Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

S-Ş'LERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 11 May 2025 ]
itibariyle 10214 başlık/FaRk ile birlikte,
11643 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(10/12)


- SORUŞMAK ile SORUŞMAK

( Birbirine sormak. İLE Emilip yok olmak. | Çamaşırın, kurumaya başlaması. )


- SORUŞTURMA ile/ve/||/<>/> KOVUŞTURMA/KOĞUŞTURMA/TA'KÎBÂT

( Gizli. İLE/VE/||/<>/> Açık. )


- SORUŞTURMADA:
GİZLİLİK ile/ve/||/<> KISITLILIK

( Ancak ve sadece ilk 24 saat için uygulanabilir.[Sulh ceza mahkemesi tarafından verilir. İtiraz da yine bu mahkemeye yapılabilir.][Savcı ya da kollu kuvvet tarafından da alınabilmektedir.][Şüpheli, avukat da dahil olmak üzere hiçkimseyle görüştürülmez.][Hakkında herhangi bir belge/evrak almak olanaklı değildir.] İLE/VE/||/<>/> Soruşturmanın sağlığı açısından, bilgi/belge/verilerin, kişilerin eline geçmemesi için Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilir.[Soruşturma aşamasından iddianamenin hazırlanıp mahkemece kabul edilip duruşma tarihi verildikten sonra kalkar.][Avukatlar, gizlilik kararı olan dosyalarda şüphelinin tüm araştırma raporları/tutanakları, belgeleri ve imzalı beyanlarını bu süreçte alabilir.][Gizlilik kararı, iddianame hazırlandıktan sonra (re'sen) kalkar.] )


- ŞOSE[Fr. CHAUSSEE] ile ŞOSET[Fr. CHAUSETTE ]

( Genellikle taş kırıkları üzerine kum döşenip silindir geçirilerek yapılan yol. İLE Kısa çorap. )


- SOSYAL MEDYA (5C):
KONUŞMA/SÖYLEŞİ ve/+/||/<>/> ORTAKLIK ve/+/||/<>/> YORUM ve/+/||/<>/> İŞBİRLİĞİ ve/+/||/<>/> KATKI

( 5C: CONVERSATION and/+/||/<>/> COMMUNITY and/+/||/<>/> and/+/||/<>/> COMMENTING and/+/||/<>/> CONTRIBUTION and/+/||/<>/> COLLABORATION )


- SOSYAL[İng. < SOCIAL < SOCIETY] değil/yerine/= TOPLUMSAL


- SOSYALİZASYON/SOCIALIZATION[İng.] değil/yerine/= TOPLUMSALLAŞMA


- SOSYOBİYOLOJİ ile ETOLOJİ

( Sosyal davranışların evrimsel kökenlerini inceleyen bir bilim dalı. İLE Hayvan davranışlarını inceleyen bir bilim dalı. Bu iki dalın kesiştiği noktada, hayvanların sosyal davranışları ve evrimsel adaptasyonları araştırılmaktadır. )


- SOSYOMETRİ/SOCIOMETRY[İng.] değil/yerine/= TOPLUMSAL DAVRANIŞ ÖLÇÜMÜ


- SOSYOMETRİ değil/yerine/= UYUMÖLÇÜM


- SOSYOPAT ile MİZANTROP

( ... İLE Kişilerden, toplumdan hoşlanmayan. )


- SOTE"YE (YATMAK) değil "SOTA"YA (YATMAK)

( SOTE[Fr. < SAUTÉ]: Küçük küçük doğranmış sebzeleri yağda hafifçe kavrulduktan sonra su, domates, biber vb. katılarak yapılan bir tür yemek. İLE/DEĞİL SOTA[İt. < SOTTO]: Uygun, elverişli [yer]. )


- SOTO[Jap.] ile ...

( Çin'li Zen Ustası Ts'ao-shan'ın (840-901) adından bozulmuş bir sözcük. Basamaklı, aşamalı aydınlanmayı öngören Zen Okulu. )


- SOUND vs. SILENCE


- SOUP vs. SOAP


- SOURCE vs. CENTER


- ŞOV[İng. < SHOW] değil/yerine/= GÖSTERİ


- ŞOV değil/yerine/= GÖSTERİ


- ŞÖVALE[Fr. CHEVALET] ile ŞÖVALYE[Fr. CHEVALIER]

( Tabloların üzerine konulup resim yapıldığı sehpa. İLE Eski Roma'da, üç sınıftan ikincisinin üyesi olan yurttaş. | Orta Çağ Avrupası'nda, özel eğitimle yetişmiş, belirli ülküler taşıyan, soylu, atlı savaşçı. | Derebeylik düzeninde, soyluluk unvanlarının en alt basamağı. | Günümüzde, Fransız hükûmetinin verdiği şeref belgesi ve nişanı. )


- ŞÖVALYELER'DE:
TAPINAK ŞÖVALYELERİ ile/ve TÖTON ŞÖVALYELERİ ile/ve ST. JEAN/HOSPİTALER ŞÖVALYELERİ

( KÜRESEL MEDENİYET - TEOMAN DURALI - DERGÂH YAY. )


- SOVAN değil SOĞAN


- SÖVEN ile/değil/yerine/&gt;&lt;/< SEVEN


- ŞOVENİZM[Fr. < CHAUVINISME] ile DÜŞMANLIK

( Kendi ulusunu öne çıkararak değişik ırk ve uluslar arasında düşmanlık yaratmayı amaçlayan ve bu yolda kışkırtmada bulunan aşırı akım. İLE ... )


- Sövmeden, küfürsüz KONUŞ!!!


- SOVYET:
SO ve/||/<> VYET

( Birlikte, birarada. VE/||/<> Düşünme, konuşma. )


- SOVYET ile/ve/||/<>/> RUS

(

Sovyet ile Rus Kavramlarının FaRkLaR'ı...

Ölçüt Sovyet Rus
Tanım Sovyet sözcüğü, "konsey" anlamına gelir, genellikle Sovyetler Birliği'ni tanımlar. Rus, Rusya'ya ait ya da Rus toplumundan olan kişi anlamına gelir.
Coğrafi Kapsam 15 cumhuriyetten oluşan geniş bir federasyondu. Rusya Federasyonu'nun sınırları içinde geçerlidir.
Siyasi Yapı Tek parti yönetimiyle yönetilen komünist bir devletti. Federatif başkanlık düzeni ile yönetilir.
Kültürel ve Etnik Yapı Birçok farklı etnik grup içeriyordu. Çoğunlukla Rus etnik öbeğine dayanır.
Zaman Çizgisi 1922'de kuruldu, 1991'de dağıldı. Hem Çarlık dönemi, hem de modern Rusya olarak sürekliliği vardır.
Ekonomik Sistem Merkezi planlamaya dayalı sosyalist ekonomi. Kapitalist piyasa ekonomisi uygulanmaktadır.
)


- SOY ADI/SOYADI değil/yerine SON ADI/SONADI, EK ADI/EKADI, İKİNCİ/İKİNCİL ADI

( Kişinin/kişinin, "soy adı" diye tanımlanmış/kullanılan sözcük, kişinin "soy"unu değil kişinin aynı ada sahip olduğu/olabileceği tek(/ilk/birinci) adına, takma ad[meslek,özellik vs.] vermek yerine belirli, kayıt altına alınan/alınacak bir ek/ikinci adla tanımak/tanımlamak üzere kullanılmıştır. )


- SOY-SOP


- SOY/HEALTH LITERACY[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK OKUR-YAZARLIĞI


- SOY ile "SOYLU"

( Adamın biri, Sokrat'ı, soy üzerinden aşağılamaya çalışınca, Sokrat şöyle dedi: "Senin soyun sende bitti, benimki ise benden başlar". )

( ANCESTRY vs. "NOBLE" )


- SOY ve/<> İLİM

( "Soy", ancak ilme tâbi olmakladır. )


- SOY değil/yerine YOL


- SOYA FASULYESİ ile/ve/||/<> HURMA YAĞI ile/ve/||/<> OKALİPTUS

( )

( Belgeselde altı çizilen bazı önemli(öncelikli) bilgi ve başlıklar...

- Yeryüzünde, her dört kişiden biri[1.5 milyar kişi], 6.000 yıl öncesinin olanaklarıyla yaşıyor. 7.7 milyarlık nüfusun, yarısından çoğu, kentlerde yaşıyor. Dünya nüfusu, 1950'den beri üç katına çıktı. Lagos'ta, nüfus, 1960 yılında 700.000 iken, 2025'te 16 milyona çıkmış olacak.

- Her hafta, bir milyondan fazla kişi, kentlere göç ediyor. Her altı kişiden biri, temel gereksinimlerini gideremeden yaşıyor. Kıtlık, daha fazla yayılarak 1 milyar kişinin aç yaşamasına neden oluyor. Nijerya, Afrika'nın en büyük petrol ihracatçısı olmasına karşın nüfusunun %70'i açlık sınırındadır.

- Kullanılan suyun %70'i hayvan yemi üretmek üzere tarıma yönlendirilmektedir. 1 kilo patates üretmek için 100 litre, 1 kilo pirinç üretmek için 4.000 litre, 1 kilo tavuk eti için 15.000 litre, 1 kilo sığır eti içinse 20.000 litre su tüketilmektedir. Çiftçilerin binlerce yılda oluşturduğu tarım ürünü çeşitliliğinin dörtte üçü, son yüzyılda silinmiş oldu.

- 1950'den bu yana, uluslararası ticaret hacmi, 20 kat arttı. Ticaretin %90'ı deniz üzerinden yapılıyor. Her yıl 500 milyon konteyner, dünyanın en büyük tüketim merkezlerine doğru yola çıkıyor.

- Dünya çapında yapılan tahıl ticaretinin %50'sinden fazlası, hayvan yemi için yapılıyor.

- 1950'den bu yana avlanılan balık sayısı, 5 kat artarak, 18 milyondan, 100 milyona çıktı. Binlerce fabrika gemisi, okyanuslardaki balıkları boşaltıyor. Avlanma bölgelerinin dörtte üçü, ya yok oldu, ya tüketildi ya da tükenmek üzere. Büyük balıkların çoğunun soyu, tekrar üreyebilecek zaman ve koşulları bulamadığından dolayı tükendi.

- Yeryüzündeki on ırmaktan biri, denize kavuşamıyor. Bu nedenle, Ürdün Irmağı'ndan yoksun kalan Lût Gölü'ndeki su seviyesi, her yıl, 1 metre azalmakta.

- Gelecek yüzyılda su kıtlığından en çok zarar görecekler, Hindistan'da yaşayanlar olarak görünüyor. Hindistan'da, son 50 yılda, 21 milyon kuyu kazıldı. (Ülkenin pek çok bölgesinde, ilk kez bu kadar derin kuyu açıldı.) Batı Hindistan'da, açılmış olan kuyuların %30'undan ümit kesilmiş durumda.

- Las Vegas'ta yaşayanlar, dünyanın en çok su tüketen bölgesinden biri.(Kişi başına günlük su tüketimi 800 ilâ 1000 litre.)

- Su kıtlığı, 2025'ten önce, 2 milyar kişiyi etkileyebilecek durumda. Her gün 5.000 kişi, kirli içme suyu nedeniyle ölüyor ve 1 milyar kişinin temiz suya erişimi yok.

- Bataklıklar, yeryüzünün %6'sını oluşturur. Durgun sularının derinliklerinde, pek çok bitki ve mikro organizma suyu süzer ve kirlilikten arındırır, kurak mevsimler için suyu korurlar. Son yüzyılda, otlak, tarım ya da inşaat alanı oluşturmak üzere yeryüzündeki tüm bataklıkların yarısı kurutulmuştur. Bataklıkların bize sunduğu zenginlikten habersiziz ne yazık ki.

- Mercan resiflerinin %30'u yok olmuştur. 2050 yılında, dünya üzerindeki canlı türlerin dörtte birinin yok olabileceği öngörülüyor.

- Ormanlar, yeryüzündeki biyo çeşitliliğin dörtte üçüne ev sahipliği yapar. Ekilebilir toprakların %40'ı, uzun vadeli hasar görmüş durumda. Her yıl, 13 milyon hektar orman yok oluyor.

- Amazon, 40 yılda, %20 oranında küçül(tül)müştür. Kesilen ağaçların alanı, hayvan çiftlikleri ve soya fasulyesi üretimi için tarım alanına dönüştürüldü. Bu soyaların %95'i, Avrupa ve Asya'daki çiftlik ve kümeslerde "et üretmek üzere" hayvanlar için kullanılmaktadır.

- Dünyanın en büyük 4. adası olan Borneo Adası, 20 yıl öncesine kadar geniş ormanla kaplıydı. 10 yıla kadar hiçbir ağaç bırakılmayacak. Bu durum, dünyada en çok tüketilen hurma yağı üretimine karar verilmesiyle ortaya çıktı. Yiyecek olmanın yanı sıra temizlik, kozmetik ürünleri ve alternatif yakıt olarak da kullanılıyor.

- Son 50 yılda kağıda artan ilginin beş kat artması nedeniyle kâğıt hamuru yapımında kullanılan okaliptuslar, toprağa salgıladıkları zehir nedeniyle daha sonra başka hiçbir bitki yetişmiyor. Hızlı yetişseler de su rezervlerini çok hızlı tüketiyor.

Yaşamsal olanlar, gereksiz olanlar için yok ediliyor. - Karayipler'in Haiti adasında da ormanların sadece %2'si kaldı.

- Paskalya Adası'nda yaşayan Rapauliler, burada yetişen, dünyanın en yüksek palmiye ağaçlarını tümünü kereste için keserek kendilerini, adadaki yaşamı ve örnek uygarlıklarını yok ettiler.

- Kıta buzulları, son 40 yılda kalınlığının %40'ını kaybetmiş durumda. Yüzey alanının da 2030'a kadar yok olacağı düşünülüyor. Kuzey kutup bölgesindeki buzul, 30 yıl içinde, yüzey genişliğinin %30'unu kaybetti.

- Grönland'daki buzullar, yeryüzündeki tüm tatlı suyun %20'sine denk geliyor. Bu buzul erirse, deniz seviyesi 7 metre yükselecek. Bu bölgedeki erimenin nedeni de tüm dünyadaki sera gazı salınımından kaynaklanmaktadır.

- Atmosferdeki büyük rüzgâr akımları yön değiştiriyor.

- Dünya nüfusunun %70'i, kıyı düzlüklerinde yaşıyor. En büyük 15 ülkenin 11'i, ya deniz kıyısında, ya da ırmak ağzında kurulu. Göçler kaçınılmaz olacak fakat öngörülemeyen, göçlerin ne kadar büyük olacağı.

- Klimanjero Dağı'ndaki buzulların da %80'i erimiş durumda.

- Avustralya'daki tarım alanlarının yarısı, kuraklıktan yüksek oranda etkilenmiş durumda. 12.000 yıldır gelişimimizi sağlayan iklimsel dengeyi tehlikeye atıyoruz.

- Dünya nüfusunun %20'si, ayrıcalıklı bir güç olarak görülen mineral ve tüm kaynakların %80'ini tüketiyor. Madencilik, yeryüzündeki tüm rezervleri, yüz yıl sona ermeden tüketmiş olacak. İki milyardan fazla kişinin yaşamı kömüre bağımlı olarak sürüyor.

- Dünyada askerî giderlere yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlardan 12 kat daha fazla.

- Her dört memeliden biri, her sekiz kuştan biri, her üç amfibiden biri yok olma tehlikesi altında. Canlı türleri, normalden bin kat daha fazla yok oluyor.

- Son 15 yılın ortalama sıcaklıkları, bu döneme kadar görülen ve kaydedilen en yüksek sıcaklıklar oldu.

- 2050 yılında, 200 milyonu aşan iklim mültecisi olabilir.

- Temel gereksinimlerimizle beliren "ümit ve hayaller", artık, doyumsuzluk ve savurganlığı da beraberinde getiriyor.

- Bireyler arasındaki dayanışmayı sağlamak, ötekileştirdiklerinin çektikleri acıdan kaçmak için duvarlar mı öreceğiz?

- Hepimiz, aynı ailenin bireyleriyiz. )

( BORNEO ADASI

)


- SOYAKTARAN:
Y ile/ve/||/<> X

( )


- SOYGA ile SOYKA

( Tüyleri alacalı, küçük bir karga türü. İLE Ölünün üzerinden çıkan giysi. | Yaramaz, huysuz. )


- SOYLA ile/||/<> SÖYLE

( Manzum söz söylemek, hitap/hitabet etmek. İLE/||/<> Belirsiz söylemek. )


- Şöyle bir uzan ve SUS!!!


- ŞÖYLE DÜŞÜNMEK ve/||/<>/>/< DENEY


- ŞÖYLE-BÖYLE(ESTEK KÖSTEK)


- SÖYLE! GİTSİN! ile/değil/yerine/>< SUS! BİTSİN!


- ŞÖYLE ile BÖYLE ile ŞÖYLE YA DA BÖYLE ile ŞÖYLE VE BÖYLE

( [LIKE] THAT vs. [LIKE] THIS vs. [LIKE] THAT OR THIS vs. [LIKE] THAT AND THIS )


- SÖYLE ile/değil ŞÖYLE


- SÖYLEDİĞİN ile/ve/değil EŞİK


- SÖYLEDİĞİNE GÖRE ... ile/ve SÖYLEDİĞİ KADARIYLA ...


- SÖYLEDİĞİNİZDE değil SÖYLEDİKLERİNİZDE


- SÖYLEDİKLERİMİZ ile/ve/<> SÖYLEYEMEDİKLERİMİZ

( ... İLE/VE/<> Söylediklerimizden daha çok pişmanlığa neden olur. )


- SÖYLEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< EYLEM


- SÖYLEM ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> SÖYLENTİ


- SÖYLEM ile SÖYLEV


- SÖYLEME ile ANLATMA

( ... İLE Düşüncenin/konunun/olgunun/durumun aktarımı/paylaşımı. )

( SAYING vs. EXPLAINING )


- SÖYLEMEDİĞİN ile/ve/değil EŞİK


- Söylemek için SUS!!!


- SÖYLEMEK ile/değil "AĞZINDAN KAÇIRMAK"


- SÖYLEMEK ile/ve/değil AKTARMAK/NAKLETMEK


- SÖYLEMEK ile/ve/değil AKTARMAK/NAKLETMEK


- SÖYLEMEK ile BAHSETMEK

( TO SAY/TELL vs. TO MENTION )


- SÖYLEMEK ile/değil DİLE GETİRMEK


- SÖYLEMEK ile/ve KAVRAMAK

( TO SAY vs./and COMPREHENSION )


- SÖYLEMEK ile/ve KONUŞMAK

( Yılan imgesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Değnek imgesi. )

( dd İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> mdw )

( Sonuç [odaklılık]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç ve sonuç [birlikteliği ve bütünlüğü]. )

( "Kendini merkeze alma" ve ötekileri önemsizleştirmeye neden olur/olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ötekiyle birlikte kendini ve herkesin olası düşüncesini, durumunu/sürecini dikkate almayı gerektirir/sağlar. )

( [not] TO SAY/TELL vs./and/but/||/<> TO TALK
TO TALK instead of TO SAY/TELL )


- SÖYLEMEK ile/ve ÖNERMEK

( TO SAY vs./and TO SUGGEST/RECOMMEND )


- SÖYLEMEK ile/ve/yerine ÖRNEK VERMEK


- SÖYLEMEK ile SAPTAMAK

( TO SAY vs. TO DETERMINE )


- SÖYLEMEK ile SÖYLEMEMEK

( TO SAY/TELL vs. NOT TO SAY/TELL )


- SÖYLEMEK ile UYARMAK/İKÂZ ETMEK


- SÖYLEMEKTEN/YAPMAKTAN (")KURTULMAK(") ile/ve/<>/değil SORUMLULUKTAN (")KURTULMAK(")


- Söylememek için SUS!!!


- SÖYLEMLERİMİZİN/EYLEMLERİMİZİN:
SORUMLULUĞUNU ALMAK ve/||/<>/> (DOĞRUDAN/OLASI) SONUÇLARINA KATLANMAK


- SÖYLENCE ile SÖYLENTİ


- SÖYLENCE = ÜSTURE = MYTHE[İng., Fr.] = MYTHOS[Alm., Yun.] = MITO[İsp.]


- SÖYLENCEBİLİM = İLM-İ ESATİR = MYTHOLOGY[İng.] = MYTHOLOGIE[Fr., Alm.] = MYTHOLOGIA[Yun.] = MITOLOGIA[İsp.]


- SÖYLENENLER ile/değil SÖYLENİLENLER


- SÖYLENİLECEK SÖZÜ OLMAYANIN:
[ne yazık ki]
[ya] YÜKSEK SESİ ve/ya da/||/<> "ÖFKESİ"


- SÖYLENİLEMEYEN ile/ve/<> SESLENDİRİLEMEYEN

( ARETA ile/ve/<> APORETA )


- SÖYLENİLEN'İ:
YORUMLAMAK ile/değil/yerine DİNLEMEK[Kabul etmek anlamında değil!]

( İmgelemeden bakmayı, çarpıtmadan dinlemeyi öğrenin, hepsi bu. )

( Dinleyen, anlatandan ârif gerektir. )

( Çok dinlememiz ve az konuşmamız için, iki kulağımız ve bir dilimiz var. )

( EXPLANATION: TO INTERPRET vs. TO LISTEN[Not in the mean of acceptance!]
EXPLANATION: TO LISTEN instead of TO INTERPRET
Learn to look without imagination, to listen without distortion; that is all. )


- SÖYLENİLEN'İ:
YORUMLAMAK ile/yerine DİNLEMEK[Kabul etmek anlamında değil!]

( Doğruyu konuşmak iki kişi ister; doğru söyleyen, doğru dinleyen. )

( İmgelemeden bakmayı, çarpıtmadan dinlemeyi öğrenin, hepsi bu. )

( EXPLANATION: TO INTERPRET vs. TO LISTEN(Not in the mean of acceptance!)
EXPLANATION: TO LISTEN instead of TO INTERPRET )


- SÖYLENİLEN ile/ve SÖYLENİLMEK İSTENİLEN

( Özellikle şiirde! )

( Satırlardan çok, satır aralarını iyi okumak gerekir! )


- Söylenileni DİNLE!!!


- SÖYLENİŞ VE YAZILIŞLARI AYNI, ANLAMLARI FARKLI SÖZCÜKLERİ(ADAŞ)(HOMONYME)


- SÖYLENİŞ/SÖYLEYİŞ ile SESLENDİRİŞ

( TELÂFFUZ ile TASAVVUT[< SAVT] )

( PRONUNCIATION vs. PHONATE )

( ... avec PHONATION )


- Söylenme! KONUŞ!!!


- SÖYLENMEK ile DODURDA(N)MAK


- SÖYLENMEK değil/yerine SAKİN OLMAK


- SÖYLENTİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> DEDİKODU


- SÖYLERKEN BUYRUK VERMEK ile/değil/yerine/>< SÖYLEMEK


- Söyleyebilmek için SUS!!!


- Söyleyeceklerin kaldırılmayacaksa SUS!!!


- SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP:
YALIN/SADE ile YÜKSEK ile KARIŞIK


- SÖYLEYİŞ/DİKSİYON[Fr./İng. < DICTION] ile/ve/değil/||/<> SESLENDİRİŞ/ARTİKÜLASYON[Fr./İng. < ARTICULATION]


- SÖYLEYİŞ/TELÂFFUZ ile/ve/<> İTİRAF


- SÖYLEYİŞ ile/ve/<> DEĞİNİ


- SÖYLEYİŞ ile SÖYLENİŞ


- SÖYLEYİŞ ve VURGU YANLIŞLARI


- SÖYLEYİŞ ile/||/<> YANSIMA ile/||/<> ULAM ile/||/<> KAPLAM ile/||/<> GÖÇÜŞME ile/||/<> YALINLAŞTIRMA/SADELEŞTİRME/HAFİFLETME/TAHFİF ile/||/<> KATMERLENME/MUZÂAF ile/||/<> AKIŞMA ile/||/<> BENZEŞİM ile/||/<> ÖTÜMLÜ/TİTREŞİMLİ/SEDÂLI ile/||/<> ÖTÜMSÜZ/TİTREŞİMSİZ/SEDÂSIZ

( Sesleme edimi sırasında seslerle bürünsel öğeleri söyleme, gerçekleştirme biçimi. İLE/||/<> Dış gerçeklik düzleminde var olan ses ya da gürültüleri, işitimsel izlenimi yansıtacak biçimde aktaran, adlandırılan gerçeği ses öykünmesi yoluyla belirten dilsel öğe. İLE/||/<> Dilbilgisel ya da anlamsal sınıflandırma birimi. Çeşitli ortak dilbilgisel ve anlamsal ölçütlere göre dil öğelerinin yerleştirildiği ya da oluşturduğu sınıf. İLE/||/<> Bir kavramın kapsamına giren, o kavramın tanımladığı öğelerin tümü. İLE/||/<> Bir sözcük içinde birbirini izleyen iki ses biriminin yer değiştirmesi. İLE/||/<> Kolaylık sağlama amacıyla sözcükten bazı yazaçların düşürülmesi. İLE/||/<> Bir sözcükte ortadaki yazaç ile son yazacın aynı yazaçla tekrarlanması. İLE/||/<> Kulağa hoş gelen seslerin birbirini izlemesi. İLE/||/<> Bir sesin söz zincirinde kendisinden önce ya da sonra gelen bir başka sesle birlikte bulunmasından doğan ve birinden öbürüne özellik aktanmı yoluyla gerçekleşen değişim. İLE/||/<> Ses tellerinin titreşimiyle nitelenen sesler için kullanılır. İLE/||/<> Ses telleri titreşmeden oluşan sesler için kullanılır (p, ç, q, k). )


- SOYLU" ve/||/=/<> İNSAFA GELEN

( En "soylu" kişi/ler, insafa gelen(ler)dir. )


- SÖYLÜYOR ile/ve/değil BİLDİRİYOR


- SOYMAK ile/ve/<> AYIKLAMAK ile/ve/<> TEMİZLEMEK


- SOYMAK ile SIYIRMAK

( TO SHELL/PEEL vs. TO PEEL OFF )


- SOYTARI ile/ve/||/<> DELİ

( [Gerçeği ...]
Görür. İLE/VE/||/<> Dile getirir. )


- SOYU TÜKENME TEHLİKESİ ALTINDA OLAN TÜRLER ile/ve/||/<>/> KORUMA

( Soyu tükenme tehlikesi altında olan türler, yok olma tehlikesi altında olan türler. İLE/VE/||/<>/> Bu türlerin yok olmasını önlemek için yapılan çalışmalar. )


- SOYUN/UP DÖKÜN/MEK


- SOYUNMAK ile ...

( SUÂL-İ MUKADDERE YANIT )


- SOYUNMAK ile STRİPTİZ

( TEARRÎ[< URY | çoğ. URYET] ile ... )


- SOYUNMUŞ/SOYUNUK" ile (")ÇIPLAK/cıbıl(")


- SOYUT DİL ile/ve/<> TOPLUMSAL DİL


- SOYUT EVRENSELLER ile/ve SOMUT EVRENSELLER


- SOYUT TÜMEL ile/ve/<>/> SOMUT TÜMEL

( İdea. İLE/VE/<>/> İdeal. )


- SOYUT ile/değil AYRI

( [not] ABSTRACT vs./but SEPARATE )


- SOYUT ile BELİRLENİMSİZLİK


- SOYUT ile/ve EVRENSEL

( ABSTRACT vs./and UNIVERSAL )


- SOYUT ile/ve EVRENSEL


- SOYUT ile/ve/||/<> EYLEM


- SOYUT ile/ve/> EYTİŞİM ile/ve/> KURGUL

( Fizik/sel. İLE/VE/> Kimya/sal. İLE/VE/> Organik. )


- SOYUT ile/ve/değil/=/||/<> İLİŞKİSİZLİK (/"İLİŞKİ/LİLİK")


- SOYUT ile MİSTİK

( ABSTRACT vs. MYSTIC )


- SOYUT = MÜCERRET = ABSTRACT[İng.] = ABSTRAIT[Fr.] = ABSTRAKT[Alm.] = ABSTRACTUM[Lat.] = ABSTRACTO/TA[İsp.]


- SOYUT ile/ve/değil ÖZ

( [not] ABSTRACT vs./and/but ESSENCE )


- SOYUT ile SOMUT

( Soyut, AKIL'ın alanıdır. Varlık-Yokluk, Birlik-Çokluk gibi kavramlardır soyut olanlar. | İlişkisizlik. İLE İlkesine/yasasına göre işleyen olgu. | Duyunun kavramlaştırılması. | Kavram çiftleri arasındaki ilişki. | Ayrımların birliği. )

( BAZI SOYUTLAR:
* AHLÂK
* CEBİR
* MÛSİKÎ
* METAFİZİK )

( Saltık[mutlak]. İLE Göreli. )

( ABSTRACT vs. CONCRETE )

( CONCRET avec ABSTRAIT )

( KONKRET mit ABSTRAKT )

( CONCRETO con ABSTRACTO )

( CONCRETO con ASTRATTO )

( MÜCERRED ile/ve MÜŞAHHAS )


- SOYUT ile SONSUZLUK


- SOYUT ile/ve/||/<> SONUÇ


- SOYUT ile/ve TÜMEL


- SOYUT ile YALITILMIŞ

( ABSTRACT vs. ISOLATED )


- SOYUT ile/değil YÜZEYSEL


- SOYUTLA(N)MAK ile/değil/yerine DERİNLEŞ(TİR)MEK

( [not] TO GET IN ABSTRACTION vs./but (TO GET) DEEPEN
(TO GET) DEEPEN instead of TO GET IN ABSTRACTION )


- SOYUTLAMA (YETENEĞİ/YETKİNLİĞİ/GÜCÜ) ile/ve/||/<> BENZETME/MECAZ (YETENEĞİ/YETKİNLİĞİ/GÜCÜ)


- SOYUTLAMA GÜCÜ ile/ve/||/<> YÖNETİLEBİLİRLİK ile/ve/||/<> İLİŞKİLERİN ÖNCELİĞİ

( ABSTRACTION POWER vs./and/||/<> INTEROPERATIBILITY vs./and/||/<> PRIORITY OF RELATIONS )


- SOYUTLAMA ile AYIKLAMA

( ABSTRACTION vs. TO SORT/PICK )


- SOYUTLAMA ile/ve BÜTÜNLÜKLÜ SOYUTLAMA

( ABSTRACTION vs./and ABSTRACTION IN INTEGRITY )


- SOYUTLAMA ile DEĞİLLEME

( ABSTRACTION vs. NEGATION )


- SOYUTLAMA ile DEĞİLLEME


- SOYUTLAMA ile/ve EVRENSELLEŞTİRME

( ABSTRACTION vs./and UNIVERSALISATION )


- SOYUTLAMA ile/ve EVRENSELLEŞTİRME


- SOYUTLAMA ile GENELLEME


- SOYUTLAMA ve KENDİNİ GÖZLEMLEYEBİLMEK

( ABSTRACTION and ABLE TO OBSERVE THE SELF )


- SOYUTLAMA ile/ve/||/<> KÖPRÜ


- SOYUTLAMA ile OLASI SONSAL SOYUTLAMA

( ABSTRACTION vs. PROBABLE APOSTERIORI UNIVERSALISATION )


- SOYUTLAMA ile OLASI SONSAL SOYUTLAMA


- SOYUTLAMA ile ÖTELEME


- SOYUTLAMA ile/ve/değil/||/<>/< SIYIRMA/AYIRMA/DIŞA ÇIKARMA


- SOYUTLAMA ile/ve SOMUTLAŞTIRMA

( Bilim. İLE/VE Denetleme. )

( ABSTRACTION vs./and CONCRETIZE
Science. WITH/AND Inspection. )


- SOYUTLAMA ile/ve/||/<> SOYUTLANMA

( ABSTRACTION vs./and/<> TO GET IN ABSTRACTION )


- SOYUTLAMA ile YOK SAYMAK


- SOYUTLAMAK ile/ve/||/<>/> SOYUTLAMANIN SOYUTLA(N)MASI


- SOYUTLANMA ve/<> GÜZELLİK


- SOYUTLANMA ile/değil/yerine SOYUTLAMA

( Dışarıdakilerde/n. İLE/DEĞİL/YERİNE Zihinde/n. )

( Yalnızlığa götürür. İLE/DEĞİL/YERİNE Kendine dönmeyi ve derin dalışı sağlar. )


- SOYUTLAŞTIRMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YAŞAMA GEÇİRME


- SÖZ (ALMAK/VERMEK) ile/değil/yerine OLUR/ONAY (ALMAK/VERMEK)

( [not] TO GET/GIVE PROMISE vs. TO GET/GIVE APPROVAL/CONSENT
TO GET/GIVE APPROVAL/CONSENT instead of TO GET/GIVE PROMISE )


- SÖZ [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- SÖZ [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- SÖZ DİNLEMEK ile/ve/<> DİKKATE ALMAK

( Söylenilen ya da yapılması istenilen/beklenilen şeyin size [o an için] uymaması, o sözü/düşünceyi ya da durumu dikkate almamanızı gerektirmez. Gençlik/cehâlet düşünce ve tavırları olarak tepki gösterme eğiliminde olabilirsiniz fakat durum, söylenilen söze uyum gösterip göstermemekten çok [kulakardı etmek yerine] yeterince dikkate alıyor olmayı gerektirir. "Sırtına bir şey al/giy!" sözüne, hiç düşünmeden/değerlendirmeden, hızlıca "bana bir şey olmaz!", "gerek yok!", "sen yaşlı olduğun için söylüyorsun/önemsiyorsun" şeklinde yanıt vermek yerine yeteri kadar dikkate almakta yarar vardır. )


- SÖZ DİNLEMEK ile SÖZ DİNLEMEK

( "Yapma ve yap" denileni yerine getirmek, uygulamak. İLE Konuşulanları dinlemek/dinlemeye çalışmak, konuşulanlara dikkatini yöneltmek/kulak kabartmak. )


- Söz dinleyerek KONUŞ!!!


