Ne yaparsak yapalım, hiçbir işimizde acele etmemeyi, her yaptığımıza, söylediğimize ve yiyip içtiğimize yüksek özen göstererek...
(Yediğimizi içerek; içtiğimizi yiyerek(çiğneyerek)!]

2- "Kâr" ile yarar arasındaki farkı sürekli anımsayarak kârın değil yararın önemli/öncelikli olduğunu anlayarak ve anımsayarak, yaptığımızın "kâr", yapmadığımızın yarar olduğu üzerinden düşünerek ve yaşayarak...
(Yaşamın, "zihin <> dil <> bellek" üçgeninde yapılandığını ve yaşayabileceğimizi bilerek ve sürekli anımsayarak.)
(Bir alan hakkında çoğu şeyi, çoğu şey hakkında da bir şeyi bilmeye çaba göstererek.)

3- Kendimiz başta olmak üzere adâlet ve rızâ üzerine kurulu bir yaşam kurmayı daha çok önemseyerek olmazsa olmazların ve karıştırılmaması gerekenleri sürekli anımsayarak...

[Olmazsa olmazlar:
(Kullanılagelenler)
1- Sağlık ve özgürlük
2- Zaman ve enerji
3- Bilgi ve farkındalık

(Uygulanagelenler)
1- Doğa ve doğallık
2- Uyum ve bütünlük
3- Gelişim ve değişim

Karıştırılmaması Gerekenler:
1- Genel ile Özel
2- Birincil Olanlar ile İkincil Olanlar
3- Araç ile Amaç
4- Süreç ile Sonuç
5- Kuram ve Uygulama
6- Korku ve Kaygı

4- Hareketten(spordan), felsefi anlayış, bilimsel tutum ve sanatsal duyarlılıktan uzak düşmeden, her düşündüğü, söylediği ve yaptığında yöntemin(usûl) ve üslûbun, içerikten/esastan önce olduğunu sürekli anımsayarak ölçü ve orandan olabildiğince yararlanarak...

(Zihnimizi, davranışlarımızı ve yaşamımızı, "alış-veriş" değil veriş-alış üzerine kurmayı yeğleyerek.)

5- Kendimizin gövde (ya da herhangi bir organımız) olmadığını, gövde ve zihnin birlikte fakat ayrı ve bütün olduğunu öncelikle anlayarak ve sürekli anımsayarak.
(Kendimizi tanımanın ve gerçekleştirmenin altı alanında,
[ Soluk | Beslenme | Psikoloji | Fizyoloji | Eşeysellik | İletişim ]
daha etkin ve yetkin bilgi sahibi olarak kendimizi ve yaşamı yönetmemizle!...)
(Nesnelere, kişilere[özellikle çocuğuna] ve kendimize tapmadan yaşamanın önemiyle birlikte alaycılıktan uzak durarak...)

6- Geçmişin olumsuzu olan "Keşke ..."lere ve geleceğin olumsuzu olan "Ya ..."lara zihnimizde ve yaşamımızda yer vermeyip zamanın değil ân'ın farkındalığıyla yaşamak üzere zihnini ve yaşamını tekrar düzenleyerek...
(Kaygı değil [koşulsuz] saygı ve sevgi üzerine yaşamayı öğrenerek ve yeğleyerek...)

7- Yaşamı, "ya, ya da" "mantığı" ile [0 - I] olarak değil "hem, hem de; ne, ne de" "mantığı" ile geleceğe don biçmeden, her şeyin başlangıcında %50-50'de durduğumuzu ve 1 ile 99 arasında yaşayabileceğimizi ve ifade edebileceğimizi yeğleyerek...
(Yaşamımızdaki azaltacaklarımız, bırakacaklarımız ve çoğaltacaklarımız üzerine daha çok düşünerek ve uygulayarak...)
(Küçük hesaplara değil ayrıntılara öncelik vererek...)

8- En başta ve özel olarak kendimizi, daha sonra da anne-babamızı, başkalarını ve geçmişimizde olan bitenleri affetmeyi yeğleyerek...
("Başımıza gelenleri" değil onlara nasıl tepki vereceğimizi yeterince düşünerek, öncelik vererek [olumsuzluk muhasebesi ve önceliği yapmadan] ve özen göstererek...)
(Sorunun değil çözümün parçası olmayı yeğleyerek...)

9- İşleri ve sorumlulukları, ona(şuna/buna) bırakarak/yıkarak değil kendimiz üstlenerek!...
(Bir yakınımız, dostumuz ve komşularımızla el birliği, dayanışma içinde olarak imece yöntemiyle düşünerek ve daha çok çalışarak...)

10- Karbon ayak izimizin azal(tıl)acağı, çevrenin ve doğanın dengelerine katkıları ve artıları yüksek olan, uygarlığın ve teknolojinin en yalın göstergesi/aracı olan bisikleti, bireysel işlerimizde ve toplumsal alanlarımızda daha fazla kullanarak!...

