Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 23.121 başlık/FaRk ile birlikte,
23.121 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(72/94)


- SAKİNLİK ile/ve SAKİNLİK(YUMUŞAKBAŞLILIK)

( Yumuşaklık ve iyilik, kişiye anneannesinden mirastır. )

( QUIETNESS vs./and CALMNESS )


- SAKİN/LİK ile/ve/<> SESSİZ/LİK, SÜKÛNET

( CALM/NESS vs./and/<> QUIET/NESS )


- SAKİN/LİK ile SOĞUK/LUK

( Her sakin/lik görüntüsü sakinlik olmayabilir hatta anlamamasından/uzak kalmasından kaynaklanıyor olabilir! )


- SAKİN/MUKİM/MÜTEMEKKİN[Ar.] değil/yerine/= OTURAN/OTURGAN/YERLEŞİK


- SAKIRDAMAK ile ŞAKIRDAMAK

( Korkudan ya da soğuktan dolayı titremek. İLE "Şakır" diye ses çıkarmak. )


- SÂKİ-Yİ ŞEB ile ...

( Mehtap, ayışığı. )


- ŞAKK[Ar. çoğ. ŞÜKUK] ile ŞÂKK[Ar. < MEŞAKKAT]

( Yarma, yarılma, çatlama, yırtma, paralama, kırma. | Yarık, çatlak. İLE Eziyetli, zahmetli. )


- SAKLA BENİ, VARKEN; BULUNAYIM SANA, YOKKEN ile/ve SAKLA SAMANI, GELİR ZAMANI


- SAKLAMAK ile/ve/değil PAYLAŞMAMAK

( [not] TO CONCEAL vs./and/but NOT TO SHARE )


- SAKLAMAK ile/ve/||/<>/> SAYIKLAMAK

( Aşkı/nı. İLE/VE/||/<> Adı/nı. )


- SAKLI GİZLİ (İŞLER YAPMAK)


- ŞAKRAK ile ŞAKRAK

( Şen, neşeli, yaşam dolu. İLE İspinozgillerden, başı siyah, boynu kırmızı, ötücü bir kuş. )

( ... cum PYRRHULA PYRRHULA )


- [ne yazık ki]
ŞAKŞAKÇI/LIK ile YALAKA/LIK


- SAKSIYI SÜSLEMEK değil/yerine ÇİÇEĞİ SULAMAK


- SALÂH ile/ve/||/<>/> FELÂH


- SALÂHİYET[Ar.] değil/yerine/= YETKİ

( YETKİ, BİR İŞE KARIŞMAYA YA DA GÖREV GEREĞİ BİR İŞ YAPMAYA, BİR HAREKETTE BULUNMAYA HAKLI OLMA | BİR DÂVÂYA BAKABİLME )


- SALÂHİYETNÂME değil/yerine/= YETKİBELGE


- SALAK ile/değil ASALAK

( "Asalak" sözcüğünün salak ile hiçbir ilişkisi yoktur. )


- SALAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAF


- SALAK/LIK ile/ve/<>/değil ÇARESİZ/LİK


- SALAK/LIK ile/ve "ÖKÜZ/LÜK"


- SALAK/LIK ile/değil/yerine/>< SABIRLI/LIK


- SALAM[Azr.] = SELAM[Tr.]


- SALÂTÎN(SULTAN) CAMİLERİ


- SALÂTÎN CAMİLERİ ile ...

( SULTAN CAMİLERİ )


- SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME

( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )


- SALDIRI ile/değil/yerine ÇIKIŞ


- SALDIRI ile/ve/değil/yerine/<> EYLEMSİZLİK/KAYITSIZLIK


- SALDIRI ile/değil/>< HAKKINI SAVUNMAK

( Etkin olmaya alışık olmayana, hakkını savunmak, "saldırı" gibi gelebilir. )


- [ne yazık ki]
!SALDIRI ile/ve/||/<>/>/< !ŞİDDET

( Şiddet, saldırganlığın da ötesinde onun, nefret, düşmanlık gibi duygu ve etkinlik kazandığı biçimi ya da çeşit ve derecesidir. )


- SALDIRMAK ile/değil/yerine/>< SARILMAK


- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine "SARMAK"


- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SATAŞMAK


- SALDIRMAK ile/ve/değil YÜKLENMEK


- SALEP[Ar.] ile SA'LEB[Ar. çoğ. SAÂLİB]

( Salepgillerin örnek bitkisi, orkide. [Lat. ORCHIS] | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli süt ya da su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Tilki. )


- SALEP[Ar.] ile VANİLYA[İsp.]

( Salepgillerin örnek bitkisi. | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden, dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Salepgillerden, çiçekleri beyaz, kokulu, tırmanıcı küçük bir bitki. | Bu bitkinin, tatlılara hoş koku vermesi için kullanılan meyvesi. )

(

Vanilya )

( ORCHIS cum VANILIA PLANIFOLIA )


- SALGI ile/ve YAYILMA

( Kimyasal. İLE/VE Kimyasal/Elektriksel. )


- SALGIN ile KOLERA[Fr. < CHOLERA]

( ... İLE Şiddetli ishal ve kusmalarla kendini gösteren, çok bulaşıcı, salgın ve öldürücü bir hastalık. )


- SALÎB[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLİB[Ar. < SELB]

( Haç. [Fars. ÇELİPÂ] İLE Kapıp götüren, alan, alıp yok eden. | Olumsuzlaştıran/menfîleştiren. | İnkâr eden. )


- SÂLİH ve/||/<> ZÂHİD

( ... VE/||/<> Dinin biçim yönüne fazla önem veren, aşırı, çok sofu. | Kendini, sadece dine veren. | Masiva'ya itibar etmeyen. )


- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SÂDIK


- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SAHİP


- SÂLİM ile/ve/<> SELİM

( Güvende olmak, güven vermek. İLE/VE/<> Duru olmak. )

( Aklın. İLE/VE/<> Kalbin. )

( ... İLE/VE/<> Doğru, dürüst, kusursuz. | Ur ya da bazı sayrılıklarda, sonu iyi, tehlikesiz, kötücül olmayan, iyicil. )


- SALINIM ile/ve/||/<>/> HASTALIK/PATOLOJİ


- SALINIM ile/değil SALIM

( OSCILLATION vs. EMISSION )


- SALLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSMAK


- SALLA(N)MAK ile SİLKELE(N)MEK

( TO SWING vs. SHAKE OFF )


- SALLANMAK ile SARSILMAK


- SALLANMAK ile YALPALA(N)MAK

( TO SWING vs. TO LURCH )


- SALLANTI ile ÇALKANTI


- SALLANTI ile SARSINTI


- SALMAK/SALAN ile/ve/||/<> SARMAK/SARAN


- SALSA ile BACHATA ile MAMBO ile MERENGUE ile SAMBA ile RUMBA ile CHA CHA CHA ile PASO DOBLE ile JIVE

( Dünyanın her yerinde bilinen Salsa, Avrupa'da, Karayipler'de, özellikle Küba ve Porto Riko'da, Orta Amerika'da, Panama, Guatemala ve New York'un Latin kolonilerinde çok gelişir. Elektrikli çalgıların da kullanıldığı Salsa danslarında, Afrika kökenli vurmalı çalgılar ve bakır üflemeli sazlar büyük rol oynar. Salsa'da, şarkılar her zaman İspanyolca olup şarkıların başlıca işlevi, dans figürlerine eşlik etmektir. Dünyanın belirli bölgelerinde, belirgin olarak ötekilerden ayrılan Salsa stilleri vardır. Birbirinden farklı figürlere sahip olan Salsa'nın tarzları, aynı dansın farklı yaklaşımları ve felsefeleri olarak kabul edilebilir.