- SÖZ DİZİLİMİ DEĞİŞTİRGENİ ile ...

( WORD ORDER PARAMETER )


- SÖZ KESEN/HOŞAF[Fars.] ile KİFÂYE/KOMPOSTO

( Kurudan yapılır. İLE Tazeden yapılır. )

( Sıvı yoğundur. İLE Ürün yoğundur. )

( Yemek sırasında/yanında içilir. İLE Yemek sonrasında içilir/yenir. )

( Şekerli de şekersiz de olabilir. İLE Şekerlidir. )


- SÖZ KESMEK ile SÖZÜ KESMEK


- Söz KONUŞ!!!


- Söz sahibi olmak için DİNLE!!!


- SÖZ SÖYLEMEK ile/ve/||/<> ANLAMAK

( İrfan ister. İLE/VE/||/<> İnsan/kişi ister. )


- SÖZ SÖYLEMENİN KURALLARINDA:
ÖNÜNÜ ARDINI GÖZETMEK[Ar.] ve/||/<> SÖYLEMEDEN ÖNCE TEKRAR TEKRAR DÜŞÜNMEK[Ar.] ve/||/<> ON KERE DÜŞÜNÜP BİRİNİ SÖYLEMEK[Ar.] ve/||/<> "HER AĞZIMIZA GELENİ" SÖYLEMEMEK[Ar.]

( Önün ardın gözet fikr-i dakîk et onda bir söyle
Öğütme ağzına her ne gelirse âsiyâb-âsâ

Osman Nevres[ö. 1762] )

( )


- Söz söyleyebilmek için SUS!!!


- Söz vererek KONUŞ!!!


- SÖZ VERME! ve/||/<> SÖZÜNDEN DÖNME!

( Ölsen de! VE/||/<> Ölsen de! )


- SÖZ VERMEK/VEREN ve/||/+/<>/> SÖZÜNDE DURMAK/DURAN


- SÖZ VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÜVEN VERMEK

( Güven veriyorsan, ayrıca söz vermen gerekmez. )


- SÖZ:
"AĞDALI" ile/ve/değil/||/<>/< ABARTILI ile/ve/değil/||/<>/< AYRINTILI


- SÖZ:
BELLEKTE ile/ve SOHBETTE

( Girdiği gibi çıkar. İLE/VE Dönüşerek ve kişiyi[konuşanı ve dinleyeni] dönüştürerek çıkar. )


- SÖZ:
DİLLERDE ile/ve/||/<> GÖNÜLLERDE

( Destan olur. İLE/VE/||/<> Şiir olur. )


- SÖZ:
KABUL GÖRMEK İÇİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞRULUĞUNDAN DOLAYI


- SÖZ:
ÖRTÜK ile KİNÂYE


- SÖZ:
SERT ile/ve/||/<> TERS ile/ve/||/<> KİTABIN ORTASINDAN


- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH

( Çıkarımsal. İLE/VE/||/<>/> Hayal/Muhayyile. İLE/VE/||/<>/> Sezgi/Hads. İLE/VE/||/<>/> Apaçık. )

( Soğan. İLE/VE/||/<>/> Sarımsak. İLE/VE/||/<>/> Koku. İLE/VE/||/<>/> Yaygın koku. )

( )

( Söz(cük)leri/ni değiştir... Dünya/n değişsin...
)

( )

( LES TERMES VRAIS avec/et/||/<>/> LES TERMES S'APPLIQUANT PAR UNE EXTENTION LOGIQUE DE LEUR SENS avec/et/||/<>/> PAR ALLUSION avec/et/||/<>/> TERMES CLAIRES )


- SÖZ(CÜK)LERİ/Nİ ve/||/<> TUTUMU/NU DEĞİŞTİR...
DÜNYA/N DEĞİŞSİN!


- SÖZ(Ü) DİNLEMEK ile/ve/değil/yerine SÖYLENİLENİ/İSTENİLENİ YAPMAK/YAPABİLMEK


- SÖZ(ÜM) MECLİSTEN DIŞARI ile SİZİ TENZİH EDERİM


- SÖZ/EYLEM ile/ve/<> DOĞRU YER

( Meyvesiz sözler söyleyip, söylediklerini yaşamında uygulamayan kişi, güzel ve renkli görünen fakat kokusu olmayan bir çiçeğe benzer. )

( WORD/ACTION vs./and/<> RIGHT PLACE )


- SÖZ/EYLEM ile/ve/<> DOĞRU ZAMAN

( WORD/ACTION vs./and/<> RIGHT TIME )


- SÖZ/KELÂM ile/ve/değil EŞİK


- SÖZ/KONUŞMA:
"UZAMASIN!" yerine/değil NE KADAR GEREKİYORSA O KADAR KONUŞMAK


- SÖZ/LÂFIZ:
İLZAMÎ ile/ve/||/<> İLTİZAMÎ

( EMİR | DÂVÂ | TALEP | HÜKÜM | VASİYET

ile/ve/||/<>

BORCU İKRAR[İKRÂR-I Bİ'D-DEYN]/SUÇU İKRÂR[Vİ'T-TÖHMET] | ŞAHADET | GAİP HAKKINDAKİ KEFÂLET | ŞARTA MUKÂRİN TAAHHÜTLER )


- SÖZ/LE ile/ve/değil/yerine HAL İLE


- SÖZ/LÜ ile NİŞAN/LI

( YAVUKLU: Sözlü, nişanlı. | Sevgili. )

( NAMZET[Fars.]: Aday. | Sözlü, yavuklu. )


- SÖZ/ÖNERİ/ÖĞÜT DİKKATE ALMAK, ZİHNİNDE BULUNDURMAK


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Güftâr. İLE/VE Güftâr-ı şirin. )

( "Bir sözü(sırrı) söylediğimde o bana malik olur, ben ona malik olamam". )

( "Sözünde doğru, işinde dakik olmalısın. Sözünde doğru olan kimsenin değeri artar, işinde dakik olan kimsenin de işi neticeye bağlanır". )

( Söz taşıyanların(su'ât) getirdiklerini kabul etmek büyük bir zulümdür. )

( Sözlerin öfkesini gözleyin, ağızdan çıkan sözleri kulaklarınız duysun. Sözlerle hiç kimseye zarar vermeyin. )

( En kolay olmayan şey: Söz Söylemek ve Söz Anlamak. )

( Balcının var bal tası, oduncunun var baltası. )

( Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarır. )

( Taşa geçer, kendime geçmez sözüm. )

( Huzur veren tek bir söz, yararı olmayan binlerce sözden daha yeğdir. )

( Bu sözler/şiirler, "Onlar benim!" diyenindir. )

( Sözden suret doğup ölür, dalga kendini tekrar denize götürür. )

( DEKLAMASYON: Sözü güzel söyleme, süslü sözlerle söyleme. )

( Âb-ı Hayat, kulakla içilir. )

( Âb-ı Hayat, su değil, Kâmil'in sözleridir. )

( WORD vs./and SWEET WORD )


- SÖZ/SAV:
BOŞ ve/||/<> BELEŞ


- SÖZ/SORU)
"YÖNLENDİRME" ile YÖNELTME


- Söz/sözcük ağzından çıkana kadar kölendir.


- Söz/ü DİNLE!!!


- SÖZLÜK ile/ve/yerine/<> ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK

( İlk sözlük yazarı... Halil b. Ahmed [ö. 786] )

( DICTIONARY vs./and/<> ENCYCLOPEDIC DICTIONARY
ENCYCLOPEDIC DICTIONARY instead of DICTIONARY )


- SÖZ ile/ve/değil/||/<>/>/< BİLİNCİ KURAN SÖZ


- SÖZ ile/ve/<> ÇÖZÜM

( RIGHT WORD vs./and/<> CONSEQUENCE )


- SÖZ ile/ve/<>/> DOLAYLAMA

( ... İLE/VE/<>/> Süslü, sanatlı yazınsal söz. ["Türkiye'nin kalbi Ankara", "Büyük Kurtarıcı, ATATÜRK" vb.] )


- SÖZ ile/ve/değil/yerine EKSİNTİSİZ/FİRESİZ SÖZ


- SÖZ ile/ve EMİR


- SÖZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< EYLEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< NİYET


- SÖZ ile/ve/<> GARANTİ

( Neye söz verdiysen oradan hesaba çekilirsin. )

( VAAD ile TAAHHÜD/T )

( VAİT: Söz verme. Belirli bir şeyi yapmayı taahhüt. )

( TAAHHÜD[< AHD]: Bir işin yapılması üzerine resmi olarak sözleşme. )

( WORD vs./and/<> GUARANTEE )


- SÖZ ve/||/<>/< HÂL ve/||/<>/< NÛR


- SÖZ ile KITIR[argo]

( ... İLE Uydurma, yalan söz. )


- SÖZ ile/ve/< LAKONİK[Fr. < Yun.]

( ... İLE/VE/< Kısa ve özlü söz, vecize. )

( Sözün tamamı, ahmağa söylenilir. )


- SÖZ ile/ve/= NEFES


- SÖZ = PHRASE[İng.] = EXPRESSION[Fr.] = ÄUßERUNG[Alm.] = ESPRESSIONE[İt.] = EXPRESIÓN[İsp.]


- SÖZ ile/ve SEHL-İ MÜMTENÎ

( ... İLE/VE Kolay ve sade göründüğü halde söylenilmesi kolay olmayan söz. )


- SÖZ ile/ve/||/<>/> SUSABİLMEK/SUSKU/SÜKÛT

( "Gümüş." İLE/VE/||/<>/> "Altın." )


- SÖZ ile/ve/<> TALÂKAT

( ... İLE Kolayca, düzgün söz söyleme durumu. )


- SÖZ ve/> TÂLÎK

( ... VE/> Güleryüzlü. :) | Düzgün söz söyleyen. )


- SÖZ ile TERÂNE[Fars.]

( ... İLE Çok yinelendiğinden usanç verici bir durum alan söz. | Ezgi, nağme, makam. | Dört dizeden oluşan ve birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri birbiriyle uyaklı olan şiir, dörtlük. )


- SÖZ ve/||/<>/>/< ÜMİT

( Sözün eşiği, ümidin eşiğidir. Bir yerde, söylenilecek söz var ise orada, ümit var demektir.
Sözümüz, ümidimizdir... )


- SÖZ ile/ve/<> YAZI

( Etkileme sanatı. İLE/VE Varolma sanatı. )

( Söz ile ses hem delâlet eden hem edilen. İLE/VE Sadece delâlet/işaret eden. )

( DİLEKÇE/ARÎZA[Ar.]: Küçükten büyüğe yazılan yazı. )

( GRAFOLOJİ: El yazısını inceleyen bilim dalı. )

( Söz, uçar; yazı, kalır! [Lat. Verbevolent, scriptamanent.] )

( HANEK ile/ve/<> KİTÂBE )

( WORD vs./and/<> WRITING )


- SÖZ ile/ve/<> YEMİN

( Doğru söz yeminden ileri! )

( HULF[Ar.]: Verdiği sözü tutmama, üzerinde durmama. | [mantıkta/matematikte] Saçmaya indirgeme. )


- SÖZ ile YISA[İt.]

( Birçok kişinin yaptığı işlerde gayret vermek için söylenen söz. )


- SÖZCELEME ile/||/<> SÖZ UZATIMI ile/||/<> EĞRETİLEME ile/||/<> TOPLULUK ADI

( İki susku arasında yer alan söz zinciri parçasını -yani sözceyi- belirli bir bağlam ve durum içinde gerçekleştirme. İLE/||/<> Değişik gösterenler aracılığıyla aynı gösterileni aynı sözcede yineleme. İLE/||/<> Düz değişmeceye karşıt olarak, dizisel bağıntılar düzleminde ortak anlambirimcikler kapsadığından aralarında eşdeğerlik ilişkisi kurulan anlamlı öğelerden birini öbürü yerine ve karşılaştırma yapılmasının sağlayan sözcükleri kaldırarak kullanma sonucu oluşan değişmece. İLE/||/<> Birçok öğeden oluşmakla birlikte bütünlük gösteren, birlik sunan bir topluluğa verilen tekil ad. )


- SÖZCÜĞÜN HİZMET ETMESİ/EDEMEMESİ ile/ve/||/<>/> SÖZCÜĞÜN "İSTİHDAMI"


- SÖZCÜĞÜN:
"AĞIRLIĞI" ile/ve/||/<> "BEDELİ"


- SÖZCÜĞÜN:
"NEREDEN GELDİĞİ" ile/ve/değil/||/<>/< NEREYE DAYANDIĞI


- SÖZCÜĞÜN:
GENİŞLİĞİ ile/ve/||/<>/> DERİNLİĞİ ile/ve/||/<>/> AĞIRLIĞI/YÜKSEKLİĞİ


- SÖZCÜĞÜN:
KÖKENİ(ETİMOLOJİSİ) ile/ve/<> GEÇMİŞİ


- SÖZCÜĞÜN:
USSAL ANLAMI ile DUYGUSAL ANLAMI

( SIGNUM RATIONALE cum SIGNUM SENSUALE )


- SÖZCÜK AİLESİ ile ...

( WORD FAMILY )


- SÖZCÜK PEŞİNDE KOŞMAK değil/yerine ANLAM PEŞİNDE KOŞMAK


- SÖZCÜK SEÇİMİ ANLAMDAN SÖZCÜĞE GİTMEK[SÖZCÜKTEN ANLAMA değil!]


- SÖZCÜK SINIFI ile SÖZCÜKBİÇİM ile SÖZCÜKSEL KOŞULLANMA ile SÖZDİZİM ile SÖZDİZİMSEL ÖLÇÜT


- SÖZCÜK TÜRETMEK ile/ve/değil/yerine KAVRAM/SÖZCÜK OLUŞTURMAK


- SÖZCÜK VURGUSU ile/ve/||/<> TÜMCE VURGUSU


- SÖZCÜK:
"DAR AĞACI" değil DAĞARCIĞI


- SÖZCÜK:
KÖKÜ ile/ve/değil/||/<>/> GÖVDESİ


- SÖZCÜK/KAVRAM ile " " İÇİNDE SÖZCÜK/KAVRAM

( ... ile SÖZÜMONA/GÜYA/ONA GÖRE )


- SÖZCÜK ile/ve AÇKI/ANAHTAR


- SÖZCÜK ile/ve ANAHTAR


- SÖZCÜK ve SPERM(ATA)


- SÖZCÜK ile/ve TERİM

( VERBUM ile/ve ... )


- SÖZCÜKLER ÖNEMLİ DEĞİL değil SÖZCÜKLER, BURADA[BU KONUDA/ALANDA] ÖNEMLİ DEĞİL


- Sözcükler yetmediği için SUS!!!


- SÖZCÜKLER/ADLAR ile/ve/||/<>/< KENT KÖKENLERİ

( ÂLÂ/DANİSKA ile/ve/||/<>/< DANZIG/GDANSK(POLONYA)

BORDO[: Mora çalan kırmızı renk.] ile/ve/||/<>/< BORDEAUX(FRANSA)

ÇARLİSTON[biber / dans] ile/ve/||/<>/< CHARLESTON(AMERİKA)

DENIM[İng. : Kot vb. yapımında kullanılan bir tür pamuklu kumaş.] ile/ve/||/<>/< NIMES(FRANSA)

FAYANS[Fr. : Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlı ve türlü desenlerle bezenmiş, pişmiş balçıktan levha.] ile/ve/||/<>/< FAENZA(İTALYA)

FES ile/ve/||/<>/< FES(FAS) JEAN ile/ve/||/<>/< GENES/CENOVA(İTALYA)

KALAS[Rom.]: Kalın biçilmiş uzun tahta. ile/ve/||/<>/< GALATİ(ROMANYA)

KALAMATA[Yun. :Bir tür etli ve büyük zeytin.] ile/ve/||/<>/< KALAMATA(YUNANİSTAN)

KOLONYA[İt. < COLONIA: İçinde limon, lavanta vb. bitkilerin yağı bulunan, hafif kokulu alkollü bir nesne.] ile/ve/||/<>/< COLOGNE/KÖLN(ALMANYA)

KÛFİ[Ar. : Arap yazısının, düz ve köşeli çizgilerle yazılan eski bir biçimi.] ile/ve/||/<>/< KÛFE(IRAK)

MIKNATIS ile/ve/||/<>/< MAGNESIA(YUNANİSTAN)

MİSİNA[İt. < MESSINA : Yapay ve sentetik ham maddeden tek kat çekilmiş, değişik kalınlıkta iplik. ile/ve/||/<>/< MESSINA(İTALYA)

MUSLİN[Fr. MOUSSELINE : Sık dokunmuş, parlak, ince, yumuşak bir kumaş türü.] ile/ve/||/<>/< MUSUL(IRAK)

NİHAVENT[: Klasik Türk müziğinde bir makam.] ile/ve/||/<>/< NİHÂVEND(İRAN)

NİŞABUREK[Fars. : Klasik Türk müziğinde rast makamı ve uşşak makamının buselik "si" perdesiyle oluşmuş bir makam.] ile/ve/||/<>/< NİŞABUR(İRAN)

PARŞÖMEN[Fr. < PARCEMIN]/TİRŞE[Fars. : Yeşil ile mavi arası bir renk/ton.] ile/ve/||/<>/< PERGAMON/BERGAMA(TÜRKİYE)

SPA ile/ve/||/<>/< SPA(BELÇİKA)

TARANTULA[: Sekiz bacaklı, iki kollu bir tür örümcek.] ile/ve/||/<>/< TARANTO(İTALYA) )


- SÖZCÜKLER ile TÜMCE İÇİNDE KULLANILIŞLARI/ANLAMLARI

( Sözün tamamı, anlamayana söylenilir. )


- SÖZCÜKLERDE...


- SÖZCÜKLERDE/TERİMLERDE:
KAYNAK ve/||/<>/> OLUŞ ve/||/<>/> SINIRLAMA ve/||/<>/> YAYILMA ve/||/<>/> YERLEŞME

( NEŞ'ET ve/||/<>/> TEKVÎN ve/||/<>/> TAHDÎD ve/||/<>/> İNTİŞÂR ve/||/<>/> İSTİKRÂR )


- SÖZCÜKLERDEN, ANLAMA ULAŞMAK/"GİTMEK" ile/ve/<>/yerine/değil ANLAMDAN, SÖZCÜĞE ULAŞMAK

( Sözlerin ötesine geçmeye çalışın. )

( Sözler, gerçekleri yaratmaz; onlar ya tarif ya tahrif eder. )

( Sözün tamamı, anlamayana söylenilir. )

( Try to go beyond the words.
Words do not create facts; they either describe them or distort. )

( [not] GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD vs./and/<>/but GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING
GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING instead of GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD )


- Sözcüklere sığmadığı için SUS!!!


- SÖZCÜKLERİN ANLAMLARINI

( THE MEANINGS OF THE WORDS )


- Sözcüklerin değerini anımsayarak KONUŞ!!!


- SÖZCÜKLERİN ETKİSİ ve/||/<> KİŞİLERİN ETKİSİ


- Sözcüklerin kökenini öğren/bil de KONUŞ!!!


- SÖZCÜKLERİN:
KULLANIM BİLGİSİ ile/ve/değil/||/<> KULLANIM ÖZENİ


- SÖZCÜKTEN ANLAMA GİTMEK değil/>< ANLAMDAN SÖZCÜĞE GİTMEK

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- SÖZCÜKTEN, ANLAMA GİTMEK ile/yerine/değil ANLAMDAN, SÖZCÜĞE GİTMEK

( Sözlerin ötesine geçmeye çalışın. )

( [not] GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD vs. GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING
GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING instead of GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD )


- Sözden anla ve SUS!!!


- SÖZDEN ÖNCEKİ 3 EŞİK:
İYİLİK ve/||/<> İNCELİK ve/||/<> GEREKLİLİK


- SÖZDİZİMİNDE:
ÖZNE > EYLEM > NESNE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÖZNE > NESNE > EYLEM

(

)


- SÖZE DÖKMEK" ile/ve "DİLE GETİRMEK"


- SÖZE TÂBİ OLMAK ile/ve/<> TEDAVİYE TÂBİ OLMAK


- SÖZE UYUMAK değil/yerine SÖZE UYMAK


- SÖZE:
KULAK VERMEK ile/ve/> EN İYİLERİNE UYMAK


- SÖZEL KOD ile/ve DEĞİŞTİRİM KODU

( Bayrak ya da davul, ıslık dilleri gibi. )


- Sözel KONUŞ!!!


- SÖZEL ile/ve/değil ŞİFAİ


- SÖZLEM/KELÂM:
SESTE ATEŞ ile/ve/||/<> ATEŞTE SES


- SÖZLER(EKÂVÎL)


- SÖZLERİN ALTINDA KALMAK ile/<> TÜKÜRDÜĞÜNÜ YALAMAK ZORUNDA KALMAK


- SÖZLERİNİ DUYURMAK İÇİN:
KİŞİLERİ TUTMAK değil/yerine ÇENEYİ TUTMAK


- SÖZLEŞME/BAĞIT ile/ve/değil ANTLAŞMA


- SÖZLEŞME = MUKÂVELE[Ar.] = CONTRACT[İng.] = CONTRAT[Fr.] = VERTRAG[Alm.] = CONTRAER[İsp.]


- SÖZLEŞMEDE:
İYİ NİYET ve/||/<>/> SADÂKAT ve/||/<>/> İÇERİK

( Adının geçmesiyle. VE/||/<> İmza atarak. VE/||/<> Uygulayarak. )


- SÖZLÜ İLETİŞİM/BİLDİRİŞİM ile/ve SÖZSÜZ İLETİŞİM/BİLDİRİŞİM

( Doğal | Aklî | Uzlaşımsal İLE/VE Doğal | Aklî | Uzlaşımsal )

( Ah/oh gibi seslerle. | Görülmediği halde duyulan sözlerden durumun ne olduğunu çıkarsayarak. | Dil/konuşma/sözcükler ile. İLE/VE Yüzün kızarması/saraarması gibi durumlardan yansıyarak. | Dumanın göründüğü yerde ateşin varolabileceğini düşünerek. | Trafik işaretleri gibi ortak kullanımda olan üzerinde uzlaşılmış işaretlerle. )

( Sözün tamamı, anlamayana söylenilir. )


- Sözlü KONUŞ!!!


- SÖZLÜ KÜLTÜR(/GELENEK) ile/ve/<> YAZILI KÜLTÜR(/GELENEK)

( Göçerlerin. İLE/VE/<> Yerleşiklerin. )

( [daha çok] Doğu'da. İLE/VE/<> Batı'da. )


- SÖZLÜ ile SÖZEL

( ... vs./and VERBAL[SÖZEL ve/< EYLEMSEL] )


- SÖZLÜK ÇALIŞMALI/OKUMALI!


- SÖZLÜK ÇALIŞMASI/OKUMASI:
HERKESİN HARCI ile/ve/değil/||/<>/< HERKESİN İHTİYACI


- SÖZLÜK KULLANIMI ile/ve/||/<>/> SÖZLÜK YAZMAK


- SÖZLÜK ve YASA KULLANIMI/OKUMA GEREĞİ:
[hem] BİLMEDİĞİMİZ KAVRAMLAR/TERİMLER/YASALAR SÖZCÜKLER İÇİN
ile/ve/değil/hem de/||/<>/>/<
(")BİLDİĞİMİZ(") SÖZCÜKLER/KAVRAMLAR/TERİMLER/YASALAR İÇİN


- SÖZLÜK:
ANLAM'DA ile/ve FELSEFE'DE


- SÖZLÜK ile/ve BEYDER

( ... İLE/VE Doğru sözlük. )


- SÖZLÜK ile/ve KİTAP

( Kapağı hiçbir zaman kapatılmaz/kapatılmamalı, kapalı tutulmamalı! İLE/VE ... )


- SÖZLÜK = LÛGAT/KAMUS = DICTIONARY[İng.] = DICTIONNAIRE[Fr.] = WÖRTERBUCH[Alm.] = DIZIONARIO[İt.] = DICCIONARIO[İsp.]


- SÖZLÜK ile SÖZLÜK KÜTÜĞÜ ile SÖZLÜKBİRİM ile SÖZLÜKÇE ile SÖZLÜKSEL ile SÖZLÜKSEL BİÇİMBİLİM ile SÖZLÜKSEL KÜTÜK ile SÖZLÜKSEL BİÇİMBİRİM

( LEXICON vs. LEXICAL ENTRY vs. LEXEME vs. LEXICON vs. LEXICAL vs. LEXICAL MORPHOLOGY vs. LEXICAL ENTRY vs. LEXICAL MORPHEME )


- SÖZLÜK ile/ve/||/<> TÜRK YAZINI BAĞLAMLI DİZİN VE İŞLEVSEL SÖZLÜK(TEBDİZ)

( TEBDİZ Sözlüğü için burayı tıklayınız... )


- Sözlükle KONUŞ!!!


- Sözlüklü KONUŞ!!!


- Sözlükten KONUŞ!!!


- Sözsüz KONUŞ!!!


- SÖZÜ "UZATMAK" ve/<> SABRI ZORLAMAK


- Sözü dinleyerek KONUŞ!!!


- SÖZÜ KABUL ETMEK ile/ve/değil SÖZÜ TASDİK ETMEK


- Sözü KONUŞ!!!


- SÖZÜ:
SÖYLEMEDEN ÖNCE ile/ve/||/<> SÖYLEDİKTEN SONRA

( Önünde dur! İLE/VE/||/<> Ardında dur! )


- SÖZÜ:
YANLIŞ ANLAMA ile SAPTIRMA

( Anlamaya uğraşmayın! Yanlış anlamamanız yeter. )

( Yanlış düşüncelerden kurtulun, bu yeter. )

( Kendinize iyice bakın, tüm yanlış anlamalar ve yanlış düşünceler eriyip gideceklerdir. )

( Herkese, anlayabileceği kadar söz söyleyin. [Kellimünnâse alâ kader-i ukûlihim] )

( Bir sözü anlamak için, estetik bir hal gerek. )

( Don't try to understand! Enough if you do not misunderstand.
Get rid of wrong ideas, that is all.
Have a good look at yourself and all these misapprehensions and misconceptions will dissolve. )

( MISUNDERSTANDING vs. DISTORTION :THE SPEECH )


- SÖZÜ:
YAYMAK ile UZATMAK

( SÖZCÜKLERİ/YAZAÇLARI(HARFLERİ)! )


- SÖZÜ/DÜŞÜNCEYİ/NESNEYİ:
"KALDIRMAK/KALDIR(A)MAMAK" ile/ve "TAŞIMAK/TAŞI(YA)MAMAK"


- SÖZÜ/KONUŞMAYI:
"UZATMA!" değil UZAMASIN


- SÖZÜ/KONUYU:
"UZATMAYAYIM" değil UZATMIŞ OLMAYAYIM


- SÖZÜ/SORUYU:
"ANLAMADIM" ile/değil DİNLEYEMEDİM/ODAKLANAMADIM/TAKİP EDEMEDİM


- SÖZÜM ONA .../SÖZDE ile GÜYA ... ile AKILLARI SIRA ...


- Sözün çeşitlerini bilerek KONUŞ!!!


- Sözün farklarını bilerek KONUŞ!!!


- SÖZÜN KISASI ile SÖZÜN ÖZÜ

( BRIEF OF THE WORD vs./and ESSENCE OF THE WORD )


- Sözün olmadığı yerde SUS!!!


- SÖZÜN ÖZÜ PROGRAMINDA:
ÖNERİLEN KİTAPLAR ve/||/<> BÖLÜM ADLARI

( sehirisifkulubu.com/2018/11/24/sozun-ozu-programinda-tavsiye-edilen-kitaplar-ve-bolum-adlari )


- SÖZÜN:
BAĞLAYICILIĞI ile/ve/değil/yerine ETKİLEYİCİLİĞİ


- SÖZÜN:
BAŞINDA ile/değil/yerine SONUNDA

( "Sadece ..." İLE/DEĞİL/YERİNE "... sadece." )


- SÖZÜN:
BELİRLEYİCİLİĞİ ile/ve/değil/<> BAĞLAYICILIĞI

( Söylediklerinize dikkat edin,
düşüncelere dönüşür...

Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür...

Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür...

Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür...

Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür...

Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür...

Karakterinize dikkat edin,
kaderinize dönüşür... )


- SÖZÜN:
ÇEŞİTLERİ ile/ve/<> DERECELERİ/DEREKELERİ

( ŞİİR

   ^


ATASÖZÜ, DEYİM [KELÂM-I KİBAR, VECİZE]

   ^

[dereceleri]


--- SÖZ ---[(bilgili ve bilinçli) kişinin ağzından çıkan]

[derekeleri]

   v

LÂF / KÜNGE / JÂJ[Fars.] [Evin içinden çıkan çer-çöp.]

   v

KÜFÜR [Ar. < KFR: Örtme, gizleme.]

   v

TARİZ [Birini eleştirme, küçük düşürme ya da alay etmek amacıyla söylenilmek istenileni tam tersi bir anlamda bir sözle, incelikle ve lâtîfeyle[espriyle] anlatma sanatı.]

   v

HİCV [Ar. < HECV: Yergi, yermek.]

   v

HERZ[Ar.: Anlamsız, boş, saçma. | Hakaret. ], YÂVE, TÜRREHÂT / HERZE/BESBÂS[Fars.] )


- SÖZÜN/KONUŞMANIN:
BAŞINDA SÖYLENİLECEK (OLAN) ile/ve/değil/yerine SONUNDA SÖYLENİLECEK (OLAN)


- SÖZÜNDEN ÇIKIL(A)MAYANLAR:
SU ile/ve/<> EKMEK ile/ve/<> ÖLÜM

( Çocuklukta. İLE/VE/<> Yetişkinlikte. İLE/VE/<> Yaşlılıkta. )


- Sözünle KONUŞ!!!


- SÖZÜNÜ BİLMEYEN ÇAVUŞLAR ile/ve/||/<>/> BOKU/NU AVUÇLAR


- Sözünü tutacak şekilde KONUŞ!!!


- SÖZÜNÜN ARDINDA DURAN ile/ve/değil SÖZÜNÜ, KENDİ TAKİP EDEN


- sp.[Lat. < SPIRITUS] değil/yerine/= ALKOL


- SPA/SALUS PER AQUA, HEALTH FROM WATER[İng.] değil/yerine/= SUDAN GELEN SAĞLIK


- SPACE and/||/<>/> TIME


- SPACER[İng.] değil/yerine/= ARACI TÜP


- SPADİKS = YILAN YASTIĞI ŞİŞİ = SPADICE


- SPARK MİKROFİBER BEZ ile MİKROTEKS MİKROFİBER BEZ

( Toz almak içindir. İLE/VE/||/<> Daha çok, cam temizliğine yöneliktir. )

( Bulaşık altlığı ve mop bezi gibi ürünleri kapsar. İLE Mutfak ve yer için özel bezlerdir. )


- SPARSA değil/yerine/= DOKUNMA


- SPASYAL DEZORYANTASYON/SPATIAL DISORIENTATION[İng.] değil/yerine/= UZAMSAL YÖNELIM BOZUKLUĞU


- SPASYAL/SPATIAL[İng.] değil/yerine/= UZAMSAL | MEKANSAL


- SPATULA[İt. < SPATOLA] ile KAZAĞI

( Ev işleri, duvarcılık, boyacılık gibi alanlarda kullanılan, bir nesneyi kazımaya, yaymaya yarayan, küçük bir kürek ya da ucu keskin olmayan, bükülebilen bir bıçak biçiminde metal, ağaç, kemik vb. nesnelerden yapılmış araç. İLE Kazımakta ya da temizlemekte kullanılan demir araç. )


- SPATULA[İt. < SPATOLA] ile MALA[Fars. < MÂLE]

( Ev işleri, duvarcılık, boyacılık gibi alanlarda kullanılan, bir nesneyi kazımaya, yaymaya yarayan, küçük bir kürek ya da ucu keskin olmayan, bükülebilen bir bıçak biçiminde metal, ağaç, kemik vb. maddelerden yapılmış araç. İLE Harç alıp sürmeye yarayan, çoğu üçgen biçiminde, yassı, demirden, üstten tahta saplı sıvama aracı. )


- SPATÜLSÜ YAPRAK = VARAK-I MİSVATÎ = FEUILLE SPATULÉE


- SPAZM/SPASM[İng.] değil/yerine/= KASILIM


- SPAZMODİK/SPASMODIC[İng.] değil/yerine/= KASILIMLI


- SPAZMOLITİK/SPASMOLYTIC[İng.] değil/yerine/= KASILIMÇÖZER


- SPAZMOLİZ/SPASMOLYSIS[İng.] değil/yerine/= KASILIM ÇÖZÜLMESİ


- SPB/SEREBRAL PERFÜZYON BASINCI/ CEREBRAL PERFUSION PRESSURE[İng.] değil/yerine/= BEYİN KANLANMA BASINCI


- SPEAK vs. TALK


- SPECIAL vs. PECULIAR


- SPECIAL vs./and/also BEAUTIFUL


- SPECIAL/PRIVATE/CONFIDENTIAL vs. SECRET/HIDDEN


- SPECIFIC GRAVITY[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜL AĞIRLIK


- SPECIMEN/SPECİMEN[İng.] değil/yerine/= PARÇA ÖRNEK


- SPECT/TEK FOTON EMISYON BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ/SINGLE PHOTON EMISSION COMPUTERIZED TOMOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= TEK FOTON SAÇILIMLI BİLGİSAYARLI KESITÇEKİM


- SPEEDER vs./and FACILITATER


- SPEKTRAL/SPECTRAL[İng.] değil/yerine/= GÖRÜNTÜSEL


- SPEKTROFOTOMETRİ/SPECTROPHOTOMETRY[İng.] değil/yerine/= İZGESEL IŞIL ÖLÇÜMÜ


- SPEKTROSKOPİ/SPECTROSCOPY[İng.] değil/yerine/= İZGESEL GÖRÜNTÜLEME


- SPEKÜLASYON[Fr., İng.] değil/yerine/= KURGU


- SPEKÜLATİF[Fr., İng.] değil/yerine/= KURGUSAL | SAPTIRICI


- SPEKÜLATİF[İng.] değil/yerine/= TARTIŞILIR


- SPEKÜLATİF/SPECULATIVE[İng.] değil/yerine/= SAPTIRICI | KURGUSAL


- SPEKÜLATİF değil/yerine/= KURGUSAL/DÜŞÜNTÜLÜ


- SPEKÜLATİF ile/değil MİSTİK


- SPEKÜLATİF değil/yerine/= SAPTIRICI


- SPELEOLOGY ile ...

