Y ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 33.765 başlık/FaRk ile birlikte,
33.765 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(74/136)
- KOMA ile/<>/> "BİTKİSEL" "YAŞAM"/DURUM ile/<>/> KİLİT DURUM
( COMA vs./||/<>/> VEGETATIVE STATE )
- KOMA[Fr. < COMA] ile KOMA[Yun.]
( Bazı sayrılıklar, yaralanmalar, zehirlenmeler sırasında görülen anlama, duyma ve devimin tamamen ya da az çok kaybolmasıyla beliren bilinç kaybı durumu, bilinç yitimi. İLE Eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilebilecek en küçük aralık. )
- KOMANDİT[Fr. < COMMANDITE] ile KOMANDİTE[Fr. < COMMANDITE] ile KOMANDİTER[Fr. < COMMANDITAIRE]
( Yalnızca konulan sermaye kadar sorumluluğu olan ortaklık biçimi. İLE Komandit şirkette sınırsız sorumlu olan ortak. İLE Komandit şirkette ancak kendi koyduğu para kadar sorumlu olan ortak. )
- KOMBİ (HERMETİK) ile/değil/yerine YOĞUŞMALI KOMBİ
( Küçük alanlarda. İLE/DEĞİL/YERİNE Büyük alanlarda. )
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha verimlidir. )
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha çevrecidir. )
- KOMBİNA[Fr. < COMBINAT] ile KOMBİNE[Fr. < COMBINE]
( Birkaç sanayi kuruluşunun tek yönetimde birleşmesi: İLE Toplu. | Bir spor dalında değişik türdeki yarışmaların sonuçlarına göre birleştirilmiş derecelendirme, toplam puana göre değerlendirme. )
- KOMBİNEZON[Fr. COMBINAISON]/KOMBİNASYON[İng. COMBINATION] ile/değil/yerine/= DÜZENLEME | BİRLEŞTİRME
( Kadınların giydikleri kısa ve kolsuz iç çamaşırı. İLE/DEĞİL/YERİNE/= Bir işi başarıya ulaştırmak için alınan önlemler, düzenleme. | Birleştirme. )
- KÖMÇÜ/KÖMÜÇ ile KÖMEÇ ile KÖMİÇE
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Gömü, define. İLE Küllerin içine gömülerek pişirilen yassı ekmek. İLE Sivrisinek. )
- KOMEDİ[İng. < COMEDY] değil/yerine/= GÜLDÜRÜ
- KOMENSALİZM ile/||/<> MUTUALİZM
( Komensalizm tek yarar İLE mutualizm karşılıklı yarardır )
( Formül: +/0 İLE +/+ )
- KOMENSALİZM ile/||/<> PARAZİTİZM
( Komensalizmde bir tür yarar diğeri etkilenmezken İLE parazitizmde bir tür yarar diğeri zarar görür )
( Formül: Simbiyotik ilişki )
- KOMİ[Fr. < COMMIS] ile/ve/||/<>/> GARSON[Fr. < GARÇON]
( Otel, pansiyon vb. yerlerde çalışan hizmetli. | Lokantalarda garson yardımcısı. İLE/VE/||/<>/> Lokanta, pastane vb. yerlerde müşterilere hizmet eden çalışan. )
- KOMİK ile/ve/değil "İNANILMAZ"
- KOMİK ile/ve/değil/||/<>/> SAÇMA
- KOMİK ile/ve/değil/||/<>/> YAZIK
- KOMİSYON ile !RÜŞVET
( COMMISION vs. BRIBE )
- KOMİTA[Lat./Sırpça] ile KOMİTE[Fr. < ]
( Siyasi bir amaca ulaşmak için silah kullanan gizli topluluk. İLE Alt kurul. )
- KOMMENSALİZM ile/||/<> AMENSALİZM
( Kommensalizm +/0 tek fayda zarar yok İLE amensalizm 0/- tek zarar. )
( Formül: Neutral benefit İLE neutral harm )
- KOMPAKT/COMPACT[İng.] değil/yerine/= SIKI | YOĞUN
- KOMPAKT UZAY ile/||/<> HAUSDORFF UZAYI
( Kompakt her açık örtüden sonlu alt örtü, Hausdorff farklı noktalar ayrılabilir )
( Formül: Heine-Borel teoremi İLE T₂ ayırma aksiyomu )
- KOMPAKT ile/||/<> BAĞLI
( Kompakt her açık örtüden sonlu alt örtü İLE bağlı iki açık ayrık yok. )
( Formül: Cover İLE separation )
- KOMPAKT ile/||/<> NON-KOMPAKT
( Kompakt kümeler kapalı ve sınırlı İLE non-kompakt kümeler bu özelliklerden birini taşımaz )
( Heine tarafından 1872 yılında keşfedildi/formüle edildi. (Ülke: Bilinmiyor) (Alan: matematik) )
- KOMPANSE/COMPENSATED[İng.] değil/yerine/= ÖDÜNLENMİŞ | DENGELENMİŞ
- KOMPETAN[Fr./İng. < COMPETENT]["KOMPEDAN" değil!] değil/yerine/= UZMAN, YETKİN
- KOMPETİTİF İNHİBİSYON ile/||/<> NON-KOMPETİTİF
( Kompetitif aktif bölge yarışma, non-kompetitif başka bölge. )
( Formül: Km artar İLE Vmax azalır )
- KOMPLE ile KOMPLO
- KOMPLEKS ile KARMAŞA/KARMAŞIK
- KOMPLEKS/COMPLEX[İng.] değil/yerine/= KARMAŞIK | BİRLEŞİM | KARMAŞA
- KOMPLEKS ile RAFİNE
- KOMPLEKS ile/||/<> SAYI
( Kompleks sayıların sistematik kullanımı )
( Rafael Bombelli tarafından 1572 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1526-1572) (Ülke: İtalya) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Karmaşık sayılar) )
- KOMPLEKSİTE/COMPLEXITY[İng.] değil/yerine/= KARMAŞIKLIK
- KOMPLİKASYON/İHTİLAT değil/yerine/= KARMAŞIKLIK
- KOMPLİKE[Fr. < COMPLIQUE] yerine KARMAŞIK
- KOMPLİMAN[Fr. < COMPLIMENT]/İLTİFAT[Ar.] değil/yerine/= İNCELİK
( Gönül okşayıcı, hoşa giden söz. | Koltuklama. )
- KOMPLO TEORİSİ ile/değil/yerine TEORİ/KURAM
( [düşük/yüksek olasılıklı] Akıl hastalığı içinde. İLE/DEĞİL/YERİNE Akıl[felsefe/bilim/sanat] ile. )
- KOMPLO/TERTİP[Ar.] değil/yerine/= KURMACA
- KOMPOZİT/COMPOSITE[İng.] değil/yerine/= BİLEŞİK
- KOMPRADOR[Fr. < COMPRADOR] değil/yerine/= İŞBİRLİKÇİ
- KOMŞU, KOMŞUNUN KÜLÜNE (BİLE) MUHTAÇTIR değil KOMŞU, KOMŞUNUN 'KÜLL'ÜNE MUHTAÇTIR
( Komşu, komşunun her şeyine muhtaçtır. "Kül"(Küllî, Külliyat), "hepsi, her, tamamı" gibi anlamlarda kullanılır. Eğer yanan şeyden arta kalan anlatılmak istenirse, "bile"(... külüne bile ...) eklenerek kullanılabilir. )
- KOMŞU değil KONŞU
- KOMŞUDA PİŞER ve/||/<>/> BİZE DE DÜŞER
- KOMÜNİZM = COMMUNISM[İng.] = COMMUNISME[Fr.] = KOMMUNISMUS[Alm.] = COMMUNIS:ORTAK[Lat.] = COMUNISMO[İsp.]
- KÖMÜR ile KOK[İng. < COKE] ile SÖMİKOK[Fr.]
( Karbonlu nesnelerin kapalı ve havasız yerlerde için için yanmasından ya da çok uzun süre derin toprak katmanları altında kalıp birtakım kimyasal değişmelere uğramasından oluşan, siyah renkli, bitkisel kaynaklı, içinde yüksek oranda karbon bulunan katı yakıt. İLE Maden kömürünün damıtılmasıyla elde edilen, birleşiminde kömürden çok daha az oranda uçucu nesne bulunan katı yakıt, kok kömürü. İLE Taşkömürünü çok yüksek olmayan sıcaklıkta [500-600 °C'de] damıtarak elde edilen kömür. )
- KÖMÜR değil/yerine/>< ÖMÜR
( Kömür gibi bir hiç uğruna, yüzlerce güzelim kömür gözlümüzün, gözlerinin pırıltılarını ve gölgelerini kalbimizde yaşatmaya devam edeceğiz!
