
Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
M
YAZACINDA/HARFİNDE
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
EN SON YAPILMIŞ OLAN EKLEMELER
[ 06 March - 02 May 2025 arasında... ]
Bugün itibariyle yapılmış olan eklemeler aşağıdaki gibidir.
[ 06 March - 02 May 2025 arasında... ]
( 15 yeni ekleme, 151 katkı(bilgi/açıklama) )
- AMAN ile ANAM
[Eklenme Tarih ve Saati: 02 May | 01:31 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71662(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
- İLERİDE OLUR" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞİMDİ YAPARSA/M OLUR
[Eklenme Tarih ve Saati: 30 April | 13:19 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71641(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
- KENDİ/M ile/ve/değil/||/<>/< YAPMAYABİLME OLANAĞI/BİLGİSİ/BİLİNCİ / İHTİYÂR/IM
[Eklenme Tarih ve Saati: 28 April | 02:03 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71623(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
- ÂMM[Ar.] ile AMR[Ar.]
[Eklenme Tarih ve Saati: 23 April | 21:11 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71580(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
- KOFALMAK ile/ve/||/<>/> KOFALAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 21 April | 00:12 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71557(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
( Gururlanmak, övünmek. | Şişmek, genişlemek. | Azalmak. İLE/VE/||/<>/> Gururlu, çalımlı. | İçi boş, kof[: kuruyarak ya da çürüyerek içi boşalmış olan]. )
- ŞİNDİ" değil ŞİMDİ
[Eklenme Tarih ve Saati: 22 March | 23:01 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71409(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
- İSKANBİL değil İSKAMBİL[Fr. BRISCAMBILLE]
[Eklenme Tarih ve Saati: 22 March | 10:56 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71408(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
- HINBIL ile/değil HIMBIL
[Eklenme Tarih ve Saati: 22 March | 10:52 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71407(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
( Şişman ve uyuşuk kişi. | Aciz, zavallı. | Bir çeşit iskambil oyunu. İLE/DEĞİL Hizmetçi. | Eşek. )
- BÜKÜM/MÜKİM/MÜKİN = KADIN
[< <a href="https://www.FaRkLaR.net/divanlugatturk" target="_blank">Divân-ü Lugât-it-Türk</a>]
[Eklenme Tarih ve Saati: 16 March | 20:24 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71374(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
- ORUM ile ORUT
[< <a href="https://www.FaRkLaR.net/divanlugatturk" target="_blank">Divân-ü Lugât-it-Türk</a>]
[Eklenme Tarih ve Saati: 16 March | 17:11 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71353(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
( Bir tutam ot. İLE Bir yıllık kurumuş ot. )
- -MİZ = BİZ
[< <a href="https://www.FaRkLaR.net/divanlugatturk" target="_blank">Divân-ü Lugât-it-Türk</a>]
[Eklenme Tarih ve Saati: 16 March | 17:11 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71300(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
- MENGİZ ile BENİZ
[< <a href="https://www.FaRkLaR.net/divanlugatturk" target="_blank">Divân-ü Lugât-it-Türk</a>]
[Eklenme Tarih ve Saati: 16 March | 17:11 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71295(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
( Yüzün rengi. )
- CHROM-/CHROMO- ile/||/<> CHRON-/CHRONO-
[Eklenme Tarih ve Saati: 08 March | 16:42 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71035(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
( Renk, özel bir pigmentasyon durumu ile ilgili. İLE/||/<> Zaman. )
- EVCİL ile EVCİMEN
[Eklenme Tarih ve Saati: 08 March | 13:44 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/70881(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> DÜŞÜNCE
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 March | 17:15 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/1374(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]
( DÜŞÜNCE ÜZERİNE BAZI SÖZLER
Her şey düşünce ile başlar.
O, gelecek kuşakların faydalanabilmesi için ağaç diker.
Düşünce, okumuş insanların çalışmasıdır. Hayal görmek ise onların zevki.
Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
Düşünce rüzgar, bilgi yelken, insanlık da kayığın kendisidir.
Düşünce ve pratik, yavaş yavaş her sanatı ilerletir.
Düşüncelerine hakim olamayanlar kısa zaman sonra davranışlarına da hakim olamazlar.
Düşüncelerini iyi kolla, onlar ağaçtaki kuşlar gibi sen farkında olmadan gelir ve sen her gün işinle meşgul olmaya devam ederken, geldikleri gibi sana haber vermeden gene kaybolurlar.
Düşüncelerinizi, kendi tercih ve kararınızla, hareket haline sokunuz.
Düşüncelerinizi yalnız siz seçiyorsunuz ve bu düşünceler hayatınızı biçimlendiriyor.
Düşüncenin kuvveti, zekanın sırrıdır.
Düşüncenin ortaya koyulması, insanı kölelikten kurtarıp özgürlüğe ulaştırır.
Düşünceye dalmış olan bir insanı tembel bir insan sayma, çünkü insanların yaptıkları bir görünen iş vardır, bir de görünmeyen.
Düşündüğünüz, inandığınız ve güvenle beklediğiniz her şey mutlaka gerçekleşir.
Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.
Düşünmeden okumak körletir, okumadan düşünmek yanıltır.
Düşünür, yeniden düşünen ve şimdiye kadar üzerinde düşünülmüş şeylerin asla yeterince düşünülmemiş olduğu kanısına varan kimsedir.
Ebedi olan şey yalnızca düşüncedir.
Işık gökgürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelir.
Kendi düşünce biçiminden başka hiçbir şey sınırlayamaz seni !
Alçak gönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, en yüksek düşüncelerdir.
Birçok insan, bellekleri çok kuvvetli olduğu için, orijinal bir düşünücü olamaz.
Hayatımızda yaptığımız hataların çoğu, düşünmek gereken yerden hislerimizle, hissetmek gerektiği yerde düşüncelerimizle karar verdiğimizden ileri gelmiştir.
İyimser, yaranın üstünde kabuk; kötümser, kabuğun altında yara görür.
Her bakış bir gözlem, her gözlem bir düşünce, her düşünce bir bağlantı ve ilişki doğurur.
Düşünmekten utanmıyorsan, söylemekten de utanma.
Mantık eleştiri aracı, matematik ise buluş aracıdır.
Her problemin bir çözümü var ve bu çözüm her zaman içimde yatmakta.
Dünya ve içerdiği her şey düşüncenin ürünüdür.
Bağnazlıktan barbarlığa yalnız bir adım vardır.
Camdan evde oturanlar, başkalarına taş atmamalıdırlar.
Bir kere centilmen, her zaman centilmen.
Felsefe koşulsuz sorgulamadır.
İnsan hangi konuda meyl ederse felsefeye girmiş olur.
Akıllı insan, hem kitaplardan, hem de doğadan faydalanır.
Tüm bilimler, hergünkü düşüncenin mükemmel şekilde ıslah edilmesinden başka bir şey değildir.
Dişlerinin tümünü fırçalamana gerek yok. Sadece, ağzında kalmasını istediğin dişleri fırçala.
Bir düşünce eken bir eylem biçer
Bir eylem eken bir alışkanlık biçer
Bir alışkanlık eken bir karakter biçer
Bir karakter eken kaderini biçer.
Üzerinde yoğunlaşılması gereken düşünce, ŞU ANDA ve BURADA'dır.
İki tip insan var.
1. Pasif (a. Düşünmeyen, b. Düşünmüş)
2. Aktif (Düşünen)
Düşüncenin Doğası
Düşünce, bilinçlilik alanındaki sakinliğin gerisinde akan şeydir. Düşünce bizim duygu ya da his diye adlandırdığımız şekle bürünebilir, fikir veya kavram formunu alabilir, yazı şeklinde veya sembolik olabilir. Düşüncenin geçmiş ve gelecek yaratma yeteneği vardır.
Düşünce nesne ve özne olmadan şekillenemez. Düşünce zaman olmadan şekillenemez. Düşünce hiçbir şeyi doğrudan deneyimleyemez. Düşünce kendisinin farkında olamaz.
Düşünce gerçekliktir. Düşünce olmadan gerçeklik yoktur. Bu düşün-gerçeklik, gerçek değildir ve doğasında şeylik veya madde yoktur.
Bölünmemiş olan yalnız düşünce ile bölünmüş görünür. Düşünce, şuna ya da buna ayırır.
Düşünce birlik taşıyamaz çünkü her zaman düşüncenin dışında olan vardır. Birlik düşünceyi kapsar çünkü birlik her şeyi kapsar.
Düşünce, bir düşüneni imler. Bir düşünenin düşüncesi olur. Düşünceler gözlemlenebilir. Düşünen ancak düşünce olarak gözlemlenebilir.
Düşünce, daraltır ve sınırlar. Bilinçlilik sınırsızdır. Düşüncenin bilinçliliğe gereksinimi vardır. Bilinçlilik düşünceye ihtiyaç duymaz.
Bu sözleri söyleyenlerin önemsiz olduğunu düşünmüyoruz. Esas olanın ve yoğunlaşılması gerekenin, sözü kimin söylediği değil, söylenen sözün kendisi olduğuna inandığımızdan dolayı kimin söylediğine yer vermedik. Farklı kitap ve kaynaklardan kimin söylediğini bulabilirsiniz. (Yukarıdaki sözlerin tümü, tanınmış kişilerin söylemiş oldukları değildir.)
"Gerçek ve mantık tüm insanlara açıktır ve onları ilk söyleyen kişiye, onları yineleyene ait olduğundan daha fazla ait değildir."
"Sizi güldüren ya da ağlatan bir mektup alırsınız, bunun nedeni olan postacı değildir." )
( TO THINK vs./and/||/<>/> IDEA )
( COGITO cum/et/||/<>/> COGITATIO )
- AMORE ve/||/<>/< MORE ve/||/<>/< ORE ve/||/<>/< RE
( Sevgi/Aşk. VE/||/<>/< Ahlâk. VE/||/<>/< Söz. VE/||/<>/< Eylem. )
- ARŞ[Ar.] ile ARŞ[Fr. < MARCHE]/MARŞ
( İslâm inanışına göre göğün en yüksek katı. İLE "Yürü" komutu. )
- ARUDUN ile/||/<> ARUMDUN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Boya. )
- ATIK ile ATMIK
( Hastane, ev, fabrika vb. yerlerde kullanılmış, artık işlenemez ya da çevre için zarar oluşturan her türlü nesne. | Üretimden tüketime kadar olan tüm aşamalarda ortaya çıkan ve kullanıcının artık işine yaramayan nesnelerin tamamı. | Atılmış, atılan. İLE Belsuyu, meni. )
- BEN-İM ile BENİM
( "Benim" bir kişiye özgü, ötekileri hesaba katmayan ayrımcılık demektir. )
( "Mine" implies exclusivity. )
( BENİM!
Uzun boylu, ay yüzlü bir kız vardı kasabanın birinde. Onun sevgisiyle herkes yolunu yitirmişti. İşi gücü dilberlikti, bez yıkarken saçlarını çözer, eteğini beline toplar, âşıklarının gönüllerine ateş çalardı.
Kemâle ermiş, yaşını başını almış bir adam da âşık oldu ona ve tez vakitte kemâlini yitirdi, tecrübeli aklı deliliğe yaklaştı, yüzünün aşkıyla beli iki kat olup gönlü belâ zinciriyle bir girdapta kaldı. Sonunda dayanamadı, kendini ona vakfetti, her işi onun için, herşeyi onun adına yapmaya başladı. Ücretle iş yapsa kazancını ona sunar, eline altın geçse gider o gümüş gövdeliye verirdi. Bir gün genç kız kendine dedi ki:
- Yanışın her an biraz daha artmada ama aşkta masraf ziyâde gerek, sendeki sermaye yalnızca âşk olursa mutfak boş kalır, daha fazlaya gücün yetmezse geç bu sevdadan, davul dengi dengine demişler...
- Sevgili, dedi âşık, gövdemde bir avuç ilikten, bir parça deriden başka bir şey kalmadı yolunda harcayacak. Bari beni sat da elde ettiğinle bir müddet daha hoş ol.
- Genç kız âşığını derhal Mısır'a götürdü, orada bir kürsü kurmuşlar, âdet etmişler, satıcı kürsüye oturur, kölesi ayakta durup müşteri beklerdi. Bir müddet beklediler. Adam hiç üzüntü göstermiyor, hiç boynunu bükmüyor, hatta müşteri çıktığı vakit baş gösterecek ayrılığı da aklına getirmiyordu. Bir adam gelip genç kıza sordu:
- Şu ayakta bekleyen yaşlı adam senin kulun mu?
- Evet, benim kulumdur!...
O sırada, yaşlı adam, bayılıp düştü. Adam pazarlık ile onu satın aldı ve kendine geldiğinde şehrin dışında bir mezarlığa götürdü. Meğer o adamın babası ölmüş, o da babasının ruhu için bir köle azâd etmeyi ahdetmiş, yaşlı adamı satın alması bundanmış. Mezarın başında zavallı yaşlı adamı azâd edip cebini de altınla doldurduktan sonra gönlünü şâd etmek için dedi ki:
- Diliyorsan ey yaşlı adam. Mısır'da kal! Malın eksilmez, seni gözetirim. Dilersen de var git, çünkü artık özgürsün, kendinin sultanısın.
Yaşlı adam, teşekkür ederek genç kızın ardınca koşup yetişti ve altınları avucuna sayıp gönlünü alana yine gönlünü teslim etti. Dünyayı onun yüzünde apaydın görüyordu ve dedi ki:
- A sevgili! Şu gönül, senin için satılmaktan aldığı lezzeti bugüne dek hiçbir şeyden almadı. Hele "benim kulumdur" dediğin andaki saadetim, sanmam ki başka bir kimsede olsun!
