
Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
(B)iLiM ve BiLGELiK/iRFAN'da
(HERHANGİ BİR NESNENİN/KİŞİNİN/KONUNUN/BİLGİNİN/SÖZÜN,
KONUŞULMA/AKTARILMA/PAYLAŞILMA)
(B)İLİM ve BİLGELİĞİ/İRFANINDA...
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 7425 başlık/FaRk ile birlikte,
9883 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(8/8)
- SÜKÛT[Ar.] değil/yerine/= SUSKU
- SÜKÛT ile UZLET
- SULH ve/||/<> SÜKÛN
- SÜLÛK DERECELERİ
( * MECZÛB-I GAYRI SÂLİK
* MECZÛB-I SÂLİK
* SÂLİK-İ GAYR-I MECZUP
* SÂLİK-İ MECZUP )
- SÜNEPE/LİK ile/değil/yerine ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK
- ŞÜPHE ile/ve/değil/yerine TERK
- SÜRAT[Ar.] değil/yerine/= HIZ
( Alınan yolun, harcanan zamana oranı. | Çabukluk. | Bir hareketten doğan güç, şiddet. )
- SÜRDÜRMEK ile/ve/değil/||/<> YÜRÜTMEK
- SÜRDÜRÜLEBİLİR/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YENİLENEBİLİR/LİK
( [not] SUSTAINABILITY vs./and/but/||/<>/> REGENERABILITY
REGENERABILITY instead of SUSTAINABILITY )
- SÜRE ile SÜREÇ
( Sınırı/Dışı. İLE Hacmi/İçi. )
( TIME vs. PROCESS )
- SÜREÇ İŞÇİLİĞİ ve/||/<> SÜREKLİLİK
- SÜREÇ ile SONUÇ (Merkezlilik)
( Ağaç, meyvesinden tanınır. )
- SÜREÇ [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- SÜREÇ/YOL:
SABIR İLE ve/||/<>/> NİYAZ İLE
- SÜREÇ ile/ve AKIBET
- SÜREÇ ile/ve AKIŞ
( PROCESS vs./and FLOW )
- SÜREÇ ile/ve AŞAMA
( PROCESS vs./and PHASE/GRADE )
- SÜREÇ ile/ve/<> AŞAMALI BİRLİK
- SÜREÇ ile/ve/||/<>/< DAYANÇ/ÇIDAM/SABIR
( Ancak, anlayış, aydınlatır. )
( PROCESS vs./and PATIENCE )
- SÜREÇ ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DUYGU
- SÜREÇ ile/ve/<>/değil DÖNGÜ
( PROCESS vs./and/<> CYCLE )
- SÜREÇ ile/ve DÖNÜŞÜM
( Belirli bir seviyeye (olgunluğa/kemâle) ulaşmadan dönüşüm gerçekleşemez fakat dönüştürücü öğe/ler içeridedir. )
( PROCESS vs./and TRANSFORMATION )
- SÜREÇ ve/||/<> EYTİŞİM/DİYALEKTİK
- SÜREÇ ile FETRET[Ar.]
( ... İLE İki peygamber ya da sultan arasında peygambersiz/sultansız geçen süre. | İslâm'a göre, Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında geçen süre. | İki olay arasındaki süre. | Hükümet gücünün gevşediği bir yerde, düzenin yeniden kurulmasına kadar geçen süre. )
- SÜREÇ ile/ve/<> GELİŞİM
- SÜREÇ ile/ve İÇERİK
( PROCESS vs./and CONTENT )
- SÜREÇ ile/ve İZ
( PROCESS vs./and TRACK )
- SÜREÇ ile/ve MEKANİZMA
( PROCESS vs./and MECHANISM )
- SÜREÇ ile/ve/<> MÜCADELE
- SÜREÇ ile/ve OLUŞUM
( Taşı delen, suyun gücü değil damlaların sürekliliğidir. )
( PROCESS vs./and FORMATION/CONSTITUTION )
- SÜREÇ ile/ve/<> ÖZELLİK
- SÜREÇ ile PROSEDÜR
( PROCESS vs./and PROCEDURE )
- SÜREÇ ile/ve/||/<>/> SERENCÂM[Fars.] ile/ve/||/<>/> İNSİCÂM[Ar.]
( Aralarında birlik olan, belirli bir düzen ya da zaman içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay ve hareketler dizisi. İLE/VE/||/<>/> Bir işin sonu. | Başına gelen. | Olay/vak'a. İLE/VE/||/<>/> Düzgünlük, tutarlık, bağdaşım. )
- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")
( Hiçbir nesne/kavram/olgu, taşıdığı/yansıttığı ada/olguya, kendine daha uygun bir ad/tanım bulunmasını olanaksızlaştıracak derecede bağlı değildir. )
( Süreci kavramadan, sonuçlar konuşulamaz!
Süreç düşünülmeden ve konuşulmadan, "sonuç"/lar konuşulamaz! )
( Sefer. İLE/VE/<>/> "Zafer". )
( Yargılama. İLE/VE/<>/> Yürütüm[infaz]. )
( Âlim ve âriflerin takibi, tutumu, ilgilendiği, odaklandığı, öncellediği. İLE/VE/<>/> Câhillerin, gençlerin, çocukların, toplumların, "güçlüler"in, yetersizlerin, eziklerin, kibirlilerin, kendini ya da başkalarını küçümseyenlerin, keyifçilerin, hazcıların, çıkarcıların, "avcı"ların, kozcuların, kumarbazların "tavrı", aradıkları, "öncelledikleri", saplandıkları, müşterisi ve bağımlısı oldukları. )
( Zihinleri/akılları devrede olanlar/tutanların ilgilendiği. İLE/VE/<>/> Duyguları ağır basanların duyarsızlığı/kayıtsızlığı. )
( Gerçekliklerle yüzleşebilenlerin ilgilendiği. İLE/VE/<>/> Beklenti(sin)de olanların uğraştığı/didiştiği. )
- SÜREÇ ile/ve SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP
( ... İLE/VE Konuşmacının, duygu, düşünce ve bilgilerini, ötekine iletme biçimi ya da yolu/yöntemi. )
( Yanlış üslûp, doğru sözün cellâdıdır. )
- SÜREÇ ile/ve SÜREÇ İÇİNDEKİ BAĞLAM
( PROCESS vs./and THE CONTEXT IN PROCESS )
- SÜREÇ ile SÜREGİDEN
( PROCESS vs. DURABLE )
- SÜREÇ ile/ve SÜREKLİLİK
( PROCESS vs./and CONTINUITY )
- SÜREÇ ile/ve/değil TANIM
( [not] PROCESS vs./and/but DEFINITION )
- SÜREÇ ile/ve/<> TARİHSELLİK
- SÜREÇ ile/ve TARÎK
- SÜREÇ ile/ve/||/<> TÜRÜM
( ... İLE/VE/||/<> Varolanların oluşumu. )
- SÜREÇ = VETİRE = PROCESS[İng.] = PROCESSUS[Fr.] = PROZESS[Alm.] = PROCESSUS[Lat.] = PROCESO[İsp.]
- SÜREÇ ile/ve YAPI
( PROCESS vs./and STRUCTURE )
- SÜREÇ ile/ve/<> YOL
- SÜREÇTE (OLMAK) ve/||/<> AKIŞTA (OLMAK)
- SÜREKLİ "TESPİT" ile/||/<>/> YAKINMA
- SÜREKLİLİK ile/ve/değil/||/<> İLERLEME
- SÜRESİ ile/ve SÜRECİ
- SÛRETLERİ KAVRAMADA:
ZİHİN/AKIL değil HAYAL
- ZAMAN = TIME[İng.] = TEMPS[Fr.] = ZEIT[Alm.] = TEMPUS[Lat.] = KHRONOS[Yun.] = TIEMPO[İsp.]
- DAYANÇ/SABIR:
SÜREYE ile/ve/değil SÜRECE
- SÜRÜNÜN PARÇASI OLMAK ile/değil/yerine/>< BÜTÜNÜN PARÇASI OLMAK
- SÜRÛR[Ar.] ile NEŞE/SEVİNÇ | TESKİN/TESELLİ
- SUS!!!:
HAKARET değil UYARI/DESTEK
- SUSABİLMEK/SÜKÛT ve/||/<> PERHİZ/REJİM ve/||/<> NEŞE ve/||/<> COŞKU
- SUSABİLMEK ile/ve/||/<> ANLAŞMAK
( Susmak, anlaşmak değildir. Ancak, [gerektiğinde/gerektiği kadar] susabiliyor olmak, anlaşmayı sağla(tı)r. )
- SUSAN ile/değil/yerine SUSABİLEN
- [ne yazık ki]
SUSKUNLUĞU/NU ANLAMAMAK ve/||/<>/> SÖZLERİ/Nİ DE ANLAMAMAK
- SUSKUN/LUK ile/ve/değil DURGUN/LUK
- SUSKUN/LUK ile/fakat/ne yazık ki "GEVEZE/LİK"
( [Her zaman] Bilgeliğin belirtisi değildir. İLE/FAKAT/NE YAZIK Kİ Aptallığın belirtisidir. )
- SUSMA HAKKI ve/||/<>/< ALEYHİNE KULLANMAMA
( Suç kuşkusu altında bulunan kişinin, hem soruşturma, hem de yargılama sırasında işlediği iddia edilen suçla ilgili olarak, kendine sorulan sorulara yanıt vermeye, bu yolda kanıt göstermeye zorlanamaması ve bu durumun, kişi aleyhine yorumlanamaması olarak ifade edilebilir. VE/||/<>/< ... )
- SUSMA HAKKI ile/ve/||/<> SAVUNMA HAKKI
- SUSMA:
TAM ile/ve/||/<> KISMÎ ile/ve/||/<> GEÇİCİ
( Şüpheli ya da sanığın, muhakemenin tüm aşamalarında, suçlamanın tümü bakımından susmasıdır. Tam susma, uygulamada çok sık rastlanılan bir susma çeşidi değildir. Şüpheli ya da sanığın, kendine yüklenen suç hakkında, hiçbir şey açıklamaması biçiminde ortaya çıkar. Ancak, şüpheli ya da sanığın, failliği hakkında tam bir inkârda bulunması, örneğin; "suçsuz olduğu"nu açıklaması ya da "olay yerinde bulunmadığı"nı söylemesi de, tam susma kapsamında değerlendirilmelidir. Şüpheli ya da sanığın, olaya ilişki herhangi bir açıklamada bulunmaksızın, kimliğine ve kişisel durumlarına ilişkin bilgileri vermesi durumunda da tam susma söz konusudur.
İLE/VE/||/<>
Şüpheli ya da sanığın, muhakemenin hangi aşamasında olursa olsun, kendine sorulan sorulardan bir kısmını yanıtlayıp, bir kısmını yanıtsız bırakması, kısmî susmadır. Örneğin; şüpheli ya da sanığın, cinayeti işlediğini kabul edip, neden işlediği ya da cinayet aracını nereye sakladığı konusundaki soruları yanıtsız bırakması gibi.
İLE/VE/||/<>
Şüpheli ya sanığın, muhakemenin bir aşamasında, olay hakkında konuşup, başka bir aşamasında susması, geçici susmadır. Örneğin, şüpheli ya da sanık, soruşturma evresinde konuşmuş fakat kovuşturma evresinde susmuşsa ya da soruşturma evresinde susup, kovuşturma evresinde konuşmuşsa, bu, geçici susmadır. )
- Susma zamanı geldi! SUS!!!
- SUSMA ile/ve SUSUŞMA
- Susmadığın zaman SUS!!!
- SUSMAK ile/ve/<>/değil/yerine DÜŞÜNMEKTE OLDUĞUNU BELİRTMEK
- SUSMAK ile/değil EBSEM OLMAK
- SUSMAK ile/ve/değil GEREKENİ YAPMAK
- SUSMAK ile/ve/değil/yerine SUSABİLMEK
( Kişi, susuyorsa; ya çok az şey biliyordur ya da çok fazla. )
( [not] TO BE SILENT vs./and ABLE TO BE SILENT
ABLE TO BE SILENT instead of TO BE SILENT )
- SUSMAK ile/ve TEFEKKÜR
( ... İLE/VE Gördüğü şey üzerinden fikrini derinleştirmek. )
- Susmaya niyetin varsa SUS!!!
- Susmaya niyetin yoksa SUS!!!
- SUSMAYALIM! ve/||/<> BEKLEMEYELİM!
( Konuşabilme olanağımız varken. VE/||/<> Değiştirme olanağımız varken. )
- Susulacak yerlerde SUS!!!
- Susuşabilmek için DİNLE!!!
- Susuşabilmek için SUS!!!
- Susuşmayı bil, öğren de SUS!!!
- ŞUUR ile İŞRAK(AYDINLANMA)
( EŞ'AR[< ŞUUR]: Sızıntı. )
- ŞUUR ve/||/<>/< ŞİİR ve/||/<>/< EŞAR
( Sızıntı. )
- SUYUN, GÖVDEDEKİ VE ZİHİNDEKİ:
ARINDIRICILIĞI ve/<> DENGELEYİCİLİĞİ
( Çeşitli ve olası sıkıntı/yoğunluk durumlarında, banyo yapmanın, sıcak suyun ve ılık suyla tamamlamanın etkisinden/katkısından ve özelliğinden her zaman yararlanabilirsiniz... )
- SWOT:
STRENGTH ve/||/<> WEAKNESS ve/||/<> OPPORTUNITY ve/||/<> THREAT
( Güçlü yönler. VE/||/<> Zayıf yönler. VE/||/<> Fırsatlar. VE/||/<> Tehditler. )
- TAASSUB[Ar.] ile/değil/yerine ÖNCELİK
- TAB-I MÜSTAKÎM ve/||/<> AKL-I SELÎM
- TABÎB-İ MANEVİ ile ...
( ŞEYH, MÜRŞİD )
- TAÇLI VİRÜS ile/ve/||/<>/< TAÇSIZ VİRÜS/LER
( Covid 19 İLE/VE/||/<>/< Yaşamımızdaki ve zihnimizdeki çoğu (olası) "sorun". )
- TA'DÂD[Ar. < ADET] (ETMEK)[Ar.] ile/ve/||/<> İHYÂ'[Ar. < HAYÂT] (ETMEK)[Ar.]
( Sayma, sayı. | Birer birer söyleme, sayıp dökme, sayım. İLE/VE/||/<> Diriltme, diriltilme, canlandırma. | Can verircesine iyilik etme, lütfetme. | Yeniden güçlendirme. | Uyandırma, canlandırma, tazelik verme. )
- TADLANDIRMA/K ve/<> TAÇLANDIRMA/K
- TAFSÎLÂT[Ar. < TAFSÎL < FASL] ile/ve/< AÇIKLAMA
( ... İLE/VE Etraflıca, uzun uzun açıklamalar. )
- TAHÂDU'[Ar. < HUD'A] ile TAHADDU'/TAHAZZU'[Ar. < HUDÛ'/HUZÛ'] ile TAHADDUR[Ar. < HIDR/HIZR] ile TAHAZZUR[Ar. < HÂZIR] ile TAHADDÜR[Ar. < HADER] ile TAHADDÜR[Ar. < HADR] ile TAHAZZÜR[Ar. < HAZER] ile TAHATTUR[Ar. çoğ. TAHATTURÂT]
( Aldanmış gibi görünme. İLE Alçakgönüllülük gösterme. İLE Yeşilleşme, yeşil renk bağlama. İLE Hazır olma/bulunma. İLE Örtünmek, tesettür. | Uyuşma, uyuşturulma. İLE Yokuş aşağı inme. | Yukarıdan aşağı akıp gitme. İLE Sakınma, korunma, çekinme. İLE Anımsama, hatıra getirme/getirilme, unutulduktan sonra anımsanan şey. )
- TAHAMMÜL EDEMEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ALIŞAMAMAK
- TAHAMMÜL ETMEK ile/ve/değil MÜSAMAHA GÖSTERMEK
- TAHAMMÜL[Ar.] değil/yerine/= DAYANMA, KATLANMA
( Nesnenin, güçlü, zorlayıcı dış etkenlere karşı koyabilmesi, dayanması. | Kişinin kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma, katlanma. )
( ... ile TITIKSHA )
- TAHAMMÜL ile/ve/değil/yerine/||/<> DİRENÇ/İHTİYÂR
( [not] ENDURANCE vs./and/but/||/<> RESISTANCE
RESISTANCE instead of ENDURANCE )
- TAHAMMÜL[Ar. < HAML | çoğ. TAHAMMÜLÂT] ile TAHAMMÜR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHAMMÜRÂT]
( Yüklenme, bir yükü üstüne alma. | Dayanma, katlanma. | Kaldırma. İLE Mayalanma, ekşime. )
- TAHAMMÜL ile TÂVİZ
- TAHAMMÜL ile/ve/<> TESLİMİYET
- TAHAMMÜLFERSA[Ar. + Fars.] değil/yerine/= DAYANILMAZ
- TAHAMMÜL/SÜZLÜK ile/değil/yerine/>< HOŞGÖRÜ
- TAHAMMÜLÜN/ÜN:
"DÜŞÜKLÜĞÜ" ile/ve/<>/değil YETERSİZLİĞİ
- TAHÂRET[Ar.]/TAHİR ile/ve/||/<>/>/< NEZÂFET[Ar.]/NAZİF
( Fiziksel/gövdesel temizlik. İLE/VE/||/<>/>/< Davranış ve tutumlardaki temizlik, ahlâkî temizlik. )
- TAHASSÜSÂT[< TAHASSÜS < HİSS] değil/yerine/= DUYGULANMA/DUYGULANIM
( DUYGULANMALAR, HİSLENMELER | KALPLE İSTEMEK )
- TAHAYYÜL ile TEŞEKKÜL
( Ortadan kalkmaz. İLE Ortadan/görünümden kalkabilir. )
- TAHAYYÜR[< HAYRET] ile ...
( HAYRÂN OLMA, HAYRETE DÜŞME, ŞAŞAKALMA, ŞAŞIRMA )
- TAHKİK ile/ve/||/<> TETKİK
( Soruşturma. İLE/VE/||/<> İnceleme. | Araştırma. )
- TAHKİYE[Ar. < HİKÂYE] değil/yerine/= ÖYKÜLEME, ANLATI, HİKÂYE ETME, ANLATMA
- TAHMİN ile KANAAT
- TAHRÎK[Ar. < HAREF] ile TAHRÎK[Ar. < HARK] ile TAHRÎK[Ar. < HAREKET | çoğ. TAHRÎKÂT]
( Yırtma, yırtılma, yarma, yarılma. İLE Çok yakma/yakılma. | Susatma/susatılma. İLE Kımıldatma, oynatma. | Kışkırtma, azdırma. | Yola çıkarma. | Uyandırma. | Meczum(cezimli) bir harfi hareke ile okuma.[İLM sözcüğünü İLİM olarak okuma.] )
- TAKADDÜM[Ar.] değil/yerine/= ÖNCELİK
- TAKARRÜP[Ar.] değil/yerine/= YAKINLAŞMA/YAKLAŞMA/YANAŞMA
- TAKDİR[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GERİBİLDİRİM
- BAŞARI GÖSTERGESİ:
TAKDİR (İLE) ile/ve/değil/yerine/< TAKLİT (İLE)
- TAKDİR ile/ve/||/<> TEBRİK ile/ve/||/<> TALTİF
- TAKILMA ile/ve TIKANMA ile/ve TUTUKLUK | ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İKİLEM
- TAKINTI ile/değil DONANIM
- TAKINTI ile/değil YETKİNLİK
- TAKİP değil/yerine/= İZLEM
- TAKLİT ETMEK ile/ve/değil/yerine/<> ÖRNEK ALMAK
- TAKLİT:
(SADECE/BİR) DAVRANIŞ ile/ve/değil/||/<>/< KİMLİĞİNİ BULMA (ÇABASI)
- TAKLİT ile/ve/||/<> AKTARIM ile/ve/||/<> KALIT/MİRAS
- TAKLİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AYNALAMA
- TAKLİT ile/değil/yerine HAYRANLIK
- TAKT[Fr. < TACT] değil/yerine/= YERİNDE KONUŞMA/DAVRANMA
- TAKTİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAKLAŞIM
- TAKTİK ile YÖNTEM
( TACTICS vs. METHOD )
- TÂLİB[< TULLÂB, TULLEB, TALEBE] ile ...
( İSTEYEN, İSTEKLİ | ÖĞRENCİ )
- TALİMAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TALEP
- TALİP[< TALEP] ile/ve/||/<>/> TALİM
- TAMAM" değil/yerine/>< ÇABA/GAYRET
- TAMAMLANMA İSTEĞİ ve/||/<> EKSİKLİKTEN UZAKLAŞMA İSTEĞİ
- TAMAMLA(N)MAK ile/ve/<> BÜTÜNLE(N)MEK
- TAMAMLAYICI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DESTEKLEYİCİ
- TAM-LIK ile KEMÂL
( Ayrılmaz olanı, ayırmamalısınız. )
( KEMÂL: Eril ve dişilliğin aşılmasındaki birlik. )
( GÜZELLİK/KEMÂL:
* TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU)
* AKIL
* AHLÂK
* ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )
( You must not separate the inseparable. )
( WHOLENESS/COMPLETENESS vs. MATURITY/RIPENESS )
- TAN/AYDINLIK/IŞTIN:
GEÇİCİ ile/ve/<> GERÇEK
( Tan yerinde, gün doğmadan beliren, sonradan kaybolan, geçici aydınlık/tan, yalancı tan. İLE/VE/<> Tan yerinde, gün doğuncaya kadar süren kesintisiz aydınlık. )
( FECR-İ KÂZİB ile/ve/<> FECR-İ SÂDIK )
- TANI! ve/<> UYUMLU OL! ve/<> MUTLU YAŞA!
( RECOGNIZE! and/<> BE HARMONIOUS! and/<> LIVE HAPPY! )
- TANIDIK/LAR ile/değil/yerine DANIŞMAN/LAR
- TANIKLIK ile/ve/||/<> İÇ TANIKLIK ile/ve/||/<> GELİŞTİRİCİ TANIKLIK
- TANIM ile/ve/<> NEDEN
( Tanım, nedene giden, en kısa yoldur. )
( DEFINITION vs./and/<> CAUSE/REASON )
- TANIM ile/ve/<> ÖRNEK
( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )
( Yanlış örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )
( DEFINITION vs./and/<> SAMPLE/EXAMPLE/MODEL/TYPE/PATTERN )
- TANIM ile/ve/=/||/<>/< ÜÇLEME
- TANIMA:
ERKEK ve/||/<> KADIN ve/||/<> ÇOCUK ve/||/<> KARDEŞ ve/||/<> ARKADAŞ ve/||/<> DOST
( Toklukta. VE/||/<> Yoklukta. VE/||/<> Yaşlılıkta. VE/||/<> Mirasta. VE/||/<> Yolculukta. VE/||/<> Zor durumda. [GÖRÜLÜR / BELİRLİ/BELİRGİN OLUR] )
- TANIMADAN/ANLAMADAN ETİKETLEMEMELİ
- TANIMADAN/ANLAMADAN YARGILAMAMALI
- TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/||/<> BAŞKASINI TANIMAK
( ... İLE/VE/||/<> Aydınlatır. İLE/VE/||/<> Bilgilendirir. )
( Kişi, iç âlemini, (başka bir) insanda görür. )
( Ancak, kendini düşünmeyi, kendini düşünmenin konusu kılabilme anlayışı olanlar, kendilerini tanımaya başlayabilirler ve susabilmekle yükümlülerdir. )
( TO RECOGNIZE vs./and/<> TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO RECOGNIZE THE SOMEONE )
- TANIMAK ile/ve TANIMLAMAK
( TO RECOGNIZE vs./and TO DEFINE )
( REN ile/ve ... )
- TANIMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIYANI(ZİHNİ) TANIMAK
- TANRI APOLLON'A BAĞLANAN SANATLAR
ile/ve/||/<>/>
TANRI DIANISOS'A BAĞLANAN SANATLAR
( Plastik sanatlar. İLE/VE/||/<>/> Şiir, müzik, dans. )
( Birey. İLE/VE/||/<>/> Birleşme. )
- TANRI:
NOUS ve/||/<>/> LOGOS'UN, AŞKINSAL BİRLİĞİ
- TANRI ile/ve/değil TANRI ANLAYIŞI
- TANRIBİLİM = İLÂHİYAT = THEOLOGY[İng.] = THÉOLOGIE[Fr.] = THEOLOGIE[Alm.] = TEOLOGIA[İsp.]