Bir şeylerin ihtirası yüzünden, ölmeden önce ölemeyip işçilerin ölmesine göz yumabilenler içinse, ne desek az, ne desek çok olacağından ve onların da sonlarının, gölgeleriyle ortada olduğunu anımsamamız, belki bir nebze daha teselli olabilir ümidiyle...
:( ((((
" 'Küçük' bireylerin, gölgeleri büyüdükçe, güneş, batıyor demektir."
)
- KÖMÜRCÜ BEND (TOPUZ BENDİ) :
( Belgrad Ormanı içindedir. Padişah II. Osman'ın fermanı ile 1620 yılında inşâ edilmiştir. Belgrad Deresi üzerinde yer alan bu bent 10 m yükseklikte olup, 70.000 m³ hazne kapasitesine sahiptir. Kömürcü bent aynı zamanda alabalık balık üretimi içinde kullanılmaktadır. Pikniğe gelenler bu bentte balık avlayabilmektedir. )
- KON(N)EKTÖR[Fr. < CONNECTEUR] değil/yerine/= BAĞLAYICI
( Demir yollarında fren kumanda kollarını dingilin üzerine bağlayan ve iki ucunda da kumanda kolunun girmesine uygun deliği bulunan parça ya da düzen. )
- KÖN ile KÖNÇÜK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( İnsan ve at derisi. İLE Yaka. )
- KONAK ile/ve KÂŞÂNE
- KONAK ile KONAK ile Konak
( Büyük ve gösterişli ev. | Vali, kaymakam gibi yüksek dereceli devlet görevlilerinin resmî konutu. | Konakçı. | Araçla bir günde alınan yol. | Yolculukta geceyi geçirmek için inilen, konaklanılan yer. İLE Kundak çocuklarının başlarında görülen kepek tabakası. | Gözde oluşan ince tabaka. İLE İzmir iline bağlı ilçelerden biri. )
- KONAKLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BARINMA
- KONAR GÖÇER/LİK ile/ve/||/<> YÜZER GEZER/LİK
- KONAR ile/değil KONUR
- KONDİSYON[Fr./ing. < CONDITION]/ŞART[Ar.] değil/yerine/= KOŞUL
- KONDO İLE RKKY İLE DOUBLE EXCHANGE ile/||/<> MANYETİK ETKİLEŞİMLER
( Malzemelerdeki manyetik mekanizmalar. )
( Formül: TK ~ exp(-1/Jρ) )
- KONDRİKTHYES ile/||/<> OSTEİKTHYES
( Kondrikthyes kıkırdak balık İLE osteikthyes kemik balık. )
( Formül: Cartilage İLE bone fish )
- KONDUKTOMETRİK SENSÖR ile/||/<> POTANSİOMETRİK SENSÖR
( Konduktometrik sensör elektrik iletkenlik değişimini ölçerken İLE potansiometrik sensör potansiyel farkı ölçer )
( Formül: σ = 1/R )
- KONDÜKTÖR ile/||/<> İZOLATÖR
( Kondüktörler elektriği iletirken, izolatörler elektriği iletmez )
( Faraday tarafından 1833 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1791-1867) (Ülke: İngiltere) (Alan: Fizik, Kimya) (Önemli katkıları: Elektromanyetik indüksiyon, elektroliz) )
- KONDURAMAMAK ile/ve/||/<> YAKIŞTIRAMAMAK
- KONFERANS[Fr./İng. < CONFERENCE] değil/yerine/= KONUŞMA/KONUŞTAY
- KONFOR ALANI ile/değil/ne yazık ki "KAYGI/KORKU" ALANI
- KONFOR "ZİNCİRİNİ":
"KORUMAK/SÜRDÜRMEK" ile KIRMAK
- KONFOR[İng. < COMFORT] değil/yerine/= GÖNENCE
- KONFOR ile MUTLULUK
- KONFORMER İLE KONFİGÜRASYON İLE KONSTİTÜSYON ile/||/<> İZOMERİ TÜRLERİ
( Moleküllerin farklı düzenleme biçimleri. )
( Formül: ΔE = RT ln K )
- KONGLOMERA[Fr. < CONGLOMERAT] değil/yerine/= YIĞIŞIM
- KONGRE[Fr./İng. < CONGRES] ile KONKRE[Fr. < CONCRET]
( Çeşitli ülkelerden yöneticilerin, elçilerin, delegelerin katılmasıyla yapılan toplantı. | Kurultay. | Amerika Birleşik Devletleri'nde Temsilciler Meclisi ile Senatonun bir aradayken aldıkları ad. İLE Somut. )
- KONGRE[Fr. < CONGRES] değil/yerine/= KURULTAY
- KONİK/CONIC değil/yerine/= SÜĞÜRÜ
- KONİKLER:
ELİPS[Fr. < Yun.]/İHLÎCÎ[Ar.] ile PARABOL[Fr. < Yun.] ile HİPERBOL[Yun.]
( [yörüngelerde][dış merkezlik] 0-1 arasındaysa. İLE 1 ise. İLE 1'den büyük ise.
[dış merkezlik(eccentricity): Odak uzaklığının, yarı-büyük eksene bölünmesi.] )
( Tüm noktalarının, odak denilen, belirli iki ayrı noktaya olan uzaklıklarının toplamı birbirine denk olan eğri. İLE Bir düzlemin, odak denilen sabit bir noktadan ve doğrultman denilen sabit bir doğrudan, eşit uzaklıktaki noktalarının geometrik yeri. İLE Bir düzlemin, odak denilen durağan iki noktaya uzaklıkları değişmeyen noktaların geometrik yeri olan eğri. )
( Uzay bilgisi ve araştırmalarının başlangıcı olan, koni kesitleri buluşuyla ünlenen ve Perge'li olan matematikçi Apollonius'a, "Geometrinin Altın Çağının Son Temsilcisi" unvanı verilmiştir.[Koni kesitleri üzerine 8 ciltlik bir kitap yazmıştır.][Ancak ilk dört cildinin kopyaları günümüze kadar gelebilmiştir.][Bergama kralına ithaf ettiği son dört cildin 5., 6. ve 7. ciltleriyse Arapça çevirileriyle günümüze kadar gelebilmiştir. Ne yazık ki, son cilt ise kayıptır.][İbnül Heysem çevirisi olan el yazmaları ve Beni Musa[Musa Oğulları(Muhammed, Ahmed ve Hasan)]'nın (Hilal ve Harran'lı Tabit adlı iki matematikçi yardımıyla), "Kitab-ı Mahrutat" adlı çevirilerdir.(Apollionius'tan bin yıl sonra) Bunlardan biri Süleymaniye Kütüphanesi'nde, biri Oxford'da, öteki ise Tahran'da bulunmaktadır.] )
- KONJÖKTÜR/KONJUKTÜR/KONJEKTÜR değil KONJONKTÜR
(
Konjektür ve Konjonktür Arasındaki FaRkLaR
| Özellik | Konjektür | Konjonktür |
|---|---|---|
| Köken | İngilizce/Fransızca: Conjecture | Fransızca: Conjoncture |
| Temel Anlam | Tahmin, varsayım, henüz kanıtlanmamış önerme. | Belirli bir dönemdeki genel durum ve koşullar. |
| Kullanım Alanları |
• Matematik • Bilim • Felsefe • Mantık |
• Ekonomi • Siyaset • Sosyoloji • İş dünyası |
| Örnek Kullanım |
"Goldbach konjektürü, henüz kanıtlanmadı," "Bu sorun hakkında bir konjektürüm var," |
"Ekonomik konjonktür, olumsuz," "Siyasi konjonktür, değişti," |
| İlişkili Kavramlar |
• Hipotez • Varsayım • Kuram (kanıtlandıktan sonra) • Spekülasyon |
• Durum • Ortam • Koşullar • Dönemsel koşullar |
| Ayırt Etme | "Tahmin ediyorum" ya da "varsayıyorum" anlamında | "Var olan durum" veya "Şu anki koşullar" anlamında |
| Ünlü Örnekler |
• Riemann Hipotezi • Goldbach Konjektürü • P vs NP Problemi |
• Küresel ekonomik konjonktür • Pandemi konjonktürü • Seçim konjonktürü |
- KONJUGASYON ile/||/<> TRANSFORMASYON
( Konjugasyon göze teması İLE transformasyon serbest DNA alımıdır )
( Formül: Pilus İLE serbest )
- KONKORDAN/CONCORDANT[İng.] değil/yerine/= UYUMLU
- KONKORDANS/CONCORDANCE[İng.] değil/yerine/= UYUMLULUK
- KONMAK ile ÇÖKMEK
- KONMAK ile KONULMAK
( Kuş, kelebek, uçak, toz vb. bir yere inmek. | Yolculukta geceyi geçirmek için bir yerde kalmak, konuk olmak. | Kısa bir süre için bir yere yerleşmek, bir yeri yurt edinmek. | Bir şeyi emeksiz edinmek. İLE Koyma işinin yapılması, yapılmış olması. )
- KONSANTRASYON İLE MOLARİTE İLE MOLALİTE İLE NORMALİTE İLE MOL KESRİ ile/||/<> DERİŞİM BİRİMLERİ
( Çözeltilerde çözünen madde miktarını ifade eden farklı birimlerdir. )
( Formül: M = n/V İLE m = n/mçözücü İLE χᵢ = nᵢ/Σn )
- KONSANTRASYON/CONCENTRATION[İng.] değil/yerine/= GÖZEÇLENME/YOĞUNLAŞMA/DERİŞİM
- KONSANTRE/CONCENTRATED[İng.] değil/yerine/= YOĞUNLAŞMIŞ | DERİŞİK
- KONSENSUS[KONSENSÜS değil!] değil/yerine/= UZLAŞIM
- KONSEPT/CONCEPT[İng.] değil/yerine/= KAVRAM
- KONSEPT[İng. < CONCEPT] değil/yerine/= KAVRAM
- KONSER[İng. < CONCERT] değil/yerine/= DİNLETİ
- KONSER ile RESİTAL[Fr. < İng.]
