Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 33.765 başlık/FaRk ile birlikte,
33.765 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(18/136)


- BEYÛZ[Ar. < BEYZÂ] ile BEYÛS[Fars.]

( Çok yumurtlayan. İLE İstek. | Ümit. | Tamah. | Yaltaklanma. | Alçakgönüllülük. )


- BEYZÂR[Ar.] ile BEYZÂR/E[Ar.]

( Tenâsül âleti, penis. İLE Geveze, çalçene. )


- BEYZİK[İng. < BASIC] değil/yerine/= TEMEL


- BEZ BEZE[Ar.] ile BEZBEZE[Ar.]

( Zafer, üstünlük, galebe. İLE Hızlı yürüme, kaçma. | Şiddetli sarsma, depretme. )


- BEZ[Ar. < BEZZ] ile BEZ[Ar. < BEYZ]

( Pamuk ya da keten ipliğinden yapılan dokuma. | Pamuktan, düz dokuma. | Herhangi bir cins kumaş. | Herhangi bir iş için kullanılan dokuma. | Gelişigüzel kumaş parçası, çaput. Bezden yapılmış. İLE İçinden geçen kandan ya da özsudan, bazı maddeler ayırarak salgı oluşturan örgen, gudde. )


- BEZ ile BEZE


- BEZ ile PAÇAVRA/ÇAPUT/ÇAPIT

( ... İLE Eskimiş bez ya da kumaş parçası. | [mecaz] Değersiz ve iğrenç şey ya da kişi. )


- [ne yazık ki]
BEZDİRİDE/YILDIRMADA/MOBBING'DE:
AMAÇLILILIK ile/ve/||/<> SÜREKLİLİK ile/ve/||/<> DÜZENLİLİK


- BEZGİN ile/değil/yerine/>< GEZGİN


- BEZGİN/LİK ile/ve DELİ/LİK


- BEZGİN/LİK ile/ve/||/<>/>/< ÜMİTSİZ/LİK

( MEFTÛR[< FÜTÛR] ile/ve/||/<>/>/< ME'YÛS[< YE'S] )


- BEZÎM[Ar.] ile BEZÎN[Fars. < BEZÎDEN]

( Kuvvetli, zorlu kişi. İLE Esici, esen, esnek. )


- BEZİR[Ar. < BEZR] ile KETEN TOHUMU YAĞI

( Keten tohumu yağı. )


- BEZİRGÂN[Fars. < BAZERGÂN]/TÜCCAR[Ar.] değil/yerine/= TECİMEN

( Tüccar. | Alışverişte çok kâr amacı güden kişi. | Yahudiler için kullanılan bir adlandırma. | Mesleğini sadece kazanç için kullanan kişi. )


- BEZLERDE:
EKRİN ile/ve/||/<> HOLOKRİN ile/ve/||/<> APOKRİN ile/ve/||/<> SERÖMÜKÖZ ile/ve/||/<> MÜKÖZ ile/ve/||/<> SERÖZ


- BEZM ile/ve REZM


- BEZME[Ar.] ile BEZME[Ar.] ile BEZME/K[Tr.]/BİZÂR

( Gündüz yenilen bir öğün yemek. İLE Sohbet ve muhabbet meclisinin bir köşesi. İLE Yaşama ya da iş görme isteğini yitirme ya da yitirmiş bir biçimde. | Devingenliğini/canlılığını yitirme. )


- BEZMİ ÂLEM VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ :

( Tarabya Hayat Çeşme Sokağında bulunan bu çeşme tek yüzlü duvar çeşmesidir. Çeşmeyi Sultan Abdülmecit'in annesi Bezmi Âlem Valide Sultan yaptırdığı için bu isimle anılmaktadır (H.1269, 1852). Çeşmede memba suyu kullanılmaktadır. Çeşmenin çatısının ön cephesinin ortasında süslemeli bir padişah tuğrası, daha alt kısımda ise kitabesi yer alıyor. Kitabesinde şöyle yazıyor: Saye'i Sultan Hamid Handa Oldu ma'mur Bezmi Âlem Çeşmesi" (Eddâi: 1319 Lütfi, 1903)" Bu Çeşme Bezmi Âlem Valide Sultan tarafından 1269 (1853) tarihinde yaptırılmış, Abdülhamit Han II. Tarafından da 1319 (1901)'de onarılmıştır. )


- BFGS ile/||/<> NEWTON-RAPHSON

( BFGS quasi-Newton yaklaşık, N-R tam Hessian. )

( Formül: Yaklaşık İLE kesin )

( Isaac Newton tarafından 1687 yılında keşfedildi/formüle edildi. )


- BFS İLE DFS İLE DİJKSTRA ile/||/<> GRAF ALGORİTMALARI

( Temel graf arama ve yol bulma algoritmaları. )

( Formül: O(V+E) İLE O(V+E) İLE O(ElogV) )


- BH/KNOWLEDGE MAPS değil/yerine/= BİLGİ HARİTALARI


- BHD/BIG HEALTHCARE DATA değil/yerine/= BÜYÜK SAĞLIK VERİSİ


- BHD/BSV BİG HEALTHCARE DATA değil/yerine/= BÜYÜK SAĞLIK VERİSİ


- BHIKŞU[Sansk.] = BİKKU[Palice]


- BHİKŞU[Sansk.](BİKKU[Palice]) ile BHIKKHU

( Budist rahip/keşiş, edebi olarak dilenci. İLE Münzevî. )


- BI/BIOMEDICAL INFORMATICS değil/yerine/= BİYOMEDİKAL BİLİŞİM


- Bİ-[Ar.] ile BÎ-[Ar.]

( Başlarına eklendiği zaman sözcükleri -e haline getirir. [Bİ-HAKKIN: Hakkıyla.] İLE -sız, -maz. [BÎ-ÂR: arsız, utanmaz] )


- Bİ[Oğuz] = BÖY/BÖG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Zehirli bir örümcek. )


- BIAS İLE EXPLAINABILITY ile/||/<> PRIVACY ile/||/<> AI GÜVENİLİRLİĞİ

( Yapay zeka sistemlerinin etik boyutları. )

( Formül: Fairness metrics )


- BİAS ile/||/<> VARİANCE

( Bias E[θ̂]-θ sistematik hata İLE variance E[(θ̂-E[θ̂])²]. )

( Formül: Systematic error İLE random error )


- BÎAT[aslı BEY'AT] -ile

( KABUL VE TASDİK, İNTİSAB MUÂMELESİ, İNÂBE, İNTİSAB ETMEK, NASİB ALMAK, DERVİŞ OLMAK, AHD Ü PEYMÂN )


- BİAT[Ar.] ile BÎ-ADD[Ar.]

( Kabul ve onay uygulaması. İLE Sayısız. )


- BİBEROĞLU, OSMAN :

( Ticaret adamı. Anavatan Partisinde siyasete atıldı. Teşkilatın çeşitli kademelerinde İlçe Başkanlığı gibi çeşitli görevler yaptı. 1994/1999 yerel seçimlerinde Anavatan Partisi listesinden Sarıyer Belediye Meclisine üye seçildi. )


- Bİ-/BİN- ile/||/<> BİO-/BİS-/-BİOSİS/-BİOTİC ile/||/<> Dİ- ile/||/<> Dİ- ile/||/<> DİA- ile/||/<> DUO- ile/||/<> DEUT-/DEUTER-/DEUTERO-/DEUTO- ile/||/<> DİPLİ-/DİPLO-

( İki, çift, iki kez, yaşamla ilgili, özel yaşam nitelikleri ile ilgili, iki taraflı. İLE/||/<> Yaşamla ilgili, canlılıkla ilgili, özel yaşam nitelikleri ile ilgili. İLE/||/<> Karşıdan karşıya, bir yanda, arasında, -den doğru, birbirinden ayrılmış olarak. İLE/||/<> Çift, iki kat, ikili, ikiz. İLE/||/<> Karşıdan karşıya, -den geçerek, -den doğru, bir yanda, arasında. İLE/||/<> İki, ikili. İLE/||/<> İkinci, ikincil. İLE/||/<> Çift, iki, iki kat, ikiz, iki kez. )


- BIÇ ile/ve/||/<> BİÇ

( Kabadan kesmek. İLE/VE/||/<> Belirli bir biçim vererek kesmek. )


- BİCÂD[Ar.] ile BİCÂD/E[Ar.]