- TANRININ EMRİ ile/ve/değil/= HAKİKATİN CÂZİBESİ
- TAPINMA ile/değil/yerine/>< TUTARLILIK (ÇABASI)
- TAPON[Fr.] değil/yerine/= NİTELİKSİZ, ESKİ, ELDE KALMIŞ
- TARAF OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< EMEK VERMEK
- TARAFTAR OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAVIR ALMAK
- TÂRİF ile/ve/> ÂRİF
( Târif sahibi olan, ârif olur. )
( Ârife, târif gerekmez. )
- TÂRİF[Ar.] değil/yerine/= TANIM
- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]
( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )
- TARİH BİLGİSİNDE:
USÛL ve/||/<>/> KAVÂRİN ve/||/<>/> AHVAL ve/||/<>/> HAVÂDİS
( Yöntemler. VE/||/<>/> Yasalar. VE/||/<>/> Durumlar. VE/||/<>/> Haberler. )
- TARİH METAFİZİĞİ ile/ve/<> TARİH EPİSTEMOLOJİSİ
( Büyük oranda, tarihin belirli bir amaca, hedefe göre okunmasıdır. İLE/VE/<> Tarihsel bilginin kaynakları, yapısı, yöntemleri üzerinde durur. )
( Büyük oranda, Alman tarih-felsefe okulunun etkisini taşır. İLE/VE/<> Anglo-sakson merkezli bir okuldur. )
( Tarihi, daha çok, bir milletin gelecek hedefi açısından ele alır. İLE/VE/<> Tarihî bilginin çözümlemesini yapar. )
- TARİH ile/ve/<> BAĞLAM
- TARİH ile/ve/||/<> DÜŞÜNCE TARİHİ
( [Kişilerin] Nasıl, düşünmeden hareket ettiklerinin öyküsü. İLE/VE/||/<> Nasıl, hareket etmeden düşündüklerinin öyküsü. )
- TARİH ile/ve/<> KOŞUL/LAR
( HISTORY vs./and/<> CONDITION/S )
- TARİH ile/ve KOŞUL/LAR
( HISTORY vs./and CONDITION/S )
- TARİH ile/ve ZAMAN
( İnsan. İLE Kozmik. )
( Tarih: Amacı şerefli, yararları çok fazla ve esasları çok önemli olan bir disiplin ve ilim. )
( Zaman: Değişimleri, oluşumları ve hareketleri anlamlandırmada başvurulan kategori. )
( Tarih ile uğraşmak, kişinin emeği ile uğraşmaktır. )
( Tarihi, vak'a olarak görürsen, sonra sen de "Tarihî Vak'a" olursun! )
( Bugün varsan, yarın yoksun Tarih oku, bilgin artsın Sen dünyadan bihabersin )
( Tarih: Düzen. )
( Historia: Araştırma. )
( TARİH: Nesne ve kişilerin, genel ve özel durum ve koşullarında, belirli bir zaman ve mekânda oluşan, gelişim ve değişimleridir. )
( HISTORY vs./and TIME )
- TARİH ile/ve ZAMAN
( İnsan. İLE Kozmik. )
( Tarih: Amacı şerefli, yararları çok fazla ve esasları çok önemli olan bir disiplin ve ilim. )
( Zaman: Değişimleri, oluşumları ve hareketleri anlamlandırmada başvurulan kategori. )
( Tarih ile uğraşmak, kişinin emeği ile uğraşmaktır. )
( Tarihi, vak'a olarak görürsen, sonra sen de "Tarihî Vak'a" olursun! )
( Bugün varsan, yarın yoksun Tarih oku, bilgin artsın Sen dünyadan bihabersin )
( Tarih: Düzen. )
( Historia: Araştırma. )
( HISTORY vs./and TIME )
- TARİHİ PERSPEKTİF ile/ve MEDENİYET PERSPEKTİFİ ile/ve FELSEFE-BİLİM
- TARİHİN:
ŞİMDİYE ETKİ ETMESİ ile/>< ETMEMESİ
( Tarihtir. İLE/>< Tarih değildir. )
- TARİHSEL) SÜREÇ ile/ve (TARİHSEL) KOŞUL
( [HISTORICAL] PROCESS vs./and [HISTORICAL] CONDITION )
- TARİHSEL ile AŞKIN
- TARİHSEL/LİK ile/ve/<> BİLİMSEL/LİK
- TARİK:
ÖRGÜT değil YOL/YORDAM/YÖNTEM
- TARİKA(T) ve/<> AŞK
( Çeperden merkeze. VE/<> Merkezden çepere. )
- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KONUŞMA
( Bilmediğimiz bir konuda konuşmazsak tartışma çıkmaz. )
( - Mutluluğun sırrı nedir?
- Aptallarla tartışmaya girmemektir.
- Kesinlikle katılmıyorum. Sır bu olamaz bence.
- "Doğru". )
( Konuşma ve tartışmanın, temel ve öncelikli koşulları...
- Konuşulanı anlamaya çalışmanın ilk koşulu olarak her bilinmeyen, yeni, farklı, aşırı, aykırı konu ya da durum karşısında düşünme ve konuşma sürecinde (olabildiğince) nötr olabilmek.
("Kişisel", "keyfî" "düşünce/sav/iddia", "önceki kayıtlar", "kalıp ya da kabuller", "inak/inanç" ve "yüklerle" başlamamak.)
- (Nitelikli) Soru sormak.["Hiç mi aklına gelmiyor?" gibi "yargı sözleri" kullanmadan, "Nasıl olabilir?" gibi anlamaya yönelik sorular sormak.]
- Konuşan kişiye ya da konuşanın kişiliğine saldırmamak ve sadece savlarını konuşmak/tartışmak.
- Daha kolay karşı sav üretmek amacıyla ötekinin savını yanlış tanımlamamak, abartmamak.
- Tekil ya da birkaç örnekle "kestirmeden" gitmeye çalışmamak, "genellemeler, indirgemeler, özdeşleştirmeler" yapmamak; "köktenci, toptancı ve sonuç odaklı" kişisel, keyfî ya da dayatmacı "çözümler üretme"mek.
- Kullanılan kanıta dayanan öncüllerden birini "doğru varsayarak" sav üretmemek.
- Bir olguyu, zamansal dizilimde, "daha önce de oldu" "savıyla" sonraki bir olgunun nedeni olarak iddia etmemek.
- Ortada ikiden fazla olanaklı yol varken savını sahte bir ikileme indirmemek.[Birden, "çok"; ikiden, "hep" "çıkarma"mak.]
- Bilinmeyen ya da bilmediğimiz bir "savın", doğru ya da yanlış olması gerektiğini savunmamak ve/ya da iddia etmemek.
- Kanıtlama yükümlülüğünü, savı sorgulayana yüklememek.
- Aralarında mantıksal bir bağ olmadıkça, "bir şeyin, bir şeyden türediğini" varsaymamak.
- Öncüllerin ya da sav sahibinin "tanınmış/tarihsel/bilimsel" "biri(/nden)" olmasını, bir çıkarımın kanıtı olarak sunmamak. )
( )
( )
( [not] ARGUE vs./and/but TALKING )
- TARTIŞMAK GEREKİR ile/değil TARTIŞMA GEREKTİRİR
- TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER
( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )
- TARTIŞMAYI:
AÇMAK/AÇAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİTİRMEK/BİTİREN
- TAŞ ile/değil/yerine/||/<>/>< AŞ
( Sana taş atana, aş at! )
- TAŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TOPRAK
( Taş gibiydin. Çok gönül kırdın. Yeter!
Toprak ol! Üstünde hoş güller biter...
Mevlânâ )
( )
- TAŞA-BAŞA-YAŞA OTURMAK değil/>< SAĞLIĞA UYGUN ZEMİNLERDE OTURMAK
( Yanlışı. >< Doğrusu. )
- TASAVVUF:
DENEYİM ve/<> ZEVK ve/<> İRFAN
- TASAVVUF GELENEĞİ ile/ve HERMETİK GELENEK
- TASAVVUF MANZÛMESİ ve MESNEVÎ-İ ŞERİF ve SU KASÎDESİ
- TASAVVUF TERMİNOLOJİSİ ile/ve TASAVVUF TERBİYESİ
- TASAVVUF ve/<> AHLÂK
( Tasavvufun ilk basamağı ahlâktır. )
( Tasavvuf, korku halini aşk ahlâkına dönüştürme uğraşıdır. )
( Kim ahlâkını temizlerse, o insandır. )
( İnsan varlığının tüm değeri ahlâkındadır. )
( Allah'a ait olanların toplamı. )
( TASAVVUF: Ahlâk mâbedinin bireysel inşâsı. )
- TASAVVUF ve ANADOLU BİLGELİĞİ
- TASAVVUF ile/ve/değil GNOSTİK ÖĞRETİLER
- TASAVVUF ile/ve HAKİKAT
( Hakikatlerin deneyimlenmiş bilgisi. İLE/VE ... )
- TASAVVUF ve/<> HOŞGÖRÜ
- TASAVVUF ile/ve İŞRAK
- TASAVVUF ve/<>/|| KADÎM BİLGELİK
- TASAVVUF ve/<> SAFLAŞMAK
( Saflaşmadıkça, insanda zevk ve safâ tecellî etmez. )
- TASAVVUF ve/<> SAYGI/HÜRMET
( TASAVVUF: Aşk ve muhabbetle çerçevesi çizilen, kişiyi, saygıya yönlendiren ilim. )
- TASAVVUF ve/||/<> TEVHÎD/BİREŞİM
( ... VE/||/<> Simge. )
( ... VE/||/<> Fark ve Cem'in birliği. )
( Tasavvufun özü, gerçek tevhidi bulmaktır. )
( Ne yersen doyarsın ama, bu manevî âlemin zevkine doyulmaz. )
( Dünyada ahireti, ahirette dünyayı görebilmek. )
( Asıl tevhid, bu kesretten sonraki tevhiddir. )
( Tasavvuf da, ilim olarak parça parçadır. İlimden sonraki Tevhid İlmi, Kemâlâttır. )
( ... VE/||/<> Kişilik bütünlenmesi. )
( ... VE/||/<> Evrensel ile yerelin, genel ile özelin, toplum ile bireyin bireşimi. )
( Tevhide gel tevhide
Zikret Hakk'ı her yerde
Kalksın aradan perde
İnsan olayım dersen... )
- TASAVVUR ile/ve/değil TASAVVUF
- TASAVVUR(KAVRAM) ile TASDİK(YARGI)
( Yargısız kavram. İLE Yargı ile birlikte bulunan kavram. Yargı/hüküm içermesi gereken kavram/tasavvur. )
( Kavram. İLE/VE Önerme + Çıkarım. )
( NEDİR? - HANGİ? ile/ve HEL - LİME )
( MA - EYYU ile/ve -MIDIR? - NİÇİN? )
( Felsefecilere(hukemaya) göre Tasavvur:
* Tasavvur-ı sazic[çıplak/salt/yargısız tasavvur]
* Tasavvur mea hükm(in)[Yargıyla birlikte bulunan tasavvur]
Kelâmcılara(mütekellime) göre Tasavvur:
Tasavvurat-ı Selâse + Hüküm = Kaziye = Tasdik )
- TASAVVURLU DÜŞÜNME ile TASAVVURSUZ DÜŞÜNME
- TAŞI DELEN:
"SUYUN GÜCÜ" değil DAMLALARIN SÜREKLİLİĞİ
- TASIMLAMA/KIYASLAMA ile/ve SÜREÇ-SONUÇ İLİŞKİSİ ile/ve EREĞE GÖRE
( Enine zaman. İLE/VE Boyuna zaman. İLE/VE Felsefe. )
( ARISTO ile/ve DESCARTES ile/ve ... )
( RATIO vs./and REASON vs./and INTELLECT/PHILOSOPHY )
- TAŞKIN/LIK ile/ve/değil/yerine AŞKIN/LIK
- TASNİF ile/ve/||/<>/> TASHİH
- TAŞRADA ve/||/<> EVDE
( Adâlet. VE/||/<> Muhabbet. )
- TATBÎK(AT) değil/yerine/= UYGULAMA
- TATMİN ile/ve MEMNUNİYET
- TAVSİYE ile/ve/||/<> TEŞVİK
- TAVSİYE ve/||/<> VASİYET
- TAVZİH[< VUZÛH]:
AÇIKLAMA, AÇIK ANLATMA, AYDINLATMA
- TAYMİNG/TIMING yerine ZAMANLAMA
- TEAMÜL ÇARKI ile/ve TEKÂMÜL ÇARKI
( [İnsandaki] Uzun Devran. İLE Kısa Devran. )
( Kişinin zuhur âlemine gelişine kadarki süre[ç]. İLE Kişinin mânâya dönüşüne kadarki süre[ç]. )
- TEÂSÜR[Ar.] değil/yerine/= GÜZEL GEÇİNME, DİRLİK ETME
- TEÂVÜN[Ar. < AVN çoğ. TEÂVÜNÂT] değil/yerine/= YARDIMLAŞMA
- TEBŞÎRÂT[< TEBŞÎR] = MÜJDELEMELER | RÜYADA ALINAN MÂNEVÎ MÜJDELER
- TECAVÜZ değil/yerine/>< ANLAMA (ÇABASI)
( Tecavüz eden, anlayamaz ve anla(/ya)mamıştır. )
- TECELLÎ ile/ve/<> FEYZ
( İkisi de süreklidir. )
- TECELLİ ile/ve GÜZELLİK
( AHLÂK: Vahiy yoluyla gelen tecellî. )
- TECESSÜS[Ar. < CESS] değil/yerine/= ANLAMA MERAKI
( OLAĞAN/BASİT MERAK | YOKLAMA, ARAŞTIRMA, DİKKAT VE GAYRETLE ARAŞTIRMA | BİR ŞEYİN İÇ YÜZÜNÜ ARAŞTIRIP SIRRINI ÇÖZMEYE ÇALIŞMA | GÖZETLEME | MERAK )
- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile/ve TEMKİN[Ar. < MEKÂNET]
( Tedbirli ve mütevazı olun, şansı yakalarsınız. )
( Bir şeyi sağlayacak ya da önleyecek yol, yöntem, çözüm, çare. İLE/VE Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli davranma. | Ağırbaşlılık. | Hastalığın bir yere yerleşmesi. | İhtiyat, tedbir. )
( PRECAUTION vs./and COMPOSURE )
- TEDBİR[< DÜBÛR] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAKDİR
( Bir şeyi temin edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kişinin ihtiyâr ve istenci/irâdesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< ... )
( Tedbir, takdirin parçasıdır. )
( Yaptığın şeyin tedbirini, takdir-i Hüdâ'dan bekle. )
( Takdirden gelene, tedbir kılınmaz
Ne kılayım çare, ben, şimdiden geri
Yaram türlü türlü, merhem bulunmaz
İstersen merhemi, çal, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )
Geçti elden, gitti muhabbet çağı
Rakip, bahçeye kurmuş otağı
Yıkılsın çevresi, bostanı bağı
El girsin bağına, var, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )
Sen bir gonca gülsün, istife karış
İstersen gül oyna, dilersen sarış
Gönlün kimi isterse, ülfet et konuş
Yârim, sana destur var, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )
Kul Abdal'ım, bir sultanam ayılım
Yüz sür beni, eşiğinde sayılım
Hakk'tan gelen tecellime, kayılım
Kul Abdal'ım, yalan dünya, vefâsız
Âlemde bir yâre düştüm, devâsız
Sen bana yâr olmazsın, be hey vefâsız
Var kime olursan ol, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )
[ Veysel (Âşık) 'tan
dinlemek üzere burayı tıklayınız... ]
[ Sürekli erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/19854 ]
2023
VEYSEL (ÂŞIK) yılıdır.
Madem görüyorsunuz... O zaman, hoş görün! - Veysel (Âşık)
)
- TEDBİR-İ NÜFUS ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MENZİL ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MEDÎNE/MÜDÜN
( Bireyin ve toplumun oluşumunda. İLE/VE/||/<>/> Aileyi/topluluğu yönetmek. İLE/VE/||/<>/> Kenti/toplumu yönetmek. )
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- [ne yazık ki]
TEDBİRSİZ TEVEKKÜL ile/ve/||/<> İCRAATSIZ DUA ile/ve/||/<> SÜFLÎ İNZİVÂ
- TEDENNÎ[Ar.] ile TENEZZÜL[Ar.]
( Gerileme, düşme. İLE Kendi durumundan daha aşağıdaki bir işi, bir durumu kabul etme. | Alçakgönüllülük gösterme. )
- TEELLÜH ve KEMÂL
- TEFEKKÜR ile/ve ASLINA DÖNDÜREN TEFEKKÜR
- TEFEKKÜR ve/> İSTİ'DÂD
- TEFEKKÜR ve/||/<>/> TERTİP/TERTİB
- TEFEKKÜR ile/ve TEZEKKÜR
( FRONESİS ile/ve NOESİS )
- TEFEKKÜR ile TEZEKKÜR ile TEFAKKUH ile İTTİKA ile İSTİMA' ile YAKÎN
- TEFRÎH[Ar. < FERAH] ile TEFRÎH[Ar. < FERH]
( Ferahlandırma, gönül açma. İLE Korkusuz kalma. | Gelişme, filizlenme. | Yumurtadan çıkma zamanı. )
- TEHDİT değil/yerine/>< İKNA
- TEHLİKE ve/|| ÇÖZÜM
- TEHLİKELİ:
AÇLIK ve TEHDİTTE ile/ve/<>/>< TOKLUK ve GÜÇLÜLÜKTE
( (")Hayvanlar("). İLE/VE/<>/>< [bazı/"bilinçsiz"] "Kişiler". )
- TEK BAŞINA YÜRÜMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> KARANLIKTA YÜRÜMEK
- TEK/BAZI) BİLİMBİREYLERİ
- TEK EL ve/değil/yerine/||/<>/> İKİ EL
( 'in, nesi var? VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> 'in sesi var! )
- TEK/BAZI) FİLOZOFLAR/DÜŞÜNÜRLER
- TEK NEDEN ile/ve/değil ÖNEMLİ NEDEN
( THE UNIQUE REASON vs./and THE IMPORTANT REASON
THE IMPORTANT REASON instead of THE UNIQUE REASON )
- TEK TİPLEŞTİRME" ile/değil ASGARİ KOŞULLAR
- TEK YÖNLÜ SEVGİ ile/ve KOŞULSUZ SEVGİ
- TEKABÜL[Ar. < KABL] değil/yerine/= EŞİTİ / KARŞI OLUM
( Birbirinin karşısında bulunan, birbirini karşılıklı olarak dışta bırakan kavram ya da yargı arasındaki bağlantı. )
- TEKADDÜM-Ü ZÂTÎ ile/ve TEKADDÜM-Ü ZAMANÎ
- TEKÂMÜL[Ar. < KEMÂL] değil/yerine/= OLGUNLAŞMA
- TEKÂMÜL[Ar. < KEMÂL] ile/ve/değil/||/<>/< TEKÂBÜL[Ar. < KABL]
- TEK/BAZI) SANATÇILAR
- TEK/BAZI) USTALAR/ÜSTADLAR
- TEK/BAZI) ZANAATKÂRLAR
- TEKEMMÜL[Ar. < KEMÂL] değil/yerine/= YETKİNLEŞME
( KEMÂLE GELME, KEMÂL BULMA, OLGUNLAŞMA )
- TEKLİFSİZ BİRLİKTELİK ile/ve NEDENSİZ BİRLİKTELİK
- TEKMÎL[< KEMÂL] değil/yerine/= KEMÂLE ERDİRME | TAMAMLAMA, TAMAMLANMA, BİTİRME | TAM, EKSİKSİZ, BÜTÜN, HEP
- TEKNİK ile YÖNTEM
( TECHNIQUE vs. METHOD )
- TEKRARLAMA ile UYGULAMA
( TO REPEAT vs. TO APPLY )
- TEKRARLAYICI (OLMAK) ile/ve/değil/yerine UYGULAYICI (OLMAK)
- TELEOLOJİ[İng.] değil/yerine/= EREKBİLİM
- EREKBİLİM/TELEOLOJİ ile TANRIBİLİM/TEOLOJİ
( Erekbilim. İLE Tanrıbilim. )
- TELEVİZYON (İZLEMEK)
ile/ve/değil/yerine/><
KİTAP (OKUMAK)
( )
- TEL'ÎN[Ar.] değil/yerine ANLAYIŞ/HOŞGÖRÜ
- TELKİN ile/ve/değil/||/<>/> TERCİH
- TELLERİ(MİZİ) KARDEŞ EYLEMEK ve/||/<>/> SAZI(MIZI) DÜZENLEMEK
- TEMÂŞÂ[Fars.] ile MANZARA
( Bakıp izleme. | Gezme[KONTEMPLASYON, İng. CONTEMPLATION] İLE Bakılan, izlenen. )
- TEMBEL değil/< HAREKETE GEÇİRİLEMEYEN
- TEMBELLİK ile/ve/<> ART NİYET
- TEMBELLİK ile/değil/yerine/>< DAYANÇ/SABIR
- TEMBELLİK ile/ve/değil/<> "KENDİNE"(KEYFİNE/RAHATINA) GÖRE DÜŞÜNME
- TEMBELLİK ile/ve/değil ÖNCELİK
- TEMEL BİLİM = ESAS İLİM = SCIENCE FONDAMENTALE[Fr.] = GRUNDWISSENSCHAFT[Alm.]
- TEMEL BİLİMLER ile KLİNİK BİLİMLER
- TEMEL İLKE/LER ile/ve/değil/yerine ANAHTAR KAVRAM/LAR
( [not] "BASIC PRINCIPLE/S" vs./and/but "SWITCH/KEY CONCEPT/S"
"SWITCH/KEY CONCEPT/S" instead of "BASIC PRINCIPLE/S" )
- TEMEL ve ÇÖZÜM/LEME
( BASE and ANALYSE )
- TEMEL = ESAS = GROUND, BASIS, FOUNDATION[İng.] = FONDEMENT, PRINCIPE[Fr.] = GRUND, GRUNDLAGE, FUNDAMENT[Alm.] = FUNDAMENTUM[Lat.] = FUNDACIÓN[İsp.]
- TEMEL ile NİYET
- TEMEL ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI
- TEMEL ile/ve ZEMİN
- TEMELLENDİRMEK ile NEDENSELLEŞTİRMEK
( WELL-FOUNDING vs. CAUSALING )
- TEMİZ NİYET ve TEVEKKÜL
- TEMİZLEMEK ile/ve/değil/||/<>/< YALITMAK
- TEMİZ/LİK ve/<> GÜZEL/LİK
- TEN GİYSİSİ ile/ve/değil/yerine/<> CAN GİYSİSİ
- TENÂFÜS[Ar. çoğ. TENÂFÜSÂT] ile TENEFFÜS[Ar. < NEFES]
( Kıskanma, haset etme, çekememe. İLE Soluk/nefes alma. | Yorgunluğu gidermek üzere dinlenme. | Okulda ders araları verilen dinlenme. | Tan yerinin ağarması. | Deniz suyunun dalga ile sahile vurması. )
- TENDE OLMA(MA)K/KALMA(MA)K ile BEN'DE/BENDE OLMA(MA)K/KALMA(MA)K
- TENEFFÜS[Ar. < NEFES] ile TENEFFÜZ[Ar. < NEFZ]
( Soluk/nefes alma. | Yorgunluğu gidermek üzere dinlenme. | Okulda ders araları verilen dinlenme. | Tan yerinin ağarması. | Deniz suyunun dalga ile sahile vurması. İLE Nüfuzlu, sözü geçer olma. )
- TENEŞİR[Fars. < TENŞÜR] ile/ve/||/<> MUSALLA[Ar.] ile/ve/||/<> KATAFALK[Fr. < CATAFALQUE]
( Kırkından sonra azanı, teneşir paklar. )
( Üstünde ölü yıkanılan mermer/kerevet. İLE Namaz kılmaya yarayan, açık yer. | Camilerde, cenaze konulup önünde namaz kılınan yer. İLE Önünden geçilerek kendine saygı gösterilmek istenen ölünün tabutunun konulması için yapılmış yüksek yer. )
- TENEZZÜH[< NÜZHET] ile TENEZZÜL[< NÜZÛL]
( Gezinti. İLE Kendine aykırı düşen bir işi ya da durumu kabul etme, alçalma, inma. | Alçakgönüllülük, kibirsizlik. | Fiyatta düşme/inme, indirim. )
- TENEZZÜL ETME(ME)K ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBAR ETME(ME)K
- TENEZZÜL ve KERÂMET
- TENEZZÜL ile/ve/değil/<> TEŞEBBÜS
- TENFÎS[Ar. < NEFES | çoğ. TENFÎSÂT] ile TENFÎŞ[Ar. çoğ. TENFÎŞÂT] ile TENFÎZ[Ar. < NÜFUZ | çoğ. TENFÎZÂT]
( Soluklandırma/nefeslendirme, soluklandırılma. İLE Pamuk atma, yün ditme. İLE Hükmünü yürütme, nâfiz kılma. )
- TEN[Fars.]/SEL ile/ve/<> TİN/SEL ile/ve/<> TİN
( Ten, tinin zemini olamaz. )
( Giysi tenden, ten de candan habersiz! )
( Nedeni dışarıda olan. İLE Nedeni ve ereği/amacı kendinde olan. )
( Gövdenin dış yüzü, deri, cilt. | Gövde, vucut, beden. İLE/VE/<> İnsanın ve insanlığın toplam değeri, birikimi. )
- TENZİH ve/> TE'VİL
- TEOLOJİK GÜVENLİK ALANI ile/ve EPİSTEMOLOJİK GÜVENLİK ALANI ile/ve ETİK GÜVENLİK ALANI ile/ve ESTETİK GÜVENLİK ALANI
- TEPKİ ile/değil/yerine/>< YANIT
( "Tepki" mi, yanıt mı?
Restoranın birinde, bir gün, aniden bir hamamböceği belirdi ve orada bulunan bir kadının üzerine çıktı.
Kadın, korkudan çığlık atmaya başladı.
Titreyen seleniyle ve panikle hamam böceğini üzerinden elleriyle atmaya çalışırken zıplamaya başladı.
Onun bu tepkisi bulaşıcı olmuştu, bulunduğu yerdeki kişiler de paniklemişti.
Kadın, sonunda hamam böceğini üzerinden atmayı başardı derken... Başka bir kadının üzerine düştü hamam böceği.
Şimdi aynı şeyleri yaşamak için sıra başka bir kadındaydı.
Garson, hemen imdatlarına koştu.
Bu nöbet değişiminde, bu sefer de hamam böceği garsonun üzerine düştü.
Garson, dimdik durdu, kendini toparladı ve gömleğindeki hamam böceğinin davranışlarını gözlemledi.
Kendine yeterince güvendiğini gördüğünde, hamam böceğini parmaklarıyla tutarak, restorandan dışarı çıkardı.
Curcunayı izlerken, zihnimde birkaç düşünce oluştu ve merak etmeye başladım. Kadınların bu tiyatral, abartılı hareketlerinden hamam böceği mi sorumluydu?
Eğer öyleyse neden garson rahatsız olmadı?
Durumu, mükemmele yakın bir biçimde, hiçbir kargaşa çıkarmadan çözümledi ve çözdü.
Buna neden olan, hamam böceği değildi. Hamam böceğinin neden olduğu rahatsızlığı o kadınların giderebilecek beceriyi göstermemesiydi. Onları bu denli rahatsız eden buydu.
