Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

DENİZ'de (/DENİZCİLİK'te)

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)

Dünya Deniz Çayırları Günü (02 Mart)

Denizcilik Günü (bazı ülkelerde) (17 Mart)

Deniz Şehitlerini Anma Günü (04 Nisan)

Dünya Deniz Kaplumbağaları Günü (16 Haziran)

Denizcilik ve Kabotaj Bayramı (01 Temmuz)

Deniz Günü (Japonya'da)
(Temmuz'un ilk ya da ikinci Pazartesi'si)

Dünya Denizcilik Günü (24 Eylül)

Preveze Deniz Zaferi ve Deniz Kuvvetleri Günü (27 Eylül 1538)

Deniz Astsubay Okulu'nun kuruluşu (17 Kasım 1890)

Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi'nin Kuruluşu (18 Kasım 1773)



EN SON YAPILMIŞ OLAN EKLEMELER
[ 06 March - 30 April 2025 arasında... ]

[30 April 2025]
Bugün itibariyle yapılmış olan eklemeler aşağıdaki gibidir.
[ 06 March - 30 April 2025 arasında... ]
( 16 yeni ekleme, 12 katkı(bilgi/açıklama) )

- ARKEOLOJİ ile/ve/||/<>/> DENEYSEL ARKEOLOJİ
[Eklenme Tarih ve Saati: 30 April | 14:36 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71643(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( )

- TUFAN ile TAYFUN[İng. TYPHOON][ŞİDDETLİ KASIRGA]
[Eklenme Tarih ve Saati: 28 April | 02:42 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71628(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Şiddetli yağmur. | Çok yoğun ya da şiddetli şey. İLE Okyanuslarda, Çin Denizi ile Hint Denizi'nde görülen, dünyanın dönüş [saat] yönüne zıt olarak, Doğu'dan, Batı'ya doğru oluşan, güçlü kasırga. )

- TOPUK ile TOPUK
[Eklenme Tarih ve Saati: 18 April | 23:20 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71554(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( İnsan ayağının toparlakça olan alt arka bölümü. | Ökçe. | Belirli bir amaçla kazılmaksızın asıl yerinde bırakılan kömür bloku ya da cevher kütlesi. | Akarsu ağzının az ilerisinde oluşan kum birikintisi. | Sütun ve direklerin alt bölümü. İLE Kaçmak. )

- İZMARİT" değil/yerine/= MENEKŞE
[Eklenme Tarih ve Saati: 14 April | 11:52 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71536(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- DENGE ile/ve/||/<> JİROSKOP/GYROSCOPE[İng.]
[Eklenme Tarih ve Saati: 13 April | 14:40 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71522(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- DÖRT TARAFI "DENİZLERLE" değil DENİZLE KAPLI
[Eklenme Tarih ve Saati: 20 March | 14:58 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71400(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- OLUK/OLUQ ile OLUK/OLUQ / OLAK/OLAQ ile OLUK/OLUQ ile OLUK/OLUQ ile OLUT ile OPRI ile OYTURMAK/OYTURMAQ ile OYUŞMAK/OYUŞMAQ ile OYULMAK/OYULMAQ ile OYUQ[Oğuz]
[< <a href="https://www.FaRkLaR.net/divanlugatturk" target="_blank">Divân-ü Lugât-it-Türk</a>]

[Eklenme Tarih ve Saati: 16 March | 17:11 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71337(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Dayanıklı, azimli kişi. İLE Ağaç kütüğünün içi oyularak yapılmış herhangi bir şey. | Yalak. İLE Küçük kayık.[Ağaç kütüğünün içi oyularak yapılmış olan.] İLE Eskimiş ve yıpranmış [giyecek]. İLE Yetişkin. | Olgunluk evresini yaşayan kişi. İLE Çukur ya da oyuk. İLE İçini boşaltmak. İLE İçini boşaltmada karşılıklılık, yardımlaşma. İLE Zeminin/toprağın çökmesi. İLE Korkuluk. | Yolu işaret eden taş. )

- KÜRGEK ile KÜRGEK
[< <a href="https://www.FaRkLaR.net/divanlugatturk" target="_blank">Divân-ü Lugât-it-Türk</a>]

[Eklenme Tarih ve Saati: 15 March | 21:24 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71255(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Sandal küreği. İLE Toprağı kazmaya ya da kar küremeye yarayan her tür kürek. )

- MÂ-İ CÂRİ ile/||/<> MÂ-İ LEZÎZ ile/||/<> LEB-İ DERYA
[Eklenme Tarih ve Saati: 13 March | 02:01 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71131(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Akarsu. İLE/||/<> İçilecek su, lezzetli su, memba suyu. İLE/||/<> Deniz kenarı, sahil. )

- AQU-/AQUA- ile/||/<> HYDR-/HYDRO- ile/||/<> HYDRA- ile/||/<> CHYL-/CHYLİ-/CHYLO- ile/||/<> BALNEO-
[Eklenme Tarih ve Saati: 08 March | 16:42 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/70923(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Su. İLE/||/<> Su. İLE/||/<> Su ile ilgili. İLE/||/<> Kilüs, su, lenfle ilgili, akkanla ilgili. İLE/||/<> Banyo. )

- SU ve/||/<>/> İSTANBUL SU KÜLLİYATI
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 March | 17:01 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/70866(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Mustafa İnce*
( Literatür Dergisi Türk Bilim Tarihi )

 

Giriş

Osmanlı dönemi İstanbul'una dair arşiv belgelerinin tıpkıbasımı konusunda, son yıllarda önemli kaynaklar yayınlandı. Bunlar arasında İstanbul Su Külliyatı , İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) Arşivi'nde bulunan Vakıf Su Defterleri ve Eyüp kadı sicilleri içinde yer alıp su ile ilgili işlemler için tutulmuş Mâ-i Lezîz Defterleri 'nin tıpkıbasımını ve transkripsiyonunu okuyucuya sunan tam bir defter serisi olarak araştırmacılara sunulmuş bulunuyor. Bu iki kaynağa ek olarak, Vakıf Su Tahlilleri başlığı altında yayınlanan iki ciltlik tahlil çalışması da Külliyat 'a dahil edilmiştir. İlk cildi 1997 yılında ve 34. ve son cildi 1 ( Suyolcu III ) 2003 yılında yayınlanan Külliyat , benzer çalışmaları da gerçekleştiren İstanbul Araştırmaları Merkezi 2 bünyesindeki bir grup akademisyen, uzman ve araştırmacının ortak çalışmasının bir ürünü olarak akademik dünyaya kazandırıldı. 3

Çalışma, benzer eserlerde de kullanılagelen yayın metoduyla okuyucuya sunulmuştur: Her belgenin başında belgenin bir özeti yer almakta, özetin yanında sırasıyla defterin numarası, sayfa numarası ve belge numarası bulunmaktadır. Kitap formatında hazırlanan bu ciltlerin yanısıra araştırmacılar sözkonusu külliyata internet ortamında İstanbul Su Arşivi Veritabanı adı altında da erişebilmektedir. 4 Ücretsiz olarak hizmet veren bu internet sitesinde araştırmacı sorguladığı belgeleri adına açtığı hesaba kaydedebilmektedir. Kaynaklara kitaptan ulaşanlar için ilgili cildin başında ana ve alt konular tablosu ve sonunda da ayrıntılı bir indeks mevcuttur. 34 ciltten oluşan bu defter serilerinin içeriğine geçmeden önce, İstanbul'un su tarihiyle ilgili kısa bir bilgi vermek yerinde olacaktır.

 

1-İstanbul'un Kısa Su Tarihi

Roma ve Bizans döneminde İstanbul'un su ihtiyacı, Hadrianus döneminde (117-138), Istıranca dağlarından; Konstantinus döneminde (324-337) yine Istırancalardan; Valens döneminde (364-378) Belgrad Ormanları'ndan; ve Theodosius döneminde (379-395) yine Belgrad Ormanları'ndan şehre su sağlayan toplam dört ana su kaynağından karşılanıyordu. 5 Bizans döneminde 7. ve 8. yüzyıllarda, şehir surları dışında kalan Romalılardan kalma su tesisleri doğal afetler ve saldırılar sonucu ağır hasarlar görmüş ve kullanılamaz hale gelmişti. Özellikle 4. ve 5. yüzyıllarda yapımına ağırlık verilen kapalı ve açık sarnıçlar, Bizans döneminde şehrin dış su kaynaklarına bağımlılığını azaltmak için başvurulan yöntemler olarak göze çarpmaktadır. Nitekim, 1204'teki Latin istilasından sonra, şehre dışardan su sağlayan isale hatları tamamen kullanılamaz hale gelmişti. 6

Fetih'ten sonra onarılarak Fatih ve Turunçlu suyolları adlarıyla anılmaya başlanan eski kaynakların yanısıra Halkalı suları da şehre yeniden su vermeye başlamıştır. İstanbul'daki ikinci önemli su altyapı inşa hamlesi, şehirde geniş çaplı bir imar faaliyetine de sahne olan Kanuni devrinde (1520-1566) ve özellikle Mimar Sinan gözetiminde 1554-1563 yılları arasında inşaatı tamamlanan Kırkçeşme suyollarının yapımıdır.

Osmanlı Devleti, Roma ve Bizans'tan kalan büyük oranda kaybolmuş ve metruk su yapılarını, kendi oluşturduğu yeni su altyapı sistemine dahil etmişti. Diger taraftan, Osmanlı sistemi iki önemli yenilik ihtiva ediyordu: Teşkilat ve işletme vakıf yapısı altında örgütlenmekle birlikte, "siyasi otoritenin yakın gözetimi altında, ancak özel vakıf hukuku içinde işliyordu." 7

Fetih arefesinde nüfusu 50.000 olarak tahmin edilen İstanbul'da, 1477'de mevcut hane sayısı 16.326 olarak tespit edilmiş, ancak özellikle Haliç'in kuzeyinde yeni gelişen Tophane, Fındıklı, Cihangir ve Kasımpaşa gibi mahallelerle hane sayısı 1535'te yürütülen tahrirde 80.000'e ulaşmıştı. 8 Robert Mantran'ın 600.000-700.000 olarak hesap ettiği 17. yüzyıl İstanbul ve diğer üç kadılığın nüfusunda, 18. yüzyıldaki en önemli artış Galata-Pera bölgesinde olmuştu. 9 Hızla artan nüfusa karşın Kırkçeşme ve Halkalı suyollarının İstanbul suriçine su sağlayan temel kaynak olarak yetersiz kalması üzerine, 18. yüzyılda Taksim Suları devreye girmiştir. Kasımpaşa, Galata, Beyoğlu, Beşiktaş, Ortaköy ve Boğaziçi'ndeki artan nüfus baskısı sonucu kronikleşen su ihtiyacını karşılamak amacıyla III. Ahmet devrinde başlatılan inşaat faaliyeti 1839'a dek sürmüştür. 10

Aynı yüzyıllarda, şehrin Anadolu yakasındaki su ihtiyacı Kayışdağı, Atikvalide, Küçük Çamlıca, Alemdağ, Karakulak ve Beykoz mevkilerinden bağlanan isale hatları ile karşılanıyordu. Böylece dört kadılıktan (Suriçi, Eyüp, Galata ve Üsküdar) oluşan İstanbul'un su ihtiyacı 19. yüzyılın ilk yarısına kadar bu kaynaklarla karşılanmaya çalışılmıştı. 1902 yılında, bu kaynaklara II. Abdülhamit devrinde oluşturulan Hamidiye (Kağıthane) su şebekesi eklenecekti.

1844'te 391.000 olan şehir nüfusu, yüzyıl sonunda yaklaşık olarak 850.000 civarında idi. 11 19. yüzyılın ikinci yarısında, mevcut kaynakların şehre yetmemesi üzerine yeni kaynak arayışlarının ortaya çıktığını görmekteyiz. Özellikle 1854'te modern belediyenin kurulmasıyla birlikte gerçekleştirilen yeni imar planları ve faaliyetleri, Beyoğlu bölgesinde ( Altıncı Daire-i Belediye ) yeni inşa edilen binalara basınçlı su sağlamayı zorunlu kılıyordu. İki özel girişimci, Mühendis Ternau Bey ve Hariciye Teşrifatçıbaşısı Kamil Bey 1874'te aldıkları su imtiyazını, 1881/1882'de Dersaadet Anonim Su Şirketi' ne, ya da daha meşhur ismiyle Terkos Şirketi' ne, devretmişlerdi. Bununla birlikte İstanbul'a Terkos'tan su isalesi ancak 1890'dan sonra sağlanabilmiştir. Bir Fransız şirketinin temsilcisi olan Karabet Sıvacıyan, Anadolu yakasına Elmalı deresinden su sağlayan Üsküdar-Kadıköy su şirketi kurma imtiyazını 1888'de aldı ve bu hakkı ertesi yıl Elmalı (Üsküdar-Kadıköy) Osmanlı Anonim Su Şirketi 'ne devretti. 12 Bu şirket, 1893'te Elmalı barajını inşa ederek Anadolu yakasında bir su şebekesi kurmuştur.

1854-1855 (h.1271) yılından itibaren vakıf sular kiralanmaya başlanmış ve bir masura suyun kirası yıllık otuz kuruş olarak belirlenmiştir. 13 XIX. yüzyılın ikinci yarısı, İstanbul suları için idari yönden birtakım değişikliklere sahne olacaktı. 1868 yılında çırarılan bir nizamname ile, su işlerinin idaresi Maliye ve Evkaf Nezareti'nden alınıp yapısı yenilenen İstanbul Şehremaneti'ne devredilmiştir. 14 Ancak, mali sıkıntılar, teşkilatın yetersizliği ve yetki karmaşasından dolayı su idaresinde başaralı olamayan belediye, II. Meşrutiyet döneminde suların idaresini tekrar vakıflara bırakmak zorunda kalmıştı. 15

İstanbul Şehremaneti 3 Nisan 1930'da çıkarılan Belediye Kanunu'na kadar, 1876 yılında çıkarılan Belediye Kanunu ile ademi merkeziyetçi, 1912'de çıkarılan kanun ile de merkeziyetçi bir idare tecrübesinden geçecekti. Cumhuriyet devrinde ise, eserlerinde sık sık belediye örgütünün merkezi idareden müstakil bir yapıda teşkilatlanmasının önemini vurgulayan Osman Nuri Ergin'in ifade ettiği gibi, vakıflar (bu arada su vakıfları) vatandaşlar arasında dayanışmayı ( tesanüd ) engelleyici bir unsur olarak görüldüğünden, bunların görev ve yetkilerinin belediyelere devri öngörülüyordu. 16 Sözkonusu dönemde tüm dünya da etkili olan, ekonomik buhranı da yaşayan ve devletleştirme faaliyetleri hız kazanan Türkiye'de, sahipleri yabancı, imtiyazlı su şirketlerinin varlığı da ayrı bir rahatsızlık unsuruydu.

Cumhuriyet'ten sonra Terkos Şirketi'nin adı İstanbul Türk Anonim Su Şirketi olarak değiştirilmiş, 1932'de Terkos imtiyazı devlet tarafından satın alınıp, bu imtiyaz 1933'te kurulan İstanbul Sular İdaresi 'ne verilmiştir. Terkos sularının işletilmesinin yanında, önceleri vakıflar idaresinde iken 1926'da İstanbul Belediye'sine devredilen vakıf suların da bu idare bünyesinde toplanmasıyla İstanbul'un su işleri idaresi büyük oranda merkezileştirilmiş oldu. Üsküdar-Kadıköy imtiyazının devletleştirilmesiyle de bu süreç tamamlanmıştır. 17

 

2- KAYNAKLAR

2-A (III., IV., VIII., IX., X., XV., XVI., XVII., XVIII., XIX. ve XX.) 18 İSTANBUL ŞER'İYE SİCİLLERİ: MÂ-İ LEZÎZ DEFTERLERİ

İstanbul'daki mevcut sular mülk (özel) ya da vakıf olmak üzere iki hukuki statüden birinde bulunuyordu. Ancak suların çok önemli bir bölümü vakıf statüsündeydi. Padişahlar, hanedan mensupları, devlet erkanı ve halktan hayırseverler birçok su vakıfları kurmuşlardı. Su sahipleri mevcut suyollarını, kullanabiliyorlar ancak bunun için belirli bir miktar suyu ana hatta bırakmaları gerekiyordu.

Vakıf sulara temessük ile mülk sulara ise Eyüp Mahkemesi'nden alınan hüccet ile tasarruf olunabiliyordu. 19Mülhak/katmasular (bir kaynaktan çıkarılıp ana isale hattına bağlanan sular) ister özel bir şahıs tarafından isterse de bir vakıf tarafından kullanılacak olsun, bir mahalle bağlanmadan önce erbab-ı miyâh yada ehl-i vukûf olarak adlandırılan bir grup resmi görevlinin gözetiminde yürütülen ve İstanbul'daki tüm su işlerine bakan Eyüp Mahkemesi'nin düzenlediği bir keşif hüccet iyle tescil ediliyordu . Bu hüccet suyu kimin çıkardığını, suyun çıkış mahallini, içinden geçtiği isale hattını ve ait olduğu vakfı, suyun miktarını ve mecrâ hakkı olarak adlandırılan suyun istenen mahalle bağlanma hizmetinin karşılığı olarak, suyoluna bırakılan su miktarını ayrıntılı olarak tesbit ediyordu. Ma-i Leziz Defterleri İstanbul Müftülüğü Şer'iye Sicilleri Arşivi Havâss-ı Refî'a (Eyüp) Mahkemesi sicil defterleri arasında yer alan 258, 280, 285, 293, 299, 314, 323, 331, 351, 357, 367, 404, 412, 439 nolu 1786-1837 yılları arasında tutulan toplam 14 defterdeki hüccetleri içermektedir. Ancak proje başlangıcında Şer'iye Sicilleri Arşivi Kataloğu'nda varlığı tespit edilen 257 numaralı defter henüz bulunabilmiş değildir.

Eyüp Kadılığı su keşf hücceti düzenlemenin yanısıra Haslar bölgesine gelen suyun alım-satımı, dağıtımı, devir ve intikali gibi suyla ilgili tüm işlemlere de bakıyordu. Mahkeme bu görevini 1837 yılına kadar sürdürmüş, bu tarihten sonra yetkisi Evkaf Hazinesi'ne devredilmiş, ve daha sonraları binalara olduğu gibi sulara da mülkiyet belgesi olarak Senedat-ı Umumiye İdaresi'nden Sened-i Hakani verilmeye başlanmıştır. 20 Bu sebeple, Mâ-i Lezîz Defterleri 'nin kayıtları kronolojik olarak 1837 yılında son bulur. Bu tarihten sonra Eyüp Mahkemesi'nin yetkisi II. Mahmut devrinde kurulan Evkaf-ı Hümayun Mahkemesi'ne devredilmişti. 21

Mâ-i Lezîz Defterleri araştırmacılara 18. yüzyılın ilk yarısı ve 19. yüzyılın ilk yarında mahkemelerden hüccet alma işleminin çok yaygın olduğu şeklinde bir izlenim bırakmaktadır. Söz konusu dönemde İstanbul'un iaşesiyle ilgili çok büyük sorunların yaşandığı bilinen bir gerçektir. Bunun yanında sık sık başvurulan tağşişler ve bunun yol açtığı enflasyon İstanbul'un hızla artan nüfusunun su ihtiyacını karşılamada daha büyük sorunlara yol açmış olmalıdır. Bu ortamda özel şahısların ve vakıfların ellerindeki kısıtlı su imkanlarını korumak için bunları mahkemelerde tescil ettirme endişelerinin artması da anlaşılır kabul edilmelidir. Bu yönüyle su için alınan hüccetler, gedik 'in esnaf arasında yaygınlaşmasına benzer paralel bir süreç izlemiş olabilir. Ancak, kesin bir yargıya varmak için Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün elinde bulunan ve çok daha geniş bir zaman aralığındaki kayıtları içeren kayıtların araştırmacılara sunulmasını beklemek daha uygun olacaktır.

 

2-B VAKIF SU DEFTERLERİ

Vakıf su defterleri, Külliyat 'ın ikinci kaynağını oluşturmaktadır. Bu kayıtlar Su Nezareti'nde tutulan defterlerden oluşmaktadır. Kanuni devrinden itibaren mimarbaşılıkla içiçe olduğu tahmin edilen su nazırının görevi, kentin su ihtiyacının karşılanması ile ilgili her türlü işi içeriyordu. Su ile ilgili müstakil bir nezaretin kurulması XIX. yüzyılda gerçekleşmiştir. Ancak, vakıfların yönetiminin ve gelirlerinin merkezileştirilmesi amacıyla 1826'da kurulan Evkaf-ı Hümayun Nezareti , II. Mahmut devrinde kurulan Su Nezareti'nin denetimindeki suların yönetimini 1835 yılında devraldı. Birçok altbirimi haiz olan Evkaf Nezareti'nin altında Mahkeme-i Evkaf da bulunmakta idi. 22 Kuruluşu muhtemelen 1837'den sonra olan bu mahkeme, yukarıda da belirtildiği gibi Eyüp Mahkemesi'nin su ile ilgili tüm yetkilerini devralmıştır.

Vakıf Su Defterleri'nin, genel olarak defterlerin arşivdeki sırasına göre yayınlanmasına karşın, bazı defterlerde bu sıraya dikkat edilmemiş, bunun yerine ciltlerin sayfa sayısının standardizasyonunu sağlamak amacıyla uygun hacimli defterler birleştirilerek beraber yayınlanmıştır. Ancak, bu durum, her belgenin başında işaret edilen defter ve belge numaraları vasıtasıyla bir karışıklığa mahal bırakmamıştır.

 

I. Hatt-ı Hümâyûn (1667-1807) 23

Bir numaralı Vakıf Su Defter'i olan Hatt-ı Hümâyûn , 1577-1804 tarihleri arasında 368 adet katma suyun keşifleri yapıldıktan ve mahkemeden hüccetleri alındıktan sonra verilen veya bir mahalle su bağlanması için verilen berat, ya da Hatt-ı Hümâyûn kayıtlarını içerir. Defterin girişinde yayıncı tarafından hazırlanan ayrıntılı bir tabloda, ana ve alt konular gösterilmiştir. Tablonun bize gösterdiğine göre, en büyük alıcılar evlerdi. Bu defterde, vakıflar gibi özel şahısların da ana isale hattına yaptıkları katmaların kayıtları ve kendilerinin bundan ne şekilde faydalanacakları, su satışları, devirleri ve intikali işlemleri gösterilmiştir.

 

II. İlmuhaber 1 (1673-1871), V. İlmuhaber 2 (1700-1871) , VI. İlmuhaber 3 (1606-1901), VII. İlmuhaber 4 (1856-1928)

Su sahibleri, mahkemeden aldıkları hüccetlerle, Başmuhasebe 'ye geldiklerinde kendilerine bu konudaki ilmuhaberin bir sureti veriliyordu. 24 Başmuhasebeden çıkan suret ya da ilmühaber Su Nazırı Defterleri'ne kaydolunuyordu. 25

Su ile ilgili ilmuhaberler İSKİ arşivinde Vakıf Su Defterleri I, II, III, IV, V, VI ve XVIII nolu defterlerde olmak üzere toplam yedi cillt olarak mevcuttur. Ancak bunlar okuyucuya dört cilt halinde sunulmuştur. İlmuhaber ciltlerinde çeşitli kurumlar arasında su alım-satım, devir, hibe, intikal gibi işlemler için yazışma kayıtları bulunmaktadır. Bunların yanında künk yada kuyu nizamı yada hanım sultanların vakfettikleri suların kayıtları da yer alabilmektedir. Ciltlerin başında birer fihrist yer almaktadır. İlmuhaber I 1673-1871 (ağırlıklı olarak 1820-1830 yıllarından); İlmuhaber II 1700-1871 (XIIIV. yüzyılın ilk yarısı ve XIX. yüzyılın ilk yarısından; İlmuhaber III 1606-1901 (ağırlıklı olarak XIIIV. yüzyılın sonu ve XIX. yüzyılın ilk yarısından; ve İlmuhaber IV 1856-1928 (ağırlıklı olarak XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyılın ilk yıllarından) ilmuhaber kayıtlarını içermektedir.

İlmuhaber , İstanbul'un su tarihiyle ilgilenenlerın yanısıra şehir tarihçileri ve sosyo-iktisadi tarihle ilgilenenler kadar siyasi tarihçilerin ilgisini çekecek belgeleri de içermektedir. Özellikle İlmuhaber IV'ün içinde, vakıf sistemine dayanan klasik Osmanlı su sisteminin değişimi/dönüşümü, modernleşmesi ve Cumhuriyet'e intikaliyle ilgili çarpıcı belgeler yer almaktadır. 1928'e kadar düzenli olarak tutulan bu defter kayıtlarından anlaşıldığı üzere, henüz saltanatın resmi olarak kaldırmış olmamasına rağmen, Ankara'daki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin vakıflar ile ilgili genelgeleri Payitaht'ta hukuki olarak tanınıyordu. Nitekim saltanat makamını 1 Kasım 1922'de resmen kaldıran Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin Şer'iye ve Evkaf Vekaleti'nin İstanbul'daki vakıflar ile ilgili 16 Kasım 1922'de yayınladığı genelgesinin bir sureti de İlmühaber IV'te yer almaktadır. 26 Sözkonusu genelge kayıt defterlerinin eskiden olduğu gibi tutulmaya devam ettirilmesini önemle vurguluyordu.

Cumhuriyet'in ilanından sonra da su defterleri eskiden olduğu gibi tutulmaktaydı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 28 Nisan 1926 tarihli vakıf sularıyla ilgili kanunu vakıf sularının bir envanterinin çıkarılması için reyhânî ve dîvânî kırma hattı ile yazılmış vakfiye suretlerini kaydetmek üzere vukufu bulunan bir memurun istihdam edilmesini öngörüyordu. 27

 

XI. Kırkçeşme Suları 1 (1792-1912), XII. Kırkçeşme Suları 2 (1811-1921)

1792-1912 yılları arasındaki kayıtları içeren Cilt I'in giriş kısmında bir fihrist yer almakta ve alım-satım, devir, intikal, temessük ve hamiş-i temmessük ve sened-i Hakani kayıtlarını içermektedir. Son kısmında Sadrazam Derviş Mehmed Paşa vakfının musakkafat defterinin bir sureti yer almaktadır. Buradan, bu vakfın elinde bulunan su kaynaklarının miktarı, bunları kimlerin kullandığı (müşterileri) ve topladığı ücretler görülebilmektedir. Cilt II'de de benzer konulardaki belgelerin 1811-1921 arasındaki kayıtları yer almaktadır. Her iki cildin başında, yayıncının hazırladığı detaylı tablolar okuyucuya kolaylık sağlamaktadır.

 

XXI. Halkalı Suları 1 (1837-1905), XXII. Halkalı Suları 2 (1843-1913),

Cilt I, 24 numaralı defterin tamamını içerir. Kaynağı Halkalı ve Cebeci Köy havzası olan Halkalı Suları, İstanbul'un yüksek semtlerinin su ihtiyacını karşılıyordu. Başlığı Halkalı Suları olmasına rağmen, bu defterde Bahçeköy'den Tophane, Kasımpaşa, Galata ve Boğaziçi çevresine bağlanan suyun nasıl dağıtıldığına dair ve diğer önemli bir suyolu olan Kırkçeşme suyollarının tamiri için yapılan masraflara, kullanılan malzemelere ve işçi ücretlerine dair kayıtlar bulunmaktadır. Bu suyolu üzerinde bulunan baca, maslak, katma, terazi, ızgara gibi su yapılarının sayısı ve durumuna dair keşif raporları da yer almaktadır. Yine Halkalı ve Üsküdar'daki suların durumu ile ilgili raporlar yada çeşitli bendler ile ilgili raporlara da yer verilmiştir. Aslında Halkalı ile ilgili kayıtlar bu defterin ortasındaki fihristin gösterdiği gibi, defterin ikinci kısmını oluşturmaktadır. 28 Cilt II, 15 numaralı defterin tamamını içerir. Bu cilt, ilk cildin devamı niteliğinde olup Halkalı Suları'nın beslediği bazı hizmet bölgelerinde gerçekleşen alım-satım, kiralama, devir ve intikal gibi işlemlerin kayıtarını içerir.

 

XXIII. Avrupa Yakası Suları 1 (1603-1826), XXIV. Avrupa Yakası Suları 2 (1577-1842), XXV. Avrupa Yakası Suları 3 (1574/1831)

Cilt I, "Valide Suyı'ndan Kopuz Deresi'ne Gelen Mülhak Sular, Cild-i Evvel" adlı 8 numarlı defterin 258. sayfasının 7. hükmüne kadar olan kısmını içerir. Cilt II, 8 numaralı defterin 259. sayfasının 1. hükmünden Cild-i Sani başlıklı 9 numaralı defterin 16. sayfasının 1. hükmünün sonuna kadar olan kısmını içermektedir. Cilt III, 8 numaralı defterin 259. sayfasının 1. hükmünden Cild-i Sani başlıklı 9 numaralı defterin 16. sayfasının 2. hükmünden sonuna kadar olan kısmını içermektedir. Bu üç ciltte vakıf ve katma suların sahipleri, suların geçtikleri isale hattı, miktarı ve bırakılan mecra hakkı ile bunlar ile ilgili alım-satım, devir ve intikal işlemleri hakkında tutulan keşif ve hüccet kayıtları bulunmaktadır.

 

Suyolcu ( Râh-ı Âb î ) Defterleri

Asıl görevi suyollarının bakım ve onarımı gibi su altyapılarının düzenli işlemesini sağlamak olan suyolcular, bunun yanında abonelerden sarfiyat meblağlarının toplanması, kamu binalarının su ihtiyacının karşılanması gibi işlerden de sorumlu idi. Kendilerine ait hizmet bölgelerinde yaptıkları onarımlar için ilgili şahıs yada vakıflardan bu masrafları tahsil ediyorlardı. 1828 yılından sonra maaşları Maliye Hazinesi'nden karşılanmak üzere Emtia Gümrüğü tarafından ödeniyordu. Hicri 1305 yılından itibaren, suyolcular tamir masraflarını yılsonunda idareden talep edebileceklerdi. 29 1846 yılında, birçok suistimale adları karışan suyolcular hakkında önemli düzenlemeler yapılmıştı: Buna göre, vakıflara ait suyollarının düşük miktarlı masrafları ilgili vakıflar, yüksek miktarlı masraflarının ise Evkaf Nezareti'nce ödenmesi, Eyüp'deki Yenikubbe ile Taksim suyunun küçük taksiminin ilerisindeki mahallere soyolcularının müdahale etmemesine karar verilmişti. 30

Esas olarak müstakil bir esnaf kolu olan suyolcular bu göreve kadılık tarafından onaylanan bir gedik le gelebiliyorlardı. Suyolcu Defterleri, bu görevlilerin İstanbul'da hangi hidmet lerde (hizmet bölgelerinde) ne kadar maaşla hizmet ettiklerini, çeşitli suyolu tamir masraflarını gösteren, ya da tevcihler için verilen berat ve tayin kayıtlarıdır.

 

XXVI. Su Yolcu 1 (1717-1925), XXXIII. Suyolcu 2 (1871-1921), XXXIV. Suyolcu 3 (1684-1876)

Cilt I, İSKİ arşivinde bulunan ve Râh-ı Âb îlik Defteri adını taşıyan 10 numaralı defterin tamamını ve 11 numaralı Suyolcular Nezareti ve Bazı Ashab-ı Mesalihin Kuyudat Defteri 'nin ilk 36 sayfasını içermektedir. Cilt II'de, 11 Numaralı Su Yolcular Nezareti ve Bazı Ashab-ı Mesalihin Kuyudat Defteri 'nin son kısmı ile 12-1 numaralı defterin ilk 49 sayfasını içermektedir. Su ile ilgili alım-satım, ipotek, devir, intikal ve benzeri işlemler için verilen senet yada temessüklerin yanısıra suyolcu hisselerinin alım-satım kayıtları da burada yeralmaktadır. Cilt III, 12-1 numaralı defterin son kısmı ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan Atik Şikayet Defterleri, Kamil Kepeci Defterleri ve Maliye'den Müdevver Defterler tasnifinde yer alan suyolcu kaytılarını içermektedir. Su alım-satım, ipotek, devir ve intikali gibi işlemler, suyolculuk görevi için verilen berat ve boş suyolcu hisselerinin ( gedik ) satışı, Divan'dan su ile ilgili arzuhaller üzerine İstanbul ve çevresindeki kadılıklara yazılan tezkereler ve Divan hükümleri de bu ciltte mevcuttur. Sözkonusu Divan kararlarının hemen hepsi, 17. yüzyıldan birkaç hüküm dışında, XVIII. yy. tarihlidir.

 

XXVII. Su Keşif Defteri 1 (1842-1862), XXVIII., Su Keşif Defteri 2 (1847-1872), XXIX. Su Keşif Defteri 3 (1862-1876)

Su keşfi, erbâb-ı miyâh olarak adlandırılan uzmanlar tarafından gerçeleştirilen keşf ü muayene işlemiydi. Defterler, İstanbul'daki çeşitli su yollarının ve şebekelerin tamirat masraflarını gösterir. Söz konusu masraflar camilere, vakıf çeşmelere, saraylara bağlı olan su yollarında yapılacak boru yenilenmesi, çamurlu olan lağımların temizlenmesi, derzlerin tamiri, hendek kazılması yada baca inşası gibi işlemlerdi. Tamirin yanında, yeni yapılacak çeşme, havuz ve su yolları için çıkarılan muhammen bedeller de gösterilmektedir. Söz konusu inşaat için gerekli malzemeler ve inşaat tekniği de ayrıntılı bir biçimde zikredilmektedir. Bu kayıtlardan öğrendiğimize göre, Evkaf-ı Hümayun'a ait masraflar ve özel şahısların masraflara katlması Mukaseme Defteleri'nde belirleniyordu. Bu masraflar harcanan masura miktarına göre hesaplanıyordu.

 

XXX. Boğaziçi ve Taksim Suları 1 (1836-1908), XXXI. Boğaziçi-Taksim Suları 2 (1813-1928)

Giriş'inde bir hidmet (14 hizmet bölgesi) fihristi yer alan Cilt I, Boğaziçi-Taksim Su Kayıt Defteri adlı 16 nolu defterin ilk 76 sayfasında de mevcut bulunan, Taksim ve Boğaziçi bölgesindeki çeşitli hizmet bölgelerinde alım-satım, intikal, devir, bağış gibi 1821-1922 yılları arasında gerçekleşen işlemlerin kayıtlarının içerir.

Cilt II, 16 nolu defterin geri kalan kısmını ve Beyoğlu adlı 13/2 numaralı defterde bulunan 1813-1928 tarihleri arasındaki alım-satım, intikal, devir, bağış gibi işlemlerin kayıtlarının tamamının içerir. Ancak 13-2 numaralı defterde çoğunlukla gerek İstanbul Suriçi'ndeki gerekse de Taksim ve Boğaziçi'nin çeşitli mahallelerinde hizmet veren suyolcuların baktığı çeşmelerin mevkileri ve bunların sayıları hakkında raporlar bulunmaktadır. Bunun yanında, çeşitli hizmet bölgelerindeki su yapılarının onarım ve bakımı için yapılan masraflar, örneğin Balıklı Kemer'in tamiri için Şehremini'den alınan meblağın ne şekilde sarf edildiğine dair haftalık bazda hazırlanmış 31 yada diğer harcama kalemleri için tutulmuş işçi ücreti ve malzeme sarfiyatını gösteren raporlarını da içermektedir. Bu cildin sonunda Beyoğlu, Kasımpaşa, Galata, Azepkapu, Karaköy ve Tophane'deki saka gediklerinin kimlere ait olduklarını gösteren kayıtlar bulunmaktadır. 32

 

 

XXXII. Su Tahrirleri (1655-1807)

7 numaralı Vakıf Su Defteri ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan Atik Şikayet Defterler'inden su ile ilgili su tahrir kayıtlarını içermektedir. Su tahrirlerinde, İstanbul'un çeşitli mahallelerinde ana suyollarına ya da çeşme, cami, şadırvan gibi tali su yollarında cereyan eden katma (mülhak) suların miktarları, bunların eski-yeni sahipleri, kaynakları ve bağlandığı yerler belirlenir, mevcut miktarları (yada mevcut olup olmadığı) eski defterlerde ( defter-i atîk ) gösterilen miktarlarla karşılaştırılır, kayıtlı olmayan sular tespit edilir. Bu cilltte, su ile ilgili Divan hükümleri de mevcuttur.

 

XIII. Vakıf Su Tahlilleri I: 19. ve 20. Yüzyılda İstanbul Suları

Bu cilt XIX. ve XX. yüzyılda İstanbul suları hakkında hazırlanmış/yayınlanmış çeşitli rapor, mütalaa yada tarihçelerin orijianal metinlerini içermektedir. Cildin sonunda İstanbul suları hakkında yapılmış çalışmaların bir bibliyografyası yer almaktadır.

 

XIV. Vakıf Su Tahlilleri II: Su Hukuku ve Teşkilatı

Gülfettin Çelik'in hazırladığı ve Osmanlı su sisteminin bir tahlili olan bu cilt, bu konuyu araştırmaya yeni başlayanlar için bir giriş ve rehber kitap hüviyetindedir. Üç ana bölümden oluşan kitabın birinci bölümü suların çıkarılmasından, istenilen mahallere bağlanmasına, satış, intikal ya da vakfedilmesi gibi işlemlerin hukuki yönünü tarihi süreç içindeki çeşitli uygulamaları dikkate alarak analiz etmektedir. İkinci bölüm, su tekşilatının kurumsal ve idari yapısını, görevlilerini ele almakta ve son bölümde katmasuların ilhak mahallerini ayrıntılı bir tablo halinde vermektedir.

 

SONUÇ

İstanbul Su Külliyatı , birkaç istisna dışında şimdiye dek Osmanlı tarihçilerinin pek fazla dikkatini çekmemiş önemli bir sahada çok detaylı bir arşiv kaynağı serisini araştırmacılara sunmaktadır. Bu defter serileri, yaklaşık dört yüz yıllık bir zaman diliminde İstanbul'da su ile ilgili tüm soruları/sorunları ayrıntılı bir biçimde çalışabilmeyi mümkün kılmaktadır. Ayrıca, külliyatın tamamen transkribe edilmesi ve indekslenmesi, ilk defa bir Osmanlıca defter serisinin tümünün bir arada sunulmuş olması manasına da geliyor. Külliyat 'ın sahasında tek ve öncü olmasını sağlayan diğer bir özelliği ise, İstanbul Su Arşivi Veritabanı üzerinden dijital ortamda ücretsiz olarak ulaşılabilme imkanına sahip olmasıdır.

Şüphesiz, diğer belge türlerinde benzer projelerin de yapılması ve araştırmacıya sunulması Osmanlı tarihçiliğinin üretim temposunu artıracaktır. Uzun soluklu bir ekip çalışmasının semeresi olması yönüyle de İstanbul Su Külliyatı bu mahiyetteki çalışmalara dair iyi bir örnek oluşturmaktadır. Bu nedenle İstanbul Araştırmaları Merkezi gibi, konusunda uzmanlaşmış araştırma merkezlerinin sürekliliği ayrı bir önem arzetmektedir.

Külliyat ilk planda, eski İstanbul'un suyolları güzergahlarının tespitinin yanısıra, gerek su ile ilgili gerek diğer kaybolmuş bina ve eserleri de tesbit etmede kullanılabilecek önemli bir kaynak vazifesi görecektir. Su altyapı inşaatları ve tamirlerine dair hazırlanan raporlardaki detaylar, Osmanlı mimari tekniği hakkındaki oldukça yetersiz bilgilerimizi genişletecektir.

İstanbul su tarihiyle ilgili mevcut çalışmalarda kronolojik bilginin yanısıra, kurumsal ve idari yapıya ve hatta hukuki sürece kadar birçok eksiklikler göze çarpmaktadır. Külliyat, mevcut literatürdeki bu boşlukları da tamamlamayı mümkün kılacaktır. Bu sahanın müstakbel araştırmacıları için birçok soru cevaplanmayı beklemektedir. İlk olarak İstanbul'un su tarihinin kurumsal, idari ve hukuki yapısı incelenebilir. Bu yapıdaki nazır, suyolcular yada keşif memurları gibi görevlilerin zaman içinde değişen fonksiyonları da yine ilk planda aydınlatılması gereken noktalardandır. Su vakıfları konusunda yürütülecek çalışmalar, vakıflar hakkındaki bilgilerimizi daha da netleştirecektir. Hüccet ve temmessük kayıtlarını gördüğümüz bu suların sosyal grup, dini kimlik ya da cinsiyet itibariyle kimlerin elinde temerküz ettiği (ya da etmediği) günümüz Osmanlı tarihçiliğinin muhtemel bir araştırma konusu olarak durmaktadır.

