Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

YAZAÇLARDA
(/HARFLERDE)

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)






Bugün[01 May 2025]
itibariyle 9365 başlık/FaRk ile birlikte,
10500 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(2/11)


- AD-/-AD ile/||/<> AS- ile/||/<> -AL

( -e, -e doğru, yakınlaşma, yönelme, yakınında, yoğun, ek olarak artım, -a yönelik [adduksiyon: Gövdeye doğru hareket]. İLE/||/<> -e, -a. İLE/||/<> ... ile ilgili, bir şeye ait, bir şeyin özelliklerini taşıyan. )


- ÂDÂK[Ar.] ile ADAKK[Ar.] ile ADAK/NEZİR[Ar.]

( Ada. İLE [Daha/en/çok] Dakik, ince. İLE Bir dileğin gerçekleşmesi için sahip olunandan vazgeçmek ve/ya da vazgeçilen şey. )


- ADÂLET:
BİRLİK ile/ve/<> DİRLİK


- ADALET değil ADÂLET


- ADÂLET ile/ve/<>/< BARIŞ[< VARIŞ]/SULH

( Eğer dünyada barış ve uyum istiyorsanız, aklınızda ve gönlünüzde barış ve uyum olmalıdır. )

( Kendinizde düzen olmadıkça, dünyada düzen olmayacaktır. )

( AN SÜKÛT'İN SULH: Davalının susması üzerine gerçekleşen barış. )

( YURTTA SULH, CİHANDA SULH! PAZ EN EL PAIS, PAZ EN EL MUNDO! )

( KÂH-İ DÂD-GÛCTERÎ: Adliye Sarayı. )

( JUSTICE vs./and/<> PEACE
If you want peace and harmony in the world, you must have peace and harmony in your hearts and minds.
Unless there is order in yourself, there can be no order in the world. )


- ADÂLET ve/||/<>/>/< SÜKÛN/SÜKÛT


- ADAM "SATMIŞLIĞI/M/IZ"
değil/ne yazık ki/><
ADAM "SANMIŞLIĞI/M/IZ"

( Yoktur. DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Vardır. )


- ADAM[Ar. < ÂDEM] ile HERİF[Ar. < HARİF]


- ADAMDAN SAY(MA)MAK ile/değil MUHATAB ALMA(MA)K


- ADAMI OLMAK değil ADAM OLMAK


- ADAMINA GÖRE ile/değil/yerine ÂDÂBINA GÖRE


- ADA(N)MAK ile/ve VAKFETMEK

( TO (GET) DEVOTE vs./and TO DONATE )


- ADAPTE/ADAPTED[İng.] değil/yerine/= UYARLANMIŞ


- ADÂVET değil/yerine/>< ADÂLET


- ADA-YA ile ADAY-A

( Ada'ya. İLE Aday'a. )


- AD DOLUNAN"/ADL OLUNMAK/ADLOLUNMAK ile/değil ADDOLUNMAK/ADDOLUNAN[Ar. + Tr.]

( Saymak, sayılan. )


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/></>/<
YAKÎN

( 0
|------%50 altı.[1-49]------|%50-50|------%50 üzeri.[51-99]------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
%100 )

( YOK(LUK)
|------ KURUNTU------|BELKİ|------KUŞKU------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
KESİN(LİK) )

( RECM[Ar. çoğ. RÜCÛM]: Taşa tutma, taşlama. | Birine atılan taş. | Suçluyu beline kadar gömüp taşlayarak idâm etme. | Sövme, lânetleme. | Zan üzerine konuşma. )

( image )

( image )

( )

( Anımsadığımız şeylerle, onlar gerçekmişlercesine meşgul oluyoruz ne yazık ki. )

( DEFINETLY NOT[%0]
ALMOST NEVER[%10]~DOUBTFULLY[%20]~IMPROBABLY[%30]~UNLIKELY[%40]~
MAYBE[%50]~
PERHAPS[%60]~PROBABLY[%70]~LIKELY[%80]~ALMOST CERTAINLY[%90]~
DEFINITELY[%100] )


- ADEM ile/ve ÂDEM

( Yokluk. İLE/VE Yokluğun varlığı ve darlığı. )

( Yokluğun varlığı, bir kâmil insan! )

( Kişi, sevdiğinde yok olmalı. )

( ... ile TIFL- CİHEL-RÛZE: Hz. Âdem. )

( Yokluk, hiçlik, ölüm. | Osmanlı Türkçesi sözcüklerle birleşerek, "-siz, -lik" anlamında kullanılır. [ADEM-İ MERKEZİYET: Yerinden yönetim.] İLE/VE Dinsel inançlara göre, ilk yaratılan insan ve ilk peygamber. | Kişi, adam. | İnsanda bulunması gereken olumlu özelliklere sahip olan. )

( Nonexistence. vs./AND Existence of the nonexistence. )

( Varlık. | İlk yaratılan insan ve peygamber. İLE Yokluk. )

( NONEXISTENCE vs./and ADAM )


- A-DEM değil ÂDEM


- ADEN-/ADENO- ile/||/<> ADİPO- ile/||/<> ADENO- ile/||/<> ATHER-/ATHERO- ile/||/<> AXİLLO- ile/||/<> MYX-/MYXO- ile/||/<> MUC-/MUCO- ile/||/<> BLENN-/BLENNO- ile/||/<> -AGOGUE ile/||/<> ELEO-/ELAEO-/ELAİO-/OLEO- ile/||/<> LİP-/LİPO- ile/||/<> PİMELO- ile/||/<> STEAR-/STEARO-/STEAT-/STEATO- ile/||/<> SİAL-/SİALO- ile/||/<> PTYAL-/PTYALO- ile/||/<> LACT-/LACTO- ile/||/<> GALACT-/GALACTA-/GALACTO- ile/||/<> AMPHİ- ile/||/<> PY-

( Bez, salgı bezi, bez ile ilgili [adenom: Bez tümörü]. İLE/||/<> Yağ dokusu ile ilgili [adiposit: Yağ gözesi]. İLE/||/<> Yağ, yağ dokusu. İLE/||/<> Damar plağı, yağ birikimi [ateroskleroz: Damar sertliği]. İLE/||/<> Koltuk altı ile ilgili [aksiller lenf nodu: Koltuk altındaki lenf bezleri]:. İLE/||/<> Mukus, müköz bez ve dokularla ilgili. İLE/||/<> Mukus ya da müköz membranlarla ilgili. İLE/||/<> Mukusun olması, mukusla ilgili. İLE/||/<> Salgılatan, başlatan, artıran. İLE/||/<> Yağ, akıcı yağ. İLE/||/<> Yağ. İLE/||/<> Yağla ilişkili. İLE/||/<> Yağ, donyağı, mum yağı. İLE/||/<> Tükürük ve tükürük bezleri ile ilgili. İLE/||/<> Tükürük, tükürük bezi ile ilgili. İLE/||/<> Süt. İLE/||/<> Süt, süt gibi sıvı. İLE/||/<> Cerahatle ilgili, cerahat olması. İLE/||/<> İki yönlü, çift [amfipatik: Hem suyu, hem de yağı seven moleküller]. )


- ADENİN[Fr.] ile ADENİT[Yun.]

( Pankreastan çıkarılan, çay özünde de bulunan bir nesne. İLE Lenf düğümleri yangısı. )


- ADENOM ile/||/<> ADENOKARSİNOM ile/||/<> ADENOPATİ ile/||/<> ADENİT

( İyicil bez uru. İLE/||/>< Kötücül bez uru. İLE/||/<> Beze sayrılığı. İLE/||/<> Ak kan beze yangısı. )


- ADENOM[Yun.] ile ADENOPATİ[Fr.] ile ADENOİT[Fr.]

( Kansere dönüşmeyen zararsız ur. İLE Lenf bezlerinin her türlü hastalığı/bozukluğu. İLE Adenom görüntüsünde olan. )


- ADET ile ÂDET

( Sayı. | Herhangi bir sayıda olan şey, tane. İLE Birinin, yapmaya alışmış olduğu şey, alışkı. | Topluluk içinde, eskiden beri uyulan kural, töre. Gelenek, alışkanlık. | Aybaşı, âdet kanaması. )


- ADETİ değil ADEDİ


- ADHERENS/ADHERE OLMAK[İng. < ADHERENCE] ile/||/<> AKRESYON

( Katılma, girme, iltihak | yapışma, yapışkan, yapışık | tutunmak, tutunum, tutunma. İLE/||/<> Yapışma. )


- ADI ANILMAYAN ile/ve/<> ADI ANILAMAYAN


- ÂDİ ile/değil/yerine/>< ÂDİL


- AD/I" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAD/I

( Sarışının adı var, esmerin tadı var. )

( [not] NAME vs./and/but/||/<>/< TASTE
TASTE instead of NAME )


- ÂDİL ile/ve/<> ÂCİL

( Ancak, korkusuzluğa gelenler âdil olur. )


- ADİNAMİ[Fr.]/ADYNAMIA[İng.] değil/yerine/= KAS ZAYIFLIĞI/GÜÇSÜZLÜK


- ADINI BİLMEK ile TADINI BİLMEK

( Haberdar olmak. İLE Deneyimlemiş olmak. )

( İLM el-YAKÎN ile HAKK el-YAKÎN )


- ADİPOSİR[Fr.] ile ADİPOZ[Fr.]

( Kadavraların çürümesi sırasında lipitlerin bozulması sonucu ortaya çıkan amonyaklı sabun. İLE Yağ dokusu. | Göze dokusunun aşırı yağ yüklenmesiyle belirgin sayrılıklı durum. )


- ADL[Ar.] ile IDL[Ar.]


- ADOLESANS/ADÖLESANS ile/||/<> ADOLESAN/ADÖLESAN

( Ergenlik. İLE/||/<> Ergen. )


- ADRES[İng. ADDRESS] değil/yerine/= BULUNAK


- ADUD[Ar.] ile ADÛD[Ar.]

( Kol, pazı. | Yardımcı, arka. İLE Isırımlı, bir lokma. | Acıklı, ıstırap verici. | Zâlim. )


- ADVICE vs. ADVISE


- ADVICE vs. ADVISE vs. OFFER vs. PROPOSE vs. RECOMMEND vs. SUGGEST


- AER-/AERO- ile/||/<> ETH- ile/||/<> PHYSO- ile/||/<> PNEUM-/PNEUMA-/PNEUMAT-/PNEUMATO- ile/||/<> PNE-/-PNEA/PNEO-/-PNOEA ile/||/<> LARYNG-/LARYNGO- ile/||/<> PNEUMO-/PNEUMON-/PNEUMONO-

( Hava, havayla/gazla ilgili, gaz. İLE/||/<> Hava. İLE/||/<> Gaz ya da hava bulunması. İLE/||/<> Hava, yel, solunumla ilgili, bir bölümde hava ya da gaz olması. İLE/||/<> Solunum, belirli tipte solunumla ilgili. İLE/||/<> Soluk borusu ile ilgili, larinks. İLE/||/<> Akciğer, hava ya da solunumla ilgili. )


- AERO/AIR CHAMBER ile/||/<> AEROB ile/||/<> AEROBİK ile/||/<> AEROFİL ile/||/<> AEROSOL ile/||/<> AEROTERAPİ ile/||/<> AİR-BORN[E]

( Hava kutusu. İLE/||/<> Havacıl. İLE/||/<> Havacıl, oksijenli. İLE/||/<> Havacıl. İLE/||/<> Püskürtü, [havada] asıltı. İLE/||/<> Hava sağaltımı. İLE/||/<> Havayla bulaşan, havadan bulaşan. )


- AEROBİK ile/||/<> AEROFAJİ ile/||/<> AEROP ile/||/<> AEROSOL

( Havacıl. İLE/||/<> Hava yutma. İLE/||/<> Havacıl, havasever. İLE/||/<> Püskürtü. )


- AEROGRAF[Fr.] İLE AEROGRAFİ[Yun.]

( Hava basınçlı boya püskürtme tabancası. İLE Basınç, nem ve sıcaklık gibi olguların özelliklerini inceleyen bilim dalı. )


- AEROLİK[Fr.] ile AEROLİT[Fr.]

( Sıkıştırılmış havanın borulardaki akışını inceleyen bilim dalı. İLE Özellikle silikattan oluşmuş bir tür göktaşı. )


- AEROLOJİ[Fr.] ile AEROLOJİK[Fr.]

( Yeryüzü engebelerinin etkisi dışındaki atmosferi inceleyen bilim dalı. İLE Atmosfer koşulları ile ilgili. )


- AEROP/AEROBE[İng.] değil/yerine/= OKSİJENSEVEN


- AFAK[Fr.] ile/ve/||/<>/> AFAKİ[Fr.]

( Göz merceği olmayan göz. İLE/VE/||/<>/> Göz merceği yokluğu. )


- AFAKAN değil HAFAKAN

( ... DEĞİL Istırap, sıkıntı. | Mustarip olmak ve deprenmek. | Yürek oynaması. )


- AFALAMAK değil AFALLAMAK


- AFERİM değil AFERİN


- A'FET[Ar.] ile ÂFET[Ar.]

( Solak. | Pek akılsız kişi. | En güç şey. İLE Büyük felâket, belâ. | [mec.] Çok güzel insan. )


- ÂFET değil/yerine/>< İFFET


- AF[F]EKSİYON ile/||/<> AF[F]EKT ile/||/<> AF[F]EKTE ile/||/<> AF[F]EKTİF

( Duygulanım, sayrılığa yakalanma. İLE/||/<> Duygu durum. İLE/||/<> Sayrılığa yakalanmış. İLE/||/<> Duygusal. )


- AFİLİ[Y]ASYON ile/||/<> AFİLİYE

( Bağlantı. İLE/||/<> Bağlantılı. )


- AFİLLİ değil AFİLİ[Yun. < AFİ]

( Gösteriş, çalım, caka. )


- AFİŞ[Fr.] ile AFİŞE[Fr.]

( Resimli duvar ilanı. İLE Görülür durumu getirme. )


- AFOROZ[Yun.]["AFAROZ" değil!] değil/yerine/= DIŞLAMA | DARILMA, KONUŞMAMA

( Hristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası. | Darılıp biriyle konuşmama, ilgiyi kesip kendinden uzaklaştırma, toplum dışılama. )


- AFRA TAFRA (YAPMAK)


- AFŞAR = AVŞAR

( Oğuz Türklerinin yirmi dört boyundan biri. )


- AFUR TAFUR (ÇALIM)


- AĞ ile/ve BAĞ


- AĞ ile/ve/değil/||/<>/>/< BAĞ


- AGA ile AĞA

( Babacan, mert, kalender kişi. İLE Kırsal kesimde, geniş toprakları olan, güçlü, sözü geçen, varlıklı kişi. | Halk arasında sayılan ve sözü geçen kişilere verilen san. | Büyük kardeş, ağabey. | Okur-yazar olmayan, yaşlıca kişilerin, adlarıyla birlikte kullanılan san. | Osmanlı döneminde, kimi örgütlerin başında bulunanlara verilen resmi san. )


- AĞAÇ SAKIZI/REÇİNE[Yun.]/BALSAM[Fr.] ile AKAMBER["AKAMBAR" değil]

( Bazı bitkilerde, özellikle çamlarda oluşan, katı ya da yarı akışkan organik salgı nesnesi. | Sonsuz polimerleşme ile elde edilen, büyük moleküllü yapay nesne. İLE Sıcak ülkelerde yetişen bir ağaçtan elde edilen katı, güzel kokulu reçine. )


- AĞAÇ ile ACI AĞAÇ/KAVASYA[Fr. < QUASSIA]

( ... İLE Sedef otugillerden, sıcak ülkelerde yetişen, kabuğu ve odunu hekimlikte kullanılan küçük bir ağaç. )

( ... cum QUASSIA AMARA )


- AĞAÇ ile ANZAROT[Ar. < ANZARUT]

( ... İLE Sıcak ülkelerde yetişen bodur bir ağaç. | Bu ağacın yara tedavisinde kullanılan reçinesi. )

( ... cum SARCOCOLLA )


- AĞAÇ ile BAKAM/BAKKAM[Ar.]

( ... İLE Baklagillerden, odunundan kırmızı boya çıkarılan bir ağaç. )

( ... cum HAEMATOXYLON CAMPECHIANUM )


- AĞAÇ ile/ve ŞATOK/ŞADOK

( ... İLE Bir tür ağaç ve meyvesi. )


- AĞAÇ ile ŞİMŞİR/ŞEMŞÎR[Fars.]

( En sert ağaç. )

( ... İLE Şimşirgillerden, yaprakları her mevsimde yeşil kalan, taşlık, çorak bölgelerde kendiliğinden yetişen ya da bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, odunu sarımsı renkli ve çok sert olan bir ağaççık. | Bu ağaççığın sert, düzgün sarı renkte kerestesi. | Bu keresteden yapılan. )


- AĞAÇ ile TİMBUL/TEMBUL/TENBUL[Fars.]

( ... İLE Hindistan'a özgü, tırmanıcı bir tür biber ağacı. )

( ... cum PIPER BETLE )


- AG[G]LÜTİNASYON ile/||/<> AG[G]LÜTİNİN

( Kümeleşim. İLE/||/<> Kümeleştirici. )


- AĞIR ile/ve/||/<> SAĞIR

( Baş. İLE/VE/||/<> Kulak. )


- AĞIRBAŞLILIK/AYIKLIK = SOBRIETY[İng.] = SOBRIÉTÉ[Fr.] = NÜCHTERNHEIT[Alm.] = SOBRIEATAS[Lat.]


- AĞIŞ >< YAĞIŞ

( Ağma işi. | Su buharının ve başka gazların yerden havaya doğru çıkışı, yağış karşıtı. >< Yağma işi. | Havadaki su buharının yoğunlaşma sonunda sıvı ya da katı durumda yere düşmesi, ağış karşıtı. | Yağan yağmur ya da kar miktarı. | Yağmur. )


- AĞIZ ile/ve/<> DUDAK/LAR

( [Divan şiirinde] YÂKUT, FİKR-İ DEHÂN ile/ve ... )

( NUN harfi ve NOKTA ile simgelenir. İLE/VE ... )

( Ağızda, 6 - 10 milyon bakteri bulunmaktadır. )

( HASREME: Üst dudağın, alt dudak üzerine taşması.
BUZRA: Üst dudağın ortasından dışarı doğru taşan et parçası. )

( BERFÛZ/BERFÛS: Ağzın dış kenarı, dudakların çevresi.
DEHÂN-I TENG: Küçük ağız.
NEMEK-DÂN[Fars.]: Sevgilinin dudağı. )

( FEM ile/ve ŞEFE/TEYN, BÂSİA[: Çok kırmızı dudak.] )

( DEHÂN/DEHEN, FEM ile/ve LEB, LA'L )

( MOUTH vs./and LIP/S )


- AĞLAMAK ile/ve/||/<>/> BAĞLAMAK


- AĞLIYORSUNUZ ile/ve/değil/||/<>/> ALIYORSUNUZ


- AGLOS[Yun.] ile AGLOSİ[Fr.]

( Doğuştan, ağzında dili olmayan. İLE Dilin, doğuştan yokluğu. )


- AĞNİYÂN-İ ŞÂKİRÎN ile/ve/<> FUKARÂ-İ SÂBİRÎN


- AGONİ[Yun.]/AGONY[İng.] değil/yerine/= CAN ÇEKİŞME


- AGORA ile/||/<> AKROPOLİS ile/||/<> BOULEUTERİON ile/||/<> FORUM ile/||/<> GYMNASION ile/||/<> STADION/STADIUM ile/||/<> HIPPODROMOS ile/||/<> ODEON[< ODEION: ŞARKI SÖYLEMEK]

( Antik Yunan kentlerinde, stoalar ile çevrelenmiş, içinde ya da yakınında tapınak, bouleuterion gibi dini ve resmi yapıların bulunduğu toplumsal ve ticari yaşamın yoğunlaştığı alan. İLE/||/<> Antik Yunan kentlerinin en yüksek tepesinde bulunan, savunma amaçlı surlarla sarılıp bir tepe üzerine inşâ edilen özel bölge. İLE/||/<> Antik Yunan kentinde yönetimle ilgili işlerin görüldüğü meclis binası[günümüzdeki kent kurulu/senato karşılığı]. İLE/||/<> Antik Roma kentlerinde, kent merkezinde yer alan, içindeki ve çevresindeki yapılarla Yunan kentlerindeki ağora ile aynı işlevi taşıyan alan. İLE/||/<> Eski Yunan ve Roma kentlerinde beden eğitimi ve spor etkinliklerinin yapıldığı yer. İLE/||/<> Antik Yunan ve Roma'da atletizm için kullanılan, çevresinde oturma basamakları bulunan, bir ucu yarım daire biçiminde sonlanan, uzunlamasına, dikdörtgen plana sahip olan alan. İLE/||/<> Eski Yunan ve özellikle Roma kentlerinde at ve araba koşularının yapıldığı, etrafı izleme yerleri ile çevrili alanlar. İLE/||/<> İçinde müzik yapılan yer.[Çoğu kez küçük bir tiyatro biçiminde ve genellikle üstü kapalı bir yapı.] )


- AGREGAN/AGGREGANT[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞTIRICI


- AGRESİF[İng. AGRESSIVE] değil/yerine/= SALDIRGAN


- AGROMEGALİ/AKROMEGALİ[Fr.] değil/yerine/= GÖVDE ÖRGENLERİNİN DÜZENSİZ OLARAK BÜYÜMESİ/UZAMASI | ELLERDE, AYAKLARDA VE BAŞTA GÖRÜLEN AŞIRI BÜYÜME


- AGROMETRE/AGGREGOMETER[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞIMÖLÇER


- AGRONOM[Fr.] ile AGRONOMİ[Fr.] ile AGRONOMETRİ[Fr.]

( Tarımcılık uzmanı. İLE Tarım bilimi. İLE Toprağın verim gücünü ölçen bilim dalı. )


- ÂGUL[gu uzun okunur][Fars.] ile ÂGÛR[Fars.]

( Göz ucuyla bakma. [hiddetlenerek] İLE Tuğla. | Kerpiç. | Kiremit. )


- AH[Ar.] ile ÂH[Ar.] ile ÂH[Ar.]

( Ah, yazık. İLE Kardeş. | Dost. İLE Âferin, bravo anlamına kullanılır. )


- AH ile/ve/> AMAN ile/ve/> YETİŞ[MEDED]

( 66 ile/ve/> 92 )

( ALLAH ile/ve/> HZ. MUHAMMED ile/ve/> HZ. ALİ )

( Allah, din ile, mezhep ile bulunmaz, aşk ile bulunur. )

( Bazıları Allah'ı aramaya Hicaz'a giderler. Aklı yetenler, Allah'ı aramak için bir adım atarlarsa kâfir olur. )

( AH diyene, AMAN edilir. )

( Allah'tan, AH edersin; AMAN'ı, Hz. Muhammed'den dile. )


- AHAD[Ar.] ile ÂHÂD[Ar. < AHAD] ile AHADD[Ar. < HADD]

( Bir. [sayı] | Kişi, kimse. İLE Birler, birden dokuza kadar olan sayılar. İLE [daha/çok/pek] Keskin. )


- AHÂDİYET ile/ve/<> UHÛDİYET

( Karanlık. İLE/VE/<> Aydınlık. )


- AHBAP değil/yerine/= TANIDIK/TANIŞ


- AHBÂS[Ar. < HABS] ile AHBÂZ[Ar. < HUBZ]

( Su bentleri. | Su bentleriyle meydana getirilen havuzlar. | Hapisler, zindanlar. | Gayr-i meşrut vakıf durumunda bulunan topraklar ya da binâlar. İLE Ekmekler. )


- AHÇI değil AŞÇI

( ... değil TABBÂH[< TABH | çoğ. TABBÂHÎN], TÂBİH[< TABH] )

( ... değil ÂŞ-PEZ )


- AHD[Ar.] ile MÎSÂK[Ar.]


- AHDEB[Ar.] ile AHDEB[Ar.]

( Kambur. İLE Kimsenin oy ve düşüncesini beğenmeyen. Uzun boylu ahmak. )


- AHD-İ ATİK ile/ve/||/<>/> AHD-İ CEDÎD

( Tevrat. İLE/VE/||/<>/> İncil. )


- AHED ve/<> AHMED

( Mim, eti/gövdeyi simgeler. )


- AHESTE AHESTE ile AVAL/AVEL AVAL


- AHFÂ[Ar. < HAFÎ] ile/ve/||/<> AHFİYE[Ar. < HIFÂ]

( [daha/pek/çok] Gizli, en gizli. İLE/VE/||/<> Gizli olanlar. | Ağaç çiçeğinin tomurcuğunu örten dış kabuklar. )


- AHFÂD[Ar. < HAFÎD] ile AHFAZ[Ar.]

( Torunlar. | Yardımcılar, hizmetkârlar. İLE Alçak ve çukur yer. | Alçakgönüllü kişi. )


- AHİD[Ar. AHD] ile AKİT[Ar. AKD]

( DEVİR, ZAMAN, GÜN | AND, YEMİN | SÖZ, SÖZLEŞME, SÖZ VERME )


- ÂHIM ŞÂHIM (DEĞERDE/NİTELİKTE OLMAMA)


- ÂHIM-ŞÂHIM


- ÂHİR[Ar.] ile ÂHAR[Ar.]


- ÂHİZE ile AVİZE

( Telefon alıcısı. İLE Tavana asılan süslü aydınlatıcı. )


- AHLÂK ile/ve/<> HADD

( Ahlâk, haddini bilmektir. )

( Başkasından nefret edeceğimize, kendi ahlâkımızdan nefret edelim. )

( MORALS vs./and/<> BORDER
Morals is to know the border. )


- AHLÂK ile/ve TESPİH


- AHLANIP VAHLANMAK


- AHLAT ile AHLÂT[< HILT] ile AHLAT

( Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yabanarmudu. | Bu ağacın, armuda benzeyen ve ancak iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi. | Kaba adam, yol-iz bilmeyen kişi. İLE Bir karışım içindeki parçalar, öğeler. Karışan şeyler. | Gövde yapısının temelini oluşturan öğeler.[AHLÂT-I ERBAA: Kan, salya, safra, dalak.] İLE Bitlis'in bir ilçesi.[Tarihte, mühendis ve mimarların yetiştiği kent.] )

( PIRUS PIRASTER ile ... )


- AHMÂ[Ar. < HAMÂ] ile AHMÂ[Ar. < HAMİYYET] HAMİYET

( Kayınbirâderler. İLE [daha/çok/pek] Hamiyetli. )


- AHMAK ile/ve APTAL | ile/değil/yerine/>< ABDAL

( | Tehlike gelse de görmeyenler. İLE/VE Tehlike geldiğinde görenler. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tehlike gelmeden görenler. )

( Yapabilecekken yap(a)mayan. İLE/VE Yapmayabilecekken yapan.[dallama/dalyarak] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< ... )


- AHMED ve/||/+/<>/> MUHAMMED ve/||/+/<>/> MAHMUD ve/||/+/<>/> MUSTAFA

( Düşünce/de. VE/||/+/<>/> Gerçekleştiğinde. VE/||/+/<>/> Sonucunda[olumlu/olumsuz] VE/||/+/<>/> Vazgeçilebildiğinde. )


- AHMES[Ar.] ile AHMEZ[Ar.]

( Kuvvetli, en yiğit kişi. | Katı [yer]. İLE Sağlam, çok sağlam ve dayanıklı. | Suyun içinde sürekli açılıp kapanan ve "denizağzı" denilen bir hayvan. )


- AHRAS[Ar.] ile AHRÂS[Ar. < HÂRİS] ile AHRAZ[Ar.]

( Dilsiz. İLE Koruyucular, muhafızlar. İLE Kirpikleri dökülmüş, çipil gözlü kişi. )


- AHRES[Ar.] ile AHREŞ[Ar.]

( Eski [şey]. İLE Sert, katı [şey]. )


- AHŞÂ[Ar.] ile AHŞÂ'[Ar. < HAŞÂ]

( [daha/çok/pek] Korkunç. İLE Gövdede bulunan bağırsaklar, ciğer gibi şeyler, içirik. | Cihetler, mahaller, bölgeler. )


- AHŞAP ile/ve/||/<> KÖRAĞAÇ

( ... İLE/VE/||/<> Kontratablada orta katı oluşturan ve genellikle yumuşak ağaçlardan hazırlanan bölüm. | Kontratablanın orta kısmında tabla kalınlığının en az yarısını oluşturan, yumuşak ağaçlardan değişik yöntemlerle elde edilen masif ağaç tabakası. )


- AHSEN[Ar.] ile AHZEN[Ar.]

( Pek güzel. İLE Çok hüzünlü, kederli. )


- AHÛ[Ar.] ile ÂHÛ[Ar.]

( Kardeş. | Dost. İLE Ceylan, karaca. | Güzellerin gözü. )


- AHZ[Ar.] ile İTTİHÂZ[Ar.]


- AHZÂR[Ar. < HAZER] ile AHZAR[Ar.]

( Endişeler, ihtiyatlar. İLE Yeşil. )


- AIDS/ACQUIRED IMMUNODEFICIENCY SYNDROME[İng.] değil/yerine/= EDİNİLMİŞ BAĞIŞIKLIK YETERSİZLİĞİ BELİRGESİ


- AİLE/AĞIL/AVUL ile/ve SÜLÂLE[< SÜR-AİLE]/AKRABA

( Ateşten esen yel, aileyi simgeler. )

( ... ile/ve ÂL [Âl'i Sultan: Sultan çocukları. | Âl-i Osman: Osmanoğulları.] )

( OIKIA ile/ve ... )

( FAMILY vs./and RELATIVE )

( AİGA ile/ve ... )


- AİLECEK değil AİLECE


- AJAN[< AGENT] ile/ve/||/<> MEDYA[< MEDIA]


- AJİTASYON[Fr.] ile AJİTE[Fr.]

( Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Sürekli ve tutarsız davranışları olan kişi. )


- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION] ile ANAFİLAKSİ[Fr. < ANAPHYLAXIE]

( Kışkırtma, kışkırtı, körükleme, çırpıntı, çalkalama, duygu sömürüsü. | Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Aşırı duyarlılık/tepki. )


- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION]["ACITASYON" değil!] değil/yerine/= KIŞKIRTMA/KIŞKIRTI/KÖRÜKLEME ÇALKALAMA | ÇIRPINTI | DUYGU SÖMÜRÜSÜ | HUZURSUZLUK | ÇALKALAMA


- AJİTE ile/||/<> AJİTATÖR

( Huzursuz. İLE/||/<> Huzur bozucu | Çalkalayıcı. )


- AK/AQ[Oğuz] ile/||/<> AK SAY/AQ SAY ile/||/<> AK TEREK/AQ TEREK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- A'KAL[Ar. < AKIL ] ile ÂKAL[Fars.]

( [daha/çok/pek] Akıllı. İLE Çer-çöp. )


- AKANTOLİZ[Fr.] ile AKANTOZ[Fr.] ile AKANTOSİTOZ[Fr.]

( Deri dokusu bozukluğu. İLE Üst deride bir katmanın kalınlaşması. İLE Alyuvarların yapısal bozukluğu. )


- AKAR SU ile/ve AKAN SU

( Potansiyel. İLE/VE Süreklilik. )


- AKAR ve/||/<>/> BAKAR

( Su. VE/||/<>/> Deli. )


- AKARİB < AKREB

( Zehirli ve tehlikeli hayvancıklar. )


- AKARYOTİK ile/||/<> AKARYOSİT

( Çekirdeksiz . İLE/||/<> Çekirdeksiz göze. )


- AKÇA ile AKÇA/AKÇE

( Oldukça beyaz. İLE Akçe. )


- AKÇA-PAKÇA


- AKD[Ar.] ile AHD[Ar.]


- AKD/AKİD[Ar.] ile/ve/||/<> ÂKİD[Ar. çoğ. AKADE]

( Bağ, bağlama, düğümle(n)me, bağlanma. | Sözleşme, kararlaştırma. | Kurma, düzme. | Nikâh. | Düzyazıyı, koşuğa çevirme. İLE/VE/||/<> Sözleşmenin/nikâhın tarafları, sözleşen kişi/ler. | Çeviriyi yapan. )


- AKEDEMİK değil AKADEMİK


- AKI/AQI ile/||/<> AKI (YAGAK)/AQI (YAGAQ)
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Eli açık, cömert. İLE İyi ceviz. )


- AKÎB[Ar. < AKEB] ile ÂKİB[Ar.]

( Bir diğerinin arkasından gelen. İLE Önce. )


- AKİBET değil ÂKIBET


- AKİD YAPMA VAADİ değil/yerine/= ÖN SÖZLEŞME


- AKİD/AKİT ile/||/<> AHKÂM ile/||/<> BERÎÜZ-ZİMME ile/||/<> MATÛK ile/||/<> UHDE

( Sözleşme, bir sözleşmede taraf olan kişi. İLE/||/<> Hükümler. İLE/||/<> Zimmetten ya da borçlardan kurtulmuş, temize çıkmış. İLE/||/<> Azat olunmuş, azatlı. İLE/||/<> Birinin üzerinde olan iş, sorumluluk. )


- AKÎDE ile AKİDE

( İlke, iman, dini inanış. | [Sultanlar, bayramlarda akîde şekeri kestirirmiş. Yeniçeri ağalarına gönderirmiş ve şeker kabul edilirse sorun olmadığı fakat padişaha geri gönderilirse "sorunlarımız var" anlamına gelirmiş.] İLE Şekerin kaynatılarak katılaşması yolu ile yapılan, renkli ve kokulu, ağızda güç eriyen şeker, akide şekeri. )


- ÂKİF[Ar. çoğ. ÂKİFÂN, AKÛF] ile/ve/||/<> ÂRİF[Ar. < İRFAN | çoğ. UREFÂ]

( Sebât eden. | İbâdet eden. İLE/VE/||/<> Bilen, bilgili, irfan sahibi.[(Bildiğinin, yapacağının ve söyleyeceğinin) Zamanını ve zeminini] )


- AKIL-BALİĞ değil ÂKİL-BALİĞ


- AKIL:
ÖLÇÜLEBİLİR ile/ve/değil/||/<>/< ÖLÇEN/R


- AKIL:
YAŞTA ile/ve/değil/||/<>/< BAŞTA


- AKIL ve/||/<> AHLÂK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÂDÂB ve/||/<> AŞK

( REASON and MORALS and JUSTICE and ... and LOVE )


- AKIL ile/ve/> ÂKİL

( Us. İLE/VE/> Yiyen. | Aklı başında. )

( ... İLE/VE/> Kendi "aklını", evrenin aklıyla birleştirmiş/bütünleştirmiş kişi. )


- ÂKIL <> AK(I)L <> MAKÛL


- AKIL ve/< MAKULÂT ve/< MEKULÂT ve/< MAHSUSÂT[ZAHİRÎ VE BÂTINÎ]


- AKIL ile/ve/> NAKİL

( Önce. İLE/VE/> Sonra. )

( Evvel. İLE/VE/> Müevvel[< te'vil][yoruma açık]. )


- AKIL/KAVRAM ile/ve/||/<>/> TEFEKKÜR/TERTİB ile/ve/||/<>/> MÂRİFET ile/ve/||/<>/> İLİM

( İki şey/işaret/alâmet arasında bağlantı/ilişkilendirme/birleştirme. İLE/VE/||/<>/> Düşünceleri belirli bir düzen içinde sağlamak. | İşaretleri/alâmetleri düzenlemek. İLE/VE/||/<>/> Kavramlar arası ilişkiler ya da her iki kavram arasındaki ilişki. İLE/VE/||/<>/> Tümel çıkarım/yargı. )


- AKILLI ile AKILCI


- AKIM/AQIM ile/||/<> (MUNDUZ) AKIN/AQIN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir akışlık su. İLE Sel. | Beklenmeyen, ansızın gelen sel. )


- AKIM ile/değil AKIN


- AKINTIYA KAPILMAK değil/yerine AKIŞA KATILMAK/BIRAKMAK


- AKİT ile ÂKİT

( Sözleşme, bağıt, mukavele. | Nikah. İLE Bir işi, karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri, bağıtçı. )


- AKİTTE:
TASAVVUN SURETİYLE BEYİ ile/ve/||/<> TEVLİYET ile/ve/||/<> TERÂBUH ile/ve/||/<> TEHASSÜR ile/ve/||/<> ŞİRKET ile/ve/||/<> İKÂLE ile/ve/||/<> MÜBÂDELE ile/ve/||/<> SARF ile/ve/||/<> TEVEHHÜP ile/ve/||/<> SULH ile/ve/||/<> BORÇ ile/ve/||/<> TEATİ ile/ve/||/<> HIYAR ile/ve/||/<> SELEM ile/ve/||/<> MEŞRÛİYET KEYFİYETİ ile/ve/||/<> RIZÂ VE MUVAFAKAT >< FUZÛLÎ


- AKLANIP PAKLANMAK


- AKLÎ BİLGİ ile NAKLÎ BİLGİ


- AKLI, DUYGULARA ARAÇ KILMAK ile/değil DUYGULARI, AKLA ARAÇ KILMAK

( [not] TO MAKE VEHICLE THE REASON FOR FEELINGS vs./but TO MAKE VEHICLE THE FEELINGS FOR REASON )


- AKLI-HAVSALASI (ALMAMAK)

( HAVSALA[Ar.]: Kuş kursağı. | Mide. | Anlayış, akıl, zihin. | Leğen.[biyolojide] )


- AKLÎ İLİMLER ile/ve/<> NAKLÎ İLİMLER

( )


- AKL-I SÂLİM ile/ve/> KALB-İ SELÎM ile/ve/> SEKÎNE


- AKLIN AŞINMASI ile/ve/değil/yerine AKLIN AŞILMASI

( Akıl, taş kadar maddî; taş da, akıl kadar manevîdir. )

( REF Ü REF )


- AKLIN/ODAĞIN:
ya/ne DUDAKLARINDA ya da/ne de DUDAKLARDA OLMASIN/OLMAMALI


- AKNÂ[Ar.] ile AKNA'[Ar.]

( İnce, yumru burunlu. İLE En çok kanaat eden. )


- AKORT[Fr. < ACCORD/ACORDA(İt.)] ile ARPEJ[İt. < Fr. | ARPEGE]

( Bir çalgıda, doğru ses vermesi için yapılan ayar, düzen/leme. | Uyumu sağlayan seslerin birleşmesi. | Uyum, uyumluluk. İLE Bir akort oluşturan seslerin, birbiri ardından çalınması. )


- AKRÂ[Ar.] ile AKRA'[Ar.]

( Arkalar, sırt. İLE Başındaki saçlar dökülmüş, dazlak. | Çıplak dağ. )


- AKRABA ile/değil/ne yazık ki "AKBABA"


- AKRAN[Ar.] değil/yerine/= YAŞIT/ÖĞÜR/BÖĞÜR/BOYDAŞ/TAYDAŞ[halkta]

( Yaşça yakın, yaşıt, boydaş, taydaş. | Öğrenmiş, alışmış. | Alışılmış, yadırganmaz olmuş, menus. | Takım, fırka, zümre. )


- AKREP ile AKREBEK

( ... İLE Küçük akrep. )


- AKREP ile ARİZONA AKREBİ


- AKREP ile ÇÖL AKREBİ


- AKREP ile GEJDÜM[Fars.]

( ... İLE Eğri kuyruklu akrep. )

( Yılan, düşmanlığı simgeler. )

( Türkiye'de 52 yılan türü bulunmaktadır. [Sadece 15'i zehirlidir.] )

( ZÂHİFE, ZEVÂHİF, ZÂHİFÂT: Sürüngenler. )

( MÂR-I SERMÂ-DÎDE: Kış geçirmiş yılan. )


- AKREP ile HİNT KIZIL AKREBİ

( ... İLE En zehirli akreptir. )

( ... İLE Hindistan'ın, orta ve güney bölgesinde yaşarlar. )


- AKREP ile KUM AKREBİ


- AKRU/AQRU ile AKUR/AQUR ile ARAN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yavaşça. İLE Ahır. İLE Ahır. )


- AKS/AXIS[İng.] değil/yerine/= EKSEN


- AKS-ÜL-AMEL/TEAMÜL[Ar.]/REAKSİYON[Fr./İng. < REACTION] değil/yerine/= TEPKİ/TEPKİME

( Birbirini etkileyen nesneler arasında ortaya çıkan durum. )


- AKS[Fr. < AXE] değil/yerine/= DİNGİL


- AKŞAM YEMEĞİ ile/değil/yerine SABAH YEMEĞİ/TANGİ AS/AŞ[Kazakça]

( Yoksul gibi ye. İLE/DEĞİL/YERİNE Zengin gibi yap. )

( )


- AKSAM[Ar.] ile/değil AKŞAM

( Kısımlar. | Yedek parça. İLE/DEĞİL Güneşin batmasına yakın zamandan gecenin başlamasına kadar geçen zaman dilimi. )


- AKSAT[Ar.] ile AKSÂT[Ar. < KIST]

( Kuru ayaklı hayvan. İLE Hisseler, nasipler, paylar. )


- AKSEPTANS[Fr./İng. < ACCEPTANCE] değil/yerine/= ONAMA/KABUL (BELGESİ)

( Yabancı ülkelerde okuyacak öğrenciler için gönderilen kabul belgesi. | Poliçelerin üzerine "kabulümdür" biçiminde yazılarak altı imzalanan açıklama. )


- AKSESUAR/ACCESSOIRE[Fr.]/ACCESSORY[İng.] değil/yerine/= EK/DONATIMLIK/TAMAMLAYICI ÖĞE


- AKSİS/AXIS[İng.] değil/yerine/= EKSEN | İKINCİ BOYUN OMURU


- AKSİYEL/AXIAL[İng.] değil/yerine/= EKSENSEL


- AKSİYEL/DÜZLEM/AXIAL PLANE[İng.] değil/yerine/= YATAY DÜZLEM


- AKSİYON[Fr./İng. < ACTION] değil/yerine/= EYLEM | HİSSE SENEDİ

( Bir kuvvetin, nesnel bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması. | İnsan etkinliğinin ya da iradesinin açığa çıkması. | Hareket, iş. | Sermayenin belirli bir bölümü. | Hisse senedi. [AKSİYONER: Hissedar.] | Bir oyuncunun, sahne üzerindeki hareketi. | Oyunun temasını geliştiren başlıca olay, öykü, gelişim. )


- AKSON[Fr. AXONE < Yun.] ile/ve/||/<> DALLANTI/DENDRİT[Yun. < DENDRON: Ağaç.] ile/ve/||/<> SİNİR KAVŞAĞI/SİNAPS[İng. < SYNAPSE]

( Her bir sinir gözesinde 10.000'e kadar dendrit olabilir fakat sadece bir akson vardır. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Akson ve dendritler arasındaki sinirsel iletilerin gerçekleştiği yerler. )

( İnsan beyninde yaklaşık 5.000.000 km. akson, 1 katrilyon sinaps vardır. )

( Akson, küçük bir nöron hücresinden binlerce kat daha uzun olabilir. [Bazı kişilerde aksonların uzunluğu 1.5 metreyi bulabilmektedir.] [Zürafalarda bulunan en uzun akson 4.5 metre uzunluğundadır.] )

( Sinir gözelerinin uyarımını ileten plazma uzantısı. İLE/VE/||/<> Sinir gözesinin öteki sinir gözesinden alınan elektrokimyasal uyartının ve verinin gövdeye iletilmesini sağlayan, kısa, dal benzeri yapılar. İLE/VE/||/<> Sinir gözelerinin öteki sinir gözelerine, kas ya da salgı bezleri gibi sinir gözesi olmayan gözelere iletim olanağı tanıyan özelleşmiş bağlantı noktaları. İki sinir gözesi arasındaki iletişim bölgesi. )


- AKTA[Ar.] ile AKTÂ'[Ar.]

( Eli kesik. İLE Kesmeler, kırılmalar. | İlgiyi kesmeler. | Beylik arâziler. )


- AKTAR[Ar. < ATTÂR] değil/yerine/= BAHARATÇI

( Baharat ya da güzel kokular satan kişi ya da dükkân. | İğne, iplik, baharat, zarf, kâğıt vb. satılan dükkân. )


- AKTİN[Lat.] ile AKTİNİK[Fr.] ile AKTİNİT[Yun.]

( Gözenin lifli yapısında bulunan kasılgan protein. İLE Çeşitli nesnelerde kimyasal etki oluşturan ışınım. İLE Radyoaktiflerin genel adı. )


- AKTİNODERMATOZ[Fr.] ile AKTİNOGRAF[Fr.] ile AKTİNOLOJİ[FR./İNG.] ile AKTİNOMETRE[Fr.] ile AKTİNOMETRİ[Fr.] ile AKTİNOSKOPİ[Fr.] ile AKTİNOTERAPİ[Fr.] ile AKTİNOTROPİZM[Fr.] ile AKTİNYUM[Yun.]

( Güneş ışınları etkisiyle oluşan bir deri sayrılığı. İLE Kaydedici ışınım ölçer. İLE Güneş ışınlarının insan gövdesindeki etkilerini inceleyen bilim dalı. İLE Işınım ölçer. İLE Işınım ölçümü. İLE Karanlık bir odada, ışık kaynağı ile aydınlatılan örgenlerin saydamlığının incelenmesi. İLE Mor ötesi ışınların sağaltım amacıyla kullanılması. İLE Bitkilerin tek yönden gelen ışık etkisiyle o yana doğru büyümesi. İLE Radyoaktif bir öğe. )


- FAALİYET[Ar.]/AKTİVİTE[Fr. < ACTIVITE | İng. < ACTIVITY] değil/yerine/= ETKİNLİK | EYLEM


- AKTÖRE = AHLÂK = MORALS[İng.] = MORALE[Fr.] = MORALE[Alm.] = MORALIDAD[İsp.]


- AKTÖR/LER ile/ve/değil/yerine/<>/>< FAKTÖR/LER

( [değerlendirmede/yorumlamada/konuşmada] Kişi/ler. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Konu/kavram/olay/olgular. )


- AKUALAND[İng. < AQUALAND] değil/yerine/= SU BAHÇESİ


- AKUSMİ[Fr.] değil/yerine/= AKUSMATİK[Yun.]

( Seslerin doğru olarak algılanmasını engelleyen işitme sanrısı. İLE Dinleyicinin ses kaynağını göremeyeceği biçimde düzenlenmiş olan. )


- AKUSTİK[Fr./İng. < ACOUSTIC] değil/yerine/= YANKILANIM | YANKIBİLİM | İŞİTSEL, İŞİTME (YLE İLGİLİ) | SESBİLİM | SESSEL

( Sesin üretimini, denetimini, aktarımını ve etkilerini konu alan fizik kolu. | Kapalı bir yerde seslerin dağılımı. )


- AKYUVAR/LÖKOSİT ile/ve/||/<> ALYUVAR/ERİTROSİT

( Kan, lenf vb. gövde sıvılarında bulunan çekirdekli, yuvarlak göze. Bağışıklık düzeninin bir parçası olan beyaz kan gözeleri. İLE/VE/||/<> Kana al rengini veren, çekirdeksiz, yuvarlak, küçük göze. Oksijen taşıyan kırmızı kan gözeleri. )


- ÂL ile/||/<> ÂL ile/||/<> ÂL ile/||/<> AL
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Hanların sancağını yapmak için kullanılan turuncu renkte, süslü bir kumaş.[Turuncu renge de âl denir.] İLE Hile, dalavere. İLE Alin arslân. İLE Al çüvit. | Parlak ve kırmızımsı turuncu renk. )


- AL ile/ve/değil/yerine /||/<>/< AS

( )

( [gereksinimin] Varsa. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yoksa. )


- ALÂ[Ar.] ile ALÂ, ALE[Ar.] ile A'LÂ ile ÂLÂ[Ar. < EYL] ile ÂLÂ[Fars.]

( Rütbece yükseklik, büyüklük, şeref, şan. İLE Üst, üzere. İLE [daha/çok/pek] Yüksek. İLE İhsanlar. İLE Kirleten. )


- ALA ile ALÂ ile ÂLÂ

( Karışık renkli. | Alabalık. | Açık kestane renginde olan, ela göz. | Kekliğin boynundaki siyah halka. İLE Üstün. İLE İhsanlar, bahşişler. | Kirleten. | Pekiyi. )


- ALÂ[Ar.] ile/ve/=/||/<> BÂLÂ[Ar.]

( Rütbece yükseklik, büyüklük, şeref, şan. | Üst, üzere. İLE/VE/=/||/<> Yüksek, yukarı, üst, yüce. | Boy, uzunluk. )


- ALABORA[İt.] ile ALABORİNA[İt.]

( Bir deniz teknesinin devrilecek kadar yan yatması ya da batması. İLE Gemici düğümü. )


- ALACALI-BULACALI


- A'LÂF[Ar. < ALEF] ile ÂLÂF[Ar. < ELF]

( Hayvan yemleri. | Otlar, samanlar. İLE Binler. )


- ALAK[Ar.] ile ÂLÂK[Ar.]

( Pıhtılaşmış kan. | Sülük. İLE Sakız. )


- ALÂKA[Ar.] değil/yerine/= İLGİ, İLİŞKİ, İLİNTİ


- ALALADE[Ar.] değil ALELÂDE


- ALAN TALAN ile YALAN TALAN

( Karmakarışık, allak bullak, darmadağınık. )


- ALANTOPU/TENİS ile SQUASH


- ALAVERE DALAVERE

( ALAVERE: Bir şeyin elden ele geçmesi. | Bir şeyi elden ele vererek aktarma. | Kargaşalık. | Vapurlarda bu biçimde taşıma işi için bordalarda kurulan basamaklı iskele.
İLE
DALAVERE: Yalan dolanla gizlice görülen kötü iş, gizli oyun. )


- ALAY (ETME) = DERISION[İng.] = DÉRISION[Fr.] = SPOTT[Alm.] = IRRISIO[Lat.]


- ÂLÂYİŞ[Fars.] değil/yerine/= DEPDEBE, TANTANA, GÖRKEM, GÖSTERİŞ[bu anlamı, uydurma olmakla birlikte yaygındır]


- ALB-/ALBO- ile/||/<> LEUK-/LEUKO-/LEUC-/LEUCO-

( Beyaz, ak. İLE/||/<> Beyaz, renksiz, ak. )


- ALBİNİZM/ALBİNO[Fr. < Lat.] ile AKŞIN/LIK

( Saç, kirpik, kaş ve deride aşırı beyazlık hastalığı. (Soydan geçer.) )


- ALBİNO[Fr. < ALBINOS] değil/yerine AKŞIN/ÇAPAR

( ... DEĞİL/YERİNE Kıllarında ve gözlerinde, kimi zaman da derisinde, doğuştan renklenme oluşmadığından dolayı her yeri ak/beyaz olan. )


- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK = MODESTY[İng.] = MODESTIE[Fr.] = BESCHIEDENHEIT[Alm.] = MODESTIA[Lat.]


- ALÇALMA/SI ile/değil AZALMA/SI


- ALÇAK/ALÇAQ ile/||/<> AMUL
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yumuşak huylu, uslu. İLE Herhangi bir şeyin hareketsiz[sâkin] olanı. | Yumuşak huylu. )


- ALÇI ile/ve/||/<> KARTONPİYER[Fr. < CARTON-PIERRE]

( ... İLE/VE/||/<> Çoğunlukla duvar ve tavan ara kesitleriyle tavan göbeklerinde süsleme amacıyla kullanılan sertleştirilmiş alçı. )


- ALDANAN ya da ALDATAN ile/ve/||/<> HEM ALDANAN, HEM ALDATAN

( Hayvan. İLE/VE/||/<> İnsan. )


- ALDANMAK ile/ve/değil/yerine ADANMAK


- ALDANMAK ile ALDATMAK

( Aldattığını düşünen/zanneden, kimi aldatmıştır acaba? Sadece, Kendini! )


- ALDAT(IL)MAK ile/ve/değil/||/<>/< YANIL(T/IL)MAK


- ALDATMAQ[Azr.] = KANDIRMAK[Tr.]


- ALEH(İNE) değil ALEYH(İNE)


- ALEKSİ/ALEXIA[İng.] ile/ve/||/<> ALEKSİTİMİ/ALEXITHYMIA[İng.]

( Okuyamamazlık, okuma yitimi. İLE/VE/||/<> Duygu körlüğü. )


- ALEKSİ[Yun.] ile ALEKSİN[Yun.]/KOMPLİMAN[[FR./İNG. < COMPLIMENT]/İLTİFAT[Ar.]

( Okuma yitimi. İLE Gönül okşayıcı, hoşa giden söz. | Koltuklama. )


- ALEL/ALLEL[İng.] değil/yerine/= GEN ÇİFTİ


- ALEL HESAP değil/yerine/= SAYIŞ ÜZERE


- ÂLEM ile/ve/<> ÂDEM

( Her ne ki var âlemde,
Örneği var Âdem'de!
Her ne ki var Âdem'de,
Örneği var âlem'de! )

( Bir ağaçtır, bu âlem
Meyvesi olmuş, âdem
Maksûd olan, meyvedir
Sanma ki ağaç ola. )

( Mâdem ki ademliktir âhiri bu âlemin
Âlemde her kelâmın işitme sen âdemin
[Madem ki evrenin sonu yokluktur
Kişilerin sözlerini çok fazla duyma!] )


- ALEM ile ÂLEM

( Bayrak. | Minare, kubbe, sancak direği gibi yüksek şeylerin tepesinde bulunan, madenden yapılmış ay yıldız ya da lâle biçiminde süs. İLE Yeryüzü ve gökteki nesnelerin tümü, evren. | Dünya, acun, cihan. | Aynı konu ile ilgili kişiler ya da bu kişilerin uğraşlarının tümü. | Durum ve koşullar. | Herkes, başkaları. | Ortam, çevre. | Eğlence. | Kendine özgü, birçok nitelikleri bulunan şey ya da kişi. | Duygu, düşünce, düş gücü. )


- ALEM ile/ve/||/<>/< KALEM


- ÂLEM ile/ve KOZMOS/KOSMOS[Yun.]

( ... İLE/VE Düzenlenmişlik, düzgünlük. Biçimlilik. )


- ALEMCİ ile "ÂLEMCİ"

( Camilerin kubbelerine, minarelerine alem yapan ya da takan kişi. İLE Eğlenceyi seven, her fırsatta "eğlenen", [eğlendiğini varsayan/zanneden] kişi. )


- ALERJEN/ALLERGEN[İng.] değil/yerine/= DUYARLATAN


- ALERJİ ile/ve/değil/||/<>/< ALERJİ YATKINLIĞI/ATOPİ/ATOPY[İng.]

( Tepkinin kendi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Genetik yatkınlık sonucu gövdenin alerjenlere karşı aşırı tepki verme eğilimi.[Testlerde atopi çıkması, kişinin alerji geliştirme eğilimini gösterir ancak bu kesinlikle etkin bir alerjisi olduğu anlamına gelmez.] )


- ALESTA[İt. < ALLESTA]:
HAZIR OL! ve/||/<> HAZIRIM!


- ALEV/ŞÛLE[Ar.]/ZEBÂNE[Fars.] değil/yerine/= ALAZ/YALAZ(A)/YALIM


- ALFENİT[Fr. < ALFENIDE] değil/yerine/= METAL ALAŞIM

( İçinde bakır, çinko, nikel bulunan ve çatal bıçak takımı yapımında kullanılan gümüşlü bir alaşım. )


- ALG-/ALGE-/ALGESİ-/-ALGESİA/-ALGİA/ALGİO-/ALGO- ile/||/<> -AGRA ile/||/<> MOGİ- ile/||/<> ODYN-/-ODYNİA/ODYNO- ile/||/<> DYS- ile/||/<> CAC-/-CACE/CACO- ile/||/<> MAL- ile/||/<> PERO- ile/||/<> PALİ-/PALİN- ile/||/<> AMBLY- ile/||/<> NECR-/NECRO- ile/||/<> STAPHYL-/STAPHYLO-

( Ağrı, ağrısal, ağrı ile ilgili [miyalji: kas ağrısı, hiperaljezi: aşırı ağrı duyarlılığı]. İLE/||/<> Gut, ağrı nöbeti, ağrı. İLE/||/<> Güç, ağrılı. İLE/||/<> Ağrı. İLE/||/<> Anormal, güç, ağrılı, hatalı, hastalıklı, bozuk, patolojik, kusurlu, kötü. İLE/||/<> Kötü, hasta, bozuk. İLE/||/<> Hasta, kötü, anormal, bozukluk yapan. İLE/||/<> Deforme, bozuk, sakat. İLE/||/<> Yeniden, patolojik yineleme, geriye, tekrar. İLE/||/<> Donuk, soluk, yetmezlik, küntlük, zeki olmayan, duygusuz. İLE/||/<> Ölü, ölü doku, atrofik ceset. İLE/||/<> Üzüm salkımı, küçük dil ile ilgili, stafilokokla ilgili. )


- ALGORİTMA/ALGORITHM[İng.] değil/yerine/= AKIŞ BASAMAKLARI


- AL'I AL, MOR'U MOR


- ALİ "KIRAN, BAŞ KESEN" değil DAL KIRAN, BAŞ KESER


- ALİ ŞİR NEVÂÎ ve BİHZAD[Fars. BİH: İyi. + ZAD: Doğma/doğmuş.]


- ALİ UFKÎ/UFÎKÎ ile/ve/> DİMİTRİ KANTEMİR


- ÂLÎ[Ar. < ULÜVV] ile ÂLÎ[Ar.] ile ALÎ[Ar. < ÂLET]

( Yüce, ulu. Kemâlâtı kendinde toplayan. | Kişi adı. İLE/< Ebû Tâlib'in oğlu ve Hz. Muhammed'in damadı, dördüncü halife. İLE/< Âlete ait, âletle ilgili. | Yemin edici/eden. )


- ALIÇ/ALUÇ ile/= ALUÇİN ile/= ALUŞ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Sarı erik. İLE Yumruları olan, yenilebilir bir ot. İLE Kaşgar'a bağlı bir köy adı. )


- ALIÇ/ALUÇ ile/||/<> AMŞUY
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Sarı erik. İLE/||/<> Sarı renkte bir erik türü. )


- ALİDAT/MASTARA[Ar.] ile AD-EYLEM/MASTAR[Ar. < MASDAR]/INFINITIVE[İng.]/INFINITIF[Fr.] ile MASTAR/MISTAR[Ar.]

( Açı cetveli. İLE Ad-eylem. Eylemlik. İLE Sıvacıların ve duvarcıların, cetvel gibi kullandığı, ensiz, uzun ve düz tahta. | Marangoz cetveli. | Tezgâhta, halının düz dokunmasını sağlayan araç ya da ileri-geri oynatılan bölüm.| Davar memesi. )


- ALIK ile/||/<> BALIK


- ALIKOYULMAK değil ALIKONULMAK


- ALIM-ÇALIM


- ALİM ile ÂLİM

( Her şeyi bilen. İLE Bilgin. )


- ALÎM[Ar.] ile ÂLİM[Ar.]

( Önceden bilmeme olasılığı olmayan. İLE Sonradan bilen. )

( Âlim denilebilir ama ALÎM denmez. Allah'ın adıdır.[El-Alîm] "Abdul Alîm" olabilir ama sadece "Alîm" olmaz/denmez. )


- ÂLİM <> İL(İ)M <> MALÛM


- ALİM/ALİİM" değil ALAYIM


- ALİMENT- ile/||/<> NUTRİ- ile/||/<> SİTİO-/SİTO- ile/||/<> TROPH-/-TROPHİA/-TROPHİC/-TROPHİN/TROPHO-/-TROPHY ile/||/<> -OREXİA ile/||/<> EMET-/EMETO- ile/||/<> JEJ- ile/||/<> -PHAG/-PHAGE/-PHAGİA/PHAGO-/-PHAGOUS/-PHAGY

( Besin, besinsel. İLE/||/<> Beslenme, besinsel. İLE/||/<> Tahıl, besin, tane, tohum, besinlerle ilgili. İLE/||/<> Besin ve beslenme ile ilgili. İLE/||/<> İştah, istek. İLE/||/<> Kusma. İLE/||/<> Açlık, kuru. İLE/||/<> Yeme, yiyen, yutan. )


- ALİMENTASYON ile/||/<> ALİMENTAR ile/||/<> ALİMENTAR TRAKT

( Beslenme. İLE/||/<> Beslenme/beslenim [ile ilgili]. İLE/||/<> Sindirim yolu. )


- ALİMİNYUM değil ALÜMİNYUM


- ÂLİMLER/ÂRİFLER/ZARİFLER/ÂŞIKLAR ile/>< CAHİLLER

( Birbirini bilirler/tanırlar. İLE/>< Birbirini bilmezler ve tanımazlar. )


- ALINDI/MAKBUZ[Ar.] ile ALINTI/İKTİBAS[Ar.]