Fark ettim ki, babamın, karımın/kocamın ya da patronumun bağırması değildi beni rahatsız eden. Bana bağırmalarıyla başlayan rahatsızlığımla başa çıkamamam ya da başa çıkmaya çalışmamamdı.
Yoldaki trafik değildi beni rahatsız eden. Trafik sıkışıklığıyla oluşan sıkıntılı durumu çözemeyecek olmamdı.
Yaşamımdaki kargaşayı yaratan neden, sorunun kendinden çok benim ona verdiğim tepkiydi.
Öyküden çıkarılabilecek bazı dersler:
Anladım ki, yaşamdaki olaylara doğrudan ve ani tepki vermemeliyim. Onun yerine, olaylara ve durumlara yanıt vermeliyim.
Kadınlar, hamam böceğine tepki verirken, garson ise yanıt verdi.
Tepkiler, içgüdüsel olarak gösterilen "davranışlarken", yanıtlar ise etraflıca düşünülerek oluşturulmuş tutumlardır.
YAŞAMI anlamanın çok daha iyi ve kolay yolu.
MUTLU olan biri, yaşamındaki her şeyin yolunda olmasından dolayı mutlu değildir.
MUTLU olmasının nedeni, yaşamındaki olaylara karşı tutumunun gereken ve isabetli olmasıdır. )
( [not] REACTION vs./but/>< RESPONSE
RESPONSE instead of REACTION )
- TEPKİSİZLİK ile/ve/değil/||/<>/< SİLAHSIZLANMA
- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)
( Davranış-eylem. İLE/VE Düşünce-bilgi. VE/> Terkib. )
( Göze dayanır. İLE/VE Kulağa dayanır. VE/> Davranıştır. )
( İyi-kötü. İLE/VE Doğru-yanlış. VE/> Güzel. )
( Örnek gerektirir. İLE/VE Bilen/hoca gerektirir. VE/> "Kişi kendin bilmek", haddini bilmek gerektirir. )
( Her yerdedir. İLE/VE Belirli bir yerdedir. VE/> Her yer ve zamandadır. )
( Bütüncüldür. İLE/VE Sıradüzenseldir. VE/> Estetiktir. )
( Kalb-i selîm. İLE/VE Akl-ı selîm VE/> Zevk-i selîm. )
( TO TRAIN vs./and PRACTICE/EXERCISE/DRILL and/> MANNER
Behaviour-action. VS./AND Idea-knowledge. AND/> Compound.
Base on eye. VS./AND Base on ear. AND/> Behaviour.
Good-bad. VS./AND Right-wrong. AND/> Beautiful.
Needed example. VS./AND Needed teacher. AND/> To know the self.
Everywhere. VS./AND Define place. AND/> Everywhere and anytime.
Integral. VS./AND Hierarchical. AND/> Aesthetical. )
- TERBİYE ETMEK:
ÇOCUKLARIMIZI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİMİZİ
- TERBİYE ile/ve/||/<> TASFİYE ile/ve/||/<> TEZKİYE
- TERBİYE ile TERBİYE
( Besleyip büyütme. | Beslenip büyütülme. | Eğitim. | Görgü. | Alıştırma. | Hafif cezalandırma. | Tavsiye. | Kayırma, koruma. İLE Bazı yiyecekleri pişirmeden önce limon, salça gibi soslarda bekletme. )
- TERBİYE ve/<> TEZKİYE
( Aklı. VE/<> Kalbi. )
- TERBİYE ile YOK ETMEK
- TERHÎM[Ar. < RAHM, RAHUM, RAHÂMET] ile TERHÎM[Ar. < RAHMET, MERHAMET, RUHM/RUHUM | çoğ. TERHÎMÂT] ile TERHÎN[Ar. < REHN]
( Bir adı kısaltma. İLE "Allah, rahmet eylesin." sözünü söylemek. İLE Rehin olarak verme, emânet bırakma. )
- TERİM SOĞUMASIN değil/yerine DİNLENMEYİ BİLMEK
- TERK
- TERK ETMEK ile/yerine GAİB OLMAK
( Duyup da/bilip de terk etmelidir. )
( SEN, SENİ TERK ETMEZSEN
"O",
"İÇİNDEYİM" KAHKAHASINI ATMAZ )
- TERK ETMEK ile/ve/değil/yerine İLİŞKİDE OLMAK
( [not] ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and/but TO BE RELATED
TO BE RELATED vs./and ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE )
- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK
( Bilincine varmadığınız bir şeyi terk edemezsiniz. )
( Öteye devam etmek için terk etmek durumundasınız. )
( Önemli[öncelikli] olan, ne yaptığınız değil, ne yapmaktan vazgeçtiğinizdir. )
( Fiziksel vazgeçiş ve terk yalnızca bir içtenlik, bir samimiyet belirtisidir, fakat yalnızca içtenlik de özgürlüğe kavuşturamaz; uyanık bir idrak, istekli bir araştırma ve derin bir incelemeden doğan bir anlayışa gereksinim vardır. )
( Yapmanız gereken, tüm anıları ve beklentileri terk etmektir. )
( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )
( İç değerinizi bilmelisiniz, ona güvenmelisiniz ve günlük yaşantınızda, arzu ve korkularınızı feda ederek bunu belirgin kılmalısınız. )
( Duyup da/bilip de terk etmelidir. )
( Birinci adımdan vazgeçmeyen, ikinci adımı atamaz. )
( [Kendine/Bilgiye] Teslim olmadan terk edemezsin. )
( Ortak etmeni bulmak için tüm ayrımları terk etmek zorundasınız. Ancak evrensel olan ortaktır. )
( Gerçek vazgeçiş, terk edilecek bir şeyin bulunmadığını, çünkü size ait hiçbir şeyin bulunmadığını idrak ediştedir. )
( Sahte olandan vazgeçin, doğru olan kendi yerini bulacaktır. )
( Yanlış anlamalarınızı ortaya çıkarın ve onları terk edin, hepsi bu kadar. )
( Birine, vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinde, ilk vazgeçeceği kişi sen olursun. )
( You cannot abandon what you do not know.
To go beyond, you must abandon them.
It is not what you do, but what you stop doing that matters.
Mere physical renunciation is only a token of earnestness, but earnestness alone does not liberate. There must be understanding which comes with alert perceptivity, eager enquiry and deep investigation.
All you have to do is to abandon all memories and expectations.
You must know your inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear.
The real giving up is in realising that there is nothing to give up, for nothing is your own.
Give up the false and the true will come into its own. )
( ... ile/ve SARF-I NAZAR )
( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and GIVE UP )
- TERK ETMEK/EDİLMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AYRILMAK
- TERK ile/ve OLMAMALI
- TERK ile DERK
( Bırakma, ayrılma. | Vazgeçme. | Bırakma, ihmal etme. İLE Anlama, kavrama. )
- TERK ile/ve/değil/yerine EZİYET
( Bazen, terk edilmektense eziyet görmeye bile râzı olabilirsin. )
- TERK ile/ve HAYIR
( Güç ve hayırlar herkes içindir ve isteyen herkese hazırdır. )
( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )
( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and NO )
- TERK ile/ve TÖVBE
- TERK-İ DAVÂ / DEVAİ
- TERK-İ DÜNYA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TERK-İ DİYÂR
( Ölüm. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bulunduğun ya da yerleştiğin bölgeden ayrılma/uzaklaşma. )
- TERK-İ DÜNYA ve/<>/> TERK-İ UKBÂ ve/<>/> TERK-İ HESTÎ/TERK
( * TERK-İ DÜNYA (Budizm'deki Yansıması: NİRMANAKAYA)
* TERK-İ UKBÂ(Dünyayı terk etmenin vereceği mutluluğu terk)(Cenneti ve nimetlerini terk) "(B.Y.: DHARMAKAYA)"
* TERK-İ TERK(/HESTÎ)(Kendi varlığını terk edip Hakk'ta fâni olmak) "(B.Y: SAMBOGAKAYA)" )
- TERKİB-İ BENT ile/<> TERCİ-İ BENT
( [vasıta beyti] Değişir. İLE Değişmez. )
( )
- TERKİK[Ar. < RİKKAT] ile TERKÎK[Ar.]
( İnceltme. | Yumuşatma. | Nâzikâne anlatma. İLE Zayıflatma. Dili ya da ifadeyi bozuk/eksik kullanma. )
- TERKİN[Ar.] ile TERKÎN[Ar.]
( Boyama, yazma. İLE Belirli bir yerde ve saatte buluşma sözleşmesi. [MÎKAT: Bir iş için belirtilen zaman ya da yer.] )
- TERKİS[Ar. < RAKS] ile TERKİŞ[Ar. çoğ. TERKİŞÂT] ile TERKÎZ[Ar. < REKZ]
( Dans/raks ettirme, oynatma, oynatılma. İLE Sözcüğü süsleme, güzelleştirme. İLE Dikme, yere saplama, kurma. )
- TERS ile/değil/yerine/>< DERS
( [Almaya/anlamaya ...] Kapalıysa/k "gelir", ters. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Açıksa/k alır/ız her bir durumdan ders. )
- TERTİB ve/||/<>/>/< MÜRETTEBÂT
- TESÂNÜT/TESÂNÜD[Ar. < SENED] değil/yerine/= DAYANIŞMA | OMUZDAŞLIK
- TEŞBİH/İ YOKTUR ile/değil TARİH/İ YOKTUR
- TEŞBİHTE HATA OLMAZ değil TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMASIN/OLMAMALI!
(TEŞBİH, HATA/EKSİK/YÜK/SORUN KALDIRMAZ/TAŞIMAZ/TAŞIMAMALI!)
( Hangi benzetmeyi yaparsak yapalım, önemli değildir anlamına gelmez. Benzetme(teşbih) yapacağımız zaman hata yapmama ve keyfiyet olmaması gerekliliğini anlatır! [Teşbih sözcüğünden sonra virgül/duraklama çok önemli!] )
( Halk arasında daha çok, "yapılan benzetmeden alınılmamasını dilemek için" "söylenilir" fakat bu, yanlış kullanımdır. )
( Herşey, herşeyle dolaylı olarak bağlantılandırılabileceğinden,
hiçbir şeyi, hiçbir şeyle doğrudan bağlantılandırmamakla başlar herşey. )
- TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMAMALI! değil/yerine TEŞBİHİN, AYAĞI TOPALDIR
- TEŞEKKÜR ETMEK ve/||/<> ÖZÜR DİLEMEK
( Bunları bilmeyenlere, kapıları/nı kapatmak gerekir. )
- TEŞEKKÜR ETMEK ile/ve TAKDİR ETMEK
( TO THANK vs./and TO APPRECIATE )
- TEŞEKKÜR[Ar.]/MERSİ[Fr.] değil/yerine/= SAĞ OL! / ALKIŞ
- TEŞERRÜF[Ar.] değil/yerine/= ONURLANMA, ONUR DUYMA
- TESLİM ETMEK ile/ve/<>/değil EMÂNET ETMEK
- TESLİM ETMEK ile/ve TESLİM ETMEYİ SÜRDÜRMEK
- TESLÎM[< SÜL, SELEME] ile ...
( KENDİNİ ALLAH'IN KADERİNE BIRAKMA | BİR EMÂNETİ YERİNE VERME | BİR ŞEYİ YENİ SAHİBİNE VERME | HAKİKAT OLDUĞUNU SÖYLEME | DAYANAMAYIP PES DEME | EMRE UYMAK, İTİRAZ ETMEMEK | SELÂM VERME, SELÂMETLE DUA ETME )
- TESLÎM[Ar.] ile TESLÎM[Ar. < SÜL, SELEME | çoğ. TESLÎMÂT]
( Çentme, diş diş etme. İLE Bir emâneti, yerine verme. | Bir şeyi, yeni sahibine verme. | Hakikat olduğunu söyleme. | İtiraf. | Dayanamayıp, "Pes!" deme. | Kendini, Allah'ın kaderine bırakma. | Bir saz yapıtında, asıl hâne ile mülâzimeyi bağlayan nağmeler olup bu nağmeler, her hânede tekrar edilmekle beraber, mülâzimeye dahil edilmez. Eskiden, buna "Terkib-i İntikal" da denilirdi. Fakat terkib-i intikal'in yalnız hâneleri bağlayan ve az çok tâdîlât ile tekrar edilen nağmeciklere verilen bir ad olup mülâzime ile hâne arasındaki nağmeye tevsî edilmemiş olma olasılığı da vardır. | Selam verme, selâmetle dua etme. | Âfetten masûn kılma. )
- TESLİMİYET:
BOYUN EĞMEK değil ANLAMAK
- Teslimiyet için DİNLE!!!
- Teslimiyet için SUS!!!
- TESLİMİYET ile/ve/> AŞK
( SUBMISSION vs./and/> FALL IN LOVE )
- TESLİM/İYET ile/ve BAĞLI/LIK
- TESLİMİYET ile/ve/||/<> ÇARESİZLİK
- TESLİMİYET ve/<>/|| DAYANMA GÜCÜ
- TESLİMİYET ile/ve İMAN
- TESLİMİYET ile/ve İNSAF
- TESLİMİYET ile/ve/değil/<> MAHVİYET
- TESLİMİYET ile NEFS
( Yün yumağı fındık kadar kalsa bile yine "Ben yumağım!" der durur. Fakat son ilmiği de attılar mı, gözünü bir açar ki, güzel bir halı olmuş, yumaklığından eser kalmamış. Nefis yumağının da oraya buraya yuvarlanması bunun için. Bizi bir halı olarak dokuyor. )
( Nefsi kurtarmak için yokluk gerek. )
- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/< SABIR
( Özellikle, Anthony Hopkins'in, "The Edge" ve "The Instinct" adlı filmlerini de izlemenizi salık veririz. )
- TESLİMİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TERK-İ DAVÂ
- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL
( Ne kadar âlim olsak da iki dakika sonra başımıza ne geleceğini bilemeyiz. )
( İnsan da, varlık da, kudret de küçülmedikçe büyümez. [muhitleşmek] )
( Kendinden haberin olmayacak ki, vuslata çıkasın. )
( Herşeyin modeli vardır fakat hakikatin yok. Hem kafes içinde duracaksın, hem de aradan çıkacaksın. )
( Azrail'e can vermeyen,
Hakk'a, Hakikat'e varamaz. )
( KENAR GEZME!
DOLAN, GEL!
GİR İÇERİ! )
- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/>/< TEVEKKÜL
ile/ve/||/<>/>/<
TEBESSÜM :)
( Denizde, kendini bırakırsan batmazsın. Kişiyi batıran, kendini bırakmaksızın çırpınmasıdır. )
- TESLİMİYET ile/ve/değil TUTMAMAK
- TESLİMİYET ve/||/<>/< UTANMAK/UTANABİLMEK
- TESLİMİYET ve/<>/|| ZEKÂ
- TESLİMİYET/KABUL EDİLME/AFFEDİLME:
TÖVBE ve/||/<> DOĞRU/DÜZGÜN İŞ YAPMAK / SÂLİH AMEL
- TESLİM OLMAK ile/değil/yerine/>< KAYBETMEK
- TESPİT ile/ve/değil/||/<>/>/< (HAKKI/NI) TESLİM
- TEŞVİK-İ MESAİ değil TEŞRİK-İ MESAİ/İŞBİRLİĞİ
- TETİKTE" OLMAK/KALMAK ile/ve/||/<> TEYAKKUZ
- TEVÂZÛ ("ETME[ME]K") ile/değil TENEZZÜL (ETME[ME]K)
( Küçük gibi görülen tenezzül makamı, saltanat makamından daha yüksektir. )
- TEVÂZÛ GÖSTERMEK ile TEVÂZU GÖSTERİSİNDE BULUNMAK
- TEVÂZU'[< VAZ (çoğ. TEVÂZUÂT)] değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (GÖSTERME)
( ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (GÖSTERME) )
- TEVÂZÛ ile DAAT
- TEVÂZÛ ile/ve HİKMET
- TEVÂZÛ ile SAFÂ'[Ar.]
( ... İLE Saflık, berraklık. | Kişinin kendine ve başkasına iltifat etmediği hali. )
( ... İLE Bazı kabullerde, ilim ve iltifat tecellinin tertemiz olmasına engeldir. Telvin[< LEVN Ar.(: renk verme, boyama)] bu ilim ve iltifattır. )
- TEVÂZÛ ile/değil/< TEFÂHÜR[< FAHR)
- TEVÂZU'[Ar. < VAZ | çoğ. TEVÂZUÂT] ile TEVAZZU'[Ar.] ile TEVAZZUH/TAVAZZUH[Ar. < VUZÛH | çoğ. TETEBBUÂT]
( Alçakgönüllülük (gösterme). İLE Konulma, konuluş. İLE Açıklanma, açıklığa kavuşma, aydınlanma. )
- TEVÂZÜN[< VEZN] değil/yerine/= TARTIDA BİR OLMA, DENK OLMA, DENGEDE BULUNMA
- TEVBE ile İ'TİZÂR
( Tövbe, işlenmiş bir günah ya da suçun bir daha işlenmeyeceğine dair verilen söz. | Kulun, sahf bir kalple Hakk'a yönelmesi, tekrar günah işlememeye ahd etmesi. İLE Özür dileme, bir şeyin, kendinden uzaklaştırılması. )
- TEVEKKELÎ[Ar.] değil/yerine/= NEDENSİZ, BOŞ YERE/BOŞUNA
- TEVEKKÜL ve/||/<> AŞK
- TEVEKKÜL ve/||/<>/> RIZÂ ve/||/<>/> SABIR
( Ulaşamadığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Ulaştığına gösterdiğin. VE/||/<>/> Kaybettiğine gösterdiğin. )
- TEVEKKÜL ile SABIR
- TEVEKKÜL ve/||/<>/< TEVHİD
- TEVESSÜ[Ar. < VÜSET] ile TEVESSÜL[Ar. < VESÎLE]
( Genişleme, yayılma. İLE Sarılma. | İnanma. | Neden gösterme. | Başvurma, girişme. )
- TEVFİK FİKRET ile/ve/||/<>/> ATATÜRK
( Kimseden ümmîd-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bâl
Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim,
İnhinâ tavk-ı esâretten girandır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdânı hür bir şâirim.
(Kimseden bir yarar ummam ben, dilenmem kol kanat.
Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim.
Bir eğik baş, bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
Fikri hür, irfânı hür, vicdanı hür bir şairim.)
Tevfik Fikret )
( )
- TEVHÎD ve/< ADÂLET ve/< MUHABBET
- TEVHİD ve/<> İLİM ve/<> TERBİYE ve/<> EDEB
- TEVHİD ve SÜKÛNET
( Tevhîd, sükûnettir. )
- TEZAHÜR ile/ve/||/<>/> TESİR
- TEZEKKÜR ile/ve/||/<>/> TEDEBBÜR
( Geçmişe yönelik. İLE/VE/||/<>/> Geleceğe yönelik. )
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- TEZELLÜL ile/değil/yerine/< TEVÂZÛ
( Aşağılanma. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Alçakgönüllülük. )
( "Alçakgönüllüğün" aşırısı ve sonu. İLE/DEĞİL/YERİNE/< ... )
- TEZENELİ SAZLARDA:
[büyükten küçüğe] MEYDAN SAZI ile/ve DİVAN SAZI ile/ve KARA DÜZEN SAZ(BOZUK DÜZEN) ile/ve TAMBURA/DÜNBÜRE/DÜNBÛRE[Fars.] ile/ve BAĞLAMA ile/ve CURA ile/ve TAR
- THE TRUMAN SHOW ve/<>/> ASCENSION
( Film.[Jim Carrey] VE/<> Dizi.[3 bölüm] )
- TİBET ve TEBES (MISIR)
- TİCARET, BİLİM VS. ile SANAT ve FELSEFE
( Ortalama akıl, yeterlidir. İLE Ortalama akıl, yetmez. )
- TİLMÎZ[Ar.]["TIRMİZ" değil!] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TÂLİP[Ar. < TÂLİB]
- TİMBRE değil/yerine/= TINI, SOLUK
- TİN:
DUYARLILIK ile/ve/||/<> HAYAL GÜCÜ ile/ve/||/<> İRÂDE
- TİN ile/ve KÜLTÜR
( Üretilenlerin, birlik sezgisi. | İnsan eliyle üretilmişler/oluşturulmuşlar. | İnsanı oluşturan ve insandan oluşan herşey. | Nedenselliği, kendinde/içkin olan. | Düşüncenin kaynağı olan (düşünce). )
( TİN: Düşüncenin edimselliği. )
( SPIRIT vs./and CULTURE )
( JINGSHEN ile/ve VENHUA )
- TINI değil/yerine/= SOLUK
- TİN'İN DOYUMU:
SEVİLEREK değil SEVEREK
- TİNSEL BENLİK ile/ve/<> AŞKIN BENLİK
( SPIRITUAL SELF vs./and/<> TRANSCENDENTAL SELF )
( JINGSHEN ZIWO ile/ve/<> CHAOYUE ZIWO )
- TIRTIL ile/değil/<>/> NİMFA ile/değil/<>/> KELEBEK
( Tırtılın, "son" dediği şeye, dünyanın geri kalanı, "kelebek" der. )
- TİTİZLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÖZEN
- TİYATRO:
OYUNU, GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ve/||/<> GERÇEĞİ, OYUNLAŞTIRMAK İÇİN
- TOHUM:
YUMURTA ile/ve/değil/||/<>/< DÜŞÜNCE
- TOHUM ile/ve/||/<>/> FİLİZ ile/ve/||/<>/> FİDAN ile/ve/||/<>/> GENÇ AĞAÇ ile/ve/||/<>/> YETİŞKIN AĞAÇ ile/ve/||/<>/> ÇİÇEK VEREN AĞAÇ ile/ve/||/<>/> MEYVE VEREN AĞAÇ ile/ve/||/<>/> KORU ile/ve/||/<>/> ORMAN
( )
- TOHUM ve/||/<> MEYVE ve/||/<> ÇEKİRDEK/ÇİĞDEM[Ege'de]
- TOHUMUN:
YİTMESİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/></< BİTMESİ/YEŞERMESİ
- TOK/LUK/YEMEK (YEMEK) ile/ve/değil/yerine/||/></< AÇ/LIK
( Öldürür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Öldürmez. )
( Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı. | Sık ve kalın dokunmuş (kumaş). | Kalın ve gür selen/sedâ. | Sevgi, sevecenlik, başarı, para, mal vb. şeyleri elde etmiş ve bunlara kavuşmuş olan.
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/><
Yemek yemesi gereken, tok karşıtı. | Yiyecek bulamayan. | Gözü doymaz, haris. | Çok istekli, hevesli. | Karnı doymamış olarak. )
- TOK/LUK ile/ve/||/<> DOYGUN/LUK
- TOLERANS[Fr./İng. < TOLERANCE] değil/yerine/= HOŞGÖRÜ | YANITSIZLIK | KATLANIM | DAYANABİLİRLİK | ALIŞMA
( Hoşgörü. | İşlenmiş bir parçanın yapım ölçüsünde olabilecek özür payı. | Yüksek dozda verilen herhangi bir ilâca karşı gövdenin gösterdiği dayanma gücü. | Sürekli aynı dozun kullanılması sonucu bir ilâcın etkilerinin giderek azalması durumu. )
- TONMAYSTER değil/yerine/= SES UZMANI
- TOPLAMA ile ÇARPMA | ile/hem TOPLAMA ve/||/<>/hem de ÇARPMA
( |[tek başına] Kolay. İLE Kolay. | İLE [birlikte] [tasımla/nispeten] [ilk başta] [pek] !"Kolay değil". [gibi görünür] )
- TOPLAMAK ile/ve/||/<> ÇIKARMAK
- TOPLULUK ile/ve/<> TOPLUM
( Tarihi olan. İLE/VE/<> Sosyete. )
( Gerçek bağlam. İLE/VE/<> Tüzel bağlam. )
( Çeşitli arçalar/durumlar ve sevgi bağı ile sürdürülür. İLE/VE/<> Adâlet/yasa ile ayakta tutulur. )
( Bilgisi ve/ya da bilgisizliği[cehaleti] çok olabilen. İLE/VE/<> İlmi ve irfanı yüksek olan/olması gereken. )
( Doğrudan ilişkiler ile. İLE/VE/<> Dolay(ım)lı ilişkiler ile. )
( Sevgi. İLE/VE/<> Akıl )
( COMMUNITY vs./and/<> SOCIETY )
( ... ile/ve/<> KOINONIA )
( CEMAAT/CEMİYET ile/ve/<> CEMİYET )
- TOPLUM BİLİMLERİ ile FEN BİLİMLERİ
- TOPLUM BİLİMLERİ yerine TARİH / TİN / EKİN(KÜLTÜR) BİLİMLERİ
- ÇALIŞMA:
TOPLUM İÇİN ile/ve/||/<> İNSAN/LIK İÇİN
- TOPLUMBİLİM = İÇTİMAİYAT = SOCIOLOGY[İng.] = SOCIOLOGIE[Fr.] = SOZIOLOGIE[Alm.] = SOCIOLOGIA[İsp.]