( Yol yol, çizgili olarak dokunulmuş kilim, halı, aba. | Hz. Abdullah'ın takma adı. İLE Kehribar gibi saman çöpünü kendine çeken, yâkuttan daha az değerli kırmızı bir taş. | Kırmızı dudak. )


- BIÇAK, KEMİĞE DAYANINCA ile/ve DOĞUM SANCISI BAŞLAYINCA


- BIÇAK ile FALÇETA/FALÇETE[İt.]

( ... İLE Eğri, kunduracı bıçağı. )


- BIÇAK ile KAMA

( ... İLE Silah olarak kullanılan, ucu sivri, iki ağzı da keskin uzun bıçak. | Açılmış olan boşluklarda tavan ve yanlardan taş ya da cevher parçalarının düşmesini önlemek amacıyla tahkimat öğeleri üstüne ya da arkasına yerleştirilen bir tahkimat parçası. | Kütüğü yarmak için kullanılan ucu sivri, yassı, enli çivi, takoz, kıskı. | Topun gerisini kapayan kapak. | Oyunda kazanılan her parti. | Oyunda sayı. )


- BIÇAK ile/ve/||/<> MASAT[Ar. MİŞHAZ]

( ... İLE/VE/||/<> Bıçak bilemeye yarayan, çelikten, çubuk biçiminde araç. )


- BIÇAK ile YÜLGÜ/YÜLİGÜ/KEREY/USTURA

( ... İLE Tıraş için kullanılan bıçak. )


- BIÇAL = İĞDİŞ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Sünnet edilmiş kadın ya da iğdiş edilmiş erkek, at ya da herhangi bir hayvan. )


- BİÇEK ile/> BIÇAK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- BİÇİM ile BİÇEM

( Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü. | Biçme işi. İLE Anlatma, oluş, deyiş ya da yapış biçimi, tarz, üslûp. )


- BİÇİM = SÛRET = FORM[İng.] = FORME[Fr.] = FORM[Alm.] = FORMA[Lat.] = MORPHE, EIDOS[Yun.] = FORMA[İsp.]


- ... BİÇİMİNDE DÜŞÜNMEK ile ... BİÇİMİNDE BAKMAK


- BİÇİMİNİ KORUMAK ve ÜREMEK

( HIFZ-I TERKİB )


- BİÇİMLENDİRME (GİRİŞİMİ/ÇABASI) ile/ve/<>/değil/yerine YÖNLENDİRME (GİRİŞİMİ/ÇABASI)


- BİÇİMSEL SESBİLİM ile BİÇİMSEL SESBİRİM

( MORPHOPHONOLOGY, MORPHOPHONEMICS vs. MORPHOPHONEME )


- BİÇİMSEL SİSTEM ile/||/<> DOĞAL DİL MANTIĞI

( Biçimsel sistem aksiyom ve kurallarla tanımlı İLE doğal dil mantığı sezgisel anlayışa dayanır. Biçimsel sistem kesin ve belirsizliksiz İLE doğal dil belirsizlik içerebilir. Biçimsel sistem matematiksel İLE doğal dil günlük konuşmada kullanılır. )

( David Hilbert tarafından 1900 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1862-1943) (Ülke: Almanya) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Hilbert uzayı, 23 problem) )


- BİÇİMSELCİLİK ile/||/<> SEZGİCİLİK

( Biçimselcilik matematiği biçimsel sistem oyunu İLE sezgicilik matematiği zihinsel inşa olarak görür. Biçimselcilik Hilbert programı İLE sezgicilik Brouwer yaklaşımıdır. Biçimselcilik semboller İLE sezgicilik yapılandırmacı kanıtlar ister. )

( David Hilbert tarafından 1900 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1862-1943) (Ülke: Almanya) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Hilbert uzayı, 23 problem) )


- BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR

( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )


- BICIR BICIR (KONUŞMAK, HAREKET ETMEK)

( Küçük, şirin çocuklar için söylenilen. )


- BIÇMA ile BIÇUK/BIÇUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Biçilmiş. İLE Herhangi bir şeyden kesilen bir parça. | Bir şeyin yarısı. )

( BIÇUK YARMK/BIÇUQ YARMAAQ: Yarım para. )


- BİÇTİĞİN ve/||/<>/>/< EKTİĞİN

( "Biçtiğimizi" beğenmiyorsak, "ektiğimize" bakmalıyız! )


- BID'/BID'A[Ar.] -ile

( Geceden bir bölüm. )


- BÎD[Ar.] ile BİD[Ar.] ile BÎD[Ar.]

( Yok olma. İLE Arapça'daki bi edatının d,t ile başlayan sözcüklere katıldığı zamanki biçimidir. [Sözcüğü zarf yapar. (Bİ-D-DA'VÂ: Dâvâ ederek.)] İLE Söğüt ağacı. )


- BID'/BID'A[Ar.] ile BIDÂA/T[Ar.]

( Geceden bir bölüm. İLE Anapara, sermaya. | Bilgi. )


- BİDA' ile BİD'AT[Ar. < BİDA'] ile BİDÂD ile BÎ-DÂD/GÜRDÂS[Fars.]

( Sonradan meydana çıkan şeyler. İLE Sonradan meydana çıkan şey. | Peygamber zamanından sonra dinde meydana çıkarılan şey. İLE Hisse, bedel verme. | Arkadaşlar arasında nöbetle satın alma. İLE Zulüm, işkence. | Zâlim.[Ar. GAŞÛM] )


- BİDÂL[Ar.] ile BÎDÂR[Ar.]

( Bir şeyi başka bir şeyle değişme. İLE Uyanık, uyumayan, uykusuz. )


- BİD'AT ile KÜFÜR


- BİDÂYET ile/||/<> MEBDE

( Başlangıç. İLE/||/<> Başlangıç. )


- BİDÂYET ile/ve/||/<>/> NİHÂYET


- BIDIK/BIDIQ =/> BIYIK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- BİDİSTİLE ile BİFAZİK ile BİFİD ile BİFOKAL ile BİFÜRKASYO/N ile BİGEMİNE ile BİKÜSPİT ile BİLATERAL ile BİMANUEL ile BİMODAL ile BİNOKÜLER ile BİPARTİT/E ile BİPEDAL ile BİPOLAR ile BİVALAN

( İkil damıtık. İLE İki evreli. İLE Ayrık, çatallı, yarık. İLE İki odaklı. İLE Çatallanım, çatallanma. İLE Eş, çift, ikiz. İLE İkili kapakçık. İLE İki yanlı/taraflı. İLE İki/çift elle. İLE İki tepeli. İLE İki bakarlı. İLE İki parçalı. İLE İki ayaklı. İLE İki kutuplu. İLE İki değerli. )


- BİFOKAL ile/||/<> BİFİD

( İki odaklı. İLE/||/<> Ayrık, çatallı, yarık. )


- BİFURKASYON ile/||/<> FAZ GEÇİŞİ

( Bifurkasyon dinamik değişim İLE faz geçişi termodinamik. )

( Formül: Period doubling İLE 1./2. derece )


- BİG BANG ile/||/<> STEADY STATE

( Big Bang genişleyen sıcak başlangıç İLE steady state sürekli yaratım. )

( Formül: CMB kanıt İLE reddedildi )


- BIG DATA değil/yerine/= BÜYÜK VERİ


- BÎ-GÂNE değil/yerine/= KAYITSIZ, İLGİSİZ


- BIGRIG/BOGRUG ile BOGRUL
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Saman çuvalı, tulum ve benzerlerinde görülen şişkinlik. İLE Dolu bir heybe, bir tulum ya da benzeri nesnelerde görülen şişkinlik, çıkıntı. )

( BOGRUL KOY/BOGRUL QOY: Boğazı ak koyun. )


- BİH ile BÎH[Fars.] ile BÎD[Fars.]