 

ÖZET

İstanbul'un su tarihini aydınlatan İstanbul Su Külliyat 'ı, Eyüp Kadılığı sicilleri arasında müstakil bir defter serisi olan Ma-i Leziz Defterleri ve Su Nezareti'nde tutulan Vakıf Su Defterleri'nin transkripsiyonlu tıpkıbasımı olarak okuyucuya sunulmuştur. Internet üzerinden de ulaşılabilen Külliyat , İstanbul'un su tarihini yaklaşık dort yüz yılık bir zaman dilimi içinde araştırabilme imkanını tanımış oluyor. Bu defter serileri İstanbul'un şehir, beledi ve idari tarihindeki karanlıkta kalmış birçok mevzuyu vuzuha kavuşturacaktır.

 

DİPNOTLAR

1 *Araştırma Görevlisi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü

2004 yılında, yedi adet Vakıf Su Defteri daha İSKİ arşivinde ortaya çıkarılmıştır. Bu yazı hazırlandığı esnada sözkonusu defterlerin transkripsiyon çalışması devam etmekte idi. Bunlar gibi yeni ciltlerle birlikte, kayıp diğer ciltlerin de ortaya çıkarılmasıyla, Küliyat 'ın hacmi daha da genişleyecektir.

2 İstanbul Külliyatı üstbaşlığı altında, İstanbul Ahkam Defterleri 'nin transkripsiyonlu tıpkıbasımını yapan ve İstanbul ile ilgili temel arşiv belgelerini yayınlamak üzere faaliyetlerine devam etmekte olan İstanbul Araştırmaları Merkezi, 1995 yılında kurulmuştur.

3 Proje ve Yayın Yönetmeni: Ahmet Kal'a; Yayın ve Hazırlama Kurulu: Ahmet Tabakoğlu, Ahmet Kal'a, Salih Aynural, İsmail Kara, Eyüp Sabri Kal'a ve transkripsiyon çalışmasını gerçekleştiren sayısı elliyi aşkın araştırmacı ve uzman.

4 Bkz. http://www.iski.gov.tr

5 Kazım Çeçen, İstanbul'un Osmanlı Dönemi Su Yolları , (haz.) Celal Koray, İstanbul: İSKİ, 1999, s. 21-23.

6 Kazım Çeçen, İstanbul'un Osmanlı Dönemi Su Yolları , s. 26.

7 Gülfettin Çelik, Su Hukuku ve Teşkilatı , İstanbul: İstanbul Araştırmaları Merkezi, 2000, s. 14.

8 Zeynep Çelik., The Remaking of İstanbul: Portrait of an Ottoman City in the Nineteenth Century University of Washington Press, 1986, s. 25-26.

9 Zeynep Çelik., The Remaking of İstanbul, s. 28-29.

10 Kazım Çeçen, İstanbul'un Osmanlı Dönemi Su Yolları , s. 253.

11 Zeynep Çelik, The Remaking of İstanbul, s. 37; XIX. Yüzyılda İstanbul'da yürütülen nüfus sayımları ve 1794-1916 arasindaki nüfusuna dair tahmini değerler için bkz.. Kemal H. Karpat, Ottoman Population: 1830-1914 : Demographic and Social Characteristics , the University of Wisconsin Press, 1985, s. 102-105.

12 Burhan Oğuz, Bizans'tan Günümüze İstanbul Suları , İstanbul: Simurg, 1998, s. 172-173.

13 Osman Nuri Ergin. Mecelle-i Umûr-ı Belediye , İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 1995, c. V, s. 2856.

14 İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2000, s.158.

15 İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), s. 198.

16 Osman Nuri Ergin, Türk İmar Tarihinde Vakıflar, Belediyeler, Patrikhaneler , İstanbul: Türkiye Basımevi, 1944, s. 54; Ergin vakıfların hizmetlerini takdir etmekle birlikte, artık işlevlerini yitirdikleri kanaatinde idi. Örneğin, vakıflar 1854-1855'te kiralama usulüne geçildikten sonra, kira tahsilatını yeterince etkin gerçekleştiremiyor, bu nedenle de maddi zarara uğruyordu. Halbuki, su işlerinin Avrupa'da belediyenin vazifeleri arasında idi. Bkz. Mecelle-i Umur-ı Belediye , c. V, s. 2854-6.

17 Burhan Oğuz, Bizans'tan Günümüze İstanbul Suları , , s.215.

18 Parantez içindeki sayılar, yayıncının Mâ-i Lezîz Defterleri için tayin ettiği numaraları göstermektedir.

19 Osman Nuri Ergin. Mecelle-i Umûr-ı Belediye , c. V, s. 2855.

20 Haydar Kazgan ve Sami Önal (haz.) İstanbul'da Suyun Tarihi, İstanbul: İletişim, 1999, s. 17.

21 Bu mahkemenin defterleri için bkz. Şeriye Sicilleri Arşiv Kataloğu , Genel No: 1058-1858.

22 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XI , s 523.

23 Vakıf Su Defterleri'nin solundaki numaralar, yayıncının tayin ettiği yayın numarasına, sağındaki numaralar ise yine yayıncının tayın ettiği defter cilt numarasına işaret etmektedir. Ayrıca, defterlerin içinde, başlıkta gösterilen zaman aralığının dışında kalan belgelere özellikle de derkenar lara rastlanabilir.

24 İlmuhaber 1 , 2/70/6, s. 92.

25 İlmhaber 1 , 2/71/1, s. 93.

26 İlmuhaber 4, 18/113/1, s. 252-318..

27 İlmuhaber 4 , 18/127/1, s. 281.

28 Halkalı Suları1 , s. 97.

29 Gülfettin Çelik, Su Hukuku ve Teşkilatı , s. 152-154.

30 Suyolcu 1 , 11/4/2, s.193.

31 Boğaziçi ve Taksim Suları 2 , 13-2/38/3, s. 261-293.

32 Boğaziçi ve Taksim Suları 2 , 13/2T, 58/1, s. 293.

)

- SU ve/||/<>/> SU TERİMLERİ
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 March | 16:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/70865(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( âb: su, (mâ': su)

âb-ı âbistenî:
1.) gebeliğe sebebiyet veren su, menî.
2.) nebatların yetişip büyümesine sebep olan su ve yağmur.

âb-ı adâlet:
doğruluğun feyz ve bereketi.

âb-ı ahmer:
kırmızı su.

âb-ı âteşîn:
ateşli su.

âb-ı âteş-mizâc:
ateş mizaçlı su.

âb-ı âteş-nâk:
ateşli su.

âb-ı âteş-nümâ:
ateş gösteren su.

âb-ı âteş-reng:
ateş renkli su.

âb-ı âteş-zây:
ateş doğuran su.

âb-ı âteş-zede:
ateş vurmuş su.

âb-ı âzer-âsâ:
ateş gibi su.

âb-ı âzer-sâ:
ateş gibi su.

âb-ı ergavânî:
erguvan rengindeki su.
2.) (haksızlığa uğrayanın döktüğü) göz yaşı.

âb-ı Âmû:
Amuderyâ suyu.

âb-ı âşâmî:
içilir su.

âb-ı bâde-reng:
kanlı göz yaşı.

âb-ı bârân:
1.) yağan su, yağmur;
2.) yağmur suyu.

âb-ı beka, âb-ı câvid, âb-ı câvidân, âb-ı cevânî, âb-ı hayât, âb-ı hayvân, âb-ı hızır, âb-ı zindegânî, âb-ı zindegî:
nerede olduğu bilinmeyen bir kaynağın, içen kimseye ebedî hayat veren efsânevî suyu, bengi su.

âb-ı beste:
1.) donmuş su, buz, dolu, çiy.
2.) (mecaz) billûr, sirça; şişe.

âb-ı bün:
çok zaman köhne ve içi boş ceviz ağaçlarının köklerinde bulunan zamka benzer bir nesne, ağaç karası.

âb-ı ciğer:
1.) ciğer suyu.
2.) göz yaşı.

âb-ı ciğer-hûn:
ciğeri kanayanın suyu, kederden dökülen göz yaşı.

âb-ı çeşm:
göz yaşı.

âb-ı dehân, âb-ı dehen:
ağız suyu, salya.

âb-ı dendân:
1.) diş suyu, salya, tükürük;
2.) tükürülüp atılmış şey;
3.) dişin güzelliği.

âb-ı dîde:
1.) göz suyu, göz yaşı;
2.) mütevâzıyâne bakış.

âb-ı engûr:
üzüm suyu, şıra.

âb-ı eyyâm:
(günlerin suyu=güzelliği)
1.) güneş ışığı;
2.) ay ışığı.

âb-ı füsürde:
1.) donmuş su, buz, dolu; kar;
2.) pelte;
3.) (mecaz) kılıç, hançer;
4.) billûr, şişe.

âb-ı gerdende:
dönen billûr, gök kubbesi.

âb-ı güvârâ:
hazmı kolay, içimi güzel su.

âb-ı haclet:
utanma teri.

âb-ı hasret:
kederden dökülen göz yaşı.

âb-ı hâtır:
hatırın suyu=güzelliği. güzel muhayyile.

âb-ı hayât (hayat suyu):
1.) içene ebedî hayat bağışlayan efsânevî su;
2.) (mecaz) çok tatlı ve hafif su.

âb-ı hayât-ı la'l:
dudağın âb-ı hayâtı, dudağın cana can katıcı haşası.

âb-ı hayât-ı tesliyet:
tesellî âb-ı hayâtı.

âb-ı hazân:
sonbahar suyu, sonbahar yağmuru.(bitkilere ve insanların sıhhatine zararlıdır.)

âb-ı hufte:
uyuyan su.
1.) durgun su;
2.) donmuş su, buz; kar; dolu; kırağı; çiy, şebnem;
3.) billûr;
4.) cam;
5.) bardak; şişe;
6.) kınında bulunan kılıç ve benzerleri.

âb-ı hurdeni:
içilir su, içme suyu.

âb-ı hûrşîd:
güneşin suyu.
1.) güneş ışığı;
2.) ebedî hayat veren su.(âb-ı beka vb.)

âb-ı huşk:
kuru su.
1.) billûr;
2.) cam;
3.) cam veya billûr bardak;
4.) şişe.

âb-ı iskender:
âb-ı hayât.

âb-ı kâr:
işin suyu. işin parlak gidişi, başarı, refah.

âb-ı kebûd:
mâvi su. CCin denizi.

âb-ı kevser:
1.) Cennetteki sulardan biri.
2.) (müzik) adına anomim bir edvâr-ı ilm-i mûsikide rastlanan makam.

âb-ı la'lî:
1.) lâl renkli su;
2.) göz yaşı.

âb-ı lûtf:
lûtfun suyu, yağmuru, lûtufkârlık.

âb-ı meleh:
çekirge suyu. (âb-ı mürgan)

âb-ı Meryem:
1.) Meryem suyu, çeşmesi.

âb-ı muallâk:
1.) gök;
2.) güzellerin çenesi.

âb-ı musaffâ:
tasfiye edilmiş, temizlenmiş su, saf su.

âb-ı mün'akid:
donmuş su.
1.) buz;
2.) kılıç, hançer;
3.) şişe, billûr. (âb-ı müncemid)

âb-ı müncemid:
1.) donmuş su; buz, kar, dolu, kırağı, çiy;
2.) billûr;
3.) cam;4.) billûr veyâ cam bardak veyâ şişe;
5.) kılıç, hançer, kama.

âb-ı mürde:
donuk, akmayan su.

âb-ı mürgan:
1.) kuşların suyu.
2.) (Y.W. Redhouse'a göre) Şiraz civârında bir suyun adı.
3.) efsanevî bir çeşme olup; suyu nereye götürülürse götürülsün içinden sığırcık kuşları çıkar ve orada bulunan çekirgeleri yer. (Ferheng-i Ziyâ'ya göre:
1) Şiraz civârında bir gezinti yeridir ki, halk Recep ayında her Salı günü eğlenmek için oraya gider; 2) Fars ile Irak arasında bulunan Semirem kasabasında bir pınardır ki bir yere çekirge musallat olduğu zaman o pınardan şişe içine biraz su alarak çekirgelerin bulunduğu yere götürürler, yolda bir çok sığırcık kuşları şişeyi götüren kişinin ardına düşer ve çekirgelerin üşüştükleri yere gelince sığırcıklar, çekirgelerin hepsini telef ederler).

âb-ı mürvârîd:
1.) inci suyu(aydınlıktan kinâye olarak);
2.) göze su inmek tâbir olunan bir hastalık.

âb-ı nâr:
ateşin suyu.

âb-ı nârdân:
1.) yabâni nar suyu;
2.) kan;
3.) göz yaşı.

âb-ı neşât:
neşe suyu. menî, mezî.

âb-ı puhte:
1.) kaynamış su,
2.) pelte.

âb-ı püşt:
belsuyu.
1.) menî, nutfe;
2.) murdar ilik.

âb-ı rengîn:
renkli su; göz yaşı.

âb-ı revân:
1.) akar su,
2.) (mecaz) hayat.

âb-ı rû(y):
1.) yüz suyu;
2.) ırz, namus, şeref, haysiyet. (tezellül).

âb-ı rûşen:
1.) yüz suyu;
2.) ırz, namus, şeref, haysiyet.

âb-ı sebük:
hafif su. kolay hazmedilir şey.

âb-ı siyâh:
1.) siyah su.
2.) tûfân;
3.) karasu illeti, glokom.

âb-ı sükûn:
Îran'da yarı kurumuş büyük bir göl ve bu göle dökülen bir ırmağın adı.

âb-ı şeng:
(âbzen) 1.) küçük havuz.
2.) banyo.

âb-ı şengerfî:
1.) al renkli su,
2.) göz yaşı.

âb-ı sîrîn:
tatlı su, şerbet.

âb-ı şor:
1.) acı su, tuzlu su(ücâc);
2.) göz yaşı.

âb-ı tarab:
1.) inşirâh suyu.

âb-ı Teberistan:
Taberistan veyâ Mazenderan denilen bir dağ tepesindeki pınar. (bir kimse o suya "dur!" derse durur, "ak!" derse akarmış).

âb-ı Teberiyye:
Suriye'nin Teberiyye kasabasında, suyu yedi sene akan ve yedi sene kesilen bir pınar imiş.

âb-ı tîg:
kılıcın suyu.

âb-ı yeh:
eriyen buzun suyu;
2.) buzlu su.

âb-ı zehre:
safra suyu, safra;
2.) şafak ışığı.

âb-ı zer:
altın suyu, ince toz hâlinde öğütülüp zamkla suda eritilmiş ve yaldızlama işlerinde kullanılmış olan altın varak;
2.) safran suyu.

âb-ı zerd:
1.) sarı su;
2.) kederden dökülen gözyaşı.

âb-ı zindegânî:
(âb-ı hayât).

âb-ı zindegî:
(âb-ı hayât).

âb-ı zîr-i kah:
1.) farkına varılmadan sızan su;
2.) gizli veyâ tanınmayan kabiliyet;
3.) entrikacı, mürâî, saman altından su yürüten;
4.) dolap, desise, entrika.

âb-ı zülâl:
1.) berrak su;
2.) billûr;
3.) cam.

âb ü dâne:
su ve ekmek. (kısmet, rızk).

âb ü kil:
1.) su ve kil (= arz);
2.) fânî vücut.

âb ü tâb:
1.) güzellik, parlaklık, tazelik;
2.) tarz, âdet, yol.
3.) Ağustos ayı.

 

 

Havz-i mâ':
Su havuzu.

Kibrit-i mâ':
(kimya) hidrosülfirik.

Klor mâ':
(kimya) hidroklorik.

Mikyâs-ı mâ':
(fizik) hidrometre.

Müvellid-ül-mâ':
(kimya) hidrojen. (fr.) hidrogène.

Müvellid-ül-humûza:
(kimya) oksijen. (fr.) oxygène.

Tedâvî bi-l-mâ':
su tedâvisi.

mâ'-i cârî:
(coğrafya) akar su.

mâ'-i billûrî:
billûrlaşma suyu.

mâ'-i câmid:
donmuş su.

mâ'-i dâhilî:
(coğrafya) gün değmemiş su.

mâ'-i ebyaz:
(hekimlik) bir perdeden dolayı görüş kuvvetinin kaybolması.

mâ'-i hamîm:
sıcak su.

mâ'-i harâciyye:
Arap toprakları dışındaki sular.(Dicle, Fırat gibi büyük nehirler).

mâ'-i kils:
(kimya) kireç taşı.

mâ'-i lezîz:
tatlı su.

mâ'-i mukattar:
damıtık su.

mâ'-i râkid:
durgun su.

mâ'-i verd/mâ-verd/mâ-ül-verd:
gülsuyu.

mâ'-i zerrîn:
altın suyu.

mâ'-ül-bahr:
deniz suyu.

mâ'-ül-hayât/âb-ı hayât:
hayat suyu.

İSTİSKA'(< SAKY): SUYUN GEREKLİLİĞİNİ DUYMA; YAĞMUR DUASI
JîK: YAĞMUR DAMLASI
JîR: GÖL; HAVUZ
JEY: GÖL, IRMAK
KATRE: DAMLA, DAMLAYAN ŞEY
KATRE-İ BÂRÂN: YAĞMUR DAMLASI )

- SU ve/||/<>/> KASİDESİ
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 March | 16:49 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/70864(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( 1 Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su
   Kim bu denlû dutuşan odlare kılmaz çâre su

Az su, çok tutuşan ateşin yanmasını kolaylaştırır. Fuzûlî, Peygamber (s.a.) Efendimiz'e karşı duyduğu özleyiş ateşini gözyaşları halinde su ile söndürmenin mümkün olamayacağını göze anlatmaya çalışıyor. Gönlüm bu ayrılık ateşiyle öyle yanmaktadır ki, gözlerim istediği kadar gözyaşı dökerek bu ateşi söndürmek istese, bu îman ve sevgiden doğan ateşin sönmesine imkân yoktur.

Gözyaşı insanı teskin eden, ıstırap ve sıkıntılarını bir nebze de olsa dindiren bir vâsıtadır. Şâir buna râzı değildir. O bir yandan ağlamanın, bir yandan da ayrılık ateşinin gönlünü yaklmasının devam etmesini istiyor.

"Ey göz! Gönlümde yanan ateşe, gözyaşından su saçma. Zîrâ bu kadar fazla tutuşmuş ateşlere suyun faydası olamaz."

 

2 Âb-gûndur günbed-i devvâr rengin bilmezem
   Yâ muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su

Bu beyti iki türlü açıklamak mümkündür:
a) O kadar çok ağladım ki, gözyaşlarım dönen gök kubbeyi doldurmuş. Bu yüzden renginin mâvi olduğunu bilemiyorum. Yâni gerçek rengini seçemiyorum, her tarafı su renginde görüyorum.
b) Ağlayan yaşlı gözlerle etrâfa bakmaktan dolayı, gökyüzünün rengini bilemiyorum. Gökyüzü gözlük camının rengini aldığı gibi, yaşlı gözlerle de bakıldığında su rengini almış olur.

 

3 Zevk-ı tîğinden aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
   Kim mürûr ile bırâgur rahneler dîvâre su

"Senin kılıç gibi keskin ve delici bakışların, gönlümü delik deşik etse de, ben bundan zevk alırsam, bunda şaşılacak birşey yoktur. Çünkü akar sular geçtiği taşlık yerlerde (zevkli) oyuklar meydana getirirler."

 

4 Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânın sözün
   İhtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su

"Yaralı gönül, senin ok gibi delici bakışlarının sözünü korkuyla söyler. Çünkü yaralı bir insan da suyu ihtiyâtlı içer! (Fazla su yaranın kanamasına neden olur)"

Peykân, okun ucundaki sivri demirin ismidir. Bu kelime de tîğ kelimesi gibi dîvan şiirinde "keskin bakış" mânâsında kullanılmıştır.

 

5 Suya versün bağbân gülzârı zahmet çekmesün
   Bir gül açılmaz yüzün tek verse min gülzâre su

"Bahçıvan gül bahçesine su vermekten vazgeçsin. Onu sele versin. Tüm gül fidanlarını su alıp götürsün. O boşuna zahmet çekmesin. Çünkü değil bir bahçesine, bin gülzâra da su verse, yine senin yüzün gibi bir gül yetiştiremez."

 

6 Ohşadâbilmez gubârını muharrir hattına
   Hâme tek bakmadan inse gözlerine kare su

"Muharrin (Senin vasıflarını anlatmaya çalışan kimsenin) kalem gibi, bakmaktan gözlerine kara su inse, yine de hattını senin gubarına benzetemez."

Burada "gözlerine kara su inmek" iki mânâda kullanılmıştır:
a) Kalemden damlayan mürekkeb,
b) Çok bakmaktan gözlerin kararması.

"Kalemler ne kadar yazsa, muharrirler ne derece kalem oynatsa, yine de senin özelliklerini ve esrârını anlatmaya muktedir olamazlar."

Fuzûlî başka bir manzûmesinde bu fikri şu beyitle de anlatmıştır:
      Yâr içün ağyâre minnet ettiğim aybeyleme
      Bâğban bir gül için bin hâre hizmetkâr olur

 

7 Ârızın yâdıyla nemnâk olsa müjgânım n'ola
   Zâyi' olmaz gül temennâsıyla vermek hâre su

Fuzûlî bu beyitinde kirpiklerini dikene benzetiyor. Ağlayınca kirpikleri ıslanıyor. Bu sûretle sevgilisinin güzel yanağı gözünün önüne geliyor. Gül yetiştirmek için dikene su vermek boşuna değilse, sevgiliyi görmek arzûsuyla ağlamak da boşa gitmez.

 

8 Gam günü etme dil-i bîmârdan tîğin diriğ
   Hayrdır vermek karangû gîcede bîmâre su

"Gam günü hasta gönülden, bakışlarını esirgeme. Çünkü karanlık gecede hastaya su vermek hayırdır."

 

9 İste peykânın gönül hecrinde şevkım sâkin et
   Sûsuzam bir kez bu sahrâda menimçün âre su

"Ey gönül! (Sevgilinin) ok gibi delici bakışlarını (teveccühünü) iste, ondan ayrı olmanın gönlümce hissettirdiği susuzluğu gider. Zîrâ ben susuzum. Ne olur bu kavurucu aşk çölünde benim için de su ara."

 

10 Men lebin müştâkıyem zühhâd kevser tâlibi
     Nitekim meste mey içmek hoş gelür hüşyâre su

"Ben senin insanlara İlâhî aşk şarabı sunan dudağının susuzuyum. Zâhidlerin murâdı kevserdir. Çünkü sarhoş olana şarap, ayıklara da su içmek hoş gelir."

 

11 Ravza-i kûyına her dem durmayub eyler güzâr
     Âşık olmuş gâliba ol serv-i hoş reftâre su

"Servi boylu güzel yürüyüşlü olan sana, herhalde sular da âşık olmalılar ki, hiç durmadan sana doğru akıyorlar." (Şâirin Ravza-i Mutahhara'ya doğru aktığını söylediği su, Fırat ve Dicle nehirleridir.)

 

12 Sû yolun ol kûydan toprağ olub dutsam gerek
     Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vare su

"Su yolunu, sevgilinin köyüne sokmamak için önüne toprak olup, onu tutmak istiyorum. Çünkü o benim rakîbimdir. O yüzden suyun o semte ulaşmasına mâni' olmak lâzımdır."

Seven kimse, sevgilisini başkasıyla paylaşmak istemez. Şâir bu beytinde suyu kendisine rakib kabûl etmiştir. Fuzûlî, bir gazelinde âşıkları rakib kabûl ettiği için, şu temennîde bulunuyor:

      Benim tek hîç kim zâr u perîşan olmasun yâ Rab!
      Esîr-i derd-i aşk u dâğ-ı hicrân olmasun yâ Rab!

 

13 Dest bûsı ârzûsuyla ölürsem dôstlar
     Kûze eylen toprağın sunun anınla yâre su

Fuzûlî bir önceki beyitte, suyun akmasına mâni' olmak için toprak olmak, yânî bu uğurda ölmek istiyordu. Bu beyitte de aynı istek devam ediyor:

"Şâyet ben sevgilinin elini öpmek arzusuyla ölecek olursam. Toprağımdan bir desti(kâse) yapıp, onunla yâre su sunun."

Şâirin kabir toprağından kâse yapılıp sevgilisine su ikram edilince, sevgili mecbûren dudaklarını su kabına değdirecek, elini öpme arzusuyla ölen şâir bu sûretle onun dudaklarını öpmüş olacaktır. Bu bir şefâat arzûsudur.

 

14 Serv serkeşlik ider kumrı niyâzından meğer
     Dâmenin duta ayağına düşe yalvâre su

"Su, servinin eteğini tutup, ayağına düşüp, yalvarıncaya kadar, O kumrunun niyâzını kabûl etmez."

Fuzûlî bir önceki beyitte şefâat dilemişti. Bu beyitinde de Allah Teâlâ katında niyâzın makbul olması için Peygamber (s.a.) Efendimiz'inm şefâatinin şart olduğunu ileri sürüyor. Bu beyitte Servi, Allah Teâlâ; kumru, kul, su da Peygamber (s.a.) Efendimiz'dir.

 

15 İçmek ister bülbülün kanın meğer bu reng ile
     Gül budâğının mizâcına gire kurtâra su

"Su, gül budağının mizâcına girerek, gülün, bülbülün kanını hîle ile içmesine mâni' olur ve bülbülü, gülün elinden kurtarır."

Bu beyitte de anlatılmak istenen şudur:

Mâsivâ, çeşitli hîle ve desîselerle insanı aldatır ve onun kendine âşık etmek ister. Nefsinin sesine kulak veren kimse dünyâya kul olur. Peygamber (s.a.) Efendimiz insanları mâsivânın esiri olmaktan kurtarır. Dünyâ sevgisi yerine gerçek sevgiyi, yâni muhabbetullâhı yerleştirir.

 

16 Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
     İktidâ kılmış tarîk-ı Ahmed-i Muhtâr'e su

Bu beyitte su ile müslümanlık arasında bir benzetiş göze çarpıyor. İslâm bir müslümanda tezâhür edince, onda maddî ve mânevî bir berraklık meydana getirir. Coşkun akan suyun tabiatında da böyle bir billûrluk mevcûddur. Şâir ayrıca Bağdad'ın içinde güneye (Medîne'ye) doğru akmakta olan Dicle'nin Peygamber'e doğru aktığı için berrak olduğunu da hüsn-i ta'lil ile anlatmaktadır.

"Senin tertemiz yaradılışını (Cenâb-ı Hak) dünyâ ehline nasip etmiş. İnsanlar bu sâyede zulmetten nûra çıkmışlardır. Su da Ahmed-i Muhtâr'ın yoluna (Kur'ân yolu) uymuştur."

 

17 Seyyid-i nev'-i beşer deryâ-yı dürr-i ıstıfâ
     Kim sepüpdür mu'cizâtı âteş-i eşrâre su

"İnsanların efendis, kıymetli inci deryâsı (insanlara kıymetli inciler değerinde sözler söyleyen) Yüce Peygamber'in mu'cizesi, edebsizlerin ateşine su serpmektedir."

      Azcin ki ezilmekti bütün hakkı dirildi,
      Zulmün ki zevâl aklına gelmezdi geberdi!
            -- Mehmed Âkif --

 

18 Kılmağîçün tâze gülzâr-ı nübüvvet revnakın
     Mu'cizinden eylemiş ızhâr seng ü hâre su

"Nübüvvet bahçesinin tâzeliğini muhâfaza etmek için Peygamber (s.a.) Efendimiz mu'cizesiyle taş ve dikende su meydana çıkarmıştır."

Peygamber (s.a.) Efendimiz mânevî susuzluktan taş gibi kesilmiş kalblere ve diken gibi başkalarına eziyet eden kimselere verdiği su (İslâm) ile onları mükemmel bir hâle getirmiştir.

 

19 Mu'cizî bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
     Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffâre su

"O'nun âlemde, ucsuz bucaksız bir deniz gibi olan mu'cizesinden kâfirlerin binlerce ateş-hânesine su ulaşmış. (Küfür ateşinin sönmesine vesile olmuştur.)"

Bu beyit ayrıca Peygamber (s.a.) Efendimiz'in dünyâyı teşrif buyurduğu zaman ateşe tapanların ateş-gedelerinde yanmakta olan ateşin söndüğüne işâret ediyor.

 

20 Hayret îlen barmağın dişler kim etse istimâ
     Barmağından verdiği şiddet günü ensâre su

"Şiddet günü, Ensâr'ın susuzluk çektiği gün, parmağından su verdiğini kim duysa, hayretinden parmağını ısırır."

Peygamber (s.a.) Zevrâ'da ashâbıyla birlikte bulunurken ikindi vakti yaklaştı. Ashâb sağa sola başvurarak su aradı, fakat bulamadı. Peygamber (s.a.) su kabına elini koydu. Parmakları arasından su fışkırmaya başladı. Rivâyete göre üçyüz kişi bu sudan abdest almıştır. (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Mu'cizeler bahsi.)

 

21 Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayat
     Hasmı su içse döner elbetde zehr-i mâre su

"Dostu şâyet yılan zehiri içmiş olsa o, hayat suyu olur. Hasmı da âb-ı hayat içse hiç şüphesiz yılan zehirine döner."

 

22 Eylemiş her katradan min bahr-ı rahmet mevc-hîz
     El sunub urgaç vudû' içün gül-i ruhsâre su

"Peygamber (s.a.) Efendimiz abdest alırken, gül yüzüne su vurunca, onun her bir damlasından binlerce coşkun ve dalgalı rahmet denizi meydana gelmiştir."

 

23 Hâki-pâyine yetem der ömrlerdir muttasıl
     Bâşını daşdan daşa urub gezer âvâre su

"O'nun ayak bastığı toprağa yetişmek için, bin arzuyla ömür boyu devamlı ve başıboş akıp, aşk ile kendinden geçen su, başını taşa vurarak akıp gitmektedir."

 

24 Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sâla nûr
     Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

"Su, senin dergâhının toprağına zerre zerre nûr salmak ister. Şâyet su parça parça da olsa yine o dergâhtan dönmek istemez."

 

25 Zikr-i na'tin virdini derman billür ehl-i hatâ
     Eyle kim def-i humâr içün içer meyhâre su

"Günahkâr kimseler, Senin na'tını devamlı olarak söylemeyi derman bilirler. Nitekim içki içenler de serhoşluklarının gitmesi için su içerler."

Peygamber (s.a.) Efendimiz'i unutmamak, devamlı hatırlamak, kulun ginah işlemesine mâni' olur.

 

26 Ya Habîballah yâ hayre'l-beşer müştâkınem
     Eyle kim leb-teşneler yânub diler hem-vâre su

"Ey Allah Teâlâ'nın sevgilisi ve ey insanların hayırlısı! Sana müştâkım. Nasıl dudağı kurumuşlar bir yandan yanıp, bir yandan da su ararlarsa; ben de bu hâl ile seni arıyorum."

 

27 Sensin ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i mi'râcda
     Şebnem-i feyzin yetürmüş sâbit ü seyyâre su

"Sen öyle bir kerâmet denizisin ki, mi'rac gecesinde, feyzinin şebnemi (çiy dânesi) sâbit ve seyyâr olan tüm varlıklara su ulaştırmıştır."

 

28 Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
     Hâcet olsa merkadin tecdîd iden mi'mâre su

"Güneş çeşmesinden her zaman tatlı bir su inmektedir. Senin kabrini yenilemek isteyen mîmâra su ihtiyâcı (bu sûretle) te'min edilmiş olur."

Kur'ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîfler kıyâmete kadar beşeriyetin karanlık dünyâsını aydınlatacaktır. Yeter ki insanlar bu iki kaynaktan isti-fâde edebilsinler.

 

29 Bîm-i duzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânıma
     Var ümîdim ebr-i ihsânın sepe ol nâre su

"Cehennem korkusu, benim yanan gönlüme tasa ateşi salmıştır. Senin ihsan bulutunun o ateşe su serpip söndüreceğine ümîdim tamdır."

Bu beyitteki cehennem korkusunu Allah ve Peygamberinden uzak kalma ve Allah Teâlâ'nın istediği kul olamama endîşesi şeklinde değerlendirmeliyiz.

 

30 Yümn-i na'tinden güher olmuş Fuzûlî sözleri
     Ebr-i nîsandan dönen tek lü'lü-i şehvâre su

"Nisan bulutundan dökülen suyun inciye dönmesi gibi; senin uğurlu na'tından dolayı, Fuzûlî'nin sözleri cevher olmuştur."

İstiridyeler nisan yağmurları yağmaya başladığı zaman kabuklarını açarlar, bu sırada yabancı bir madde içeriye girerse, inci meydana gelir.

Bu beyitte Fuzûlî kelimesi iki mânâya gelmektedir: Birincisi şâirin ismi olarak düşünülmeli, diğeri ise "değersiz" şeklinde anlaşılmalıdır.

 

31 Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-i haşr
     Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâre su

"Gaflet uykusunda olan bir kimse ancak haşır günü uyanır. Hasret gözyaşının uyanık gözlere döktüğü su (sâyesinde insanlar gaflet uykusundan ölmeden önce uyanırlar)."

 

32 Umduğum oldur ki rûz-i haşr mahrûm olmayam
     Çeşme-i vaslın vere men teşne-i dîdâre su

"Senin ilâhî güzelliğine alışmış ve senin dîdârına susamış olan bana su vereceğini, bu sâyede kıyâmet gününde seni görmekten mahrum olmayacağını ümit ediyorum."

Çeşme müslümanlar arasında câmi yaptırmak kadar mukaddes sayılmıştır. )

- SU ve/||/<>/> SU DEYİMLERİ
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 March | 16:46 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/70863(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Su almak

Su altı

Su aşağa

Su ayağa

Su ayağı

Su aygırı

Su balesi

Su bardağı

Su baskını

Su başından kesilir

Su başından kesmek

Su baştan aşmak

Su baştan aşmak

Su biberi

Su bidonu

Su birikintisi

Su borusu

Su botu

Su böreği

Su buharı

Su bulanmayınca durulmaz

Su çamuru

Su çaputu

Su çekirgesi

Su çekmek

Su çevleği (girdap)

Su değirmeni

Su deposu

Su dibeği

Su dökmek

Su dökünmek

Su evi

Su faturası

Su geçirmez

Su geldi teyemmüm bozuldu

Su gibi

Su gibi akmak

Su gibi aziz olmak

Su götürmek

Su götürmemek

Su götüründüsi

Su hizası

Su ibriği

Su içene yılan bile dokunmaz

Su içinde

Su içinde kalmak

Su içmek

Su inmek

Su issi (timsah)

Su iti

Su kabağı

Su kabı

Su kaçırmak

Su kaldırmaz

Su kamışı

Su kanalı

Su kaplumbağası

Su kapmak

Su kasidesi

Su katılmadık

Su kavletmek

Su kayağı

Su kaynağı

Su keleri

Su kemeri

Su kerdemesi

Su kesetek

Su kesilmek

Su kesimi

Su kesüği (Su nöbeti)

Su kırağı

Su kireci

Su koyunu

Su koyuvermek

Su köpeği

Su kulesi

Su kuşu

Su kuyusu

Su, küçüğün; sofra, büyüğün

Su, küçüğün; söz, büyüğün

Su matarası

Su mermeri

Su nigendeli

Su perisi

Su pınarı

Su piresi

Su pompası

Su püskürtmek

Su rezenesi

Su saati

Su sağan

Su savağı

Su savaşı

Su sempozyumu

Su serpecek (süzgeçli kova)

Su sesi

Su sporu

Su süzme

Su tabancası

Su tandırı

Su tankeri

Su tası

Su taşı

Su tedavisi

Su terazisi

Su tereği

Su termosu

Su testisi

Su testisi su yolunda kırılır

Su tuluğu

Su tüfeği

Su uçan

Su uçduğu

Su uyur düşman uyumaz

Su üstüne çıkmak

Su üstüne yazı yazmak

Su vurmak

Su yağı

Su yalağı

Su yarığı

Su yarıntısı

Su yatağı

Su yeşili

Su yılanı

Su yirimi

Su yolcu

Su yolu

Su yutmak

Su yüzünden

Su yüzüne çıkmak

Subağası

Subaşı

Sucu

Sucuğaz

Suçiçeği

Sudan

Sudan bahane

Sudan ucuz

Sukkam

Sulak

Sulak arazi

Sulak avı

Sulak buğdayı

Sulamak

Sulan

Sulandırmak

Sulanlık

Sulanmak

Sular alçaktan akar

Sular gibi akmak

Sular kararmak

Sular seller gibi aktı

Sulayın

Sulaz olmak

Sulu çayır

Sulu göz

Sulu kar

Sulu kılıç

Sulu köfte

Sulu sepken

Suluca

Suluca armut

Sulugaylan (Nargile)

Sulugumbat

Suluk

Sulukta

Sul ukule

Sulukule

Sululuk

Sulungur

Sulusepkin

Sulusıklam Sulusıklam

Sulusinek

Sulusirke

Suluzırtlak

Sumak

Suna (göl ördeği)

Sunak

Susak

Susakkabuğu

Susalık

Susalmak

Susam susam

Susamış it kerize bakar

Susayan kanmam sanır

Susayanla susak aksayanla aksak

Susulamak

Susulamak

Susurluk

Susuz ağaç meyve vermez

Susuz bağ ağaçsız dağ

Susuz çaylarda boğulayım

Susuz yaban

Susuz yaz

Susuzluktan dili dışarı düşmüş

Suşehri

Suv

Suvacık

Suvak

Suvarıcı

Su varıcı

Suvarılmak

Suvarınılmak

Suvarmak

Suv at

Suvat

Suya bakan (falcı)

Suya bakıcı

Suya doymak

Suya düşen yılana sarılır

Suya düşmek

Suya ermek

Suya gelmek

Suya gidenin susağı, köye gidenin köpeği

Suya girinmek

Suya götürüp susuz getirmek

Suya ıslamak

Suya ıslanmak

Suya kaçan

Suya kanmak

Suya pala sallamak

Suya sabuna dokunmak

Suya salmak

Suya seccade serenlerden olmak

Suya varmadan çemrenmek

Suya varmadan paçaları sıvamak

Suya vermek

Suya yunmak

Suylamak

Suylarınca

Suylatmak

Suylayı gitmek

Suyu bardakta gemiyi duvarda seyretmeli

Suyu başından içmek gerek

Suyu başından tutmak gerek

Suyu baştan ulamalı balığı baştan avlamalı

Suyu bulandırmak

Suyu çekilmek

Suyu çekilmiş değirmene döndü

Suyu düşük

Suyu getiren de bir testiyi kıran da bir

Suyu görmeden çemrenir

Suyu gözesinden içmek

Suyu ısınmak

Suyu kesik değirmene dönmek

Suyu nereden geliyor

Suyu samık

Suyu sili galmamak

Suyu toprağı çekmek

Suyu yokuşa akıtmak

Suyu yumuşak

Suyu yumuşak huyu yalpak

Suyun akıntısına gider

Suyun akıntısına gitmeyen yorulur

Suyun başı

Suyun çağlamazı, insanın söylemezi

Suyun gözesi

Suyun kaynaması

Suyun otoyu

Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kor... Suyun yüzü yerde

Suyuna gider

Suyuna pirinç salınmaz

Suyuna sabun dokunmaz

Suyuna tirit

Suyunca

Suyunca gitmek

Suyunca olmak

Suyundan içmek

Suyunközü

Suyunu almak

Suyunu buldu

Suyunu buldurmak

Suyunu çekmek

Suyunu çıkarmak

Suyunun suyu )

- DENİZ TAŞITLARINDA:
SANCAK
ile/ve/||/<>/>< İSKELE
[Eklenme Tarih ve Saati: 17 March | 00:43 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/28900(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Sağ yanı. İLE/VE/||/<>/>< Sol yanı. )

- SU ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞIL SU
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 March | 17:27 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/8115(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]


- ABRAZYON[Lat.] değil/yerine/= DENİZ AŞINDIRMASI


- ADA ile ADA

( Her tarafı, su ile çevrili kara parçası. İLE Çevresi, yollarla belirlenmiş olan arsa ve böyle bir arsayı kaplayan yapılar topluluğu. )


- ADA ile ATOL[Maldiv yerlileri dilinde]

( ... İLE Mercanların biraraya toplanmasıyla oluşmuş, halka biçiminde adacık, mercanada. )


- AĞAÇ ile KALEMBEK(Hint Denizi'ndeki bir adanın adından)

( ... İLE Bir cins kokulu sandal ağacı, yalancı öd ağacı. | Bir cins mısır. )


- AKARSU ve/<> TALVEG[Alm.]