- TOPLUMBİLİM ve KİMYA
( Durkheim, Lavosier kimyasını dikkate alarak sosyoloji bilimini kurmuştur. )
( DURKHEIM ve LAVOSIER )
- TOPLUMDA:
SEVGİ (İLE) ve/||/<> ADÂLET (İLE) ve/||/<> ÇALIŞMA (İLE)
( Kaynaşılır. VE/||/<> Yaşanır. VE/||/<> Ayakta kalınır. )
- TOPLUMLARI:
BİLGİNLER/AYDINLAR AYDINLAT("A")MAZSA ne yazık ki/> ŞARLATANLAR ALDATIR
- TOPLUMSAL ADÂLET'İN TANIMLARINDA:
GENEL ile/ve TOPLUMSAL ile/ve SİYASAL
( Toplum içinde ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yönden yoksul, mahrum ve zayıfların doğrudan doğruya toplum tarafından korunmaları. İLE/VE Kişinin, insan onuruna uygun bir düzeye, sadece emeğinin karşılığı ile çıkabilmesinin sağlanması. İLE/VE Kişilerde, kültürel ve siyasal zayıflığı doğuran olumsuz etmenlerin toplum gücüyle kaldırılması. )
- TOPLUMSAL HİZMET ve/||/<>/= AKIL
- TOPLUMSAL İNSANBİLİM/ANTROPOLOJİ ile/ve FİZİK İNSANBİLİM/ANTROPOLOJİ
( İstanbul'da. İLE/VE Ankara'da. )
- TOPLUMSAL ile/ve/||/<>/>/< BİREYSEL/ÖZNEL
( Kumaş. İLE/VE/||/<>/>/< Giysi. )
( Saygı. İLE/VE/||/<>/>/< Sevgi. )
- TOPLUMSAL/LAŞMA ile KAMUSAL/LAŞMA
- TOPLUM(SALLIK) ve/||/<>/< ÖRGÜTLÜLÜK
( Örgütsüz toplum, toplum değildir. )
- TOPLUM/SAL/LIK ile/ve/değil/||/<>/< YAŞAM ORTAKLIĞI/SİMBİOSİS
- TOPLUMU DEĞİŞTİRME OLANAĞI/"GÜCÜ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ DEĞİŞTİRME OLANAĞI
- TOPRAK:
MİNERAL[Fr.] ve/||/<> ORGANİK NESNE ve/||/<> SU ve/||/<> BOŞLUK
( %45 ve/||/<> %5 ve/||/<> %25 ve/||/<> %25 )
( "Toprak ve Ekoloji" yazısı için burayı tıklayınız... )
( Normal sıcaklıkta, doğada, katı durumda birtakım maddelerle karışık ya da bileşik olarak bulunan ya da kimyasal yollarla elde edilen, inorganik madde. | İçinde inorganik maddeler bulunan. VE/||/<> ... VE/||/<> ... VE/||/<> ... )
- TOPRAK ile/ve/||/<> AYNA
( Ne verirsek, kendini katmadan onu verir. )
- TÖRE ile/değil GELENEK
( Tarihsel deneyim. İLE/DEĞİL Toplumsal deneyim. )
- TÖRE ile/ve/<> KAVRAM ile/ve/<> KURUM
- [ne yazık ki]
TÖREYE DOĞAN ve/||/<> İSVİÇRE TÜZESİYLE EVLENEN ve/||/<> ALMAN YÖNETİM ZİHNİYETİYLE YÖNET(İL)EN ve/||/<> İTALYAN TÜZESİYLE CEZALANDIR(IL)AN ve/||/<> İSLÂMÎ KURALLARA GÖRE GÖMÜLEN
- TÖRPÜLE(N)ME ile/ve/||/<> ÖRSELE(N)ME
- TÖRPÜLE(N)MEK ile/ve/değil/yerine/||/>< DENGELE(N)MEK
- TÖVBE AŞAMALARI
( * YAKAZA(ÜRPERTİ)
* İNTİBAH(UYANIŞ)
* NEDEM(NEDÂMET)(PİŞMANLIK)
* TEVBE(TÖVBE)
* İNABE(YÖNELİŞ)
* İKBAL(ALLAH'LA KULUN KARŞILIKLI ALÂKASI) )
- [ya] TÖVBE ile/ve/ya da/||/<>/> AFFETMEK
- TÖVBE ve/=/||/<>/> ASLINA DÖNME
- TÖVBE ile/ve/değil/=/||/<>/< ÖZELEŞTİRİ
( Değişmek. İLE/VE/DEĞİL/=/||/<>/< Değişmeye çalışmak. )
- TÖVBE ile/ve SIĞINMA
- TÖVBEDEN ÖNCEKİ HİDÂYET ile/ve TÖVBEYE HİDÂYET ile/ve TÖVBEDEN SONRAKİ HİDÂYET
- TOZ ve/||/<> TOPRAK
( Zamanı simgeler. VE/||/<> Mekânı simgeler. )
( Tarihi simgeler.[Ne yazık ki, bazı/çoğu şeyi bilmeyenler, değerini bilmiyor.] VE/||/<> Coğrafyayı simgeler.["Korumayı" "biliyoruz."] )
( Ardardalığı, derinliği simgeler. VE/||/<> Birlikteliği, yanyanalığı simgeler. )
( Tini simgeler. VE/||/<> Gövdeyi simgeler. )
- TRAFİKTE:
HIZ DÜŞÜRMEK ve/||/<>/< SEVDİKLERİMİZİ DÜŞÜNMEK
- TRAFİKTE ÖNCELİKLİLER[sırasıyla]:
ENGELLİ/LER ile/ve/< HASTA/LAR ile/ve/< YAŞLI/LAR ile/ve/<
ÇOCUK/LAR, ÖĞRENCİ/LER ile/ve/< HANIM/LAR ile/ve/<
YAYA/LAR ile/ve/<
BİSİKLETLİ/LER ile/ve/< MOTOSİKLETLİ/LER ile/ve/< ACİL DURUM ARAÇLARI[hasta taşıma, itfaiye, polis] ile/ve/<
TOPLU TAŞIMA ARAÇLARI[raylı düzenler öncelikli olmak üzere!] ile/ve/<
ARABA/LAR ile/ve/< AYRICALIKLI/LAR
[her seviyedeki/konumdaki resmî makam araçları (her ne kadar güvenlikleri "önemli/öncelikli" sayılsa da!)]
( Kişiye ait arabaların sayılarının ülkemizde çok olması [ya da artmasının teşvik ediliyor olması], yolların eski olanaksızlıklara göre düzenlenmiş olması, önceliği arabalara vermek için geçerli bir neden değildir/olamaz! Tam tersine, konumları/sıraları en sondadır! [Bu zihniyeti geliştirmeyi ve yaygınlaştırmayı, her birimiz haklarımıza sahip çıkarak daha da hızlandıracağız! Lütfen!!! Sizin de farkındalığınız, desteğiniz ve katılımınızla!...] )
- TRAFİK'TE:
SİLECEKLERLE SÜRÜCÜ EMNİYETİ ve LASTİK PATLARSA ve TAŞITI EKONOMİK KULLANMAK
- TRAJEDİ ve KÖTÜMSERLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GÜLDÜRÜ ve İYİMSERLİK
- TRAJEDİ ile/değil/yerine/>< KOMEDİ
( Yaşama, yakından baktığımızda. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşama, uzaktan baktığımızda. )
( "Hissedenler" için. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşünenler için. )
- TRAMVAY'DA, METRO'DA:
BİNMEYE ÇALIŞMAK değil/yerine İNENENLERE ÖNCELİK TANIYIP DAHA SONRA RAHATÇA BİNMEK
- TRAMVAY'DA, METRO'DA:
BİNMEYE ÇALIŞMAK değil/>< İNENENLERE ÖNCELİK TANIYIP DAHA SONRA RAHATÇA BİNMEK
( Yanlışı. >< Doğrusu. )
- TRAVMA/BLOKAJ ile/ve AYDINLANMA
- TRAVMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENEYİM
( [örüntüsü/bağlamı/öyküsü/anlamı] Yoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Vardır. )
- [ne yazık ki]
"TRENİ/OTOBÜSÜ KAÇIRMAK" ile/ve/değil/||/<>/< DOĞRU DURAKTA VE ZAMANINDA BULUNMAMAK
- TÜCCARLAR ile/ve GEZGİNLER ile/ve DERVİŞLER/SÛFÎLER
- TÜKETİCİ ile/ve/<>/değil/yerine UYGULAYICI
- TÜKETİM ile/ve/değil/yerine/||/<> PAYLAŞIM
- TÜKETME ÇABASI yerine ANLAMA ÇABASI
- TÜKETMEK ile KULLANMAK
- TÜKETMEK ile YOK ETMEK
- TÜKETMEK ile YOK ETMEK
- TÜM DÜŞÜNCELERİN, ...:
BAŞLADIĞI/KAYNAĞI ve/||/<> DURDUĞU/SONLANDIĞI
( Akıl. VE/||/<> Akıl. )
- Tüm konuşulanlar boş! SUS!!!
- TÜM NESNE/ŞEY VE/YA DA KAVRAMLARIN/DEĞERLERİN ADI ile/ve/> İNSAN/KİŞİ ADI/ADLARI
( ALL MATTER AND/OR CONCEPTS/VALUES NAME vs./and/> HUMAN NAME/S )
- TÜMDENGELİM ile/ve/||/<> TÜMEVARIM[< TEMSİL]
( Analiz. İLE/VE/||/<> Sentez. )
( Matematik. İLE/VE/||/<> Fizik. )
( Tam. İLE/VE/||/<> Eksikli. )
( TA'LİL[< İLLET]: İlletlendirme, neden/sebep gösterme
İLE/VE/||/<>
İSTİKRÂ[< KIRAAT]: TOPLAMAK | [KIRAAT: Harfleri toplamak.] )
( İlletlendirme, [Ta'lil].
İLE/VE/||/<>
Genelleme, [İstikra][-Tam, -Eksik(Nakıs)]
[İLE/VE/||/<>
Bir cüzziden başka bir cüzziye geçiş.(Hüküm -> Hüküm, İllet -> İllet)(Kıyas-ı Fıkhî)(Analoji)] )
( [Mantıkçılar] Uğraşır. İLE/VE/||/<> Uğraşmaz. )
( )
( DEDUCTION vs./and/||/<> INDUCTION )
- TÜMEL ile/ve/<> KAVRAM
( UNIVERSAL vs./and CONCEPT )
( SUVER-İ İLMİYE )
- TÜMELLER ile/ve/değil ARI KAVRAMLAR
- TÜMEL/LİK ile/ve/||/<> HEDEF/Lİ/LİK
- TÜR ile NİTELİK
( KIND vs. CHARACTER )
- TÜRK DÜŞÜNCESİ ve DİVÂN EDEBİYATI
- TÜRK EDEBİYATI ile/ve DİVÂN EDEBİYATI
- TÜRKÇE, LASTİK GİBİDİR/BİR DİLDİR değil/ne yazık ki (CAHİL/AHMAK) KİŞİ, HERŞEYİ, HER YERE (OLMADIK YERLERE) ÇEKER/ÇEKEBİLİR
- DÜŞÜNEN ADAM HEYKELİ:
TÜRKİYE'DE ile/>< DÜNYADA
( [ne yazık ki]
"Bakırköy akıl hastahanesinde". İLE/>< Üniversitelerde. )
- TÜRKİYE'NİN EN TEHLİKELİ YOLLARI ile/değil/yerine/>< DÜNYANIN EN GÜZEL YOLLARI
( Görmek için burayı tıklayınız... İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Görmek için burayı tıklayınız... )
- TÜRKOLOJİ değil/yerine/= TÜRKBİLİM
- TURNA ve/||/<> DAĞ KEÇİSİ ve/||/<> SEPET ve/||/<> KARTAL
( İnsan. VE/||/<> Kutsallık. VE/||/<> Bilgelik. VE/||/<> Gök Tanrı/Tengri. )
- TURNUSOL[Fr.] (KÂĞIDI) ile MİHENK (TAŞI) ile KİLİT (TAŞI)
( Birtakım bitkilerden elde edilen mavi boya maddesi. İLE Altının gerçeğini sahtesinden ayırmak ve ayarını belirlemek üzere kullanılan sert ve siyah taş. )
- TUT fakat TAPMA!
- TUT! ve/||/<> YUT!
( Kendi sözünü. VE/||/<> Başkasının/yabancının/bilgisizin sözünü. )
( Sırları. VE/||/<> "Öfkeyi." )
- TUTARLI = İNSİCAMLI = CONSEQUENT[İng.] = CONSÉQUENT[Fr.] = KONSEQUENT[Alm.] = CONSEQUENS[Lat.] = CONSECUTIVO/VA[İsp.]
- TUTARLI/LIK ile/ve/||/<> BAĞDAŞIK/LIK
- TUTARLI/LIK ile/ve/> DENGELİ/LİK
( CONSISTENCY vs./and/> BALANCED/NESS )
- TUTARLILIK ile/ve/||/<>/> İTİBAR
( Kendimizde gö(ste)rebileceğimiz. İLE/VE/||/<>/> Ötekilerde [ve kendimizde] gö(ste)rebileceğimiz. )
- TUTARLILIK ile/ve/||/<>/< SAMİMİYET, İÇTENLİK, AÇIKLIK, ŞEFFAFLIK, SÜREKLİLİK, BÜTÜNLÜK
- TUTARLI/LIK ile/ve/<>/değil TAMAMLANMIŞ/LIK / TAMAMLAYICI/LIK
- TUTARLI/LIK ile/ve/||/<>/> YETERLİ/LİK
- TUTKU:
ISTIRAP değil/yerine/> DEĞİŞİM
( Tutku, kişiyi, ıstıraptan, gelişim ve değişime taşıyan köprüdür. )
- TUTKU ile/ve/<> AŞK
( Zamanın unutturduğu. İLE/VE/<> Zamanın unutturmadığı. )
- TUTKU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< AŞK
- TUTKU ile/ve/değil/yerine/>< FERÂGAT
- TUTMAK ile/ve BAĞLAMAK/BAĞLAYICILIK
( TO HOLD vs./and TO ATTACH )
- TUTTUĞUN, ALTIN OLSUN! ile/ve/||/<>
ALLAH, NE İSTEĞİN/MURADIN VARSA, VERSİN!
( Gerçekleşse, ikisi de kötü dua/beddua olabilecek, bu kadar ileri/uc derecede ve olanaksız olan "düşünce", "dilek", "dua" ya da "sözlere", "dilde" ve yaşamımızda yer vermemek gerekmektedir. Niyeti ve sözü de abartmak yerine uygun/doğru davranış ve tutumlarımızla, hizmet ederek, eyleyerek, çalışarak ve daha çok vererek ya da paylaşarak yani "el duası olmadan, dil duasının olmayacağını" anlamak ve anımsamak durumundayızdır. Bilgisiz, akılsız, yetersiz yaklaşımlara ya da "üçkâğıtçılıkta", bunlar gibi abartılı sözlere de itibar etmemenin bilgisi ve bilinciyle sağlanabilmektedir. )
- TUTUM ile/ve/< NİYET
( ... İLE/VE Neden değil Niçin[Ne İçin]. )
( İlke'li düşünmek, niyettir. )
( Niyet, davranışları birleştiriyorsa ilkedir. )
( Onun, bizim için ne olduğunu, zihinsel tutumumuz belirler. )
( Özbilincim'in, "vicdânım" doğrultusunda eylemek isteğini beslemesi de, 'niyet'tir. )
( ATTITUDE vs./and/< INTENTION )
- TUTUM ile/ve NİYET
( ... İLE/VE Neden değil Niçin(Ne İçin). )
( Niyet davranışları birleştiriyorsa ilkedir. )
( Onun sizin için ne olduğunu zihinsel tutumunuz belirler. )
( ATTITUDE vs./and INTENTION )
- TUTUM NİYET
- TUTUM ile/ve/||/<>/> SİYASET
( İnsanda. İLE/VE/||/<>/> Toplumda. )
- TUTUMLULUK ile/ve/||/<> KISINMAK
( ... İLE/VE/||/<> Kendi gereksinimlerini karşılamakta tutumlu davranmak, imsak etmek. )
- TÜTÜN(/SİGARA/NARGİLE VS.) SORUNUNDA:
"YASAK" değil SINIRLAMA
ve/||/<>
DUMAN değil GAZ
ve/||/<>
"BIRAKMA" değil BAŞLAMAMA
ve/||/<>
İRÂDE
["Evet!"
diyebilme olanağı/gücü/isteği]
değil
İHTİYÂR
["Hayır!"
diyebilme olanağı/gücü/isteği]
- TÜZE(HUKUK) (DAİRESİ) ile/ve/||/<> TÜRE(ADÂLET) (DAİRESİ)
HUKUK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÖZGÜRLÜK ve/||/<> MEŞRÛİYET(GEÇERLİLİK)
( ... İLE/VE/||/<> Lâyık olana, lâyık olunanı vermek/verebilmektir. )
( Adâlet ancak hakikatten, saadet ancak adâletten doğabilir. )
( Attika mahkemelerinde, suçlu, suçu tespit edildikten sonra, bazı hallerde, kendine uygun gördüğü cezayı kendi isteyebilirdi. )
( Adâlette gecikme olmaz! | Adâletin gecikmesi olmaz/olmamalı! | Adâletin gecikmişi olmaz! )
( "BURNU SÜRTMEK": Yavuz Sultan Selim, hükümdarlığında, hırsızlık yapanları bir direğe bağlar, tanınması için günlerce çarşının içinde dolaştırtırmış. Bugünkü deyimle yüz kızartıcı suçlar dediğimiz çeşitli ahlâki suçlarda ise suçluyu burnu yere sürtecek biçimde bir arabaya yatırtır, burnunu yere sürttürürmüş. "Bırak, burnu sürtsün biraz!" gibi deyimler buradan gelmektedir. Yavuz Sultan Selim'in ilk sekiz yılında yaptığı bu uygulamalarla toplum büyük bir huzura ulaşmış ve hem devletin gücünü, hem de bütçesini üç kat büyütmüştür. )
( ZEMBİLLİ ALİ EFENDİ(CEMÂLÎ)'nin adâlet anlayışını ve uygulamalarını yani kendine neden "Zembilli" denildiğini de araştırmanızı salık veririz. )
( |
ADÂLET DAİRESİ
Adâlet, dünya barışının temelidir.
Dünya bağının sınırlarını devlet belirler.
İşte bu devlet duvarını inşâ edecek, devlete düzen sağlayacak olan hukuktur.
Siyasi güç olmaksızın hukuk, yaptırımlarını yerine getiremez.
Siyasi gücü, askeriye korur.
Askeri gücün yaşamasını ekonomi sağlar.
Ekonomik gücü halk sunar.
Halkın birliğini sağlayacak olan ise adâlettir.
Adl'dir mucib-i salâh-ı cihan
Cihan bir bağdır, divan devlet
Devletin nâzımı şeriattır
Şeriata olamaz hiç hâris illâ mülk
Mülk zabteylemez illâ leşker
Leşkeri cem edemez illâ mal
Malı cem eyleyen raiyettir
Raiyeti kul eder padişah-ı âleme adl. )
( Sayın Muharrem Balcı'nın yayınlarını paylaştığı adresi... www.MuharremBALCI.com )
( Türk Hukuk Lügâtı'na, burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz... )
( Elimizde kudret olmadığı sürece, özgürlük isteriz.
Kudreti ele geçirince üstün olmak isteriz.
Ama başaramazsak, adâlet isteriz. )
( "Kurallara uymak", adâlet değildir. )
( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )
( |
|
)
( ... İLE/VE/||/<> Güçler arasındaki denge. )
( LAW vs./and/||/<> JUSTICE )
( JURISTISCHE/RECHTSWISSENSCHAFTLICHE mit/und/||/<> GERECHTIGKEIT )
( DROIT avec/et/||/<> JUSTICE )
( ... cum/et/||/<> JUSTITIA )
( ... ile/ve/||/<> DÍKÊ )
- TÜZE/HUKUK ve/||/<> SABIR
( Hukuku bilen(/ler), sabreder. )
- TÜZE ve/||/<>/= AKIL
- TÜZE ile/ve TOPLUMBİLİM
( "Toplumbilim Sözlükleri" tarihçesini okumak için burayı tıklayınız... )
( LAW vs./and SOCIOLOGY )
- TÜZE/HUKUK:
VAR OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLMASI GEREKEN
- TÜZEL/HUKUKÎ ile/ve/||/<>/< TÜREL/ÂDİL
- TÜZEL/HUKUKÎ SORUMLULUK ile/ve/değil/=/||/<>/>/< İNSANÎ/BİREYSEL SORUMLULUK
( [not] JUDICIAL RESPONSIBILITY vs./and/but/=/||/<>/>/< HUMANE RESPONSIBILITY )
- TÜZE'NİN TEMEL İLKELERİ - ULPIAN[M.S. 170 - 223]:
ONURLU YAŞAMAK ve/||/<> BAŞKASINI İNCİTMEMEK ve/||/<> HERKESE, HAKKINI TESLİM ETMEK
( JURIS PRAECEPTA SUNT HAEC - [ULPIAN]:
HONESTE VIVERE et/||/<> ALTERUM NON LAEDERE et/||/<> SUUM CUIQUE TRIBUERE )
( THE BASIC PRINCIPLES OF THE LAW - [ULPIAN]:
LIVE HONESTLY and/||/<> DO NOT OFFEND OTHERS and/||/<> GIVE TO EACH PERSON WHAT IS DUE )
- ÜÇ AĞLAMA BİÇİMİ/NEDENİ
( * KORKU -
* MUHABBET - BÜKÂ'ALİLLLAH
* HAYRET VE AŞK - BÜKÂ'ALLAH )
- ÜÇ AKIL:
MUTLU ve/||/<> YARDIMSEVER ve/||/<> EVRENSEL
- 3 MAYMUN:
MIZARU ile/ve/||/<> IWAZARU ile/ve/||/<> KIKAZARU
( )
( Gözlerini kapatanın adı Mizaru, ağzını kapatanın adı Iwazaru ve kulaklarını kapatanın adı da Kikazaru. Adlarından da anlaşıldığı üzere Japon kökenli bir görsel bu. XVII. yüzyılda, Nikko kentinde inşâ edilmiş ünlü Tosho-Gu Tapınağı'nın kapısına oyulmuş "görsel bir deyim" olarak ortaya çıkmış, sonra da oradan tüm dünyaya yayılmış. )
- 3 ŞEY TATİL EDİLMEZ
- ÜÇGENİN İÇ AÇILARI ile/ve/değil/||/<>/< İNSANIN İÇ ACILARI
( Bilinir/bilinebilir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< [çoğunlukla/pek/yeterince] Bilinmez/bilinemez. )
- ÜÇLÜ/LÜK ile/ve/||/<>/> BÜTÜN/LÜK/BÜTÜNSEL/LİK | TÜMEL/LİK
- UÇMAK için/ve/||/<>/>/< AŞAĞI ÇEKENLERİ/SIRTINDAKİLERİ BIRAKMAK
- UÇURTMALARIN UÇMASI:
YEL GÜCÜ ile/ve/değil/||/<>/>/< YELE KARŞI KOYARAK
- UCUZLAŞMA ile/değil/yerine/>< BASİTLEŞME
( Yıkım vardır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşam vardır. )
- UFUK AÇILMASI ile AYDINLANMA
- UHDE[< AHD] ile/değil UKDE
( Söz verme, bir işi üzerine alma. | Görev, birinin üzerinde bulunan iş. | Yapma, becerme. | Sorumluluk. İLE/DEĞİL Düğüm. | Zor, karışık iş. | İstenip de ulaşılamadığından dolayı içe dert olan şey. )
- UHUVVET ile ADÂLET
( KARDEŞLİK | DOSTLUK, BAĞLILIK )
- ULAŞIL(A)MAMIŞ OLAN ile/ve ULAŞILACAK OLAN
- ULAŞMAK ile/ve/değil NEDEN OLMAK
- ÜLFET[Ar.] ile/ve/||/<> MUKARENET[Ar. < KARN]
( Alışma, kaynaşma. | Görüşme, konuşma. | Dostluk, ahbaplık. | Huy etme. İLE/VE/||/<> Bitişiklik, yaklaşma, kavuşma, bitişme. | Uygunluk. )
- ÜMİTSİZLİK =/ve/||/<>/> | YENİLGİ ve ÖLÜM |
- UMUR ve/||/<>/> UMUT ve/||/<>/> ONUR
- UMUT ile/ve/<> İMAN ile/ve/<> SEVGİ
( HOPE vs./and/<> FAITH vs./and/<> LOVE )
- UMUT ile/ve/=/||/<> YAŞAMI UMURSAMAK
- UN TANESİ/PARÇASI ile/ve/||/<>/> PİRİNÇ TANESİ/PARÇASI
( Düşünce. İLE/VE/||/<>/> Sözcük/terim. )
- ÜNİVERSİTE["ÜNİVERSTE" değil!] değil/yerine/= BİLİMTEY/EVRENKENT
- ÜNİVERSİTE ile/ve/değil/||/<>/>/< UÇAN ÜNİVERSİTE
( "Uçan Üniversite" kitabının özetini okumak için burayı tıklayınız... )
- ÇALIŞMAK GEREK:
UNUTABİLMEK İÇİN ve/||/<> BOŞ BOŞ DÜŞÜNMEMEK İÇİN ve/||/<> DALIP DALIP GİTMEMEK İÇİN
- UNUTABİLMEK ile/değil BİLGELEŞME
- UNUTACAĞIZ ve/||/<> UNUTULACAĞIZ
( Biraz zaman geçince. VE/||/<> Biraz zaman geçince. )
- UNUTALIM! ile/ve/||/<>/> UNUTMAYALIM!
