Değil (... değil ...) bağlaçlı FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(16/79)
- DATA OBJECT[İng.] değil/yerine/= VERİ NESNESİ
- DATA TAG[İng.] değil/yerine/= VERİ ETİKETLEME
- DATA WAREHOUSE[İng.] değil/yerine/= VERİ SAKLAĞI
- DATA[İng.] değil/yerine/= VERİ
- DATABEYZ[İng. < DATABASE] değil/yerine/= VERİTABANI
- DATÇA[< DADIA/DADYA] ile/ve/değil/||/<>/> BETÇE[< BEDIA/BEDYA]
- DATUM[İng.] değil/yerine/= VERİ
- DÂVÂ "GÜTMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> "DÂVÂ GÖRMEK"
- DAVÂ ile/ve/değil/yerine HİZMET
- DAVÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< MÂNÂ
( Bilmezler mânâsını, ederler dâvâsını. )
- DAVÂ değil/yerine/>< TERK-İ DAVÂ
- DAVAR ile/değil/yerine BU DA VAR
( … İLE/DEĞİL/YERİNE
)
- DAVET:
SÖZ İLE ile/ve/değil/||/<>/< HÂL İLE
- DAVET/İYE değil/yerine/= ÇAĞRI KÂĞIDI, OKUNTU
- DAVLUMBAZ/TAVLUMBAZ/DAVLUNBAZ[Ar. TABL + Fars. -BÂZ]/KÜLÂH[Fars. < KULAH: Şapka.] değil/yerine/= TÜMSEK/ÇIKINTI
( Mutfak duvarlarında ocak, fırın vb.nin dumanını toplayıp bacaya vermeye yarayan emici ile donatılmış, piramidimsi biçimde çıkıntı. | Ocağın üzerinde, eşya koymaya yarayan raf. | Üzeri oymalı, işlemeli, birkaç gözü olan bir çeşit dolap. | Yandan çarklı vapurların çarklarını örten yarım daire biçimindeki kapak. | Otomobillerin tekerleklerini örten yarım daire biçimindeki kapak. | Kaptan köşkü, gemilerdeki yönetim yeri. | Aralık, antre. | Gözenek. | Yüksek. )
- DAVNLOD[İng. < DOWNLOAD] değil/yerine/= İNDİRMEK
- DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/değil/yerine/||/>< DÜŞÜNMEK
- DAVRANIŞ ile/ve/değil EŞİK
- DAVRANIŞ:
"KİŞİYE GÖRE" değil/yerine/>< İNSAN GİBİ
- DAVRANIŞLARIMIZ:
"İYİ/KÖTÜ" ile/ve/değil/||/<> GÜÇLÜ/ZAYIF
- DAVUL ile/ve/değil/<> KHAMU-AT
( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Soyotlar, şamanlarının davullarına verdikleri addır. "Şaman atı" anlamına gelmektedir. )
- DAVUL" ile/değil/yerine "SİVRİSİNEK"
( Anlamayana. İLE/DEĞİL/YERİNE Anlayana. )
( Az. İLE/DEĞİL/YERİNE Saz. )
- DAYAK YEMEKTEN:
KORKMAK ile/ve/değil/<> KENDİNE YEDİREMEMEK
- DAYAKLAR ile/ve/değil/yerine PENANLAR
( [kafatası avcılığı] Yapmışlardır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Yapmamışlardır. )
( Iban, Kayan, Kenyan, Melanau ve Murat aşiretleri olarak ayrılmışlardır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Nereden geldikleri kesin olarak bilinmiyor. [Miri kentinin 100 km. güneyinde yer alan Nia Mağarası'nda yapılan arkeolojik kazılar, Penanlar'ın atalarının 50.000 yıl önce bu topraklara yerleştiğini ortaya çıkarmıştır.] )