( ... VE/<> Bir akarsu yatağının en derin yerlerini birleştiren çizgiye verilen ad. )


- AKINTI ile GOLFSTRİM

( ... İLE Atlas Okyanusu'ndaki sıcak su akıntısı. )


- AKLAN ile AKLAN

( Bir dağ sırasının yamaçlarından her biri. İLE/VE Sularını bir denize ya da göle gönderen bölge. )


- ALIŞ ile/||/<> ALIŞ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir su kaynağının aktığı noktalar. İLE Borçluyu borcu yüzünden dâvâ etmek. )


- ALİZE[Fr.] değil/yerine/= TROPİKAL BÖLGELERDE DENİZLERDEN ESEN BAZI YELLER


- ALTIPLANO ile LA PAZ

( ... İLE Bolivya'nın başkenti La Paz, Altiplano'dan 434 m. düşük rakımda kurulmuş olması nedeniyle, soğuk dağ rüzgârlarına karşı nispeten daha korunaklıdır. )

( ... İLE Güney Amerika'nın, güneşe en yakın kenti ve dünyanın en yüksek başkentidir. )

( ... İLE Yüksek rakım nedeniyle, La Paz'a giden turistler halsizlik çekmektelerdir.[La Paz'a gidip de, yükseltinin yarattığı hastalıktan dolayı ölen diplomatların gömüldüğü bir "Büyükelçi Mezarlığı" da varmış.] )

( ... İLE Deniz seviyesinden yükseklik, kentin bir bölümünde 4000 m.'ye yakın, öbür bölümünde ise 3200 m. kadar. Yani, aradaki fark yaklaşık 1 km. Bu yüzden, sıcaklık ve bitki örtüsünde olduğu kadar, ekonomik ve toplumsal etkinliklerde de büyük farklar görülüyor. Düşük gelirli ailelerin yaşadığı mahalleler ve sanayi bölgesi, yüksek kesimlerde; orta halli ailelerin yerleşim bölgeleri ise daha alçak olan kesimde yer alıyor. Ama arada ters bir orantı var. Zenginlik arttıkça, "aşağılar" tercih ediliyor. La Paz'da, "yukarıdakiler"in sayısı, "aşağıdakiler"den çok fazla. Yani yoksulluk, "zirve"ye ulaşmış durumda. )


- ATLANTİK/ATLAS OKYANUSU ve/<> PLATA IRMAĞI

( Uruguay'ın dünyaca ünlü kumsalı/plajı olan Punta del Este'deki ucun, bir tarafında Atlantik Okyanusu, öteki tarafında ise Plata Irmağı'nın ağzı görülmektedir. )


- AYAZMA[< Yun.][Hristiyanlıkta]

( Hristiyan'larda okunmuş kutsal su. | Şifalı/kutsal su/kaynak/pınar. )


- AYSBERG[İng. < ICEBERG] değil/yerine/= BUZDAĞI


- AZMAK ile AZMAK ile AZMAK[< AĞIZMAK]

( Taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak. | Denizin, ırmağın kabarması/yükselmesi. | Etkili, tehlikeli duruma gelmek. | Eşeysel duyguları artmak. | Çamaşırın, artık beyazlatılamaz duruma gelmesi. | İki ayrı ırktan doğmak. [Katır, Liger, Tigon gibi.] İLE Yolunu kaybetmek/şaşırmak. İLE Su birikmiş çukur ya da hendek. | Aakarsu kenarlarında yağmurdan sonra tarlalarda, yollarda görülen küçük su birikintisi, gölcük, su toplanan çukurcuk. | Bataklık, sızlık, büyük su birikintisi. | Azmak[< aġızmaḳ: Akarsuyun denize döküldüğü yer.] )


- BAHA-MA = SIĞ DENİZ


- BAHREYN:
2 ADA ile/ve/+/<> 31 ADA

( Bahreyn'in başkenti, Mename'nin yer aldığı Bahreyn Adası ve 8ona bir dalgakıranla bağlı olan küçük] Maharrak Adası. İLE/VE/+/<> Öteki 31 ada. )

( Bahreyn, 33 adadan oluşan bir aral(takımada) ülkesidir. )

( Bahreyn'in sözcük anlamı, "iki deniz ülkesi"dir. [Denizin içinde, tatlı su kaynakları olduğundan dolayı bu ad verilmiş.] )


- bahreyn[Ar.] ile Bahreyn[Ar.]

( İki deniz. [Basra Körfezi ile Hint Denizi. / Akdeniz ile Hint Denizi. / Karadeniz ile Hint Denizi.] | İki büyük esas, temel şey. İLE Basra Körfezi'nde yer alan bir ada ülkesi. )


- BANKİZ[Fr. < BANQUISE]/ICE-FIELD değil/yerine/= BUZLA

( Deniz suyunun donmasıyla kutup bölgelerinde oluşan buz alanı. )


- BATIG ile/||/=/<> DERİN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir su yatağının, ırmağın derin yeri. İLE/||/<> ... )


- BOĞAZIN EN DAR NOKTASI

( RUMUELİ HİSARI ile ANADOLU HİSARI arası[698 m.] )


- BOY ile BOY

( Bir şeyin tabanı ile en yüksek noktası arasındaki uzaklık. | Bir yüzeyde, en sayılan iki kenar arasındaki uzaklık. | Uzunluk. | Yol, ırmak, deniz kıyısı. | Kumaş için ölçü. İLE Ortak bir atadan türediklerine inanan, birbiriyle kan yakınlığı bulunduğuna inanarak evlenmeyen, toplumsal ve ekonomik ilişkilerini anaerkil ve/ya da ataerkil anlayışa uygulayan, geleneksel topluluk. Kabile, klan. )


- BURUN/ZİRVE ile KEREMPE

( ... İLE Denize doğru uzanan taşlık burun. | Dağın en yüksek yeri. )


- ÇAĞLARI ve YÜZYILLARI ve DÖNEMLERİ

( EPOCHES/AGES/ERA vs. CENTURIES vs. PERIODS )


- ÇAĞLAYAN/ÇAĞLAR ile ÇAĞLAYIK

( Küçük bir akarsuyun, çok yüksek olmayan bir yerden dökülüp aktığı yer. İLE Yerden, sesle kaynayarak çıkan su, kaynak. )


- ÇÖL ile BÂDİYET-ÜŞ-ŞÂM[Ar.]

( Fırat ile Dicle'nin birleşip denize döküldüğü noktadan itibaren Batı'ya doğru uzanan çöl. )


- ÇUKUR ile LONGUZ

( ... İLE Deniz ya da ırmaklarda, birdenbire derinleşen yer. )


- DALGA ile RİLEY/RAYLEIGH DALGASI


- DALGA ile TİDAL DALGASI TİDAL DALGALARI TIDAL WAVES

( Denizaltı yer sarsıntısından oluşan iri dalgalar. )


- DAMLA ile SU

( Küçük bir kürecik içinde toplanmış, boyutları akışkanın özelliklerine ve fizikî koşullarına bağlı olarak değişen, çok küçük miktardaki sıvı. İLE ... )


- DENİZ/GÖL/IRMAK ile/ve/||/<> BALIKLAVA

( ... İLE/VE/||/<> Deniz, göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer. )


- DENİZİN:
"KABARMASI" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DALGALANMASI


- DERE ile/ve/<> IĞIL

( ... İLE/VE/<> Belirli olmayacak kadar yavaş akan su. )


- DİCLE ile FIRAT


- ETİL = VOLGA
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kıfçak ülkesinde akan, Bulgar denizine dökülen bir ırmağın adı. )


- EVREN:
DÜNYA ile/ve/<>/> MUHÎD(OKYANUS/OCEAN)/ATLAS

( Hareket ve ağırlık merkezi. İLE/VE/<>/> En son felek. )


- FIRTINA ile LEYLEK FIRTINASI


- FIRTINA ile TURNAGEÇİDİ

( ... İLE Baharda esen bir fırtına. )


- FIRTINA ile URAĞAN[Karayip dili]

( ... İLE Beraberinde yağmur getirmeyen, güçlü fırtına. )


- GEÇİT ile/ve KOYAK/KISIK/KLÜZ

( ... ile/ve VADİ )


- GÖL ile BATAKLIK/ÇÖKEK

( LAKE vs. BOG/MARSH/SWAMP/FEN )


- GÜVENİLMEZLER:
KIŞ GÜNEŞİ ve/||/<> SULTANLARIN GÜLMESİ ve/||/<> DURGUN DENİZ ve/||/<> AMİRLERİN İLTİFATI ve/||/<> DÜŞMANIN ÖĞÜDÜ ve/||/<> BAZI KADININ CİLVESİ/ZÂHİDLİĞİ

( ŞEMS-İ ŞİTÂ ve/||/<> DAHK-I HÜMÂ ve/||/<> SÜKÛNET-İ DERYA ve/||/<> İLTİFAT-I UMERÂ ve/||/<> NASİHAT-İ ADÂ ve/||/<> CİLVE-İ/ZÜHD-Ü NİSÂ )


- HABB[Ar.] ile HABB[Ar.]

( Aldatıcı, hilekâr, kurnaz. İLE Denizin dalgalanması, kabarması. )


- HAVZA[Ar.] ile HAVZA[Ar.]

( Bir hükümetin idaresi altında bulunan ülkelerin tümü. İLE Açık ve düz olan deniz kıyısı. | Dağ ya da tepelerle sınırlanmış, aynı denize, göle ya da ırmağa akan bölge. | Kenar, yan, taraf. | Memleket. | Maden bölgesi. | [yerbilim] Tekne. )


- HAWAII ile/değil HONOLULU

( ... İLE/DEĞİL 5509 km2.dir. Şehrin %72'si deniz suyuyla kaplıdır. )

( ... İLE/DEĞİL Hawaii'nin başkentidir. [Hawaii adasında değil Oahu adasında yer alır!]
Captan Cook, Hawaii adalarını 1778'te keşfetti.[Cook, 1779'da Hawaii'de öldürüldü.] Kont Sandwich'in[sponsoru] anısına Sandwich adaları olarak değiştirdi. Amerika'nın eyaleti olmadan önce XIX. yüzyıl başında Hawaii Krallığı olarak biliniyordu.
Dünyada yetişen ananasların üçte birinden fazlası Hawaii'dedir. )


- IRMAK ile/ve GADIR

( ... İLE/VE Küçük ırmak. )


- KANAL ile/ve TÜNEL


- KANAL ile/ve YOL


- KANALİZASYON ve/||/<> HAMAM ve/||/<> KÜTÜPHANE

( Kentin kirini alır götürür. VE/||/<> Gövdenin kiri temizlenir. VE/||/<> Aklın boşlukları/"tozları" alınır. )

( Pis ve atık suların özel kanallar aracılığıyla belirli merkezlerde toplanıp atılmasını sağlayan düzen, lağım döşemi. VE/||/<> Yıkanılacak yer, yunak, ısıdam. | Para karşılığında yıkanma işinin yapıldığı yer. VE/||/<> Betiklik/kitaplık. | Betik satılan dükkân, betikevi. )


- KAVŞAK ile/ve/değil/<> AYRIÇ

( Yol vb. uzayıp giden şeylerin kesiştikleri ya da birleştikleri yer. | Bir ırmağın denize ya da başka bir ırmağa döküldüğü, kavuştuğu yer, munsap. İLE/VE/DEĞİL/<> İki yolun ayrıldığı yer. )


- KELGİN ile SEL
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Gel-git döngüsünde, suların kabarması ve bu nedenle oluşan seller. İLE ... )


- KENAR değil/yerine/= KIYI

( ŞÂTİ'[çoğ. ŞEVÂTÎ] )


- KIYI ile/ve/<> RIHTIM[Fars. < RİHTIM: Kumsal]

( ... İLE/VE/<> Bir akarsu ya da deniz kıyısında doldurularak yapılmış, gemilerin indirme-bindirme ya da yükleme-boşaltma yapabileceği yer. )


- KÖRFEZ ile FİYORT[Norveççe]

( Norveç, İskoçya ve Kuzey Amerika kıyılarında, buzulların oluşturdukları dik yamaçlı, derin ve eski buzul koyaklarının aşağı kesimlerinin deniz altında kalmasıyla oluşan körfez. )


- KÖRÜNG ile KÖRÜNG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kaşgar'a yakın küçük bir göl. | Kaşgar dağlarında, Tez yaylasında bulunan bir göl.[Çevresi 30 fersahtır.] )


- KOY ile/||/<> KÖRFEZ


- KOYAK ile/ve KAPUZ

( ... İLE/VE Dar ve derin koyak. | Kanyon. | İçine girilmeyen sık orman. )


- KOYAK ile/ve KISIK

( Vadi. | Karalarda akarsu aşındırmasıyla oluşmuş, bir yöne doğru eğimli, uzunluğuna çukurluk. | Dağlar ve kayalıklarda oluşmuş doğal çukur. İLE/VE Kanyon. )

( KLÜZ )


- KOYAK ile/ve RİA

( ... İLE/VE Denizin örttüğü vadi. )


- KÜKREMEK ile "KÜKREMEK"

( Aslanın bağırması. | Denizin, ırmağın kabarması, taşması. | Mayalanıp kabarmak. | Gür bir biçimde yetişmek. İLE Coşkuyla saldırmak. | Coşmak, taşkınlık göstermek. | Kızgınlık ve öfke ile yüksek sesle bağırmak. )

( Aslan kükremesi, 8 km. öteden duyulabilir. )


- KUVARSİT[Fr. < QUARTZITE] değil/yerine/= KUM TAŞI

( Kum tanelerinin kaynaşmasıyla oluşmuş bir tür tortul kayaç, kuvarsit. )


- MALDİV ve/<> ADALARI

( 1196 adadan oluşur ve toplam yüzölçümü 298 km²'dir. Başkenti Male'dir. )

( Delikanlı, hırsızlık olayının çok nadir olduğu Maldiv'in ünlü bir plajına vardığında, yine de giysilerinin çalınmasını nasıl engelleyebileceğini düşündü. Denize girmeden önce giysilerinin üzerine, "Bu giysiler, dünya ağır sıklet şampiyonunundur!" diye bir bilgi bıraktı.

Bir süre sonra denizden çıkan delikanlı, giysilerinin çalınmış olduğunu gördü. Yerine ise şöyle bir bilgi bırakılmıştı.

"Bu giysileri çalan, dünya maraton şampiyonudur!" )

( MALODIIP[: Çiçek hevengi.]
[HEVENK[< Fars.]: Bir ipe geçirilmiş ya da birbirine bağlanmış, yaş yemiş ya da sebze bağı.] )

( DİVEHİ: Maldiv dili. )



devamı için burayı tıklayınız...


- [Yun.] AHTAPOT ile KALAMAR

( Omurgasızlarda en zeki olanlar. )

( Kafadan bacaklılardan, dokunaçlı bir tür mürekkep balığı. | Genellikle burun zarı üzerinde çıkan bir ur türü, polip. İLE Bir tür mürekkep balığı. )

( OCTOPUS cum LOLIGO VULGARIS )


- [Yun.] MİDYE ile PİNES

( Yassısolungaçlı yumuşakçalardan, kavkıları birbirine eşit, denizlerin kayalık yerlerinde, kümeler durumunda yaşayan, kabuklu bir deniz hayvanı. iLE Yumuşakçalardan, midye biçiminde, ondan daha büyük kavkılı bir deniz hayvanı. )

( MYTILUS cum PINNA NOBILIS )


- AFRİKA (SAVANA/ORMAN) FİLİ ile/ve ASYA FİLİ

( Daha iri. İLE/VE Daha küçük. )

( Her biri, her gün 200 kilo ot yer. )

( Hortumları, 3 metre uzunluğunda ve 200 kilo ağırlığındadır. [4 litre suyu bir anda çekebilecek yapıdadır.] [Ucundaki parmak benzeri bölümler sayesinde tek bir pirinç tanesini yerden alabilecek kadar duyarlıdır.] [Bir aslanı tek darbede öldürebilecek kadar güçlüdür.][Gövdemizdeki tüm kasların toplamından 100 kat daha fazla kas bulunur.] )

( Ayak uclarında yürürler. [Tabanı ile topuk kemiği arasında kalın ve yüksek bir kıkırdak tabakası bulunur.] )

( Koşamaz ve zıplayamazlar fakat yürüyüşleriyle saatte 25 km. hıza ulaşabilirler.] )

( Öteki fillerin 10 km. öteden gelen düşük frekanslı sesleri ayaklarıyla duyabilirler. )

( Yunuslar ve bazı primatlar gibi kendilerini aynada tanıyabilirler. )

( Her gün, 100 litre su içmeleri gerekmektedir. [her bir emişte 8 litre su içebilmektelerdir] )

( Günde, sadece 2 saat uyurlar. )

( Sürü önderleri dişillerdir. )

( Ortalama ömürleri 50 yıldır. [80 yaşına kadar yaşamış olanı da vardır.] )

( Az sayıda doğal düşmanı olan filler genellikle yaşlandıkça aşınan dişlerinden dolayı aç kalarak ölürler. )

( Ölülerini sık sık ziyaret ederler. [Ölenlerin kemik ve dişlerini hortumlarıyla okşarlar.] )

( Gebelik süresi en uzun hayvan. [22 ay / 600-360 gün] )

( Her bir filin kan damarları, kendine özgü bir yapı sergilediğinden, tıpkı insandaki parmak izi gibi ayırt ettirici özelliğe sahiptir. )

( Filler, ehllileştirilebilir fakat evcilleştirilemez. )

( En yakın akrabaları denizinekleri[yaşayan] ve damanlardır. )

( Ayaklarıyla sismik hareketleri duyarlar ve çeşitli göç ve hareketlerini yeraltı verilerine[verilerinden aldıkları yorumlara] göre de belirlemektelerdir. )

( NEHÎM[Ar.]: Aslan kükremesi ve fil sesi. )

( Fil )

( Tek başlarına hareket edebilirler. İLE/VE Ancak/daha çok eşleriyle birlikte hareket ederler. )

( Zıplamayan tek memelidir. )

( )

( )

( Afrika'da, 1980'de 1 milyonu aşkın olan fillerin sayısı, günümüzde[2020] 300 bin civarındadır ne yazık ki. :( ((( )

( PÎL
PÎLESTE: Fildişi. )

( AFRICAN ELEPHANT vs. INDIAN ELEPHANT )

( ELEPHAS )

( EL ELEFANTE )


- AĞAÇ ile GÜRGEN

( ... İLE Gürgengillerden, Karadeniz kıyılarındaki ormanlarımızda çokça yetişen bir ağaç. )

( ... cum CARPINUS BATULUS )


- AHMES[Ar.] ile AHMEZ[Ar.]

( Kuvvetli, en yiğit kişi. | Katı [yer]. İLE Sağlam, çok sağlam ve dayanıklı. | Suyun içinde sürekli açılıp kapanan ve "denizağzı" denilen bir hayvan. )


- AHTAPOT[Yun.] ile ARGONOT[Yun.]

( Sekiz dokunacında/kolunda yaklaşık 1000 duyarga bulunur. Üç kalbi, dokuz da beyni vardır. İLE Deniz dibinde, kayalara tutunarak yaşayan bir türdür. [Deniz anemonu gibi bitkiye benzer.] )

( Dokunaçlarının herhangi bir parçası koptuğunda/kesildiğinde kopan parça 3 saat canlılığını ve hareketini devam ettirir. İLE ... )

( Eril ahtapotların kollarından biri çiftleşmek içindir ve bu kol altındaki oluk ve kavramaya yarayan ligula adında bir burunla ötekilerden ayrılır. [Bazı ahtapot türlerinde, öteki memelilerin penisinde olduğu gibi kanla dolar.] İLE Erilin eşeysel örgeni(penisi), çiftleşme zamanında, gövdesinden ayrılır, gider başka bir kayada yaşayan dişil argonotu bulur, döller ve sahibine geri döner. [Çok eşli olma çabasındaki baylara da bu "Argonot" adı takılmıştır.] )

( Çiftleşme kolları, bir paket spermi dikkatli bir biçimde dişinin hazne [kafa/gövde] içine yerleştirir. Ardından ligula kırılır ve dişilin içinde yapışık kalır. [Eriller çiftleştikten birkaç ay sonra ölür.] [Ahtapotlar öteki kollarını yenileyebilseler de yeni bir çiftleşme kolu (lingula) üretemezler.] İLE ... )

( Kavanozları açabilir, taşları istiridyeleri açmak için araç olarak kullanabilir ya da kopmuş denizanası dokunaçlarını silah olarak kullanabilirler. [Bazıları sanki iki ayaklı hayvanlar gibi iki kolunun üzerinde yürüyebilir.] İLE ... )

( Kaslarını, kendilerini ileri atmak üzere kullanır ve saatte 40 km. hıza ulaşabilirler. [Bu yöntem ile "uçabilirler" de.(yırtıcılardan kaçmak için kendilerini suyun dışına fırlatmak üzere)] İLE ... )

( İskeletleri olmadığı için gözbebekleri kadar küçük yerlerden bile geçebilirler. [tek sert parçaları papağanınkine benzeyen gagasıdır] İLE ... )

( Ahtapot ile Argonot )

( HEŞT-PÂ ile ... )

( OCTOPUS vs. ARGONAUT )

( OCTOPUS cum ARGONAUTA ARGO )


- AHTAPOT ile BATTANİYE AHTAPOTU

( Dişilleri, erillerden 40.000 kat daha büyük olabiliyor. Bu türün dişilleri, 2 metreye kadar büyüyebilirken; erilleri, sadece birkaç santimetreye kadar büyüyor.[Hayvanlar arasında, dişil ile eril arasındaki en zıt orandır.] )


- AHTAPOT ile HİNDİSTAN CEVİZİ AHTAPOTU


- AHTAPOT ile TAKLİTÇİ AHTAPOT

( )


- AKİVADES[Yun.] değil/yerine/= MİDYE TÜRÜ

( Kumun 5-6 cm. altında yaşar.[İzmir/Ayvalık] )


- ALG[Lat.] ile DİYATOME[Fr. < Yun.]

( Su yosunu. İLE Silisli sert kabukları olan ve fosilleri, kalın yer katmanları oluşturan bir algler ailesi. )


- ANAEROBİK[Fr. < ANAÉROBIQUE]/ANAEROBIC[İng.] değil/yerine/= OKSİJENSİZ ORTAMDA/KOŞULLARDA YAŞAYABİLEN | SERBEST OKSİJEN GEREKSİNIMSİZ


- AVRUPA SUSAMURU ile KANADA SUSAMURU ile BREZİLYA SUSAMURU ile HİNT SUSAMURU ile AVUSTRALYA SUSAMURU ile TIRNAKSI SUSAMURU ile KÜÇÜK TIRNAKLI SUSAMURU ile DENİZ SUSAMURU


- BAĞA ile ZEBL

( Kaplumbağa kabuğu. İLE Deniz kaplumbağasının kabuğu. )


- BAHAR[Fars. çoğ. BAHÂRÂN] ile BAHAR[Ar. çoğ. BAHARAT]

( [Kuzey yarımküre için] 21 Mart'ta, gündüz-gece eşitliğiyle başlayarak, 22 Haziran'da, gündönümü ile biten, kış ve yaz arasındaki mevsim, ilkyaz. | Bu mevsimde ağaçlarda açan çiçekler ve yapraklar. | Gençlik çağı. İLE Yiyecek ve içeceklere, hoş koku ve tad vermek için kullanılan kurutulmuş ve öğütülmüş bitkiler. )

( BAHARİYE: Divan Edebiyatı'nda, bahar betimlemesi ile başlayan kaside. )

( BİBERİYE: Ballıbabagillerden, Akdeniz çevresinde çok yetişen, yaprakları hoş kokulu bir bitki. [Lat. ROSMARINUS OFFICINALIS] )


- BALIK BAYKUŞU ile MANAVGAT BALIK BAYKUŞU

( Tüm Avrupa kıtasındaki sayısının 10'un altında olduğu tahmin ediliyor ve hepsi de Toroslar'da yaşıyor.[2014] İLE Manavgat'ta yaşarlar.[Balık baykuşunun alt türüdür.][20 civarında oldukları düşünülüyor.(2018)] )

( Büyüklüğü: 54-57 cm. | Kanat açıklığı: 145-150 cm. İLE ... )

( Ayrıntılar için burayı tıklayınız... )

( Sudaki avlarının yerini alçak bir tünekten ya da o alanda alçaktan ileri geri uçarak saptıyor. Ayakları ve pençeleri balıkları yakalamak için inanılmaz bir adaptasyona sahip.

Çiftler halinde yaşadığı düşünülüyor. Uçurum kenarlarında tüneyip ıslığımsı sesler çıkarıyor.

Korku ve şaşkınlık anlarında tüylerini kabartıp kulak tüylerini dikleştiriyor. İLE ... )

(

image

image İLE ... )

( KETUPA ZEYLONENSIS cum ... )


- BALIK KARTALI ile BALIK KARTALI

( Su kıyılarında yaşayan, balıkla beslenen, beyaz, kahverengi çizgili, yırtıcı kuş. İLE Fok yavrularını avlarlar. )

( OSPREY[Lat. < OSSIFRAGUS: Bone crusher. / Kemik kıran.] vs. ... )

( PANDION HALIAETUS cum HALIAEETUS PELAGICUS )


- BALIK KARTALI ile MADAGASKAR, BALIK KARTALI


- BENGAL KEDİSİ ile BALIKÇI KEDİ

( ... İLE Güneydoğu Asya'nın, tropik ve subtorpik bölgelerinde yaşayan, vahşi bir türdür. İnce uzun bir gövdesi, yapılı yüzü vardır. Genellikle dere kenarları ve bataklıklarda yaşarlar ve suya bayılırlar. Suyun içinde balık avlamasını kolaylaştıracak uzun parmaklı ve gelişmiş patileri vardır. Yaşam alanı çoğunlukla ormanlardır. Balıkçı olduğundan, sulak alanlarda da karşılaşmak olanaklıdır. Gövdeleri 80 cm., kuyrukları ise 30 cm. uzunluğundadır. )


- BEŞPARMAK/BEŞPENÇE ile BEŞPARMAKOTU

( Derisidikenlilerden, beş ışınlı yıldız biçiminde bir deniz canlısı. | Beş renkte dokunmuş, çubuklu kumaş. İLE Gülgillerden, yol kıyılarında ve çayırlarda yetişen, sürgüne karşı kullanılan bir bitki, kurtpençesi. )

( URASTER cum POTENTILLA REPTANS )


- BEYAZ BAŞLI KARTAL ile BALIK KARTALI

( ... İLE Özellikle hurma yerler. )

( ... cum GYPOHIERAX ANGOLENSIS )


- BİTKİ ile HALOFİT

( Tuzlu topraklarda, deniz kıyılarında yetişen bitkiler. )


- BÖCEK ile SUBÖCEĞİ/HİDROFİL

( Kınkanatlılardan, küçük su birikintilerinde yaşayan, 18 milimetre uzunluğunda, kahverengi bir böcek. )

( ... cum HYDROPHILUS CARABOIDES )


- BÖRÜLCE/BÜRÜCE/KARNIKARA ile KURŞUNOTU

( ... İLE Deniz börülcesi. )

( VIGNA SINONSIS / DOLICHOS cum ... )

( DOLICHOS BEAN, COWPEA, BLACK-EYED PEA vs. SEA BEAN/ASPARAGUS, SAMPHIRE, GLOSSWORT )


- BUKALEMUN ile AKDENİZ BUKALEMUNU


- DENİZ ASLANI/FOK ile DENİZ AYISI/İNEĞİ (MANAT)

( Gebelik süreleri 11 aydır. Her seferinde tek bir yavru doğurur. Doğurunca hemen bir yenisine gebe kalır. İLE 1.5 - 2 m. boyunda, bitkiyle beslenen bir deniz memelisi. )

( SEA LION/SEAL vs. SEA COW )

( PHOCA cum TRICHECHUS MANATUS / ARCTOCEPHALUS URSINUS )


- DENİZ ASLANI ile/değil TAKLİTÇİ AHTAPOT


- DENİZ ASLANI ile YELELİ DENİZ ASLANI

( ... İLE Güney kutbunda yaşarlar. )


- DENİZ BÖRÜLCESİ PİŞİRMEK/KAYNATMAK:
SOĞUK SUDA değil KAYNAR SUDA

( Fokurdayan kaynar suda, ateşi ve haşlama süresini iyi ayarlamak, yumuşamasını sürekli takip etmek gerekir. Saplarından da titizlikle sıyırmayı gerektirir. Üzerine de (sızma) zeytinyağı ve limon sıkarak yemeye hazırdır. [Bitkinin kendi tuzlu olduğundan dolayı da, tuz atmamak gerekir.] )


- DENİZ FOKU ile/ve GÖL FOKU

( ... İLE/VE Sadece Baykal Gölü'nde yaşar. )


- DENİZ KAPLUMBAĞALARINDA:
CARETTA CARETTA/KUTU KAPLUMBAĞASI ile YEŞİL KAPLUMBAĞA/CHELONIA MYDAS

( Caretta Caretta Kaplumbağa'larının yumurtlama dönemi: 25 Mayıs - 30 Temmuz arasında yumurtlama, 01 - 30 Ağustos arasında yumurtadan çıkışlar!!! )

( Özellikle Çıralı - Antalya sahilinde onları izleyerek ve bu ilgi sayesinde sahilin talan edilme girişimlerini engellemeye destek olmanızı rica ederiz!!! )

( Ayakların dış tarafında, iki tırnak bulunur.[Ön ayakları, palet biçimini almıştır. Ön ayaklar, arka ayaklardan daha büyüktür.] İLE Ön ayaklarında, bir tırnak bulunur. )

( Kabukların arkası, kalp biçimindedir. Kabuk, açık renkli; sırt, kırmızı ve kahverengidir. İLE Kabukları daha koyu kahverengidir. )

( Büyüklükleri, 1 m.'dir. 40-150 kg. ağırlığında olabilirler. İLE Büyüklükleri, 1.40 cm. olabilir. 30-100 kg. olanlarına rastlanılabilmektedir. )


- DENİZ KAPLUMBAĞASI ile DERİ SIRTLI DENİZ KAPLUMBAĞASI


- DENİZ KAPLUMBAĞASI ile ŞAHİN GAGALI/GÖKKUŞAĞI PARLAYAN DENİZ KAPLUMBAĞASI

( ... ile Şahin Gagalı Deniz Kaplumbağası )

( ... cum ERETMOCHELYS IMBRICATA )


- DENİZ KULAĞI ile/<> DENİZ KESTANESİ

( Deniz kulağı yavruları, deniz kestanesinin koruması altında olabilir. )


- DENİZ ÖRDEĞİ ile YABAN ÖRDEĞİ/ANGUT ile PEKİN ÖRDEĞİ


- DENİZ SALYANGOZU ile/ve KÖPEK DENİZ SALYANGOZU


- DENİZ YENGECİ ile TATLI SU YENGECİ

( SERETÂN-I BAHRÎ ile ... )


- DENİZ YILANI ile/değil TAKLİTÇİ AHTAPOT


- DENİZAĞZI/AHMEZ

( Suyun içinde sürekli açılıp kapanan bir deniz canlısı. )


- DENİZANASI ile/ve KUTU DENİZANASI

( ... İLE/VE En zehirlisidir. [Tek bir kerede çıkan zehir, aynı anda 60 yetişkini öldürebilir.] )

( ... İLE/VE Pasifik sularında yaşarlar. )

( ... ile Kutu Denizanası )

( FERC-ÜL-BAHR ile/ve ... )

( JELLYFISH vs./and ... )

( COTYLORHIZA TUBERCULATA cum/et JELLY-FISHUS STIGALOTUS )

( MEDÜZ ile/ve ... )


- DENİZANASI ile PUSULA DENİZANASI


- DENİZASLANI ile AVUSTRALYA DENİZASLANI

( SEA LION vs. AUSTRALIAN SEA LION )


- DENİZASLANI ile FOK

( Daha kalın kürkü vardır. İLE Daha yağlıdır. )

( Kulakları gözle görülür. İLE Arka kanatları arkaya doğru bakar. )

( Fokların gözleri deniz altında bulanık görmez. )

( Fok ile Denizaslanı iskeletlerinin farkları )

( Alttaki. İLE Üstteki. )

( SEA LION vs. SEAL
Denizaslanı ile Fok )

( ZALOPHUS CALIFORNIANUS cum PHOCA )


- DENİZASLANI ile GÜNEY DENİZASLANI


- DENİZATI ile KÜÇÜK/CÜCE DENİZATI

( Denizatlarının dişileri, sırtlarındaki şeritlerden anlaşılmaktadır. )

( ... İLE Endonezya resiflerinde yaşarlar. )


- DENİZATI ile YAPRAKSI DENİZ EJDERİ


- DENİZATI ile YOSUN BİÇİMİNDE DENİZATI

( SEA HORSE vs. SEA HORSE IN THE SHAPE OF MOSS )

( HIPPOCAMPUS HIPPOCAMPUS cum ... )


- DENİZAYGIRI/MORS[Laponca] ile FOK

( ... İLE Tüm memeliler arasında, sütü, en yağlı olandır. [Yavrusunun hızlı büyümesinin zorunluluğundan dolayı][Birkaç hafta içinde sütten kesilirler] )

( Mors/Denizaygırı ile Fok )

( ... ile FUKME )

( WALRUS vs. SEAL[< Sami dilinden] )

( ODOBENUS ROSMARUS cum PHOCA )

( LA MORSA con ... )


- DENİZAYGIRI/MORS ile PASİFİK DENİZAYGIRI

( ... İLE Alaska'da ve Kuzey Kutbu'nda yaşarlar. )


- DENİZÇAKISI

( Kuma, dikine gömülerek yaşayan, çakı diye de adlandırılan, 20 cm. boyunda, ikiçenetli yumuşakça. [Lat. SOLEN] )


- DENİZÇAKISI ile DENİZDANTELİ ile DENİZGERGEDANI ile DENİZHIYARI[HOLOTÜRİT (Yun.)] ile DENİZISIRGANLARI ile DENİZİĞNESİ ile DENİZİNEĞİ/MANATİ[MANATEE] ile DENİZKADAYIFI ile DENİZKAZI ile DENİZKEDİSİ/DENİZMAYMUNU ile DENİZKESTANESİ ile DENİZKIRLANGICI ile DENİZKOZALAĞI ile DENİZKÖPÜĞÜ ile DENİZKULAĞI ile DENİZMARULU ile DENİZMENEKŞESİ ile DENİZÖRDEĞİ ile DENİZÖRÜMCEĞİ ile DENİZPALAMUDU ile DENİZREZENESİ ile DENİZŞAKAYIĞI ile DENİZTARAĞI ile DENİZTAVŞANCILI/BALIKKARTALI ile DENİZTAVŞANI ile DENİZYILANI ile DENİZYILDIZI

( Kuma, dikine gömülerek yaşayan, çakı diye de adlandırılan, 20 cm. boyunda, ikiçenetli yumuşakça. İLE Sıcak denizlere özgü, taşımsı bir tür polip birikintisi oluşturan deniz hayvanı. İLE Balinagillerden, 8-10 m. uzunluğunda, erilinin üst çenesinde iki uzun diş bulunan bir deniz memelisi. İLE Denizhıyarlarından, boyu 25 cm. kadar olabilen, yuvarlak ve yumuşak gövdeli derisidikenli. İLE Salgıladıkları sıvılarla insan derisinde, ısırgan etkisi uyandıran, iri medüzleri içine alan selentereler sınıfı. İLE Yuvarlak somaklı, gövdesi ince ve uzun bir deniz balığı. İLE Amerika ve Afrika'nın tropikal kıyı sularında yaşayan, 2-3 m. uzunluğunda deniz memelisi. İLE Esmer suyosunlarından bir deniz bitkisi. İLE Denizde yaşayan, ayakları yüzgeç biçimindeki tüm kaplumbağalara verilen genel ad. İLE Yazın, kutup bölgelerinde yaşayan, kışın, ılık kıyılara göçen, kısa ve ince gagalı, siyah bacaklı, yabani bir tür kuş, akbaş. İLE Tümbaşlılar takımından, gövdesi ince uzun, büyük başlı, derin ve büyük denizlerde yaşayan bir balık. İLE Hareket edebilen dikenlerle örtülü, yuvarlak kalker kabuklu, derisidikenlilerden bir yumuşakça. İLE Balıkçın. İLE Konik biçimli, kavkısında bir yarık bulunan karındanbacaklı yumuşakça. İLE Lületaşı. İLE Yassı kavkılı, içi sedefli, 10 cm. uzunluğunda bir deniz yumuşakçası. | Açık denizden bir kum setiyle ayrılmış ya da kıyı dilinin gelişmesiyle göl biçimini almış, sığ koy ya da körfez, lagün. İLE Sığ sularda bulunan, ince, levhaya benzeyen yaprakları olan yeşil suyosunu. İLE Çançiçeğinin bir türü. İLE Perdeayaklılardan, kıvrık gagalı, açık denizlerde yaşayan bir kuş, denizördeği, fırtınakuşu. İLE Kabuklu bir böcek türü. İLE Kıyı kayalarının üzerinde, yapışık olarak yaşayan, beyaz kalkerli plakalarla çevrili, koni biçiminde, küçük, kabuklu bir böcek. İLE Maydanozgillerden, deniz kumsallarında bol olarak yetişen, ıtırlı bir bitki. İLE Kayalıklara yapışık olarak yaşayan, dokunaçları çok ve uzun, güzel renkli bir polip türü. İLE İkiçenetli kabuklu bir yumuşakça türü. İLE Ağız dokunaçları geniş ve etli, uzun, çıplak gövdeli deniz yumuşakçası. İLE Yılanlar takımından, çok zehirli, kürek biçiminde, yassı kuyruklu, Hint ve Pasifik Okyanuslarında yaşayan bir hayvan. İLE Denizyıldızlarından, yıldız biçiminde, beş kolu olan, kayalıklar üzerinde yaşayan derisidikenli. )

( SOLEN cum MİLLE POROS cum MONODON MONOCEROS cum HOLOTHURION cum ... cum SYNGNATHUS ACUS cum HYDRODAMALIS GIGAS cum ALARIA ESCULENTA cum BERNICLA cum CHIMAERA MONSTROSA cum ECHINUS ESCULENTUS cum STERNA HIRUNDO cum CONUS cum ... cum HALLOTIS cum ULVA LACTUCA cum ... cum THALASSSIDROMA PELAGICA cum MAJA SQUINADO cum BALANUS cum CRITHMUM MARITIMUM cum ANEMONIA ACTINIA cum PECTEN cum PANDION HALIATAETUS cum CYCLOPTERUS LUMPUS cum HYDROPH'S cum ASTER )


- DENİZFİLİ ile GÜNEY DENİZFİLİ

( ... İLE Erilleri, dişillerinden 6 kat daha büyüktür.[4 ton ağırlığındalardır.] )

( Suyun altında, 2 saat kalabilirler. [1.5 km. derine inebilirler.][Vurgundan kaçınabilmek için ciğerlerindeki tüm havayı boşaltırlar ve damarlarındaki emilmiş olan oksijeni kullanırlar.][Daldıklarında, kalp atışları dakikada 94'e kadar düşer.] )

( Gövdelerinde, çoğu memelinin 2 katı kadar kan vardır. )

( ELEPHANT SEAL vs. SOUTH ELEPHANT SEAL
Deniz Fili ile Güney Deniz Fili Deniz Fili )

( ... cum MIROUNGA LEONINA )


- DENİZYILDIZI ile GÜNEBAKAN DENİZYILDIZI

( Kevgire benzeyen ve Madreporite adı verilen açıklıklarından içeri deniz suyunu alır ve içerideki mekanizmayla ayak tüplerine dağıtır. [Suyu sürekli alıp vererek şaşırtıcı biçimde hızlı hareket eder. (Bazı türleri dakikada 1 metre gidebilmektedir.)] )

( Alt kısımlarını kaplayan çok görevli yüzlerce tüp bacak bulunur. [Soluk almak, hareket etmek ve kendini avına yapıştırmak üzere] )

( Bacaklarının ucunda ışık algılayıcısı görevi gören "göz noktaları" bulunur. )

( Her bir bacak üstünde büyük eşeysel örgenler bulunur fakat bu örgenlerini açamadıkları için erili dişilden ayırmak olanaksızdır. )

( Yumurtlarken öbekler oluştururlar. [Eril olanlar yumurta görürse spermlerini suya bırakır. Dişiller etrafta sperm görürse bir seferde 2.5 milyon kadar yumurta salabilir. ] ( Derilerindeki duyu hücreleri sayesinde avlarının etrafa saldığı kokular, koku tüyleri aracılığıyla algılanır ve kimyasal değişime tepki verilir. )

( "Ön"leri ya da "arka"ları yoktur. [Yıldız şeklinde olmalarından dolayı] )

( Bir ağzı ve bir kloak'ı bulunur. [Ağız altta, kloak üstte!] )

( Bir parçaları kopsa bile yeniden oluşturabilmektelerdir. [Linckia türü, büyük bir bölümünü bile tekrar oluşturabilir. (Büyük bir kol, küçük bir gövde ve dört küçük kol olarak başlar.)] )

( Olgunlaşmış olanlarının dikenli derileri kendilerini kızdıracak herşeyi sokabilecek küçük kıymıklarla kaplıdır. )

( Asalaklardan korunmak için kendi derilerini tımar edebilirler. [Luidia adlı türü, yakalandığı zaman bir anda kendini parçalara ayırabilir.] )

( İstiridyelere yaklaşık 30 dk. boyunca uyguladığı düşük basınçla kabuklarını açtırırlar. )

( 1600 kadar türü bilinir. )

( ASTER )

( NECM-ÜL-BAHR ile ... )

( STARFISH vs. ... )


- DENİZYILDIZI ile GÜNEŞ DENİZYILDIZI


- DENİZYILDIZI ile TRİTON DENİZYILDIZI


- DNA:
TÜM CANLILAR ile AHTAPOTLAR

( Oldukça gelişmiş beyinleri ve mükemmel seviyede problem çözme becerileriyle omurgasız hayvanların en karizmatik üyeleri olan ahtapotların gen dizilimlerinin öteki tüm canlılardan farklı olduğu ortaya çıktı.

