
KIZ KULESİ, AŞK KULESİ
Bir söylenceye göre, bir falcının baktığı falda, kızının yılan tarafından sokulacağını öğrenen imparator, sevgili evladını ölümden kurtarmak için bu adaya saklar. Ancak, gönderilen bir incir sepetinden çıkan yılan, yine de zavallı kızı sokar ve öldürür.
Kızkulesi ile ilgili bir başka efsane, Hero ve Leandros adlı iki aşığın hazin öyküsünü dile getirir. Efsaneye göre Hero, Afrodit Tapınağı'na bağlı bir rahibeydi ve aşk ona yasaktı. Kızkulesi'nde yaşayan Hero'ya aşık olan Leandros, yüzerek her gece yüzerek adaya gelir, ona aşkını fısıldarmış. Gece karanlığında güzel rahibenin yaktığı ateş Leandros'a yol gösterirmiş.
Ancak, fırtınalı bir gecede rüzgâr meşaleyi söndürmüş ve Leandros yolunu yitirerek karanlık sularda boğulmuş. Bunu öğrenen Hero da kendisini Boğaziçi'nin soğuk sularına atıvermiş...
Bu efsanevi kule ile ilgili Osmanlı'nın da bir öyküsü olacak elbette. Bir başka efsane kahramanı olan Battal Gazi kuleyi basmış; tekfurun kızını ve hazinelerini alarak Üsküdar kıyısındaki atına atlayıp hızla oradan kaçmış.
Eskiler derler ki, "Atı alan Üsküdar'ı geçti" sözü buradan türemiştir...
Bu kule, Bizans döneminde gözlem eviydi ve gelen geçen ticaret gemilerinin kontrolü burada
gerçekleştirilirdi. İstanbul'dan, Sarayburnu önlerinden bu adaya da bir zincir çekiliydi, tıpkı
Haliç'e gerildiği gibi! Türkler İstanbul'u aldıktan sonra, eski kule yıktırılıp yerine yenisi,
ahşap olarak yapılmış. 1719'da bu kule yanınca, bina yeni baştan ve taştan inşa edilmiş. XVIII.
yüzyıl sadrazamlarından Hekimoğlu Ali Paşa, 1755 yılında Sultan III. Osman tarafından bu
kuleye hapsedilmiş. I. Mahmut'un saray kızlarağası Beşir'in de boynu, Kızkulesi’nin
dalgaların dövdüğü kayalıklarında vurulmuş. 1839 Tanzimat Fermanı'nın ilânından sonraki
yıllarda bir süre karantina işlevi gören Kızkulesi, yakın zamanlara kadar deniz feneri görevi
yaparken, günümüzde özellikle turistlere hizmet veren bir İstanbul güzelliği olarak hizmetini
sürdürüyor.