Haydi yine beni pazara götürüp sat ki,
tekrar "Benim!" dediğini duyayım! )
( "Ben-im" bilinci bile, yararlı bir yön gösterici de olsa sürekli değildir.[Nerede aranması gerektiğini gösterir. Neyin aranması gerektiğini değil.] )
( Even the consiousness "I am" is not continuous, though it is a useful pointer.[It shows where to seek, but not what to seek.] )
( I AM vs. MINE/MY )
- BİLMİYORUM ile/ve/||/<>/< BİLİYORUM
( Sorarsan. İLE/VE/||/<>/< Sormazsan. )
- BÜTÇE/M SIKINTILI ile/değil BÜTÇE/M SINIRLI
- ÇAĞRI ile ÇAĞRIM
( Birinin, bir yere gelmesini isteme, davet. İLE Yüksek bir sesin yetişebileceği kadarki uzaklık/mesafe. )
- ÇEKTİRİ ile/= ÇEKTİRME
( Yelkenleri olmakla birlikte, kürekle de yol alan, eskiden kullanılmış olan gemi. İLE/= Çekme eylemini yaptırmak. | Büyük, yelken kayığı. )
- CEM[Ar.] ile CEM'[Ar. çoğ. CUMÛ] ile CEMM[Ar.]
( Hükümdar, şah. | Şark söylencesinde/mitolojisinde şarap ve içkinin mucidi. | Süleyman Peygbamber'in takma adı. İLE Toplanma, yığma. | Birden fazla kişi, hayvan ve eşyayı gösteren ad. | Çoğul. [Ar. dilb.] İLE Büyük sayı, çokluk, kalabalık. )
- DANIŞMAN ile/ve/||/<> DANIŞAN
- DAVULLAR'DA:
TSUZIMI ile/ve MIRDANGA/MRIDANGA/MRIDANGAM ile/ve DUNDUN
( Japonya'ya özgü. İLE/VE Hindistan'a özgü. İLE/VE Nijerya'ya özgü. )
- DENGESİZ ile/değil DENGİ(/N/M) DEĞİL
- DEYİ ile DEYİM ile DEYİŞ
( Dil, söz, im, mimik gibi anlatım araçlarının tümü. | Hristiyan felsefesinde, Tanrı kelâmını, kişilere ulaştıran oğul [Hz. İsa], logos. İLE Genellikle, gerçek anlamından az çok ayrı bir anlam taşıyan, kalıplaşmış anlatım. İLE Söyleme/anlatım biçimi. | Halk koşuğu/türküsü. | Bir kişinin, bir konuyla ilgili anlattıkları. )
( KELÂM ile TÂBİR ile ÜSLÛP | İFÂDE )
- DİZİSEL ile DİZİMSEL
( PARADIGMA ile SYNTAGMA )
- DÜMBELEK[< DÜBALAK]
- EKSİK ile YARI/M
- EKSTRE ile EKSTREM ile EKSTREMİTE
( Öz, özüt. İLE Aşırı, uc, en ucta, en kenarda. İLE Kol ya da bacak. )
- EMÂRE ile EMMÂRE
- GİBİM" değil GİBİ
- GÖRÜŞ ile/ve/||/<>/< GÖRMÜŞ/LÜK
- GÖSTERİ ile/ve/değil GÖSTERİM
- GÖSTERİ(M) ile PAYLAŞIM
( PROJECTION vs. SHARING )
- GÖTÜRÜ ile GÖTÜRÜM ile GÖTÜRÜŞ
( Para ile satın alınan şeyler ya da para karşılığında yapılan işler için toptan fiyat vererek. İLE Dayanma. İLE Götürme eylemi ya da biçimi. )
( ... ile TAHAMMÜL )
- HÂL/İM ile/ve/değil/||/<>/< HALÎM[Ar.]
( Durumum. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yumuşak huylu olan. )
- HÂM[Fars.] ile HAMM ile AM
( Pişmemiş, olmamış, çiğ. | İşlenmemiş, üzerinde çalışılmamış. | Boş, nâfile, beyhûde. | Terbiye, deneyim görmemiş, acemi. İLE Sevgi. | İstenilen. | Dişilik örgeni, vajina. )
- HAMMAL değil HAMAL
- HERETİK ile HERMETİK
- HİS[Ar.] değil/yerine/= DUYU/DUYUM
- İLERİDE OLUR" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞİMDİ YAPARSA/M OLUR
- İSTİYORUM / İSTEMİYORUM ile/ve/ya da/||/<> SEVİYORUM / SEVMİYORUM
( Hiçbir zaman, bir açıklama yeterliliği ve niteliğinde değillerdir. Daha çok da, kaçmaya ya da dayatmaya yönelik yanıtlardır.
Anımsanması gereken nokta da, sizin kullandığınız oranda ve koşullardaki keyfiyetle, bir başkası da aynı keyfiyetle bunları kullanabilir, karşılık verebilir ve sonuç tam bir hüsran ve boşluk/anlamsızlık yaratır/yaratacaktır.
Dolayısıyla da, yaşamın getirdiği durumlarla/zorunluluklarla yüzleşerek, kaçmaksızın, isteyip-istememe, sevip-sevmeme alanından çıkarmak gerekir. )
- İTİNÂ ile/ve/||/<>/> İMTİNÂ
- İZAHI OLMAYAN > MİZAH
( Açıklaması[izâhı] olmayan durumların, mizahı olur. )
- İZAHI yoksa/> MİZAHI
( Açıklması/izahı olmayanın, mizahı/gülmecesi olur. )
- KARI" (SEV[M]İYOR/UM) ile/değil KAR-I (SEV[M]İYOR/UM)
- KARIŞIK ile/ve/değil KARMAŞIK
( [not] MIXED vs./and/but COMPLICATED )
- KATLİAM[Ar. KATL+ÂMM] değil/yerine/= KIRIM
- KENDİ/M ile/ve/değil/||/<>/< YAPMAYABİLME OLANAĞI/BİLGİSİ/BİLİNCİ / İHTİYÂR/IM
- KOFALMAK ile/ve/||/<>/> KOFALAK
( Gururlanmak, övünmek. | Şişmek, genişlemek. | Azalmak. İLE/VE/||/<>/> Gururlu, çalımlı. | İçi boş, kof[: kuruyarak ya da çürüyerek içi boşalmış olan]. )
- KURUTAÇ ile KURUTMAÇ
( Kurutma kabı. İLE Mürekkebi kurutmak için kullanılan kurutma kâğıdı ve bunun takılı bulunduğu araç. )
- LEMMÂ[Ar.] ile LEM[Ar.]
- MECRÛH[Ar. < CERH] değil/yerine/= YARALI/İNCİNMİŞ
( Yaralanmış. | İnandırıcı sözlerle çürütülmüş düşünce/dâvâ. )
- MEĞERSE/M değil MEĞER
- MERFÛ'[< REF] ile ...
( KALDIRILMIŞ, YÜKSELTİLMİŞ | HÜKÜMSÜZ BIRAKILMIŞ | ZAMME [O, Ö, U, Ü] İLE HAREKELENMİŞ HARF | [mat.] İFADE EDİLEN BİR KUVVETE YÜKSELTİLEN MİKTAR )
- ME'SEM/E[Ar.] ile MESEMM[Ar. çoğ. MESÂMM]
( Suç. Günah. İLE Deri üzerindeki küçük delik. )
- METANOL ile ETANOL
( Bir karbonlu alkol. İLE İki karbonlu alkol. )
- MİLLET ile/ve/||/<>/> İLLET
- MİZAN[Ar. < VEZN] ile/ve/||/<>/>/< İZAN[Ar.]
( Ölçü. | Sağlama. [matematik] | Bir tüccarın, ticari durumunu, işinin genel sonucunu gösteren, belirli zamanlarda yaptığı hesap özeti. İLE/VE/||/<>/>/< Anlayış, anlama yeteneği. )
- MUBAH[Ar. < İBÂHA] ile MÜSTAHAK[Ar. < HAKK]
( İşlenmesinde, sevap ya da günah olmayan şey/iş. İLE Karşılığını bulmuş, hak etmiş. )
- MÜDÂVÎ[Ar. < DEVÂ] ile MÜDÂVÎM[Ar. < DEVÂM |çoğ. MÜDÂVİMÎN]
( İlâç veren, iyileştiren, devâ bulan. İLE Devam eden, bir iş üzerinde aralıksız çalışan. | Bir yere, sürekli gidip gelen. )
- MUHÂCEZE[Ar.] ile MUACCİZE[Ar. < ACZ]
( Fısıldamak. İLE Sıkıntı verme, bıktırma, usandırma, tâciz etme. | Yapışkanlık, sırnaşıklık. )
- MUHAMMİR[Ar. < HAMR] ile MUHAMMİR[Ar.] ile MUHÂMÎ[Ar.]
( Mayalayan, ekşitip kabartan, tahmîr eden. | Yoğuran, mayalayan, kıvamını bulduran. İLE Kızdırıcı ilâç. İLE Savunan, koruyan, müdafaa eden. | Avukat. )
- MÜNÂFIK[< NİFÂK] ile/değil/yerine/>< MÜ'MİN[< EMN]
( İki yüzü olan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İki dünyası olan. )
( Günahı da, sevâbı da küçük görür. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Günahı, büyük görür. )
( Gideceği yeri beğenmeyen. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gideceği yere koşa koşa giden. )
- MUSÎB[< SEVAB] ile ...
( İSÂBET EDEN, RASTGELEN, YANILMAYAN )
- MÜŞKİL[< ŞEKL]:
GÜÇ, ZOR, ÇETİN | ENGEL, GÜÇLÜK, ZORLUK
- MÜTEÂMI[Ar. < AMÂ] ile MÜTEAMMÎ[Ar. < AMÂ]
( Görmemezlikten gelen, taâmî eden. İLE Kör/amâ olan. )
- MÜTEHÂMİK[Ar. < HUMK] ile MÜTEHAMMİK[Ar. < HUMK]
( Kendini ahmak gösteren. İLE Ahmaklaşan, ahmak gibi davranan ya da konuşan. )
- MÜTESEMMÎ[Ar.] ile MÜTESEMMİM[Ar. < SEMM] ile MÜTESEMMİN[Ar.]
( Bir ad ile adlanan, müsemmâ olan. İLE Zehirlenen, tesemmüm eden. İLE Semiren, semen kazanan, tesemmün eden. )
- NİZÂ'[< NEZ] ile/değil/yerine/>< NİZÂM[NAZAME]
( Çekişme, kavga. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İncileri, ipe dizmek. )
( Bilgi, güce tâbi olursa/tutulursa. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güç, bilgiye tâbi olursa/tutulursa. )
- KİŞİ:
ÖLÜ ve ÖLÜMLÜ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOLU ve OLUMLU
- ÖNERME ile/ve/değil/||/<>/> ÖNERİ
( [not] PROPOSITION vs./and/but/||/<>/> SUGGESTION )
- OTİZM ile/ve/değil/<>/> SUSKUNLUK/MUTİZM
- PROGRAM[İng. PROGRAM | Fr. PROGRAMME ] değil/yerine/= KOMUTLAM
- REMM[Ar.] ile REM[Ar.]
( Onarma. İLE Ürkme. | Titreme. | Sürü. )
- RESMEN ile/değil RE'SEN
( Devlet adına, devletçe, resmî olarak. | Yasaya, yönteme uygun olarak, yöntemince. | Kesinlikle, açıkça, kesin olarak. İLE/DEĞİL Kendi başına, kendiliğinden. | Bağımsız olarak, kimseye bağlı olmaksızın. )
- RİM/RİMM/RİMME[Ar.] ile RÎM[Ar.]
( Çürümüş kemik. İLE İrin. | Roma'nın bir adı. )
- ŞEMM/ŞEM[Ar.] ile ŞEM'[Ar. < ŞÜMÛ']
( Koklama, koklanma, koku alma. İLE Balmumu. | Mum. )
- SEVÂMM[Ar. < SÂMME] ile SEVÂİM[Ar. < SÂİME]
( Zehirli hayvan/lar. İLE Çayıra boşu boş olarak salıverilen hayvanlar, otlak hayvanı. | Zekât hesabına katılan çift tırnaklı hayvanlar.[koyun, keçi, sığır, deve vs.] )
- SEVİLİYORSAK ile SEVİLMİYORSAK
( Gurur duyup sarılalım. İLE Saygı gösterip uzaklaşalım. )
- SUMM/ASAMM ile/||/>< MUNTAK
( Asal sayı. | İki tam sayının oranı ile ifade edilemeyen sayı. İLE/||/>< Asal olmayan sayı. | İki tam sayının oranı ile ifade edilebilen sayı. )
- TAAM" değil TAMAM
- TAMMÂ'[Ar. < TAMA] ile TAMA'[Ar.]
( Son derece tamah eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )
- TANI ile/ve/||/<> TANIM
- TARTI ile TARTIM
( Ağırlık. | Tartma aleti, çeki. | Oran, ölçü, karar. | Yelkenleri indirip kaldırmaya yarayan ip. İLE [müzik] Dizem. )
- TASARI ile/ve/||/<>/> TASARIM
( Olması ya da yapılması istenilen bir şeyin, zihinde aldığı biçim. | Tüzel bir işlemin, o işlemi yapmakla yetkili kurul ya da organ önüne getirildiği andaki durumu, üstünde görüşme ve oylama yapılabilir durumdaki metin, layiha. İLE Zihinde canlandırılan biçim, tasavvur. | Bir sanat yapıtının, yapının ya da teknik ürünün ilk taslağı, tasar çizim, dizayn. | Bir araştırma sürecinin çeşitli dönemlerinde izlenecek yol ve işlemleri tasarlayan çerçeve, tasar çizim, dizayn. | Daha önce algılanmış olan bir nesne ya da olayın bilinçte sonradan ortaya çıkan kopyası. )
- TEŞEMMÜ'[Ar. < ŞEM] ile TEŞEMMÜM[Ar. < ŞEMM]
( Mumlaşma, mum bağlama, muşamba gibi olma. | Üzerine bal mumu sürülme. [TEŞEMMÜ-İ KEBED: Karaciğerin muşambalaşması, siroz.] İLE Koklama. )
- TÜNMEK ile/ve/||/<>/> TÜNEK
( Kuşların, kanatlı evcil hayvanların, uyumak için bir dala ya da sırığa konması. | Tabure, yüksekçe iskemle vb. üzerine oturmak. İLE/VE/||/<>/> Kuş, tavuk, horoz vb.nin üzerinde tünedikleri dal ya da sırık. )
- (TÜYLERİ/M) DİKEN DİKEN
- VARSAYISAL değil VARSAYIMSAL
- VASAT[Ar.]/MEDIA[İng.] değil/yerine/= BESİYERİ, ORTAM, ORTA
- YANLIŞSAM (BENİ) DÜZELT/İN! değil YANLIŞSA / YANLIŞ VARSA/OLU(ŞU)RSA / YANILIYORSAM DÜZELT/İN/İZ!