33 bin protein kodlayan gen ile daha önce hiç karşılaşılmamış bir yapıda genoma sahip olduğu ortaya çıkan ahtapotlarla ilgili Chicago Üniversitesi’nden Dr. Clifton Ragsdale şunları söyledi:
"Bu zamana kadar yapılan araştırmalar, 8 kola sahip olan bu canlıların dünya üzerinde yaşayan tüm hayvanlardan farklı bir yapıda olduklarını ortaya çıkardı. Ahtapotlar, müthiş büyüklükte bir beyne ve sıradışı problem çözme yeteneğine sahipler."

Araştırmacılara göre ahtapotun genomu, zıplayan gen adına sahip olan transpozon dizilerine sahip. Kendini genom içinde tekrar düzenleyebilen transpozonun ahtapotlar üzerinde ne gibi bir etki yarattığı henüz net olarak bilinmese de sinir dokularında yüksek seviyede bulunduğunu tespit edilmiş.

Yine Chicago Üniversitesi’nden Caroline Albertin:
"Birkaç değer farkı dışında ahtapotun genomunun yeniden düzenlenmiş bir omurgasızın genomunu andırdığı görülüyor. Bunu, genomu blender’a koyup karıştırmak gibi düşünebilirsiniz. Bu da genlerin farklı bir ortamda yer almalarına sebep oluyor ki bu hiç karşılaşmayı beklediğimiz bir şey değildi" dedi. )


- EJDERHA (DRAGON) ile YAPRAKSI DENİZ EJDERİ

( SU'BÂN, TİNNÎN ile ... )

( BÜRSÂN, BERGAMÂN ile ... )


- EN ZEHİRLİ/LER

( * DENİZANASI )

( * YILAN )


- EPA ya da DHA ile/değil/yerine/>< ALA

( )


- EŞBACAKLILAR

( Denizlerde, karalarda ve tatlı sularda, başka hayvanların asalağı, asalakların arakonakçısı ya da özgür olarak yaşayan kabuklular takımı. )


- EŞEK ile YABANEŞEĞİ

( ... İLE Atgillerden, Hazar Denizi dolaylarında yaşayan, eşeğe çok benzeyen yaban hayvanı. )

( ... cum EQUUS ONAGER )


- FLAMİNGO ile BATI HİNT FLAMİNGOLARI

( ... İLE Kuluçkalarını Karayipler'de kurarlar. )

( ... İLE Yavrularını, önceden sindirdikleri karides suyuyla 1 ay boyunca beslerler. [Daha sonra Güney Amerika'ya birlikte göçerler.] )

( Flamingoların, özellikle sudayken, tek ayakları üzerinde durmalarının nedeni, ayaklarını dinlendirme değil gövdelerini sıcak tutma çabasıdır. Bu biçimde, daha az ısı kaybederler. )

( PHOENICOPTERUS RUBER )


- FLAMİNGO ile ŞİLİ FLAMİNGOSU


- FOK ile BAYKAL FOKU


- FOK ile KÖRFEZFOKU ile KEŞİŞFOKU ile KULAKLIFOK ile FİLFOKU

( Ayıbalığı, denizkoyunu. İLE Kuzey yarımkürede yaşayan. İLE Tropik ya da astropik bölgelerde yaşayan. İLE Kuzey denizlerinde yaşayan. İLE Çok iri yapılı fok. Denizfili. )

( Fok, İstanbul Boğazı'nın simgesidir. )

( PHOCA )


- FOK ile LEOPAR/PARS FOKU

( ... İLE 22 km. hızla yüzebilirler. )

( ... İLE Boyu, 4 m.; ağırlığı, yarım tondan fazla olabilir. )

( ... İLE Deniz memelilerini avlayan tek foktur. )

( ... İLE Suyun dışında, hareket becerileri düşüktür. )

( SEAL vs. LEOPARD SEAL )

( PHOCA cum HYDRURGA LEPTONYX )


- FOK ile ÖKÜZBALIĞI

( ... İLE Dört kısa ayağı ve üstçenesinden aşağıya doğru sarkık iki büyük dişi olan, altı metre boyunda, foka benzer bir deniz memelisi. )

( PHOCA cum TRIGIA LYRA )


- FOK ile/ve OTARİ

( ... İLE/VE Güney yarımküredeki soğuk denizlerde yaşayan bir fok. )


- FOKLARDA/DENİZKÖPEĞİGİLLER[PHOCIDAE]:
AKDENİZFOKU ile ÇİZGİLİFOK ile EDDELLFOKU ile HALKALI FOK[Kuzey kutbunda] ile HAWAII FOKU[MONACHUS SCHAUINSLANDI] ile PARS FOKU ile ROSS FOKU ile SAKALLI FOK

( MONACHUS MONACHUS cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... )



devamı için burayı tıklayınız...


- ADA BALIĞI ile ALABALIK(TROUT) ile ATLANTİK KERTENKELE BALIĞI ile ATEŞ BALIĞI ile AY BALIĞI[Lat. MOLA MOLA] ile BENİ BALIĞI[Lat. CYPRINION MACROSTOMUS] ile ÇAÇA BALIĞI ile ÇUPRA BALIĞI ile DİL BALIĞI(SOLEFISH, [Lat. SOLEA VULGARIS]) ile DÜLGER BALIĞI[Lat. ZEUS FABER] ile FENERBALIĞI[LOPHIUS PISCATORIUS] ile FULYA BALIĞI[Lat. MYLIOBATIS AQUILA] ile GÜNBALIĞI[Lat. JULIS TURCICA] ile İSTAVRİT[Yun.][Lat. TRACHURUS TRACHURUS] ile KEDİ BALIĞI(CATFISH) ile KELER BALIĞI ile KILIÇ BALIĞI(CEMEL-İL-BAHR / CEMEL-ÜL-MÂ'[Ar.], SWORDFISH[İng.]) ile KIRLANGIÇ BALIĞI[Lat. TRIGLA HURUNDO] ile KIZILKANAT[Lat. SCARDINUS ERYHROPHTHALMUS] ile KÖPEK BALIĞI(SHARK) ile KUM BALIĞI[Lat. AMMODYTES] ile KUPES[Lat. BOOPS BOOPS] ile KÜÇÜK AĞIZLI LOTAK[Lat. CYPRINION KAIS] ile MERCAN BALIĞI ile OK BALIĞI ile ORKİNOS[Yun.]/TON[Lat. THUNNUS] ile ÖRDEK BALIĞI[Lat. LABRUS MIXTUS] ile PAPAZBALIĞI[Lat. CHROMIS CHROMIS] ile PEMBE, KURBAĞA AĞIZ BALIĞI ile RİNGA BALIĞI(HERRING)[Lat. CLUPEA HARENGUS] ile SANDIK BALIĞI[Lat. LACTOPHRYS TRIQUETER] ile TON BALIĞI(TUNAFISH) ile TARANGA ile TORPİLBALIĞI ile YILAN BALIĞI(İNKİLÎS[Ar.], EEL[İng.]) ile ACI BALIK ile BIYIKLI BALIK ile DİKENLİ BALIK[Lat. G. ACULEATUS] ile DUBAR[Lat. MUGIL CEPHALUS] ile ÜZGÜNBALIĞI[Lat. CALLIONYMUS LYRA]

( Dünyanın en büyük omurgasızı/yumuşakçası, mürekkep balığıdır. [Eril mürekkep balıklarının boyu 19 metreye kadar ulaşabilir.] )

( SAMEK )


- ADA BALIĞI = AMBER BALIĞI

( Balinagillerden, boyu 25 metreye kadar çıkabilen, başı büyük, dişli, çok yırtıcı bir balık. )

( CATODON MACROCEPHALUS )


- AKBALIK = AKYABALIĞI

( Uskumrugillerden, ufak pullu bir balık.[10 - 60 kg.] )

( LICHIA AMIA )


- ALABALIK ile/değil DENİZALASI

( Alabalıkgillerden, soğuk ve duru sularda yaşayan, bir tatlı su balığı. İLE Kemikli balıklar takımının alabalıkgiller ailesinden, denizlerde yaşayan bir balık türü. )

( TRUTTA FARIS cum SALMO TRUTTA MARINA )


- ALABALIK ile GÖLALASI

( ... İLE Avrupa ve Anadolu göllerinde yaşayan, bir tür alabalık. )

( ... cum SAIMO LACUSTRIS )


- ALIK ile/||/<> BALIK


- ANADROM[Yun.] değil/yerine/= YUMURTLAMAK İÇİN DENİZDEN IRMAKLARA GEÇİP YUKARI ÇIKAN BALIKLAR


- ANAVASYA[Yun.] değil/yerine/= GÖÇMEN BALIKLARIN AKDENİZ'DEN KARADENİZ'E ÇIKMASI


- ANAVAŞYA[Yun.] >< KATAVAŞYA[Yun.]

( [göçücü balıkların, ...] Akdeniz'den, Karadeniz'e çıkması. >< Karadeniz'den, Akdeniz'e geçmesi[kışa doğru]. )


- ARAPAYMA BALIĞI ile ARANOVA BALIĞI ile TAMBAKUİ BALIĞI

( 3 m. uzunluğunda ve 160 kg. ağırlığındadır. İLE ... İLE 40 kg. ağırlığındadır. )

( Sürü olarak avlanırlar. İLE ... İLE ... )

( Amazon ormanlarında yaşarlar. )


- ATERİNA[Yun.] ile SARDALYE[İt.]

( Gümüşbalığı. İLE Ateşbalığı. )

( ... cum CLUPEA PILCHARDUS )


- ATEŞBALIĞI/SARDALYA/SARDALYE[İt.][Lat. CLUPEA PILCHARDUS] ile VONOZ[Yun.] ile SARDUNYA(SARDINE) ile SAZAN(CARP)[Lat. CYPRINUS CARPIO] ile KOLYOS ile HAMSİ(ANCHOVY) ile BAKALYARO[Lat. MERLANGUIS MERLANGUS] ile ÇİNGENE PALAMUDU ile MALTAPALAMUDU[Lat. NAUCRATES DUCTOR] ile TORİK(BONITO) ile ALTIPARMAK ile LÜFER/KUNBER[Ar.] ile ÇİNAKOP/TEMNODON SALTATOR[Lat.] ile ÇİPURA/AURATA AURATA[Lat.] ile HANİ/SERRANUS CARILLA[Lat.] ile HARHARYAS/CARCHARHINUSLAMIA[Lat.] ile İSTRONGİLOS[Lat. SMARIS VULGARIS] ile İŞKİNE[Lat. SCIAENA UMBRA ] ile İZMARİT[Lat. MAENA VULGARIS] ile KOFANA[Yun.] ile TEKİR[MUGIL SURMULLETUS] ile BARBUNYA/BERBUNİ[Ar.]/MULLUS BARBATUS[Lat.] ile KÂĞITBALIĞI ile KALKAN ile KILIÇ ile LAHOS/LAGOS/KAYAHANİSİ[Yun.] ile LİPSOS[Yun.][Lat. SCORPAENA PORCUS] ile MAZAK[Lat. TRIGIA LINEATA] ile MELANURYA[Lat. SPARUS MELANURYA] ile MORİNA[Lat. GADUS MORRHUA] ile MERLİN BALIĞI ile PİSİ ile PLATİKA[Lat. ACERINA CERNUA] ile RİNA/TIRPANA[Lat. RAJA BATIS] ile SARIAĞIZ[Lat. SCIAENA AQUILLA] ile SARIBALIK[Lat. IDUS JESSES] ile SARIGÖZ[Lat. SARGUS SALVIERI] ile SARIHANİ[Lat. EPINEPHELES GIGAS] ile SARPA[Yun.][Lat. BOOPS SALPA] ile SİNAGUD ile SİVRİ ile KARAGÖZ ile MARANGOZBALIĞI/TESTEREBALIĞI[Lat. PRISTIS PRISTIS] ile MERCAN ile USKUMRU(MACKEREL)[Lat. SCOMBER SCOMBRUS] ile ÇİTARİ/BOX SALPA[Lat.] ile ÇOPRABALIĞI/COBITIS[Lat.] ile ÇOPURİNA ile ÇOTİRA/BALISTES CAPRISCUS[Lat.] ile ÇURÇUR/CRENILABRUS[Lat.] ile DAĞALASI/SALMA ALPINUS[Lat.] ile YAYINBALIĞI[Lat. SILURUS GLANIS] ile YAZILIHANİ[Lat. SERRANUS SCRIBA]


- BA'L[Ar.] ile BÂL[Ar.] ile BÂL[Ar.] ile BAL[Ar.]

( Karı-koca'dan her biri. | Güneş tanrısı. [İslâm öncesi] İLE Kanat. | Kol. | Boypos. | Üst, yukarı. İLE Kalp, yürek, gönül, hatır. | Kızıldeniz'in Habeş sahillerinde bulunduğu söylencesiyle gayet büyük ve pullu bir balık. İLE Arıların, beslenmek için [insan için değildir!] çiçeklerden topladığı ve peteklere doldurdukları sıvı. )


- BALIG ile BALIK/BALIQ ile BALIK/BALIQ[Argu] ile BALIK/BALIQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yaralı. İLE Balık. İLE Çamur. İLE Kale, kent. )

( BEŞ BALIK/BALIQ: Beş kent. | YANGI BALIK/YANGI BALIQ: Yeni kent. )


- BALIK PULU ile/ve/||/<> MEMELİ KILI

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )

( image )


- BALIK ile ACIBALIK/GÖRDEK

( ... İLE Sazangillerden, Avrupa'da ve ülkemiz göllerinde yaşayan, 8-10 cm. uzunluğunda bir balık. )

( ... cum RHODEUS AMARUS )


- BALIK ile AMFİBİ

( Suda yaşayan ve solungaçlarıyla soluk alan omurgalılar. İLE Hem suda, hem de karada yaşayabilen ve deri ile akciğerinden soluk alan omurgalılar. )


- BALIK ile ANÇUEZ


- BALIK ile BALLIK

( Omurgalılardan, suda yaşayan, solungaçla soluk alan ve yumurtadan üreyen hayvanların genel adı. İLE Bağlarda görülen külleme hastalığı. | Ballıbaba bitkisi. )


- BALIK ile BALON BALIĞI

( )


- BALIK ile BAŞGAN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( ... İLE 50 - 100 rıtl[130 dirhem] ağırlığında olan büyük balık. )


- BALIK ile BERBERBALIĞI

( Hanigillerden, kuyruğunun çatalı çok uzun olan, Akdeniz'de yaşayan bir balık. [Lat. SERRANUS ANTHIAS] )


- BALIK ile BIYIKLI VUNDU BALIĞI

( Zambiya'nın Zambezi ırmağında yaşamaktadır. )


- BALIK ile/ve/değil ÇAMUR ZIP-ZIPI


- BALIK ile CENNETBALIĞI

( Mavi, yeşil zemin üzerine, bakır rengi, çizgili, tropikal balık. [Lat. MACROPODUS VIRIDIAURATUS] )


- BALIK ile CHAMBO BALIĞI

( ... İLE Malawi'de, Malawi Gölü'nde yaşarlar. )


- BALIK ile DAMLA BALIĞI

( ... İLE Denizin 900 metre derinliklerinde yaşar. )


- BALIK ile DÖRT GÖZLÜ BALIK


- BALIK ile FİL BALIĞI


- BALIK ile KAYA BALIĞI/DİŞLİ/TOKMAKBAŞ

( ... İLE Kaya balığıgillerden, kayalık yerlerde yaşayan, çoğu koyu renkli küçük balık. )

( ... İLE GOBIUS GOBIUS )


- BALIK ile KILIÇKUYRUK

( ... İLE Kemikli balıklar takımından uzunluğu 8-10 santimetre olan, tropik süs balığı. )

( ... cum XIPHOPHORUS HELLERI )


- BALIK ile LAMPREY

( ... ile )


- BALIK ile MAVİ HALKALI ÇAMUR BALIKLARI

( ... İLE Sular çekildiğinde bile kara ve çamurda yaşayabilen balıklar. )


- BALIK ile OKÇU BALIK


- BALIK ile OMUL BALIĞI

( Baykal gölünde ve 250 m. derinlikte yaşarlar. )


- BALIK ile ORFOZ

( ... İLE Hanigillerden, Ege ve Akdeniz'de bulunan bir balık. )

( ... cum EPINEPHELES GIGAS / EPINEPHELUS MARGINATUS )


- BALIK ile PACU BALIĞI

( )

( )


- BALIK ile PAPAĞAN BALIĞI


- BALIKÇIL ile BALABANKUŞU

( ... İLE Bataklıklarda yaşayan, balıkçıla benzer, ağır ve iri bir kuş. )

( ... cum BOTAURUS )


- BALIKÇIL ile GRİ BALIKÇIL


- BALIKÇIL ile KIZILCA BALIKÇIL


- BALİNA ile BALEN BALİNASI

( ... ile Balen Balinası )


- BALİNA ile BEYAZ BALİNA/DENİZ KANARYASI (BELUGA)

( ... İLE Sırt yüzgeçleri yoktur. )

( ... ile Beyaz Balina )

( ... İLE Çıkardıkları seslerin yoğunluğu ve hoşluğundan dolayı, "Deniz kanaryası" olarak da adlandırılmaktalardır. )


- BALİNA ile BOYNUZLU BALİNA

( ... İLE Burunlarındaki uzantı, boynuz değil sol kesici dişlerinden birinin uzamış olmasıdır. )


- BALİNA ile BRIGHT BALİNASI


- BALİNA ile BRİT BALİNA


- BALİNA ile BRYDE BALİNASI


- BALİNA ile BUZUL BALİNASI

( ... cum EUBALAENA GLACIALIS )


- BALİNA ile EOSEN BALİNALARI


- BALİNA ile GAGALI BALİNALAR

( )

( ... vs. BAIRD’S BEAKED WHALE )


- BALİNA ile GRİ BALİNA/KUZEY PASİFİK GERÇEK BALİNASI

( ... İLE/VE Bilinçsizce yapılan avlanmalardan dolayı dünyada sadece 50 gri balina kalmıştır. )

( ... ile Gri Balina )

( ... cum EUBALAENA JAPONICA )

( ... vs. THE NORTH PACIFIC RIGHT WHALE )


- BALİNA ile KADIRGABALIĞI/İSPERMEÇET/SPERM BALİNASI/KAŞALOT[Fr. CACHALOT]

( ... İLE Erilleri, en büyük beyine sahip hayvandır. )

( ... İLE 1000 m. derinlikte yaşayabilir ve avlanırlar. [2000 m. derinliğe kadar dalabilirler] )

( ... İLE 40 dk. boyunca suyun altında kalabilirler. )

( ... İLE En yüksek sesli hayvandır. )

( ... İLE Karayip falezlerinde görülebilmektedir. )

( ... ile İspermeçet Balinası )

( ... ile )

( )


- BALİNA ile KAMBUR BALİNA

( ... İLE 12 - 16 metre uzunluğunda ve 35 - 40 ton ağırlıkları vardır. )

( ... İLE Her yıl beslenme ve üreme amacıyla göç ederler. [Kışın kutuplarda, yazın tropik denizlerde olmak üzere yaklaşık 25.000 km. yolculuk ederler.] )

( ... ile Kambur Balina )

( ... İLE NTV - Yaşam Öyküsü 1. Bölüm (İlk Adımlar)[15:15 - 19:30 arası] )

( ... vs. HUMPBACK WHALE )

( ... cum MEGAPTERA NOVAEANGLIAE )


- BALİNA ile KATİL BALİNA / ORCA

( ... ile Orca )

( Dünyada 50.000'e yakın oldukları kaydediliyor.[2013] )

( )

( CEMEL-İL-BAHR / CEMEL-ÜL-MÂ': Kılıçbalığı. | Balina. )

( WHALE vs. ORCA )


- BALİNA ile KAYTAS


- BALİNA ile KÜÇÜK DİŞLİ BALİNALAR


- BALİNA ile KUZEY BALİNASI

( ... İLE Okyanuslarda yaşayan balina. )


- BALİNA ile MAVİ BALİNA/GÖK BALİNA

( ... İLE Gelmiş geçmiş en büyük canlıdır. [İkinci sırada bulunan Afrika Fili'nden 30 kat daha ağırdır.][En büyük dinozor bile ağırlığının yarısına zor erişirdi.] )

( ... İLE Boyu, burun ucundan kuyruğunun ucuna kadar ortalama 30 metre uzunluğa kadar ulaşabilmektedir. Ağırlığı da genellikle 190 ton civarındadır. )

( ... İLE Gövdesine günde 88, saatte 3.5 kg. ekler. )

( ... İLE Kalbi günde 7500 litre kan temizler. [Bir seferde 225 litre kan pompalar.] [Aort damarı 5 yaşında bir çocuğun yüzebileceği büyüklüktedir.] )

( ... İLE Ortalama ömürleri olan 70 yıl boyunca, her yıl Ekvator ile kutuplar arasında yolculuk yaparlar. )

( ... İLE 2-3 yılda bir ve yaklaşık bir yıllık gebelik süresi sonunda tek yavru doğurarak ürerler. Yavrularını Ekvator sularında doğururlar ve büyümeleri için 5 ay boyunca Ekvator sularında kalırlar.[Her gün 500'er lt. süt emzirerek ve toplam 50 ton ağırlık kaybederek] )

( ... İLE Ortalama 22 kilometre hızla yol alsalar da, hızlarını kolayca 50 kilometreye kadar çıkarabilirler. )

( ... İLE İspermeçet balinasından sonra en yüksek sesli ikinci hayvandır. )

( ... İLE Ne yazık ki günümüzde sayıları 5000'in altına düşmüştür. [1868'te patlar zıpkının yapılmasından sonra avlanarak (1931'de, 29.000'i tek bir avlanma mevsiminde öldürülmüştür.) :((] )

( Bir fil, bir mavi balinanın dilinden daha hafiftir. )

( ... ile Mavi Balina | Mavi Balina İskeleti )

( Bir mavi balinanın kalp damarlarının içine bir insan girebilir. )


- BALİNA ile MİNKE BALİNASI


- BALİNA ile MUSUR


- BALİNA ile NAR BALİNASI / CESET BALİNASI / DENİZ GERGEDANI

( ... İLE Alt çenedeki tek dişin üst dudağı delerek 2 - 3 m. uzamasının sonucudur. )

( ... ile Nar Balinası / Deniz Gergedanı )


- BALİNA ile OLUKLU BALİNA


- BALİNA ile PİLOT BALİNA


- BALİNA ile SEİ BALİNASI


- BALİNA ile UZUN BALİNA

( Hatay'da karaya vuran balina haberi için burayı tıklayınız... )

( ... cum BALAENOPTERAPHYSALUS )


- BALİNA ile VOLFİN/WHOLPHIN[İng.]

( ... İLE Eril katil balina ile dişil yunusun birleşmesinden ortaya çıkmıştır. Türüne oldukça az rastlanmaktadır. )

( ... İLE )


- BARBUNYA[Yun.] ile BARBUNYA[Yun. < BARBUN]

( Barbunyagillerden, kırmızı pullu, beyaz etli, kemikli bir balık. İLE Taneleri yuvarlak, oval ya da yassı, kırmızı benekli, bir tür fasulye. )

( MULLUS BARBATUS cum ... )


- BARSAM ile BERLAM

( Yüzgeçleri dikenli ve zehirli, bir çeşit çarpanbalığı. İLE İnce pullu, sırtı açık kahverengi, yanları ve karnı beyaz, ortalama 30-40 cm. boyunda, Marmara ve Ege Denizi ve Akdeniz'de çokça bulunan bir balık türü. )

( TRACHINUS VIPERA cum MERLUCCIUS MERLUCCIUS )


- BENEKLİ YUNUS ile BÜYÜK ŞİŞE BURUNLU YUNUS

( Derinlerde avlanırlar. İLE/VE Sığ sularda avlanırlar. )

( ... İLE Karayipler'de yaşarlar. )

( Benekli Yunus ile Şişe Burunlu Yunus )

( ... cum TURSIOPS TURUNCATUS )



devamı için burayı tıklayınız...


- [ne yazık ki]
GEMİNİN BATMASI ile/ve/değil/||/<>/> SULARIN ÇEKİLMESİ

( Her zaman gemiler batmaz. Bu kez sular çekildi. )


- 1 MİL ile/ve/<> GOMİNA

( 1852 m. İLE/VE/<> 1 deniz milinin, onda birine verilen ad. )


- ABAŞO[İt.] değil/yerine/= AŞAĞI, ALTTAKİ, ALT | GEMİYİ HALATLA KARAYA BAĞLAMA


- ABAŞO[Yun.] ile/ve/<> ALARGA[İt.]

( Gemiyi, baştan ya da kıçtan halatla karaya bağlama. | Altta, aşağıda bulunan, alttaki. İLE/||/<> Açık denizde demir atmak. | Açık deniz, engin. | Uzaktan, açıktan | "Açıktan geç, yaklaşma" anlamında kullanılan bir seslenme sözü. )


- ABİL[İt.] değil/yerine/= YATAY SERENLERİ SAĞA/SOLA ÇEVİRMEDE KULLANILAN YELKENLİ DONANIMI


- ABİS ile/ve FONDA

( Okyanusların en derin yeri. İLE/VE Deniz dibi. | Geminin, demir attığı yer. | Demir atma komutu. )


- ABORDA[İt.] değil/yerine/= GEMİNİN YANINI VEREREK YANAŞMASI


- ABOSA[İt.] değil/yerine/= DUR! / TUT!


- ADALAR VAPURUNUN:
ERKEN/GEÇ SAATLERİ VE KIŞ TARİFESİ ile/ve GÜNDÜZ VE YAZ TARİFESİ

( Yaz seferlerinin sabah ve akşam seferlerinde pek (fazla) gecikme olmaz. Her zaman 5 dk. önce, iskelede bulunmakta yarar vardır. )


- ADEN KÖRFEZİ ve/<> KIZILDENİZ

( İkisini birbirine bağlayan, Bâbu'l-Merdep Boğazı'dır. )


- AEROGLİSÖR[Fr.] değil/yerine/= HAVA YASTIKLI KARA YA DA DENİZ TAŞITI


- AGANTA[İt.] değil/yerine/= İNDİRİLEN/ÇEKİLEN GEMİ HALATI YA DA ZİNCİRİN BİR SÜRE TUTULU KALMASI BUYRUĞU


- AKINTI ile/ve/<>/değil DALGA/RÜZGÂR

( Suyun/denizin içinde. İLE/VE/<>/DEĞİL Suyun/denizin üstünde. )


- AKINTI ile DİP AKINTISI

( CURRENT vs. UNDERCURRENT )


- AKINTI ile TERS AKINTI

( STREAM vs. BACK STREAM )


- AKSUNA[Lat.] değil/yerine/= VURGUN YİYEN DALGICIN, TEKRAR İNDİRİLMESİ GEREKEN SU DERİNLİĞİ


- ALABORA[İt.] (OLMAK) değil/yerine/= TEPETAKLAK (OLMAK)

( Bir deniz teknesinin devrilecek kadar yan yatması ya da batması. )


- ALABORA[İt.] ile ALABORİNA[İt.]

( Bir deniz teknesinin devrilecek kadar yan yatması ya da batması. İLE Gemici düğümü. )


- ALAVERE DALAVERE

( ALAVERE: Bir şeyin elden ele geçmesi. | Bir şeyi elden ele vererek aktarma. | Kargaşalık. | Vapurlarda bu biçimde taşıma işi için bordalarda kurulan basamaklı iskele.
İLE
DALAVERE: Yalan dolanla gizlice görülen kötü iş, gizli oyun. )


- ALESTA[İt. < ALLESTA]:
HAZIR OL! ve/||/<> HAZIRIM!


- ALGARİNA[İt. < ARGAGNO] değil/yerine/= VİNÇLİ TEKNE

( Ağır bir şeyi denizden çıkarma ya da denize indirme işinde kullanılan büyük vinçli deniz teknesi. | Bazı gemilerin baş ya da kıç tarafından eğik olarak uzatılmış bulunan makaralı, kısa ve kalın dikme. )


- ALTIN ORAN ve/<> FIBONACCI SAYILARI/DİZİSİ

( 1.6180339887 [φ = (1 + √5) / 2 = 1.6180339887498...] ve/<> 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987 ... [son iki sayının toplamı alınarak devam edilir] )

( Dizideki ardışık iki sayının oranı, sayılar büyüdükçe Altın Oran'a yaklaşır. )

( MİMARLIK ÜZERİNE ON KİTAP - VITRUVIUS[Marcus Vitruvius Pollio, M.Ö. 80 ile 15] )

( Altin_Oran.mp4 [1] | Altin_Oran2.mp4 [2] )

( )

( Wikipedia'da... http://tr.wikipedia.org/wiki/Altin_oran )

( Okuduğunuz Herşeye İnanmayın: Salyangoz Kabukları ve Fibonacci Sayıları

Kişiler, mucizelere inanmak ister. Yaşamın tamamının mucizelerle dolu olmasını isterler. Her şeyin birbirine kusursuz bir biçimde oturmasını, olaylar, olgular ve sistemlerde hiçbir pürüz olmamasını isterler. Bu, insan türünün beyin yapısı ve çalışma ilkeleri düşünüldüğünde anlaşılırdır. Fakat yine de tanıdığımız en karmaşık yapı olan beynimizin, bu kadar basit hatalara düşebildiği gerçeğini göz önünde bulundurarak, etrafımızı incelerken çok daha dikkatli ve gerçekçi olmamız gerekmektedir. Burada, yardımımıza bilimsel yöntem ve analiz metotları koşmaktadır. Çünkü kişiler, kendilerini kandırmaya açıktır. Duygularına hemencecik yenik düşerler, bu bakımdan zaafları vardır. Söylediğimiz gibi, her şeyin büyüleyici, her şeyin sıradışı, her şeyin olağanüstü, her şeyin masalsı olmasını isteriz. Ancak doğa kusurludur. Bu kusurları görmemezlikten gelerek bilim üretemeyiz. Çünkü kusurlara bakarak, hataları anlayarak, eksiklikleri fark ederek sistemlerin nasıl çalıştığını, nasıl çalışmaları gerektiğini, neden kusursuz olamayacaklarını anlarız. Hatta bu sayede onları geliştiririz, doğadakilerden daha başarılı sistemler üretebiliriz.

HP, Apple, Netscape Communications gibi birçok büyük teknoloji firmasında yazılım mühendisi olarak görev almış olan, aynı zamanda astronomi, biyoloji, matematik gibi alanlarda araştırmalar yürüten, teknoloji ve bilim yazarlığı yapan, bilimin yayılması için konuşmalara katılan Akkana Peck, deniz kabuklarının matematiği ile ilgili bir araştırma yazısı üzerinde çalışırken ilginç bir gerçekle karşılaşmış. Hikayeyi bilirsiniz: doğada kusursuz bir matematik olduğu, ayçiçeklerinden salyangoz kabuklarına, kol uzunluğumuzdan çeşitli kentlerin bulunduğu coğrafi lokasyonlara kadar her şeyin "özel bir matematik" dahilinde olduğu iddia edilir. Hatta kimi zaman üniversitelerin animasyon birimleri ve grafikerleri bile bunu öyle bir göstermektelerdir ki, sanki doğada hakikaten tüm canlıların uyduğu bir matematiksel/geometrik düzen varmış gibi bir algı yaratılır. Kolumuzun toplam uzunluğunun dirseğimizden parmak ucuna kadar olan uzunluğa oranının "altın oran"a uymak zorunda olduğunu sanarız. Deniz kabuklarının ve deniz minarelerinin gerçekten de Fibonacci sayılarına mükemmel biçimde uyduğunu sanar, ayçiçeği tohumlarının kusursuz bir matematiği takip ettiğine inanırız. Bunların hepsi koca bir hatadır. Akkana Peck bu gerçekle yüzleşmesini şöyle anlatıyor:

"Bir arkadaşımın üniversitedeki matematik dersine Fibonacci sayılarıyla ilgili bilgi vermek üzere davet edilmiştim. Daha lisedeyken Fibonacci sayıları üzerine araştırmalar yapmaya başlamıştım ve onların büyüyen bir şehrin güç istasyonlarını planlamada nasıl kullanıldığını incelemiştim. Tüm bunları o derste anlatacaktım, dolayısıyla araştırmalarımda bulduğum tüm görselleri bulmaya ihtiyacım vardı. Bilirsiniz, çam kozalaklarındaki, çiçeklerin yapraklarındaki, ağaçlardaki dallanmalardaki matematiksel oranları, Altın Oran'ı, Fibonacci/Altın Spiralini, vb. doğadaki matematiği gösteren görsellere ihtiyacım vardı. Örneğin bir Nautilus kabuğunun nasıl harika bir biçimde Fibonacci sayılarına uyduğunu göstermeyi istiyordum.

Çam kozalaklarını topladım, bazı fotoğraflar çektim, slaytlar hazırladım ve iş, altın orana uyan spiralleri göstermeye geldi. Ufak bir GIMP metni hazırlayarak bilgisayarımın otomatik olarak Fibonacci spiralini oluşturmasını sağladım. Sonrasında, bir odacıklı Nautilus fotoğrafı aramaya başladım. Amacım, bu spirale ne kadar kusursuz biçimde uyduğunu göstermekti. Sonunda Wikipedia'dan harika bir örnek buldum. GIMP içerisine yapıştırdım ve üzerine altın spirali çizdim. Sonrasında ise birbirine uydurmak üzere boyutlarla oynamaya başladım. İmkansızdı. Hiçbir biçimde spiral, kabuğun şekline uymuyordu!

Ne kadar çabalarsam çabalayayım, hiçbir biçimde kabuk ile spirali uyduramadım. Ben de Google Images'ı kullanarak daha fazla kabuk fotoğrafı bulmaya çalıştım. Bulduğum hiçbir kabuk spirale uymuyordu! Hatta Fibonacci sarmalına yaklaşamıyordum bile!"

Akkana Peck, bu konuda yalnız değildir. Başlangıçta sözünü ettiğimiz düşünceler, halk arasına o kadar yerleşmiştir ki, bizim matematiğimizden doğan bazı oranların doğada halikulade bir biçimde olması gerektiğini sanarız. Evet, bu oranlar kabaca doğadaki organizmaların yapılarında rastlanabilir. Aslında bunda şaşılacak bir şey yoktur. Örneğin Fibonacci sayıları dediğiniz sayılar, kademeli olarak bir önceki toplama eklenerek artan sayılardır. Bir deniz minaresi kabuğu da, bir önceki zaman diliminde üretilen kabuk miktarının üzerine konarak arttığı için, elbette, ister istemez Fibonacci sayıları dediğimiz sayıya uyacaktır. Bir ayçiçeğinin tohumları, merkezden başlayıp etrafa yayılır. Altın spiral de, belirli bir merkezden başlayıp etrafa yayılan çizgilerden elde edilir. Dolayısıyla ikisinin birbirine uyması kaçınılmazdır. Bizler bu oranları tanımlarız. Bu oranlar, gökten inmezler. Eğer doğada, bu oranları tanımladığımız temele uyan bazı sistemler varsa, o sistemlerin sonucunda yine bu oranları görmemiz son derece anlaşılırdır. Hatta bu, kaçınılmaz bir sonuçtur.

Daha açık bir örneği şöyle verebiliriz: tüm sayı sistemleri etrafımızda kendini tekrar eden objeleri kategorize ederek gelişmiştir. 1, 2, 3 gibi sayılar, aslında kategorizasyon amacı taşır. Tek olan bir olguya "1" deriz. Kendini tekrar ediyorsa, bu sayıyı arttırırız. Sayılar böyle oluşmuştur. Tüm matematik, bunun üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla matematiği, doğadaki sistemleri tanımlamak için, doğadaki sistemlere bakarak geliştirdik. Örneğin matematikteki "türev" denen işlem, "değişim miktarını" verir. Dolayısıyla etrafımızda düzenli olarak değişen şeylere bakıp, türev hesabına uymalarına şaşıramayız. Ancak nedense bu matematiksel unsurların adı "altın oran" ya da "Fibonacci sayıları" gibi daha havalı isimler olunca, sanki özel bir anlamları varmış zannedilir. Halbuki tıpkı türev, integral, vb. matematiksel hesaplamalar gibi, bu oranlar da doğaya bakarak inşa ettiğimiz sistemlerin ürünüdür. Doğadaki sistemlerde bu matematiksel izleri görmemizde şaşılacak bir taraf yoktur.

Ancak sorun bu da değildir. Sorun, doğada bu oranlara uyduğu iddia edilen birçok sistemin, daha fazla sayıda veriyle gözden geçirildiğinde, bu oranlara hiç de uymadığını görmemizdir. Örneğin spesifik bir kişinin omuz-kol uzunluğunu, dirsek-kol uzunluğuna böldüğünüzde 1.618'e çok yakın bir sayı elde edebilirsiniz belki, ki bu "altın oran" olarak bilinir. Ancak 100 kişinin kolunu ölçtüğünüzde, bu orandan ciddi anlamda sapma olduğunu görürsünüz. Belki ortalamaları gene altın orana yakın olacaktır; ki bu son derece anlaşılırdır, çünkü bu oranların doğa yasalarının tanımından kaynaklandığı düşünülmektedir. Örneğin kütleçekiminin bir cismin yerden yüksekliğine etkisinin, ağırlıkla sınırlandırılmış olmasından ötürü birçok uzunluğun altın orana uymak zorunda olduğu düşünülmektedir ve bu konuda araştırmalar sürmektedir. Altın oran, sonradan keşfedilen bir özellik değildir. Doğada var olan oranlardan çıkarılan bir özelliktir. Eğer ki etrafımızda altın orana uyan obje sayısı gerçekten çok fazlaysa, beynimizin de bu oranı daha hoş görecek biçimde evrimleşmesi kaçınılmaz bir sonuçtur.

Science News'te yayınlanan bir makalede deniz kabuklarının spiralleri ele alınmıştır. 1999 yılında emekli matematikçi Clement Falbo San Francisco'da bulunan Kaliforniya Bilim Akademisi'nde bir dizi Nautilus kabuğunun ölçümünü yaptı. Bulguları ilginçti: evet, kabuklar altın spiral gibi logaritmik bir seriyi takip ediyordu. Ancak kabukların oranı 1.24 ila 1.43 arasında değişiyordu. Ortalama oranları ise 1.33'e 1'di! Bu, 1.618 civarında olması beklenen altın orana yakın bile değildi!

Sonradan, 2002 yılında aynı sorunu John Sharp da fark etti. Ancak matematikçilerin bu bulgularına rağmen halk arasında halen bu oranların canlıların yapısını %100 yönettiği ve bu canlıların gövdelerinin bu oranlara %100 uyduğu gibi saplantılı bir sanrı bulunmaktadır. Sharp şöyle söylüyor:

"Bu yanlış iddiayla ilgili en ilgi çekici olan şey, ne kadar yaygın olduğudur. Hatta bu konuları daha iyi bilmeleri gereken matematikçiler bile bu hataya düşmektelerdir. İşte bu, neden geometrinin daha geniş olarak ve sıradan olmayan bir biçimde öğretilmesi gerektiğini göstermektedir. Sadece geometri de değil, şekiller ve oranların görsel estetiği de düzgün öğretilmelidir."

