
Hizmet'teki
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 6295 başlık/FaRk ile birlikte,
6287 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(18/27)
- MÜTEHARRIK[Ar. < HARK] ile MÜTEHARRİK[Ar. < HAREKET]
( Yırtılan, taharruk eden. İLE Hareket eden, kımıldayan, oynayan. | [felsefe, fizik] Hareketli, işler. )
- MÜTEHASSIS[Ar. < HUSÛS] ile MÜTEHASSİS[Ar. < HİSS]
( Bir işin bir alanını çok iyi bilen, uzman. | Sadece bir şeye ayrılmış, ayrı bir işte kullanılan. İLE Duygulanan, hislenen. )
- MÜTEHASSIS/LIK[Ar.] değil/yerine/= UZMAN/LIK
- MÜTEKAİT[Ar.]/ÇERAĞ[Fars.] değil/yerine/= EMEKLİ
- MÜTEMADİYEN ile BİTEVİYE ile NAMÜTENAHİ
- MÜTEMAHHIZ[< MÜTEMAHHIZÎN] ile İNANARAK, CAN VE GÖNÜLDEN ÇALIŞAN
- MÜ'TEMİN[Ar.] ile MÜTEMMİM/E[Ar. < TEMÂM]
( Güvenen, emniyet eden. İLE Tamamlayan, bitiren, itmâm eden. | Tümleç, herhangi bir sözcüğün anlamını tamamlayan. | Bütünler, bütün duruma getiren. )
- MUTENA[Ar.]/MÜMTAZ[Ar.]/GÜZİDE[Fars.]/ELİT[Fr./İng. < ELITE] değil/yerine/= ÖZENİLMİŞ | SEÇİLMİŞ, SEÇKİN, BEĞENİLMİŞ, ÖNEMLİ | AYRI/ÜSTÜN
- MÜTENÂDİM[Ar.] ile SÂKÎ[< SAKY | çoğ. SUKAT]
( Bir ortamda, arkadaşlık eden, nedimlik eden, tenâdüm eden. İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | Kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )
- MÜTENÂSIR[Ar. < NÂSIR] ile MÜTENASSIR[Ar. < NASR] ile MÜTENÂSİR[Ar. < NESR] ile MÜTENÂSİL[Ar. < NESL]
( Yardımlaşan, birbirine yardım eden. İLE Hristiyan olan, tenassur eden. İLE Saçılan, intisâr eden. İLE Doğup büyüyen, tenâsül eden. )
- MÜTENÂZIR[Ar. < NAZAR] ile MÜTENAZZIR[Ar.]
( Birbirinin karşısında bulunan, birbirine bakan, tenâzur eden. | [mat.] Bakışık, simetrik. | [kimya] Bakışık. | [toplumb.] Karşılık. İLE Düşünerek dikkatle bakan, dikkatle bakarak düşünen. )
- MÜTENEBBÎ[Ar. < NEBE] ile MÜTENEBBİH[Ar. < NÜBH]
( Peygamberlik iddiasında bulunan, peygamberlik taslayan, yalancı peygamber. İLE Uyanan, uyanık, intibâh eden. | Uslanan, aklını başına toplayan. )
- MÜTENESSİK[Ar. < NASK] ile MÜTENESSİK[Ar.]
( Sürekli olarak, aynı biçimde, biteviye olan, yeknesak, tenessuk eden. İLE Kulluk eden. )
- MÜTENEVVİ[Ar. < NEV] ile MÜTENEVVİH[Ar. < NEVHA] ile MÜTENEVVİR[Ar. < NÛR]
( Türlü, çeşitli, çeşit çeşit, değişik, nevîlenen, tenevvü eden. İLE Ağlayan, feryâd eden, tenevvüh eden. İLE Parlayan, nurlanan, tenevvür eden. )
- MÜTERCİM[Ar.] değil/yerine/= ÇEVİRMEN
- MÜTESÂİB[Ar.] ile MÜTESA'İB[Ar.]
( Esneyen, tesâüb eden. İLE Güç olan, güçleşen. )
- MÜTEŞEBBİS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİMCİ
- MÜTEŞEBBİS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞKEN/GİRİŞİMCİ
- MÜTESEHHİR[Ar. çoğ. MÜTESEHHİRÎN] ile MÜTESE'İL[Ar. < SU'AL]
( Gece uyuyamayıp sabahlayan. İLE Dilenen, dilenci, tesâül eden. )
- MÜTEŞEKKİL[Ar. < ŞEKL] ile MÜTEŞEKKİR[Ar. < ŞÜKR]
( Şekillenmiş, şekillenen, teşekkül etmiş. | Meydana gelmiş, kurulmuş, olmuş, oluşmuş, olma. İLE Teşekkür eden, iyilik bilen, iyiliğe karşı nâzik davranışla. )
- MÜTEŞEMMİL[Ar.] ile MÜTEŞEMMİR[Ar. < ŞEMER]
( İhrâma bürünen, teşemmül eden. İLE İşe hazırlanan, kollarını sıvayan, teşemmür eden. )
- MÜTESERRÎ[Ar.] ile MÜTESERRİ[Ar. < SÜR'AT]
( Odalık edinen, teserrî eden. İLE Hız(sür'at) gösteren, koşan, teserrü eden. )
- MÜTEVÂDD[Ar.] ile MÜTEVÂDİ[Ar.]