( "Yaptığımız" "iyiliği" ve "gördüğümüz" "kötülüğü". İLE/VE/||/<>/> Ölümü. )
- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine/<> AFFETMEK
( Bir hatayı, hem unutmak, hem affetmek aptallıktır. Ne unutmak, ne affetmek, hainliktir. Hatayı unutmayıp sahibini affetmek, işte bu erdemdir. )
( Söylenilmeyebilecek, yanlış/yersiz/zamansız bir söz, ancak affedilir fakat unutulmaz! )
( Aldığın dersi kaybettirir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Bakış açını değiştirir. )
( Mutlu eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Güçlü kılar. )
( [not] TO FORGET vs./and/but/<> TO FORGIVE
TO FORGIVE instead of TO FORGET )
- UNUTMAK ile/değil/yerine ASKIYA ALMAK
- UNUTMAK değil UNUTABİLMEK
( Kavram. DEĞİL Kişinin/kişinin olanağı, becerisi, bilgisi, bilgeliği(irfanı), istenci(irâdesi) ve direnci(ihtiyârı). )
- UNUTMAK ile/ve/değil/yerine ÜZERİNE KONUŞMAMAK
( [not] "TO FORGET" vs./and TO TALK ON
TO TALK ON instead of "TO FORGET" )
- UNUTUL/UR / UNUTURUZ / UNUTURUM / UNUTURSUN değil/yerine/></<
YAZMAZSAK/YAZMAZSAM/YAZMAZSAN UNUTULUR/UNUTURUZ/UNUTURUM/UNUTURSUN
- UNUTUR(UZ) ile ANIMSAR(IZ) ile ÖĞRENİR(İZ)
( Anlatılırsa/k. İLE Eğitilirse/k. İLE Deneyimletilirse/k. )
- URBAN ile URBANİZM
( Çöl arapları, bedevî. İLE Mimarlığın, şehir düzeniyle uğraşan kolu. [URBANİST] )
- ÜRETİM ARTIŞI ile/ve NİTELİK ARAYIŞI
( Rüzgâr ve gökgürültüsünün birbirini tamamlaması artışı simgeler. )
( INCREMENT OF PRODUCTION vs./and SEARCH/LOOK FOR QUALITY )
- US ile/ve/değil/||/<> USUN YAPILANDIRILMASI/İNŞÂSI
- US/AKIL:
HERKESİ AŞKIN ile/ve/||/<> HERKESTE İÇKİN
- USANÇ/GINA ile/ve/||/<>/< KANIKSAMA
( İlişki(ler)de, "sahip olmakta", [kendinden ve/ya da ötekinden] "eminlikte", en önemli eşik, kanıksama noktasıdır. [Kavuşmakta/vuslatta, gına/kanıksama vardır.]
Bu eşik, ancak, bunun bilgi ve bilinciyle, sürekli anımsanarak, ilişkiyi besleyecek/destekleyecek davranış ve tutumla, iletişim ve paylaşımla aşılabilir. )
- ÜSLÛP'TA:
BİREYSELLİĞİN YÜCELİĞİ ve GÜZELLİK SEVGİSİ
- USSAL ile/ve/||/<> KAVRAMSAL
- ÜST SINIF ile ORTA SINIF ile ALT SINIF
( Yaşar. İLE Yakınır. İLE Şükreder. )
( Paraya tapar. İLE Öndere tapar. İLE Tanrı'ya tapar. )
- ÜST ile/ve NİTELİKLİ
( TOP vs./and QUALIFIED )
- USTA ile ÜSTÂD
( Üstad, işi başından aşkın olduğunda dingin ve neşelidir. )
( Usta, kendini bilgiye verir, ilkelere bağlı kalır ve sınırı aşmaz. )
( RÂSİHÛN: Uzman.[kök salmış] )
( HAZÂKÂT: Ustalık, üstadlık. )
- USTA ile/ve/<>/|| USTALIK
- ÜSTÂD ile USTA ile KALFA ile ÇIRAK ile YAMAK/ELULAĞI
( ... İLE Yaşadıklarımızın. İLE Yaşamakta olduklarımızın. İLE Yaşayacaklarımızın. İLE ... )
( ... ile ... ile ... ile TİLMÎZ ile ... )
- USTALIK:
USTANI GEÇMEK ve/||/<> SENİ GEÇECEK USTA YETİŞTİRMEK
- USTALIK ile/ve ANLAYIŞ
( PROFICIENCY vs./and PARADIGM )
- USTA/LIK ile/ve BİLGE/LİK
- USTALIK ile/ve İRFAN
- USTALIKLA ile/ve/<> USÛLÜNCE
- ÜSTÜN İNSAN değil OLGUN/YETKİN/KÂMİL KİŞİ
- ÜSTÜN KAVRAMLAŞMIŞ DİL(LER) ile YETERİNCE KAVRAMLAŞAMAMIŞ DİL(LER)
- ÜSTÜNDE DURMAMA ile GEÇİŞTİRME
- ÜSTÜNLÜK:
BAŞKALARINDAN değil/yerine/>< ÖNCEKİ DURUMUNDAN
- ÜSTÜNLÜK ile/değil/yerine BÜTÜNLÜK
( )
- ÜSTÜN/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<> FARKLI/LIK
( [not] SUPERIOR/ITY vs./and/but/||/<> DIFFERENT/DIFFERENCE, DIVERSITY
DIFFERENT/DIFFERENCE, DIVERSITY instead of SUPERIOR/ITY )
- ÜSTÜNLÜK ile/değil/yerine ÖNCELİK
- ÜSTÜNLÜK ile/değil/yerine/>< (SADECE) BİLMENİN (BELKİ/BİRAZCIK) FARKI
- ÜSTÜN/LÜK / ALÇAK/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNCE/LİK / SONRA/LIK
- USÛL:
İLKE ve/||/<> YÖNTEM
- USUL USUL/YAVAŞ YAVAŞ (GİTMEK, YAKLAŞMAK)
- USÛL ile/ve ARUZ ile/ve MAKAM ile/ve EDEB
- USÛL ile/ve ERKÂN
( Yöntemler. İLE/VE Esaslar, destekler. | Reisler. )
- USÛL ile/ve/<> FÜRÛG[Fars.]
( Yöntem. İLE/VE/<> Işık/ziyâ/nur, parlaklık, parıldayış. )
- USÛL ile/ve/değil/yerine MENHEC
( İlkelere teallük eder, eylemsel bir şey sunmaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Herhangi bir bilim dalına ait konunun/nesnenin bilgisini elde etme yolu. )
- USUL değil/yerine/= TARTIM
- USÛL ile USÛL["USÜL" değil!]
( Kökler, asıllar. | Bir kişinin, anne, baba, dede ve nineleri. İLE Bir amaca erişmek için izlenen, tutulan yol, yöntem. )
- USÛL[Ar. < ASL] ile USÛR[Ar. < ASR]
( Asıllar, kökler. | Bir ilmin ya da tekniğin asıl konusundan önce öğrenilmesi gereken esas, başlangıç, bilgi. | Başlangıç. | Yol, yöntem, tertip, metod, nizam, kaide, düzen. İLE Yüzyıllar. )
- USÛLEYN:
USÛL-İ FIKIH ile/ve/||/<> USÛL-İ DİN
- UT ile UD[Ar.]
( Utanma. İLE Türk müziği araçlarından, iri karınlı, kirişli, çalgıçla çalınan bir çalgı. )
- UTANIYORUM ile/değil/yerine/>< TANIYORUM!
- UTANMA ile/ve/değil/||/<>/< AĞRINA GİTMESİ
- UTANMAK değil/yerine DOĞRUYU SÖYLEYİP "KAYBETMEK"/KAZANMAK
- UTANMAK ile EDEB
( SHAME vs. BREEDING )
- UTANMAK ile/ve/||/<>/> UTANDIRILMAK
( Erdem. İLE/VE/||/<>/> Karabasan/kâbus. )
- UTAN(DIRIL)MAK ile/ve/||/<>/> UYAN(DIRIL)MAK
- ÜVEYE EDERSEK ve/||/<> GELİNE EDERSEK
( [kendi] Çocuğumuzda buluruz! VE/||/<> Kızımızda buluruz. )
- UYANIK/LIK ile/ve YANIK/LIK
- UYANMAK ile/ve/||/<> AYDINLANMAK
- UYARAN ile UYARILAN
( STIMULUS/IMPULSE vs. IMPULSED )
- UYARICI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UYARAN
- UYARLAMAK ile/değil UYGULAMAK
- UYGARLAŞMA ile/ve/||/<>/< GÖÇ
- UYGARLIK/MEDENİYET:
TOPRAK ve/+/||/<> DİL ve/+/||/<> DİN
- UYGARLIK/MEDENİYET ile/ve/||/<> EKİN/KÜLTÜR
( Evrensel. İLE/VE/||/<> Yerel. )
( Denetimli. İLE/VE/||/<> Bilinçdışı. )
( Toprak, kişiye aittir. İLE/VE/||/<> Kişi, toprağa aittir. )
( Uygarlık, olay ve olguları birbirinden büyük titizlikle ayırd edebilmektir. )
( Kültür, en geniş tanımıyla yaşam biçimini gösterir. )
( Kültür, insan-doğa ve kişi-kişi[toplum] ilişkilerinin toplamıdır. )
( Uygar kişi, dünyanın neresinde ve hangi kültürde üretilirse üretilsin, insanlık değerlerine sahip çıkan, onu benimseyen ve yaşamına katan kişidir. )
( Evrenseller kültürler içinde yer almış olmalıdır. )
( UYGARLIK/MEDENİYET = ZANAAT-FEN ve AHLÂK )
( MEDENİYET OLUŞTURABİLMEK İÇİN:
* TANRI/İLK İLKE,
* EVREN/DOĞA,
* İNSAN )
( Farkındalık ile. İLE/VE/||/<> Farkında olmadan. )
( Yöntemli. İLE/VE/||/<> Alışkanlıklar. )
( İnsan - İnsan ilişkisi (ile). İLE/VE/||/<> Doğa - İnsan ilişkisi (ile). )
( Sanat. İLE/VE/||/<> Zanaat. )
( Öğrenilir. İLE/VE/||/<> Yaşanır. )
( Kimsin/iz? İLE/VE/||/<> Kimlerdensin/iz? / Nerelisin/iz? )
( Uluslararası. İLE/VE/||/<> Ulusal. )
( ZAMAN: Doğrusal. İLE/VE/||/<> Döngüsel. )
( Us. İLE/VE/||/<> Us dışı. )
( Yasa. İLE/VE/||/<> Töre. )
( Medine. İLE/VE/||/<> Yesrib. )
( Çatışmalar içinde. İLE/VE/||/<> Zahmetler içinde. )
( Kâmil kültür, kendinden sonra gelecek kültürün gübresidir. )
( Gerçek üstü. İLE/VE/||/<> Gerçek. )
( Ancak, felsefenin getirebildiği/sağladığı/sunduğu. İLE/VE/||/<> Sanat ve dinin getirdiği. )
( Bilim. İLE/VE/||/<> Felsefe. )
( Saygıyla... İLE/VE/||/<> Sevgiyle... )
( CIVILIZATION vs./and CULTURE )
( MEDENİYET ile/ve HARS )
- UYGARLIK/MEDENİYET:
TA'MÎR-İ BİLÂD[Ar.] ve/||/<> TERFÎH-İ İBÂD[Ar.]
( Kentler/beldeler oluşturmak/inşâ etmek. VE/||/<> Bireylerin her türlü gönencini/refâhını sağlamak. )
- UYGARLIK ve/||/<>/< ADÂLET
( Ayakta durabilmek için. VE/||/<>/< Sürdürülebilirlik için. )
- UYGARLIK ve/<> KAVRAMSALLIK
- UYGARLIK = MEDENİYET = CIVILIZATION[İng.] = CIVILISATION[Fr.] = ZIVILISATION[Alm.] = CIVIS[Lat.] = CIVILIZACIÓN[İsp.]
- UYGARLIKTA:
SAYGI ile/ve/||/<>/> TÜZE
- UYGARLIKTA(MEDENİYETTE):
SU ve YOL
( WATER and ROAD :ON CIVILIZATION )
- UYGULAMA (RİYÂZET)
- UYGULAMALI!
- UYGULAMAYA YÖNELİK BİLGİ ile/ve SAF SOYUT BİLGİ
( PRACTICAL KNOWLEDGE vs./and PURE ABSTRACT KNOWLEDGE )
- UYGULANMAYAN AHLÂK ile/değil/yerine/>< UYGULANAN AHLÂK
( Sözü edilir fakat kendi yoktur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sözü edilmez fakat uygulanır. )
- UYGULAYICI ile/ve/<>/|| UYGULATICI
( Sanatçı, hem uygulayıcı, hem uygulatıcı olabilmelidir. )
- UYGULAYICI/PRATİSYEN HEKİM ile UZMAN HEKİM
- UYGUN OLMAK" ile/ve/değil/||/<>/< AİT OLMAK
( Bir yere "uygun olmak", oraya ait olduğumuz anlamına gelmez. )
( )
- UYGUN OLMAMAK ile YETERİ KADAR UYGUN OLMAMAK
( NOT TO BE IN APPROPRIATE vs. NOT ENOUGH AS MUCH AS TO BE IN APPROPRIATE )
- UYUM = AHENK = HARMONY[İng.] = HARMANIE[Fr.] = HARMONIE[Alm.] = HARMONIA[Yun. Zarafet ve uyum tanrıçası.] = ARMONÍA[İsp.]
- UYUM ile/ve/||/<>/> ÇATIŞMA ile/ve/||/<>/> ÇÖZÜLME
- UYUM ile/ve/<> DENGE
( Her varolan, öteki bir varolan ile uyum içindedir. )
( Uyumun içinde, korkuya yer yoktur. )
( Şehvet gibi ateş, nefret gibi kötülük, uyumsuzluk gibi acı ve aydınlanma gibi de sevinç yoktur. )
( En büyük hastalık, doyumsuz istekler; en büyük acı da uyumsuzluktur. )
( Sarı, öğle güneşinin rengi yani orta noktanın ve dengenin simgesidir. )
( Gerçek, Sattva'dan ötededir. )
( İFRÂT[< FART] - İTİDAL - TEFRİT )
( Tamas donuklaştırır, rajas çarpıtır, sattva uyumlu kılar. )
( İnsan-altı olanlar, Tamas'ın ve Rajas'ın egemenliği altındalardır; kişiler ise Sattva'nın. )
( Berraklık ve yardımseverlik, zihni ve eylemi etkilemesinden dolayı Sattva'dır. )
( Sattva'nın olgunlaşmasıyla tüm arzu ve korkular son bulur. )
( Tamas obscures, rajas distorts, sattva harmonises. )
( Every being is compatible vs. every other being.
In harmony there is no place for fear.
The sub-human - the 'humanoids' - are dominated by tamas and rajas and the humans by sattva.
Clarity and charity is sattva as it affects mind and action.
With the maturing of the sattva all desires and fears come to an end.
The real is beyond sattva. )
( HARMONY vs./and/<> BALANCE )
( SOPHROSYNE: İtidal. )
( RAJAS - SATTVA - TAMAS )
- UYUM ile/ve EŞ ZAMANLAMA
( HARMONY vs./and SYNCHRONIZATION )
- UYUM ile/ve/||/<>/> EVRENSEL/KOZMİK UYUM
- UYUM ile/ve EYLEME GEÇMİŞ UYUM
( Dinler, hakikatlerini, eylem içinde [sessiz eylem içinde] gösterirler. )
( HARMONY vs./and HARMONY IN ACT
Religions show their true face in action, in silent action. )
- UYUM ile/ve YETENEK
- UYUM/AHENK ile/ve/değil/||/<> İNSİCÂM
- UYUM/LU/LUK ile/ve/||/<> ESNEK/LİK
- UYUMLU/LUK ile/ve GÜZEL/LİK
( HARMONY/HARMONIOUSNESS vs./and BEAUTY )
- KİTAP/MUSHAF:
UYUYAN BİREY/TOPLUM İÇİN değil/><
OKUYAN VE DÜŞÜNEN BİREY/TOPLUM İÇİN
( )
- UYUYUP, UYANAMAMAK ve/||/<> UYANIP, BULAMAMAK
( Sevdiklerimizin ve değeri bilinmesi gerekenlerin değerini bilelim!... )
- UZADUYUM GÖSTERGE
- UZAGÖRÜ/ÖTEGÖRÜ/TELEPATİ ile/değil AYNI ŞEYİ DÜŞÜNMEK
- UZAK DURMALI!:
KÖRDEN değil NANKÖRDEN <>
YÜZSÜZDEN değil İKİYÜZLÜDEN <>
"TİPİ BOZUK"TAN değil "SÜTÜ BOZUKTAN"
- UZAK DURMAMAK/DURMAK ile/ve/=/||/<> RIZÂ GÖSTERMEK/GÖSTERMEMEK
- UZAK İLİŞKİLER ile/ve/||/<> YAKIN İLİŞKİLER
- UZAK TUT/ALIM! ve/||/<> UZAK DUR/ALIM!
( Yüzü "çirkin olan"ı değil yüreği çirkin olanı. VE/||/<> Giysisi kirli olandan değil "zihni/düşüncesi" kirli olandan. )
- SORUNLAR:
UZAKLAŞTIRAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< YAKINLAŞTIRAN
- UZAM/UZAY <-> ZAMAN <-> ÖZDEK <-> DEVİM <-> İVME <-> GÜÇ
- UZATMA! ile/ve/||/<>/> UZLAŞ! ile/ve/||/<>/> UNUT!
- ÜZEN/İ ile/değil/yerine/>< MUTLU EDEN/İ
( Terk et. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Mutlu et. )
( Hakkındır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Hakkıdır. )
- ÜZERİNE KONUŞULAMAZ/LAR ile/ve/değil İFADE EDİLEMEZ/LER
( [not] NOT TO TALK ABOUT/ON vs./and/but NOT TO EXPRESS )
( ARETE ile APORETE )
- ÜZGÜN/LÜK ve/||/<>/> DÜZGÜN/LÜK
- UZLAŞIM/SAL ile UYLAŞIM/SAL
- UZLAŞMA ile/ve/||/<> BARIŞMA
- UZLAŞMA ile/değil ERDEM
( [not] AGGREEMENT vs./but VIRTUE )
- UZLET ve İZZET
- UZLUK/EHLİYET/HAZAKAT ile/ve/<> DEĞİM/LİYÂKAT
- UZMAN ile AZMAN
- UZMANLAŞMA ile "KÖK SALMA"
- UZMANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİREŞİM/TEVHİD
- UZMANLIK ile/ve/<> DERİNLİK
- UZMANLIK ve/||/<>/>/< İŞBÖLÜMÜ
- UZMANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<> MESLEK
( [not] PROFESSION vs./and/||/<>/but JOB
JOB instead of PROFESSION )
- UZMANLIK ile/ve ORGANİZASYON
( SPECIALIZATION vs./and ORGANISATION )
- UZMAN/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< USTA/LIK
( KOMPETAN avec ... )
- UZMAN/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YETKİN/LİK
- ÜZÜLMEK ile DÜŞÜNMEK
- ÜZÜM, ÜZÜME, BAKA BAKA KARARIR ile/ve/||/<> KÖRLE YATAN, ŞAŞI KALKAR
- UZUN SÜREÇ değil UZUN SÜRE
- (UZUN SÜRELİ) BELLEKTE:
ANISAL ile/ve/||/<> ANLAMSAL ile/ve/||/<> İŞLEMSEL
- UZUN/KISA) SÜRELİ/LİK (/ SOLUKLU/LUK) ile SÜREKLİ/LİK
( LONG PERIOD vs. CONTINUAL )
- UZUN UZUN DÜŞÜNMEK/BOŞ BOŞ OTURMAK ile/ve/değil/yerine AZ AZ (DA OLSA) EYLEMEK/BİR ŞEYLER YAPMAK
( Pek kolay olmasa da... )
( Kepçe tutan elim olsun, dış kapıda yerim olsun! )
- UZUN YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine DERİN/DÜRÜST/DOĞRU YAŞAMAK
- ÜZÜNTÜ ile KAYGI ile İNANÇ
( Geçmişe bakar/baktırır. İLE Çevreye bakar/baktırır. İLE İleriye bakar/baktırır. )
- ÜZÜNTÜNÜN PAYLAŞIMI ve/||/<> SEVİNCİN PAYLAŞIMI
( Üzüntüyü azaltır. VE/||/<> Sevinci çoğaltır. )
- VAKIF TEMELLERİ/AMAÇLARI:
HAYRAT ile/ve/||/<> AKARAT ile/ve/||/<> VAKIF
( Düşünsel/fikrî temel. İLE/VE/||/<> Amaç/gaye aracı/vasıtası. İLE/VE/||/<> Yaşamsallık/hayatiyet ve hukuksallık. )
- VÂKIF ile/ve ÂGÂH
( Sahip olan. İLE/VE Farkında/uyanık olan. )
- VÂKIF/VUKÛFİYET ile/ve/||/<> FARKINDA/LIK
- VAKİT ile/ve/<> DEM
( Belirli bir zaman dilimine anlam/değer verilmiş/yüklenmiş süre. İLE/VE/<> Kişinin, bu belirli zaman diliminde yaşadığı hal. )
( Zamanın tayinine vakit, vaktin içindeki hazza dem denilir. )
- VAKİT ile/ve/<> NAKİT
( TIME vs./and/<> CASH MONEY )
- VAKİT ile ZAMAN
- VAKİTLİCE ile ZAMANINDA
- VAKTAKİ ...[Ar., Fars.] değil/yerine/= NE ZAMAN Kİ ...
- VAKT-İ MERHÛN değil/yerine/= BEKLENİLEN ÇAĞ VE ZAMAN
- VAR İKEN) "YOK" ile (YOK İKEN) "VAR"
( Dememeli[/sin/yiz]! [ya da çok dikkatli olmak gerekir] İLE Diyemezsin! [dersen de sonraki bedeli çok ağır olur!] )
- VAR KOŞULLARINDA
ile/ve/değil/||/<>/<
DAR KOŞULLARINDA
- VAR/OLANI:
TÜKETMEK ile/ve/değil/yerine/<>/< YÖNETMEK
- VAR OLMAK ile/ve/||/<>/> KİŞİ/İNSAN OLMAK
( Doğada. İLE/VE/||/<>/> Ancak, başka bir insan ile. )
- VAR OLUŞUMUZ:
"DÂVÂ" İÇİN ile/değil/yerine/>< SEVGİ/SEVİ İÇİN
- VAR ile/>< YOK
( Sende varsa. İLE/>< Sende yoksa. )
( Herkeste. İLE/>< Hiçkimsede. )
- VAR'DAN VAROLAN ile/ve/değil/||/<>/> YOK'TAN VAROLAN
( Doğa. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İnsan. )
- VARI YOKLAMAK ile YOKU YOKLAMAK
( "TO MAKE NONEXISTENCE" TO THE "EXISTENCE" vs. "TO MAKE NONEXISTENCE" TO THE "NONEXISTENCE" )
- VARILAN/VARILACAK:
MEKÂN/MAHAL ile/ve/<> HAL(RIDVAN)
- VARLIĞI İSTEMEK ve/||/<> YOKLUKTAN KAÇMAK
- VARLIK BİLİM BİLGİ BİLİM
- VARLIK İLKELERİ ile/ve/> VAROLUŞ NİTELİKLERİ
- VARLIK/VAROLUŞ ve/||/<> HAK ve/||/<> HAREKET
- VARLIK >< YOKLUK ile/ve/<> BAŞLANGIÇ >< BİTİŞ
- VARLIK-YOKLUK ile/değil VERİP-VERMEMEK
- VARLIK ile/ve/= HAREKET
( EXISTENCE vs./and/= MOVEMENT )
- VARLIK ile/ve/||/<> ÖZ ile/ve/||/<> KAVRAM
- VARLIK ile/ve VAROLMA ile/ve YOKLUK
( Akla ilişkindir. İLE/VE Zamana ilişkindir. İLE/VE Zemine/mekâna ilişkindir. )
( ... İLE/VE Gerçeklik alanıdır. İLE/VE Gerçeklik kavramıyla karşılanamaz. )
- VARLIK ile/ve YOK VARLIK
( ... İLE/VE Tin. )
( Sadece kişi, yoktan varolur. )
( ONTOS ON >< UK ON )
- VARLIK ile/ve/değil/<> YOKLUĞUN VARLIĞI
( ... İLE/VE/DEĞİL/<> İnsan. )
- VAR/LIK ile/>< YOK/LUK
( dır. İLE/>< değildir. )
( Sorun. İLE/>< Hiç. )
( Hiç. İLE/>< Sorun. )
( Dans var, dansçı yok; Dansçı var, dans yok. )
( Seviştirir. İLE/>< Dövüştürür. )
( [varolanın/nesnenin] Yüklem alabilmesiyle. İLE/>< Yüklem alamamasıyla. )
( EXISTENCE vs./>< NONEXISTENCE )
- VARLIK ile/ve YOKLUK
( İzzetiyet. İLE/VE Zilletiyet. )
( dır. İLE/VE değildir. )
( Kurtuluş, yokluktadır. Yani aczimizi anlayıp, tam bir teslimiyetle teslim olmaktadır. )
( Manevî ilmin nihayeti yokluktur. )
- VARLIK ile/ve YÖNTEM
( EXISTENCE OF WHAT vs./and METHOD )
- VARLIKBİLİM ile/ve ARKETİPLER
- VARLIKBİLİM ile/ve FİZİK
( ONTOLOGY vs./and PHYSICS )
- VARLIKBİLİM ve HAKİKAT
( ONTOLOGY and TRUTH )
- VARLIKBİLİM = MEHBAS-İ VÜCUT = ONTOLOGY[İng.] = ONTOLOGIE[Fr., Alm.] = ONTOLOGIA[Lat.] = ON, ONTOS[Yun.]
