Bugün[26 Aralık 2025]
itibarı ile 9.241 başlık/FaRk ile birlikte,
9.241 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(25/38)


- Düşünerek KONUŞ!!!


- DÜŞÜNME (TAFAKKUR)


- DÜŞÜNME (")YOĞUNLUĞU(") ile/değil/>< VERİ PAYLAŞIMI


- DÜŞÜNME ile/ve AYIK DÜŞÜNME

( TO THINK vs./and SOBER THINKING )


- DÜŞÜNME ve/||/<>/= AYIRMA


- DÜŞÜNME ile/ve BÖLÜMLEME

( TO THINK vs./and CLASSIFICATION )


- DÜŞÜNME ile/ve/<> DENETLEME


- DÜŞÜNME ile/ve/<> DİL

( Düşünme, sözcüklerle gerçekleşmez. İLE/VE/<> Düşünme, sözcükleri kullanır! )

( Beyin-el ilişkisi ve zihin-dil ilişkisi sürekli akılda tutulmalı! )

( Bir şey ki, söylemesen de olur! SÖYLEME! )

( Düşünme/düşünce, dil kullanımıdır. )

( Kişi, dilinin ardında gizlidir. )

( İNTÂK[< NUTK]: Dile getirme, söyletme. | Akledilen şeyleri idrak etmek. )

( Türk dilinin kökenlerini araştırmanın birinci koşulu, sağlıklı bir dil felsefesi bilgisi edinmek, bu felsefenin ışığında yürümeyi bilmek, araştırılan sorunlara, bu felsefenin yöntemiyle yaklaşmaktır.

Bir topluluğun dilinde, o topluluğun yaşama anlayışını, yaşama biçimini, olaylara, doğaya bakışını yansıtmayan sözcüklerin hepsi yabancı kökenlidir.

Kavramlarını üretirken somuttan soyuta yönelmeyi başaramayan bir toplumun dilinde soyut var olanları içeren sözcüklerin bulunması bir olasılıktan öteye geçemez.

Bir toplumun düşünce ortamında bulunmayan şeyin, kavramı da yoktur.

Kavramlar, düşünsel içeriklerin taşıyıcısıdır.

Dilcinin, bilge olması kaçınılmazdır.

Dilin gerçeğini, ancak bilge dilci kavrayabilir.

Bir aydın, başka dillerden aldığı sözcüklerle düşünemez, üretemez, ancak aktarır, bellekten belleğe gönderir.

Doğal yapısı ağacın yetişmesine elverişli olmayan bir ülkede, orman ürünleriyle ilgili kavramlar üretilebilir mi? Kişi, bilmediği bir nesneye, bildiği bir adı verebilir mi?

Düşünsel alanda yeri olmayan bir kavram içeriğinin sözcüğe girmesi söz konusu değildir.

Soyut var olanlar üretemeyen bir topluluğun dilinde, soyutu yansıtan kavramın yeri yoktur.

Anlamsal içerik, o sözcüğü konuşan topluluğun düşünsel çevresiyle bağlantılıdır.

Bir dille konuşup yazmak, o dili bilmek değildir, önemli[öncelikli] olan, o dille düşünmek, üretmek, düşünsel bir alan oluşturmaktır.

Dilin yüzeysel özelliklerine bakarak kökenine inmeye çalışmak, yanıltıcıdır, saptırıcıdır. Kökte bulunmayan anlamı sözcükte aramak da dil bilincinden yoksunluk demektir.

Dilin ayakta durmasını, yaşamasını, yayılmasını sağlayan, yazıdır.

Dil, insan/kişi ile insan/kişi, dille vardır.

Dili yaşatan, geçmişten geleceğe taşıyan yazıdır. )

( TO THINK vs./and/<> LANGUAGE )


- DÜŞÜNME ile/ve/değil DOĞRU DÜŞÜNME

( Aklın bilinmeyenden bilinene doğru yaptığı hareket. İLE/VE/DEĞİL Aklın bilinenden bilinmeyene doğru yaptığı hareket. )

( Aklın bilinenle bilinmeyen arasındaki hareketi. İLE/VE/DEĞİL ... )

( Düşündüğün şeye bürünürsün/bulaşırsın. )


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> DÜŞÜNCE

( Yaşam. İLE/VE/||/<>/> Yaşam(/a/k). )

( Düşünce damlacıklarıyla doldurulan havuzda yüzmek. İLE/VE/||/<>/> Kişinin[düşünenin/düşünmesi gerekenin], suyun üstünde (yaşamda) kalmasını sağlayan kaldırma gücünü sağlayan yasa/zorunluluk/gereklilik. )

( Bilinenleri, bilinmeyenlere götürebilecek biçimde düzenlemek. )

( Sonsuz olanaklılıklar. )

( Her şey düşünce ile başlar. )

( Düşün-ce: Yukarıdan düşünce/inince sende ortaya çıkan. )

( Bir yerini/dizini incitmeyen düşünmeye başlamaz kolay kolay. )

( Düşünme ifade edilerek düşünce haline getirilmiş olur. )

( Aklın bilinen ile bilinmeyen arasındaki hareketidir. )

( Düşünme süreci tamamlandığında, yani anlamlı bir bütünlük oluşturulduğunda, soruya yanıt verilir. )

( Düşünmeyi kesmek zorunda değilsiniz, sadece ilgilenmeyi kesin. )

( Düşüncelerinizi gözleyin, düşüncelerinizi gözlemekte olan kendinizi gözleyin. )

( Düşüncelerinizi sokak trafiğini seyreder gibi seyredin. )

( Rüyanızda bir çölde susuzluktan ölmekte olduğunuzu görürken, başucunuzda duran bir bardak suyun size yararı olmadığı gibi. )

( Düşüncelere sarılmayın yeter. )

( Zihin fukara olunca, fikir ukala olur! )

( Tefekkür, müşâhede ile olur. )

( Kendi düşünce berraklığınıza, amaçtaki safiyetinize ve eylemdeki dürüstlüğünüze güvenin. )

( Düşünmenin hakkını verirsen, düşünme de senin hakkını sana teslim eder. )

( Düşünmek için sükûnete gereksinim vardır. )

( el-NAZAR: Düşünmek, aklın, bilinmeyenden bilinmeyene doğru yaptığı harekettir. )

( Düşüncenin nesnesi, düşüncenin içindedir. )

( Watch your thoughts and watch yourself watching the thoughts.
You need not stop thinking. Just cease being interested.
Watch your thoughts as you watch the street traffic.
Just like the glass of water near your bed if of no use to you, when you dream that you are dying of thirst in a desert.
Don't hold on, that is all.
Rely entirely on your clarity of thought, purity of motive and integrity of action. )

( DÜŞÜNCE ÜZERİNE BAZI SÖZLER

Her şey düşünce ile başlar.