11- Çeşitli olay/olgu, durum ve koşullarda, genelleyici, indirgeyici, özdeşleştirici düşünemeyeceğimiz ve köktenci, toptancı, sonuç odaklı, keyfî "çözüm" ve yaklaşımlarda olamayacağımızı anımsayarak... )


- KENDİMİZİ:
DEV AYNASINDA GÖRMEK ile/değil/yerine/>< DEVÂ AYNASINDA GÖRMEK


- KENDİMİ/Zİ TATMİN ETMEK/EDEMEMEK değil KENDİMİ/Zİ TATMİN ETMEK/EDEMEMEK


- KENDİMİZİ/ZİHNİMİZİ:
(")UYUŞTURMAK(") ile/değil/yerine/>< MEŞGUL ETMEK


- KENDİMLE OYNUYORUM değil KENDİ KENDİME OYNUYORUM


- KENDİN OLABİLMEK ve/||/<>/> KENDİN KALABİLMEK


- KENDİNDE DÜŞÜNCE ile/ve KENDİ İÇİN DÜŞÜNCE ile/ve KENDİNDE KENDİ İÇİN DÜŞÜNCE


- KENDİNDE KALMAK ile/ve KENDİNİ SÜRDÜRMEK


- KENDİNDE, KENDİNİ BİLMEK ile/ve KENDİNE, HESABINI VERMEK

( Aşk. İLE/VE Tefekkür. )

( Kişi, ne yaparsa kendi yapar, kendine yapar. )

( Eden kendine eder; yapan bulur ve çeker. Sürekli anımsa! Kazanmak, koca bir yaşam ister. Kaybetmeye ise anlık gaflet yeter. )

( TO KNOW THE SELF IN THE SELF vs./and TO ACCOUNT FOR THE SELF )


- KENDİNDE ŞEY ile/ve KENDİ İÇİN ŞEY

( NEFS'ÜL EMR ile/ve ... )

( DING AN SICH ile/ve FUR SICH )

( RES cum/et REBUS )


- KENDİNDE (VARLIK/ŞEY) ile/ve/||/<>/+ KENDİ İÇİN (VARLIK/ŞEY) ile KENDİNDE VE KENDİ İÇİN VARLIK

( EXISTENCE IN SELF vs. EXISTENCE FOR SELF vs. EXISTENCE IN SELF AND FOR SELF )


- KENDİNDE/SENDE VARSA ile/ve KENDİNDE/SENDE YOKSA

( Herkeste (de) vardır. İLE/VE Hiçkimsede yoktur. )


- KENDİNDE ile/ve/||/<> İÇİNDE


- KENDİNDE ile/ve/>/değil KENDİNDEN


- KENDİNDE/LİK ile/ve/||/<> KENDİLİĞİNDEN/LİK


- KENDİNDEN EMİN OLMAK ile/ve/değil KAYNAĞINDAN EMİN OLMAK


- KENDİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< KENDİLİĞİNDEN


- KENDİNE BENZERLİK ile/||/<> SİMETRİ

( Kendine benzer fraktal ölçek, simetri dönüşüm değişmezliği. )

( Formül: Koch İLE öteleme )


- KENDİNE BİRİNİ BULMA ARAYIŞI/ÇABASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ BULMA ARAYIŞI/ÇABASI


- KENDİNE DÖNÜŞTÜRMEK ile/değil/yerine KENDİNİ DÖNÜŞTÜRMEK


- FIRSAT VERMEK:
KENDİNE ve/||/<>/> ÖTEKİLERE ve/||/<>/> YAŞAMA ve/||/<>/> GELECEĞE


- KENDİNE "HAK GÖRMEK" ile/>< ÖTEKİNE "ÇOK GÖRMEK"


- KENDİNE İYİ BAK! yerine KENDİNE İYİ BAKMAYA DEVAM ET![CHAT'TE:
K İ B D E]


- [ne yazık ki]
KENDİNE KARŞI OLMA ile/ve/değil/||/<>/< ANLAMSIZLIK


- KENDİNE KARŞIN KENDİ ile KENDİ AMA YİNE DE KENDİ


- KENDİNE OLAN ÖZGÜVEN değil ÖZGÜVEN (ya da KENDİNE OLAN GÜVEN)


- KENDİNE ÖZEL değil KENDİNE ÖZGÜ


- KENDİNE ÖZGÜN değil KENDİNE ÖZGÜ ya da ÖZGÜN


- KENDİNE SAHİP ÇIKMAK ile/ve/||/< ÇOCUKLUKTAN ÇIKMAK


- KENDİNE SÖYLEYEBİLDİĞİN ile/ve KENDİNE (BİLE) SÖYLEYEMEDİĞİN

( ABLE TO SAY TO YOURSELF vs./and (EVEN) NOT ABLE TO SAY TO YOURSELF )


