
KIRKAYAK
Hayvanlar kendi aralarında günlük faaliyetlerini devam ettirmelerinin yanısıra, zaman zaman çeşitli sosyal etkinlikler de düzenliyorlar. Kimisi şarkı söylüyor, kimisi tiyatro, taklit, kimisi dans ederek hep birlikte eğleniyorlar. Fakat içlerinde biri bunlardan hiç memnun değil. KURBAĞA! Bu kurbağanın hiç sevmediği biri var. O da bu gösterilerde en yetenekli, en usta, herkesin gönlünde taht kurmuş, en başarılı dansçı olan KIRKAYAK. Fakat bir türlü Kırkayak'ın başarısını kabullenemeyen kurbağa her fırsatta onu kötüler, ona çeşitli tuzaklar kurar ve hiçbirinde de başarılı olamaz. Yine bir gün evinde oturmuş, nasıl bir tuzak kursam da artık bir daha hiç dans edemese diye düşünürken kafasında adice (kendi açısından parlak) bir fikir belirir. Alır kağıdı kalemi eline, üç sayfalık bir mektup yazar.
İlk iki sayfa övgü dolu sözlerle doludur;
" Ben, sizi çok beğenen bir hayranınızım. Tüm gösterilerinizi kaçırmadan izlerim. Arkadaşlarıma da hep anlatırım sizin ne kadar yetenekli, ne kadar usta olduğunuzu. Bence hiç kimse sizin kadar iyi dans edemez. En iyisi sizsiniz. Sizi kutluyorum ve başarılar diliyorum." Üçüncü sayfaya geldiğinde tüm bu övgülerin ardından bir soru gelir.
"Gerçekten çok çok iyisiniz. Bir profesyonelsiniz. Fakat nasıl oluyor da, kırk ayağınızı birden, karıştırmadan, bu kadar iyi dans edebiliyorsunuz?"
Böyle bir soruyla kafası karışan Kırkayak artık bir daha dans edemez noktaya gelir.
Düşündürdükleri;
- Hayatımızda bir tümcenin, bir sözcüğün, ne kadar etkili olabildiği;
- Konuştuklarımızın ve yaptıklarımızın ne derecede etkili olabildiği;
- Bazı bilgileri zamanında, yerinde, kişiye ve olaylara göre değerlendirme gibi büyük sorumluluğumuzun olduğu;.
- Kişileri ve kitleleri maniple etmek gibi bir hataya düşmemek gerektiği.
İlk iki sayfa övgü dolu sözlerle doludur;
" Ben, sizi çok beğenen bir hayranınızım. Tüm gösterilerinizi kaçırmadan izlerim. Arkadaşlarıma da hep anlatırım sizin ne kadar yetenekli, ne kadar usta olduğunuzu. Bence hiç kimse sizin kadar iyi dans edemez. En iyisi sizsiniz. Sizi kutluyorum ve başarılar diliyorum." Üçüncü sayfaya geldiğinde tüm bu övgülerin ardından bir soru gelir.
"Gerçekten çok çok iyisiniz. Bir profesyonelsiniz. Fakat nasıl oluyor da, kırk ayağınızı birden, karıştırmadan, bu kadar iyi dans edebiliyorsunuz?"
Böyle bir soruyla kafası karışan Kırkayak artık bir daha dans edemez noktaya gelir.
Düşündürdükleri;
- Hayatımızda bir tümcenin, bir sözcüğün, ne kadar etkili olabildiği;
- Konuştuklarımızın ve yaptıklarımızın ne derecede etkili olabildiği;
- Bazı bilgileri zamanında, yerinde, kişiye ve olaylara göre değerlendirme gibi büyük sorumluluğumuzun olduğu;.
- Kişileri ve kitleleri maniple etmek gibi bir hataya düşmemek gerektiği.