( Bu "M / N" harflerinin yani "BEN / SEN" "dilinin/kullanımı", "kişi temelli/odaklı" alt seviye "düşünüş"[düşünmeyiş/düşünemeyiş] ile bağlantılı olarak ya da öteki dillerden ve özellikle İngilizce'deki kullanımdan gelen kötü/yanlış bir kullanım/ifade şeklidir. )
- YAZIM/YAZI DİLİ ile SESLENDİRİŞ/KONUŞMA DİLİ
- yDNA ile/ve/||/<> mtDNA
( )
( Hablogrup. İLE/VE/||/<> Hablotip. )
- ADAMINA GÖRE ile/değil/yerine ÂDÂBINA GÖRE
- ARÂMÎ ile/ve ARABÎ
- BAHARAT ile BARSAMA[Yun.]/MARSAMA
( ... İLE Hoş kokulu yaprakları yemeklere konulan, nane ve yabankekiğinin ortak adı. )
- BAKIRKÖY < MAKRİKÖY[YEDİNCİ KÖY]
- BEL BEL / MEL MEL (BAKMAK)
- BÜKÜM/MÜKİM/MÜKİN = KADIN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- MALAK/BALAK ile/ve/||/<>/> MANDA
( Manda yavrusu. İLE/VE/||/<>/> ... )
- MENGİZ ile BENİZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yüzün rengi. )
- -MİZ = BİZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- MÜKÂTEBE[Ar. < KETB] ile/>< MÜKÂTEME[Ar. < KETM]
( Tamamlandığı zaman özgürleştirilmek üzere bedele bağlanan köle/lik. İLE/>< Gizleme. )
- ŞAMYEL/ŞAMREL değil ŞAMBREL[Fr. < CHAMBRE A AIR]
( İç lastik. )
- SER-BEST ile/ve/> SER-MEST
- SERSERİ[Fars.]
ile/değil/yerine/><
SERBEST[Fars.] ile/ve/||/<>/> SERMEST[Fars.]
( Çırak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< | Kalfa. İLE/VE/||/<>/> Usta. )
( Başı boş.[baş başa][kendi kendine] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< | Başı bağlı/düğümlü, sorumluluk almış olan.[boş değil!] İLE/VE/||/<>/> Başı hoş, yetkin, deneyimli. | )
- TEKÂMÜL[Ar. < KEMÂL] ile/ve/değil/||/<>/< TEKÂBÜL[Ar. < KABL]
- BAĞLAÇ ile BAĞLAM ile BAĞLANTI/BAĞLANAK ile BAĞLAŞIK ile BAĞLAYICI ile BAĞLI
( Eş görevli sözcükleri ya da önermeleri birbirine bağlayan sözcük türü. İLE Deste. | Herhangi bir olguda olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü ya da bağlantısı. | Bir dil birimini çevreleyen, ondan önce ya da sonra gelen, çok sayıdaki durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamını, değerini belirleyen birim ya da birimler bütünü. | Bent. İLE İki ya da daha çok şeyin birbiriyle bağlı bulunması, ilişki. | İki şey arasında ilişki sağlayan bağ. | Yapılacak işle ilgili sözlü ya da yazılı antlaşma. İLE Aralarında antlaşma ya da sözleşme sağlanmış olan kişi ya da topluluk, müttefik. | Sonuç, neden gibi birbiriyle sıkı sıkıya bağlı ve karşılıklı bağımlı olan nesne, terim. İLE Bağlama niteliği olan. | Bağlamaya ve birleştirmeye yarayan. | Uyulması zorunlu. | Kuruduğu zaman yüzeyde film oluşturan, pigment ve dolgu nesnelerini bir arada tutan, boyanın uçucu olmayan bölümü. İLE Bir bağ ile tutturulmuş olan. | Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste. | Sınırlanmış, sınırlı. | Kapatılmış olan, kapalı. | Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan. | Birine, bir düşünceye, bir anıya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sâdık, tutkun. | Halk inanışına göre, büyü etkisiyle eşeysel güçten yoksun edilmiş eril. )
- BAĞLAM ile/ve BAĞLAÇ
( CONTEXT vs./and CONJUNCTION )
- BAKICI ile/ve/değil/<> BAKIM VEREN
- ÇANGLI MANGLI ile//= DAVDAT
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bir çocuk oyununun adı. )
- ÇANTA-MANTA
- CBT ile MBT
- CİRÂC(NÜZÛL) ve/||/<> MİRÂC
( Erdemle. VE/||/<> Bilimle. )
- SQL'DE:
DML ile/ve/||/<>/> DDL ile/ve/||/<>/> DCL ile/ve/||/<>/> TCL
( )
- DÜŞÜNCE/DÜŞÜNME ve/<> İMGELEM YETİSİ
( IDEA/TO THINK and/<> THE FACULTY OF IMAGINATION )
- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> DÜŞÜNCE
( DÜŞÜNCE ÜZERİNE BAZI SÖZLER
Her şey düşünce ile başlar.
O, gelecek kuşakların faydalanabilmesi için ağaç diker.
Düşünce, okumuş insanların çalışmasıdır. Hayal görmek ise onların zevki.
Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
Düşünce rüzgar, bilgi yelken, insanlık da kayığın kendisidir.
Düşünce ve pratik, yavaş yavaş her sanatı ilerletir.
Düşüncelerine hakim olamayanlar kısa zaman sonra davranışlarına da hakim olamazlar.
Düşüncelerini iyi kolla, onlar ağaçtaki kuşlar gibi sen farkında olmadan gelir ve sen her gün işinle meşgul olmaya devam ederken, geldikleri gibi sana haber vermeden gene kaybolurlar.
Düşüncelerinizi, kendi tercih ve kararınızla, hareket haline sokunuz.
Düşüncelerinizi yalnız siz seçiyorsunuz ve bu düşünceler hayatınızı biçimlendiriyor.
Düşüncenin kuvveti, zekanın sırrıdır.
Düşüncenin ortaya koyulması, insanı kölelikten kurtarıp özgürlüğe ulaştırır.
Düşünceye dalmış olan bir insanı tembel bir insan sayma, çünkü insanların yaptıkları bir görünen iş vardır, bir de görünmeyen.
Düşündüğünüz, inandığınız ve güvenle beklediğiniz her şey mutlaka gerçekleşir.
Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.
Düşünmeden okumak körletir, okumadan düşünmek yanıltır.
Düşünür, yeniden düşünen ve şimdiye kadar üzerinde düşünülmüş şeylerin asla yeterince düşünülmemiş olduğu kanısına varan kimsedir.
Ebedi olan şey yalnızca düşüncedir.
Işık gökgürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelir.
Kendi düşünce biçiminden başka hiçbir şey sınırlayamaz seni !
Alçak gönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, en yüksek düşüncelerdir.
Birçok insan, bellekleri çok kuvvetli olduğu için, orijinal bir düşünücü olamaz.
Hayatımızda yaptığımız hataların çoğu, düşünmek gereken yerden hislerimizle, hissetmek gerektiği yerde düşüncelerimizle karar verdiğimizden ileri gelmiştir.
İyimser, yaranın üstünde kabuk; kötümser, kabuğun altında yara görür.
Her bakış bir gözlem, her gözlem bir düşünce, her düşünce bir bağlantı ve ilişki doğurur.
Düşünmekten utanmıyorsan, söylemekten de utanma.
Mantık eleştiri aracı, matematik ise buluş aracıdır.
Her problemin bir çözümü var ve bu çözüm her zaman içimde yatmakta.
Dünya ve içerdiği her şey düşüncenin ürünüdür.
Bağnazlıktan barbarlığa yalnız bir adım vardır.
Camdan evde oturanlar, başkalarına taş atmamalıdırlar.
Bir kere centilmen, her zaman centilmen.
Felsefe koşulsuz sorgulamadır.
İnsan hangi konuda meyl ederse felsefeye girmiş olur.
Akıllı insan, hem kitaplardan, hem de doğadan faydalanır.
Tüm bilimler, hergünkü düşüncenin mükemmel şekilde ıslah edilmesinden başka bir şey değildir.
Dişlerinin tümünü fırçalamana gerek yok. Sadece, ağzında kalmasını istediğin dişleri fırçala.
Bir düşünce eken bir eylem biçer
Bir eylem eken bir alışkanlık biçer
Bir alışkanlık eken bir karakter biçer
Bir karakter eken kaderini biçer.
Üzerinde yoğunlaşılması gereken düşünce, ŞU ANDA ve BURADA'dır.
İki tip insan var.
1. Pasif (a. Düşünmeyen, b. Düşünmüş)
2. Aktif (Düşünen)
Düşüncenin Doğası
Düşünce, bilinçlilik alanındaki sakinliğin gerisinde akan şeydir. Düşünce bizim duygu ya da his diye adlandırdığımız şekle bürünebilir, fikir veya kavram formunu alabilir, yazı şeklinde veya sembolik olabilir. Düşüncenin geçmiş ve gelecek yaratma yeteneği vardır.
Düşünce nesne ve özne olmadan şekillenemez. Düşünce zaman olmadan şekillenemez. Düşünce hiçbir şeyi doğrudan deneyimleyemez. Düşünce kendisinin farkında olamaz.
Düşünce gerçekliktir. Düşünce olmadan gerçeklik yoktur. Bu düşün-gerçeklik, gerçek değildir ve doğasında şeylik veya madde yoktur.
Bölünmemiş olan yalnız düşünce ile bölünmüş görünür. Düşünce, şuna ya da buna ayırır.
Düşünce birlik taşıyamaz çünkü her zaman düşüncenin dışında olan vardır. Birlik düşünceyi kapsar çünkü birlik her şeyi kapsar.
Düşünce, bir düşüneni imler. Bir düşünenin düşüncesi olur. Düşünceler gözlemlenebilir. Düşünen ancak düşünce olarak gözlemlenebilir.
Düşünce, daraltır ve sınırlar. Bilinçlilik sınırsızdır. Düşüncenin bilinçliliğe gereksinimi vardır. Bilinçlilik düşünceye ihtiyaç duymaz.
Bu sözleri söyleyenlerin önemsiz olduğunu düşünmüyoruz. Esas olanın ve yoğunlaşılması gerekenin, sözü kimin söylediği değil, söylenen sözün kendisi olduğuna inandığımızdan dolayı kimin söylediğine yer vermedik. Farklı kitap ve kaynaklardan kimin söylediğini bulabilirsiniz. (Yukarıdaki sözlerin tümü, tanınmış kişilerin söylemiş oldukları değildir.)
"Gerçek ve mantık tüm insanlara açıktır ve onları ilk söyleyen kişiye, onları yineleyene ait olduğundan daha fazla ait değildir."
"Sizi güldüren ya da ağlatan bir mektup alırsınız, bunun nedeni olan postacı değildir." )
( Yaşam. İLE/VE/||/<>/> Yaşam(/a/k). )
( Düşünce damlacıklarıyla doldurulan havuzda yüzmek. İLE/VE/||/<>/> Kişinin[düşünenin/düşünmesi gerekenin], suyun üstünde (yaşamda) kalmasını sağlayan kaldırma gücünü sağlayan yasa/zorunluluk/gereklilik. )
( Bilinenleri, bilinmeyenlere götürebilecek biçimde düzenlemek. )
( Sonsuz olanaklılıklar. )
( Her şey düşünce ile başlar. )
( Düşün-ce: Yukarıdan düşünce/inince sende ortaya çıkan. )
( Bir yerini/dizini incitmeyen düşünmeye başlamaz kolay kolay. )
( Düşünme ifade edilerek düşünce haline getirilmiş olur. )
( Aklın bilinen ile bilinmeyen arasındaki hareketidir. )
( Düşünme süreci tamamlandığında, yani anlamlı bir bütünlük oluşturulduğunda, soruya yanıt verilir. )
( Düşünmeyi kesmek zorunda değilsiniz, sadece ilgilenmeyi kesin. )
( Düşüncelerinizi gözleyin, düşüncelerinizi gözlemekte olan kendinizi gözleyin. )
( Düşüncelerinizi sokak trafiğini seyreder gibi seyredin. )
( Rüyanızda bir çölde susuzluktan ölmekte olduğunuzu görürken, başucunuzda duran bir bardak suyun size yararı olmadığı gibi. )
( Düşüncelere sarılmayın yeter. )
( Zihin fukara olunca, fikir ukala olur! )
( Tefekkür, müşâhede ile olur. )
( Kendi düşünce berraklığınıza, amaçtaki safiyetinize ve eylemdeki dürüstlüğünüze güvenin. )
( Düşünmenin hakkını verirsen, düşünme de senin hakkını sana teslim eder. )
( Düşünmek için sükûnete gereksinim vardır. )
( el-NAZAR: Düşünmek, aklın, bilinmeyenden bilinmeyene doğru yaptığı harekettir. )
( Düşüncenin nesnesi, düşüncenin içindedir. )
( Watch your thoughts and watch yourself watching the thoughts.
You need not stop thinking. Just cease being interested.
Watch your thoughts as you watch the street traffic.
Just like the glass of water near your bed if of no use to you, when you dream that you are dying of thirst in a desert.
Don't hold on, that is all.