( Para vb. bir şeyin teslim alındığını gösteren belge. İLE Bir yazıya, başka bir yazarın yazısından alınmış parça, aktarma. | Başka bir dilden alınmış sözcük. )


- ALIK/ALIQ[Oğuz] ile/= KUŞ GAGASI
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- ALJEZİ ile/||/<> ALJEZİK ile/||/<> ...-ALJİ

( Ağrı duyarlılığı. İLE/||/<> Ağrılı. İLE/||/<> ... ağrısı. )


- ALKALİ METAL ile/||/<> ALKALİFİL ile/||/<> ALKALOİD ile/||/<> ALKALOZ

( Periyodik tablonun birinci öbeğinde[dikey] yer alan metaller.[Fransiyum dışındaki alkali metallerin tamamı, yumuşak yapıda ve parlak görünümdedir.][Kolaylıkla eriyebilir ve uçucu duruma geçebilir. Öteki metallerle karşılaştırıldığında, özkütleleri oldukça düşüktür. Bağıl atom kütleleri arttıkça, erime ve kaynama noktaları da düşüş gösterir. Elektrik ve ısı iletkenlikleri fazladır. Fransiyum[Fr], Lityum[Li], Potasyum[K], Rubidyum[Rb], Sezyum[Cs], Sodyum[Na] İLE/||/<> Yüksek pH değerlerinde yani pH 10 gibi aşırı bazik ortamlarda üreyebilen ve gelişebilen mikrop sınıfı. İLE/||/<> Azot ve heterosiklik halka içeren, çoğunlukla fizyolojik olarak etkin ve alkali olan ikincil metabolitler.[Bağımlılık yapabilme özellikleri bulunmaktadır.] İLE/||/<> Kanın asit-baz dengesinin belirli sorunlar nedeniyle bazik olması durumu.[Sağaltılmazsa ölümcül olabilir.] )


- ALKALİ[Fr. < ALCALI] ile ALKALOİT[Fr. < ALCALOIDE]

( Alkali metallerin hidroksitleriyle amonyum hidroksitin genel adı. İLE Özellikleri ile alkalileri andıran organik nesne. )


- ALKALİK[Fr.] ile ALKALİZASYON[Fr.] ile ALKALOİT[Fr.]

( İçinde alkali bulunan, alkali ile ilgili. İLE Alkali duruma getirme. İLE Özellikleri ile alkalileri andıran organik nesne. )


- ALKALOZ/ALKALOSIS[İng.] değil/yerine/= KAN ASİTSİZLİĞİ


- ALKAN ile ALKEN

( Tek bağ içeren doymuş hidrokarbonlar. İLE Çift bağ içeren doymamış hidrokarbonlar. )


- ALL- ile/||/<> ALL-/ALLO-/ALLOTRİ-/ALLOTRİO-

( Öteki, -normalden sapma, normal dışı, ters, dış, dışa ait, yabancı, farklı, değişik [allogreft: Başka bir bireyden alınan doku nakli]. İLE/||/<> Yabancı, anormal, normalden sapmış, sapkınlık. )


- ALLA (ALLA)" değil ALLAH (ALLAH)

( VARLIK VE YOKLUĞUN BİRLİĞİ )


- ALLAH ALLAH ile ALLAH ALLAH ALLAH ile YA ALLAH ile ALİMALLAH ile İNŞAALLAH ile BİSMİLLAH ile EVVELALLAH ile MAAŞALLAH ile EYVALLAH ile FESUBHANALLAH ile HAY ALLAH

( Şaşırırsak. İLE İşe coşku ve heyecanla sarılınca. İLE İşin sonuna kadar gitmek istersek. İLE Azmedersek. İLE İşe başlamadan önce. İLE İşe başlarken. İLE Kendimize güvenirsek. İLE İşi başarıyla bitirince. İLE İşten vazgeçersek. İLE Canımızı sıkarlarsa. İLE Eğer işi başaramazsak. )


- ALLAH, ÇALÂP ile/ve ALLAAAAAAAAHHH

( Fark mahreçte(çıkış yeri). Yani Satır ile Sadır(göğüs)'dan söyleme. Bir sözün ağızın ucundan çıkması, herhangi birşey ya da çok da önemli olmadığı yaklaşımıyla seslendirme. İLE/VE İçten, derinden, yoğun, hissederek, yaşayarak düşünmek, duymak ve seslendirmek. )

( Bir adım senden, benliğinden çık, ikinci adım Allah. )

( Allah kişinin ufkunda değil, derunundadır. )

( Görünecek olsa ona bile tuzak kurar, kurdukları tuzağa da kendileri düşer. )

( Üzerine konuşulamayan (sözlerin yetmediği) hikmet. )


- ALLÂM[Ar.] ile ALLÂME[Ar.]


- ALLEGORİ değil ALEGORİ


- ALLEM KALLEM (ETMEK)

( Bir işi istediği duruma getirmek için her türlü kurnazca çareye başvurma. )


- AL[L]ERJİ ile/||/<> AL[L]ERJEN

( Duyarca. İLE/||/<> Duyargan. )


- ALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AŞMAK


- ALMANAK[İng. ALMANAC][Fr. < ALMANACH] değil/yerine/= YILLIK


- ALOFTALMİ[Fr.] ile ALOKİNEZİ[Fr.] ile ALOMETRİ[Fr.] ile ALOPATİ[Yun.] ile ALOPESİ[Fr.] ile ALOTROFİ[Fr.] ile ALOTROPİ[Yun.] ile ALOZOM[Fr.]

( Gözün iris renginin değişikliği kusuru. İLE Gövdenin bir örgenini hareket ettirmek isteyince, onun yerine karşı yandaki örgenin hareket etmesi biçiminde beliren hareket bozukluğu. İLE Bir örgenin, gövdenin bütününe oranla daha hızlı gelişmesi bozukluğu. İLE Sayrıya verilen ilacın, sağlam biri üzerinde denendiğinde, sayrılığın belirtilerine karşıt belirtiler göstermesi. İLE Kıl ve saçların yokluğu ya da dökülmesi, kellik. İLE Çeşitli gıdalarla beslenme olanağı. İLE Bir nesnenin hiçbir kimyasal değişikli yokken ayrı özellikler gösterebilmesi. İLE Erillik/dişillik belirlenmesindeki kromozom. )


- ALT DUDAK = ŞEFE-İ SÜFLÂ = LÈVRE INFÉRIEURE


- ALT EKSTREMİTE/LOWER EXTREMITY[İng.] değil/yerine/= BACAK


- ALTERASYON ile/||/<> ALİTERASYON

( Değişiklik. İLE/||/<> Ses yinelemesi. )


- ALTERNATİF[İng. < ALTERNATIVE] değil/yerine/= DALGALI


- ALTI[6] ile ARTI[+]


- ALTINDA KALMAK ile/değil/yerine/< ALTINDAN KALKMAK


- ALÜMİN[Fr. < ALUMINE] ile ALÜMİNYUM[Fr. < ALUMINIUM]

( Suda çözünmeyen, 2050 °C'de eriyen, beyaz bir toz olan alüminyum oksit. [Al2O3] İLE Atom numarası 13, atom ağırlığı 26,98 olan, 660 °C'de eriyen, gümüş parlaklığında, beyaz, hafif bir öğe. [simgesi: Al] )


- ALÜMİNYUM[Fr. < ALUMINIUM] ile ALPAKS[Fr. < ALPAX]

( Atom numarası 13, atom ağırlığı 26,98 olan, 660 °C'de eriyen, gümüş parlaklığında, beyaz, hafif bir öğe. [simgesi: Al] İLE Kolayca bükülebilen alüminyum ve silisyum karışımı. )


- ALÜN[Fr.] değil/yerine/= ŞAP[Ar. < ŞABB]


- MİL[Yun.]/ALÜVYON[Fr.]["ALİVYON" değil!] değil LIĞ/BALÇIK


- ALVE- ile/||/<> ALVEOL-/ALVEO-

( Kanal, kavite. İLE/||/<> Alveolusla ilgili, küçük kavitelerle ilgili. )


- AM[Ar.] ile ÂM[Ar. çoğ. A'VÂM] ile AMM[Ar. çoğ. AMMÂT] ile ÂMM[Ar. < UMÛM] ile HAMM[Ar.] ile HAM[Ar.]

( Sevgi. | İstek, istemek, istenilen. | Dişillik örgeni, vajina. İLE Yıl, sene. İLE Amca. İLE Genel/umûmî, herkese ait. İLE Şiddetli hararet. )


- AMA ÖYLE ile/ve/||/<>/> AMA BÖYLE


- AMÂ[Ar.] ile A'MÂ[Ar.] ile AMA[Ar.]

( Körlük, görmezlik, manevi körlük, bilgisizlik. | Yağmur bulutları. | Altında ve üstünde hava bulun(may)an bulut. İLE Kör. | Bilgisiz/cahil. İLE Bağlaç, fakat. )


- AMAÇ ile/ve/değil/yerine ARAÇ

( Amaç, aracın/araçların devrede oluş süreçlerinin tamamlanmış olduğu sonuç. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Araç, amaca/sonuca yönelik çabanın içinde kullanılanların/ uygulananların her bir ayrı işlev parçası ve/ya da bütünü. )


- ÂMÂK[Ar. < MAAK/MAUK] ile A'MÂK[Ar. < UMK]

( Göz pınarları. İLE Derinlikler. )

( A'MÂK-I HAYAL adlı kitabı okumanızı salık veririz... )


- AMAROKS FUGAKS/AMAUROSIS FUGAX[İng.] değil/yerine/= GEÇİCİ KÖRLÜK


- AMASYA ile AMASRA

( Orta Karadeniz'de. [Çorum - Merzifon - Amasya] İLE Batı Karadeniz'de. [Zonguldak - Bartın - Amasra] )


- AMAZON[Fr. < Lat.] ile AMAZON ["AMOZON" değil!]

( Savaşa katılan kadınlara eski çağların Amazonlarına benzetilerek verilen san. | Kadınların giydiği giysi. | Memesiz. İLE Güney Amerika'daki dünyanın en geniş ormanı ve ırmağının adı. )


- AMAZONİT ile/||/<> KRİZOKOL/KRİSOKOL

( Yeşil mavi renkte bir feldspat. İLE/||/<> Mavi-yeşil renkte bir bakır silikat minerali. )

( Mohs Sertlik Derecesi: 6-6.5 İLE/||/<> 2-4
Işık Kırma İndisi: 1.52-1.53 İLE/||/<> 1.57-1.60
Rengi: Yeşil mavi İLE/||/<> Mavi-yeşil
Molekül yapısı: KAlSi³O8 İLE/||/<> (Cu,Al)²H²Si²O5(OH)4·nH²O )


- AMBARGO[Fr. < EMBARGO] ile SANSÜR[Fr. < CENSURE]

( Bir nesnenin serbest sürümünü engellemek için konulan yasak, engelleyim. | Bir devletin, gemilerin kendi limanlarından ayrılmasını yasaklama buyruğu, engelleyim. | Bir ülkenin dış dünyayla ilişkilerini engelleme, engelleyim. | Bir kişinin başka kişilerle ilişkilerini engelleme, engelleyim. İLE Her türlü yayının, sinema ve tiyatro yapıtının hükûmetçe önceden denetlenmesi ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim. )

( EMBARGO vs. CENSORSHIP )


- AMBLEM[Fr. < EMBLEME] değil/yerine/= SİMGE, BELİRTGE/BELİRTKE


- AMBOLİ[Fr.] ile/ve/||/<> EMBOLİZM[Fr.]

( Yabancı bir nesne kütlesinin damarları tıkayarak kan akımını engellemesi. İLE/VE/||/<> Bir damarın kan pıhtısıyla tıkanması. )


- AMBULANCE değil AMBULANS


- AMBULANS[Fr./İng. < AMBULANCE] değil HASTA TAŞIMA/NAKİL ARACI / CANKURTARAN


- AMEL/E ile/ve/||/<> CAALE ile/ve/||/<> FAALE

( Eylemek/işlemek. İLE/VE/||/<> işlemek. İLE/VE/||/<> Kılmak. )

( Yineleme/tekrar edilme ve yön/istikamet varsa. İLE/VE/||/<> Yapı değişiyorsa. İLE/VE/||/<> Herhangi bir devinim/hareket ise. )


- AMELE[Ar. < ÂMİL] ile HAMELE[Ar. < HÂMİL]

( İşçi, emekçi, ırgat, amel eden. İLE Taşıyanlar, kaldıranlar. )


- AMELİYAT[Ar.]/OPERASYON[İng. < OPERATION] değil/yerine/= İŞLEMCE/ONUMİŞLEM | İŞLEM


- AMENSALİZM[Fr.] ile/>< KOMENSALİZM

( Bi̇r bi̇tki̇ türünün aynı ortamdaki̇ başka bi̇r bi̇tki̇ türünden ötürü geli̇şememesi̇. Bir organizmanın ötekine zarar verip kendisinin etkilenmediği ilişki. İLE/>< Bir organizmanın yarar sağlayıp ötekinin etkilenmediği ilişki. )


- AMERİKYUM[Fr. < AMERICIUM] = AMERİSYUM

( Atom numarası 95, yapay olarak elde edilen aktinitlerden bir öğe. [simgesi: Am] )


- AMFİ[Fr. < AMPHI] ile ODEON[Fr.]

( Dinleyicilerin oturduğu, sıraları arkaya doğru basamaklı olarak yükselen yapı. | Yunan ve Roma'da açık hava tiyatrosu. | Basamak basamak yükselen yer biçimi. İLE Temelde müzik icra edilen, genelde üstü kapalı amfi tiyatro biçiminde inşâ edilen yapılardır. | Eski Yunan'da müzisyenlerin konser verdiği basamaklı yer. )


- AMFİZEM/EMFİZEM[FR. < EMPHYSÈME] değil/yerine/= SÜREĞEN BRONŞİT | HAVA YA DA GAZ GİRMESİ SONUCUNDA, BİR GÖZENİN/DOKUNUN ŞİŞMESİ | HAVA HAPSİ


- AMİLAZ[Fr. < AMYLASE] ile/||/<> AMİLOZ[Fr.] ile/||/<> ENZİM[Fr. < ENZYME]

( Bir kimyasal tepkimeyi gerçekleştiren ve onu hızlandıran, çoğunlukla protein yapısında olan organik nesne. İLE/||/<> Nişastasının %20'sini oluşturan, boyanabilir nesne. | Dokuların özel bir nesneyle dolmasından ileri gelen sayrılık. İLE/||/<> Nişastayı parçalayarak şekere çeviren bir enzim. )


- AMİN ile ÂMİN

( Kimya terimi. İLE Dua. )


- AMİN[Fr. < AMONYAK] ile ÂMİN[Ar. < İbr.]

( Amonyaktaki hidrojen yerine tek değerli hidrokarbonlu köklerin geçmesiyle oluşan ürünlerin genel adı. İLE "Allah kabul etsin" anlamında, duaların arasında ve sonunda kullanılır. )


- ÂMİR ile/ve/||/<> EMÎR

( Tek ve tekil buyruk/emir veren. İLE/VE/||/<> Çok ve çoğul buyruk/emir veren. )


- AM[İ]YOTONİ ile/||/<> AM[İ]YOTROFİ

( Kas gergi yitimi. İLE/||/<> Kas erimesi. )


- ÂMM ile/||/<> ÂMME EMLAKI ile/||/<> ÂMM VE ŞÂMİL ile/||/<> ÂMME ARÂZİSİ

( Genel/umumi, herkese ait. İLE/||/<> Kamu taşınmaz malları. İLE/||/<> Genel ve kapsamlı. İLE/||/<> Kamu toprağı. )


- ÂMM[Ar.] ile AMR[Ar.]


- AMNİYON/AMNİYOS[Alm. < Yun. < AMNION/AMNIOS] değil/yerine/= DÖL KESESİ

( AMNİYOSKOPİ[Fr.]: Amniyos sıvısının incelenmesi. )


- AMNİYON/AMNİYOS ile/||/<> AMNİYON SIVISI ile/||/<> AMNİYOSENTEZ

( Sürüngenlerde, kuşlarda ve memelilerde dölütü[embriyoyu] saran ve içinde amniyon sıvısı bulunan zar.[Karada yumurtlayan hayvanların tümünün yumurtasında da bulunan amniyon, balıkların ve kurbağagillerin yumurtalarında yoktur.] İLE/||/<> Amniyon kesesi içinde bulunan ve dölütün[embriyonun] nemli, su içeren bir ortamda yüzmesini sağlayan sıvı. İLE/||/<> Genellikle gebeliğin ikinci ya da üçüncü evresinde/trimesterinde yapılan doğum öncesi test.[Fetüsteki Down Sendromu gibi genetik bozukluklar ya da kromozonal bir durum olup olmadığının tanımlanabilmesi için kullanılır. Amniyosentez sırasında fetüsü çevreleyen amniyotik keseden az miktarda amniyotik sıvıyı çıkarmak için ince bir iğne kullanılır. Bu sıvı örneği daha sonra laboratuvarda test edilir. Gebelik sırasında fetüs, amniyotik kesenin içinde büyür. Amniyotik sıvı, fetüsü çevreler ve korur. Fetüsün bazı gözelerini de içerir.] )


- AMONYAK[Fr. < AMMONIAQUE]/NİŞADIR RUHU ile/||/<> AMİT[Fr. < AMIDE]

( Azot ve hidrojen birleşimi olan, keskin kokulu bir gaz. [NH3] | İçinde bu gazın eritilmiş bulunduğu su. İLE/||/<> Amonyağın hidrojeni yerine bir asit kökünün geçmesiyle oluşan birleşiklerin sınıf adı. )


- AMORE ve/||/<>/< MORE ve/||/<>/< ORE ve/||/<>/< RE

( Sevgi/Aşk. VE/||/<>/< Ahlâk. VE/||/<>/< Söz. VE/||/<>/< Eylem. )


- AMPİRİK/EMPİRİK[İng. < EMPIRICAL] değil/yerine/= DENEYSEL/DENEYİMSEL, GÖRGÜL / DOLAYSIZCA


- AMPİRİK ile EMPİRİK

( İkisi de aynı anlamda fakat seslendirilişleri kişilerin yeğlemesine göre değişiyor. )


- AMQP/ADVANCED MESSAGE QUEUING PROTOCOL[İng.] değil/yerine/= İLERİ MESAJ DİZİSİ PROTOKOLÜ


- AMÛD ile/||/<> SEMEK

( Dikme. | Yükseklik. İLE/||/<> Yükseklik. )


- ÂMÛT[Fars.] ile AMUT[Ar.]

( Yalçın kayalarda ve yüksek yerlerde bulunan kuş yuvası. İLE Dikme, direk, sütun. )


- ÂN'!:
"KAYDETMEK" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< KAYBETMEK


- A(N) vs. ONE


- AN[Ar.] ile ÂN[Ar.]

( -dan, -den. [ANH, ANHÂ] İLE En kısa süre. )


- AN ile/ve/||/<>/> ANI


- TİN/AN ile/ve/||/<> ANLAK ile/ve/||/<> ANLIK ile/ve/||/<> US

( RUH ile/ve/||/<> ZEKÂ ile/ve/||/<> ZİHİN ile/ve/||/<> AKIL )

( Akıl;
* Sınır tayin eder;
* Kendine rakip kabul etmez;
* Buyurucudur )

( Akıl yönetimindeki zihin, düşünceyi verir. )

( Ayna güneşi çekmek için hiçbir şey yapamaz. O sadece parlaklığını koruyabilir. Zihin de hazır olur olmaz güneş onun içinde parlar. )

( Karmaşamız(teşevvüş), yalnızca zihnimizdedir. )

( Berrak bir zihin ve temiz bir kalp için çaba gösterin. )

( Duygu ve düşünceyi olağan koşullarda ayırd edemeyiz, ancak akıl bunu sağlar. )

( Zekâ, özgürlüğe açılan kapıdır ve uyanık dikkat, zekânın anasıdır. )

( Zekâ, bilme gücünün, zihindeki yansımasıdır. )

( Zekâ, doğruluk, Hürmüz'ün; cehalet, yalan ise Ehrimen'in sıfatlarıdır. )

( Our confusion is only in our mind.
Seek a clear mind and a clean heart. )

( ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Türevsel bir yeti/meleke olarak müdrike. İLE/VE/||/<> Çıkarım yetisi/melekesi olarak akıl.[bkz. KANT] )

( RUH ile/ve/||/<> ZEKÂ ile/ve/||/<> ZİHİN ile/ve/||/<> AKIL )

( GEIST mit/und/||/<> INTELLIGENZ mit/und/||/<> VERSTAND mit/und/||/<> VERNUNFT )

( SOUL vs./and/||/<> INTELLIGENCE vs./and/||/<> MIND vs./and/||/<> REASON )


- ÂN ve/||/<>/> CÂN ve/||/<>/> CANÂN ve/||/<>/> CİHÂN


- ANA GİBİ YÂR, BAĞDAT GİBİ DİYÂR OLMAZ değil ENÂ GİBİ YAR(UÇURUM), BAĞDAT GİBİ DİYÂR OLMAZ


- ANÂ'[Ar.] ile ÂNÂ'[Ar. < ÂNÎ] ile A'NÂ'[Ar. < İNV] ile ANA[Ar.]

( Güçlük, zahmet, meşakkat. İLE Gece yarısı vakitleri. İLE Taraflar, nâhiyeler. İLE "Anne" sözünün/hitabının kısaltılmışı. )


- ANA değil/yerine/= ONA


- ANABOLİK ile/||/<> ANABOLİZM[A] ile/||/<> ANABOLİZAN ile/||/<> ANAEROB[İK] ile/||/<> ANAEROP

( Özümsel/yapımsal. İLE/||/<> Özümleme/yapım. İLE/||/<> Dirimleyici. İLE/||/<> Oksijensiz [yaşayan], havacıl olmayan, havasız, oksijensiz. İLE/||/<> Hava sevmez. )


- ANADUT[Yun.] değil/yerine/= DİREN/DİRGEN

( Ekin ve ot demetlerini arabaya yüklemeye ya da harmanı aktarmaya yarayan uzun saplı, üç dişli, ahşap araç. )


- ANAEROBİK[Fr. < ANAÉROBIQUE]/ANAEROBIC[İng.] değil/yerine/= OKSİJENSİZ ORTAMDA/KOŞULLARDA YAŞAYABİLEN | SERBEST OKSİJEN GEREKSİNIMSİZ


- ANAGOJİ ile ANALOJİ

( İlk nedene yükselmeye çalışılan düşünme yolu. Tümevarım türü. İLE Andırış, benzerlik, benzetim, örnekseme, kıyas. )


- ANAHTAR[Yun.]["ANAKTAR" değil!]/MİFTÂH[Ar.] değil/yerine/= AÇKI/AÇAR


- ÂNAK[Ar.] ile A'NÂK[Ar.] ile A'NÂK[Ar. < UNK]

( Çok/en zarif. İLE Boynu uzun [kişi]. İLE Boyunlar, gerdanlar. | Yaprak sapları. | Rüzgârla kalkan toz bulutu. )


- ANAKARA ile ANKARA


- ANAKLİTİK/ANACLITIC[İng.] değil/yerine/= DUYGUSAL BAĞIMLILIK


- ANAKRONİZM değil/yerine/= ÇAĞAŞIM/TARİH YANILGISI/YANILTISI


- ANALİST ile/||/<> ANALİTİK ile/||/<> ANALİZ ile/||/<> ANALİZANT ile/||/<> ANALİZÖR

( Çözümleyici. İLE/||/<> Çözümsel, çözümleyici. İLE/||/<> Çözümleme. İLE/||/<> Çözümlenen [kişi]. İLE/||/<> Çözümleyici. )


- ANALJEZİ/ANALGESIA[İng. < Yun.] ile ANALJEZİK/ANALGESIC[İng. < Yun.]

( Ağrı kesimi/ağrı yitimi. İLE Ağrı kesici/ağrı keser. )


- ANALOG ile/||/<> ANALOJİ

( Benzeşik, işlevdeş. İLE/||/<> Benzeşim, işlevdeşlik. )


- ANALOG ile DİJİTAL

( Sürekli değişen ve kesintisiz bir sinyal kullanır.[eski tip radyo dalgaları gibi] İLE Kesikli ve belirli aralıklarla değişen sinyaller kullanır.[bilgisayar verileri] )

( ANALOGUE vs. DIGITAL )


- ANALOJİ[Yun.] ile/ve/||/<>/> ANALOJİK[Fr.] ile/ve/||/<>/> ANALOG[Fr.]

( Bazı ortak yönleri olan iki şey arasındaki benzeşme, örnekleme. İLE Örneksemeli, andırmalı. İLE Benzeşimli. )


- ANAMNEZ ile/||/<> ANAMNESTİK

( Öykü, anımsama. İLE/||/<> Öyküsel, anımsayıcı. )


- ANAMNEZ[İng. < ANAMNESIS] değil/yerine/= ÖYKÜ ALMA / SAYRILIK ÖYKÜSÜ/GEÇMİŞİ


- ÂNÂN[Fars. < ÂN] ile ANÂN[Ar. < ANÂNE] ile A'NÂN[Ar. < UNK]

( Onlar. İLE Bulutlar. İLE Ağacın ucu. | Ufuklar. )


- AN-/ANA- ile/||/<> AN- ile/||/<> ANO-

( Olmaksızın, değil. İLE/||/<> Yukarı, geriye doğru, yeniden, aşırı fazla. İLE/||/<> Yukarı, yukarı doğru, üst. )


- AN'ANÂT[Ar.] ile ANANAT ile ANÂNET[Ar.]

( Gelenekler, rivâyetler. İLE Üçlü çatal.[Dirgen/diren benzeri bir araç.] İLE Eşeysel güçsüzlük, iktidarsızlık. )


- ANÂNE[Ar.] ile AN'ANE[Ar. çoğ. AN'ANÂT]

( Bir bulut. İLE Gelenek, rivâyet. | Açıklamalar, tafsîlât. )


- ANATOMİ = ANATOMY[İng.] = ANATOMIE[Fr., Alm.] = ANATOMIA[İt., İsp., Lat., Yun.] = 'İLM el-TEŞRİH[Ar.] = KÂLBUDŞENÂSÎ[Fars.] = ONTLEEDKUNDE[Felm.]


- ANBAR[Fars.] değil/yerine/= AMBAR


- ANCA BERABER ile/ve/||/<>/> KANCA BERABER


- ANCA ile/değil ANCAK


- ANDÂG[Çigil] ile/||/<> ANDAN[Oğuz]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Öyle. İLE Ondan sonra. )


- ANDEZİN[Fr.] ile ANDEZİT[Fr.]

( Bir feldispat türü. İLE Volkanik bir kaya çeşidi. )


- ANDIZ ile/değil ANIZ

( Yaprakları dikenli olan bir tür ardıç. | Servi. | Kırlarda yetişen yabani bir otun kökü. İLE Ekin biçildikten sonra tarlada kalan köklü sap. | Ekin biçildikten sonra sürülmemiş tarla. )


- ANDROJEN/TESTOSTERON ile/||/<> ANDROJENİ

( Erillik ile ilişkilendirilen gövde gelişimi, kıl uzaması, ses kalınlaşması gibi özellikleri oluşturan ya da bu özelliklerin gelişmesini uyaran bir kimyasal. İLE/||/<> Eril ve dişil görünüm özelliklerinin karışımı.[Biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyet ya da eşseysel kimlik ile ilgili olabilir.] )


- ANDROLOJİ[Fr.] ile ANDROLOG[Fr.]

( Eril eşeysel örgenini incleyen bilim dalı. İLE Bu dalın uzmanı. )


- ...ÂNE ile ...ÂNÎ


- ANEKDOT[Fr. < ANECDOTE] değil/yerine/= ÖYKÜCÜK, KISA ÖYKÜ

( Bir söz ya da geniş bir olay içine yerleştirilmiş öykü. )


- ANELE[İt. < ANELLO] değil/yerine/= HALKA

( Gemilerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka. )


- ANGAJE[Fr./İng < ENGAGE] değil/yerine/= BAĞLAMAK/BAĞLANMAK


- ANGİ-/ANGİO- ile/||/<> ARTER-/ARTERİO- ile/||/<> VAS-/VASC-/VASİ-/VASO- ile/||/<> PHLEB-/PHLEBO-

( Damar, kan damarı, damar ile ilgili [anjiyografi: damarları görüntüleme yöntemi]. İLE/||/<> Arter, atardamar ile ilgili [arterit: Atardamar yangısı]. İLE/||/<> Damar, kanal ile ilgili. İLE/||/<> Ven. )


- ANGIT/ANGUT ile/||/<> ANGUT
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Ördeğe benzer, kızıl renkli bir kuş. İLE Tıpa. )


- ANHİDRE/ANHİDRÖZ ile/||/<> ANHİDROZ[İS]

( Susuz. İLE/||/<> Terlememe. )


- ANI ile ... ÂNI


- ÂNÎ[Ar.] ile ÂNÎ[Ar.] ile ÂNÎ[Ar.] ile A'NÎ[Ar.]

( Alçakgönüllü. | Köle. | Meşgul. | Mustarib. | İşçi. | Müfettiş. | Tahsildar. [dişil ÂNİYE] İLE Bir an içinde, hemen, o anda, derhal. İLE Olmuş, kemâle ermiş. İLE Yâni. )


- ANİ ile/değil HANİ


- ANİ ile/değil HANİ

( Ansızın, birden. İLE/DEĞİL Nerede, ne oldu, nerede kaldı? )


- ANI ve/<> TANI


- ÂNİD[Ar.] ile ANÎD[Ar. < İNÂD]

( İnat eden, inatçı. İLE Çok inatçı. )


- ANÎF[Ar. < UNF] ile ÂNİF[Ar.]