( ... İLE Tek bir sanatçının tek bir aletle sunumu. )
- KONSERSİYUM değil/yerine/= YARDIM YÜRÜTÜM BİRLİĞİ
- MUHAFAZAKÂR[Ar.]/KONSERVATİF/CONSERVATIVE[İng./Fr.] değil/yerine/= | TUTUCU
- KONSERVE KAPAĞININ AÇILMASINDA KAPAĞI:
KENDİNE DOĞRU ÇEKMEK değil/yerine İLERİ DOĞRU İTMEK
( Çok dikkat etmek gerek. Hiç farkında olmadan elinizi kesebilirsiniz! )
- KONSOL[Fr. < CONSOLE] değil/yerine/= DOLAP
( Duvar kenarına yerleştirilen, üstüne ayna ve başka süs eşyası konulan, çekmeceli, dolaplı mobilya. | Yalnız bir yanındaki dayanak tarafından taşınan, öteki bölümleri boşlukta olan yatay yapı ögesi. )
- KONSOLİDASYON[İng. < CONSOLIDATION] değil/yerine/= SAĞLAMLAŞTIRMA | BÜTÜNLEŞME
( Borçlanmaların uzun süreli(vadeli) borç durumuna getirilmesi. )
- KONSOLİDE[Fr. < CONSOLIDE] değil/yerine/= VADESİ UZATILAN BORÇ
- KONSOLİT ile KONSOLİT
( Vadesi belirli olmayan ve yalnızca faizi ödenen devlet tahvili. İLE Bir tür iskambil oyunu. )
- KONSTANTİNOS KAVAFİS (İST. 1863 - 1933) :
( Yeniköylü bir şair olan Kavafis, şöhretini Yunanistan da yakalamış ve sadece Yunanistan'ın değil, dünyanın önemli şairlerinden biri olarak kendini kabul ettirmiştir. )
- KONSTİTÜTİF ile/||/<> İNDÜKLENEBİLİR
( Konstitütif sürekli açık, indüklenebilir uyarıyla açık. )
( Formül: Always on İLE stimulus-dependent )
- KONSÜLTASYON[Fr./İng. < CONSULTATION]/KONSULTO[İt. < CONSULTO] değil/yerine/= DANIŞIM/DANIŞMA
- KONTAK AÇISI ile/||/<> YÜZEY ENERJİSİ
( Kontak açı ıslanma <90° hidrofilik, yüzey enerji kohezyon. )
( Formül: θ İLE γ )
- KONTEKS/T değil/yerine/= BAĞLAM
- KONTÖR yerine SAYAÇ
- KONTRA[İt. < CONTRA] ile KONTRAST[Fr. < CONTRASTE]
( Karşıt, karşı, aksi. | Kontrplak. İLE Karşıt, karşıtlık. )
- KONTROLÖR/MURÂKIP değil/yerine/= DENETÇİ
- KONTROLÜ SONDA YAPMAK ile/yerine KONTROLÜ BAŞTA VE SÜREKLİ YAPMAK
( TO CONTROL AT THE END vs. TO CONTROL AT THE BEGINNING AND CONTINUOUSLY
TO CONTROL AT THE BEGINNING AND CONTINUOUSLY instead of TO CONTROL AT THE END )
- KONU/DURUM/BAŞLIK DEĞERLENDİRMEDE:
KOŞULLAR ve/||/<>/> OLANAKLAR ve OLANAKSIZLIKLAR ve/||/<>/> OLASILIKLAR ve/||/<>/> (ARA) ÇÖZÜMLER
- KONU-KONŞU
( "Konu Komşu" olarak bilinse/geçse de çıkışı "Konu konşu"dur. )
- KONU OLMAKTAN:
ÇIKARMAK ile/ve/||/<>/> DÜŞÜRMEK
- KONU ile/ve AMAÇ
( Amaç, en üstün önemi taşır. )
( The motive, matters supremely. )
( SUBJECT/TOPIC vs./and AIM/MOTIVE )
- KONU ile/ve/||/<> ANLATIM
( MEVZÛ ile/ve/||/<> İFÂDE )
- KONU/KAVRAM/DURUM:
TARTIŞILABİLİR ile/ve/değil/yerine/< TARTIŞILMAYA DEĞER
- KONUKLUKTA ve/||/<> YEMEKTE ve/||/<> TOPLUMDA
( Gözümüze sahip çıkalım. VE/||/<> Elimize sahip çıkalım. VE/||/<> Dilimize sahip çıkalım. )
- KONULARI/SORUNLARI/DURUMLARI:
UZATMAYALIM! ile/ve/||/<> UZLAŞALIM! ile/ve/||/<> UNUTALIM!
- [ne yazık ki]
KONU(ŞULAN)LARI:
"SULANDIRMA" ile/ve/||/<>/< "ÇOK BİLMİŞLİK"
- KONUM ve/||/<>/> KARŞI KONUM ve/||/<>/> BİLEŞTİRME
( POSITION and/||/<>/> OPPOSITION and/||/<>/> COMPOSITION )
- KONUM ile/||/<> YER DEĞİŞTİRME (İKİLİ KARŞILAŞTIRMA)
( Konum anlık yer, yer değiştirme konum farkıdır )
( Formül: x İLE Δx=xson-xilk )
- KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )
- KONUŞ ve/||/<>/> EĞLEN ve/||/<>/> TARTIŞ ve/||/<>/> KORU
( Arkadaş gibi. VE/||/<>/> Çocuk gibi. VE/||/<>/> Eş gibi. VE/||/<>/> Kardeş gibi. )
- KONUŞABİLECEĞİN BİRİ ile/ve/>/değil/yerine SUSUŞABİLECEĞİN BİRİ
- Konuşacağız da ne olacak? demeden KONUŞ!!!