- DAYALI ile/ve/değil/||/<>/< DAYANIKLI
- DAYANÇ/SABIR:
BOYUN EĞMEK değil/yerine ÇABA GÖSTERMEK
- DAYANIŞMA:
MEKANİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ORGANİK
- DAYANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BIRAKMAK
- DAYANMAK ile/ve/değil/||/<>/< ODAKLANMAK
- DAYATILAN ile/değil/yerine BENİMSETİLEN
- DAYATMA ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BASKI
- DAYATMA ile/ve/</değil "BİLDİĞİNİ OKUMA"
- DAYATMA değil/yerine/>< DAYANIŞMA
- DAYATMA değil/yerine ESİNLENME
( [not] TO INSIST but TO BE INSPIRED
TO BE INSPIRED instead of TO INSIST )
- DAYATMA ile/ve/değil/||/<>/< KURAMCILIK
- DAYATMA ile/değil/yerine ÖĞRETME[ANLATMA/GÖSTERME]
- DAYATMA ile/değil/||/</>< ÖZEN/BAKIM
- DAYATMA ile/ve/değil/yerine SINIRLAMA
- DAYATMA ile/ve/değil/||/<>/>/< YAPTIRIM
- DAYATMA ile/ve/değil/||/<>/>/< YAYGINLIK
- DAYATMA ile/ve/değil/||/<>/< YÖNLENDİRME
- DAYATMA ile/ve/</değil ZORUNDA BIRAKMA
- DAYATMA ile/değil/yerine ZORUNLULUK
- DAYATMA/CI "ÇÖZÜMLER" ile/değil/yerine/>< GERÇEK/SAĞLAM ÇÖZÜMLER
- DAYATMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜMSÜZ/ÇARESİZ OLMAK/KALMAK
- [ne yazık ki]
DAYATMAK ile/ve/değil/||/<>/< KANDIRMAK
- DAYILANMA/DAYILIK ile/ve/değil/||/<>/< SAYGISIZLIK
- DB/DATABASE[İng.] değil/yerine/= VERITABANI
- DBB/PHYSICIAN INFORMATION BANK[İng.] değil/yerine/= DOKTOR BİLGİ BANKASI
- DBSCAN/DENSITY-BASED SPATIAL CLUSTERING OF APPLICATIONS WİTH NOİSE[İng.] değil/yerine/= YOĞUNLUĞA DAYALI UZAMSAL KÜMELEME
- DBU/DBS DEEP BRAIN STIMULATION[İng.] değil/yerine/= DERİN BEYİN UYARIMI
- DDİ/NATUREL LANGUAGE PROCESS[İng.] değil/yerine/= DOĞAL DİL İŞLEME
- DDOS/DISTRIBUTED DENIAL OF SERVICE[İng.] değil/yerine/= DAĞITIK SERVİS HİZMET REDDİ
- de d. in di.[Lat. < DE DIE IN DIEM] değil/yerine/= GÜNDEN GÜNE
- DE FACTO[İng.] değil/yerine/= GERÇEKTE, UYGULAMADA
- DE NOVO değil/yerine/= YENİ | YENİDEN
- DE NOVO[İng.] değil/yerine/= YENİDEN
- DEAKTİVE ETMEK değil/yerine/= ETKİNSİZLEŞTİRMEK
- DEBDEBE[Fars.] değil/yerine/= GÜRÜLTÜ/PATIRTI/TANTANA
( Ululuk, haşmet, büyük bir gösteriş. | Gürültü, tantana. )
- DEBDEBELİ/HAŞMETLİ/İHTİŞAMLI/MUHTEŞEM/ŞAŞAALI/ŞATAFATLI/HACCAL/TANTANALI/LÜKS değil/yerine/= GÖRKLÜ/GÖRKEMLİ/GÖSTERİŞLİ/IŞIGÖRKLÜ/İRİGÖRKLÜ
- DEBİLİTE değil/yerine/= DÜŞKÜNLÜK | GERİ ZEKÂLILIK
- DEBRİDMAN değil/yerine/= ÖLÜ DOKU TEMİZLİĞİ, KAZIMA
- DECENTRALIZED[İng.] değil/yerine/= MERKEZİ OLMAYAN
- DECISION TREE[İng.] değil/yerine/= KARAR AĞACI
- DEDEKTİF/HAFİYE değil/yerine/= İZSÜREN
- DEDEKTÖR[İng.] değil/yerine/= EYBULUR/ARARBULUR
- DEDİKODU/GIYBET[Ar.] ile/değil/yerine ELEŞTİRİ/TENKİD[Ar.]
