Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 23.121 başlık/FaRk ile birlikte,
23.121 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(30/94)


- ET "UYGARLIĞI" ile/değil/yerine ANLAM/MÂNÂ UYGARLIĞI


- ET ve/<> KEMİK

( FLESH and/<> BONE )


- ETAMİN[Fr. < ÉTAMINE] ile KANAVİÇE[İt. < CANOVACCIO]

( Pamuk ya da ketenden, seyrek dokunmuş, delikli bir tür kumaş. İLE El işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi. | Bu bezin üzerine yapılan işleme. | Çuval olarak kullanılan kendirden ya da kenevirden yapılmış seyrek bez. )


- ET(H)İK = İLM-İ AHLÂK = ETHICS[İng.] = ÉTHIQUE[Fr.] = ETHIK[Alm.] = ETHICA[Lat.] = ETHIKE[Yun.] = ÉTICA[İsp.]


- ETİ SENİN, KEMİĞİ BENİM! değil ONU, ETİNDEN VE KEMİĞİNDEN (SAPLANTISINDAN) AYIR!


- ETİKET[Fr. < Alm.] ile/= YAFTA[Fars. < YAFTE]

( Bir malın, tür, miktar vb. niteliklerini ya da kitap, defter vb. şeylerin, kime ait olduğunu belirtmek, belirli kılmak için üzerlerine konulan küçük kâğıt. | Toplum içindeki davranışlarda izlenecek yol.TEŞRİFAT İLE/= Üzerine asıldığı ya da yapıştırıldığı şeylerle ilgili herhangi bir bilgi veren, yazılı kâğıt parçası. )


- ETİM (NE?) ile/ve/||/<>/> BUDUM (NE?)


- ETİO- ile/||/<> RHİZ-/-RHİZA/RHİZO- ile/||/<> CARY-/CARYO-/KARY-/KARYO-

( Neden. İLE/||/<> Kök. İLE/||/<> Tane çekirdek. )


- ETKEN ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLEŞEN


- ETKİ ETMEK ile/ve/||/<>/> DÖNÜŞTÜRMEK


- ETKİ > TEPKİ ile/değil/yerine/> ETKİ > ANLAM > TEPKİ


- ETKİ <> TEPKİ ile/ve/değil ETKİ <> YORUM <> TEPKİ

( Hayvanlarda. İLE/VE/DEĞİL İnsanda. )


- ETKİ ile/ve/<> DENETİM

( EFFECT vs./and/<> CONTROL )


- ETKİ ile/ve/||/<> İTKİ

( Dışarıda/n. İLE/VE/||/<> Dışarıda/n ve/ya da içeride/n. )

( Nesnelerde/n. İLE/VE/||/<> Hayvan ve insanda/n. )


- ETKİ ile/ve/||/<>/> İZ


- ETKİ ile/ve/değil/||/<>/< KARŞILIK


- ETKİ ile MANDELA ETKİSİ

( ... İLE Geniş bir kitlenin, gerçekleşmemesine karşın bir olayın yaşandığına inanması durumu. )


- ETKİ ile/ve/<> ÖZELLİK


- ETKİ ile/ve YANKI

( EFFECT vs./and REVERBERATION )


- ETKİ/DÖNGÜ:
KUZEY KUTBUNDA ile/ve/||/<>/>< GÜNEY KUTBUNDA

( www.facebook.com/video.php?v=592603574202831 )


- ETKİ/LEME ile ENGEL/LEME

( Engeller bir ölçüde kalktığında, O, bir anda içinize doğar. )

( Sana engel olmaya çalışanlar, başaracağına, en çok inananlardır. )

( It will dawn on you suddenly, when the obstacles are removed to some extent. )

( IMPRESS vs. HINDRANCE/OBSTRUCTION )


- ETKİLEMEYE ÇALIŞMAK (İÇİN) KONUŞMAK/ANLATMAK ile/ve/değil/yerine (SADECE) KENDİNİ ANLATMAK/TANIMLAMAK (İÇİN) KONUŞMAK/ANLATMAK


- ETKİLENMEK = AFFECT[İng.] = AFFECTER[Fr.] = AFFIZIEREN[Alm.] = AFFICERE[Lat.]