( O, onu, ona, ondan, onunla. İLE İyi, yeğ. | Ayva. İLE Kök, asıl, temel. | Kaynak. )


- BÎ[Fars.]-HABER[Ar.] değil/yerine/= ÇAVSIZ


- BİHÂR[Ar. < BAHR] ile BÎ-HÂR[Fars.]

( Denizler. İLE Dikensiz. )


- BİHİM[Ar.] ile BİHÎN/E[Ar.]

( O, onları, onlara, onlardan, onlarla. İLE Pek/en iyi, seçkin. | Hallaç. )


- BİHTER/EK[Fars.] ile BİHTERÎ[Fars.] ile BİHTERÎN[Fars.]

( Daha, en, pek iyi. İLE En iyi olma, üstünlük. İLE En iyi, pek iyi. )


- BİJEN[Fars.] ile BİJENG[Fars.]

( İran söylencesinde(mitolojisinde] kahraman ünlü Rüstem'in kızkardeşinin oğlu. [Efrâsyab'ın kızı Münije'ye âşık olmasından dolayı Efrâsyab tarafından bir kuyuya hapsedilmişse de Münije'nin yardımıyla Rüstem tarafından kurtarılmıştır.] İLE Kapı anahtarı. )


- BÎKA[Ar.] ile BİKA'[Ar. < BUK'A]

( Mercimek. İLE Yerler, topraklar, ülkeler. )


- BIKIN/BIQIN =/> KALÇA
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- BIKKIN/LIK ile/ve SIKKIN/LIK


- BIKMAK ile KANIKSAMAK


- BİL BAKALIM ...:
BEN KİMİM? ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEN KİMSİN?


- BİL, MUZAFFER ( ? - 1949) :

( Uzun yıllar Rumelihisarı'nda oturdu. Galatasaray Lisesinden sonra mimarlık okudu. Dolmabahçe'deki İnönü Stadının yapımını gerçekleştiren mimarlardan birisidir. )


- BİL ile/ve/değil/||/<>/> BEN/O OL DA BİL


- BİL-[Ar.] ile BÎL[Ar.]

( -ile anlamına gelip, eklendiği -kameriyye harfleriyle başlayan- sözcükleri zarf yapar. [BİL-İKTİFÂ: Yetinerek, iktifâ ederek.] İLE Bel; çapa. | Hindayvası denilen Hindistan'a özgü bir meyve. | Gübre sepeti. )


- BİLÂ ile/||/<> BİLÂ-ZEVC ile/||/<> BİLÂ-ZEVCE ile/||/<> BİLÂ-VELED ile/||/<> BİLÂ-EBEVEYN

( -sız ekinin görevinde olmak üzere Arapça sözcüklerin başına getirilerek sıfat yapar ve bitişik yazılır. İLE/||/<> Kocasız, kocası sağ olmadığı halde. İLE/||/<> Karısız, karısı sağ olmadığı halde. İLE/||/<> Çocuksuz, çocuğu olmayan. İLE/||/<> Anası ve babası olmayan. )


- BİLÂDER değil BİRÂDER[Fars.]


- BİLÂHARE[Ar.]["BİLÂHERE" değil!] değil/yerine/= SONRADAN/DAHA SONRA/SONRALARI


- BİLARDO MASASININ:
BOYU ile/ve/<> ENİ

( 284 cm. İLE/VE/<> 142 cm. )


- BİLÂSEBEP değil/yerine/= NEDENSİZCE


- BİLÂVÂSITA ile BİLVÂSITA

( Vasıtasız. İLE Vasıtalı. )


- BİLBAŞAR, SEMİRAL (SARIYER, 1932 - ?) :

( İstanbul Erkek Lisesinden mezun oldu. Bir süre üniversite tahsili gördükten sonra gazeteciliği seçti ve genç yaşta haftalık "Hafta" ve "Ses" dergilerinde çalıştı. Daha sonra "Hayat" ve "Ses" dergilerinde görev yaptı. Hürriyet, Milliyet, Tercüman ve Akşam gazetelerinde spor ve magazin kısmında çalıştı. 1963 yılında reklamcılığa geçti. Basın Organizasyon Reklam Ajansını kurdu ve uzun yıllar hizmet verdi. Dünyanın ünlü firmalarının reklamlarını yaptı. Avrupa'da Rizolli Reklamcılık yarışmasında 2 kez birincilik ödülü aldı. Ayrıca üyesi olduğu Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği yarışmalarda Mizanpaj ve ayrıca Burhan Felek Basın Hizmet ödülüne lâyık görüldü. Avrupa'nın önemli reklam firmalarından eğitim aldı. İngiliz ITV, Granada TV kanallarında TV program yapımı üzerinde staj yaptı. Hobi olarak at yetiştiriciliği yaptı. Türkiye Jokey kulübünde yönetim kurullarında görev yaptı. )


- BİLDİĞİM/İNANDIĞIM ŞEYİ YAPARIM ile/değil BİLDİĞİM/İNANDIĞIM ŞEYİ, YAPARIM


- BİLDİĞİMİZİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLMEDİĞİMİZİ

( Bilmeyelim! İLE/VE/||/<>/< Bilelim! )


- BİLDİĞİN GİBİ ile/ve BİLDİĞİN KADAR

( Hiçbir şey bildiğin/gördüğün gibi/kadar değildir/olmayabilir. )


- BİLDİĞİN GİBİ ve/||/<> SEVDİĞİN GİBİ ve/||/<>
DİLEDİĞİN GİBİ
... OLSUN!:

( AS ...:
YOU WISH and/||/<> YOU LIKE and/||/<> YOU WISH )


- BİLDİĞİNE GİDEN ile/ve/değil/yerine/<> BİLMEDİĞİNE GİDEN


- [ne yazık ki]
"BİLDİĞİNİ OKUMAK" ile/değil/yerine/>< GÖRDÜĞÜNÜ OKUMAK

( Gördüğünü okumaya çalışmamak/çalışmayan, bildiğini okumaya neden olur/devam eder. )


- BİLDİĞİNİ:
YAPMAZSAN ile/değil/yerine YAPARSAN

( Sadece zihnin, bir miktar/bölüm bilir. İLE/DEĞİL/YERİNE Her/bir yerin (tam) bilir/yetkindir. )

( Yetersizdir. İLE/DEĞİL/YERİNE Yeterlidir. )


- BİLDİKLERİMİZ ve/||/<>/> BİLMEDİKLERİMİZ

( Bildiğinizle amel/hizmet edin; bilmedikleriniz, size sunulacaktır. )

( Damla. VE/||/<>/> Okyanus. )


- BİLDİKLERİNİ YAPMAK ve/<> BİLMEDİKLERİNİ ÖĞRENMEK

( Bildiğinizle amel/hizmet edin; bilmedikleriniz, size sunulacaktır. )

( TO DO WHICH YOU KNOW and/<> TO LEARN WHICH YOU DON'T KNOW )


- BILDIRCININ "BEYLİĞİ" ile/ve/||/<>/> ARPA BİÇİMİ

( Bıldırcının beyliği, arpa biçimine kadardır. )


- BİLDİREN ile/ve/değil/yerine BULDURAN


- BİLDİRGE ile/ve/değil PAYLAŞIM

( [not] DECLARATION vs./and/but TO SHARE )


- BİLDİRİLENİ BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< BİLMEK


- BİLDİRME ile/değil/yerine ÇEKME/ÇEKİM(CÂZİBE)


- BİLDİRME ile/ve/değil/yerine/<> ÖNERME


- BİLE BİLİRİZ ile/ve/değil/||/<> BİLEBİLİRİZ


- BİLE[Ar.] ile BÎLE[Ar.]