Rely entirely on your clarity of thought, purity of motive and integrity of action. )
( TO THINK vs./and/||/<>/> IDEA )
( COGITO cum/et/||/<>/> COGITATIO )
- ECEL ile/ve/||/<>/> AMEL ile/ve/||/<>/> EMEL
- EYLEMSİZ DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE ile/değil/yerine EYLEMLİ DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE
( El duası olmadan, dil duası olmaz. )
( Yaparak başarırsınız, tartışıp çekişerek değil. )
( Kalbi değiştiren eylemdir. )
( Herşey yapıldığında zihin sessiz kalır. )
( Sağlam bir anlayışa sahip bir kişi, eylemden sakınmaz. )
( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )
( Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damındaki kardan şikâyet etmeyiniz. )
( [not] THOUGHT/TO THINK WITHOUT ACTION vs./but THOUGHT/TO THINK IN ACTION
THOUGHT/TO THINK IN ACTION instead of THOUGHT/TO THINK WITHOUT ACTION
By doing you succeed, not by arguing.
A change of heart is action.
When all is done, the mind remains quiet. )
- KAVRAM ve/||/<>/= SAF DÜŞÜNCE/DÜŞÜNME
- KAYGI/ENDİŞE[Fars. :Düşünce.] ile ÇEKİNME/ÇEKİNCE
( ANXIETY vs. AVOID )
- KAZANÇ ile/ve/değil KAZANIM ile/ve/değil KÂR ile/ve/değil ÇIKAR
- MEMNUN[Ar.] ile/ve/||/<> MECNUN[Ar.]
- MUKÂVEMET/REZİSTANS değil/yerine/= DİRENMEK/DİRENÇ/DİRENİŞ
- TUTACAK ile TUTAÇ ile TUTAK ile TUTAM ile TUTAMAÇ/TUTAMAK
( Sıcak mutfak araçlarını tutmakta kullanılan, birbirine şeritle bağlı bez çifti, tutaç, tutak. İLE Laboratuvar maşası. | Tutacak. İLE Bir şeyin tutulacak yeri. | Tutacak. | Kabza. | Maşa, kerpeten vb. araçların tutmaya yarayan kanatlarından her biri. | Rehine. İLE Avuç içi ya da parmak uçlarıyla tutulabilen miktarda olan. İLE Tutamaç. | Tutunulacak, dayanılacak, güvenilecek nesne. )
- DIŞ GÜÇLER" değil -MIŞ "GÜÇLER"
- SQL'DE:
DML ile/ve/||/<>/> DDL ile/ve/||/<>/> DCL ile/ve/||/<>/> TCL
( )
- İDDİA ile/ve/değil İMÂ
( [not] ASSERTION vs./and/but ALLUSION/IMPLICATION )
- KANSER değil/yerine KONSER (OLSUN) ile/değil/yerine/>< DERT değil/yerine MERT (OLMAK)
( GAZ/GÜLMEK: "İçinde kalıp kanser olacağına dışına çıkıp konser olsun." :) )
- MEVT ile/ve/değil/||/<>/< FEVT
( Kişilerin/toplumun huzurundan kaybolmak. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Allah'ın huzurundan kaybolmak. | Bir daha ele geçememek üzere kaybetme, elden çıkarma, kaçırma. )
( Geçmiş. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Gelecek. )
( Matem. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Hüzün. )
( Ayrılık, ölümden beterdir. )
( Fevt, mevt'ten daha zordur.
[Kaybedecek olduğunu bilmek, kaybetmekten daha zordur.] )
- ÇAGMUR ile/= ÇAMGUR
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Şalgam. )
- DAHA/EN) KORKUNÇ/VAHİM OLAN:
SOKAKTAKİ KARGAŞA ile/değil DİLDEKİ KARMAŞA
( Yaşamdaki en korkunç "durum" ya da deneyim, birini çok sevmektir.
[Sevgi kadar değerli bir duygunun nesi, nasıl korkunç olabilir? O sevgimizin yoğunluğunun o kişiyi kendimizden kaçırma olasılığının artırması ve ölümünün duyulmasından dolayı her an için geçerli ve etkisi yüksek olan çok korkutucu bir durumdur.] )
- FAZLA ENERJİ ve/<> KARMAŞA / KARGAŞA
- KARGAŞA ile/değil KARMAŞA
( Kişiler arasında. İLE/DEĞİL Kavram ve/ya da olgularda. )
( Karmaşa, görünüşte ve sözlerdedir. Var olan, vardır. O, ne nesnel, ne de özneldir. Madde ve zihin, ayrı değillerdir, onlar, tek enerjinin yüzleridir. Zihne, maddenin işlevi olarak bakın, işte size bilim; maddeye, zihnin ürünü diye bakın, işte size din. )
( Between people.
The confusion is apparent and purely verbal. What is, is. It is neither subjective nor objective. Matter and mind are not separate, they are aspects of one energy. Look at the mind as a function of matter and you have science; look at matter as the product of the mind and you have religion. Vs. About concepts and/or facts. )
( ŞÛRİŞ ile/değil ... )
( [not] TUMULT/ANARCHY vs./but CONFUSION )
- KARMAŞA/KARGAŞA değil/yerine YAŞAMIN OLUŞTURULMASI
( Türdeşlik ve görelilik ile. DEĞİL/YERİNE Düzen kurarak. )
- KAVRAM "KARGAŞASI" değil KAVRAM KARMAŞASI
( Kargaşa, kişiler arasında olandır. )
- KOİL/COIL[İng.] değil/yerine/= SARMAL TIKAÇ, SARGI
- KORKU/KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI/SAYMAK
( Korkuyu yenmek, bilgeliğin başlangıcıdır. )
( Tanrı'yı düşünmeden önce, kendinizi kabul etmek zorundasınız. )
( Before you think God, you must accept yourself. )
( FEAR vs./and RESPECT
RESPECT instead of FEAR )
- ÖNERGE ile/değil ÖNERME
- SOMURMAK/SOĞURMAK ile/||/<> SÖMÜRMEK
( Emmek, ağza çekmek. İLE/||/<> Bir şey bırakmamak üzere yemek ya da içmek, iştahlı iştahlı yemek, hepsini birden bitirmek, silip süpürmek. )
- DEM ile DEHR
- İHMAL ile/ve/değil/yerine İMHAL
( Boşlama, önemsememe, bırakma. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Mühlet verme. )
( ["]Allah, ihmal etmez, imhal eder.["] [Mühlet verir.] )
- ITNÂB-I MAKBÛL ile ITNÂB-I MUHİLL ile ITNÂB-I MÜMİLL
( Konuyu iyice açıklamak/anlatmak gibi bir yarar düşünülerek yapılan. İLE Fazlalıklar yüzünden istenilen anlamı vermeyen söz. İLE Bıktıracak, usanç verecek kadar sözü uzatma. )
- KERÂMET ile/>< KERÂHET
( Kerâmetin ilk tecellisi kerâmet de, tekrarı kerâhet. )
( Kerâmet, yapılır da terk edilirse kerâmettir, terk edilmezse kerâhettir. )
( Maneviyat yolunda yürüyenlerin yoluna kerâmet de çıkabilir. Orayı geçerse kerâmet de, orada kalırsa kerâhet. )
( Kerâmet görme ya da gösterme çabası bir tür küfürdür. )
( Kerâmeti beğenip orada kalanlar küfür ehlidir. )
( Kerameti gösterenlerin çoğunluğu, oraya saplanıp kalır. İnsan böyle olacaksa bu yola hiç girmesin daha iyi. )
( Kerâmetin kime yararı var ki? Kimin kudretini kime gösteriyorsun? Kerâmet gösterenler, daha bu yolun büyüklüğünü idrak edememiş olanlardır. Kerâmet çocuk oyuncağıdır. İnsan büyüdükten sonra, çocuk oyuncağıyla uğraşır mı? )
( Bağış, kerem. | İkram, ağırlama. | Velîlerin, gerektiğinde, gösterdikleri olağanüstü durum. | Ermişcesine yapılan iş, hareket ya da söylenilen söz, düşünce. İLE/>< İğrenme, tiksinme. | İstemeyerek, baskı ile yapma. | [şer'î] Bir halin/hareketin, açık ve kesin bir biçimde değil, delâlet suretiyle men olunması. )
- AÇIKLAMA ile AÇIMLAMA
( İZAH ile ŞERH, TEŞRİH )
- AYRIK ile AYRIM
( Ayrılmış. | Ayrı tutulan, başkalarına benzemeyen. | Kuraldışı, müstesna. İLE Ayırma eylemi. | Bir kişi ya da nesnenin, ötekilerle karış(tırıl)mamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark. | Alt bölüm. | Cinsleri ve türleri birbirinden ayıran ana karakter. | Ayrılma noktası. | Bir ya da daha çok sahne içinde geliştirilip, olayın tamamlanmış bir parçasını veren film bölüğü. )
- ETKEN ile ETMEN
- FAKTÖR[İng.] değil/yerine/= ETKEN/ETMEN
- ... GÖRDÜKSE/GÖRDÜMSE/GÖRDÜNSE değil ... GÖRDÜYSEK/GÖRDÜYSEM/GÖRDÜYSEN
- HİMMET ile/ve/<>/< HİKMET ile/ve/<>/< HİZMET
( Yardım. İLE/VE/<> Bereket. İLE/VE/<> İç yardım. )
( İSLÂM: Allah'ın emirlerine tâzim, kullarına hizmet. )
( BABA, HİMMET! OĞLUM, HİZMET! )
( BİN'E HİZMET, BİR'DEN HİMMET )
( GÖRÜNMEYENE HİZMET
GÖRÜNENDEN HİZMET
[GÖRÜNENE HİZMET, GÖRÜNMEYENDEN HİMMET] )
( Onu bile, kurtuluşa erdirmek üzere hizmet et! )
( Hizmet edersen, himmet edilirsin! )
- HİZMETÇİ ile BESLEK/BESLEME
- İÇERİK ile İÇERİM
- İÇERİM değil İÇERİK
- İLİM ve/> İMAN ve/> ÎKAN ve/> İHSAN ve/> İSLÂM
( ... ve/> ... ve/> Sağlam biliş. Kuşkudan uzak olma. ve/> ... ve/> ... )
- İTİMÂD[Ar. < AMD] ve/> İ'TİKAD[Ar. < AKD]
( Dayanma, güvenme. | Güven, emniyet. VE/> Düğümlenip kalma, bir şeye bağlanma. | İnanma, gönülden onaylayarak inanma. )
- İTİMAT ve İTİKAT
- İTİMAT ve İTİKAT
- İZANAKİ ile/ve/||/<> İZANAMİ
- KÖK ile KÖK ile KÖM ile KÖK ile KÖKŞİN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kök, köken, menşe. İLE Koyu kurşunî renk. [Gökyüzünün rengine benzeyen her renk böyle adlandırılır.] İLE Kurşunî rengi pekiştirmek için kullanılan bir ilgeç. İLE Kentin çevresi, dış bölgeleri.[Bölgenin yeşilliğine gönderme yapılmaktadır.] İLE Gök mavisi renginde olan herhangi bir şey. )
- KÜÇÜK-MÜÇÜK
- MEYİL[Ar.] değil/yerine/= EĞİM/EĞİKLİK/AKINTI
- MIRIN-KIRIN (ETMEK)
( Sözü gevelemek, doğruyu söyleyememek. | Bir isteği kabul etmeme, nazlanma. )
( A'ZÂR-I URKUBİYYE )
- TEMENNÎ[Ar.] değil/yerine/= DİLEME, DİLEK, İSTEK
- TUTACAK ile TUTAÇ ile TUTAK ile TUTAM ile TUTAMAÇ/TUTAMAK
( Sıcak mutfak araçlarını tutmakta kullanılan, birbirine şeritle bağlı bez çifti, tutaç, tutak. İLE Laboratuvar maşası. | Tutacak. İLE Bir şeyin tutulacak yeri. | Tutacak. | Kabza. | Maşa, kerpeten vb. araçların tutmaya yarayan kanatlarından her biri. | Rehine. İLE Avuç içi ya da parmak uçlarıyla tutulabilen miktarda olan. İLE Tutamaç. | Tutunulacak, dayanılacak, güvenilecek nesne. )
- ANJİYOLOJİ[Fr.] ile ANJİYOM[Fr.] ile ANJİYOSKOP[Fr.]
( Anatominin dolaşım örgenlerini inceleyen bölümü. İLE Damarların çoğalmasından ileri gelen tehlikesiz ur. İLE Kılcal damarları yerinden çıkarmadan, canlı üzerinde inceleme yapmaya yarayan büyüteç. )
- ÇEKİLİŞ ile/değil ÇEKİM
- CELÂL ile/ve/<> CEMÂL
( Kişinin yüzünde hem Celâl, hem Cemâl gizli. Suratı astın mı Celâl, güldün mü Cemâl... )
( İçte[bâtın]. İLE/VE/<> Dışta/n[zâhir]. )
( ... İLE/VE/<> İkram edilen. )
( Batırır. İLE/VE/< Çıkarır. )
- DİRİMBİLİM/DİRİLBİLİM(BİYOLOJİ) ile/ve KİMYA
( BIOLOGY vs./and CHEMISTRY )
- EVCİL ile EVCİMEN
- [ne yazık ki]
İHMAL ile/ve/||/<>/> İHLÂL
- İYİLEŞME/ŞİFA:
SARIMSAK ve/||/+/hem de/<> SARILSAK
- KEMÂL ve/||/<>/< KELÂM
( Olgunluğumuz/olgunlaşmamız(kemâlimiz], sözlerimizin altındadır/ardındadır.
[Kemâlimiz, kelâmımızın altındadır.]
)
- KURAM ile KURAN ile KURAL
- LÂ[Ar.] ile MÂ[Ar.]
- ORTAM ile/ve/değil/<> ORTALIK
- TA'LÎM[Ar. < İLM | çoğ. TA'LÎMÂT] ile TA'LÎN[Ar.]
