- ŞA'B[çoğ. ŞUÛB] ile ŞÂB/ŞÂBB[< ŞEBÂB | çoğ. ŞÜBBÂN] ile ŞÂB[Fars.]
( Cemaat, taife, kabile. | Kızıldeniz'den çıkarılan dallı budaklı taşlar. | Bölünmüş, parçalanmış şey. | Kafatasındaki çatlaklık. İLE Genç, delikanlı; yiğit. İLE Şap. )
- ŞÂDÎ[< ŞEDÂ] ile ŞÂDÎ[Fars.]
( Mahkeme hademesi, mübaşir. | Zamanında, sultan sarayına odun götüren yeniçeri, odun ambarı memuru. | Nağme ile şiir okuyan. | İlimden, edebiyattan payı olan. | Torba oğlanı, Acemi Ocağı neferi. İLE Memnuniyet, sevinçlilik, gönül ferahlığı. )
- ŞÂFİ'[< ŞEFÂAT] ile ŞÂFÎ[< ŞİFÂ] ile ŞÂFİÎ ile ŞÂFİÎ
( Şefaat eden, hatalı kişinin affı için araya girip yalvaran. İLE Hastayı iyi eden, şifa veren. | Yeter görünen, kifâyet eden. İLE İmam-ı Şâfiî mezhebinden olan kişi. İLE Dört mezhepten birinin imamı olan kişi. [İdris][Hicrî: 150 - 204] )
- ŞÂHİD[< ŞEHÂDET | çoğ. ŞEVÂHİD] ile ŞÂHİD[Fars.]
( Tanık. | Senet yerine geçecek şekilde büyük bir eserden ya da kimseden alınan örnek. İLE Sevgili. | Güzel. )
- ŞAÎR ile ŞÂİR[< Şİ'R | çoğ. ŞÂİRÂN, ŞUARÂ]
( Arpa. İLE Şair, ozan. )
- ŞÂÎRE[çoğ. ŞÂİRÂT, ŞEVÂİR] ile ŞAÎRE
( Bayan şair. İLE Arpa danesi, tek bir arpa. | Arpacık.[çoğ. ŞAÂYİR][Fr. ORGELET] )
- ŞÂKÎ[< ŞİKÂYET] ile ŞAKÎ[< ŞEKÂVET]
( Şikâyetçi, şikâyet eden. İLE Bahtsız, kötü hareketli, haylaz, habîs. | Yol kesen, haydut. )
- ŞAKK[çoğ. ŞÜKUK] ile ŞÂKK[< MEŞAKKAT]
( Yarma, yarılma, çatlama, yırtma, paralama, kırma. | Yarık, çatlak. İLE Eziyetli, zahmetli. )
- ŞÂM[< ŞÂME] ile ŞÂM[Fars.]
( [gövdede] Benler. İLE Akşam. )
- ŞÂME[çoğ. ŞÂM, ŞÂMÂT] ile ŞÂME[Fars.]
( [gövdede] Ben. İLE Akşam. )
- ŞÂT ile ŞAT/ŞATT[çoğ. ŞUTÛT] ile ŞATH ile ŞAT[Fr.]
( Koyun. İLE Büyük nehir. İLE Ciddi bir hissi ya da düşünceyi mizahî bir edayla anlatan şiir. İLE Sığ sularda, ağır yükleri taşımak için kullanılan, altı düz, bir çeşit tekne. )
- ŞÂTIR[< ŞETÂRET | çoğ. ŞUTTÂR] ile ŞÂTR[Fars.]
( Neşeli, keyifli, şen. | Büyük bir kişinin atı yanında gitmekle görevli ağa. İLE Yarı, yarım. | Bölüm, parça, kısım. | Mısra. )
- ŞEBB ile ŞEB[Fars.]
( Şap. İLE Gece. )
- ŞEB'ÂN[< ŞİB | çoğ. ŞİBÂ'] ile ŞEBÂN[Fars.]
( Tok, doymuş. [Fars. SÎR] İLE Geceler. )
- ŞECERE[çoğ. ŞECERÂT] ile ŞECÎR
( Küçük ağaç, tek bir ağaç. İLE Kısa, küçük ağaç. )
- ŞEGAF["ga" uzun okunur] ile ŞEGAF
( Kalp zarı. İLE Delicesine sevme. )
- ŞEHR[çoğ. EŞHÜR, ŞÜHÛR] ile ŞEHÎR[< ŞÖHRET] ile ŞEHİR/ŞEHR[Fars.]
( Yeni ay, hilâl. | Otuz günlük zaman. İLE Ünlü, namlı, şöhret. İLE Kent, il, büyük belde. )
- ŞEHRÎ/ŞEHRİYYE ile ŞEHRÎ[Fars.]
( Aylık, ayla ilgili. İLE Şehirli. | İstanbul'lu, İstanbul'da doğup büyüme. | İnce, kibar. )
- ŞEMM/ŞEM ile ŞEM'[< ŞÜMÛ']
( Koklama, koklanma, koku alma. İLE Balmumu. | Mum. )
- ŞE'N ile ŞENN/ŞEN[çoğ. EŞNÂN] ile ŞEN[Fars.]