( Mağaraları inceleyen bilim dalı. )


- SPERM REKABETİ ile/||/<> SPERMATOSİT

( Dişi yumurtaları dölleyebilmek için spermlerin birbiriyle girdiği rekabet. İLE/||/<> Mayoz bölünmenin de oluştuğu gelişimin spermatogenez evresinde, spermatogonyumdan üretilen erkek gametositi.[Testislerin sperm kanalcıklarında üretilir.] )


- SPERM vs. SEMEN


- SPERM ile/ve/<> BELSUYU/ERSUYU

( Sperm, belsuyu/ersuyu içinde varolan bir organizmadır. Günlük dilde daha rahat kullanılan "sperm" sözcüğünde daha çok meni kast edilir. İLE/VE/<> Belsuyu/ersuyu, erilin/penisin boşaldığı(ejakülasyon) anda fışkırarak çıkan, koyu, süt rengine yakın [yapışkan, kopmadan uzayan(lüzûcî[Ar.])] sıvı/mâyi'[Ar.]/sekresyondur[gövde sıvılarının genel adı]. )

( HÜVEYNÂT ile/ve MENÎ/NUTFE )


- SPERMA ile/ve OVÜL

( En küçük hücre. İLE/VE En büyük hücre. )

( SPERM vs./and OVULA
The smallest cell. WITH/AND The biggest cell. )


- SPESİFİK[İng. < SPECIFIC] değil/yerine/= ÖZGÜL


- SPESIFIK/SPECİFIC[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜL


- SPESIFIKASYON/SPECİFICATION[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜLLEME | ÖZGÜL ÖZELLİK


- SPESIFISITE/SPECİFICITY[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜLLÜK


- SPESİMEN/SPECİMEN[İng.] değil/yerine/= PARÇA ÖRNEK


- SPEYS/SPACE değil/yerine/= UZAY


- SPHERE değil/yerine/= YUVAR


- SPHEROID değil/yerine/= TOPAR, DÖNME SÖBÜSÜ


- SPHYGMO- ile/||/<> -CROTİC

( Nabız. İLE/||/<> Belirli tipte nabız, nabız. )


- SPİKER


- SPIN vs. WHIRLING


- SPIN değil/yerine/= DİKEN


- SPİNA BİFİDA ile/||/<> ANENSEFALİ

( Omurga ve omuriliğin doğumsal bir defekti. İLE/||/<> Beynin ve kafatasının doğumsal bir defekti. )


- SPINAL[İng.] değil/yerine/= OMURGAYLA İLGILİ | DİKENSİ


- SPİNEL ile/||/<> GARNET

( Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. İLE/||/<> Genellikle kırmızı tonlarda olan bir taş. )


- SPİNEL ile/||/<> IOLİT

( Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. İLE/||/<> Mavi-mor renklerde bir kordiyerit türü. )


- SPİNEL ile/||/<> JASPER

( Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. İLE/||/<> Kırmızı, sarı ve kahverengi renklerde olabilir. )


- SPİNEL ile/||/<> KRİZOBERİL

( Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. İLE/||/<> Sarı-yeşil renkte ve sert bir mineral. )


- SPİNEL ile/||/<> KUNZİT

( Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. İLE/||/<> Pembe ila mor renkte bir spoddumen. )


- SPİNEL ile/||/<> RODONİT

( Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. İLE/||/<> Pembe ve siyah renkli bir mineral. )


- SPINOZ/SPINOUS[İng.] değil/yerine/= DİKENSİ (ÇIKINTI)


- SPINOZA SİSTEMİ ile DESCARTES SİSTEMİ ile LEIBNIZ SİSTEMİ


- SPIRAL[İng.] değil/yerine/= SARMAL


- SPİRAL ve/||/<> HELİS ve/||/<> ELİPS

( Arşimed'in, zevk için çalıştığı geometrik biçimlerden biri. VE/||/<> Sarmaşığın, ağaca tırmanırken çizdiği eğri. VE/||/<> Apollonius'un, zevk için çalıştığı geometrik biçimlerden biri.[Gezegenler, bu eğrileri çizerek dolaşır.] )


- SPIRIT vs. INSTINCT


- SPIRIT değil/yerine/= DÜZEÇ


- SPIROMETRİ/SPIROMETRY[İng.] değil/yerine/= SOLUK ÖLÇÜMÜ


- SPLINTER[İng.] değil/yerine/= KIYMIKSI


- SPLIT[İng.] değil/yerine/= YARILMA | ÇİFTLENME | INCE DİLIM


- SPLITTING[İng.] değil/yerine/= AYIRMA/AYRIŞTIRMA


- SPONJİYÖZ/SPONGIOUS[İng.] değil/yerine/= SÜNGERİMSİ


- SPONSOR[İng.] ile SAKMAN/DESTEKÇİ/REKLÂM VEREN/DÜŞ ORTAĞI


- SPONTAN(İT)/E değil/yerine/= KENDİLİĞİNDEN/LİK


- SPOR BİLİMİ ile SPOR FİZYOLOJİSİ

( Egzersiz ve sporun insan gövde üzerindeki etkilerini inceleyen bir bilim dalı. İLE Egzersiz sırasında gövdede oluşan fizyolojik değişimleri inceleyen bir alt dal. Bu iki dalın kesiştiği noktada, sporcuların performansı optimize edilmesi ve spor yaralanmalarının önlenmesi için çalışmalar yapılmaktadır. )


- SPOR YAPMAK ile STONE SENDROMU


- SPOR YAPMALI! (MUTLAKA!)


- SPOR[İng. SPORT] ile SPOR[Fr. SPORE < Yun.]

( Bedeni ya da zihni geliştirmek amacıyla kişisel ya da toplu olarak gerçekleştirilen, bazı kurallara göre uygulanan hareketlerin tümü. | Kullanışı rahat, kolay olan. İLE Çiçeksiz bitkilerde üreme organı. | tek hücreli hayvanların, çok özelleşmiş olan üreme gözesi. )


- SPOR değil/yerine/= ÇEYNİK


- SPOR ile/değil FUTBOL

( Futbol, "spor yanı"nın olmasının ötesinde, daha çok, toplumları gütme aracı kullanıldığından, spor olmaktan çok fazla uzaklaşmıştır. )

( [not] SPORT vs. FOOTBALL )


- SPOR ile/ve/değil HAREKET


- SPOR = SPORT[İng., Fr., Alm., İt.] = DEPORTE[İsp.]


- SPORADİK/SPORADIC[İng.] değil/yerine/= TEK TÜK


- SPORKESESİ ile SPORLANMA

( Çiçeksiz bitkilerde, içinde sporların bulunduğu küçük kese. İLE Spor oluşmak ya da bakterilerde spora dönüşmek. )


- SPOT ile SPOT

( Herhangi bir aynalı alet ile ekran üzerinde oluşturulan görüntü. | Tanıtımcık. | Peşin. İLE Işıntı. )


- SPOUSE vs. BUSINESS


- SPREY[İng. SPRAY] değil/yerine/= PÜSKÜRTÜCÜ

( Bir püskürtücü yardımıyla çok ince damlacıklar durumunda püskürtülen sıvı. | Püskürtücü. )


- SPRİNT/ER değil/yerine/= KISA KOŞU/CU


- SPS/HEALTH PROFILE SYSTEM[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK PROFİL DÜZENİ


- SPUR[İng.] değil/yerine/= MAHMUZ | MAHMUZSU


- SQL/STRUCTURED QUERY LANGUAGE[İng.] değil/yerine/= YAPILANDIRILMIŞ SORGU DİLİ


- SQL ile/yerine MYSQL


- SRAVAKA ile ...

( Duyan-Dharma'ya, o vaaz ediliyorken duyup yaklaşan kişi. )


- SRİ LANKA'NIN BAŞKENTİ:
KOLOMBO ile/ve/<> SRI JAYAWARDENAPURA KOTTE

( [Sri Lanka'nın] Ticari başkenti. İLE/VE/<> Başkenti. )


- SRI NISARGADATTA MAHARAJ


- SRT/STEROTAKTİK RADYOTERAPİ STEREOTACTIC RADIOTHERAPY[İng.] değil/yerine/= STEROTAKTİK IŞIN SAĞALTIMI


- SS DİNLE!!!


- SS SUS!!!


- ss.[Lat. < SEMıS] değil/yerine/= YARI, YARIM


- SSD/SOLİD STATE DISK[İng.] değil/yerine/= KATI HAL SÜRÜCÜSÜ


- SSH ile TELNET

( Bağlantının tüm içeriğini ağ üzerinden gerçekleştirilebilecek tüm saldırılara karşı güçlü bir şifreleme yöntemiyle şifreler. İLE Şifreleme yoktur ve iletişim açık bir biçimde gerçekleştirilir. )

( Sunucu üzerindeki bazı ortamsal değişkenler üzerindeki ayarların değiştirilebilmesine olanak sağlar. İLE Sunucu üzerindeki ayarları sunucuya komut gönderilerek değiştirilebilir. SSH ve bazı modern Telnet sunucuları bunu desteklemez. [Bu durumun en önemli nedeni ise sunucu üzerindeki bazı ayarların değiştirilmesinin güvenlik problemlerine neden olabilmesidir.] )

( Bağlanılmak istenilen sunucuya şifre girme zorunluluğu yoktur. İLE ... )

( Sunucuya bağlanmanızı ve otomatik olarak komut göndermenizi sağlar. Bu biçimde gönderilen komut sunucu tarafında işletildikten sonra bağlantı kesilir. İLE ... )


- SSL/SECURE SOCKET LAYER[İng.] değil/yerine/= GÜVENLİ SOKET KATMANI


- ST. ANSELM ile/ve/||/<>/> ABELARD

( 1033 - 1109 ile/ve/||/<>/> 1079 - 1142 )


- ST. BOETHIUS ile/ve ST. AMBROSSIUS ile/ve ST. GREGORIUS

( "Enstrümantal Ses, Sadâ ve Evrenin Sesi" olarak ele alır. İLE/VE Halkı esas alır. İLE/VE Kiliseyi esas alır. )


- ST. PAUL ile ST. PAUL


- ST. THOMAS ve İBN ARABİ

( En çok yazmış olanlar. )


- STABIL/STABLE[İng.] değil/yerine/= KARARLI | DEĞİŞMEZ | DENGELİ | SABİT


- STABILITE/STABILITY[İng.] değil/yerine/= DENGELİLİK


- STABİLİZASYON/STABILIZATION[İng.] değil/yerine/= DENGELEME


- STABİLİZATÖR[Fr. STABILISATEUR] değil/yerine/= DENGELEYİCİ


- STABİLİZATÖR/STABILIZER[İng.] değil/yerine/= DENGELEYEN


- STABİLİZE ETMEK değil/yerine/= SÜRDENGELEMEK


- STABILOMETRE/STABILOMETER[İng.] değil/yerine/= DENGE ÖLÇER


- STABILOMETRİ/STABILOMETRY[İng.] değil/yerine/= DENGE ÖLÇÜMÜ


- STADION ile ...

( 600 ayak. 185 metre. [Atina stadion'u 77,6 metredir.] )


- STADION ile ATİNA STADIONU

( 185 metre. İLE 77,6 metre. [600 ayak.] )


- STADYA[Fr. < Yun.]

( Bir noktanın takeometreye olan uzaklığını ölçmek için, bu nokta üzerine düşey doğrultuda konan santimetrelere bölünmüş mira. )


- STAFF ile CREW


- STAGE[İng.] değil/yerine/= EVRE


- STAGFLASYON değil/yerine/= DURGUN ŞİŞKİNLİK


- STAI/STATE-TRAIT ANXIETY INVENTORY[İng.] değil/yerine/= DURUM-SÜREKLİ KAYGI DÖKÜMÜ


- STAIRS vs. LADDER


- STAIRS vs. STEP


- STAJ[Fr./İng. STAGE] değil/yerine/= ÇIRAKLIK

( Herhangi bir meslek edinecek olan kimsenin geçirdiği uygulamalı öğrenme dönemi. | Birinin, meslek bilgisini artırmak için bir kurumun bir ya da birçok bölümünde çalışarak geçirdiği dönem. )


- STAJER değil STAJYER


- STALAGMİT[Yun.] değil/yerine/= DİKİT


- STAMEN = Vİ'Â-İ TAL'Î = VAISSEAU POLLINIQUE, ÉTAMINE


- STAN LAUREL ve/||/<> OLIVER HARDY


- STAND-BY[İng.] değil/yerine/= HAZIRDA


- STANDARDİZASYON/STANDARDIZATION[İng.] değil/yerine/= ÖLÇÜNLEME


- STANDARDİZE ETMEK değil/yerine/= ÖLÇÜNLENMEK


- STANDART MODEL ve/||/<> ATOM ALTI PARÇACIKLAR

( image )

( İlgili yazı ve ayrıntıları için burayı tıklayınız... )


- STANDART MODEL ile/ve/||/<>/> HERŞEYİN KURAMI

(

İLE/VE/||/<>/>

)

( )

( )


- STANDART MODEL ile/ve/||/<>/> OPAK EVREN

( 10[üzeri]-2'ye kadar. İLE/VE/||/<>/> 10[üzeri]-2'nin altı. )


- STANDART/STANDARD[İng.] değil/yerine/= ÖLÇÜNLÜ


- STANDART ile KLİŞE


- STANDART ve/ya da KÜLT


- STANDART ile MUTLAK

( STANDARD vs. ABSOLUTE )


- STANDART değil/yerine/= ÖLÇÜN/LÜ


- STANDART değil/yerine/= ÖLÇÜN/TEKBİÇİM


- STANDART ile/ve SOMUT

( STANDARD vs./and CONCRETE )


- STANDSTILL[İng.] değil/yerine/= DURAKLAMA


- STANT[İng.] değil/yerine/= SERGİLİK


- STAPLER[İng.] değil/yerine/= TEL ZIMBA, BASARDİKER


- STAR WARS değil/yerine/= YILDIZ SAVAŞLARI


- STAR"[İng.] değil/yerine/= "YILDIZ"


- STAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/> EFSANE

( Hem işinde, hem de magazinde "iyi olan." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İşinde iyi olan fakat magazinde "kötü olan." )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yaşar... | Şair Sanatçımız, Yaşar... | Radyo Programı - Nisan 2016 )


- STAR PLANET


- STARBOARD vs. PORT SIDE

( Right side. vs. Left side. )


- STARE MESTO ile/ve/<> NOVE MESTO

( Prag'ı, birbirinden ayıran, Vlatava Köprüsü ve birleştiren, Charles Köprüsü'dür.[Bu köprü, "Prag'ın en değerli mücevheri" olarak da anılır. Mücevher benzetmesi, köprünün iki yanında yer alan ve baş döndüren 30 heykelden kaynaklanıyor.] )

( Eski Prag. İLE/VE/<> Yeni Prag. )

( Eski Prag'ın merkezini, Staromestie Namesti oluşturur. Onbin m²'ye yakın alana sahip bu ünlü meydanın tam ortasında, XV. yüzyıldan kalma astronomik saat, bugün hâlâ çalışmaktadır.[Saatin üzerinde, hasat ve ekin zamanı, ay ve güneş düzeninin dünyaya göre konumu, mevsimler ve burçlar gösterilmektedir. Saatin en büyük özelliklerinden biri de, her saat başı, Hz. İsa ve 12 havarisini simgeleyen kuklaların, kulenin iki minik penceresi arasında gidip gelmeleridir. Daha sonra ise yeni bir 60 dakikanın başladığının işaretini, bir iskeletle gösteriyorlar.] )

( En az 650 yıllık olan Yeni Prag'ın tek farkı, Gotik üslûbun Barok 'a dönüşmesini en ince ayrıntısına kadar duyumsatmasıdır.[Ünlü Prag Baharı'nın baş kahramanlarından Wenceslas Meydanı'nda, Neo-Rönesans etkilerinin doruğa ulaştığını görebilirsiniz. Meydanın genişliği 60 m., uzunluğu ise 750 m.'dir.] )


- START ALMAK/ALDIRMAK / VERMEK değil/yerine/= BAŞLAMAK/BAŞLATMAK


- STARTLE HASTALIĞI/STARTLE DISEASE[İng.] değil/yerine/= İRKİLME SAYRILIĞI


- stat.[Lat. < STATIM] değil/yerine/= HEMEN, DERHAL


- STATE vs. GOVERNMENT


- STATİK SÜRTÜNME ile/ve/||/<> KİNETİK SÜRTÜNME

( Devim/hareket öncesi nesneler arasındaki direnç. İLE/VE/||/<> Devim durumundaki nesneler arasındaki direnç. )


- STATİK[Fr. < Yun.]/STATOR[Lat.] değil/yerine/= DURUK/DURAĞAN/DEĞİŞMEZ[>< DEVİNİM]


- STATİK/STATIC[İng.] değil/yerine/= DURAĞAN


- STATİK ile/>< ANTİSTATİK[Fr.]

( ... İLE/>< Statik elektrik yüklerinin birikimini azaltmak ya da engellemek için kullanılan nesneler. )


- STATİK değil/yerine/= DURUK


- STATIONERY vs. STATIONARY


- STATISTICS


- STATÜ[Fr. < STATUT] değil/yerine/= KONUM/DURUM/KOŞUL


- STATÜ[Fr.] değil/yerine/= TÜZÜK


- STATÜKO[Lat.] değil/yerine/= SÜRERDURUM/SÜREGİDEN DURUM SÜRERDURUM


- STAY vs. REMAIN


- STAZ/STASIS[İng.] değil/yerine/= DURGUNLUK


- STEAL vs. STEEL

( Çalmak. İLE Çelik. )


- STEAMER vs. SHIP


- STEARİK[Fr. < Yun.] (ASİT) ile STEARİN[Fr. < Yun.]

( Bitkisel ve özellikle hayvansal stearin durumunda bulunan stearik asit.[CH3-(CH2)16-CO2H] İLE Gliserinin stearik asit esteri. )


- STELLATAE(RUBIACEAE) = FUVVEHÎYE


- STEM/CELL[İng.] değil/yerine/= KÖK GÖZE


- STEM/SCIENCE, TECHNOLOGY, ENGINEERING, MATHEMATICS[İng.] değil/yerine/= FEN, TEKNOLOJİ, MÜHENDISLİK, MATEMATİK


- STEMMA ile ...

( Omurgasızlarda bileşik göz. )


- STEN[İng.] ile STEN[Fr. < Yun.]

( Çapı, 9 milimetre olan, İngiliz yapısı, hafif, kullanışı kolay bir tür makineli tüfek. İLE Bir tonluk bir kütleye, bir saniyede 1 metre hız artışı veren kuvvet ölçü birimi. )

( STEN vs. ... )

( ... avec STHÈNE )


- STENDHAL(MARIE-HENRI BEYLE) ile STEINTHAL

( 23 Ocak 1783 - 23 Mart 1842 ile 16 Mayıs 1823 - 14 Mart 1899 )


- STENO(GRAFİ)[Fr.] ile STEGANOGRAFİ[Fr.]

( Hızlı yazma tekniği. İLE/VE Şifreleme tekniği. )


- STENOGRAF değil/yerine/= İMYAZMAN


- STENOGRAFİ değil/yerine/= İMYAZIM


- STENOZ/STENOSIS[İng.] değil/yerine/= DARLIK


- STENT[İng.] değil/yerine/= KAFESÇİK


- STEP/STEPPE[Fr., Rus.] ile STEP[İng.]

( Bozkır. İLE Basketbolda, hatalı yürüme. | Basamak ve adımlarla yapılan spor etkinliği. )


- STEP ile/değil PAMPA

( ... İLE/DEĞİL Arjantin'de, stepten daha genç olan oluşuma verilen ad.[Pampada yetişen ve sarı renkli, çiçeklere sahip çalılıkları, yerliler, kayıklarında, sudan korunmak için kullanırmış. Bunların adı da "calafete" imiş ve Calafata kasabası, adını buradan almış.] )


- STEPNE[Fr.]/İSTEPNE değil/yerine/= YEDEK TEKER


- STERADYAN[Fr. < Yun.]

( Bir kürenin merkezini tepe olarak alan ve küre yüzeyi üzerinde, kenarı bu kürenin yarı çapına eşit bir kare kadar alan ayıran, uzay açıya eşit, uzay açı birimi. [sr] )


- STERE-/STEREO- ile/||/<> DUR-

( Katı. İLE/||/<> Sert. )


- STEREOSCOPY ile ...

( Nesnelerin üç boyutlu görünüşü. )


- STEREOTİP/STEREOTYPE[İng.] değil/yerine/= KALIP


- STEREOTİPİK/STEREOTYPIC[İng.] değil/yerine/= BASMAKALIP


- STERİL/İZE[Fr.]/STERILE/STERILIZED[İng.]/ değil/yerine/= KISIR (KADIN) | MİKROPTAN ARINMIŞ, MİKROPSUZLAŞ(TIRIL)MIŞ, MİKROPSUZ | KISIR /ARINIK


- STERİL değil/yerine/= KISIR


- STERİLİZASYON/STERILIZATION[İng.] değil/yerine/= MİKROPSUZLAŞTIRMA | KISIRLAŞTIRMA


- STERİLİZATÖR/STERİLİZATOR[İng.] değil/yerine/= MİKROPSUZLAŞTIRGAÇ


- STERLİN ile/ve/||/<> PENİ

( İngiliz para birimi. İLE/VE/||/<> Sterlinin yüzde biri değerindeki para birimi, "kuruş". )


- STETH-/STETHO- ile/||/<> THEL-/THELO- ile/||/<> THORAC-/THORACO- ile/||/<> MAST-/-MASTİA/MASTO-

( Meme ya da göğüs. İLE/||/<> Meme ucu. İLE/||/<> Meme ile ilgili, meme yapıları ile ilgili. İLE/||/<> Göğüs, toraksla ilgili. )


- STETOSKOP[Fr. < Yun.]

( Kalbin ve iç organların hareketleri ile oluşan sesleri dinlemeye yarayan araç. )


- STETOSKOP/STETHOSCOPE[İng.] değil/yerine/= DİNLEME ALETİ


- STEVE WOZNIAK ile/ve/||/<> STEVE JOBS

( Donanımcı/sı. İLE/VE/||/<> Geliştirici/si. )

( Stephen Gary Wozniak İLE/VE/||/<> Steven Paul Jobs )


- STEVIE WONDER ile/değil RAY CHARLES


- STHENO- ile/||/<> -TONİA/TONO-/-TONY

( Güç. İLE/||/<> Tonus ya da basınçla ilgili. )


- STİCKER[İng.] değil/yerine/= ÇIKARTMA


- STICKER değil/yerine/= YAPIŞKI


- STİGMATİZASYON/STİGMATIZATION[İng.] değil/yerine/= DAMGALAMA


- STİL/LER BİLGİSİ ile/ve TİP/LER BİLGİSİ


- STİL ile SİTİL

( ... İLE Su kovası. )


- STİL ile TİP

( STYLE vs. TYPE )


- STILE[İng.] değil/yerine/= KILAVUZ ÇUBUK


- STİLİZE ile/||/<> STUCCO/STUK ile/||/<> SİLME

( Üslûplaştırılmış. Doğadaki biçimlerin belirli bir üslûbun ya da tekniğin denetiminde sadeleştirilmiş biçimi. Stilize çiçek motifi... İLE/||/<> Alçı yoğunluklu süsleme tekniği. İLE/||/<> Duvar yüzeylerinde süsleme amacıyla yapılmış şerit biçimindeki çıkıntılara verilen ad. )


- STİLO[Fr.] değil/yerine/= DOLMAKALEM


- STILOİT/STYLOID[İng.] değil/yerine/= ÇİVİMSİ


- STIMÜLAN/STIMULANT[İng.] değil/yerine/= UYARICI


- STIMULANT vs. STIMULUS


- STIMÜLASYON/STIMULATION[İng.] değil/yerine/= UYARIM


- STIMÜLATÖR/STIMULATOR[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİKSEL UYARICI ARAÇ


- STIMULUS/IMPULSE vs. IMPULSED


- STİMÜLÜS/STIMULUS[İng.] değil/yerine/= UYARI, UYARAN


- STING ile ...

( Arı, akrep iğnesi; yılanın zehir dişi. )


- STINGINESS vs. THRIFTYNESS


- STK ile STK

( Sivil Toplum Kuruluşu İLE Sanat - Tarih - Kültür )


- STM32 ile ESP32


- STOA

( DİREKLİ GALERİ )


- STOACILIK ile EPİKÜRCÜLÜK

( Erdem, öz disiplin ve doğayla uyum içinde yaşamayı savunan felsefi okul. İLE Hazza ulaşmayı ve acıdan kaçınmayı yaşamın amacı olarak gören felsefi okul. )


- STOACILIK = REVÂKİYE

( Aklın egemenliğini, doğaya uygun yaşamayı, ruhun duyumsamazlığı ve dünya yurttaşlığı ülküsünü amaç edinen, Kıbrıs'lı Zenon'un kurduğu, öğretiye ilişkin derslerin stoa denilen direkli galeride verildiği öğreti. )


- STOCHASTIC REGRESSORS[İng.] değil/yerine/= MODEL BAĞIMLI DEĞİŞKENİN AÇIKLAYICI DEĞİŞKEN ETKİSİNDE OLDUĞUNU RASSAL REGRESYON MODELİ


- STOK[İng.] değil/yerine/= YIĞIM, YIĞILIM | YIĞIMLIK


- STOKASTİK[İng.] değil/yerine/= REGRESÖR MODEL


- STÖKİYOMETRİ ile TERMOKİMYA

( Kimyasal tepkimelerde nesne miktarlarını inceleyen alan. İLE Kimyasal tepkimelerde enerji değişimlerini inceleyen alan. )


- STOMA[İng.] değil/yerine/= YAPAY AĞIZ


- STOMA ile LENTİSEL

( Yapraklarda gaz alışverişini sağlayan açıklıklar. İLE Bitki gövdesinde gaz alışverişini sağlayan açıklıklar. )


- STOPAJ[İng.] değil/yerine/= ÖN KESİNTİ


- STOPPER vs./and SANCTER


- STORM vs. HURRICANE


- STORY vs. ARTICLE


- STRABISMUS[İng.] değil/yerine/= ŞAŞILIK


- STRAGNANT HİPOKSİ/STRAGNANT HYPOXIA[İng.] değil/yerine/= DURAĞAN HİPOKSİ


- STRAIN ile ...

( Soy, ırk, nesil. )


- STRANGE vs. WILD


- STRANGER vs. FOREIGNER


- STRANGÜLE/STRANGULATED[İng.] değil/yerine/= BOĞULMUŞ


- STRATEJİ/K değil/yerine/= YOLİZLEM/LİK / YOLİZLEMSEL


- STRATEJİ değil/yerine/= YOLİZLEM


- STRATEJİK "ORTAKLIK" ile/ve/||/<>/< SİYASAL ORTAKLIK" ile/ve/||/<>/< ÇÖZÜM ORTAKLIĞI"


- STRATEJİK MALLAR değil/yerine/= YOLİZLEMLİK TAVARLAR


- STRATEJİK PLAN değil/yerine/= YOLİZLEMSEL TASAR


- STRATEJİK ile/değil KAYPAK


- STRATIFIKASYON/STRAFICATION[İng.] değil/yerine/= KATMANLAMA


- STRATİGRAFİ değil/yerine/= KATMANBİLİM


- STRATOSFER ile/ve/<> STRATOPOZ

( Katyuvar. İLE/VE/<> Katyuvarın üst sınırı. )

( STRATOSPHERE vs./and/<> STRATOPAUSE )


- STRATUS[Lat.] değil/yerine/= KATMANBULUT

( Gri renkli, sise benzeyen fakat yere kadar inmeyen bulut tabakası. )


- STRAZBURG ile SALZBURG

( Fransa'da. İLE Avusturya'da. )


- STREPTOMİSİN[Fr. < Yun.]

( Verem basili, şarbon, difteri, veba, menenjit, zatürre vb. hastalıklara neden olan mikroplara karşı kullanılan bir antibiyotik. )

( STREPTOMYCINE )


- STRES OLDUM değil/yerine GERİLDİM


- STRES/STRESS[İng.] değil/yerine/= GERİLİM


- STRES değil/yerine/= GERGİNLİK


- STRES ile KORKU

( Kültürel. İLE Doğal. )


- STRES ile/değil/yerine/>< TUTKU

( İstemediğin bir şey için çok çalışmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevdiğin bir şey için çok çalışmak. )


- STRES ile/değil/yerine/>< TUTKU

( İnanmadığımız bir iş üzerine çok çalışmak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İnandığımız bir iş üzerine çok çalışmak. )


- STRESLİ değil/yerine/= GERGİN


- STRETCHING[İng.] değil/yerine/= GERME/GERİNME


- STRICT LIABILITY vs. MATERIAL MISTAKE vs. TORT

( Kusursuz sorumluluk. İLE Esaslı hata. İLE Haksız fiil. )


- STRICT(NESS) vs. STERN(NESS)


- STRİKNİN[Fr. < Yun.]

( Kargabükenden çıkarılan, etkili bir zehir. )

( STRYCHNINE )


- STRİKTU¨R/STRICTURE[İng.] değil/yerine/= DARALMA


- STRIP[İng.] değil/yerine/= ŞERIT


- STRİYA STRETCH MARK[İng.] değil/yerine/= STRİA DERİ ÇATLAĞI


- STROK/STROKE[İng.] değil/yerine/= İNME, VURUM


- STROMA[İng.] değil/yerine/= DESTEK DOKU


- STRONSİYUM[Fr.]

( Atom numarası 38, atom ağırlığı 87,63, yoğunluğu 2,6 olan, 771 °C'de eriyen, doğada bazı maden filizlerinde bulunan, sarı bir öğe. Simgesi: Sr )

( STRONTIUM )


- STRUCTURED INTERVIEW[İng.] değil/yerine/= YAPILANDIRILMIS¸ GÖRÜS¸ME


- STRÜKTÜR ANALİZ/STRUCTURE ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= YAPI ÇÖZÜMLEMESİ


- STRÜKTÜR/STRUCTURE[İng.] değil/yerine/= YAPI


- STRÜKTÜRALİZM değil/yerine/= YAPISALCILIK

( Bilimin her dalında, "yapı"dan yola çıkarak, sonuçlara ulaşma yöntemi. | Dilin tümüyle bir yapı özelliği gösterdiğini, terimlerin bu ilişkileri belirlediğini ileri süren dilbilim öğretisi. )


- STRÜKTÜREL[Fr.] değil/yerine/= YAPISAL


- STUDY vs. WORK


- STÜDYO[İt.] değil/yerine/= ÇEKİM YERİ, İŞLİK, YAPIMEVİ, ÜRETİMEVİ, İŞLİK


- STÜDYO[İt.] ile LOFT

( Sanat çalışmaları için düzenlenmiş oda. | Fotoğrafçının çalıştığı oda, alan, fotoğrafçı işliği. | Sinema, televizyon ve radyo için film çekilen, ses alınan ve yayın yapılan yer. | Bir odalı daire. İLE ... )


- STUNNING[İng.] değil/yerine/= AFALLAMA


- STYLE vs. MANNER


- STYLE vs. TYPE


- Şu AN için DİNLE!!!