İLE

1980'lerde, Dominik Cumhuriyeti'nde, turizmin gelişmesi ve ülkenin dünyaya açılması sonucu popülerliği artan Bachata, içinde aşk, tutku gibi duyguları yansıtan romantik şarkılarla yapılan bir dans türüdür. Bachata, ayrıca, ülkemizde Salsa'dan sonra en çok yeğlenen, yakın eşli bir danstır.

İLE

Küba'da ortaya çıkan Mambo, Kuzey Amerika'daki, Swing ve Rock gibi türlerden etkilenerek günümüzde yapılan biçimini alır. Erkek dansçının sol ayakla başladığı ve ağırlık merkezini ise kalça olarak belirlediği bu dans türü, en yaygın biçimde Küba'da karşımıza çıkar. 1950'li yıllarda, Avrupa tarafından da tanınan Mambo, kıtaları aşan bir dans olarak tüm dünyaya yayılır.

İLE

Dominik Cumhuriyeti'nin yerel dansı olan Merengue, özellikle küçük ve kalabalık dans salonlarına karşı oynanan bir dans türüdür. Oldukça hareketli figürler içeren Merengue, öğrenilmesi kolay, doğaçlamaya açık bir "eğlence" dansı olarak da bilinir. Çiftlerle değil, bir çember biçiminde uygulanan Merengue, hızlı ayak hareketleri, omuzların silkilmesi ve kıvrak kalça hareketleri, bu dansın ana yapısını oluşturur.

İLE

Samba, Brezilya'nın Rio kentinde düzenlenen karnavallarda, kutlama ve eğlenceyi temsil eden dans olarak bilinir. Brezilya müziğine ait kuvvetli bir davulun da yer aldığı, özgün bir müziğe sahip olan Samba, Rio Karnavalı'ndaki dansçıların, gösterişli giysileriyle gösteriye dönüşür. Karnavallarda yapılan bu tip Samba, daha gelişmiş bir biçim olan Uluslararası Samba'dan farklıdır. Samba, Rio Karnavalı'nda, kişisel olarak uygulansa da uluslararası gösterilerde eşli olarak uygulanır.

İLE

Yavaş tempolu, zor bir Latin Amerikan dansı olan Rumba, dans eden çiftler arasındaki tutkuyu hareketlere yansıtır. Aşkın dansı olarak da nitelendirilen rumbada, dansın tutkusunun ve etkisinin büyük bölümü, müzikteki ezgilerde yaşam bulur. Rumba'yı, kusursuz olarak uygulamak için müziğe ve teknik ayrıntılara bağlılık gerekir. Bu ayrıntılar da dansçılardaki güçlü bir denge ve bilek, diz ve kalça koordinasyonu sonucunda ortaya çıkar.

İLE

Amerika'da, 1950'li yıllarda, Mambo ve Rumba'nın birleşiminden doğarak ortaya çıkan Cha Cha Cha, neşeli ritmleri ve müzikleriyle zamanla tüm dünyaya yayılan bir dans türü olur ve Uluslararası Latin Amerikan Dansları'nın vazgeçilmezlerinden sayılır. Canlı, dinamik, hızlı hareketler içeren Cha Cha Cha; neşeli, sevinçli, yerinde duramayanların dansı olarak adlandırılır.

İLE

Kökleri İspanya'ya uzanan "Paso Doble", "iki adım" anlamına gelir. Temiz ve canlı hareketler gerektiren Paso Doble'nin ruhunu seyirciye aktarabilmek için yavaş ve sakin hareketlerden kaçınmak gerekir. Latin dansları arasında en son öğrenilen Paso Doble'de, doğaçlama figürler yoktur, önceden belirlenmiş bir koreografiyi gerektirir.

İLE

Temelinde akrobatik hareketler barındıran bu dans türü, İkinci Dünya Savaşı süresince, Amerika'dan İngiltere'ye yayılır ve ilk olarak 1944 yılında, Londra'lı bir dans öğretmeni olan Victor Silvester tarafından "Jive" olarak adlandırılır. Canlı ve enerjik olmanın yanısıra, zarif bir görünüm de gerektiren bir Latin Amerikan dansı olan Jive, oldukça hareketli figürler içerir. )


- SALSA ile/ve RUEDA


- SALT ile SALTIK

( Yalnız, tek, sırf. | İçinde yabancı bir öğe bulunmayan. | İçinde, kendine yabancı hiçbir şey karışmamış, arı. İLE Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, koşulsuz. | Koşulsuz, bağımsız, göreli olmayan ve kendi başına, tam sayılan bir olgunun niteliği. )


- SALTIK GÖRÜNÜŞLER ile/değil GÖRÜNÜŞLERİN SALTIK İLKESİ

( [not] ABSOLUTE APPEARANCES vs./but ABSOLUTE PRINCIPLE OF THE APPEARANCES )


- PARLAKLIK:
SALTIK/MUTLAK ile/ve/||/<> GÖRÜNÜR


- SALTIK/MUTLAK:
SONSUZ ile/ve/||/<> TÜKETİLEMEZ OLAN


- SALTIK = MUTLAK = ABSOLUTE[İng.] = ABSOLU[Fr.] = ABSOLUT[Alm.] = ABSOLUTUS[Lat.] = ABSOLUTO/TA[İsp.]


- SALTIK/LIK ile/ve/||/<>/< ETKİLENMEYİŞ


- SÂLÛS[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLÛS[Ar.]

( Teslîs. [fels. TRIVIUM] İLE İkiyüzlü/riyâkâr. )


- SALUTATION/GREETING vs./and LOVE


- SALVO[İt.] ile SALTO[İt.]