( Birlikte. | Aynı zamanda. | Üstelik. İLE Ada. | Yanak. | Yan. | "Kesme" denilen küçük bahçıvan beli biçimindeki ok temreni. | Kayık küreği, gönderi. )


- BİLE değil/yerine/= İLE


- BİLECEN/UKALÂ ile "ÇOK BİLMİŞ"


- BİLECİK ÇİFTLİĞİ :

( Demirciköy Bilecik Çiftliği İstanbul'un önemli mesire yerlerinden biriydi. Padişahlar avlanmaya geldiklerinde istirahata çekildikleri önemli bir çiftlikti. Birkaç kez el değiştirdikten sonra çiftlik havasından uzaklaştı. )


- BİLECİK ile BİRECİK

( İl. İLE İlçe.[Urfa] )

( ... İLE Kelaynak kuşlarının koruma altına alındığı bölge. )


- BİLEN/DÜŞÜNEN İNSAN[Lat. HOMO SAPİENS] ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI/BİLGE İNSAN[Lat. HOMO SAPİENS SAPİENS]

( "Homo sapiens sapiens" terimi, modern insan türünü belirtmek için kullanılan bir alt tür adıdır. "Homo sapiens", insanın tür adıdır ancak bilim dünyası tarafından modern insan alt türü olarak "Homo sapiens sapiens" olarak sınıflandırılmıştır.

Bu terim, insan türünün daha özel bir alt öbeğini vurgulamak için kullanılır. İlk "Homo sapiens" türü, yaklaşık 200.000 yıl önce ortaya çıktı. Ancak "Homo sapiens sapiens", yaklaşık 50.000 ila 70.000 yıl önce ortaya çıkan ve günümüzdeki insan türünü tanımlayan daha özel bir alt türdür. Bu terim, Homo sapiens'in en yaygın ve günümüzde yaşayan alt türünü belirtmek için kullanılır. )


- BİLEN ile/ve/||/<> ÖĞRENEN ile/ve/||/<> DİNLEYEN

( ÂLİM ile/ve/||/<> MÜTEALLİM ile/ve/||/<> MÜSTEMİ' )


- BİLENİN/BİLGENİN/USTANIN/HOCANIN, HER:
[hem] YAPTIĞI/NI ile/ve/<>/||/değil/yerine/hem de DEDİĞİ/Nİ

( Yapma. İLE/VE/<>/||/DEĞİL/YERİNE Yap. )


- BİLEREK/BİLE BİLE ile İNADINA


- BİLEREK / BİLMEYEREK ile/ve/||/<> İSTEYEREK / İSTEMEYEREK ile/ve/||/<> DOĞRUDAN / DOLAYLI


- BİLEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK BİLDİKLERİNMİZ


- BİLEŞEN ile BİLEŞİK ile BİLEŞİM ile BİLEŞKE

( Fizikte ve dilde. İLE Kimyada, doğada, dilde, felsefede. İLE Kimyada. İLE Fizikte. )

( Bir bileşke oluşturan güçlerin her biri. | Bir bileşiğin molekülündeki ögeler ya da alt öbeklerden her biri. | Bir karışımın ögeleri. | Bileşim yoluyla bir sözcüğün yapısına giren sözcük. [örn. sivrisinek] İLE Bileşerek oluşmuş, basit olmayan, mürekkep. | Kİmyasal tepkimeler sonucunda, iki ya da daha çok öğeden oluşan ve bunlardan bağımsız, fiziksel, kimyasal nitelikler gösteren özdek/madde. [örn. su] | Ses ve görüntünün birlikte yer aldığı film parçası. İLE İki ya da daha çok ögenin biraraya gelerek yeni bir öğe oluşturması, terkip. | İki ya da daha fazla nesnenin belirli oranlarda tepkimeye girerek oluşturduğu ve özellikleri kendini oluşturan nesnelerden farklı ve bileşenlerinin fiziksel yollarla birbirinden ayrılamadığı nesne. | Bir nesnenin, hangi kimyasal türlerden oluştuğun belirleyen verilerin tümü. | Bileşme sonucu oluşan nesne. İLE Bir nesneye uygulanan birkaç gücün toplam etkisine eşit olan tek güç. | Bir nesneyi oluşturan ögeler ya da bileşikler. )

( CONSTITUENT, COMPONENT vs. COMPOUND vs. COMPOSITION vs. ... )


- BİLEŞİK ile KARIŞIM

( Aynı cins moleküllerden oluşur. İLE Farklı cins atom ya da moleküllerden oluşur. )

( Kimyasal yollarla ayrıştırılırlar. İLE Fiziksel yollarla ayrıştırılırlar. )

( Saftır. İLE Saf değildir. )

( Yapısındaki öğeler, belirli kütle oranlarında birleşir. İLE Belirli bir oran yoktur. )

( Yoğunlukları karakteristiktir. İLE Yoğunlukları karışımdaki maddelerin karışma miktarına bağlı olarak değişir. )

( MÜREKKEB/P ile MEZC/MAHLUP )

( COMPOUND vs. MIXTURE )


- BİLEŞİK/LİK ile BİREŞİK/LİK


- BİLEŞİM ile BİREŞİM(/KURGUL)/TEVHİD

( Kimyasal. İLE Kavramsal. )


- BİLEŞİM ile BİRLEŞİM

( Bileşme durumu. | İki ya da daha çok ögenin bir araya gelerek yeni bir öge oluşturması, terkip. | Bir nesnenin hangi kimyasal türlerden oluştuğunu belirleyen verilerin tamamı. | Bileşme sonucu oluşan nesne. İLE Birleşme durumu. | Bir topluluğun, bir gün içindeki toplanmaları, inikat. | Döllenmek için erille dişil hayvanın bir araya gelmesi. )


- BİLEŞKE ile/ve/||/<> TOPLAM


- BİLET[FR. < BILLET] ile/||/<> APEKS[LAT. < APEX]

( Para ile alınan ve konser, sinema, tiyatro vb. eğlence yerlerine girme, ulaşım araçlarına binme ya da bir şans oyununa katılma olanağını veren belge. İLE/||/<> Tarihi değiştirilemez özel bir gidiş-geliş bilet türü. )


- BİLEZİKÇİ ÇİFTLİĞİ :

( Bilezikçi Çiftliği kuzeyde Belgrad Ormanı, güneydoğuda Elbe Ormanı (Tekel'e ait), Tekel Çay - Kur Tesisleri, güneyde Bahçeköy - Fatih Ormanı üst yolu, güney batıda Mehmet Akif Ersoy Dinlenme Tesisi ve Piknik alanı ve batıda Sultan II. Mahmut (Bahçeköy) Kemeri ile sınırlıdır. Ermeni sarraf Bilezikçiyan'a ait olan ve av sahası olarak kullanılan çiftliği 1910'da Abraham Paşa (Dönme İbrahim Paşa) satın aldı. 1913'te çiftliğin mülkiyeti Enver Paşa'nın (1881 - 1922) eşi Naciye Sultan'ın mülkiyetine geçti. Daha sonraları Mısırlı Mahmut Paşanın eşi Nimetullah Hanım tarafından satın alındı. Bilahare de Çelepçi Ahmet Kara ve Mehmet Levent çiftliğe sahip oldular. 1945'te Çiftlik devletleştirildi ise de davası uzun yıllar devam etti ve kesin sonuç sağlanamadı. İ.Ü. Orman Fakültesinin ısrarlı takibi sonucunda 1980'de Orman Fakültesinin "Eğitim ve Araştırma Ormanı" olarak kamulaştırıldı. Bilezikçi Çiftliği 806 hektarlık büyük bir alanı kaplar, Bilezikçi Çiftliği ormanları yakacak odun üreten sürgünden yetişen ormanlardır. Bu ormanlar çiftliğin %82 sini kaplar. Açık alanları %11, koruluk alanı %5, tarım alanı ise %2 dir. Bilezikçi Çiftliğinin en yüksek tepesi 236 metre ile Büyükdoğan tepesidir. En alçak noktası ise 20 metre ile Fıstık suyudur. )


- Bİ-L-Fİ'L[Ar.] ile Bİ-L-HÂSSA[Ar.]