( Sert, şiddetli. | Kaba/kötü tutumda bulunan. İLE Pek yakında geçen. )


- [Ar.] ANÎK, ATAL[çoğ. A'TÂL] ile/ve/<> NUKRE, NUKRE-İ KAFÂ

( Ense. İLE/VE/<> Ense çukuru. )


- ANIMSA(T)MA ile/ve/||/<> ANIŞTIRMA


- ÂNÎSE[Ar.] ile ÂNİSE[Ar.]

( Sıkı bağlı şey. | Koyulaşmış/katılaşmış akıcı maddeler. [kan ya da mürekkep gibi] İLE Cana yakın kız/kadın. )


- ANIT ve/<> KANIT


- ANJİN ile/||/<> ANJİNA PEKTORİS

( Boğak. İLE/||/<> Göğüs ağrısı. )


- ANJİ[Y]OGENEZİ ile/||/<> ANJİ[Y]OPLASTİ ile/||/<> ANJİ[Y]OSPAZM

( Damarlanma. İLE/||/<> Damar onarımı. İLE/||/<> Damar kasılımı. )


- ANJİYOLOJİ[Fr.] ile ANJİYOM[Fr.] ile ANJİYOSKOP[Fr.]

( Anatominin dolaşım örgenlerini inceleyen bölümü. İLE Damarların çoğalmasından ileri gelen tehlikesiz ur. İLE Kılcal damarları yerinden çıkarmadan, canlı üzerinde inceleme yapmaya yarayan büyüteç. )


- ANKARA GEMİSİ:
SOLACE ile/ve/değil/< IRAQUOIS

( Ankara gemisinin ilk adı, "Solace" değildir. 1927 yılında, New Port News'te yapılan geminin, kızaktan, denize inen gövdesinde, "Solace"den önce, Altı Uluslar diye bilinen, Amerika Yerlisi kabilelerinin ortak adı olan, "Iraquois" yazılıydı. )


- ANKET[Fr. < Lat. INQUIRERE] değil/yerine/= SORMACA/SORUŞTURMA


- ANKLAV ile EKSKLAV

( Bir devletin toprak parçasının başka bir devletin topraklarıyla çevrelenmesi durumu.[Başka bir ülkenin sınırları içinde yer alan yabancı toprak parçası.][Lesotho, Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından çevrelenmiş bir anklavdır. | Vatikan da İtalya içinde yer alan bir anklavdır.] İLE Bir devletin topraklarının bir bölümünün, başka bir devletin toprakları nedeniyle ana ülkesinden ayrı kalması durumu.[Siyasi olarak bağlı olduğu ülkeye coğrafi açıdan bağlı olmayan toprak parçası.][Nahçıvan, Azerbaycan'a ait bir eksklavdır. | Alaska, ABD'ye ait bir eksklavdır çünkü ABD ile arasında Kanada bulunmaktadır. | Rusya'nın Kaliningrad bölgesi de eksklavdır. (Litvanya ve Polonya tarafından çevrelenmiştir.)] )

( Aynı toprak parçası ve çevreleyen ülke açısındandır. İLE Siyasi olarak bağlı olduğu ülke açısındandır. )

(

Anklav ve Eksklav Örnekleri

Bölge Bağlı Olduğu Ülke Çevreleyen Ülke(ler) Anklav mı? Eksklav mı?
San Marino San Marino İtalya Evet Hayır
Lesotho Lesotho Güney Afrika Evet Hayır
Kaliningrad Rusya Litvanya, Polonya Hayır Evet
Cebelitarık Birleşik Krallık İspanya Hayır Evet
Alaska ABD Kanada Hayır Evet
Ceuta İspanya Fas Hayır Evet
Melilla İspanya Fas Hayır Evet
Vatikandan çevrili Roma (Vatikan anklavı) İtalya Vatikan Hayır Evet
Nakhçivan Azerbaycan Ermenistan, İran, Türkiye Hayır Evet
)


- ANLADIM değil PEKİ/Yİ["PİKİ" değil!] / hmmm

( [belirsiz/bilinmeyen bir şeyin sorulması/konuşulması durumunda] Belirsizliğe/bilinmeyene verilecek yanıt, "peki[pekiyi]" ya da "hmmm"dır. )


- ANLAM-ANLAYIŞ ile/ve/<> KAVRAM-KAVRAYIŞ

( MEANING-PARADIGM vs./and/<> CONCEPT-COMPREHENSION )


- ANLAM SANATLARI'NDA:
İLHAM ile/ve/<> TEVRİYE[< VERÂ] ile/ve/<> İSTİHDAM ile/ve/<> MUGALATA-İ MANEVİYE ile/ve/<> TENÂSÜB[< NİSBET] ile/ve/<> LEFF Ü NEŞR ile/ve/<> TECÂHÜL-İ ÂRİF[/ÂNE/ÎN] ile/ve/<> HÜSN-İ TA'LÎL[< İLLET] ile/ve/<> SİHR-İ HELÂL ile/ve/<> İRSÂD ile/ve/<> MÜBALAĞA ile/ve/<> TEZAD ile/ve/<> İSTİĞRÂK[< GARK][GULÜVV] ile/ve/<> TEKRÎR[< KERR] ile/ve/<> RÜCÛ ile/ve/<> TEFRÎK[< FARK] ile/ve/<> KAT' ile/ve/<> TERDÎD[< REDD] ile/ve/<> İLTİFÂT ile/ve/<> TELMİH ile/ve/<> İRSÂL-İ MESEL

( İki ya da ikiden fazla anlamı olan bir sözcüğü, bir mısra ya da beyitte tüm anlamlarıyla kullanma sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, birden fazla anlamı olan bir sözcüğü, anlamlarından sadece yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetme sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, bir sözcüğü hem gerçek, hem mecaz anlamlarını kastederek kullanma sanatı. İLE/VE
Anlamı birden fazla olan sözcük ve deyimleri beyitin anlamını değişik biçimlerde açıklanabilecek biçimde kullanma sanatı. İLE/VE
Bir konuyla ilgili birden fazla sözcüğü bir mısra ya da beyitte sıralama amacı gütmeden kullanmak. İLE/VE
Bir beyitte yer alan, birbiriyle ilgili sözcüklerin sıralanmasıyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir anlam inceliği yaratmak ya da bir lâtife yapmak amacıyla, bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. İLE/VE
Nedeni bilinen bir olayı, düşsel ya da gerçekdışı ve güzel bir olaya bağlama yoluyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir sözcüğü ya da söz öbeğini hem kendinden önceki sözcüklerin sonunda, hem sözcüklerin başında anlamlı olacak biçimde kullanma. İLE/VE
Bir mısranın secî ya da uyağını bir iki sözcükle ima etme sanatı. İLE/VE
Bir sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi abartılı biçimde az ya da çok göstererek ve lâtifeli bir biçimde anlatma. İLE/VE
İki duygu/düşünce/hayal arasındaki birbirine karşıt özellikleri birarada söyleme. İLE/VE
Över gibi görünerek yermek, yerer gibi görünerek övme sanatı. İLE/VE
Söyleyişi güçlendirmek için belirli bir anlamdaki sözcüğü ya da söz öbeğini yineleme sanatı. İLE/VE
Bir sözün anlamını, bir kavramın gücünü pekiştirmek için, o sözden/kavramdan cayar gibi görünüp cayılmış görünen sözü/kavramı daha güçlü biçimde belirtmek. İLE/VE
İki şey arasındaki farkı belirtmek. İLE/VE
Söyleyişin gücünü artırmak için, sözü [mısrayı, satırı] yarıda kesmek. İLE/VE
Sözü, beklenmedik, çarpıcı bir sonuca bağlama sanatı. İLE/VE
Şiirde bir duygulanma ya da duygu değişikliğiyle şiirdeki konuyu değiştirmeden seslenilen kişiyi ya da varolanı değiştirmek. İLE/VE
Bilinen bir olay, kişi ya da nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde anlatma, ima etme sanatı. İLE/VE
Bir düşünceyi pekiştirmek amacıyla bir atasözü ya da o değerde bir söz öbeğini alıntılamak/kullanmak. )


- ANLAM ile/ve/<> TAD

( Bir şeyin anlamı olmazsa, tadı/lezzeti de olmaz. )

( MEANING vs./and/<> EFFECT )


- ANLAMAYA/ÖĞRENMEYE:
AÇIK ile/ve/||/<>/> ÂŞIK


- ANLAMBİLİM = SEMANTICS[İng.] = SÉMANTIQUE[Fr.] = WORTBEDEUTUNGSLEHRE, SEMANTIK[Alm.] = SEMANTICO[İt., İsp.] = İLM el-DELÂLET[Ar.] = NAMÛGÂRŞİNASÎ[Fars.] = SEMANTIEK[Felm.]


- ANLASAN ile ANLARSAN


- ANLAŞIL(A)MAZLIK ile/değil BİLMEMEK, BİLMEK İSTEMEMEK


- ANLAŞMA ile/ve/değil/<> ANTLAŞMA

( Anlama durumunun, kişilerin birbirinin dediklerini, konusu geçen noktayı ve içeriğini/kapsamını/ayrıntılarını duymuş, bilmiş, anlamış ve belirli bir yönde düşünce, duygu ve amaç bakımından birleşmiş olmayı belirtmektedir. İLE/VE/DEĞİL/<> Ahidleşme[toplulukta/toplumda] ve/ya da muahede[iki kişinin], karşılıklı olarak bağlayıcılık özelliğiyle/koşullarıyla sözleşmesi, yeminleşmesi. )

( [not] TO UNDERSTAND EACHOTHER vs./and/<>/but PACT/TREATY )


- ANLAT(A)MAZSAK:
ÖĞRENEMEYİZ ile/ve/||/<>/> ÖĞRETEMEYİZ


- ANLATMAĞA ÇALIŞMAK/ÇALIŞAYIM değil ANLATMAYA ÇALIŞMAK/ÇALIŞAYIM


- ANLATMAK ile/ve/değil/||/<>/> ANIMSA(T)MAK


- ANLATMAK ile/ve/<> ANLAMAK

( İFADE ile/ve/<> İSTİFADE )


- ANLAYABİLMEK ve/||/<>/</> ANLATABİLMEK

( Bir şeyi anlayabilmenin en iyi yolu, onu, en iyi biçimde anlatabilmeye çalışmaktır. )


- ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ, ANLAMAYANA DAVUL-ZURNA AZ ile/ve/<> BİR TÜMCE YETER SÖZDEN ANLAYANA, DESTAN YAZSAN FARK ETMEZ, SÖZDEN ANLAMAYANA


- ANLI-ŞANLI


- ANLI ŞANLI


- ANLIK ile/ve ANLAK

( [Tasarımsal] Us. İLE/VE Zekâ. | Açıklık, göz önü, karşı. | Bazı hayvanların yatıp yuvarlandığı tozlu yer. )


- ANOKSİ ile/||/<> ANOKSEMİ

( Oksijensizlik. İLE/||/<> Kan oksijensizliği. )


- ANOMAL[Fr.] ile ANORMAL[Fr./İng.]

( Düzensiz, yolsuz. İLE Yerleşmiş düzene, alışkanlık ve kurallara aykırı/lık. )


- ANOMALİ[Fr. < ANOMALIE] değil/yerine/= AYKIRILIK/BOZUKLUK/SAPAKLIK

( Belirli bir ölçüye, belirli kurala uymama durumu. | Sayrılık niteliğinde olmamakla birlikte, normalden belirgin durumda sapma gösterme durumu. )


- ANOMİ/ANOMIA[İng.] değil/yerine/= SÖZCÜK BULAMAMA | DEĞER YOKSULLUĞU


- ANOREKSİYA ile/ve/||/<>/> KAŞEKSİA[Fr. < CACHEXIE]

( İştahsızlık. İLE/VE/||/<>/> Kötü beslenme, süreğen ya da kötücül bir hastalığın seyri sırasında oluşan ileri derecede zayıflık, bitkinlik ve çöküntü durumu. )


- ANOSMİ[Yun.] ile/ve/||/<> ANOSMATİK[Fr.]

( Koku yitimi. İLE/VE/||/<> Beynin koku alma bölümü az gelişmiş olan. )


- ANŞANTE/ANJANTE[Fr.] değil/yerine/= BÜYÜLENMİŞ, HAYRAN


- ANTANT[Fr.]["ANTAT" değil!] (KALMAK) değil/yerine/= ANTLAŞMAK


- ANT-/ANTİ- ile/||/<> ANTRİ- ile/||/<> OB- ile/||/<> RE- ile/||/<> DE- ile/||/<> DİS- ile/||/<> ANT- ile/||/<> NON-

( -e karşı, karşıt, yerine, zıt. [antibiyotik: Bakterilere karşı kullanılan ilaç.] İLE/||/<> Karşıt, önünde, üzerinde, -e doğru, karşıt yönde. İLE/||/<> Geri, geride, tekrar, karşıt, yeniden. İLE/||/<> -e karşı, karşıt, zıt. İLE/||/<> -den uzakta, bütünü ile, aşağı, kopmuş, yoğunlaşma, bitme, ayrılma, karşıt, ters, bozma, olumsuz, sakin, eksik, yoksun, aşağı, ayrı, değişik. İLE/||/<> Ayrılma, karşıt, ters, bozma, olumsuz, eksik, yoksun değil. İLE/||/<> Bir şeyden türeyen, bir şeyden çıkan. İLE/||/<> Değil, hayır, olmayan, olumsuz. )


- ANTARKTİKA ile/ve ATACAMA ÇÖLÜ

( Bazı bölgelerine 2 milyon yıldır yağmur yağmamıştır. İLE/VE Bazı bölgelerine 400 yıldır yağmur yağmamıştır. )

( Dünyadaki en kurak yer. İLE/VE Dünyadaki ikinci kurak yer. Şili'dedir. [Sahra'dan 250 kat daha kurak.] )

( Dünyanın en rüzgârlı ve en hızlı estiği yeridir. İLE/VE ... )

( Dünyadaki suyun %70'i buz şeklinde burada bulunmaktadır. İLE/VE ... )


- ANTE- ile/||/<> ANTER-/ANTERO- ile/||/<> FRONT-

( Sıra, yerleşim ve zamansal olarak önce, ön, ön alan [antepartum: Doğum öncesi]. İLE/||/<> Ön, öne doğru, önde. İLE/||/<> Alın, ön. )


- ANTEFİKS[Lat. ANTEFIXA] ile ANTEMİYON[Yun. ANTHOS: Çiçek.]

( Eskiden, kiremitlerin uclarını tutmak üzere, yapıların çatılarına ya da frizlerine konulan, çoğu pişmiş topraktan yapılmış süslere verilen ad, kiremit ağızlığı. Saçak uclarına yerleştirilen antefikslerden, kimi zaman çörten olarak da yararlanılırdı. Antefikslerin bir başka türü de iç ve dış frizlerin süslenmesinde kullanılan küçük, alçak kabartmalardır. İLE Eski Yunan ve Roma mimarlıklarında, mermer antefikslerde ya da silmelerde görülen, hanımelini andırır, oymalı bir çeşit süsleme. )


- ANTEN[Fr. < ANTENNE] ile/ve UYDU ALICISI

( Boşluktaki elektromanyetik dalgaları alan, yayınlayan iletken araç. )


- ANTEP/ŞAM FISTIĞI ile SİİRT FISTIĞI ile ÇAM FISTIĞI


- BAŞÇIK/ANTER[Fr.] = HAŞEFE[Ar.] = ANTHÈRE[Fr.]

( Çiçeklerin tohum taşıyan torbası. )


- ANTERİOR/ANTERIORIİng.] değil/yerine/= ÖN | ÖNDE


- ANTERİOR ile/||/<> ANTERO-İNFERİOR ile/||/<> ANTERO-İNTERİOR ile/||/<> ANTERO-LATERAL ile/||/<> ANTERO-MEDİAN ile/||/<> ANTERO-POSTERİOR ile/||/<> ANTERO-SUPERİOR

( Ön. İLE/||/<> Ön-alt. İLE/||/<> Ön-iç. İLE/||/<> Ön-yan. İLE/||/<> Ön-orta. İLE/||/<> Ön-arka. İLE/||/<> Ön-üst. )


- ANTEVERSİYON ile/||/<> ANTEVERT

( Öne dönüklük. | Öne devrilme. İLE/||/<> Öne dönük. | Öne devrik. )


- ANTHRAC-/ANTHRACO- ile/||/<> MELAN-/MELANE-/MELANO- ile/||/<> -NİGRİN-

( Kömür, siyah renk ile ilgili [antrakoz: Akciğerlerde kömür tozu birikmesi]. İLE/||/<> Kara/siyah. İLE/||/<> Kara/siyah. )


- ANTHROP- ile/||/<> ANDR-/ANDRO- ile/||/<> ARRHENO-

( İnsanla ilgili. İLE/||/<> Erkek, erkek cinsi ile ilgili, erkekleştirici, erkeklikle ilgili. İLE/||/<> Erkek. )


- ANTİK[Lat.] ile ANTİKA[Lat.] ile ANTİKİTE[Fr.]

( Eski çağ işi, modası geçmiş. İLE Eski çağlardan kalma yapıt. | Davranışlarında tuhaflık görülen kişi. | Bir tür nakış. İLE Eski çağ, özellikle eski yunan ve Roma uygarlıkları. )


- ANTİKİKLON/ANTİSİKLON[Fr.] ile ANTİPARALEL[Fr.]

( Döngü dışı. | Yüksek basınçlı atmosfer kütlesi. İLE Paralel olmayan. )


- ANTİKOMİNTERN[Fr.] ile ANTİKOMÜNİST[Fr.] ile ANTİKOMÜNİZM[Fr.]

( Komintern politikasına karşıt. İLE Komünizme karşıt. İLE Komünizm karşıtlığı. )


- ANTİLOJİ[Yun.] ile ANTİLOJİK[Fr.]

( Bir yazarın eserlerinde ileri sürdüğü felsefi görüşlerin çelişkili olabilmesi. İLE Mantığa karşıt olan. )


- ANTİLOJİ[Yun.] ile ANTOLOJİ[Yun.]

( Bir yazarın eserlerinde ileri sürdüğü felsefi görüşlerin çelişkili olabilmesi. İLE Yazın yapıtlarından seçkin parçaları bir araya toplayan betik. )


- ANTİLOP ile BEYAZ ANTİLOP(ADDAKS/ADDAX)

( ... İLE Sahara Çölü'nde yaşarlar. )


- ANTİMON[İng./Fr. < ANTIMOINE]

( Atom numarası 51, atom ağırlığı 121,76 olan, 630 °C'de eriyen, haddede ya da çekiç altında işlenemeyen, çoğunlukla basım harfleri alaşımında kullanılan, mavimtırak beyaz renkte bir öğe. [simgesi: Sb] | Arseniğe çok benzeyen, katı bir nesne. )


- ANTİN KUNTİN (İŞLER)


- ANTİPARANTEZ değil ANTRPARANTEZ[Fr. < ENTRE PARENTHESES] (ya da ARTIPARANTEZ) / İSTİTRAT[Ar.]

( Söz arasında, sırası gelmişken. | Ayrıca. )


- ANTİPATİ[Yun.] ile/ve/||/<>/< ANTİPATİK[Yun.]

( Sevememezlik, soğukluk. İLE Sevimsiz, soğuk kişi. )


- ANTİPATİ değil/yerine/= ANTİPATİK

( Sevimsiz, sevilmeyen, itici, soğuk. )


- ANTİPATİ değil/yerine/= KARŞI/T DUYGU


- ANTİSEPSİ[Fr. < ANTISEPSIE < Yun.] ile/ve/||/<>/> ANTİSEPTİK[Yun.] ile/ve/||/<>/> DEZENFEKTAN

( El, yüz ya da gövdedeki hastalık yapan mikroorganizmaları kimyasal nesnelerle etkisiz duruma getirme ya da yok etme işlemi. İLE/VE/||/<>/> Antisepsi yapmak için kullanılan nesne. | Antisepsi özelliği olan nesne. canlı dokular üzerinde mikroorganizmaları öldüren ya da büyümelerini durduran nesneler. İLE/VE/||/<>/> Cansız yüzeylerde mikroorganizmaları öldüren nesneler. )

( Mikropları ilaçla temizleme yolu. İLE/VE/||/<>/> Mikroplardan arınmış. )


- ANTİSİKLON/ANTİKİKLON[Fr. < ANTICYCLONE] değil/yerine/= YÜKSEK BASINÇLI ATMOSFER KÜTLESİ


- ANTİTOKSİN = ANTİTOKSİK

( İçine giren toksinleri zararsız duruma getirmek için gövdenin çıkardığı nesne. )


- ANTLAŞMA/AHİT/MİSAK ve UYUŞMA/AHENK

( PACT/TREATY and HARMONY )


- ANTROPO-[Yun.] ile/ve/||/<> ANTROPOLOJİ[Yun.] ile/ve/||/<> ANTROPOLOJİK[Fr.] ile/ve/||/<> ANTROPOLOG[Yun.]

( "İnsan" anlamı katan ön ek. İLE/VE/||/<> İnsanın kaynağını, geleneklerini ve ırkları inceleyen bilim insanbilim. İLE/VE/||/<> İnsanbilim ile ilgili. İLE/VE/||/<> İnsanbilim uzmanı. )


- ANTROPOİT/ANTHROPOID[İng.] değil/yerine/= İNSANSI


- ANTUSİYAZM[FR./İNG. < ENTHUSIASM] değil/yerine/= COŞKU, COŞKUNLUK, AŞIRI HAYRANLIK


- ANUK/ANUQ ile/||/<> ANUKLADI/ANUQLADI ile/||/<> ANUKLUK/ANUQLUQ ile/||/<> ANUTGAN ile/||/<> ANUTTI
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Hazır olan. İLE Hazır bulma. İLE Hazır olma. İLE Hazır olan kişi. İLE Hazırlanmış, hazırladı. )


- ANÜLÜS ile/||/<>/> ANÜLER

( Halka. İLE/||/<>/> Halkamsı. )


- ANYA değil HANYA

( Girit adasında bir kent. )


- ANYON[Fr. < ANION] değil/yerine/= EKSİN

( Negatif elektrikle yüklü iyon. )


- AORT[A] ile/||/<> AORT STENOZU

( Ana atardamar. İLE/||/<> Aort darlığı. )


- APAÇIK/LIK = SELFEVIDENCE/SELFEVIDENT[İng.] = ÉVIDENCE/ÉVIDENT[Fr.] = OFFENKUNDIG/OFENKUNDIGKEIT[Alm.] = EVIDENZA[İt.] = EVIDENCIA[İsp.] = EVIDENTA, PERSPICUITAS[Lat.] = ANERGEIA[Yun.] = BEDEHA(T)/BEDİHÎ, BEYYİN[Ar.] = HODPEYDÂ[Fars.] = KLAARBLIJKELIJK/HEID[Felm.]


- APANDİS[Fr. < APPENDICE]/APPENDIX[İng.] ile/||/<>/> APANDİSİT[Fr. < APPENDICITE]

( Kör bağırsağın ince bir parmak gibi olan son bölümü. | Ek, kör ek. İLE/||/<>/> Körbağırsak eki yangısı. )


- APARTMAN ile DEPARTMAN

( )


- APATETİK ile/||/<> APATİ/K

( Duygusuz, duyarsız, kayıtsız. İLE/||/<> Kayıtsızlık/kayıtsız, aldırmazlık/aldırmaz. )


- APEKS/APEX[İng.] ile/||/<> APİKAL

( Tepe. İLE/||/<> Tepe[ye özgü]. )


- APERİTİF[Fr.]["APERATİF/APERETİF" değil!] değil/yerine/= ÖN İÇECEK/YİYECEK


- APERTURA/APERTURE[İng.] değil/yerine/= GİRİŞ AĞZI


- APIK-SAPIK (DÜŞÜNCELER/DAVRANIŞLAR)


- APIR-SAPIR (KONUŞMAK)


- APIŞIP KALMAK ile/ve/||/<> YAPIŞIP KALMAK


- APLİK[Fr. < APPLIQUE] ile APLİKE[Fr. < APPLIQUÉ]

( Duvar şamdanı, duvar lambası. İLE Düz ya da desenli bir kumaştan kesilmiş desenlerin bir başka kumaşı süsleme yöntemi ya da kumaşa işlenmiş durumu. )


- APLİKATÖR/APPLICATOR[İng.] değil/yerine/= UYGULAYICI AYGIT


- APOLOJİ ile/ve/||/<> GASLIGHTING

( "Kendini haklı çıkararak savunma". İLE Psikolojik yönlendirme. İstismar ve tâciz "yöntemi". )


- APOLYONT KİRAZ[< ZİRAAT 0900][NAPOLYON değil!] ile/ve/||/=/<> AKŞEHİR APOLYONTU ile/ve/||/=/<> SALİHLİ | ALLAH DİYEN ile/ve/||/=/<> DALBASTI ile/ve/||/=/<> FISFIS ile/ve/||/=/<> SCHNEIDERS SPAETKNORPEL | ZEPPELIN | NORDWUNDER ile/ve/||/=/<> FERRORIVA

( Genel ve ziraat terimi. İLE/VE/||/=/<> Afyon bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Manisa bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Malatya bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Çanakkale bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Almanya'daki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> İtalya'daki adı/türü. )


- APOPLEKSİ[Fr.]/APOPLEXIA[İng.] ile/||/<> APOPLEKTİK[Fr.]

( Aniden gelen şiddetli koma durumu, beyin felci. | Kanagan. İLE/||/<> Beyin felcine uğramış kişi. )


- APRAKSİ/APRAXIA[İng.] ile BECERİ YİTIMİ, İŞLEV YİTİMİ

( İşlev/beceri yitimi. )


- APROSEKSİ/APROSEXIA[İng.] değil/yerine/= DİKKATİ SÜRDÜREMEMEZLİK


- APSE[Fr. < ABCES] ile YARA, ÇIBAN

( ABSCESS vs. WOUND )


- APSİS[Fr. ABSCISSE < Lat.]/KOORDİNAT[Fr.] ile APSİS[Lat.]/APSİT[Yun. APSİS, İDOS: Daire, tonoz.]

( Yönlü bir eksen üzerinde, bir noktanın, başlangıç noktasına olan uzaklığının cebirsel değeri. | Bir düzlem içinde bir noktanın yerini belirlemeye yarayan koordinatlardan yatay olanı. | Bir noktanın uzaydaki yerini belirlemeye yaraya ana çizgilerden yatay olanı. İLE Kiliselerde, koronun arkasında bulunan ve camilerine mihrap kısmının karşılığı olan, yarım daire ya da yarım çokgen şeklinde, çoğu tonozlo örtülü bölüm. [Apsitler, çoğu zaman apsidiyollerle çevrili olurlar. Roma'lılar, yapı dışına taşan yarın daire şeklindeki gözlere, absida derlerdi. Bazilikaların uclarında bir absida bulunurdu. Kiliselerdeki apsitlerin kökeni budur.] )


- APTAL ile/değil/yerine/>< ABDAL

( Hakikat, Ben'im! İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ben, hakikatim. )

( "Kafası çalışmama", "gaflette/acziyette bulunma" ve birçok ayrıntılı anlamları taşıyan aşağılayıcı/küçük düşürücü durum/hitap. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kul. Kulluk. Abdiyet (makamı). )

( Değişmeyen. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Değişen. )

( Devrilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Evrilir. )

( Abdal olan, aptal olanı affedebilir. )

( Yanıtları, anlamsız bulur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Soruyu, anlamsız bulur. )

( Hep, haklı olmayı, beceri zanneder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Hep ya da hiç, haklı olmayacağını/olmayabileceğini bilir. )

( [bir oylamanın, sonucunun] "Oy çokluğu" ile alınmasına sevinir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< "Oy birliği" ile alınmasını bekler/ister. )

( Abdal'a, aptal gibi davranır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Aptal'a, abdal gibi davranır. )

( Uyur, düşünemez. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşünür, uyuyamaz. )

( "De ki, ..." derler. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< "... Peki!" derler. )

( [bir düşüncenin] Taraftarı olur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tarafı olur. )

( Savrulur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Savunur. )

( Lâf eder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Söz eder.
[ bkz. www.FaRkLaR.net/Dil ] )

( Dolu taneleri gibidir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kar taneleri gibidir. )

( Öfkeyle konuşur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sükûnetle konuşur. )

( [için öncelikli olan] "Başarmak"tır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Denemektir. )

( Hiçbir esinti bile duymaz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Mâlûm olur. )

( [ "Batı"ya / "Doğu"ya ] Hayranlık duyar ya da nefret eder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ne hayranlık duyar, ne de nefret eder. [Sadece, anlamaya çalışır.] )

( [Söz'ün] Kandırıcılığına kapılır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Hakikatini arar. )

( Yakını görür, uzağı söyler. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Uzağı görür, yakını söyler. )

( Zikrine kanma! İLE/DEĞİL/YERİNE/>< "Bikr"ine["ilk olması"na] kapılma[zannetme]! )

( [zihnine/"aklına"] "Güzel" deyince, kadın gelir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< "Kadın" deyince, güzel/lik gelir. )

( Yaptığından pişmanlık duyar ve yere çöker. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tövbe eder ve ayağa kalkar. )

( "Gözü açık"lardır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< "Kör"lerdir. [gözleri, geçici/"değerli" olanlara kapalıdır] )

( Mey ile hoş olur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Aşk ile mest olur. )

( Düşünür ve durur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Durur ve düşünür.
[Duran, susmak bilmez; düşünen, hemen susar.] )

( Alacaklı gibi sevdiğinden dolayı, en küçük antlaşmazlıkta, hacze gelir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Borçlu gibi sever, bedel ödemekten çekinmez. )

( Ortadır[vasat] ama ortada[vasatta] durmayı bilmez. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Orta değildir ve ortada[vasatta] (dengede/itidalde) durmayı bilir. )

( [sevindiğinde] Sırıtır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gülümser. )

( Zırlar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ağlar. )

( [ "düş"te iken, uya(ndı)rılınca ] Ne uyanır, ne de utanır.[ve sayıklar] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Uyanır ve utanır. )

( Dünyayı kurtarmaya çalışır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dünyadan kurtulmaya çalışır.
[En sonunda da, abdal, kendine kavuşur; aptal, dünyaya.] )

( Yararının/çıkarının peşinden koşar. [ve de zarar eder] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yararı ve güzel(lik)i arar. [ıstırap duyar] )

( Anlaşılmak ister. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anlamak ister.
[Oysa ki, [hakikatte] Anlaması gerekir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anlaşılması gerekir.] )

( Aptalı bulunca, aptal aptal konuşur.[abdalın yanına düşse de, yine aptal aptal konuşmaya devam eder] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Abdalı bulunca, susar.[aptalın yanına düşse de susar] )

( Tüm bunları ve ayrıntıları, aptalca/saçma(lık) olarak "görür"/"düşünür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ayrımları/ayrıntıları görür ve susar.
www.FaRkLaR.net/SUS )

( Herkesin beğendiğini beğenir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Beğendiğinin, başkalarınca da beğenilmesini ister. )

( Rakamlara itibar eder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sözcüklere itibar eder. )

( Küfreder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Şükreder. )

( [kendini] Alacaklı zanneder. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Borçlu kabul eder. )

( [Kendine gelmek için] Yerin sarsılmasına gereksinim duyar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yüreğin sarsılmasına gereksinim duyar. )

( Anlamaz ve sürekli konuşur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anlar ve susar. )

( Aptala, değerli bir şeyini yitirdiğinden dolayı değil yitirdiği şeylerin değerini anlayamadığından dolayı aptal denilir. )

( "Aptallık Kuramı"(Dietrich Bonhoeffer) [okumak için burayı tıklayınız...] )

( Yapabileceğini yapmayan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yapmayabileceğini yapan.[dallama/dalyarak] )

( VALEA ile/değil/yerine/>< ... )


- APTAL ile/değil EFTAL


- APTALA MÂLUM OLUR" değil ABDALA MÂLUM OLUR


- APTALLIK" ile "ÜMİT/UMUT"

( "STUPIDNESS" vs. "HOPE" )


- aq bull.[Lat. < AQUA BULLİENS] değil/yerine/= KAYNAR SU


- aq. ferv.[Lat. < AQUA FERVENS] değil/yerine/= SICAK SU


- AQU-/AQUA- ile/||/<> HYDR-/HYDRO- ile/||/<> HYDRA- ile/||/<> CHYL-/CHYLİ-/CHYLO- ile/||/<> BALNEO-

( Su. İLE/||/<> Su. İLE/||/<> Su ile ilgili. İLE/||/<> Kilüs, su, lenfle ilgili, akkanla ilgili. İLE/||/<> Banyo. )


- AR ile HİCAP


- AR ile/ve/||/<>/> VR ile/ve/||/<>/> MR

( Açıklamalarını burayı tıklayarak izleyebilirsiniz... )


- ARA AŞIĞI ile DAMLALIK AŞIĞI ile MAHYA AŞIĞI ile MONTAJ AŞIĞI/KONSTRÜKTİF AŞIK ile AŞIK TAKOZU ile ÂŞIKYOLU

( Mahya aşığı ile damlalık aşığı arasında kalan aşıklardan her biri. İLE Ahşap makaslı çatılarda, oluk tarafında dış duvarlar üzerine yerleştirilen ve mertek uclarını taşıyan aşık. Kırma ya da beşikörtüsü çatılarda, mahyaya yerlşetirilen aşık. İLE Mahyada, taşıyıcı aşık bulunmaması durumunda ya da bir mertek çatısında mertek uclarını bağlamak için bunların altına yerleştirilen ve mertekler tarafından taşınan küçük kesitli aşık. İLE Aşıkların oturmalarını sağlamak ve kaymalarını önlemek için eğik makas kirişlerinin üzerine çakılan konik ağaç parça. İLE Dik köşeli çizgilerin kırılarak devam etmesiyle oluşan eski bir geometrik bezeme.[Eskiden, "âşık yolunu şaşırmış" ya da "sarhoşyolu" da denilmiş.] )


- ARÂ'[Ar.] ile ÂRÂ'[Ar. < RE'Y] ile -ÂRÂ[Fars.]