Burada son olarak şu sorun doğmaktadır: bir sayı, bir diğerine ne kadar yakın olursa, tamamen uyduğu söylenilebilir? Yukarıdaki sayılar arasındaki fark matematiksel olarak barizdir. Dolayısıyla 1.33 sayısını gidip de "1.618'e çok yakın, dolayısıyla bu canlılar altın orana uyuyor." dememiz olanaklı değildir. Daha önce de söylediğimiz gibi, spirallerin büyüme tipinden ötürü buna benzer bir orana uyması kaçınılmazdır. Eğer doğadaki bir sistemin, belirli bir orana uyduğunu iddia edeceksek, ondalık basamağından sonraki en az 2-3 adet değerin o orana birebir uymasını bekleriz. Örneğin pi sayısını kullanırken 3.14 olarak almak yeterlidir. Daha fazlası hesaba dikkate değer bir katkı sağlamaz (ancak dahasını eklerseniz hesabınızın isabetliliği artar). Daha azı ise kabul edilmez, çünkü çok yüksek hata payı demektir. Benzer biçimde, Dünya'nın yerçekim ivmesini 9.81 almak kabul edilebilirdir; ancak 10'a yuvarlamak ilkokul düzeyinde bir hesap yapılmıyorsa kabul edilemez. Benzer biçimde, bir sistemin altın orana uyduğu iddia ediliyorsa, o sistemden aldığınız oran en azından 1.62 civarında olmaldır ki genelde doğrudan 1.618'e uyması beklenir. Ancak 1.3 gibi bir sayının 1.618'e yakın olduğunu, dolayısıyla sistemin "altın orana kusursuz biçimde uyduğunu" söylemek akıl, bilim ve gerçek dışıdır. )

( ... VE/<> Fn = Fn-1 + Fn-2 )

( GOLDEN PROPORTION/RATIO/MEAN/SECTION and/<> FIBONACCI NUMBERS/SERIAL )


- ALTOBASO[İt.] değil/yerine/= YELKENİN ALT KENARI


- AMİRAL[Fr.] değil/yerine/= DENİZHAN


- AMORA[İt.] değil/yerine/= "YELKEN AÇ!" UYARISI/BUYRUĞU


- ANELE[İt. < ANELLO] değil/yerine/= HALKA

( Gemilerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka. )


- ANKARA GEMİSİ:
SOLACE ile/ve/değil/< IRAQUOIS

( Ankara gemisinin ilk adı, "Solace" değildir. 1927 yılında, New Port News'te yapılan geminin, kızaktan, denize inen gövdesinde, "Solace"den önce, Altı Uluslar diye bilinen, Amerika Yerlisi kabilelerinin ortak adı olan, "Iraquois" yazılıydı. )


- ARİTMETİK ile/ve/||/<> LOGARİTMA[Yun.]

( ... İLE/VE/||/<> Büyük çarpmaları, bölmeleri, kök ve kuvvet alışlarını yapabilmek için bulunan bir yol. Biri geometrik, öbürü aritmetik olarak kurulan iki sayı dizisinden, aritmetik olanın her sayısı, karşılaştığı geometrik sayının logaritmasıdır. [1=0 | 10=1 | 100=2 | 1000=3 | 10.000=4 vb.] )

( ... İLE/VE/||/<> Çok büyük ve çok küçük olan sayılarla yapılacak işlemlerde kullanılır.
[Uzay bilimlerinde, bileşik faiz ve koordinat hesaplamalarında, deprem ve ses şiddetinin hesaplamalarında, kimyada pH hesabında, matematiksel konumu belirli olan iki nokta arasındaki uzaklığın hesaplanmasında ve bakterilerin çoğalma hızının hesaplanmasında kullanılır.]
[İlk kez, John Napier tarafından kullanılmıştır.] )


- ARKEOLOJİ ile/ve/||/<>/> DENEYSEL ARKEOLOJİ

( )


- ARMA:
DİREK ve/||/<> SEREN ve/||/<> HALAT ve/||/<> TEL MAKARA ve/||/<> YELKEN

( ARMA: Teknede, güverteden yukarı bölümde bulunan donanımların genel adı. )


- ARMADA[İt. < ARMATA] değil/yerine/= DONANMA


- ARYA ve/||/<> MAYNA ve/||/<> FORA

( Bir nesneyi, aşağı indirmek. VE/||/<> Yukarıdaki bir nesnenin, ağırca, aşağı indirilmesi. VE/||/<> Bağlı düzeneği ya da halatı çözme/açma. )


- AŞOZ[Yun.] değil/yerine/= YUVA

( Ahşap gemilerin omurgalarının uzunluğunca ve iki yanında borda kaplamalarının en dar yüzünü yerleştirmek için açılan keskin, sivri köşeli yuva. )


- AZAR ile SAPARTA/ZAPARTA[İt.]

( ... İLE Gemi bordasındaki top çıkarılan dört köşe boşluk ve açıklık. | Bir batarya topun, birden ateş etmesi. | Azar, tersleme. )


- BABADALYA ile/ve/||/<> BABAFİNGO[İt. < PAPAFICO]

( Güverteye alınan yüklerin denize gitmemesi için iki küpeşte boyunca belirli aralıklarla güverteye dikey olarak tespit edilmiş direkler. İLE/VE/||/<> Yelkenli gemilerde üç bölümden oluşan direklerin ve gabyanın üstünde bulunan en yüksek bölüm, en üstteki parçası. )


- BADARNA ile HALAT SARGISI


- BAHÂR[Fars. çoğ. BAHÂRÂN] ile BAHÂR ile BAHHÂR[Ar. < BAHR]

( Kışla yaz arasındaki mevsim. İlkyaz. [22 Mart - 21 Haziran arasıdır] İLE Güzellik. | Güzel. | Sığırgözü, papatya, sığır papatyası, sarı papatya. | Put, sanme, çelîpa. | Atılmış pamuk. | Ölçek. | Karanfil, tarçın, karabiber gibi kokulu şeyler. İLE Denizci, gemici. )


- BAHİR[Ar.] ile BÂHİR[Ar.] ile BÂHİR[Ar.] ile BÂHİR[Ar.]

( Deniz. İLE Yalancı, ahmak, alık. İLE Ekin sulayıcı, sulayan. İLE Belirli, açık, apaçık. | Işıklı, parlak, güzel. )


- BAHRİ ile BAHRÎ[Ar.]

( Uzun boyunlu, sivri gagalı, boynunun önü ve göğsü parlak beyaz olan, alçaktan ve hızlı uçan, suya bağımlı bir tür kuş. [Lat. PODICEPS CRISTATUS] İLE Denizle ilgili. )


- BAHRİ değil/yerine/= DENİZCİL


- BAHRİYE değil/yerine/= DENİZGÜCÜ


- BAHRİYELİ değil/yerine/= DENİZGÜÇLÜ


- BALAR ile/ve/||/<> BEŞER

( Şişmek, kabarmak. İLE/VE/||/<> Göz sınırından fazla açılmak, açılıp kalmak. )


- BALIK ÖLÇÜSÜ[ARCHIMEDES]:
YÜKSEKLİK ve/||/<> UZUNLUK ORANI

( Bir çemberin merkezinin, ötekinin çevresine değmesiyle oluşan balık biçimi. )

( 153.265: 3'ün kareköküne ve eşkenar üçgenin orantısına yakın tam sayı. )

( VESICA PISCIS )


- BANDIRMA ile GÜVENİLİR LİMAN

( Güvenilir liman. )


- BARBAROS[İt.] ile KIRMIZI SAKALLI

( Kırmızı sakallı. )


- BATARYA[İt. < BATTERIA] ile BATARYA[İt. < BATTERIA]

( En küçük topçu birliği. | Savaş gemilerinde borda topları ve bunların bulunduğu güverte parçası. İLE Pil. | Birkaç aygıtın bir araya getirilerek belirli bir biçimde eklenmesinden oluşan takım. )


- BENDENİZ ile BEN DENİZ

( Bende[: hizmetçi/köle]'niz. İLE Adım, Deniz'dir. )


- BEYAZ NİL ile/ve/<> MAVİ NİL


- BOCA[İt. < POGGIA] ile BOCA (ETMEK)

( Geminin rüzgâr almayan yönü, rüzgâraltı, orsa ya da rüzgârüstü karşıtı. İLE Geminin başını rüzgâr almayan tarafa çevirmek. | Birden çevirip boşaltmak, dökmek. )


- BODOSLAMA:
BAŞ ile/<> KIÇ

( Teknenin başını oluşturmak üzere uzanan, omurganın devamı olan dikey ya da eğik uzantı. İLE/<> Teknenin kıçını oluşturmak üzere uzanan, omurganın devamı olan dikey ya da eğik uzantı. )


- BOĞAZ ile İSTANBUL BOĞAZI

( İNEKGEÇİDİ, BOSPHORUS[İng.] )


- BOĞAZDA İLK SEFER [DENİZ YOLCU TAŞIMACILIĞINDA]

( BALABAN İSKELESİ - KABATAŞ İSKELESİ arasında )


- BOĞAZIN:
ANADOLU KIYISI ile/ve RUMELİ KIYISI

( [Karadeniz[PONTUS EUXINUS]'den Marmara[PROPONTIS]'ya, Kuzey'den Güney'e]
ANADOLU KIYISI:
* ANKYREION: YUMBURNU
* AMPELODES: KABAKOZ KOYU
* DIOS SACRA: POYRAZ LİMANI
* KORAKION, MOKADION: FİLBURNU
* KHELAI, OPHRU LIMEN: KEÇİLİLİMAN
* HIERON, YOROS: ANADOLU KAVAĞI
* ARGYRONION: MACARBURNU, YÛŞÂ TEPESİ
* DAPHNE: UMURYERİ
* MUKAPORIS: HÜNKÂR İSKELESİ
* AIETU RHYNKHOS: SERVİBURNU
* AMYKOS: BEYKOZ
* KATANGEION, EIRANAION: ÇUBUKLU
* PHRIKSU LIMEN, BORADION: KANLICA
* PHIELA, PHIALE: KÖRFEZ
* POTAMONION: ANADOLUHİSARI
* EKAHAI: KANDİLLİ
* LYKADION: VANİKÖY
* KIKONION, SOPHIANAI: ÇENGELKÖY
* RHOLZUSAI, STAUROS: BEYLERBEYİ
* DAMAIS: SALACAK
* ARKLA: KIZKULESİ

ile/ve

RUMELİ KIYISI:
* SYMPLEGADES, KYANEAI: ÖREKETAŞI
* PANION: RUMELİ FENERİ
* GYPOPOLIS: PAPAZBURNU
* LYKION LIMEN: HAMSİ LİMANI
* EPHESIATES: BÜYÜKLİMAN
* TIMAEA TURRIS: DENİZ FENERİ
* SERAPIEION, KATASKEPEI?: RUMELİ KAVAĞI
* MILTON: TELLİ TABYA
* SKLETRINAS: SARIYER
* SIMAS: MESARBURNU
* BATHYKOLPOSKALOSAGROS: BÜYÜKDERE
* KLEIDES: KİREÇBURNU
* PHARMAKIAS, THERAPEIA: TARABYA
* PITHEKU LIMEN: KALENDER
* KOMARODES: YENİKÖY
* LASTHENES, SOSTHENION: İSTİNYE
* KYPARODES: EMİRGÂN
* GYNAKION LIMEN, PHONEAS: BALTALİMANI
* RHOODES: ŞEYTANBURNU
* HERMAION, PYRRIAS: RUMELİHİSARI
* KHELAI, PHILEMPORON: BEBEK
* HESTIA, ANAPLUS: ARNAVUTKÖY
* KALAMOS, TARASION: KURUÇEŞME
* KLEIDION: DEFTERDARBURNU
* ARKHEION, ARSABERU: ORTAKÖY
* IASONIAN, DIPLOKIONION: BEŞİKTAŞ
* PENTEKONTORIKON: DOLMABAHÇE
* THERMASTIS, BUTHARION: KABATAŞ
* PALINORMIKON: FINDIKLI
* AIANTEION: SALIPAZARI
* METOPEN, ARGYROPOLIS: TOPHANE )


- BORDA[İt.] >< ALABANDA[İt.] ile/ve PRUVA[İt.]

( Geminin yanı. >< Teknenin iç tarafı. İLE/VE Geminin önü. )


- BURUN ile BURUN ile BURUN ile BURUNG ile BULUNG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Burun. İLE Dağın doruğu. | Herhangi bir şeyin ilk parçası. İLE Ön. İLE Olanağı bulunan en uzak noktaya göre kabul edilen ok atım uzaklığı. İLE Köşe. )


- BÜYÜK AVARYA ile/ve KÜÇÜK AVARYA

( AVARYA: Gemiye ya da yüke sonradan gelen maddi hasar ile umulmayan masraflar. )

( Tüm malların ortaklaşa kurtuluşunu sağlamak amacıyla yapılan akla uygun fakat olağanüstü giderler. İLE/VE Yolculuğun gereği olarak ortaya çıkabilen hasar ve giderlerdir. [Sahibine aittir.] )

( Gemiyi batmaktan korumak için bazı yüklerin denize atılması. İLE/VE Geminin karaya oturması ya da gemideki yükün dalgalar tarafından alınması. )


- BUZULLAR İÇİN İLK TÜRK TEMSİLCİ: ONUR SABRİ DURAK

( İTÜ Denizcilik Fakültesi öğretim görevlisi Onur Sabri Durak[Dr.], Antarktik Antlaşmalar Sekretaryası'nda Türkiye’yi temsil eden ilk biliminsanı olarak göreve başladı...[10 Ocak 2017] [devamı için burayı tıklayınız...] )



devamı için burayı tıklayınız...


- AKINTI ile/ve/<>/değil DALGA/RÜZGÂR

( Suyun/denizin içinde. İLE/VE/<>/DEĞİL Suyun/denizin üstünde. )


- DALGA SÖRFÜ ile YEL/RÜZGÂR SÖRFÜ

( SURF vs./to WINDSURF )


- DOĞU RÜZGÂRLARI ile/ve BATI RÜZGÂRLARI

( Sabahları eser. İLE/VE Akşamları eser. )

( Batı rüzgârları doğu rüzgârlarından nispeten daha serindir. )

( Doğu ve batı rüzgârları, kuzey ve güney rüzgârlarından daha sıcaktır. )

( Gecenin geç saatlerinde ya da sabahın erken saatlerinde esince, hava incelir ve Güneş'in doğuşuyla dengelenir. Nem azalır ve hava ısınır, kurur, hafifler. Öğleden sonra ya da gecenin erken saatlerinde esen rüzgârlar tamamen tersi niteliktedir. Genel olarak ifade edilirse, doğu rüzgârları batı rüzgârlarından daha yararlıdır. İLE/VE Gecenin geç saatlerinde ve günün erken saatlerinde estiğinde, henüz Güneş onların üzerinde yükselmediği için yoğun ve ağırdır. Günün geç saatleri ve gecenin erken saatlerinde esen rüzgârlar zıt tiptedir. )


- GÜNDÜZLERİ DENİZDEN KARAYA ESEN RÜZGÂR ile GECELERİ DENİZDEN KARAYA ESEN RÜZGÂR

( SEA BREEZE vs. LAND BREEZE )


- HAKİM YEL YÖNÜ

( Herhangi bir yerde, rüzgârın yıl içinde en fazla estiği yön. )


- HAVA ile/ve/||/<>/> YEL/RÜZGÂR


- KASIRGA ile SİKLON KASIRGA[Fr. < Yun.] ile VORTEKS[İng. < VORTEX] ile DENİZ ETKİSİ KAR(DEK)

( ... İLE Atmosferde bir alçak basınç alanı çevresinde, hızla dönen rüzgârların oluşturduğu, şiddetli fırtına. İLE Kuzey Yarım Kürede, saat yönünün tersine dairesel hareketle kendi ekseni etrafında dönen hava akımı. İLE ... )


- MAYISTRA[İt.] ile/değil/yerine YEL/RÜZGÂR/YELKEN

( Grandi direğinin en alt sereni ve bu serene çekilen yelken. | Kuzeybatı rüzgârı. İLE ... )


- MUSON RÜZGÂRLARI ile MELTEM RÜZGÂRLARI

( Benzerlikleri devirli olmalarıdır. )


- MUTEDİL RÜZGÂR[Ar.] değil/yerine/= ILIMLI YEL


- RUH/RÜZGÂR ile/yerine/değil NEFS

( RUH/GEIST: Bütünlüğün ilkesi. | Görünmeyenin, etkisi üzerinden bilinmesi. )


- RÜZGÂR[Fars. :Çağ.] değil/yerine/= YEL


- RÜZGÂR ile ÂSIF

( ... İLE Sert/şiddetli rüzgâr. )


- RÜZGÂR ile FÖN


- RÜZGÂR ile ŞİNUK


- RÜZGÂR ile/değil/yerine/>< YAĞMUR

( "Kapitalisttir". [Zayıf olanı yıkar.] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< "Komünisttir". [Herkese eşit yağar.] )


- RÜZGÂRIN, KAPI ARALIKLARINDA/N:
"ESMESİ" ile "ÜFÜRMESİ"


- Rüzgârı DİNLE!!!


- SABAH RÜZGÂRI değil SABÂ RÜZGÂRI


- SICAK YEREL YELLERDE:
FÖHN ile SİROKKO

( Bitkilere kurutucu etki yapan rüzgârlar. [Bir dağ yamacını aşarak başka bir yamaçtan aşağı doğru esen rüzgârın sıcaklığı artar, çevrede nem açığı oluşur.] [Türkiye'de Kuzey Anadolu dağları ile Toroslar'da etkilidir.] İLE Büyük Sahra'dan, İtalya'nın güneyine doğru esen sıcak ve kuru rüzgâr. [Akdeniz'den geçerken nem aldığından İtalya'nın güney kıyılarına yağış bırakır.] )


- SOĞUK YEREL RÜZGÂRLAR:
BORA ile İMBAT ile MİSTRAL ile POYRAZ ile ETEZYEN ile KRİVETZ


- SOĞUTUCU/KLİMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YEL/RÜZGÂR YAKALAYICISI


- SÜREKLİ RÜZGÂRLAR ile/ve MEVSİMLİK RÜZGÂRLAR (MUSON) ile/ve YEREL RÜZGÂRLAR

( Tüm yıl boyunca birbirine ters yönde eserler ve okyanus akıntılarına neden olurlar. İLE/VE Muson yağmurlarında, yön değiştirdikleri Ocak ve Temmuz aylarında dev dalgalar olur. İLE/VE ... )


- SÜREKLİ RÜZGÂRLARDA[İng. TRADE-WIND]:
ALİZE[Fr.] RÜZGÂRLARI ile/ve BATI RÜZGÂRLARI ile/ve KUTUP RÜZGÂRLARI

( Tropikal bölgelerdeki denizlerde bütün yıl süresince düzenli esen rüzgâr. İLE ... İLE ... )


- YEL/RÜZGÂR YÖNLERİNDE:
YILDIZ ile KIBLE ile GÜNDOĞUSU ile GÜNBATISI

( Kuzey. İLE Güney. İLE Doğu. İLE Batı. )


- YEL/RÜZGÂR YÖNLERİNDE:
POYRAZ ile AKYEL/AKÇAYEL/KEŞİŞLEME ile KABAYEL/BOZYEL/KUMKARASI/LODOS ile KARAYEL

( Kuzeydoğu. İLE Güneydoğu. | 135°'lik yön. İLE Güneybatı. İLE Kuzeybatı. )

( Kışın, kar ve soğuk getirir. İLE Uludağ'ın eski adı olan Keşiş Dağı'nın yönüne göre adlandırılmıştır. İLE Güneybatı yönlerden esen sıcak rüzgar. İLE 2-3 gün boyunca devamlı olarak kuzeybatıdan esen rüzgar. )

( |

)


- YEL/RÜZGÂR:
SÖNDÜRÜR ile/ve/||/<>/> ALEVLENDİRİR

( Mumu. İLE/VE/||/<>/> Yangını. )


- YEL/RÜZGÂR[< Fars. Zaman, vakit.] ile MELTEM(HAFİF RÜZGÂR)

( Yeller, her zaman yüksek basınçtan alçak basınca doğru eser. )

( Rüzgârlar, genellikle boğazlara, vadilere uygun eser. )

( Rüzgârlar, geldikleri yerin sıcaklığını gittiği yere taşır. )

( Toprağın üzerindeki rüzgâr, manzarayı temsil eder. )

( NİKAT-I CİHÂT[< NOKTA]["ka" uzun okunur]: Rüzgârların yönünü göstermek için bazı harita ve pusulaların üzerinde bulunan resim. )

( ANOMEMETRE: Rüzgârın hızını ölçen araç. )

( BÂD-NÜMÂ: Rüzgârın hangi taraftan estiğini gösteren araç. | Fırıldak. )

( MERVAHA[Ar. | çoğ. MERÂVÎH]: Ova, çöl. | Her tarafından rüzgâr esen yer.] )

( RÜZGÂR: Zaman, devir. | Dünya. | Yel.

BÂD: Olsun, ola, olaydı. İLE BÂD: Yel, rüzgâr. | Soluk, nefes. | Ah sesi, ah çekme. | [tas.] Allah'ın yardımı. | Övme, söz. | Büyüklük taslama, kibir. | Şarap.

* BÂD-İ BERÎN: Lâtif hava, sabah yeli.
* BÂD-İ CEM: Süleyman Peygamber'in hükmettiği yel.
* BÂD-İ CENÛBÎ: Güney yeli.
* BÂD-İ HAZÂN: Sonbahar yeli.
* BÂD-İ HEVÂ: Bedâva.
* BÂD-İ NEVÂ: Ses, nağme; nakarat.
* BÂD-İ NEV-RÛZ: Bahar yeli.
* BÂD-İ PÜRGÜ: Sürekli sesler çıkaran, ıslık çalan yel.
* BÂD-İ SABÂ: Doğudan esen hafif yel. | Adı manzum anonim bir edvarda geçen makam.
* BÂD-İ SEHER-HÎZ: Gündoğusundan esen hafif yel, tan yeli.
* BÂD-İ SEMÛM: Sam yeli.
* BÂD-İ SUBH: Sabah yeli.
* BÂD-İ ŞİMÂLÎ: Kuzey yeli. )

( BÂD ile ... )

( WIND vs. BREEZE )


- YEL/RÜZGÂR[Ar.] ile SAM/BÂRİH[Ar. çoğ. BEVÂRİH]

( ... İLE Çölden esen yel, samyeli. | Sıcak ve şiddetli yel. )


- YEL/RÜZGÂR ile AKÎM[Ar.]

( ... İLE Kısır. | Sonuçsuz. | Yağmur getirmeyen yel. [Özellikle Batı'dan ya da Kuzey Batı'dan esen yel.] )


- YEL/RÜZGÂR ile ANABATİK

( ... İLE Vadi rüzgârı. )


- YEL/RÜZGÂR ile/ve/<> ATEŞ


- YEL/RÜZGÂR ile BELÎL[Ar.]

( ... İLE Yağmurlu, serin rüzgâr. | Islanmış şey. )


- YEL/RÜZGÂR ile BORA[İt. < BOREA < Yun.]/BURAN

( ... İLE Genellikle ardından yağmur getiren sert ve geçici rüzgâr. | Birdenbire çıkan fırtına. Pek şiddetli rüzgâr. )


- YEL/RÜZGÂR ile BURAĞAN

( .. İLE Güçlü esen yel. )


- YEL/RÜZGÂR ile FIRTINA

( WIND vs. STORM )


- YEL/RÜZGÂR ile HAMSİN[Ar. (Elli-50)]

( ... İLE Sıcak ve kuru rüzgâr. | Erbain'den sonra gelen, 31 Ocak'ta başlayan elli günlük kış dönemi. )


- YEL/RÜZGÂR ile HUSÛM

( ... İLE Sürekli esen rüzgâr, fırtına. )


- YEL/RÜZGÂR ile İMBAT

( ... İLE Yazın, gündüz denizden karaya doğru esen mevsim rüzgârı, deniz yeli. )


- YEL/RÜZGÂR ile ISKARSO

( ... İLE Yelkenleri dolduran rüzgâr. | Büyük Sahra'ya özgü bir rüzgâr. )


- YEL/RÜZGÂR ile KATABATİK

( ... İLE Antarktika'nın Dry Valleys bölgesindeki koşullar katabatik[< Yun.: Alçalan.] rüzgârlardan kaynaklanmaktadır. Bu rüzgârlar, soğuk ve yoğun havanın yerçekimi kuvveti tarafından aşağı doğru çekilmesiyle meydana gelir. Bu rüzgârler saatte 320 km. hıza ulaşarak tüm nemi[su, buz ve kar] buharlaştırır. )


- YEL/RÜZGÂR ile LEVANT

( ... İLE Fransa ve İspanya kıyılarında esen sert bir rüzgâr. )


- YEL/RÜZGÂR ile MİSTRAL

( ... İLE Bir tür rüzgâr. )


- YEL/RÜZGÂR ile PAMPERO

( ... İLE Patagonya'da, şiddetli, soğuk ve hiç dinmeyen rüzgâr. )


- YEL/RÜZGÂR ile PUPA[İt. < POPPA]

( ... İLE Gemiye arkadan esen rüzgâr. | Geminin arkası, kıç. )


- YEL/RÜZGÂR ile TALAZ

( ... İLE Dalga, kasırga. )


- YEL/RÜZGÂR ile TİPİ/BORA/BURAN

( ... İLE/VE Şiddetli kar yağışı, kar fırtınası. )

( WIND vs. BLIZZARD )


- YEL ile/>< NİKÂBET

( ... İLE/>< Rüzgârın, ters yönlerden esmesi. )


- YEL ile/ve/<> PİNEL[İt.]

( ... İLE/VE/<> Rüzgârın estiği yönü göstermek için direk şapkalarının üstüne konulan yelkovan biçimindeki araç. )


- YEL ile SİROKO[İt.]

( ... İLE Akdeniz bölgesinde görülen, çok sıcak bir rüzgâr. )


- ALTIN ORAN ve/<> FIBONACCI SAYILARI/DİZİSİ

( 1.6180339887 [φ = (1 + √5) / 2 = 1.6180339887498...] ve/<> 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987 ... [son iki sayının toplamı alınarak devam edilir] )

( Dizideki ardışık iki sayının oranı, sayılar büyüdükçe Altın Oran'a yaklaşır. )

( MİMARLIK ÜZERİNE ON KİTAP - VITRUVIUS[Marcus Vitruvius Pollio, M.Ö. 80 ile 15] )

( Altin_Oran.mp4 [1] | Altin_Oran2.mp4 [2] )

( )

( Wikipedia'da... http://tr.wikipedia.org/wiki/Altin_oran )

( Okuduğunuz Herşeye İnanmayın: Salyangoz Kabukları ve Fibonacci Sayıları

Kişiler, mucizelere inanmak ister. Yaşamın tamamının mucizelerle dolu olmasını isterler. Her şeyin birbirine kusursuz bir biçimde oturmasını, olaylar, olgular ve sistemlerde hiçbir pürüz olmamasını isterler. Bu, insan türünün beyin yapısı ve çalışma ilkeleri düşünüldüğünde anlaşılırdır. Fakat yine de tanıdığımız en karmaşık yapı olan beynimizin, bu kadar basit hatalara düşebildiği gerçeğini göz önünde bulundurarak, etrafımızı incelerken çok daha dikkatli ve gerçekçi olmamız gerekmektedir. Burada, yardımımıza bilimsel yöntem ve analiz metotları koşmaktadır. Çünkü kişiler, kendilerini kandırmaya açıktır. Duygularına hemencecik yenik düşerler, bu bakımdan zaafları vardır. Söylediğimiz gibi, her şeyin büyüleyici, her şeyin sıradışı, her şeyin olağanüstü, her şeyin masalsı olmasını isteriz. Ancak doğa kusurludur. Bu kusurları görmemezlikten gelerek bilim üretemeyiz. Çünkü kusurlara bakarak, hataları anlayarak, eksiklikleri fark ederek sistemlerin nasıl çalıştığını, nasıl çalışmaları gerektiğini, neden kusursuz olamayacaklarını anlarız. Hatta bu sayede onları geliştiririz, doğadakilerden daha başarılı sistemler üretebiliriz.

HP, Apple, Netscape Communications gibi birçok büyük teknoloji firmasında yazılım mühendisi olarak görev almış olan, aynı zamanda astronomi, biyoloji, matematik gibi alanlarda araştırmalar yürüten, teknoloji ve bilim yazarlığı yapan, bilimin yayılması için konuşmalara katılan Akkana Peck, deniz kabuklarının matematiği ile ilgili bir araştırma yazısı üzerinde çalışırken ilginç bir gerçekle karşılaşmış. Hikayeyi bilirsiniz: doğada kusursuz bir matematik olduğu, ayçiçeklerinden salyangoz kabuklarına, kol uzunluğumuzdan çeşitli kentlerin bulunduğu coğrafi lokasyonlara kadar her şeyin "özel bir matematik" dahilinde olduğu iddia edilir. Hatta kimi zaman üniversitelerin animasyon birimleri ve grafikerleri bile bunu öyle bir göstermektelerdir ki, sanki doğada hakikaten tüm canlıların uyduğu bir matematiksel/geometrik düzen varmış gibi bir algı yaratılır. Kolumuzun toplam uzunluğunun dirseğimizden parmak ucuna kadar olan uzunluğa oranının "altın oran"a uymak zorunda olduğunu sanarız. Deniz kabuklarının ve deniz minarelerinin gerçekten de Fibonacci sayılarına mükemmel biçimde uyduğunu sanar, ayçiçeği tohumlarının kusursuz bir matematiği takip ettiğine inanırız. Bunların hepsi koca bir hatadır. Akkana Peck bu gerçekle yüzleşmesini şöyle anlatıyor:

"Bir arkadaşımın üniversitedeki matematik dersine Fibonacci sayılarıyla ilgili bilgi vermek üzere davet edilmiştim. Daha lisedeyken Fibonacci sayıları üzerine araştırmalar yapmaya başlamıştım ve onların büyüyen bir şehrin güç istasyonlarını planlamada nasıl kullanıldığını incelemiştim. Tüm bunları o derste anlatacaktım, dolayısıyla araştırmalarımda bulduğum tüm görselleri bulmaya ihtiyacım vardı. Bilirsiniz, çam kozalaklarındaki, çiçeklerin yapraklarındaki, ağaçlardaki dallanmalardaki matematiksel oranları, Altın Oran'ı, Fibonacci/Altın Spiralini, vb. doğadaki matematiği gösteren görsellere ihtiyacım vardı. Örneğin bir Nautilus kabuğunun nasıl harika bir biçimde Fibonacci sayılarına uyduğunu göstermeyi istiyordum.

Çam kozalaklarını topladım, bazı fotoğraflar çektim, slaytlar hazırladım ve iş, altın orana uyan spiralleri göstermeye geldi. Ufak bir GIMP metni hazırlayarak bilgisayarımın otomatik olarak Fibonacci spiralini oluşturmasını sağladım. Sonrasında, bir odacıklı Nautilus fotoğrafı aramaya başladım. Amacım, bu spirale ne kadar kusursuz biçimde uyduğunu göstermekti. Sonunda Wikipedia'dan harika bir örnek buldum. GIMP içerisine yapıştırdım ve üzerine altın spirali çizdim. Sonrasında ise birbirine uydurmak üzere boyutlarla oynamaya başladım. İmkansızdı. Hiçbir biçimde spiral, kabuğun şekline uymuyordu!

Ne kadar çabalarsam çabalayayım, hiçbir biçimde kabuk ile spirali uyduramadım. Ben de Google Images'ı kullanarak daha fazla kabuk fotoğrafı bulmaya çalıştım. Bulduğum hiçbir kabuk spirale uymuyordu! Hatta Fibonacci sarmalına yaklaşamıyordum bile!"

Akkana Peck, bu konuda yalnız değildir. Başlangıçta sözünü ettiğimiz düşünceler, halk arasına o kadar yerleşmiştir ki, bizim matematiğimizden doğan bazı oranların doğada halikulade bir biçimde olması gerektiğini sanarız. Evet, bu oranlar kabaca doğadaki organizmaların yapılarında rastlanabilir. Aslında bunda şaşılacak bir şey yoktur. Örneğin Fibonacci sayıları dediğiniz sayılar, kademeli olarak bir önceki toplama eklenerek artan sayılardır. Bir deniz minaresi kabuğu da, bir önceki zaman diliminde üretilen kabuk miktarının üzerine konarak arttığı için, elbette, ister istemez Fibonacci sayıları dediğimiz sayıya uyacaktır. Bir ayçiçeğinin tohumları, merkezden başlayıp etrafa yayılır. Altın spiral de, belirli bir merkezden başlayıp etrafa yayılan çizgilerden elde edilir. Dolayısıyla ikisinin birbirine uyması kaçınılmazdır. Bizler bu oranları tanımlarız. Bu oranlar, gökten inmezler. Eğer doğada, bu oranları tanımladığımız temele uyan bazı sistemler varsa, o sistemlerin sonucunda yine bu oranları görmemiz son derece anlaşılırdır. Hatta bu, kaçınılmaz bir sonuçtur.

Daha açık bir örneği şöyle verebiliriz: tüm sayı sistemleri etrafımızda kendini tekrar eden objeleri kategorize ederek gelişmiştir. 1, 2, 3 gibi sayılar, aslında kategorizasyon amacı taşır. Tek olan bir olguya "1" deriz. Kendini tekrar ediyorsa, bu sayıyı arttırırız. Sayılar böyle oluşmuştur. Tüm matematik, bunun üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla matematiği, doğadaki sistemleri tanımlamak için, doğadaki sistemlere bakarak geliştirdik. Örneğin matematikteki "türev" denen işlem, "değişim miktarını" verir. Dolayısıyla etrafımızda düzenli olarak değişen şeylere bakıp, türev hesabına uymalarına şaşıramayız. Ancak nedense bu matematiksel unsurların adı "altın oran" ya da "Fibonacci sayıları" gibi daha havalı isimler olunca, sanki özel bir anlamları varmış zannedilir. Halbuki tıpkı türev, integral, vb. matematiksel hesaplamalar gibi, bu oranlar da doğaya bakarak inşa ettiğimiz sistemlerin ürünüdür. Doğadaki sistemlerde bu matematiksel izleri görmemizde şaşılacak bir taraf yoktur.

Ancak sorun bu da değildir. Sorun, doğada bu oranlara uyduğu iddia edilen birçok sistemin, daha fazla sayıda veriyle gözden geçirildiğinde, bu oranlara hiç de uymadığını görmemizdir. Örneğin spesifik bir kişinin omuz-kol uzunluğunu, dirsek-kol uzunluğuna böldüğünüzde 1.618'e çok yakın bir sayı elde edebilirsiniz belki, ki bu "altın oran" olarak bilinir. Ancak 100 kişinin kolunu ölçtüğünüzde, bu orandan ciddi anlamda sapma olduğunu görürsünüz. Belki ortalamaları gene altın orana yakın olacaktır; ki bu son derece anlaşılırdır, çünkü bu oranların doğa yasalarının tanımından kaynaklandığı düşünülmektedir. Örneğin kütleçekiminin bir cismin yerden yüksekliğine etkisinin, ağırlıkla sınırlandırılmış olmasından ötürü birçok uzunluğun altın orana uymak zorunda olduğu düşünülmektedir ve bu konuda araştırmalar sürmektedir. Altın oran, sonradan keşfedilen bir özellik değildir. Doğada var olan oranlardan çıkarılan bir özelliktir. Eğer ki etrafımızda altın orana uyan obje sayısı gerçekten çok fazlaysa, beynimizin de bu oranı daha hoş görecek biçimde evrimleşmesi kaçınılmaz bir sonuçtur.

Science News'te yayınlanan bir makalede deniz kabuklarının spiralleri ele alınmıştır. 1999 yılında emekli matematikçi Clement Falbo San Francisco'da bulunan Kaliforniya Bilim Akademisi'nde bir dizi Nautilus kabuğunun ölçümünü yaptı. Bulguları ilginçti: evet, kabuklar altın spiral gibi logaritmik bir seriyi takip ediyordu. Ancak kabukların oranı 1.24 ila 1.43 arasında değişiyordu. Ortalama oranları ise 1.33'e 1'di! Bu, 1.618 civarında olması beklenen altın orana yakın bile değildi!

Sonradan, 2002 yılında aynı sorunu John Sharp da fark etti. Ancak matematikçilerin bu bulgularına rağmen halk arasında halen bu oranların canlıların yapısını %100 yönettiği ve bu canlıların gövdelerinin bu oranlara %100 uyduğu gibi saplantılı bir sanrı bulunmaktadır. Sharp şöyle söylüyor:

"Bu yanlış iddiayla ilgili en ilgi çekici olan şey, ne kadar yaygın olduğudur. Hatta bu konuları daha iyi bilmeleri gereken matematikçiler bile bu hataya düşmektelerdir. İşte bu, neden geometrinin daha geniş olarak ve sıradan olmayan bir biçimde öğretilmesi gerektiğini göstermektedir. Sadece geometri de değil, şekiller ve oranların görsel estetiği de düzgün öğretilmelidir."

Burada son olarak şu sorun doğmaktadır: bir sayı, bir diğerine ne kadar yakın olursa, tamamen uyduğu söylenilebilir? Yukarıdaki sayılar arasındaki fark matematiksel olarak barizdir. Dolayısıyla 1.33 sayısını gidip de "1.618'e çok yakın, dolayısıyla bu canlılar altın orana uyuyor." dememiz olanaklı değildir. Daha önce de söylediğimiz gibi, spirallerin büyüme tipinden ötürü buna benzer bir orana uyması kaçınılmazdır. Eğer doğadaki bir sistemin, belirli bir orana uyduğunu iddia edeceksek, ondalık basamağından sonraki en az 2-3 adet değerin o orana birebir uymasını bekleriz. Örneğin pi sayısını kullanırken 3.14 olarak almak yeterlidir. Daha fazlası hesaba dikkate değer bir katkı sağlamaz (ancak dahasını eklerseniz hesabınızın isabetliliği artar). Daha azı ise kabul edilmez, çünkü çok yüksek hata payı demektir. Benzer biçimde, Dünya'nın yerçekim ivmesini 9.81 almak kabul edilebilirdir; ancak 10'a yuvarlamak ilkokul düzeyinde bir hesap yapılmıyorsa kabul edilemez. Benzer biçimde, bir sistemin altın orana uyduğu iddia ediliyorsa, o sistemden aldığınız oran en azından 1.62 civarında olmaldır ki genelde doğrudan 1.618'e uyması beklenir. Ancak 1.3 gibi bir sayının 1.618'e yakın olduğunu, dolayısıyla sistemin "altın orana kusursuz biçimde uyduğunu" söylemek akıl, bilim ve gerçek dışıdır. )

( ... VE/<> Fn = Fn-1 + Fn-2 )

( GOLDEN PROPORTION/RATIO/MEAN/SECTION and/<> FIBONACCI NUMBERS/SERIAL )


- AMİRAL[Fr.] değil/yerine/= DENİZHAN


- ARİTMETİK ile/ve/||/<> LOGARİTMA[Yun.]

( ... İLE/VE/||/<> Büyük çarpmaları, bölmeleri, kök ve kuvvet alışlarını yapabilmek için bulunan bir yol. Biri geometrik, öbürü aritmetik olarak kurulan iki sayı dizisinden, aritmetik olanın her sayısı, karşılaştığı geometrik sayının logaritmasıdır. [1=0 | 10=1 | 100=2 | 1000=3 | 10.000=4 vb.] )

( ... İLE/VE/||/<> Çok büyük ve çok küçük olan sayılarla yapılacak işlemlerde kullanılır.
[Uzay bilimlerinde, bileşik faiz ve koordinat hesaplamalarında, deprem ve ses şiddetinin hesaplamalarında, kimyada pH hesabında, matematiksel konumu belirli olan iki nokta arasındaki uzaklığın hesaplanmasında ve bakterilerin çoğalma hızının hesaplanmasında kullanılır.]
[İlk kez, John Napier tarafından kullanılmıştır.] )


- BAHÂR[Fars. çoğ. BAHÂRÂN] ile BAHÂR ile BAHHÂR[Ar. < BAHR]

( Kışla yaz arasındaki mevsim. İlkyaz. [22 Mart - 21 Haziran arasıdır] İLE Güzellik. | Güzel. | Sığırgözü, papatya, sığır papatyası, sarı papatya. | Put, sanme, çelîpa. | Atılmış pamuk. | Ölçek. | Karanfil, tarçın, karabiber gibi kokulu şeyler. İLE Denizci, gemici. )


- BAHİR[Ar.] ile BÂHİR[Ar.] ile BÂHİR[Ar.] ile BÂHİR[Ar.]