( Birbirine sevgi gösteren. İLE Düşmanlığı bırakarak barışan, tevâdu eden. )
- MÜTEVAKKI[Ar. < VAK] ile MÜTEVAKKİ[Ar. < VİKAYE]
( Bekleyen, uman, medet uman, tevakku eden. İLE Kendini gözeten, sakınan, çekinen, tevakkî eden. )
- MÜTEVÂLÎD[Ar. < VÂLİDE] ile MÜTEVÂRİD/E[Ar. < VÜRÛD]
( Birbirinden doğup üreyen. İLE Gelen, tevârüd eden. )
- MÜTEVÂZILIK değil TEVÂZÛ
- MÜTEVELLÎ[Ar. < VELY] ile MÜTEVELLİH[Ar.] ile MÜTEVERRİ[Ar. < VERÂ]
( Birinin yerine geçen. | Bir vakfın yönetimi, kendine verilmiş olan kişi. İLE Hayran olan/olmuş, şaşan/şaşmış, aklı başından giderek sersem ve hayran olan, tevellüh eden. İLE Dinin emrettiği şeylere sımsıkı bağlı kalan. )
- MÜTEVELLİ değil/yerine/= TURGUEGE
- MÜTEZAHHİR[Ar. < ZAHR] ile MÜTEZÂHİR[Ar. < ZUHÛR]
( Karısına, nikâhı bozacak bir söz söyleyen. | Biri tarafından yardım edilen, taraflısı olan. İLE Görünen, çıkan, tezâhür eden. )
- MÜTEZÂVİL[Ar.] ile MÜTEZÂVİR[Ar. çoğ. MÜTEZÂVİRÎN]
( Bir şeyi, bir şeye yaklaştıran, tezâvül eden. | Bir şey ortaya çıkarmaya çalışan. İLE Birbirini ziyaret eden, birbirini gidip gören. )
- MU'TÎ/A[Ar. < TÂAT] ile MU'TÎ[Ar. < ATÂ]
( Boyun eğen, itaat eden. | Bağlı. | Rahat. İLE Veren, îta eden. )
- MUTLAKA ile/ve/değil/yerine/||/<> KUŞKUSUZ
- MUTLU OLABİLMEK ile/ve "TAM OLABİLMEK"
- MUTLU OLMAK:
"HERŞEYİN YOLUNDA OLMASIYLA" değil SORUNLARI, GÖRMEMEZLİKTEN GELEREK
- MUTLULUK ADASI ve/||/<>/< SIRADANLIK DENİZİ
( Mutluluk adasına, sıradanlık denizinden ulaşılır. )
- MUTLULUK "DUYGUSU" değil MUTLULUK
- MUTLULUK:
FİYATI OLANLARLA değil/yerine DEĞERİ OLANLARLA
- MUTLULUK:
GERÇEKLİK ile/ve/değil/yerine/-/||/<> BEKLENTİSİZLİK
- MUTLULUK:
İSTASYON ile/değil/yerine/>< YOLCULUK
- MUTLULUK:
KİŞİDE/MALDA/MAKAMDA değil/yerine AMAÇTA
- MUTLULUK, ...:
"YAŞAM TARZIMIZDA" değil YAŞAMA BAKIŞ TARZIMIZDA
- MUTLU/LUK ve/||/<>/>/< DİNGİN/LİK
- MUTLULUK ile/ve/||/<> DOSTLUK ile/ve/||/<> AŞK
( Birlikte gülebiliyorsak. İLE/VE/||/<> Birlikte ağlayabiliyorsak. İLE/VE/||/<> Birlikte susabiliyorsak. )
- MUTLULUK ile ISTIRAP
( Herkesle paylaşılabilir. İLE Özel ve az kişiyle paylaşılabilir. )
- MUTLULUK ile/ve/||/<>/>/< SÜKÛN
- MUTLULUK ile/ve/> VERİMLİLİK
( HAPPINESS vs./and/> PRODUCTIVITY )
- MUTSUZLUK ya da KAYGILILIK ile/değil/yerine/>< HUZURLULUK
( Geçmişte. YA DA Gelecekte. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Şu anda ve burada/kilerle. )
- MUTSUZLUK MERKEZLERİ ile/ve/değil/yerine/>< MUTLULUK MERKEZLERİ
( 7. SAADET[SÜREKLİ MUTLULUK] MERKEZİ
------------------
6. YÜKSEK BİLİNÇ
5. KOŞULSUZ SEVGİ (BOLLUK)
4. SEVGİ
[mutluluk merkezleri]
ile/ve/değil/yerine/><
[mutsuzluk merkezleri]
3. GÜÇ
2. DUYGU
1. GÜVENLİK [en alt] )
- MUTSUZLUK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< ÇOCUKLUĞUNU KAYBETMİŞ OLMAK
- MUTSUZLUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MUTLULUK
( Sahip olduklarımızı unuttuğumuzdan dolayı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Sahip ol(a)madıklarımıza ulaşmak için. )
( En mutsuz kişi, geçmiş ve/ya da geleceğe (fazla) odaklı olandır. )
- [ne yazık ki]
"MUTSUZ/LUK" ile/ve/||/<>/>/< "UMUTSUZ/LUK"
( Ahlâksızlık. İLE/VE/||/<>/>/< Küfür. )
- [ne yazık ki]
MUTSUZLUK:
"SAHİP OLAMADIKLARIMIZA ULAŞAMADIĞIMIZDAN DOLAYI" değil SAHİP OLDUKLARIMIZI UNUTMAKTAN DOLAYI
- MUTTASIF[< VASF] ile ...
( VASIFLANAN, KENDİNDE BİR HAL, BİR SIFAT, BİR VASIF BULUNAN, İTTİSÂF EDEN )
- MUVAFFAKIYET[< VEFK] ile ...