( İş. | Yeni iş, yeni çıkan hal, olay. İLE Şaraba su karıştırma. İLE Naz ve edâ. | Göze ve gönüle hoş görünen hal. | Ferahlı, sevinçli. | Kendir. | Bayındır. )
- ŞE'NÎ ile ŞENÎ'[< ŞENÂAT]
( Gerçek. İLE Kötü, fena, ayıp, utanılacak. )
- ŞER/ŞERR ile ŞER ile ŞERR[çoğ. ŞÜRÛR] ile ŞERR[< EŞRÂR]
( Gerçek. İLE Kötü, fena, ayıp, utanılacak. İLE Kötülük, kötü iş. | Kavga, gürültü. [>< HAYR] İLE Kötülük eden, kötü kişi. | Daha/pek/en kötü. )
- ŞERAT[çoğ. EŞRÂT] ile ŞERÂİT[< ŞART/ŞARÎTA] ile ŞERÎAT[< ŞER | çoğ. ŞERÂİ]
( Nişan, iz, alâmet. | Bir şeyin bayağısı, en aşağısı. İLE Şartlar. İLE Doğru yol. | Allah'ın emri. | Âyet, hadîs ve icmâ-i ümmet esaslarına dayanan din kaideleri. )
- ŞERÎR[çoğ. ŞERÂİR] ile ŞERÎR[< ŞER | çoğ. EŞİRRÂ, EŞRÂR]
( Kıvılcım. İLE Kötü, kötülük işleyen, fesatçı. )
- ŞEVÂÎL[< ŞÂİLE] ile ŞEVÂÎR[< ŞÂİRE]
( Ateş alevleri. İLE Bayan şairler. )
- ŞEVK[çoğ. EŞVÂK] ile ŞEVK[çoğ. EŞVÂK]
( Diken. İLE Yoğun arzu, keyif, neşe, sevinç. Işık.[Türkçe'de] )
- ŞEVKÎ ile ŞEVKÎ
( Dikenle ilgili. İLE Şevkle, neşe ile ilgili. )
- ŞEYHÎ ile ŞEYHÎ ile ŞEYHÎ
( Divanından başka "Hüsrev ve Şîrîn", "Harnâme" adında ve mesnevi tarzında iki eseri vardır. Divanı, TDK tarafından 1942'de bastırılmıştır.[Sinan][ö. 1422 - Kütahya] İLE En çok tanıtan eseri Nev'îzâde Atâî'nin "Şakayik-i Nu'mâniyye Zeyli"ne zeyil olarak yazdığı "Vekayi-ül-fuzalâ" adındaki tezkiresidir.[Hicrî 1044-1143 yılları arasında yetişmiş âlim, şâir ve devlet adamlarının hal tercümelerini yazmaktadır.][1667 - 1732] İLE İlmî, tarih bilgisi ve şairliği ile tanınmıştır.[Abdülhamîd][ö. 1639] )
- ŞİKÂF[Fars.] ile -ŞİKÂF[Fars.]
( Yarık, yırtık, çatlak. | Boya ile yaldızın birlikte kullanılması suretiyle yapılan süslemeler. İLE "yırtan, yaran" anlamına gelerek birleşik sözcükler yapar.[MÛ-ŞİKÂF: Kıl yaran, kılı kırk yaran.] )
- ŞİKÂL ile ŞİKÂR[Fars.]
( Devenin ayağının bağlandığı ip, bukağı, köstek; el ve ayak zinciri. | Devenin palanını bağlayan ip. | Üç ayağı beyaz[sekili] olan at. İLE ... | ... | ... | Ganimet, düşmandan ele geçirilen mal. | Ender bulunan şey. )
- ŞİKEN[Fars.] ile ŞİKEN[Fars.]
( Büklüm, kıvrım. İLE "kıran, kırıcı" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[DİL-ŞİKEN: Gönül kıran/kırıcı.] )
- ŞİMÂLEN ile ŞİMÂLÎ[Fars.]
( Soldan, sol taraftan olarak, şimal, kuzey tarafından. İLE Şimâle ait, şimal ile, kuzeyle ilgili. )
- Şİ'R[çoğ. EŞ'ÂR] ile ŞÎR[Fars.]
( Anlama. | Şiir, edebî değeri olan nazımlı ve uyaklı söz. İLE Arslan. | Süt. | Yiğit, yürekli. )
- ŞİRÂ' ile ŞİRÂ'/Şİ'RÂ' ile Şİ'RÂ'
( Satın alma/alınma. İLE Yelken, gemi yelkeni. İLE İki yıldızın adı. )
- ŞÎRÎN[Fars.] ile Şîrîn[Fars.]
( Tatlı. | Sevimli, cana yakın. | Türk müziğinde büyük bir usul. İLE Ferhâd[Husrev] ile Şîrîn öyküsünün kahramanı. )
- ŞİTÂÎ ile ŞİTEVÎ
( Kışa ait, kışla ilgili. İLE Kışa ait, kışla ilgili. | Kış sebzesi. )
- ŞÛ/ŞÛY[Fars.] ile -ŞÛ/-ŞÛY[Fars.]
( Yıkama. İLE "yıkayan, temizleyen" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[CÂME-ŞÛY: Çamaşır yıkayan.] )
- ŞU'M ile ŞU'M ile ŞÛM[Fars.]
( Uğursuzluk, şeâmet. İLE Şom. İLE Uğursuz, şom. )
- ŞUÛR ile ŞUÛR[< ŞA'R] ile ŞÜHÛR[< ŞEHR]
( Anlama, anlayış, duyumsama/hissetme. İLE Kıllar. İLE Aylar. )
- ŞÜMÂR[Fars.] ile -ŞÜMÂR[Fars.]
( Hesap, sayı. İLE "sayan, sayıcı" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[HATVE-ŞÜMÂR: Adım sayıcı.] )
- ŞÜRÛ' ile ŞÜRÛH[< ŞERH]
( Başlama. İLE Açıklamalar, izahlar, şerhler. )
- ŞÜS[Fars.] ile/ve ŞÜŞ[Fars.]
( Akciğer. İLE/VE Karaciğer. )
- ŞÜYÛ' ile ŞÜYÛH[< ŞEYH]
( Herkesçe duyulma, bilinme, yayılma, dağılma. İLE Şeyhler. | Yaşlılar. )