( Yaylım ateşi. | Yoğun bir biçimde yapılan atak. | Gemide kullanıldığı yere göre belirli uzunluğu olan ince halatlara verilen ad. İLE Rakibin gövdesini kollarıyla birlikte kavrayarak yana ya da arkaya savurma, devirerek bastırma biçiminde uygulanan bir güreş oyunu. )


- SALYA-SÜMÜK (AĞLAMAK)


- SALYONGOZ değil SALYANGOZ


- SAM İLE LB İLE LBL ile/||/<> YÜZEY MODİFİKASYON

( Kontrollü yüzey kaplama teknikleri. )

( Formül: Alkanetiyol-Au SAM )


- SÂM[çoğ. SILÂB][Fars.] ile Sâm[Fars.]

( Gökkuşağı, eleğimsağma. İLE Hz. Nuh'un oğlu.[Semitik kavimler, bu nesildendir] )


- SAMAN ile KESMİK

( ... İLE Başakla karışık iri saman. | Taş gibi olmuş toprak parçası. )


- SAMANA ile SAMANYA

( Huzur içinde yaşayan Brahmin. | Rahip. İLE Tümellik. )


- SAMÂNÎ[Ar.] ile Sâmânî[Ar., Fars. çoğ. SÂMÂNİYÂN]

( Saman renginde, açık sarı. İLE Sâmânî devletinden olan. )


- [ne yazık ki]
ŞAMAR OĞLANI (NA DÖN[DÜR/ÜL]MEK) ile/ve/||/<> GÜNAH KEÇİSİ (İLÂN ETMEK/EDİLMEK)


- ŞÂME[Ar. çoğ. ŞÂM, ŞÂMÂT] ile ŞÂME[Ar.]

( [gövdede] Ben. İLE Akşam. )


- SAMED ve/||/<> SOMUT


- SÂMÎ[Ar. < SÜMÜVV] ile SÂMÎ[Ar.] ile SÂMİ'[Ar. < SEM | çoğ. SÂMİÎN, SÂMİÛN] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmi[Ar.] ile SÂMİH[Ar.]

( Yüksek, yüce.[Sadrâzamla ilgili olan ve o makamdan çıkan işler için kullanılırdı] | Ünlü/şöhretli. İLE Katılık, sertlik, kuruluk. İLE Duyan/işiten. | Dinleyen/dinleyici. İLE Sâm soyundan olan. İLE Asurca, İbranice, Habeşçe gibi dilleri konuşan çeşitli kavimlerinin toplandığı kol. | Bu koldan olan. İLE XVIII. yüzyılda yaşamış, Osmanlı şairlerindendir.[Arpa Emîni Zâde adıyla ünlüdür.] İLE Eliaçık/cömert. )


- SÂMÎ ile SEMÎ

( Zaman zaman duyan. İLE Sürekli duyan. )


- ŞÂMİL[< ŞEML < ŞÜMÛL] ile/ve/<> KÂMİL[< KEMÂL]

( Topluma. İLE/VE/<> Kişiye/sana! )

( Genele. İLE/VE/<> Özele. )

( İçine alan, kaplayan, çevreleyen. İLE/VE/<> Tam, eksiksiz, bütün. | Olgun. | Bilgin, âlim. )


- SAMİMİYET ile AÇIKLIK ile SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK

( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )

( SINCERE | INTIMACY vs. OPENNESS vs. TRANSPARENCY )


- SAMİMİYET ve/||/<>/< ADANMIŞLIK


- SAMİMİYET ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> ÇIKAR


- SAMİMİYET ile/ve/<> DOĞALLIK


- SAMİMİYET >< ERKÂN

( Samimiyet oluşunca, erkân kalkar. )


- SAMİMÎ(YET) değil/yerine/= İÇTEN/LİK


- SAMİMİYET ve/||/<> SAMİMİ NİYET


- SAMİMİYET >< YABANCILIK

( İki kişi, sadece samimi olduğunuda, artık birbirine yabancı değillerdir. )


- SAMİMİYET >< YALNIZLIK


- SAMİMİYETİN BELİRTİSİ ve/||/<> DÜRÜSTLÜĞÜN İFADESİ

( Gözler. VE/||/<> Sözler. )


- SAMİMİYETSİZLİK ile/ve/değil/||/<> MESAFELİLİK


- ŞAMPİYON[Fr., İng. < CHAMPION] değil/yerine/= BÖKE


- SAMSUN[Yun.] ile SAMSUNHANE

( Savaşta kullanılan köpeklere verilen ad. İLE Ayaspaşa'da, XVI. yüzyılda sultanın köpeklerinin yetiştirilip beslendiği yer. )


- ŞAN[Ar.] ile ŞAN[Fr. < CHANT]

( Ün. | Gösteriş, gösterişlilik. İLE İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi. | Ünleme, ses çıkarma eğitimi. )


- SANA SÖVÜYORUM değil/yerine/>< SENİ SEVİYORUM

( DEĞİL/YERİNE/>< )


- SANA YAPILAN "KÖTÜLÜK" ile/değil/yerine/ne yazık ki/>< SENİN YAPTIĞIN KÖTÜLÜK/YANLIŞ/HATA

( Unut/abil! İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Unutma! )


- SANAL GERÇEKLİK'TE:
NESNE'NİN YİTİRİLMESİ ile/ve ÖZNE'NİN YİTİRİLMESİ


- SANAL MÜZELER I, II


- SANAT:
GEÇMİŞİ GERİ ALMAK ile/ve/değil/||/<>/> GELECEĞİ ÖNGÖREBİLMEK


- SANAT, GELENEKSEL UYGULAMANIN(RİTÜEL):
İÇİNDE değil DIŞINDA


- SANAT [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- SANAT:
"PROPAGANDA" değil/yerine ÖĞRETİM


- SANAT:
UYUM ve/||/<> ORGANİK ve/||/<> BİRLİK

( Sanat, uyumlu, organik birliğin yeniden ele geçirilmesinin aracıdır. )


- SANAT YAPITININ:
AYDINLATILMASI ile/ve/<> AYDINLATMASI

( Sanat yapıtının nesnesini dışarıdan aydınlatırız ve fakat o da bizi içeriden aydınlatır. )


- SANAT ve/||/<>/>/< BİREY OLMAK


- SANAT ve/||/<> FELSEFE

( Hayranlık. VE/||/<> Hayret. )

( Doyumsuzluk sunar. VE/||/<> Doyum sunar. )

( Keşf. VE/||/<> Kurma. )

( Sanat olmasaydı, felsefe, edimselliğini yitirirdi. )


- SANAT ile/ve/||/<>/>/< HAKİKAT


- SANAT ve/||/<>/< OYUN


- SANAT ve/<> ÖZGÜVEN/İMAN


- SANAT ve/||/<>/> SAĞALTIM ARACI


- SANAT ile/ve/||/<> SANA AİT


- SAN'AT[Ar. çoğ. SAN'ÂT] ile SAN'ÂT[Ar. < SAN'ÂT]