( ALLAH'IN YARDIMIYLA BAŞARI GÖSTERME | ELE GEÇİRME, BAŞARMA )
- MUVÂFIK[< VEFK] ile/ve/değil/||/<> MUTÂBIK[< TIBK]
( Uygun, yerinde. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Birbirine uyan, uygun. )
- MUVAZAA[Ar.] değil/yerine/= DANIŞIK/LIK
- MUVAZZAF[Ar.] değil/yerine/= GÖREVLİ
( Bir görev ve hizmetle yükümlü olan kişi. | Silahlı Kuvvetler'de çalışan, meslekten subay ve astsubaylarla, askerlik hizmetini yapan erler. )
- MÜVECCEH[Ar. < VECH] ile MÜVECCİH[Ar.]
( Yüzü bir tarafa döndürülmüş, tevcîh edilmiş. | Herkesin teveccüh ettiği, makbul, uygun/münâsip. İLE [mat.] Doğrultman. )
- MÜVEKKEL[Ar. < VEKÂLET] ile MÜVEKKİL/MÜEKKİL[Ar. < VEKÂLET]
( Biri tarafından vekil edilen kişi. İLE Birini, kendine vekil olarak seçen kişi. )
- MÜVELLED[Ar. < VİLÂDET] ile MÜVELLİD[Ar. < VİLÂDET]
( Doğmuş, doğurulmuş, doğma. | Melez, kanı karışık. | Yok iken, sonradan ortaya çıkmış. İLE Doğuran, tevlîd eden. | Doğurtan, doğurtucu, ebe. | [kimya] Ortaya çıkan/çıkaran. )
- MÜVERRİH[< ÎRÂH] ile VAK'A-NÜVÎS[Ar., Fars.]
( Tarih yazan, tarihçi. | Ebced hesabına göre manzûm olarak tarih düşürenler. İLE Tarihi olayları günü gününe kaydeden tarihçi. | Osmanlı'larda devletçe görevlendirilen tarih yazarı. )
- MÜVESSİ'[Ar. < VESÜ ve SAAT] ile MÜVESSİH[Ar.] ile MÜVEZZİ'[Ar. < VEZ | çoğ. MÜVEZZİÎN]
( Genişleten, tevsi eden. İLE Kirleten, tevsîh eden. İLE Dağıtan, tevzi ve taksim eden. | Postacı, posta, mektup, telgraf gibi şeyleri, ev ev dağıtan kişi. | Gazeteci, evlere, gazete dağıtan kişi. )
- MÜXBİR[Azr.] = MUHABİR[Tr.]
- MÜYESSER[Ar. < YÜSR] ile MÜYESSİR[Ar. < YÜSR]
( Kolayı bulunup yapılan, kolay gelen, kolaylıkla olan. İLE Kolayını bulup yapan, kolaylıkla ortaya çıkaran. )
- MUZÂHÎ[Ar. < ZAHY] ile MUZÂHİR/MÜZÂHİR[Ar. < ZAHR]
( Benzeyen, benzeyici. İLE Arka, taraflı çıkan, yardım eden, koruyan, zahîr olan. )
- MUZAHİR[Ar.] değil/yerine/= DESTEKLEYEN, YARDIM EDEN
- MÜZÂRAA[Ar.] ile MÜZÂRAA[Ar.]
( Zira ile satma. [ZİRA: 75-90 santimlik bir uzunluk ölçüsü.] İLE Ekincilik üzerine yapılan işler. | Toprağa, çalışmaya ve kazanca ortak olmak üzere kurulan şirket. )
- MÜZÂYEDE[Ar. < ZİYÂDE] ile/ve/||/<> MÜNÂKAŞA ile/ve/||/<> EMÂNETEN
( Açık artırma. İLE/VE/||/<> Açık eksiltme. İLE/VE/||/<> Kim uygun görülürse. )
- MÜZEHHEB[Ar. < ZEHEB] ile MÜZEHHİB[Ar. < ZEHEB]
( Altın suyuna batırılmış. | Yaldızlanmış. İLE Altın suyuna batıran, tezhipçi, tezhip eden. | Yaldıza batıran, yaldızcı. )
- MÜZEKKÎ[Ar. < ZEKÂT] ile MÜZEKKİR[Ar. < ZİKR]
( Temizleyen, aklayan, tezkiye eden. | Tanıklarını durumunu inceleyerek tanıkların kabul edilebileceğini kanıtlayan. | Cenâze töreninde, tezkiye eden. İLE Andıran, hatıra getiren, zikr ettiren. | Zikr eden, ibâdet eden. )
- MÜZEYYEN[Ar. < ZÎNET | çoğ. MÜZEYYENÂT] ile MÜZEYYİN[Ar. < ZÎNET]
( Süslenmiş, süslü, zînetlendirilmiş. İLE Süsleyen, tezyîn eden. )
- MÜZİK ve/||/<> BEYİN
( )
- MÜZÎL[Ar. < ZEVÂL] ile MÜZİLL[Ar.] ile MÜZİLL[Ar. < ZELLE]
( Yok eden, gideren, izâle eden. İLE Zelil kılan, izlâl eden. İLE Ayak kaydırıcı. | Yanlış yaptıran, yanlış iş gördüren. )
- MÜZZEMMEL[Ar.] ile MÜZZEMMİL[Ar.]
( Giysi içine sarılmış, tezmîl edilmiş. İLE Giysi içine saran, tezmîl eden. )
- NADİR ile/değil TEK
- NÂFİA[Ar.] değil/yerine/= BAYINDIRLIK
( Bir yeri, geliştirip güzelleştirmek için yapılan işlerin tümü. )
- NAHHÂT[Ar.] ile NAHHÂT[Ar.]