( Deniz. İLE Yalancı, ahmak, alık. İLE Ekin sulayıcı, sulayan. İLE Belirli, açık, apaçık. | Işıklı, parlak, güzel. )


- BAHRİ ile BAHRÎ[Ar.]

( Uzun boyunlu, sivri gagalı, boynunun önü ve göğsü parlak beyaz olan, alçaktan ve hızlı uçan, suya bağımlı bir tür kuş. [Lat. PODICEPS CRISTATUS] İLE Denizle ilgili. )


- BAHRİYELİ değil/yerine/= DENİZGÜÇLÜ


- BALIK ÖLÇÜSÜ[ARCHIMEDES]:
YÜKSEKLİK ve/||/<> UZUNLUK ORANI

( Bir çemberin merkezinin, ötekinin çevresine değmesiyle oluşan balık biçimi. )

( 153.265: 3'ün kareköküne ve eşkenar üçgenin orantısına yakın tam sayı. )

( VESICA PISCIS )


- BARBAROS[İt.] ile KIRMIZI SAKALLI

( Kırmızı sakallı. )


- BENDENİZ ile BEN DENİZ

( Bende[: hizmetçi/köle]'niz. İLE Adım, Deniz'dir. )


- BUZULLAR İÇİN İLK TÜRK TEMSİLCİ: ONUR SABRİ DURAK

( İTÜ Denizcilik Fakültesi öğretim görevlisi Onur Sabri Durak[Dr.], Antarktik Antlaşmalar Sekretaryası'nda Türkiye’yi temsil eden ilk biliminsanı olarak göreve başladı...[10 Ocak 2017] [devamı için burayı tıklayınız...] )


- ÇAPAR ile ÇAPAR

( Postacı, ulak. | Benekli. [hayvan ve bitkide] | Derisi, kılları ve gözleri, renk özdeği yokluğundan dolayı renksiz olan insan ya da hayvan. AKŞIN, ALBİNO. İLE Takadan büyük bir çeşit Karadeniz kayığı. )


- CEZAYİR'Lİ HASAN PAŞA ile "CEZAYİR'Lİ HASAN PAŞA"LAR

( Sadrazam ve Kaptan-ı Derya. İLE ... )


- ÇİNGENE ile DENİZ ÇİNGENESİ(BAJAU/BADJAU)


- DENİZ OTOBÜSLERİNDE:
AUTHORISED PERSONNEL ONLY yerine ANCAK YETKİLİ KİŞİ GİREBİLİR


- DİL[Fars.] ve/= GÖNÜL

( "Dil, gönlü yüzdüren gemidir." )


- EN İYİ TEKNE ve/||/<> EN İYİ ARKADAŞ

( Arkadaşın teknesi. İLE/VE/||/<> Teknesi olan. )


- ER ile SİLAHENDAZ[Ar., Fars.]

( ... İLE Gereğinde karaya çıkarılan, özellikle tüfeklerle donatılmış, deniz eri. )


- EVRİM:
DOĞAL SEÇİLİM KURAMI/ÖRNEĞİ ile/ve/değil/yerin/<>/>< DAYANIŞMA(SYMBIOSIS) KURAMI/ÖRNEĞİ

( Ekvator bölgesinde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Sibirya'da. )

( CHARLES DARWIN ile/ve/değil/yerine/<>/>< PYOTR KROPOTKIN[09 Aralık 1842 - 08 Şubat 1921] )


- HARÂMÎ/KORSAN[İt./Lat. < KORSO] ile/ve IZBANDUT[İt. SBANDATO < Cerm.] ile/ve EŞKIYÂ/PİRAT

( Bir devletin koruması altında ve uluslararası kurallara göre tâbi olarak hareket eder/di. İLE/VE Görünüşü ve davranışı ile korku veren, iriyarı adam. | Rum korsanlarına verilen ad. İLE/VE Deniz haydutu. )

( Haksız saldırıları dava etme olanağı/hakkı söz konusudur. İLE/VE ... İLE/VE Hiçbir hak söz konusu değildir. )


- JAMES COOK'UN:
I. YOLCULUĞU ile/ve/||/<>/> II. YOLCULUĞU ile/ve/||/<>/> III. YOLCULUĞU)

( Ağustos 1768 - Temmuz 1771 ile/ve/||/<>/> 1772 - 1775 ile/ve/||/<>/> 1776 - 1780 )

( )


- JEAN JACQUES ROUSSEAU ile/ve JACQUES COUSTEAU

( ... İLE/VE Deniz araştırmacısı, okyanusbilimci, kaptan. )

( [vefât] 02 Temmuz 1778 İLE/VE 25 Haziran 1997 )


- KAMERA[Fr.] ile KAMARA[İt.]

( Görüntüleme aracı. | Görüntülerin filme alınmasını sağlayan araç, alıcı. | Kameraman. | Bir çekime başlanırken, yönetmenin alıcıyı çalıştırmaları için verdiği buyruk. İLE Gemi Odası. | İngiltere yasama meclisi. )


- KAPTANPAŞA/KAPTAN-I DERYA = ORAMİRAL

( Deniz kuvvetlerinde, kara kuvvetlerindeki orgeneralin dengi olan en yüksek rütbeli amiral. )


- KIYICI ile KIYICI/GADDAR ile KIYICI

( Kıyma işini yapan kişi. İLE Gaddar. İLE Kıyılara vuran enkazı devletten aldığı izinle toplayan kişi. )


- KOMODİN[Fr. < COMMODINE]/KOMOT ile KOMODOR[Fr. < COMMODORE]

( Karyolanın yanı başına konulan üstü masa biçimindeki küçük dolap. İLE Amiral yetkisiyle görevli deniz subayı. | Bir kuruluşa bağlı yolcu gemilerinin en eski kaptanı. )


- KURNAZ ile/ve/||/<> TATLI SU KURNAZI


- LEVENT ile ...

( Deniz erlerine verilen ad. | Boylu-boslu, güçlü delikanlı. )


- MANGA ile/ve/||/<>/> TAKIM ile/ve/||/<>/> BÖLÜK ile/ve/||/<>/> TABUR ile/ve/||/<>/> ALAY ile/ve/||/<>/> TUGAY/LİVA ile/ve/||/<>/> TÜMEN/FIRKA ile/ve/||/<>/> KOLORDU ile/ve/||/<>/> ORDU ile/ve/||/<>/> KUVVETLER ile/ve/||/<>/> GENEL KURMAY

( Onbaşı/çavuş/asteğmen/teğmen yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Üstteğmen yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Yüzbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Binbaşı/yarbay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Albay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Tuğgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Tümgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Korgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Orgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Orgeneraller yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Genel Kurmay Başkanı yönetiminde. )

( 10 er. İLE/VE/||/<>/> Birkaç[4/5] manga. İLE/VE/||/<>/> Birkaç takım. İLE/VE/||/<>/> Birkaç[dört] bölük. | Küme, yığın, grup. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tabur. İLE/VE/||/<>/> Birkaç alay. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tugay. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tümen. İLE/VE/||/<>/> Birkaç kolordu. İLE/VE/||/<>/> Birkaç ordu. İLE/VE/||/<>/> Birkaç kuvvet. )

( [OSMANLI'da] Mülâzım-ı Sânî yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mülâzım-ı Evvel yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Yüzbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Kolağası yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Binbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Kaymakam yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Miralay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mirliva yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mirliva/Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Birinci Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Birinci Ferikler yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Genel Kurmay Başkanı yönetiminde. )

( SECOND LIEUTENANT vs./and/||/<>/> (FIRST) LIEUTENANT vs./and/||/<>/> CAPTAIN vs./and/||/<>/> MAJOR/COMMANDANT vs./and/||/<>/> LIEUTENANT COLONEL vs./and/||/<>/> COLONEL vs./and/||/<>/> BRIGADIER GENERAL vs./and/||/<>/> MAJOR GENERAL vs./and/||/<>/> LIEUTENANT GENERAL vs./and/||/<>/> GENERAL vs./an/||/<>/> GENERALS vs./and/||/<>/> HEAD OFFICER )

( II. Dünya Savaşı "WEHRMACHT", Kara Kuvvetleri (HEER), Deniz Kuvvetleri (KRIEGSMARINE), Hava Kuvvetleri (LUFTWAFFE) ve Özel "SS" Birlikler'inden oluşuyordu. )

( RİYALA[İt.]: Osmanlı donanmasında, Tümgeneral'e eş bir rütbe. )


- MÜSTEBHİR[Ar. < BAHR] ile MÜSTEBİ[Ar.]

( Deniz gibi geniş olan kişi, istibhâr eden. İLE Esir eden. )


- MÜTEBÂHHİR[Ar. < BUHÂR] ile MÜTEBÂHHİR[Ar. < BAHR | çoğ. MÜTEBAHHİRÎN] ile MÜTEBÂHÎ[Ar. < BEHÂ]

( Buharlaşan, buğu haline gelen, dumanlanan, tütsülenen, tebahhur eden. İLE Bilgisi, deniz gibi engin olan. İLE Övünen. )


- NEVEND[Ar. < NÜVEB][Fars.] ile LEVEND[LEVENDÂN][Fars.]

( Hızlı giden at. | Postacı, atlı postacı. İLE Yeniçeri devrinde deniz erlerine verilen bir ad. | Zamanında, Venedik'lilerin, doğu bölgelerinden, maaşla topladıkları deniz askeri. | Tembel. | Ayyaş, içkici. | Zampara. | Kabadayı. | Hizmetçi, gündelikçi, çırak. | Namussuz kadın. | İbne. [Türkçe'de kullanılan anlamlar, Farsça'da yoktur!] )


- OLUK/OLUQ ile OLUK/OLUQ / OLAK/OLAQ ile OLUK/OLUQ ile OLUK/OLUQ ile OLUT ile OPRI ile OYTURMAK/OYTURMAQ ile OYUŞMAK/OYUŞMAQ ile OYULMAK/OYULMAQ ile OYUQ[Oğuz]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Dayanıklı, azimli kişi. İLE Ağaç kütüğünün içi oyularak yapılmış herhangi bir şey. | Yalak. İLE Küçük kayık.[Ağaç kütüğünün içi oyularak yapılmış olan.] İLE Eskimiş ve yıpranmış [giyecek]. İLE Yetişkin. | Olgunluk evresini yaşayan kişi. İLE Çukur ya da oyuk. İLE İçini boşaltmak. İLE İçini boşaltmada karşılıklılık, yardımlaşma. İLE Zeminin/toprağın çökmesi. İLE Korkuluk. | Yolu işaret eden taş. )


- PASİFİK OKYANUSU:
MALENEZYA ile/ve/<> MİKRONEZYA ile/ve/<> POLONEZYA

( Dumont d'Ureille adlı bir denizci, 1827 yılında bu coğrafyaya ulaşmayı başarmıştır. Pasifik Okyanusu'nu bu 3 bölgeye ayırmıştır. )


- PERSONEL ile MÜRETTEBAT


- RİYÂLE/RİYALA ile/ve/||/<>/> RİYALE-İ HÜMÂYUN

( Osmanlı bahriye teşkîlâtında, kaptan paşadan sonra gelen üç büyük amiral rütbesinden üçüncüsü. [öteki rütbeler: KAPUDÂNE ve PATRONA] | Bu rütbedeki amiralin kumanda ettiği gemi. İLE Riyâle yönetimindeki gemi. )


- SAFRA[İt.] ile SAFRA

( Gemileri ve her boyda deniz aracını, dengede tutmak istenilen su düzeyine kadar batırabilmek için, dip bölümlerine konulan ağırlık. | Balonlarda bulunan pilotların, yükselmek ya da inişi yavaşlatmak istediklerinde attıkları ağırlık. | Sıkıntı, tedirginlik, rahatsızlık veren kişi. İLE Öd. )


- SÜLEYMAN ve/<> SUNULLAH ve/<> FEYZULLAH ve/<> ÂLÎ ve/<> PÎRÎ ve/<> NEV'Î

( Kanûni Sultan Süleyman. VE/<> Sunullah Efendi. VE Feyzullah Efendi. VE Gelibolu'lu Âlî. VE Piri Reis. VE Yahya Efendi. )

( Sultan. VE/<> Şeyhülislâm. VE Muhaddis. VE Tarihçi. VE Denizci. VE Şair. )

( Kanûni Sultan Süleyman ve/<> sınıf arkadaşları. )


- TABLA[Ar.] ile LEVİ

( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE Etiyopya'da, kadınların, dudaklarına yerleştirdikleri tablalar.[Toplumsal konum, zenginlik, güç göstergesidir ve gurur kaynağıdır.] )


- TABLA ile/<> TABLAKÂR

( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE/<> Tablacı. | Büyük konaklarda mutfaktan yemek tablalarını götürüp getiren görevli. )


- TÂİF[E][< TAVÂF] ile ...

( BÖLÜK, TAKIM, GÜRUH, FIRKA | TAVÂF EDEN, ETRAFINI DOLAŞAN, DÖNEN | TAYFA, GEMİ İŞÇİSİ | KAVİM, KABÎLE | ARABİSTAN'DA MEKKE YAKININDA BİR ŞEHİR )


- TAYFA[Ar. < TAİFE] ile MİÇO/MUÇO[İt.]

( Bir gemide bulunan, türlü işlerde çalıştırılan sefer işçileri. | Aynı işi yapan topluluk. | Birinin yanında bulunan yardakçılar, koşuntu. İLE Gemilerde, küçük yaşta tayfa yamağı. )


- TAYFA[Ar.] ile SERDÜMEN[Fars. < İt.]

( ... İLE Dümen kullanmakla görevli, bilgili ve deneyimli tayfa. | Savaş gemilerinde, çavuştan daha yüksek bir aşamada bulunan er. )


- TERSANELİ[İt.] değil/yerine/= DENİZ SUBAYI / ERİ


- TIRAK ile -TIRAK/TRAK[Fr. < TRAC] ile TRAKA[İt.] ile TRAKE[TRACHÉE < Lat. < Yun.] ile TRAKİT[Fr. TRACHYTE < Yun.] ile TRAKTÖR[Fr. TRACTEUR < Lat.] ile TRAKUNYA[Yun. DRANKONTION]

( Çarpan ya da kırılan bir şeyin çıkardığı tok ses. İLE Benzer/yaklaşık.[mavimsi / kırmızımsı vb.] | Oyuncunun sahneye çıkacağı sırada ya da oyun sırasında, kaygıya ve/ya da korkuya kapılması, rolünü unutması. İLE Yelkenli teknelerde bir mandar aracılığıyla çekilerek direğe çıkıp bakım ve onarım yapılan oturaklı sepet. İLE Soluk borusu. | Eklem bacaklılarda bulunan solunum kanalı. İLE Fazla miktarda feldispat, çok az kuvarz içeren, kırılınca pürüzlü bir yüzeye sâhip olan açık renkli volkan taşı. İLE Tekerlekleri arâzi ve sürülmüş tarla gibi yumuşak zeminde dönebilen/devinebilen, genellikle çift sürmede kullanılan, arkasına römork takılarak kamyon görevi gören motorlu taşıt. İLE Çarpan balık. )


- TÜMAMİRAL ile PATRONA[İt.]

( ... İLE Tümamirale yakın eski bir deniz subaylığı aşaması. )


- URUGUAY ve/<> MONTEVIDEO

( URUGUAY: Kuşları barındıran ırmak. VE/<> "Bir dağ gördüm[Macellan'ın gemisindeki denizcilerden birinin, sahile yaklaşırken bağırarak söylediği söz.][Uruguay'ın başkenti.] )


- VANDAL/LIK ile !BARATARYA

( Miladın, başlangıç yıllarında yaşayan ve Roma İmparatorluğu ile yaptığı savaşlarda, acımasızlığı ile ün salan bir Doğu Germen halkı. | Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan; bunların değerini bilmeyen kişi ya da halk. İLE Kaptanın, tayfaların, gemi sahibine, armatöre ya da sigorta ortaklığına, bilerek verdiği zarar. )


- YELKENCİ ile/ve/değil/||/<>/< DENİZCİ

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Ya dalan, ya iyi ve uzun yüzebilen, ya kürek çeken ya da üçünü birden yapabilen. )


- ZEVRÂK[Ar.] ile/değil/yerine/= KAYIK

( Suya en dayanaklı olan sandal ağacından, hiç çivi kullanmadan yapılır. [Atatürk'ün kullandığı -fotoğraftaki- kayık.] İLE ... )


- [ne yazık ki] :( ((((((
DENİZ GEZMİŞ ve/||/<> YUSUF ASLAN ve/||/<> HÜSEYİN İNAN

( image )


- AKDENİZ KANSIZLIĞI/TALASEMİ ile/||/<> ORAK GÖZE/HÜCRE ANEMİSİ

( Hemoglobin üretiminde genetik bir bozukluk nedeniyle anemi. İLE/||/<> Hemoglobin yapısındaki genetik bir bozukluk nedeniyle anemi ve ağrılı krizlerle ilişkili bir durum. )


- AKDENİZ KORSAN(LIĞ)I ile/ve OKYANUS KORSAN(LIĞ)I


- AMERİKA ÜZÜMÜ ile AYI ÜZÜMÜ ile BEKTAŞÎ ÜZÜMÜ ile ÇAVUŞ ÜZÜMÜ ile DENİZ ÜZÜMÜ ile KÖPEK ÜZÜMÜ ile KUŞ ÜZÜMÜ ile TİLKİ ÜZÜMÜ


- ARAÇLARDAN(OTOBÜS, TREN, VAPUR VS.) ÇÖP ATMAK yerine CEPTE/ÇANTADA TUTMAK


- ATEŞ ile/||/<> AİLEVİ AKDENİZ ATEŞİ

( ... İLE/||/<> Karın, göğüs ya da eklemlerde tekrarlayan ağrılı yangı atakları ile karakterize kalıtsal bir durum.[Bu ataklara genellikle ateş ve bazen döküntü ya da baş ağrısı eşlik eder. Bazen kalp, beyni ve omuriliği çevreleyen zar ve testisler gibi gövdenin öteki bölgelerinde de inflamasyon görülebilir.] )


- BACCAO

( Tüm yaşamlarını ve çözümlerini deniz üzerinde kuran/sürdüren, karaya çıkmayanlar. [Filipinler'de] )


- BAHRİ ile BAHRÎ[Ar.]

( Uzun boyunlu, sivri gagalı, boynunun önü ve göğsü parlak beyaz olan, alçaktan ve hızlı uçan, suya bağımlı bir tür kuş. [Lat. PODICEPS CRISTATUS] İLE Denizle ilgili. )


- BALIK SIRTI değil BALIKSIRTI


- BALİNANIN SIRTINDA ve/||/<> RÜZGÂRI Dİ(ZGİ)NLEYEN ÇOCUK

( ve/||/<> )


- BİLECİK:
DÖRT COĞRAFÎ BÖLGEYE SINIRI OLAN TEK KENT

( Hem Marmara, hem Ege, hem İç Anadolu, hem de Karadeniz'de toprağı bulunan tek kent, Osmanlı'nın kurulduğu kent olan Bilecik'tir. )


- ÇER-ÇÖP ile İNCİ

( Denizin üstünde. İLE Denizin dibinde. )


- DAĞ ile/değil/yerine/>< DENİZ

( Uzaklaştırır, ayırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yakınlaştırır, birleştirir. )


- DEĞİŞİNİM/MUTASYON ile DEĞİŞKE/MODİFİKASYON

( Genlerin yapısında[DNA] oluşan kalıtsal ve kalıcı değişiklik. İLE Genlerin işleyişinde ve çevresel etmenlerin etkisiyle oluşan kalıtsal değişiklik. )

( [neden olan etken ortadan kalktığında] Eski durumuna dönmez. İLE Eski durumuna döner. )

( Üreme gözelerinde oluşan değişimler kalıtsaldır. İLE Hiçbiri kalıtımsal değişim değildir. )

( ... İLE Bazı değişke örnekleri:

- Güneşlendiğimizde, ten rengimizin koyulaşması.
- Spor yapan birinin kaslarının gelişmesi.
- Çuha çiçeğinin, 30-35 °C beyaz renkli olması, 15-20 °C kırmızı renk alması.
- 16 °C ısıda, sirke sineğinin kanatlarının düz, 25 °C'de kanatların kıvrık olması.
- Kovan arılarının sütle beslenen kraliçe arı, polen ile beslenen arının işçi arı olması.
- Eğrelti otunun deniz seviyesinde 2 metre, kurak bölgede 30-40 cm. olması. )


- DEMİRKAPI ile DEMİRKAPI ile DEMİRKAPI

( Sarayburnu'nda bulunan deniz surları kapılarından biriydi. [Demiryolu yapımı sırasında yıkılmıştır.] İLE Eyüp'te bir semt. İLE Hoca Paşa mahallesi. )

( Haçlılar ile Osmanlılar'ın İstanbul'u alırken kente girdikleri kapılardan biri. İLE ... İLE ... )


- DENİZ KIZI ile/değil MANATİ

( ... İLE/DEĞİL Deniz kızı söylencesine ilham veren balık. [Surinam'da görülebilir.] )


- DENİZDE YÜZÜP DEREDE BOĞULMAK ile/<> DİMYAT'A, PİRİNCE GİDERKEN, EVİNDEKİ BULGURDAN OLMAK


- DENİZE EN UZAK BAŞKENT:
ULAN BATUR

( Dünyanın en soğuk başkenti olarak görenler de vardır. )

( 1778 yılında kurulmuştur. Halha dilinde, "Kızıl Kahraman" anlamına geliyor. Deniz seviyesinden yüksekliği 1350 m. Dört dağın çevrelediği kentte, yazın sıcaklık 30 dereceye yükselirken, kışın -30 dereceye kadar düşebiliyor. Pekin ile St. Petersburg arasındaki "Çay yolu" üzerinde yer almaktadır. )


- DENİZKIZI ile DENİZ KIZI

( Balık. İLE Mitoloji. )


- DERYA DENİZ (BİLGİ SAHİBİ OLMAK)


- DİMYAT ile Dimyat

( Seyrek ve yuvarlak taneli bir tür üzüm. İLE Mısır'da bir Akdeniz limanı ve Dimyat ili'nin başkenti. [Nil deltasında, Kahire'nin 300 km. kuzeyindedir.] )

( Dimyat'a, pirince giderken, eldeki bulgurdan olmak. )


- FİDAN, SÜRGÜN ile/ve AĞAÇ

( ... Ağaç rakım sınırı 1800 m.dir. [Deniz seviyesinden 1800 m.nin üzerinde ağaç olmaz] )

( Sürgün, taze ve düzgün fidan. )

( Divan şiirinde sevgilinin boyu ve endamı, ince ve düzgün oluşu nedeniyle nihâle benzetilir. )

( [Sümerce] ... ile/ve GİŞ )

( ... ile/ve ŞEÇER[çoğ. EŞCÂR] )

( NİHÂL ile/ve BÎŞE )

( SAPLING vs./and TREE, [ANNUAL RINGS(AĞACIN YAŞINI GÖSTEREN HALKALAR)] )


- FMF/FAMILIAL MEDITERRANEAN FEVER[İng.] değil/yerine/= (AILEDEN GELEN) AKDENİZ ATEŞİ


- GEMİLERİ YAKMAK ile/ve KÖPRÜLERİ ATMAK


- HALAY ile HORON

( Doğu'da. İLE Karadeniz'de. )


- HORA[Yun.] ile/ve/||/<> HORAN[Yun.]

( Çok sayıda kişi tarafından el ele tutularak oynanan bir halk oyunu. İLE/VE/||/<> Horon. Doğu Karadeniz bölgesinde, kemençe ile oynanan halk oyunu. )


- HUDDÂM[Ar. < HÂDEM] ile HÜDÂM[Ar.]

( Hizmetçiler, hizmet edenler. İLE Deniz tutması. )


- HUMMA ile MALTAHUMMASI/KALAAZAR

( ... İLE Akdeniz ülkelerinde görülen, en çok keçi sütü ile bulaşan, ateşli bir hastalık. )


- İNSAN(KİŞİ/KENDİN):
OKYANUSUN İÇİNDE BİR DAMLA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİR DAMLANIN İÇİNDEKİ OKYANUS


- İRTİFÂ/RAKIM[Ar.] değil/yerine/= YÜKSELTİ

( Bir noktanın, deniz yüzeyinden olan yüksekliği. | Bir yıldızdan bir bir gözlemcinin gözüne gelen ışın ile ufuk düzleminin oluşturduğu açı. )


- JELATİN[Fr.] ile JELOZ[Fr.]/AGARAGAR[Malaya dilinden]

( Daha çok hekimlikte kullanılan, bitkisel yosunlardan elde edilmek üzere sınırlanması gereken, saydam, renksiz, kokusuz bir madde. İLE Deniz yosunlarından çıkarılan, beslenme endüstrisinde, hekimlikte ve bakteriyolojide kullanılan, bir tür jelatin. )


- KANSIZLIK/ANEMİ[Fr. < ANEMIE] ile AKDENİZ KANSIZLIĞI/ANEMİSİ(TALASEMİ[Fr.])

( [Ar., Fars.] FAKR-ÜD-DEM ile ... )

( Kansızlık hastalığı. İLE Akdeniz bölgesinde görülen ve genetik etmenlerle sonraki kuşaklara geçebilen bir tür kansızlık hastalığı. )

( ANAEMIA vs. THALASSEMIA[Lat.] )

( ANÉMIE avec ... )


- KARA/TOPRAK UYGARLIĞI ile/ve/||/<>/> DENİZ UYGARLIĞI

( Bizim gibi olanlarla aynı zaman, zemin ve koşullarda gerçekleşebilir. İLE/VE/||/<>/> "Bizim gibi" olmayanlarla ilişkiye girme yetisinin ortaya çıktığı zemin ve koşullarda gerçekleşir. )


- KARADENİZ MEDRESELERİ ile/ve AKDENİZ MEDRESELERİ


- KENDİLİĞİNDENLİK ile/ve/||/<> SUYUN KALDIRMA GÜCÜ


- KIPÇAK ile ...

( KUMANİA )

( XI - XV. yüzyıllarda, Hazar ve Karadeniz'in kuzeyindeki bozkırlarda, Mısır ve Suriye'de yaşamış bir Türk boyu, Kuman. | Günümüzde, Kırım Tatarcası, Kazakça, Karaçay Malkarca vb. lehçeleri konuşan öbeğe verilen genel ad. )


- KİRLİ SU ile EPRİK

( ... İLE Çamaşırın az kirli suyu. )


- KÜFÜR:
[ne yazık ki]
SİYASETTE değil/yerine/>< GECE ve TOPRAK ve DENİZ ve DOST

( KÜFR: Bir şeyin üzerini örtmek. )

( Hakikati örter. DEĞİL/YERİNE/>< Dünyayı örter. VE Tohumu örter. VE Dibini örter. VE Dostun, ayıbını örter. )


- KUVVET ile/ve/<> GRAMKUVVET/GRAMAĞIRLIK

( ... İLE/VE/<> Bir gram kütleye, 45° enlemindeki deniz yüzeyinde, Yer'in uyguladığı kuvvet. )


- LEVHA[Ar.]/TABELA[İt. < TABELLA] ile ARMADURA[İt. < ARMATURA]

( Bir yere asılmak için yazılmış yazı, safiha. Üzerinde tanıtıcı, belirtici bir yazı, açıklama, işaret ya da resim bulunan, tahta ya da sac parçası. | Hastahane, yatılı okul, askerî birlik gibi toplu yemek verilen yerlerde, günlük yemek için çıkarılan erzakın türünü, miktarını gösteren çizelge. | Hastahanelerde her hastanın gündelik yemek ve ilacının yazıldığı kâğıt. İLE Gemide direklere takılı halatları bağlamak için küpeştenin iç tarafında bulunan delikli ve çubuklu levha. )


- LİMON ile AĞAÇ KAVUNU

( ... İLE Turunçgillerden, Akdeniz ülkelerinde yetişen, taç yaprakları mavimsi pembe, küçük bir ağaç. | Bu ağacın iri bir limon görünüşündeki buruşuk kabuklu yemişi. )

( ... cum CITRUS MEDICA )


- MAKİ[İt.] ile MAKİ/LEMUR

( Akdeniz dolaylarında, yaygın, bodur ağaç ve çalılardan oluşan bitki örtüsü. İLE Makigillerden, Madagaskar Adası'nda sık rastlanılan, uzun kuyruklu, yumuşak tüylü bir memeli primat. )


- MANDALİNADA:
SATSUMA ile AKDENİZ ile KRAL ile NORMAL

( 10 ay boyunca bakım gerektirir. İnce kabuklu, sulu ve çekirdeksizdir. Kuytu bölgelerde yetişir. Edremit'te 240.000 ağacı bulunur. Ülkemizde Satsuma mandalina, adıyla bilinen Owari çeşidi ilk kezJaponya'dan, Batum yolu ile Doğu Karadeniz bölgesine gelmiş ve buradan Ege Bölgesi ve öteki bölgere yayılmıştır. Meyve kabuğu, hasat döneminde açık sarı portakal renginde ve hafif pürüzlüdür. Kabuğun meyve etine bağlılığı gevşektir. Depolamaya, taşımaya elverişli bir çeşittir. Olgunlaştıktan sonra kabuğun meyve etinden ayrılması yani putlaşmaya eğilimi oldukça fazladır. Orta büyüklükte, basık biçimlidir. Meyve eti, koyu portakal rengindedir. Meyveler, aromalı, yüksek nitelikli ve çekirdeksizdir. Bu gibi özelliklerinden dolayı mandalina çeşitleri arasında en çok yeğlenendir. İLE ... İLE ... İLE ... )

( Mandalina[mandarin], Rutaceae ailesinin, Aurantioideae alt ailesinde, Citrus cinsi içinde yer alan bir türdür. )

( CITRUS UNSHIU, MARC vs. CITRUS DELICIOSA vs. CITRUS NOBILIS vs. CITRUS RETICULATA BLANCO )


- MAYDANOZ/MAKEDONYA OTU/MAKEDONİSİ[Yun.]/BAHDENİZ ile/ve TERE

( MAYDANOZ[< MÎDE-NÜVÂZ:okşayan (mide rahatlatıcı)]'dan geldiği söylenilmekte fakat sözlükte Yunanca'dan geldiği belirtilmiştir. )

( [LAT.] PETROSELINUM SATIVUM/CRISPUM cum LEPIDIUM SATIVUM )

( BEKDUNES ile ... )

( PARSLEY vs. GARDEN CRESS )


- MAYDANOZ ile ŞEYTANTERSİ

( ... İLE Maydanozgillerden, Orta Asya'da ve Akdeniz ülkelerinde yetişen, kalın köklü, sarı çiçekli, pis kokulu bitki. | Bu bitkiden elde edilen ve hekimlikte kullanılan reçineli yapıştırıcı. )

( FERULA ASSA-FOETIDA )


- NESRİN OLGUN ARSLAN ile/ve/||/<> BENGİSU AVCI

( [Manş Denizi'ni(İngiltere'den, Fransa'ya) geçen iki kişi.]
[15 saat 47 dakikada | 28 Ağustos 1979'da] İLE/VE/||/<> [11 saat 29 dakikada | 03 Ağustos 2018'de] )


- OROPOID ile AKDENİZ, ALP DAĞ, KUZEY TİPİ

( AKDENİZ, ALP DAĞ, KUZEY TİPİ ile )


- ÖVÜNMEK İÇİN ile/değil/yerine (BİR) (DAMLA) (DAHA) İYİLİK/GÜZELLİK OLSUN DİYE

( İyiliğimizi yaptık, Good4Trust.org denizine attık...

Tüm ekibi, iyilikleri ve emekleri için tebrik ediyoruz...

Biz de böylesi hoş bir düşünce ve girişim için tüm ekibe teşekkürlerimizle sarılıyor ve yansımalı/dönüştürücü iyiliklerimizi paylaşmaya devam ediyoruz...

İyiliksever arkadaşlar! Siz de bu birlikteliğe katılabilirsiniz...
www.Good4Trust.org )


- PANTOLON[Fr.] ile ZIPKA[Rusça]

( ... İLE Karadeniz kıyısı halkının giydiği, dar paçalı potur/pantolon. )


- PASİFİK OKYANUSU'NUN ile ...

( Belleği yoktur. [Meksika'lıların deyişi] )


- PEÇİÇ[Hintçe] ile ...

( Deniz kabuklarıyla oynanan bir oyun. )


- POSTAHANE ile/değil SU ALTI POSTAHANESİ

( Dünyanın tek sualtı postahanesi, Vanuatu'nun Port Vila yakınlarındaki Hideaway Adası'nda bulunmaktadır. )


- RAFİNE TUZ yerine DENİZ/KAYA TUZU


- RAKÎM ile RÂKIM[< RAKM]

( YAZI YAZACAK LEVHA | YAZI, KİTAP VE SAİRE ile YAZAN, ÇİZEN | KOT, BİR YERİN DENİZDEN OLAN YÜKSEKLİĞİ )


- ŞA'B[çoğ. ŞUÛB] ile ŞÂB/ŞÂBB[Ar. < ŞEBÂB | çoğ. ŞÜBBÂN] ile ŞÂB[Fars.]

( Cemaat, taife, kabile. | Kızıldeniz'den çıkarılan dallı budaklı taşlar. | Bölünmüş, parçalanmış şey. | Kafatasındaki çatlaklık. İLE Genç, delikanlı; yiğit. İLE Şap. )


- SELÇUKLU TÜRKİYE'Sİ KENTLERİNİN SANLARI/UNVANLARI

( Ahlat: Kubbet ul-hlâm (İslâm'ın kubbesi)
Aksaray: Dâr uz-zafer, Dâr ül-Cihâd ve Dar ur-ribât (II. Kılıç Arslan'ın askerî üssü olduğu ve hayır müesseseleri kurduğu için)
Amasya: Dâr ul-'lzz (İzzet ve şeref şehri)
Ankara: Dâr ul-htsm (Müstahkem belde)
Antalya: Dâr us-sagr (Uc, hudûd şehri)
Bayburt: Dâr ul-celâl (Ululuk şehri)
Denizli(Sâdık): Dâr us-sagr (Uc, hudûd şehri)
Erzincan: Dâr un-nasr (Yardıma mazhar şehir)
Kayseri: Dâr iil-Feth ya da Dâr ül-mülk (birincisi Sultan Alâeddin'in fetihlere burada hazırlandığı, ikincisi Konya'dan sonra paytaht olduğu için bu unvanları almış)
Konya: Dâr ül-mülk (Paytaht)
Malatya: Dâr ur-rifa (Üstünlük ya da asâlet şehri)
Niğde: Dâr ul-pehlevâniyye (Pehlivanlar beldesi)
Samsun: Dâr us-sagr (Uc, hudûd şehri)
Sinop: Lezûet ul-'uşşak (Âşıklar adası)
Sivas: Dâr ul-'alâ (Yücelik beldesi)
Tokat: Dâr ün-rmsret (Yardım şehri) )


- SEN ÇOK DEĞİŞTİN ile/değil/ne yazık ki SENİ ESKİSİ GİBİ KULLANAMIYORUM

( (Hint Denizi'ndeki bir adanın adından) Bir cins kokulu sandal ağacı, yalancı öd ağacı. | Bir cins mısır. )


- SERVİ[Fars.] ile/ve ARDIÇ

( Yapraklarını dökmeyen ince uzun bir ağaç. Daha çok Akdeniz'de bölgesinde yetişir. İLE/VE Servigillerden, güzel kokulu, yapraklarını kışın da dökmeyen, yuvarlak kara yemişleri ilâç olarak kullanılan bir ağaçcık. )

( CUPRESSUS SEMPERVIRENS cum/et JUNIPERUS )


- ŞİŞE ile POTKAL[İt.]

( ... İLE Kaza ya da başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan, içinde mektup olan şişe. )


- SODYUM[Fr., İng.] değil/yerine/>< POTASYUM[Fr., İng.]

( Sodyumu düşük olan gıdalar tüketilmelidir. DEĞİL/YERİNE/>< Potasyumu yüksek olan gıdalar tüketilmelidir. )

( Atom numarası 11, atom ağırlığı 22,990, yoğunluğu 0,971 olan, 97,5 °C'de eriyen, deniz ve kaya tuzlarında, doğada birleşik olarak çok yaygın bulunan, beyaz, parlak, mum gibi yumuşak bir öğe. Simgesi: Na DEĞİL/YERİNE Atom numarası 19, atom ağırlığı 39,10, yoğunluğu 0,87 olan, 62,5 °C'de eriyen, 15 °C'de mum gibi yumuşak, soğukta sert ve kırılgan, potasyum hidroksit içinde bulunan bir öğe. Simgesi: K )


- SOLUCANOTU

( Bileşikgillerden, Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde yetişen, çiçekleri iyi bir solucan düşürücü olarak kullanılan bir bitki. )

( TANECETUM VULGARE )


- SÖRF ile INTERNETTE SÖRF

( Denizdeki/karadaki sörf. İLE İnternetteki sitelerarasında dolaşma. )


- SOYA FASULYESİ ile/ve/||/<> HURMA YAĞI ile/ve/||/<> OKALİPTUS

( )

( Belgeselde altı çizilen bazı önemli(öncelikli) bilgi ve başlıklar...

- Yeryüzünde, her dört kişiden biri[1.5 milyar kişi], 6.000 yıl öncesinin olanaklarıyla yaşıyor. 7.7 milyarlık nüfusun, yarısından çoğu, kentlerde yaşıyor. Dünya nüfusu, 1950'den beri üç katına çıktı. Lagos'ta, nüfus, 1960 yılında 700.000 iken, 2025'te 16 milyona çıkmış olacak.

- Her hafta, bir milyondan fazla kişi, kentlere göç ediyor. Her altı kişiden biri, temel gereksinimlerini gideremeden yaşıyor. Kıtlık, daha fazla yayılarak 1 milyar kişinin aç yaşamasına neden oluyor. Nijerya, Afrika'nın en büyük petrol ihracatçısı olmasına karşın nüfusunun %70'i açlık sınırındadır.

- Kullanılan suyun %70'i hayvan yemi üretmek üzere tarıma yönlendirilmektedir. 1 kilo patates üretmek için 100 litre, 1 kilo pirinç üretmek için 4.000 litre, 1 kilo tavuk eti için 15.000 litre, 1 kilo sığır eti içinse 20.000 litre su tüketilmektedir. Çiftçilerin binlerce yılda oluşturduğu tarım ürünü çeşitliliğinin dörtte üçü, son yüzyılda silinmiş oldu.

- 1950'den bu yana, uluslararası ticaret hacmi, 20 kat arttı. Ticaretin %90'ı deniz üzerinden yapılıyor. Her yıl 500 milyon konteyner, dünyanın en büyük tüketim merkezlerine doğru yola çıkıyor.

- Dünya çapında yapılan tahıl ticaretinin %50'sinden fazlası, hayvan yemi için yapılıyor.

- 1950'den bu yana avlanılan balık sayısı, 5 kat artarak, 18 milyondan, 100 milyona çıktı. Binlerce fabrika gemisi, okyanuslardaki balıkları boşaltıyor. Avlanma bölgelerinin dörtte üçü, ya yok oldu, ya tüketildi ya da tükenmek üzere. Büyük balıkların çoğunun soyu, tekrar üreyebilecek zaman ve koşulları bulamadığından dolayı tükendi.

- Yeryüzündeki on ırmaktan biri, denize kavuşamıyor. Bu nedenle, Ürdün Irmağı'ndan yoksun kalan Lût Gölü'ndeki su seviyesi, her yıl, 1 metre azalmakta.

- Gelecek yüzyılda su kıtlığından en çok zarar görecekler, Hindistan'da yaşayanlar olarak görünüyor. Hindistan'da, son 50 yılda, 21 milyon kuyu kazıldı. (Ülkenin pek çok bölgesinde, ilk kez bu kadar derin kuyu açıldı.) Batı Hindistan'da, açılmış olan kuyuların %30'undan ümit kesilmiş durumda.

- Las Vegas'ta yaşayanlar, dünyanın en çok su tüketen bölgesinden biri.(Kişi başına günlük su tüketimi 800 ilâ 1000 litre.)