( Gerçekten, hakîki olarak. İLE Özellikle, mahsus, hususî olarak, hele. )


- BİLGE KRAL ile/ve/||/<>/> TİMOKRASİ ile/ve/||/<>/> OLİGARŞİ ile/ve/||/<>/> DEMOKRASİ ile/ve/||/<>/> TİRAN


- BİLGE SOKAK PARKI :

( Fatih Sultan Mehmet (Armutlu) Mahallesinden bulunan parklardan biridir. )


- BİLGE ve/||/<> ALÇAKGÖNÜLLÜ

( Herkesten farklı olduğumuzu kavrayabilecek kadar. VE/||/<> Kimseden daha iyi olmadığımızı sürekli anımsayabilecek kadar. )

( ÂRİF ve/||/<> MÜTEVÂZI )

( WISE and/||/<> MODESTY )


- BİLGE/ÂRİF ile BİLİM İNSANI/ÂLİM ile AYDINLANMIŞ ile CAHİL ile AHMAK

( İzler/seyreder. İLE Söz söyler, konuşur. İLE Susar. İLE İnat eder. İLE Laklak eder. )

( Âlimler, mesafe/menzil alır; cahiller, yolun başında birinin gelip kendini götürmesini bekler. )

( Cahilin kalbi, dudağında; âlimin/ârifin ağzı/dili, kalbindedir. )

( Âlimin sözü incidir; cahilin sözü, günde, bin can incitir. )

( Asıl güneş, âşıkların, âriflerin kalplerinden, gözlerinden doğan güneştir. )

( Bilen/bilge kişi konuşur, çünkü söyleyebileceği bir şeyleri vardır. Cahil kişi konuşur, çünkü "bir şeyler söylemek zorundadır". )

( Wise people talk, because they have something to say; fools talks, because they "have to say something". )

( [hatasını gösterdiğimizde] Teşekkür eder. İLE Anlayışla kabul eder ve gülümser. İLE Yararlanır. İLE Küfür/hakaret eder. İLE ... bile görmez. )

( Akıllı, şakadan bile öğüt alır; ahmak, her öğüdü, şaka sanar. )

( Ancak yaşadıklarına/deneyimleyebildiklerine hükm eder. İLE Yaşamadıklarına da hükm eder ya da etmeye çabalar. İLE ... İLE ... İLE ... )

( Bilenle ya da bilmeyenle tartışılabilir. Fakat bildiğini sananla tartışmak, ahmaklıktır. )


- BİLGELİK:
(DERİNLİKLİ/KAPSAMLI) KONUŞMAK ile/ve/<>/değil YAPMAK

( (Derinlikli/kapsamlı) Konuşmak, bilgelik değildir. Bilgelik, yapmaktır! )


- BİLGE/LİK:
NE İSTEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/< NE İSTEMEDİĞİNİ BİLEN/BİLMEK


- BİLGELİK/HİKMET TAŞIMAYAN SÖZ ile/ve/||/<> DÜŞÜNME BARINDIRMAYAN SESSİZLİK/SÜKÛT

( Gevezeliktir. VE/||/<> Dalgıdır/gaflettir. )


- BİLGELİK ve ANLAMA, ANLAMLANDIRMA

( Bilgeliğin dudakları, anlamayanların kulaklarına kapalıdır. )


- BİLGELİK ile/ve/||/<> AYDINLANMA

( Başkalarının bilgisi. İLE/VE/||/<> Kendini tanıma. )


- BİLGELİK ve BAŞKALARINI KARALAMAMAK


- BİLGELİK ve/||/<> CESÂRET ve/||/<> ÖLÇÜLÜLÜK

( Bilgelik, aklın; Cesaret, kalbin; Ölçülülük, duyguların kontrolüdür. )


- BİLGE/LİK ve/||/<> GÖNÜLLÜ/LÜK


- BİLGELİK ile/ve/||/<>/>/< KALITIMSAL BİLGELİK

( WISDOM vs./and/||/<>/>/< ANCESTRAL WISDOM )


- BİLGELİK ve/=/||/<> KARŞILIKSIZ HİZMET


- BİLGELİK ve/<> SANAT

( Sıradan insanı, "etik insan"a dönüştürür. VE/<> Sıradan insanı, "estetik insan"a dönüştürür. )


- BİLGELİK ve/||/<>/< UTANABILMEK


- BİLGE/LİK ile/ve/||/<>/>/< YALIN/LIK


- BİLGEN ile BİRGEN

( HABÎR ile VAHHAB )


- BİLGİ AHLÂKI ile/ve/<> TEFEKKÜR AHLÂKI

( MORALS OF KNOWLEDGE vs./and/<> MORALS OF THINKING )


- BİLGİ:
BETİMLEYEREK ile/ve/||/<>/< AŞİNALIKLA


- BİLGİ/(B)İLİM/GÖRGÜ:
NAKLETMEK İÇİN ile/ve/değil/||/<>/< NAKŞETMEK İÇİN


- BİLGİ ÇOKLUĞU ile/ve/değil/yerine ANLAYIŞI GELİŞTİR(EBİL)MEK


- BİLGİ = (")DÜŞÜNCEDİR(") ile/ve/||/<> (")ERDEMDİR(") ile/ve/||/<> (")DÜZENDİR(") ile/ve/||/<> (")BAĞLAMDIR(")

( [ise | durumu/düşüncesi] Felsefeyi verir. İLE/VE/||/<> Ahlâk'ı verir. İLE/VE/||/<> Toplumu verir. İLE/VE/||/<> Bilgeliği verir. )


- BİLGİ DÜZENEĞİ ile/ve/||/<> DUYGU DÜZENEĞİ


- OLGUN/LUK:
BİLGİ İTİBARİYLE
ve/||/<>
BİLGELİK İTİBARİYLE
ve/||/<>
DURUM/KOŞULLAR İTİBARİYLE
ve/||/<>
AYDINLATMA İTİBARİYLE

( KEMÂL-İ İLİM ve/||/<> KEMÂL-İ İRFÂN ve/||/<> KEMÂL-İ HÂL ve/||/<> KEMÂL-İ İRŞÂD )


- BİLGİ KAYBI PARADOKSU ile/||/<> KUANTUM BELİRLİLİK

( Bilgi kaybı paradoksu kara delik bilgiyi yok eder mi İLE kuantum belirlilik bilgi korunmalıdır der. Hawking başta bilgi kaybolur İLE sonra bilgi korunur dedi. Paradoks kuantum mekaniği İLE genel görelilik çelişkisidir. )

( Stephen Hawking tarafından 1976 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1942-2018) (Ülke: İngiltere) (Alan: Fizik, Kozmoloji) (Önemli katkıları: Hawking ışıması, kara delik termodinamiği, tekillik teoremleri, kuantum kozmoloji) )