( Öğrenme, öğretme, öğretim, öğretilme. | Okutma, ders verme/verilme. | Meşk ile yetiştirme. | Askerlik idmanı. | İdman, egzersiz. İLE Açığa vurma/vurulma. )
- TARİH/TÜRKÇE YAZILIMI değil TARİH YAZIMI
- TELKİN ile/ve/<> TEMKİN
- TEMBEL ile HAYLAZ/HAYTA/HAYMANA
( ... İLE Hoşa gitmeyen davranışlarda bulunan kişi. | Çalışma gücü varken çalışmayan, aylaklık eden. )
( HAYTA: Osmanlılar'ın ilk dönemlerinde, eyalet askerlerinin uc boylarında görevli sınıflarından biri. | Serseri, külhanbeyi, kabadayı. )
- YANLIŞLIK/YANLIŞSIN ve/> "YANMIŞLIK"/YANMIŞSIN
( SEHV ve/> ... )
( MISTAKE and/> ... )
- YIKIM ile/ve/değil YIKILIM
( Yapıda. İLE/VE/DEĞİL Fizikte, kimyada. )
- ZÜLL[Ar.] ile ZULM[Ar.]
( Utanç verici, küçültücü davranış. | Alçalma, horluk, hakirlik. İLE Bir şeyi, kendi yerinden başka bir yere koyma. | Haksızlık, eziyet. )
- ADA(N)MAK ile/ve VAKFETMEK
( TO (GET) DEVOTE vs./and TO DONATE )
- AFERİM değil AFERİN
- AĞAÇ ile TİMBUL/TEMBUL/TENBUL[Fars.]
( ... İLE Hindistan'a özgü, tırmanıcı bir tür biber ağacı. )
( ... cum PIPER BETLE )
- AKIM ile/değil AKIN
- AMAN ile ANAM
- ANABOLİK ile/||/<> ANABOLİZM[A] ile/||/<> ANABOLİZAN ile/||/<> ANAEROB[İK] ile/||/<> ANAEROP
( Özümsel/yapımsal. İLE/||/<> Özümleme/yapım. İLE/||/<> Dirimleyici. İLE/||/<> Oksijensiz [yaşayan], havacıl olmayan, havasız, oksijensiz. İLE/||/<> Hava sevmez. )
- ANBAR[Fars.] değil/yerine/= AMBAR
- A'SÂM[Ar. < USME] ile A'SAM ile ASAMM ile ÂSÂN[Fars.]
( Gerdanlıklar. | Tasmalar. İLE Ön ayakları sekili olan hayvan. İLE Sağır, işitmez. | Söz işitmez. | Sert, güç, tahammül edilmez. | Arap yazısında, ikinci ve üçüncü kökünde, uzun harf bulunan bir fiil. İLE Kolay. )
( SEKİ: Atın ayağında genellikle bileğe ya da dize kadar çıkan beyazlık. )
- ATON[< ADONAI] ve/<>/< ATUM/ATOM ve/<>/< AMON
( Gökteki nur. VE/<>/< Yerdeki nur. VE/<>/< Gönüldeki nur. )
( Evrende/ilâhta. VE/<>/< Dünyada/evrende. VE/<>/< İnsanda/kalbinde. )
(
)
( Güneş. VE/<>/< Zerre. VE/<>/< İnsan. )
- AYNA:
CAM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< CAN
( Kendi yüzünü görmek isteyenin baktığı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Özünü görmek isteyenin baktığı. )
- AYRINTI ile AYRIM
( DETAIL vs. DIFFERENTIATION )
- A/AN[Yun.] ile/||/<> ANTİ[Yun.] ile/||/<> Bİ/BİS[Lat.] ile/||/<> DE/DES[Fr.] ile/||/<> DİS[Yun.] ile/||/<> EX[Lat.] ile/||/<> EXO[Lat.] ile/||/<> EPİ[Yun.] ile/||/<> FOS[Yun.] ile/||/<> GEO( >JEO)[Yun.] ile/||/<> HETER/O[Yun.] ile/||/<> HYPO(HİPO)[Yun.] ile/||/<> HYPER(HİPER) ile/||/<> HYDRO(HİDRO)[Yun.] ile/||/<> HOMO[Yun.] ile/||/<> İL/İN ile/||/<> İNTER[Lat.] ile/||/<> İZO[Yun.] ile/||/<> COZMO(KOZMO)[Yun.] ile/||/<> KONTRA[İt.] ile/||/<> KO/KOL/KOM/KON[Lat.] ile/||/<> MAKRO[Yun.] ile/||/<> MİKRO[Yun.] ile/||/<> MONO[Yun.] ile/||/<> NEO[Yun.] ile/||/<> OTO[Yun.] ile/||/<> PAN[Yun.] ile/||/<> PAR/PARA[Yun.] ile/||/<> POLİ[Yun.] ile/||/<> PRE[Fr.] ile/||/<> PRO[Yun.] ile/||/<> RE[Lat.] ile/||/<> SYN/SYM/SEM[Yun.] ile/||/<> SÜR[Lat.] ile/||/<> TELE[Yun.]
( Yok/luk. [ametal | amorf | aritmik] [analjezi | anestezi | anonim]
İLE/||/<>
Karşıt. [antibiyotik | antipatik | antitez]
İLE/||/<>
Çift, tekrar. [binok | bisiklet]
İLE/||/<>
Olumsuzluk.[demode | deforme | deşifre]
İLE/||/<>
Olumsuzluk ve güçlük. [diskalifiye | dismorf | disfonksiyon]
İLE/||/<>
Dışı, dışında, ...-dan başka. [exporte | expresyonizm | expresyon]
İLE/||/<>
Dışarıdan, dıştan bakılınca. [exotermik | exotizm]
İLE/||/<>
Üzerinde. [epiderm | epigrafi]
İLE/||/<>
Işık, parıltı. [fosfat | fosfor]
İLE/||/<>
Yerle ilgili ön ek. [jeofizik | jeoloji/jeolog]
İLE/||/<>
Öteki, öbür, başka. [heterojen | heterozigot]
İLE/||/<>
Aşağı, alt, daha alt. [hipoderm | hipotenüs | hipotez]
İLE/||/<>
Üstünde, aşırı, yukarı, dışında. [hipertansiyon]
İLE/||/<>
Su, suyla ilgili. [hidrosefali | hidrografi | hidrojen]
İLE/||/<>
Eş, benzer. [homojen | homonim | homolog]
İLE/||/<>
-dan yoksun. [illegal] [indirekt | inorganik]
İLE/||/<>
Ara, arası. [internasyonal | interpol]
İLE/||/<>
Eşitlik. [izobar | izotop | izoterm]
İLE/||/<>
Evren. [kozmogami | kozmopolit | kozmoloji]
İLE/||/<>
Karşı, aksi yönde. [kontrast | kontgerilla | kontratak]
İLE/||/<>
Birlik, beraberlik. [koalisyon | koleksiyon | konferans
İLE/||/<>
Büyük, geniş. [makrosefal | makrostopi]
İLE/||/<>
Küçük. [mikrofilm | mikrometre | mikrofon]
İLE/||/<>
Bir, tek. [monarşi | monolog | monopol]
İLE/||/<>
Yeni. [neolitik]
İLE/||/<>
Kendi, kendiliğinden. [otobiyografi | otopsi | otokritik]
İLE/||/<>
Bütün, birlik. [panorama | pankreas]
İLE/||/<>
Boyunca, karşı, üstünde, yanında. [paragraf | paralel]
İLE/||/<>
Çok. [poliandri | poliklinik]
İLE/||/<>
İlk, önceki, birinci. [prefabrik | prematüre]
İLE/||/<>
İleride, önde. [prolog | prova | prototip]
İLE/||/<>
Yeniden, tekrar, geri döndürmek. [reaksiyon | redaktör]
İLE/||/<>
Birlikte. [simetri | senfoni | sempati]
İLE/||/<>
Süper, üstünlük. [sürmenaj]
İLE/||/<>
Uzak, ırak. [teleferik | telefon | telepati] )
( ANTİ-...
- Antiaging/anti-aging: Genç kalma, yaşlanmayı önleme; yaşlanmayı önleyici.
- Antialerjik: Duyarca önleyici/giderici.
- Antidepresan: Çökkünlük giderici.
- Antidiüretik: Sidik/idrar kesici.
- Antidiyabetik: Şeker düşürücü.
- Antidot(e): Panzehir.
- Antiemetik: Kusma önleyici.
- Antienfeksiyöz/antienfektif: Bulaş önleyici/giderici.
- Anti-enflamatuvar: Yangı giderici.
- Antiflojistik: Yangı giderici.
- Antifungal: Mantar giderici/karşıtı.
- Antihelmintik: Solucan kıran/giderici.
- Antihemorajik: Kanama kesici/önleyici.
- Antihipertansif: Kan basıncı düşürücü.
- Antikoagülan: Pıhtı önleyici/çözücü.
- Antikodon: Karşıt şifre.
- Antikonsepsiyonel: Gebelik önleyici.
- Antikonvülzif: Nöbet önleyici.
- Antimalarial: Sıtma ilacı.
- Antimikotik: Mantar ilacı/karşıtı.
- Antineoplastik: Kanser ilacı.
- Antinevraljik: Sinir ağrısı dindirici.
- Antiparaziter: Asalak karşıtı/ilacı.
- Antipiretik: Ateş düşürücü.
- Antiproliferatif: Çoğalım önleyici.
- Antiprüritik: Kaşıntı giderici.
- Antisekretuvar: Salgı önleyici.
- Antisepsi: Arıtım, bulaş giderici.
- Antiseptik: Arıtkan, bulaş gideren.
- Antispazmodik: Kasılım çözücü.
- Antistres: Gerilim giderici/önleyici.
- Antite: Özgün durum.
- Antite morbid: Sayrılıklı özgün durum.
- Antitermik: Isı/sıcaklık düşürücü.
- Antitussif: Öksürük kesici/önleyici.
- Antivertijinöz: Baş dönmesi önleyici. )
- BAĞIM ile BAĞINTI
( Bir şeyin ya da birinin gücü ve etkisi altında bulunma durumu. İLE Bir nesneyi başka bir nesne ile uyarlı kılan bağ. | Organizmanın değişik yapı, özellik ve olaylarında görülen karşılıklı ilgi, bağlılık, korelasyon. | İki ayrı veri grubu arasında bulunan ilişki derecesinin ölçümü, deneştirme, korelasyon. | İki ya da daha fazla değişken arasındaki bağıntı. | Görelilik. | İki ya da daha çok nitelik arasında matematik işlemleri yardımı ile kurulan bağlılık ya da eşitlik. )
- BAĞLANTI ile/ve BAĞLAM
( CONNECTION vs./and CONTEXT )
- BAÎM[Ar.] ile BÂİN[Ar.]
( Put, heykel. İLE Dibi geniş kuyu, bostan kuyusu. )
- BARIGSADI ile BARIMSINDI ile BARINDI ile BARINDI ile BARIŞDI
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Gitmek istedi. İLE Gidermiş gibi yaptı.[Gerçekte gitmedi.] İLE Gidiyormuş gibi göründü. İLE Çıktı. İLE Onlar, birbirine gitti.[Yardımlaşmayı ya da rekabet etmeyi anlatmak üzere] )
- BED-RÂM[Fars.] ile BED-RÂN[Fars.]
( Sert başlı at. | Sürekli/dâima. | Hoş, lâtif, yakışıklı, süslü. İLE İşleri kötü yöneten. | Çapkın. [kadın] | Orospu. )
- [Ar.] BENÂM ile BENÂN
( Parmak ucu. İLE Parmaklar, parmak ucları. )
( SER-İ ENGÜŞT/SER-ENGÜŞT ile ... )
- BEZÎM[Ar.] ile BEZÎN[Fars. < BEZÎDEN]
( Kuvvetli, zorlu kişi. İLE Esici, esen, esnek. )
- BİHİM[Ar.] ile BİHÎN/E[Ar.]
( O, onları, onlara, onlardan, onlarla. İLE Pek/en iyi, seçkin. | Hallaç. )
- BİLİM ile/ve/değil/||/<>/< BİLİNEN
- BOGIM ile/> BOGIN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Parmak eklemi. | Kamışın ya da hulfa otunun boğumları. İLE Eklem. )
- BÜKÜM/MÜKİM/MÜKİN = KADIN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BÛM[Ar.] ile BÛN[Ar.]
( ... İLE Kolay. | Dip, nihâyet. | Rahim. )
- BÜTÜN ile/değil/yerine TÜM
( Parçası bulunur. İLE/DEĞİL/YERİNE Parçası bulunmaz. )
( Nitelikse. İLE/DEĞİL/YERİNE Nicelikse. )
( Tekse. İLE/DEĞİL/YERİNE Çoksa. )
( Bütün, ("Parçaların biraradalığı", "Bütünlük", "Entegrasyon/Integration/Integrity") anlamını taşıyan bir sözcüktür.
Tüm ise, (ingilizce "Whole/All") ile karşılık bulur. Parça parça olsa da, çeşitli oranlarda eksiklikler de olsa istisnasız ve ayırımsız, tamamıyla/tümüyle kapsamadır.
Bütün elmalar, bütün insanlar, bütün arabalar, bütün kitaplar, olmaz! Parçalarının ayrı ayrı kullanılma durumu olmayanlar için gereksiz/yersiz/fazladan bir sözcüktür "bütün".
Bir saksıdaki çiçeğin tüm yaprakları söz konusuysa, "bütün yapraklar" denildiğinde, --her sözcüğün, kendi anlamını taşıdığı bilgisiyle--, ucu sararmış/kırılmış, bir parçası kopmuş yapraklar devredışı bırakılmış olur, ki biz tamamını, hepsini demek istiyoruzdur.
"Bütün parçalar" diyemeyeceğimiz ve
"Bütünden Gelim/Bütüne Varım" olamayacağı gibi! )
- ÇAĞMAK ile ÇAĞNAK
( Güneş ışığının vurması. İLE Döl kesesini dolduran ve dölütü içinde bulunduran sıvı, amnios suyu. )
- CAM ile/değil CAN
( Yüzünü görmek isteyenin baktığı. İLE/DEĞİL Özünü görmek isteyenin baktığı. )
- CAMBAZ değil CÂN-BÂZ[Fars.]