- KENDİNE YONTMAK değil/yerine KENDİNİ YONTMAK


- KENDİNİ ...:
"AKLAMAK" ile/değil/yerine/>< YOKLAMAK

( Kendini tanımayan, bilgisiz/cahil. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kendini tanıyan, bilge. )


- KENDİNİ ANIMSAMAK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK

( Kendini-anımsayış, zihindedir. Kendini-bilme ise zihnin ötesindedir. )

( Self­remembrance is in the mind, self-realisation is beyond the mind. )

( REMIND THE SELF vs./and/<> TO KNOW THE SELF )


- KENDİNİ ANIMSAMAK ile KENDİNİ BİLMEK

( Kendini-anımsayış zihindedir. Kendini-bilme ise zihnin ötesindedir. )


- KENDİNİ ARAMAK ile/ve/<> KALICILIĞINI YAKALAMAK


- KENDİNİ AŞ!(MAK) ile/ve/değil/fakat/||/<>/< HADDİNİ AŞMA!(MAK)


- KENDİNİ AŞMAK ile/ve KENDİNDEN UZAKLAŞABİLMEK

( Eyleyerek/yaparak, bilerek. İLE/VE Bütünlükle ve unutabilme becerisiyle. )


- KENDİNİ AVUTMAK ile KENDİNİ KANDIRMAK


- KENDİNİ AZIMSAMAK değil/yerine/>< KENDİNİ ANIMSAMAK


- KENDİNİ, BAŞKALARINDAN KORUMAK ile/ve/değil/yerine BAŞKALARINI, KENDİNDEN KORUMAK

( [not] TO PROTECT THE SELF FROM OTHERS vs./and/but TO PROTECT OTHERS FROM THE SELF
TO PROTECT OTHERS FROM THE SELF instead of TO PROTECT THE SELF FROM OTHERS )


- KENDİNİ BEĞENME ile KENDİNE YETERLİK

( EGOISM/EGOIST vs. NARSISISM/NARSISIST )


- KENDİNİ BEĞENMİŞ/LİK ile/ve/<>/değil "BURNU HAVADA/LIK"

( "Kaşları çok" dedikçe,
"Kirpiği ok" dedikçe,
Pek mi burnun büyüdü,
"Senin gibisi yok!" dedikçe? )


- KENDİNİ BİLME BİLGİSİ ile/ve/değil/yerine HAKİKAT BİLGİSİ

( [not] KNOWING THE SELF vs./and/but WISDOM/KNOWLEDGE OF THE TRUTH
WISDOM/KNOWLEDGE OF THE TRUTH instead of KNOWING THE SELF )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve BAŞKALARINI BİLMEK

( Kendini bilmeyen, eli/başkasını nereden bilsin? )

( El arpa, biz saman
El yahşî, biz yaman )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve DOĞA AYNASINDA KENDİNİ BİLMEK


- KENDİNİ BİLMEK ve/> GÖZYAŞINI SİLMEK

( Kişi, kendini bilmekte/bilmekle doyuma ulaşır. )


- KENDİNİ BİLMEK ve/= KENDİN OLMAK/OLABİLMEK

( Başkası olma! Kendin ol! )

( GNOTHI SEAUTONU & NOSCE TE IPSUM )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNDEKİNİ, KENDİNDE BİLMEK


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve KENDİNİ, KENDİNDE BİLMEK

( Kaynağı kaynak olarak, görünüşü de görünüş olarak ve kendinizi yalnızca kaynak olarak görmek, kendini bilmektir. )

( Kendini-idrakin ön koşulu içtenliktir. )

( Kendini-idrakin ön koşulu mükemmellik değildir. )

( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )

( Kendi hakkınızda sağlam (geçerli) bir soru soramazsınız, çünkü kimin hakkında soru sorduğunuzu bilmiyorsunuz. )

( Kendinizi, olduğunuz halinizle bilin. )

( Kendi hakkınızda pek çok şey biliyorsunuz fakat bilen'i bilmiyorsunuz. )

( Bir şeyi, doğrudan ve sözsüz olarak bilmeden önce, bilen'i bilmeniz gerek. )

( Gövde ve zihin içinde olmadığınızı, fakat her birinin de farkında olduğunuzu bilmek, kendini-biliştir. )

( Ancak kendiniz olmakla kendinizi bilebilirsiniz. )

( Ne olduğunuzu bildiğiniz zaman aynı zamanda bildiğiniz olursunuz. )

( Kendi etkinliğinle, kendini inşâ edip, kendini olumlama. )

( To know the source as source and appearance as appearance, and oneself as the source only is self-realisation.
Earnestness is a precondition to self-realisation.
Earnestness precondition is not perfection.
Virtues and powers come vs. realisation, not before.
You cannot ask a valid question about yourself, because you do not know whom you are asking about.
Know yourself as you are.
You know so many things about yourself, but the knower you do not know.
Before you can know anything directly, non-verbally, you must know the knower.
To know that you are neither in the body nor in the mind, though aware of both, is already self-knowledge.
You can only know your self by being yourself.
When you know what you are, you also are what you know. )