- Su kıtlığı, 2025'ten önce, 2 milyar kişiyi etkileyebilecek durumda. Her gün 5.000 kişi, kirli içme suyu nedeniyle ölüyor ve 1 milyar kişinin temiz suya erişimi yok.

- Bataklıklar, yeryüzünün %6'sını oluşturur. Durgun sularının derinliklerinde, pek çok bitki ve mikro organizma suyu süzer ve kirlilikten arındırır, kurak mevsimler için suyu korurlar. Son yüzyılda, otlak, tarım ya da inşaat alanı oluşturmak üzere yeryüzündeki tüm bataklıkların yarısı kurutulmuştur. Bataklıkların bize sunduğu zenginlikten habersiziz ne yazık ki.

- Mercan resiflerinin %30'u yok olmuştur. 2050 yılında, dünya üzerindeki canlı türlerin dörtte birinin yok olabileceği öngörülüyor.

- Ormanlar, yeryüzündeki biyo çeşitliliğin dörtte üçüne ev sahipliği yapar. Ekilebilir toprakların %40'ı, uzun vadeli hasar görmüş durumda. Her yıl, 13 milyon hektar orman yok oluyor.

- Amazon, 40 yılda, %20 oranında küçül(tül)müştür. Kesilen ağaçların alanı, hayvan çiftlikleri ve soya fasulyesi üretimi için tarım alanına dönüştürüldü. Bu soyaların %95'i, Avrupa ve Asya'daki çiftlik ve kümeslerde "et üretmek üzere" hayvanlar için kullanılmaktadır.

- Dünyanın en büyük 4. adası olan Borneo Adası, 20 yıl öncesine kadar geniş ormanla kaplıydı. 10 yıla kadar hiçbir ağaç bırakılmayacak. Bu durum, dünyada en çok tüketilen hurma yağı üretimine karar verilmesiyle ortaya çıktı. Yiyecek olmanın yanı sıra temizlik, kozmetik ürünleri ve alternatif yakıt olarak da kullanılıyor.

- Son 50 yılda kağıda artan ilginin beş kat artması nedeniyle kâğıt hamuru yapımında kullanılan okaliptuslar, toprağa salgıladıkları zehir nedeniyle daha sonra başka hiçbir bitki yetişmiyor. Hızlı yetişseler de su rezervlerini çok hızlı tüketiyor.

Yaşamsal olanlar, gereksiz olanlar için yok ediliyor. - Karayipler'in Haiti adasında da ormanların sadece %2'si kaldı.

- Paskalya Adası'nda yaşayan Rapauliler, burada yetişen, dünyanın en yüksek palmiye ağaçlarını tümünü kereste için keserek kendilerini, adadaki yaşamı ve örnek uygarlıklarını yok ettiler.

- Kıta buzulları, son 40 yılda kalınlığının %40'ını kaybetmiş durumda. Yüzey alanının da 2030'a kadar yok olacağı düşünülüyor. Kuzey kutup bölgesindeki buzul, 30 yıl içinde, yüzey genişliğinin %30'unu kaybetti.

- Grönland'daki buzullar, yeryüzündeki tüm tatlı suyun %20'sine denk geliyor. Bu buzul erirse, deniz seviyesi 7 metre yükselecek. Bu bölgedeki erimenin nedeni de tüm dünyadaki sera gazı salınımından kaynaklanmaktadır.

- Atmosferdeki büyük rüzgâr akımları yön değiştiriyor.

- Dünya nüfusunun %70'i, kıyı düzlüklerinde yaşıyor. En büyük 15 ülkenin 11'i, ya deniz kıyısında, ya da ırmak ağzında kurulu. Göçler kaçınılmaz olacak fakat öngörülemeyen, göçlerin ne kadar büyük olacağı.

- Klimanjero Dağı'ndaki buzulların da %80'i erimiş durumda.

- Avustralya'daki tarım alanlarının yarısı, kuraklıktan yüksek oranda etkilenmiş durumda. 12.000 yıldır gelişimimizi sağlayan iklimsel dengeyi tehlikeye atıyoruz.

- Dünya nüfusunun %20'si, ayrıcalıklı bir güç olarak görülen mineral ve tüm kaynakların %80'ini tüketiyor. Madencilik, yeryüzündeki tüm rezervleri, yüz yıl sona ermeden tüketmiş olacak. İki milyardan fazla kişinin yaşamı kömüre bağımlı olarak sürüyor.

- Dünyada askerî giderlere yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlardan 12 kat daha fazla.

- Her dört memeliden biri, her sekiz kuştan biri, her üç amfibiden biri yok olma tehlikesi altında. Canlı türleri, normalden bin kat daha fazla yok oluyor.

- Son 15 yılın ortalama sıcaklıkları, bu döneme kadar görülen ve kaydedilen en yüksek sıcaklıklar oldu.

- 2050 yılında, 200 milyonu aşan iklim mültecisi olabilir.

- Temel gereksinimlerimizle beliren "ümit ve hayaller", artık, doyumsuzluk ve savurganlığı da beraberinde getiriyor.

- Bireyler arasındaki dayanışmayı sağlamak, ötekileştirdiklerinin çektikleri acıdan kaçmak için duvarlar mı öreceğiz?

- Hepimiz, aynı ailenin bireyleriyiz. )

( BORNEO ADASI

)


- SU KOYVERMEK ile YELKENLERİ SUYA İNDİRMEK


- SU KULLANIM/AYAK İZİNDE:
MAVİ ile/ve/||/<>/> YEŞİL ile/ve/||/<>/> GRİ

( Bir ürünü üretmek için gereksinim duyulan yüzey ve yeraltı tatlı su kaynakları ölçüsü/oranı. İLE/VE/||/<>/> Bir ürünü üretmek için kullanılan toplam yağmur suyu ölçüsü/oranı. İLE/VE/||/<>/> Kirlilik yükünün ortadan kaldırılması ya da azaltılması için kullanılan tatlı su oranı. )


- SU ile HAFİF SU

( ... İLE Her bir moleküldeki hidrojen atomunun ikisi de protiyum izotopu olan su. )


- SU ile/ve/<> SÜT

( İlim. İLE/VE/<> İlm-i ledün. )


- TAŞKAPI / PETRİ KAPISI ile ...

( Haliç deniz suru kapılarından biridir. Topkapı adıyla da bilinir. )


- TAT ile TAT ile Tat

( İran'lılara verilen bir ad. )

( Canlıların, besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum. | Tatlılık. | Hoşa giden durum, lezzet, zevk. İLE Dilsiz. İLE Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap ya da İran'lılar. | Hazar Denizi kıyısında, İran Azerbaycanı sınırında yaşayan, İran soyundan olan bir topluluğun adı. )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/>/< TEVEKKÜL
ile/ve/||/<>/>/<
TEBESSÜM :)

( Denizde, kendini bırakırsan batmazsın. Kişiyi batıran, kendini bırakmaksızın çırpınmasıdır. )


- TOKAT ile Tokat ile !TOKAT

( ... İLE Karadeniz Bölgesi'nde yer alan illerinden biri. İLE İnsana el içi ile vuruş. )


- TRİTYUM[Fr./İng.] ile/ve/||/<>/< TRİTON[Fr./İng. < Yun.]

( Atom ağırlığı 3 olan, radyoaktif hidrojen izotopu. İLE/VE/||/<>/< Trityumun, bir protondan ve iki nötrondan oluşan atom [H-3] çekirdeği. | Yunan mitolojisinde yarısı adam, yarısı balık olan deniz tanrısı. )


- UŞAK/VALE[İt. < VALET] ile UŞAK ile UŞAK

( Özel, eril hizmetçi, hizmet eden. İLE Karadeniz bölgesinde, çocuğa verilen genel ad/sesleniş. İLE Türkiye'nin, Kütahya, Manisa, Afyon ve Denizli arasında bulunan bir Ege bölgesi ili. )


- YAZININ KALICILIĞI ile/ve TAŞIN KALICILIĞI


- YÜKSEK BAŞKENTLER:
LHASA ve LA PAZ ve QUITO ve SANAA

( Tibet'te.[En yüksek] VE Bolivya'da.[2. sırada] VE Ekvator'da.[3. sırada.] VE Yemen'de.[2400 m.][4. sırada.][Burada yaşayanların, her yıl en az bir kez deniz seviyesine inmeleri gerekmektedir.] )


- YÜKSELİP/İLERLEYİP BİRLEŞMEK ile/değil/yerine BİRLEŞİP YÜKSELMEK/İLERLEMEK

( 23 + 43 = 72 İLE/DEĞİL/YERİNE (2 + 4)3 = 216 )

( image )


- YÜNLÜGELİN ile/değil DENİZLİ YÜNLÜGELİNİ

( Denizli'nin, Çameli ilçesi sınırlarında bulunmuştur. )

( RINDERA )


- YÜZME'DE:
KELEBEK ile/ve KURBAĞA


- YÜZME ile KRAVL[İng. < CRAWL]

( ... İLE Dizleri bükmeksizin bacakları hızla hareket ettirerek kulaçla yüzme. )


- YÜZMEDE:
1932 ile 2012

( İlgili videoyu, burayı tıklayarak izleyebilirsiniz... )


- YÜZMEK ve UÇMAK

( İkisinde de her yönde yapılabilecek hareketler çok geniştir. )


- YÜZMEYİ ÖĞRENMELİ/BİLMELİ!


- YÜZÜNDEN DÜŞEN BİN PARÇA ile/ve KARADENİZ'DE GEMİLERİN Mİ BATTI?


- [ne yazık ki]
DAYATMA ve/||/+/<>/> ZORBALIK


- DİSPEÇ[İng.]

( Bir ortak avaryada, deniz kazasından sonra, gemi, yük ve navlunla ilgili kişilerin uğradıkları zararların ve bunlar tarafından yapılmış olan harcamaların, nasıl, kimler tarafından ve ne oranda karşılanacağını saptamak için yapılan işlem. | Deniz sigortası dilinde, ilgili tarafların ortak avaryada, kendilerine düşen yükümlülükleri, paylarının önemi ölçüsünde ayrıntılı olarak belirten belge. )


- KARASU ile KARASULARI

( Ağır akan su. | Çoğunlukla gözün iç basıncının çoğalmasıyla kendini gösteren, körlüğe neden olabilen bir göz sayrılığı. İLE Bir devletin, deniz kıyıları boyunca egemenliği altında tuttuğu belirli genişlikte su şeridi. )


- KÜRESELLEŞME:
[ne yazık ki]
"ULUSLARARASILAŞMANIN GENİŞLEMESİ" ile/ve/||/<> KURUMSAL ZORBALIK


- ORDİNO[İt.] değil/yerine/= BUYURGA/EMİR

( Bir poliçenin arkasına yazılan havale emri. | Tüccarın malını gümrükten çekebilmesi için gemi şirketinden, yük konşimentosuna karşılık verilen havale. | Denizcilik işletmelerinde, gemi adamlarını, gemilere atama belgesi. )


- ÜÇÜRDÜM[< Üçer tüm] ile ...

( Masrafı çıktıktan sonra tememttünün sermaye ile tayfa arasında üçe bölünmesi. [Deniz ticaretinde kullanılan bir terimdir] )


- [ne yazık ki]
BEYAZ DONLA YÜZMEK ile/değil/yerine/>< MAYO/ŞORT İLE YÜZMEK


- 1. CEMRE ile/ve/||/<>/> 2. CEMRE ile/ve/||/<>/> 3. CEMRE

( CEMRE-İ ÛLÂ[fi-l-hevâ] ile/ve CEMRE-İ SÂNİYE[fi-l-mâ] ile/ve CEMRE-İ SÂLİS[fi-l-türâb] )


- AÇI ile/ve/<> YÖN

( ZÂVİYE ile/ve/<> CÂNİB[< CENB], CİHET )

( ANGLE vs./and/<> DIRECTION )


- AKAN SU ile/ve IĞIL


- AKAR SU ile/ve AKAN SU


- AKARSU ile/ve/||/<> KOYAR


- AKINTI ile/ve/<>/değil DALGA/RÜZGÂR

( Suyun/denizin içinde. İLE/VE/<>/DEĞİL Suyun/denizin üstünde. )


- AKINTI ile DİP AKINTISI

( CURRENT vs. UNDERCURRENT )


- AKINTI ile TERS AKINTI

( STREAM vs. BACK STREAM )


- ASILMAK ile ASILMAK ile ASILMAK


- BACAK ile AYAK

( "LEG" vs. "FOOT" )


- BOYUN OMURLARI ile/ve/<> SIRT OMURLARI ile/ve/<> BEL OMURLARI


- CUP CUP (YÜZMEK)


- DALGA ile KARINTI


- DALGA ile TSUNAMI

( AZİYY[çoğ. EZÂVÎ] ile ... )


- DENİZ/OKYANUS ile/değil BATYAL[< Fr. < Yun.]


- DENİZ ile ARA DENİZ


- DENİZ ve/||/<> DALGA


- DERİNLİK ve/||/<>/> İSKANDİL[İt.]


- FIRTINA ile FİLİZKIRAN


- GERGİNLİĞİN BÖLGELERİNDE:
BOYUN ile/ve/||/<> OMUZ ile/ve/||/<> ÜST SIRT ile/ve/||/<> ORTA SIRT ile/ve/||/<> ALT SIRT ile/ve/||/<> MİDE


- GİRDAP ile/değil SUALTI AKINTISI


- İNSANLAŞMA:
KARADA ile/ve/değil/||/<>/>/< DENİZDE


- KANAL ile MİDİ KANALI


- KARA ile/ve/||/<> DENİZ


- KARA ile KARA


- KARIŞ ile/ve KULAÇ

( ŞİBR ile/ve BEV' )

( BİDİST, BEDEST ile/ve ... )


- KAYA ile/ve/||/<>/> KAYALIK


- KAYA ile KÖR KAYA


- KERTERİZ[Yun.] (ALMA) değil/yerine/= ÖLÇME, ÖLÇÜ ALMA


- KIÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BACAK

( MÂ-BA'D ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÂMİLE[< AMEL] )

( [not] BUTTOCK[ASS, ARSE] vs./and/but/||/<>/< LEG
LEG instead of BUTTOCK )


- KILLI (GÖVDE/YÜZ/YANAK/ÇENE/BURUN/KULAK/SIRT/GÖĞÜS/PENİS/YARDA/TESTİS/VAJİNA/PUBIC/LABIA MAJOR/KIÇ/BACAK) ile/yerine KILSIZ (GÖVDE/YÜZ/YANAK/ÇENE/BURUN/KULAK/SIRT/GÖĞÜS/PENİS/TESTİS/VAJİNA/PUBIC/LABIA MAJOR/KIÇ/BACAK)


- KIYICI ile KIYICI/GADDAR ile KIYICI

( Kıyma işini yapan kişi. İLE Gaddar. İLE Kıyılara vuran enkazı devletten aldığı izinle toplayan kişi. )


- KOY ile ÇEKMECE


- KULA ÇATMAK ile/değil/yerine/>< KULAÇ ATMAK


- KUMSAL ile/||/<> KUMLA


- MAYISTRA[İt.] ile/değil/yerine YEL/RÜZGÂR/YELKEN

( Grandi direğinin en alt sereni ve bu serene çekilen yelken. | Kuzeybatı rüzgârı. İLE ... )


- MELTEMLERDE:
KARA VE DENİZ MELTEMLERİ ile DAĞ VE VADİ MELTEMLERİ


- MEVSİM[Ar.] ile/ve/||/<> FASL[Ar.]


- MEVSİM/SEZON[Fr., İng. < SEASON] değil/yerine/= YILYÜZÜ/SÜREM


- MÜTEŞELŞİL = AKIŞ


- OKYANUS/UMMAN[Ar.] değil/yerine/= ANADENİZ


- PASİFİK OKYANUSU'NUN ile ...

( Belleği yoktur. [Meksika'lıların deyişi] )


- ŞAMANDIRA[Yun.] değil/yerine/= YÜZENEK/YÜZERTOP


- ŞAPKA ile/değil BONE


- SEZON[Fr., İng.] değil/yerine/= DÖNEM/MEVSİM


- SIĞ ile FİLET[İt.]


- SÖRF ile INTERNETTE SÖRF

( Denizdeki/karadaki sörf. İLE İnternetteki sitelerarasında dolaşma. )


- SU ile HAFİF SU

( ... İLE Her bir moleküldeki hidrojen atomunun ikisi de protiyum izotopu olan su. )


- TAKALLÜS[Ar.] değil/yerine/= KASILMA


- TSUNAMI ile/değil RESACCAS DO MAR


- ÜST BACAK KEMİĞİ ile KAVAL KEMİĞİ/BACAK KALEMİ

( FEMUR vs. TIBIA )


- ÜZMƏK[Azr.] = YÜZMEK[Tr.]


- YAZMAK ile/ve/değil/önce/||/<>/< YÜZMEK


- YÖN ile/ve İŞARET

( DIRECTION vs./and SIGN )


- YÜZME'DE:
KELEBEK ile/ve KURBAĞA


- YÜZME ile KRAVL[İng. < CRAWL]

( ... İLE Dizleri bükmeksizin bacakları hızla hareket ettirerek kulaçla yüzme. )


- YÜZMEDE:
1932 ile 2012

( İlgili videoyu, burayı tıklayarak izleyebilirsiniz... )


- YÜZMEK ve UÇMAK

( İkisinde de her yönde yapılabilecek hareketler çok geniştir. )


- YÜZMELİ!


- YÜZMEYİ ÖĞRENMELİ/BİLMELİ!


- AFRİKA (SAVANA/ORMAN) FİLİ ile/ve ASYA FİLİ

( Daha iri. İLE/VE Daha küçük. )

( Her biri, her gün 200 kilo ot yer. )

( Hortumları, 3 metre uzunluğunda ve 200 kilo ağırlığındadır. [4 litre suyu bir anda çekebilecek yapıdadır.] [Ucundaki parmak benzeri bölümler sayesinde tek bir pirinç tanesini yerden alabilecek kadar duyarlıdır.] [Bir aslanı tek darbede öldürebilecek kadar güçlüdür.][Gövdemizdeki tüm kasların toplamından 100 kat daha fazla kas bulunur.] )

( Ayak uclarında yürürler. [Tabanı ile topuk kemiği arasında kalın ve yüksek bir kıkırdak tabakası bulunur.] )

( Koşamaz ve zıplayamazlar fakat yürüyüşleriyle saatte 25 km. hıza ulaşabilirler.] )

( Öteki fillerin 10 km. öteden gelen düşük frekanslı sesleri ayaklarıyla duyabilirler. )

( Yunuslar ve bazı primatlar gibi kendilerini aynada tanıyabilirler. )

( Her gün, 100 litre su içmeleri gerekmektedir. [her bir emişte 8 litre su içebilmektelerdir] )

( Günde, sadece 2 saat uyurlar. )

( Sürü önderleri dişillerdir. )

( Ortalama ömürleri 50 yıldır. [80 yaşına kadar yaşamış olanı da vardır.] )

( Az sayıda doğal düşmanı olan filler genellikle yaşlandıkça aşınan dişlerinden dolayı aç kalarak ölürler. )

( Ölülerini sık sık ziyaret ederler. [Ölenlerin kemik ve dişlerini hortumlarıyla okşarlar.] )

( Gebelik süresi en uzun hayvan. [22 ay / 600-360 gün] )

( Her bir filin kan damarları, kendine özgü bir yapı sergilediğinden, tıpkı insandaki parmak izi gibi ayırt ettirici özelliğe sahiptir. )

( Filler, ehllileştirilebilir fakat evcilleştirilemez. )

( En yakın akrabaları denizinekleri[yaşayan] ve damanlardır. )

( Ayaklarıyla sismik hareketleri duyarlar ve çeşitli göç ve hareketlerini yeraltı verilerine[verilerinden aldıkları yorumlara] göre de belirlemektelerdir. )

( NEHÎM[Ar.]: Aslan kükremesi ve fil sesi. )

( Fil )

( Tek başlarına hareket edebilirler. İLE/VE Ancak/daha çok eşleriyle birlikte hareket ederler. )

( Zıplamayan tek memelidir. )

( )

( )

( Afrika'da, 1980'de 1 milyonu aşkın olan fillerin sayısı, günümüzde[2020] 300 bin civarındadır ne yazık ki. :( ((( )

( PÎL
PÎLESTE: Fildişi. )

( AFRICAN ELEPHANT vs. INDIAN ELEPHANT )

( ELEPHAS )

( EL ELEFANTE )


- AHTAPOT ile TAKLİTÇİ AHTAPOT

( )


- ALTIN ORAN ve/<> FIBONACCI SAYILARI/DİZİSİ

( 1.6180339887 [φ = (1 + √5) / 2 = 1.6180339887498...] ve/<> 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987 ... [son iki sayının toplamı alınarak devam edilir] )

( Dizideki ardışık iki sayının oranı, sayılar büyüdükçe Altın Oran'a yaklaşır. )

( MİMARLIK ÜZERİNE ON KİTAP - VITRUVIUS[Marcus Vitruvius Pollio, M.Ö. 80 ile 15] )

( Altin_Oran.mp4 [1] | Altin_Oran2.mp4 [2] )

( )

( Wikipedia'da... http://tr.wikipedia.org/wiki/Altin_oran )

( Okuduğunuz Herşeye İnanmayın: Salyangoz Kabukları ve Fibonacci Sayıları

Kişiler, mucizelere inanmak ister. Yaşamın tamamının mucizelerle dolu olmasını isterler. Her şeyin birbirine kusursuz bir biçimde oturmasını, olaylar, olgular ve sistemlerde hiçbir pürüz olmamasını isterler. Bu, insan türünün beyin yapısı ve çalışma ilkeleri düşünüldüğünde anlaşılırdır. Fakat yine de tanıdığımız en karmaşık yapı olan beynimizin, bu kadar basit hatalara düşebildiği gerçeğini göz önünde bulundurarak, etrafımızı incelerken çok daha dikkatli ve gerçekçi olmamız gerekmektedir. Burada, yardımımıza bilimsel yöntem ve analiz metotları koşmaktadır. Çünkü kişiler, kendilerini kandırmaya açıktır. Duygularına hemencecik yenik düşerler, bu bakımdan zaafları vardır. Söylediğimiz gibi, her şeyin büyüleyici, her şeyin sıradışı, her şeyin olağanüstü, her şeyin masalsı olmasını isteriz. Ancak doğa kusurludur. Bu kusurları görmemezlikten gelerek bilim üretemeyiz. Çünkü kusurlara bakarak, hataları anlayarak, eksiklikleri fark ederek sistemlerin nasıl çalıştığını, nasıl çalışmaları gerektiğini, neden kusursuz olamayacaklarını anlarız. Hatta bu sayede onları geliştiririz, doğadakilerden daha başarılı sistemler üretebiliriz.

HP, Apple, Netscape Communications gibi birçok büyük teknoloji firmasında yazılım mühendisi olarak görev almış olan, aynı zamanda astronomi, biyoloji, matematik gibi alanlarda araştırmalar yürüten, teknoloji ve bilim yazarlığı yapan, bilimin yayılması için konuşmalara katılan Akkana Peck, deniz kabuklarının matematiği ile ilgili bir araştırma yazısı üzerinde çalışırken ilginç bir gerçekle karşılaşmış. Hikayeyi bilirsiniz: doğada kusursuz bir matematik olduğu, ayçiçeklerinden salyangoz kabuklarına, kol uzunluğumuzdan çeşitli kentlerin bulunduğu coğrafi lokasyonlara kadar her şeyin "özel bir matematik" dahilinde olduğu iddia edilir. Hatta kimi zaman üniversitelerin animasyon birimleri ve grafikerleri bile bunu öyle bir göstermektelerdir ki, sanki doğada hakikaten tüm canlıların uyduğu bir matematiksel/geometrik düzen varmış gibi bir algı yaratılır. Kolumuzun toplam uzunluğunun dirseğimizden parmak ucuna kadar olan uzunluğa oranının "altın oran"a uymak zorunda olduğunu sanarız. Deniz kabuklarının ve deniz minarelerinin gerçekten de Fibonacci sayılarına mükemmel biçimde uyduğunu sanar, ayçiçeği tohumlarının kusursuz bir matematiği takip ettiğine inanırız. Bunların hepsi koca bir hatadır. Akkana Peck bu gerçekle yüzleşmesini şöyle anlatıyor:

"Bir arkadaşımın üniversitedeki matematik dersine Fibonacci sayılarıyla ilgili bilgi vermek üzere davet edilmiştim. Daha lisedeyken Fibonacci sayıları üzerine araştırmalar yapmaya başlamıştım ve onların büyüyen bir şehrin güç istasyonlarını planlamada nasıl kullanıldığını incelemiştim. Tüm bunları o derste anlatacaktım, dolayısıyla araştırmalarımda bulduğum tüm görselleri bulmaya ihtiyacım vardı. Bilirsiniz, çam kozalaklarındaki, çiçeklerin yapraklarındaki, ağaçlardaki dallanmalardaki matematiksel oranları, Altın Oran'ı, Fibonacci/Altın Spiralini, vb. doğadaki matematiği gösteren görsellere ihtiyacım vardı. Örneğin bir Nautilus kabuğunun nasıl harika bir biçimde Fibonacci sayılarına uyduğunu göstermeyi istiyordum.

Çam kozalaklarını topladım, bazı fotoğraflar çektim, slaytlar hazırladım ve iş, altın orana uyan spiralleri göstermeye geldi. Ufak bir GIMP metni hazırlayarak bilgisayarımın otomatik olarak Fibonacci spiralini oluşturmasını sağladım. Sonrasında, bir odacıklı Nautilus fotoğrafı aramaya başladım. Amacım, bu spirale ne kadar kusursuz biçimde uyduğunu göstermekti. Sonunda Wikipedia'dan harika bir örnek buldum. GIMP içerisine yapıştırdım ve üzerine altın spirali çizdim. Sonrasında ise birbirine uydurmak üzere boyutlarla oynamaya başladım. İmkansızdı. Hiçbir biçimde spiral, kabuğun şekline uymuyordu!

Ne kadar çabalarsam çabalayayım, hiçbir biçimde kabuk ile spirali uyduramadım. Ben de Google Images'ı kullanarak daha fazla kabuk fotoğrafı bulmaya çalıştım. Bulduğum hiçbir kabuk spirale uymuyordu! Hatta Fibonacci sarmalına yaklaşamıyordum bile!"

Akkana Peck, bu konuda yalnız değildir. Başlangıçta sözünü ettiğimiz düşünceler, halk arasına o kadar yerleşmiştir ki, bizim matematiğimizden doğan bazı oranların doğada halikulade bir biçimde olması gerektiğini sanarız. Evet, bu oranlar kabaca doğadaki organizmaların yapılarında rastlanabilir. Aslında bunda şaşılacak bir şey yoktur. Örneğin Fibonacci sayıları dediğiniz sayılar, kademeli olarak bir önceki toplama eklenerek artan sayılardır. Bir deniz minaresi kabuğu da, bir önceki zaman diliminde üretilen kabuk miktarının üzerine konarak arttığı için, elbette, ister istemez Fibonacci sayıları dediğimiz sayıya uyacaktır. Bir ayçiçeğinin tohumları, merkezden başlayıp etrafa yayılır. Altın spiral de, belirli bir merkezden başlayıp etrafa yayılan çizgilerden elde edilir. Dolayısıyla ikisinin birbirine uyması kaçınılmazdır. Bizler bu oranları tanımlarız. Bu oranlar, gökten inmezler. Eğer doğada, bu oranları tanımladığımız temele uyan bazı sistemler varsa, o sistemlerin sonucunda yine bu oranları görmemiz son derece anlaşılırdır. Hatta bu, kaçınılmaz bir sonuçtur.

Daha açık bir örneği şöyle verebiliriz: tüm sayı sistemleri etrafımızda kendini tekrar eden objeleri kategorize ederek gelişmiştir. 1, 2, 3 gibi sayılar, aslında kategorizasyon amacı taşır. Tek olan bir olguya "1" deriz. Kendini tekrar ediyorsa, bu sayıyı arttırırız. Sayılar böyle oluşmuştur. Tüm matematik, bunun üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla matematiği, doğadaki sistemleri tanımlamak için, doğadaki sistemlere bakarak geliştirdik. Örneğin matematikteki "türev" denen işlem, "değişim miktarını" verir. Dolayısıyla etrafımızda düzenli olarak değişen şeylere bakıp, türev hesabına uymalarına şaşıramayız. Ancak nedense bu matematiksel unsurların adı "altın oran" ya da "Fibonacci sayıları" gibi daha havalı isimler olunca, sanki özel bir anlamları varmış zannedilir. Halbuki tıpkı türev, integral, vb. matematiksel hesaplamalar gibi, bu oranlar da doğaya bakarak inşa ettiğimiz sistemlerin ürünüdür. Doğadaki sistemlerde bu matematiksel izleri görmemizde şaşılacak bir taraf yoktur.

Ancak sorun bu da değildir. Sorun, doğada bu oranlara uyduğu iddia edilen birçok sistemin, daha fazla sayıda veriyle gözden geçirildiğinde, bu oranlara hiç de uymadığını görmemizdir. Örneğin spesifik bir kişinin omuz-kol uzunluğunu, dirsek-kol uzunluğuna böldüğünüzde 1.618'e çok yakın bir sayı elde edebilirsiniz belki, ki bu "altın oran" olarak bilinir. Ancak 100 kişinin kolunu ölçtüğünüzde, bu orandan ciddi anlamda sapma olduğunu görürsünüz. Belki ortalamaları gene altın orana yakın olacaktır; ki bu son derece anlaşılırdır, çünkü bu oranların doğa yasalarının tanımından kaynaklandığı düşünülmektedir. Örneğin kütleçekiminin bir cismin yerden yüksekliğine etkisinin, ağırlıkla sınırlandırılmış olmasından ötürü birçok uzunluğun altın orana uymak zorunda olduğu düşünülmektedir ve bu konuda araştırmalar sürmektedir. Altın oran, sonradan keşfedilen bir özellik değildir. Doğada var olan oranlardan çıkarılan bir özelliktir. Eğer ki etrafımızda altın orana uyan obje sayısı gerçekten çok fazlaysa, beynimizin de bu oranı daha hoş görecek biçimde evrimleşmesi kaçınılmaz bir sonuçtur.

Science News'te yayınlanan bir makalede deniz kabuklarının spiralleri ele alınmıştır. 1999 yılında emekli matematikçi Clement Falbo San Francisco'da bulunan Kaliforniya Bilim Akademisi'nde bir dizi Nautilus kabuğunun ölçümünü yaptı. Bulguları ilginçti: evet, kabuklar altın spiral gibi logaritmik bir seriyi takip ediyordu. Ancak kabukların oranı 1.24 ila 1.43 arasında değişiyordu. Ortalama oranları ise 1.33'e 1'di! Bu, 1.618 civarında olması beklenen altın orana yakın bile değildi!

Sonradan, 2002 yılında aynı sorunu John Sharp da fark etti. Ancak matematikçilerin bu bulgularına rağmen halk arasında halen bu oranların canlıların yapısını %100 yönettiği ve bu canlıların gövdelerinin bu oranlara %100 uyduğu gibi saplantılı bir sanrı bulunmaktadır. Sharp şöyle söylüyor:

"Bu yanlış iddiayla ilgili en ilgi çekici olan şey, ne kadar yaygın olduğudur. Hatta bu konuları daha iyi bilmeleri gereken matematikçiler bile bu hataya düşmektelerdir. İşte bu, neden geometrinin daha geniş olarak ve sıradan olmayan bir biçimde öğretilmesi gerektiğini göstermektedir. Sadece geometri de değil, şekiller ve oranların görsel estetiği de düzgün öğretilmelidir."

Burada son olarak şu sorun doğmaktadır: bir sayı, bir diğerine ne kadar yakın olursa, tamamen uyduğu söylenilebilir? Yukarıdaki sayılar arasındaki fark matematiksel olarak barizdir. Dolayısıyla 1.33 sayısını gidip de "1.618'e çok yakın, dolayısıyla bu canlılar altın orana uyuyor." dememiz olanaklı değildir. Daha önce de söylediğimiz gibi, spirallerin büyüme tipinden ötürü buna benzer bir orana uyması kaçınılmazdır. Eğer doğadaki bir sistemin, belirli bir orana uyduğunu iddia edeceksek, ondalık basamağından sonraki en az 2-3 adet değerin o orana birebir uymasını bekleriz. Örneğin pi sayısını kullanırken 3.14 olarak almak yeterlidir. Daha fazlası hesaba dikkate değer bir katkı sağlamaz (ancak dahasını eklerseniz hesabınızın isabetliliği artar). Daha azı ise kabul edilmez, çünkü çok yüksek hata payı demektir. Benzer biçimde, Dünya'nın yerçekim ivmesini 9.81 almak kabul edilebilirdir; ancak 10'a yuvarlamak ilkokul düzeyinde bir hesap yapılmıyorsa kabul edilemez. Benzer biçimde, bir sistemin altın orana uyduğu iddia ediliyorsa, o sistemden aldığınız oran en azından 1.62 civarında olmaldır ki genelde doğrudan 1.618'e uyması beklenir. Ancak 1.3 gibi bir sayının 1.618'e yakın olduğunu, dolayısıyla sistemin "altın orana kusursuz biçimde uyduğunu" söylemek akıl, bilim ve gerçek dışıdır. )

( ... VE/<> Fn = Fn-1 + Fn-2 )

( GOLDEN PROPORTION/RATIO/MEAN/SECTION and/<> FIBONACCI NUMBERS/SERIAL )


- ARKEOLOJİ ile/ve/||/<>/> DENEYSEL ARKEOLOJİ

( )


- BALIK BAYKUŞU ile MANAVGAT BALIK BAYKUŞU

( Tüm Avrupa kıtasındaki sayısının 10'un altında olduğu tahmin ediliyor ve hepsi de Toroslar'da yaşıyor.[2014] İLE Manavgat'ta yaşarlar.[Balık baykuşunun alt türüdür.][20 civarında oldukları düşünülüyor.(2018)] )

( Büyüklüğü: 54-57 cm. | Kanat açıklığı: 145-150 cm. İLE ... )

( Ayrıntılar için burayı tıklayınız... )

( Sudaki avlarının yerini alçak bir tünekten ya da o alanda alçaktan ileri geri uçarak saptıyor. Ayakları ve pençeleri balıkları yakalamak için inanılmaz bir adaptasyona sahip.

Çiftler halinde yaşadığı düşünülüyor. Uçurum kenarlarında tüneyip ıslığımsı sesler çıkarıyor.

Korku ve şaşkınlık anlarında tüylerini kabartıp kulak tüylerini dikleştiriyor. İLE ... )

(

image

image İLE ... )

( KETUPA ZEYLONENSIS cum ... )


- DENİZCİLİK ile ÜSKÜDAR VAPURU FACİASI


- EN ÖLÜMCÜLLER:
KÖPEKBALIKLARI değil KURT | ASLAN | FİL | SUAYGIRI | TİMSAH | TENYA(SOLİTER SOLUCAN) | ÇEÇE SİNEĞİ | KATİL BÖCEK | KÖPEKLER[KUDUZLA] | YILAN[ZEHİRİYLE] | BAĞIRSAK SOLUCANI | TATLISU SALYANGOZU[KAN KURTLANMASIYLA] | İNSAN[CİNAYETLE] | SİVRİSİNEK[SITMAYLA]


- EPA ya da DHA ile/değil/yerine/>< ALA

( )


- İLK DENİZALTI (MODELİ) ile/ve/||/<>/> OSMANLI'DA DENİZALTI


- İNSAN ile/ve/||/<>/< MAYMUN/SÜRÜNGEN/BALIK


- KÖPEKBALIĞI ile MEGALODON

( ... vs. MEGALODON )

( ... cum CARCHAROCLES MEGALODON )


- KURBAĞA ile KURBAĞA BALIĞI

( FROG vs. FROG FISH )


- PANAMA KANALI ile/ve/||/<>/> YENİ/PARALEL PANAMA KANALI


- SALDIRAY ile/ve/||/<> BATIRAY ile/ve/||/<> ATILAY ile/ve/||/<> YILDIRAY


- SOYA FASULYESİ ile/ve/||/<> HURMA YAĞI ile/ve/||/<> OKALİPTUS

( )

( Belgeselde altı çizilen bazı önemli(öncelikli) bilgi ve başlıklar...

- Yeryüzünde, her dört kişiden biri[1.5 milyar kişi], 6.000 yıl öncesinin olanaklarıyla yaşıyor. 7.7 milyarlık nüfusun, yarısından çoğu, kentlerde yaşıyor. Dünya nüfusu, 1950'den beri üç katına çıktı. Lagos'ta, nüfus, 1960 yılında 700.000 iken, 2025'te 16 milyona çıkmış olacak.

- Her hafta, bir milyondan fazla kişi, kentlere göç ediyor. Her altı kişiden biri, temel gereksinimlerini gideremeden yaşıyor. Kıtlık, daha fazla yayılarak 1 milyar kişinin aç yaşamasına neden oluyor. Nijerya, Afrika'nın en büyük petrol ihracatçısı olmasına karşın nüfusunun %70'i açlık sınırındadır.

- Kullanılan suyun %70'i hayvan yemi üretmek üzere tarıma yönlendirilmektedir. 1 kilo patates üretmek için 100 litre, 1 kilo pirinç üretmek için 4.000 litre, 1 kilo tavuk eti için 15.000 litre, 1 kilo sığır eti içinse 20.000 litre su tüketilmektedir. Çiftçilerin binlerce yılda oluşturduğu tarım ürünü çeşitliliğinin dörtte üçü, son yüzyılda silinmiş oldu.

- 1950'den bu yana, uluslararası ticaret hacmi, 20 kat arttı. Ticaretin %90'ı deniz üzerinden yapılıyor. Her yıl 500 milyon konteyner, dünyanın en büyük tüketim merkezlerine doğru yola çıkıyor.

- Dünya çapında yapılan tahıl ticaretinin %50'sinden fazlası, hayvan yemi için yapılıyor.

- 1950'den bu yana avlanılan balık sayısı, 5 kat artarak, 18 milyondan, 100 milyona çıktı. Binlerce fabrika gemisi, okyanuslardaki balıkları boşaltıyor. Avlanma bölgelerinin dörtte üçü, ya yok oldu, ya tüketildi ya da tükenmek üzere. Büyük balıkların çoğunun soyu, tekrar üreyebilecek zaman ve koşulları bulamadığından dolayı tükendi.

- Yeryüzündeki on ırmaktan biri, denize kavuşamıyor. Bu nedenle, Ürdün Irmağı'ndan yoksun kalan Lût Gölü'ndeki su seviyesi, her yıl, 1 metre azalmakta.

- Gelecek yüzyılda su kıtlığından en çok zarar görecekler, Hindistan'da yaşayanlar olarak görünüyor. Hindistan'da, son 50 yılda, 21 milyon kuyu kazıldı. (Ülkenin pek çok bölgesinde, ilk kez bu kadar derin kuyu açıldı.) Batı Hindistan'da, açılmış olan kuyuların %30'undan ümit kesilmiş durumda.

- Las Vegas'ta yaşayanlar, dünyanın en çok su tüketen bölgesinden biri.(Kişi başına günlük su tüketimi 800 ilâ 1000 litre.)

- Su kıtlığı, 2025'ten önce, 2 milyar kişiyi etkileyebilecek durumda. Her gün 5.000 kişi, kirli içme suyu nedeniyle ölüyor ve 1 milyar kişinin temiz suya erişimi yok.

- Bataklıklar, yeryüzünün %6'sını oluşturur. Durgun sularının derinliklerinde, pek çok bitki ve mikro organizma suyu süzer ve kirlilikten arındırır, kurak mevsimler için suyu korurlar. Son yüzyılda, otlak, tarım ya da inşaat alanı oluşturmak üzere yeryüzündeki tüm bataklıkların yarısı kurutulmuştur. Bataklıkların bize sunduğu zenginlikten habersiziz ne yazık ki.

- Mercan resiflerinin %30'u yok olmuştur. 2050 yılında, dünya üzerindeki canlı türlerin dörtte birinin yok olabileceği öngörülüyor.

- Ormanlar, yeryüzündeki biyo çeşitliliğin dörtte üçüne ev sahipliği yapar. Ekilebilir toprakların %40'ı, uzun vadeli hasar görmüş durumda. Her yıl, 13 milyon hektar orman yok oluyor.

- Amazon, 40 yılda, %20 oranında küçül(tül)müştür. Kesilen ağaçların alanı, hayvan çiftlikleri ve soya fasulyesi üretimi için tarım alanına dönüştürüldü. Bu soyaların %95'i, Avrupa ve Asya'daki çiftlik ve kümeslerde "et üretmek üzere" hayvanlar için kullanılmaktadır.