- Şu AN için SUS!!!


- ŞU AN, İCÂD ETTİĞİM BİR YANIT DEĞİL değil ŞU AN İÇİN İCÂD ETTİĞİM BİR YANIT DEĞİL


- ŞU ANDA VE BURADA, ...:
NE OLUYOR? ve/||/<>/> DUYULARIM NELER? ve/||/<>/> NASIL DAVRANIYORUM/DAVRANABİLİRİM? ve/||/<>/> YARARLI/YARARIMA OLAN NEDİR? ve/||/<>/> NE/LER YAPABİLİRİM?


- ŞU ANDA VE BURADA = HIC ET NUNC[Lat.]


- ŞU ANLAMDA ile/ve/değil/yerine ŞU BAĞLAMDA


- SU AYGIRI(/DENİZ ÖKÜZÜ/ATBALIĞI) ile GERGEDAN

( Suaygırı ile Gergedan )

( HIPPOPOTAM: Irmak adı. )

( BERNÎK, FERES-ÜL-BAHR, HISÂN-I BAHRÎ, HISÂN-ÜL-BAHR ile GERGEDENN )

( GÂV-I BAHRÎ ile ERC )

( HIPPOPATAMUS vs. RHINOCEROS )

( HIPPOPATAMI cum RHINOCEROS UNICORNIS )

( ... con RINOCERONTE )

( ... ile RHINO[Burun]-KERAS[Boynuz] )


- SU AYGIRI ile SU AYISI(TARDIGRAD)

( )


- SU AYGIRLARI'NDA:
BAYAĞI ile/ve CÜCE

( Afrika ve Asya fillerinden sonra en büyük üçüncü memelidir. İLE/VE ... )

( Aslanları suyun içine batırıp boğarak, timsahları ısırıp ikiye bölerek, köpekbalıklarını suyun dışına sürükleyip ayaklarıyla ezerek öldürürler. )

( Sadece derilerinin ağırlığı 1 ton gelir. Derileri 4 cm. kalınlığındadır ve kurşun geçirmezdir. )

( Bir insandan çok daha hızlı koşabilirler. )

( Balina ve yunusların dışında suyun altında çiftleşip doğuran tek memelidir. )

( Suyun altında 5 dakika boyunca kalabilirler. )

( Azı dişleri 30 cm.'e kadar varmaktadır. )

( Esniyor gibi göründüklerinde aslında, etraflarındakilerin kendilerinden uzak durması için onlara kötü kokan soluklarını salarlar. )


- SU BARDAĞI ile ŞARAP BARDAĞI


- SU BUFALOSU ile/ve AFRİKA BUFALOSU

( BUBALUS cum/et SYNCEROS )


- SU BUFALOSU ile/ve KOCA BURUN BUFALOSU

( BUBALUS cum/et ... )


- SU ÇİÇEĞİ ile/ve/değil/||/<>/> MAYMUN ÇİÇEĞİ

(

)


- SU DEĞİRMENİ/ASYÂB/ASİYÂB[Fars.] ile YEL DEĞİRMENİ

( MILL vs. WINDMILL )


- SU DOLABI ile ÇARK

( Bağ bahçe sulamak amacıyla bir eksen etrafında dikey biçimde dönerek bir akarsudan su aktarmaya yarayan düzenek, dolap. İLE Bir eksenin döndürdüğü, tekerlek biçimindeki makine parçası. | Herhangi bir askerî birliğin, biçimini ve düzenini bozmadan, kanatlarından biri çevresinde dönerek yön değiştirmesi. )


- SU EKSİKLİĞİ:
KANDA ile/ve/<> OMURLARDA ile/ve/<> KEMİKLERDE ile/ve/<>
AKCİĞERDE ile/ve/<> PANKREASTA ile/ve/<>
MİDEDE ile/ve/<> BAĞIRSAKLARDA ile/ve/<> GÖZEDE

( Yüksek tansiyona neden olur. İLE/VE/<> Bel/boyun fıtığına neden olur. İLE/VE/<> Gut/artrit gibi romatizmal hastalıklara neden olur. İLE/VE/<> Astıma neden olur. İLE/VE/<> Şeker hastalığına neden olur. İLE/VE/<> Ülsere neden olur. İLE/VE/<> Kabızlığa ve kolon kanserine yakalanma olasılığına neden olur. İLE/VE/<> Su eksikliği nedeniyle, beynimiz, hücreye oksijen göndermeyi keserse, oksijen kesilmesi sonucunda da hücre, kanserleşme sürecine girer! )


- SU GEÇİRMEZ/LİK ile/ve/||/<>/< IŞIK GEÇİRMEZ/LİK


- SU KAÇIRMA ile/değil KARSUYU KAÇIRMA

( Eşeğin kulağına/...na. İLE/DEĞİL Kulağa. )


- SU KAÇIRMAK ile KANTARIN TOPUZUNUN KAÇMASI


- ŞU KADARI:
"YETER" ile/ve/değil (YETMİYORSA DA/YETMEYECEKSE DE) YETSİN!


- SU KAMIŞI/HASIROTU/KİLİZ ile SU ŞERİDİ

( Hasırotugillerden, düz, ince, uzun ve dayanıklı olan yaprakları, kıtık yapmaya, hasır örmeye yarayan, bataklıklarda yetişen bir saz, kofa, kiliz. İLE Su kamışıgillerden, şeridi andıran, 1 metreye kadar uzayabilen, yaprakları açık yeşil renkte sucul bir bitki. )

( BUTOMUS cum SPARMANAUM )


- ŞU KONU(LAR)DA:
"BEN BİLE" HATA/YANLIŞ YAPIYORUM değil BEN DE HATA/YANLIŞ YAPABİLİYORUM


- SU KOYVERMEK ile YELKENLERİ SUYA İNDİRMEK


- SU KÜÇÜĞÜN, SÖZ BÜYÜĞÜN değil SUS KÜÇÜĞÜN, SÖZ BÜYÜĞÜN


- SU MÜZESİ

( Dünyadaki tek Su Müzesi, Ekvador'un başkenti Quito'dadır. )

( Su sayfasını okuyunuz... [ www.FaRkLaR.net/Doga/su ] )


- ŞU ÖZELLİKTEN ile/ve/<> ŞU YÜZDEN ile/ve/<> ŞU YÖNDEN

( MİN-HAYS ile/ve/<> MİN-VECH ile/ve/<> MİN-CİHET )


- SU REZENESİ = SU BALDIRANI

( Maydanozgillerden, su kıyılarında ve bataklıklarda yetişen, zehirli, otsu bir bitki. )

( CICUTA VIROSA )


- SU SAATİ

( M.Ö. 1397 )


- SU SIĞIRI yerine TONBAY


- SU TAVUĞU ile SU YELVESİ

( Su tavuğugillerden, gri, kızıl karışımı tonda, benekli ya da çizgili tüyleri olan bir kuş. İLE Su tavuğugillerden, sırtı yeşil kahverengi, karnı kara-beyaz çizgili bir kuş. )

( FULICA ATRA cum RALLUS AQUATICUS )


- SU TERAZİSİ ile HORTUM TERAZİSİ

( Açı ölçer. İLE Eğim/düzlük ölçer. )


- SU TERAZİSİ ile SU TERAZİSİ/TESVİYERUHU

( Basıncı çok olan suyun, basıncını azaltarak künklerin patlamasını önleyen, belirli aralıklarla yapılmış, depo görevindeki kule. İLE İçinde hava kabarcığı bırakılmış su dolu bir cam silindir ve bir tahta yataktan oluşan, düzlem ya da doğruların yataylığını belirleyen alet, kabarcıklı düzeç, terazi. Türk İşaret Dili )


- SU TESTİSİ, SU YOLUNDA KIRILIR ile/değil/yerine GÖRGÜLÜ KUŞLAR, GÖRDÜĞÜNÜ İŞLER


- SU TESTİSİ ile/ve/||/<>/> SU YOLU


- SU TOPLAMASI KABARCIĞINDA:
VEZİKÜL ile/||/<>/> BÜL(BÜLLÖZ LEZYON)

( [5 mm.den] Küçükse. İLE/||/<>/> Büyükse. )


- SU UÇTU ÇAĞLAYANI/ÇAĞLARI(ŞELÂLESİ) ile/ve SU UÇTU ÇAĞLAYANI/ÇAĞLAR

( Bursa'da. İLE/VE Bilecik'te.[Bahar döneminde gitmek gerekiyor.] )


- SU UYUR, DÜŞMAN UYUMAZ değil SÜ(SUBAY/ASKER) UYUR, DÜŞMAN UYUMAZ


- SU ÜZERİNE ile/ve/<> BUZ ÜZERİNE

( Yazı yazılmaz! İLE/VE/<> Mühür kazınmaz! )


- SU YILANI/OK YILANI ile YILANBALIĞI

( WATER SNAKE vs. EEL )

( CERASTES HASSELQUISTII cum ANGUILLA )


- SU YILANI ile DAMALI SU YILANI


- SU YOSUNLARI ile KIZIL SU YOSUNLARI

( ... İLE Denizlerin yaklaşık 200 metre derinliklerinde yaşayan kırmızı renkli su yosunları. )


- SU YOSUNU/ALG ile SU ASKILARI

( Yeryüzündeki oksijenin çoğunu üretendir. Fotosentezin atık maddesi olarak oksijen açığa çıkarırlar. Çıkardıkları net oksijen miktarı, tüm ağaçların ve kara bitkilerinin birlikte çıkardıklarından daha fazladır. İLE ... )


- ŞU-BU


- SÛ-İ TEDBÎR ile/değil/yerine/>< HÜSN-ÜTEDBÎR

( Yanlış tutulan yol, yanlış tutum. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İyi düşünülerek tutulan yol, doğru tutum. )


- SÛ-İ ZANN ile BUĞZ

( Zan gitmedikçe, korkudan kurtulamayız. )

( Zan, düşmanımız, azrailimizdir. )


- SÛ-İ ZANN ile/değil/yerine HÜSN Ü ZANN

( Zan gitmeden insan âşık olamaz. )

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- SU, BU ile/ve BUZ

( Su, alçakgönüllülüğü simgeler. )

( [Kafkas] ÇIGAL ile/ve ... )

( [Kofti] MU ile/ve ... )

( ZÜLÂL(Saf, hafif, soğuk, güzel, tatlı su.) İLE/VE ... )

( ... ile/ve YAH )

( WATER vs./and ICE )

( EAU avec/et GLACE )

( WASSER mit/und EIS )

( AGUA con/y HIELO )

( ACQUA con/e GHIACCIO )


- ŞU, ŞUNA/ŞUNUNLA:
"TERS ORANTILI" ile/değil "TERS"


- SU:
[hem] ÇÜRÜTÜR ve/||/<>/hem de CANLANDIRIR


- SU:
ÇARKI ile/ve/||/<> DEĞİRMENİ ile/ve/||/<> BURGUSU


- SU:
HİDROJEN ile/ve/||/<> OKSİJEN

( [atom] İki. [H2] İLE/VE/||/<>/>< Bir.[O] )

( [Öğe numarası] 1. ile/ve/||/<>/>< 6. )

( Hidrojen, oksijenin tersidir. Bu iki gaz, kolayca tepkidiğinden, birinin konsantrasyonundaki artış, ötekinin konsantrasyonunda azalmaya neden olur.[Miktarı daha fazla olan gaz, su üreten kimyasal tepkime içinde daha az miktardaki gazı tüketir.] )

( En yanıcı. İLE/VE/||/<> En yakıcı. )

( )


- SU:
ŞEFFAF değil AÇIK MAVİ


- SU:
SOĞUK ile/ve/değil/yerine/||/<> SICAK

( ... İLE/VE/DEEĞİL/YERİNE/||/<> Sıcak su, soğuk sudan daha ağırdır. )


- SU:
YERÜSTÜ/NDE ile/ve/<> YERALTI/NDA

( Yukarıdan aşağı akar. İLE/VE/<> Aşağıdan yukarı doğru çıkar. )


- SÛ'[Ar.] ile KABÎH[Ar.]


- SÛ'[Ar.] ile SEV'[Ar.]


- SÛ'[Ar.] ile SÛ/Y[Ar.]

( Kötülük, fenalık. | Kötü, fena. İLE Yan, taraf, cihet. )


- ŞU'LE ile ...

( ALEV, ATEŞ ALEVİ | IŞIK | ATLARDA BEYAZ TÜYLERDEN OLUŞAN BENEKLER )


- SU'LÛK[Ar. çoğ. SAÂLİK] ile SÜLÛK[Ar. < SİLK]

( Yoksul/fakir. | Serseri. | Dilenci. İLE Bir yola girme, bir yol tutma. | Özel bir sınıfa/öbeğe katılma. | Bir tarikata intisâb etme. )


- ŞU'M[Ar.] ile ŞU'M[Ar.] ile ŞÛM[Ar.]

( Uğursuzluk, şeâmet. İLE Şom. İLE Uğursuz, şom. )


- ŞU'ÛBİYYE ile ...

( MİLLİYETÇİLİK )


- SU'ÛD[Ar.] ile İRTİFÂ'[Ar.]


- SU'ÛD[Ar.] ile İS'ÂD[Ar.]


- SU'ÛD[Ar.] ile RUKİYY[Ar.]

( Yukarı çıkmak, tırmanmak. İLE Aşama aşama, adım adım çıkmak, yükselmek. )


- SU(KEVSER):
ACI/TATLI değil İÇİMLİ/İÇİMSİZ


- ŞU/BU "OLMAK" ile/ve/<>/değil/yerine İNSAN OLMAK


- SU/HAVA GEÇİRMEZ ile SU/HAVA ETKİ ETMEZ

( IMPERMEABLE vs. IMPERVIOUS )


- ŞU/O KİTABI:
"OKUMANIZI, TAVSİYE EDERİM"
ile/ve/||/<>
"OKUMAYANI, TASFİYE EDERİM"


- SU/SIVI DOLU ŞİŞEYİ, ÇANTAYA ...:
YAN/TERS KOYMAK değil/yerine/>< AĞZI, YUKARI GELECEK ŞEKİLDE DİK KOYMAK


- ŞÛ/ŞÛY[Fars.] ile -ŞÛ/-ŞÛY[Fars.]

( Yıkama. İLE "yıkayan, temizleyen" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[CÂME-ŞÛY: Çamaşır yıkayan.] )


- SU ile/ve/değil/||/<>/>/ne yazık ki "İNAT"

( Doğada. İLE/DEĞİL/||/<>/>/NE YAZIK Kİ İnsanlaşamamış olanda. )

( İkisinin de önünde hiçbir şey duramaz! )


- SU ile AĞIR SU

( ... İLE Bazı nükleer reaktör tiplerinde nötron yavaşlatıcısı olarak kullanılan, içinde hidrojen atomları yerine döteryum izotopları bulunması sonucu oluşan su. )


- SU ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞIL SU

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Çorba, taze meyve suyu vb. )


- SU ile/ve/||/<> BARAJ[Fr. < BARRAGE]

( ... İLE/VE/||/<> Suyu toplama, sulama ve elektrik üretme amacıyla akarsu üzerine yapılan bent. | Futbol ya da hentbolda serbest atışı yapacak oyuncunun önünde karşı takım oyuncularının yan yana dizilip oluşturdukları engel. | Herhangi bir alanda başarıyı tespit etmek için gerekli olan koşul. )


- SU ile BESİ SUYU

( ... İLE Bitkilerin damarlarında dolaşan besleyici su. )


- SU ve/||/<>/> DELİ

( Akar. VE/||/<>/> Bakar. )


- SU ile DURGUN SU

( Durgun su ile abdest alınmaz. )


- SU ile HAFİF SU

( ... İLE Her bir moleküldeki hidrojen atomunun ikisi de protiyum izotopu olan su. )


- SU ve/||/<>/> İSTANBUL SU KÜLLİYATI

( Mustafa İnce*
( Literatür Dergisi Türk Bilim Tarihi )

 

Giriş

Osmanlı dönemi İstanbul'una dair arşiv belgelerinin tıpkıbasımı konusunda, son yıllarda önemli kaynaklar yayınlandı. Bunlar arasında İstanbul Su Külliyatı , İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) Arşivi'nde bulunan Vakıf Su Defterleri ve Eyüp kadı sicilleri içinde yer alıp su ile ilgili işlemler için tutulmuş Mâ-i Lezîz Defterleri 'nin tıpkıbasımını ve transkripsiyonunu okuyucuya sunan tam bir defter serisi olarak araştırmacılara sunulmuş bulunuyor. Bu iki kaynağa ek olarak, Vakıf Su Tahlilleri başlığı altında yayınlanan iki ciltlik tahlil çalışması da Külliyat 'a dahil edilmiştir. İlk cildi 1997 yılında ve 34. ve son cildi 1 ( Suyolcu III ) 2003 yılında yayınlanan Külliyat , benzer çalışmaları da gerçekleştiren İstanbul Araştırmaları Merkezi 2 bünyesindeki bir grup akademisyen, uzman ve araştırmacının ortak çalışmasının bir ürünü olarak akademik dünyaya kazandırıldı. 3

Çalışma, benzer eserlerde de kullanılagelen yayın metoduyla okuyucuya sunulmuştur: Her belgenin başında belgenin bir özeti yer almakta, özetin yanında sırasıyla defterin numarası, sayfa numarası ve belge numarası bulunmaktadır. Kitap formatında hazırlanan bu ciltlerin yanısıra araştırmacılar sözkonusu külliyata internet ortamında İstanbul Su Arşivi Veritabanı adı altında da erişebilmektedir. 4 Ücretsiz olarak hizmet veren bu internet sitesinde araştırmacı sorguladığı belgeleri adına açtığı hesaba kaydedebilmektedir. Kaynaklara kitaptan ulaşanlar için ilgili cildin başında ana ve alt konular tablosu ve sonunda da ayrıntılı bir indeks mevcuttur. 34 ciltten oluşan bu defter serilerinin içeriğine geçmeden önce, İstanbul'un su tarihiyle ilgili kısa bir bilgi vermek yerinde olacaktır.

 

1-İstanbul'un Kısa Su Tarihi

Roma ve Bizans döneminde İstanbul'un su ihtiyacı, Hadrianus döneminde (117-138), Istıranca dağlarından; Konstantinus döneminde (324-337) yine Istırancalardan; Valens döneminde (364-378) Belgrad Ormanları'ndan; ve Theodosius döneminde (379-395) yine Belgrad Ormanları'ndan şehre su sağlayan toplam dört ana su kaynağından karşılanıyordu. 5 Bizans döneminde 7. ve 8. yüzyıllarda, şehir surları dışında kalan Romalılardan kalma su tesisleri doğal afetler ve saldırılar sonucu ağır hasarlar görmüş ve kullanılamaz hale gelmişti. Özellikle 4. ve 5. yüzyıllarda yapımına ağırlık verilen kapalı ve açık sarnıçlar, Bizans döneminde şehrin dış su kaynaklarına bağımlılığını azaltmak için başvurulan yöntemler olarak göze çarpmaktadır. Nitekim, 1204'teki Latin istilasından sonra, şehre dışardan su sağlayan isale hatları tamamen kullanılamaz hale gelmişti. 6

Fetih'ten sonra onarılarak Fatih ve Turunçlu suyolları adlarıyla anılmaya başlanan eski kaynakların yanısıra Halkalı suları da şehre yeniden su vermeye başlamıştır. İstanbul'daki ikinci önemli su altyapı inşa hamlesi, şehirde geniş çaplı bir imar faaliyetine de sahne olan Kanuni devrinde (1520-1566) ve özellikle Mimar Sinan gözetiminde 1554-1563 yılları arasında inşaatı tamamlanan Kırkçeşme suyollarının yapımıdır.

Osmanlı Devleti, Roma ve Bizans'tan kalan büyük oranda kaybolmuş ve metruk su yapılarını, kendi oluşturduğu yeni su altyapı sistemine dahil etmişti. Diger taraftan, Osmanlı sistemi iki önemli yenilik ihtiva ediyordu: Teşkilat ve işletme vakıf yapısı altında örgütlenmekle birlikte, "siyasi otoritenin yakın gözetimi altında, ancak özel vakıf hukuku içinde işliyordu." 7

Fetih arefesinde nüfusu 50.000 olarak tahmin edilen İstanbul'da, 1477'de mevcut hane sayısı 16.326 olarak tespit edilmiş, ancak özellikle Haliç'in kuzeyinde yeni gelişen Tophane, Fındıklı, Cihangir ve Kasımpaşa gibi mahallelerle hane sayısı 1535'te yürütülen tahrirde 80.000'e ulaşmıştı. 8 Robert Mantran'ın 600.000-700.000 olarak hesap ettiği 17. yüzyıl İstanbul ve diğer üç kadılığın nüfusunda, 18. yüzyıldaki en önemli artış Galata-Pera bölgesinde olmuştu. 9 Hızla artan nüfusa karşın Kırkçeşme ve Halkalı suyollarının İstanbul suriçine su sağlayan temel kaynak olarak yetersiz kalması üzerine, 18. yüzyılda Taksim Suları devreye girmiştir. Kasımpaşa, Galata, Beyoğlu, Beşiktaş, Ortaköy ve Boğaziçi'ndeki artan nüfus baskısı sonucu kronikleşen su ihtiyacını karşılamak amacıyla III. Ahmet devrinde başlatılan inşaat faaliyeti 1839'a dek sürmüştür. 10

Aynı yüzyıllarda, şehrin Anadolu yakasındaki su ihtiyacı Kayışdağı, Atikvalide, Küçük Çamlıca, Alemdağ, Karakulak ve Beykoz mevkilerinden bağlanan isale hatları ile karşılanıyordu. Böylece dört kadılıktan (Suriçi, Eyüp, Galata ve Üsküdar) oluşan İstanbul'un su ihtiyacı 19. yüzyılın ilk yarısına kadar bu kaynaklarla karşılanmaya çalışılmıştı. 1902 yılında, bu kaynaklara II. Abdülhamit devrinde oluşturulan Hamidiye (Kağıthane) su şebekesi eklenecekti.

1844'te 391.000 olan şehir nüfusu, yüzyıl sonunda yaklaşık olarak 850.000 civarında idi. 11 19. yüzyılın ikinci yarısında, mevcut kaynakların şehre yetmemesi üzerine yeni kaynak arayışlarının ortaya çıktığını görmekteyiz. Özellikle 1854'te modern belediyenin kurulmasıyla birlikte gerçekleştirilen yeni imar planları ve faaliyetleri, Beyoğlu bölgesinde ( Altıncı Daire-i Belediye ) yeni inşa edilen binalara basınçlı su sağlamayı zorunlu kılıyordu. İki özel girişimci, Mühendis Ternau Bey ve Hariciye Teşrifatçıbaşısı Kamil Bey 1874'te aldıkları su imtiyazını, 1881/1882'de Dersaadet Anonim Su Şirketi' ne, ya da daha meşhur ismiyle Terkos Şirketi' ne, devretmişlerdi. Bununla birlikte İstanbul'a Terkos'tan su isalesi ancak 1890'dan sonra sağlanabilmiştir. Bir Fransız şirketinin temsilcisi olan Karabet Sıvacıyan, Anadolu yakasına Elmalı deresinden su sağlayan Üsküdar-Kadıköy su şirketi kurma imtiyazını 1888'de aldı ve bu hakkı ertesi yıl Elmalı (Üsküdar-Kadıköy) Osmanlı Anonim Su Şirketi 'ne devretti. 12 Bu şirket, 1893'te Elmalı barajını inşa ederek Anadolu yakasında bir su şebekesi kurmuştur.

1854-1855 (h.1271) yılından itibaren vakıf sular kiralanmaya başlanmış ve bir masura suyun kirası yıllık otuz kuruş olarak belirlenmiştir. 13 XIX. yüzyılın ikinci yarısı, İstanbul suları için idari yönden birtakım değişikliklere sahne olacaktı. 1868 yılında çırarılan bir nizamname ile, su işlerinin idaresi Maliye ve Evkaf Nezareti'nden alınıp yapısı yenilenen İstanbul Şehremaneti'ne devredilmiştir. 14 Ancak, mali sıkıntılar, teşkilatın yetersizliği ve yetki karmaşasından dolayı su idaresinde başaralı olamayan belediye, II. Meşrutiyet döneminde suların idaresini tekrar vakıflara bırakmak zorunda kalmıştı. 15

İstanbul Şehremaneti 3 Nisan 1930'da çıkarılan Belediye Kanunu'na kadar, 1876 yılında çıkarılan Belediye Kanunu ile ademi merkeziyetçi, 1912'de çıkarılan kanun ile de merkeziyetçi bir idare tecrübesinden geçecekti. Cumhuriyet devrinde ise, eserlerinde sık sık belediye örgütünün merkezi idareden müstakil bir yapıda teşkilatlanmasının önemini vurgulayan Osman Nuri Ergin'in ifade ettiği gibi, vakıflar (bu arada su vakıfları) vatandaşlar arasında dayanışmayı ( tesanüd ) engelleyici bir unsur olarak görüldüğünden, bunların görev ve yetkilerinin belediyelere devri öngörülüyordu. 16 Sözkonusu dönemde tüm dünya da etkili olan, ekonomik buhranı da yaşayan ve devletleştirme faaliyetleri hız kazanan Türkiye'de, sahipleri yabancı, imtiyazlı su şirketlerinin varlığı da ayrı bir rahatsızlık unsuruydu.

Cumhuriyet'ten sonra Terkos Şirketi'nin adı İstanbul Türk Anonim Su Şirketi olarak değiştirilmiş, 1932'de Terkos imtiyazı devlet tarafından satın alınıp, bu imtiyaz 1933'te kurulan İstanbul Sular İdaresi 'ne verilmiştir. Terkos sularının işletilmesinin yanında, önceleri vakıflar idaresinde iken 1926'da İstanbul Belediye'sine devredilen vakıf suların da bu idare bünyesinde toplanmasıyla İstanbul'un su işleri idaresi büyük oranda merkezileştirilmiş oldu. Üsküdar-Kadıköy imtiyazının devletleştirilmesiyle de bu süreç tamamlanmıştır. 17

 

2- KAYNAKLAR

2-A (III., IV., VIII., IX., X., XV., XVI., XVII., XVIII., XIX. ve XX.) 18 İSTANBUL ŞER'İYE SİCİLLERİ: MÂ-İ LEZÎZ DEFTERLERİ

İstanbul'daki mevcut sular mülk (özel) ya da vakıf olmak üzere iki hukuki statüden birinde bulunuyordu. Ancak suların çok önemli bir bölümü vakıf statüsündeydi. Padişahlar, hanedan mensupları, devlet erkanı ve halktan hayırseverler birçok su vakıfları kurmuşlardı. Su sahipleri mevcut suyollarını, kullanabiliyorlar ancak bunun için belirli bir miktar suyu ana hatta bırakmaları gerekiyordu.

Vakıf sulara temessük ile mülk sulara ise Eyüp Mahkemesi'nden alınan hüccet ile tasarruf olunabiliyordu. 19Mülhak/katmasular (bir kaynaktan çıkarılıp ana isale hattına bağlanan sular) ister özel bir şahıs tarafından isterse de bir vakıf tarafından kullanılacak olsun, bir mahalle bağlanmadan önce erbab-ı miyâh yada ehl-i vukûf olarak adlandırılan bir grup resmi görevlinin gözetiminde yürütülen ve İstanbul'daki tüm su işlerine bakan Eyüp Mahkemesi'nin düzenlediği bir keşif hüccet iyle tescil ediliyordu . Bu hüccet suyu kimin çıkardığını, suyun çıkış mahallini, içinden geçtiği isale hattını ve ait olduğu vakfı, suyun miktarını ve mecrâ hakkı olarak adlandırılan suyun istenen mahalle bağlanma hizmetinin karşılığı olarak, suyoluna bırakılan su miktarını ayrıntılı olarak tesbit ediyordu. Ma-i Leziz Defterleri İstanbul Müftülüğü Şer'iye Sicilleri Arşivi Havâss-ı Refî'a (Eyüp) Mahkemesi sicil defterleri arasında yer alan 258, 280, 285, 293, 299, 314, 323, 331, 351, 357, 367, 404, 412, 439 nolu 1786-1837 yılları arasında tutulan toplam 14 defterdeki hüccetleri içermektedir. Ancak proje başlangıcında Şer'iye Sicilleri Arşivi Kataloğu'nda varlığı tespit edilen 257 numaralı defter henüz bulunabilmiş değildir.

Eyüp Kadılığı su keşf hücceti düzenlemenin yanısıra Haslar bölgesine gelen suyun alım-satımı, dağıtımı, devir ve intikali gibi suyla ilgili tüm işlemlere de bakıyordu. Mahkeme bu görevini 1837 yılına kadar sürdürmüş, bu tarihten sonra yetkisi Evkaf Hazinesi'ne devredilmiş, ve daha sonraları binalara olduğu gibi sulara da mülkiyet belgesi olarak Senedat-ı Umumiye İdaresi'nden Sened-i Hakani verilmeye başlanmıştır. 20 Bu sebeple, Mâ-i Lezîz Defterleri 'nin kayıtları kronolojik olarak 1837 yılında son bulur. Bu tarihten sonra Eyüp Mahkemesi'nin yetkisi II. Mahmut devrinde kurulan Evkaf-ı Hümayun Mahkemesi'ne devredilmişti. 21

Mâ-i Lezîz Defterleri araştırmacılara 18. yüzyılın ilk yarısı ve 19. yüzyılın ilk yarında mahkemelerden hüccet alma işleminin çok yaygın olduğu şeklinde bir izlenim bırakmaktadır. Söz konusu dönemde İstanbul'un iaşesiyle ilgili çok büyük sorunların yaşandığı bilinen bir gerçektir. Bunun yanında sık sık başvurulan tağşişler ve bunun yol açtığı enflasyon İstanbul'un hızla artan nüfusunun su ihtiyacını karşılamada daha büyük sorunlara yol açmış olmalıdır. Bu ortamda özel şahısların ve vakıfların ellerindeki kısıtlı su imkanlarını korumak için bunları mahkemelerde tescil ettirme endişelerinin artması da anlaşılır kabul edilmelidir. Bu yönüyle su için alınan hüccetler, gedik 'in esnaf arasında yaygınlaşmasına benzer paralel bir süreç izlemiş olabilir. Ancak, kesin bir yargıya varmak için Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün elinde bulunan ve çok daha geniş bir zaman aralığındaki kayıtları içeren kayıtların araştırmacılara sunulmasını beklemek daha uygun olacaktır.

 

2-B VAKIF SU DEFTERLERİ

Vakıf su defterleri, Külliyat 'ın ikinci kaynağını oluşturmaktadır. Bu kayıtlar Su Nezareti'nde tutulan defterlerden oluşmaktadır. Kanuni devrinden itibaren mimarbaşılıkla içiçe olduğu tahmin edilen su nazırının görevi, kentin su ihtiyacının karşılanması ile ilgili her türlü işi içeriyordu. Su ile ilgili müstakil bir nezaretin kurulması XIX. yüzyılda gerçekleşmiştir. Ancak, vakıfların yönetiminin ve gelirlerinin merkezileştirilmesi amacıyla 1826'da kurulan Evkaf-ı Hümayun Nezareti , II. Mahmut devrinde kurulan Su Nezareti'nin denetimindeki suların yönetimini 1835 yılında devraldı. Birçok altbirimi haiz olan Evkaf Nezareti'nin altında Mahkeme-i Evkaf da bulunmakta idi. 22 Kuruluşu muhtemelen 1837'den sonra olan bu mahkeme, yukarıda da belirtildiği gibi Eyüp Mahkemesi'nin su ile ilgili tüm yetkilerini devralmıştır.

Vakıf Su Defterleri'nin, genel olarak defterlerin arşivdeki sırasına göre yayınlanmasına karşın, bazı defterlerde bu sıraya dikkat edilmemiş, bunun yerine ciltlerin sayfa sayısının standardizasyonunu sağlamak amacıyla uygun hacimli defterler birleştirilerek beraber yayınlanmıştır. Ancak, bu durum, her belgenin başında işaret edilen defter ve belge numaraları vasıtasıyla bir karışıklığa mahal bırakmamıştır.

 

I. Hatt-ı Hümâyûn (1667-1807) 23

Bir numaralı Vakıf Su Defter'i olan Hatt-ı Hümâyûn , 1577-1804 tarihleri arasında 368 adet katma suyun keşifleri yapıldıktan ve mahkemeden hüccetleri alındıktan sonra verilen veya bir mahalle su bağlanması için verilen berat, ya da Hatt-ı Hümâyûn kayıtlarını içerir. Defterin girişinde yayıncı tarafından hazırlanan ayrıntılı bir tabloda, ana ve alt konular gösterilmiştir. Tablonun bize gösterdiğine göre, en büyük alıcılar evlerdi. Bu defterde, vakıflar gibi özel şahısların da ana isale hattına yaptıkları katmaların kayıtları ve kendilerinin bundan ne şekilde faydalanacakları, su satışları, devirleri ve intikali işlemleri gösterilmiştir.