( Sanat, ustalık, hüner, mârifet. | Bir şeyi güzel yapmak, bir şeyin güzel, beğenilir olması için uygulanan kurallar. İLE Sanatlar, ustalıklar, hünerler. )


- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN

( Bir resimde, bir sanat yapıtında aradığım, sevdiğim şey, insandır. Sanatçının kendi! )

( Dans le tableau [l'oeuvre d'art] je cherche, j'aime l'homme l'artiste. )

( Çalışkanlıkta, arı, sana ustalık eder
Beceride, bir böcek, seni okutur
Seçkinlerde de var sendeki bilgiler
Sanat ise ey insan! Yalnız sana özgüdür! )

( Yaşam ciddidir, sanat ise neşeli.
Fakat ciddiyet içinde bile, neşe ya da sükûnet,
sanatın aslî ve özsel yapısı olarak kalır. )

( Schiller'in, "Sanatkârlar" adlı şiirini okumanızı salık veririz. )

( Durumun/sürecin/konunun/işin içine kişi/insan ve sanat girince/girmişse öteki herşey ikinci sıraya geçer/geçmeli/geçirilmelidir, indirilmelidir. )


- SANAT ile SAYRILIK


- SANAT ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> FELSEFE

( Kişileri sevmekten daha sanatsal ve bilgece bir şey yoktur. )


- SANAT ile/ve/||/<>/> ÜRETKEN SEZGİ GÜCÜ ile/ve/||/<>/> ESTETİK SEZGİ


- SANAT ve/||/<>/>< YAŞAM

( Sanat, tüm alanların son noktasıdır. VE/||/<>/>< Yaşam da sanatın son noktası ve yansımasıdır. )

( Uzun. VE/||/<>/>< Kısa. )

( ARS LONGA, VITA BREVIS )


- SANATÇI ile/ve/||/<> BİLGE/ÂRİF

( Dönüştürücü. İLE/VE/||/<> Geliştirici/ilerletici. )


- SANATÇININ:
BAKTIĞINA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖRDÜĞÜNÜ GÖRMEK


- SANATÇIYIM DİYEBİLMEK İÇİN:
USTANI GEÇECEKSİN ve/||/<>/> SENİ GEÇECEK BİR ÖĞRENCİ YETİŞTİRECEKSİN


- SANATIN:
DİLİ ile/ve/değil/<>/< ARACI


- SANATIN KAVRANMASI değil SANATSAL DUYARLILIK


- SANATIN OLUŞMASINDA:
ÇOK KİŞİ ile/ve/değil TEK KİŞİ


- SANATSAL DUYARLILIK İÇİN SANAT(IN):
EYLEMİ ve/ya da İLGİSİ


- SANATSAL ÜRÜN VERMEK ile/ve/değil/yerine/<> (KENDİNE VE TOPLUMA) SANATSAL DUYARLILIK KAZAN(DIR)MAK/KAZANDIRABİLMEK

( Sanat ürünü, sanatçısını yanında istemez. )


- SANATTA KALMAK ile/değil/yerine SANATLA KALMAK


- [Ar.] SANDIK ile SANDUKA

( İçine türlü şeyler konulan, tahtadan, dört köşe, kapaklı ev eşyası. | Bir kurumda, para alınıp verilen yer. | Banka. | Yapılarda, kum, çakıl gibi şeyleri ölçmek için kullanılan, üstü ve altı açık, dört köşeli tahtadan ölçü. | Mahalle tulumbacılarının, omuzda taşıdıkları, sandık biçimi tulumba. İLE Mezarın üzerine yerleştirilmiş, tabut büyüklüğünde tahta ya da mermer sandık. )


- ŞANİ IRMAĞI'NIN:
BİR YAKASI ile/ve/<> ÖTEKİ YAKASI

( Çad. İLE/VE/<> Kamerun. )


- SANI ile DEJA VU


- SANI/ZAN/ZEHAB[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<> KANI/KANAAT

( Sahibi olunan düşüncenin/yorumun üzerine yargıda bulunum ve bu sürecin ilk durumu/sonucu. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Bir durum/olgu üzerine düşünce/yorum sahibi olmak. )

( Gerçeği bulmak istiyorsak, kanılarımıza asılmamalıyız. )

( To find truth, we must not cling to our convictions. )

( [not] SURMISE vs./and/but/||/<> OPINION
OPINION instead of SURMISE )


- SANI ile SANRI

( Önce, olduğunuzu sandığınız kişi olmadığınızı anlayın. )

( En küçük bir kuşku olmaksızın, kendinizi sandığınız şey olmadığınızı bilin! )

( Understand first that you are not the person you believe yourself to be.
Beyond the least shadow of doubt, that you are not what you believe yourself to be. )

( SURMISE vs. HALLUCINATION )

( ZANN ile BİRSAM )


- SANİHA[Ar.] değil/yerine/= DOĞAÇLIK/DOĞUNÇLUK


- SANIRIM ... OLABİLİR değil SANIRIM ... ya da ... OLABİLİR


- SANİYE ile/ve/||/<> TOZ

( SECOND vs./and/||/<> DUST/POWDER )


- SANKİ YEDİM CAMİSİ

( Fatih'te, Sanki Yedim Sokağı'ndadır. [Hocanın, yediğini farz ederek biriktirdiği para ile yaptırılmıştır.] )


- ŞAN/LI-ŞEREF/Lİ


- SANMA! ile/ve/||/<>/> ANMA! ile/ve/||/<>/> YANMA!

( )


- ŞANO[İt. SCENA] değil/yerine/= TİYATRO SAHNESİ


- SANRILARDAN "KURTULMAK" ile/ve/değil/||/<>/< SANRILARI TEKRAR EDEREK KURTULMAK


- ŞANS (VERMEK) ile/ve/değil/||/<>/< KOZ (VERMEK)


- ŞANS ile/değil OLASILIK

( Mantıkla açıklanamayan birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç. | Bir olayın olabilirliği. | Bir kimsenin bilgi ve emeğinden çok, rastlantı sonucu elde ettiği elverişli durum. İLE ... )

( [not] CHANCE vs./and/but PROBABILITY
PROBABILITY instead of CHANCE )


- SANSASYON[Fr./İng. < SENSATION] ile/ve/||/<> SKANDAL[Fr. < SCANDALE]

( Dalgalanma. | Çok sayıda kişiyi ilgilendiren, etkileyen, heyecan verici olay. İLE Büyük yankı uyandıran, utanç verici ya da küçük düşürücü olay. )


- SANSASYON[Fr./İng.] ile SPEKÜLÂSYON[Fr./İng.]