- KONUŞKAN/LIK ile/ve/<> CANDAN/LIK
- KONUŞMA DİLİ ile/ve YAZI DİLİ
( Konuşurken (belki) yeterince dikkat edilemeyebilir fakat yazarken sözcüklere, dile ve Türkçe'mize sahip çıkabiliriz! )
- KONUŞMA SIRASINDA:
KAYITLI BAŞLIKLARA UYABİLMEK ile/ve/||/<> SÖZLERİN/BAŞLIKLARIN, DİNLEYİCİYE NE KADAR UYUP UYMAYACAĞI
- KONUŞMA ile/ve/< MUHÂVERÂT[Ar. < MUHÂVERE]
( ... İLE/VE Karşılıklı konuşma/lar. )
- KONUŞMA ile/ve/> SOHBET
( ... İLE/VE/> Edeb varsa/girince. )
( İNSIBÂĞ[< SIBG]: Ortamda/mecliste bulunan kişinin boyasıyla boyanma. | Temizlenme. )
- KONUŞMADA/ANLATIMDA:
(KİŞİYİ) "KESMEK"/"DÜZELTMEK" değil/yerine (KİŞİNİN) SÖZÜNÜ "KESMEK"/"DÜZELTMEK"
- KONUŞMA/DA:
"YORGUNLUK" ile/değil/yerine GELİŞİM/DÖNÜŞÜM
- KONUŞMAK:
"AĞIZLA" ve/değil/||/<>/< AKILLA
- KONUŞMAK:
DİK ile/ve/||/<> TERS
- KONUŞMAK İÇİN SIRA BEKLEMEK değil/yerine DİNLEMEK
- KONUŞMAK İÇİN SIRA/ZAMAN BEKLEMEK değil/yerine/>< ÖTEKİNİ DİNLEMEK
- KONUŞMAK/KONUŞ(A)MAMAK ile/ve/||/<>/> KAVUŞMAK/KAVUŞ(A)MAMAK
- KONUŞMAK/YAZMAK ile/ve/yerine/değil/hem de YAPMAK/UYGULAMAK
( Bir kişinin bir şey yapıyor ya da yapmıyor gibi görünmesi çoğu zaman yanıltıcıdır. )
( [not] TO TALK/WRITE vs./and/but/also TO DO(/MAKE)/TO APPLY
TO DO(/MAKE)/TO APPLY instead of TO TALK/WRITE
What a man appears to do, or not to do, is often deceptive. )
- KONUŞMAK ile/ve ANIMSAMAK/ANIMSATMAK
( TO TALK vs./and TO REMEMBER )
- KONUŞMAK ile ANLATMAK
( Herhangi bir şey üzerine. İLE Konuya ya da kişilere bağlı olarak. )
( TO TALK vs. TO TELL/EXPLAIN )
- KONUŞMAK ve/||/<> ÇALIŞMAK
- KONUŞMAK ile/ve/değil/||/<> DEĞİNMEK
- KONUŞMAK ile/ve/değil/< DİNLEMEK
- KONUŞMAK DÜŞÜNMEYİ BİLMEK
- KONUŞMAK ile/değil/yerine GEREKTİĞİ KADAR KONUŞMAK
( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )
( Lisanen konuşmak, halen anlaşmak! )
( Konuşmama gereksinimi/n kadar, konuşma gereksinimini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşma gereksinimi/n kadar, konuşmama gereksinimini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşmama gereği kadar, konuşma gereğini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşma gereği kadar, konuşmama gereğini anımsayarak KONUŞ!!! )
( [not] TO TALK vs./but TO TALK IN NECESSITY
TO TALK IN NECESSITY instead of TO TALK )
- KONUŞMAK ile/yerine GEREKTİĞİ KADAR KONUŞMAK
( İTNAP: Sözü boş yere uzatmak. )
( TO TALK vs. TO TALK IN NECESSITY
TO TALK IN NECESSITY instead of TO TALK )
- KONUŞMAK ile GEVEZELİK
( TO TALK vs. CHATTERING )
- KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine KANITLAMAK
( [not] TO TALK vs./and TO PROVE
TO PROVE instead of TO TALK )
- KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/<> SUSMAK
( Sessizlikle Bilgelik, Davranışlarla Krallık. )
( Konuşmak gereksinim olabilir fakat susmak sanattır. )
( Kişiye/insana, konuşmayı öğrenebilmesi için iki yıl, dilini tutmasını öğrenebilmesi için altmış yıl gereklidir. )
( Yarışılamaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Yarışılabilir. )
( Yaşam, konuşanların birbiriyle dalaşı, susanların ise barışıyladır. )
( Dışarıdakileri(nesneleri/kişileri/olayları/olguları/durumları) değiştirmek/geliştirmek istiyorsan... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> İçeriyi/içerdekileri/yaşamını(zihnindekileri) yani kendini değiştirmek/geliştirmek istiyorsan... )
( Konuşan, susabilenin hizmetkârıdır. )
( Wisdom by silence, royalty by behaviours. )
( [not] TO TALK vs./and/but/<> TO BE SILENT
TO BE SILENT instead of TO TALK )
( ... ile/ve/değil/yerine/<> HÖSMEK )
- KONUŞMALARDA/OTURUMLARDA:
GİRİZGÂH (YAPMAK) ile/değil/yerine/||/<> GİRİŞ (YAPMAK)
- KONUŞMAMAK ile/değil/yerine YERİNDE/KARARINCA/UYGUN KONUŞMAK
( [not] NO TALKING vs./but TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE
TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE instead of NO TALKING )
- KONUŞMAMAK ile/değil/yerine YERİNDE/KARARINCA/UYGUN KONUŞMAK
( Bir insan ne kadar çok gürültü yaparsa, sözleri de o kadar çok sessizdir. )
( [not] NO TALKING vs. TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE
TO TALK IN RIGHT PLACE/APPROPRIATE/REASONABLE instead of NO TALKING )
- KONUŞMA(MA)NIN:
"ANLAMSIZLIĞI" ile/ve/değil/yerine/<> "GEREKSİZLİĞİ"
( Konuşmak, kişinin, her koşul ve zamanda, en öncelikli yeti ve eylememidir. Dolayısıyla, kendi isteksiz ya da kopuk olduğumuz durumlar için "konuşmanın gereği yok" biçiminde düşünülmemeli ve konuşulmamalıdır. Anlamsızlığı, isabetsizliği, yersizliği/zamansızlığı olabilir fakat "gereksizliği" diye bir durum söz konusu olmadığı gibi bu ["niyetteki/kasıttaki"] söz de söylenemez/söylenmemelidir. )
- KONUŞMAMAYI, KONUŞMAYA YEĞLEYEN (OLMAK) ile/ve/değil/yerine KONUŞMAYI, KONUŞMAMAYA YEĞLEYEN (OLMAK)
( Konuşmak (bile) (belki) birçok/bazı konuları/sorunları halletmeye yetmeyebilir fakat konuşmayarak hiçbir çözüm bulunmaz! )
( [not] PREFER NOT TO TALK INSTEAD OF TO TALK vs./and/but PREFER TO TALK INSTEAD OF NOT TO TALK
PREFER TO TALK INSTEAD OF NOT TO TALK instead of PREFER NOT TO TALK INSTEAD OF TO TALK )
- KONUŞMA/SÖZ ile/ve DİL
( * Her konuşmanın öznesi vardır. - Dil'in yoktur.
* Her konuşmanın muhatabı vardır. - Dil'in yoktur.
* Her konuşmanın şimdisi vardır. - Dil'in zamanı yoktur.
* Her konuşma, bir şeye dairdir. - Dil, herşey hakkındadır. )
( Dil, konuşur; kişi, dile uyduğu kadar konuşur. )
( Hareket halindekilere konuşulmaz, duranlara/duranlarla konuşulur. )
- KONUŞMAYA DEĞER KİŞİLERLE KONUŞMAMAK ile/ve/<> KONUŞMAYA DEĞMEZ KİŞİLERLE KONUŞMAK
( Kişileri kaybettirir. İLE/VE/<> Söz(cük)leri kaybettirir. )
- KONUŞ(MAY)ABİLECEKLERİMİZ ile/ve/||/<> KONUŞ(MAY)ABİLECEĞİMİZ KADARIYLA KONUŞ(MAY)ABİLECEKLERİMİZ
- KONUŞMAYAN/KONUŞAMAYAN ile/değil/yerine SUSAN/SUSABİLEN
( Bilgisiz/cahil, bazı/birçok şey(ler)i bilmeyen/algılayamayan/anlayamayan/kavrayamayan. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilen, farkındalıklı. )
- KONUŞMAYAN/KONUŞAMAYAN ile/değil/yerine SUSAN/SUSABİLEN
( Bilgisiz/cahil, bazı/birçok şey(ler)i bilmeyen/algılayamayan/anlayamayan/kavrayamayan. İLE/DEĞİL/YERİNE Bilen, farkındalıklı. )
- KONUŞMAYI BİLMEK ve/= DÜŞÜNMEYİ BİLMEK
- KONUŞMAYI ÖĞRENMEK ile/ve/||/<>/> SUSABİLMEYİ ÖĞRENMEK
( İki yılda. İLE/VE/||/<>/> Kırk ile altmış yıl arasında. )
- KONUŞTUĞUMUZ GİBİ YAZMIYORUZ! ve/||/<> YAZDIĞIMIZ GİBİ KONUŞMUYORUZ!