O, gelecek kuşakların faydalanabilmesi için ağaç diker.

Düşünce, okumuş bireylerin çalışmasıdır. Hayal görmek ise onların zevki.

Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
Düşünce yel, bilgi yelken, insanlık da kayığın kendisidir.

Düşünce ve pratik, yavaş yavaş her sanatı ilerletir.

Düşüncelerine hakim olamayanlar kısa zaman sonra davranışlarına da hakim olamazlar.

Düşüncelerini iyi kolla, onlar ağaçtaki kuşlar gibi sen farkında olmadan gelir ve sen her gün işinle meşgul olmaya devam ederken, geldikleri gibi sana haber vermeden gene kaybolurlar.

Düşüncelerinizi, kendi tercih ve kararınızla, hareket haline sokunuz.

Düşüncelerinizi yalnız siz seçiyorsunuz ve bu düşünceler hayatınızı biçimlendiriyor.

Düşüncenin kuvveti, zekanın sırrıdır.

Düşüncenin ortaya konulması, bireyi kölelikten kurtarıp özgürlüğe ulaştırır.

Düşünceye dalmış olan birini tembel biri sayma, çünkü bireylerin yaptığı bir görünen iş vardır, bir de görünmeyen.

Düşündüğünüz, inandığınız ve güvenle beklediğiniz her şey mutlaka gerçekleşir.

Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.

Düşünmeden okumak körletir, okumadan düşünmek yanıltır.

Düşünür, yeniden düşünen ve şimdiye kadar üzerinde düşünülmüş şeylerin asla yeterince düşünülmemiş olduğu kanısına varan kimsedir.

Ebedi olan şey yalnızca düşüncedir.

Işık gökgürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelir.
Kendi düşünce biçiminden başka hiçbir şey sınırlayamaz seni !

Alçak gönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, en yüksek düşüncelerdir.

Çoğu kişi, belleği çok güçlü olduğundan, orijinal bir düşünücü olamaz.

Yaptığımız hataların çoğu, düşünmek gereken yerden duygularımızla, duyumsamamız gerektiği yerde düşüncelerimizle karar verdiğimizden ileri gelmiştir.

İyimser, yaranın üstünde kabuk; kötümser, kabuğun altında yara görür.

Her bakış bir gözlem, her gözlem bir düşünce, her düşünce bir bağlantı ve ilişki doğurur.

Düşünmekten utanmıyorsan, söylemekten de utanma.

Mantık eleştiri aracı, matematik ise buluş aracıdır.

Her problemin bir çözümü var ve bu çözüm her zaman içimde yatmakta.

Dünya ve içerdiği her şey düşüncenin ürünüdür.

Bağnazlıktan barbarlığa yalnız bir adım vardır.

Camdan evde oturanlar, başkalarına taş atmamalıdırlar.

Bir kere centilmen, her zaman centilmen.

Felsefe koşulsuz sorgulamadır.

Kişi, hangi konuda meyl ederse felsefeye girmiş olur.

Akıllı kişi, hem kitaplardan, hem de doğadan yararlanır.

Tüm bilimler, hergünkü düşüncenin mükemmel biçimde ıslah edilmesinden başka bir şey değildir.

Dişlerinin tümünü fırçalamana gerek yok. Sadece, ağzında kalmasını istediğin dişleri fırçala.

Bir düşünce eken bir eylem biçer
Bir eylem eken bir alışkanlık biçer
Bir alışkanlık eken bir karakter biçer
Bir karakter eken kaderini biçer.

Üzerinde yoğunlaşılması gereken düşünce, ŞU ANDA ve BURADA'dır.

İki tip birey var.
1. Etkin/pasif (a. Düşünmeyen, b. Düşünmüş)
2. Edilgen/aktif (Düşünen)


 

Düşüncenin Doğası

Düşünce, bilinçlilik alanındaki sakinliğin gerisinde akan şeydir. Düşünce bizim duygu ya da his diye adlandırdığımız şekle bürünebilir, fikir veya kavram formunu alabilir, yazı biçiminde veya sembolik olabilir. Düşüncenin geçmiş ve gelecek yaratma yeteneği vardır.

Düşünce nesne ve özne olmadan biçimlenemez. Düşünce zaman olmadan biçimlenemez. Düşünce hiçbir şeyi doğrudan deneyimleyemez. Düşünce kendisinin farkında olamaz.

Düşünce gerçekliktir. Düşünce olmadan gerçeklik yoktur. Bu düşün-gerçeklik, gerçek değildir ve doğasında şeylik veya madde yoktur.

Bölünmemiş olan yalnız düşünce ile bölünmüş görünür. Düşünce, şuna ya da buna ayırır.

Düşünce birlik taşıyamaz çünkü her zaman düşüncenin dışında olan vardır. Birlik düşünceyi kapsar çünkü birlik her şeyi kapsar.

Düşünce, bir düşüneni imler. Bir düşünenin düşüncesi olur. Düşünceler gözlemlenebilir. Düşünen ancak düşünce olarak gözlemlenebilir.

Düşünce, daraltır ve sınırlar. Bilinçlilik sınırsızdır. Düşüncenin bilinçliliğe gereksinimi vardır. Bilinçlilik düşünceye ihtiyaç duymaz.

 

 

Bu sözleri söyleyenlerin önemsiz olduğunu düşünmüyoruz. Esas olanın ve yoğunlaşılması gerekenin, sözü kimin söylediği değil, söylenen sözün kendisi olduğuna inandığımızdan dolayı kimin söylediğine yer vermedik. Farklı kitap ve kaynaklardan kimin söylediğini bulabilirsiniz. (Yukarıdaki sözlerin tümü, tanınmış kişilerin söylemiş oldukları değildir.)

"Gerçek ve mantık tüm bireylere açıktır ve onları ilk söyleyen kişiye, onları yineleyene ait olduğundan daha fazla ait değildir."

"Sizi güldüren ya da ağlatan bir mektup alırsınız, bunun nedeni olan postacı değildir." )

( TO THINK vs./and/||/<>/> IDEA )

( COGITO cum/et/||/<>/> COGITATIO )


- DÜŞÜNME ile DÜŞÜNME YASALARI


- DÜŞÜNME ile DÜŞÜNMEYİ DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/>/< DUYUMSAMA


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> EYLEM


- DÜŞÜNME ile/ve/<> HESAPLAMA

( Düşünmeyi, yeteri kadar ve ancak gerektiği/gerektirdiği kadar sürdürmek gerek. )

( Ya hesap bilmiyorsun, ya da dayak yememişsin! )

( TO THINK vs./and/<> TO COMPUTE )


- DÜŞÜNME =/<> İÇ KONUŞMA

( İKİ BEN: İç konuşma, düşünme.
KONUŞMA: RUBÛBİYET )


- DÜŞÜNME ile/ve/değil İÇGÜDÜ

( Dolayımlı. İLE/VE/DEĞİL Dolayımsız, doğrudan. )

( Düşünmekten daha fazla olan neye sahibiz/sahip olabiliriz? )


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> İLERLEME


- DÜŞÜNME ile/ve/<> SİMGESEL DÜŞÜNME

( ... İLE/VE/<> Sayın Metin Bobaroğlu'nun, Simgesel Düşünme adlı kitabını okumanızı salık veririz. )


- DÜŞÜNME = TEFEKKÜR = THINK[İng.] = PENSÉE[Fr.] = DENKEN[Alm.] = COGITARE, COGITATIO[Lat.] = NOEIN, DIANOIA[Yun.] = PENSAR[İsp.]