( KNOWING THE SELF vs./and KNOWING THE SELF IN SELF )


- KENDİNİ BİLMEK ile/ve/değil/||/<> KENDİNİ TANIMAK

( Kendimizi bilmek için kendimiz olmalıyız. )

( Kendimizi aşmak için kendimizi bilmek durumundayız. )

( Kendini-idrak, elde edilebilecek bir şey olmaktan çok, anlaşılacak bir durumdur. )

( Kendimizi bilirsek, öteki her şey onunla birlikte gelir. )

( Kendimizi bilmeyi engelleyen, yalnızca zihindir. )

( Kendini bilişteki amaç, ne olmadığımız hakkındaki tam bilgidir. )

( Kendimizi iyice/yeterince bilmezken, başkasını nasıl bilebiliriz? )

( Kendimi bilmek ile tam olarak, neyi bilmiş olurum? Olmadıklarımızın hepsini. )

( Kendimizi bilmeyi öğrenelim, harikalar keşfederiz. )

( Kendimizi ne kadar daha çok bilirsek, o kadar daha az korkarız. )

( Kendimizi düzeltmeye gereksiniminiz yoktur - sadece kendi hakkımızdaki "düşüncelerimizi" düzeltelim. )

( Ne olduğumuzu bilmek için önce, ne olmadığımızı araştırmak ve bilmek durumundayız. )

( İşe, kendimizden ve kendimizle başlamak zorundayız - bu, değişmez yasadır. )

( Kendimizi, hiç durmaksızın gözlemleyelim, böylece, bilinç-dışı, bizim tarafımızdan, herhangi bir çaba harcanmaksızın, kendiliğinden, bilincimize akacaktır. )

( Kişinin, kendini yeterince tanımaması, çevresindekilerle çatışmasına neden olur. )

( Mutlak gerçek, mutlak sevgi, bencil olmamak, kendini-idrak için tartışılmaz etmenlerdir. )

( Sakin bir zihin, doğru bir idrak için şarttır, ki bu da kendini-biliş için gereklidir. )

( Ancak, kendini-biliş, yardımcı olabilir. )

( SEN, SENİ BİL, SEN SENİ
SORARLAR, SENDEN SENİ
ARARLAR, SENDE SENİ
BULMAZLARSA, SENDE SENİ
PATLATIRLAR ENSENİ ENSENİ )

( To know yourself, be yourself.
To go beyond yourself, you must know yourself.
Self-realisation is not an acquisition. It is more of the nature of understanding.
It is only your mind that prevents self-knowledge.
By self-knowledge means, full knowledge of what you are not.
Unless you know yourself well, how can you know another?
By knowing myself what exactly do I come to know? All that you are not.
Learn to know yourself and you will discover wonders.
The more you know yourself the less you are afraid.
Watch yourself ceaselessly and the unconscious will flow into the conscious without any special effort on your part.
To know what you are you must first investigate and know what you are not.
You must begin in yourself, with yourself - this is the inexorable law.
Absolute truth, love selflessness are the decisive factors in self-realisation.
A quiet mind is essential for right perception, which again is required for self-realisation.
Only self-knowledge can help you. )

( "Kendini Tanı! Böylece, tanrıların tüm gizemini ve evreni tanıyabileceksin"
"Gnothi seafton! Kai gnou ruzon ola ta mistria ton theon kai tou simpantos"
ΓNΩΘI ΣAYTON KAI ΘEΛEIΣ ΓNΩPIZOYN OΛA TA MYΣTHPIA TΩN ΘEΩN KAI TOY ΣYMΠANTOΣ

DELPH'teki Apollon Tapınağı'nda[Atina - Yunanistan],
Mâbed'den, Dışarı Çıkarken Okunabilen, Kapının Üstünde Yazan Yazı
[Ancak, doğayı, fizik ve kimyayı, matematiği tanırsan/anlarsan, evreni, tüm gizemleri ve kendini tanıyabilirsin.] )

( [not] TO KNOW YOURSELF vs./and/but/||/<> TO RECOGNIZE YOURSELF )

( ΓNΩΘI ΣAYTON KAI ΘEΛEIΣ ΓNΩPIZOYN OΛA TA MYΣTHPIA TΩN ΘEΩN KAI TOY ΣYMΠANTOΣ
Gnothi seafton! Kai gnou ruzon ola ta mistria ton theon kai tou simpantos )

( ... cum/et/||/<> NOSCE TE IPSUM )


- KENDİNİ BİLMEYİŞ/BULMAYIŞ:
> DÜŞMAN BULMAK ve/ya da/yoksa da DÜŞMAN YARATMAK


- KENDİNİ/BİRİNİ "DEĞERLENDİRİRKEN":
SAHİP OLMADIKLARI(N) İLE ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP OLDUKLARI/N İLE NELER YAPTIĞI(N)/YAPABİLDİĞİ(N)


- KENDİNİ EŞELE! ve KENDİNE SAKLA!


- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ile/ve/<>/> KENDİNİ YETKİNLEŞTİRMEK

( En güçlü zincirin gücü bile, zincirin en zayıf halkası kadardır. )

( MÜTEEHHİB: Kendi kendini yetiştirmiş kişi. Otodidakt. )

( TO DEVELOPE THE SELF vs./and TO PERFECT THE SELF )


- KENDİNİ GELİŞTİRMEK ve/||/<>/> KUŞAĞINI YETİŞTİRMEK

( Bugün. VE/||/<>/> Yarın. )


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME:
GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> EĞİLİMİ


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME:
GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> EĞİLİMİ


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME GEREKSİNİMİ ile/ve/||/<>/> ONAYLANMA GEREKSİNİMİ


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/||/<> KENDİNE YETERLİK


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/> KENDİNİ, BAŞKASINDA GERÇEKLEŞTİRME

( TO REALIZE THE SELF vs./an/> TO REALIZE THE SELF ON SOMEONE )


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK ve/<>/>/< KENDİNİ GENÇLEŞTİRMEK


- KENDİNİ HERKESTEN "ÜSTÜN GÖRMEK" ile/değil/yerine YALNIZLIĞINI KABUL ETMİŞ OLMAK


- KENDİNİ İSPAT (ETME ÇABASI) ile/değil/yerine KONUYU/DURUMU İSPAT


- KENDİNİ KAÇINMA değil KAÇINMA


- KENDİNİ:
KANDIRMAK ile/ve/||/<>/> KAPTIRMAK


- KENDİNİ "KASMAK" ile/değil KENDİNİ KISMAK


- KENDİNİ:
KEŞFETMEK ve/||/<>/> GELİŞTİRMEK ve/||/<>/> YÖNETMEK ve/||/<>/> GERÇEKLEŞTİRMEK


- KENDİNİ "KÜÇÜMSEME" ile/ve/=/||/<>/< ÖVÜNME


- KENDİNİ KURTARAN VELİ/VELÂYET ile/ve BAŞKALARINI KURTARAN VELİ/VELÂYET


- KENDİNİ, NESNE KILMAK değil KENDİNİ KEŞFETMEK

( Alışılmış olana tutunduğunuz sürece keşif gerçekleşemez. )

( Yaşayan her şeyde kendinizi görün, o zaman, davranışlarınız, görüşünüzü ifade edecek. )

( Ne kadar çok keşfederseniz, o kadar daha keşfedilecek olan vardır. )

( Neyi keşfederim? Keşfedecek birşey bulunmadığını keşfedersiniz. )

( Kendini-keşifte ne şiddet vardır ne şiddetsizlik. )

( Özgürleşme, keşfetme özgürlüğü demektir. )

( Zihni sessiz tutun, keşfedeceksiniz! )

( Arzuları, ihtirasları terk edin, zihninizi sessiz tutun, keşfedeceksiniz. )

( Hatanızı keşfedin ve korkudan kurtulun. )

( Siz sadece kendinizsinizdir. )

( Ancak kendi farkındalığınız ve kendi çabanızla keşfettikleriniz sizin işinize her zaman yarayacak olanlardır. )

( Kendinizi düzeltmeye gereksiniminiz yoktur - sadece kendi hakkınızdaki fikirlerinizi düzeltin. )

( Discovery cannot come as long as you cling to the familiar.
See yourself in all that lives and your behaviour will express your vision.
The more you discover, the more there remains to discover.
What do I discover? You discover that there is nothing to discover.
There is neither violence nor non-violence in self-discovery.
Liberation is but the freedom to discover.
Keep your mind silent and you shall discover.
Abandon all desires, keep your mind silent and you shall discover.
Discover your mistake and be free of fear.
You are just yourself.
You need not correct yourself - only set right your idea of yourself. )

( [not] TO MAKE OBJECT THE SELF but DISCOVER THE SELF )


- KENDİNİ ... OLARAK:
TANIŞTIRMIŞ değil TANITMIŞ


- KENDİNİ ÖVEN ile/değil/yerine/>< KENDİNİ BİLEN


- KENDİNİ SAKLAMAK >< KIZMAK

( Kimse, kızdığında, kendini/özünü saklayamaz. )


- KENDİNİ/HALİNİ SIRLAMAK ile/ve/<> İLMİNİ SIRLAMAK


- KENDİNİ TANI = RECOGNIZE YOURSELF[İng.] = GNOTHI SEAUTONU


- KENDİNİ TANIMA ile/ve/<> KENDİNİ TAMAMLAMA

( Kişiyi/insanı tanımıyorsak/bilmiyorsak, hiçbir şey(i) bilmiyoruz/tanımıyoruz demektir. )

( RECOGNIZE THE SELF vs./and/<> SELF REALIZATION )

( GNOTHI SEAUTONU [Türkçe seslendirilişi: GNOTHI S' AFTON] )