 

II. İlmuhaber 1 (1673-1871), V. İlmuhaber 2 (1700-1871) , VI. İlmuhaber 3 (1606-1901), VII. İlmuhaber 4 (1856-1928)

Su sahibleri, mahkemeden aldıkları hüccetlerle, Başmuhasebe 'ye geldiklerinde kendilerine bu konudaki ilmuhaberin bir sureti veriliyordu. 24 Başmuhasebeden çıkan suret ya da ilmühaber Su Nazırı Defterleri'ne kaydolunuyordu. 25

Su ile ilgili ilmuhaberler İSKİ arşivinde Vakıf Su Defterleri I, II, III, IV, V, VI ve XVIII nolu defterlerde olmak üzere toplam yedi cillt olarak mevcuttur. Ancak bunlar okuyucuya dört cilt halinde sunulmuştur. İlmuhaber ciltlerinde çeşitli kurumlar arasında su alım-satım, devir, hibe, intikal gibi işlemler için yazışma kayıtları bulunmaktadır. Bunların yanında künk yada kuyu nizamı yada hanım sultanların vakfettikleri suların kayıtları da yer alabilmektedir. Ciltlerin başında birer fihrist yer almaktadır. İlmuhaber I 1673-1871 (ağırlıklı olarak 1820-1830 yıllarından); İlmuhaber II 1700-1871 (XIIIV. yüzyılın ilk yarısı ve XIX. yüzyılın ilk yarısından; İlmuhaber III 1606-1901 (ağırlıklı olarak XIIIV. yüzyılın sonu ve XIX. yüzyılın ilk yarısından; ve İlmuhaber IV 1856-1928 (ağırlıklı olarak XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyılın ilk yıllarından) ilmuhaber kayıtlarını içermektedir.

İlmuhaber , İstanbul'un su tarihiyle ilgilenenlerın yanısıra şehir tarihçileri ve sosyo-iktisadi tarihle ilgilenenler kadar siyasi tarihçilerin ilgisini çekecek belgeleri de içermektedir. Özellikle İlmuhaber IV'ün içinde, vakıf sistemine dayanan klasik Osmanlı su sisteminin değişimi/dönüşümü, modernleşmesi ve Cumhuriyet'e intikaliyle ilgili çarpıcı belgeler yer almaktadır. 1928'e kadar düzenli olarak tutulan bu defter kayıtlarından anlaşıldığı üzere, henüz saltanatın resmi olarak kaldırmış olmamasına rağmen, Ankara'daki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin vakıflar ile ilgili genelgeleri Payitaht'ta hukuki olarak tanınıyordu. Nitekim saltanat makamını 1 Kasım 1922'de resmen kaldıran Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin Şer'iye ve Evkaf Vekaleti'nin İstanbul'daki vakıflar ile ilgili 16 Kasım 1922'de yayınladığı genelgesinin bir sureti de İlmühaber IV'te yer almaktadır. 26 Sözkonusu genelge kayıt defterlerinin eskiden olduğu gibi tutulmaya devam ettirilmesini önemle vurguluyordu.

Cumhuriyet'in ilanından sonra da su defterleri eskiden olduğu gibi tutulmaktaydı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 28 Nisan 1926 tarihli vakıf sularıyla ilgili kanunu vakıf sularının bir envanterinin çıkarılması için reyhânî ve dîvânî kırma hattı ile yazılmış vakfiye suretlerini kaydetmek üzere vukufu bulunan bir memurun istihdam edilmesini öngörüyordu. 27

 

XI. Kırkçeşme Suları 1 (1792-1912), XII. Kırkçeşme Suları 2 (1811-1921)

1792-1912 yılları arasındaki kayıtları içeren Cilt I'in giriş kısmında bir fihrist yer almakta ve alım-satım, devir, intikal, temessük ve hamiş-i temmessük ve sened-i Hakani kayıtlarını içermektedir. Son kısmında Sadrazam Derviş Mehmed Paşa vakfının musakkafat defterinin bir sureti yer almaktadır. Buradan, bu vakfın elinde bulunan su kaynaklarının miktarı, bunları kimlerin kullandığı (müşterileri) ve topladığı ücretler görülebilmektedir. Cilt II'de de benzer konulardaki belgelerin 1811-1921 arasındaki kayıtları yer almaktadır. Her iki cildin başında, yayıncının hazırladığı detaylı tablolar okuyucuya kolaylık sağlamaktadır.

 

XXI. Halkalı Suları 1 (1837-1905), XXII. Halkalı Suları 2 (1843-1913),

Cilt I, 24 numaralı defterin tamamını içerir. Kaynağı Halkalı ve Cebeci Köy havzası olan Halkalı Suları, İstanbul'un yüksek semtlerinin su ihtiyacını karşılıyordu. Başlığı Halkalı Suları olmasına rağmen, bu defterde Bahçeköy'den Tophane, Kasımpaşa, Galata ve Boğaziçi çevresine bağlanan suyun nasıl dağıtıldığına dair ve diğer önemli bir suyolu olan Kırkçeşme suyollarının tamiri için yapılan masraflara, kullanılan malzemelere ve işçi ücretlerine dair kayıtlar bulunmaktadır. Bu suyolu üzerinde bulunan baca, maslak, katma, terazi, ızgara gibi su yapılarının sayısı ve durumuna dair keşif raporları da yer almaktadır. Yine Halkalı ve Üsküdar'daki suların durumu ile ilgili raporlar yada çeşitli bendler ile ilgili raporlara da yer verilmiştir. Aslında Halkalı ile ilgili kayıtlar bu defterin ortasındaki fihristin gösterdiği gibi, defterin ikinci kısmını oluşturmaktadır. 28 Cilt II, 15 numaralı defterin tamamını içerir. Bu cilt, ilk cildin devamı niteliğinde olup Halkalı Suları'nın beslediği bazı hizmet bölgelerinde gerçekleşen alım-satım, kiralama, devir ve intikal gibi işlemlerin kayıtarını içerir.

 

XXIII. Avrupa Yakası Suları 1 (1603-1826), XXIV. Avrupa Yakası Suları 2 (1577-1842), XXV. Avrupa Yakası Suları 3 (1574/1831)

Cilt I, "Valide Suyı'ndan Kopuz Deresi'ne Gelen Mülhak Sular, Cild-i Evvel" adlı 8 numarlı defterin 258. sayfasının 7. hükmüne kadar olan kısmını içerir. Cilt II, 8 numaralı defterin 259. sayfasının 1. hükmünden Cild-i Sani başlıklı 9 numaralı defterin 16. sayfasının 1. hükmünün sonuna kadar olan kısmını içermektedir. Cilt III, 8 numaralı defterin 259. sayfasının 1. hükmünden Cild-i Sani başlıklı 9 numaralı defterin 16. sayfasının 2. hükmünden sonuna kadar olan kısmını içermektedir. Bu üç ciltte vakıf ve katma suların sahipleri, suların geçtikleri isale hattı, miktarı ve bırakılan mecra hakkı ile bunlar ile ilgili alım-satım, devir ve intikal işlemleri hakkında tutulan keşif ve hüccet kayıtları bulunmaktadır.

 

Suyolcu ( Râh-ı Âb î ) Defterleri

Asıl görevi suyollarının bakım ve onarımı gibi su altyapılarının düzenli işlemesini sağlamak olan suyolcular, bunun yanında abonelerden sarfiyat meblağlarının toplanması, kamu binalarının su ihtiyacının karşılanması gibi işlerden de sorumlu idi. Kendilerine ait hizmet bölgelerinde yaptıkları onarımlar için ilgili şahıs yada vakıflardan bu masrafları tahsil ediyorlardı. 1828 yılından sonra maaşları Maliye Hazinesi'nden karşılanmak üzere Emtia Gümrüğü tarafından ödeniyordu. Hicri 1305 yılından itibaren, suyolcular tamir masraflarını yılsonunda idareden talep edebileceklerdi. 29 1846 yılında, birçok suistimale adları karışan suyolcular hakkında önemli düzenlemeler yapılmıştı: Buna göre, vakıflara ait suyollarının düşük miktarlı masrafları ilgili vakıflar, yüksek miktarlı masraflarının ise Evkaf Nezareti'nce ödenmesi, Eyüp'deki Yenikubbe ile Taksim suyunun küçük taksiminin ilerisindeki mahallere soyolcularının müdahale etmemesine karar verilmişti. 30

Esas olarak müstakil bir esnaf kolu olan suyolcular bu göreve kadılık tarafından onaylanan bir gedik le gelebiliyorlardı. Suyolcu Defterleri, bu görevlilerin İstanbul'da hangi hidmet lerde (hizmet bölgelerinde) ne kadar maaşla hizmet ettiklerini, çeşitli suyolu tamir masraflarını gösteren, ya da tevcihler için verilen berat ve tayin kayıtlarıdır.

 

XXVI. Su Yolcu 1 (1717-1925), XXXIII. Suyolcu 2 (1871-1921), XXXIV. Suyolcu 3 (1684-1876)

Cilt I, İSKİ arşivinde bulunan ve Râh-ı Âb îlik Defteri adını taşıyan 10 numaralı defterin tamamını ve 11 numaralı Suyolcular Nezareti ve Bazı Ashab-ı Mesalihin Kuyudat Defteri 'nin ilk 36 sayfasını içermektedir. Cilt II'de, 11 Numaralı Su Yolcular Nezareti ve Bazı Ashab-ı Mesalihin Kuyudat Defteri 'nin son kısmı ile 12-1 numaralı defterin ilk 49 sayfasını içermektedir. Su ile ilgili alım-satım, ipotek, devir, intikal ve benzeri işlemler için verilen senet yada temessüklerin yanısıra suyolcu hisselerinin alım-satım kayıtları da burada yeralmaktadır. Cilt III, 12-1 numaralı defterin son kısmı ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan Atik Şikayet Defterleri, Kamil Kepeci Defterleri ve Maliye'den Müdevver Defterler tasnifinde yer alan suyolcu kaytılarını içermektedir. Su alım-satım, ipotek, devir ve intikali gibi işlemler, suyolculuk görevi için verilen berat ve boş suyolcu hisselerinin ( gedik ) satışı, Divan'dan su ile ilgili arzuhaller üzerine İstanbul ve çevresindeki kadılıklara yazılan tezkereler ve Divan hükümleri de bu ciltte mevcuttur. Sözkonusu Divan kararlarının hemen hepsi, 17. yüzyıldan birkaç hüküm dışında, XVIII. yy. tarihlidir.

 

XXVII. Su Keşif Defteri 1 (1842-1862), XXVIII., Su Keşif Defteri 2 (1847-1872), XXIX. Su Keşif Defteri 3 (1862-1876)

Su keşfi, erbâb-ı miyâh olarak adlandırılan uzmanlar tarafından gerçeleştirilen keşf ü muayene işlemiydi. Defterler, İstanbul'daki çeşitli su yollarının ve şebekelerin tamirat masraflarını gösterir. Söz konusu masraflar camilere, vakıf çeşmelere, saraylara bağlı olan su yollarında yapılacak boru yenilenmesi, çamurlu olan lağımların temizlenmesi, derzlerin tamiri, hendek kazılması yada baca inşası gibi işlemlerdi. Tamirin yanında, yeni yapılacak çeşme, havuz ve su yolları için çıkarılan muhammen bedeller de gösterilmektedir. Söz konusu inşaat için gerekli malzemeler ve inşaat tekniği de ayrıntılı bir biçimde zikredilmektedir. Bu kayıtlardan öğrendiğimize göre, Evkaf-ı Hümayun'a ait masraflar ve özel şahısların masraflara katlması Mukaseme Defteleri'nde belirleniyordu. Bu masraflar harcanan masura miktarına göre hesaplanıyordu.

 

XXX. Boğaziçi ve Taksim Suları 1 (1836-1908), XXXI. Boğaziçi-Taksim Suları 2 (1813-1928)

Giriş'inde bir hidmet (14 hizmet bölgesi) fihristi yer alan Cilt I, Boğaziçi-Taksim Su Kayıt Defteri adlı 16 nolu defterin ilk 76 sayfasında de mevcut bulunan, Taksim ve Boğaziçi bölgesindeki çeşitli hizmet bölgelerinde alım-satım, intikal, devir, bağış gibi 1821-1922 yılları arasında gerçekleşen işlemlerin kayıtlarının içerir.

Cilt II, 16 nolu defterin geri kalan kısmını ve Beyoğlu adlı 13/2 numaralı defterde bulunan 1813-1928 tarihleri arasındaki alım-satım, intikal, devir, bağış gibi işlemlerin kayıtlarının tamamının içerir. Ancak 13-2 numaralı defterde çoğunlukla gerek İstanbul Suriçi'ndeki gerekse de Taksim ve Boğaziçi'nin çeşitli mahallelerinde hizmet veren suyolcuların baktığı çeşmelerin mevkileri ve bunların sayıları hakkında raporlar bulunmaktadır. Bunun yanında, çeşitli hizmet bölgelerindeki su yapılarının onarım ve bakımı için yapılan masraflar, örneğin Balıklı Kemer'in tamiri için Şehremini'den alınan meblağın ne şekilde sarf edildiğine dair haftalık bazda hazırlanmış 31 yada diğer harcama kalemleri için tutulmuş işçi ücreti ve malzeme sarfiyatını gösteren raporlarını da içermektedir. Bu cildin sonunda Beyoğlu, Kasımpaşa, Galata, Azepkapu, Karaköy ve Tophane'deki saka gediklerinin kimlere ait olduklarını gösteren kayıtlar bulunmaktadır. 32

 

 

XXXII. Su Tahrirleri (1655-1807)

7 numaralı Vakıf Su Defteri ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan Atik Şikayet Defterler'inden su ile ilgili su tahrir kayıtlarını içermektedir. Su tahrirlerinde, İstanbul'un çeşitli mahallelerinde ana suyollarına ya da çeşme, cami, şadırvan gibi tali su yollarında cereyan eden katma (mülhak) suların miktarları, bunların eski-yeni sahipleri, kaynakları ve bağlandığı yerler belirlenir, mevcut miktarları (yada mevcut olup olmadığı) eski defterlerde ( defter-i atîk ) gösterilen miktarlarla karşılaştırılır, kayıtlı olmayan sular tespit edilir. Bu cilltte, su ile ilgili Divan hükümleri de mevcuttur.

 

XIII. Vakıf Su Tahlilleri I: 19. ve 20. Yüzyılda İstanbul Suları

Bu cilt XIX. ve XX. yüzyılda İstanbul suları hakkında hazırlanmış/yayınlanmış çeşitli rapor, mütalaa yada tarihçelerin orijianal metinlerini içermektedir. Cildin sonunda İstanbul suları hakkında yapılmış çalışmaların bir bibliyografyası yer almaktadır.

 

XIV. Vakıf Su Tahlilleri II: Su Hukuku ve Teşkilatı

Gülfettin Çelik'in hazırladığı ve Osmanlı su sisteminin bir tahlili olan bu cilt, bu konuyu araştırmaya yeni başlayanlar için bir giriş ve rehber kitap hüviyetindedir. Üç ana bölümden oluşan kitabın birinci bölümü suların çıkarılmasından, istenilen mahallere bağlanmasına, satış, intikal ya da vakfedilmesi gibi işlemlerin hukuki yönünü tarihi süreç içindeki çeşitli uygulamaları dikkate alarak analiz etmektedir. İkinci bölüm, su tekşilatının kurumsal ve idari yapısını, görevlilerini ele almakta ve son bölümde katmasuların ilhak mahallerini ayrıntılı bir tablo halinde vermektedir.

 

SONUÇ

İstanbul Su Külliyatı , birkaç istisna dışında şimdiye dek Osmanlı tarihçilerinin pek fazla dikkatini çekmemiş önemli bir sahada çok detaylı bir arşiv kaynağı serisini araştırmacılara sunmaktadır. Bu defter serileri, yaklaşık dört yüz yıllık bir zaman diliminde İstanbul'da su ile ilgili tüm soruları/sorunları ayrıntılı bir biçimde çalışabilmeyi mümkün kılmaktadır. Ayrıca, külliyatın tamamen transkribe edilmesi ve indekslenmesi, ilk defa bir Osmanlıca defter serisinin tümünün bir arada sunulmuş olması manasına da geliyor. Külliyat 'ın sahasında tek ve öncü olmasını sağlayan diğer bir özelliği ise, İstanbul Su Arşivi Veritabanı üzerinden dijital ortamda ücretsiz olarak ulaşılabilme imkanına sahip olmasıdır.

Şüphesiz, diğer belge türlerinde benzer projelerin de yapılması ve araştırmacıya sunulması Osmanlı tarihçiliğinin üretim temposunu artıracaktır. Uzun soluklu bir ekip çalışmasının semeresi olması yönüyle de İstanbul Su Külliyatı bu mahiyetteki çalışmalara dair iyi bir örnek oluşturmaktadır. Bu nedenle İstanbul Araştırmaları Merkezi gibi, konusunda uzmanlaşmış araştırma merkezlerinin sürekliliği ayrı bir önem arzetmektedir.

Külliyat ilk planda, eski İstanbul'un suyolları güzergahlarının tespitinin yanısıra, gerek su ile ilgili gerek diğer kaybolmuş bina ve eserleri de tesbit etmede kullanılabilecek önemli bir kaynak vazifesi görecektir. Su altyapı inşaatları ve tamirlerine dair hazırlanan raporlardaki detaylar, Osmanlı mimari tekniği hakkındaki oldukça yetersiz bilgilerimizi genişletecektir.

İstanbul su tarihiyle ilgili mevcut çalışmalarda kronolojik bilginin yanısıra, kurumsal ve idari yapıya ve hatta hukuki sürece kadar birçok eksiklikler göze çarpmaktadır. Külliyat, mevcut literatürdeki bu boşlukları da tamamlamayı mümkün kılacaktır. Bu sahanın müstakbel araştırmacıları için birçok soru cevaplanmayı beklemektedir. İlk olarak İstanbul'un su tarihinin kurumsal, idari ve hukuki yapısı incelenebilir. Bu yapıdaki nazır, suyolcular yada keşif memurları gibi görevlilerin zaman içinde değişen fonksiyonları da yine ilk planda aydınlatılması gereken noktalardandır. Su vakıfları konusunda yürütülecek çalışmalar, vakıflar hakkındaki bilgilerimizi daha da netleştirecektir. Hüccet ve temmessük kayıtlarını gördüğümüz bu suların sosyal grup, dini kimlik ya da cinsiyet itibariyle kimlerin elinde temerküz ettiği (ya da etmediği) günümüz Osmanlı tarihçiliğinin muhtemel bir araştırma konusu olarak durmaktadır.

 

ÖZET

İstanbul'un su tarihini aydınlatan İstanbul Su Külliyat 'ı, Eyüp Kadılığı sicilleri arasında müstakil bir defter serisi olan Ma-i Leziz Defterleri ve Su Nezareti'nde tutulan Vakıf Su Defterleri'nin transkripsiyonlu tıpkıbasımı olarak okuyucuya sunulmuştur. Internet üzerinden de ulaşılabilen Külliyat , İstanbul'un su tarihini yaklaşık dort yüz yılık bir zaman dilimi içinde araştırabilme imkanını tanımış oluyor. Bu defter serileri İstanbul'un şehir, beledi ve idari tarihindeki karanlıkta kalmış birçok mevzuyu vuzuha kavuşturacaktır.

 

DİPNOTLAR

1 *Araştırma Görevlisi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü

2004 yılında, yedi adet Vakıf Su Defteri daha İSKİ arşivinde ortaya çıkarılmıştır. Bu yazı hazırlandığı esnada sözkonusu defterlerin transkripsiyon çalışması devam etmekte idi. Bunlar gibi yeni ciltlerle birlikte, kayıp diğer ciltlerin de ortaya çıkarılmasıyla, Küliyat 'ın hacmi daha da genişleyecektir.

2 İstanbul Külliyatı üstbaşlığı altında, İstanbul Ahkam Defterleri 'nin transkripsiyonlu tıpkıbasımını yapan ve İstanbul ile ilgili temel arşiv belgelerini yayınlamak üzere faaliyetlerine devam etmekte olan İstanbul Araştırmaları Merkezi, 1995 yılında kurulmuştur.

3 Proje ve Yayın Yönetmeni: Ahmet Kal'a; Yayın ve Hazırlama Kurulu: Ahmet Tabakoğlu, Ahmet Kal'a, Salih Aynural, İsmail Kara, Eyüp Sabri Kal'a ve transkripsiyon çalışmasını gerçekleştiren sayısı elliyi aşkın araştırmacı ve uzman.

4 Bkz. http://www.iski.gov.tr

5 Kazım Çeçen, İstanbul'un Osmanlı Dönemi Su Yolları , (haz.) Celal Koray, İstanbul: İSKİ, 1999, s. 21-23.

6 Kazım Çeçen, İstanbul'un Osmanlı Dönemi Su Yolları , s. 26.

7 Gülfettin Çelik, Su Hukuku ve Teşkilatı , İstanbul: İstanbul Araştırmaları Merkezi, 2000, s. 14.

8 Zeynep Çelik., The Remaking of İstanbul: Portrait of an Ottoman City in the Nineteenth Century University of Washington Press, 1986, s. 25-26.

9 Zeynep Çelik., The Remaking of İstanbul, s. 28-29.

10 Kazım Çeçen, İstanbul'un Osmanlı Dönemi Su Yolları , s. 253.

11 Zeynep Çelik, The Remaking of İstanbul, s. 37; XIX. Yüzyılda İstanbul'da yürütülen nüfus sayımları ve 1794-1916 arasindaki nüfusuna dair tahmini değerler için bkz.. Kemal H. Karpat, Ottoman Population: 1830-1914 : Demographic and Social Characteristics , the University of Wisconsin Press, 1985, s. 102-105.

12 Burhan Oğuz, Bizans'tan Günümüze İstanbul Suları , İstanbul: Simurg, 1998, s. 172-173.

13 Osman Nuri Ergin. Mecelle-i Umûr-ı Belediye , İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 1995, c. V, s. 2856.

14 İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2000, s.158.

15 İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), s. 198.

16 Osman Nuri Ergin, Türk İmar Tarihinde Vakıflar, Belediyeler, Patrikhaneler , İstanbul: Türkiye Basımevi, 1944, s. 54; Ergin vakıfların hizmetlerini takdir etmekle birlikte, artık işlevlerini yitirdikleri kanaatinde idi. Örneğin, vakıflar 1854-1855'te kiralama usulüne geçildikten sonra, kira tahsilatını yeterince etkin gerçekleştiremiyor, bu nedenle de maddi zarara uğruyordu. Halbuki, su işlerinin Avrupa'da belediyenin vazifeleri arasında idi. Bkz. Mecelle-i Umur-ı Belediye , c. V, s. 2854-6.

17 Burhan Oğuz, Bizans'tan Günümüze İstanbul Suları , , s.215.

18 Parantez içindeki sayılar, yayıncının Mâ-i Lezîz Defterleri için tayin ettiği numaraları göstermektedir.

19 Osman Nuri Ergin. Mecelle-i Umûr-ı Belediye , c. V, s. 2855.

20 Haydar Kazgan ve Sami Önal (haz.) İstanbul'da Suyun Tarihi, İstanbul: İletişim, 1999, s. 17.

21 Bu mahkemenin defterleri için bkz. Şeriye Sicilleri Arşiv Kataloğu , Genel No: 1058-1858.

22 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XI , s 523.

23 Vakıf Su Defterleri'nin solundaki numaralar, yayıncının tayin ettiği yayın numarasına, sağındaki numaralar ise yine yayıncının tayın ettiği defter cilt numarasına işaret etmektedir. Ayrıca, defterlerin içinde, başlıkta gösterilen zaman aralığının dışında kalan belgelere özellikle de derkenar lara rastlanabilir.

24 İlmuhaber 1 , 2/70/6, s. 92.

25 İlmhaber 1 , 2/71/1, s. 93.

26 İlmuhaber 4, 18/113/1, s. 252-318..

27 İlmuhaber 4 , 18/127/1, s. 281.

28 Halkalı Suları1 , s. 97.

29 Gülfettin Çelik, Su Hukuku ve Teşkilatı , s. 152-154.

30 Suyolcu 1 , 11/4/2, s.193.

31 Boğaziçi ve Taksim Suları 2 , 13-2/38/3, s. 261-293.

32 Boğaziçi ve Taksim Suları 2 , 13/2T, 58/1, s. 293.

)


- SU ile KANT

( ...İLE Şeker ve limonla içilen sıcak su. )


- SU ile KAPTAJ

( ... İLE Dağlardan su toplama. )


- SU ve/||/<> KARBONDİOKSİT ve/||/<> AZOT

( Oksijenin, hidrokarbonlarla yaptığı tepkime sonucunda, karbondioksit ve su oluşur. VE/||/<> Sudan sonra, yeryüzünün üst katmanlarında en çok bulunan uçucu bileşenlerden öteki ise karbondioksittir. [Bu gaz, Mars'ın ve Venüs'ün atmosferlerindeki baskın gazdır.][Jeolojik süreçler, dünyanın, atmosferindeki karbondioksitin neredeyse tümünün atmosferden çıkarak katı durumdaki yeryüzüne, kabuktaki karbona minerallerinin bileşeni olarak girmesine neden olmuştur.][Kabuktaki karbondioksit kütlesi, okyanustaki su kütlesinin, yaklaşık üçte biri kadar büyüklüğe sahiptir.][Göktaşlarında, karbonat minearallerine son derece ender rastlanmakta olup bunların, güneş nebulasında oluştukları düşünülmemektedir.][Yerin, karbondioksiti, karbon mineralleri durumunda biriktirmediği açıkça anlaşılmaktadır. Karbon, belirli bir olasılıkla hidrokarbon olarak hidrojenle birlikte birikmiştir.] VE/||/<> Dünya atmosferinin baskın bileşenidir. Kabuktaki karbonat göz önünde bulundurulduğunda, karbondioksitten yaklaşık yüz kat daha az oranda bulunur. Dünyadaki azotun hemen hemen hepsi atmosferde bulunur. Azotun, güneş nebulasında katı bileşikler oluşturduğu düşünülmemekte, ayrıca, göktaşlarında da azota hemen hemen hiç rastlanmamaktadır. Azotun, yerin üst katmanlarını oluşturan katı nesnenin küçük bir kirleticisi olarak biriktiği anlaşılmaktadır. Dünyada, azotun varoluşunun güneş nebulasında meydana gelen kimyasal süreçteki ve yoğunlaşma sürecindeki kusurlardan kaynaklanmış olması olasıdır. Bir azot ve hidrojen bileşiği olan amonyak, bir amonyak molekülünün ve bir potasyum atomunun neredeyse aynı büyüklükte olması nedeniyle zaman zaman silikat minerallerinin kristal dokularındaki potasyumun yerine geçer. )


- SU ve/||/<>/> KASİDESİ

( 1 Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su
   Kim bu denlû dutuşan odlare kılmaz çâre su

Az su, çok tutuşan ateşin yanmasını kolaylaştırır. Fuzûlî, Peygamber (s.a.) Efendimiz'e karşı duyduğu özleyiş ateşini gözyaşları halinde su ile söndürmenin mümkün olamayacağını göze anlatmaya çalışıyor. Gönlüm bu ayrılık ateşiyle öyle yanmaktadır ki, gözlerim istediği kadar gözyaşı dökerek bu ateşi söndürmek istese, bu îman ve sevgiden doğan ateşin sönmesine imkân yoktur.

Gözyaşı insanı teskin eden, ıstırap ve sıkıntılarını bir nebze de olsa dindiren bir vâsıtadır. Şâir buna râzı değildir. O bir yandan ağlamanın, bir yandan da ayrılık ateşinin gönlünü yaklmasının devam etmesini istiyor.

"Ey göz! Gönlümde yanan ateşe, gözyaşından su saçma. Zîrâ bu kadar fazla tutuşmuş ateşlere suyun faydası olamaz."

 

2 Âb-gûndur günbed-i devvâr rengin bilmezem
   Yâ muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su

Bu beyti iki türlü açıklamak mümkündür:
a) O kadar çok ağladım ki, gözyaşlarım dönen gök kubbeyi doldurmuş. Bu yüzden renginin mâvi olduğunu bilemiyorum. Yâni gerçek rengini seçemiyorum, her tarafı su renginde görüyorum.
b) Ağlayan yaşlı gözlerle etrâfa bakmaktan dolayı, gökyüzünün rengini bilemiyorum. Gökyüzü gözlük camının rengini aldığı gibi, yaşlı gözlerle de bakıldığında su rengini almış olur.

 

3 Zevk-ı tîğinden aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
   Kim mürûr ile bırâgur rahneler dîvâre su

"Senin kılıç gibi keskin ve delici bakışların, gönlümü delik deşik etse de, ben bundan zevk alırsam, bunda şaşılacak birşey yoktur. Çünkü akar sular geçtiği taşlık yerlerde (zevkli) oyuklar meydana getirirler."

 

4 Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânın sözün
   İhtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su

"Yaralı gönül, senin ok gibi delici bakışlarının sözünü korkuyla söyler. Çünkü yaralı bir insan da suyu ihtiyâtlı içer! (Fazla su yaranın kanamasına neden olur)"

Peykân, okun ucundaki sivri demirin ismidir. Bu kelime de tîğ kelimesi gibi dîvan şiirinde "keskin bakış" mânâsında kullanılmıştır.

 

5 Suya versün bağbân gülzârı zahmet çekmesün
   Bir gül açılmaz yüzün tek verse min gülzâre su

"Bahçıvan gül bahçesine su vermekten vazgeçsin. Onu sele versin. Tüm gül fidanlarını su alıp götürsün. O boşuna zahmet çekmesin. Çünkü değil bir bahçesine, bin gülzâra da su verse, yine senin yüzün gibi bir gül yetiştiremez."

 

6 Ohşadâbilmez gubârını muharrir hattına
   Hâme tek bakmadan inse gözlerine kare su

"Muharrin (Senin vasıflarını anlatmaya çalışan kimsenin) kalem gibi, bakmaktan gözlerine kara su inse, yine de hattını senin gubarına benzetemez."

Burada "gözlerine kara su inmek" iki mânâda kullanılmıştır:
a) Kalemden damlayan mürekkeb,
b) Çok bakmaktan gözlerin kararması.

"Kalemler ne kadar yazsa, muharrirler ne derece kalem oynatsa, yine de senin özelliklerini ve esrârını anlatmaya muktedir olamazlar."

Fuzûlî başka bir manzûmesinde bu fikri şu beyitle de anlatmıştır:
      Yâr içün ağyâre minnet ettiğim aybeyleme
      Bâğban bir gül için bin hâre hizmetkâr olur

 

7 Ârızın yâdıyla nemnâk olsa müjgânım n'ola
   Zâyi' olmaz gül temennâsıyla vermek hâre su

Fuzûlî bu beyitinde kirpiklerini dikene benzetiyor. Ağlayınca kirpikleri ıslanıyor. Bu sûretle sevgilisinin güzel yanağı gözünün önüne geliyor. Gül yetiştirmek için dikene su vermek boşuna değilse, sevgiliyi görmek arzûsuyla ağlamak da boşa gitmez.

 

8 Gam günü etme dil-i bîmârdan tîğin diriğ
   Hayrdır vermek karangû gîcede bîmâre su

"Gam günü hasta gönülden, bakışlarını esirgeme. Çünkü karanlık gecede hastaya su vermek hayırdır."

 

9 İste peykânın gönül hecrinde şevkım sâkin et
   Sûsuzam bir kez bu sahrâda menimçün âre su

"Ey gönül! (Sevgilinin) ok gibi delici bakışlarını (teveccühünü) iste, ondan ayrı olmanın gönlümce hissettirdiği susuzluğu gider. Zîrâ ben susuzum. Ne olur bu kavurucu aşk çölünde benim için de su ara."

 

10 Men lebin müştâkıyem zühhâd kevser tâlibi
     Nitekim meste mey içmek hoş gelür hüşyâre su

"Ben senin insanlara İlâhî aşk şarabı sunan dudağının susuzuyum. Zâhidlerin murâdı kevserdir. Çünkü sarhoş olana şarap, ayıklara da su içmek hoş gelir."

 

11 Ravza-i kûyına her dem durmayub eyler güzâr
     Âşık olmuş gâliba ol serv-i hoş reftâre su

"Servi boylu güzel yürüyüşlü olan sana, herhalde sular da âşık olmalılar ki, hiç durmadan sana doğru akıyorlar." (Şâirin Ravza-i Mutahhara'ya doğru aktığını söylediği su, Fırat ve Dicle nehirleridir.)

 

12 Sû yolun ol kûydan toprağ olub dutsam gerek
     Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vare su

"Su yolunu, sevgilinin köyüne sokmamak için önüne toprak olup, onu tutmak istiyorum. Çünkü o benim rakîbimdir. O yüzden suyun o semte ulaşmasına mâni' olmak lâzımdır."

Seven kimse, sevgilisini başkasıyla paylaşmak istemez. Şâir bu beytinde suyu kendisine rakib kabûl etmiştir. Fuzûlî, bir gazelinde âşıkları rakib kabûl ettiği için, şu temennîde bulunuyor:

      Benim tek hîç kim zâr u perîşan olmasun yâ Rab!
      Esîr-i derd-i aşk u dâğ-ı hicrân olmasun yâ Rab!