( )
- [ne yazık ki]
!DEDİKODU ile/değil/yerine/>< BİLGİ
( "Dilde". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Akılda. )
- DEDİKODU ile/değil/yerine HATA
( Çalışmayanın "yaptığı". İLE/DEĞİL/YERİNE Çalışanın yaptığı. )
- [ne yazık ki]
DEDİKODU ile/ve/değil/||/<>/>/< İFTİRA
- DEDİKODU ile/ve/değil/< TEVÂTÜR[Ar. < VİTR]
( Söylenti. [Olumsuz/istenmeyen.] İLE/VE/DEĞİL Bir haberin/bilgi(nin) yayılması. [Olumludur.] )
( [not] GOSSIP [-] vs./and/but RUMOUR [+] )
- DEDİMSE DE değil DEDİYSEM DE
- DEEP ECOLOGY değil/yerine/= DERİN ÇEVREBİLİM
- DEF değil/yerine/= SAVU
- DEFAATLE değil/yerine/= KEZLERCE
- DEFALARCA DEFALARCA değil DEFALARCA
( Fazla tekrarın, ne anlatım niteliği, ne mantığı, ne işlevi, ne de gerekliliği vardır! )
- DEFATEN[Ar. DEF-AT[çoğ.] + Fars. -EN] ile/değil DEFAATLE[Ar. DEFA-AT[çoğ.] + Tr. İLE]
( Ansızın, bir kerede, bir çırpıda. İLE/DEĞİL Yineleyerek/tekrarlayarak, defalarca. )
- DEFAULT[İng.] değil/yerine/= VARSAYILAN
- DEFEKASYON değil/yerine/= DIŞKILAMA
- DEFEKT/DEFECT[İng.] değil/yerine/= KUSUR
- DEFEKTİF/DEFECTIVE[İng.] değil/yerine/= KUSURLU
- DEFETMEK değil/yerine/= SAVMAK/SAVUŞTURMAK
- DEFEYANS[İng. < DEFEASANCE] değil/yerine/= BAYILMA, BAYGINLIK
- DEF-İ DEF değil/yerine/= SAVUYA SAVU
- DEFİBRİNASYON değil/yerine/= FİBRİNSİZLEŞ(TİR)ME
- DEFİLE["DEFİ:LE" değil!] değil/yerine/= GİYİM GÖSTERİMİ/GÖSTERİSİ
( Giyecekleri tanıtmak amacıyla mankenlerin yaptığı gösteri. )
- DEFİNE değil/yerine/= GÖMÜ
- DEFİSİT/DEFICIT[İng.] değil/yerine/= EKSİKLİK
- DEFLEKSİYON/DEFLECTION[İng.] değil/yerine/= SAPIŞ
- DEFLEKSİYON/DEFLECTION[İng.] değil/yerine/= SAPIŞ
- DEFORMASYON/DEFORMATION[İng.] değil/yerine/= BİÇİMSİZLEŞME
- DEFORMASYON değil/yerine BİÇİM BOZULMASI
- DEFORMİTE/DEFORMITY[İng.] değil/yerine/= BİÇİM BOZUKLUĞU
- DEFTERDAR değil/yerine/= İLSAYMAN
- DEFTER-İ KEBİR/LEDGER[İng.] değil/yerine/= BÜYÜK DEFTER
- DEĞER BAHA değil/yerine/= DEĞER EDER
- DEĞER DÜŞÜRÜCÜ/LÜK ile/değil DÜŞ/HAYAL KIRIKLIĞI
- DEĞER "YARGISI" ile/değil/yerine/>< DEĞER BİLGİSİ
- DEĞER ile/ve/değil TESPİT
- DEĞER ile/değil YÖN
( [not] VALUE vs./but DIRECTION )
- DEĞERİ OLMAYAN ile/ve/değil DEĞERİNİ ÖLÇME OLANAĞI BULUNMAYAN
- DEĞER/KİŞİ:
KAYBETTİĞİMİZDE ANLAŞILAN değil SAHİPKEN BİLİNMESİ GEREKEN
- DEĞERLENDİRME ile/ve/değil/||/<>/> TEKLİF
- DEĞERLERİ BELİRLEMEK değil/yerine/< DEĞERLERİN, BİZİM İÇİN DEĞERİ
- DEĞERLERİMİZİ, ÇÖP DURUMUNA DÜŞÜRMEK değil/yerine ÇÖPLERİMİZİ, DEĞER DURUMUNA ÇIKARMAK