- DÜŞÜNME ile/ve/değil/||/<>/< VERİ İŞLEME


- DÜŞÜNME ile/ve/<> YANSIMALI DÜŞÜNME

( TO THINK vs./and/<> REFLECTIVE THINKING )


- DÜŞÜNME ile YOĞUNLAŞMA/KONSANTRASYON


- DÜŞÜNMEDEN KONUŞMAK ve/ne yazık ki/||/<>/> SONRADAN DÜŞÜNMEK ZORUNDA KALMAK


- DÜŞÜNMEDEN ÖĞRENMEK ile/ve/<> ÖĞRENMEDEN DÜŞÜNMEK

( Yararsız. İLE/VE/<> Tehlikeli. )


- DÜŞÜNMEDEN ile/ve/değil/yerine KENDİLİĞİNDEN

( ... ile/ve/değil/yerine TAV'Î[< TAV] )


- Düşünmek için DİNLE!!!


- DÜŞÜNMEK => VAR OLMAK
ve/||/<>/>
VAR OLMAK =< ALGILANMIŞ OLMAK

( René Descartes VE/||/<>/> George Berkeley )

( COGITO ERGO SUM and/||/<>/> ESSE EST PERCIPI )


- DÜŞÜNMEK/SORGULAMAK/BİLMEK/ARAŞTIRMAK/ÇALIŞMAK:
ANLATMAK İÇİN/ÜZERE ile/ve/değil/||/<>/< ANLAMAK İÇİN/ÜZERE


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine BİLDİĞİN ŞEY ÜZERİNE DÜŞÜNMEK

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Tefekkür. )

( [not] TO THINK vs./and/but TO THINK ON WHICH YOU KNOW
TO THINK ON WHICH YOU KNOW instead of TO THINK )


- DÜŞÜNMEK ve/<>/>/< BOŞ KONUŞMAMAYI BECERMEK

( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )

( Bir şey ki, yapmasan da olur. YAPMA! Bir şey ki, söylemesen de olur. SÖYLEME! )

( Konuşulacak bir kişi olduğunda, onunla konuşamamak, onu yitirmek demektir. Konuşulamayacak bir kişiyle konuşmaksa sözlerin boşuna harcanması demektir. )

( Bazı şeyleri konuşmuyoruz diye aklımız/sözümüz yok zannedilmesin! )

( TO THINK and/<> MANAGE TO NOT VAIN/WASTE TALKING )


- DÜŞÜNMEK ile DEĞERLENDİRMEK

( TO THINK vs. TO APPRECIATE/EVALUATE )


- DÜŞÜNMEK ile DEĞERLENDİRMEK

( TO THINK vs. EVALUATE )


- DÜŞÜNMEK ve/<> DÖNÜŞMEK

( TO THINK vs./<> TO TRANSFORM )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/<> DÜŞÜNDÜĞÜNÜ DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNMEYİ DEĞERLENDİREREK DÜŞÜNMEK

( [not] TO THINK vs./and/but TO THINK IN EVALUATION OF THE THINKING
TO THINK IN EVALUATION OF THE THINKING instead of TO THINK )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNMEYİ "DERT" EDİNMEK


- DÜŞÜNMEK ile DÜŞÜNÜLMEK ile DÜŞÜNDÜRMEK ile DÜŞÜNEBİLMEK ile DÜŞÜNÜVERMEK ile DÜŞÜN ile DÜŞÜNCE ile DÜŞÜNSEL/LİK ile DÜŞÜNÜCÜ/LÜK ile DÜŞÜNCELİ/LİK ile DÜŞÜNCESİZ/LİK ile DÜŞÜNCESİZCE ile DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ ile DÜŞÜNCE ALIŞVERİŞİ


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<>/= ETKİNLİK

( TEFEKKÜR ile/ve/<>/= FAALİYET )


- DÜŞÜNMEK ile/değil GELİŞTİRMEK


- DÜŞÜNMEK ve/||/=/<> GÖRMEK

( DÜŞÜNMEK: Görmeyi, yeniden ve tekrar tekrar öğrenmek. )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<> HAYAL ETMEK

( Kişinin en yüce yetisi düşünme yetisidir. Akılda bulunduğu için de en önemli varlıktır/değerdir. )

( TO THINK vs./and/<> TO IMAGINE )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/||/<>/> "HESAP ETMEK"


- DÜŞÜNMEK ile HESAPLAMAK

( TO THINK vs. TO CALCULATE )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/||/<> İNANMAK


- DÜŞÜNMEK ve KENDİNİN BİLİNCİNDE OLMAK

( TO THINK and TO BE AWARE OF THE SELF )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/||/<>/> KONUŞMAK ile/ve/||/<>/> YAPMAK

( Konuşmadan önce "konuşmak". İLE/VE/||/<>/> Yapmadan önce "yapmak". İLE/VE/||/<>/> [olumlu/olumsuz] Kesinleşmeden önce "görmek/denemek". )


- DÜŞÜNMEK/TEFEKKÜR ile/ve ÖLÇÜNMEK/TEEMMÜLL[< EMEL]

( ... İLE/VE Gerek bir olayın sebeplerini daha çok çözümleme ve daha doğru anlamak gerekse bir hareket tarzının sonuçlarını, özellikle de yarar ile sakıncalarını irdelemek amacıyla, oluşmuş/oluşturulmuş 'yargı'nın, eleştirilmek üzere, 'askı'ya alınmasıdır. Aklın benzer addettiği duyuları, dolayısıyla da 'olaylar'ı belirli bir 'kavram şemsiyesi' altında 'düşünmek'tir. O belirli 'kavram' altında düşünülen duyulardan, böylelikle de 'olaylar'dan biriyle karşılaşıldığında 'olay'a denk düşen 'kavram'ı 'akıl'da 'uyandırmak'tır. )

( Fikir yürütme, düşünme. İLE/VE Katlanmalı, iyice, etraflıca düşünme, idrak. )