- [BİLGİ/SÖZ]
"KULAĞINDAN":
GİRMEYEN ile GİRİP-ÇIKAN ile ZİHNİNE[/"KALBİNE"] ULAŞAN

( Hiçbir biçimde dinlemeyen/anla(ya)mayan. İLE Anlasa/Dinlese de unutan, kayıtsız kalan. İLE Tutan/kaydeden, dönüştüren, işleyen, uygulayan. )


- BİLGİ KURAMI(TEORİSİ) ile BİLİM FELSEFESİ


- BİLGİ SAHİBİ OLMA ile/ve/||/<>/> GEÇERLİ YARGILAMA/YORUMLAMA(MEŞRÛ MUHAKEME)


- BİLGİ SORUNU ile/ve/<>/değil/yerine AYDINLANMA SORUNU


- BİLGİ TAŞIYICISI OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/>/< ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK


- BİLGİ:
TÜMEL/LİK ile/ve/||/<> ÖZSEL/LİK ile/ve/||/<> NEDENSEL/LİK ile/ve/||/<> KESİN/LİK


- BİLGİ ÜRETMEK ile/ve/değil/||/<>/< BİLGİ DOĞURMAK


- BİLGİ (VAROLANI) ile/ve/değil/yerine ANLAM (VAROLANI)

( Taşınan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Özümsenen. )


- BİLGİ/VERİ/HABER:
[ne yazık ki]
YOKSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< VARSA

( "Asıp kesme." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Saygı, sevgi, şefkat, merhamet, anlayış. )


- BİLGİ ile/ve/||/<> BAĞDAT

( )


- BİLGİ ve/||/<>/> BİLİM ve/||/<>/> DAYANÇ(SABIR) ve/||/<>/> YETİNME

( Anamal/sermaye. VE/||/<>/> Silah. VE/||/<>/> Giysi. VE/||/<>/> Kazanç. )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/>/< BİRGİ/BİREŞİM


- BİLGİ ile/ve BİRİKİM

( Kişiler, başağa benzer. İçi boşken havadadır, doldukça eğrilir. )

( Bilgi tohumdur. Bire yüz verir. Verdigi yüzün her biri bir tohumdur ki, sana bilgelik, torunlarına da ilham verir. )

( Deneyimi olmayan kavram yetersiz, kavramı olmayan deneyim boştur. )

( Zihinsel bilgi sürecinde 5 aşama:
1. Genel deneyim.
2. Özel deneyim.
3. Olgusal Bilim.
a. Deney ve Gözlem,
b. Kuram oluşturma,
4. Günlük Bilim.
5. Aşkın Bilimler. )

( KNOWLEDGE vs./and ACCUMULATION )


- BİLGİ ve/<> BİTGİ/BİTKİ

( Organiklerdir. )


- BİLGİ ile/ve/=/||/<>/< DÖNÜŞ(TÜR)EBİLMEK


- BİLGİ/VERİ ile/ve/<> DÜŞÜNCE/FİKİR


- BİLGİ ve/<> EMEK/EYLEM

( İşe taşınmayan bir bilgi, kişinin sahip olduğu bir bilgi değildir. )


- BİLGİ ile/ve/= ERDEM

( KNOWLEDGE vs./and/= VIRTUE )


- BİLGİ ve/||/<>/> ERDEM ve/||/<>/> MUTLULUK ve/||/<>/> BİLGELİK


- BİLGİ ile/ve/<> GEREKÇELENDİRİLMİŞ BİLGİ(EPİSTEMOLOJİ)

( Bilgi, erdem; erdem de mutluluk üretir. )

( Türkçe Çağdaş Epistemoloji Sözlüğü yazısı için burayı tıklayınız... )

( KNOWLEDGE vs./and/<> EPISTEMOLOGY )


- BİLGİ ve İLGİ ve EYLEM/TEPKİ

( Bildiklerinizi eyleme geçirin, bilmedikleriniz size gelir. )

( KNOWLEDGE and INTEREST and ACTION )


- BİLGİ ile/ve/<>/= İLİŞKİ

( KNOWLEDGE vs./and/<>/= RELATION )


- BİLGİ ve/||/<>/> İYİLİK ve/||/<>/> KARARLILIK

( Kuşkudan kurtarır. VE/||/<>/> Istırap çekmekten kurtarır. VE/||/<>/> Kaygıdan kurtarır. )


- BİLGİ ile/||/<> KURAMSİ

( Bilgi kuramınin temelleri )

( Claude Shannon tarafından 1948 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1916-2001) (Ülke: ABD) (Alan: Matematik, Elektronik) (Önemli katkıları: Bilgi teorisi, dijital devre tasarımı) )


- BİLGİ =/||/<> NE YAPMAYABİLECEĞİNİN BİLGİSİ


- BİLGİ ve/||/<>/>/< NEDEN

( INFORMATION and/||/<>/>/< CAUSE/REASON )


- BİLGİ(EL-İLM) ile ÖĞRENİM(TE'ALLÜM) ile ÖĞRETİM(TA'LÎM)

( İhvân'ın Îsâgûcî'de ele aldığı konulardan biridir. Ona göre; "Bilgi, bilinenin(nesne) bilenin(özne) zihnindeki suretinden; sanat ise bilen sanatkârın zihindeki bu suretleri dışa vurup maddeye uygulamasından başka bir şey değildir." Öbür taraftan, öğreticinin nefsi(zihin) fiil halinde, öğrencininki ise güç halinde "bilen"(allâme)'dir. Bu durumda öğretim , güç halindeki bilgiyi fiil haline çıkarma, öğrenim ise güç halindeki bilginin fiil haline çıkmasından öte bir şey değildir. Hal böyle olunca özü itibariyle güç halinde bilen durumundaki cüz'î insan nefislerinin fiil halinde bilen felekî-küllî nefs tarafından fiil haline geçirilmesi gerekmektedir. )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> PROMPTOKRASİ


- BİLGİ ve/> SEVGİ ve/> VERGİ

( Bilmeyen sevemez. )

( KNOWLEDGE and/> LOVE and/> DUTY
Whom cannot love if does not know. )


- BİLGİ ile/ve/değil/||/<>/>< SÖYLENTİ


- BİLGİ ve/<> TAMLIK

( KNOWLEDGE and/<> COMPLETENESS )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> TAVTİA

( ... İLE/VE/||/<>/> Anlatılacak amacı destekleyecek biçimde, önceden bazı sözler söylemek. )


- BİLGİ/VERİ ile/ve/değil/yerine YAKLAŞIK BİLGİ

( Ulaştıklarımız, bilgi değil ancak yaklaşık bilgidir. )


- BİLGİ ile/ve/yerine YÖNTEM

( INFORMATION vs./and METHOD
METHOD instead of INFORMATION )


- BİLGİBİLİM/GNOSEOLOJİ[Fr.] ile/değil/yerine EPİSTEMOLOJİ


- BİLGİÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGE

( Bildiğini zannetme, gereksiz/yararsız/yersiz bilgi sahibi olma, zamansız/bağlantısız paylaşma çabası. Bilgi obezi.[Malûmat-füruş/luk] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Âlim. Derin ve geniş bilgilere sahip olan. )

( [Söz(cük)lerin...] Gerçek anlamlarını kullanarak anlaşırlar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Mecaz anlamlarıyla anlaşırlar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Kinâye yoluyla anlaşırlar. )

( Bilge olmaya cesaret et![Sapere aude!] / Aklını kullanma cesaretini göster! )

( PEDANT vs. SCHOLAR )


- BİLGİLENMEK ile/ve/değil/yerine BİLGİ İŞLEMEK


- BİLGİLERİ/DEĞERLERİ:
KAYIP (ETMEK) ile/değil/yerine/>< KAYIT (ETMEK)


- BİLGİLİ ile/ve/<>/değil EDİB


- BİLGİLİ ile/ve/<>/>/< İLGİLİ


- BİLGİLİ/BİLGİSİZ ile/değil KIBLELİ/KIBLESİZ

( Kişiyi, bilgisinden çok, niyeti/yönelimi/yaklaşımı belirler. )


- BİLGİLİK/ANSİKLOPEDİ[Yun.] ile SÖZLÜK


- BİLGİLİK = KAMUS = ENCYCLOPEDIA[İng.] = ENCYLOPÉDIE[Fr.] = ENZYKLOPÄDIE[Alm.] = ENCICLOPEDIA[İsp.]