- DEĞERLİ OLAN BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ SEVMEK ile/ve/<>/değil/yerine DEĞERİ SEVMEK
( [not] TO LOVE WHICH ARE VALUED vs./and/<>/but TO LOVE THE VALUE
TO LOVE THE VALUE instead of TO LOVE WHICH ARE VALUED )
- DEĞERLİ OLDUĞUNDAN ÖNEMLİ ile/değil/yerine ÖNEMLİ OLDUĞUNDAN DEĞERLİ
- DEĞERLİ/LİK / DEĞERSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/<> GEÇERLİ/LİK / GEÇERSİZ/LİK
- DEĞERSİZ/"KÜÇÜK" GÖRMEK ile/değil UZAK(LAŞMIŞ) OLMAK
( [not] TO SEE WORTHLESS/LITTLE vs./but TO (HAD) BEEN FARAWAY )
- DEĞERSİZLEŞTİRMEK ile/değil ÖNCELİK (BELİRLEMEK)
- DEĞERSİZLİK ile/değil/sadece REDDEDİLMEK
- DEĞİL ile/ve/değil/yerine YERİNE
- DEĞİLDİRLER değil DEĞİLLERDİR
- Çince değil TÜRKÇE KONUŞ!!! -değil
- DEĞİM/LİYÂKÂT ile/ve/değil LÜTÛF
( Bazı nasip olanlar/olabilecekler, liyâkat ile değil lütûfladır. )
- DEĞİŞEN ile/ve/değil DÖNÜŞEN
( Doğa. İLE/VE/DEĞİL Zekâ. )
- DEĞİŞİK "AÇILARDAN/YÖNLERDEN" değil ÇEŞİTLİ AÇILARDAN/YÖNLERDEN
- DEĞİŞİK/LİK ile/ve/değil/||/<> ÇEŞİTLİ/LİK
- DEĞİŞİM ARACI ile/ve/değil/||/<>/< DEĞER
- DEĞİŞİM:
ESMA'DA değil ESMA'NIN MÂNÂ'SINDA
- DEĞİŞİM ile/ve/değil/||/>< DEVİNİM
- DEĞİŞİM ile/ve/değil EŞİK
- DEĞİŞİM ile/ve/<>/yerine/değil HEMEN DEĞİŞİM
( Değişmek, acı çekmekten daha kolaydır. )
( Easier to change, than to suffer. )
( [not] ALTERATION vs./and/<>/but ALTERATION IMMEDIATELY
ALTERATION IMMEDIATELY instead of ALTERATION )
- DEĞİŞİM ile/ve/değil/||/<> [KÜTLE ve/||/<> AN ve/||/<> ENERJİ]'DEKİ DEĞİŞİMİN ORANI/DEĞİŞİMİ
( d/dt (--->mv )
- DEĞİŞİM ile/değil MAYALANMA
- DEĞİŞİMDE:
KATILAŞMIŞLIK değil/yerine AKILLANMIŞLIK
( Canı çok acıyarak. DEĞİL/YERİNE Yeterince/çok şey öğrenerek/bilerek. )
- DEĞİŞİMİN:
KURBANI OLMAK değil/yerine/>< USTASI OLMAK
( [not] TO BE VICTIM OF CHANGE vs./but BEING MASTER OF CHANGE
BEING MASTER OF CHANGE instead of TO BE VICTIM OF CHANGE )
- DEĞİŞİYOR ile/değil DEĞİŞEBİLİYOR
- HAZ:
DEĞİŞKEN ile/değil/yerine DEVİNGEN
( Gövdede ve gövdeye yönelik.[keyif] İLE/DEĞİL/YERİNE Zihinde ve zihne yönelik.[zevk] )
- DEĞİŞKEN ile/ve/değil/||/<>/< OLASILIK
( [not] VARIABLE vs./and/||/<>/and/but/< PROBABILITY
PROBABILITY instead of VARIABLE )
- DEĞİŞKEN ile/ve/değil/||/<>/< VERİ
( Her değişken, bir veridir fakat her veri bir değişken değildir. )
( [not] VARIABLE vs./and/||/<>/but/< DATA
DATA instead of VARIABLE )
- DEĞİŞME ile/ve/değil BİR BAŞKA OLMA
( Sizi, eskisi gibi kullanamadıklarında, değiştiğinizi "söylerler". )
