YENİKAPI'NIN ÖYKÜSÜ

Zamanın sultanı, içkinin yasak olduğu zamanlarda veziri ile birlikte tebdil-i kıyafette halkın arasındadır. Bir sandala biner ve sandalcıyla birlikte açılır. Sultan sandalcıyla konuşmaya başlar. Muhabbet gelişir ve sandalcı kayıktaki bir ipi çeker, denizden bir şişe şarap çıkartır. Sultanı tanımadığı için ona da ikram eder. Aralarında söyle bir konuşma geçer:

Sultan: "Sandalcı sen bilmez misin ki, şarap içmek yasaktır..." Sandalcı: "Sultan nereden bilir benim denizin ortasında içki içtiğimi, o sarayındadır ve bizden habersizdir." Vezir: "Sultanın bin türlü hali vardır, gözü kulağı çoktur" deyince, sandalcı olayı çözer ve sultanın ayaklarına kapanır. "Sultan'ım ben ettim sen etme!" der. Sultan sandalcının bu halini ve af dilemesini sever ama ne kadar akıllı olduğunu kanıtlamak için sandalcıya bir teklif yapar.

Sultan: "Ey sandalcı, sen eğer benim İstanbul'a hangi kapıdan gireceğimi bilirsen senin kelleni almayacağım" der. Sandalcı ise şüphelenir ve...: "Pekâlâ sultanım, fakat ben hangi kapı olacağını bir kağıda yazacağım ve karaya çıktığımızda kağıda bakıp beni ona göre idama götürün" der.

Beraberce karaya çıkarlar ve sultan karaya ayak bastığı gibi mahiyetindeki askerlere emir verir ve sandalcının başını aman demeye fırsat vermeden vurdurur. Ve yaptığı işi haklı hale getirmek için bir emir daha verir.

"Bu surların olduğu yere yeni bir kapı açıla, İstanbul'a ordan gireceğim" der ve yeni kapı açılır, sultan İstanbul'a yeni kapıdan girer.

Saraya gittiğinde notu okumak aklına gelir.

Notta şöyle yazmaktadır...

"Yenikapı'nız hayırlı olsun Sultan'ım!"