- KONUŞTURAN/KONUŞULAN REKLÂM ile/ve/<>/değil/yerine SATTIRAN REKLÂM
- KONUŞUNCA/KONUŞTUKÇA ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< SUSUNCA/SUSTUKÇA/SUSABİLDİKÇE
( Köle/yiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Sultan/ız. )
- KONUYU:
DAĞITMAK/"DAĞITTIM" ile/ve/değil/||/<>/< DALLANDIRMAK/DALLANDIRDIM
- KONUYU:
"HAFİFLETMEK" ile "SULANDIRMAK"
- KONUYU:
"SULANDIRMAK" ile/ve/||/<> "BASİTLEŞTİRMEK"
- KONUYU:
YÜKSELTME ile/ve/||/<> DERİNLEŞTİRME
- KONVANSİYON[Fr./İng. < CONVENTION] değil/yerine/= ANTLAŞMA
( Antlaşma. | Bir anayasa yapmak ya da bir anayasayı değiştirmek için toplanan olağanüstü geçici meclis. )
- KONVANSİYONEL[İng. < CONVENTIONAL | Fr. < CONVENTIONNEL] değil/yerine/= GELENEKSEL | ALIŞILMIŞ
- KONVEKS İLE KONKAV İLE STAR-SHAPED ile/||/<> ŞEKİL ÖZELLİKLERİ
( Geometrik cadlerin dışbükeylik özellikleri. )
( Formül: f(λx + (1-λ)y) ≤ λf(x) + (1-λ)f(y) )
- KONVEKS KÜME ile/||/<> KONKAV KÜME
( Konveks içindeki iki nokta arası doğru içerde, konkav dışarı çıkabilir )
( Formül: λx + (1-λ)y ∈ S İLE ∀λ∈[0 ile1] (konveks) )
- KONVEKS ile/||/<> KONKAV
( Konveks fonksiyonlar aşağı bükey İLE konkav fonksiyonlar yukarı bükey )
( Jensen tarafından 1906 yılında keşfedildi/formüle edildi. (Ülke: Bilinmiyor) (Alan: matematik) )
- KONVEKSİYON/CONVECTION[İng.] değil/yerine/= ISI YAYIMI/ISIYAYIM
( Devinen nesnelerle belirli nicelikte ısının taşınması olayı, iletim. )
- KONVEKSİYON ile/||/<> KONDÜKSİYON
( İki farklı ısı transfer yöntemi: konveksiyon akışkanlarla İLE kondüksiyon doğrudan temasta )
( Fourier tarafından 1822 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1768-1830) (Ülke: Fransa) (Alan: Matematik, Fizik) (Önemli katkıları: Fourier serileri, ısı transferi) )
- KONVEKTÖR değil/yerine/= ISIYAYAR
( Bir akışkanda, ısıyı her tarafa eşit olarak yaymaya yarayan aygıt. )
- KONVERJANS ile/||/<> DİVERJANS
( Konverjan seriler bir değere yaklaşır, divergan seriler yaklaşmaz )
( Cauchy tarafından 1821 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1789-1857) (Ülke: Fransa) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Limit teorisi, analiz) )
- KONVERJANT EVRİM ile/||/<> DİVERJANT EVRİM
( Konverjant benzer çevre benzer yapı, diverjant farklılaşmadır )
( Formül: Benzeşme İLE ayrışma )
- KOOPERATİF EVLERİ KARŞISI PARK :
( Ayazağa Mahllesindedir. 1.391,22 m²'lik bir alanı kapsan, 961,41 m²'yeşil alanı ve 106,80 m² çocuk oyun alanı bulunmaktadır. )
- KOOPERATİFÇİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SOSYAL KOOPERATİFÇİLİK
( )
- KOORDİNASYON BİLEŞİĞİ ile/||/<> İYONİK BİLEŞİK
( Koordinasyon merkez-ligand, iyonik katyon-anyon bağıdır )
( Formül: [Fe(CN)₆]⁴⁻ İLE NaCl )
- KOORDİNASYON[İng./Fr. COORDINATION] değil/yerine/= DÜZENLEME/EŞGÜDÜM
- KOORDİNAT ile İZDÜŞÜM, KONAÇ/YERLEM
- KOORDİNAT[Lat.] ile/değil/< ORDİNAT[İng. < Lat.]
( Belirli bir molekül içinde, özel bir konuma sahip bir atoma bağlı olan atom ya da atom grubu. İLE/DEĞİL/< Bir noktanın, uzaydaki yerini belirtmeye yarayan çizgilerden biri. [Çoğunlukla, apsise dikey olarak çizilir.] )
- KOORDİNE[Fr. < COORDINNE] değil/yerine/= EŞGÜDÜMLÜ
- KÖP ile KÖPRÜG ile KÖPSÜN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( İç içe geçmiş, birbirine dolanmış. İLE Köprü. İLE Şilte, minder. )
- KÖPEK ile/ve/||/<>/< KÖPÜK
(
)
- KÖPEK ile/ve/değil/||/<>/< KURT
( [oyun/culuk] Hem yavru dönemi, hem de yetişkinlikte. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Sadece yavru döneminde. )
( Sofos. İLE Sofist. )
( Köpek, "havladı" diye kurt, avlanmayacak mı? )
- KÖPEKBALIĞI ile MEGALODON
( )
( ... vs. MEGALODON )
( ... cum CARCHAROCLES MEGALODON )
- KOPERNİK:
"MODERN ASTRONOMİNİN İLKİ" değil
ANTİK EVREN ANLAYIŞININ, SON TEMSİLCİSİ
- KOPİ PEYST[İng. < COPY PASTE] değil/yerine/= KOPYALA YAPIŞTIR
- KOPMA:
(")İNCELDİĞİ(") YERDEN ile/değil/ne yazık ki "İNCİNDİĞİ/MİZ / İNCİTTİĞİ/MİZ" YERDEN
- KOPMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KIRILMA
- KOPMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZAKLAŞMAK
- KÖPRÜ ile CHOLUTECA KÖPRÜSÜ
( ... İLE Honduras'ta, Choluteca ırmağı üzerinde, 484 metre uzunluğunda bir köprü.
[Honduras, fırtına ve kasırgalarıyla ünlü bir bölge. 1996 yılında, Choluteca ırmağı üzerinde yeni bir köprü inşâ etmeye karar verdiklerinde şiddetli hava koşullarına dayanmasını amaçladılar. Bir Japon firmasıyla antlaşma yapıldı ve onlar da çok sertleşebilen doğal güçlere dayanacak biçimde tasarlanmış sağlam bir köprü inşâ etti. Günümüzün tasarım ve mühendislik harikası olan yeni Choluteca köprüsü, 1998'de halkın hizmetine açıldı. Bireyler, ırmağın bir kıyısından öteki kıyısına geçerken yeni köprüye hayran kalmadan edemedi. Choluteca'nın gurur ve mutluluğuydu. O yılın Ekim ayında, "Mitch Kasırgası", Honduras'ı vurdu. Dört günde, -normalde altı aylık yağışa eşit olan- 190 santimetreküp yağmur yağdı. Her yerde yıkım oluştu. Choluteca ırmağı yükseldi ve tüm bölgeyi su bastı. Yedi bin kişi yaşamını kaybetti. Honduras'taki tüm köprüler, Yeni Choluteca köprüsü dışında yıkılmıştı. Bir sorun vardı. Köprü, olduğu gibi dururken, ona varan ve ondan çıkan yollar yok olmuştu. Önceden burada yol olduğuna gösterren en ufak bir belirti bile kalmamıştı ve hepsi bu kadar da değildi. Yaşanan taşkın, Choluteca ırmağını, yatağını değiştirmeye zorlamıştı. Yeni bir kanal yaratmıştı ve ırmak, artık köprünün altından değil yanından akıyordu. Sonuç itibarı ile köprü, kasırgaya dayanacak kadar sağlamdı ama hiçbir yere ulaşmayan bir köprü durumuna gelmişti. Dünya daha önce düşünemeyeceğimiz biçimlerde değişiyor. Ve Choluteca Köprüsü, çevremiz değiştikçe bize -kariyerimize, işimize, yaşamımıza- neler olabileceğinin harika bir örneği...] )
(
)
- KÖPRÜ ile/ve/değil EŞİK
- KÖPRÜCÜK KEMİĞİ ile KÜREK KEMİĞİ/KEBZE
( COLLAR BONE/CLAVICLE vs. BLADE BONE )
( CLAVICULE avec ... )
( TERKOVA ile ... )
- KOPUK ile AYRI/K
( BROKEN OFF/TORN vs. SEPARATED )
- [ne yazık ki]
KOPUK/LUK ve/< GÜVENSİZ/LİK
- KOPUK/LUK ile KAYITSIZ/LIK
- KÖPÜRME ile/ve/||/<> YÜKSELME
- KÖPÜRTME" ile/<> "KÖRÜKLEME"
- KÖPÜRTME ile PARLATMA
- KOPYA[İng. < COPY]/NÜSHA[Ar.] değil/yerine/= EŞLEM
- KOPYA değil/yerine EŞLEM
- KÖR GÖZE PARMAK ile/ve/||/<> AVA GİDERKEN AVLANMAK ile/ve/||/<> CİN OLMADAN, ADAM ÇARPMAK ile/ve/||/<> DİMYAT'A, PİRİNCE GİDERKEN, ELDEKİ BULGURDAN OLMAK
- KALMA!:
KÖR ve/||/<> SAĞIR ve/||/<> DİLSİZ
( Geçmiş(in)e. VE/||/<> Şimdi'(n/y)e. VE/||/<> Geleceğ(in)e. )
- KÖR ÖLÜR, BADEM GÖZLÜ OLUR ile İYİ OLUR, ALLAH'TAN; KÖTÜ OLUR, SENDEN/ELDEN BİLİRLER
- [ne yazık ki]
KÖR ŞİDDET ile NEDENSİZ ŞİDDET
- KÖR-TOPAL (İŞLEMEK, YÜRÜTMEK)
- KÖR-TOPAL ile DERME-ÇATMA
- KÖR" ile "GÖREN"
( Köre renk, sağıra ahenk olmaz! )
- KOR ile KOR[< KOYAR]
( İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür ya da odun parçası. | Kırmızı renkli. İLE Büyük acı, üzüntü ya da sıkıntı. )
- KORAY, ERKİN (İST. 1941) :
( Kadıköy'de doğdu ama Büyükdere'de büyüdü. Ses ve gitar sanatçısıdır. Anadolu Rock türünün kurucu üyelerindendir. Anadolu Rocktan hard rocka kadar pek çok özgün eserler verdi. Türk sanat müziğinin Nihansın dideden, kıskanırım gibi parçaları Türk rock müziği tarzında yorumladı. Şaşkın, Estarabim, Çöpçüler ve Fesuphanallah gibi hit olmuş arabesk rock parçaları vardır. Mesafeler yağmur gibi ve Krallar gibi önemli çalışmalara imza attı. 1960'larda elektro bağlamayı icat etti. )
- KORDON[Fr. < CORDON] ile/ve/||/<> KABLO[Fr. < CABLEAU]
( Genellikle ipekten yapılmış kalın ip. | Saat, madalyon vb.ni asmaya yarayan ince zincir. | İnce tellerden örülen ve özellikle ütü, ızgara vb. ev araçlarında kullanılan elektrik kablosu. | İnce uzun sıralar durumunda yapılmış oymalı duvar ya da mobilya süsü. | Teneke ve çinko nesnelerin üstüne süs yapmak için kullanılan araç. İLE/VE/||/<> Elektrik akımı iletiminde kullanılan ve yalıtkan bir nesne ile sarılı bulunan metal tel. )
- KORDON[Fr. < CORDON] ile KORDONE[Fr. < CORDONNET.] ile KORDON[Fr.] ile KORDON[Fr.]