( Bölge, mıntıka/mıntaka. İLE Oylar. İLE Süsleyen, bezeyen. [Dil-ârâ] )


- ARAB[Ar.] ile ÂRÂB[Ar. < İREB, İRBE] ile A'RÂB[Ar. < ARAB]

( Irak, Şam, Hicaz, Yemen, Mısır'da ve Afrika'nın kuzeyinde bulunan semitik kavmin genel adı. İLE Akıllar, zekâlar. | Hâcetler. | Hîleler, dekler, oyunlar. İLE Çöl Arapları. )


- ARABÎ[Ar.] ile A'RÂBÎ[Ar. çoğ. EÂRÎB]/[Fars. BÂDİYE-NİŞÎN]

( Arap budununa/kavmine ait olan/lar. | Arapça, Arap dili. İLE Çölde yaşayan Arap. )


- ARAÇ ile/ve ÖGE

( Köprü yalnızca bir tek işe yarar - üstünden geçmeye. )

( VEHICLE vs./and ELEMENT )


- ARAGONİT[Fr. < ARAGONITE]

( Beyaz, yeşil, mavimsi gri renkte billurlaşmış bir kalsiyum karbonat türü. )


- A'RÂK[Ar.] ile A'RÂK[Ar. < IRK] ile ARAK[Ar.] ile ARAKK[Ar.]

( Ter. | Üzüm ve çeşitlerinden çekilip elde edilen ispirto, rakı. İLE Kökler, damarlar. İLE Rakı. İLE [daha/çok/pek] İnce. )


- ARAMA ile/ve/||/<> TARAMA


- ARAMAK = SEARCH/SEEK/LOOK FOR[İng.] = CHERCHER[Fr.] = SUCHEN[Alm.] = CERCARE[İt.] = BUSCAR[İsp.]


- ARA/MAKAV/MACAW:
MAVİ SARI ile/ve/||/<> SARI KIRMIZI ile/ve/||/<> MAVİ GÖĞÜSLÜ ile/ve/||/<> MAVİ BAŞLI ile/ve/||/<> YEŞİL KANATLI ile/ve/||/<> ASKER ile/ve/||/<> HAHN ile/ve/||/<> HYACINTH ile/ve/||/<> SPIX

( ARA ARARAUNA cum ARA MACAO cum ARA GLAUCOGULARIS cum ARA COULONI cum ARA CHLOROPTERA cum ARA MILITARIS cum ARA NOBILIS cum ARA ANODORHYNCHUS HYACINTHINUS )


- ARÂMÎ ile/ve ARABÎ


- ARANAN ile/ve/<>/> ARINAN


- ARANJE[Fr.] ile/ve/||/<>/> ARANJMAN[Fr.] ile/ve/||/<>/> ARANJÖR[Fr.]

( Derlenmiş, düzenlenmiş. İLE/VE/||/<> Belirli bir yönteme göre yerleştirme, düzenleme. İLE/VE/||/<> Düzenlemeci. )


- ARAP SABUNU değil/yerine/>< RAB SABUNU


- ARAP ile ÂRÂP

( Irkı tanımlama. İLE "...-cı" olma(savunma, koruma, kayırma) )


- ARARAT = ARASAT


- A'RÂS[Ar. < URS] ile A'RÂS[Ar.] ile ARAS[Ar.]

( Nikâh törenleri. | Düğünler. | Evliler. İLE Arsalar, boş topraklar. İLE Yorgunluk, bitkinlik. )


- ARASTA ile/||/<> ŞADIRVAN ile/||/<> TABHANE ile/||/<> DARUŞŞİFA

( Çarşı, dizi dükkânlar. Bazen önlerinde revak ya da karşılıklı sıraların arasında örtü bulunanlar, bir tür kapalı çarşı oluşturur. İLE/||/<> Bir çeşit meydan çeşmesi. Özellikle cami avlularında, çepeçevre muslukları olan çokgen su tesisi. İLE/||/<> Konukevi/misafirhane. | Dini yapıların bir bölümü.[Özellikle gezici dervişlerin konuk edildiği oda.] İLE/||/<> Şifahane, hastahane gibi sağlık kuruluşlarına verilen eski adlardan biri. )


- ARAZ ile ARAÇ


- A'RÂZ[Ar. < ARAZ] ile ARAZ[Ar.] ile A'RÂZ[Ar. < IRZ]

( İşâretler, alâmetler. | Tesâdüfler, hastalık alâmetleri. | Kazalar, felâketler. İLE İşâret, alâmet. | Tesâdüf. | | Kaza, felâket. | [Felsefede] Kendi kendine varolmayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet. İLE Irzlar, namuslar. )


- ARÂZİ[Ar. < ARZ] ile A'RÂZÎ[Ar.]

( Yerler, topraklar. İLE Ârızî, tesâdüfî, rastgele. )


- ARAZİ[Ar. < ARZ] ile/ve/<> ARSA[Ar.]

( Yeryüzü parçası, yerey, yer, toprak. İLE Üzerinde yapı kurulmak üzere ayrılmış yer. Yasanın tanımlamasına göre, belediye sınırları içinde bulunup belediyece parsellenmiş arazi. )


- ARAZİ ile BOSTAN[Fars. < BÛSTÂN]

( ... İLE Sebze bahçesi. | Kavun, karpuz tarlası. | Kavun ve karpuza verilen ortak ad. )


- ARCH-/ARCHE-/ARCHEO-/ARCHİ- ile/||/<> PALAE-/PALAEO-/PALEO-

( Eski, başlangıç, birinci, orijinal, ilkel, öncü. İLE/||/<> Eski, eski devirlere ait, ilkel. )


- ARCHO- ile/||/<> PROCT-/PROCTO-

( Rektal. İLE/||/<> Anüs, rektumla ilgili. )


- ARDUTAL/ORDU TAL ile/= HAMAMOTU
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- AREA[Lat.] ile ARENA[Lat. HARENA: Kum, kumlu yer.] ile ARENİT

( Bölge, avlu, saha. | Yüzölçümü. | İlk Doğu kiliselerini çevreleyen, ağaçlı kutsal avlu. [Bu avlulardan bazıları, bölge papazlarının barınaklarına açılan revaklarla çevriliydi.] İLE Çok ince kum. | Antikçağda, anfitiyatro, hipodrom, sirk gibi yerlerin ortasında güreş, yarış, oyun gibi yerlerin ortasında, güreş, yarış, oyun gibi çeşitli gösteriler yapılan, üzerine kum serilmiş alan. | Siyasi çekişmelere sahne olan yer. İLE Kum böyüklüğünde taneciklerden oluşan tortul kayaçların genel adı. )


- ÂREC[Fars.] ile AREC ile A'REC[Ar.] / LENG[Fars.]

( Dirsek. İLE Topallık. İLE Topal, aksak. )


- AREFLEKSİ/AREFLEXIA[İng.] değil/yerine/= TEPKESİZLİK


- ARGU ile/||/<> ARGUÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( İki dağ arası.[Tirâz/Talâs ile Balâsâgün arasındaki ülke.] İLE Kişinin aldandığı herhangi bir şey. )

( arguç ajun: Yalan dünya. )


- ARGUE vs. BICKER vs. DEBATE vs. DISCUSS vs. DISPUTE vs. QUARREL


- ARGÜMAN[İng. < ARGUMENT]["ARGUMAN" değil!] değil/yerine/= (İKNA EDİCİ, YETERLİ/YETKİN) KANIT | SAV

( Denklem, eşitsizlik, gök nesnesinin hareketlerine ait bir öğenin bağlı bulunduğu değer. | Bir cetvelde, öteki bir sayıyı bulmak için yararlanılan sayı. | Kanıt, delil. )


- ARHAN/ARAHANT[Sansk.] = ARHAT[Palice]


- Ârî"[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/&lt; ÂRÎ[Ar. < URY/E]

( İran'dan geçerek Kuzey Hindistan'a yerleşen, eski bir kavim olan Aryalar ya da "bu toplumdan olduğunu savunan kişi". | Hint-Avrupa dil ailesinden olan ["ırk", "topluluk" ya da "kişi"]. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>


- ARİF ile ÂRİF[Ar. < İRFAN | çoğ. UREFÂ]

( Ünlü, çok tanınmış. | Bilgi sahibi. İLE Bilen, bilgili, irfan sahibi.[(Bildiğinin, yapacağının ve söyleyeceğinin) Zamanını ve zeminini] )


- ÂRİF ile/ve ZARİF

( Karşılık almaz/beklemez. İLE/VE Fazladan verir. )

( Ârif, muhatabının, kendi selâmıyla selâmlar. )

( ÂRİF: Devr eden. )


- ÂRİF-İ MÜKEMMEL ile/ve/değil ÂRİF-İ MÜKEMMÎL


- ARIG[BARSGAN] ile/||/<> ARRIG ile/||/<> ARIG NERİG ile/||/<> ARIKLIK/ARIGLIQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çadır örtüsü. İLE Pek temiz nesne.[r'nin tekrar pekiştirme içindir.] İLE Temiz olan bir şey. İLE Temizlik, arılık. )


- ARIQ ile/||/<> ARIQLANDI ile/||/<> ARIQLIG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Irmak, ark. İLE Suyun yerde yarlar ve hendekler açması. İLE Üzerinde arklar olan yer. )


- ÂRİM[Ar.] ile ARİM[Ar.]

( Uygunsuz, hoşa gitmez, ters. İLE İnatçı, kafa tutan. )


- ÂRİŞ[Ar.] ile ARÎŞ[Ar.]

( Anlam/mânâ, kavram/mefhum. İLE Asma çardağı. | Samandan yapılmış bir çeşit ev. | Sundurma. )


- ARIŞ/İRİŞ ile ARIŞ ile ARIŞ

( Kolun, dirsekten parmaklara kadar olan bölümü. İLE Çözgü. İLE Araba oku. )


- ARİSTOKRASİ[Fr.] ile/||/<> ARİSTOKRAT[Yun.] ile/||/<> ARİSTOKRATİK[Fr.]

( Aristokrat olma durumu. İLE Sınıf farkı güden ülkelerde soylu sınıftan olan. İLE/||/<> Aristokrasiye ilişkin. | Seçkin, ince, yüksek tabakaya özgü. )


- ARISTON ile ARISTO(TELES)


- ARISTOTALES" değil ARISTOTELES


- ARITA/IMARI PORSELENİ ile/ve NABESHIMA PORSELENİ


- ARİTMETİK[Yun.] ile/||/<> ARİTMİ[Fr.] ile/||/<> ARİTMİK[Fr.]

( Matematiğin sayısal özelliklerini ve işlemlerini konu edinen dalı, sayısal. İLE/||/<> Yürek atışlarındaki düzensizlik. İLE/||/<> Düzensiz kalp ya da nabız atışı. )


- ARİVA[İt.] ile ARİYA[Yun.]

( Yelkenli gemilerde direklere çıkma komutu. İLE Sancağı, yelkeni ya da sereni direkten aşağı alma. )


- ÂRIZ[Ar. < ARZ] ile ÂRIZÎ[Ar. < ÂRIZ]

( Gelen. | Rastlantısal olay. | Dağ, bulut vs. gibi görünmeye engel olan her şey. | Yanak. İLE Sonradan çıkan. | Gelip-geçici, muvakkat. )


- ÂRİZ[Ar.] ile ARÎZ[Ar.] ile ARÎZ[Ar. < ARZ]

( Ardıç ağacı. İLE Semiz. | Enli, geniş. | Alçakgönüllü, lâtif, lâyık. İLE Geniş, enli. )


- ÂRIZA[Ar.] ile ARÎZA[Ar. < ÂRIZ]

( Engebe. | Aksama, aksaklık. | Bir notanın sesini yarım ton yükseltmek, alçaltmak ya da eski durumuna getirmek için notanın soluna konulan diyez, bemol ve bekar belirteçlerinin ortak adı. İLE Küçüğün büyüğe yazdığı yazı. )


- ÂRIZÂN[Ar.] ile ÂRIZÂN[Ar. < ÂRIZ] ile ÂRIZÎ[Ar. < ÂRIZ | çoğ. AVÂRIZ]

( İki yanak. İLE Geçici olarak. | Tesadüfen, rastgele. İLE Sonradan çıkan. | Gelip geçici, muvakkat. )


- ARK[İng. < ARCH]/ARKUS[< ARCUS] değil/yerine/= YAY


- ARK/ARQ ile/||/<> ARKA/ARQA ile/||/<> ARKAG/ARQAG ile/||/<> ARKAR/ARQAR
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Dışkı. İLE Sırt, arka. | Sıkıntılı anlarda yardım eden kişi. İLE Argaç.[bez, halı, kilim gibi şeyler dokunurken, enlemesine atılan iplik] İLE Dişi dağ keçisi. )


- ARKA FON[Fr. < FOND] değil ARKADA[Tr.] ya da FONDA


- ARKADA ile/ve/değil ARKANDA


- ARKAİK[Fr.] ile/||/<> ARKAİZM[Yun.]

( Klasik çağ öncesinden kalma. | Modası geçmiş, eskimiş. İLE/||/<> Konuşulan ve yazılan dilde kullanımdan düşmüş eski sözcük ve deyimleri kullanma. | Geçerliliğini yitirmiş, bir başka çağa özgü şeylerin niteliği. )


- ARKEOLOG[Yun.] ile/||/<> ARKEOLOJİ[Yun.] ile/||/<> ARKEOLOJİK[Fr.] ile/||/<> ARKEOZOİK[Fr.] ile/||/<> ARKETİP[Fr.]

( Arkeoloji uzmanı. İLE/||/<> Eski çağlardan kalan eserleri, tarih ve sanat yönünden inceleyen bilim. İLE/||/<> Arkeoloji ile ilgili. İLE/||/<> Tüm taşlarda şiddetli başkalaşımların olduğu zaman. İLE/||/<> Sanatın çeşitli kollarında olabilecek özellik taşıyan, ilk örnek. )


- ARKHİTRAV(ARŞİTRAV) ile/||/<> GÖLGELENDİRME ile/||/<> VOLÜT

( Antik mimarlıkta, sütunların taşıdığı, bir sütun ekseninden öteki sütun eksenine uzanan taş hatıllar(kiriş). İLE/||/<> Batı sanatında nesnelere oylum ve derinlik kazandırma yöntemi. Açık ve belirli bölümlerin karanlık bırakılması, böylece keskin belirli yerlerinde sertlik ve körelik boyaması sonucu elde edilen görsel etki. İLE/||/<> İyon sütun başlıklarında bulunan, spiral biçimli kıvrımlar. )


- ARKIŞ/ARQIŞ ile/||/<> ARKIŞ/ARQIŞ/MÜRSEL[Ar.] ile/||/<> ARKUÇI/ARQUÇI/RESUL[Ar.]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kervan. İLE Uzak bir ülkedeki birine yollanmış kişiye verilen ad. İLE İki kişi arasında aracı olan. Evliliklerde dünürler arasında gidip gelen kişi. )


- ARKUK/ARQUQ ile ARKUK/ARQUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Dik kafalı kişi. İLE İki duvar ya da iki sütun arasındaki tahta engel. )


- ARKUN/ARQUN ile ARKUN/ARQUN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yaban aygırı ile evcil kısrağın çiftleşmesinden olan at. İLE Gelecek yıl. )


- ARMADA[İt. < ARMATA] değil/yerine/= DONANMA


- ARMATÖR[İt. < ARMADOR] ile ARMATÖR ile ARMATÜR[Fr. < Lat.] ile ARMATUR[Alm. < Lat.]

( Ticaret gemisi iyesi/sahibi. | Geminin direk, seren, yelken, ip vb. donanımını düzenleyen usta. İLE Betonarme teçhizatı, donatı. | Akkor telli lambalı sortide duy, kordon, tavan kapaı, varsa tij ve glop; floresan lambalı sortide balast, starter, şasi. [Lambalar, armatürün dışında sayılır.] | Ventil, batarya, geri tepme ve emniyet ventili ve benzeri gereçlerin, hepsine verilen ad, donatı. İLE Bir aygıtın ana bölümünü oluşturan tümü. | Bir mıknatısın iki kutbu arasında, kuvvet akımını, toplu bir duruma getirmek için bu kutuplar arasına yerleştirilen demir parçası. | Bir kondansatördeki iki iletken yüzeyden her biri. )


- ARMONİKA[İt.]/ARMONİK/MIZIKA ile ARMONİKA[İt.]

( Yan yana sıralanmış deliklerden her biri üflendiğinde ayrı notada sesler çıkaran küçük ağız çalgısı. İLE Akordiyon. )


- ARRA ile/||/<> ERRE[Ar.]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Sidik. İLE Eşeysel ilişkiye girmek. )

( ... İLE Erkek eşeğe ön ayaklarını kaldırıp dişi eşeğin sırtına koyması ve ilişkinin gerçekleşmesi için teşvik etmek amacıyla bu söz kullanılırdı.[Eşek, ayaklarını kaldırana kadar birkaç kez böyle bağırılır.] )


- ARŞ[Ar.] ile ARŞ[Fr. < MARCHE]/MARŞ

( İslâm inanışına göre göğün en yüksek katı. İLE "Yürü" komutu. )


- ARŞ ve/<> BEYN | BEYYİNE

( Beyin. VE/<> İki yan/ı. )


- ARSAL ile ARSALIK/ARSALIQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kızıla çalan saç. İLE Hem erkek, hem dişi özellikleri taşıyan hayvan. )


- ARŞİV[Fr./İng. < ARCHIVE/S] değil/yerine/= BELGELİK


- ARSLAN değil ASLAN


- ART ZAMANLI/DİYAKRONİK değil/yerine/= ART ZAMANLILIK/DİYAKRONİ

( Evrim açısından ele alınan süre içinde birbirini izleyen. İLE Değişik zaman ve evrim açısından incelenen dil olaylarının özelliği. )


- ARTER[Fr. < ARTÈRE] ile/ve/||/<>/> ARTERİT[Fr. < ARTÉRITE] ile/ve/||/<>/> ARTRİT

( Atardamar. | Trafiği yoğun olan ana yol. İLE/VE/||/<>/> Atardamar bozukluğu/yangısı. İLE Eklem yangısı. )


- ARTER ile/||/<> ARTER[İY]OSKLEROZ ile/||/<> ARTERİYEL ile/||/<> ARTERİYOL ile/||/<> ARTERİYOVENÖZ

( Atardamar. İLE/||/<> Damar sertliği. İLE/||/<> Atardamar[la ilgili]. İLE/||/<> Atardamarcık. İLE/||/<> Atardamar/toplardamar [ile ilgili]. )


- ARTH-/ARTHR-/ARTHRO-/ARTİCULO- ile/||/<> ANKYL-/ANKLYO- ile/||/<> CARP-/CARPO- ile/||/<> JUG-/JUNC- ile/||/<> JUNCT- ile/||/<> COX-/COXO- ile/||/<> ZYG-/ZYGO- ile/||/<> PEND-

( Eklem, eklem ile ilgili [artrit: Eklem yangısı]. İLE/||/<> Yapışma, dirsek, ek. İLE/||/<> Bilek. İLE/||/<> Birleştirmek, bir araya gelmek, birleşmek. İLE/||/<> Birleşmek, eklem. İLE/||/<> Kalça, kalça eklemi. İLE/||/<> Birleşik, bağlanmış, birleşme ile ilgili, ekle ilgili, eklem. İLE/||/<> Asılı olmak. )


- ARTİFİŞIL[İng. < ARTIFICIAL] değil/yerine/= KURGUSAL


- ARTIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ARTI


- ARTIRIM ile ARTIRMA ile ARTIŞ

( Bir şeyi idareli harcayarak onun bir bölümünü artırma işi, tasarruf. | Müzayedede artırma. İLE Artırma durumu. | Açık artırma. İLE Artma durumu. Çoğalma. | Harcandıktan sonra bir miktarının geri kalması. | Değerinin yükselmesi, fazlalaşması. )


- ARTIŞ/ARTIM:
İŞTEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİŞTEN


- ARTROZ ile/||/<> ARTRODEZ ile/||/<> ARTROPLASTİ

( Eklem yıpranması. İLE/||/<> Eklem dondurma. İLE/||/<> Eklem onarımı. )


- ARTTIRMA ile/değil ARTIRMA


- ARTTIRMAK ile/değil ARTIRMAK


- ARUDUN ile/||/<> ARUMDUN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Boya. )


- ARUK/ARUQ ile/||/<> ARUK TURUK/ARUQ TURUQ ile/||/<> ARUKLUK/ARUQLUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Sıska, zayıf, cılız. İLE Kaşgar ile Fergana arasında bir dag geçidinin adı. İLE Yorgunluk. )


- ARÛSİYE ile/||/<> AŞAR/ÖŞÜR ile/||/<> AVÂRIZ ile/||/<> BÂÇ/BÂC[Fars.] ile/||/<> BÂD-I HAVA ile/||/<> BERAYA ile/||/<> CİZYE ile/||/<> ÇİFT BOZAN ile/||/<> GEVARE ile/||/<> HİM ile/||/<> İMDADİYE ile/||/<> İRÂD-I CEDÎD ile/||/<> LEZ ile/||/<> MAKİRİYE ile/||/<> OTLAKİYE ile/||/<> REAYA ile/||/<> TAPU ile/||/<> ZEAMET

( Yeni evlenen erkeklerden alınan bir tür vergi. İLE/||/<> Müslümanlardan 1/10 oranında alınan toprak vergisi. İLE/||/<> Osmanlılarda önceleri halktan yalnız olağanüstü durumlarda, sonraları ise sürekli olarak toplanan vergi. İLE/||/<> Pazar/gümrük/yol/köprü vergisi. İLE/||/<> Topraksız köylüden alınan kazanç vergisi. İLE/||/<> Vergi ve haraç vermeyen Müslüman ahaliye verilen ad. İLE/||/<> Eskiden müslüman olmayanlardan alınan bir çeşit vergi. İLE/||/<> Osmanlı Devleti'nde nedensiz yere toprağı işlemeyi bırakanlardan alınan vergi. İLE/||/<> Turfanda sebze meyvelerden alınan vergi. İLE/||/<> Bingazi ve Trablusgarp'tan alınan bir çeşit vergi. İLE/||/<> Savaş giderlerini karşılamak için alınan vergi. İLE/||/<> III. Selim'in Nizâm-ı Cedîd Ordusu için oluşturduğu, bazı vergileri kapsayan hazine. İLE/||/<> Trablus ve Bingazi'deki hurma ve zeytin ağaçlarıyla kuyulardan aldığı vergi. İLE/||/<> İskelelerden alınan vergi. İLE/||/<> Malı otlaklardan alınan vergi. İLE/||/<> Bir sultanın yönetimi altında vergi veren halk için kullanılan bir terim. Genellikle yetiştirdiği ve ürettiği mallardan vergi ödeyen köylüler için kullanılır. Böylece, toplum tabakalarından köle ve esirlerin üstünde, kentli esnaf ve tüccarların altındaki, tarımla uğraşan halk topluluğu demektir. Osmanlı'da ise bu terim zamanla özelleşerek müslüman olmayan tebaaya ayrılmıştır.[Reaya hukukunun düzenlenmesi Hz. Peygamber'in ehl-i zimmete verdiği ahidnamelerle başlar. Fetih yıllarında İslâm ordularının kumandanları ile dört halife, Hz. Peygamber'in yolunda giderek yeni açılan ülkeler halkına ahidnameler vermiştir. Bu ahidnamelerde, zimmeti kabul eden kent ve köy halkının, nüfuslarına ve gelirlerine göre tayin edilen vergi karşılığında korunması sağlanırdı.] İLE/||/<> Hazine arazisini ekip biçenlerin ödediği vergi. İLE/||/<> Osmanlı toprak düzeninde yıllık geliri 20.000 akçeyle 100.000 akçe arasında olan topraklar ve bu topraklardan alınan vergi. [Eyalet merkezlerinde oturan üst düzey yöneticilere(hazine ve tımar defterdarına, sancaklardaki alay beylerine, kale dizdarlarına, divan kâtiplerine, vs.) verilirdi.] )


- ARÛZ[Ar.] ile/değil ARÛS[Ar.]

( Yan, taraf. | Yanak. | Yol. | Usul. | Hecelerin uzunluğu ve kısalığı esasına dayanan, belirli kalıpları, Türk, Fars, Efgan, Pakistan ve kısmen Hindistan nazımlarında kullanılan vezin. [Arap dilcilerinden İmam Halil'in, eski Arap şiirlerini esas tutarak bir düzene bağladığı söylenegelen] | Arap nazmında beytin birinci dizesinin son bölümü.[bizde yoktur!] İLE Gelin. [ŞEB-İ ARÛS: Düğün gecesi.] | Hüsrev Perviz'in sekiz hazinesinden biri. | Kükürt. )


- ARYA[< İt. ARIA] ile ARIETTA

( Selen/sadâ[insan sesi] için beste. | Orkestra eşliğinde söylenen ve tek ses için bestelenmiş müzik parçası. İLE Kısa ve küçük arya. )


- ARZ-TALEP değil/yerine/= SUNUM İSTEM


- ARZ ile/ve/<> ARŞ


- ARZ[Ar.] ile ARZ[Ar.] ile ÂRZ[Ar.] ile ARZ[Ar.]