( Kişi, herşeyin tohumudur. Neyi tefekkür ederse onun tohumudur. )

( Kişiyi kurtaracak ilâçlar, aşk ve düşünmektir. )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/||/<> OLGUSALLIK


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÖNGÖRMEK

( Bazı ileri/yüksek düşünceler, örnek kullanılmadan, hoşnut edici bir biçimde anlatılamazlar. )

( [not] TO THINK vs./and/<>/but TO FORESEE/ANTICIPATE
TO FORESEE/ANTICIPATE instead of TO THINK )


- DÜŞÜNMEK ile TAKILMAK


- DÜŞÜNMEK ile TAVSİYE EDİLEBİLİR OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM ile ÖNEMLİ GÖRMEK

( DEEM vs. DEEM ADVISABLE vs. DEEM IMPORTANT )

( تشخيص دادن ile مصلحت دانستن ile بااهميت خواندن )

( TASHKHYSE DADAN ile MOSOLHAT DANSTAN ile BAHAMYT KHANDAN )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<> TEKRARLAMAK

( TO THINK vs./and/<> TO REPEAT )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/||/<> UMMAK/ÜMİT ETMEK


- DÜŞÜNMEK ile/ve VAR OLMAYANI DÜŞÜN(EBİL)MEK

( TO THINK vs./and TO THINK ABOUT NONEXIST )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAZARAK VE YAPARAK DÜŞÜNMEK ve/||/<> DÜŞÜNEREK YAZMAK VE YAPMAK


- | "DÜŞÜNMEK" ve "İNANMAK" ve "SEVMEK" |
ile/ve/ne yazık ki/||/<>/>
EYLEMEK

( Çok fazla. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Çok az. )


- DÜŞÜNMEK:
ya KAÇARKEN ile/ve/ya da SIÇARKEN

( TO THINK: WHILE RUN AWAY vs./and/or WHILE SHIT )


- DÜŞÜNME/KONUŞMA HAKKI ile/ve/||/<>/> BİLGİLENME HAKKI

( ISEGORIA vs./and/||/<>/> ISONOMIA )


- DÜŞÜNME/KONUŞMA:
"OLANAK(LI/SIZ)" ile/ve/değil/yerine VAROLAN


- DÜŞÜNMEK/TAHAYYÜL ile/ve DÜŞÜNEMEMEK/TAHAYYÜL (BİLE) EDEMEMEK

( Bazı şeyler hayal edilebilir fakat bazı şeyleri ne düşünmek, ne hayal edebilmek bile söz konusu değildir. )

( TO THINK vs./and (EVEN) NOT ABLE TO THINK )


- DÜŞÜNMELİ!


- DÜŞÜNMEMEK ile DÜŞÜNMEMİŞ OLMAK

( TO NOT THINK vs. HAVEN'T THOUGHT ABOUT )


- DÜŞÜNMEMENİN BEDELİ(/YÜKÜ/AĞIRLIĞI) ile/değil/yerine DÜŞÜNMENİN "BEDELİ"

( Çoktur! İLE/DEĞİL/YERİNE Yoktur! )


- DÜŞÜNMEMİŞ OLMAK ile/değil YETERSİZLİK/ZAYIFLIK/GERİLİK

( ... ile/değil REKÂKET )

( [not] HAVEN'T THOUGHT ABOUT vs./but INSUFFICIENCY/WEAKNESS/BACKWARD )


- DÜŞÜNMENİN/SORGULAMANIN:
İLK VE EN ÖNEMLİ SAĞLADIĞI/SUNDUĞU:
KENDİNİ VE DÜNYAYI...
KENDİNDEN KURTARMAK/KORUMAK ile/ve/||/<>/< DÜNYADAN KURTARMAK/KORUMAK ile/ve/||/<>/< YANILSAMALARDAN KURTARMAK/KORUMAK


- DÜŞÜNMENİN/KONUŞMANIN (OLASI) SONUÇLARINI:
"ÖNGÖRMEK" ile/ve/değil/yerine/<> "GÖZE ALMAK"


- DÜŞÜNMEYE/ANLATMAYA BAŞLAMA:
KÖTÜLERDEN ile/değil/yerine İYİLERDEN


- [ne yazık ki]
DÜŞÜNMEYEN ile DÜŞÜNEMEYEN ile DÜŞÜNEMİYOR OLMASINA ALDIRMAYAN

( Tutucu. İLE Aptal. İLE Köle. )


- DÜŞÜNMEYİ BECEREMEMEK ve/||/<>/>/< DÜŞÜNMEYİ SEV(E)MEMEK


- DÜŞÜNMEYİ BİLMEMEK ile/ve/<>/= KONUŞMAYI BİLMEMEK

( Düşünmeyi bilmeyen, [sürdürmeyen ve geliştirmeyen] konuşmayı da bilemez! )


- DÜŞÜNSEL UĞRAŞ ile/ve/<>/değil/yerine VAROLUŞSAL UĞRAŞ

( [not] INTELLECTUAL PROFESSION vs./and/<>/but EXISTENTIAL PROFESSION
EXISTENTIAL PROFESSION instead of INTELLECTUAL PROFESSION )


- DÜŞÜNSEL ile/ve/<> MANTIKSAL

( INTELLECTUAL vs./and/<> LOGICAL )


- DÜŞÜNSEL ile/ve MANTIKSAL

( INTELLECTUAL vs./and LOGICAL )


- DÜŞÜNSEL ile/ve/||/<> UZAMSAL


- DÜŞÜNÜLEBİLEN ile/ve/||/<>/>/< YAŞANILABİLEN


- DÜŞÜNÜLEBİLİR/DÜŞÜNÜLÜR (OLAN) ile/ve/||/<>/> KABUL EDİLEBİLİR/EDİLİR (OLAN)


- DÜŞÜNÜLEBİLİR ile/ve/||/<> BİLGİNİN KONUSU OL(A)MAMA ile/ve/||/<> DİLE GETİRİLEMEME


- DÜŞÜNÜLEBİLİR/LİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİR/LİK


- DÜŞÜNÜLEN/DÜŞÜNÜLEBİLİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜŞÜNÜLENE/DÜŞÜNÜLEBİLİRE YAKLAŞMAK


- DÜŞÜNÜLMEMİŞ BİLİNEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLİNEN


- DÜŞÜNÜLMEMİŞ KABUL yerine DÜŞÜNÜLMÜŞ BEN


- DÜŞÜNÜLÜR ile/ve/değil/||/<>/< KABUL EDİLİR


- DÜŞÜNÜNCE (YANITLARIM) ile/ve/değil DÜŞÜNDÜKTEN SONRA (YANITLAYAYIM)


- DÜŞÜNÜP DURMAK" ile/değil/yerine/>< DURUP DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNÜP TAŞINMAK