( [not] ALTERATION vs./and/but BEING AN OTHER )
- DEĞİŞMEK ile/ve/değil/||/<>/< FARKINA VARMAK
- DEĞİŞMEYEN ile/ve/>/değil/yerine DÖNÜŞÜMDE, DEĞİŞMEYEN
- DEĞİŞMEYEN ile/ve/değil/||/<> ORTAK
- DEĞİŞMEZ/LİK ile/ve/değil/yerine BENZER/LİK
- DEĞİŞMEZ/LİK ile/değil TUTARLI/LIK
- DEĞİŞTİRMEK ile/değil/yerine DEĞİŞİM
( [not] TO CHANGE vs./but ALTERATION
ALTERATION instead of TO CHANGE )
- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİME KATKIDA BULUNMAK
( Değişimin sırrı, tüm enerjini, yeniyi inşâ etmek üzerine odaklamandır! Eskiyle savaşmak üzerine değil! )
( The secret of change is to focus all of your energy, not on fighting the old, but on building the new. )
- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine GÜNCELLEŞTİRMEK
- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine ZENGİNLEŞTİRMEK
- DEĞİŞ(TİR)MEYE ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine/< ANLAMAYA ÇALIŞMAK
- deglut.[Lat. < DEGLUTIATUR] değil/yerine/= YUT, YUTUNUZ
- DEĞME ile/değil GERİ TEPME
- DEĞNEK ile/değil ISTAKA/İSTAKA[İt. < Cerm.]
( ... İLE/DEĞİL Bilardo oyununda kullanılan değnek. | Basımevlerinde, kitap formalarını kırmak, katlamak için kullanılan, tahtadan yapılmış küçük araç. )
- DEGRADASYON/DEGRADATION[İng.] değil/yerine/= BOZUNMA | YIKILIM
- DEGRADASYON değil/yerine/= BOZUNMA, YIKIM
- DEHÂ:
%1 ile/ve/değil/||/<>/< %99
( "İlham." İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Ter/çalışmak. )
- DEHÂ ile/ve/değil/||/<> ODAKLANMA GÜCÜ
- DEHÂ ile/ve/değil TUTKU
( [not] GENIUS vs./and/but PASSION )
- DEHİDRATASYON/DEHYDRATION[İng.] değil/yerine/= SU-YÜKÜN YİTIMİ/SU KAYBI
- DEHİSANS/DEHISCENCE[İng.] değil/yerine/= DOKU AYRILIM | AYRILMA
- DEHLİZ[Fars.]/KORİDOR[Fr. < CORRIDOR] değil/yerine/= GEÇENEK
- DEHŞET değil/yerine/= YILGI
- DEİZM:
(")İNANÇ(") ile/ve/değil/||/<>/< "TAVIR"
- DÉJÀ ENTENDU[İng.] değil/yerine/= SANKİ İŞİTTIM SANISI
- DÉJÀ PENSÉ[İng.] değil/yerine/= SANKİ DÜŞÜNDÜM SANISI
- DÉJÀ VU[Fr./İng.] değil/yerine/= SANKİ GÖRDÜM SANISI
- DEJENERASYON/DEGENERATION[İng.] değil/yerine/= YOZLAŞMA | BOZUNMA
- DEJENERATİF/DEGENERATIVE[İng.] değil/yerine/= BOZUNDURAN
- DEJENERE değil/yerine/= YOZ
( Doğada olduğu gibi kalarak işlenmemiş olan. | Kaba, adi, bayağı. | Yozlaşmış. | Kısır. )
- DEKADANS[Fr., İng. < DECADENCE] değil/yerine/= ÇÖKÜŞ, GERİLEME
- DEKALSİFİKASYON değil/yerine/= KİREÇSİZLEŞME
- DEKAN değil/yerine/= YETİLBEY