( Kereste kesicisi, doğramacı, marangoz, tahta/ağaç oymacısı. İLE Kibirli, gururlu. )
- NAÎB[Ar.] ile NÂİB[Ar. < NEVB| çoğ. NÜVAB]
( Karga ve çirkin sesli kuşların ötüşü. İLE Birinin yerine geçen, vekil. | Kadı vekili. | Kadı, şeriat hükümlerine göre hüküm veren hâkim. | Nöbet bekleyen, nöbetle gelen. )
- NÂİL OLMAK ile/ve/<> LÂYIK OLMAK/OLABİLMEK
- NÂİL[< NEYL] ile ...
( MURADINA EREN, ERMİŞ, ELE GEÇİREN | (OLMAK) ile ABCDEF ( ERİŞMEK )
- NAKALE[Ar.] ile NAKARE[Ar.]
( Haberciler, nakledenler. | Eşyayı bir yerden başka bir yere taşıyanlar. | Bir maddenin geçmesine uygun, elverişli olan şeyler. | Bir kitabı/yazıyı bir dilden başka bir dile çevirenler, aktaranlar. | Elektrik akımını ya da ısıyı ileten maddeler/iletkenler. İLE ... )
- NAKŞ (ETMEK):
HARF[HRF] ile/ve/<> RAKAM[RKM] ile/ve/<> KİTAP/KETEBE[KTB]
( Üçünün de anlamı, "Kazıyarak nakşetmek"tir. )
- NÂLÂN[Fars.] değil/yerine/>< HANDÂN[Fars.]
( İnleyici, inleyen. DEĞİL/YERİNE/>< Gülen, gülücü, güler, sevinçli. )
( "Son Hıçkırık"[Hülya Koçyiğit - Kartal Tibet] filmini de izlemenizi salık veririz. )
- NAMAZ ile/ve/||/<>/< AHLÂK
( [Zorunlu/Farz!] 5 vakit. İLE/VE/||/<>/< 24 saat boyunca, her an. )
- NAMIK KEMAL ve/||/<>/< ABDÜLLÂTİF SUPHİ PAŞA
- NAMZET[Fars.] değil/yerine/= ADAY
- NANKÖR[Fars.]["NAMKÖR" değil!] değil/yerine/= İYİLİKBİLMEZ
- NARSİSİZM:
BİRİNCİL ile/ve/||/<>/> İKİNCİL
- NASFET/NISFET[Ar.] değil/yerine/= HAK VE ADÂLETE UYGUNLUK
- NÂSIH/NASÎH[< NUSH (çoğ. NASÂYİH)] ile ÖĞÜT VEREN, NASÎHAT EDEN | KUŞATMA
- NASIL GÖRDÜĞÜNÜ DEĞİŞTİR ve/<>/> NASIL DEĞİŞTİĞİNİ GÖR
- NASIL GÖRÜNDÜĞÜMÜZ ile NE BİLDİĞİMİZ
( Ne bildiğimizi değiştirir. İLE Nasıl göründüğümüzü değiştirir. )
- NASIL YARARLANIRIM? değil/yerine/>< NASIL YARARLI OLABİLİRİM?
- NÂSİL[Ar. < NESAK] ile NÂSİR[Ar. < NESR] ile NASÎR[Ar. < NASR] ile NASL[Ar. çoğ. NİSÂL, NUSÛL] ile NASR[Ar.]
( Kıl dökücü ilâç. İLE Yayan, saçan. | Düzyazı/nesir yazan. İLE Yardımcı, nusret eden. İLE Ok, kargı, temren gibi şeylerin ucundaki sivri demir. İLE Yardım. | Üstünlük. )
- NASIL? ile NE KADAR?
( HOW? vs. HOW MUCH? )
- NASIP[Ar.] değil/yerine/= ATAMA
- NASİP ile/ve/değil/yerine AZİM
( Nasip bilmeyip, azim biliriz. )
- NASİP ile/ve KISMET
( Bu kurda, bu kuşa, bu da nasip olursa bana. )
(
)
- NASIP ile NASİP
( Atama. İLE Birinin payına düşen şey. | Birinin elde edebildiği, sahip olabildiği şey. | Kısmet, talih, baht. | Günlük kazanç. )
- NÂS(I)R[Ar.] ile YARDIMCI, YARDIM EDEN
( YARDIMCI, YARDIM EDEN )
- NAZ ile/ve NİYAZ (EHLİ OLMAK)
( ... İLE/VE Yalvarma, yakarma. | Dua. | Bazı tarikatlarda, küçüğün, büyüğe yönelik selâm, saygı ve duası. )
- NAZAR ideğil/yerine/>< ÇALIŞMAK
( Nazar etme, ne olur; çalış, senin de olur! )
- NÂZIR ile/||/<> NAİB
( Bakan. İLE/||/<> Vekil, tahtta Sultan olmadığı zaman ya da Sultan'ın çocukluğu sırasında devleti yöneten kişi. )
- NE ARAYACAĞIMIZI BİLMEDEN ile/ve/||/<>/> NE BULACAĞIMIZI BİLMEMEK
- NE ATTIĞIMIZ ve/||/<> NE KATTIĞIMIZ
- [ne] AYNI/LIK ile/ve/değil/yerine/<>/ne de AYRI/LIK
- [ne] EGEMEN/LER ile/ne de/||/<> EZİLEN/LER
- [ne] EMİR ve/ne de ÖĞÜT
( Alma! )
- [ne] EMMEYE ile/ve/||/<>/ne de GÖMMEYE (GELMEK)
- NE HALİN/İZ VARSA GÖR/ÜN! ile/değil/yerine/||/<>/< NE HALİN/İZ VARSA GÜL/ÜN!