- VARLIKBİLİM ile VARLIKDENEYİM
( ONTOLOGY vs. ONTOEXPERIMENT )
- VAROLAN BİLİM(ONTOLOJİ) ile/ve VARLIK FELSEFESİ
- VAROLAN ile/ve HAREKET
- VAR OLAN ile/ve KAVRAM
( EXIST vs./and CONCEPT )
- VAROLANBİLİMİ ile/ve/||/<>/> BİLGİBİLİMİ
( ONTOLOGY vs./and/=/||/<>/> EPISTEMOLOGY )
- VAROLAN'IN(MEVCUDUN) DÖRT NEDENİ:
MADDÎ ile SURÎ/BİÇİMSEL(FORMEL) ile FAİL/ETKER ile GÂÎ/SONSAL
- VAROLUŞ:
TÖZ ile/ve/||/<>/> ERK ile/ve/||/<>/> ETKİ ile/ve/||/<>/> EDİM ile/ve/||/<>/> NEDENSELLİK
- VAROLUŞ ve/||/<> EŞİTLİK
- VAROLUŞ ve/||/<> KARAR ALABİLME
- VAROLUŞ ve/= KENDİNİ AŞKINLIK
- VAROLUŞ ve/||/<> ÖLÇÜ ve/||/<> FELSEFE ve/||/<> TÜZE ve/||/<> SANAT ve/||/<> SPOR ve/||/<> BÜTÜNLÜK ve/||/<> SUSABİLMEK ve/||/<> YOK/LUK
( Saygı gerek önce
Sonra ölçü
Sonra anlayış gerek
Sonra hak gözetmek
Özen ve duyarlılık gerek
Sürekli hareket gerek
Her an bütünlük
Çoğunlukla susabilmek
Herşeyin ölçütü yok(luk)
[En sonunda, Yaşam ve İnsan/Kişilik] )
( Üzerine düşünülebilecek ve konuşulabilecekler, düşünülmesi ve konuşulması gerekenler/öncelikliler... )
- VAROLUŞUNDAN RÂZI OLUNMUŞLUK ile/ve/<>/>/< AHLÂKINDAN RÂZI OLUNMUŞLUK
( RÂZİYE ile/ve/<>/>/< MARZİYE )
- VARSIL ile/ve/değil/yerine/||/<> KANAAT SAHİBİ
- VARSILLIK/ZENGİNLİK(") ile/ve/değil/||/<>/> VARLIK/SERVET
( Bağırır. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Fısıldar. )
- VARSIL/LIK(ZENGİN[Fars. < SENGİN]/LİK) ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/></< YOKSUL/LUK(FAKİR/LİK)
( Malı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>< Çenesine vurur. )
( Rezilliğin yardımcısı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>< Erdemin düşmanı. )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>< Suçsuz olmasına karşın, "düzenden"/"erkten" korkan. )
( )
( )
( Paranın satın alamayacağı bir şeye sahip olana kadar varsıl değilizdir. )
( "Beş parasızmış" gibi yaşadıklarından dolayı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>< "Zenginmiş" gibi yaşadıklarından dolayı. )
( Yoksulluğu över. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/DEĞİL/YERİNE/=/||/<>/>< "Varsılları" savunur. )
- VASIF[Ar. çoğ. EVSAF] değil/yerine/= NİTELİK
- VASIFLANDIRMA/TAVSÎF[Ar. < VASF] değil/yerine/= NİTELENDİRME, NİTELİKLERİNİ SÖYLEME | İLİM, BİLGİ
- VAZGEÇ! ile/ve/||/<> VAZGEÇME!
( Dünyadan. İLE/VE/||/<> Kendinden! )
- VAZGEÇİRMEDE/CAYDIRICILIKTA:
GENEL ÖNLEM ile/ve/||/<> ÖZEL ÖNLEM
- VAZGEÇMEK:
"ZAYIFLIK" değil/yerine/>< BIRAKABİLECEK KADAR GÜÇLÜ OLMAK
- VAZGEÇMEK ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK
( TO GIVE UP vs./and MODESTY )
- VAZGEÇMEK ile BIRAKMAK
( Hiçbir kişi vazgeçilir değildir. Hiçbir kişi vazgeçilmez değildir. )
- VAZGEÇMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> DEĞİŞMEK
- VAZGEÇMEK ile/değil/yerine DİNLENMEK/ARA VERMEK
- VAZGEÇMEK ile FERÂGAT ETMEK
( TO GIVE UP vs. TO ABNEGATE )
- VAZGEÇMEK ile ÖDÜN VERMEK
( TO GIVE UP vs. TO MAKE CONCESSIONS )
- VAZGEÇMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< PEŞİNDE KOŞMAMAK
- VAZGEÇMEK değil/yerine SIĞDIRMAK
( Âlimin tutumu. DEĞİL/YERİNE Ârifin tutumu. )
- VAZGEÇMEK ile/ve TESLİMİYET
( TO GIVE UP vs./and SUBMISSION )
- VAZGEÇMEK ile YEĞLEME/TERCİH
( TO GIVE UP vs. TO PREFER )
- VAZGEÇMEK ile YERİNE KOYMAK
- VAZGEÇMEYELİM!:
GÜLÜMSEMEKTEN ile/ve/||/<> SEVMEKTEN ile/ve/||/<>
ÖĞRENMEKTEN ile/ve/||/<> HAYALLERİMİZDEN
- VAZGEÇMEYELİM ve ERTELEMEYELİM ve
ÜŞENMEYELİM
( TO GIVE UP vs. TO POSTPONE/DELAY )
- VAZÎFE[Ar.] değil/yerine/= ÖDEV/GÖREV; İŞ
-
değil/yerine/><
, ve/||/<> . ve/||/<> ! ve/||/<> ? ve/||/<> :
( İnsanlık, bir gün...
(,) Virgülü kaybetti:
Söyledikleri, birbirine karıştı.
(.) Noktayı kaybetti:
Düşünceleri, uzayıp gitti. Ayıramadı onları.
(!) Ünlem işaretini kaybetti bir gün de:
Sevincini, öfkesini, tüm duygularını kaybetti.
(?) Soru işaretini kaybetti bir başka gün:
Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.
(:) İki noktayı kaybetti başka bir gün:
Hiçbir açıklama yapamadı.
Yaşamının sonuna geldiğinde...
Elinde sadece (") tırnak işareti kalmıştı...
“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."
Alex Kanevsky )
- VEDÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VEFÂ
- VEGAN BESLEN("ME")MEK/OL("MA")MAK:
HAYVANLARA ve/değil/yerine/||/<>/> BİZE
( Pahalıya mal olur. VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Ucuza mal olur. )
( APUKURYA[Yun.]: Et yenilmeyen dönem. )
- VEHİM/VEHM ile/değil/yerine/>< FEHİM/FEHM
( Kuruntu. İLE Anlama, düşünme. )
- VEJETARYEN ile VEGAN
( [hiçbir hayvanın canına kıymamak üzere]
Etini yememeyi yeğleyen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> Etini ve tüm hayvansal ürünleri tüketmemeyi ve kullanmamayı yeğleyen. Hayvanları, mal, kaynak ve köle olarak görmemek ve kullanmayan. )
( Bitkisel beslenme bilgisi ve bilincinde olmak. )
- VELÎ[Ar.] ile/ve/= DOST[Fars. < DÜST]
( KIYIM-KIYIM, KIYIL Kİ, DOST ÖNÜNE ÇIK(ABİL) )
- VENA:
AŞK ve/<> ŞARAP
- VER(EBİL)MEK:
OLDUĞUNDA/BOLLUKTA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLMADIĞINDA/KITLIKTA/ZORLUKTA/YOKLUKTA
- VEREN EL, ALAN ELDEN ÜSTÜNDÜR" değil ALAN EL, VEREN ELDEN ÜSTÜNDÜR/ÜSTTEDİR
- VERİ/BİLGİ/HABER:
"HEVESİMİZİ KAÇIRMAK İÇİN" değil SÜRECİMİZİ KOLAYLAŞTIRSIN VE YOĞUNLAŞALIM DİYE
- | VERİ ve/> BİLİ(ENFORMASYON) ve/> BİLGİ | ile/ve/+/<>/>/<
FARKINDALIK | BİLGELİK(İRFAN/HİKMET) ile/ve/+/<>/>/< ZARİFLİK/ZARÂFET
( BİLGİ: İnsan aklı sınırıları içerisinde evreni ve doğayı anlama çabası. )
( Bilgi, göklere uçabileceğimiz kanatlardır. )
( Yapmanız gereken şey farkında olmanın farkında olmaktır. )
( Tüm sonuçlarına katlanabilmektir. )
( Hiçbir uygarlık, varolan bilgiyle çatışmadan, bilgi üretemez. )
( KUTADGUBİLİG: Mutluluk/saadet veren bilgi, kutlu bilgi.
Çinliler, ona Edebü'l-Mülûk der; Maçinliler, onu Enîsü'l-memâlik diye adlandırır. Bu meşrık ilinin büyükleri, buna doğruca Zînetü'l-ümerâ der.
İranlılar buna Şehnâme der, Turanlılar ise Kutadgu bilig diye anar. )
( | Yazaç/harf. VE/> Hece. VE/> Sözcük. |
İLE/VE/+/<>/>/<
Tümce. )
( | ... VE/> "Ne, ne zaman, nerede, kim?" soruları ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. VE/> "Nasıl?" sorusuyla ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. |
İLE/VE/+/<>/>/<
"Neden?" sorusuyla ve yanıtlarıyla/karşılıklarıyla. )
( [bilginin/kavramın/nesnenin/olgunun] | Öncesi VE/> Sonrası VE/> İçi ve dışı |
İLE/VE/+/<>/>/<
Zamanı ve Zemini )
( | Letter, phoneme. AND/> Morpheme. AND/> Word. |
vs./AND/+/<>/>/<
Sentence. )
( | [by] ... AND/> "What, where, when, who?" questions and answers. AND/> "How?" question and answers. |
vs./AND/+/<>/>
"Why?" question and answers. )
( | Before AND/> After. AND/> Inside AND/> Outside |
vs./AND/+/<>/>/<
Time and place. )
( )
( DATA vs./and/<>/>/< INFORMATION vs. KNOWLEDGE vs. WISDOM, AWARENESS )
- VERİLENİ/SUNULANI:
"YUT" DİYE değil TUT DİYE!
- VERİLİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAZANILMIŞ
( VEHBÎ İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< KESBÎ )
- VERİLİ ile/ve/||/<>/> VAROLAN
( Doğa. İLE/VE/||/<>/> Kültür. )
- VERİMLİ/LİK ile/ve/||/<> ÇİLECİ/LİK
- VERİMLİLİK ile/ve/||/<>/< ÖNCELİK ile/ve/||/<>/< AMAÇ
- VERİRKEN:
AVUÇ AŞAĞI BAKAR ŞEKİLDE UZATMAK yerine AÇIK AVUÇLA (YUKARI BAKAR ŞEKİLDE) UZATMAK
- VERİRKEN:
AVUÇ AŞAĞIYA BAKAR BİÇİMDE UZATMAK yerine/değil AÇIK AVUÇLA (YUKARI BAKAR BİÇİMDE) UZATMAK
- VERİRSEN ALIRSIN değil VERİRSEN, ALIRSIN
- VERMEK:
SELENİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAĞINI
( Az kişiye. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çok kişiye. )
- VERMEK ile/ve/<>/< NASIL VERECEĞİNİ BİLMEK
( Aslolan/esas. İLE/VE/<>/< Yöntem/usûl. )
( TO GIVE vs./and/<>/< WISDOM OF HOW TO GIVE )
- VERMEK ve/||/<>/> VARMAK
- VERMEK ile/ve/||/<>/>/< VAZGEÇMEK
( TO GIVE vs./and TO GIVE UP )
- VERMEK ile/ve/değil ZAMANINDA VERMEK/İNFÂK[Ar.]
( [not] TO GIVE vs./and/but TO GIVE IN RIGHT TIME )
- VESİLE[Ar.] değil/yerine/= NEDENCE
- VİCDAN[Ar. < VCD]["VİJDAN" değil!] değil/yerine/= BULUNÇ/DUYUNÇ
- VİCDAN ve/||/<> İHLÂS
( Tek (")tapınağımız/mâbedimiz("). VE/||/<> Yönetimimiz/yöneticimiz, hâkimiyetimiz//hakimimiz. )
- VİCDAN ile/ve/||/<> İNSAF
- VİCDÂNÎ AHLÂK ile/ve/<> İDRÂKÎ AHLÂK ile/ve/<> İRFÂNÎ AHLÂK
( MORALS OF CONSCIENCE vs./and/<> MORALS OF PERCEPTION vs./and/<> MORALS OF WISDOM )
- VİCDANSIZ FİKİR/FİKİRSİZ VİCDAN yerine AKIL
( REASON instead of IDEA WITHOUT CONSCIENCE/CONSCIENCE WITHOUT IDEA )
- VİCDANSIZ/LIK değil/yerine/>< YÜREKLİ/LİK
- VICTOR FRANKL ve/||/<> IRVIN YALOM
- VİGİZM(WHIGGISM) ile/ve ANAKRONİZM
( Bugünün kavramlarını/olgularını, geçmişe taşımak. | Zamanın, gelenek ve ahlâk anlayışına uymayan tutum. | Olay tarihinde yanılma. İLE/VE Geçmişi, bugünün kavramlarını verecek biçimde düzenlemek. | Tarihî gelişimi, günümüzdeki herhangi bir kavramı ortaya çıkaracak biçimde örgütlemek. )
- VİRTÜÖZ ile/ve/> SANATÇI
( Aleti/ni unutan. İLE/VE/> Kendini unutan. )
- VUKÛFİYET ile/ve/||/<>/> HAKİMİYET
- VURGU FARKLARI
( bebek: küçük çocuk
Bebek: Bir semt
kurtuluş: kurtulma, istiklâl
Kurtuluş: Bir semt
kartal: bir kuş
Kartal: Bir semt
garson: isim
garson: ünlem
yalnız: sıfat ya da zarf
yalnız: bağlama edatı
okuma: eylem
okuma: emir
şimdi, yarın, yine, tekrar, artık, önce, sonra, iyice, zorla, şöyle, gayet
Türkiye, Ankara, İzmir, Almanya, İngiltere, Paris, Münih )
- VUSÛL ve/||/<>/< USÛL
( Yöntem olmadan, kavuşma olmaz. / Usûlsüz, vusûl olmaz. )
- YA DOĞRUYSA ile/ve/||/<> YA ÖYLE DEĞİLSE
( Tüzede(hukukta). İLE/VE/||/<> Bilimde. )
- ...'YA GEREK YOK ile/değil/yerine ... YETERLİ
- [ya]
İSTİKLÂL ya da ÖLÜM
( )
- ...'YA NEDEN OLACAK ... değil ...'YI SAĞLAYACAK ...
- ...'YA RÂZI OLMA ile/ve/değil/||/<>/< ...'YI SAVUNMA HAKKI
- [ya] TÂLİP OLMA! ya da ŞİKÂYET ETME!
- YA/YA DA ile/ve/değil/yerine/||/+/<>
( HEM, HEM DE ve/||/<> NE, NE DE )
( Ayrım. | İLE/VE/<> Birlik/bütünlük. )
( 0 1 ile/ve/<> [ 1 ile/ve/<> 0 ] )
( "Ne, ne de", "hem, hem de" ile birliktedir![ayrı değildir!] [sadece insana/gelişmiş zihinlere özgüdür!] )
( Doğada/fizikte/hayvanlarda, deneyde/laboratuvarda. İLE/VE/<> Sadece İNSAN'da. )
( Bir şey(ler)i bildirtir. İLE/VE/<> Kendini bildirtir. )
( EL: [Bağlamına/işlevine/yerine/gereksinime göre]
Hem kirli, hem de temiz...
Ne kirli, ne de temiz. )
( DEKOLTE:
Hem açık, hem de kapalı...
Ne açık, ne de kapalı. )
( BEYİN:
Hem ayrık, hem de bitişik...
Ne ayrık, ne de bitişik. )
- YA, YA DA ile HEM, HEM DE ile HEM, HEM DE | NE, NE DE
( Kul - Tanrı İLE İnsan. İLE İnsan <> Tanrı. )
( Şeriat. İLE Tarikat. İLE Hakikat ve Marifet. )
- [ya] YENİLECEĞİZ değil/yerine/ya da/>< YENİLENECEĞİZ
- ...YA YOL AÇTI ile ...YA NEDEN OLDU
- YABANCI ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLİNMEYEN/TANINMAYAN
- YÂD ETME! ile/ve/||/<>/> FERYÂD ETME!
( Geçmişi. İLE/VE/||/<>/> Geleceğe.
Geçmişi yâd etme, geleceğe feryâd etme! )
- YAĞMUR ADAM ve/||/<>/> TEMPLE GRANDIN
( ... VE/||/<>/> Otizmin, bireyler ve toplum tarafından algısı, yorumlanışı, gösterilen yanlış tepkiler yerine yapıcı yaklaşımların farkını harika bir süreç ve anlatımla sunuyor. )
( Otizmli Bireylerle İlgili Çekilmiş 17 Film...
- Temple Grandin
- Barfi
- Mary&Max
- Yağmur Adam /Rain Man
- My Name is Khan
- Benim Adın Sam /I am Sam
- Snow Cake
- Ocean Heaven /Hai Yang Tian Tang
- Ben X
- The Black Balloon
- Campeones
- Adam
- Mozart be Balina / Mozart and the Whale
- Çok Gürültü ve Çok Yakın
- Sevgili John
- Silent Fall
- Molly )
- KÖPRÜ:
YAKACAĞIN ile/ve/değil/yerine/>< GEÇECEĞİN
- YAKARIŞ ve/||/<>/> TÖVBE
- YAKIN İLİŞKİ ve/||/<>/< "DÖRT MEVSİM" BOYUNCA GÖRMEK/YAŞAMAK
( İlişki/yakın ilişki, dört mevsim boyunca görmeden ol(uş)maz! )
- YAKIN NEDEN ile UZAK NEDEN
( Kuyudaki bir kurbağa, gökteki kuşlar hakkında hiçbir şey bilmez. )
( NEAR CAUSE vs. FAR CAUSE
A frog in a well knows nothing about the birds in the sky. )
- YAKIN NEDEN ile UZAK NEDEN
- YAKINLAŞMA ile/ve/||/<>/> UZAKLAŞMA GEREKSİNİMİ
- YAK(IN)LAŞMAK ve/< TÖVBE (ET/MEK)
- YAKINLIK[< KURBİYET / KURBAN] BAYRAMIMIZ:
HAYVAN KESEREK / CAN ALARAK değil/yerine
SEVDİKLERİMİZİ, BİRBİRİMİZİ ANLAMAK VE
YAKINLAŞMAK[< KURBİYET / KURBAN] İÇİN BİR ŞEYLER(İN)DEN VAZGEÇEREK/VEREREK...
- YAKINLIK ile/ve/<>/değil ACIMA
- YAKINMA/ŞİKÂYET" değil/yerine/>< CESARET
- YAKINSAMA ile/ve/||/<> YAKLAŞMA
- YAKIŞAN/YAKIŞMAYAN" ile/ve/değil/||/<>/< UYGUN DÜŞEN/DÜŞMEYEN
- YAKIŞIKLI ile GÜZEL
( Baylar için kullanılır. İLE Bayanlar için kullanılır. Yüz güzelliği için özel bir sözcük vardır["Sabâhat"]. [Nadiren erkekler için de kullanılıyor.] ( Öz Türkçe'de "Göz-el"dir. Göze hitap eden. Zamanla "Güzel"e dönüşmüştür. )
( HANDSOME vs. BEAUTIFUL )
- YAL DERVİŞİ/EHLİ ile KAL DERVİŞİ/EHLİ ile HAL DERVİŞİ/EHLİ
( YAL: Yol yiyeceği. )
( Derviş, iyi niyetini bilgeliğiyle birleştirebilmiş insandır. )
( ELE GELENİ YERSİN
DİLE GELENİ DERSİN
BÖYLE DERVİŞLİK DURSUN
SEN DERVİŞ OLAMAZSIN )
( DERVİŞİN...
HER SÖYLEDİĞİ DOĞRU OLMALI
HER DOĞRUYU SÖYLEMEK DOĞRU DEĞİLDİR
HER SÖYLEDİĞİ HAKK OLMALI
HER HAKK'I SÖYLEMEK HAKKIN DEĞİLDİR )
( Keşkül Dergisi'nden: Derviş I, Derviş II )
- YALAN SÖYLEYİP UTANMAK değil/yerine/>< DOĞRUYU SÖYLEYİP/DÜRÜST OLUP "KAYBETMEK"(/KAZANMAK)
- YALAN ile/değil (BAŞKASINI İLGİLENDİRMEYEN) AYRINTI/"BİLGİ"
- YALAN ile DOĞASINA UYGUN DAVRANMAK
( LIE vs. BEHAVE IN THE SELF OF NATURE )
- YALAN ile/değil/yerine/>< GERÇEK
( Yüksek sesle çıkar, gürültülüdür ve çok söz söyletir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sessizdir ve az söz söyletir. )
- YALAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖZVERİ
( )
- YALANLAMAK ile/değil/yerine YANLIŞLAMAK
- [ne yazık ki]
YALANLARLA OYALANMAK ile/değil/yerine/>< GERÇEKLERLE "YARALANMAK"
- YALIN DÜŞÜNCE ve/||/<>/> SEZGİ ve/||/<>/> TASARIM ve/||/<>/> KAVRAM
- YALINLIK ile/ve/||/<> BİREYLİK
- YALIN/LIK ve/||/<> ESNEK/LİK
- YALIN/LIK ve/<> GÜZEL/LİK
( SIMPLE/SIMPLICITY and BEAUTY )
- YALIN/LIK ile/ve/<> ZARİF/ZARÂFET
- | YALIN VE DOLAYSIZ ve/||/<> AYRIM VE DOLAYLI BİRLİK |
ve/||/<>
BUNLARIN BİRLİKTELİĞİ
- YALNIZLIĞINA KAÇMAK ile/ve/||/<> YALNIZLIĞINDAN KAÇMAK
- YALNIZLIK:
BİREYSELLİKTE ile/ve/<> AŞKTA
( Bireysellik, yalnızlığı (da) yönetebilmektir. İLE/VE/<> Aşk, birlikte ve/ya da ayrı ayrı olmak üzere yalnızlığı (da) kabul edebilmektir. )
( Tek kişilik yalnızlık. İLE/VE/<> İki kişilik yalnızlık. )
- YALNIZLIK ile DÜŞÜNÜR/YAZAR "YALNIZLIĞI"
( ... İLE Azınlıkta olmanın ya da paylaşım ağının yaygın olamamasından dolayı duyumsanan. )
- YALNIZLIK ile KENDİNLE BAŞBAŞALIK
- YALNIZ/LIK ile TEK BAŞINA/LIK
( Gereksinim duyarız. İLE Yeğleriz. | Temsildir. )
( Tek başına yürüyen kişi, bir dostluk kurar. )
( Yalnızların yılmaması, kendileri için yararlı olur. )
( Kendimizi, kendimizle zaman geçirmeyi, "yalnızlık" saymayacağımız biçimde geliştiriyoruz. )
( Yalnız kalpleri harekete geçiren kişi, dünyayı hereket ettirir. )
( We need. VS. We prefer. )
( En kötü/ileri yalnızlık, kendiyle barışık olmamaktır. )
( LONELINESS vs. SOLITUDE/ALONE )
- YALNIZLIK ile/değil/yerine/||/<>/> ÜRETKEN YALNIZLIK
- YAN YANA YÜRÜYEMİYORSAK ile/||/<>/> ÜSTÜNE ÜSTÜNE YÜRÜMEK
- YAN YANA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> CAN CANA
- YANIK" ile/değil/yerine/>< UYANIK (OLMAK)
- YANILMA ile/ve/değil/||/<> YANILSAMA
- YANILSAMA ile/ve/||/<> JASTROW YANILSAMASI
- YANIŞ değil/yerine UYANIŞ
- YANIT ile/ve/değil/yerine AÇIKLAMA
- YANIT ile/ve AÇIKLAMA
( ANSWER vs./and EXPLANATION )
- YANITLARI DİKKATE ALMAK ile/ve/değil/yerine SORULARI DİKKATE ALMAK
- YANLAMAK ile/değil/yerine/>< ANLAMAK
- YANLIŞ ANLAMAK ile/değil YANLIŞ ANLAMLANDIRMAK
( Dünya, çeşitliliği içinde zengindir, fakat sizin yabancılık ve korku duymanız yanlış anlama yüzündendir. )
( [not] TO UNDERSTAND WRONGLY vs./but WRONG MEANING
The world is rich in diversity, but your feeling strange and frightened is due to misapprehension. )
- YANLIŞ ANLAŞMA değil YANLIŞ ANLAMA/ANLAŞILMA
- YANLIŞ ANLAŞMAZLIK değil YANLIŞ ANLAMA/ANLAŞILMA ya da ANLAŞMAZLIK
- YANLIŞ DÜŞÜNMEK ile/değil FARKLI DÜŞÜNMEK
( [not] "THINKING WRONG" vs./but THINKING DIFFERENT )
- YANLIŞ KİŞİ/LER:
ZAMAN KAYBI değil
DOĞRU KİŞİLERİ BULMA NEDENİ
- YANLIŞ/KÖTÜ/AŞIRI/ABARTILI KULLANILANLAR:
"SIKINTI YOK!" ve/<> "AYNEN" ve/<> "KESİNLİKLE" ve/<>
"HAYIRLISI" ve/<> "KISMET" ve/<> "TABİİ Kİ DE" ve/<>
"YAPILACAK BİR ŞEY YOK" ve/<> "BENCE DE"
( )
( )
- YANLIŞ YERDE/ZAMANDA/KOŞULLARDA:
KALMAK değil/yerine KALKMAK
- YANLIŞ ZAMAN VE YER ile/ve/||/<> "KÖRÜN TAŞI, KELİN KAFASINA DENK GELİRMİŞ"
- YANLIŞ ile/ve/değil ANLAMSIZ
( [not] FALSE/WRONG vs./and/but SENSELESS | ABSURD )
- YANLIŞ(HATÂ) ile AYIP
( DEH ÂK: ON AYIP
* ÇİRKİNLİK
* BODURLUK
* ZULÜM VE ADÂLETSİZLİK
* OBURLUK
* KÖTÜ DİLLİLİK
* YALANCILIK
* ACEMİLİK
* AKILSIZLIK
* KORKAKLIK
* UTANMAZLIK )
( Ayıplara keşif bâtıldır. )
( MISTAKE vs. SHAMEFUL )
- YANLIŞ ile/değil/yerine/||/<>/< GEREKSİZ
- YANLIŞ/I YAPMAYACAK KADAR/ŞEKİLDE BİLMEK ile/ve ANLATABİLECEK/AKTARABİLECEK KADAR/ŞEKİLDE BİLMEK
( HAVING KNOW-HOW TO NOT TO DO WRONG vs./and TO KNOW ABOUT/WAY TO EXPRESS/TRANSMIT )
- YANMAK ve/||/<>/> KURTULMAK
- YANMAK ile/ve/||/değil/yerine/>< UYANMAK
- YANSIMA ile/ve/||/<> BAKIŞIM/SİMETRİ
- YANSITMAK ile/ve/||/<>/> YAYGINLAŞTIRMAK
- YAPABİLECEĞİM BİR ŞEY YOK değil YAPABİLECEĞİM FAZLA BİR ŞEY YOK
- YAPABİLECEKLERİMİZ ile/ve/||/<> YAPAMADIKLARIMIZ
( Heyecan verir. İLE/VE/||/<> Rahatsızlık verir. )
- YAPACAK/YAPILACAK BİR ŞEY YOK değil YAPILACAK (PEK) FAZLA BİR ŞEY YOK
- YAPAMAM değil/yerine/>< YAPABİLİRİM
( )
( [not] I CAN'T DO IT but/>< I CAN DO IT
I CAN DO IT instead of I CAN'T DO IT )
- YAPAMAMA/GERÇEKLEŞTİREMEME:
YOĞUNLUKTAN DOLAYI ile/ve/değil/<> ÖNCELİKLER(İN)DEN DOLAYI
- YAPAMAYACAĞI(M/N) ŞEY YOK/TUR ile/ve/değil/||/<>/< BAŞARAMAYACAĞI(M/N) ŞEY YOK/TUR
- YAPAMAYACAĞINI ZANNEDEN değil/yerine/>< YAPABİLECEĞİNE İNANAN
- YAPARIM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAPAYIM
- [ne yazık ki]
YAPAYALNIZ KALMAK ile/değil YAPAYALNIZ HİSSETMEYE NEDEN OLANLARLA YAŞAMAK
- YAPI ile/ve KALIP
( Sınırlama ve zorlama anlamına gelebilir. )
( Enerjimizi ve zamanımızı, zihnimizin, çevrenizde örmüş olduğu duvarı yıkmak için saklamalıyız. )
( STRUCTURE vs./and MOULD/MATRIX/PATTERN
Save all your energies and time for breaking the wall your mind had built around you. )
- YAPICI OLMALI!