( Genellikle ipekten yapılmış kalın ip. | Saat, madalyon vb.ni asmaya yarayan ince zincir. | İnce tellerden örülen ve özellikle ütü, ızgara vb. ev araçlarında kullanılan elektrik kablosu. | İnce uzun sıralar durumunda yapılmış oymalı duvar ya da mobilya süsü. | Teneke ve çinko nesnelerin üstüne süs yapmak için kullanılan araç. İLE Sim ya da gümüş ipliklerin bükülmesiyle hazırlanan ve el işlemelerinde kullanılan ince kordon. İLE Bir yere girip çıkmayı denetim altına almak için görevlilerden oluşturulan dizi. | Kıyı şeridi. | Kabaran denizin kumsalda bıraktığı döküntü katmanı. İLE Göbek bağı. )
- ... değil KÖREBE
- KORELASYON[Fr. < CORRELATION] değil/yerine/= BAĞINTI
( Bir nesneyi başka bir nesne ile uyarlı kılan bağ. | Organizmanın değişik yapı, özellik ve olaylarında görülen karşılıklı ilgi, bağlılık. | İki ayrı veri grubu arasında bulunan ilişki derecesinin ölçümü, deneştirme. | İki ya da daha fazla değişken arasındaki bağıntı. | Görelilik. | İki ya da daha çok nitelik arasında matematik işlemleri yardımı ile kurulan bağlılık ya da eşitlik. )
- KORELASYON ile/||/<> NEDENSELLİK
( Korelasyon ilişki İLE nedensellik sebep-sonuçtur )
( Formül: İlişki İLE sebep )
- KÖREŞE ile KIRÇ
( Yerdeki karın yüzeyindeki buzlu tabaka. İLE Kışın, sisli havalarda, ağaç dallarını, toprak çıkıntılarını vb. yerleri kaplayan buz tabakası. )
- KÖRFEZ ile FİYORT[Norveççe]
( Norveç, İskoçya ve Kuzey Amerika kıyılarında, buzulların oluşturdukları dik yamaçlı, derin ve eski buzul koyaklarının aşağı kesimlerinin deniz altında kalmasıyla oluşan körfez. )
- KORİDOR[İng./Fr. < CORRIDOR] değil/yerine/= ARALIK/GEÇENEK
- KORİNDON[Fr. < CORINDON] = BOKSİT[Fr. < BAUXITE]
( Birleşimi alüminyum oksit olan, cam parlaklığında, saydam ve türlü renklerde, elmastan sonra en sert mineral, alüminyum taşı. )
- KÖRK ile KÖRPE
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Güzellik. İLE Geç. | Mevsimi geçtikten sonra doğan kuzu, deve ve buzağı. )
( KÖRPE OĞUL: Yazın doğan çocuk. | KÖRPE FİLİZ: Geç filizlenmiş bitki. | KÖRPE YEMİŞ: Geç olgunlaşan meyve. )
- KORKAĞIN "KILICI" ile/değil/yerine/>< CESURUN BAKIŞI
- KORKAK ile/ve/<> KAYPAK
- KORKAK/LIK ile/ve/değil/yerine AKIL/LI/LIK
( Bir şeyin, haklı olduğunu bildiğin halde, o şeyden yana çıkmazsan, korkaksın demektir. )
- KORKAK/LIK ile/ve/||/<>/> NUMARACI/LIK
- KORKAN ile/değil/yerine/>< GÜVENEN
( "Sahiplenir". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sahip çıkar. )
- KORKARAK SÖYLEMEK değil/yerine İDDİALI SÖYLEMİŞ OLMAYAYIM
- KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇEKİNMEK
( [not] FEAR vs./and/but/||/<>/>/< AVOID
AVOID instead of FEAR )
- KORKMAK ile/ve "NE DER/LER?" [DÜŞÜNCESİ]
- KORKMAK ile/değil/yerine ONUN SEVİYESİNE İNMEMEK/DÜŞMEMEK
- KORKMAK ile/değil SAVUNMAYA GEÇMEK
( [not] AFFRAID vs./but TO GET IN DEFENSE )
- KORKMAZ, YUSUF (ERZURUM, 1971) :
( Bağımsız mali müşavir, dernekçi, siyasetçi. Sarıyer Zekeriyaköy'de ikamet etmektedir. Fatih İlköğretim Okulu, Sarıyer Ortaokulu ve Bahçet Kemal Çağlar Lisesinden mezun oldu. Yüksek Öğrenimini Bursa Uludağ Üniversitesinde Maliye Bölümünü Ekonomist olarak tamamladı. Siyasete Doğru Yol Partisinde atıldı. Bu partide Gençlik Kolu Yönetim Kurulu üyesi ve bir dönemde Gençlik Kolu Başkanı olarak görev yaptı. AKP Parti Sarıyer teşkilatında kurucu Yönetim Kurulu Üyeliği ve İlçe Başkan Yardımcılığı yaptı. AKP tarafından düzenlenen Siyaset Akademisi Yerel Yönetimler Okulunu bitirdi. 2004 yerel seçimlerinde AKP de yerel Belediye Meclis üyesi adayı oldu. AKP, İl Çalışma Komisyonunda görev aldı. AKP Sarıyer İlçesi ikinci olağan kongresinde İlçe Yönetim Kuruluna seçildi ve Başkan yardımcılığı görevini üstlendi. 2007 genel seçimlerinde Milletvekili adayı olmak için istifa eden Ali Turan'ın yerine Belediye Meclis üyesi oldu. 2009'de Yerel seçimlerde Belediye Mecylis Üyeliğine aday oldu ama seçilemedi. Perpa Ticaret Merkezi Temsilciler Üst Kurul Denetçiliği (2015 - 2017, bu görevi devam ediyor, Perpa Kooperatif Denetçiliği (2017), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinde Üye, İlişkiler Komisyonu Yönetim kurulu Üyesi (devam ediyor, 2018), Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği Genel Merkez Teşkilat Komisyonu Yönetim Kurulu Üyeliği (2018), Serbest Muhasebeci Mali Müşavir (Kendi ofisinde serbest muhasebeci ve mali müşavirlik yapıyor, Bağımsız Denetçi), Kamu Gözetim Kurumu tarafından yetkilendirilmiş. Üyesi olduğu kuruluşlar/dernekler. Müstakil Sanayici ve İşadakmları Derneği, İstanbul Meslekte Birlik Derneği, İSMMMO, Sarıyer Erzurumlular Derneği, Sarıyerliler Derneği, Türk Diylabet Cemiyeti, Genç Diyabet Kulübü, Sarıyer Spor Kulübü üyesidir. Erzurumlular Deneğinde Yönetim Kurulu Üyesi ve Denetim Kurulu Başkanı (2000 - 2008), Sarıyer Spor Kulübünde Yönetim Kurulu Üyesi Asbaşkan (2007/2008) görev yaptı. )
- [ne yazık ki]
KORKMAZ ile/ve/||/<> UTANMAZ
( Allah'tan. İLE/VE/||/<> Kuldan. )
- KORKMAZLAR, NAZMİYE (SARIYER, 1916 - 2014) :
( Demircioğlu ailesinin bir ferdi olarak Sarıyer'de doğdu ve Anadoluhisarı'na gelin gitti. 56 yaşına kadar ev işleri ile birlikte balıkçılık gibi işlerde çalıştı. 1972 yılında Anadoluhisar Muhtarlığına adaylığını koydu ve kazandı. Bu tarihten sonra ölene kadar hiç seçim kaybetmedi. 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde ve 93 yaşın içinde sekizinci kez muhtar seçildi. Muhtarlığı süresince üniversite okuyan fakir öğrencilere yardımı prensip edindi. Çöp konteynerlerinden topladığı geri dönüşüme uygun karton ve kağıtları toplayıp değerlendirerek, bu işten gelen paraları burs için kullandı. Yaşlılık nedeni ile olagelen hastalıklarına aldırmadan görevine devam etti. Sağlığında heykeli yapılarak Anadoluhisarı'na dikilen ilk muhtardır. Öldükten sonra da muhtarlık görevini kızı devam ettirmektedir. )
- KORKU + BİLGİSİZLİK = NEFRET