( "Gülmek, yaşamın en güzel eylemidir! Sizi bundan alıkoyan her ne varsa on(lar)dan vazgeçin!" )
- [ne] İNCİNME ile/ve/||/<>/ne de GÜCENME
- NE İSTEDİĞİMİ/Zİ BİLMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NEYE GEREKSİNİMİM/İZ OLDUĞUNU BİLMEK
( Herkes "bilir". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bazıları bilir. )
- [ne] İSTEMEK ne de DAYATMAK
- NE KADAR SEVDİĞİNİZ ve/+/||/<> NE KADAR NAZİK YAŞADIĞINIZ ve/+/||/<> NASIL, ZARÂFETLE VAZGEÇEBİLDİĞİNİZ
- [ne] KARDAŞ, [ne de] ARKADAŞ ile/değil/sadece HALDAŞ
( Sükût kıvâmındaki çığlığı, ne kardaş, ne de arkadaş; sadece hâldaş olanlar duyar. )
- [ne] KÖY ne de KASABA (OLAMAMAK)
- NE OLDUM! ile/değil/yerine NE OLACAĞIM?
- NE OLMALI? ile/değil NE OLSA GEREK?
- NE ÖLÜMDEN KORKMAK ... ile/ve/||/<> NE DE DÜŞÜNMEK, ÖLÜMÜ
- [ne] "VARLIĞA YERİNİRİM" ne de "YOKLUĞA ERİNİRİM"
( Ancak, yokluğu birebir, kendin deneyimle(yebil)dikten sonra söyleyebilirsin/söylemelisin! )
- NE YAPACAĞINI BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/> BİLDİĞİNİ, YAPMAK/UYGULAMAK
- NE YAPACAĞINI BİLMEK
ile/ve/değil/yerine/<
NE YAPMAYABİLECEĞİNİ/YAPMAYACAĞINI! BİLMEK !!!
( Ne yapman gerektiğinden çok, önce ne yapmaman gerekiğini bil, yeter. Çoğu zaman ne yapman gerektiğini bilemeyebilirsin, fakat ne yapmaman gerektiğini her zaman çok iyi bilebilirsin. )
( İsabet ve kesinlik tutturulamayabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/< İsabet ve kesinlik üzerinedir, kolaylıkla sağlanabilir, tamamen uzlaşımsal ortak bir hareket noktası sunabilir. )
( Kendini gerçekleştirmiş, saygın ve önemli birine sormuşlar:
Nasıl bu noktaya geldiniz?
Yakınlarında bulunan bir kişiyi göstererek, herşeyi ondan öğrendiğini söylemiş.
Çevresindekiler hayret içinde ve inanamayarak demişler ki:
Nasıl olur? O işaret ettiğiniz kişi, her türlü, düzenbazlığı, yalanı, rezilliği yapan biridir.
Yanıt: Heh işte!
O ne yaptıysa ben yapmadım! )
( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA!
Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )
( Irmağın derinliği, iki ayakla birden ölçülmez! )
( Bilme sanatı, neyi gözardı edeceğini bilmektir. )
( )
( [not] TO KNOW, WHAT TO DO vs./and/but TO KNOW, WHAT, NOT TO DO
TO KNOW, WHAT, NOT TO DO instead of TO KNOW, WHAT TO DO )
- NE YAPARSAK/YAZARSAK YAPALIM/YAZALIM,
HİÇBİR KONUDA:
ACELE ETME(YELİM)! ve/||/<>/> ÖZEN GÖSTER(ELİM)!
( )
- NE YAPMAYABİLECEĞİNİ BİLMELİ!
( Kendini gerçekleştirmiş, saygın ve önemli birine sormuşlar:
Nasıl bu noktaya geldiniz?
Yakınlarında bulunan bir kişiyi göstererek, herşeyi ondan öğrendiğini söylemiş.
Çevresindekiler hayret içinde ve inanamayarak demişler ki:
Nasıl olur? O işaret ettiğiniz kişi, her türlü, düzenbazlığı, yalanı, rezilliği yapan biridir.
Yanıt: Heh işte!
O ne yaptıysa ben yapmadım! )
- NE YAZIK Kİ/MAALESEF ... ile/değil/yerine/>< ÇOK ŞÜKÜR (Kİ) ...
- [ne] "YERELCİLİK" ne de SALT "EVRENSELCİLİK"
- NEBÎ[Ar. < NEBE | çoğ. ENBİYÂ] ile NEBÎH[Ar.]
( Haberci. | Peygamber. İLE Ünlü, onurlu/şerefli. )
- NEBÎ ve/||/<> PÎR ve/||/<> VELÎ
ve/||/<>
EDEB ve/||/<> AHLÂK ve/||/<> ZANAAT
- NECÂT değil/yerine/= KURTULMA, KURTULUŞ
- NEDEN OLMA ile/ve/değil/yerine/||/<> ZEMİN HAZIRLAMA
- NEDEN ile/ve/||/<> AMAÇ
- NEDEN ile/ve/||/<>/> NEDEN ÖBEĞİ/GRUBU
- ... NEDENİYLE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ... GEREĞİNCE
- NEDİM/E[Ar.] ile/ve/||/<> SAĞDIÇ
( Sohbet erbabı. | Yardımcı kadın. | Düğünde, geline kılavuzluk eden kişi. İLE/VE/||/<> Düğünde, gelin ya da damada/güveye kılavuzluk eden kişi. )
- NEFES ile ...
( SOLUK | SOLUK ALACAK KADAR GEÇEN ZAMAN, AN | BEKTÂŞÎ İLÂHİLERİ | MÂNEN YARDIM ETMEK )
- NEFS TERBİYELERİ/AYDINLANMA
(İŞRÂK/ENLIGHTENMENT)/İLİMDE GELİŞME ÖNKOŞULLARI
(EN AZ ÜÇÜ UYGULANMALI)
( * GILLET-İ TAAM(AZ YEMEK)[Az yemek, az uyumaktan daha önemlidir.]