- ÇARPILAN ile/ve/<> ÇARPAN ile/ve/<> ÇARPIM
( 12 ile/ve/<>/x 8 ile/ve/<>/= 96 )
- CEHÂM[Ar.] ile CEHÂN[Ar.]
( Yağmur vermeyen bulut. İLE Dünya. | Sıçrayan, fırlayan, çabuk hareket eden. )
- CEMÂH[Ar.] ile CENÂH[Ar.]
( Atın baş sertliği, harınlık. İLE Kanat, kuş kanadı. | Kol, pazı. | Yan, kol. | Âhiret. )
- ÇEMBER/ÇENBER[Fars.] değil/yerine/= DÖNGE
- CERÎM[Ar.] ile CERÎN[Ar. çoğ. ECRÂN, ECRİNE, CÜRÜN]
( Kabahatli, suçlu. İLE Hurma kurutma yeri. )
- CHROM-/CHROMO- ile/||/<> CHRON-/CHRONO-
( Renk, özel bir pigmentasyon durumu ile ilgili. İLE/||/<> Zaman. )
- CİZM[Ar.] ile CİZN[Ar.]
( Tayın, porsiyon. İLE Ağaç kütüğü. | Kök. )
- DAVLUMBAZ/TAVLUMBAZ/DAVLUNBAZ[Ar. TABL + Fars. -BÂZ]/KÜLÂH[Fars. < KULAH: Şapka.] değil/yerine/= TÜMSEK/ÇIKINTI
( Mutfak duvarlarında ocak, fırın vb.nin dumanını toplayıp bacaya vermeye yarayan emici ile donatılmış, piramidimsi biçimde çıkıntı. | Ocağın üzerinde, eşya koymaya yarayan raf. | Üzeri oymalı, işlemeli, birkaç gözü olan bir çeşit dolap. | Yandan çarklı vapurların çarklarını örten yarım daire biçimindeki kapak. | Otomobillerin tekerleklerini örten yarım daire biçimindeki kapak. | Kaptan köşkü, gemilerdeki yönetim yeri. | Aralık, antre. | Gözenek. | Yüksek. )
- DEHÛN[Fars.] ile DEH-ÜM[Fars.]
( Ezber okuma, anımsama. İLE Onuncu. )
- DER-MİYÂN[Fars.] ile DER-NİYÂM[Fars.]
( Ortada, arada. İLE Kında, kılıfta, kına sokulmuş. )
- DEVÂM[Ar.] ile DEVÂN[Ar.]
( Sürekli/daim olma, bir halde bulunma, sürme. | Sebat. | Bir işe, bir me'muriyete gidip gelme. İLE Koşan, seğirten, hızlı yürüyen. | Koşarak, hızla/sür'atle. )
- DÜĞÜM ile/değil/yerine DÜĞÜN
( Kişiye[zih(ni)ne], durumlara/koşullara göre değişir. )
- DÜMBÂL/E[Fars.] ile DÜNB/E[Fars.]
( Kuyruk. İLE Kuyruk. )
- EKİM ile EKİN[Oğuz] ile EKİNÇ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bir kerede ekilecek büyüklükte olan yer. İLE Ekilmiş toprak. İLE Herhangi bir şey sayılırken ikinci olan. )
- EVÂN[Ar. çoğ. ÂVİNE] ile EVÂM[Ar.]
( Vakit, zaman, çağ. İLE Borç, ödünç. | Renk, boya. )
- FELÂKET değil/yerine/= YIKIM/YIKINÇ
- FİRÂŞ[çoğ. FÜRÜŞ] ile/ve/değil MENÂM[< NEVM]
( Döşek, yatak, yaygı, şilte. | Hasır, halı. İLE/VE/DEĞİL Uyunacak yer, yatak odası. | Uyku. | Düş, rüya. )
- FISTIK ile/||/<> YABANİ FISTIK/MENENGİÇ(BITTIM/BITTIN[Kürtçe]/BATM[Ar.])
- GAMBOT[İng. < GUN-BOAT] değil/yerine/= TOPÇEKER / SAVAŞ GEMİSİ
( Ağır top taşıyan küçük savaş gemisi. | Top çeken araç. )
- ... GÖRDÜKSE/GÖRDÜMSE/GÖRDÜNSE değil ... GÖRDÜYSEK/GÖRDÜYSEM/GÖRDÜYSEN
- HÂZİN[Ar. < HİZÂNE | çoğ. HUZZÂN] ile HAZÎN[Ar. < HÜZM]
( Hazine muhafızı, hazinedar, bekçi. İLE Hüzünlü, mahzun olarak, kederli, gamlı. | Hüzün verici. | Acıklı, üzüntü veren, dokunaklı. )
- HINBIL ile/değil HIMBIL
( Şişman ve uyuşuk kişi. | Aciz, zavallı. | Bir çeşit iskambil oyunu. İLE/DEĞİL Hizmetçi. | Eşek. )
- İLÂN ile İLÂM
( Duyuru. | Açıkça bildirme/duyurma. İLE Bildirme, anlatma. | Bir davanın, mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi belge. )
- İLHAM ile İLHAN
( Esin. | Allah tarafından peygamberlerin ve seçkin kulların gönlüne verilen ilahi düşünce. İLE imparator. | İran Moğollarında hükümdarın unvanı. )
- İLM-İ NAHV ile İLM-İ MAHV
- IMGA = INGA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Hazinedar. İLE Süfli ve ahlâksız, rezil ve aşağılık. )
- İMİR[Oğuz] ile İNGİR
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Sis, pus. İLE Alacakaranlık. Karanlık ile aydınlığın karışımı. )
- İNAN ile İMAN
( DO BELIEVE vs. FAITH/FULLNESS )
- İNBİK/İNBİR değil İMBİK
- İSKANBİL değil İSKAMBİL[Fr. BRISCAMBILLE]
- İŞKEMBE[Fars. < ŞIKENBE] ile/ve/> BÖRKENEK ile/ve/> KIRKBAYIR/KERGÜK ile/ve/> ŞİRDEN/ŞÎRDÂN[Fars.]/KUTNE
( Geviş getirenlerin, ilk ve en büyük mide bölümü. İLE/VE/> Geviş getiren hayvanlarda ikinci mide. İLE/VE/> Geviş getiren hayvanlarda üçüncü mide. İLE/VE/> Geviş getiren hayvanlarda dördüncü mide. )
( RUMEN vs./and/> RETIKULUM vs./and/> OMASUM vs./and/> ABOMASUM )
- KANBUR değil KAMBUR
- KANPANYA değil KAMPANYA
- KARANFİL[Ar. < KARANFUL] ile KARAMUK
( Karanfilgillerden, güzel renkli çiçekler açan bir süs bitkisi. | Mersingillerden, Molük Adaları'nda, Filipinler'de ve Hindistan'da yetişen ve yaprakları sürekli yeşil kalan bir ağaç.[Caryophyllus aromaticus] | Bu ağacın karanfil yağı elde edilen ve baharat olarak kullanılan, ağız kokusunu gideren, acımsı, koyu renkli, küçük çivi biçimindeki tomurcuğu. İLE Karanfilgillerden, ekin tarlalarında biten, yaprakları karşılıklı, çiçeği pembe mor renkte, zararlı bir bitki. | Gövdede, kara renkli kabarcıklara neden olan bir hastalık. | Koyunlarda görülen bir hastalık türü. )
( DIANTHUS CARYOPHYLLUS cum AGROSTEMMAGITHAGO )
- KAYINBABA/ANA değil KAİMBABA/ANA
- KAYNAK/KAYNARCA/GÖZ/PINAR/MEMBA[Ar. < MENBA] ile/ve/||/<> KAYNAÇ/GAYZER[Fr. < GEYSÉR]
( Bir suyun çıktığı yer. İLE Volkan bölgelerinde, belirli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak. )
- KÖLE ile KAMBER[Ar. < KANBER]
( ... İLE Sadık köle. )
- KOMŞU değil KONŞU
- KONU-KONŞU
( "Konu Komşu" olarak bilinse/geçse de çıkışı "Konu konşu"dur. )
- PAMBIK[Fars. < PANBUK]/KOTON[Fr./İng. < COTON] değil/yerine/= PAMUK/LU
- KUBBE[Ar.]/KÜMBET[Fars. < GUNBED] değil/yerine/= YUVARDAM
- KUNPİR değil KUMPİR
- KURAM ile KURAN ile KURAL
- KURUM ile/ve/||/<>/> KURUN!
- MALUMUN ...:
İLÂNI değil İLÂMI
- MA'SÛM[Ar. < İSMET] ile MASÛN[Ar. < SAVN]
( Suçsuz, kabahatsiz. | Küçük çocuk. İLE Saklanmış. | Korunmuş, korunan, sıyânet olunmuş. | Sâlim, sağlam. )
( INNOCENT vs. PROTECTED )
- MAT'ÛM[Ar. çoğ. MAT'ÛMÂT] ile MAT'ÛN[Ar. < TA'N]
( Yenilecek yemek. İLE Ayıplanmış, ta'n olunmuş. | Vebâ'ya(taûn'a) yakalanmış. )
- MAZMÛN[Ar. < ZIMN] ile MAZNÛN[Ar. ZANN]
( Derinlerdeki anlam, kavram. | Ödenmesi gereken şey. | Nükteli, sanatlı, ince söz. İLE Bir suç dolayısıyla sorguya çekilen, sanık. )
- MEFTÛM[Ar.] ile MEFTÛN[Ar. < FİTNE]
( Memeden, sütten kesilmiş çocuk. İLE Fitneye düşmüş. | Gönül vermiş, tutkun, vurgun. | Hayran olmuş, şaşmış. )
- MEMBA/MENBA değil/yerine/= BULAK/KAYNAK/PINAR
( MENBA'[< NEBEÂN: Kaynama.]: Kaynağın görünmeyen bölümü. Kaynak. )
- MEN[Ar.] ile MEN'[Ar.] ile MEN[Ar.] ile MENN[Ar.]
( O kişi ki, kim ki. İLE Yasak etme, bırakmama, durdurma, esirgeme, vermeme, önleme. İLE Ben. İLE Kudret helvası. | İyilik etme, bağışlama, ihsan etme. | Batman. | Edilen iyiliği başa kakma. )
- MENÂM[< NEVM] ile NEAM
( Uyunacak yer, yatak odası. | Uyku. | Düş, rüya. İLE Hayır! )
- MENBA değil MEMBA
- MENŞE'[Ar. < NEŞ'ET] ile MENŞER[Ar.]
( Bir şeyin çıktığı, neşet ettiği yer, esas, kök. | Yetişilen yer, bitirilen okul. İLE Dağıtılan, neşr edilen yer. )
- MEŞHÛM[Ar. çoğ. MEŞÂHÎM] ile MEŞHÛN[Ar.]
( Yürekli, cesur. İLE Doldurulmuş, dolu. )
- MESKUM["ku" uzun okunur] ile MESKÛN[Ar. < SÜKÛN]
( Hasta ve yoksul. İLE İçinde, kişinin oturduğu/bulunduğu/yaşadığı yer. | İnsan bulunan, şenlenmiş yer. )
- MEŞÛM[Ar.] ile MEŞ'ÛM[Ar. çoğ. MEŞÂİM] ile MEŞ'ÛN[Ar.]
( Gövdesi benekli kişi. | Şomi, meş'um. İLE Uğursuz. İLE Dağınık saç. )
- MEVHÛM[Ar. < VEHM] ile MEVHÛN[Ar.]
( Aslı yokken, zihinde kurulmuş olan, kuruntuya dayanan, vehm olunmuş. İLE Arık, zayıf kişi. )
- MİHCEM[Ar. çoğ. MEHÂCİM] ile MİHCEN[Ar.]
( Çekip emmeye yarayan örgen ya da âlet. | Hacamat şişesi. İLE Çomak. )
- MİZAN[< VEZN] ile/ve NİZAM
( Farkta cem, cemde fark. | Terazi, ölçü aleti, tartı, ölçek. | Adâlet ve eşitlik. | Akıl, idrak. | Şeriat. | Hesap özeti. İLE/VE Düzen. )
- MÜCELLED[Ar. < CİLD] ile MÜCEMMED[Ar. < CÜMÜD] ile MÜCENNED[Ar.]
( Ciltlenmiş, teclîd olunmuş. İLE Dondurulmuş. İLE Sıralanmış asker. )
- MÜDÂMÎ[Ar.] ile MÜDÂNÎ[Ar.]
( Durmadan içki içen. İLE Yakın, eş, benzer. )
- MUHAŞŞİM[Ar.] ile MUHAŞŞİN[Ar.]
( Keskinliği dolayısıyla sarhoş edici şey. İLE Gücendiren, öfkelendiren. )
- MÜHİMM[Ar. < HEMM] ile MÜHÎN[Ar. < HEVN]
( Önemli, ehemmiyetli. | Düşündüren, düşündürücü. | Gerekli. İLE İhânet eden, hor gören. | Hor, hakir, alçak. | Hayin. )
- MÜLEMMA'[Ar. < LEM] ile MÜLEVVEN[Ar. < LEVN]
( Parlak, telmi' edilmiş. | Alaca, renk renk. | Bir bölümü Türkçe, bir bölümü Arapça ya da Farsça söylenmiş manzûme. | Bulaşmış, sıvanmış. İLE Renkli, renk renk, türlü türlü. | Boyalı, boyanmış. )
- MU'LİM[Ar. < ELEM] ile MU'LİN[Ar. < ALEN]
( Ağrıtan, sızlatan, inciten, elem veren. İLE İlân eden, genele bildiren, haber veren. )
- MURAKKAM[Ar. < RAKAM] ile MURAKKAN[Ar.]
( Yazılmış, yazılı. | Sayı/rakam konulmuş, numaralanmış, numaralı. İLE Bozulmuş, aradan çıkarılmış, terkîn edilmiş. )
- MÜSEMMEN[Ar. < SEMN] ile MÜSENNEM[Ar.]