 

13 Dest bûsı ârzûsuyla ölürsem dôstlar
     Kûze eylen toprağın sunun anınla yâre su

Fuzûlî bir önceki beyitte, suyun akmasına mâni' olmak için toprak olmak, yânî bu uğurda ölmek istiyordu. Bu beyitte de aynı istek devam ediyor:

"Şâyet ben sevgilinin elini öpmek arzusuyla ölecek olursam. Toprağımdan bir desti(kâse) yapıp, onunla yâre su sunun."

Şâirin kabir toprağından kâse yapılıp sevgilisine su ikram edilince, sevgili mecbûren dudaklarını su kabına değdirecek, elini öpme arzusuyla ölen şâir bu sûretle onun dudaklarını öpmüş olacaktır. Bu bir şefâat arzûsudur.

 

14 Serv serkeşlik ider kumrı niyâzından meğer
     Dâmenin duta ayağına düşe yalvâre su

"Su, servinin eteğini tutup, ayağına düşüp, yalvarıncaya kadar, O kumrunun niyâzını kabûl etmez."

Fuzûlî bir önceki beyitte şefâat dilemişti. Bu beyitinde de Allah Teâlâ katında niyâzın makbul olması için Peygamber (s.a.) Efendimiz'inm şefâatinin şart olduğunu ileri sürüyor. Bu beyitte Servi, Allah Teâlâ; kumru, kul, su da Peygamber (s.a.) Efendimiz'dir.

 

15 İçmek ister bülbülün kanın meğer bu reng ile
     Gül budâğının mizâcına gire kurtâra su

"Su, gül budağının mizâcına girerek, gülün, bülbülün kanını hîle ile içmesine mâni' olur ve bülbülü, gülün elinden kurtarır."

Bu beyitte de anlatılmak istenen şudur:

Mâsivâ, çeşitli hîle ve desîselerle insanı aldatır ve onun kendine âşık etmek ister. Nefsinin sesine kulak veren kimse dünyâya kul olur. Peygamber (s.a.) Efendimiz insanları mâsivânın esiri olmaktan kurtarır. Dünyâ sevgisi yerine gerçek sevgiyi, yâni muhabbetullâhı yerleştirir.

 

16 Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
     İktidâ kılmış tarîk-ı Ahmed-i Muhtâr'e su

Bu beyitte su ile müslümanlık arasında bir benzetiş göze çarpıyor. İslâm bir müslümanda tezâhür edince, onda maddî ve mânevî bir berraklık meydana getirir. Coşkun akan suyun tabiatında da böyle bir billûrluk mevcûddur. Şâir ayrıca Bağdad'ın içinde güneye (Medîne'ye) doğru akmakta olan Dicle'nin Peygamber'e doğru aktığı için berrak olduğunu da hüsn-i ta'lil ile anlatmaktadır.

"Senin tertemiz yaradılışını (Cenâb-ı Hak) dünyâ ehline nasip etmiş. İnsanlar bu sâyede zulmetten nûra çıkmışlardır. Su da Ahmed-i Muhtâr'ın yoluna (Kur'ân yolu) uymuştur."

 

17 Seyyid-i nev'-i beşer deryâ-yı dürr-i ıstıfâ
     Kim sepüpdür mu'cizâtı âteş-i eşrâre su

"İnsanların efendis, kıymetli inci deryâsı (insanlara kıymetli inciler değerinde sözler söyleyen) Yüce Peygamber'in mu'cizesi, edebsizlerin ateşine su serpmektedir."

      Azcin ki ezilmekti bütün hakkı dirildi,
      Zulmün ki zevâl aklına gelmezdi geberdi!
            -- Mehmed Âkif --

 

18 Kılmağîçün tâze gülzâr-ı nübüvvet revnakın
     Mu'cizinden eylemiş ızhâr seng ü hâre su

"Nübüvvet bahçesinin tâzeliğini muhâfaza etmek için Peygamber (s.a.) Efendimiz mu'cizesiyle taş ve dikende su meydana çıkarmıştır."

Peygamber (s.a.) Efendimiz mânevî susuzluktan taş gibi kesilmiş kalblere ve diken gibi başkalarına eziyet eden kimselere verdiği su (İslâm) ile onları mükemmel bir hâle getirmiştir.

 

19 Mu'cizî bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
     Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffâre su

"O'nun âlemde, ucsuz bucaksız bir deniz gibi olan mu'cizesinden kâfirlerin binlerce ateş-hânesine su ulaşmış. (Küfür ateşinin sönmesine vesile olmuştur.)"

Bu beyit ayrıca Peygamber (s.a.) Efendimiz'in dünyâyı teşrif buyurduğu zaman ateşe tapanların ateş-gedelerinde yanmakta olan ateşin söndüğüne işâret ediyor.

 

20 Hayret îlen barmağın dişler kim etse istimâ
     Barmağından verdiği şiddet günü ensâre su

"Şiddet günü, Ensâr'ın susuzluk çektiği gün, parmağından su verdiğini kim duysa, hayretinden parmağını ısırır."

Peygamber (s.a.) Zevrâ'da ashâbıyla birlikte bulunurken ikindi vakti yaklaştı. Ashâb sağa sola başvurarak su aradı, fakat bulamadı. Peygamber (s.a.) su kabına elini koydu. Parmakları arasından su fışkırmaya başladı. Rivâyete göre üçyüz kişi bu sudan abdest almıştır. (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Mu'cizeler bahsi.)

 

21 Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayat
     Hasmı su içse döner elbetde zehr-i mâre su

"Dostu şâyet yılan zehiri içmiş olsa o, hayat suyu olur. Hasmı da âb-ı hayat içse hiç şüphesiz yılan zehirine döner."

 

22 Eylemiş her katradan min bahr-ı rahmet mevc-hîz
     El sunub urgaç vudû' içün gül-i ruhsâre su

"Peygamber (s.a.) Efendimiz abdest alırken, gül yüzüne su vurunca, onun her bir damlasından binlerce coşkun ve dalgalı rahmet denizi meydana gelmiştir."

 

23 Hâki-pâyine yetem der ömrlerdir muttasıl
     Bâşını daşdan daşa urub gezer âvâre su

"O'nun ayak bastığı toprağa yetişmek için, bin arzuyla ömür boyu devamlı ve başıboş akıp, aşk ile kendinden geçen su, başını taşa vurarak akıp gitmektedir."

 

24 Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sâla nûr
     Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

"Su, senin dergâhının toprağına zerre zerre nûr salmak ister. Şâyet su parça parça da olsa yine o dergâhtan dönmek istemez."

 

25 Zikr-i na'tin virdini derman billür ehl-i hatâ
     Eyle kim def-i humâr içün içer meyhâre su

"Günahkâr kimseler, Senin na'tını devamlı olarak söylemeyi derman bilirler. Nitekim içki içenler de serhoşluklarının gitmesi için su içerler."

Peygamber (s.a.) Efendimiz'i unutmamak, devamlı hatırlamak, kulun ginah işlemesine mâni' olur.

 

26 Ya Habîballah yâ hayre'l-beşer müştâkınem
     Eyle kim leb-teşneler yânub diler hem-vâre su

"Ey Allah Teâlâ'nın sevgilisi ve ey insanların hayırlısı! Sana müştâkım. Nasıl dudağı kurumuşlar bir yandan yanıp, bir yandan da su ararlarsa; ben de bu hâl ile seni arıyorum."

 

27 Sensin ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i mi'râcda
     Şebnem-i feyzin yetürmüş sâbit ü seyyâre su

"Sen öyle bir kerâmet denizisin ki, mi'rac gecesinde, feyzinin şebnemi (çiy dânesi) sâbit ve seyyâr olan tüm varlıklara su ulaştırmıştır."

 

28 Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
     Hâcet olsa merkadin tecdîd iden mi'mâre su

"Güneş çeşmesinden her zaman tatlı bir su inmektedir. Senin kabrini yenilemek isteyen mîmâra su ihtiyâcı (bu sûretle) te'min edilmiş olur."

Kur'ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîfler kıyâmete kadar beşeriyetin karanlık dünyâsını aydınlatacaktır. Yeter ki insanlar bu iki kaynaktan isti-fâde edebilsinler.

 

29 Bîm-i duzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânıma
     Var ümîdim ebr-i ihsânın sepe ol nâre su

"Cehennem korkusu, benim yanan gönlüme tasa ateşi salmıştır. Senin ihsan bulutunun o ateşe su serpip söndüreceğine ümîdim tamdır."

Bu beyitteki cehennem korkusunu Allah ve Peygamberinden uzak kalma ve Allah Teâlâ'nın istediği kul olamama endîşesi şeklinde değerlendirmeliyiz.

 

30 Yümn-i na'tinden güher olmuş Fuzûlî sözleri
     Ebr-i nîsandan dönen tek lü'lü-i şehvâre su

"Nisan bulutundan dökülen suyun inciye dönmesi gibi; senin uğurlu na'tından dolayı, Fuzûlî'nin sözleri cevher olmuştur."

İstiridyeler nisan yağmurları yağmaya başladığı zaman kabuklarını açarlar, bu sırada yabancı bir madde içeriye girerse, inci meydana gelir.

Bu beyitte Fuzûlî kelimesi iki mânâya gelmektedir: Birincisi şâirin ismi olarak düşünülmeli, diğeri ise "değersiz" şeklinde anlaşılmalıdır.

 

31 Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-i haşr
     Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâre su

"Gaflet uykusunda olan bir kimse ancak haşır günü uyanır. Hasret gözyaşının uyanık gözlere döktüğü su (sâyesinde insanlar gaflet uykusundan ölmeden önce uyanırlar)."

 

32 Umduğum oldur ki rûz-i haşr mahrûm olmayam
     Çeşme-i vaslın vere men teşne-i dîdâre su

"Senin ilâhî güzelliğine alışmış ve senin dîdârına susamış olan bana su vereceğini, bu sâyede kıyâmet gününde seni görmekten mahrum olmayacağını ümit ediyorum."

Çeşme müslümanlar arasında câmi yaptırmak kadar mukaddes sayılmıştır. )


- SU ile KULLANILMIŞ SU

( ... ile MÂYİ'-İ MÜSTA'MEL )


- SU ile MÜZEKKEN

( ... İLE Ateşle kızmış su. )


- SU ile OKSİJENLİ SU

( ... İLE Hidrojen peroksitin [H2O2] sulu çözeltisi. )


- SU ile ÖZSU/USÂRE[Ar.]

( ... İLE Bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvılara verilen ad. | Salgı ile oluşan ve içinde enzimler bulunan organik sıvı. )


- SU ile SAF SU

( H2O ile H2O2 )


- SU ile/ve SICAK SU

( SICAK SU

 

İkinci dünya savaşı yıllarında yıl boyu soğuk suyla yıkanırdım. Soğuk suyla yıkanınca temizlenebilmek için küçük bir sabuna gerek var. Ama bol miktarda sıcak su olunca sabun hemen hemen tümüyle gereksiz. Atalarımız binlerce yıl sabundan habersiz yaşamışlar. Benim canımı sıkan sabun için harcanacak para değil ama onun derimize, ırmaklara ve göllerimize verdiği zarar. Çok önemli olduğu için bilimsel bulgulardan söz etmek istiyorum;

Birkaç yıldan beri bedenin deri üzerine çıkardığı yağın bitkisel yağların bileşimindeki başlıca öğe olan doyurulmamış yağ asitleri olduğu biliniyor. Bu yağ asitleri de birçok bakterinin ya da mantarın neden olduğu deri hastalıklarının oluşumunu engellemektedir.
( Mary J. Marples, "Life on the Human Skin" Scientific American, Ocak 1969 )

 

Hemen hemen tüm sabunlar alkali`dir ve derinin koruyucu yağ asitlerini nötr duruma getirir. Günümüzün insanları çok fazla sabun kulanıyorlar, bunu yalnız beden temizliği için de yapmıyorlar. Her türlü temizlik tozu ya da suyunu gereğinden çok kullanıyorlar. Tüm bu temizlik maddeleri de nehirlerimizi ve göllerimizi kirletiyor.

 

Ben onbeş-onaltı yaşlarındayken bilmediğim için çok fazla sabun kullanırdım. Bu yüzden de derim bugünküne oranla daha kolay iltihaplanıyordu. Şimdi zorda kalmadıkça, örneğin bir tarafıma gres yağı bulaşmadıkça sabun kullanmıyorum. Hergün!!! sabunsuz sıcak suyla yıkanarak ya da duş yaparak son derece temiz kalabileceğimi keşfettim. Bu nedenle de yıllardan beri derimle ilgili hiçbir sorunum olmadı. Hatta şampuanların çoğu alkali ya da asit olma açısından nötr oldukları halde omuzlarıma kadar inen uzun saçlarıma şampuan değdirmeden yirmi seneden beri onları temiz ve sağlıklı tuttum. Bunu da sıcak duşun altında ellerimle iyice ovuşturarak yaptım.

 

Yatak çarşaflarını ve çamaşırlarımı yıkamakta da ekoloji açısından doğru olan bir yöntem buldum. Ancak çamaşırlarım ya da çarşaflarım lekelendiği ve o lekeleri çıkarmak için deterjan kullanmaya gerek olduğu zaman az miktarda toz çamaşır sabunu kullanıyorum. Genelde tüm çarşafları, havluları ve iç çamaşılarımı büyük bir kaba koyup ocağın üstünde kaynatıyorum. Sonra hepsini güzelce sıkıp asıyorum. Bu yöntem çamaşırları mikroplardan arındırmakla kalmıyor çamaşırları kirlerinden de arındırıyor. Büyük annelerimizin sabunlar ve deterjanlar bu kadar yaygınlaşmadan önce çamaşır yıkama yöntemleri de böyle değil miydi?

 

Kaynatma yöntemi bekar, yardımcısı olmayan insanlar için en iyi yöntemdir. Yemek pişirirken ve yemek yerken bir yandan da gömleklerimi kaynatırım. Böylece de çamaşırların yanmaması için bir gözüm de ocakta olur. Bu yolla hem zaman kazanıyorum hem de herkesin kullandığına oranla çok az deterjan kullanmış oluyorum. Hem de çamaşır makinesi almam ya da çamaşırlarımı yıkamak için otomatik çamaşır makineleriyle, herkesin çamaşır yıkadığı çamaşırhanelere gitmem gerekmiyor.

Jolan Chang`ın
SEVİŞEN ÇİFTLERE TAOCU SEVİŞME
adlı kitabından
(Çeviri: İlhan Güngören)

)

( WATER vs./and HOT WATER
WASSER[Alm.], EAU[Fr.], ACQUA[İt.], AGUA[İsp.], AP[Sansk.] ile/ve ... )


- SU ile/değil ŞU


- SU ve/||/<>/> SU DEYİMLERİ

( Su almak

Su altı

Su aşağa

Su ayağa

Su ayağı

Su aygırı

Su balesi

Su bardağı

Su baskını

Su başından kesilir

Su başından kesmek

Su baştan aşmak

Su baştan aşmak

Su biberi

Su bidonu

Su birikintisi

Su borusu

Su botu

Su böreği

Su buharı

Su bulanmayınca durulmaz

Su çamuru

Su çaputu

Su çekirgesi

Su çekmek

Su çevleği (girdap)

Su değirmeni

Su deposu

Su dibeği

Su dökmek

Su dökünmek

Su evi

Su faturası

Su geçirmez

Su geldi teyemmüm bozuldu

Su gibi

Su gibi akmak

Su gibi aziz olmak

Su götürmek

Su götürmemek

Su götüründüsi

Su hizası

Su ibriği

Su içene yılan bile dokunmaz

Su içinde

Su içinde kalmak

Su içmek

Su inmek

Su issi (timsah)

Su iti

Su kabağı

Su kabı

Su kaçırmak

Su kaldırmaz

Su kamışı

Su kanalı

Su kaplumbağası

Su kapmak

Su kasidesi

Su katılmadık

Su kavletmek

Su kayağı

Su kaynağı

Su keleri

Su kemeri

Su kerdemesi

Su kesetek

Su kesilmek

Su kesimi

Su kesüği (Su nöbeti)

Su kırağı

Su kireci

Su koyunu

Su koyuvermek

Su köpeği

Su kulesi

Su kuşu

Su kuyusu

Su, küçüğün; sofra, büyüğün

Su, küçüğün; söz, büyüğün

Su matarası

Su mermeri

Su nigendeli

Su perisi

Su pınarı

Su piresi

Su pompası

Su püskürtmek

Su rezenesi

Su saati

Su sağan

Su savağı

Su savaşı

Su sempozyumu

Su serpecek (süzgeçli kova)

Su sesi

Su sporu

Su süzme

Su tabancası

Su tandırı

Su tankeri

Su tası

Su taşı

Su tedavisi

Su terazisi

Su tereği

Su termosu

Su testisi

Su testisi su yolunda kırılır

Su tuluğu

Su tüfeği

Su uçan

Su uçduğu

Su uyur düşman uyumaz

Su üstüne çıkmak

Su üstüne yazı yazmak

Su vurmak

Su yağı

Su yalağı

Su yarığı

Su yarıntısı

Su yatağı

Su yeşili

Su yılanı

Su yirimi

Su yolcu

Su yolu

Su yutmak

Su yüzünden

Su yüzüne çıkmak

Subağası

Subaşı

Sucu

Sucuğaz

Suçiçeği

Sudan

Sudan bahane

Sudan ucuz

Sukkam

Sulak

Sulak arazi

Sulak avı

Sulak buğdayı

Sulamak

Sulan

Sulandırmak

Sulanlık

Sulanmak

Sular alçaktan akar

Sular gibi akmak

Sular kararmak

Sular seller gibi aktı

Sulayın

Sulaz olmak

Sulu çayır

Sulu göz

Sulu kar

Sulu kılıç

Sulu köfte

Sulu sepken

Suluca

Suluca armut

Sulugaylan (Nargile)

Sulugumbat

Suluk

Sulukta

Sul ukule

Sulukule

Sululuk

Sulungur

Sulusepkin

Sulusıklam Sulusıklam

Sulusinek

Sulusirke

Suluzırtlak

Sumak

Suna (göl ördeği)

Sunak

Susak

Susakkabuğu

Susalık

Susalmak

Susam susam

Susamış it kerize bakar

Susayan kanmam sanır

Susayanla susak aksayanla aksak

Susulamak

Susulamak

Susurluk

Susuz ağaç meyve vermez

Susuz bağ ağaçsız dağ

Susuz çaylarda boğulayım

Susuz yaban

Susuz yaz

Susuzluktan dili dışarı düşmüş

Suşehri

Suv

Suvacık

Suvak

Suvarıcı

Su varıcı

Suvarılmak

Suvarınılmak

Suvarmak

Suv at

Suvat

Suya bakan (falcı)

Suya bakıcı

Suya doymak

Suya düşen yılana sarılır

Suya düşmek

Suya ermek

Suya gelmek

Suya gidenin susağı, köye gidenin köpeği

Suya girinmek

Suya götürüp susuz getirmek

Suya ıslamak

Suya ıslanmak

Suya kaçan

Suya kanmak

Suya pala sallamak

Suya sabuna dokunmak

Suya salmak

Suya seccade serenlerden olmak

Suya varmadan çemrenmek

Suya varmadan paçaları sıvamak

Suya vermek

Suya yunmak

Suylamak

Suylarınca

Suylatmak

Suylayı gitmek

Suyu bardakta gemiyi duvarda seyretmeli

Suyu başından içmek gerek

Suyu başından tutmak gerek

Suyu baştan ulamalı balığı baştan avlamalı

Suyu bulandırmak

Suyu çekilmek

Suyu çekilmiş değirmene döndü

Suyu düşük

Suyu getiren de bir testiyi kıran da bir

Suyu görmeden çemrenir

Suyu gözesinden içmek

Suyu ısınmak

Suyu kesik değirmene dönmek

Suyu nereden geliyor

Suyu samık

Suyu sili galmamak

Suyu toprağı çekmek

Suyu yokuşa akıtmak

Suyu yumuşak

Suyu yumuşak huyu yalpak

Suyun akıntısına gider

Suyun akıntısına gitmeyen yorulur

Suyun başı

Suyun çağlamazı, insanın söylemezi

Suyun gözesi

Suyun kaynaması

Suyun otoyu

Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kor... Suyun yüzü yerde

Suyuna gider

Suyuna pirinç salınmaz

Suyuna sabun dokunmaz

Suyuna tirit

Suyunca

Suyunca gitmek

Suyunca olmak

Suyundan içmek

Suyunközü

Suyunu almak

Suyunu buldu

Suyunu buldurmak

Suyunu çekmek

Suyunu çıkarmak

Suyunun suyu )


- SU ve/||/<>/> SU TERİMLERİ

( âb: su, (mâ': su)

âb-ı âbistenî:
1.) gebeliğe sebebiyet veren su, menî.
2.) nebatların yetişip büyümesine sebep olan su ve yağmur.

âb-ı adâlet:
doğruluğun feyz ve bereketi.

âb-ı ahmer:
kırmızı su.

âb-ı âteşîn:
ateşli su.

âb-ı âteş-mizâc:
ateş mizaçlı su.

âb-ı âteş-nâk:
ateşli su.

âb-ı âteş-nümâ:
ateş gösteren su.

âb-ı âteş-reng:
ateş renkli su.

âb-ı âteş-zây:
ateş doğuran su.

âb-ı âteş-zede:
ateş vurmuş su.

âb-ı âzer-âsâ:
ateş gibi su.

âb-ı âzer-sâ:
ateş gibi su.

âb-ı ergavânî:
erguvan rengindeki su.
2.) (haksızlığa uğrayanın döktüğü) göz yaşı.

âb-ı Âmû:
Amuderyâ suyu.

âb-ı âşâmî:
içilir su.

âb-ı bâde-reng:
kanlı göz yaşı.

âb-ı bârân:
1.) yağan su, yağmur;
2.) yağmur suyu.

âb-ı beka, âb-ı câvid, âb-ı câvidân, âb-ı cevânî, âb-ı hayât, âb-ı hayvân, âb-ı hızır, âb-ı zindegânî, âb-ı zindegî:
nerede olduğu bilinmeyen bir kaynağın, içen kimseye ebedî hayat veren efsânevî suyu, bengi su.

âb-ı beste:
1.) donmuş su, buz, dolu, çiy.
2.) (mecaz) billûr, sirça; şişe.

âb-ı bün:
çok zaman köhne ve içi boş ceviz ağaçlarının köklerinde bulunan zamka benzer bir nesne, ağaç karası.

âb-ı ciğer:
1.) ciğer suyu.
2.) göz yaşı.

âb-ı ciğer-hûn:
ciğeri kanayanın suyu, kederden dökülen göz yaşı.

âb-ı çeşm:
göz yaşı.

âb-ı dehân, âb-ı dehen:
ağız suyu, salya.

âb-ı dendân:
1.) diş suyu, salya, tükürük;
2.) tükürülüp atılmış şey;
3.) dişin güzelliği.

âb-ı dîde:
1.) göz suyu, göz yaşı;
2.) mütevâzıyâne bakış.

âb-ı engûr:
üzüm suyu, şıra.

âb-ı eyyâm:
(günlerin suyu=güzelliği)
1.) güneş ışığı;
2.) ay ışığı.

âb-ı füsürde:
1.) donmuş su, buz, dolu; kar;
2.) pelte;
3.) (mecaz) kılıç, hançer;
4.) billûr, şişe.

âb-ı gerdende:
dönen billûr, gök kubbesi.

âb-ı güvârâ:
hazmı kolay, içimi güzel su.

âb-ı haclet:
utanma teri.

âb-ı hasret:
kederden dökülen göz yaşı.

âb-ı hâtır:
hatırın suyu=güzelliği. güzel muhayyile.

âb-ı hayât (hayat suyu):
1.) içene ebedî hayat bağışlayan efsânevî su;
2.) (mecaz) çok tatlı ve hafif su.

âb-ı hayât-ı la'l:
dudağın âb-ı hayâtı, dudağın cana can katıcı haşası.

âb-ı hayât-ı tesliyet:
tesellî âb-ı hayâtı.

âb-ı hazân:
sonbahar suyu, sonbahar yağmuru.(bitkilere ve insanların sıhhatine zararlıdır.)

âb-ı hufte:
uyuyan su.
1.) durgun su;
2.) donmuş su, buz; kar; dolu; kırağı; çiy, şebnem;
3.) billûr;
4.) cam;
5.) bardak; şişe;
6.) kınında bulunan kılıç ve benzerleri.

âb-ı hurdeni:
içilir su, içme suyu.

âb-ı hûrşîd:
güneşin suyu.
1.) güneş ışığı;
2.) ebedî hayat veren su.(âb-ı beka vb.)

âb-ı huşk:
kuru su.
1.) billûr;
2.) cam;
3.) cam veya billûr bardak;
4.) şişe.

âb-ı iskender:
âb-ı hayât.

âb-ı kâr:
işin suyu. işin parlak gidişi, başarı, refah.

âb-ı kebûd:
mâvi su. CCin denizi.

âb-ı kevser:
1.) Cennetteki sulardan biri.
2.) (müzik) adına anomim bir edvâr-ı ilm-i mûsikide rastlanan makam.

âb-ı la'lî:
1.) lâl renkli su;
2.) göz yaşı.

âb-ı lûtf:
lûtfun suyu, yağmuru, lûtufkârlık.

âb-ı meleh:
çekirge suyu. (âb-ı mürgan)

âb-ı Meryem:
1.) Meryem suyu, çeşmesi.

âb-ı muallâk:
1.) gök;
2.) güzellerin çenesi.

âb-ı musaffâ:
tasfiye edilmiş, temizlenmiş su, saf su.

âb-ı mün'akid:
donmuş su.
1.) buz;
2.) kılıç, hançer;
3.) şişe, billûr. (âb-ı müncemid)

âb-ı müncemid:
1.) donmuş su; buz, kar, dolu, kırağı, çiy;
2.) billûr;
3.) cam;4.) billûr veyâ cam bardak veyâ şişe;
5.) kılıç, hançer, kama.

âb-ı mürde:
donuk, akmayan su.

âb-ı mürgan:
1.) kuşların suyu.
2.) (Y.W. Redhouse'a göre) Şiraz civârında bir suyun adı.
3.) efsanevî bir çeşme olup; suyu nereye götürülürse götürülsün içinden sığırcık kuşları çıkar ve orada bulunan çekirgeleri yer. (Ferheng-i Ziyâ'ya göre:
1) Şiraz civârında bir gezinti yeridir ki, halk Recep ayında her Salı günü eğlenmek için oraya gider; 2) Fars ile Irak arasında bulunan Semirem kasabasında bir pınardır ki bir yere çekirge musallat olduğu zaman o pınardan şişe içine biraz su alarak çekirgelerin bulunduğu yere götürürler, yolda bir çok sığırcık kuşları şişeyi götüren kişinin ardına düşer ve çekirgelerin üşüştükleri yere gelince sığırcıklar, çekirgelerin hepsini telef ederler).

âb-ı mürvârîd:
1.) inci suyu(aydınlıktan kinâye olarak);
2.) göze su inmek tâbir olunan bir hastalık.

âb-ı nâr:
ateşin suyu.

âb-ı nârdân:
1.) yabâni nar suyu;
2.) kan;
3.) göz yaşı.

âb-ı neşât:
neşe suyu. menî, mezî.

âb-ı puhte:
1.) kaynamış su,
2.) pelte.

âb-ı püşt:
belsuyu.
1.) menî, nutfe;
2.) murdar ilik.

âb-ı rengîn:
renkli su; göz yaşı.

âb-ı revân:
1.) akar su,
2.) (mecaz) hayat.

âb-ı rû(y):
1.) yüz suyu;
2.) ırz, namus, şeref, haysiyet. (tezellül).

âb-ı rûşen:
1.) yüz suyu;
2.) ırz, namus, şeref, haysiyet.

âb-ı sebük:
hafif su. kolay hazmedilir şey.

âb-ı siyâh:
1.) siyah su.
2.) tûfân;
3.) karasu illeti, glokom.

âb-ı sükûn:
Îran'da yarı kurumuş büyük bir göl ve bu göle dökülen bir ırmağın adı.

âb-ı şeng:
(âbzen) 1.) küçük havuz.
2.) banyo.

âb-ı şengerfî:
1.) al renkli su,
2.) göz yaşı.

âb-ı sîrîn:
tatlı su, şerbet.

âb-ı şor:
1.) acı su, tuzlu su(ücâc);
2.) göz yaşı.

âb-ı tarab:
1.) inşirâh suyu.

âb-ı Teberistan:
Taberistan veyâ Mazenderan denilen bir dağ tepesindeki pınar. (bir kimse o suya "dur!" derse durur, "ak!" derse akarmış).

âb-ı Teberiyye:
Suriye'nin Teberiyye kasabasında, suyu yedi sene akan ve yedi sene kesilen bir pınar imiş.

âb-ı tîg:
kılıcın suyu.

âb-ı yeh:
eriyen buzun suyu;
2.) buzlu su.

âb-ı zehre:
safra suyu, safra;
2.) şafak ışığı.

âb-ı zer:
altın suyu, ince toz hâlinde öğütülüp zamkla suda eritilmiş ve yaldızlama işlerinde kullanılmış olan altın varak;
2.) safran suyu.

âb-ı zerd:
1.) sarı su;
2.) kederden dökülen gözyaşı.

âb-ı zindegânî:
(âb-ı hayât).

âb-ı zindegî:
(âb-ı hayât).

âb-ı zîr-i kah:
1.) farkına varılmadan sızan su;
2.) gizli veyâ tanınmayan kabiliyet;
3.) entrikacı, mürâî, saman altından su yürüten;
4.) dolap, desise, entrika.

âb-ı zülâl:
1.) berrak su;
2.) billûr;
3.) cam.

âb ü dâne:
su ve ekmek. (kısmet, rızk).

âb ü kil:
1.) su ve kil (= arz);
2.) fânî vücut.

âb ü tâb:
1.) güzellik, parlaklık, tazelik;
2.) tarz, âdet, yol.
3.) Ağustos ayı.

 

 

Havz-i mâ':
Su havuzu.

Kibrit-i mâ':
(kimya) hidrosülfirik.

Klor mâ':
(kimya) hidroklorik.

Mikyâs-ı mâ':
(fizik) hidrometre.

Müvellid-ül-mâ':
(kimya) hidrojen. (fr.) hidrogène.

Müvellid-ül-humûza:
(kimya) oksijen. (fr.) oxygène.

Tedâvî bi-l-mâ':
su tedâvisi.

mâ'-i cârî:
(coğrafya) akar su.

mâ'-i billûrî:
billûrlaşma suyu.

mâ'-i câmid:
donmuş su.

mâ'-i dâhilî:
(coğrafya) gün değmemiş su.

mâ'-i ebyaz:
(hekimlik) bir perdeden dolayı görüş kuvvetinin kaybolması.

mâ'-i hamîm:
sıcak su.

mâ'-i harâciyye:
Arap toprakları dışındaki sular.(Dicle, Fırat gibi büyük nehirler).

mâ'-i kils:
(kimya) kireç taşı.

mâ'-i lezîz:
tatlı su.

mâ'-i mukattar:
damıtık su.

mâ'-i râkid:
durgun su.

mâ'-i verd/mâ-verd/mâ-ül-verd:
gülsuyu.

mâ'-i zerrîn:
altın suyu.

mâ'-ül-bahr:
deniz suyu.

mâ'-ül-hayât/âb-ı hayât:
hayat suyu.

İSTİSKA'(< SAKY): SUYUN GEREKLİLİĞİNİ DUYMA; YAĞMUR DUASI
JîK: YAĞMUR DAMLASI
JîR: GÖL; HAVUZ
JEY: GÖL, IRMAK
KATRE: DAMLA, DAMLAYAN ŞEY
KATRE-İ BÂRÂN: YAĞMUR DAMLASI )


- SU ile/ve/<> SÜT

( İlim. İLE/VE/<> İlm-i ledün. )


- SU = WATER[İng.] = EAU[Fr.] = WASSER[Alm.] = ACQUA[İt.] = AGUA[İsp.]


- SU ile/ve ZEMZEM

( ... İLE/VE Kâbe yakınında bulunan kuyunun suyu. )

( ZEVRAK: Zemzem konulan kap. )

( Bir gram suyun buharlaşması, 273 kalorilik ısıyı yok eder. )


- SU ile ZÜLÂL[Ar.]

( ... İLE Saf, hafif, soğuk, güzel, tatlı su. )


- ŞUÂ' ile ...

( IŞIK )


- ŞUÂİYYE[Ar.] / RADIOLAIRES[Fr.] ile ...

( Işınlılar. )


- SUAL ETMEK ile BUHÛ'[Ar.]

( 1. Sormak. | 2. İstemek. [fakat uygunsa ve/ya da uygun olabileceği kadarıyla isteyerek!] İLE Alçakgönüllülükle hakkını isteme. )


- SUAL ETMEK değil/yerine/= SORMAK/SORUP SORUŞTURMAK


- SUAL ETMEK ile SORU TEVCİH ETMEK

( Soru, soruna dönüşmezse/dönüşmemişse yola giremezsin. )


- SUÂL[Ar.] ile İSTİFHÂM[Ar.]