( Dalgalanma. | Birçok kişiyi ilgilendiren, etkileyen, heyecan verici olay. İLE Vurgunculuk. | Saptırma. | Kurgu. )

( SENSATION vs. SPECULATION )


- ... "ŞANSI" YOK değil ... OLASILIĞI/OLANAĞI YOK


- ŞANSIZ ile ŞANSSIZ

( Ünsüz. | Gösterişsiz. | Kılıksız, kıyafetsiz. İLE Şansı olmayan. )


- ŞANSLI (OLAN) ile/ve/değil/yerine ŞANSINI YARATAN (OLMAK)

( Kişileri değil de, konu/kavram, olgu ve olayları düşünerek yaşamanın ve konuşmanın önemli(öncelikli) olduğunu anımsayarak, kişinin "şanslı" olup olmadığı değil, olanaklarını, fırsatlarını değerlendirmesini/yaratmasını, olasılıkları yönetmenin esas olduğunu düşünmektir aslolan. )


- ŞAN-ŞÖHRET


- ŞANSÖLYE[Fr. CHANCELIER]:
BAŞBAKAN ile/ve MALİYE BAKANI

( Almanya ve Avusturya'da. İLE/VE İngiltere'de. )


- SANSUALİZM[Fr.]/SENSÜALİZM[İng.] değil/yerine/= DUYUMCULUK


- SANSÜR[Fr.] değil/yerine/= DENETLEME/DENETKİ/SIKIDENETİM

( Her türlü yayının, sinema ve tiyatro yapıtlarının, hükümetçe, önceden denetlenmesi. Yayın ve gösterilmesinin, izne bağlı olması, sıkıdenetim. | Denetleme işini yapan kurul. )


- SANSÜR[Fr. < CENSURE] ile/ve/||/<> KAMUFLAJ[Fr. < CAMOUFLAGE]

( Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, sıkı denetim. | Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin yayınının ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim. İLE/VE/||/<> Gizleme. )


- SANSÜRLEME ile/değil/yerine DÜZENLEME


- SANTİAR[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAM[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAT[Fr.] ile/ve/<> SANTİLİTRE[Fr.] ile/ve/<> SANTİM[Fr.] ile/ve/<> SANTİMETRE[Fr.]

( Bir ar'ın, yüzde biri, bir metrekare. İLE/VE/<> Bir gramın, yüzde biri, bir desigramın onda biri. İLE/VE/<> Suyun, buz olma noktasını sıfır, buharlaşma noktasını 100 sayarak, arası, derece olarak adlandırılan yüz eşit kısma bölme yoluyla bulunan ısı ölçeği. İLE/VE/<> Bir litrenin, yüzde biri. İLE/VE/<> Herhangi bir birimin, yüzde biri. İLE/VE/<> Bir metrenin, yüzde biri. )


- SANTRA[İng. < Lat.] değil/yerine/= ORTA, MERKEZ


- SAP, DÖNER; KESER, DÖNER ve/||/<>/> GÜN GELİR, HESAP DÖNER


- ŞAP ile ŞAP[Ar. < ŞABB]/ALÜN[Fr.] ile ŞAP

( İstekle öperken çıkan ses. | Birden yere düşme ya da çarpma sırasında çıkan ses. İLE Alüminyum ve potasyum sülfatından ya da amonyum alüminyum sülfatından oluşan, sıcak suda eriyen, tadı buruk, antiseptik bir madde. İLE İnce kum ve çimentoyla yapılan düzgün döşeme sıvası. )


- SAPIK/LIK" ile SAPKIN/LIK | ile/değil/yerine/||/<>/< SAPMA

( "Yükleme". İLE Tespit. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Durum. )


- SAPKIN EŞEYSELLİK ile/değil YOĞUN EŞEYSELLİK


- SAPKIN" ile/değil/yerine ÇAPKIN


- SAPKINLIK ile "DEJENERASYON"

( ASTRAY vs. DEGENERATION )


- SAPLAMA ile/değil SAPTAMA

( Hızla batırmak. İLE/DEĞİL Bir şeyi belirgin kılma, tespit. | Yıkanmış gümüş bromürlü tabakanın, gümüş bromür kalıntılarını eritmek için filmin kimyasal bir eriyikten geçirilmesi. )


- ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK

( "Şap" diye ses çıkarmak. İLE Bir şeyi, şaplı su ile ıslatmak. İLE Bir yapının tabanını, ince kum ve çimentoyla hazırlanan karışımla sıvamak. İLE Yemeğe şap katmak. )


- SAPLANTI ile/değil AŞK


- SAPLANTI = FİKR-İ SABİT = FIXED IDEA[İng.] = IDÉE FIXE[Fr.] = FIXE IDEE[Alm.] = FIXUS[Lat.]


- SAPLANTI ile/değil/yerine İSTİKRAR


- SAPLANTI ile/değil TİK[Fr.]

( ... İLE/DEĞİL Herhangi bir kas kümesinin, istençdışı devinmesi. | Alışkanlıkla sık sık yinelenen, gülünç, sıkıcı söz ya da el, kol, yüz devinmesi. )


- SAPMA ile/ve AYRILMA

( Serbest bir mıktnatıslı iğnenin, denge konumunda iken gösterdiği doğrultudan geçen düşey düzlemle, bulunulan noktanın meridyen düzlemi arasındaki açı. | Bir ışının, saydam bir biçmeden geçtikten sonraki doğrultusu ile ilk doğrultusu arasında oluşan açı. | Bazı sözcüklerin, kurallara göre almaları gereken biçimlerden uzaklaşması durumu. İLE ... )

( DEVIATION vs./and DIVERGE )


- SAPMA ile/değil BAŞKALDIRI


- SAPMA ile/ve/<> SAPLANMA


- SAPMA ile/ve/||/<> YAŞAMDA KALMA SAPMASI

( II. Dünya Savaşı sırasında, müttefikler, Naziler tarafından vurulan uçaklardaki kurşun deliklerini haritaladı ve düşman topçularının ağır hasar verdiği alanları güçlendirmeye çalıştı.

Hedefleri, uçağın daha fazla kırmızı noktalı (ya da daha fazla merminin isabet ettiği) alanları yeniden inşâ etmek ve güçlendirmekti.

Kuramsal olarak, bu mantıklı bir çıkarımdı. Sonuç itibariyle bunlar en çok etkilenen bölgelerdi.

Ama bir matematikçi olan Abraham Wald, farklı bir sonuca vardı: Kırmızı noktalar, sadece eve dönebilen uçaklara verilen hasarı temsil ediyordu.

Gerçekten güçlendirilmesi gereken alanlar, mermilerin isabet etmediği yerlerdi. Çünkü bunlar, uçak vurulduğunda yaşamda kalamayacağı yerlerdi.

Buna, "yaşamda kalma sapması" denir.