( Bir büyüğe sunma, gösterme, önüne koyma. İLE Dünya. | Toprak. İLE Ardıç ağacı. İLE En, genişlik. | Enlem. )


- ARZ ile/||/<> ARZEN ile/||/<> ARÂZİ-İ MAHMİYE/MAHMİYYE ile/||/<> ARÂZİ-İ MUKÂTAA ile/||/<> ARÂZİ-İ MAHLÛLE ile/||/<> ARÂZİ-İ MEKTÛME ile/||/<> ARÂZİ-İ MEZRÛA ile/||/<> ARÂZİ-İ MÎRÎYE/EMİRİYYE / MÎRÎ ARÂZİ ile/||/<> ARÂZİ-İ SELÎHA ile/||/<> ARAZİ-İ SENİYYE ile/||/<> TEBA-İ DEVLET-İ ALİYE/ALİYYE

( Toprak. | Sunma, bildirme. İLE/||/<> Genişlik, en. İLE/||/<> Geliri(rakabesi) Hazineye ait bulunan araziden koru, mer'a, yol, pazar yerleri gibi halkın gereksinimlerine ayrılmış yerler. İLE/||/<> Maktû(götürü) bir vergiye bağlanmış arazi, kesime verilmiş topraklar; devlete hizmeti geçen önemli kişilere bizzat devlet tarafından geliri ya da vergisi terk edilen topraklar. İLE/||/<> Tasarruf sahibinin intikal sahibi bırakmaksızın ölümü ile hazineye dönen miri arazi. İLE/||/<> Devlete ait olduğu halde, devletin hakkı çiğnenerek haksız ve fuzulen işgal edilen arazi. İLE/||/<> Ekilen arazi. İLE/||/<> Mîrî yani devlete ait topraklar. | Çıplak mülkiyeti devlete, sadece tasarruf hakkı kişiye ait [Arz-ı mîrî] olan taşınmaz [tarla, çayırlık, yoncalık, harman yeri, yaylak, kışlak ve koruluk gibi]. İLE/||/<> Çıplak arazi. İLE/||/<> Saltanat makamını işgal edenlere ait toprak. İLE/||/<> Osmanlı Devletine bağlı/tâbi. )


- ARZÎ(/FERŞÎ) MELEK(E) ile SEMÂVÎ(/ULVÎ) MELEK(E)

( Bedensel güç. İLE Zihinsel güç. )


- AŞ "ERME" değil AŞ YERME

( VİHÂM )


- AŞ ve EŞ ve/||/<>/>/< İŞ

( Gövdesinde erişkinliğine ulaşanlar[bülûğa erenler], eşini;
akılda erişkinliğe ulaşanlar, aslını aramaya başlar. )


- AŞ ile/ve/||/<>/< BAŞ

( Azıcık. İLE/VE/||/<>/> Ağrısız. )

( Yazın, başı pişmeyenin; kışın, aşı pişmez. )


- AS ile/ve/||/<> ES

( Asmak, sallandırmak, uzatmak[yukarıdan aşağı]. İLE/VE/||/<> Uzatmak[yana], germek. )


- AŞÂ'[Ar.] ile A'ŞÂ[Ar.]

( Geçimi/maişeti için çok çalışan. İLE Gözleri "dumanlı" kişi. | Çeşitli yüzyıllarda yaşamış birkaç Arap şairinin adı. )


- ASÂ[Ar.] ile ÂSÂ[Ar.] ile -ÂSÂ, ÂSÂY[Ar.] ile A'SÂ[Ar.]

( Değnek, sopa. | Dervişlerin taşıdıkları sopa. İLE Esneme. | Ciddilik, vakar. | Süs, bezek. İLE ... gibi. İLE Değnekler, sopalar. )


- ÂSÂB[Ar. < ESEB] ile ÂSÂB[Ar.] ile A'SÂB[Ar.]

( Gövdenin alt kısmında çıkan kıllar, kasık kılları. İLE Sinir, damar. İLE Sinirler. )


- ASABİYE/NÖROLOJİ/NEUROLOGY[İng.] değil/yerine/= SİNİRBİLİM


- AŞAĞIYA/AŞŞAĞI değil AŞAĞI


- ÂSÂL ile ÂSÂL[Fars.] ile ÂSÂL[Ar. < ASÎL]

( Ahlâk. İLE Temel, kök. İLE İkindi ile akşam ya da yatsı arasındaki zamanlar. [Bİ-L-GUDÜV-Vİ VE-L-ÂSÂL: Sabah-akşam.] )


- ASÂLAR:
KAŞAĞ ile MU'ÎN/İTTİKÂ ile DESTECÛB ile ŞEŞBER ile MÜTTEKÂ ile ZERDESTE ile CEVGÂN


- ASALE[Ar.] ile ASÂLÉ[Ar.]

( Çok zehirli bir yılan. İLE Bal peteği. )


- ASÂLET" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ADÂLET


- A'SÂM[Ar. < USME] ile A'SAM ile ASAMM ile ÂSÂN[Fars.]

( Gerdanlıklar. | Tasmalar. İLE Ön ayakları sekili olan hayvan. İLE Sağır, işitmez. | Söz işitmez. | Sert, güç, tahammül edilmez. | Arap yazısında, ikinci ve üçüncü kökünde, uzun harf bulunan bir fiil. İLE Kolay. )

( SEKİ: Atın ayağında genellikle bileğe ya da dize kadar çıkan beyazlık. )


- ÂSÂR[Ar. < ESER] ile ASAR[Ar.] ile ÂSÂR[Ar. < ISR] ile ASÂR[Ar.] ile A'SÂR[Ar. < ASR] ile AS'AR[Ar.]

( İzler, nişâneler, alâmetler. | Âbideler. | Gelenekler, öyküler. İLE Toz. [GUBÂR] | Sığınak, sığınılacak yer. [MELCE'] İLE Görevler. | Yükler. | Kabahatler, cürümler. İLE Fakirlik. İLE Yüzyıllar. İLE Pek kibirli. | Çarpık yüzlü. )


- AŞAR/AŞARÎ[Ar.] değil/yerine/= ONDALIK

( Türkiye’de 1925 yılına kadar tarımsal ürünün onda biri oranında aynî olarak alınan vergi. | Ondalık. )


- -ASE ile/||/<> AMYL- ile/||/<> AMİLAZ ile/||/<> ZYM-/-ZYME/ZYMO-

( Nişasta, amyl kökü ile ilgili. İLE/||/<> Enzim . İLE/||/<> Nişasta parçalayan enzim. İLE/||/<> Fermantasyonla ilgili, enzimle ilgili. )


- ASEBİ ile/||/<> ÂSİ ile/||/<> CELÂLÎ

( Hırçın ve sinirli kişi. İLE/||/<> Yasalara başkaldıran, isyan eden. İLE/||/<> İlk olarak Yavuz Sultan Selim döneminde ortaya çıkan Bozoklu Derviş Celal'in adamlarına ve ondan yana olanlara sonraları da türeyen eşkıyaya verilen ad. )


- ASEKSÜEL ile/ve/değil/||/<>/< AZ SEKSÜEL

( Çeşitli neden ya da koşullarla. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Çeşitli olanaksızlıklarla ya da ilişkide/evlilikte. )


- ASEL[Ar.] ile A'SEL[Ar.] ile ASER[Ar.]

( Bal. | Cennetteki dört sudan biri.[AHLÂT: İnsandaki dört sıvı.] İLE Eğri olan katı şey. | Eğri dişli ya da bacaklı kişi. İLE Solaklık. )


- ASELBENT[Ar. ASEL + Fars. BEND] ile/ve/||/<>

( Hekimlikte ve koku yapımında kullanılan aselbent ağacından gövdesi çizilerek elde edilen bir reçine türü. )


- ASEPSİ/ASEPSIS[İng.] değil/yerine/= BULAŞSIZLIK (CANLI DOKUDA MUKOZA, DERİ VB.)


- ASEPTİK/ASEPTIC[İng.] değil/yerine/= BULAŞSIZ


- ASER[Ar.] ile A'SER[Ar.]

( Solaklık. İLE Pek zor ve çetin, dayanılması çok güç. | Solak. )


- ASFİKSİ/ASPHYXIA[İng.] değil/yerine/= HAVASIZ KALMA


- ASHAB ile/ve ÂLİM


- ASHAB ile MÜCTEHİD


- ASHAB ile/ve/> TABİÎN ile/ve/> TEB-İ TABİÎN


- ASHAR[Ar.] ile ASHÂR[Ar. < SIHR]

( Saçı kızıl olan. | Kırmızı tüylü. İLE Evlenme dolayısıyla erkek tarafı akrabalar, güveyler. )


- ÂSÎ[Ar. < ESER] ile ASÎ ile ASÎ, ASİYE ile ÂSÎ[< İSYÂN, çoğ. USÂT] ile ÂSÎ ile ÂSÎ[Fars.]

( Ahlâkı bozuk, ahlâksız, çapkın. İLE Uygun, elverişli. İLE Çok isyancı. İLE Karşı gelen. | Haydut, şakî. | Günahkâr. İLE Hekim, cerrah. İLE Kederli, mahzûn. )


- ASİ ile/ve/||/<>/> AKSİ


- ÂŞÎ[Ar.] ile ÂŞÎ[Ar.] ile AŞÎ[Ar.]

( Aşçı. İLE Akşam yemeği yiyen. | Gidip, uzaklaşan. İLE Tavuk karasına tutulmuş. | Akşam. | Akşam yemeği. )


- ASİ ile ASİL


- AŞİB[Ar.] ile AŞÎB[Ar.]

( Çok otlu. İLE Bol otlu. )


- ÂŞIK OLMAK ve/||/<> AŞK OLMAK


- ÂŞIK OLMAK ile AŞK/I YAŞAMAK


- AŞIK ile/değil ÂŞIK

( Baldır kemiği ile eklemleşerek, bileğin belirli başlı oynak merkezini oluşturan, ayak bileğinde bulunan, küçük kemiklerden biri. | Yapı çatılarında, uzun mertek, aşırma. | AŞIK ATMAK: Yarışmak. İLE/DEĞİL Vurgun, tutkun. )


- ASIK ile ÂŞIK

( Asılmış olan. İLE Çok seven. )


- ÂŞIK <> AŞK <> MÂŞÛK(A)

( Rüyasını görür. <> ... <> Uyur. )

( Kayıcı. [Durum, koşul ve karşılıksızlık durumlarında olasılık olarak davranışlarında kıyıcı ve yıkıcı olabilir.] İLE/||/<>/>< ... İLE/||/<>/>< Yakıcı.[Herhangi bir ölçüt olmaksızın âşık olana ya da "kendine yönelmiş olana" karşı, davranışlarında ve sözlerinde, bağlam, olanak ve terslik olarak (%1 - 99 arası) kıyıcı ve yıkıcı[0/1 (Evet/Hayır!)] olabilir.] )


- AŞIK ile/||/<>/< AŞUK/AŞUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( ... İLE/||/<>/< İnsanın ayak bileğinde bulunan kemiklerden biri. )


- ÂŞİKÂRE ile/ve/değil ÂŞIK-ÂNE


- ASÎL[Ar.] ile ASÎL[Ar. < ASL]

( Öğleden sonranın son bölümü, akşamüstü. | Ölüm. İLE Sağlam. | İyice kökleşmiş. | Kendi adına hareket eden. | Edepli, terbiyeli. )


- ASÎL[Ar.] ile ASÎLE[Ar. çoğ. ASÂİL]

( Öğleden sonranın son bölümü, akşamüstü. | Ölüm. İLE Öğleden sonranın son bölümü, akşamüstü. | Bir şeyin bütünü. | Ölüm. )


- ASIL ile/ve/<> FASIL


- ASIL/ASLINDA[Ar. < ASL] değil/yerine/= ÖZDE/GERÇEKTE


- ASILI ile ASILLI

( Asılmış olan, asma, asık, muallak. | Asılmış bir biçimde. İLE Bir kökene dayanan, kökenli. )


- ÂSİM[Ar.] ile ESİM[Ar.]


- AŞIN ile/ve/||/<> EŞİN

( Sürtüşmek. İLE/VE/||/<> Sürtünmek. )


- ASINDA değil ASLINDA


- AŞÎR[Ar.] ile ÂŞİR[Ar.]

( Onda bir [1/10]. | Samimi dost ve arkadaş. | Koca. İLE Onuncu. | Öşür toplayan. )


- ÂSİR[Ar.] ile ÂSİR/ÂSİRE[Ar.] ile ÂSİR/ÂSİRE[Ar.] ile ASÎR[Ar.] ile ASÎR[Ar.] ile ASÎR[Ar. < USRET]

( Bir söylenceyi/efsaneyi aktaran/nakleden. İLE Ayağı kayan. İLE [Üzüm ve benzerleri gibi şeyleri] Şırasını ya da yağını almak üzere sıkan. İLE Bitişik komşu. | Karmakarışık, dolaşık. İLE Şırası ya da yağı alınmak üzere sıkılmış şey, usâre. İLE Zor, güç, zahmetli. | Titiz. )


- ÂSİRE[Ar.] ile ASÎRE, SECÎR[Ar.]

( ... İLE Posa, cibre. )


- ASİT/ASİDİTE ile/ve/||/>< NÖTRAL ile/ve/||/>< ALKALİ/BAZİKLİK/ANTİ ASİT

( 1-2-3-4-5-6 ile/ve/||/>< 7 ile 8-9-10-11-12-13-14 )

( 2[Mide sıvısı, limon suyu], 3[Sirke, bira, şarap, kola], 4[Domates suyu], 5[Sade kahve, yağmur suyu], 6[Sidik] İLE/VE/||/>< 7[Saf su, insan kanı] İLE/VE/||/>< 8-9[Deniz suyu], 10-11[Magnezyum hidroksit sıvısı], 11-12[Amonyaklı temizlik sıvısı], 12-13[Çamaşır suyu], 13-14[Yağ çözücü temizlik maddesi] )

( [H+] > [OH-] ile/ve/||/>< [H+] = [OH-] ile/ve/||/>< [H+] < [OH-] )

( )

( Suda hidrojen iyonu (H+) verebilen nesneler. İLE/VE/||/>< ... İLE/VE/||/>< Suda hidroksit iyonu (OH-) verebilen ya da proton alabilen nesneler. )

( Proton verici nesne. İLE/VE/||/>< ... İLE/VE/||/>< Proton alıcı nesne. )


- ASİT[İng. < ACIDE] değil/yerine/= EKŞİT


- ÂSİTÂN[Fars.] ile ÂSTÂN[Fars.]

( Eşik. İLE Eşik, ayakkabılık. | Dergâh, tekke/tekye. )


- AŞK/IN:
"ACISI"(x ISTIRABI) ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ANISI


- AŞK:
ARAYIŞ ile/değil/yerine/>/< ADAYIŞ/ADANIŞ


- AŞK/ÇOĞU DURUM:
[önce] AKIM ve/sonra/||/<>/> BAKIM


- AŞK:
"SANDIĞIMIZ KADAR" ile/değil YANDIĞIMIZ KADAR


- AŞK:
SİN ile/ve/||/<>/> ŞIN

( | HİPOTALAMUS ve/||/+ HİPOFİZ ve/||/+ EPİFİZ | ile/ve/||/<>/>
| İYİ/LİK ve/||/+ DOĞRU/LUK ve/||/+ GÜZEL/LİK | )


- AŞK:
"SÖZCÜK" değil SÖZLÜK


- AŞK ile/ve ÂŞIK["AŞIK" değil!]

( Çaresizlik yoktur. İLE/VE Çaresizlik çoktur/yaşayabilir. )

( Birçok şeye [herşeye/herkese] yönelik olabilir. İLE/VE Tek bir şeye/kişiye yönelmiştir. )

( Aşk, daha çok, tek taraflıdır. )

( Aşk ehline, sultanların tahtı, tahta parçasından başka bir şey değildir. )

( AŞK :/= Yasaksa!... [Aşk, ancak yasak aşk ise süreklidir/sürdürülebilirdir.] )

( Mutlu aşk/âşık yoktur.(yoktur) )

( "Kör-kütük âşık olmak" değil bir "kütüğe" âşık olup kör olmak. )

( AŞK'I, ÂŞIKLAR BİLİR
[Başka da, hiçkimse bilemez.] )

( Âşık, türkü yakmazsa, aşka katlanamaz. )

( KENDİNDE VÜCÛD OLMAYAN ZÂT )

( I love my love, but my love doesn't love me as I love my love. )

( )

( "Çıkıktır o. Âşık olsan, duramazdın." )

( )

( Aşk ile yürüyen, sırtında, dünyayı taşır...
Aşksız yürüyen, "beden" diye bir ceset taşır. )

( LOVE vs./and LOVER )


- AŞK ile/ve/> EŞK[Fars.]

( ... İLE/VE/> Gözyaşı. )


- AŞK = (FALL IN) LOVE[İng.] = AMOUR[Fr.] = LIEBE[Alm.] = AMORE[İt.] = AMOR[İsp., Lat.] = HO ER.S, HE FILIA, HE AGAPE[Yun.] = İŞK[Ar., Fars.] = MIN[Felm.]


- AŞK ile/< IŞK

( ... İLE/< Sarmaşık. )


- AŞK ve/||/<>/> ŞAİR/ŞİİR

( Aşkın dokunuşlarıyla herkes şair olur. )


- AŞK ile TAŞKIN SEVGİ, ĞARAM/GARAM


- ÂŞK/ÂŞIK ile/ve/<> YANAK

( Âşıkların alınyazısı, sevgililerinin yanaklarında yazmaktadır. )


- AŞKÂR[/Â/E], ÂŞİKÂR/E[Ar.] ile AŞKAR[Ar.]

( Belirli, açık, meydanda. İLE Koyu al. | Kızıl saçlı adam. | Doru[gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi kara] at. )


- ASKER ile KOMANDO[Fr. < COMMANDO]

( ... İLE Özel yetiştirilmiş askerlerden oluşan birlik. | Bu birlikte görevli asker. | Vurucu güç. )


- AŞKI DOĞURMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AŞKLA DOĞURMAK


- AŞKIN/LIK = MÜTEAL = TRANSCENDENT, BEYOND[İng.] = TRANSCENDANT, AU DELÀ DE[Fr.] = TRANSZENDENT, JENSEITS/DAS JENSEITIGE[Alm.] = OLTRE[İt.] = MAS ALLA DE[İsp.] = TRANS, TRANSCENDENS, ULTRA[Lat.] = PERA(N)[Yun.] = MÂVERA/Î[Ar.] = MÂFEVK[Fars.] = BOVENGAAND[Felm.]


- AŞLAMA =/< AŞILAMA

( Aşlama su, aşlama kiraz vb. )


- ASLI-FASLI (BULUNMAMA)


- ASLÎ ile ASİL


- AŞLIK/AŞLIQ ile/||/<> AŞLIK/AŞLIQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Aşevi, mutfak. İLE Buğday. )


- ASMA[Ar.] ile ASMA[Ar.] ile ASMA'[Ar.] ile ASMÂ[Ar.] ile ASMAH[Ar.]

( Asma işi/durumu. | Asılmış, asılı. | İLE Asmagillerden, dalları çardak üzerine yayılan üzüm vb. bitkiler. | Belirli bir tür üzüm veren bitki. [Lat. VITIS] İLE Uyanık ve "gözü açık" olan. | Keskin kılıç. İLE Eğri elli/bacaklı. İLE Pek kahraman, çok şecâatli. )


- ASMAK ile AŞMAK


- ASPARAGAS[İng. < ASPARAGUS] değil/yerine/= ŞİŞİRME HABER


- ASPİRATÖR[Fr. < ASPIRATEUR] değil/yerine/= EMMEÇ

( Havadaki duman, is, koku vb. yabancı nesneleri emerek dışarı atan aygıt. | Kendine bağlanan bir kabın içindeki gazı seyreltmeye ya da sıkıştırmaya yarayan, içinden bir sıvı geçirilerek çalıştırılan araç. )


- ASRA/ALTIN ile/= ALTUN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( "Alt, aşağı" anlamına gelen bir ilgeç. İLE/||/<>/> Altın. )


- AS[S]OSİ[Y]ASYON ile/||/<> AS[S]OSİYE OLAN

( ilişki, birliktelik, birlik. İLE/||/<> Eşlik eden, birlikte olan. )


- ASTAT[Fr. < ASTATE]/ASTATIN

( Atom numarası 85 olan, bizmutun alfa ışınlarıyla bombardımanı sonucu elde edilen yapay öğe. [simgesi: At] )


- ASTENİ/ASTHENIA[İng.] ile/ve/||/<>/> ASTENİK/ASTHENIC[İng.]

( Güç yitimi. Gövde/beden düşkünlüğü. İLE/||/<>/> Düşkün. Gücü yitik. )


- ASTEROID ile METEOR/İT

( Güneş etrafında dönen kayalık ve metalik gök nesneleridir. İLE Geceleri gökyüzünde "ateş küresi" ya da "akan yıldız" biçimde görülen nesne. [Yeryüzüne çarpanlarına göktaşı/meteoroit denir] )

(

Özellik Asteroid Meteor
Tanım Güneş etrafında dönen kayalık ve metalik gök nesneleri Dünya atmosferine giren asteroid ya da kuyruklu yıldız parçaları
Boyut Birkaç metreden yüzlerce kilometreye kadar değişebilir Birkaç milimetre ile birkaç metre arasında olabilir
Konum Genellikle Mars ve Jüpiter arasındaki Asteroid Kuşağı'nda bulunur Atmosferde gözlemlenir; atmosferden önce meteoroid olarak adlandırılır
Özellikler Çoğunlukla kayalık ya da metalik; gezegenlerin oluşum sürecinden arta kalan parçalar Atmosfere girerken sürtünme nedeniyle yanar ve ışık saçan çizgiler oluşturur; yeryüzüne ulaşırsa meteorit adını alır
)


- ASTHEN-/ASTHENO- ile/||/<> LEPT-/LEPTO-

( Zayıf. İLE/||/<> Küçük, ince, zayıf, ufak. )


- ASTROLOJİ" değil HASTROLOJİ

( )


- ASÛF[Ar.] ile ASÛF[Ar. < ASF]

( Çok şiddetli rüzgâr. | Hızlı yürüyen. İLE Çok zulüm eden. )


- SEMÂ[Ar.]/ÂSÜMÂN/ÂSMÂN[Fars.] değil/yerine/= GÖK, GÖKYÜZÜ


- ÂSUMAN[Fars. < ÂSMÂN] değil/yerine/= GÖKYÜZÜ


- AŞURE[Ar. AŞURÂ] ile/ve/||/<>/> HELİSE KÖHLE SAVRMA KEŞKEK SAHRA AŞURESİ TUZLU AŞURE

( Tatlı olanı. İLE/VE/||/<>/> Tuzlu olanı. )


- AŞÛRE ile/ve/<> ANAŞABUR/ANUŞABUR

( ... İLE/VE/<> Bakliyat kullanılmaz. Tatlı değildir. )


- ASVALT" değil ASFALT


- AŞVE[Ar.] ile AŞY[Ar.]

( Akşam karanlığı. | Akşam yemeği. İLE Akşam yemeği. )


- AT, O "ADAMI"! ve/||/<>/> AT, O ADIMI!


- AT ile/ve/<> AD


- AT ile AŞKAR/EŞKAR[Ar.]

( ... İLE Koyu kırmızı doru[gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi kara] at. Battal Gazi'nin atının adıdır. Aşkar Devzâde denilen bu at çok yetenekliymiş. )


- ATA[Türkçe] ile ATÂ'[Ar.]

( Baba. | Dedelerden/büyükbabalardan her biri. | ATATÜRK sözcüğünün kısaltılmış biçimi. İLE Bağışlama, bahşiş. [> TEÂTÎ] )


- ATA ile HATA


- ATABEK ile/||/<> ATABEY

( Eski Türk devletlerinde şehzadelerin eğitimi ve bölgenin yönetimi ile görevli vezir. İLE/||/<> Selçuklu şehzâdelerin eğitimiyle uğraşan öğretmen. )


- ATABEY/ATABEK ile Atabey

( Eski Türk devletlerinde, özellikle Selçuklu'larda, şehzadelerin eğitimi ya da bağımsız olarak bir eyaletin yönetimi ile görevli vezir. İLE Isparta iline bağlı ilçelerden biri. )


- A'TAF[Ar. < ATF] ile A'TÂF[Ar. < ATF]

( En âtıfetli, pek şefkatli, çok merhametli. İLE Merhametler, şefkatler. | Meyiller, atmalar. )


- ATAK ile ATAK[Fr. < ATTAQUE]/OFANS[Fr. < OFFENCE]

( Düşüncesizce her işe atılan, cüretkâr. Çevik, hareketli. | Geveze. | Aniden başlayan hastalık nöbeti. İLE Atılım. | Saldırı, saldırış, hücum, hamle, akın. | Gol atmak ya da sayı kazanmak amacıyla yapılan akın. )


- ATAL[Ar. çoğ. A'TÂL] ile ÂTÂL[Ar. < ITL]

( Gövdenin örtülü olmayan bir yeri. [özellikle ense] | Tüm gövde. | Bir kişinin güzelliği. İLE Koltuk altları. | Böğürler. | Yanlar, kenarlar. )


- ATÂLET ile/değil/yerine/>< ADÂLET

( Eylemsizliğin(atâletin) olduğu yerde, adâlet olmaz. )


- ATAR ile YATAR


- ATARDAMAR ile ANA/BÜYÜK ATARDAMAR/AORT[Fr./İng. < AORTE]

( ... İLE Temiz kan damarı. )

( ARTERY vs. AORTA )


- ATAŞE[Fr. < ATTACHÉ]["ATEŞE" değil! ] değil/yerine/= UZMAN

( Bir elçiliğe bağlı uzman, elçilik uzmanı. )


- ATAŞE[Fr. ATTACHÉ] değil/yerine/= ELÇİGE


- ATAŞMAN/ATUŞMAN/ATTACHMENT[İng.] değil/yerine/= İLAÇ DOKUNDURMA | ISLAK UYGULAMA


- ATASÖZÜ = PROVERB[İng.] = PROVERBE[Fr.] = SPRICHWORT[Alm.] = PROVERBIO[İt.] = PROVERBIO[İsp.]


- ATBÂ'[Ar. < TIB] ile ATBA'[Ar.] ile ATBÂ[Ar. < TABY]

( Dereler, kanallar. İLE En pis. İLE Meme başları. )


- ATEİZM["ATAİZM" değil!] ile TEİZM

( Ateizm, tanrı tanımazlık, tanrı bilgisine, düşüncesine, inancına sahip olmamak. İLE Teizm, öncelikle ve sadece tanrıyı, aracısız, din ve/ya da hiçbir dinî etkilenim olmadan düşünmek, kabul etmek, inanmak, yaşamak. )


- ATEL-/ATELO- ile/||/<> İSCH-/İSCHO- ile/||/<> -PENİA ile/||/<> OLİG-/OLİGO- ile/||/<> -STEREİSİS ile/||/<> -RRHAPHY/-RHAPİ ile/||/<> SPAN-/SPANO- ile/||/<> NEPHEL-/NEPHELO- ile/||/<> -ZEMİA

( Tam olmayan, tamamlanmamış, eksik, hatalı. [atelokardi: Kalbin tam gelişmemesi]. İLE/||/<> Denetim, eksiklik, durdurma, baskı altına alma. İLE/||/<> Eksiklik, azlık, yetersizlik. İLE/||/<> Birkaç, dağınık, eksik. İLE/||/<> Bir bölümün cerrahi olarak çıkarılması, eksiklik. İLE/||/<> Dikiş, dikme, sütür. İLE/||/<> Seyrek, nadir, sık olmayan. İLE/||/<> Dumanlı, puslu, bulutlu. İLE/||/<> Kayıp. )


- ATELYE/ATÖLYE değil/yerine İŞLİK

( Zanaatçıların ya da resim, yontu gibi sanatlarla uğraşanların çalıştığı yer. | Gömlek. )


- ATEŞ ile/değil ÂTAŞ[Ar.]

( ... İLE/DEĞİL Susuzluk. )


- ATEŞ ile YUL/YULA/MEŞALE[Ar.]

( FLAME vs. TORCH/FLAMBEAU )


- ATEŞ ile NİRÂN[< NÂR, NÛR]

( )

( ... İLE Aydınlıklar, parıltılar, ışıklar. | Tamu, cehennem. | Sönmeyen ateş. )


- ATEŞBALIĞI/SARDALYA/SARDALYE[İt.][Lat. CLUPEA PILCHARDUS] ile VONOZ[Yun.] ile SARDUNYA(SARDINE) ile SAZAN(CARP)[Lat. CYPRINUS CARPIO] ile KOLYOS ile HAMSİ(ANCHOVY) ile BAKALYARO[Lat. MERLANGUIS MERLANGUS] ile ÇİNGENE PALAMUDU ile MALTAPALAMUDU[Lat. NAUCRATES DUCTOR] ile TORİK(BONITO) ile ALTIPARMAK ile LÜFER/KUNBER[Ar.] ile ÇİNAKOP/TEMNODON SALTATOR[Lat.] ile ÇİPURA/AURATA AURATA[Lat.] ile HANİ/SERRANUS CARILLA[Lat.] ile HARHARYAS/CARCHARHINUSLAMIA[Lat.] ile İSTRONGİLOS[Lat. SMARIS VULGARIS] ile İŞKİNE[Lat. SCIAENA UMBRA ] ile İZMARİT[Lat. MAENA VULGARIS] ile KOFANA[Yun.] ile TEKİR[MUGIL SURMULLETUS] ile BARBUNYA/BERBUNİ[Ar.]/MULLUS BARBATUS[Lat.] ile KÂĞITBALIĞI ile KALKAN ile KILIÇ ile LAHOS/LAGOS/KAYAHANİSİ[Yun.] ile LİPSOS[Yun.][Lat. SCORPAENA PORCUS] ile MAZAK[Lat. TRIGIA LINEATA] ile MELANURYA[Lat. SPARUS MELANURYA] ile MORİNA[Lat. GADUS MORRHUA] ile MERLİN BALIĞI ile PİSİ ile PLATİKA[Lat. ACERINA CERNUA] ile RİNA/TIRPANA[Lat. RAJA BATIS] ile SARIAĞIZ[Lat. SCIAENA AQUILLA] ile SARIBALIK[Lat. IDUS JESSES] ile SARIGÖZ[Lat. SARGUS SALVIERI] ile SARIHANİ[Lat. EPINEPHELES GIGAS] ile SARPA[Yun.][Lat. BOOPS SALPA] ile SİNAGUD ile SİVRİ ile KARAGÖZ ile MARANGOZBALIĞI/TESTEREBALIĞI[Lat. PRISTIS PRISTIS] ile MERCAN ile USKUMRU(MACKEREL)[Lat. SCOMBER SCOMBRUS] ile ÇİTARİ/BOX SALPA[Lat.] ile ÇOPRABALIĞI/COBITIS[Lat.] ile ÇOPURİNA ile ÇOTİRA/BALISTES CAPRISCUS[Lat.] ile ÇURÇUR/CRENILABRUS[Lat.] ile DAĞALASI/SALMA ALPINUS[Lat.] ile YAYINBALIĞI[Lat. SILURUS GLANIS] ile YAZILIHANİ[Lat. SERRANUS SCRIBA]


- ATFETMEK ile İTHAF ETMEK ile ADDETMEK

( Bir işi ya da bir sözü bir kimseye mal etmek, yüklemek, isnat etmek. | Yöneltmek, çevirmek. İLE Birinin adına sunmak, armağan etmek. İLE Saymak. )


- ATGAK/ATGAQ ile ATGAK/ATGAQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Safra. | Korkudan sararan bir yüz. İLE Sarı çiçekleri olan bir bitki. )


- ATHÂR[Ar. < TÂHİR] ile ATHAR[Ar.]