- SUÂL[Ar.] ile İSTİHBÂR[Ar.]


- SUAL[Ar.] değil/yerine/= SORU


- SUÂL[Ar.] ile SUÂL[Ar.] ile ŞUAL[Ar. < ŞU'LE]

( Sorma/sorulma, soruşturma, soru. | Sorulan şey. | Dilenme, dilencilik. İLE Öksürük. İLE Alevler, ateş alevleri. )


- SUAL ile/ve SUAL

( Sormak. İLE/VE İstemek. )


- SUALTI ile/ve SU ÜSTÜ(GAZ YUVARI/BUĞU YUVAR/HAVA KÜRE/ATMOSFER)

( Taştan kaynayan su daha iyidir. )

( UNDERWATER vs. ATMOSPHERE )


- SUARE/SUVARE[Fr.] ile MATİNE[Fr.]

( Gece gösterimi. | Sinema ve tiyatroların akşam/gece [daha çok 21.00] gösterdikleri son film/oyun. >< Gündüz gösterimi. )

( SOIRÉE avec MATINÉE )


- SUÂT-İ DÎKÎ ile SUÂT-İ KELBÎ

( Boğmaca öksürüğü. İLE Durup durup gelen şiddetli öksürük. )


- SUÂT[çoğ. ES'İLE, SUÂLÂT] ile SUÂT[Ar.]/SÜRFE[Fars.]

( Sorma, sorulma, soruşturma, soru/sual. İLE Öksürük. )


- SUBAKUT/SUBACUTE[İng.] değil/yerine/= AZ IVEGEN


- SUBAŞI

( Osmanlılar'da, belediye görevlisi. | Kentlerin, güvenlik işlerine bakan görevlilerin başı. | Acemi ocaklarında, küçük aşamalı subay. | Osmanlı'larda, kapıkulu süvarileri arasından, savaş zamanı güvenlik işlerine bakmak, barış zamanı da vergi toplama işleri için ayrılan kişi. | Rumeli'de, çiftlik kâhyası. )


- SUBAŞI ile/||/<> SİLAHDAR/SİLAHTAR

( Kent güvenlik yöneticisi. | Osmanlı'da kentlerin güvenlik işlerinden sorumlu kişi. İLE/||/<> Osmanlı'da Sultan, Sadrazam, Vezir gibi devlet büyüklerinin silahlarına bakan ve koruyan kişi. [Enderun'un en güçlü/nüfûzlu yüzü ve yöneticisi.]
[Saray gelenek ve düzenine göre Has Oda ağalarının en kıdemlisi olan Sultan silahtarı olurdu fakat yüzyıllar boyunca sürekli Sultanlar, silahtarlarını Has Odalılar arasından, sevdiği ve güvendiği bir yüz olarak kendi seçmişti. Silahtar yapmak istedikleri zülüflü ağayı, aşağı koğuşlardan birinde de olsa önce bir fermanla has odaya aldırtmış ve sonra da silahtar tayin etmişlerdir. Silahtar ağa olmak, bir Enderûn'lu için en büyük amaçtı. Silahtar ağa, Sultan, sabah namazı vaktinde Harem'den çıkıp Enderûn'a geldiği andan, bazen yatsı namazından sonra Harem'e döneceği ana kadar sürekli hükümdarın yanında bulunurdu. Sultan ile devleti bilfiil yöneten sadrazam arasında haberleşme aracısı silahtar ağaydı. Bir sadrazam için silahtar ağa ile bağdaşmamak, en ufak bir bahane ile sadrazamın azline neden olurdu. Bir silahtarın düşmanlığına uğramak ise çoğunlukla vezirin idam edilmesine kadar giderdi. Saraydaki tüm silahlardan ve sultanın silahlarından sorumlu olurlardı. Altı bölük halkı da denen Kapıkulu Süvarileri'nden silahtar bölüğünün başında bulunur ve savaşta merkezde Sultan'ın yanında yer alırlardı. Silahtar ağalar saraydan bir devlet göreviyle çıkacağı zaman, yanına en az Beylerbeyi rütbesiyle Paşalık verilirdi. Son derece nüfuz sahibi gözde silahtarlar da vezir ya da Kaptan-ı Derya gibi önemli konuma getirilirlerdi. Pek azı daha sonra sadrazamlığa getirilirdi ve çoğunlukla da sultanın ya kızını ya da kız kardeşini alarak hanedana damat olurdu.] )


- SUBASMAN[Fr. < SOUBASSEMENT] değil/yerine/= OTURMALIK


- SUBAY[Azr.] = BEKÂR[Tr.]


- SUBAY ile HASEKİ

( ... İLE Osmanlı Devleti'nde, bir görevde uzunca kalmış olanlara verilen san. | Bostancı ocağının küçük aşamalı subayları. | Osmanlı sarayında, karavaşlar arasından seçilen sultan gözdesi. )


- SUBAY ile KURMAY/ERKÂN-I HARP

( Silahlı kuvvetlerde, asteğmenden orgeneral ya da oramirale kadar rütbedeki asker. İLE/VE/||/<>/> Harp akademilerine girerek eğitimlerini başarıyla tamamlamış subay. | Kurmaylık yetkisi ve niteliği olan subay. )


- SUBBUH ile/ve TENZİH ile/ve KUDDÜS


- SUBCONSCIOUS vs. UNCONSCIOUS


- SUBCONSCIOUS[İng.] değil/yerine/= BİLİNÇ ALTI


- ŞUBE = ŞU'BE = BRANCHE

( Bir kurumun, bir kuruluşun alt mevkilerindeki iş yerlerinden her biri. | Okullarda aynı düzeydeki sınıflardan her biri. | [dirimb.] Dal. )


- SUBHA[< SADR] ile TOZ

( BİNEFSİHİ ÂŞİKÂR VAROLMAYAN FAKAT EŞYANIN SURETİ İLE AÇIKLIK KAZANDIĞI İÇİN HEYULA DENİLEN [HEBÂ] GÜNEŞİN IŞIĞINDA GÖRÜLEN İNCE TOZ )


- SUBHA/SÜBHA[Ar.] ile SUBHA[Ar.]

( Çekilen tespih. | Tespih danesi. İLE [tasavvufta] Binefsihi âşikâr varolmayan fakat eşyanın sureti ile açıklık kazandığı için heyula denilen [hebâ] güneşin ışığında görülen ince toz. )


- SÜBHÂN ile ...

( ALLAH | TENZİH~TEŞBİH (EDİLEN) )


- SUBJECT vs. CONCEPT


- SUBJECT vs. EVENT vs. FACT


- SUBJECT/TOPIC vs. AIM


- SUBJECT/TOPIC vs. FORM


- SUBJECT/TOPIC vs. PROBLEM


- SUBJECT/TOPIC vs. SITUATION


- SUBJEKTİVİST/SÜBJEKTİVİZM/SÜBJEKTİVİTE değil/yerine/= ÖZNELCİ/ÖZNELCİLİK/ÖZNELLİK


- SUBKLINİK/SUBCLINICAL[İng.] değil/yerine/= KLINİK BELİRTISİZ


- SÜBLIMASYON/SUBLIMATION[İng.] değil/yerine/= YÜCELTME


- SUBLİME[Fr.] değil/yerine/= SÜLÜMEN/AK SÜLÜMEN

( Süblimleştirme yoluyla elde edilen ürün. | Cıva ile klorun birleşimi olan, çok zehirli, beyaz bir toz. )


- SUBRA[Fr.] ile ...

( Koltukaltına dikilen parça. )


- SUBRA[Fr.] değil/yerine/= KOLTUKLUK

( Koltuk yapmaya ve kaplamaya elverişli olan (kumaş). | Giysinin, terden lekelenmemesi için koltuk altına içten dikilen parça. )


- SUBRE[Ar.] ile ...

( Yığın, birikinti. [tahıl, buğday yığını gibi.] )


- SUBSCRIPT ile ...

( SİMGELERİN SAĞINA YA DA ALTINA YAZILAN İŞARET )


- SÜBSTİTÜSYON TEPKİMESİ/REAKSİYONU ile ELİMİNASYON TEPKİMESİ/REAKSİYONU

( Bir atom ya da öbeğin başka bir atom ya da öbekle yer değiştirdiği tepkime. İLE Bir molekülden atom ya da öbeğin ayrıldığı tepkime. )


- SUBSTİTÜSYON/SUBSTİTUTION[İng.] değil/yerine/= YERINE KOYMA


- SUBSTRAT/SUBSTRATE[İng.] değil/yerine/= ETKİLENEN NESNE | ORTAM


- SUBSTRAT ile/ve/||/<>/> ETKİN BÖLGE

( Enzimlerin etkileşimde bulunduğu molekül. İLE/VE/||/<>/> Enzimin substrat ile etkileşime girdiği bölge. )


- SUBTİP/SUBTYPE[İng.] değil/yerine/= ALT TİP


- SUBTLE vs./and TOP


- SUBTOTAL[İng.] değil/yerine/= TAM OLMAYAN


- SUBTRAKSİYON/SUBTRACTION[İng.] değil/yerine/= ÇIKARMA


- SÜBÛL/SÜBÜL[Ar. < SEBÎL] ile SÜBÛR[Ar.]

( Sebiller, yollar, caddeler. İLE Sıkıntı, azap; mahvolma. )


- SÜBÛT[Ar.] ile SÜBÛR[Ar. < SEBT]

( Gerçekleşme, sabit olma, meydana çıkma. İLE Cumartesi günleri. )


- SÜBVANSİYON[Fr., İng. SUBVENTION] değil/yerine/= DESTEKLEME


- SÜBVANSİYON değil/yerine/= DESTEKLEME


- SÜBYAN[Ar.] değil/yerine/= ÇOCUKLAR


- SUBYE[Fr. SOUS-PIED] ile SUBYE[Ar. < SABİ] ile SÜBYE[Yun.] ile SÜBYE[İt.]

( Ayağın altından geçen, tozluğa ya da pantolon paçalarına bağlanan şerit. İLE Henüz memeden kesilmemiş eril çocuk. | Üç yaşını tamamlamamış eril çocuk. İLE Mürekkep balığı. | Badem içi, kavun çekirdeği gibi şeylerden yapılan, boza koyuluğundaki şerbet. | Pirincin, boza haline gelene kadar koyulaştırılarak pişirilmesi. İLE ... )


- SUBYE[Fr.] değil/yerine/= ŞERİT

( Ayağın altından geçen, tozluğa ya da pantolon paçalarına bağlanan şerit. )

( SOUS-PIED )


- SUÇ "ATFETMEK" değil SUÇ İSNÂD ETMEK


- SUÇ ORTAKLIĞI ile/ve/||/<>/< SIÇ ORTAKLIĞI


- SUÇ VE CEZÂ ile/ne yazık ki/>< "GÜÇ VE CEZÂ"


- SUÇ/LAR ile/ve/||/<>/> ORGANİZE SUÇ/LAR


- SUÇ ile CÜNHA

( ... İLE Cürüm derecesindeki suçlara, yani kabahatten ağır ve cinayetten hafif olan suçlara verilen ad. )


- SUÇ ile/ve İHLÂL


- SUÇ ile KAZÂ

( CRIME vs. ACCIDENT )


- SUÇ ile/ve/değil/||/<>/< KIRIK CAMLAR KURAMI

( "Suçlarla mücadeleyi nasıl başardınız?" sorusuna,
New York'un efsane Belediye Başkanı Giuliani'nin yanıtı şöyle olmuştu.

Metruk bir bina düşünün, binanın camlarından biri kırıldığında, o camı hemen tamir ettirmezseniz, kısa sürede, yoldan geçen herkes eline bir taş alıp, binanın tüm camlarını kırar. Benim yaptığım şey, ilk cam kırıldığında onu hemen tamir ettirmek oldu. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.

Çünkü siz bunu yapmadığınızda kişiler, o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, öteki camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.

Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.

Kırık Cam Kuramı, ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmişti.

Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı.

Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı.

Olup bitenleri gizli kamerayla izledi.

Bronx'taki otomobil, üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı.

Ötekine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.

Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi, sağlam kalan otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdılar. Daha ilk darbe indirilmişti ki, çevredeki kişiler(zengin beyazlar) da olaya katıldılar. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale geldi.

Demek ki, diyordu Zimbardo,
"İlk camın kırılmasına, ya da çevreyi kirleten ilk çöpe, ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz!"



SUÇ CENNETİ NASIL OLUŞUR?

Kırmızı ışıkta geçilmesini önleyemiyorsanız küçük suçlara engel olamazsınız.

Küçük suçlara engel olamazsanız, büyük suçları engelleyemezsiniz..

Sonuç itibariyle ülkeniz sanıkların suç işlemekten endişe duymadığı bir suç cennetine dönüşür. Bunun akabinde suçlularla mücadelede yılgınlığa düşen kanun koyucu sanıklara taviz/af anlamına gelen lehe kanunlar çıkararak adalet denklemindeki erozyonu hızlandırır.

Küçük suçların görüldüğü ceza mahkemelerine bakalım...

Sürekli HAGB (Hükmün Açıklanmasını Geri Bırakma) kararları verdiğimiz sanıkların birçoğu yeniden suç işleyerek mahkeme huzuruna gelmiyor mu?

Hatta bu olay yargıçların bilinçaltındaki Adli dejenerasyon algısı nedeniyle sanığın kişiliğine bakılmaksızın tüm suçlar için HAGB uygulanması bir hakmış gibi algılanır ve onuncu kez HAGB kararı vermek alışkanlık durumunu alır.

Buna karşın mağdur ise adâlete olan güveni sarsılmış ve kaderine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Artık önünde iki seçenek vardır, ya intikamını kendi almalı ya da ateşi içine gömmelidir.

Sanık, ise hukuk sistemini test ettiği ilk eylemden büyük bir zaferle çıkmış ve suç işlemenin korkulacak bir şey olmadığının idraki ile yeni suçlar için yola koyulmuştur.

İşlediği her suç kendine güven tazeletmiş ve bu statünün verdiği korku ile de topluma yönelik bir sindirme hareketine başlamıştır...

Mafya ve çeteleşmenin yolunu açan işte bu tablodur.

Bu yüzden diyoruz ki, devlet yani kamu otoritesi bir kural koymuşsa onun takibini dört koldan yapmak zorundadır. Bundan daha önemlisi, devlet, koyduğu kuralların takibini yapmayan kamu görevlisini takip etmekle işe başlamalıdır.

Takibin takibini yapmazsınız, Devlet, muz cumhuriyetine döner.
Okulda, iş yerinde, sokakta, yolda ya da deniz kenarında...

Kişiler, kamu otoritesinin kendi koyduğu kuralları büyük bir titizlikle takip ettiği kanaatine varmalı ve bunu bilinçaltına adeta kazımalıdır.

Bilinçaltına yerleşen bu algı, kişilerin karakteri olur ve kurullara saygı bilinci gelişir. Olması gereken de budur.

Bu sayede kişiler, en küçük sorunlarda bile yasaları ihlâl etmeyi ve suç işlemeyi değil hukuk önünde hesaplaşmayı ilke edinir.

Ancak uygulanana cezaların, mağdurlar için tatmin edici bir nitelik sunması koşuluyla...

Unutmayalım...

Küçük hataları görmemezlikten gelmişseniz, bilin ki, daha büyükleri yoldadır. )

( )


- SUÇ ile PAY


- SUÇ ile/değil/<> SAPMA


- SUÇ ile UFAK SUÇ/ZELLE[Ar.]

( ... İLE Sürçüp kayma. | Yanılma, yanlış. | Ufak suç. )


- SUÇ ile YANLIŞ(HATÂ) ile KABAHAT/KUSUR ile AYIP

( CRIME vs. MISTAKE )


- SUCCESS vs. SUCCESSION


- SUCCESSIVE vs. SUCCESSFUL


- SUÇLAMA/K ile/değil/yerine ELEŞTİRİ/ELEŞTİRMEK

( [not] TO BLAME vs./but TO CRITICIZE
TO CRITICIZE instead of TO BLAME )


- SUÇLAMA ile/ve/değil/||/<> AYIPLAMA


- SUÇLAMA ile/ve/değil/yerine NİTELEME


- SUÇLAMA ile/değil/yerine TESPİT

( [not] ACCUSATION/BLAME vs./but TO DETERMINE
TO DETERMINE instead of ACCUSATION/BLAME )


- SUÇLAMA ile/ve/değil/yerine YÜKLEME


- SUÇLAMAK ile/değil/yerine DEĞERLENDİRMEK


- SUÇLAMAK ile/değil/yerine ELEŞTİRMEK


- SUÇLAMAK ile/değil/yerine SORUMLU OLMAK


- SUÇLAMAYI/İTHAMI:
DEF ETMEK ile/ve/||/<> İNKÂR ETMEK


- SUÇLU ATFETMEK değil SUÇLU ADDETMEK


- SUÇLULUK:
TÜRLERİ ve/ya da/||/<>/> SINIFLANDIRMALARI

( - Gerçek Suçluluk: Bu tür suçluluk, bir kişinin gerçekten suç işlediğini kabul ettiği ve suçun doğrudan sorumlusu olduğu durumları tanımlar.

- Yanlış Suçluluk: Bu, kişinin suçsuz olduğu halde kendini suçlu olarak "görmesidir". Yanlış suçluluk, genellikle toplumsal baskı, başkalarının suçlamaları ya da aşırı öz eleştiri nedeniyle ortaya çıkabilir.

- Toplumsal Suçluluk: Birey, toplumun genel değerlerine ya da ölçütlerine uymadığından, suçluluk düşünce ve duygusu yaşar. Bu tür suçluluk, bireyin toplum tarafından kabul gören bir davranışı "bozduğu düşüncesiyle[varsayarak]" ortaya çıkar.

- Hukukî Suçluluk: Birey, yasalara uygun olmayan bir şey yaptığı ya da yasalara uygun bir şey yapmadığından, kendini suçlu görür.

- Vicdanî Suçluluk: Bu, bir kişinin vicdanında karşılık bulur. Birinin içsel ahlâkî değerleriyle çeliştiği zaman ya da başkalarına zarar verdiği düşüncesiyle oluşabilir.

- İçsel Suçluluk: Birey, içindeki düşünsel ve duygusal ya da çeşitli psikolojik sorunlar nedeniyle kendini suçlu görür. Örneğin, bunaltı, kaygı ya da travma sonrası stres bozukluğu yaşayan biri, kendini sürekli olarak suçlu "görebilir".

- Dışsal Suçluluk: Bu tür suçluluk, başkalarının kişiyi suçlu görmesi ya da göstermesiyle ilişkilidir. Örneğin, aile ya da toplumun sürekli eleştirisi ve suçlama tutumu, kişiyi dışsal suçluluğa sokabilir.

- Özür Düşünce, Duygu ve Davranışı: Suç işleyen kişi, başkalarına ya da topluma karşı bir hata yaptığının farkında olur ve bu nedenle içten bir biçimde özür diler.

VE/||/<>

- Doğmuş Suçlular: Suç işlemeye eğilimli doğan, fiziksel ve zihinsel özellikleriyle ötekilerden ayrılan suçlular.

- Anormal suçlular: Zekâ geriliği, ruhsal bozukluk, alkolizm, sara(epilepsi) gibi anormalliklerden etkilenen suçlular.

- Ara sıra suçlular: Sahte suçlular, alışkanlıklar dışındaki suçlular gibi suç işlemeye eğilimli olmayan ancak çeşitli nedenlerle suç işleyen suçlular, kriminaloidler.

- Soğukkanlılıkla hareket eden suçlular: Suç işlemek için hesap ya da plan yapan ve mantıklı davranan suçlular.

- İhtirasî suçlular: Duygusal, tutkusal, öfke, kıskançlık, intikam gibi bazı düşünce ve duygularla hareket eden suçlular.

- Patolojik olmayan akıl hastalığı ve anormallikle bir arada suçlular: Suç işlerken akıl hastalığı ya da anormallik belirtileri gösteren ancak bunların patolojik olmadığı tespit edilen suçlular.

- Patolojik akıl hastalığı ile birlikte ya da akıl hastası olan suçlular: Suç işlerken akıl hastalığı ya da anormallik belirtileri gösteren ve bunların patolojik olduğu tespit edilen suçlular. )

( "Suçluların Sınıflandırılması - Sulhi Dönmezer" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- SUÇLULUK ile/değil/yerine SUSLULUK


- SUÇSUZLUĞUNU İDDİA ETMEK ile/ve/||/<> SUÇU/NU İNKÂR ETMEK


- SUCTION[İng.] değil/yerine/= EMME


- SÜCÛD[Ar.] ile SÜCÛD[Ar. < SÂCİD]

( Secde etme. İLE Secde edenler. )


- SUCÛD ile/ve/||/<> VUCÛD

( Dışsal bağ. İLE/VE/||/<> İçsel bağ. )


- SUCUL OMURGALILAR:
YUVARLAK AĞIZLILAR ile/ve/||/<> KIKIRDAKLI BALIKLAR ile/ve/||/<> KEMİKLİ BALIKLAR


- SUÇUN KİŞİSELLİĞİ/ŞAHSİLİĞİ ve/||/<> MASUMİYET KARİNESİ


- SÛD[Ar.] ile SÛD[Ar.]

( Sevdâlar. İLE Yarar, kâr, kazanç. )


- SUDA ERİYEN VİTAMİNLER ile YAĞDA ERİYEN VİTAMİNLER


- SUDAN ile/ve GÜNEY SUDAN CUMHURİYETİ

( Başkenti Hartum. İLE/VE Başkenti Juba. )

( Para birimi, Sudan Sterlin'i[SDG] İLE/VE Para birimi, Güney Sudan Lirası[SSP][1$ = 3.3][Mart 2012] )


- SUDAN ile SUDAN

( Yapısında su bulunan. İLE Ülke. )


- SUDG[Ar. çoğ. ASDÂG] ile ŞAKAKLARDAN SARKAN SAÇLAR

( Şakaklardan sarkan saçlar. )


- ŞUDRALAR ile ...

( Köylüler, işçiler ve hizmetçiler. Tenleri koyu esmerdir. )


- SÜDS/SÜDÜS ile ...

( Altıda bir. [1/6] )


- ŞUDUR-BUDUR


- SUDÛR[< SADR] ile ...

( GÖĞÜSLER | SÂDIR OLMA, MEYDANA ÇIKMA, OLMA (VUKU', ZUHÛR) | MEYDANA ÇIKMA, OLMA, SÂDIR OLMA )


- SUDUR[Ar.] değil/yerine/= TÜRÜM

( Varolanların oluşumu. )


- SUDÛR ile/ve/<> CÛD

( Fışkırarak taşma ve yayılma. İLE/VE/<> Taşma. )


- SUDUR ile FEYZ


- SUDUR ile TAHAVVÜL


- SUDÛR ile TECELLÎ

( Taşma. İLE Görünme, belirme. )

( İnsanda. İLE Doğada. )


- SUE vs. CASE


- ŞÜF'A[Ar.] ile ...

( Bir mülk kaça satın alınmışsa, o mülke o para ile sahip olma. )


- ŞUFA[Ar.] (HAKKI) değil/yerine/= ÖNALIM (ÜLEVİ)


- ŞUFA[Ar.] değil/yerine/= ÖN ALIM


- SÜFELÂ'[Ar. < SEFÎL] ile SÜFERÂ[Ar. < SEFÎR]

( Sefiller. İLE Elçiler. )


- SUFFOLK ile COOPWORTH ile PORSET HORN ile HAMPSHIRE


- SÛFİ'NİN BİLGİSİ ile ÂLİM'İN BİLGİSİ

( Hudûrî. İLE Husûlî. )


- SUFİ'NİN BİLGİSİ ile ÂLİM'İN BİLGİSİ

( Huduri. İLE Husuli. )


- SÛFÎ'NİN BİLGİSİ ile ÂLİM'İN BİLGİSİ

( Hudûrî. İLE Husûlî. )


- SÛFÎ ile ÂRİF

( Her ârif, sûfî fakat her sûfî, ârif değildir. )

( Kendi zevkini bulabilmiş kişi. İLE ... )


- SÛFÎ ile FİLOZOF(HUKEMA)

( Hakikati, eşyanın hakikatini bilir. İLE Hakikatleri bilir. )


- SÛFÎ ile İŞRÂKÎ


- SÛFÎ ile MUHAKKİK


- SÛFÎ ile MUTASAVVIF

( Tevhidi kendi bünyesinde evrensel boyutta yaşayan kişi. İLE Bununla ilgilenen, o yola çıkan kişi. )


- SÛFİLER ve ŞİİR ve/||/<> ORDU ve/||/<> BÜROKRASİ

( Türkçe'mizin yaygınlaşmasında öncelikli ve ağırlıklı etkisi olanlar... )


- SUFL/MURMUR[İng.] değil/yerine/= ÜFÜRÜM


- SUFLE[Fr.] ile SUFLE[Fr.]

( Sahnedeki oyunculara, izleyicilere duyurmadan unutulmuş bir sözü ya da tümceyi anımsatma. İLE Un, şeker vb. maddelerin yoğun sıvı kıvama gelinceye kadar çırpılıp pişirilmesiyle yapılan bir tatlı türü. )


- SÜFLÎ[Ar.] değil/yerine/= AŞAĞIDA BULUNAN | ALÇAK, BAYAĞI

( AŞAĞIDA BULUNAN | ALÇAK, BAYAĞI )


- SÜFLÎ[Ar.] ile SÜFERÂ[Ar.]

( Aşağıda bulunan. | Alçak, bayağı. | Kılıksız, kıyafetsiz. | Utarit[Merkür] ile Venüs[Zühre] gezegenleri. İLE Tortuya, döküntüye ait. | Çıkartı, dışkı. )


- SÜFLÎ ile VASAT ile FEVKÂNÎ


- SUGİLİT ile/||/<> AMETİST

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Mor renkte bir kuvars türü. )


- SUGİLİT ile/||/<> ÇEROİT/CHAROİT

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Mor renkte, desenli bir mineral. )


- SUGİLİT ile/||/<> PERİDOT

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Zeytin yeşili renkte bir olivin türü. )


- SUGİLİT ile/||/<> RODOKROZİT

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Pembe ile beyaz çizgili bir karbonat. )


- SUGİLİT ile/||/<> RODONİT

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Pembe ve siyah renkli bir mineral. )


- SUGİLİT ile/||/<> SPİNEL

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Çeşitli renklerde bulunabilen bir mineral. )


- SUGİLİT ile/||/<> TANZANİT

( Mor renkli nadir bir mineral. İLE/||/<> Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. )


- ŞUGL ile ...

( İŞ, GAİLE )


- SUĞRÂ ile KÜBRÂ ile MATLÛB/MÜDDEA

( Küçük öncül. İLE Büyük öncül. İLE Sonuç. )

( HADD-İ ASĞAR(KONU/KÜÇÜK TERİM) ile HADD-İ EVSAT(YÜKLEM/ORTA TERİM) )

( HADD-İ EVSAT(KONU/ORTA TERİM) ile HADD-İ EKBER(YÜKLEM/BÜYÜK TERİM) )

( HADD-İ ASĞAR(KONU/KÜÇÜK TERİM) ile HADD-İ EKBER(YÜKLEM/BÜYÜK TERİM) )


- SÜHÂ ile ...

( Büyükayı yıldız kümesinin en küçük yıldızıdır. )


- SUHAN[Fars.] ile SÛHÂN[Fars.]

( Söz, lakırdı. İLE Törpü. )


- ŞUHEDÂ[Ar.] değil/yerine/= ŞEHİTLER


- ŞUHH[Ar.] ile BUHL[Ar.]


- SUHNÂN[Fars.] ile ...

( Sıcak gün. | Sıcak, kızgın. )


- SUHTE ile ...

( Medreseli. )


- ŞÜHÛD[< ŞÂHİD] ile ...

( TANIKLAR | VAR OLMA, GÖRÜNME )


- ŞÜHÛD ile VÜCUT


- SÜHÛLET ile SUHÛNET

( Kolaylık. | Yumuşaklık, naziklik. | Uygun ortam. İLE Sıcaklık. )


- SÜHÛLETLE[Ar.] değil/yerine/= KOLAYLIKLA


- SUHÛN[Ar. < SAHNE] ile SUHUN/SUHAN[Fars.]

( Sahneler. İLE Söz, lakırdı. )


- SÜHÛNET[Ar.] ile SÜHÛNET[Ar.]

( Sıcaklık, kızgınlık. İLE Katılık, peklik. )


- ŞÜHÛR-İ KAMERİYYE ile ŞÜHÛR-İ SELÂSE

( Kamer ayları, arabî aylar. İLE Üç aylar.[Recep, Şaban, Ramazan] )


- SUÎ MİSÂL, MİSÂL DEĞİLDİR! ile/ve/||/<> KEM ÂLETLE, KEMÂLÂT OLMAZ!

( Âlât ile hâsıl olur insâna kemâlât
Ermedi kemâlâta şu kim oldı kem-âlât )


- SUİ NİYET değil/yerine/= KÖTÜ AMAÇ


- SUİSTİMAL ile SÖMÜRÜ


- SUIT[İng.] ile SUITE[Fr., İng.]

( Takım giysi. İLE Aynı tonda yazılmış, şarkı biçimindeki dans müziği. | Otellerde, değişik amaçlar için kullanılmak üzere donatılmış ve birden çok odaya sahip olan özel bölüm. )


- SUJE[Fr.]/KOBAY[Fr. < COBAYE] değil/yerine/= KONU | ÖZNE | DENEK

( Kobaygillerden, bilimsel araştırmalarda kullanılan bir deney hayvanı. Hint domuzu[Lat. CAVIA PORCELLUS] | Deney konusu. )


- SUJE/SUBJECT[İng.] değil/yerine/= ÖZNE/KİŞİ/ŞAHIS | DENEK


- SÜJESTIBİLİTE/SUGGESTIBILITY[İng.] değil/yerine/= TELKINE YATKINLIK


- SÜJESTİYON/SUGGESTION[İng.] değil/yerine/= DÜŞÜNCE AŞILAMA, TELKIN


- SÛK-U ÂRİFAN ile ...

( ÂRİFLER PAZARI )


- ŞÜK(Ü)R ile ...

( GÖRÜLEN İYİLİĞE GÖSTERİLEN MEMNUNLUK, MİNNETTARLIK (ŞÜKR LİSÂNEN, ŞÜKR KALBEN, ŞÜKR FİİLEN) )


- SÛK[Ar. < SÂK] ile SÛK[Ar. çoğ. ESVÂK]

( Ballardır, incikler. | [botanikte] Saplar. | [geom.] Kenarlar. İLE Çarşı, pazar, alım-satım yeri. )


- SUKABAĞI ile BORUKABAĞI

( ... İLE Boğumsuz, boru gibi uzun sukabağı. )


- SÜKALÂ'[Ar. < SAKÎL] ile SÜKÂRÂ[Ar. < SEKRÂN]

( Ağırlar, çirkinler; kabalar; sözü sohbeti çekilmeyen kişiler. İLE Sarhoşlar. )


- SUKHA ile ...

( Mutluluk. | Zevk, safâ. )


- ŞUKKA ile/ve TAİRE

( Küçük kağıt parçalarına yazılan kitaba ilişkin notlar. İLE/VE Küçük kağıt parçalarına yazılan notlar. )


- SÜKLÜM-PÜKLÜM (EĞİLMEK)


- SÜKNA HAKKI değil/yerine/= OTURMA ÜLEVİ


- ŞÜKR[Ar.] ile CEZÂ'[Ar.]


- ŞÜKR[Ar.] ile MÜKÂFEET[Ar.]


- ŞÜKRAN değil/yerine/= ÖVŞEN


- SÜKSE[Fr.]/SUCCESS[İng.] değil/yerine/= BAŞARI | GÖSTERİŞ, İLGİ ÇEKECEK DURUM


- SUKUB[Ar. < SUKBE] ile SUKUB[Ar. < SAKB/SUKB]["ka" uzun okunur]

( Delikler. İLE Delmeler, delinmeler. | Bir taraftan öteki tarafa kadar açık olan delikler. )


- SÜKÛN SÜKÛT


- SÜKÛN:
HUSÛL ile/ve/||/<> ZEVÂL ile/ve/||/<> ZUBUT

( LA PRODUCTION avec/et/||/<> L'ACHEVEMENT avec/et/||/<> LA FERMETE )


- Sükûn/et için DİNLE!!!


- Sükûn/et için SUS!!!


- SÜKÛN/ET[Ar.] / SAMA[Sansk.] ile/ve/> SEKÎN/E(T)/ŞEKİNAH[İbr.]

( Zihnin sessizliği, gürültüden/düşünceden arınmışlığı. İLE/VE/> Kalbin sessizliği. )

( Simge bulunmayan bilinç. İLE/VE/> İmge bile bulunmayan bilinç. )

( Sükûnet ve durağanlık, yarar sağlar. )

( Kişi, güvenle içinden gelen sese kulak vermelidir. )

( Dik arka, derin iç sükûnetin simgesidir. )

( Düşünmek için sükûnete gereksinim vardır. )

( Zevk, sükût etmeyi öğrendikten sonra başlar. )

( Sekine'nin yaşama geçirilmesi, zaman-mekân-imkân ile olanaklıdır. Bengidir(ebedi). Belirli zaman, belirli mekân ve belirli imkânların elverdiği ölçüde yaşama geçirilir. )

( QUIETNESS vs./and/> PEACE )


- SÜKÛN/SÜKÛNET değil/yerine/= DİNGİNLİK/DURGUNLUK/SESSİZLİK


- SÜKÛN ve/<> UYUM, BÜTÜNLÜK

( UYUM: Hareketin dinginliği. )

( QUIETNESS and/<> HARMONY, INTEGRITY )


- SÜKÛN ile/ve YOKLUK

( QUIETNESS vs./and NON-BEING )


- SÜKÛNET ile ...