( Sekiz renkli. | Sekizli, sekiz parçadan oluşan. | Sekizgen.[Fr. OCTOGONE] | Değer biçilmiş ya da biçilen değer karşılığında satılmış şey. | Sekizer mısrâlı bendlerden oluşan şiir/nâzım. İLE Ev çatısı şeklinde olan. | Kabartma, kabartmalı olarak hakkedilmiş olan. )
- MÜSTEHÂM[Ar.] ile MÜSTEHÂN[Ar.]
( Şaşırmış, şaşa kalmış. İLE Alçak, değersiz, âdî. )
- MÜ'TEMİN[Ar.] ile MÜTEMMİM/E[Ar. < TEMÂM]
( Güvenen, emniyet eden. İLE Tamamlayan, bitiren, itmâm eden. | Tümleç, herhangi bir sözcüğün anlamını tamamlayan. | Bütünler, bütün duruma getiren. )
- NANKÖR[Fars.]["NAMKÖR" değil!] değil/yerine/= İYİLİKBİLMEZ
- NASİHAT ile TEMBİH[Ar. < TENBİH]
( Öğüt. İLE Uyarı, uyarma, uyarım. )
- NEZLİNDE/NEZLİMDE değil NEZDİNDE/NEZDİMDE
( Yanında, huzurunda, gözetiminde. )
- [önce] UMUT" sonra UNUT!"
- PENBE değil PEMBE
- SALINIM ile/değil SALIM
( OSCILLATION vs. EMISSION )
- SAMİMİYET ve/||/<> SAMİMİ NİYET
- SARSIM ile SARSINTI
( Sarsma eylemi. | Gök nesnelerinin[cirim], genel çekim yasasına uygun olarak birbirini çekmesi nedeniyle herhangi bir gezegenin hareketinde görülen karışıklık. İLE Birden sallanma, sarsılma. | Titreme. | Deprem. | Deprem sırasındaki yer hareketlerinin her biri. | Bir kurum ya da kuruluşun dengesini etkileyen bozukluk. | Kaza, ilaç ve uyuşturucuların yarattığı, fiziksel ya da coşkusal nitelikteki, birdenbire gelişen karmaşık belirtilerin tümü. )
- SATIŞ/SATIM ile SATIN (ALMAK)
( Satıcı ile alıcı arasında yapılan ve bir malın, alıcıya verilmesi ve bunun karşılığında bir eder alınması yoluyla yapılan işlem, satma eylemi. İLE Ederini vererek bir şey almak. )
- SEMFONİ değil SENFONİ
- SEYELÂN[Ar.] değil/yerine/= AKMA, AKINTI | AKI
- ŞİNDİ" değil ŞİMDİ
- Sm ile Sn
( Samaryum'un simgesi. İLE Kalay'ın simgesi. )
- SORUNLU ile/değil/yerine/>< SORUMLU
- SÖYLEM ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> SÖYLENTİ
- SÜMBÜL/SÜNBÜL[Fars.] ile YABANSÜMBÜLÜ/KEDİNANESİ
( Zambakgillerden, soğanla üretilen, 15-20 santimetre yüksekliğinde, çiçekleri keskin kokulu ve türlü renkli, çok yıllık bir süs bitkisi. İLE Ballıbabagillerden, kırlarda yetişen, kedilerin kokusundan çok hoşlandığı bir bitki. )
( HYACINTHUS ORIENTALIS cum NEPETA CATARIA )
- SÜMBÜL/SÜNBÜL[Fars.] ile SÜMBÜLTEBER[Fars.]
( Zambakgillerden, güzel kokulu, beyaz renkli bir çiçek. İLE Zambakgillerden, soğanla üretilen, 15-20 santimetre yüksekliğinde, çiçekleri keskin kokulu ve türlü renkli, çok yıllık bir süs bitkisi. )
( HYACINTHUS ORIENTALIS cum POLIANTHES )
- TAAMMÜD[Ar. < AMD] ile TAANNÜD[Ar. < İNÂD | çoğ. TAANNÜDÂT]
( Bir işi bilerek ve isteyerek yapma. İLE İnad etme, direnme, ayak direme. )
- TAMBUR[Ar. TANBÛR]/PANTUR[Sümerce] ile/ve YAYLI TAMBUR
( Türk müziğinin piyanosu olarak kabul görür. Havanın sıcak, soğuk ya da nemli oluşuna göre çıkardığı ses değişebilir. İLE/VE ... )
- TAMBUR[Ar. < TANBUR] ile TAMBUR[Fr.]
( Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay ya da mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı. İLE Silindir biçiminde kap. )
- TAMBURACI ile TAMBURÎ/TANBURÎ[Ar.]
( Tambura çalan ya da yapan kişi. İLE Tambur çalan kişi. )
- TAZMİNAT ile TANZİMAT
- TELKÎM[Ar. < LEMS] ile TELKÎN[Ar. çoğ. TELKÎNÂT]
( Lokma verme/yedirme[/verilme/yedirilme]. İLE Düşünce/fikir aşılama, kulağına koyma. | Yeniden Müslüman olan kişiye iman esaslarını anlatma. | Ölü gömüldükten sonra imamın söylediği dini sözler. )
- TELVÎM[Ar. < LEVM | çoğ. TELVİMÂT] ile TELVÎN[Ar. < LEVN | çoğ. TELVÎNÂT]
( Azarlama/azarlanma, paylama/paylanma, çekiştirme/çekiştirilme. İLE Renk verme, boyama/boyanma. )
- TEMÂSÜL[Ar. < MESL | çoğ. TEMÂSÜLÂT] ile TENÂSÜL[Ar. < NESL]
( Benzeme, benzeyiş.[MÜŞÂBEHET] | Kesirsiz bölme, kabul etme. İLE Birbirinden doğup üreme, türeme. )
- TENBEL değil TEMBEL
- TERHÎM[Ar. < RAHM, RAHUM, RAHÂMET] ile TERHÎM[Ar. < RAHMET, MERHAMET, RUHM/RUHUM | çoğ. TERHÎMÂT] ile TERHÎN[Ar. < REHN]
( Bir adı kısaltma. İLE "Allah, rahmet eylesin." sözünü söylemek. İLE Rehin olarak verme, emânet bırakma. )
- TEYEMMÜM[Ar. < YEMAM] ile TEYEMMÜN[Ar. < YÜMN]
( Su bulunmayan yerde su niyetiyle toprak, kum vb. şeylerle abdest alma. İLE Uğur sayma, uğur olarak kabul etme. )
- TİMBUKTU < TİN-BUKTU
( Mali'nin bir kenti. < [: Su kaynağının göbeği.] )
- ÜCÛM[Ar.] ile ÜCÛN[Ar.]
( Kale, palanka. İLE Suyun renginin ve tadının bozulması. )
- UNUT! değil/yerine UMUT/ÜMİT
- UYUŞUK/TEMBEL[Fars. < TENBEL] ile/ve/=/||/<> HIMBIL
- YALIM/YALIN ile YALIM
( Alev. İLE Bıçak gibi kesici araçların, keskin yüzü, keskinlik. )
- YAPMADI/M/N ile/değil YAPAMADI/M/N
- YAŞAM ile YAŞANTI
( LIFE vs. LIVING )
- YAŞIMDAYIM" değil YAŞINDAYIM
- YAYIN/LAMA ile YAYIM/LAMA
( Elektronik araçlarla gerçekleştirilen/sağlanan. İLE Kâğıt üzerine basılarak gerçekleştirilen/sağlanan. )
( BROADCAST vs. PUBLISHING )
- YOĞUN BAKIM ve/||/<>/> YOK'UM(YOĞUM)! BAKIN!
( Dün. VE/||/<>/> Bugün. )
- 100 KERE SÖYLEDİM değil (EN FAZLA) 2 YA DA 3 KEZ SÖYLEDİN!
- ZANBAK değil ZAMBAK
( Doğruları aşağıdaki biçimdedir! "..." bulunan yerlerde ayrık(yanlış) halini düşününüz! )
( YAZIM(İMLÂ) KILAVUZU! | KÖKENBİLİM/ETİMOLOJİ )
( Masumiyeti simgeler. )
( LILIUM )
- ADENOM[Yun.] ile ADENOPATİ[Fr.] ile ADENOİT[Fr.]
( Kansere dönüşmeyen zararsız ur. İLE Lenf bezlerinin her türlü hastalığı/bozukluğu. İLE Adenom görüntüsünde olan. )
- SAP ile SAMAN
( Bitkinin dal, yaprak, çiçek vb. bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. İLE Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan ufalanmış sapları. )
- TALİP[< TALEP] ile/ve/||/<>/> TALİM
- AÇILIM ile AÇILIŞ/KÜŞAT[Fars. < GUŞÂD]
( Açılma eylemi. | Bir yıldızla, gök eşleği arasındaki uzaklık. [Kuzey'e doğru olanı, eksi imiyle ölçülür.][Güneşin, bir yıldaki açılımı, -23 derece, 27 dakikadan; +23 derece, 27 dakikaya kadar değişir.] İLE Açılma eylemi ya da biçimi. | Yeni bir yapının, yerin ya da yeni bir kurumun çalışmaya başlaması. | Tavlada bir tür oyun. | Güzellik, hoşluk. )
- ANJİYOLOJİ[Fr.] ile ANJİYOM[Fr.] ile ANJİYOSKOP[Fr.]
( Anatominin dolaşım örgenlerini inceleyen bölümü. İLE Damarların çoğalmasından ileri gelen tehlikesiz ur. İLE Kılcal damarları yerinden çıkarmadan, canlı üzerinde inceleme yapmaya yarayan büyüteç. )
- ARTIRIM ile ARTIRMA ile ARTIŞ
( Bir şeyi idareli harcayarak onun bir bölümünü artırma işi, tasarruf. | Müzayedede artırma. İLE Artırma durumu. | Açık artırma. İLE Artma durumu. Çoğalma. | Harcandıktan sonra bir miktarının geri kalması. | Değerinin yükselmesi, fazlalaşması. )
- ARTIŞ/ARTIM:
İŞTEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİŞTEN
- DEYİ ile DEYİM ile DEYİŞ
( Dil, söz, im, mimik gibi anlatım araçlarının tümü. | Hristiyan felsefesinde, Tanrı kelâmını, kişilere ulaştıran oğul [Hz. İsa], logos. İLE Genellikle, gerçek anlamından az çok ayrı bir anlam taşıyan, kalıplaşmış anlatım. İLE Söyleme/anlatım biçimi. | Halk koşuğu/türküsü. | Bir kişinin, bir konuyla ilgili anlattıkları. )
( KELÂM ile TÂBİR ile ÜSLÛP | İFÂDE )
- DEYİŞ ile/ve DEYİM
- DOĞUM ile DOĞUŞ
- DOKUNUM ile DOKUNUŞ
( Çevremizdeki nesnelerin, sıcaklık/soğukluk, sertlik/yumuşaklık gibi niteliklerini, derimiz aracılığıyla bildiren duyarlık yeteneği. İLE Dokunmak eylemi ya da biçimi. | Dokuma ipliklerinin çaprazlama biçimi. )
( LAMİSE ile TEMAS )
- DURUM ile/ve/<> DURUŞ
- GÖSTERİM ile GÖSTERİŞ
( PROJECTION vs. DEMONSTRATING )
- GÖSTERİM ile GÖSTERİŞ
( Görüntülerin gösterici yardımıyla bir yüzeye yansıtılması işi. | Sinema, tiyatro, konser gibi sanat dallarında verilen gösterilerden her biri, seans. İLE Gösterme eylemi ya da biçimi. | Başkalarını aldatmak, şaşırtmak, korkutmak ya da kendini beğendirmek için birinin yaptığı yapay davranış. | Göze çarpıcı nitelik, göz alıcılık. )
- HEM-DEM[Fars.] ile HEM-DEST[Fars.]
( Sıkı fıkı, canciğer arkadaş. İLE Kuvvet kudrette beraber olan, el ele veren. | Ortak. | Kumaş dokuyuculukta bir çırağa, artık tek başına çalışabilecek seviyeye geldiğini bildiren beratı veren kişi. )
- İNGIMÂS[Ar.] ile İNGISÂS[Ar.] ile İNGITÂT[Ar.]
( Suya dalma. İLE Suya batma. İLE Suya dalma. )
- İRTEMEK ile İRTEŞ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Araştırmak. İLE Belirli bir konu üzerine kişiler arasında ortaya çıkan hesap sorma isteği. )
- KABAKLAMAK ile KABAKLAŞMAK ile KABAKLIK
( Ağaçların gençleşmesi için dallarını budamak. İLE Saçları dökülmek, dazlaklaşmak. | Taşıt lastiklerinin, dişleri aşınıp yüzeyi düz bir duruma gelmesi. İLE Karpuz ya da kavunun ham olma durumu. | Başın tüysüz ya da dazlak olma durumu. | Bilgisizlik, görgüsüzlük. )
- KALDIRAÇ/MANİVELA[İt. < MANOVELLA] ile KALDIRAN ile KALDIRICI ile KALDIRIM ile KALDIRIŞ ile KALDIRMAK
( Az bir kuvvet ile büyük bir yükü kaldırmaya yarayan, bir dayanma noktası üzerinde hareket edebilen, inip kalkabilen sert çubuk. İLE Bazı organları yukarıya doğru hareket ettiren kas. İLE Kriko. İLE Yaya kaldırımı. | Yollarda taşlarla yapılan döşeme. İLE Kaldırma işi. İLE Bulunduğu yerden almak. | Yukarı doğru hareket ettirmek. | Yükseltmek. | Ürün toplamak, taşımak. | Çekmek, taşımak. | Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek. | Hastayı hastaneye götürmek. | Tören yaparak ölüyü gömmek. | Toplamak. | Alıp başka yere götürmek. | Uyandırmak. | Piyasadan çekmek. | Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak. | Kaçırmak. | İyi etmek, iyileştirmek. | Bir şeyden çokça satın almak. | Tayin etmek, atamak. | Yok etmek, ortadan silmek. | Uygun gelmek, yakışmak. | Çalmak, aşırmak. )
- KARGIMA ile KARGIŞ[>< ALKIŞ]
( Birine, Tanrı'nın, insanın sevgi ve ilgisinden yoksun kalıp nefretine uğraması dileğinde bulunmak, ilenmek, kargışlamak, lanet etmek, lanetlemek. İLE Kargıma ya da bu amaçla söylenilen sözler, lanet, telin, beddua, ilenç. )
- KIZILCIK ile GERİMŞİK/GERMİŞİK
( ... İLE Yabani kızılcık. )
- MANHATTAN ile/değil SANHATTAN
( ... İLE/DEĞİL Şili'nin başkenti Santiago'da, yüksek binaların bulunduğu bölgeye verdikleri ad. )
( İLE/DEĞİL
)
- BİLFARZ/MİSAL/MESELÂ[Ar.]/ÖRNEĞİN/YANİ ile/değil/yerine SÖZGELİMİ/SÖZGELİŞİ
- MÜFHİM[Ar. < FAHM] ile MÜFHİŞ[Ar.]