- YAPICI YAKLAŞIM ile/ve/<> İNCELTİCİ YAKLAŞIM
- YAPICI ile/ve OLGUNLAŞTIRICI
( CONSTRUCTIVE/POSITIVE vs./and TO BRING RIPEN )
- YAPILABİLECEKLERİ:
ÖTELEMEK ile/değil/yerine/>< İTELEMEK
- YAPILACAK BİRŞEY YOK ile YAPILACAK FAZLA BİRŞEY YOK
- YAPILACAK İŞ ile/ve/||/<>/> YAPILABİLECEK İŞ
( Yeterince çoktur. İLE/VE/||/<>/> Daha da çoktur. )
- YAPILANMA ve/||/<>/< ACI-KEDER
- YAPILMAYACAKLAR ve/|| DİLLENDİRİLEMEYECEKLER
( [ne yazık ki] Dillendiriyorsun. VE/|| Yapıyorsun. )
( İNTAK: Konuşturma, söyletme. | Dillendirme. )
- Yapıcı KONUŞ!!!
- YAPMA!:
SUSACAKKEN KONUŞMAK ve/||/<> KONUŞACAKKEN SUSMAK
- YAPMACIK OLUP "SEVİLMEK" ile/değil/yerine/>< KENDİN OLUP BEĞENİLMEMEK
- YAPMAK ve SUSMAK
( Yaşamla tek buluşma noktamız, yapmak/eylem; kişiyle/insanla tek buluşma noktamız susmak/susabilmektir. )
- YAPMAK ile/ve/||/<>/< YAPILANDIRMAK
- YAPMAK ile/ve/yerine YAŞAMAK
( TO DO vs./and TO LIVE
TO LIVE instead of TO DO )
- YAPMAYABİLME:
"İKTİDÂRI" değil İHTİYÂRI
- YAPMAYACAĞIM ŞEY/İŞ YOK ile/değil/yerine YAPAMAYACAĞIM ŞEY/İŞ YOK
- ... YAPMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine ÇABA
- [ya] "PSİKOLOĞA GÖRÜNMEK" ile/değil/yerine/ya da/>< OLDUĞUMUZ GİBİ GÖRÜNMEK
- YAPTIĞINI "ÖVMEK" değil/ne yazık ki/> YAPTIĞINI YIKMAK
- YAPTIKLARIMIZ/I ve/||/<> SÖYLEDİKLERİMİZ/İ
( Söylememek. VE/||/<> Yapmak. )
- YAPTIKLARINI, "SEVMEYE ÇALIŞMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEVDİKLERİNİ YAPMAYA ÇALIŞMAK
- YAPTIRIM ile/değil/yerine TEŞVİK
- YARALANMAK / YARALANABİLİR/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YARARLANMAK / YARARLANILABİLİR/LİK
- YÂRÂN[Fars. < YÂR]/YÂREN ile YARAN ile YARAĞIN
( Dostlar. | Bir erek çevresinde toplanmış ya da aynı ereği güttükleri için biraraya gelmiş olanların tümü. İLE Yarma işlemini/eylemini gerçekleştiren kişi. )
- YARAR/"MANTIK" EVLİLİĞİ ile AŞK EVLİLİĞİ
- YARAR ve/||/<>/> SAYGI
- YARARLI >< ZARARLI ile/ve/<>/> İYİ >< KÖTÜ ile/ve/<>/> DOĞRU >< YANLIŞ ile/ve/<>/> GÜZEL >< ÇİRKİN ile/ve/<>/> SEVAP >< GÜNAH
( Akl-ı temyizî. İLE/VE/<>/> Akl-ı amelî. İLE/VE/<>/> Akıl. Akl-ı Nazarî. İLE/VE/<>/> İç duyular. İLE/VE/<> Vicdan. )
( ... İLE/VE/<>/> Düşünce ve eylemin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<>/> Kavram ve nesnenin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<>/> Biçim ve içeriğin uygunluğu/uyumluluğu. İLE/VE/<> ... )
( Spor. İLE/VE/<>/> Felsefe/Ahlâk. İLE/VE/<>/> Bilim. İLE/VE/<>/> Sanat. İLE/VE/<> Din. )
( İyi, yarar ve hazın sürekliliği olarak yorumlanır. )
( İyilik konusunda, kişiler, dört bölümdür:
1. Herkesten önce yapanlar: Bunlar, kerîmdir;
2. Taklit yoluyla yapanlar: Bunlar, hakîmdir;
3. Engelleyenler: Bunlar, eşkiyâdır;
4. Hoşlandıklarından dolayı yapanlar: Bunlar, kötü niyetlilerdir. )
( Kendiniz için neyin iyi olduğunu bilmezken, başkaları için neyin iyi olduğunu nasıl bilebilirsiniz? )
( When you do not know, what is good for yourself; how can you know, what is good for others? )
( ... VS./AND/<>/> Appropriateness/harmony of thought and action. WITH/AND/<>/> Appropriateness/harmony of concept and object. WITH/AND/<>/> Appropriateness/harmony of shape and content. WITH/AND/<> ... )
( ... VS./AND/<>/> Ethic. VS./AND/<>/> Rational. VS./AND/<>/> Aesthetics. VS./AND/<> Religious. )
( Sport. VS./AND/<>/> Philosophy. VS./AND/<>/> Science. VS./AND/<>/> Aesthetics. VS./AND/<> Religion. )
( BEŞ AMAÇ/MAKÂSID-I HAMSE[Ar.]: (KORUNANLAR/SAĞLANANLAR)
CAN ile/ve/<>/> KUŞAK/NESİL ile/ve/<>/> AKIL ile/ve/<>/> MAL ile/ve/<>/> DİN )
( NÂFİ'[< NEFY] >< ZARAR/MAZARRAT ile/ve/<>/> HAYR >< ŞER ile/ve/<>/> SIDK >< KİZB ile/ve/<>/> HÜSN >< KABÎH ile/ve/<> SEVAB-GÜNAH )
( BENEFICIAL >< HARMFUL vs./and/<>/> GOOD >< BAD vs./and/<>/> RIGHT >< WRONG/TRUE >< FALSE vs./and/<>/> BEAUTIFUL >< UGLY vs./and/<> MERIT [IN RELIGION] )
( ... ile/ve/<>/> TO AGATHON[iyilik] ile/ve/<>/> ... ile/ve/<>/> TO KALLOS[güzellik]/KALON/TOKALON ile/ve/<>/> ... )
( ... ile/ve/<>/> SHIVAM ile/ve/<>/> SATYAM ile/ve/<>/> SUNDARAM ile/ve/<> ... )
- YARARLI ile DOĞRU ile İYİ ile GÜZEL ile SEVAP
( Akıl. İLE Ahlâk. İLE Estetik. İLE Din. )
( Kavram ve nesnenin uygunluğu. İLE Düşünce ve eylemin uygunluğu. İLE Biçim ve içeriğin uygunluğu. İLE ... )
( Kendiniz için neyin iyi olduğunu bilmezken, başkaları için neyin iyi olduğunu nasıl bilebilirsiniz? )
( İyilik konusunda, kişiler, dört bölümdür:
1. Herkesten önce yapanlar: bunlar kerimdir.
2. Taklid yoluyla yapanlar: bunlar hakîmdir.
3. Engelleyenler: bunlar eşkiyadır.
4. Hoşlandıklarından dolayı yapanlar: bunlar kötü niyetlilerdir. )
( Rational. WITH Ethic. WITH Aesthetics. WITH Religious.
Appropriateness of concept and object. WITH Appropriateness of thought and action. WITH Appropriateness of shape and content. WITH ... )
( DEMIURGE: İYİ İDEASI (TANRI VE DÜNYANIN MİMARI) )
( RIGHT vs. GOOD vs. BEAUTIFUL vs. MERIT [IN RELIGION] )
( SATYAM ile SHIVAM ile SUNDARAM ile ... )
- YARARLILIK ile/ve/<>/< HESAPLANABİLİRLİK
- YARAR/LI/LIK ile/ve/||/<>/> ONUR/LU/LUK
- YARATICI İMGELEM ile/ve/<> KAVRAMSALLIK/GÖRÜNÜRLÜK
( MUHAYYİLE ile/ve/<> NAZARİYE )
- YARATICI İMGELEM ve/<> YENİ YAŞAMLAR/KOŞULLAR
- YARATICI/LIK ve BİLGE/LİK
( TO CREATE and WISDOM )
- YARATICILIK ile/ve CANLANDIRMAK ile/ve HAREKET KATMAK
( Kuralları önce bilmek, sonra [yeri geldiğinde ve gerektiğince] unutmak/unutabilmek gerek! )
- YARATICI/LIK ile/ve/||/<> ÇÖZÜMCÜ/LÜK
- YARATMA/YAPMA/ÜRETME ile/>< YAŞAMA
( Yaşayanlar, [pek] yaratamaz/yapamaz/üretemez; yaratanlar/yapanlar/üretenler, [pek] yaşayamaz. )
- YARATMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< BESLEMEK
- YARATMAK ile NEDEN/VESİLE OLMAK
- YARATMAK değil/yerine (OLANI) DEĞİŞTİRMEK
- YARAYI DEŞMEK ile/ve/||/<> SIKINTIYI PERÇİNLEMEK
- YARDIM EDİLMİŞ YOKSULLAR ile/değil/yerine ORTADAN KALDIRILMIŞ YOKSULLUK
( Kabul edilemeyecek olmasına karşın ne yazık ki, "istenilen", desteklenen, beklenilen, göz yumulan, gözardı edilen. İLE/DEĞİL/YERİNE İstediğimiz, her birimizin ayrı ayrı ve/ya da hep birlikte taşın altına elini koyarak gerçekleştirmesi gereken. )
- YARDIM... YÜKÜN, ...:
"YERE BIRAKILMASINDA"
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
"KALDIRILMASINDA"
( Kendi sorumluluğundan kaçmaya çalışanlara yardım edilmemesi gerektiği ve tembelliği/hazcılığı teşvik etmenin, büyük yanlış olduğu anımsatılmaktadır. )
- YARDIMCI DOÇENT değil/yerine/= BİLGER
- YARDIMCI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< FIRSAT VERMEK
( Tekrarlanması gereken yardım, yardım değildir. )
( Yapılmaya değer tek yardım, yardıma gereksinim duymaktan kurtuluşu sağlamaktır. )
( Bizi, insan yapacak olan, berraklık ve yardımseverliktir. )
( En önemli yardımcı, gerçeğin, içimizde bulunuşudur. )
( The main thing that helps is to have reality within. )
(
Bunu mu istiyorsunuz?
• Çocuğunuz...
– Varsın, bir çivi bile çakamasın... Ama dersleri iyi olsun.
– Varsın, omuzlarda cenaze taşıyanlara bön bön baksın... Ama matematiği düzgün olsun.
– Varsın, evin çalan telefonuna cevap veremesin... Ama notları yüksek olsun.
– Varsın, eve gelen misafirlerinizle üç kelime konuşamasın... Ama fen lisesine gitmiş olsun.
– Varsın, ağlayan bir çocuk görünce ona gülsün... Ama sınıfın birincisi olsun.
– Varsın, kendinin fazladan harçlığı olduğu halde; kantinden simit alamayan çocuklarla alay etsin... Ama öğretmenlerinin gözdesi olsun.
– Varsın, başını okşayıp hatırını soran bir yetişkine dönüp; “Ya siz nasılsınız?” diyemesin... Ama yabancı dili mükemmel olsun.
– Varsın, oyun arkadaşları olmasın... Ama sınavlarda “on” çeksin.
– Varsın;
– Taziye nedir, bilmesin,
– "Başın sağ olsun" ne demek, anlamasın,
– "Geçmiş olsun" kime denir, niçin denir, haberi olmasın,
– "Uğurlar olsun", ne anlama gelir farkında olmasın,
– Ama... Karneleri süper olsun.
– Evet… Varsın, tek dostu olmasın... Ama iyi gelir getiren bir mesleği olsun...
Üstün Dökmen )
( [not] TO HELP vs./and/but/||/<>/>< TO GIVE AN OPPORTUNITY
TO GIVE AN OPPORTUNITY instead of TO HELP )
- Yardım edebilmek için DİNLE!!!
- YARGI ile/ve/<> ÇÖZÜM
- YARGILAMAK ile/değil/yerine YAPMAYABİLECEĞİNİ/İHTİYÂRINI ANIMSATMAK
- KİŞİ:
"YARGILAYAN" ile/değil/yerine/>< KATILAN
- YARIM/AZ/EKSİK "ANLAŞILAN" ve/||/<> YARIM/AZ/EKSİK YAŞANILAN
( Ekinin düşmanıdır. VE/||/<> Yaşamın düşmanıdır. )
- YARININI İYİLEŞTİRMENİN YOLU/YÖNTEMİ ve/||/<>/</: BUGÜN, NEYİ YANLIŞ YAPTIĞINI BİLMEK
- YASA ve/<> KOŞUL/LAR
- YAŞADIĞIN GİBİ "DÜŞÜNMEK" ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNDÜĞÜN GİBİ YAŞAMAK
( )
- YAŞADIKLARIMIZI:
CİDDİYE ALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> Tİ'YE ALMAK
- YASAK ile/ve/değil/||/<>/< TEHLİKELİ
( "Yasak" sözcüğünün kullanımı, çoğunlukla bir şeyin engellenmiş olmasından dolayı değil bilgi ve deneyime dayalı olarak tehlike olasılığından dolayıdır. )
- YASAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAPTIRIMA TÂBİ
- YASAL EHLİYETTE:
<0 ile/ve/||/<>/> 0-15 ile/ve/||/<>/> 15-22 ile/ve/||/<>/> 22-70 ile/ve/||/<>/> 70>
( 9 AY ile/ve/||/<> SİNN-İ SEBÂVET ile/ve/||/<> SİNN-İ BÜLÛĞ ile/ve/||/<> SİNN-İ RÜŞT ile/ve/||/<> SİNN-İ ATEH(BUNAMA) )
- YASA/LAR ile/ve/değil KOŞUL/LAR
( Yasalar değil, ancak koşullar/ı değiştirilebilir. )
( Şeriat, şeriatın koşullarını belirler. )
( ŞERİAT ile/ve/değil ŞURÛT[< ŞERAİT, ŞART]: Şartlar. )
( [not] LAW/S vs./and/but CONDITION/S )
- YASALARA UYMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ADÂLET
- YAŞAM ALANI ile/ve/değil HAREKET ALANI
( Bazı düşünürlerin/sanatçıların, [turistlerin ya da turist gibi yaşayanların vb.] her hareket alanlarının, yaşam alanı olmadığı gibi. )
( [not] LIFE FIELD vs./and/but MOTION/ACTIVITY FIELD )
- YAŞAM BİÇİMİ ile/ve/<> PAYLAŞIM BİÇİMİ
- YAŞAM:
BİR NEFES ile KAFES ile HEVES
( Aldığımız kadar. İLE Kaldığımız kadar. İLE Daldığımız kadar. )
- YAŞAM BOYU:
DERS ile/değil/yerine/ya da/>< DOST
( Bir kişiye tamamen güvendiğinizde, kesin olarak deneyimleyeceğiniz, ikisinden biridir. )
- YAŞAM:
DALGINLIKLA değil/yerine/>< AYIK
- YAŞAM = FARKINDALIK || İNSAN = FARKINDALIK
- YAŞAM:
GÜN/HAFTA/AY/YIL[UZUN ARALIKLARDA]
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
TUVALET[EN KISA İKİ ZORUNLULUK ARASI/NDA]
( 24 saatin uyuma süresi olan 7-8 saatlik dışında 16 saat içinde yaptıklarımız/yapabileceklerimiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İki zorunlu boşaltım[işeme] arasındaki 2-3 saatlik sürede yaptıklarımız/yapabileceklerimiz.[Ne kadar bölünse/kesilse de ve buna engel olamayacağımız gibi] )
- YAŞAM HAKKI ile/ve/||/<> MAHREMİYET HAKKI
- YAŞAM HAKKI ile/ve/=/||/<>/< SAVUNMA HAKKI
- YAŞAM:
İNANÇ ve/<> DAYANÇ/SABIR
- YAŞAM:
MASAL ile/ve/||/<>/> ROMAN ile/ve/||/<>/> FIKRA
( Başlangıçta. İLE/VE/||/<>/> Yaşandıkça. İLE/VE/||/<>/> Anlattıkça. )
- YAŞAM MATEMATİĞİNDE:
| (+) . (-) = (-) VE/YA DA (+) / (-) = (-) |
ile/değil/yerine/><
(+) - (-) = (+)
( | Olumsuz "kişilerle" tartışmayın! Sonuç, olumsuz olur.
VE/YA DA
Olumsuz "kişiler" için kendinizi paralamayın! Sonuç, olumsuz olur. |
İLE/DEĞİL/YERİNE/><
Olumsuz "kişileri" yaşamınızdan çıkarın! Sonuç, olumlu olur. )
- YAŞAM:
"OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ" değil OLDUĞU GİBİ
- YAŞAM:
OYUN ve/||/<>/ya da KEÇİBOYNUZU ve/||/<>/ya da PAMUK - DEMİR
- YAŞAM:
SINANDIĞIMIZ YERDE ve/||/<> HESAP VERECEĞİMİZ YERDE
( Başlar. VE/||/<> Biter. )
- YAŞAM:
SOLUK ALDIĞIMIZ ANLAR ile/ve/değil SOLUĞUMUZU KESEN ANLAR
- YAŞAM:
"TASARRUF"
değil
ya İSRAF ya da/değil/yerine SARF
- YAŞAM/TASAVVUF:
ARINMA/SÂFİYET ve/||/<> ANLAMA/İRFÂNİYET ve/||/<> AŞK
( PURITY and WISDOM and LOVE )
- YAŞAM VE ÇOĞU ŞEY:
DOYUMLUK ile/ve/değil/yerine TADIMLIK
- YAŞAM:
"YANLIŞ(LAR)A KATLANMAK İÇİN" ile/değil/yerine/>< YANLIŞ(LAR)I DÜZELTMEK ÜZERE
- YAŞAM:
"YAŞIN İÇİNDE" değil YAŞANILANLARIN İÇİNDE
- YAŞAM/YAZIN/ŞİİR/MÜZİK/DANS:
KURT, ... ve/||/<> KUŞ, ... ve/||/<> AT, ...