( ZİHNİN HUZURU | DURGUNLUK, DİNGİNLİK | RAHAT )


- SÜKÛNET ile/ve/||/<> HAKİMİYET


- SÜKÛNET ve/<>/= MUTLULUK

( Evrensel bir nimet olan sessizlikten zevk alabilenler dünyanın en mutlu kişileridir. )

( QUIETNESS and/<>/= HAPPINESS )


- SÜKÛNET ile SÜKÛT

( Durum. İLE Tutum. )

( Öteye ulaşmak için uyanık bir sükûnete ve sessiz dikkate gereksiniminiz var. )

( Sakinlik, hareketsizlik. İLE Sessizlik. )

( Sükût, Allah'ın ihsanıdır. )

( Sükût, kazanç mahâlidir; konuşma ise sarf mahâli. )


- ŞÜKÜR NEDENİNİ ARTIRMAK ...
PENCEREDEN DIŞARI BAKMAK ZORUNDA DEĞİLSEK-KENDİ BAŞINA TUVALETE GİDEBİLİYORSAK-YEDİĞİMİZ/İÇTİĞİMİZ HER LOKMAYI/YUDUMU SORUNSUZ YUTABİLİYORSAK


- ŞÜKÜR:
DİL İLE ile/ve KALP İLE ile/ve EYLEM İLE


- ŞÜKÜR ve/=/> ÇALIŞMA


- ŞÜKÜR ve/> NİMETİN ARTIŞI


- Sükût için DİNLE!!!


- Sükût için SUS!!!


- SUKÛT-U HAYAL/HÜSRAN değil/yerine/= DÜŞ KIRIKLIĞI/DÜŞ YIKIMI


- SUKUT["ku" uzun okunur] ile SÜKÛT[Ar.]

( Düşme, aşağı inme. | Sarkma. | Büyük bir görevden ayrılma. | Çocuğun eksik ya da ölü olarak doğması. İLE Susma, söz söylememe. )


- SÜKÛT[Ar.] değil/yerine/= SUSKU


- SÜKÛT ile UZLET


- SULAK ile ...

( Kuşlar için su konulan kap. )


- SULAK ile SULAK

( Suyu olan, suyu bol (yer). İLE Kuşlar için su konulan küçük kap. )


- SULAMA ile SUVARIM

( ... İLE Bir suvarmada ya da sulamada verilen su miktarı. )


- SULANDIRICI ile/ve/değil/||/<>/< İNCELTİCİ


- SULAR SELLER (GİBİ EZBERLEMEK)


- SÜLÂSİ MÜCERRED ile/ve SÜLÂSİ MEZİD

( 6 BAB ile/ve 3 BAB[1 harf] | 5 BAB[2 harf] | 4 BAB[3 harf] )


- SÜLÂSİ(ÜÇLÜ/K) ile/ve/||/<>/> RUBAİ(DÖRTLÜ/K)

( Üçlü, üç şeyden oluşan. İLE/VE/||/<>/> Dörtlü, dörtle ilgili. )

( ZEVÂTÜS-SELÂSE: Üç yazaca sahip olan [ortası illetli] sözcükler.
ZEVÂTÜL-ERBAA: Dört yazaca sahip olan [sonu illetli] sözcükler. )


- SÜLÂSÎ[< SELÂSE] ile ...

( ÜÇLÜ, ÜÇ ŞEYDEN MEYDANA GELEN )


- SULB/SULP[Ar.] değil/yerine/= OMURGA


- SÜLEYMAN'IN TAPINAĞI ile ...

( BET HA MİKDAŞ )


- SÜLEYMAN'IN:
MÜHRÜ ile/ve/<> SİMGESİ

( Beşgen. İLE Altıgen. )

( Kendi. İLE 6 ilke. [Eline, diline ve beline sahip ol! | İşine, aşına ve eşine sahip çık!] )


- SÜLEYMAN ile ...

( Barışın hikmetini bilen. )


- SÜLEYMAN ve/<> SUNULLAH ve/<> FEYZULLAH ve/<> ÂLÎ ve/<> PÎRÎ ve/<> NEV'Î

( Kanûni Sultan Süleyman. VE/<> Sunullah Efendi. VE Feyzullah Efendi. VE Gelibolu'lu Âlî. VE Piri Reis. VE Yahya Efendi. )

( Sultan. VE/<> Şeyhülislâm. VE Muhaddis. VE Tarihçi. VE Denizci. VE Şair. )

( Kanûni Sultan Süleyman ve/<> sınıf arkadaşları. )


- SÜLEYMANİYE (TEKİYYE) CAMİSİ ile SÜLEYMANİYE CAMİSİ

( Şam'da. [1554-59] İLE İstanbul'da. [1550-1557] )


- SÜLEYMANİYE CAMİİ ile/ve SELİMİYE CAMİİ

( İstanbul. İLE/VE Edirne. )

( Teknik yapıt.(Hendesetü'l-İslâm). İLE/VE Toplumsal yapıt.(Camiatü'l-İslâm). )

( Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1550-1557 yılları arasında inşa edilmiştir. İLE/VE Selimiye Camii, yanlış bilindiği üzere Yavuz Sultan Selim (I. Selim) zamanında değil; onun torunu olan Sultan II. Selim zamanında ve Süleymaniye'den sonra; 1568-1575 yılları arasında inşa edilmiştir. ( Kubbe çapı Ø26.50 metredir. İLE/VE Kubbe çapı Ø31.30 metredir. )

( Kubbe içinden 4 fil ayak üzerine oturur. İLE/VE Kubbe çevresinden 8 fil ayak üzerine oturur. )

( Süleymaniye'deki "teknik merkez" Selimiye'de yoktur. Süleymaniye'de uygulanan iki teknik merkez; taç kapı ve şadırvan Selimiye'de tekrar etmemiştir. )

( Başkent Külliyesi'dir. İLE/VE Serhad Külliyesi'dir. )

( Kalfalık-Ustalık yapıtı diye ayırmamak ve iki yapıtın da ayrı boyutlarda hakkını teslim etmek gerekir. )

( İstanbul'da sayfamızdaki "MUCİZEVİ SANAT" açıklamasını da okuyunuz! )

( Son derece teknik ve gelişmiş is odası bulunur. İLE/VE Çift pencereli sistem uygulanmıştır. )


- SÜLEYMANİYE CAMİSİ ile/ve SELİMİYE CAMİSİ

( İstanbul. İLE/VE Edirne. )

( Teknik eser.[Hendesetü'l-İslâm]. İLE/VE Sosyal eser.[Camiatü'l-İslâm]. )

( Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1550-1557 yılları arasında inşa edilmiştir. İLE/VE Selimiye Camii, yanlış bilindiği üzere Yavuz Sultan Selim[I. Selim] zamanında değil; onun torunu olan Sultan II. Selim zamanında ve Süleymaniye'den sonra; 1568-1575 yılları arasında inşa edilmiştir. )

( Kubbe çapı Ø26.50 metredir. İLE/VE Kubbe çapı Ø31.30 metredir. )

( Kubbe içinden 4 fil ayak üzerine oturur. İLE/VE Kubbe çevresinden 8 fil ayak üzerine oturur. )

( Süleymaniye'deki "teknik merkez" Selimiye'de yoktur. Süleymaniye'de uygulanan iki teknik merkez; taç kapı ve şadırvan Selimiye'de tekrar etmemiştir. )

( Başkent Külliyesi'dir. İLE/VE Serhad Külliyesi'dir. )

( Süleymaniye Camii'nde, 470 kubbe bulunmaktadır. )

( Çekmece Köprüsü, tek, imzasının bulunduğu yapıtıdır. )

( Kalfalık-Ustalık yapıtı diye ayırmamak ve iki yapıtın da ayrı boyutlarda hakkını teslim etmek gerekir. )

( Son derece teknik ve gelişmiş is odası bulunur. İLE/VE Çift pencereli sistem uygulanmıştır. )


- SÜLEYMANİYE CAMİİ/KÜLLİYESİ ve ST. PIER KATEDRALİ

( 7 yılda. VE 100 yıldan daha fazla. )

( [emir] Kanunî'den. VE Papa'dan. )

( [mimarı] Mimar Sinan. VE Michalengelo. )


- SÜLEYMANİYE'DE:
İS ODASI ya da SÜS ODASI


- SÜLF[Lat.] ile SÜLFAMİT[Fr.] ile SÜLFAT[Fr.]

( Kükürt. İLE Mikroplara karşı etkili olan azotlu ve kükürtlü organik bileşimlerin ortak adı. İLE Sülfürik asidin tuzu ya da esteri. )

( ... avec SULFAMIDE avec SULFATE )


- SÜLFAT ile KOKİMBİT[İng. < COQUIMBITE]

( ... İLE Hidratlı doğal demir sülfat. )


- SÜLFAT ile MASKANYİN[Fr.]

( ... İLE Doğal amonyum sülfat. )


- SÜLFAT ile MECİDİT[Fr.]

( ... İLE Uranyum ve kalsiyumun, hidratlı doğal sülfatı. )


- SÜLFAT ile SULFATA

( ... İLE Kinin sülfatı ve genel olarak kinin tuzu. )


- SÜLFAT ile SÜLFİT

( SO4²? iyonu içeren bileşikler. İLE SO³²? iyonu içeren bileşikler. )


- SÜLFATLAMA ile SÜLFATLANMA ile SÜLFATLAŞMA

( Mantar hastalıklarına karşı bitkilere bakır sülfat, demir sülfat püskürtme ya da bitkileri bu maddelere bulama işlemi. İLE Bir akümülatörün levhaları üzerinde kurşun sülfat tabakasının oluşması. İLE Doğal maden sülfürlerinin, hava ve su etkisiyle yavaş yavaş sülfat durumuna dönüşmesi. )


- SÜLFİTLEME

( Şarapçılıkta, üzüm, elma ya da armut şırasını kükürtdioksitle temizleme yöntemi. )


- SÜLFÜR ile KANTONİT

( ... İLE Doğal bakır sülfürü. )


- SÜLFÜR ile PİRİT[Fr. < Yun.]

( ... İLE Pırıltılı kristallerden oluşan, doğal demir sülfürü[FeS2] ya da doğal bakır sültürü.[CuS2] )


- SÜLFÜR ile ZİNCİFRE[Ar.]/SÜLÜĞEN

( ... İLE Kırmızı renkli, doğal cıva sülfür. | Kırmızı kurşun oksit. )


- SÜLFÜRİK[Fr.] ile SÜLFÜRİMETRE[Fr. < Yun.]

( Sülfürle ilgili. İLE Bir maddedeki kükürt oranını tespit etmek için kullanılan alet. )


- SULH[Ar.] değil/yerine/= BARIŞ

( Barış, barışma, barışıklık. | Rahatlık. | Uyuşma, uzlaşma. )


- SULH ile/ve/<> İSLÂM

( Barış. [Ötekindeki kaynakla buluşma.] İLE/VE/<> Barış. [Kendinde/ki, kaynakla buluşma.] )


- SULH ve/<> SALÂH

( Barış. VE/<> Kurtarıcı eylem. )


- SULH +/= SALÂH +/= SÂLİH


- SULH ve/||/<> SÜKÛN


- SULHPERVER/SULHÇU[Ar., Fars.] değil/yerine/= BARIŞSEVER/BARIŞÇIL


- SÜLİNE[Yun.] değil/yerine/= DENİZÇAKISI

( Dar ve uzun kavkılı bir deniz yumuşakçası. )


- SULKUS/SULCUS[İng.] değil/yerine/= OLUK


- SULTA[Ar.]/OTORİTE/AUTORITE[Fr.]/AUTHORITY[İng.] ile BASKI | YETKE

( Baskı. | Yetke. [Fr. AUTORITE] )


- SULTAN ABDÜLMECİD ile HALİFE ABDÜLMECİD

( 1839-1861 ile 1922-1924 )


- SULTAN AHMED


- SULTAN TÜRBELERİ:
BURSA'DA ile/ve ŞAM'DA ile/ve İSTANBUL'DA

( 6 ile/ve 1 ile/ve 29 )


- SULTAN'LARIN:
SAĞINA ile/ve SOLUNA ile/ve KARŞISINA (OTURANLAR)

( KÂTİP [Söylediklerini hemen, doğru ve net bir biçimde kayda geçmesi için.]
ile/ve
MUHAFIZ [Kalbini koruması için.]
ile/ve
ULEMÂ [Derin bilgi ve irfanlarından yararlanabilmek ve ayna olabilmeleri için.] )


- SULTÂN[Ar.] ile/ve/||/<> MELİK[Ar.]

( Yönetimi/hükmü/sultayı elinde tutan. İLE/VE/||/<> Araziyi elinde tutan, toprak/ülke sahibi. )


- SULTAN[Ar.] ile SULTAN ile "SULTAN"

( Müslüman, özellikle Sünni hükümdarların kullandıkları unvan, padişah. | Sultanların erkek ve kız çocukları ile anne ve eşlerine verilen unvan. İLE Bektaşi azizi. İLE Belirli bir alanda en üst düzeyde olanlar için kullanılan bir söz. )


- SULTÂN ile ...

( SULTAN, HÜKÜMDAR | HÜKÜMDAR AİLESİNDEN OLAN (ANNE, KIZ KARDEŞ, KIZ ÇOCUK GİBİ) KADINLARDAN HER BİRİ | BÂZI BEKTÂŞÎ BÜYÜKLERİNE VERİLEN AD )


- SULTAN ile/ve/||/<>/> HALİFE

( Güçlü olabilir/olmayabilir. İLE/VE/||/<>/> Zayıf olabilir/olmayabilir. )


- SULTAN ile İDDİASI OLAN SULTAN

( ... İLE Astronomiye önem veren, rasathane kurduran. )


- SULTAN ile/ve/||/<>/> MAJESTE[Fr. < Lat.] ile/ve/||/<>/> EKSELANS[Fr./İng. < EXCELLENCE]

( "Yönetici, güç/iktidar sahibi". [Tarihte pek çok farklı anlamda kullanılmış olan, genelde bağımsızlığını duyuran İslâm hükümdarları tarafından kullanılmıştır. İslâm devletlerinde, hükümdara verilen unvan. “Padişah, hakan, han, hükümdar” anlamlarındadır. Sultan sözcüğü, müslüman hükümdarlarının özellikle sünnî inancına ait bir unvandır. Daha sonraları, hakimiyet, delil ve burhan anlamına da geçmiştir.][Sultan unvanını ilk kez II. yüzyılın ilk yıllarında, Gazne'de hükümdar bulunan Mahmud İbn-il Emir Sebük tekin kullanmıştır.] İLE/VE/||/<>/> Hükümdarlara ya da devlet başkanlarına verilen unvan. İLE/VE/||/<>/> Bakan ve elçiden başlayarak cumhurbaşkanlığına kadar yükselen, yüksek makam sahibi yabancılara verilen şeref ünvanı. )


- SULTAN ile/ve/||/<> NAİP

( ... İLE/VE/||/<> Tahtta, sultan olmadığı zaman ya da sultanın çocukluğu sırasında devleti yöneten. )


- SULTAN değil/yerine/= YETKEMEN


- SULTANGAZİ ile SULTANBEYLİ


- SULTANÎ (YAPRAK/PUL) MERCİMEK[Fars.] ile YEŞİL(SIRA) MERCİMEK[Fars.] ile (KABUKLU) KIRMIZI MERCİMEK[Fars.] ile KIRMIZI İÇ MERCİMEK[Fars.] ile YEŞİLİMSİ/SARI İÇ MERCİMEK[Fars.]

( YASMIK )

( Kabuk renkleri, yeşil ya da sarımsı yeşildir. Pembemsi-sarı yeşil, grimsi-sarı yeşil, sarımsı-yeşil üzerinde koyu yeşil benekli olanları da vardır. Kotiledon renkleri, yeşilimsi sarı, taneleri yassı, yuvarlak ve çapı, 6 mm.'den büyüktür. İLE Genellikle yeşil ya da sarımsı olmakla birlikte sarımsı-pembe yeşil, grimsi-yeşil olanları da vardır. Taneler, yanlardan basık, yuvarlak ve tane çapı, 3 mm.'den büyüktür. İLE Kabuk rengi, genellikle grimsi-kırmızı olmakla birlikte, sarımsı pembe üzerine koyu mavi ya da grimsi üzerine koyu mavi ya da siyah benekli ve sarımsı yeşil renkli olanları da vardır. Kotiledon rengi, turuncu kırmızıdır. Tanelerin yanları basık, yuvarlak ve tane çapları, 3 mm.'den büyüktür. İLE Kotiledon renkleri, turuncu kırmızıdır. Kotiledonların iç yüzeyleri yuvarlaktır. İLE Kotiledon renkleri, yeşilimsi sarıdır. Kotiledonların iç yüzeyi düz, dış yüzeyi yuvarlaktır.[Türkiye'de, Kışlık Pul 11, Kışlık Yeşil 21, Kışlık Yeşil 31, Fırat 87, Sazak 91, Kışlık Yerli Kırmızı, Emre 20, Kayı 91, Erzurum 89, Malazgirt 89, Seyran 96, Ali Dayı, Meyveci 2000 adlarında tohumluk üretimi yapılan çeşitleri bulunmaktadır.] )

( ADES[çoğ. A'DÂS], BÎKA )

( ÂŞ-I HALÎL[bitkibilimde]: Mercimek. )

( LENS CULINARIS )


- SULTANIN:
GEREKLİLİĞİ ile/ve/||/<> ÜSTÜNLÜĞÜ ile/ve/||/<> TEKLİĞİ ile/ve/||/<> KUTSALLIĞI


- SULTANLARIN BİLDİĞİ DİL SAYISI:
8 || 7 || 6 || 5

( Fatih Sultan Mehmet || Kanunî Sultan Süleyman || Yavuz Sultan Selim || I. Murad, II. Bayezid, II. Selim, IIII. Mustafa, III. Selim, I. Abdülaziz, II. Abdülhamid )


- SULTANLARIN/PADİŞAHLARIN SIFATLARI ile ...

( * Yönetilenlerin hakkını gözetir, onlardan hak talep etmez; bu fazilettir(fadl) ve en yüksek(ulyâ) derecedir.
( * Ya da haklarını gözetir ve karşılığında hak talep eder, bu adâlettir(adl) ve orta(vustâ) derecedir.
( * Ya da hak talep eder haklarını gözetmez; bu da aşağı(süflî) derecedir. )


- SULU ÇÖZELTİ ile TANITLI/SABİT ÇÖZELTİ

( Çözücüsü su olan çözelti. İLE Çözeltide tanıtlı evrenin/fazın bulunduğu çözelti. )


- SULUBOYA ile YAĞLIBOYA


- SÜLÜĞEN

( Erimiş kurşunun, bir hava akımında yükseltgenmesiyle üretilen, çok yoğun ve zehirli, pas önleyici astar boyaların hazırlanmasında kullanılan kırmızı boya. )


- SÜLÛK DERECELERİ

( * MECZÛB-I GAYRI SÂLİK
* MECZÛB-I SÂLİK
* SÂLİK-İ GAYR-I MECZUP
* SÂLİK-İ MECZUP )


- SÜLÛK[< SİLK] ile ...

( BİR YOLA GİRME | ÖZEL BİR SINIFA, BİR GRUBA KATILMA | TARÎKATE İNTİSAB )


- SÜLÛK ile HİCAB

( ... İLE Sülûka engel olan her nesne.
* Kişilerin,
* Dünyanın,
* Nefsin perde olması. )


- SÜLÜK ile SÜLÜK

( Sülüklerden, tatlı sularda yaşayan, gövdesinde yirmi iki sindirim kesesi olduğundan, bir kerede, ağırlığının sekiz katı kan emebilen, halk arasında bazı kan hastalıklarının tedavisinde yararlanılan hayvan. İLE Asma bıyığı.[Asma dallarının çevresine tutunmasına yarayan yeşil uzantılar.] )

( SÜLÜKLER: Halkalılar takımından, tatlı ve tuzlu sularda yaşayan, uzun ve yassı gövdeleri, otuz dört parçadan oluşmuş, gözleri gelişmemiş, iki çekmenli; kan emen türlerinde, tükürük bezlerinin bir salgısı, kanın pıhtılaşmasını önleyen bir enzim yapan asalaklar sınıfı. )

( HIRUDO MEDICINALIS cum ... )


- SULULUK ile "SULULUK"

( Sulu olma durumu. İLE Yersiz şakalar yapma ya da kadınlara tatsız iltifatlarda bulunma durumu. )


- SÜLÜN ile ALTIN SÜLÜN


- SÜLÜN ile/ve RALİC

( ... İLE/VE Borneo dağlarında yaşar. )


- SÜLÜN ile TEPELİ TAVUK/HOATZİN["watsin" olarak okunur]

( Sülüngillerden, kuyruğu çok uzun bir kuş. İLE Kursağı(ön mide), midesinden 50 kat büyüktür. [Toplam gövde ağırlıklarının 1/3'ünü oluşturur.][Bir öğünü sindirmeleri 2 gün sürer.][Ağaçlara tırmanırlar.][Güney Amerika'da yaşarlar.] )

( ... İLE Kursağı, uçma kaslarını çalıştırmak için gereksinim duyduğu alanı kısıtladığından dolayı kötü uçuculardır. )

( ... İLE Dengelerini sağlamak için kursağının alt tarafında kayışımsı bir çıkıntı bulunur. [Bir dal üzerine tünediğinde buna yaslanır.] )

( ... İLE En ağır hareket eden kuş türüdür. )

( ... İLE "Pis kokulu kuş" olarak da bilinirler. [Yağ asitlerinin kursakta mayalanmasına bağlı olarak.] )

( ... İLE Hiç durmadan homurdanır, hırıltılar çıkarır ve ıslık çalarlar. )

( OPISTHOCOMIFORMES )

( [Astek dilinde] ... ile UAZIN [Sülün demektir] )

( ... ile Hoatzin )

( ... İLE Yavrularının, kuşların atası olarak kabul edilen Archaeopteryx fosiliyle paylaştığı ortak bir özelliği vardır. [Kanadın ilk iki "parmağı" iki pençe şeklinde biçimlenir.] )

( TEDRUC ile ... )

( BÛR/TEZERV ile ... )

( ... vs. HOATZIN )

( PHASIANUS COLCHICUS cum OPISTHOCOMUS HOAZIN )


- SÜLÜN ile TRAGOPAN SÜLÜNÜ

( image )

( Anavatanları kuzeydoğu Hindistan, Burma, kuzey Vietnam ve orta Çin'e kadar geniş yayılım alanı gösterir. )


- SÜLÜN ile TURAÇ/DÜRRÂC/ÇİL KUŞU

( Sülün, tavuksular takımında bulunan büyük bir kuş grubundaki kuşlara verilen genel addır. 11 cinsi ve 35 türü bulunan sülünlerin erilleri ve dişileri birbirine benzemez. Eril sülünlerin daha parlak renkli tüyleri ve uzun kuyrukları vardır. İLE Sülüngillerden, uzunluğu 34 santimetre olan, soyu azalmış bir tür kuş. )

( )

( ... cum TETRAO FRANCOLINUS / FRANCOLINUS FRANCOLINUS )

( TEDRUC ile DÜRRÂC/E )

( MÜRG-İ ZERRÎN, HURÛS-İ SAHRÂİ ile ... )

( PHEASANT vs. ... )


- SÜLÜS[Ar.] ile SÜLÜS[Ar.] ile SÜLÜS[Ar.]

( Üçte bir. İLE Arap abecesiyle yazılan bir tür süslü yazı. İLE Erlere, yolculuklarda indirim sağlayan belge. )


- SÜLÜS ile/ve/||/<> SÜLÜS ASIR/YÜZYIL

( Üçte bir. İLE/VE/||/<> Yüzyılın üçte biri olan 33 yıl. )


- SÛM[Ar. < SAHNE] ile SUMM[Ar. < ASAMM]

( Sarmısak. İLE Sağırlar. )


- SÜM[Fars.] ile ...

( Dört ayaklı hayvanların tırnağı. )


- SUMAK'TA:
TÜRK ile/ve İRAN ile/ve RUS


- SUMALOG ile ...

( Bir çeşit Özbek yemeği. )


- ŞÜMÂR[Fars.] ile -ŞÜMÂR[Fars.]

( Hesap, sayı. İLE "sayan, sayıcı" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[HATVE-ŞÜMÂR: Adım sayıcı.] )


- SUMASYON/SUMMATION[İng.] değil/yerine/= EKLENME


- SÜMBÜL EFENDİ CAMİİ ve/< KIZLAR MANASTIRI


- SÜMBÜL EFENDİ ve MUSA MUSLİHİDDİN(MERKEZ) EFENDİ

( Musa Muslihiddîn Efendi. İLE/VE Mustafa Muslihiddîn Efendi. )


- SÜMBÜL[Azr.] = BAŞAK[Tr.]


- SÜMBÜL/SÜNBÜL[Fars.] ile SÜMBÜLTEBER[Fars.]

( Zambakgillerden, güzel kokulu, beyaz renkli bir çiçek. İLE Zambakgillerden, soğanla üretilen, 15-20 santimetre yüksekliğinde, çiçekleri keskin kokulu ve türlü renkli, çok yıllık bir süs bitkisi. )

( HYACINTHUS ORIENTALIS cum POLIANTHES )


- SÜMBÜL/SÜNBÜL[Fars.] ile YABANSÜMBÜLÜ/KEDİNANESİ

( Zambakgillerden, soğanla üretilen, 15-20 santimetre yüksekliğinde, çiçekleri keskin kokulu ve türlü renkli, çok yıllık bir süs bitkisi. İLE Ballıbabagillerden, kırlarda yetişen, kedilerin kokusundan çok hoşlandığı bir bitki. )

( HYACINTHUS ORIENTALIS cum NEPETA CATARIA )


- SÜMBÜL ile MOR SÜMBÜL


- SÜMBÜL ile MUĞLA SÜMBÜLÜ

( ... İLE Muğla'nın Köyceğiz ilçesindeki Sandras Dağı'nda yeşermektedir. )

( image )


- SÜMELA MANASTIRI ile/ve/<> VAZELON MANASTIRI

( İkisi de Trabzon'dadır. )


- SUMM/ASAMM ile/||/>< MUNTAK

( Asal sayı. | İki tam sayının oranı ile ifade edilemeyen sayı. İLE/||/>< Asal olmayan sayı. | İki tam sayının oranı ile ifade edilebilen sayı. )


- SÜMME (SÜMME HÂŞÂ) ile ...

( SONRA | TEKRAR TEKRAR )


- SUMMIT vs. TIP


- SUMMIT ile ZENITH

( Yeryüzünde. İLE Uzayda, astronomide. )


- SUMRU ile AK KANATLI SUMRU ile KARA GAGALI SUMRU


- SÜMSÜK ile KAP(CAPE) SÜMSÜĞÜ

( ... İLE 90 km. hızla, 8 m. derinliğe dalış yaparak avlanabilirler. )

( ... İLE Yumurtadan çıktıktan çok kısa sürede yetişkin boyuta gelirler fakat yeterince büyüyene ve uçana kadar anne-babalarına bağımlılardır. )


- SÜMSÜK ile MAVİ AYAKLI SÜMSÜK


- SUMSUK ile SÜMSÜK ile SÜMSÜK

( Yumruk. | Yumrukla vurma. İLE Uyuşuk davranan, miskin, aptal, mıymıntı, sünepe, pısırık. İLE Sümsükgillerden, sivri gagalı, kısa bacaklı deniz kuşu. )

( SÜMSÜKGİLLER: Leyleksiler takımının, kanatları, kuyrukları çok uzun deniz kuşları sınıfı. )

( ... cum ... cum SULABASSANA )


- SÜMÜK[Azr.] = KEMİK[Tr.]


- SÜMÜK ile SOĞUK AKINTISI

( MUHÂT ile ... )

( MUCUS vs. CURRENT IN COLD )


- SÜMÜK ile/ve SÜMÜK DOKU/MUKOZA[Lat.]

( Sümük doku hücrelerinin ve üzerinde bulunan bezlerin, doku yüzünde, nemli, akıcı, kaygan bir tabaka oluşturan salgısı. İLE/VE Üzerinde çok sayıda ince memecik ve salgı bezi delikleri bulunan, iç örgenleri kaplayan koruyucu doku. )


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile/ve DENİZ SÖMÜKLÜBÖCEĞİ

( Zehirsizlerdir. İLE/VE Zehirlilerdir. )


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile KABUKLU SÜMÜKLÜBÖCEK

( BÜZZÂKA ile HALEZÔN )


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile MUZ SÜMÜKLÜBÖCEĞİ


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile SALYANGOZ[Yun.]

( Karındanbacaklılardan, akciğerli, otçul ve kabuksuz yer yumuşakçası. İLE Yumuşakçalardan, bahçelerde yaşayan, sarmal kabuklu, küçük hayvan. )

( ... ile BEZZÂKA )

( SLUG vs. SNAIL )

( LIMAX cum HELIX )

( ... ile KOHLİL )


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile SOLUCAN

( BÜZZÂKA, HALEZUUN ile HURTUUN )

( SLUG vs. EARTHWORM )

( LIMAX cum LUMBRICUS TERRESTRIS )


- ŞUMUL ile TAZAMMUN

( Kaplam. İLE İçlem. )


- SUN'İ/SENTETİK değil/yerine/= YAPAY/YAPMACIK, BİREŞİMLİ


- SUNA YAKIN değil SUNAY AKIN


- ŞUNA-BUNA


- SUNAK

( Tapınaklarda, üzerinde günlük yakılan, dinî tören yapılan taş masa. )


- SUNAY AKIN ve/||/<> OYUNCAK MÜZESİ

( Sunay Akın VE/||/<> Oyuncak Müzesi )


- SÜNBÜK[Ar. | çoğ. SENÂBİK] ile ...

( Toynak, at, eşek gibi tek tırnaklı hayvanların tırnağı. )


- SÜNBÜL ile ...

( SÜMBÜL | GÜZELLERİN SAÇI )


- SÜNBÜL ile ÂLE[Fars.]/HİNT SÜNBÜLÜ

( ... İLE İlâç için kullanılan bir çiçek. )


- SÜNE

( Yarım kanatlılardan, yumurtalarını ekin yapraklarına bırakan, esmer renkli, zararlı bir böcek. )

( EURIGASTER INTEGRICEPS )


- SÜNE ile ...

( Ekinlere zarar veren bir böcek. )


- SÜNE ile YEŞİLBAŞ

( Bir tür yaban ördeği. İLE Eril yaban ördeği. )


- SÜNEPE/LİK ile/değil/yerine ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK


- SÜNEPE ile DALKAVUK/YALAKA

( BASBASA: Köpeğin, kuyruğunu sallayarak sokulması. | Dalkavukların hali. )


- SUNG SOYU ile ...

( Çin'de (960-1279) yılları arasında egemen olan hükümdarlar soyu. Özellikle edebiyatın çok geliştiği bu dönemde ünlü Zen Ustaları yetişmiştir. )


- SÜNGER/KÖPÜK/PLASTİK ile/ve/değil/yerine/||/> D30


- SÜNGER ile/değil/yerine KABAK LİFİ


- SÜNGER ile SÜNGERLER

( ... İLE Gövdeleri, içten dar ve uzun kanalcıklardan oluşan, dıştan bu kanalcıklara açılan deliklerle kaplı, çoğu, kayalara tutunmuş olarak öbek olarak yaşayan hayvanlar takımı. )

( SÜNMEK: Esnekliğini yitirerek gevşemek. | Kopmadan uzamak, gerilmek. )


- SUNİ[Ar.] değil/yerine/= YAPAY


- SÛNÎ değil SUN'Î


- ŞUNLAR-BUNLAR


- SUNMEK ile/||/<> SÜNMEK

( Sunmak, salmak, uzamak. İLE/||/<> Eğmek. | Esnekliğini yitirerek gevşemek. | Kopmadan uzamak, gerilmek. | Sarkmak. )


- SÜNNET


- SÜNNET-İ HÜDÂ ile/ve SÜNNET-İ ÂDET


- SÜNNET[Ar.] ile NÂFİLE[Ar.]


- SÜNNET ile/ve/=/değil/yerine ÂDÂB


- SÜNNET ile/ve MUHABBETE BİNAEN YAPILAN SÜNNET


- SÜNNÎ ile SUN(N)Î

( Mezhep. İLE Yapay. )


- SUNNÎ değil SÜNNÎ


- SÜNNÎLİK ile/> CAFERÎLİK


- SUNTA ile/ve/<> MDF ile/ve/<> AHŞAP

( )



(10/12)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2025 itibariyle 517 kez incelenmiş/okunmuştur.