- BİLGİLİ/LİK ile/ve/||/<>/> SOĞUKKANLI/LIK


- BİLGİN (OLMAK) ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI (OLMAK)

( Başkalarının bilgisiyle (de) olabiliriz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Ancak, kendi aklımızla olabiliriz. )


- BİLGİN, HÜSEYİN (RİZE, 1958) :

( Sarıyer Demirciköylü'dür. İlköğretimini takiben iş hayatına atıldı. Müteahhit olarak hizmet vermektedir. Sarıyer İşadamları Derneği Başkanıdır. )


- BİLGİN, İBRAHİM (İST. 1897 - 1963) :

( Ticaretle uğraştı. Sarıyer Spor Kulübü'nün 14 kurucusundan biridir. 3 dönem yönetim kurulunda bulundu. )


- BİLGİN ile/ve/değil/<>/> BİLGE

( Âlim. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Ârif. )

( Bilge, kendi bilincinde, insan doğasının sezgisel bilgi ve uygulayımsal bilgisini birleştirmiş kişidir. )

( Bilge kişi yaşamını, bir çiçeğin özünü alıp onun kokusuna ve güzelliğine zarar vermeksizin uçup giden bir arı gibi sürdürür. )

( Bilge kişi tedbirli, içine kapanık ve ölçülüdür. )

( Su yolları yapan kişiler, o suları kontrolleri altına alır; marangozlar, ağaçlardan nasıl yararlanacaklarını bilir; bilge kişiler de aynı biçimde kendi zihnini kontrol eder. )

( Karşılaştığı konuları bir acelecilik içinde değerlendirmeye ve çözümlemeye çalışan kişi, doğruluk yolunda değildir. Bilge kişi, herşeyi acele etmeden huzur içinde düşünür ve değerlendirir. Bu kişi, Gerçek'i korur, Gerçek de onu. )

( Çok konuşan kişiye değil, huzur içinde korkusuzca konuşan kişiye "Bilge" adı verilir. )

( BİLGE: Seni, sana bildiren. )

( Bilgin ol ki, kişileri, "büyük" görme. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Bilge ol ki, kişileri, "küçük" görme. )

( [not] SCHOLAR vs./and/but/<>/> WISE )


- BİLGİNER, EMİN (İST.) :

( Sarıyerlidir. Bakkaldı. Hacı Müezzin Mehmet Raci Efendi'nin vefâtı üzerine bir süre muhtar olarak görev yaptı. )


- BİLGİNİN:
BAŞLANGICI ile/değil/yerine SÜRECİ

( Uzmanlaştığını ve doruğa çıktığını sanmak. İLE/DEĞİL/YERİNE İşin başında olduğuna inanır. )


- BİLGİNİN BİLİNCİ ile/ve ÂDETLERDEKİ ÖZÜ AÇIĞA ÇIKARACAK BİLİNÇ


- VERİNİN/BİLİNİN/BİLGİNİN:
DAĞITIMI ile/ve/||/<> DENETİMİ


- BİLGİNİN DOĞRULUĞU ile/ve BİLGİNİN GÜZELLİĞİ

( İdrakte. İLE/VE Estetikte. )

( RIGHTNESS OF THE KNOWLEDGE vs./and BEAUTY OF THE KNOWLEDGE )


- BİLGİNİN EFENDİSİ ile/ve/||/<>/< ÇALIŞMANIN KÖLESİ


- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve/<> BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI

( Sahip olduğunuz herşeyi, her kimin gereksinimi varsa, onunla severek paylaşın. )

( Share willingly and gladly all you have with whoever needs. )

( OBTAINING OF THE INFORMATION vs./and/<> SHARING/TRANSMISSION OF THE INFORMATION )


- BİLGİNİN ELDE EDİLİŞİ ile/ve BİLGİNİN PAYLAŞIMI/AKTARIMI


- BİLGİNİN:
GÜVENİLİRLİĞİ ile/ve/<> ZORUNLULUĞU


- BİLGİ'NİN:
KAYNAĞI ve/ YÖNTEMİ ve/ ÖLÇÜTÜ ve/ DEĞERİ

( SOURCE and METHOD and CRITERION and VALUE/WORTH :[ ... OF THE INFORMATION] )


- BİLGİNİN VE ÜNİVERSİTENİN ÖNCELİKLİ İŞLEVLERİNDE:
ARAŞTIRMA ve/||/<>/> AKTARIM


- BİLGİ'NİN ZEKÂTI ile/ve BİLGİN'İN ZEKÂTI


- BİLGİSAYAR = COMPUTER[İng., İt.] = ORDINATEUR[Fr.] = COMPUTER/KOMPUTER[Alm.] = COMPUTADOR[İsp.]


- BİLGİSAYARDA, ZAMAN KAYDI BAŞLANGICI/MİLÂD(EPOCH & UNIX TIMESTAMP)

( 01 Ocak 1970 )


- BİLGİSEVER/LİK(/AKILSEVERLİK/DİLSEVERLİK/ÖLÇÜSEVERLİK) ile/ve/||/<>/> BİLGELİKSEVER/LİK

( PHILOLOGOS and/||/<>/> PHILOSOPHIA )


- BİLGİSİZ/CAHİL:
YA DUYMAZ ya da DİRENİR/DİRETİR


- BİLGİSİZ/CAHİL ile/değil/yerine/>< USLU/AKILLI

( Çaban bile boş. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dursa da hoş. )


- BİLGİSİZİN/APTALIN HATASINI DÜZELTMEK ile BİLGENİN HATASINI DÜZELTMEK

( Sizden nefret eder. İLE/DEĞİL/YERİNE Size teşekkür eder.
[Bir aptalın hatasını düzeltme! Senden nefret edecektir. Bir bilgenin hatasını düzelt. Sana minnettar olacaktır.] )


- BİLGİSİZLİĞİN "ESÂRETİ" ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLGELİĞİN BEREKETİ


- BİLGİSİZLİK:
BİLMEMEK ile/ve/değil/ne yazık ki/+/||/<>/< ANLAMAYA DİRENMEK


- BİLGİSİZLİK/CEHALET >< BİLİMSEL TUTUM ve BAĞNAZLIK >< FELSEFİ ANLAYIŞ ve GÜÇ/ŞİDDET >< SANATSAL DUYARLILIK


- [ne yazık ki]
BİLGİSİZ/LİK / CEHÂLET ve/||/<> ACIMASIZ/LIK


- BİLGİSİZLİK/CEHALET ve/> İHMAL


- [ne yazık ki]
BİLGİSİZLİK SÜRECİ VE SONUCU:
DEMOKRASİ ile/ve/||/<>/> OLİGARŞİ ile/ve/||/<>/> TİRANLIK


- BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK ile/ve/||/<>/>/< "DUYGUSAL/LIK"


- BİLGİTEY(LİSE) ile/ve/<>/> BİLİMTEY(ÜNİVERSİTE)


- BİLGİYE ERİŞİM:
GÖZLEM ve/+/||/<>/>/< SEZGİ ve/+/||/<>/>/< FARKINDALIK


- BİLGİYİ:
KULLANMAK ile/ve/<> DÜZENLEMEK

( INFORMATION: TO USE vs./and TO ORGANIZE )


- BİLHASSA[Ar.] ile BİLAHARE[Ar. < Bİ'L-ÂHİRE]["BİLÂHERE" değil!]