- DÜŞÜNÜR ile/ve/ne yazık ki/> DÜŞÜNÜLENLERİ "DÜŞÜNÜR"

( Her uzun dönemde, ancak birkaç kişi. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/> Geri kalanlar. )


- DÜŞÜNÜŞ BİÇİMİ ile/ve/<> BİLGİ ÇERÇEVESİ


- DÜŞÜNÜŞ" ile/ve/||/<> "ELE/DİLE ALIŞ" ile/ve/||/<> "YAKLAŞIM" ile/ve/||/<> "ANLAYIŞ" ile/ve/||/<> "YÖNTEM"


- DÜŞÜNÜŞ ile SORGULAMA

( ... İLE Sonuç ya da kararda tutarlılık/bütünlük elde etmek üzere ayrıntılı/derinlemesine düşünme. )


- DÜŞÜNÜYORUM ile/||/<> VARIM

( Cogito ergo sum )

( René Descartes tarafından 1637 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1596-1650) (Ülke: Fransa) (Alan: Felsefe, Matematik) (Önemli katkıları: Kartezyen koordinat sistemi, cogito ergo sum) )


- DÜŞÜP BAYILMAK değil BAYILIP DÜŞMEK


- DÜŞÜP-KALKMAK


- DÜSÛR[Ar.] ile DÜSÜR[Ar. < DİSÂR]

( Mahvolma, eseri kalmama. İLE Üste giyilen kaftanlar, giysiler. | Yatak çarşafları. )


- DÜŞ(ÜR)ME ile/değil DEVİRME/DEVRİLME


- DÜŞÜRMEK ile ATMAK


- DÜŞÜRMEK değil/yerine DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜRMEK ile DÜŞÜRTMEK ile DÜŞÜRÜLMEK ile DÜŞÜREBİLMEK ile DÜŞÜRÜVERMEK


- DÜŞÜRMEK ile GERİDE KALMAK ile UĞRAYIN ile DÜŞTÜ ile DAMLALIK ile DAMLACIK ile DAMLACIK ile DÜŞMÜŞ ile SU TOPLAMA

( DROP vs. DROP BEHIND vs. DROP IN vs. DROPPED vs. DROPPER vs. DROPSIC vs. DROPSICAL vs. DROPSIED vs. DROPSY )

( قطره ile رها کردن ile بزمين زدن ile پايين آمدن ile چکه ile عقب ماندن ile اتفاقا ديدن کردن ile چکيده ile چکاننده ile استسقائي ile استسقائي گرفته ile خيزدار ile مستسقي ile استسقاء )

( GHATREH ile RAYAA KARDAN ile BOZMYNE ZADAN ile PAYYNE AMADAN ile CHEKEH ile AGHAB MANDAN ile ETEFAGHA DYDAN KARDAN ile CHAKYDAH ile CHEKANANDEH ile استسقائي ile ESTESGHAYEY GARAFTEH ile KHYZADAR ile MOSTESGHY ile ESTESGHA )


- DÜŞÜŞ EĞİLİMİ ile MAZLUM

( DOWNTREND vs. DOWNTRODDEN )

( سير نزولي ile منکوب شده )

( سير نزولي ile MANKOB SHODEH )


- DUŞU/YIKANMAYI:
SICAK SUYLA TAMAMLAMAK değil ILIK (ya da [DAYANILABİLİR] SOĞUĞA YAKIN) SUYLA TAMAMLAMAK


- DUT AĞACI ile/ve GÖLGE DUTU AĞACI


- DUT ile DUT HOŞAFI ile DUT KURUSU ile DUT PEKMEZİ


- DUT ile KÂĞIT DUTU/KÂĞIT AĞACI

( ... İLE Dutgillerden, Çin'de ve Japonya'da yetişen, kabuğundan kâğıt yapılan bir ağaç. )

( ... cum BROUSSENETIA PAPYRIFERA )


- DUT ile ŞAH DUTU


- DUT ile URMU DUTU

( .. İLE Kahramanmaraş'ın, yüksek yaylalarında yetişir. )


- DUT ile/||/<> YER

( Dutu yemezsen/silkelemezsen yer, yer! )


- DÜTTÜRÜ ile DÜTTÜRÜ LEYLA


- DUTY vs. MISSION vs. TASK


- DUTY :/yerine GÖREV


- DUVAK ile CİBİNLİK

( Gelinin başını, bazen de yüzünü kapayan dantel ya da tülden örtü. | Küp, tandır, baca gibi şeylerin, taş ya da topraktan kapağı. | Kimi bebeklerin doğduğu zaman, başlarını çevreleyen zar. İLE Sivrisinekten ve öteki böceklerden korunmak için yatağın üstüne ve yanlarına gerilen, çadır biçiminde tül. )


- DUVAKLAMAK ile DUVAKLANMAK ile DUVAK ile DUVAKLI ile DUVAKÇI/LIK ile DUVAKSIZ ile DUVAK DÜŞKÜNÜ


- DUVAR ile ATİKA[Al. ATTİKA < Yun. ATTİKOS] DUVARI

( ... İLE Bir çatının önündeki alçak duvar. )


- DUVAR ile DUVARCI/LIK ile DUVARLI ile DUVAR DİŞİ ile DUVAR PASI ile DUVAR TOPU ile DUVAR AYAĞI ile DUVAR İLANI ile DUVAR RESMİ ile DUVAR SAATİ ile DUVAR YÜZLÜ ile DUVAR DAYAĞI ile DUVAR HALISI ile DUVAR KAĞIDI ile DUVAR YAZISI ile DUVAR TAKVİMİ ile DUVAR GAZETESİ ile DUVAR SARMAŞIĞI


- DUVAR ile/ve/değil EŞİK


- DUVAR ile HIMIŞ

( ... İLE Kerpiç ya da tuğlayla örülmüş, ahşap duvar. )


- DUVAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KAPI


- DUVARCI USTASI ile DUVARCILIK

( BRICKLAYER vs. BRICKLAYING )

( آجرچين ile خشت زن ile خشتمالي )

( AJARCHYNE ile KHSHT ZAN ile خشتمالي )


- DUVARDA:
KİREÇ HARÇLI ile/ve HORASAN HARÇLI

( Horasan harçlının yıkımı üç kat daha fazla maliyetlidir. )


- DUVARI-DİREĞİ (OLMAK)


- DUVARI SIRTINA YASLAMAK ile/değil/>< DUVARA SIRTINI YASLAMAK


- DÜVE ile DÜVEL ile DÜVEN ile DÜVER ile DÜVENCİ/LİK ile DÜVEN DİŞİ


- DÜVE ile GEVSÂLE[Fars.]