- KENDİNİ TANIMA ile/ve/<> KENDİNİ TANIMLAMA

( Kendini tanımlamak üzere ve gereğiyle kendinden bahsediş, kibir değildir. )

( RECOGNIZE THE SELF vs./and/<> SELF DEFINITION )


- TANIMAK:
KENDİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİNDEKİNİ

( Sen, sende ve sana emânetsin. )

( [not] THE SELF vs./and/but WHICH YOU HAVE IN SELF
WHICH YOU HAVE IN SELF instead of THE SELF )


- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/<> KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK

( Kendiyi, kişi kuş kurar. )

(

GEREKSİNİMLER SIRADÜZENİ

Maslow'un Piramidi'nde en üst noktada (5. basamak) "Kendini Gerçekleştirme" vardır.

Dördüncü basamak, "Değer, başarı, kendine saygı"dır.

Üçüncü basamak, "Ait olma ve sevgi"dir.

İkinci basamak, "Emniyet, güven, düzen ve değişmezlik"tir.

Birinci (en alt) basamak, "Açlık, susuzluk ve eşeyselliğin fizyolojik doyumu"dur.

Bir alt basamaktaki gereksinim karşılanmadan, kişinin bir üstteki değere gereksinim duyması ve gerçekleştirmesi olanaklı değildir. Bazıları varmış gibi görünse de gerektiği biçimde ve tam değildir.

Maslow, kendini gerçekleştirmiş ve kendini tanıyan kişilerde 16 ortak özellik gözlemlemiştir. Bunlar:

1- Gerçeğin bilinebilecek yönlerini, doğru olarak algılar.

2- Bilenemeyecek olanların bilinemeyeceğini, doğru olarak algılar.

3- Gerçeği olduğu gibi kabul eder.

4- Kendisini olduğu gibi kabul eder.

5- Başkalarını olduğu gibi kabul eder.

6- Yaşamın getirdiği olayları tam anlamıyla yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedir.

7- Kendiliğinden hareket eder.

8- Yaratıcı bir biçimde davranabilir.

9- Kendine ve yaşama gülebilir.

10- İnsanlığa değer verir ve onun sorunlarını ciddiye alır.

11- Son derece yakın ve derin birkaç dostu vardır.

12- Yaşamı bir çocuğun gözü ve kalbiyle görüp yaşayabilir.

13- Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluğunun farkındadır.

14- Dürüsttür.

15- Çevresinin farkındadır, sürekli çevresini araştırır ve yeni şeyler dener.

16- Savunucu değildir!

)

( TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/<> TO REALIZE THE SELF )


- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/> KENDİNİ İNŞÂ ETMEK

( RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO BUILD THE SELF )


- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/> KENDİNİ KONUMLANDIRMAK

( Ne gezersin Şam, Buhara
Her ne ararsan Kendinde Ara! )


- KENDİNİ TANIMAK ile/ve/<> KENTİNİ TANIMAK

( Bulunulan/yaşanılan alanı/coğrafyayı/kültürü tanıyarak (da) kendini tanıyabilirsin! )


- KENDİNİ "TANIMLAMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ TANIMAK

( Yapmamız gereken tek şey, kendimizi [sınırlayıp ayırarak] tanımlama eğiliminden kurtulmaktır.[Tüm "tanımlar", yalnızca gövdemize ve onun görünümlerine özgüdür.] )

( All we need is to get rid of the tendency to define ourselves. [All definitions apply to our body only and to its expressions.] )

( [not] EXPRESS THE SELF vs./and/but/||/<>/< RECOGNIZE THE SELF
RECOGNIZE THE SELF instead of EXPRESS THE SELF )


- KENDİNİ UNUTMAK ile/ve KENDİNİ ADAMAK

( Duyarlılığı artırır. İLE/VE Yaratıcılığı artırır. )

( Kişinin kendi parçalanıp dağılmadıkça, yani muhît olmadıkça, kendinden vazgeçmez. )

( Bir göz açıp kapayıncaya kadarki zaman içinde, kişi, kendinden geçebilse... )

( Increase the sensibility. WITH/AND Increase the creativity. )

( TO FORGET THE SELF vs./and TO DEVOTE THE SELF )


- KENDİNİ "UYUTMAK" ile/ve/<> KENDİNİ UNUTMAK


- KENDİNİ YALITMA (İNFİRÂD)


- KENDİNİ YETİŞTİRME ile/ve/||/<> KENDİNİ GELİŞTİRME


- KENDİNİ:
"YÜCELTEN" değil/yerine/>< ALÇALTAN

( Alçalır. DEĞİL/YERİNE/>< Yücelir. )


- BARIŞ:
KENDİNLE ve/||/<> DÜNYAYLA

( Kendiyle barışmayan, dünyayla barışamaz.
Kendinde, dünyayla barışmayan, kendiyle barışamaz. )


- KENDİNLE KALMAK ile KENDİNE KALMAK

( Hoştur. İLE Kolay değildir. )


- KENDİR ile ÜSTÜPÜ[Yun.]