( ...'un, sürüsüyle gittiği gibi. VE/||/<> ...'un, havada uçtuğu gibi. VE/||/<> ..'ın, ovada koştuğu gibi. )
- YAŞAM:
YÖNETİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KARŞILAŞILAN
- YAŞAM:
YORUM ve/||/<> KELÂM
( Değişir. VE/||/<> Değişmez. )
- YAŞAM:
| ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ
ve/||/<>/<
BİLGİ/HABER |
( Bilgi/haber vermek, rızânın;
rızâ, adâletin;
adâlet de yaşamın temeli(nde)dir/merkezi(nde)dir. )
( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )
( |
|
)
- YAŞAM ile/ve HAREKET
( LIFE vs./and MOVEMENT )
- YAŞAM ile/||/<> KISA BATTANİYE
( Yukarı çekersek, ayak açıkta kalır. Aşağı çekersek, omuz. Neşeli kişiler, çözüm üreterek[dizlerini karnına çekerek] rahat uyur. )
( "Çözüm." İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ara çözüm. )
( LIFE vs./||/<> SHORT BLANKET )
- YAŞAM ile/ve KOŞUL/LAR
( LIFE vs./and CONDITION/S )
- YAŞAM ile/ve PAYLAŞIM
( LIFE vs./and SHARING )
- YAŞAM ve/=/||/<>/>/< PAYLAŞIM
- YAŞAM ve/||/<>/>/< YAŞ
- YAŞAMA ANLAMI/AMACI/NEDENİ[IKIGAI]:
SEVDİĞİN ve/+/||/∩/<>/>/<
(DÜNYANIN/TOPLUMUN) GEREKSİNİM/İ ve/+/||/∩/<>/>/<
KARŞILIĞI/MALİYETİ, İYİ OLDUĞUN/YAPTIĞIN ŞEY DOLAYI ÖDENEN/ÖDENEBİLECEK ve/+/||/∩/<>/>/<
İYİ OLDUĞUN/YAPTIĞIN
( [2'liler]
[∩: Kesişim]
[1: SEVDİĞİN | 2: GEREKSİNİM | 3: KARŞILIĞI/MALİYETİ, İYİ OLDUĞUNDAN DOLAYI ÖDENEN | 4: İYİ OLDUĞUN/YAPTIĞIN]
1 ve/∩/+/||/<> 2 = GÖREV/HEDEF(MISSION)
2 ve/∩/+/||/<> 3 = MESLEK(VOCATION)
3 ve/∩/+/||/<> 4 = UZMANLIK(PROFESSION)
4 ve/∩/+/||/<> 1 = COŞKU/TUTKU(PASSION)
ve/+/||/∩/<>/>
[3'lüler]
1 ve/∩/+/||/<> 2 ve/∩/+/||/<> 3 = Coşku/heyecan ve gönül rahatlığı fakat "kesinliğin" bulunmaması
2 ve/∩/+/||/<> 3 ve/∩/+/||/<> 4 = Rahatlık fakat boşluk duyumu
3 ve/∩/+/||/<> 4 ve/∩/+/||/<> 1 = Tatmin fakat işe yaramazlık "düşüncesi/zannı"
4 ve/∩/+/||/<> 1 ve/∩/+/||/<> 2 = Neşe, dolgunluk/doluluk fakat "servetleştirilemeyen"
ve/+/||/∩/<>/>
1 ve/∩/+/||/<> 2 ve/∩/+/||/<> 3 ve/∩/+/||/<> 4 = YAŞAMA ANLAMI/AMACI/NEDENİ[IKIGAI] )
( [2's]
[∩: Intersection]
[1: WHAT YOU LOVE | 2: WHAT THE WORLD NEEDS | 3: WHAT YOU CAN BE PAID FOR | 4: WHAT YOU ARE GOOD AT]
1 &/∩/+/||/<> 2 = MISSION
2 &/∩/+/||/<> 3 = VOCATION
3 &/∩/+/||/<> 4 = PROFESSION)
4 &/∩/+/||/<> 1 = PASSION
&/+/||/∩/<>/>
[3's]
1 &/∩/+/||/<> 2 &/∩/+/||/<> 3 = Excitement and complacency, but sense of uncertainty
2 &/∩/+/||/<> 3 &/∩/+/||/<> 4 = Comfortable but thought/"feeling" of emptiness
3 &/∩/+/||/<> 4 &/∩/+/||/<> 1 = Satisfaction but thought/"feeling" of uselesness
4 &/∩/+/||/<> 1 &/∩/+/||/<> 2 = Delight and fullness but no "wealth"
&/+/||/∩/<>/>
1 &/∩/+/||/<> 2 &/∩/+/||/<> 3 &/∩/+/||/<> 4 = REASON TO LIVE/HAVING A PURPOSE IN LIFE[IKIGAI] )
( )
( REASON TO LIVE/HAVING A PURPOSE IN LIFE[IKIGAI]:
WHAT YOU LOVE and/∩/+/||/<> WHAT THE WORLD NEEDS and/∩/+/||/<> WHAT YOU CAN BE PAID FOR and/∩/+/||/<> WHAT YOU ARE GOOD AT )
- SARILMAK:
YAŞAMA ve/||/<> ÇALIŞMAYA
( Dört elle! VE/||/<> Bin elle! )
- YAŞAMAK ve/||/<>/>/< ÇÖZÜM ÜRETMEK
( Yaşamakla meşgul olmazsan, ölmekle meşgul olursun. VE/||/<>/>/< Çözümün bir parçası değilsen, sorunun bir parçasısındır. )
- YAŞAMAK ile/ve/||/<>/> NİTELİKLİ YAŞAMAK
( Duyu, "duygu" ve hayal ile. İLE/VE/||/<> Us/akıl ile. )
- YAŞAMAK ve/||/<> SEVMEK
( Direnmektir. VE/||/<> Güvenmektir. )
- YAŞAMAK ve/||/<>/>/< YAŞARKEN YAŞATMAK
( )
- YAŞAMAKTA/YAŞIYOR OLMAK ile/ve/değil ÖLMEKTE/ÖLÜYOR OLMAK
- YAŞAM(AY)I ÖĞRENMEK ile/ve/değil/=/||/<>/< SAÇMALAMAMAYI ÖĞRENMEK
- YAŞAMAYIP YAŞLANMAK ile/değil/yerine/>< YAŞAYIP YAŞLANMAK
- YAŞAM(DA):
"ÇOK (ŞEY/İ) BİLMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇOK (DURUMU) ANLAMAK
- YAŞAMDA:
[ya] "TOZU, DUMANI YUTMAK" ile/değil/yerine/ya da/>< TOZU DUMANA KATMAK
- YAŞAMDAN KAÇMAK değil/yerine/>< YAŞAMI KAÇIRMAMAK
- YAŞAM/DÜNYA/İNSANLIK:
CENNETTEN > KÖTÜLEŞMEYE ile/değil/yerine/></< KARANLIKTAN > AYDINLANMAYA
( 1800'lere kadarki genel kabul, inanış ve yaşayış. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< 1800'lerden sonra genel kabul, yaklaşım, anlayış, gelişim. )
- YAŞAMI:
GELDİĞİ GİBİ KARŞILAMAK ile/ve/değil OLDUĞU GİBİ KARŞILAMAK
- KAYBETME(ME)K:
YAŞAMI ile/değil/yerine YAŞAMIN ANLAMINI
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha üzücüdür. )
- YAŞAMI ÖĞRETEN:
YAŞIMIZ değil YAŞADIKLARIMIZ
- YAŞAM/İLİŞKİ:
"NE KADAR UZUN SÜRDÜĞÜ" ile/değil/yerine/||/<> NE KADAR NİTELİKLİ/DOLU OLDUĞU
- YAŞAM/IM ÇOK SIKICI değil (YETERİNCE) PARA(N) YOKTUR
- YAŞAMIMIZA GİRENLERİ BELİRLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAŞAMIMIZDAN ÇIKARILACAKLARI BELİRLEMEK
- YAŞAMIN:
ANLAŞILMASI ile/ve/||/<>/> YAŞANMASI
( Geriye doğru. İLE/VE/||/<>/> İleri doğru. )
- YAŞAMIN DEĞİŞTİRDİĞİ ile/ve/<>/değil/yerine YAŞAM(LAR)I/NI DEĞİŞTİREN
- YAŞAMIN ...:
"GENİŞLEMESİ" ile/ve/||/<> "DARALMASI"
( Kişinin cesareti oranındadır. )
- YAŞAMIN, GİDEREK KOLAYLAŞMASI değil BİZİM, GİDEREK GÜÇLENMEMİZ
- YAŞAMIN MATEMATİĞİNDE:
ÇARPMA ve/||/<> BÖLME ve/||/<> ÇIKARMA ve/||/<> TOPLAMA
( Gerçeklerle. VE/||/<> Ayrılıklara. VE/||/<> İnsanlık ölçeğinden. VE/||/<> Kendini ve/ya da kendinle. )
- YAŞAMIN, NEYİ, (NE KADAR VE NE ZAMAN):
(")GETİRİP(") ile/ve/ya da/hem de/ne yazık ki/||/<> (")GÖTÜRECEĞİ(")
- YAŞAMIN:
"UZUNLUĞU" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GENİŞLİĞİ
- YAŞAMIN YALINLIĞINDA:
BİLİM ile/ve/||/<> FELSEFE ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> DİN
( Sınırlar. İLE/VE/||/<> Yorumlar. İLE/VE/||/<> Betimler. İLE/VE/||/<> Kutsar. )
- YAŞAMIN:
"ZORLUĞU" ile/değil/yerine/||/<>/< SIRADANLIĞI
- YAŞAMIN "ZORLUKLARINI" KOLAYLAŞTIRMADA:
AŞK ve/||/<> (KOŞULSUZ) SAYGI VE SEVGİ ve/||/<> SANAT
- YAŞAMINA, GÜN EKLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< GÜNÜNE, YAŞAM EKLEMEK
- YAŞAMIN(IN):
İZLEYİCİSİ OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OYUNCUSU OLMAK
- YAŞAMLAR:
YARI MADDÎ ile/ve YARI MANEVÎ
( İçinde manevî bir boşluk bulunan ve dışa sürekli neşe vuran kişi değersiz, boş zevklere kanacaktır. Mutlaka, giderek kendiyle olan bağını koparacaktır. )
- YAŞANMIŞLIK/YAŞANMAMIŞLIK ile/ve ANLAMLILIK/ANLAMSIZLIK
- YAŞANTI ve İMGE ve/||/<>/> TASARIM ve SİMGE
- YAŞARKEN ve/||/<> ÖLÜRKEN
( Yaşamdan/yaşamaktan başka hiçbir şey yoktur/olmamalıdır. VE/||/<> Ölmekten başka hiçbir şey yoktur/olmamalıdır. )
- YAŞAYANLAR ile/fakat/ne yazık ki ÖLENLER
( Ölenlerin gözlerini kapatıyor. İLE/FAKAT/NE YAZIK Kİ Yaşayanların gözlerini açamıyor. )
- YAŞLANDIĞIMIZDAN DOLAYI OYUN OYNAMAKTAN VAZGEÇMEK
değil/ne yazık ki
VAZGEÇTİĞİMİZDEN DOLAYI OYUN OYNAMAMAK
- YAŞLANDIĞINDA/N DOLAYI OYNAMAYI/GÜLMEYİ BIRAKMAK DEĞİL ile/ve/değil/||/<> OYNAMAYI/GÜLMEYİ BIRAKTIĞINDA/N DOLAYI YAŞLANMAK
- YASLANMA! ile/ve AYAKTA DURMA!
( Uyursun. İLE/VE Yorulursun. )
- YAŞLANMA ve/<> DAĞA TIRMANMA
( [çıktıkça] Soluğunuz daralır, yorgunluğunuz artar. VE/FAKAT/<> Görüş/bakış açınız genişler. )
- YAŞLANMAK ve/değil/yerine/||/<> DAĞA TIRMANMAK
( Yaşlanmak, büyük bir dağa tırmanmak gibidir. Tırmandıkça bazı fiziksel gücünüz azalır ama bakışlarınız daha özgür, görüşünüz daha geniş ve dingin olur. )
- YAŞLANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLGUNLAŞMAK
- YAŞLILARDA GÖRMEMİZ GEREKEN:
GEÇMİŞ ile/ve/değil/yerine/<> GELECEK
- YAŞLI/LIK ile/yerine OLGUN/LUK
( Yaşlıları ziyaret etmek, yararlıdır! )
- YAŞLILIK ve/||/<> SAYRILIK ve/||/<> KITLIK ve/||/<> ÖLÜM
( "Mahşerin dört atlısı." )
- [ya] (")TÂBİ(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/></>/ya da ÂRİF
- YATAK ve SANDALYE/KOLTUK ve AYAKKABI
( Zamanımızın en uzun süre üzerinde geçtiği nesneler. )
( Olabildiğince nitelikli olanlarını tercih etmek ve kullanmakta yarar vardır! )
( ... ve ... ve PAPUÇ[< PÂ-PÛŞ: Ayak örten.][PÂ: Ayak.]
PÂY-GÂH[: Derece, rütbe.| Ayakkabılık.][Türkçe'de PEYKE şeklinde galat olarak kullanılmıştır.][PEYKE: Genellikle eski evlerde bulunan, duvara bitişik, alçak, tahta sedir, kerevet.][KEREVET(Rus.): Üzerine şilte serilerek oturmaya ya da yatmaya yarayan tahtadan seki, sedir.] )
- YATAN ASLAN" ile/değil/yerine/>< GEZEN TİLKİ
( Gezen tilki, yatan aslana yeğdir. )
- YATAY DUDAKLAR ile/ve DİKEY DUDAKLAR
( Oldukça sık sorun çıkarır. İLE Hiçbir sorun bırakmaz. )
( HORIZONTAL LIPS vs. VERTICAL LIPS )
- YAVAŞLA(T)MAK ile/ve/değil/||/<>/>/< AZAL(T)MAK
- YAVUZ SULTAN SELİM ve ZEMBİLLİ ALİ (HASANÎ) EFENDİ
- YAYAN (KALMAK) değil YAYA (KALMAK)
- YAZ GÜNÜ ile/ve/||/<>/> GEZ GÜNÜ
- YAZAR ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLGE
( Bir şeylerin üzerine yazar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> İnsana yazar. )
- YAZDIĞINI YAP!(MAK) ve/<> YAPTIĞINI YAZ!(MAK)
( Yapacağını yaz, yazdığını yap! )
( Yaşamak için ayağa kalkmıyorsan, yazmak için masaya oturma! )
( TO DO WHAT YOU WROTE and/<> TO WRITE WHAT YOU DO/DONE )
- YAZGI" ile/değil/yerine SALT, ÖZGÜR İSTENÇ/İRÂDE
- YAZI VE NOKTALAMA ÖZELLİKLERİ ile/ve/||/<>/< SÖZCÜK VE BAĞLAM ÖZELLİKLERİ
( Yazanın bilgi, bilinç ve sorumluluğunda. İLE/VE/||/<>/< Söyleyenin/konuşanın bilgi, bilinç ve sorumluluğunda. )
- YAZI ile/ve/|| YAŞAM ile/ve/|| KUL ile/ve/|| RAB
( Bâkî. İLE/VE/|| Fânî. İLE/VE/|| Âsi. İLE/VE/|| Âfi/bağışlayıcı. )
- YAZILANLARIN ANLAŞILMASI:
OKUNDUĞU KADAR ile/ve/değil/||/<>/> DOKUNDUĞU KADAR
- YAZILI OL(A)MAYAN KURALLAR ile/ve/değil KONUŞUL(A)MAYAN KURALLAR
( Gelenek-görenek, töre gibi sözel/şifâhî[Ar.] kurallar. İLE/VE/DEĞİL Bazı/birçok özel/ayrıntı konu ve kuralları. )
- YAZILI (OLAN/OLABİLİR/OLMALI) ile/ve/||/<> KAZILI (OLAN/OLABİLİR/OLMALI)
( Us'a/akıl'a. İLE/VE/||/<> Bulunç'a/vicdan'a. )
- YAZILIM UZMANI ile/ve/<> YAZILIM GELİŞTİRİCİ ile/ve/<> YAZILIM KORSANI
( )
( Çoğu yazılım uzmanı ve geliştiriciler bile yazılım korsanlarının göz önünde bulundurdukları kadar yaratıcı değildir. İLE/VE/<> Çoğu yazılım uzmanı ve yazılım korsanı, geliştiricilerin eğitim ve deneyimlerine sahip değildir. İLE/VE/<> Tüm yazılım korsanları, aynı zamanda yazılım "uzmanı ve geliştiricisidir". )
( Many programmers, and even developers, are not creative enough to be considered hackers. VS./AND/<> Many programmers, and even hackers, are not educated or experienced enough to be considered developers. VS./AND/<> All hackers and developers are programmers. )
( The Difference Between a Programmer, a Hacker, and a Developer )
( PROGRAMMER vs./and/<> DEVELOPER vs./and/<> HACKER )
- YAZIN/EDEBİYAT ile/ve/değil BELLEK
- YAZIN/EDEBİYAT (TARİHİ) ve/<>/|| MANEVİYAT (TARİHİ)
- YAZIN(EDEBİYAT) ve POLİTİKA |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
FELSEFE ve SU
( İnandırma "gücü". VE Kandırma "gücü".
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/<
Uyandırma gücü/olanağı. VE Kaldırma gücü/olanağı. )
- YAZMAK ile/ve/||/<>/>< YAŞAMAK
- YEDİ BİLİM:
ÜÇ İLİM ile/ve/<>/sonra DÖRT BİLİM DALI
( DİLBİLGİSİ(GRAMER) VE MANTIK(LOGIC) VE HİTÂBET(RETORİK) ile/ve/<>/sonra MATEMATİK VE GEOMETRİ VE ASTRONOMİ VE MÛSİKÎ )
( SEPTUM ARTES LIBERALES: YEDİ ÖZGÜR(SERBEST) BİLİM ["Art" sözcüğü sanat değil bilim anlamına kullanılırdı.] )
- 7 KEZ ve/||/<>/> 8 KEZ
( Düşersen. VE/||/<>/> Ayağa kalk. )
- 7 SAAT ile/ve/||/<>/>/< 17 SAAT
( Uyu. İLE/VE/||/<>/>/< Ayakta ve yaşamda ol. )
( Düş (gör). İLE/VE/||/<>/>/< Düşün. )
( Yat. İLE/VE/||/<>/>/< Ayakta ol. )
( Arın. İLE/VE/||/<>/>/< Yalın. )
- YEDİĞİMİZİ ile/ve/||/<> İÇTİĞİMİZİ
( İçelim! İLE/VE/||/<> Yiyelim!
[O kadar çok ve uzun süre çiğneyelim ki, lokmamız, katı değil sıvı duruma gelene gelsin ve yediğimiz şeyi yutma ve ancak içmiş olalım! İçtiklerimizi de, yavaş yavaş, çiğniyormuş gibi yutalım!] )
- YEDİĞİN/İÇTİĞİN ile/ve/değil EŞİK
- YEĞLEME ile/ve/||/<> ARDINDA OLMAK
- YEĞLEME ile/ve/||/<> KİMLİK
( Ergenin, kimliği mi var ki, yeğlediği olsun. )
- YEĞLEME/TERCİH ile/ve/değil ÖNCELİK
( [not] TO PREFER vs./and/but PRIORITY )
- YEĞLEME/TERCİH ile/ve/<>/>< TERK
- YEL/RÜZGÂR[< Fars. Zaman, vakit.] ile MELTEM(HAFİF RÜZGÂR)
( Yeller, her zaman yüksek basınçtan alçak basınca doğru eser. )
( Rüzgârlar, genellikle boğazlara, vadilere uygun eser. )
( Rüzgârlar, geldikleri yerin sıcaklığını gittiği yere taşır. )
( Toprağın üzerindeki rüzgâr, manzarayı temsil eder. )
( NİKAT-I CİHÂT[< NOKTA]["ka" uzun okunur]: Rüzgârların yönünü göstermek için bazı harita ve pusulaların üzerinde bulunan resim. )
( ANOMEMETRE: Rüzgârın hızını ölçen araç. )
( BÂD-NÜMÂ: Rüzgârın hangi taraftan estiğini gösteren araç. | Fırıldak. )
( MERVAHA[Ar. | çoğ. MERÂVÎH]: Ova, çöl. | Her tarafından rüzgâr esen yer.] )
( RÜZGÂR: Zaman, devir. | Dünya. | Yel.
BÂD: Olsun, ola, olaydı. İLE BÂD: Yel, rüzgâr. | Soluk, nefes. | Ah sesi, ah çekme. | [tas.] Allah'ın yardımı. | Övme, söz. | Büyüklük taslama, kibir. | Şarap.
* BÂD-İ BERÎN: Lâtif hava, sabah yeli.
* BÂD-İ CEM: Süleyman Peygamber'in hükmettiği yel.
* BÂD-İ CENÛBÎ: Güney yeli.
* BÂD-İ HAZÂN: Sonbahar yeli.
* BÂD-İ HEVÂ: Bedâva.
* BÂD-İ NEVÂ: Ses, nağme; nakarat.
* BÂD-İ NEV-RÛZ: Bahar yeli.
* BÂD-İ PÜRGÜ: Sürekli sesler çıkaran, ıslık çalan yel.
* BÂD-İ SABÂ: Doğudan esen hafif yel. | Adı manzum anonim bir edvarda geçen makam.
* BÂD-İ SEHER-HÎZ: Gündoğusundan esen hafif yel, tan yeli.
* BÂD-İ SEMÛM: Sam yeli.
* BÂD-İ SUBH: Sabah yeli.
* BÂD-İ ŞİMÂLÎ: Kuzey yeli. )
( BÂD ile ... )
( WIND vs. BREEZE )
- YEME-İÇME ve/||/<> SOLUK ve/||/<> YÜRÜME ve/||/<> HAREKET ve/||/<> UYKU ve/||/<> DÜŞÜNCE ve/||/<> CESÂRET ve/||/<> GÜNEŞLENME
( Hayvanlar gibi olsun... VE/||/<> Kaplumbağalar gibi olsun... VE/||/<> Güvercinler gibi olsun... VE/||/<> Maymunlar gibi olsun... VE/||/<> Köpekler gibi olsun... VE/||/<> Fil gibi olsun... VE/||/<> Dişi Aslan gibi olsun... VE/||/<> Ayı gibi olsun... )
- YEMEDİĞİN/İÇMEDİĞİN ile/ve/değil EŞİK
- YEMEĞİ PİŞİRMEK ve "DERVİŞİ PİŞİRMEK"
- [ne yazık ki]
YEMEĞİN "YANMASI":
ATEŞ İLE ile/ve/||/<> TUZ İLE ile/ve/||/<> ACI BİBER İLE
( Yemekler, sadece ve doğrudan ateş ile değil fazla kullanılan tuz ya da acı biber, baharat vb. ile de yenilmez duruma düştüğünde kullanılan deyim. )
- YEMEK:
40 YAŞINA KADAR ile/> 40 YAŞINDAN SONRA
( Kişi, yer. İLE/> Kişiyi yer. )
- YEMEK DÜZENİ ve ÇATAL-BIÇAK KULLANIMI!
( Yemek yenilebilmesi için hazırlanan, masanın üzerinde bulunan tüm araç ve gereçlere "Kuver" denir.
"Ala Carte Kuver, Tabldot Kuver, Fiks Menü Kuveri, Kahvaltı Kuveri, Çay Kuveri" olarak düzenlenir. )
( - Önce yenilecek yemeğin takımı, kuverin en dışına, en son yenilecek yemeğin takımı, en içe konulur.
- En dıştaki takımdan başlanılır, içe doğru devam edilir.
- Çatal ve bıçaklar, boyları itibariyle masanın kenarına, takımların saplarına göre hizalandırılır.[Büyüklüklerine göre sıralandırılmaz/hizalandırılmaz!]
- Bıçaklar, kesici tarafı tabağa bakacak biçimde, sağ tarafa konulur.
- Ekmek tabağı, sol tarafımızda bulunur ve bıçağı da üzerinde, kesici tarafı sola/dışa bakacak biçimde bulundurulur.
- Bardaklar, sağ tarafta ve bıçaklarımızın önünde bulundurulur.
- Tatlı takımında ise çatal, hemen tabağın üzerinde, sağ tarafa dönük[sapı solda!], bıçak(keskin tarafı içe/aşağıya dönük) ve kaşık ise çatalın üstüne, sol tarafa dönük(sapı sağda!) konulmalıdır. Sadece dondurma kaşığı[ucu düz kaşık], çatalın alt tarafına[tabağın hemen üstüne], sola bakacak biçimde[sapı sağda!] konulur. Tabağın önündeki tatlı takımı, tatlı gelene kadar kullanılmaz.[Yedi yaşın altındaki çocuklara verilebilir.]
- Çorba kaşığı, sağda ve en dışta bulunur.[Sol taraftaki kaşık, solumuzda oturan kişiye aittir!]
- Üzüm, kiraz gibi meyveler için takım bulunmaz.
- Hardal ve ketçap türevleri, önceden masaya konulmaz.
- Sürahi ve şişeler için altlık kullanılmalıdır.
- Ekmek Tabağı 15 cm., Salata ve Tatlı Tabağı 17 cm., Zeytinyağlı Tabağı 19 cm., Çukur Çorba Tabağı 19 cm., Ordövr Tabağı 21 cm., Ana Yemek Tabağı ise 24 cm.dir.
- Yemek peçetesi [35 cm. X 50 cm.]dir.
[Çeşitli biçimlerde katlanmış bez peçeteler, bir köşesi tabağın altına sıkıştırılarak kucağa doğru sarkıtılır. Gerektiğinde kullanılmalıdır! Kâğıt peçete aranılmamalıdır! Çok gereksinim duyulduğunda garsondan istenilebilir ya da yanımızda bulundurulmalıdır!]
- Çatal ve bıçak, kalem tutar gibi tutulmaz! Sapları hiçbir zaman baş parmak ve işaret parmağının arasında kalmamalıdır.
- Sapı avuç içinde kalacak biçimde, işaret parmağıyla desteklenecek biçimde tutulur.
- İkide bir, el değiştirilerek kullanılmaya çalışılmaz!
- Bazı yiyecekler[pizza gibi], gerektiğinde ve/ya da çevreye/çoğunluğa/ülkeye göre elle de yenilebilir.
- Salata için ana yemek çatal ve bıçağı kullanılır.
- Çatal-bıçağı doğru tutmak için bazı şeyler kesmeye alışmak için önceden, kendi başımıza çalışma yapmamız yararlı olacaktır!
- Bıçağın üzerine herhangi bir şey konulmaz, bıçakla bir şey alınmaz, bıçakla bir şey yenilmez! Hiçbir zaman, hiçbir biçimde, bıçak ağza götürülmez! Bıçak, sadece yardımcı bir araçtır! Bıçağın işlevi, ekmekle ya da başka bir şeyle karşılanmaya çalışılmaz![Bazen, "çatalın kenarıyla bölünebilir" düşüncesinde bile, [olabildiğince] çatal yerine bıçak kullanmak gerekir.]
- Çatalı sağ elde tutmak için [sağ elle yemek için], yemek önceden lokmalara ayrılmaz, parça parça duruma getirilmez!
- Tabaktan alınan parçaları, çatalın alacağı kadar küçük/az tutmak gerekir. Çatalın ucu saplanarak alınan parçaları, çatalın içbükey tarafının aşağıya bakacak biçimde[sapının avuç içinde kalacak biçimde] ağza götürülmesi gerekir.
- Yere düşen çatal ve/ya da bıçak, eğilip alınmaya çalışılmaz ya da herhangi bir telâfiye ya da çabaya girişilmez, utangaçlık duyulmaz, hata olarak yorumlanmamalı/algılanmamalıdır ve üstünde durmamak gerekir![Garsondan yenisi istenir ve sağ tarafımızdan verilmesi üzerine beklememiz gerekir.]
- Yemeğinizi bitirdiğinizde/doyduğunuzda çatal ve bıçak birleştirilerek, saat 4 ya da 5 yönünde, sapı dışta kalacak biçimde yan yana tabağın üzerine bırakılır(tamamen tabağın içine konulmaz![Garsonun tabakları üstüste koyması gerektiğinde ona yardımcı olmak açısından da.]). Eğer yemeğe devam ediliyorsa çatal ve bıçağın ucu, tabağa, sapları masaya dayanacak biçimde ya da çapraz olarak tabağın ve yemeğin üzerinde bırakılır.(Bu durumdayken tabağınızda yemek kalmasa bile garsonların tabağınızı alma girişiminde bulunmaması gerekir. [Gerekirse bunu garsona tekrar anımsatmamızda hiçbir sakınca yoktur.])
- Metaller üzerinde kesim yapılmaz!
- Servis tabağına/fayansına el değdirilmez!
- Tabaklar aşırı doldurulmamalıdır!
- Tek bir parça servis ediliyorsa tabağın tam ortasına gelecek biçimde konulur.
- Lokmalar, küçük tutulmalıdır. Çataldan düşürmemek ve dökmemek açısından da gereklidir. Ayrıca, dökmemek için tabağın üzerine fazla eğilmemek gerekir.
- Dirsekler ve kollar etrafımızdakileri rahatsız etmeyecek biçimde denetim altında tutulmalıdır. Tabağımız ve masanın üzerinde büyük açılar oluşturacak biçimde açılmamalıdır.
- "Etrafımızdakilerin bizi gözlemliyormuş düşüncesi ve duygusu"ndan uzak kalmak gerekir.
- Gerekirse bazı ayrıntıları öğrenmek üzere bilgisinden emin olduğunuz kişilerin eylem ve tutumları gizlice gözlenebilir. Gördüklerinizi taklit etmek yerine neyin, nasıl olacağı üzerine emin olmak gerekir.
- 7 - 8 yaşından itibaren çatal-bıçak kullanımının olanağı, fırsatı ve eğitimi verilmiş/alınmış olmalıdır! Bilgi ve kurallar yaşam boyunca her yerde, her koşulda tam olarak uygulanmalıdır!
- Afiyet olsun! :) )
( )
- YEMEK İÇİN YAŞAMAK ile/yerine/değil YAŞAMAK İÇİN YEMEK
( Hayvan. DEĞİL İnsan. )
( Olgun kişi, sözlerinde dikkatli, yiyip içtiklerindeyse ölçülüdür. )
( Gıdanın ahlâkı bizde kalır, posası dışarı çıkar. )
( Kötüler, yemek için yaşar; iyiler ise yaşamak için yer. )
( EŞHÂ[Ar. < ŞEHÎ]: En çok sevilen, sevilerek/istekle yenilen şey. )
( NEHEM[Ar.]: Yemeğe, şiddetli arzu duyma. )
( TELEBBÜK[Ar.]: Mide dolgunluğuna uğrama. | İMTİLÂ'[MELÂ] )
( TÛŞE | KUT-İ LÂ YEMÛT: Ölmeyecek kadar yenilecek şey, azık. )
( TÛŞE-İ RÂH: Yol yiyeceği/azığı. )
- YEMEK PİŞİRMEK ve/<> SEVGİ
( TABH: Pişirme, pişirilme. | İlâç kaynatma. )
( TABHİYYE: Pişirmek/pişirilmek üzere birine verilen ücret, pişirmelik. )
( TANZÎH: Gereği gibi pişirme/pişirilme. )
( Gönülsüz yapılan aş, ya karın ağrıtır, ya da baş. )