- KORKU(HAVF) ile HAŞYET(ALLAH'TAN KORKMA) ile İTTİKÂ ile HEYBET
( Korku peşimizi bırakmaz. Tüm çalışıp çabalamamız, ölüm korkusundan. Halbuki, korku gitmeyince Allah dostu olamayız. )
( Korkunun bir bölümü, Allah'ın "Rezzâk-ı Âlem" olduğunu anlayınca gider. )
( İhanet bitsin, kanundan da, hemcinsinden de, Allah'tan da korkmazsın. )
- KORKU/KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI/SAYMAK
( Korkuyu yenmek, bilgeliğin başlangıcıdır. )
( Tanrı'yı düşünmeden önce, kendinizi kabul etmek zorundasınız. )
( Before you think God, you must accept yourself. )
( FEAR vs./and RESPECT
RESPECT instead of FEAR )
- KORKU (RAHEB)
- KORKU ve ÜZÜNTÜ değil/yerine/>< BİREŞİM(TEVHİD)
( Gelecekle ilgili. VE Geçmişle ilgili. DEĞİL/YERİNE/>< Şimdide. )
- KORKU ile/ve/||/<>/> AĞRI ile/ve/||/<>/> GERGİNLİK
- KORKU ile/ve/||/<> AKIL
( İşin içine korku girdiği oranda, "akıl" da etkinleşir. Bir kişi, ne kadar korkusuz ise "aklını" o kadar az kullanır. )
( FEAR vs./and/||/<> REASON )
- KORKU ile ANLAYIŞ EKSİKLİĞİ
- KORKU ile/ve/<> BÂTIL İNANÇ
( Korku, bâtıl inançların temel kaynağıdır. )
- KORKU ve/> BERRAKLIK ve/> ERK(GÜÇ) ve/> YAŞLILIK
( BİLGİ KİŞİSİ
Görüşmelerimiz sırasında, ... tutarlı bir biçimde, "bilgi kişisi" sözcüklerini kullanıyor ya da bu kavrama göndermeler yapıyordu. Ama bununla ne demek istediğini hiç açıklamamıştı. Bunu, ona sordum.
"Bilgi kişisi, öğrenimin zorluklarına katlanmayı göze almış kişidir," diye yanıtladı. "Acele etmeden, bocalamadan, erk ve bilgi gizlerinin sökülmesi, çözülmesi yolunda, gidebileceği son aşamaya varmış olan bir kişidir."
"Her isteyen, bilgi kişisi olabilir mi?"
"Hayır, herkes olamaz."
"Bilgi kişisi olmak için insan ne yapmalıdır öyleyse?"
"Dört doğal düşmanına meydan okuyup onları yenmelidir."
"O dört düşmanını yenen bir kişi, bilgi kişisi olur mu?"
"Evet. Ancak, dört düşmanının her birini yenebilen kişiye, 'bilgi kişisi' denir."
"Bu düşmanları yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur mu?"
"Hepsini yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur."
"Bu düşmanlarla savaşıma geçmeden önce, yapılması gereken başka şeyler yok mudur?"
"Yoktur. Her isteyen, bilgi kişisi, olmayı deneyebilir ama çok azı gerçekten başarır bu işi -doğal bir şey bu-. Bilgi kişisi olma yolunda karşılaşılan düşmanlar, gerçekten korkunç şeylerdir; çoğu kişi, yenik düşer onlara."
"Nasıl düşmanlar bunlar, ... ?
Düşmanlar konusunda konuşmak istemedi. Bu konuyu anlamam için daha çok zaman olduğunu söyledi. Sözü değiştirmemek amacıyla benim bir bilgi kişisi olup olamayacağımı sordum. Bunu kimsenin kestiremeyeceğini bildirdi. Ama bir bilgi kişisi olup olamayacağımı gösteren herhangi bir ipucu bulunup bulunmadığını ısrarla sorunca, bunun, o dört düşmanla savaşımımın sonucuna bağlı olduğunu -onları yenebiliyor muyum yoksa onlara yeniliyor muyum- ama o savaşımın sonucunu şimdiden bilmesinin olanaksızlığını belirtti.
"Savaşımın sonucunu görebilmek için büyü yapmak ya da fala bakmak olanaklı mıdır?" diye sordum. Hiçkimsenin, ne araç kullanırsa kullansın, bu savaşımın sonucunu önceden bilemeyeceğini, kesin bir dille anlattı. Neden olarak da bilgi kişisi olmanın, geçici bir şey olduğunu gösterdi. Bu noktayı açıklamasını istediğimde, yanıtı şöyle oldu:
"Bilgi kişisi olmak sürekli değildir! Bir kişi, tam olarak bilgi insanı olamaz. Ancak, çok kısa bir an için olunuverir. Dört düşmanı yendikten sonra!"
"Söylesene, nasıl düşmanlar bunlar?"
Yanıt vermedi. Yine üsteledim ama konuyu değiştirdi ve başka şeyler anlatmaya başladı.
( Ertesi gün... )
Gitmeye hazırlanıyorken, birden, bilgi kişinin düşmanlarını yine sormak geldi içimden. Uzun süre uzakta kalacağımı, söyleyeceklerini yazarsam, bu konuları düşünme fırsatını bulabileceğimi anlatarak onu ikna etmeye çalıştım.
Bir süre, ikircikli, bekledi; sonra konuşmaya başladı:
"Bir kişi, öğrenmeye başlayınca, amaçlarının neler olduğunu kesin olarak bilmez. Başka bir niyeti vardır, amaçları belirgin değildir. Hiçbir zaman gerçekleşemeyecek ödüller ummaktadır. Çünkü, öğrenmenin "zorluklarını" bilmiyordur henüz."
"Yavaş yavaş öğrenmeye başlar -önceleri azar azar, sonra da büyük parçalar halinde-. Çok geçmeden, düşünceleri çatışır. Öğrendiği şey, umduğu, düşlediği gibi çıkmamıştır; bu durum, onu korkutur. Öğrenim, hiç de beklendiği gibi olmamıştır. Öğreniminin her adımı, yepyeni görevler yükler kişiye; kişinin korkuları, acımasızca birikir, baş kaldırır. Bir savaş alanına döner yaşamı.
"İşte, doğal düşmanların birincisiyle böyle karşılaşılır: Korkuyla! Yenmesi güç, hain, korkunç bir düşmandır korku. Tüm yol boyunca saklanır, ummadığın yerlerde, sinsi sinsi bekler seni. Eğer, onu karşında gördüğün zaman, kaçmaya başlarsan, unut artık bilgiye ulaşmayı."
"Korkup kaçan kişiye ne olur?"
"Bir şey olmaz. Ama öğrenemez bir daha. Korkusunu göğüslemesi, korkusuna karşın, öğrenme yolunda, bir adım daha ilerlemeyi göze alması gerekir. Bir adım daha, bir adım daha. Korkuyla dolmalı... Evet! Ama korksa da ilerlemeyi sürdürmeli, durmamalı! Bu işin yöntemi böyledir! Bu birinci düşmanın, pes edeceği bir an gelecektir. Kişiye, güven gelir. Niyeti daha da güçlenir. Öğrenmeyi, öyle korkutucu bir şey gibi görmez artık."
"Bu sevinçli an gelince, birinci doğal düşmanını yendiğini çok iyi bilir kişi."
"Hemen mi olur bu, yoksa, azar azar mı?
"Azar azar olur ama korkusunun kaybolması çabuk olur. Birdenbire olur."
"Ama yeni bir şeyler gelirse başına, yine korkmaz mı kişi?"
"Hayır. Korkusunu, bir kez yitirmeyegörsün. Kişi, artık yaşamında korku nedir bilmez. Korkunun yerini, zihin berraklığı alır -korkuyu silen bir zihin berraklığı-. Artık, o kişi, ne istediğini biliyordur; o isteklerini nasıl doyuracağını da biliyordur. Yeni öğrenimleri kazanmak için adımlarını nasıl atması gerektiğini sezer; her şey apaçık çıkmıştır ortaya. Artık, hiçbir şey saklı değildir bu kişiden."