Yalnızca yaşamda kalan örneklere odaklanmamızdan kaynaklı bir hatadır. )

( image )


- SAPOTAĞACI ve/<> SAPOTGİLLER

( Sapotgillerin örnek bitkisi olan, lezzetli meyvesi ve çiklet yapımında kullanılan salgısı için sıcak ülkelerde yetiştirilen bir ağaç. VE/<> İkiçeneklilerden, örnek bitkisi sapotağacı olan, sıcak ülkelerde, genellikle Orta Amerika'da yetişen, bazı cinslerinden gütaperka çıkarılan bir bitki ailesi. )

( ACHRAS SAPOTA )


- SINIR:
SAPTANABİLİR ile/ve/||/<>/> HESAPLANABİLİR


- SAPTIRMA ile/değil/yerine SAPTAMA


- ŞAR ŞAR / ŞARIL ŞARIL (AKMAK)

( Su ya da yağmurun, bol ve sesli bir biçimde akması, yağması. )


- SARAN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> SAĞAN


- SARAYLARDA:
BİRÛN ile/ve/<> ENDERÛN


- SARHOŞ ile KÖR KANDİL/GÖK KANDİL

( ... İLE Aşırı derecede sarhoş. )


- SARHOŞ[Fars. < SER-HOŞ] ile MASTOR/MASTUR

( ... İLE İleri derecede sarhoş. )


- SARIGÜZEL CADDESİ değil/< SARIGÖREZ CADDESİ


- SARIK ile/değil ÜSKÜF[Yun.]


- SARILMAK:
MUTLULUĞU, İKİYE KATLAMAK ve/||/<> ACIYI, İKİYE BÖLMEK


- SARILMAK ile SARINMAK

( Sarma eyleminin yapılması. | Bir şeyin üzerine, bir ya da birkaç kez dolanmak. | Kollarını dolamak, kucaklamak. | Tüm gücü ile ele almak. | Büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek. | Hemen yapmaya koyulmak, girişmek. İLE Kendi üstüne sarmak. )


- SARILMAK ve/<> SIRTLAŞMAK

( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )


- SARIMSAK ve NAR (GİBİ) ve/+/||/<>/> LAHANA ve MARUL ve SOĞAN (GİBİ)

( [İnsanın/kişinin] Bilinmesi gerekenleri. VE/+/||/<>/> Tanınması gerekenleri. )


- SABIR/SARISABIR[Süryanice ŞABRÂ] ile SARISALKIM

( Zambakgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, yaprakları, oldukça yüksek bir sapın tepesinde, rozet biçiminde toplanmış bulunan bir süs bitkisi. | Bu bitkinin, etli ve kalın yapraklarından çıkarılan, kırmızımsı esmer renkli, tıpta ve boyacılıkta kullanılan bir madde. İLE Baklagillerden, salkım durumunda sarı çiçekleri bulunan, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir ağaç. )

( ŞİBÂRU[Akatça]: Sivri bir araç. İlâç olarak kullanılan bir bitki. )

( ALOES cum LABURNUM )


- ŞARJ ETMEK değil/yerine/= YÜKLEMEK


- ŞARK ile Şark

( Yön. İLE Özel ad, bölge adı. )


- SARKAÇ ile SARKIK ile SARKIL ile SARKINTI ile SARKIŞ ile SARKIT

( Durağan bir nokta çevresinde, ağırlığının etkisiyle salınım yapan, devingen katı nesne. İLE Aşağı doğru uzanmış, sölpük, salpa, gevşek. İLE Sarkaçla ilgili, devinimi, sarkaç devinimine benzeyen. İLE Aşağı doğru uzanan, sarkan şey. İLE Sarkma eylemi ya da biçimi. İLE Mağaraların tavanında oluşan, genel olarak koni biçiminde, kalker birikintisi, damlataş, istalaktit. )


- ŞARKÎ/ŞARKLI değil/yerine/= DOĞULU


- ŞARKICI ile/ve/değil MÜZİSYEN


- ŞARKILARINA EŞLİK ETMEK/EDİLMESİ ile/ve/||/<>/> ŞARKILARININ HEP BİRLİKTE SÖYLENMESİ


- SARKINTILIK ile/değil İLTİFAT


- ŞARLATAN[İt./Fr.] ile/ve/<> ŞAKLABAN

( Kendi bilgi ve niteliklerini ya da mallarını överek, çevresindekileri kandıran, dolandıran kişi. | Bilir geçinen kişi. İLE Şen, şakacı ve güldürücü kişi. | Dalkavuk. )


- SARMA ile SARMAL/YILANKAVİ/HELİSEL/HELEZONİ[Ar., Yun.] ile SARMAN ile SARMAŞAN/SARILGAN ile SARMAŞIK

( Sarma eylemi. | Saran, içine alan şey. | Yaprak ya da başka şeylerle, içlik malzeme konup sarılarak yapılan yemek. | Güreşçinin, kendi ayağını, arkasında bulunan rakibin ayağının iç tarafına sokup dolaması. | Sarılarak yapılan. İLE Sarmal biçiminde olan. İLE Azman, iri. | Sarı tüylü kedi. İLE Sarılgan. İLE Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan, küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan bitki. )


- SARMAL ile/değil DÖNGÜSEL


- SARMAŞIK ile ÇİTSARMAŞIĞI

( ... İLE Çitsarmaşığıgillerin örnek bitkisi olan, daha çok, tarla kenarlarında yetişen, beyaz çiçekli, sarılıcı, otsu bitki. )

( ... cum CONVOLVULUS ARVENSE )


- SARRÂF ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHHÂF


- SARSIM ile SARSINTI

( Sarsma eylemi. | Gök nesnelerinin[cirim], genel çekim yasasına uygun olarak birbirini çekmesi nedeniyle herhangi bir gezegenin hareketinde görülen karışıklık. İLE Birden sallanma, sarsılma. | Titreme. | Deprem. | Deprem sırasındaki yer hareketlerinin her biri. | Bir kurum ya da kuruluşun dengesini etkileyen bozukluk. | Kaza, ilaç ve uyuşturucuların yarattığı, fiziksel ya da coşkusal nitelikteki, birdenbire gelişen karmaşık belirtilerin tümü. )


- ŞART ile FARZ


- ŞART ile/ve/||/<>/> SIHHA ŞART


- ŞART-I A'ZAM ile/ve ŞART-I BÂTIL ile/ve ŞART-I CÂİZ ile/ve ŞART-I LAĞV ile/ve ŞART-I MÜFSİD ile/ve ŞART-I MÜTEAHHİR ile/ve ŞART-I MÜTEÂRIZ ile/ve ŞART-I MÜTEKADDİM/EVVEL ile/ve ŞART-I NÂSİH ile/ve ŞART-I SÂNİ ile/ve ŞART-I SARÎH ile/ve ŞART-I TAKYÎDÎ ile/ve ŞART-I VÂKIF


- ŞAŞAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< AŞAR

( Torun. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Dede. )

( İstenç[irâde]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Direnç[ihtiyâr]. )

( Aynı dönemde ve birlikte yaşarlar. )


- ŞAŞIRMA (ACEB)


- ŞAŞIRMA ve/> KORKU


- ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK

( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )


- ŞAŞKINLIK(/HAYRET) ile/ve/||/<>/> KUŞKU

( Zihinde. İLE/VE/||/<>/> Felsefede. )


- ŞAŞKIN/LIK ile/değil/yerine AŞKIN/LIK


- ŞAŞKINLIK ile BELİNLEME

( .. İLE Birden uyanarak, çevresine korku ile şaşkın şaşkın bakmak. )


- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/<> GÜVENSİZ/LİK


- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/değil HAYRAN/LIK

( BEHT )


- ŞAŞKINLIK ile KORKU

( BEWILDERMENT vs. FEAR )


- ŞAŞKIN/LIK ile/ve/> SUSKUN/LUK / SUSMA


- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK

( Felsefeye yöneltir. İLE/VE/<>/> Sanata yöneltir. )

( Doğaya/doğada. İLE/VE/<>/> İnsana/insanda. )

( Kısa süreli. İLE/VE/<>/> Uzun süreli. )

( Hem olumlu, hem olumsuzlara yöneliktir. İLE/VE/<>/> Olumsuzlara yönelik değildir. )

( Parçaya yöneliktir. İLE/VE/<>/> Tamamlanmışlara/olgunlara yöneliktir. )

( Anlayamadıklarımıza yöneliktir. İLE/VE/<>/> Aydınlatıcıdır. Kavrama ve kuşatmamızla birliktedir. )

( Açmazlarda, çelişki ve sıkıntılarda deneyimlediğimiz. İLE/VE/<>/> Sonsuzluğu, yüceliği ve üstünlüğü "duyumsatır". )

( ASTONISHMENT/AMAZEMENT vs./and/<>/> ADMIRATION )

( ADMIRATIO cum/et/<>/> ... )


- SAT ile SAT-SANG

( Etkin durumdaki Sonsal İlke'nin, aşkın[transandantal] yüzü. İLE Doğru ve bilge kişilerle beraberlik. )


- ŞÂT[Ar.] ile ŞAT/ŞATT[Ar. çoğ. ŞUTÛT] ile ŞATH[Ar.] ile ŞAT[Fr. CHATTE]

( Koyun. İLE Büyük ırmak. İLE Ciddi bir hissi ya da düşünceyi mizahî bir edayla anlatan şiir. İLE Sığ sularda, ağır yükleri taşımak için kullanılan, altı düz, bir çeşit tekne. )


- SATAŞMAK ile/ve/||/<> DALAŞMAK


- SATH ile/||/<> SATH MÜSTEVÎ

( Yüzey. | İki boyutluların yüzeyi. İLE/||/<> Düzlemsel yüzey. )


- SATHÎ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEYSEL/GELİŞİGÜZEL/ÜSTÜNKÖRÜ


- SATICI ile ALICI

( Satmaya "bakar". İLE Nereye bakar? )


- SATILABİLİRLİK ile/ve/değil/<> DEĞİŞİM DEĞERLİLİK


- SATIN ALMAK ile/değil/yerine/>< KENDİN YAP!


- ŞÂTIR[Ar. < ŞETÂRET | çoğ. ŞUTTÂR] ile ŞÂTR[Fars.]

( Neşeli, zevkli, şen, şenlik. | Büyük bir kişinin atı yanında gitmekle görevli ağa. | Tören ve alaylarda, sultanın, vezirin yanında yürüyen görevliler. İLE Yarı, yarım. | Bölüm, parça, kısım. | Dize/mısra. )


- SATİR[Fr.] değil/yerine/= YERGİ


- SATİRİAZİS ile/ve/||/<> NEMFOMANİ

( [Aşırı eşeysel istekli/lik]
Erilde. İLE/VE/||/<> Dişilde. )


- SATIŞ VAADİ değil/yerine/= SATIŞ ÜSTLENİMİ


- [not] SATISFACTION vs./and TO (GET) IMPRESS


- SATIŞTA:
N ile/ve/||/<> A ile/ve/||/<> I ile/ve/||/<> D ile/ve/||/<> A ile/ve/||/<> S

( Gereksinim. İLE/VE/||/<> Dikkat. İLE/VE/||/<> İlgi. İLE/VE/||/<> İstek. İLE/VE/||/<> Eylem. İLE/VE/||/<> Tatmin. )

( Need. VS./AND/||/<> Attention. VS./AND/||/<> Interest. VS./AND/||/<> Desire. VS./AND/||/<> Action. VS./AND/||/<> Satisfaction. )


- Satır aralarını okumak için SUS!!!


- SATMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> VERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DAĞITMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞIŞLAMAK


- SATRANÇ TAŞLARININ DEĞERLERİNDE:
1 ile/ve/||/<>/< 3 ile/ve/||/<>/< 5 ile/ve/||/<>/< 9 ile/ve/||/<>/< SONSUZ

( Piyon. İLE/VE/||/<>/< Filler. İLE/VE/||/<>/< Atlar ve kaleler. İLE/VE/||/<>/< Vezir. İLE/VE/||/<>/< Şah. )


- SATRANÇ ile ÂRİFLERİN SATRANCI/YILANLI DAMA

( ... İLE Mat yoktur. )

(

)

( )


- SATRANÇ ve BİLARDO


- SATRANÇ ve/||/<> BİSİKLET

( Her hamleyle tamamen değişir. VE/||/<> [düzlükte] Ancak pedala basarak üstünde durulur ve ilerlenir. )


- SATRANÇ ve/||/<> MATEMATİK

( Şah ve Mat

[Satrancın, ilk kez M.S. 570 yıllarında, Hindistan'da oynandığını biliyoruz. O tarihlerde yazılmış olan pek çok belgede satranç oyunundan söz ediliyor. Daha önce Çin'de de bu oyunun oynandığı söyleniyorsa da Çin kayıtlarında, o herşeyi kaydeden Çin kayıtlarında, satrançtan söz edilmediğinden dolayı satrancın başlangıcı olarak 570 - 600 yıllarını ve Hindistan'ı alıyoruz.]

Söylentiye göre, bunu bulan Brahman rahibi, Şah'a bir ders vermek istemiş.

"Sen, ne kadar önemli biri olursan ol, adamların, vezirlerin, askerlerin olmadan hiçbir işe yaramazsın, hiçbir önemli iş yapamazsın" demek istemiş.

Şah, durumdan memnun görünmüş.