* GILLET-İ MENÂM(AZ UYKU)
* GILLET-İ KELÂM(AZ KONUŞMA)
* UZLET-İ ANİL ENAM(HALKTAN UZAKLAŞMA)
* ZİKR-İ MÜDAM(ZİKİRDE DAİM OLMA)
* FİKR-İ TAMAM(DÜŞÜNCEYİ OLGUNLAŞTIRMA) )
( Hakikati arayın, bulmak için de nefsinizi öldürün! )
( Nefsin beraat ettiremeyeceği suç yoktur. [Yani dikkat etmek ve nefse kanmamak gerekir! )
- NEFS ile/ve/<> VİCDAN
( Öğretmeni ol! İLE/VE/<> Öğrencisi ol! )
- NEFSİN:
ESİRİ ile/değil/yerine EMİRİ
- NEFSİNİ:
"SİLEN" değil/yerine/>< BİLEN
- [ne yazık ki]
NE KADAR, KENDİMİZİ "DÜŞÜNÜYORSAK" ile/ve/||/<>/> O KADAR, İŞTEN/SORUMLULUKTAN KAÇMAK/ÇALMAK
- NELER DOĞAR ve/||/<>/< GÜN DOĞMADAN
( Gün doğmadan, neler doğar. )
- NE-LİK ile/ve NİTELİK ile/ve İLİŞKİLERİ
- NE'LİK(SİZ) ile/ve NİTELİK(SİZ)
- [ne yazık ki]
| NEPOTİZM[< NEPHEW] ile/ve/||/<> KRONİZM[< CRONY] |
ile/ve/||/<>
TRİBALİZM
( | Akraba/"yeğen" kayırmacılığı. İLE/VE/||/<> Uzun süren arkadaşlık, hemşehricilik kayırmacılığı. | İLE/VE/||/<> Aşiretçilik/kabilecilik. )
- NEREDE ÇOKLUK, ORADA BOKLUK ile/ve/değil/yerine NEREDE HAREKET, ORADA BEREKET
- NEREDEN GELDİĞİNİ:
BİLMEYEN ile/değil/yerine/>< BİLEN
( [nereye gideceğini] Bilmez. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilir. )
- NEREDE/NE ZAMAN/NASIL:
"DÜŞTÜĞÜMÜZ" değil "SENDELEDİĞİMİZ"
- NEŞE ve/||/<> COŞKU
- NEŞE ve/<>/< GÜVEN
- NEŞE ile MUTLULUK
( İçten neşe, şans getirir. )
( Hesaplanmış neşe barış getirmez! )
( JOY vs. HAPPINESS )
- NEŞE ve SAMİMİYET
( Samimiyet, başlıca bir gereksinimdir. )
( Intimacy is essential need. )
( JOY and SINCERE | INTIMACY )
- NEŞ'ET ve/||/<>/> TEKVÎN ve/||/<>/> TAHDÎD ve/||/<>/> İNTİŞÂR ve/||/<>/> İSTİKRÂR
- NESNE/MADDE BAĞIMLI/LIĞI ile/ve/||/<> DAVRANIŞSAL BAĞIMLI/LIK
- NESNE İKİLİĞİ ile HAREKET İKİLİĞİ
- NESNE ile/ve/<> HAREKET
( OBJECT vs./and/<> MOVEMENT )
- NESNE/LER ile/ve/||/<>/> KİŞİ/LER
( Aldığın yere bırakılmalı. İLE/VE/||/<>/> Hak ettiği yerde bırakılmalı/tutulmalı. )
- NESNEL/LİK ile/ve/||/<>/> İKNA EDİCİ/LİK
- [ne yazık ki]
[ne] "SÖZ DİNLEMEK" ile/ve/ne de/||/<>/< RİCÂ TANIMAK
- NETLEŞTİRME ile/ve/değil/||/<>/< AYRIŞTIRMA
- NEVEND[Ar. < NÜVEB][Fars.] ile LEVEND[LEVENDÂN][Fars.]
( Hızlı giden at. | Postacı, atlı postacı. İLE Yeniçeri devrinde deniz erlerine verilen bir ad. | Zamanında, Venedik'lilerin, doğu bölgelerinden, maaşla topladıkları deniz askeri. | Tembel. | Ayyaş, içkici. | Zampara. | Kabadayı. | Hizmetçi, gündelikçi, çırak. | Namussuz kadın. | İbne. [Türkçe'de kullanılan anlamlar, Farsça'da yoktur!] )
- NEY ile GİRİFT[Fars.]
( ... İLE Birbirinin içine girip karışmış, girişik, çapraşık. | [eski güzel yazı sanatında] Boş yer bırakmayacak biçimde, iç içe istif edilmiş yazı. | Türk müziğinde kullanılmış, neye benzeyen bir çalgı. )
- [ne yazık ki]
DÜŞÜLEN YALNIZLIK ile/ve/değil/yerine YEĞLENİLEN YALNIZLIK
( Çürütür/eritir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Olgunlaştırır/geliştirir. )
- [ne yazık ki]
İNDİRGEMEK ile/ve/ya da/||/<>/>< REDDETMEK / YOK SAYMAK
( Üçünü de yapmadan düşünmek ve hareket etmek gerekmektedir. )
- NEYİ KAYBETTİK? değil/yerine BAŞKALARI, BİR ŞEYLERİ İNŞÂ ETTİ, ETMEYE DEVAM EDİYOR
( )
- [ne yazık ki]
NEYİ
BÖLÜŞEMİYORUZ? ve/||/<> NİYE DÖVÜŞÜYORUZ?