- Dünyanın en büyük 4. adası olan Borneo Adası, 20 yıl öncesine kadar geniş ormanla kaplıydı. 10 yıla kadar hiçbir ağaç bırakılmayacak. Bu durum, dünyada en çok tüketilen hurma yağı üretimine karar verilmesiyle ortaya çıktı. Yiyecek olmanın yanı sıra temizlik, kozmetik ürünleri ve alternatif yakıt olarak da kullanılıyor.

- Son 50 yılda kağıda artan ilginin beş kat artması nedeniyle kâğıt hamuru yapımında kullanılan okaliptuslar, toprağa salgıladıkları zehir nedeniyle daha sonra başka hiçbir bitki yetişmiyor. Hızlı yetişseler de su rezervlerini çok hızlı tüketiyor.

Yaşamsal olanlar, gereksiz olanlar için yok ediliyor. - Karayipler'in Haiti adasında da ormanların sadece %2'si kaldı.

- Paskalya Adası'nda yaşayan Rapauliler, burada yetişen, dünyanın en yüksek palmiye ağaçlarını tümünü kereste için keserek kendilerini, adadaki yaşamı ve örnek uygarlıklarını yok ettiler.

- Kıta buzulları, son 40 yılda kalınlığının %40'ını kaybetmiş durumda. Yüzey alanının da 2030'a kadar yok olacağı düşünülüyor. Kuzey kutup bölgesindeki buzul, 30 yıl içinde, yüzey genişliğinin %30'unu kaybetti.

- Grönland'daki buzullar, yeryüzündeki tüm tatlı suyun %20'sine denk geliyor. Bu buzul erirse, deniz seviyesi 7 metre yükselecek. Bu bölgedeki erimenin nedeni de tüm dünyadaki sera gazı salınımından kaynaklanmaktadır.

- Atmosferdeki büyük rüzgâr akımları yön değiştiriyor.

- Dünya nüfusunun %70'i, kıyı düzlüklerinde yaşıyor. En büyük 15 ülkenin 11'i, ya deniz kıyısında, ya da ırmak ağzında kurulu. Göçler kaçınılmaz olacak fakat öngörülemeyen, göçlerin ne kadar büyük olacağı.

- Klimanjero Dağı'ndaki buzulların da %80'i erimiş durumda.

- Avustralya'daki tarım alanlarının yarısı, kuraklıktan yüksek oranda etkilenmiş durumda. 12.000 yıldır gelişimimizi sağlayan iklimsel dengeyi tehlikeye atıyoruz.

- Dünya nüfusunun %20'si, ayrıcalıklı bir güç olarak görülen mineral ve tüm kaynakların %80'ini tüketiyor. Madencilik, yeryüzündeki tüm rezervleri, yüz yıl sona ermeden tüketmiş olacak. İki milyardan fazla kişinin yaşamı kömüre bağımlı olarak sürüyor.

- Dünyada askerî giderlere yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlardan 12 kat daha fazla.

- Her dört memeliden biri, her sekiz kuştan biri, her üç amfibiden biri yok olma tehlikesi altında. Canlı türleri, normalden bin kat daha fazla yok oluyor.

- Son 15 yılın ortalama sıcaklıkları, bu döneme kadar görülen ve kaydedilen en yüksek sıcaklıklar oldu.

- 2050 yılında, 200 milyonu aşan iklim mültecisi olabilir.

- Temel gereksinimlerimizle beliren "ümit ve hayaller", artık, doyumsuzluk ve savurganlığı da beraberinde getiriyor.

- Bireyler arasındaki dayanışmayı sağlamak, ötekileştirdiklerinin çektikleri acıdan kaçmak için duvarlar mı öreceğiz?

- Hepimiz, aynı ailenin bireyleriyiz. )

( BORNEO ADASI

)


- YELKEN/ŞİRÂ'[Ar.]/BÂD-BÂN[Fars.] ile/ve KÜREK/MİCDÂF[Ar.]


- YERYÜZÜ ve/||/<> HİPSOMETRİK EĞRİ


- YILANBALIĞI ile KURT YILANBALIĞI


Bugün[30 April 2025]
itibariyle 1230 başlık/FaRk ile birlikte,
1584 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(1/3)


- ABAŞO[Yun.] ile/ve/<> ALARGA[İt.]

( Gemiyi, baştan ya da kıçtan halatla karaya bağlama. | Altta, aşağıda bulunan, alttaki. İLE/||/<> Açık denizde demir atmak. | Açık deniz, engin. | Uzaktan, açıktan | "Açıktan geç, yaklaşma" anlamında kullanılan bir seslenme sözü. )


- ABAŞO[İt.] değil/yerine/= AŞAĞI, ALTTAKİ, ALT | GEMİYİ HALATLA KARAYA BAĞLAMA


- ABİL[Fr.] değil/yerine/= ABİS[Fr.]

( Aşırılıkla kötü kullanma. İLE Okyanusların en derin yeri. )


- ABİL[İt.] değil/yerine/= YATAY SERENLERİ SAĞA/SOLA ÇEVİRMEDE KULLANILAN YELKENLİ DONANIMI


- ABİS ile/ve FONDA

( Okyanusların en derin yeri. İLE/VE Deniz dibi. | Geminin, demir attığı yer. | Demir atma komutu. )


- ABORDA[İt.] değil/yerine/= GEMİNİN YANINI VEREREK YANAŞMASI


- ABOSA[İt.] değil/yerine/= DUR! / TUT!


- ABRAZYON[Lat.] değil/yerine/= DENİZ AŞINDIRMASI


- AÇI ile/ve/<> YÖN

( Geometride. İLE/VE/<> Mekânda. )

( image

Yön Bulma:

Bir çubuk ve gölgesini kullanarak Kuzey'i bulabiliriz.

1- Bir çubuğu toprak zemine dik bir biçimde yerleştirip ve gölgesinin ucuna bir taş yerleştiriyoruz.

2- 20 dakika sonra gölgenin ucuna tekrar taş bırakıyoruz. [İlk bıraktığımız taş, W(Batı); son bıraktığımız taş, E(Doğu) yönündedir.]

3- Sol ayağımızı W(Batı), sağ ayağımızı E(Doğu) taşının yanına yerleştiriyoruz. Böylelikle Kuzey'e bakıyor olacağız.

[Bu yöntem, iki yarım kürede de kullanılabilir. Tek fark, Kuzey yarım küredeysek sırtımız, güney yarım küredeysek yüzümüz Güneşe dönüktür.] )

( ZÂVİYE ile/ve/<> CÂNİB[< CENB], CİHET )

( ANGLE vs./and/<> DIRECTION )


- ADA BALIĞI ile ALABALIK(TROUT) ile ATLANTİK KERTENKELE BALIĞI ile ATEŞ BALIĞI ile AY BALIĞI[Lat. MOLA MOLA] ile BENİ BALIĞI[Lat. CYPRINION MACROSTOMUS] ile ÇAÇA BALIĞI ile ÇUPRA BALIĞI ile DİL BALIĞI(SOLEFISH, [Lat. SOLEA VULGARIS]) ile DÜLGER BALIĞI[Lat. ZEUS FABER] ile FENERBALIĞI[LOPHIUS PISCATORIUS] ile FULYA BALIĞI[Lat. MYLIOBATIS AQUILA] ile GÜNBALIĞI[Lat. JULIS TURCICA] ile İSTAVRİT[Yun.][Lat. TRACHURUS TRACHURUS] ile KEDİ BALIĞI(CATFISH) ile KELER BALIĞI ile KILIÇ BALIĞI(CEMEL-İL-BAHR / CEMEL-ÜL-MÂ'[Ar.], SWORDFISH[İng.]) ile KIRLANGIÇ BALIĞI[Lat. TRIGLA HURUNDO] ile KIZILKANAT[Lat. SCARDINUS ERYHROPHTHALMUS] ile KÖPEK BALIĞI(SHARK) ile KUM BALIĞI[Lat. AMMODYTES] ile KUPES[Lat. BOOPS BOOPS] ile KÜÇÜK AĞIZLI LOTAK[Lat. CYPRINION KAIS] ile MERCAN BALIĞI ile OK BALIĞI ile ORKİNOS[Yun.]/TON[Lat. THUNNUS] ile ÖRDEK BALIĞI[Lat. LABRUS MIXTUS] ile PAPAZBALIĞI[Lat. CHROMIS CHROMIS] ile PEMBE, KURBAĞA AĞIZ BALIĞI ile RİNGA BALIĞI(HERRING)[Lat. CLUPEA HARENGUS] ile SANDIK BALIĞI[Lat. LACTOPHRYS TRIQUETER] ile TON BALIĞI(TUNAFISH) ile TARANGA ile TORPİLBALIĞI ile YILAN BALIĞI(İNKİLÎS[Ar.], EEL[İng.]) ile ACI BALIK ile BIYIKLI BALIK ile DİKENLİ BALIK[Lat. G. ACULEATUS] ile DUBAR[Lat. MUGIL CEPHALUS] ile ÜZGÜNBALIĞI[Lat. CALLIONYMUS LYRA]

( Dünyanın en büyük omurgasızı/yumuşakçası, mürekkep balığıdır. [Eril mürekkep balıklarının boyu 19 metreye kadar ulaşabilir.] )

( SAMEK )


- ADA BALIĞI = AMBER BALIĞI

( Balinagillerden, boyu 25 metreye kadar çıkabilen, başı büyük, dişli, çok yırtıcı bir balık. )

( CATODON MACROCEPHALUS )


- ADA ile ADA

( Her tarafı, su ile çevrili kara parçası. İLE Çevresi, yollarla belirlenmiş olan arsa ve böyle bir arsayı kaplayan yapılar topluluğu. )


- ADA ile ATOL[Maldiv yerlileri dilinde]

( ... İLE Mercanların biraraya toplanmasıyla oluşmuş, halka biçiminde adacık, mercanada. )


- ADA ile MERCANADA/ATOL[Maldiv Adaları yerlilerinin dilinden]

( ... İLE Su yüzüne kadar çıkan mercan resiflerinden oluşmuş ada. | Mercanların biraraya toplanması ile oluşmuş, halka biçiminde adacık. )


- ADALAR VAPURUNUN:
ERKEN/GEÇ SAATLERİ VE KIŞ TARİFESİ ile/ve GÜNDÜZ VE YAZ TARİFESİ

( Yaz seferlerinin sabah ve akşam seferlerinde pek (fazla) gecikme olmaz. Her zaman 5 dk. önce, iskelede bulunmakta yarar vardır. )


- ADEN KÖRFEZİ ve/<> KIZILDENİZ

( İkisini birbirine bağlayan, Bâbu'l-Merdep Boğazı'dır. )


- AEROGLİSÖR[Fr.] değil/yerine/= HAVA YASTIKLI KARA YA DA DENİZ TAŞITI


- AFRİKA (SAVANA/ORMAN) FİLİ ile/ve ASYA FİLİ

( Daha iri. İLE/VE Daha küçük. )

( Her biri, her gün 200 kilo ot yer. )

( Hortumları, 3 metre uzunluğunda ve 200 kilo ağırlığındadır. [4 litre suyu bir anda çekebilecek yapıdadır.] [Ucundaki parmak benzeri bölümler sayesinde tek bir pirinç tanesini yerden alabilecek kadar duyarlıdır.] [Bir aslanı tek darbede öldürebilecek kadar güçlüdür.][Gövdemizdeki tüm kasların toplamından 100 kat daha fazla kas bulunur.] )

( Ayak uclarında yürürler. [Tabanı ile topuk kemiği arasında kalın ve yüksek bir kıkırdak tabakası bulunur.] )

( Koşamaz ve zıplayamazlar fakat yürüyüşleriyle saatte 25 km. hıza ulaşabilirler.] )

( Öteki fillerin 10 km. öteden gelen düşük frekanslı sesleri ayaklarıyla duyabilirler. )

( Yunuslar ve bazı primatlar gibi kendilerini aynada tanıyabilirler. )

( Her gün, 100 litre su içmeleri gerekmektedir. [her bir emişte 8 litre su içebilmektelerdir] )

( Günde, sadece 2 saat uyurlar. )

( Sürü önderleri dişillerdir. )

( Ortalama ömürleri 50 yıldır. [80 yaşına kadar yaşamış olanı da vardır.] )

( Az sayıda doğal düşmanı olan filler genellikle yaşlandıkça aşınan dişlerinden dolayı aç kalarak ölürler. )

( Ölülerini sık sık ziyaret ederler. [Ölenlerin kemik ve dişlerini hortumlarıyla okşarlar.] )

( Gebelik süresi en uzun hayvan. [22 ay / 600-360 gün] )

( Her bir filin kan damarları, kendine özgü bir yapı sergilediğinden, tıpkı insandaki parmak izi gibi ayırt ettirici özelliğe sahiptir. )

( Filler, ehllileştirilebilir fakat evcilleştirilemez. )

( En yakın akrabaları denizinekleri[yaşayan] ve damanlardır. )

( Ayaklarıyla sismik hareketleri duyarlar ve çeşitli göç ve hareketlerini yeraltı verilerine[verilerinden aldıkları yorumlara] göre de belirlemektelerdir. )

( NEHÎM[Ar.]: Aslan kükremesi ve fil sesi. )

( Fil )

( Tek başlarına hareket edebilirler. İLE/VE Ancak/daha çok eşleriyle birlikte hareket ederler. )

( Zıplamayan tek memelidir. )

( )

( )

( Afrika'da, 1980'de 1 milyonu aşkın olan fillerin sayısı, günümüzde[2020] 300 bin civarındadır ne yazık ki. :( ((( )

( PÎL
PÎLESTE: Fildişi. )

( AFRICAN ELEPHANT vs. INDIAN ELEPHANT )

( ELEPHAS )

( EL ELEFANTE )


- AĞAÇ ile GÜRGEN

( ... İLE Gürgengillerden, Karadeniz kıyılarındaki ormanlarımızda çokça yetişen bir ağaç. )

( ... cum CARPINUS BATULUS )


- AĞAÇ ile KALEMBEK(Hint Denizi'ndeki bir adanın adından)

( ... İLE Bir cins kokulu sandal ağacı, yalancı öd ağacı. | Bir cins mısır. )


- AGANTA[İt.] değil/yerine/= İNDİRİLEN/ÇEKİLEN GEMİ HALATI YA DA ZİNCİRİN BİR SÜRE TUTULU KALMASI BUYRUĞU


- AĞIZ ile AĞIZ

( Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, selenin çıkmasına, soluk alıp vermeye ve besinleri almaya yarayan boşluk. | Bu boşluğun, dudaklarla çevrelendiği bölümü. | Kapların ya da içi boş şeylerin açık yanı. | Bir suyun, denize ya da göle döküldüğü yer. | Koy, körfez, liman, yol gibi yerlerin açık yanı. | Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak. | Kesici aletlerin, keskin yanı. | Bir anadilin konuşulduğu sınırları içinde, bölgelere ve sınıflara göre değişen söyleyiş özelliği, şive. | Birini yanıltmak, kandırmak amacıyla, dolambaçlı bazı sözler söyleme özelliği. | [müzik] Bir bölgenin ezgilerinde görülen özelliklerin tümü. | Bir akarsuyun göle ya da denize döküldüğü yer, munsap. | Bazen, "kez" anlamına gelir. [İlk ağızda, paranın yarısını ödedi.] | Tehlikeli şeyler/durumlar için pek yakın yer. [Topun/uçurumun ağzında.] İLE Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü. )


- AĞIZ ile/||/<> AĞIZ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Irmağın, su tulumunun, kuyunun ya da testinin ağzı. İLE İnsan ya da hayvanın ağzı. )


- AHMES[Ar.] ile AHMEZ[Ar.]

( Kuvvetli, en yiğit kişi. | Katı [yer]. İLE Sağlam, çok sağlam ve dayanıklı. | Suyun içinde sürekli açılıp kapanan ve "denizağzı" denilen bir hayvan. )


- AHTAPOT[Yun.] ile ARGONOT[Yun.]

( Sekiz dokunacında/kolunda yaklaşık 1000 duyarga bulunur. Üç kalbi, dokuz da beyni vardır. İLE Deniz dibinde, kayalara tutunarak yaşayan bir türdür. [Deniz anemonu gibi bitkiye benzer.] )

( Dokunaçlarının herhangi bir parçası koptuğunda/kesildiğinde kopan parça 3 saat canlılığını ve hareketini devam ettirir. İLE ... )

( Eril ahtapotların kollarından biri çiftleşmek içindir ve bu kol altındaki oluk ve kavramaya yarayan ligula adında bir burunla ötekilerden ayrılır. [Bazı ahtapot türlerinde, öteki memelilerin penisinde olduğu gibi kanla dolar.] İLE Erilin eşeysel örgeni(penisi), çiftleşme zamanında, gövdesinden ayrılır, gider başka bir kayada yaşayan dişil argonotu bulur, döller ve sahibine geri döner. [Çok eşli olma çabasındaki baylara da bu "Argonot" adı takılmıştır.] )

( Çiftleşme kolları, bir paket spermi dikkatli bir biçimde dişinin hazne [kafa/gövde] içine yerleştirir. Ardından ligula kırılır ve dişilin içinde yapışık kalır. [Eriller çiftleştikten birkaç ay sonra ölür.] [Ahtapotlar öteki kollarını yenileyebilseler de yeni bir çiftleşme kolu (lingula) üretemezler.] İLE ... )

( Kavanozları açabilir, taşları istiridyeleri açmak için araç olarak kullanabilir ya da kopmuş denizanası dokunaçlarını silah olarak kullanabilirler. [Bazıları sanki iki ayaklı hayvanlar gibi iki kolunun üzerinde yürüyebilir.] İLE ... )

( Kaslarını, kendilerini ileri atmak üzere kullanır ve saatte 40 km. hıza ulaşabilirler. [Bu yöntem ile "uçabilirler" de.(yırtıcılardan kaçmak için kendilerini suyun dışına fırlatmak üzere)] İLE ... )

( İskeletleri olmadığı için gözbebekleri kadar küçük yerlerden bile geçebilirler. [tek sert parçaları papağanınkine benzeyen gagasıdır] İLE ... )

( Ahtapot ile Argonot )

( HEŞT-PÂ ile ... )

( OCTOPUS vs. ARGONAUT )

( OCTOPUS cum ARGONAUTA ARGO )


- AHTAPOT ile BATTANİYE AHTAPOTU

( Dişilleri, erillerden 40.000 kat daha büyük olabiliyor. Bu türün dişilleri, 2 metreye kadar büyüyebilirken; erilleri, sadece birkaç santimetreye kadar büyüyor.[Hayvanlar arasında, dişil ile eril arasındaki en zıt orandır.] )


- AHTAPOT ile HİNDİSTAN CEVİZİ AHTAPOTU


- [Yun.] AHTAPOT ile KALAMAR

( Omurgasızlarda en zeki olanlar. )

( Kafadan bacaklılardan, dokunaçlı bir tür mürekkep balığı. | Genellikle burun zarı üzerinde çıkan bir ur türü, polip. İLE Bir tür mürekkep balığı. )

( OCTOPUS cum LOLIGO VULGARIS )


- AHTAPOT ile TAKLİTÇİ AHTAPOT

( )


- AKAN SU ile/ve IĞIL

( ... İLE/VE Çok yavaş akan su. )


- AKAR SU ile/ve AKAN SU

( Potansiyel. İLE/VE Süreklilik. )


- AKAR ve/||/<>/> BAKAR

( Su. VE/||/<>/> Deli. )


- AKARSU ile/ve/<> KIVRIMLI AKARSU/MENDERES[Yun. < MAINDROS/Μαίανδρος]

( ... İLE/VE/<> Bir akarsu yatağının az eğimli koyak tabanlarında ve ova düzlüklerinde çizdiği "s" harfine benzeyen kıvrım. )


- AKARSU ile/ve/||/<> KOYAR

( ... İLE/VE/||/<> İki akarsuyun birleştiği yer. )


- AKARSU ve/<> TALVEG[Alm.]

( ... VE/<> Bir akarsu yatağının en derin yerlerini birleştiren çizgiye verilen ad. )


- AKBALIK = AKYABALIĞI

( Uskumrugillerden, ufak pullu bir balık.[10 - 60 kg.] )

( LICHIA AMIA )


- AKDENİZ KANSIZLIĞI/TALASEMİ ile/||/<> ORAK GÖZE/HÜCRE ANEMİSİ

( Hemoglobin üretiminde genetik bir bozukluk nedeniyle anemi. İLE/||/<> Hemoglobin yapısındaki genetik bir bozukluk nedeniyle anemi ve ağrılı krizlerle ilişkili bir durum. )


- AKDENİZ KORSAN(LIĞ)I ile/ve OKYANUS KORSAN(LIĞ)I


- AKDENİZ ile/ve/||/<> KARADENİZ

( BAHR-İ SİYAH ile/ve/||/<> BAHR-İ SEFİD )


- AKIM/AQIM ile/||/<> (MUNDUZ) AKIN/AQIN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir akışlık su. İLE Sel. | Beklenmeyen, ansızın gelen sel. )


- AKINTI ile/ve/<>/değil DALGA/RÜZGÂR

( Suyun/denizin içinde. İLE/VE/<>/DEĞİL Suyun/denizin üstünde. )


- AKINTI ile DİP AKINTISI

( CURRENT vs. UNDERCURRENT )


- AKINTI ile GOLFSTRİM

( ... İLE Atlas Okyanusu'ndaki sıcak su akıntısı. )


- AKINTI ile TERS AKINTI

( STREAM vs. BACK STREAM )


- AKİVADES[Yun.] değil/yerine/= MİDYE TÜRÜ

( Kumun 5-6 cm. altında yaşar.[İzmir/Ayvalık] )


- AKLAN ile AKLAN

( Bir dağ sırasının yamaçlarından her biri. İLE/VE Sularını bir denize ya da göle gönderen bölge. )


- AKSUNA[Lat.] değil/yerine/= VURGUN YİYEN DALGICIN, TEKRAR İNDİRİLMESİ GEREKEN SU DERİNLİĞİ


- ALA ile SAMYELİ

( Ala hastalığında da lekeler vardır ancak kepeklenme yoktur. İLE Bazen beyazımsı, bazen de farklı tonlarda olabilir. Lekelerin üzerinde ince kepeklenme vardır. )

( Her yaş öbeğinde görülebilir. İLE Daha çok 15 ile 30 yaş aralığındakilerde görülür. )

( ... cum TINEA/PITYRIASIS VERSICOLOR )


- ALABALIK ile/değil DENİZALASI

( Alabalıkgillerden, soğuk ve duru sularda yaşayan, bir tatlı su balığı. İLE Kemikli balıklar takımının alabalıkgiller ailesinden, denizlerde yaşayan bir balık türü. )

( TRUTTA FARIS cum SALMO TRUTTA MARINA )


- ALABALIK ile GÖLALASI

( ... İLE Avrupa ve Anadolu göllerinde yaşayan, bir tür alabalık. )

( ... cum SAIMO LACUSTRIS )


- ALABORA[İt.] (OLMAK) değil/yerine/= TEPETAKLAK (OLMAK)

( Bir deniz teknesinin devrilecek kadar yan yatması ya da batması. )


- ALABORA[İt.] ile ALABORİNA[İt.]

( Bir deniz teknesinin devrilecek kadar yan yatması ya da batması. İLE Gemici düğümü. )


- ALAVERE DALAVERE

( ALAVERE: Bir şeyin elden ele geçmesi. | Bir şeyi elden ele vererek aktarma. | Kargaşalık. | Vapurlarda bu biçimde taşıma işi için bordalarda kurulan basamaklı iskele.
İLE
DALAVERE: Yalan dolanla gizlice görülen kötü iş, gizli oyun. )


- ALESTA[İt. < ALLESTA]:
HAZIR OL! ve/||/<> HAZIRIM!


- ALG[Lat.] ile DİYATOME[Fr. < Yun.]

( Su yosunu. İLE Silisli sert kabukları olan ve fosilleri, kalın yer katmanları oluşturan bir algler ailesi. )


- ALGARİNA[İt. < ARGAGNO] değil/yerine/= VİNÇLİ TEKNE

( Ağır bir şeyi denizden çıkarma ya da denize indirme işinde kullanılan büyük vinçli deniz teknesi. | Bazı gemilerin baş ya da kıç tarafından eğik olarak uzatılmış bulunan makaralı, kısa ve kalın dikme. )


- ALIK ile/||/<> BALIK


- ALIŞ ile/||/<> ALIŞ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir su kaynağının aktığı noktalar. İLE Borçluyu borcu yüzünden dâvâ etmek. )


- ALİZE[Fr.] değil/yerine/= TROPİKAL BÖLGELERDE DENİZLERDEN ESEN BAZI YELLER


- ALJİN[Yun.] değil/yerine/= SU YOSUNLARINDAN ELDE EDİLEN NESNE


- ALTIN ORAN ve/<> FIBONACCI SAYILARI/DİZİSİ

( 1.6180339887 [φ = (1 + √5) / 2 = 1.6180339887498...] ve/<> 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987 ... [son iki sayının toplamı alınarak devam edilir] )

( Dizideki ardışık iki sayının oranı, sayılar büyüdükçe Altın Oran'a yaklaşır. )

( MİMARLIK ÜZERİNE ON KİTAP - VITRUVIUS[Marcus Vitruvius Pollio, M.Ö. 80 ile 15] )

( Altin_Oran.mp4 [1] | Altin_Oran2.mp4 [2] )

( )

( Wikipedia'da... http://tr.wikipedia.org/wiki/Altin_oran )

( Okuduğunuz Herşeye İnanmayın: Salyangoz Kabukları ve Fibonacci Sayıları

Kişiler, mucizelere inanmak ister. Yaşamın tamamının mucizelerle dolu olmasını isterler. Her şeyin birbirine kusursuz bir biçimde oturmasını, olaylar, olgular ve sistemlerde hiçbir pürüz olmamasını isterler. Bu, insan türünün beyin yapısı ve çalışma ilkeleri düşünüldüğünde anlaşılırdır. Fakat yine de tanıdığımız en karmaşık yapı olan beynimizin, bu kadar basit hatalara düşebildiği gerçeğini göz önünde bulundurarak, etrafımızı incelerken çok daha dikkatli ve gerçekçi olmamız gerekmektedir. Burada, yardımımıza bilimsel yöntem ve analiz metotları koşmaktadır. Çünkü kişiler, kendilerini kandırmaya açıktır. Duygularına hemencecik yenik düşerler, bu bakımdan zaafları vardır. Söylediğimiz gibi, her şeyin büyüleyici, her şeyin sıradışı, her şeyin olağanüstü, her şeyin masalsı olmasını isteriz. Ancak doğa kusurludur. Bu kusurları görmemezlikten gelerek bilim üretemeyiz. Çünkü kusurlara bakarak, hataları anlayarak, eksiklikleri fark ederek sistemlerin nasıl çalıştığını, nasıl çalışmaları gerektiğini, neden kusursuz olamayacaklarını anlarız. Hatta bu sayede onları geliştiririz, doğadakilerden daha başarılı sistemler üretebiliriz.

HP, Apple, Netscape Communications gibi birçok büyük teknoloji firmasında yazılım mühendisi olarak görev almış olan, aynı zamanda astronomi, biyoloji, matematik gibi alanlarda araştırmalar yürüten, teknoloji ve bilim yazarlığı yapan, bilimin yayılması için konuşmalara katılan Akkana Peck, deniz kabuklarının matematiği ile ilgili bir araştırma yazısı üzerinde çalışırken ilginç bir gerçekle karşılaşmış. Hikayeyi bilirsiniz: doğada kusursuz bir matematik olduğu, ayçiçeklerinden salyangoz kabuklarına, kol uzunluğumuzdan çeşitli kentlerin bulunduğu coğrafi lokasyonlara kadar her şeyin "özel bir matematik" dahilinde olduğu iddia edilir. Hatta kimi zaman üniversitelerin animasyon birimleri ve grafikerleri bile bunu öyle bir göstermektelerdir ki, sanki doğada hakikaten tüm canlıların uyduğu bir matematiksel/geometrik düzen varmış gibi bir algı yaratılır. Kolumuzun toplam uzunluğunun dirseğimizden parmak ucuna kadar olan uzunluğa oranının "altın oran"a uymak zorunda olduğunu sanarız. Deniz kabuklarının ve deniz minarelerinin gerçekten de Fibonacci sayılarına mükemmel biçimde uyduğunu sanar, ayçiçeği tohumlarının kusursuz bir matematiği takip ettiğine inanırız. Bunların hepsi koca bir hatadır. Akkana Peck bu gerçekle yüzleşmesini şöyle anlatıyor:

"Bir arkadaşımın üniversitedeki matematik dersine Fibonacci sayılarıyla ilgili bilgi vermek üzere davet edilmiştim. Daha lisedeyken Fibonacci sayıları üzerine araştırmalar yapmaya başlamıştım ve onların büyüyen bir şehrin güç istasyonlarını planlamada nasıl kullanıldığını incelemiştim. Tüm bunları o derste anlatacaktım, dolayısıyla araştırmalarımda bulduğum tüm görselleri bulmaya ihtiyacım vardı. Bilirsiniz, çam kozalaklarındaki, çiçeklerin yapraklarındaki, ağaçlardaki dallanmalardaki matematiksel oranları, Altın Oran'ı, Fibonacci/Altın Spiralini, vb. doğadaki matematiği gösteren görsellere ihtiyacım vardı. Örneğin bir Nautilus kabuğunun nasıl harika bir biçimde Fibonacci sayılarına uyduğunu göstermeyi istiyordum.

Çam kozalaklarını topladım, bazı fotoğraflar çektim, slaytlar hazırladım ve iş, altın orana uyan spiralleri göstermeye geldi. Ufak bir GIMP metni hazırlayarak bilgisayarımın otomatik olarak Fibonacci spiralini oluşturmasını sağladım. Sonrasında, bir odacıklı Nautilus fotoğrafı aramaya başladım. Amacım, bu spirale ne kadar kusursuz biçimde uyduğunu göstermekti. Sonunda Wikipedia'dan harika bir örnek buldum. GIMP içerisine yapıştırdım ve üzerine altın spirali çizdim. Sonrasında ise birbirine uydurmak üzere boyutlarla oynamaya başladım. İmkansızdı. Hiçbir biçimde spiral, kabuğun şekline uymuyordu!

Ne kadar çabalarsam çabalayayım, hiçbir biçimde kabuk ile spirali uyduramadım. Ben de Google Images'ı kullanarak daha fazla kabuk fotoğrafı bulmaya çalıştım. Bulduğum hiçbir kabuk spirale uymuyordu! Hatta Fibonacci sarmalına yaklaşamıyordum bile!"

Akkana Peck, bu konuda yalnız değildir. Başlangıçta sözünü ettiğimiz düşünceler, halk arasına o kadar yerleşmiştir ki, bizim matematiğimizden doğan bazı oranların doğada halikulade bir biçimde olması gerektiğini sanarız. Evet, bu oranlar kabaca doğadaki organizmaların yapılarında rastlanabilir. Aslında bunda şaşılacak bir şey yoktur. Örneğin Fibonacci sayıları dediğiniz sayılar, kademeli olarak bir önceki toplama eklenerek artan sayılardır. Bir deniz minaresi kabuğu da, bir önceki zaman diliminde üretilen kabuk miktarının üzerine konarak arttığı için, elbette, ister istemez Fibonacci sayıları dediğimiz sayıya uyacaktır. Bir ayçiçeğinin tohumları, merkezden başlayıp etrafa yayılır. Altın spiral de, belirli bir merkezden başlayıp etrafa yayılan çizgilerden elde edilir. Dolayısıyla ikisinin birbirine uyması kaçınılmazdır. Bizler bu oranları tanımlarız. Bu oranlar, gökten inmezler. Eğer doğada, bu oranları tanımladığımız temele uyan bazı sistemler varsa, o sistemlerin sonucunda yine bu oranları görmemiz son derece anlaşılırdır. Hatta bu, kaçınılmaz bir sonuçtur.

Daha açık bir örneği şöyle verebiliriz: tüm sayı sistemleri etrafımızda kendini tekrar eden objeleri kategorize ederek gelişmiştir. 1, 2, 3 gibi sayılar, aslında kategorizasyon amacı taşır. Tek olan bir olguya "1" deriz. Kendini tekrar ediyorsa, bu sayıyı arttırırız. Sayılar böyle oluşmuştur. Tüm matematik, bunun üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla matematiği, doğadaki sistemleri tanımlamak için, doğadaki sistemlere bakarak geliştirdik. Örneğin matematikteki "türev" denen işlem, "değişim miktarını" verir. Dolayısıyla etrafımızda düzenli olarak değişen şeylere bakıp, türev hesabına uymalarına şaşıramayız. Ancak nedense bu matematiksel unsurların adı "altın oran" ya da "Fibonacci sayıları" gibi daha havalı isimler olunca, sanki özel bir anlamları varmış zannedilir. Halbuki tıpkı türev, integral, vb. matematiksel hesaplamalar gibi, bu oranlar da doğaya bakarak inşa ettiğimiz sistemlerin ürünüdür. Doğadaki sistemlerde bu matematiksel izleri görmemizde şaşılacak bir taraf yoktur.

Ancak sorun bu da değildir. Sorun, doğada bu oranlara uyduğu iddia edilen birçok sistemin, daha fazla sayıda veriyle gözden geçirildiğinde, bu oranlara hiç de uymadığını görmemizdir. Örneğin spesifik bir kişinin omuz-kol uzunluğunu, dirsek-kol uzunluğuna böldüğünüzde 1.618'e çok yakın bir sayı elde edebilirsiniz belki, ki bu "altın oran" olarak bilinir. Ancak 100 kişinin kolunu ölçtüğünüzde, bu orandan ciddi anlamda sapma olduğunu görürsünüz. Belki ortalamaları gene altın orana yakın olacaktır; ki bu son derece anlaşılırdır, çünkü bu oranların doğa yasalarının tanımından kaynaklandığı düşünülmektedir. Örneğin kütleçekiminin bir cismin yerden yüksekliğine etkisinin, ağırlıkla sınırlandırılmış olmasından ötürü birçok uzunluğun altın orana uymak zorunda olduğu düşünülmektedir ve bu konuda araştırmalar sürmektedir. Altın oran, sonradan keşfedilen bir özellik değildir. Doğada var olan oranlardan çıkarılan bir özelliktir. Eğer ki etrafımızda altın orana uyan obje sayısı gerçekten çok fazlaysa, beynimizin de bu oranı daha hoş görecek biçimde evrimleşmesi kaçınılmaz bir sonuçtur.

Science News'te yayınlanan bir makalede deniz kabuklarının spiralleri ele alınmıştır. 1999 yılında emekli matematikçi Clement Falbo San Francisco'da bulunan Kaliforniya Bilim Akademisi'nde bir dizi Nautilus kabuğunun ölçümünü yaptı. Bulguları ilginçti: evet, kabuklar altın spiral gibi logaritmik bir seriyi takip ediyordu. Ancak kabukların oranı 1.24 ila 1.43 arasında değişiyordu. Ortalama oranları ise 1.33'e 1'di! Bu, 1.618 civarında olması beklenen altın orana yakın bile değildi!

Sonradan, 2002 yılında aynı sorunu John Sharp da fark etti. Ancak matematikçilerin bu bulgularına rağmen halk arasında halen bu oranların canlıların yapısını %100 yönettiği ve bu canlıların gövdelerinin bu oranlara %100 uyduğu gibi saplantılı bir sanrı bulunmaktadır. Sharp şöyle söylüyor:

"Bu yanlış iddiayla ilgili en ilgi çekici olan şey, ne kadar yaygın olduğudur. Hatta bu konuları daha iyi bilmeleri gereken matematikçiler bile bu hataya düşmektelerdir. İşte bu, neden geometrinin daha geniş olarak ve sıradan olmayan bir biçimde öğretilmesi gerektiğini göstermektedir. Sadece geometri de değil, şekiller ve oranların görsel estetiği de düzgün öğretilmelidir."

Burada son olarak şu sorun doğmaktadır: bir sayı, bir diğerine ne kadar yakın olursa, tamamen uyduğu söylenilebilir? Yukarıdaki sayılar arasındaki fark matematiksel olarak barizdir. Dolayısıyla 1.33 sayısını gidip de "1.618'e çok yakın, dolayısıyla bu canlılar altın orana uyuyor." dememiz olanaklı değildir. Daha önce de söylediğimiz gibi, spirallerin büyüme tipinden ötürü buna benzer bir orana uyması kaçınılmazdır. Eğer doğadaki bir sistemin, belirli bir orana uyduğunu iddia edeceksek, ondalık basamağından sonraki en az 2-3 adet değerin o orana birebir uymasını bekleriz. Örneğin pi sayısını kullanırken 3.14 olarak almak yeterlidir. Daha fazlası hesaba dikkate değer bir katkı sağlamaz (ancak dahasını eklerseniz hesabınızın isabetliliği artar). Daha azı ise kabul edilmez, çünkü çok yüksek hata payı demektir. Benzer biçimde, Dünya'nın yerçekim ivmesini 9.81 almak kabul edilebilirdir; ancak 10'a yuvarlamak ilkokul düzeyinde bir hesap yapılmıyorsa kabul edilemez. Benzer biçimde, bir sistemin altın orana uyduğu iddia ediliyorsa, o sistemden aldığınız oran en azından 1.62 civarında olmaldır ki genelde doğrudan 1.618'e uyması beklenir. Ancak 1.3 gibi bir sayının 1.618'e yakın olduğunu, dolayısıyla sistemin "altın orana kusursuz biçimde uyduğunu" söylemek akıl, bilim ve gerçek dışıdır. )

( ... VE/<> Fn = Fn-1 + Fn-2 )

( GOLDEN PROPORTION/RATIO/MEAN/SECTION and/<> FIBONACCI NUMBERS/SERIAL )


- ALTIPLANO ile LA PAZ

( ... İLE Bolivya'nın başkenti La Paz, Altiplano'dan 434 m. düşük rakımda kurulmuş olması nedeniyle, soğuk dağ rüzgârlarına karşı nispeten daha korunaklıdır. )

( ... İLE Güney Amerika'nın, güneşe en yakın kenti ve dünyanın en yüksek başkentidir. )

( ... İLE Yüksek rakım nedeniyle, La Paz'a giden turistler halsizlik çekmektelerdir.[La Paz'a gidip de, yükseltinin yarattığı hastalıktan dolayı ölen diplomatların gömüldüğü bir "Büyükelçi Mezarlığı" da varmış.] )

( ... İLE Deniz seviyesinden yükseklik, kentin bir bölümünde 4000 m.'ye yakın, öbür bölümünde ise 3200 m. kadar. Yani, aradaki fark yaklaşık 1 km. Bu yüzden, sıcaklık ve bitki örtüsünde olduğu kadar, ekonomik ve toplumsal etkinliklerde de büyük farklar görülüyor. Düşük gelirli ailelerin yaşadığı mahalleler ve sanayi bölgesi, yüksek kesimlerde; orta halli ailelerin yerleşim bölgeleri ise daha alçak olan kesimde yer alıyor. Ama arada ters bir orantı var. Zenginlik arttıkça, "aşağılar" tercih ediliyor. La Paz'da, "yukarıdakiler"in sayısı, "aşağıdakiler"den çok fazla. Yani yoksulluk, "zirve"ye ulaşmış durumda. )


- ALTOBASO[İt.] değil/yerine/= YELKENİN ALT KENARI


- AMAZON IRMAĞI ve/||/<> ORNACO IRMAĞI


- AMERİKA ÜZÜMÜ ile AYI ÜZÜMÜ ile BEKTAŞÎ ÜZÜMÜ ile ÇAVUŞ ÜZÜMÜ ile DENİZ ÜZÜMÜ ile KÖPEK ÜZÜMÜ ile KUŞ ÜZÜMÜ ile TİLKİ ÜZÜMÜ


- AMİRAL[Fr.] değil/yerine/= DENİZHAN


- AMORA[İt.] değil/yerine/= "YELKEN AÇ!" UYARISI/BUYRUĞU


- ANADOLU HİSARI ile/ve ANADOLU KAVAĞI ile/ve ANADOLU FENERİ

( Kanlıca - Kandilli arasındadır. İLE/VE Boğaziçi'nin kuzeyinde, Karadeniz'in başlangıcındadır. )


- ANADROM[Yun.] değil/yerine/= YUMURTLAMAK İÇİN DENİZDEN IRMAKLARA GEÇİP YUKARI ÇIKAN BALIKLAR



(1/3)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2025 itibariyle 850 kez incelenmiş/okunmuştur.