( Bir yaşını geçmiş, doğurmamış dana[dişi inek yavrusu]. İLE Bir yaşını geçmiş dana. )


- DUY ile DUYU ile DUYUSAL/LIK ile DUY PRİZ ile DUYU YİTİMİ


- Duyabildiğini DİNLE!!!


- Duyabileceğini DİNLE!!!


- Duyamayanları anlamak için DİNLE!!!


- Duyamayanları anlamak için SUS!!!


- Duyamıyorsan DİNLE!!!


- Duyamıyorsan SUS!!!


- DUYARGA ile DUYARGALI ile DUYARGALILAR


- DUYARGA ile KÜÇÜK DUYARGA/ANTEN[Fr. < ANTENNE]

( ANTENNA vs. ANTENNULE )


- DUYARLIK ile/değil DUYARLILIK

( Duyma/işitme aracının/durumunun/sürecinin ve olanağının var olması ya da sürmesi. İLE/DEĞİL Çevresinde ve odağında olanı saygı, ölçü ve özenle anlamaya[düşünmeye ve sorgulamaya] öncelik verme çabası. )


- DUYARLILAŞMAK ile DUYARSIZLAŞMAK ile DUYARSIZLAŞTIRMAK ile DUYAR/LIK ile DUYARLI/LIK ile DUYARSIZ/LIK ile DUYAR KAT ile DUYARLIKLI ile DUYARSIZCA


- DUYARLILIK ile "AÇLIK"

( SENSITIVITY vs. "HUNGER" )


- DUYARLILIK = HASSASİYET = SENSIBILITY[İng.] = SENSIBILITÉ[Fr.] = SENSIBILITÄT, SINNLICHKEIT[Alm.] = SENSIBILIDAD[İsp.]


- DUYARLILIK ile/ve/<> İÇSELLEŞTİRME


- DUYARLILIK ile/ve İMGELEM

( DUYUSALLIK + DUYGUSALLIK = DUYARLILIK )

( SENSITIVITY vs./and IMAGINATION )


- DUYARLILIK ile/ve/||/<> İRKİLME ile/ve/||/<> ÜREME


- DUYARLILIK/HASSASİYET ile/ve/değil/yerine KAYGI/ENDİŞE [>< BİLGİ/BİLİNÇ]


- DUYARLILIK ve/> ÖZ | OLUŞ

( Duyarlılık, özünüze yeni bir başlangıcın açılımıdır. )

( SENSITIVITY and/> ESSENCE | BEING
Sensitivity is the beginning of the new openning in your being. )


- DUYARLI/LIK ve/||/<> ÖZEN / TİTİZ/LİK


- DUYARLILIK ile/ve "TOPLUMSAL ROL"

( SENSITIVITY vs./and "SOCIAL ROLE" )


- DUYARLILIK" ile "YUMUŞAK KARIN"


- DUYARLILIK ile/ve ZEKÂ


- DUYARLI/LIK/HASSASİYET ile TİTİZ/LİK

( Durumunuzun ne denli nazik olduğunu fark ettiğiniz anda uyanık ve tetiksizsinizdir. )

( SENSITIVENESS vs. FASTIDIOUSNESS/FUSSINESS
The moment you have seen how fragile is your condition, you are already alert. )


- DUYARSIZLAŞMADA:
SOĞUK AŞAMA ile/ve/||/<>/> SICAK AŞAMA

( Kortizon. İLE/VE/||/<>/> Çarpıntı + korku. )


- DUYARSIZLIK ile DUYGUSUZ ile DUYARSIZ

( INSENSIBILITY vs. INSENSIBLE vs. INSENSITIVE )

( غير محسوسي ile پوست کلفتي ile غيرمحسوس ile غير حساس ile لايعقل ile بي غيرت )

( غير محسوسي ile POOST KOLOFTY ile غيرمحسوس ile غير حساس ile لايعقل ile BEY GHYRAT )


- DUYARSIZ/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<> KAYITSIZ/LIK


- DUYARSIZLIK ile/ve TEPKİSİZLİK

( INSENSITIVITY vs./and NON-REACTING )


- DUYDUĞUNU NAKLETMEK ile/ve/yerine BİLDİĞİNİ NAKLETMEK


- DÜYEK -ile

( Türk müziğinin küçük usullerindendir. )


- DÜ-YEK ile DÜ-YEK

( Usûl. İLE 1-2. )


- DUYGU:
İÇSEL ile/ve/||/<>/> YOL GÖSTERİCİ


- DUYGU İFADELERİNDE:
POZİTİF ile/ve/||/<> NEGATİF ile/ve/||/<> YAKINLIK

( 3, 4, 9, 11, 13, 15, 16. maddeler. İLE/VE/||/<> 2, 5, 10, 14. maddeler. İLE/VE/||/<> 1, 6, 7, 8, 12. maddeler. )


- DUYGU:
İLİŞKİSEL EYLEM EĞİLİMİ ile/ve/||/<> ANLAM İNŞÂ SÜRECİ ile/ve/||/<> BİRİNCİL UYARIM DÜZENİ/DÜZENEĞİ


- DUYGU:
İŞLEVSİZ ile/değil/yerine/>< İŞLEVSEL

( Atmalı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bütünleşmeli. )


- DUYGU ODAKLI TERAPİDE:
DUYGU ŞEMALARI ile/ve/||/<> DUYGU DEĞERLENDİRME ile/ve/||/<> DUYGU DEĞİŞİM İLKELERİ


- DUYGU [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DUYGU ŞEMALARI ile/ve/||/<> ANLAM ŞEMALARI


- DUYGU:
SEMPATİK DÜZENEK ve/||/<> PARASEMPATİK DÜZENEK

( DUYGU: Düşüncenin, gövde üzerinde/eşliğinde, sempatik ve parasempatik düzenekle açığa çıkan fizyolojik etkileşimleri/yansımaları. )


- DUYGU TAŞIMAMAK/TAŞIMAZ ile/değil DUYGULARIN ETKİSİNDE (FAZLA) KALMAMAK


- DUYGU ile/ve SU

( EMOTION vs./and WATER )


- DUYGU ile/ve/||/<> BELLEK

( EMOTION vs./and/||/<> MEMORY )


- DUYGU ile/ve/||/<> "BİR DUYGUNUN, BAŞKA BİR DUYGUYLA KARŞILANMASI/KAPATILMAYA ÇALIŞILMASI"

( Ancak, bilgi ve bilinç ile doğal işleyişin dışına çıkılabilir. )


- DUYGU ile/ve/=/||/<> BULANIK DÜŞÜNCE


- DUYGU ile/değil ÇAĞRIŞIM


- DUYGU ile/ve/<> COŞKU

( Kaynağı ve uyaranları, dışarıdan olanlara verilen geribildirim. İLE/VE/<> Kaynağı, içte/sende bulunanlarla verilen geribildirim. )

( İkincildir. İLE/VE/<> Birincildir. )

( FEELING vs./and EMOTION
EMOTION vs./and EXUBERANCE | EBULLIENCE )


- DUYGU ve/||/<>/= DEĞİŞKİ


- DUYGU ile/ve/değil/||/<> DENEYİM


- DUYGU ile/ve/değil/||/<>/< DURUM

( [not] EMOTION vs./and/but/||/<>/< STATE/CONDITION )


- DUYGU ile/ve DUYU/HİS

( EMOTION vs./and FEEL )

( MANAS ile/ve ... )


- DUYGU ile/ve/||/<>/>/< EYLEM EĞİLİMİ


- DUYGU = HİS = FEELING, SENTIMENT, (EMOTION)[İng.] = SENTIMENT[Fr.] = GEFÜHL[Alm.] = SENTIMIENTO[İsp.]