( Hanımların, âdet ve doğumdan kurtuldukları zamanlar. İLE Çok temiz olan. )


- ÂTÎ[Ar. < İTYÂN] ile ÂTÎ/ÂTÎYE[Ar. < UTV] ile ATÎ[Ar.]

( Gelecek, gelen [kişi ya da şey]. | Gelecek zaman, istikbal. | Önde, aşağıda. İLE İsyân eden, kafa tutan. İLE İnatçı, "kalın kafa/lı". )


- ATIF[Ar. < ATF] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞİNİ

( Bir tarafa çevirme. | İlişkili bulma. | Gönderme. | Bir başkasının daha önce yayımlanmış çalışmasına yapılan gönderme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bir konuyu ele alarak ondan kısaca söz etmek. )


- ATIK ile ARTIK


- ÂTİK[Ar. çoğ. AVÂTİK] ile ÂTİK[Ar.] ile ATÎK/ATÎKA[Ar. < ITK]

( Sırtın üst bölümü. İLE Berrak, sâf; karışmamış, değerli/kıymetli. İLE Eski. | Hür. | Güzel, genç kız. | Asîl. | Hz. Ebû Bekir'in takma adı/lâkabı. )


- ATİK ile ATİK/A

( Çabuk davranan, çevik. İLE Eski, eski zamanla ilgili. )


- ATIK ile ATMIK

( Hastane, ev, fabrika vb. yerlerde kullanılmış, artık işlenemez ya da çevre için zarar oluşturan her türlü nesne. | Üretimden tüketime kadar olan tüm aşamalarda ortaya çıkan ve kullanıcının artık işine yaramayan nesnelerin tamamı. | Atılmış, atılan. İLE Belsuyu, meni. )


- ATIL ile/değil ÂTIL


- ATILIM ile/ve/<>/< KATILIM


- ATILMAZ/LAR ile/ve/<> SATILMAZ/LAR


- ATIŞ değil ATIF


- ATIŞMAK ile AYTIŞMAK

( Tartışmak. | Kendine dargın olan bir kişiye barışıkmış gibi söz söylemek. | Çocuk oyunlarında ebeyi ya da takımda olanları belirlemek için karşılıklı olarak adım atmak. İLE Atışmak, tartışmak, münakaşa etmek. | Halk şairlerinin belirli bir ayak çerçevesinde karşılıklı atışması. )


- ATIŞMAK ile ÇATIŞMAK


- ATIYORUM/Z değil ATF EDİYORUM/Z


- ATİYYE[Ar.] ile NİHLE[Ar.]


- ATLAMAK ile/ve/||/<>/> PATLAMAK


- ATLAS[Yun.] ile ATLÂS[Ar. < TALAS]

( Düz, havsız, tüysüz. | Büyük harita. | Atlas Denizi. | Dünyanın, bir ülkenin/bölgenin, fiziksel ve siyasal coğrafyası ile ekonomi, tarih gibi konularda, toplu, tutarlı bilgi vermek için biraraya getirilmiş coğrafya haritaları derlemesi. | Bir kitabın sonuna eklenen ya da bir konuyu açıklamak için hazırlanmış resim ya da levhaların tümü. | Boyun omurlarının, üstten birincisi. İLE Eskitmeler. | Eski, aşındırılmış. )


- ATMA/ATMAN[Sansk.](ATTA[Palice]) ile ATMA-BHAKTİ ile ATMA-PRAKASH

( En Yüce Benlik (Öz), bireysel ruh. Atman, Prakriti'nin üç guna'sından ötedir. Eylemi yapan atmandeğil, sadece Prakriti'dir. İLE En Yüce Olan'a isâbet. İLE Öz Varlık'ın ışığı. )


- ATMA/ATMAN[Sansk.](ATTA[Palice]) ile ATMARAM

( Her varlıkta varolan ölmez, bozulmaz, değişmez, bileşmez özvarlık; varolan herşeyin ne kadar değişik görünümde de olsa aynı özvarlığı paylaştığı doktrin. Upanişadlar'da kendi özünü kavrayan kişinin Brahma ile bütünleştiğine, Tanrı ile bir olduğuna inanılır. İLE Öz Varlık'ın sevinci. )


- ATM-/ATMO- ile/||/<> TYPH-/TYPHO- ile/||/<> FEBR-/FEBRİ- ile/||/<> PYR-/-PYRA/PYRETO-/PYRO-

( Buhar, buğu. İLE/||/<> Buhar, ateş, stupor, tifüs ve tifo ile ilgili. İLE/||/<> Ateş. İLE/||/<> Ateş, yangın, ateşle ilgili. )


- ATOM(BÖLÜNEMEZLİK) = ATOME[İng.] = ATOME[Fr.] = ATAMUS, INDIVIDIUM CORPUS[Lat.] = (HE) ATOMOS[Yun.] = CUZ'UN LA-YETECEZZA, ZERRE[Ar.] = ATOM, ZERRE[Fars.] = PARAMANU, TANMATRA, ANU[Sans.] = YUANZI[Çince] = GENŞİ[Jap.] = NGUYÊN TU'[Vietnamca] = PARÁNY[Macarca]


- ATOM[Fr./İng. ATOME < Yun.] değil/yerine/= EYCİK


- ATOMAL/ATOMİK değil/yerine/= ATOMSAL


- ATON[< ADONAI] ve/<>/< ATUM/ATOM ve/<>/< AMON

( Gökteki nur. VE/<>/< Yerdeki nur. VE/<>/< Gönüldeki nur. )

( Evrende/ilâhta. VE/<>/< Dünyada/evrende. VE/<>/< İnsanda/kalbinde. )

(
)

( Güneş. VE/<>/< Zerre. VE/<>/< İnsan. )


- ATON İKANETON


- ATONİ ile/||/<> ATONİK

( Gergi/gerim yitimi. İLE/||/<> Gevşek, gergisiz. )


- ATRAVMATİK/ATRAUMATIC[İng.] değil/yerine/= ÖRSELEMEYEN


- ATRİ[Y]UM ile/||/<> ATRİ[Y]AL

( Kulakçık. İLE/||/<> Kulakçık [ile ilgili]. )


- ATROFİ ile/||/<> ATROFİK/ATROFİYE

( Körelim. İLE/||/<> Körelmiş. )


- AT[T]ENÜASYON ile/||/<> AT[T]ENÜE

( Güçsüzleştirme, güç yitirimi, zayıflatma, azaltma. İLE/||/<> Güçsüzleştirilmiş, zayıflatılmış, azaltılmış. )


- ATVÂD, CEBEL[Ar. < TAVD] ile/ve/&lt; A'LÂM[Ar. < ALEM]

( Dağlar. İLE/VE Yüksek dağlar. )


- ATYEB-İ ME'KÛLÂT[Ar.] ile A'ZEB[Ar.]

( Yiyeceklerin en güzeli. İLE En lezzetli ve tatlı. )


- AUD- ile/||/<> AUDİO-/AUDİTO-

( Duyma/işitme. İLE/||/<> Duyma/işitme ile ilgili. )


- AUGMENTASYON ile/||/<> AUGMENTE

( Büyütme, güçlendirme. İLE/||/<> Güçlenmiş. )


- AUR-/AURİ- ile/||/<> MYRİNGO- ile/||/<> OT-/OTİC-

( Kulak. İLE/||/<> Kulak. İLE/||/<> Kulak zarı ile ilgili. )


- AURORA ile/ve AURA/ÖNCÜL DUYUM, ÖNCÜL BELİRTİ, GÖVDENİN ÇEVRESİNDEKİ ENERJİ ALANI

( Kuzey kutbu ışıkları. İLE/VE İnsan gövdesi etrafındaki ışıma/tireşim/enerji. )


- AUX- ile/||/<> CRESCO- ile/||/<> -BRY ile/||/<> EDE-/EDEMA- ile/||/<> GANGLİ- ile/||/<> -PHYMA ile/||/<> VARİC-/VARİCO- ile/||/<> CİRS-

( Büyüme, artma. İLE/||/<> Büyüme. İLE/||/<> Büyüme, şişme. İLE/||/<> Şişlik, şişme. İLE/||/<> Şişlik, pleksus. İLE/||/<> Derinin bir bölümünün şişmesi, tümör. İLE/||/<> Varisle ilgili, şiş, kıvrımlı. İLE/||/<> Genleş(tir)mek, genişle(t)mek, Dilate, variköz. )


- AVAL/AVEL AVAL (BAKMAK)


- AVÂM[Ar. < ÂMM] ile A'VÂM[Ar. < ÂM]

( Herkes, kaba ve cahil halk, ayak takımı. İLE Yıllar, seneler. )


- AVANE/AVENE[Ar.] değil/yerine/= YARDAKÇI/LAR

( Kötü işlerde birine yardım eden "kişi/ler". )


- AVANGART[Fr. < AVANT-GARDE] ile ÖNCÜ


- AVANS[Fr. < AVANCE] değil/yerine/= ÖNDELİK

( Öndelik. | Oyunda zayıf tarafa önceden verilen geçici üstünlük. )


- AVÂZ ile ÂVÂZ[Fars.] ile A'VÂZ[Ar. < İVAZ]

( Nefret. İLE Ses, sedâ. İLE Bedeller, karşılıklar. )


- [ne yazık ki]
AVCI ile/ve/=/||/<> AYI

( Hile bilir de. İLE/VE/=/||/<> Yol bilmez mi? )


- -ÂVER[Ar.] ile A'VER[Ar.]

( Getiren, taşıyan. [PEYÂM-ÂVER > PEYGAMBER] İLE Bir gözü kör, tek gözlü. | Körbağırsak. )


- AVEZ[Ar.] ile A'VEZ[Ar.]

( Fakirlik, sıkıntı. İLE Anlaşılması güç şiir. | Anlamı anlaşılmaz şey. )


- AVNÎ ile/ve/||/<> SELİMÎ ile/ve/||/<> MUHİBBÎ ile/ve/||/<> ADLÎ ile/ve/||/<> MURÂDÎ ile/ve/||/<> NECİB ile/ve/||/<> İLHÂMÎ

( [şiirlerinde kullandığı takma ad/mahlas]
Fatih Sultan Mehmet'in. İLE/VE/||/<> Yavuz Sultan Selim'in. İLE/VE/||/<> Kanunî Sultan Süleyman'ın. İLE/VE/||/<> II. Bayezit'in. İLE/VE/||/<> III. Murad'ın. İLE/VE/||/<> III. Ahmed'in. İLE/VE/||/<> III. Selim'in. )


- AVRAT[Ar.] ile/= AVRET[Ar.]

( Kadın. | Karı, eş. İLE Bacak arası, edep yeri, genital bölge. )


- AVT/AUT[İng. < OUT] değil/yerine/= DIŞARIDA


- AVUNÇ ile/ve/||/<> AVUNTU

( Acının hafiflemesi ya da unutulması. Teselli. İLE İnsanı avutan şey. )


- AVUNMA ile/ve/değil/yerine/|| SAVUNMA


- AVUN(/T)MAK ile KAN(DIR)MAK

( TO BE CONSOLED(/TO SOOTHE/DIVERT) vs. TO (BE) DECEIVE(D) )


- AVUNTU ile/ve KETLE(N)ME[Erm.]

( CONSOLATION vs./and OBSTACLE | TO IMPEDE )


- AXTARMAQ[Azr.] = ARAMAK[Tr.]


- AYÂ[Ar.] ile ÂYÂ[Fars.], ACABA[Ar.] ile A'YÂ[Ar.] ile AYA[Ar.]

( Yeteneksiz/kabiliyetsiz, kudretsiz. | Tedavi edilemez, iyileştirilemez. İLE Şüphe ve tereddüt bildiren edat. İLE Daha ya da en kudretsiz, hiç iktidarı olmayan. İLE El/avuç içi, ayak tabanı. | Yaprakların düz ve parlak bölümü. )


- AYAK/AYAQ/ÇANAQ[Oğuz] ile AYAK/AYAQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kap kacak. İLE Ayak. )


- AYAKKABI / KALOŞ[Yun.]/GALOŞ

( Sağlık kurumları, müzeler vb. yerlerde özel bölümlere girerken ayakkabıya geçirilen ince ve şeffaf kılıf. | Tabanı tahtadan yapılmış deri ayakkabı. )


- AYAKKABI/BAŞMAK ile AYAKAPI

( ... İLE Fener-Balat'taki kapı. )


- AYAK/PA[Fars.]:
PATİ ile/||/<> PATİK ile/||/<> PATİKA ile/||/<> PABUÇ ile/||/<> PAYTAK ile/||/<> PAYİDAR ile/||/<> PİYADE[< PAYADAK] ile/||/<> PİYON[< PEDON]

( Kedi, köpek için ön ayak. İLE/||/<> Küçük çocuk ayakkabısı. İLE/||/<> Keçi yolu. İLE/||/<> Ayakkabı. İLE/||/<> Eğri bacak. İLE/||/<> Ayakta durmak. İLE/||/<> Yaya. İLE/||/<> Yaya. )


- AYAN-BEYAN (ORTADA OLMAK)

( Kanıt gerektirmemek. )


- AYAN/AYÂN[Ar. < İYÂN] ile ÂYAN/Â'YÂN[Ar. < AYN]

( Belirli, açık. İLE Gözler. | İleri gelenler. | Meşrûtiyet dönemlerinde danışma meclisi niteliğindeki Âyan Meclisi üyeliği yapmış kişilerin her biri. )


- AYAR ile AĞYAR

( Bir iş ya da davranışta gereken ölçü. İLE Başkaları, yabancılar/eller. | Dışında/ki, hariç, haricinde/ki. )

( Tanımdaki/ifadedeki gereklilik kuralı: Parçalarını bulunduran, dışındakilere engel olan. [Efrâdını câmi, ağyarını mâni.] )


- ÂYAR değil AYAR


- AYARLAMAK ile AYARTMAK

( TO ARRANGE vs. TO ENTICE/SEDUCE/TEMPT )


- AYDINLAMACI değil AYDINLANMACI


- AYDINLANMA ile/ve MİLÂD


- AYDINLATMA ile/ve/değil AYDINLANMA

( [not] ILLIMUNATION vs./and/but ENLIGHTENMENT )


- A'YEN[Ar.] ile ÂYEN, ÂHEN[Ar.]

( Büyük, iri gözlü. | Bakılan yer. | Çok açık, pek belirli. İLE Demir. )


- AYGIN BAYGIN

( Bitkin. | Duyguda ölçüyü kaçırmış. | Kendinden geçercesine âşık, vurgun. )


- AYI ile/değil/yerine ARI

( Gibi yeme/oturma! İLE/DEĞİL/YERİNE Gibi çalış! )


- AYIP >< AYIK


- AYIP ile/ve/< ISTIRAP


- AYIP[Ar. < AYB] ile/ve/<>/> KAYIP[Ar. < GAYB]


- AYIP ile/ve/değil/yerine SAÇMA


- AYIP ile/ve < TEZAD


- AYIP değil/yerine/= UYAT


- AYIRAÇ/BELİRTEÇ/MİYAR/REAKTİF ile AYIRAN ile AYIRICI ile AYIRMAÇ/FARİKA ile AYIRTI/ÇALAR/NÜANS

( Nesneleri kimyasal birleşime ya da ayrışıma uğratarak niteliklerini belirlemede kullanılan bileşikler. İLE Işığı yalın öğelerine ayırma özelliği olan. İLE Ayırma özelliği ya da gücü olan. | Yüksüz elektrik devrelerini açıp kapayan araç. İLE Bir şeyi benzerlerinden ayırt etmeye yarayan durum ya da öğe. İLE Aynı cinsten olan şeyler arasındaki ince fark. )


- AYIRD ETMEK/EDEBİLMEK ile/değil/yerine AYIRMAK


- AYIRDEDİLEMEZLİK ile/ve/||/<> ÖZDEŞLİK


- AYIRMA ile/ve KAYIRMA


- AYIT/HAYIT

( Mineçiçeğigillerden, Akdeniz çevresinde yetişen, mavi, beyaz ya da menekşe renginde çiçekler açan, 1-2 metre boyunda bir ağaççık.[Lat. V. AGNUS CASTUS] )


- AYKIRI ile HAYKIRI


- AYKIRI/LIK / KARŞITLAMLI = MUFÂRIK[Ar.] = TENÂKUZ[Fars.] = PARADOX[İng.] = PARADOXE[Fr.] = WIDERSINNING/KEIT, PARADOX/IE[Alm.] = PARADOSSO[İt.] = PARADOX[İsp.] = PARADOXON[Lat.] = PARADOKSOS[Yun.] = PARADOX[Felm.]


- AYLA ile/||/<> AYLA QILGIL/KILGIL ile/||/<> AYLOK AYLOK/AYLOQ AYLOQ[Oğuz]
< DİVÂNÜ-LUGÂTİT-TÜRKTE/N]

( Böylece, bu suretle. İLE Böyle yap. İLE Böyle böyle. )


- AYNA:
CAM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< CAN

( Kendi yüzünü görmek isteyenin baktığı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Özünü görmek isteyenin baktığı. )


- AYNÂ[Ar. < ÎYN] ile AYNA[Fars.] ile AYNA[Ar.]

( İri ve güzel gözlü. İLE Işığı yansıtan, varolanların görüntüsünü veren, cilâlı ve sırlı cam. İLE Atların diz kapağı. )


- AYNALA(N)MA ve/||/<> ONAYLA(N)MA


- AYNA/LA(N)MAK ile/ve/değil/||/<>/< SAHİPLENMEK/MUSAHİPLİK


- AYNI AÇIDAN BAKMAK ile/ve/||/<>/>/< AYNI ACIDAN BAKMAK


- AYNI ANDA DOĞRU ile/ve/değil/yerine AYRI AYRI/TEK TEK DOĞRU


- AYNI ile/değil/yerine/>< AYNA

( Çevremizdekilerin [bazı/çoğu olumsuz/kötü/yanlış] zihniyle[düşünce, duygu, davranış, değer, deneyim ve dil] aynı olmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çevremizdekilere yapmayabileceklerimizle[ihtiyârımızla] [etkin ve yetkin] ayna ve örnek olmak. )


- AYNİ[Ar.] ile AYNÎ[Ar.] ile AYNÎ[Ar.]

( Hep o, başkası değil. | Tıpkısı. İLE Gözle ilgili. İLE Para olarak değil, maddî/eşya olarak verilen. )


- AYOL" değil/< (H)AY OĞUL


- AYRI-GAYRI (OLMAMA/SI)


- AYRI ile/ve GAYRI ile/ve ŞEBİH


- AYRIK ile AYRIM

( Ayrılmış. | Ayrı tutulan, başkalarına benzemeyen. | Kuraldışı, müstesna. İLE Ayırma eylemi. | Bir kişi ya da nesnenin, ötekilerle karış(tırıl)mamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark. | Alt bölüm. | Cinsleri ve türleri birbirinden ayıran ana karakter. | Ayrılma noktası. | Bir ya da daha çok sahne içinde geliştirilip, olayın tamamlanmış bir parçasını veren film bölüğü. )


- AYRILIK:
YAKAR ve/||/<>/> YIKAR


- AYRILMA ile AYRIŞMA


- AYRILMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AYILMAK


- AYRIM/AYRILIK = FASL-I KARİP = DIFFERENCE[İng.] = DIFFÉRENCE/DIVERSITÉ[Fr.] = DIFFERENZ/VERSCHIEDENHEIT[Alm.] = DIFFERENTIA/DIVERSITAS[Lat.] = DIAPHORA[Yun.] = DIFERENCIA[İsp.]


- AYRIM ile AYIRIM

( DISTINGUISH vs. DIFFERENTIATION )

( ... ile VİBHAGA )


- AYRIMLI ÖZDEŞLİK ile/ve/<> BİREŞİM(TEVHİD)


- AYRINTI ile AYRIM

( DETAIL vs. DIFFERENTIATION )


- AYRIŞMA/AYRILMA ile/değil/yerine FARKLILAŞMA ile/değil/yerine BİREYLEŞME

( Gölgeden çıkma. İLE Benliğinin ve ötekinin farkındalığıyla yaşayabilme. İLE Tek başına yaşayabilme, tek başına karar alabilme. )


- AYRIYET(T)EN değil AYRICA


- AYRU ile/||/<> AYRUK/AYRUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Değilse. İLE Başka/gayr. )


- AYSBERG[İng. < ICEBERG] değil/yerine/= BUZDAĞI


- AYTILDI ile/||/<> AYTINDI ile/||/<> AYTIŞ/AYTIG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Söz (başka bir şey de olabilir) ondan soruldu. İLE Söz sormayı kendi üzerine aldı. İLE Birinin sağlığını sormak ya da iki kişinin karşılıklı olarak birbirinin sağlığını sorması. )


- AYTIŞMAK[> EYTİŞİM] ile/ve/=/||/<>/< ATIŞMAK

( Atışmak. | Münazara. | Saz şairleri belirli bir ayak üzerine karşılıklı deyiş söylemek. İLE/VE/||/<>/< Birbirine karşılıklı söz söyleyerek tartışmak. | Saz şairleri belirli bir ayak üzerine karşılıklı deyiş söylemek. | Çocuk oyunlarında ebeyi ya da takımda olanları belirlemek için karşılıklı olarak adım atmak. | Ok vb. atarak yarışmak. )


- AZ ÖNCE SÖYLEDİM/BELİRTTİM GİBİ değil AZ ÖNCE SÖYLEDİĞİM GİBİ


- AZ ile/değil/yerine ÖZ

( Deme! İLE De! )


- A'ZÂ[Ar. < UZV] ile AZÂ'[Ar.]

( Örgenler/organlar, uzuvlar, üyeler. İLE Sabır. | Cenâze alayı. | Başsağlığı ziyareti. )


- AZAB ile/ve/<> HAZ


- AZÂB ile/ve/> LEZZET


- ÂZÂDE[Fars.] ve ÂMÂDE[Fars.]

( Başıboş, erkin, serbest olarak. İLE Hazır. )


- AZAL(T)MA ile/ve ÇOĞAL(T)MA

( TO DECREASE vs./and TO INCREASE )


- AZAP ile/ve/<> ASLINDAN AYRI DÜŞMEK


- AZAP ile AZAP

( Dünyada günah işlemiş olanlara, ahirette verilecek ceza. | Büyük sıkıntı, ezinç. İLE Çiftlik uşağı. | Anadolu beyliklerinde, donanmada kullanılan asker. )


- AZAP/AZEB ile/||/<> AZAP

( Anadolu beyliklerinde donanma askeri. İLE/||/<> Osmanlı Ordusu'nda hafif piyade olarak kullanılan asker sınıfıdır. Bir tarihsel terim olarak kökeni bilinmez. 14. yüzyıldan başlayarak donanmadaki bir askeri sınıfın adı olarak kullanılmıştır. İlk dönemlerde azaplar, yaya ve deniz azapları diye ikiye ayrılırken sonraları duyulan gereksinme gereğince sınır kalelerinde görev yapan kale azapları ortaya çıktı. Bu askerler, ön saflarda savaşırdı. Savaşlarda hafif okçu birliklerine gereksinim duyulduğunda 20 - 30 eve bir asker düşmek üzere Anadolu'nun bekâr ve güçlü gençleri azap olarak seçilirdi. Bu biçimde asker toplanmasına “azap çağırtmak” denirdi. Ücretlerini bulundukları sancak öder ve kendilerinden savaş sırasında vergi alınmazdı. Azaplar en önde yer alır ve düşman üzerine ok yağdırırdı. İstanbul'un alınması sırasında orduda 20 bin azap vardı. Kale ve deniz azaplarının varoluşu II. Mahmut dönemine kadar sürmüştür. Azaplar, başına kırmızı börk giyer, ok, yay, pala, kakan ve kargı gibi silahlar kullanırdı. Deniz azapları, 15. yüzyıldan başlayarak oluşturuldu. Unkapanı Köprüsü'nün Galata bölümünde bugün Azap kapı olarak anılan yerde tersanenin yanında kışlaları vardı. Orada konaklar ve eğitimlerini yaparlardı. )


- AZAP[Ar. < AZAB < İZB: Tat, lezzet.] değil/yerine/= EZİNÇ

( Şiddetli acı ya da sıkıntı. )


- AZAP değil/yerine/= EZİNÇ


- AZAP değil/yerine HESAP

( Haramdan gelen ile. DEĞİL/YERİNE Helâlden gelenin. )


- AZAP ile ISTIRAP


- AZAR/TEKDİR/TEVBİH değil/yerine/= KIZGI/PAYLAMA


- A'ZÂR[Ar. < ÖZR] ile ÂZÂR[Fars.] ile ÂZÂR[Fars.]

( Bahaneler, engeller, özürler. İLE Mart ayı. İLE İncitme, azarlama/tekdîr, kırılma. )


- AZAR ile/ve/değil/||/<>/< NAZAR

( Kime. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Ona. )


- AZAR ile SAPARTA/ZAPARTA[İt.]

( ... İLE Gemi bordasındaki top çıkarılan dört köşe boşluk ve açıklık. | Bir batarya topun, birden ateş etmesi. | Azar, tersleme. )


- AZERİ değil AZERBAYCAN["AZERBEYCAN" değil!] TÜRKÜ/TÜRKÇE'Sİ


- AZİL[Ar. < AZL] değil/yerine/= YETKİKES


- AZÎM/E[Ar. < AZAMET] ile ÂZİM[Ar. < AZM]

( Büyük, ulu, iri. İLE Niyetli, kesin karar veren. )


- AZINA ile/değil AĞZINA


- MAHMUD:
AZİZ ve HÜDAİ

( HZ. ÜFTÂDE ve ÖMER FAKİRULLAH )


- AZÎZ[Ar.] ile AZÎZÎ[Ar.]


- AZMA ile AZMAK ile AZMAK ile AZMAK ile AZMAK ile AZMAK

( Azmak durumu/eylemi. | Melez. İLE Küçük su birikintisi, gölcük. | Bataklık. | İLE Taşkınlıkta ileri gitmek. İLE Denizin, ırmağın vb. kabarması, taşması. | Yaranın, hastalığın, etkili, tehlikeli duruma gelmesi. | Eşeysel uyarıların artması. İLE Çamaşırın artık ağartılamaz duruma ge(tiri)lmesi. İLE Hayvanların iki ayrı ırktan doğması. | Bitkilerin aşırı büyümesi. )


- AZMAN (OLMAK) ile/değil/yerine/>< UZMAN (OLMAK)


- AZUK/AZUQ ile AZUK/AZUQ / MUNUK/MUNUQ ile AZUK/AZUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Belirli olmayan. İLE Kaçan, yoldan çıkan kişi. İLE Azık, erzak. )


- AZUKLUG/AZUQLUG ile/ve/||/<>/> AZUKLUG/AZUQLUG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Azığı olan kişi. İLE/VE/||/<>/> Erzak olarak hazırlanan şey. )


- B ile P

( B: Bel'in simgesi. [B, b] | Bor'un simgesi. [B] | Elektrik alınganlığın simgesi. [B] | Manyetik akı yoğunluğunun(indüklemenin) simgesi. [B] | Temel tanecik fiziğinde, Baryon sayısının simgesi. [B] | Basınç birimi Bar'ın simgesi. [b] |
Optik gerilme katsayısı brevster'ın simgesi. [b] | Yüzeyce genleşme katsayısının simgesi. [b]

İLE

P: Basıncın simgesi. [P, p] | Dinamik ağdalılık birimi poiz'in simgesi. [P] | Ettingshausen katsayısının simgesi. [P] | Fosforun simgesi. [P] | Gücün simgesi. [P] | Paritenin simgesi. [P] | Poynting vektörünün simgesi. [P] | Atomda, yörüngesel kuvantum sayısı l = 1 'e karşılık gelen elektron tabakalarının simgesi. [p] |
Momentumun simgesi. [p] | Piko [10¯¹2;] 'nun simgesi. [p] | Plank'ın simgesi. [p] | Protaktinyum'un simgesi. [Pa] | Protonun simgesi. [p, ¦p, 1p¹] | Yarı iletken tipinin [p tipi] simgesi. [p]

)


- A/AN[Yun.] ile/||/<> ANTİ[Yun.] ile/||/<> Bİ/BİS[Lat.] ile/||/<> DE/DES[Fr.] ile/||/<> DİS[Yun.] ile/||/<> EX[Lat.] ile/||/<> EXO[Lat.] ile/||/<> EPİ[Yun.] ile/||/<> FOS[Yun.] ile/||/<> GEO( >JEO)[Yun.] ile/||/<> HETER/O[Yun.] ile/||/<> HYPO(HİPO)[Yun.] ile/||/<> HYPER(HİPER) ile/||/<> HYDRO(HİDRO)[Yun.] ile/||/<> HOMO[Yun.] ile/||/<> İL/İN ile/||/<> İNTER[Lat.] ile/||/<> İZO[Yun.] ile/||/<> COZMO(KOZMO)[Yun.] ile/||/<> KONTRA[İt.] ile/||/<> KO/KOL/KOM/KON[Lat.] ile/||/<> MAKRO[Yun.] ile/||/<> MİKRO[Yun.] ile/||/<> MONO[Yun.] ile/||/<> NEO[Yun.] ile/||/<> OTO[Yun.] ile/||/<> PAN[Yun.] ile/||/<> PAR/PARA[Yun.] ile/||/<> POLİ[Yun.] ile/||/<> PRE[Fr.] ile/||/<> PRO[Yun.] ile/||/<> RE[Lat.] ile/||/<> SYN/SYM/SEM[Yun.] ile/||/<> SÜR[Lat.] ile/||/<> TELE[Yun.]