( Hiçbir mal, bizim değil! VE/||/<> Hiçbir can, bizim değil! )
- NEZÂFET ile/ve/||/<> NEZÂHET[< NEZH(NEZİH)] ile/ve/||/<> NEZÂKET[Farsça NÂZİK'ten, Arapça kalıbına yakıştırılarak]
( Temizlik, paklık. İLE/VE/||/<> Ahlâk temizliği. | İncelik. İLE/VE/||/<> Kişilere saygılı ve incelikle davranma. )
- NEZÂFET ile TEMİZLİK, PÂKLIK | TAM SAĞLIK VE SELÂMET
( TEMİZLİK, PÂKLIK | TAM SAĞLIK VE SELÂMET )
- NEZÂHET[< NEZH(NEZİH)] ve/||/<> RİKKAT
( Ahlâk temizliği. | İncelik. VE/||/<> İncelik. | Merhamet, acıma. )
- NEZÂKET >< AZÂMET
( Nezâket, azâmetten korkar. )
- NEZÂKET ile/ve/||/<> ZARÂFET ile/ve/||/<> MELÂHAT ile/ve/||/<> LETÂFET
( Nefsi, kötü ve yerilmiş huylardan arındırmak. İLE/VE/||/<> Aklı, kötü düşüncelerden, kuruntu/vehm ve kuşku/şüphe/zanlardan arındırmak. İLE/VE/||/<> Kalbe ait bâtınî arınma. İLE/VE/||/<> Hakk'tan başkasına bakmaktan arınmak. )
- NEZAKETSİZ/LİK değil/yerine/= KABA/LIK
- NEZİH (OLMAK) ile/değil MÜSTERİH (OLMAK)
- NİCELİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NİTELİK
( Bölünebilir olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bölünemez olan. )
( Altın, altınlık niceliğinde, altınlık niteliklerini barındırır. )
( ARITHMOS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< EIDOS )
( [not] QUANTITY vs./and QUALITY
QUALITY instead of QUANTITY )
- NİCELİKSEL VAROLAN ile/ve/değil/||/<> NİTELİKSEL VAROLAN
( Cansızlar, bitkiler ve hayvanlar. İLE/VE/DEĞİL/||/<> İnsan. )
- NİFÂK ve/>< TEDBİRÂT
- NİGÂH-BÂN değil/yerine/= GÖZCÜ, BEKÇİ
- ...'NIN ...:
"BİTECEĞİ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÜRMEYEBİLECEĞİ
- ..., ...'NIN:
"GÖSTERİSİ" değil GÖSTERGESİ
- ...'NIN "İSTEDİĞİ" / "BEKLEDİĞİ" ile/değil/yerine/>< DAVET ETTİĞİ
- ...'NIN:
"MUTFAĞI" ile/ve/||/<> "ARKA SOKAKLAR"
- ...'NIN:
"ONURU" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLURU
- ...NIN:
"ÜRÜNÜLER" değil ÜRÜNLERİ
- NİSPET ile GÖRELİLİK/İZÂFET
( Bir değişkenin bir sabite oranı. İLE İki değişkenin birbirine bağlı oranı. )
( Birinin değişkenliğinde. İLE İkisinin de değişkenliğinde. )
( RATIO vs. RELATIVITY )
- NİSYAN ile GAFLET
( Kendi muhtaç himmete, bir dede
Nerede kaldı, gayrıya himmet ede )
- NİTELİK ile/ve ANLAM
- NİTELİK ile AYIRT EDİCİ NİTELİK
( QUALITY vs. TRAIT )
- NİTELİK ile/ve DENGE
( QUALITY vs./and BALANCE )
- NİTELİK ile/ve DERİNLİK
( QUALITY vs./and DEPTH )
- NİTELİK ile/ve DOZ
( QUALITY vs./ve DOSE )
- NİTELİK ve/<>/> FELSEFE
- NİTELİK ile/ve GEÇERLİLİK
( QUALITY vs./and VALIDITY )
- NİTELİK ile/ve İKİLİ NİTELİK
( QUALITY vs. COUPLE/DOUBLE QUALITY )
- NİTELİK ile KAPASİTE
( QUALITY vs. CAPACITY )
- NİTELİK ile/ve/değil KENDİLİK
( Sıfat. İLE/VE/DEĞİL Ad. )
( Siz, sadece kendinizsinizdir. )
( Adjective. VS./AND Name. )
( [not] QUALITY vs./and/but SELF )
- NİTELİK = KEYFİYET = QUALITY[İng.] = QUALITÉ[Fr.] = QUALITÄT, BESCHAFFENHEIT[Alm.] = QUALITAS[Lat.] = POIOTES[Yun.] = CALIDAD[İsp.]
- NİTELİK ile/ve KUDRET
( QUALITY vs./and CAPABLE )
- NİTELİK NİCELİK
( QUALITY
QUANTITY )
- NİCELİK ile/ve/||/<>/> NİTELİK ile/ve/||/<>/> ÖLÇÜ
( Bölünebilir olan. İLE/VE/||/<>/> Bölünemez olan. İLE/VE/||/<>/> ... )
( "Kaç?" sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> "Nasıl?"[Ne asıl? < KEYFE] sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> ... )
( Nicelik olmadan, nitelik olmaz! Nitelik olmadan da nicelik! )
( Altın, altınlık niceliğinde, altınlık niteliklerini barındırır. )
( QUANTITY vs./and/||/<>/> QUALITY vs./and/||/<>/> MODERATION )
( ... ile/ve/||/<>/> GUNA ile/ve/||/<>/> ... )
( KEMMİYET ile/ve/||/<>/> KEYFİYET ile/ve/||/<>/> MİYAR )
- NİTELİK ile ÖZELLİK
( QUALITY vs. FEATURE )
- NİTELİK ile SINIR
( QUALITY vs. BOUNDARY )
( ... ile JIANGJIE )
- NİTELİK ile SIRADÜZEN
( QUALITY vs. HIERARCHY )
- NİTELİK/LER ile/ve BOYUT
( QUALITY vs./and DIMENSION )
- Nitelikli soru sorabilmek için DİNLE!!!