"Peki, oyunu ve dersini beğendim. Dile benden, ne dilersen." demiş.

"Satrancın, matematikle ne ilgisi var?" diyorsanız, işte şöyle bir ilişkisi var.

Rahip, bu olay üzerine, Şah'ın alması gereken dersi hâlâ almadığını düşünerek,

"Bir miktar buğday istiyorum. Sana bulduğum bu oyunun birinci karesi için bir buğday istiyorum. İkinci karesi için iki buğday istiyorum. Üçüncü karesi için dört buğday istiyorum. Böylece, her karede, bir önceki karede aldığım buğdayın iki katı buğday istiyorum. Sadece bu kadarcık buğday istiyorum." demiş.

Şah, kendi gibi yüce ve kudretli bir şahtan, isteye isteye üç-beş tane buğday isteyen bu rahibin, küstahlığa varan alçakgönüllüğüne sinirlenmiş ve ona bir ders vermek istemiş.

"Hesaplayın. Hak ettiğinden bir tane fazla buğday vermeyin!" demiş.

İnce Hesap

Hesaplamaya başlayınca, ilk kareler kolay gitmiş. Birinci kareye bir buğday, ikinci kareye iki buğday, üçüncü kareye dört buğday... Ancak, 10. kareye gelindiğinde, toplam 1023 buğday vermeleri gerekiyormuş. Hesabın böyle gideceğini, rahibe, üç-beş buğday vereceklerini zannediyorlarmış. 15. karede, yalnızca 1.5 kilo buğday vereceklermiş. 25. kareye gelince, vermeleri gereken buğdayın, 1.5 ton olduğunu görmüşler ama fazla heyecanlanmamışlar. Oysa, 31. kareye gelince, bu işin şakası olmadığını anlamaya başlamışlar. Çünkü, vermeleri gereken buğday, 92 tonmuş.

Yine hesaplamaya devam etmişler. 49. kareye geldikleri zaman, 24 milyon ton buğday vermeleri gerektiği ortaya çıkmış. [Bu ise Türkiye'nin bir yıllık buğday üretiminden daha fazla.] 54. kareye geldiklerinde, 771 milyon ton buğday vermeleri gerekir. [Bu da dünyanın bugünkü ölçülere göre birbuçuk yıllık buğday üretimi.]

"Madem hesaba başladık, devam edelim" deyip bitirmişler. 64. kare de tamamlandığında, bugünkü ölçülerle dünyanın 1500 yıllık buğday üretimini rahibe vermeleri gerektiği ortaya çıkmış.

Bu öykünün sonu bilinmiyor. Rahip, bir miktar buğdaya râzı olup gitti mi, yoksa Şah'tan iyi bir azar mı işitti bilmiyoruz. Satrancın, günümüzden yaklaşık 1300 yıl önce bulunduğunu ve eskiden de dünyanın yıllık buğday üretiminin bugünkünden daha az olduğunu göz önünde bulundurursak, rahibe olan borcumuzu hâlâ ödeyemediğimiz, hâlâ borçlu olduğumuz ortaya çıkar.

1. karede 20 = 1
2. karede 21 = 2
...
10. karede 210 = 512
...
30. karede 230 = 536.870.912
...
60. karede 260 = 576.460.752.303.423.488
...
63. karede 263 = 9.223.372.036.854.775.808

64. karede 264 = 18.446.744.073.709.551.615

Bu sayının matematik dilindeki karşılığı ise

63Σ n = 0

2n = 264 - 1 = 18.446.744.073.709.551.615 )


- SATRANÇ ile ŞATRANÇ


- SATRANÇTA:
AÇILIŞ ve/||/<> YAPILMAMASI GEREKENLER

( * At ile başlanmaz!
* Kalelerin önündeki piyonlarla başlanmaz! [Yandan değil ortadan başlanır!]
* Vezir'in önündeki piyonla başlanmaz! )


- SAT-SANG:
Doğru ve bilge kişilerle beraberlik. -ve


- SATTVA <

( Aydınlatan. )


- SATÜRN URANÜS

( ... İLE/VE/<> Bulunuşu/adlandırılışı, 1781'dedir. )

( Güneşe uzaklık sırasında yedinci olan ve güneş çevresindeki dolanımını 84 yılda tamamlayan gezegen. )

( Uranüs'ün, mavi-yeşil renkte olmasının, atmosferinde bulunan metan gazından kaynaklandığı düşünülüyor. Uranüs'ün Satürn gibi halkalarının olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu halkalar, Satürn'den daha az ve incedir. Ortalama sıcaklığı -197 °C olup Satürn'den sonra en sert rüzgarlara sahip ikinci gezegendir. )

( SATURN~URANUS )


- SATVET[Ar.] değil/yerine/= (ZORLU/SİNDİRİCİ) GÜÇ


- SAV/İDDİAYA KARŞI, KANIT ORTAYA KOYMA SORUMLULUĞU:
GÜMRÜKTE ve/||/<> KİŞİ(İNSAN) HAKLARINDA ve/||/<> KİŞİSEL VERİ İŞLEMEDE

( Kişiye aittir.[Bunların dışındakilerde, "sav/iddia" sahibinindir.] )


- [ne yazık ki]
!SAVAŞ ile ASKERİCİLİK/MİLİTARİZM


- SAVAŞ değil/yerine/>< BARIŞ

( İyisi yoktur. DEĞİL/YERİNE/>< Kötüsü yoktur. )


- [ne yazık ki]
!SAVAŞ ile/ve/değil/||/<> !İÇ SAVAŞ/AYAKLANMA

( POLEMOS ile STAZIS )


- SAVAŞ ya da KORSANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< TİCARET


- SAVAŞ değil/yerine/>< SANAT


- SAVAŞ ile/ve/değil/yerine SAVAŞIM


- [ne yazık ki]
!SAVAŞ ve/||/<>/>/< !YILDIRMA/TERÖR[Fr.]


- [ne yazık ki]
SAVAŞ DÖNEMLERİNDE:
RİTÜELLEŞMİŞ ile SINIRLAMACI OLAN ile FETİH ile MUTLAK AMACI OLAN ile SINIRI OLMAYAN


- [ne yazık ki]
SAVAŞLARDA:
PARTİZAN ile/<> GERİLLA ile/<> TERÖR


- [ne yazık ki]
!SAVAŞLAR:
RASYONEL ile/ve/<> KİTLELERİN SEFERBER EDİLDİĞİ ile/ve/<> ASİMETRİK


- SAVAŞMA değil/yerine/<>/> TANIŞMA


- SAVAŞMAMA ile/ve/||/<> MESAFE ALMA


- SAVCI/LIK ile GENEL SORGU SAVCI/LIĞI

Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 23.121 başlık/FaRk ile birlikte,
23.121 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(72/94)