- DUYGU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NİYET


- DUYGU ile/ve TUTKU

( EMOTION vs./and PASSION )


- DUYGUDAŞLIK = TECAZÜP = SYMPATHY[İng.] = SYMPATHIE[Fr., Alm.] = SYMPATHEIA[Yun.] = SIMPETIA[İsp.]


- DUYGULANIM = TEESSÜR = AFFECTION[İng., Fr.] = AFFEKT, AFFEKTION[Alm.] = CARIÑO[İsp.]


- DUYGULANMAK ile DUYGULANDIRMAK ile DUYGU ile DUYGUN/LUK ile DUYGUCA ile DUYGULU/LUK ile DUYGUSAL/LIK ile DUYGUSUZ/LUK ile DUYGU SÖMÜRÜSÜ ile DUYGUSAL DÜŞÜNME


- DÜŞÜNSEL İZLENİMLER:
DİNGİN ile/ve/||/<> ŞİDDETLİ

( Eylemlerde, sanat yapıtlarında ve doğa nesnelerinde, güzellik, biçimsizlik. İLE/VE/||/<> Sevgi, nefret, sevinç, keder. )

( David Hume )


- DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET

( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )


- DUYGULARI:
ANLAMA BÜRÜME ile/ve/||/<>/> ANLAMLANDIRMA ile/ve/||/<>/> HUZUR


- DUYGULARIN:
FARKINDALIĞI ile/ve/||/<> SAHİPLENİLMESİ


- DUYGULARIN KONUŞULMASI ile/ve/||/<> GEREKSİNİMLERİN GİDERİLMESİ


- Duygulu KONUŞ!!!


- DUYGUNUN:
NESNESİ ile/ve/değil/<>/< NEDENİ


- DUYGUSAL BİRLİK ve/< İLKESEL BİRLİK


- DUYGUSAL DÜŞÜNMEK değil DÜŞÜNMEK


- İÇGÖRÜ:
"DUYGUSAL" ile/ve/değil/yerine/||/<> DÜŞÜNSEL/ZİHİNSEL


- [ne yazık ki]
İSTİSMÂR:
DUYGUSAL ile/ve/ya da/||/<> FİZİKSEL ile/ve/ya da/||/<> EŞEYSEL


- DUYGUSAL "OLMAK" ile/değil/yerine DUYGUSAL OLABİLMEK


- DUYGUSAL YALNIZLIK ile "ENTELEKTÜEL YALNIZLIK"


- DUYGUSAL ile DUYGUSALLAŞTIRMAK

( EMOTIONAL vs. EMOTIONALIZE )

( عاطفي ile احساساتي ile دچار احساسات کردن )

( ATEFY ile EHSASATY ile DOCHAR EHSASAT KARDAN )


- DUYGUSAL = HİSSÎ = SENTIMENTAL[İng., Fr.] = SENTIMENTAL, EMPFINDSAM[Alm.]


- DUYGUSAL ile/ve/||/<>/> SEZGİSEL


- DUYGUSALLIK YAPMAK ile/değil/yerine DUYGUSAL OLABİLMEK

( Çiftler birbirine yönelik olarak duygusallıklarını yaşayabilmeli, duygusal olabilmelidir fakat birbirine ağırlık/yük yapacak türden duygusal yüklenmelerden kaçınmalıdır. )


- DUYGUSALLIK ve/> DENETİMSİZLİK/KONTROLSÜZLÜK


- DUYGUSAL/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DUYARLI/LIK


- DUYGUSALLIK ve/> MUTSUZLUK


- DUYGUSAL/LIK ile/ve/||/<> TEPKİSEL/LİK

( Bilgisizlikle. İLE/VE/||/<> Bilinçsizlikle. )


- ... DUYGUSU ile/değil/yerine/>< ... DÜŞÜNCESİ VE DUYGUSU


- DUYGUYA ODAKLANMADA:
VAROLUŞUMUZU SÜRDÜRMEK ile/ve/||/<> İLİŞKİLERİMİZİ DÜZENLEMEK ile/ve/||/<> SORUN ÇÖZMEK


- DUYGUYA SAHİP OLMA ile/ve/||/<>/> DUYGULAR ÜZERİNE DERİNLEMESİNE DÜŞÜNME (YETENEĞİ)


- DUYGUYU DÜZENLEME ile/ve/||/<>/> KİŞİYİ/DANIŞANI, DUYGUYA GETİRME


- DUYMA

( TO HEAR )


- Duymak için DİNLE!!!


- Duymak için SUS!!!


- DUYMA(MA)K ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> DİNLEME(ME)K

( Her dinlemiyor gibi görünen, dinlemiyor değildir! )

( Beyin ve kulak ile. İLE/VE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Zihin, veri/bilgi, düşünce ve tutum ile. )


- DUYMAK ile DİNLEYİCİ ile İŞİTME ile İŞİTME CİHAZI ile KULAKTAN DOLMA ile CENAZE ARABASI

( HEAR vs. HEARER vs. HEARING vs. HEARING AID vs. HEARSAY vs. HEARSE )

( خبر داشتن ile شنيدن ile استماع کردن ile شنودن ile شنفتن ile سميع ile شنونده ile سمع ile سماع ile محاکمه ile استماع دادرسي ile شنود ile سامعه ile شنوايي ile سمعک ile گوشيار ile افواهي ile افواه ile مرده کش )

( KHBAR DASHTAN ile SHENYDAN ile ESTEMA KARDAN ile SHNODAN ile SHNAFTAN ile سميع ile SHNVANDEH ile SAM ile SAMA ile MOHAKAMEH ile ESTEMA DADRESY ile SHNOD ile SAMEH ile SHNAVAYY ile SAMAK ile GUSHYAR ile افواهي ile AFVAH ile MARDEH KESH )


- DUYMAK ile DUYMAZLIK


- DUYMAK/DUYUMSAMAK ile/ve/||/<>/< ÖNEMSEMEK


- DUYMALI!