( Mâlî Papaz. DEĞİL/YERİNE ... )
- DEKAT/DECADE[İng.] değil/yerine/= ON YIL
- DEKLARASYON değil/yerine/= BİLDİRİM
- DEKLARE (ETMEK) değil/yerine/= BİLDİRMEK
- DEKODER[İng. < DECODER] değil/yerine/= ÇÖZÜCÜ
- DEKOLMAN/DETACHMENT[İng.] değil/yerine/= DOKU AYRILMASI
- DEKOLMAN değil/yerine/= AYRILMA
- DEKOMPANSE/DECOMPENSATED[İng.] değil/yerine/= DENGELENEMEMIŞ | DAĞILMIŞ
- DEKOMPANZASYON/DECOMPENSATION[İng.] değil/yerine/= DENGELENEMEME | DAĞILMA
- DEKOMPRESYON/DECOMPRESSION SICKNESS[İng.] değil/yerine/= BASI GİDERME | BASINÇ GİDERME | VURGUN
- DEKOR[İng.] değil/yerine/= KURULGU
- DEKOVİL[Fr. < DECAUVILLE] değil/yerine/= KÜÇÜK DEMİRYOLU
( Ray aralığı 60 santimetre ya da daha az olan, araçları buhar ya da insan gücüyle yürütülen küçük demiryolu. )
- DEKREŞENDO/DECRESCENDO[İng.] değil/yerine/= GİDEREK AZALAN
- DEKREŞENDO değil/yerine/= GİDEREK AZALAN
- DEKSTER/DEXTER[İng.] değil/yerine/= SAĞ
- DEKSTROKARDİ değil/yerine/= SAĞDA YÜREK
- DELESYON değil/yerine/= SİLİNME | YİTİM
- DELHİZ değil DEHLİZ[Fars.]
( ... DEĞİL Üstü kapalı, dar ve uzun geçit, koridor. )
- DELİ OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< ZIRVA BULABİLMEK
( "Deliyim" demek bir şey değil. Önemli olan, zırva bulabilmek. )
- DELİ ile/değil/yerine/<>/>< AKILLI
( Sadece, aklı başında olanlar, deli olduklarını kabul ederler. )
( Dışından, kendi kendine konuşunca. İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< İçinden, kendi kendine konuşunca. )
- DELİ ile/değil/yerine "AKLI DALGALI"
- DELİ ile/ve/değil ÂŞIK
- DELİ ile/değil DENÎ
- DELİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOLU
- DELİ ile/değil DONANIMLI
( Sadece aklı başında olanlar, deli olduklarını kabul ederler. )
- DELİ[< TELÜ < TİLVE] ile/değil MECZUB
( "Deliyim!" demek, bir şey değil. Önemli olan, zırva bulabilmekte! )
( Delileri, zihinlerini yorarak sınarlardı. Zihin yorulunca kendini bırakır, delilik hali varsa böylece meydana çıkardı. )
( Delilerin sınavı, posteki saymaktı. )
( Akl-ı maaş'tan kayan. İLE Akl-ı maad'dan kayan. )
( Maddî ve siyasi iradedeki boşluk artırır. İLE Manevî alandaki boşluk artırır. )
- DELİCE ile/ve/değil/||/<>/< ÇOCUKÇA
- DELİCİ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< VERİCİ/LİK
- DELİK/YIRTIK ile/değil İLİK
- DELİK ile/değil/yerine AÇIKLIK
- DELİK ile/değil BARBAKAN
( ... İLE/DEĞİL Kale duvarlarında, düşmana ok atmak üzere açılmış delik. )
- DELİK ile/ve/değil/< GEDİK/RAHNE[Fars.]