( Özellikle. İLE Sonra, sonradan, daha sonra, sonraları. )


- BİLİ- ile/||/<> CHOL-/CHOLE-/CHOLO-/-CHOLO-/CHOLİA- ile/||/<> CHOLEDOCH-/CHOLEDOCHO-

( Safra, safradan gelişen. İLE/||/<> Safra, safra ile ilgili. İLE/||/<> Safra taşıyan. )


- BİLİG ile BİLİG ile BİLİG ile BİLİŞ ile BİLSİKTİ ile BİLTÜRDİ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bilgi [ilm]. İLE Bilgelik [hikmet]. İLE Us [akıl]. İLE Veri[malumat]. İLE Bilinir/bilindi. İLE Bilgilendirdi. )


- Bİ-L-İHTİMÂM[Ar.] ile Bİ-L-İHTİRÂM[Ar.]

( Özenerek, özenle, dikkat ederek, dikkatle. İLE Saygı duyarak, saygıyla. )


- BİLİK ile BİLİK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kandil fitili. İLE Yaraların tedavisi sırasında kullanılan bir inceleme aracı. )


- BİLİM ADAMI yerine BİLİM İNSANI


- B/İLİM ve/<> KÜLTÜR COŞKUSU

( WISSENSCHAFT und/<> BILDUNG )


- (B)İLİM İÇİN GEREKENLER:
GURBET ve/||/<> SABIR ve/||/<> KILAVUZ/ÜSTAD ve/||/<> FAKR-U ZARÛRET


- BİLİM İLE DİN İLİŞKİSİ "YORUMLAMASINDA":
ÇATIŞTIRMACI/LIK ile ONAYLAYICI/LIK ile GEÇİŞLİ/LİK ile BİRLİKTE/LİK

( Üst-alt. İLE Yanyana. İLE Teğet/paralel. İLE Kesişim.[bazı noktalarda ve belirli oranlarda] )


- BİLİM/İLİM ile SİYASET

( İlim artıran, dert artırır. )

( İlmin en yükseği, aczini ve özrünü bilmektir. )


- BİLİM İNSANI değil/yerine/= BİLİMCİ


- BİLİM KİŞİSİ:
BİLİR ve/||/<>/> KANITLAR ve/||/<>/> DİKKAT EDİLMESİNİ İSTER

( Sanmaz. VE/||/<>/> İnandırmaya çalışmaz. VE/||/<>/> Güvenilmeyi beklemez. )


- (B)İLİM:
KÜÇÜK ZİHİNLERİ ile ORTA ZİHİNLERİ ile İLERİ ZİHİNLERİ

( Kibirlendirir. İLE Şaşırtır. İLE Alçakgönüllü yapar. )


- BİLİM TARİHİ ile/ve DÜŞÜNCE TARİHİ

( HISTORY OF SCIENCE vs. HISTORY OF IDEA/THOUGHT )


- BİLİM TARİHİ ile/ve DÜŞÜNCE TARİHİ

( HISTORY OF SCIENCE vs. HISTORY OF IDEA/THOUGHT )


- BİLİM TERİMİ/KAVRAMINDA:
1924 ve/<>/< 1837

( Kuvantum kuramının ortaya çıkmasıyla, artık, bilim, önü açık, önceden kestirilemeyen bir düşünme tarzı olarak görülmeye başlamıştır. [Burada, büyük oranda, kast edilen, doğa bilimleri, özellikle de fiziktir.] VE/<>/< "Deneysel Bilimlerin Tarihi"(Bilimsel History of Experimental Science) [William Whewels] kitabının yayımlanmasıyla, science[bugünkü anlamdaki bilim] terimi, tarihsel gelişimi de dikkate alınarak artık ayrı bir bilme yöntemi, tarzı olarak tanımlanmış ve kullanılmaya başlanmıştır. )


- BİLİM ile AKSİYOMATİK ZEMİN


- BİLİM ve/||/<>/> BİLİMİN BİLİMİ

( )


- BİLİM ile/ve BİLİMSEL

( Bilimsel çalışma sözlüksüz, haritasız ve tarihsiz yapılmaz! )

( Bilim/ilim hayretle başlar. )

( Bilim, yalnızca cehaletimizin sınırlarını geriye iter. )

( Bilim/ilim olasılıklara dayanmaz. )

( Bilim hakikatlerle uğraşmaz, tümel ilişkilerle uğraşır. )

( Bilimi destekleyen de, engelleyen de bilim olabilir/olur. )

( Amelsiz ilim, kitap yüklü eşeğe benzer. )

( Edep olmadan ilim olmaz. )

( İlim, bir ağacın meyvesini yetiştirmek gibidir. O meyveyi yemedikten sonra, ha yetiştirmişsin, ha yetiştirmemişsin. )

( İlmî birikimde katkısı olanlar, sevinmek ve övünmek hakkına sahiptir. )

( İlmin en yükseği, aczini ve özrünü bilmektir. )

( İlmin kral yolu yoktur. )

( İlim hâle inkılâp edince ses çıkmaz. )

( İlimler, konularının birbirinden ayrılmasıyla sağlanır. )

( Takdir edilmeyen ilim, göç eder. )

( Dış[zahir] ve iç[bâtın] tüm ilimler, ahlâkın arkasındadır. )

( BİLİM/BİLİMDE/BİLİMSELLİKTE:
(ÖNCELİKLE) VAR OLANIN[MEVCUD/ONTOS] ve/||/<>/> DOĞANIN ve/||/<>/> DOĞAL)
NESNE ve/||/<>/> OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(VE ANCAK DAHA SONRA) ÜRETİLMİŞ NESNELERİN
(VE EN SON OLARAK) KİŞİLERİN ve/||/<>/> TOPLULUKLARIN ve/||/<>/> TOPLUMUN/TOPLUMLARDA YAŞANMIŞ/YAŞANAN/YAŞANABİLEN
OLAY ve/||/<>/> OLGU ve/||/<>/> DURUM ve/||/<>/> İLİŞKİLERİN
(ÖNCEDEN TANIMLANMIŞ ve/||/<>/> BELİRLENMİŞ BİR YÖNTEM ve/||/<>/> ARACA BAĞLI OLARAK)
(İSTİDLÂLÎ/RASYONEL [AKIL İLE])
ÖLÇÜLÜ ve/||/<>/> ÖLÇÜLEBİLİR/ÖLÇÜMLENEBİLİR
NEDENSEL ve/||/<>/> KAVRAMSAL ve/||/<>/> ELEŞTİREL (OLANAK ve/||/<>/> SINIRLARI İÇİNDE)
KANITLI ve/||/<>/> DÜZENLİ ve/||/<>/> TUTARLI (BİR BİÇİMDE)
KAMUSAL/LIK ve/||/<>/> TEKRARLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK ve/||/<>/> PAYLAŞILABİLİR/LİK (KOŞULLARINDA)
TANIM ve/||/<>/> İŞLEV ve/||/<>/> YARARA (KONU OLABİLEN/OLABİLECEK)
VERİ ve/||/<>/> BİLİ ve/||/<>/> BİLGİ/Sİ )

( Science merely pushes back the frontiers of our ignorance. )

( SCIENCE vs./and SCIENTIFIC )


- BİLİM ile/ve/değil/||/<>/< BİLİNEN

Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 33.765 başlık/FaRk ile birlikte,
33.765 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(18/136)