- DUYMUŞ ile/ve/||/<>/> DOYMUŞ


- Duymuyorsan DİNLE!!!


- Duymuyorsan SUS!!!


- SİNİR GÖZESİNDE:
DUYU ile/ve/||/<> MOTOR ile/ve/||/<> ARA


- DUYU ve/+ AKIL ve/+ HADS ve/+ MATEMATİK


- DUYU ile/ve/<>/değil/yerine AKLIN DOĞASI


- DUYU ve/||/<>/> ALGI ve/||/<>/> BETİMLEME/TASVİR ve/||/<>/> TASARIM ve/||/<>/> TANIM ve/||/<>/> AD/SÖZCÜK ve/||/<>/> KAVRAM/SOYUTLAMA


- DUYU/HİS ile/ve/<> DEĞER


- DUYU ve/||/<> DUYGU ve/||/<> AKIL

( Akıl eleştiri kaldırır, duygu/vicdan kaldırmaz. )

( Duygular bilgilerle ters orantılıdır. Ne kadar az biliş varsa o kadar savunuş vardır. )

( ZİHİN: İç duyuların toplam adı. )

( DUYU: (DIŞ DUYULAR) İNTİBÂ/İZLENİM/MÜŞAHEDÂT ve DUYGU: (İÇ DUYULAR) ANLAM-DEĞER, MANEVİYAT/VİCDÂNİYAT, (AHLÂK, DİN, ESTETİK) [ ZİHİN/İHSAS/MAHSUSAT ] ve AKIL: AKLİYÂT/MÜDRİKÂT, TÜMELLER-FORMLAR, BİLGİ(TANIM + YARGI + TASAVVUR + TASDİK) [ İDRAK ] )

( Sadece duyulara verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi sakatlar. VE/||/<> Sadece duygulara verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi köreltir. VE/||/<> Sadece akla verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi ketler. )

( Sadece duyulara verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi hayvanileştirir. VE/||/<> Sadece duygulara verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi mistikleştirir. VE/||/<> Sadece akla verilen yanıtlar/karşılıklar, kişiyi vahşileştirir. )

( ... VE/||/<> Karanlık. VE/||/<> Aydınlık. )

( SENSE and/||/<> EMOTION and/||/<> REASON )


- DUYU ile/ve/değil EŞİK


- DUYU ile/ve/||/<>/> GEREKSİNİM


- DUYU = HASSE = SENSE[İng.] = SENS[Fr.] = SINN/E[Alm.] = SENSUS[Lat.] = SENTIDO[İsp.]


- DUYU ile/ve/||/<>/> HAYAL ile/ve/||/<>/> AKIL / ANLAM/MANÂ

( Biriyle uğraşan zihin/kişi, öteki ikisiyle uğraşamaz. [Çivi çakmak. İLE Sevgiliyi düşünmek. İLE Matematik yapmak.] )

( Kişileri birleştiren, [ortak] hayalleridir. [aklın olabildiğince devrede olanları/tutulanları ile tabii!] )


- DUYU ile/ve/||/<>/> ZİHİN ile/ve/||/<>/> AKIL

( "Çırak". İLE/VE/||/<>/> "Kalfa". İLE/VE/||/<>/> "Usta". )


- DUYU/HİS ile/ve/değil/||/<>/< BELLEK KAYDI


- DUYU/HİS ile/ve/değil/||/<>/< DENEYİM


- DUYULABİLİR ile SESLİ SİNYAL

( AUDIBLE vs. AUDIBLE SIGNAL )

( شنيدني ile علامت سمعي )

( SHENYDANY ile ALAMET SAMY )


- GEÇMİŞ ZAMAN:
DUYULAN ile/ve/||/<> GÖRÜLEN


- DUYULAR:
DİRENÇSİZ/DİRENÇDIŞI/"İSTEMEDEN"(GAYR-I İHTİYÂRÎ) ile/ve/||/<>/> HEM DİRENÇLİ(İHTİYÂRÎ), HEM DE DİRENÇSİZ; NE DİRENÇLİ, NE DE DİRENÇSİZ ile/ve/||/<>/> DİRENÇLİ(İHTİYÂRÎ)

( Duyma(kulak) ve koklama(burun). İLE/VE/||/<>/> Dokunma/fiziksel duyumsama(deri). İLE/VE/||/<>/> Bakma(göz) ve tad(ağız/dil). )


- DUYULAR ile/ve/<>/değil FARKINDALIK

( [not] SENSES vs./and/<>/but AWARENESS )


- DUYULARDA:
| GÖRME, DUYMA ve DOKUNMA |
ile/ve/değil/||/<>
TATMA ve KOKLAMA


- DUYULARDA:
GÖRME VE DUYMA ile TATMA VE KOKLAMA VE DOKUNMA/LÂMİSE[Ar.]

( Temsil edilebilirlik sağlayan. İLE Temsil edilebilirlik sağlayamayan. )

( "Süreklilik" sağlar. İLE "Geçici"dir. )

( Duyulara açık olan, en örtük olandır! )


- DUYULARDA KESİNLİK ile DUYULARIN KESİNLİĞİ


- DUYULAR/DA:
SINIRLI/LIK ile/ve/||/<> ÇARPITICI/LIK


- DUYULMAK ile DUYULABİLMEK


- HAKİKAT:
"DUYULUR OLAN" değil DÜŞÜNÜLÜR OLAN


- DUYU/M ile/ve ALGI

( SENSE/SENSATION vs./and PERCEPTION )


- DÜYÜM değil DÜĞÜM


- DUYUM ile DUYUMCU/LUK ile DUYUMLU ile DUYUMSAL/LIK ile DUYUMSUZ/LUK ile DUYUM EŞİĞİ ile DUYUM İKİLİĞİ


- DUYUM ile/ve HAZ

( SENSE vs./and PLEASURE )

( SINNLICHKEIT mit/und VERGNÜGEN )


- DUYUM ile TAHMİN


- DUYUMDA:
BASINÇ ile/ve/<> ISI ile/ve/<> AĞRI/ACI


- DUYUMSADIKLARIMIZ:
SOMUT değil SOYUT


- DUYUMSAMA ile/ve/||/<> DUYARLILIK

( Dışarıdakilerde/n. İLE/VE//||/<> İçte/n. )


- DUYUMSAMA ile DUYUMSAMAZLIK


- DUYUMSAMA ile HEYECAN

( TO SENSE vs. EXCITEMENT )


- DUYUM/SAMA = İHSAS = SENSATION[İng., Fr.] = EMPFINDUNG[Alm.] = SENSACION[İsp.] = SENTIO[Lat.]


- DUYUMSAMA ile/ve YANILSAMA