( Yok/luk. [ametal | amorf | aritmik] [analjezi | anestezi | anonim]

İLE/||/<>

Karşıt. [antibiyotik | antipatik | antitez]

İLE/||/<>

Çift, tekrar. [binok | bisiklet]

İLE/||/<>

Olumsuzluk.[demode | deforme | deşifre]

İLE/||/<>

Olumsuzluk ve güçlük. [diskalifiye | dismorf | disfonksiyon]

İLE/||/<>

Dışı, dışında, ...-dan başka. [exporte | expresyonizm | expresyon]

İLE/||/<>

Dışarıdan, dıştan bakılınca. [exotermik | exotizm]

İLE/||/<>

Üzerinde. [epiderm | epigrafi]

İLE/||/<>

Işık, parıltı. [fosfat | fosfor]

İLE/||/<>

Yerle ilgili ön ek. [jeofizik | jeoloji/jeolog]

İLE/||/<>

Öteki, öbür, başka. [heterojen | heterozigot]

İLE/||/<>

Aşağı, alt, daha alt. [hipoderm | hipotenüs | hipotez]

İLE/||/<>

Üstünde, aşırı, yukarı, dışında. [hipertansiyon]

İLE/||/<>

Su, suyla ilgili. [hidrosefali | hidrografi | hidrojen]

İLE/||/<>

Eş, benzer. [homojen | homonim | homolog]

İLE/||/<>

-dan yoksun. [illegal] [indirekt | inorganik]

İLE/||/<>

Ara, arası. [internasyonal | interpol]

İLE/||/<>

Eşitlik. [izobar | izotop | izoterm]

İLE/||/<>

Evren. [kozmogami | kozmopolit | kozmoloji]

İLE/||/<>

Karşı, aksi yönde. [kontrast | kontgerilla | kontratak]

İLE/||/<>

Birlik, beraberlik. [koalisyon | koleksiyon | konferans

İLE/||/<>

Büyük, geniş. [makrosefal | makrostopi]

İLE/||/<>

Küçük. [mikrofilm | mikrometre | mikrofon]

İLE/||/<>

Bir, tek. [monarşi | monolog | monopol]

İLE/||/<>

Yeni. [neolitik]

İLE/||/<>

Kendi, kendiliğinden. [otobiyografi | otopsi | otokritik]

İLE/||/<>

Bütün, birlik. [panorama | pankreas]

İLE/||/<>

Boyunca, karşı, üstünde, yanında. [paragraf | paralel]

İLE/||/<>

Çok. [poliandri | poliklinik]

İLE/||/<>

İlk, önceki, birinci. [prefabrik | prematüre]

İLE/||/<>

İleride, önde. [prolog | prova | prototip]

İLE/||/<>

Yeniden, tekrar, geri döndürmek. [reaksiyon | redaktör]

İLE/||/<>

Birlikte. [simetri | senfoni | sempati]

İLE/||/<>

Süper, üstünlük. [sürmenaj]

İLE/||/<>

Uzak, ırak. [teleferik | telefon | telepati] )

( ANTİ-...

- Antiaging/anti-aging: Genç kalma, yaşlanmayı önleme; yaşlanmayı önleyici.

- Antialerjik: Duyarca önleyici/giderici.

- Antidepresan: Çökkünlük giderici.

- Antidiüretik: Sidik/idrar kesici.

- Antidiyabetik: Şeker düşürücü.

- Antidot(e): Panzehir.

- Antiemetik: Kusma önleyici.

- Antienfeksiyöz/antienfektif: Bulaş önleyici/giderici.

- Anti-enflamatuvar: Yangı giderici.

- Antiflojistik: Yangı giderici.

- Antifungal: Mantar giderici/karşıtı.

- Antihelmintik: Solucan kıran/giderici.

- Antihemorajik: Kanama kesici/önleyici.

- Antihipertansif: Kan basıncı düşürücü.

- Antikoagülan: Pıhtı önleyici/çözücü.

- Antikodon: Karşıt şifre.

- Antikonsepsiyonel: Gebelik önleyici.

- Antikonvülzif: Nöbet önleyici.

- Antimalarial: Sıtma ilacı.

- Antimikotik: Mantar ilacı/karşıtı.

- Antineoplastik: Kanser ilacı.

- Antinevraljik: Sinir ağrısı dindirici.

- Antiparaziter: Asalak karşıtı/ilacı.

- Antipiretik: Ateş düşürücü.

- Antiproliferatif: Çoğalım önleyici.

- Antiprüritik: Kaşıntı giderici.

- Antisekretuvar: Salgı önleyici.

- Antisepsi: Arıtım, bulaş giderici.

- Antiseptik: Arıtkan, bulaş gideren.

- Antispazmodik: Kasılım çözücü.

- Antistres: Gerilim giderici/önleyici.

- Antite: Özgün durum.

- Antite morbid: Sayrılıklı özgün durum.

- Antitermik: Isı/sıcaklık düşürücü.

- Antitussif: Öksürük kesici/önleyici.

- Antivertijinöz: Baş dönmesi önleyici. )


- BÂ[Fars.] ile/||/<> BÂ-TEMESSÜK ile/||/<> BÂ-HÜCCET ile/||/<> BÂ-TAPU ile/||/<> BÂC

( ile, -li, -lu eki. İLE/||/<> Temessük ile (tasarruf olunan toprak). İLE/||/<> Hüccet ile (tasarruf olunan toprak). İLE/||/<> Tapu ile (tasarruf olunan toprak). İLE/||/<> Örfî vergi. )


- BÂB ile/||/<> EBVÂB

( Bölüm, kapı. İLE/||/<> Kapılar. )


- BABA:
EVE, "EKMEK" GETİREN ile/ve/değil/||/<> SEVGİSİNE, EMEK VEREN


- BÂBET[Ar.] ile BABET[Fr.]

( Dizinde "kezâlik". | Uygun bir şey. | Bent, fıkra. | Taallûk, münâsebet. | Elmas dal. [süs] İLE Bayan [bale] ayakkabısı. )


- ... BÂBINDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ... BAĞLAMINDA


- BAÇAK/BAÇAQ ile/||/<> ORUÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Hıristiyan orucu. İLE ... )


- BÂDÂM[Fars.] ile BÂDÂME[Fars.]

( Bâdem. | Sevgilinin güzel gözü. İLE İpek kurdu. | Nazarlık, nazar boncuğu. | Et beni. | Zincir halkası. | Eski püskü hırka. | Süslü nesne. )


- BÂDÂŞ[Ar.] ile BAĞDAŞ[Ar.]

( Mükâfât[< kifâyet], yeterlilik. İLE İki ayağın da öteki bacağın uyluğunun altına alınarak oturma biçimi. )


- BA'DE[Ar.] ile BÂDE[Ar.]

( Sonra. İLE Şarap, içki. | Aşk, Allah sevgisi. | Halk öykülerinde Hızır'ın kahramanlara ve bazı saz şairlerine rüyalarında sunduğu içki. )


- BÂDÎ[Ar. < BED] ile BÂDE[Fars.]

( Neden, mûcib. | Neden olan. | İlk, başlangıç. | [Fels.] Sonsal, aposteriori. İLE Rüzgâra ya a havaya özgü. | Geçici. )


- BÂDI ile/||/<> BADIÇLIK/BADIÇLIQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir iple bağlanan ya da tutturulan herhangi bir şey. İLE BADIÇLIK/BADIÇLIQ YIGAÇ: Üzüm asmalarına çardak yapmak için kullanılan tahta ve agacı. )


- BÂDİNCÂN[Ar.] ile BÂDİNGÂN[Ar.]

( Patlıcan. )


- BÂDİR[Ar.] ile BÂDİRE[Ar. çoğ. BEVÂDİR]

( Hemen yapmak isteyen. | Birdenbire vukû bulan. | Dolunay. | Büyümüş çocuk. | Olgun meyve. İLE Musîbet, felâket. | Zor geçit. | Hiddetli iken yapılan bir yanlışlık. | Bazı nesnelerin ya da her türlü bitkinin ucu. | Külfetsiz, güçlük çekmeden söylenilen söz. )


- BAĞ-BADEM


- BAĞDAD

( DARÜ'S-SELÂM )


- BAĞDAŞIK = MÜTECÂNİS = HOMOGENEOUS[İng.] = HOMOGÈNE[Fr.] = GLEICHARTIG[Alm.] = OMOGENO[İt.] = HOMOGÉNEO[İsp.] = EIUSDEM GENERIS[Lat.] = HOMOGENES, HOMOIOMERES[Yun.] = MUTECÂNİS[Ar.] = MOTECÂNES[Fars.] = GELIJKSOORTIG[Felm.]


- BAĞDAŞTIRMACILIK, SENKRETİZM = SYNCRETISM[İng.] = SYNCRÉTISME[Fr.] = SYNKRETISMUS[Alm.] = SINCRETISMO[İt.] = SYNCRETISMUS[Yeniçağ Lat.] = SÜNKRATISMOS[Yun.]


- BAGİ[Ar.] ile BÂGÎ[Ar.] ile BÂGI[Ar. çoğ. BUGAT]

( Serkeşlik, azgınlık. İLE Aynı bahçede yetişen. İLE Haksızlık eden serkeş. )


- BAĞILDAK = BAĞIRDAK

( Beşikteki çocuğun düşmemesi için beşiğe sarılıp bağlanan, kumaştan yapılmış enli bağ, bağıldak. | Kadınların âdet zamanında bağladıkları bez, bağıldak. | Yaklaşık 30 cm. eninde bir metre boyunda, uclarında birer metre kaytanı olan, astarlı, sırma işlemeli kumaş, bağıldak. )


- BAĞIM ile BAĞINTI

( Bir şeyin ya da birinin gücü ve etkisi altında bulunma durumu. İLE Bir nesneyi başka bir nesne ile uyarlı kılan bağ. | Organizmanın değişik yapı, özellik ve olaylarında görülen karşılıklı ilgi, bağlılık, korelasyon. | İki ayrı veri grubu arasında bulunan ilişki derecesinin ölçümü, deneştirme, korelasyon. | İki ya da daha fazla değişken arasındaki bağıntı. | Görelilik. | İki ya da daha çok nitelik arasında matematik işlemleri yardımı ile kurulan bağlılık ya da eşitlik. )


- BAĞIMLI/LIK(MÜPTELÂLIK) ile ISRARCI/LIK

( DEPENDENCE vs. TO INSIST )


- BAĞIMLILIK = DEPENDENCE[İng.] = DÉPENDANCE[Fr.] = ANHÄNGIGKEIT, DEPENDENZ[Alm.] = DIPENDENZA[İt.] = DEPENDENCIA[İsp.] = CONIUNCTIO[Lat.] = TO KATANTES, SÜNDESMOS[Yun.] = TAVAKKUF[Ar.] = BASTEGÎ[Fars.] = AFHANKELIJKHEID[Felm.]


- BAGIR ile BAGIRDAK/BAGIRDAQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Ciğer, bağır. İLE Kadın giysisinin üst bölümü. )

( BEDÜK BAGIRLIG: Ciğeri büyük. )

( YA BAGN: Yayın ortası[tutulan yeri]. )


- BAĞIRAN) AĞAÇ KURBAĞASI ile DÜLGER KURBAĞA ile GÜNEY AMERİKA CENNET KURBAĞASI ile PORTO RİKO MİNİK COQUI

( Köpek gibi havlar. İLE Sesleri iki marangozun çivilere farklı anlarda vururken çıkardığı sese benzer. İLE Domuz gibi hırıldar. [Bu türün yavru hali kurbağanın üç katı kadardır.] İLE Çıkardıkları en yüksek ses, yaklaşık 1 metreden 95 desibel olarak kaydedilmiştir. [Havalı bir matkabın çıkardığı sese ve insan ağrı eşiğine yakındır.] )

( ... İLE ... İLE Latince adını erişkinlerden üç kat büyük olan yavrulardan alır. İLE ... )

( HYLA GRATIOSA cum RANA VIRGAPITES cum PSEUDIS PARADOXICA cum ELEUTHERODACTYLUS COQUI )


- BAGIRLADI ile/||/<> BAGIRLANDI
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( O, onun bağrına vurdu. İLE Kan aktı ve pıhtılaştı. )


- BAĞIRLAK/BAĞIRLAQ ile BAGIRLIG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çöl tavuğu. İLE Kimseye boyun eğmeyen kişi. )


- BAĞIRSAK ile/ve KÖRBAĞIRSAK

( ... ile/ve A'VER, NOKTA-İ AVRÂ )

( BOWEL vs./and CAECUM )

( ... cum/et PUNCTUM COECUM )


- BAGIRSAK/BAGIRSAQ ile BAGIRSUK/BAGIRSUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Şefkatli, iyi kalpli kişi. İLE Bağırsak. )


- BAGIŞ ile BOGIM
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kol, bacak ya da parmaklann eklem yerleri. İLE Parmak eklemi. )

( Kamış ya da genel olarak tüm sazlık bitkilerin boğumları. )


- BAĞIŞLANMAK ve/||/<>/< BAĞIŞLAMAK

( Pişmanlık duymayanı bağışlamak, "suya, resim yapmak" gibidir. )


- BAGL[çoğ. BİGAL] ile/ve BAGLE

( Eril katır. İLE/VE Dişil katır. )


- BAĞLAÇ ile BAĞLAM ile BAĞLANTI/BAĞLANAK ile BAĞLAŞIK ile BAĞLAYICI ile BAĞLI

( Eş görevli sözcükleri ya da önermeleri birbirine bağlayan sözcük türü. İLE Deste. | Herhangi bir olguda olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü ya da bağlantısı. | Bir dil birimini çevreleyen, ondan önce ya da sonra gelen, çok sayıdaki durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamını, değerini belirleyen birim ya da birimler bütünü. | Bent. İLE İki ya da daha çok şeyin birbiriyle bağlı bulunması, ilişki. | İki şey arasında ilişki sağlayan bağ. | Yapılacak işle ilgili sözlü ya da yazılı antlaşma. İLE Aralarında antlaşma ya da sözleşme sağlanmış olan kişi ya da topluluk, müttefik. | Sonuç, neden gibi birbiriyle sıkı sıkıya bağlı ve karşılıklı bağımlı olan nesne, terim. İLE Bağlama niteliği olan. | Bağlamaya ve birleştirmeye yarayan. | Uyulması zorunlu. | Kuruduğu zaman yüzeyde film oluşturan, pigment ve dolgu nesnelerini bir arada tutan, boyanın uçucu olmayan bölümü. İLE Bir bağ ile tutturulmuş olan. | Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste. | Sınırlanmış, sınırlı. | Kapatılmış olan, kapalı. | Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan. | Birine, bir düşünceye, bir anıya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sâdık, tutkun. | Halk inanışına göre, büyü etkisiyle eşeysel güçten yoksun edilmiş eril. )


- BAĞLAÇ = CONJUNCTION[İng.] = CONJONCTION[Fr.] = KONJUNKTION[Alm.] = CONGIUNZIONE[İt.] = CONJUNCIÓN[İsp.] = COPULA[Lat.]


- BAĞLAM ile/ve BAĞLAÇ

( CONTEXT vs./and CONJUNCTION )


- BAĞLAMAQ[Azr.] = KAPATMAK[Tr.]


- BAĞLAM(INDA) ile/ve/||/<> BÜTÜN/LÜK(ĞÜNDE)


- BAĞLANMA (İNKIYÂD)


- BAĞLANTI ile/ve BAĞLAM

( CONNECTION vs./and CONTEXT )


- BAĞLAŞIK/LIK ile BAĞDAŞIK/LIK

( Nesnel. İLE Kavramsal/tüzel/ekinsel. )


- BAGRAM ile/= BAKU/BAQU
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Tepe. İLE/= Tepe. )

( BAGRAM KUM/BAGRAM QUM: Kum tepesi, kumul[remi âli'c-cûbeyl]. )

( BAGRAM KUMI/BAGRAM QUMI: Kâşgar ile Yârkend arasındaki kumluk arazi. )


- BAĞRİ/BAHRİ değil BARİ[Fars.]

( Öyleyse, hiç olmazsa, hiç değilse, o hâlde. | Keşke. )


- BAĞSIZ/LIK ile/ve/<> BAHTSIZ/LIK


- BAĞY/İSYAN[Ar.] değil/yerine/= BAŞKALDIRI

( Azgınlık, zulüm, isyan. | İstemek, talep etmek. | Yaranın şişmesi. | Yağmurun şiddetle yağması. )


- BAHÂ[Ar.] ile BAHÂ'[Ar.] ile BÂHÂ/BÂHA[Ar.]

( Güzellik, zariflik. | Parıltı. | Alışma, dadanma. İLE Değer, kıymet, bedel. İLE Bir evin etrafiındaki kapalı avlu ya da bahçe. | Açık meydan, alan. | Suyun derin yeri. )


- BAHÂ[Ar.] ile VÂHA[Ar.]

( ... İLE Çöl ortasında suyu ve yeşilliği olan yer. )


- BAHADIR[Fars. < BAHADUR] değil/yerine/= BATUR

( Savaşlarda gücü ve yılmazlığıyla üstünlük kazanan ya da yiğitlik gösteren kişi. )


- BAHÂÎ[Ar.] ile BAHAÎ/LİK[Ar.]

( Alışkın. İLE Din. )


- BAHÂR[Fars. çoğ. BAHÂRÂN] ile BAHÂR ile BAHHÂR[Ar. < BAHR]

( Kışla yaz arasındaki mevsim. İlkyaz. [22 Mart - 21 Haziran arasıdır] İLE Güzellik. | Güzel. | Sığırgözü, papatya, sığır papatyası, sarı papatya. | Put, sanme, çelîpa. | Atılmış pamuk. | Ölçek. | Karanfil, tarçın, karabiber gibi kokulu şeyler. İLE Denizci, gemici. )


- BAHAR[Fars. çoğ. BAHÂRÂN] ile BAHAR[Ar. çoğ. BAHARAT]

( [Kuzey yarımküre için] 21 Mart'ta, gündüz-gece eşitliğiyle başlayarak, 22 Haziran'da, gündönümü ile biten, kış ve yaz arasındaki mevsim, ilkyaz. | Bu mevsimde ağaçlarda açan çiçekler ve yapraklar. | Gençlik çağı. İLE Yiyecek ve içeceklere, hoş koku ve tad vermek için kullanılan kurutulmuş ve öğütülmüş bitkiler. )

( BAHARİYE: Divan Edebiyatı'nda, bahar betimlemesi ile başlayan kaside. )

( BİBERİYE: Ballıbabagillerden, Akdeniz çevresinde çok yetişen, yaprakları hoş kokulu bir bitki. [Lat. ROSMARINUS OFFICINALIS] )


- BAHAR[Fars.] ile MÜNİB[Ar. < NEVB]

( ... İLE İnâbe eden, azgınlıktan sakınarak Allah'a yönelen. | Güçlü yağan, yararlı yağmur. | Taze ve verimli bahar. )


- BAHÂRÂT[Ar. < BAHÂR] ile BAHÂRET[Fars.]

( ... İLE Üstünlük, seçkinlik. )


- BAHARAT ile BARSAMA[Yun.]/MARSAMA

( ... İLE Hoş kokulu yaprakları yemeklere konulan, nane ve yabankekiğinin ortak adı. )


- BAHARINDAN" değil BAĞRINDAN


- BAHÇE[< Fars. BAĞ-ÇE: Küçük bağ.]/BAHÇA ile/ve BAĞ/BOSTAN[Fars.]

( ... İLE/VE Büyük bahçe. | Sebze bahçesi. | Kavun/karpuz tarlası. )


- BAHÇIVAN[Fars.] < BÂĞÇEVÂN

( Bir bahçenin düzenlenmesi ve bakımıyla görevli kişi. | Geçimini bahçe ürünlerini yetiştirip satmakla sağlayan kişi. )


- BÂHİK[Ar.] ile BÂHİKA[Ar.]

( Bir gözü görmeyen. İLE Görmeyen, kör. )


- BAHÎL[Ar. < BUHL çoğ. BUHALÂ] ile BÂHİL[Ar.]

( Cimri, hasîs, tamahkâr. İLE Serseri, başıboş. | Eli değneksiz çoban. | Yularsız deve. )


- BAHİR[Ar.] ile BÂHİR[Ar.] ile BÂHİR[Ar.] ile BÂHİR[Ar.]

( Deniz. İLE Yalancı, ahmak, alık. İLE Ekin sulayıcı, sulayan. İLE Belirli, açık, apaçık. | Işıklı, parlak, güzel. )


- BÂHİRE[Ar.] ile BÂHİRE[Ar.] ile BAHÎRE[Ar.]

( Dikenli ağaç. | Çok koşan cins deve. İLE Vapur. İLE İslâm'dan önceki dönemde, Araplar'ın, kulağını keserek işaretleyip bıraktığı dişil deve ya da koyun. )


- BAHİS[Ar. < BAHS] ile BÂHİS[Ar.]

( Konuşulan şey, söz. | İddialaşma. İLE Bahseden, araştıran. )


- BAHRİ ile BAHRÎ[Ar.]

( Uzun boyunlu, sivri gagalı, boynunun önü ve göğsü parlak beyaz olan, alçaktan ve hızlı uçan, suya bağımlı bir tür kuş. [Lat. PODICEPS CRISTATUS] İLE Denizle ilgili. )


- BAHS[Ar.] ile BAHS/BAHİS[Ar.]

( Kur'an tabirlerinden olup "nâkıs" anlamına gelir. | Yağmur suyu ile ekilmesi olanaklı tarla. | Zulüm, işkence. | Gümrük alma. İLE Konuşulan şey, söz. | İddialaşma. )


- BAHŞ[Fars.] ile BAHŞ(Â)[Fars.]

( Bağış, ihsan. İLE Bahşeden, bağışlayan, veren, affeden. | )


- BAHŞİŞ[Fars. < BAHŞİ: Bağışlamak/affetmek.] değil/yerine/= İŞLİK


- BÂHTE[Ar. < BÂHTEN][Fars.] ile BAHTE[Fars.]

( Oynamış, oyunda yutulmuş/ütülmüş kişi. İLE Besili, semiz koyun. | Burulmuş, üç yaşında koç. )


- BÂHÛR[Ar.] ile BAHÛR[Ar.]

( Çok sıcak/lık. İLE Ödağacı, misk, lâden gibi maddelerden meydana gelen ve yakılırsa güzel bir koku veren ot, tütsü, günlük. )


- BAÎM[Ar.] ile BÂİN[Ar.]

( Put, heykel. İLE Dibi geniş kuyu, bostan kuyusu. )


- BAÎR[Ar.] ile BÂİR[Ar.]

( Eril deve. İLE Şaşkın, perişan durumda olan. )


- BAKA/BAQA ile MÜNGÜZ BAKA/MÜNGÜZ BAQA ile BAKAÇUK/BAQAÇUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- BAKANAK ile TOYAK ile TOYNAK

( Geviş getiren hayvanların tırnağı. İLE At tırnağı. İLE At, eşek gibi tektırnaklı hayvanların tırnağı. )

( ... ile ... ile SÜNBÜK[çoğ. SENÂBİK], HÂFİR[çoğ. HAVÂFİR] )

( ... vs. ... vs. HOOF )


- BAKANAK/BAQANAQ(BAKAYAK/BAQAYAQ) ile BAKANLIG/BAQANLIG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Çift toynaklı hayvanlarda, toynakların arasındaki boşluğa ya da toynakların iki yanına verilen ad.[Atların toynağının içini, ayak tabanının ortasında bulunan üçgen biçimindeki sert parçayı anlatmak için de kullanılır.] İLE Halkalı. )


- BAKAN/BAQAN ile BAKAN/BAQAN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yüzük.[pirinç] İLE Gerdanlık.[pirinç] )

( ALTUN BAKAN/ALTUN BAQAN: Altın yüzük. )


- BAKARA[Ar.] ile BAKARA[Ar.] ile BAKARA[Fr. < BACCARA]

( Sığır, inek. İLE Sûre. İLE İskambil kâğıdı ile oynanan bir oyun. )


- BÂKÎ ile/ve/|| FÂNÎ ile/ve/|| ÂSİ ile/ve/|| ÂFİ

( Yazı. İLE/VE/|| Yaşam. İLE/VE/|| Kul. İLE/VE/|| Rab. )


- BÂKÎ[Ar. < BEKÂ] ile/değil VÂKİ[Ar. < VUKÛ]

( Kalıcı. İLE/DEĞİL Olan, düşen. | Olagelen, rastlayan. | Geçen, geçmiş olan. | Gerçekleşme. )


- BAKICI ile/ve/||/<> BAKAN


- BAKICI ile/ve/değil/<> BAKIM VEREN


- BAKIG/BAQIG ile BAKIŞ/BAQIŞ ile BAQINGIL/BAKINGIL
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bakma, bakış. İLE Bakış. İLE Bak! )

( İŞ KEDİNGE BAKINGIL/İŞ KEDİNGE BAQINGIL: Eyleminin sonucuna bak ve bunu düşün! )


- BAKIR/BAQIR ile BAKIR/BAQIR ile BAKIR SUKIM/BAQIR SUQIM
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bakır. İLE Çin'de, alışverişte kullanılan, bakırdan yapılmış para. İLE Mars.[Kızıllığı nedeniyle bakıra benzetilmiştir.] )


- BAKIRKÖY < MAKRİKÖY[YEDİNCİ KÖY]


- BAKIRLIG/BAQIRLIG ile BAKIRLIG/BAQIRLIG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bakırlı. İLE Balasagun yakınlarındaki bir yerin adı. )

( BAKIRLI DAĞ/BAKIRLI TAG: Bakırlı dağ. )


- BAKIŞIK = SYMMETRICAL[İng.] = SYMÉTRFIQUE[Fr.] = EBENMÄßIG, SPIEGELGLEICH[Alm.] = SIM(M)ETRICO[İt., İsp.] = ÆQUALIS ET CONGRUENS, CONVENIENTER COMPOSITUS[Lat.] = SÜMMETROS, EMMETROS, EURÜTHMOS[Yun.] = MAVÂZİ, MUTEVÂZİ[Ar.] = MUTEKÂRON[Fars.] = SYMMETRISCH[Felm.]


- BAKKAL-ÇAKKAL


- BAKL/A[Ar. çoğ. BUKUL] ile ÇİN/HİNT BAKLASI

( [Ar. (botanikte)] BÂKILÂ )

( BROAD/FAVA/HORSE BEAN vs. TONKA BEAN )

( VICIA FABA cum DIPTERYX ODORATA )


- BAKTERİ/YAL ile VİRÜS/VİRAL

( Virüsten farklı, yaklaşık 0,4-1,5 μm boyutunda, sert bir hücre duvarı ile hücre zarı ve sitoplazmaya sahip, çekirdek zarları olmadığından dolayı, DNA ve RNA'ları sitoplazma içinde bulunan, Enterobacteria sınıfından bir mikroorganizma. İLE Bakteri öldürücü madde. İLE Canlı hücrelerde yaşayan, metabolizmaları bulunmayan, oksijen kullanılmayan, makromoleküller oluşturmayan, büyümeyen ya da ölmeyen fakat sadece canlı hücrelerde üreyen, biçimleri bakterilerininkilere benzeyen, çoğu hastalığa yol açan, ancak elektron mikroskobunda belirlenebilecek kadar küçük olan, protein ve nükleik asitlerden oluşan, enfeksiyon yapan nesne. )

( Bazı FaRkLaR'ını daha okumak için burayı tıklayınız... )

( Canlıdır. İLE Canlı değildir[ölü de değildir].["Uygun koşullarda canlanabilen" bir varolandır.]

Bakteri, "fare" ise. İLE Virüs, "yumurta" gibidir.

Fare canlıdır. Yumurta canlı değildir. Ama döllenmişse, uygun sıcaklıkta, uygun sürede bekletilirse civcive dönüşür, yani bir canlı olur.

Yine fareye, yani bakteriye dönelim:
Fare, fare zehri ile öldürülebilir. İşte bu "antibiyotik"tir.

Fareye, fare zehiri verirsek ölür. Ama yumurtanın üstüne istediğimiz kadar fare zehiri dökelim, yumurtaya hiçbir şey olmaz; sadece çevreye zehir saçmış oluruz. Yani antibiyotikler, virüslere etki etmez; sadece bize yardım eden, bağışıklık sistemimizi güçlendiren yararlı bakterilerimizi öldürmüş oluruz.

Fareyi bir kutuya kapatıp aç-susuz bırakırsak ölür. İLE Yumurtayı bir kutuya kapatsak haftalarca bozulmadan durabilir.

Yani eğer bağışıklık sistemimiz güçlüyse belirli bir süre sonra bakteriler kendiliğinden ölecektir. Ama virüsler, her şeyin içinde ya da üzerinde, çok uzun süre bozulmadan yumurta gibi bekleyebilir ve gövdemize girdiği andan itibaren 4-14 gün içinde canlanır.

Bir diş macunu reklamını anımsayalım:
İki kap sirke içine iki yumurta koyuyorlardı, birini şu marka macunla fırçalıyorlardı, öteki yumurta eriyordu ama öteki macunla fırçalanan yumurta sağlamdı.

İşte o deneydeki sirke, yumurtanın kabuğundaki kalsiyumu çözündürüyordu. Elimizdeki virüsün kabuğunu çözündürebilen şey sirke değil "sabun"dur. Sabun, virüsün kabuğunu eritir. Kabuğu eriyen virüs, ölür. Sabunun, kabuğu eritebilmesi için en az bir dakika, kabukla temas etmesi gerekiyor. Süreyi anlamak için elimizi sabunlarken, iki kere "Dandini dandini dasdana" şarkısını söyleyelim. Süre bu kadar. Sıvı sabunlarda süre uzuyor. Daha iyisi, katı sabun.

Alkol de virüsün kabuğunu çözündürüyor ama sabundan farklı olarak; o boş kabuktan kurtulamıyoruz, elimize yapışık durumda kalır. Evet, artık zararsız ama yine de elimizde virüs kabuklarıyla dolaşmak istemeyiz. Örneğin, dışarıda alkolle elimizdeki virüsü öldürdük, ilk fırsatta yine sabunlamalıyız ki, su, kabukları da alıp götürsün. )

( )


- BAKTIĞIN ve/<> AKTIĞIN


- BÂKURE["ku" uzun okunur] ile BÂKÛRE[Ar.]

( Sığır sürüsü. | Yararı, zararı ayıramayan sersem, budala. İLE Önce yetişen, turfanda yemiş. )


- BA'L[Ar.] ile BÂL[Ar.] ile BÂL[Ar.] ile BAL[Ar.]

( Karı-koca'dan her biri. | Güneş tanrısı. [İslâm öncesi] İLE Kanat. | Kol. | Boypos. | Üst, yukarı. İLE Kalp, yürek, gönül, hatır. | Kızıldeniz'in Habeş sahillerinde bulunduğu söylencesiyle gayet büyük ve pullu bir balık. İLE Arıların, beslenmek için [insan için değildir!] çiçeklerden topladığı ve peteklere doldurdukları sıvı. )



(2/11)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2025 itibariyle 800 kez incelenmiş/okunmuştur.