( ... İLE Gemi kalafatında, işliklerde, buharlı makinelerde, temizlik işlerinde kullanılan, didilmiş kendir. )


- KENDİSİ AÇISINDAN değil KENDİ AÇISINDAN


- KENDİSİNDEN değil KENDİNDEN

( "Sahibisi" demediğimiz gibi. )


- KENDİYLE:
BAĞDAŞMA ile/ve/||/<>/> BARIŞMA


- KENDİYLE:
DOLAN ile/ve/||/<> DOYAN


- KENDÜ ile KENDÜK[Kençek]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kendi. İLE Un ya da benzer şeyler konan fıçı benzeri toprak kap. )


- KENEVİR ile/ve/<>/= KENDİR

( Kendirgillerden, sapındaki liflerden halat, çuval vb. kaba örgüler yapılan, iki evcikli bir bitki. İLE/VE/<> Kenevirden yapılmış olan. )


- KENG ile KENGES ile KENGEŞ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Geniş olan. İLE Sığ. İLE Öğüt alma, düşünce, görüş alışverişi. )


- KENGEL/KENGER[Fars.] = EŞEK DİKENİ

( Birleşikgillerden, yaprakları dikenli yaban bir bitki. )

( CYNARA CARDUNCULUS )


- KENGER[Fars.]/KENGEL/EŞEK DİKENİ/YABANİ ENGİNAR ile/||/<> AKANTUS/AKANTHUS/ACANTHUS

( Birleşikgillerden, yaprakları dikenli yaban bir bitki. İLE/||/<> Eski Yunan'dan beri süsleme sanatlarında kullanılan bitkisel bir motif. )


- KENPE[Kençek] ile ...
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir bitki. )


- KENT/ŞEHİR[Ar.] yerine/değil BALIK


- KENT ve/||/<>/> KAVRAM

( Kentin olmadığı yerde, sanat da olmaz. )


- KENT ile KÖY KENT

( ... İLE Bazı ülkelerde, kırsal bir gelişme yöntemi olarak benimsenen, kırsal yerleşme birimlerini, kente ve sanayiye uygun işlevlerle donatmayı, böylelikle kırsal alanda bir canlanma ve kalkınma yaratarak kentlere akını azaltmaya amaçlayan bir yerleşim örneği ya da önerisi. )


- KENTİN DIŞI ile KENT MERKEZİNİN DIŞI

( Taşra. İLE Varoş. )


- KENTSEL "ÖTELEME" ile/değil/yerine/||/<>/< KENTSEL DÖNÜŞÜM

( )


- KENTTE YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine KENTLİ OLMAK


- KENZİ ile
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kırmızı, yeşil, sarı ve daha pek çok renkte olabilen bir Çin kumaşı. İLE ... )


- KEOPS ile KEFREN ile MİKORİNOS

( ON CARPET/RUGS )


- KEP ile KEP[Oğuz]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Herhangi bir şeyin kalıbı. İLE "Benzer, gibi" anlamına gelen bir ilgeç. )


- KEPÇE[Fars. < KEFÇE] ile ÇEMÇE/ÇÖMÇE[Oğuz][dvnlgttrk]

( ... İLE Tahta kepçe. )


- KEPÇE ile KAVRAÇ

( Sulu yiyecekleri karıştırmaya ve dağıtmaya yarayan, uzun saplı, yuvarlak ve derince kaşık. | Bu kaşığın alabildiği miktarda olan. | Erimiş madeni, kalıba dökmek için kullanılan büyük kaşık. | Tahıl, kömür, kum vb.nin yüklenip boşaltılmasında kullanılan, tek ya da iki çeneden oluşmuş motorlu araç. | Bu aracın alabildiği miktarda olan. | Gemilerde, ortasında dümen evi bulunan yuvarlak kıç çıkıntısı. | Güreşte hasmın arkasından bacakları arasına el sokma oyunu. İLE Ağır taşları tutup kaldırmaya yarayan, iki tutaklı demir araç. )


- KEPEK ile KEPEK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Küçük. İLE Kepek[baş derisinde]. )


- KEPEK/DONRA ile KEPEK

( Saçlı derideki pulcuklar. İLE Elenen undan sonra kalan kabuk kırıntıları. )

( DANDRUFF/FURFUR vs. BRAN )


- KEPEK/KİR ile DONRA

( ... İLE Saç kepeği, baş konağı. | Kalınlaşmış, tabaka durumuna gelmiş kir. )


- KEPEKSİZ TAHİN ile/değil/yerine KEPEKLİ TAHİN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha yoğun ve akışkanlığı daha azdır. )


- KEPEZ ile KEPEZ ile KEPEZ ile Kepez

( Yüksek tepe, dağ. | Deniz kenarındaki kaya. | Dağların oyuk, kuytu yerleri. İLE Gelin başlığı. İLE Tavuk ve kuşların ibiği ya da başındaki uzun tüyler. İLE Antalya iline bağlı ilçelerden biri. )


- KEPEZ ile/ve RESİF[Fr. < Ar.]