- Nitelikli soru sorabilmek için SUS!!!
- Nitelikli soru sorarak KONUŞ!!!
- NİTELİKLİ/KAPSAMLI YANIT ve/||/<>/>/< NİTELİKLİ SORU
- NİTELİKLİ YAŞAM İÇİN ...:
YARISI ile/ve/||/<> 2 KATI ile/ve/||/<> 3 KATI :) :) :) ile/ve/||/<> SINIRSIZ ve KOŞULSUZ
( Yemeğin. İLE/VE/||/<> Yürüyüş. İLE/VE/||/<> Gülüş. :) İLE/VE/||/<> Saygı ve Sevgi. )
- NİTELİKLİ ile NİTELİKSEL
- NİTELİKLİ ile/ve/<>/değil SEÇKİN
( [not] QUALIFIED vs./and/<>/but DISTINGUISHED )
- NİYE KONUŞUYORUZ? değil NEYİ KONUŞUYORUZ?
( Konuşmak/konuşabilmek esas ve önceliklidir. Bazı şeyler gerçekleşmeden, olumsuzlukları ve yetersizliklerin yaşanmasına fırsat vermemek üzere, konuşabilmek, doğadaki en güçlü ve olanaklı yetimizdir. Konuşmanın, "niye"si, "gereksizliği" vs. olmaz! )
- NİYET:
YOKSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VARSA
( "Bahane/mazeret", çoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hiçbir bahane/mazeret, yoktur. )
- NİYET ile/ve/||/<>/> DİYET
- NİYET ile/ve EYLEM
( Eylem, içtenliğin kanıtıdır. )
( INTENTION vs./and ACTION )
- NİYET ve/||/<> GAYRET ve/||/<> DİRÂYET[YETENEK]
- NİYET ve/> GİRİŞİM
- NİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HEDEF
- NİYET ile/ve/||/<> İZLENİM
- NİYET ve/||/<>/> KARAR ve/||/<>/> UYGULAMA
( INTENTION and/||/<>/> DECISION and/||/<>/> APPLICATION )
- NİYET ve/||/<>/< MECÂL
- NİYET ve/||/<> NAZAR ve/||/<> MÂNÂ-İ HARF ve/||/<> MÂNÂ-İ İSİM
- NİYET ile/ve/<> YÖNELİM/EĞİLİM/MEYL
- NİYET ve/||/<> YÖNELİM ve/||/<> BAĞLILIKLAR ve/||/<> YATKINLIKLAR
- NİYET ile/ve/<> YÖNTEM
- NİYETSİZLİK ile/değil/yerine AKSAKLIK
- NÖBET[Ar.] değil/yerine/= KEŞİK
- NÖBET ile/ve/değil/yerine MESAİ
- NÖBETÇİ / BEKÇİ
- NÖKER ile HİZMETÇİ, HİZMETKÂR
- NOKTALAMA ile/ve/||/<> HAREKE
( Latin abecesinde. İLE/VE/||/<> Arap abecesinde. )
( İnsanlık, bir gün...
(,) Virgülü kaybetti:
Söyledikleri, birbirine karıştı.
(.) Noktayı kaybetti:
Düşünceleri, uzayıp gitti. Ayıramadı onları.
(!) Ünlem işaretini kaybetti bir gün de:
Sevincini, öfkesini, tüm duygularını kaybetti.
(?) Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.
(:) İki noktayı kaybetti başka bir gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.
Yaşamının sonuna geldiğinde...
Elinde sadece (") tırnak işareti kalmıştı...
“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."
Alex Kanevsky )
- KÂTİB-İ ÂDİL/NOTER[Fr. < NOTAIRE] ile/ve/||/<> HAKEM
- NOTER/LİK değil/yerine/= ONAYCI/ONAYMAN/ONAYTAY
- NÖTR ile SAYDAM
- NÜANS ile ...
( Resim sanatındaki renk derecesi. )
- NÜANS ile FARK
- NÜFÛZ ile/ve/||/<> DUHUL
- NUR ve/||/<> HİDÂYET(KILAVUZLAMA)
( Tevrat'ta. / İncil'de. / Kur'ân-ı Kerîm'de. / Kişide. )
( PHILO ve/||/<> SOPHOS )
- NUR ile/ve/<> ŞEFKÂT
( İlâhî sevgi. İLE/VE/<> ... )
- NURLANMIŞ ve/||/<> ONURLANMIŞ
( Şehit. VE/||/<> Gazi. )
- OBJEKTİF değil/yerine/= NESNEL
- ÖÇ ile/ve/||/<> ÖD
( Acı, öfke. İLE/VE/||/<> Öd, safra. )
- ODAKLANMA ile/ve ADANMA
( FOCUSING vs./and TO BE DEVOTED )
- ODAK/LANMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNCELİK/LENDİRME
- ODAK(LANMAK İÇİN):
OKU ile/ve/||/<>/> DÜŞÜN ile/ve/||/<>/> ANLA ile/ve/||/<>/> KONUŞ
- ÖDEME ile CEREME/CERİME
( ... İLE Başkası tarafından yapılan ya da kaza sonucu ortaya çıkan zararı ödeme. )
- ÖDEŞMEK ile/ve/<> BOY ÖLÇÜŞMEK
- ÖDEV ile/değil/yerine ERDEM
( "Yükleme." İLE/DEĞİL/YERİNE "Yüklenme." )