"Bu da, ikinci düşmanın karşısına çıkarır onu: Berraklık! Ulaşılması, o denli zor olan zihin berraklığı, korkuyu kovar ama kör eder insanı aynı zamanda."
"Kişinin, kendinden kuşku duymasına yol açar, istediği şeyi yapabileceği inancını verir ona. Çünkü, o kişi, artık, herşeyi apaçık görebilmektedir. Berraklığın yüreklendirdiği kişi, bir türlü durmak bilmez. Ama büyük bir hata yapmaktadır. Bu işin, bir eksik yanı vardır. Kişi, kendini bu sözde erke bırakırsa, ikinci düşmanına boyun eğmiş sayılır. Ve öğrenme diye bir şey kalmaz. Sabırlı olması gereken yerde aceleci olacak ya da acele edilmesi gereken yerde sabırlı olmayı yeğleyecektir. Zaman gelecek, artık, yeni bir şey öğrenme yetisini yitirecektir."
"Bu tür bir yenilgiye uğrayan kişiye ne olur? Ölür mü?"
"Hayır, ölmez. İkinci düşmanı, bu kişinin, bir bilgi insanı olma çabasını kösteklemiştir; artık, bu kişi, bilgi insanı olmayı istemek yerine, devingen, kıvrak bir savaşçı olmayı yeğleyebilir. Ya da soytarı olmayı. Ne var ki, kendine pek pahalıya mal olan o berraklık, hiçbir zaman karanlığa ve korkuya dönüşmeyecektir. Yaşam boyunca, her şeyi açıkça görecektir ama yeni bir şey öğrenemeyecektir, öğrenme özlemi çekmeyecektir."
"Ama yenilmemek için yapabileceği bir şey yok mudur?"
"Korkuyu nasıl aşmışsa yine öyle yapmalıdır. Berraklığa, meydan okumalıdır. Elde ettiği berraklığı, önünü daha iyi görüp yeni adımlarını ona göre atmak için kullanmalıdır. En önemlisi de, berraklığının, bir yanlışlık sonucu ortaya çıktığını düşünmelidir. Ve öyle bir an gelecektir ki, bu berraklığın, gözleri önündeki bir noktadan başka bir şey olmadığını anlayacaktır. Böylece, ikinci düşmanını da yenmiş olacaktır. Artık, hiçbir şeyin, ona zarar veremeyeceği bir yere ulaşacaktır. Bu, bir hata olmayacaktır. Bu, gerçek bir erk(güç) olacaktır."
"Bu yere ulaşınca, ardından koştuğu erke, sonunda kavuştuğunu bilecektir. Ne isterse yapar artık bu erkle. Dostu, onun buyruğundadır artık. Ne isterse, yasa odur. Çevresinde ne varsa görmektedir. Ne var ki, üçüncü düşman dikiliverir karşısına: Erk!
"Düşmanların en güçlüsüdür erk. En doğal şey, ona boyun eğmektir. Öyle ya... O kişinin buyruğunda değil midir erk!? Buyurur; kimi sakıncaları göze ala ala, kendi yasalarını, kendi yapar. Çünkü, buyruk ondadır."
"Bu durumdaki biri, yaklaşmakta olan üçüncü düşmanın, pek farkına varmaz. Bir bakmışsın, birdenbire, haberi bile olmadan yitivermiş savaşımı. Düşmanı, onu, kıyıcı, tutarsız bir adam haline getirivermiş..."
"Erkini yitirir mi?"
"Hayır, berraklığını da erkini de hiçbir zaman yitirmez."
"Bilgi kişinindan farkı nedir, öyleyse?"
"Kendi erkine yenilen bir kişi, onu, doğru dürüst yönlendiremeden ölür gider. Yazgısının üstüne, yük gibi biner erki. Böyle biri, kendini yönetemez ve bilmez erkini, ne zaman ya da nasıl kullanması gerektiğini."
"Bu düşmanlardan birine yenilirsen, bu kesin bir yenilgi mi demektir?"
"Evet, kesin yenilgi olur bu. Bu düşmanlardan biri, insanı yenmeyegörsün, artık yapılabilecek bir şey kalmaz."
"Örneğin, erke yenilen bir kişi, yanlışını görerek, durumu düzeltebilir mi?"
"Düzeltemez. Bir kere yenilmeyegörsün, işi bitmiştir artık."
"Ya geçiciyse erke aldanması; ya erki teperse zamanında?"
"Savaşım sürüyor sayılır o durumda. Hâlâ 'bilgi insanı' olmaya çalışıyor demektir bu. Artık, hiç çabalamıyorsa, kendini koyuverirse yenilmiş olur bu kişi ancak."
"Ama bir insan yıllarca korkuya yenik düşebilir ve sonunda korkusunu yenebilir."
"Hayır, doğru değildir bu. Korkuya kapılırsan, korkuyu yenemezsin; çünkü, öğrenmekten ürküyorsundur, öğrenmek için çaba göstermiyorsundur. Ama korkusunun içinde yıllar boyunca sürdürürse öğrenme çabasını, ola ki, korkusunu yenebilir. Çünkü, kendini, korkuya tümüyle bırakmamıştır."
"Üçüncü düşmanı nasıl yeneriz?"
"Ona karşı çıkarak. Bile bile... Kendimizin olmadığını kavrayarak. Tüm öğrendiklerimizi, dikkatle ve inançla kullanarak, sürekli olarak sınırlarımızı zorlamayarak... Kendimizi denetleme durumunda, berraklığın ve erkin, hatalardan da kötü olduğunu görebilirsek, her şeyi denetimimiz altında bulundurduğumuz bir noktaya erişebiliriz. İşte, o noktada, erkimizi nasıl ve ne zaman kullanabileceğimizi biliriz. Üçüncü düşmanı böylece yenmiş oluruz."
"Bu da kişiyi, öğrenim yolculuğunun sonuna getirir. Bir de ne görürsün! Sonuncu düşman, karşına dikilmiş durmaktadır: Yaşlılık! Düşmanların en acımasızıdır bu. Hiçbir zaman, tümüyle yenemeyeceğimiz bir düşman... Sürekli olarak savaşıp uzak tutmaya çalışmaktan başka yapılacak bir şey yoktur."
"İşte, bu dönemde, kişi, hiçbir şeyden korkmaz; zihni berraktır, sabırsız değildir -tüm erkleri denetimi altındadır-. Ne var ki, bu dönem, aynı zamanda, boyun eğmeyen bir dinlenme isteğinin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bir yere uzanmak, unutmak isteğine bırakırsa kendini; yorulur yorulmaz, sürdürdüğü çabayı bırakırsa, son olanağını kaybetmiş olur. Titrek, yaşlı bir yaratık durumuna sokuverir onu düşmanı. Çekilme arzusu, tüm berraklığını, erkini ve bilgisini bastırır."
"Ama kişi, silkinir de yorgunluğundan sıyrılır, yaşamının gereklerini sürdürürse, bu son yenilmez düşmanıyla savaşımda bir an bile olsa başarılı olursa, işte o zaman 'bilgi insanı' olmuş demektir. Berraklığın, erkin ve bilginin egemen olduğu bu an, yeterlidir onun için." )
- KORKU ile/ve/<>/değil ÇARESİZLİK
- KORKU ||/ve/yerine/|| CEHALET ||/ve/yerine/|| BİLGİ ||/ve/yerine/|| CESÂRET
( Korku, bilgisizlikten de, çok bilgiden de olur. )
( CESARET: Köprüyü geçmeyi göze alabilmek. )
- KORKU ile/yerine CİDDİYE ALMAK
- KORKU[PHOBOS] ile/ve/<> DEHŞET[DEIMOS]
( Mars'ın uydularının ve ["savaş tanrısı"] Ares'in aracını çeken atların adı. )
( 1877 - ASAPH HALL )
- KORKU > DEHŞET > NEFRET/(><)HAYRANLIK
- KORKU ile/ve/||/<> DENETİM ODAKLI KORKU
- KORKU ile/ve/değil/yerine DİKKAT
- KORKU = FEAR[İng.] = CRAINTE[Fr.] = FURCHT[Alm.] = METUS[Lat.]
- KORKU ile GERİLİM
- KORKU ile HAVF ile İTTİKÂ
( ... İLE Sevdiğini gücendirme korkusu. İLE Sakınma, Allah'tan korkma. )
- KORKU ve/||/<> HAZ
( Bireylerin, suç işleme nedenleri. )
- KORKU ile/ve İHÂNET
- KORKU ile İKİRCİK
( REV', REV'A ile TEREDDÜT )
( FEAR vs. HESITATION )
- KORKU ile/ve İMAN
- KORKU ile/ve/> KAÇMAK
itibarı ile 33.765 başlık/FaRk ile birlikte,
33.765 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(74/136)
(1996'dan beri)