( Deniz kenarındaki kaya. İLE/VE Su yüzeyine kadar çıkan kaya. )


- KER[Ar.] ile KERH[Ar.]

( Sağır. | Kuvvet, kudret. | Merâm ve maksat. İLE İğrenme, tiksinme, hoşlanmama. | Zorlama. )


- KERÂMET ve/||/<>/< İSTİKÂMET

( En büyük kerâmet, istikâmet üzere olmaktır. )


- KERÂMET ile/>< KERÂHET

( Kerâmetin ilk tecellisi kerâmet de, tekrarı kerâhet. )

( Kerâmet, yapılır da terk edilirse kerâmettir, terk edilmezse kerâhettir. )

( Maneviyat yolunda yürüyenlerin yoluna kerâmet de çıkabilir. Orayı geçerse kerâmet de, orada kalırsa kerâhet. )

( Kerâmet görme ya da gösterme çabası bir tür küfürdür. )

( Kerâmeti beğenip orada kalanlar küfür ehlidir. )

( Kerameti gösterenlerin çoğunluğu, oraya saplanıp kalır. İnsan böyle olacaksa bu yola hiç girmesin daha iyi. )

( Kerâmetin kime yararı var ki? Kimin kudretini kime gösteriyorsun? Kerâmet gösterenler, daha bu yolun büyüklüğünü idrak edememiş olanlardır. Kerâmet çocuk oyuncağıdır. İnsan büyüdükten sonra, çocuk oyuncağıyla uğraşır mı? )

( Bağış, kerem. | İkram, ağırlama. | Velîlerin, gerektiğinde, gösterdikleri olağanüstü durum. | Ermişcesine yapılan iş, hareket ya da söylenilen söz, düşünce. İLE/>< İğrenme, tiksinme. | İstemeyerek, baskı ile yapma. | [şer'î] Bir halin/hareketin, açık ve kesin bir biçimde değil, delâlet suretiyle men olunması. )


- KERÂMET ile/ve/değil KESKİN ZEKÂ

( Keskin zekâ, kerâmete kıç attırır. )


- KERÂMET ve/<> SAADET

( İlmin ikramları. )


- KERATA[Yun.] yerine ÇEKECEK

( Karısı tarafından aldatılan erkek. | Sevgi ile söylenilen sitem sözü. | Ayakkabı çekeceği. )


- KERATİN ile KREATİN

( Saç, deri ve tırnak gibi yapıları oluşturan lifli bir protein türüdür. [Bu yapıları korumak, güçlendirmek ve esneklik kazandırmak için önemlidir. Gövde tarafından üretilebildiği gibi dışarıdan besinler ya da kozmetik ürünler yoluyla da alınabilir.][İnsan saçı ve tırnağının yanı sıra, hayvanların pençe ve toynaklarında, kuşların tüylerinde, oklu kirpilerin dikenlerinde, armadillo ile kaplumbağaların kabuklarında bulunan proteindir.] İLE Gövdede doğal olarak üretilen ve kaslarda enerji sağlayan bir amino asittir. [Ağırlık çalışanlar, sporcular ve yaşlılar tarafından kas kütlesi, güç ve performansı artırmak için gıda desteği olarak kullanılmaktadır. Kreatin monohidrat, piyasada en yaygın ve bilinen kreatin biçimidir. Kreatin monohidrat, kreatin molekülüne bir su molekülü bağlanmış durumudur. Kreatin monohidrat, gövdeye alındığında kreatin fosfat adı verilen bir bileşiğe dönüşür ve kaslarda enerji üretimine katılır.] )


- KERBELÂ ile KURB-U ÂLÂ


- ... KERE ile/ve/||/<>/> "AŞK KERE"


- KERE ile/ve KARE

( TIMES vs./and SQUARE )


- DEFA/KERE[Ar.] değil/yerine/= KEZ


- KEREKÜ[Türkmen] ile KEREKÜ[toplum]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çadır. İLE Kışlık ev. )


- KEREM[Yukarı/Aşağı Çin] ile KEREM[Ar.]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yer altında bulunan ev. İLE İyilik, cömertlik. )


- KEREM ile/ve/||/<>/>/< SEHÂVET

( İkram. İLE/VE/||/<>/>/< Cömertlik. )


- KEREM[Ar.] ile/ve/||/<>/> TEKRÎM[Ar. < KEREM]

( Vermek. | İyilik. | Cömertlik. | Verdiğinde gözü olmamak/kalmamak. İLE/VE/||/<>/> Saygı gösterme, ululama. | Cömertlik. )


- KEREN ile/değil KARAN

( Boynuzlu. İLE/DEĞİL Parlamak. )

( )

Bugün[13 Ekim 2025]
itibarı ile 32.206 başlık/FaRk ile birlikte,
32.206 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(68/130)