( Ağız açtırmayan, susturan, yıldıran, ifhâm eden. İLE Kötü söz söyleyen. )
- NEFSİN:
ESİRİ ile/değil/yerine EMİRİ
- OTURUM ile OTURUŞ
( Bir meclis ya da kurulun, çözümlenmesi ve/ya da çözülmesi gereken sorunları görüşüp tartışmak üzere yaptığı toplantı, celse. | Yasama meclislerinin birleşimlerinden her biri. İLE Oturma eylemi ya da biçimi. )
- SAHV ile/ve MAHV
- ŞAKA-MAKA
- SARMA ile SARMAL/YILANKAVİ/HELİSEL/HELEZONİ[Ar., Yun.] ile SARMAN ile SARMAŞAN/SARILGAN ile SARMAŞIK
( Sarma eylemi. | Saran, içine alan şey. | Yaprak ya da başka şeylerle, içlik malzeme konup sarılarak yapılan yemek. | Güreşçinin, kendi ayağını, arkasında bulunan rakibin ayağının iç tarafına sokup dolaması. | Sarılarak yapılan. İLE Sarmal biçiminde olan. İLE Azman, iri. | Sarı tüylü kedi. İLE Sarılgan. İLE Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan, küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. )
- SERT ile/değil/yerine MERT
- TA'BÎR CAİZSE değil/yerine/= DEYİM YERİNDEYSE/DEYİŞ UYGUNSA
- TECESSÜM[Ar.] ile TECESSÜS[Ar.]
( Boyut kazanma, nesneleşme. | Görünmeye başlama, belirme. | Göz önüne gelme, canlanma. İLE Olağan/basit merak. | Yoklama, araştırma, dikkat ve çabayla araştırma. | Bir şeyin iç yüzünü araştırıp sırrını çözmeye çalışma. | Gözetleme. )
- TEMSİL/İYET ile TESLİM/İYET
- TESİS (ETMEK) ve/<> TEMİN (ETMEK)
- YARATMA ile YARATIM ile YARATIŞ
( Olmayan bir şeyi var etmek. | Anlak ve düşgücünden yararlanılarak, o zamana kadar görülmeyen, yeni bir şey ortaya koymak. | Olmasına, ortaya çıkmasına yol açmak, aracı olmak. İLE Yaratma eylemi. İLE Yaratma eylemi ya da biçimi. )
- YARIMI KADAR değil YARISI KADAR
- YÜKSELİM ile YÜKSELİŞ
( Bir yıldızın, gökküresindeki ekvator düzlemine göre açısal uzaklığı. İLE Yükselme eyleme ya da biçimi. )
- DERT ve/<> DERMAN
( DERMAN ARARDIM, DERDİME
DERDİM, BANA DERMAN İMİŞ
BURHAN ARARDIM, ASLIMA
ASLIM, BANA BURHAN İMİŞ )
( SÖYLEMEM KİMSEYE DERDİMİ,
DERMANIM OLMASIN DİYE! )
( Derdini bilen, dermanını bulmuş demektir. )
( Derdine derman olmayacak ortamda derdini konuşmak edepsizliktir! )
( I was seeking the recipe to my trouble...
I saw that, my trouble was the recipe...
I was seeking the evidence to my essense...
I saw that, my essense was the evidence... )
- IMPLANT[İng.] değil/yerine/= EKİT, DOKU EKİMİ
- KABARTI ile KABARTMA
( Tümsek, çıkıntı, kabarmış yer. İLE Kabartma işi. | Bir biçimin ya da bir süslemenin düz yüzey üzerindeki çıkıntısı. | Kil, alçı, taş vb. işlenebilir gereçleri girintili çıkıntılı yüzeyler durumunda biçimlendirerek yapılan yapıt, rölyef. | Kabartılarak yapılan. )
- KANIRMAK ile KANIRTMA ile KANIRTMAÇ
( Bir şeyi eğip zorlayarak yerinden çıkarmak ya da çıkarmaya çalışmak. İLE Kanırtma işi. İLE Bir şeyi kanırtmak için kullanılan değnek ya da araç, bir tür kaldıraç. )
- MESLEK LİSELERİNDE:
ALAN MESLEK PROGRAMI(AMP) ile/ve/||/<> ALAN TEKNİK PROGRAMI(ATP)
- MİKROBİYOTA ile/ve/||/<> MİKROBİYOM ile/ve/||/<> METAGENOM
( Mikropların[bakteri, arke, virüs, mantar] kimliği. İLE/VE||/<> Mikropların genetiği. İLE/VE||/<> ... )
( Bir organizmanın belirli bir bölgesinde ve bir arada yaşayan mikroorganizmalar topluluğu. İLE/VE||/<> Mikrobiyotada yer alan mikroorganizmaların genomlarının tümü. Mikrobiyotanın genetik nesnesi. İLE/VE||/<> Mikrobiyotayı oluşturan mikroorganizmaların DNA'larını birarada dizileyen deneysel yaklaşım. )
( )
- mRNA ile/ve/<> miRNA ile/ve/<> tRNA ile/ve/<> rRNA
( Messenger RNA. İLE/VE/<> Transfer RNA. İLE/VE/<> Ribozomal RNA. )
- MUHAKKIK[< TAHKİK] ile MÜDEKKİK[< TEDKİK]
( Konuyu delilleriyle bilen, açıklayan. İLE Delillerine delil getiren. Kanıtın kanıtla ispatı. Kılı kırk yaran. )
( isbat el-mesele bi-el-delil İLE isbat el-delil bi-el-delil )
- ORUM ile ORUT
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bir tutam ot. İLE Bir yıllık kurumuş ot. )
- SANTİAR[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAM[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAT[Fr.] ile/ve/<> SANTİLİTRE[Fr.] ile/ve/<> SANTİM[Fr.] ile/ve/<> SANTİMETRE[Fr.]
( Bir ar'ın, yüzde biri, bir metrekare. İLE/VE/<> Bir gramın, yüzde biri, bir desigramın onda biri. İLE/VE/<> Suyun, buz olma noktasını sıfır, buharlaşma noktasını 100 sayarak, arası, derece olarak adlandırılan yüz eşit kısma bölme yoluyla bulunan ısı ölçeği. İLE/VE/<> Bir litrenin, yüzde biri. İLE/VE/<> Herhangi bir birimin, yüzde biri. İLE/VE/<> Bir metrenin, yüzde biri. )
- TAKSÎM ile/ve/||/<>/> TAKSİT
- TEMBEL ile HAYLAZ/HAYTA/HAYMANA
( ... İLE Hoşa gitmeyen davranışlarda bulunan kişi. | Çalışma gücü varken çalışmayan, aylaklık eden. )
( HAYTA: Osmanlılar'ın ilk dönemlerinde, eyalet askerlerinin uc boylarında görevli sınıflarından biri. | Serseri, külhanbeyi, kabadayı. )
- TINGIR MINGIR ile LANGIR LUNGUR
( Kuru, çınlamalı ve yankılı bir sesle. İLE Metalsi bir ses çıkararak. | [mecaz] Dikkatsizce, savruk bir biçimde. )
- YAŞAM'DA:
ANLATIM ile/ve ANLAM
( Yaşam, anlatım ile anlamın birbirinden ayrılmasıyla aydınlanır. )
( The life gets the enlightenment by seperation of expression from meaning. )
( EXPOSITION/EXPRESSION vs./and MEANING (:IN LIFE) )
- AR ile/ve/||/<>/> VR ile/ve/||/<>/> MR
( Açıklamalarını burayı tıklayarak izleyebilirsiniz... )
- EM[Ar.] ile EV[Ar.]
- İŞLEM ile İŞLEV
- KÖVŞEK/KÖWŞEK ile KÖVÜRGEN/KÖWÜRGEN/KÖMÜRGEN[Oğuz]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( İyi mayalanmış hamurdan yapılan ekmek. İLE Dağ soğanı. )
- SAVT[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAMT[Ar.]
( Ses, sadâ[insan sesi], selen. | Bağırma, haykırma, çığlık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Susmak. )
- SÖYLEM ile SÖYLEV
- TRAMVA/YA değil TRAVMA/YA
- ANLAM-ANLAYIŞ ile/ve/<> KAVRAM-KAVRAYIŞ
( MEANING-PARADIGM vs./and/<> CONCEPT-COMPREHENSION )
- DENEY ile/ve/değil DENEME
- DUYUMSADIKLARIMIZ:
SOMUT değil SOYUT
- MİTİK ile/ve/<> YİTİK
- SOMUT EMEK ile/ve/||/<> SOYUT EMEK
( Kullanım değeri. İLE/VE/||/<> Değişim değeri. )
- GELENEK:
SOMUT ile/ve/||/<>/< SOYUT
( İçi boş. İLE/VE/||/<>/< Evrensel. )
- SOMUT GERÇEKLİK ile/ve SOYUT GERÇEKLİK
( Batı'nın yaklaşımı. İLE/VE Doğu'nun yaklaşımı. )
- SOYUT EVRENSELLER ile/ve SOMUT EVRENSELLER
- SOYUT TÜMEL ile/ve/<>/> SOMUT TÜMEL
( İdea. İLE/VE/<>/> İdeal. )
- SOYUT ile SOMUT
( Soyut, AKIL'ın alanıdır. Varlık-Yokluk, Birlik-Çokluk gibi kavramlardır soyut olanlar. | İlişkisizlik. İLE İlkesine/yasasına göre işleyen olgu. | Duyunun kavramlaştırılması. | Kavram çiftleri arasındaki ilişki. | Ayrımların birliği. )
( BAZI SOYUTLAR:
* AHLÂK
* CEBİR
* MÛSİKÎ
* METAFİZİK )
( Saltık[mutlak]. İLE Göreli. )
( ABSTRACT vs. CONCRETE )
( CONCRET avec ABSTRAIT )
( KONKRET mit ABSTRAKT )
( CONCRETO con ABSTRACTO )
( CONCRETO con ASTRATTO )
( MÜCERRED ile/ve MÜŞAHHAS )
- UZAM/UZAY <-> ZAMAN <-> ÖZDEK <-> DEVİM <-> İVME <-> GÜÇ
- UZAM/DÜZLEM/HAYYİZ/VÜSAT[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> UZAY
( Belirli noktalar toplamı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/|||/<>/> Tüm noktalar toplamı. )
( Tanımla(n)mayla. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/|||/<>/> ... )
( Dışta. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/|||/<>/> İçte. )
( İçte yok. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/|||/<>/> Dışta yok. )
( [not] PLANE vs./and/but/||/<>/> SPACE
SPACE instead of PLANE )
- VATM[Ar.] ile VATY[Ar.]
( Ayakla çiğneme. | Perdeyi salıverme. İLE Ayakla çiğneme. | Birleşme, birlikte olma, eşeysel ilişkiye girme. )
- ATIYORUM/Z değil ATF EDİYORUM/Z
- DÜMEN ile/değil/yerine/>< DÜZEN
- HİMMET ile/ve/<>/< HİKMET ile/ve/<>/< HİZMET
( Yardım. İLE/VE/<> Bereket. İLE/VE/<> İç yardım. )
( İSLÂM: Allah'ın emirlerine tâzim, kullarına hizmet. )
( BABA, HİMMET! OĞLUM, HİZMET! )
( BİN'E HİZMET, BİR'DEN HİMMET )
( GÖRÜNMEYENE HİZMET
GÖRÜNENDEN HİZMET
[GÖRÜNENE HİZMET, GÖRÜNMEYENDEN HİMMET] )
( Onu bile, kurtuluşa erdirmek üzere hizmet et! )
( Hizmet edersen, himmet edilirsin! )
itibariyle 388 başlık/FaRk ile birlikte,
474 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(1/2)
- AÇIKLAMA ile AÇIMLAMA
( İZAH ile ŞERH, TEŞRİH )
- AÇILIM ile AÇILIŞ/KÜŞAT[Fars. < GUŞÂD]
( Açılma eylemi. | Bir yıldızla, gök eşleği arasındaki uzaklık. [Kuzey'e doğru olanı, eksi imiyle ölçülür.][Güneşin, bir yıldaki açılımı, -23 derece, 27 dakikadan; +23 derece, 27 dakikaya kadar değişir.] İLE Açılma eylemi ya da biçimi. | Yeni bir yapının, yerin ya da yeni bir kurumun çalışmaya başlaması. | Tavlada bir tür oyun. | Güzellik, hoşluk. )
- ADAMINA GÖRE ile/değil/yerine ÂDÂBINA GÖRE
- ADA(N)MAK ile/ve VAKFETMEK
( TO (GET) DEVOTE vs./and TO DONATE )
- ADENOM[Yun.] ile ADENOPATİ[Fr.] ile ADENOİT[Fr.]
( Kansere dönüşmeyen zararsız ur. İLE Lenf bezlerinin her türlü hastalığı/bozukluğu. İLE Adenom görüntüsünde olan. )