- DELİL/REHBER değil/yerine/= KILAVUZ
- DELİL değil/yerine/= TUTAMAK
- DELİ/LER ile/değil/yerine/>< DELİL/LER
- DELİ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLGİLİ/LİK
( Bilgisizler/cahiller ve düşün[e]meyenler için anlayamadıkları her şey [ve herkes] "deli/lik"tir. )
- DELİ/LİK ile/ve/değil/||/></ne yazık ki BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK
( Akıl, kişiyi terk etmişse. İLE/VE/DEĞİL/||/>
- DELİLİK ile/değil/yerine GÜVENİLİR "DELİLİK"
- DELİLİK ile/ve/değil İNANÇ/İMAN
- DELİRTME değil/yerine/>< BELİRTME
( Zihnin başedemediği tek şey belirsizliktir. Eğer yakınlarımızı "delirtmek" istemiyorsak, ancak zihnimizden/düşünce(ler)mizden/niyetimizden/yaklaşımımızdan ve/ya da durumumuzdan çevremizi haberdar ederek buna engel olabiliriz. Konuşmayarak, "susmayı"/"az konuşmayı" bir "beceri/fark" görerek iletişim ve paylaşım içinde olamaz, ortak alanda, birlikte hareket edemeyiz. )
- DELİSİ OLMAK/OLAN ile/değil/yerine DÜŞKÜN
- HEZEYAN[Ar.]/DELÜZYON/DELUSION[İng.] değil/yerine/= SANRI
- DEMARKASYON değil/yerine/= AYRIM ÇİZGİSİ
- DEMEDİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENİLMEDİ
( Karl Marx, "Din, halk için afyondur" demedi!
Adam Smith, "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" demedi!
Thomas Hobbes, "Birey, bireyin kurdudur" demedi!
Niccolò Machiavelli, "Her şey mübahtır" demedi!
İbn Haldun, "Coğrafya, kaderdir" demedi!!!
)
- DEMEDİKLERİMİZİ DEMESİNLER ile/değil/yerine/||/<>/< "İSTEDİKLERİNİ DESİNLER"
- DEMEK İSTİYOR/UM Kİ, ... ile/değil/yerine DİYOR/UM Kİ, ...
- DEMEK Kİ ... ile/değil/yerine BELKİ DE ...
- DEMEYE GETİRMEK ile/değil/yerine/||/<>/< DEMEYE ÇALIŞMAK
- DEMİR ile/ve/değil/||/<>/< EMİR
( "Emir, demiri keser." )
- DEMİR ile/değil HEME DEMİR
- ... değil DEMİRYOLU
- DEMOGRAFİ değil/yerine/= ÇOĞABİLİM
- DEMOGRAFİ/K / DEMOGRAPHY/DEMOGRAPHIC[İng.] değil/yerine/= ÇOĞA BİLİMİ
- DEMOGRAFİK değil/yerine/= ÇOĞABİLİMSEL/ÇOĞASAL
- DEMOKRASİ:
DİSİPLİN REJİMİ ile/değil DİSİPLİNLİ REJİM
- DEMOKRASİ değil/yerine/= ELERKİ
- DEMOKRASİ ile/ve/değil/||/<>/> PİYASA DEMOKRASİSİ
- DEMOKRASİ ile/ve/değil !SIRA
- DEMONSTRASYON/DEMONSTRATION[İng.] değil/yerine/= TANITIM GÖSTERİSİ
- DEMORALİZASYON değil/yerine/= ÖZCÜL GÜÇ YİTİMİ
- DEMORALİZE OLMAK/ETMEK değil/yerine/= ÖZCÜL GÜCÜNÜ YİTİRMEK/BOZMAK
- DENEME SÜRESİ ile/ve/değil DENEME SÜRECİ
- DENEME-YANILMA değil/yerine YAŞANMIŞLIKLARDAN DERS ALMAK
- DENEME ile/değil DENEYİM
- DENEME ile/ve/değil SAĞLAMA
( [not] TO TEST vs./and/but TO CHECK )
- DENEMEK > TAKLİT ETMEK değil/yerine/></> DÜŞÜNMEK
( En acı olan. > En kolay olan. DEĞİL/YERİNE/<>/> En akıllıca olan. )
- DENERVASYON değil/yerine/= SİNİRSİZLEŞME
- DENETLEME:
ÜRETİM ÜZERİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< TÜKETİM ÜZERİNDEN
- DENEY BİLİMLERİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİM
- DENEY ile/ve/değil DENEME
( [not] EXPERIMENT vs./and/||/<>/but/< TRIAL
TRIAL instead of EXPERIMENT )
- DENEY ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GİRİŞİM
( vs./and/||/<>/but/< INTERFERENCE
INTERFERENCE instead of EXPERIMENT )
- DENEYEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖZLEMLEYEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİNLEYEN
( "Aptal/ahmak". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Yarı akıllı". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Akıllı. )
( DİNLEYEN, DİNLENİR [DİNLEYENİ, DİNLERLER]
DİNLEYEN, DİNLENİR [DİNLEYEN, RAHAT EDER]
DİNLEYEN, DİNLENİR [DİNLEYEN, DİN SAHİBİ OLUR] )
- DENEYİM:
YAŞLANARAK değil YAŞAYARAK
- DENEYİM ile/ve/değil/||/<>/< DENEYEYİM
- DENEYİM ile/değil KUŞKUCULUK
( Bazı kisiler, yavaş yavaş, inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve tamamen kuşkucu olmayı öğrenir. Bu süreç gerçekleştiğinde de artık çok geçtir. Ne yazık ki, (bazı) "zihinlerin", "deneyim" dediği şey budur. Aklıyla bağlantısını kaybetmiş bir kişi, "deneyimli" olarak tanımlar kendini. )
- DENEYİM ile/değil/yerine/> ÜMİT
( Ümit, her zaman, deneyimi yener. )
- DENEYİM ile/ve/değil/||/<>/< YÖNTEM
( Bireysel. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Bilimsel. )
- DENEYİMLENİLEBİLECEK OLANIN "İSTENİLMESİ/BEKLENİLMESİ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENEYİMLEMEKTE OLUNAN
- DENEYLENEBİLİR BİLGİ ile/ve/değil/<> DENEYİMLENEBİLİR BİLGİ
- DENEYSEL ile/ve/değil DENEYİMSEL
- DENEYSEL ile/ve/<>/değil/yerine RASTLANTISAL
- DENGESİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DALGALI
- DENGESİZ ile/değil DENGİ(/N/M) DEĞİL
- DENGİNİ ARAMAK/ARAYAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ ARAMAK/ARAYAN
( "Küçük zihinliler". DEĞİL/YERİNE İleri zihinliler. )
- DENİZ ASLANI ile/değil TAKLİTÇİ AHTAPOT
- DENİZ BÖRÜLCESİ PİŞİRMEK/KAYNATMAK:
SOĞUK SUDA değil KAYNAR SUDA
( Fokurdayan kaynar suda, ateşi ve haşlama süresini iyi ayarlamak, yumuşamasını sürekli takip etmek gerekir. Saplarından da titizlikle sıyırmayı gerektirir. Üzerine de (sızma) zeytinyağı ve limon sıkarak yemeye hazırdır. [Bitkinin kendi tuzlu olduğundan dolayı da, tuz atmamak gerekir.] )
- DENİZ KIZI ile/değil MANATİ
( ... İLE/DEĞİL Deniz kızı söylencesine ilham veren balık. [Surinam'da görülebilir.] )
(1996'dan beri)