- ETKİLEŞİM ile/ve/||/<>/> EYTİŞİM


- ETKİLEŞİMLİ ve/||/<> DEVİNGEN


- ETKİLEŞME ENERJİSİ ile/ve/||/<> TEPKİME HIZI

( Kimyasal etkileşimin başlaması için gerekli olan enerji miktarı. İLE/VE/||/<> Birim zamanda gerçekleşen kimyasal değişim hızını tanımlar. )


- ETKİLEYİCİ ile/ve/||/<> "ÇARPICI"


- ETKİLİ UZAKLIK ile UZAK UZAKLIK

( Kısa uzaklıkta sinyal ya da etkilerin iletilmesi. İLE Uzun uzaklıktaki sinyal ya da etkilerin iletilmesi. )


- ETKİN ile/ve BASKIN

( AFFECTIVE vs./and DOMINANT )


- ETKİN ile/ve EGEMEN

( Egemen de/bile, egemenliğinin egemenliği altındadır. )

( ... ile/ve ALİİ SİLİ )


- ETKİN ile ETKEN


- ETKİN = FAAL = ACTIVE[İng.] = ACTIF[Fr.] = AKTIV[Alm.] = ACTIVO[İsp.]


- ETKİNİN:
BULAŞMAMASI ile/ve/||/<> BOZULMAMASI


- ETKİNLİK/PERFORMANS =/ve İLETİŞİM =/ve GÜDÜLENME =/ve YETKİNLİK/LER

( NE? ve NEDEN? ve NASIL? )


- ETKİNLİK ile/ve/||/<> NESNELERİN BÜTÜNLÜĞÜ


- ETKİNLİK ile/ve/değil/yerine/> ÜRETİM

( [not] ACTIVITY vs./and/but TO PRODUCE
TO PRODUCE instead of ACTIVITY )


- ETKİNLİK ile/ve ÜRETKENLİK

( ACTIVITY vs./and PRODUCTIVITY )


- ETKİNLİK/FİİL ile/ve DAVRANIŞ ile/ve EYLEM

( İş üretir. Durumu değiştirmektir. İLE/VE Psişik durumların dışavurumu. İLE/VE Bilinçli, amaçlı etkinlik. )


- ETKİSİNDE KALMAK ile/ve/||/<>/> YÜCELTMEK


- RUH:
ETKİSİYLE/SONUÇLARIYLA BİLİNEN ile/ve/<> İÇERİĞİYLE/KAPSAMIYLA BİLİN(E)MEYEN


- ETMEK ile ETREK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Ekmek. İLE Görünüşü sağlıklı, al yanaklı kişi. )


- ETMEN" ile/değil ETMEYİN


- ETNOGRAFYA MÜZESİ <>/< ANKARA HALK EVİ


- ETRAFINDA:
"ÇOK KİŞİ" değil/yerine (SADECE) KİŞİ/ADAM


- ETÜT/ETÜD[Fr. < ETUDE] değil/yerine/= ÇALIŞMA

( Herhangi bir konuda yapılan inceleme, araştırma. | Ön çalışma. | Belirli bir konuyu inceleyen, araştıran yapıt ya da yazı. | Öğrencilerin, bir belletmenin gözetimi, denetimi altında ders çalışması, mütalaa, müzakere. )


- EUCLİDEAN İLE HYPERBOLİC İLE ELLİPTİC İLE PROJECTİVE ile/||/<> GEOMETRİ TÜRLERİ

( Farklı aksiyom sistemleri. )

( Formül: K = -1 İLE 0 İLE +1 )


- EULER İLE HAMİLTON İLE ÇİN POSTACI ile/||/<> GRAF PROBLEMLERİ

( Klasik graf kuramı problemleri. )

( Formül: Derece toplamı = 2E )

( Leonhard Euler tarafından 1750 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1707-1783) (Ülke: İsviçre) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Analiz, sayılar teorisi, graf teorisi) )


- EULER İLE RUNGE-KUTTA İLE ADAMS ile/||/<> ODE ÇÖZÜCÜLER

( Adi diferansiyel denklem sayısal çözümleri. )

( Formül: y_{n+1} = y_n + hf(x_n İLE y_n) )

( Leonhard Euler tarafından 1750 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1707-1783) (Ülke: İsviçre) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Analiz, sayılar teorisi, graf teorisi) )


- EULER İLE RUNGE-KUTTA İLE ADAMS ile/||/<> ODE ÇÖZÜM YÖNTEMLERİ

( Diferansiyel denklem sayısal çözümleri. )

( Formül: yₙ₊₁ = yₙ + hf(tₙ ileyₙ) )

( Leonhard Euler tarafından 1750 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1707-1783) (Ülke: İsviçre) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Analiz, sayılar teorisi, graf teorisi) )


- EULER ve LAGRANGE ve KANT

( Klâsik mekaniğin matematiğini üretmiştir. VE Klâsik mekaniğe en mükemmel biçimini vermiştir. VE Klâsik mekaniğin felsefesini yapmıştır. )

( Euler sayısı, topolojik değişmezdir. )

( )


- EUPNE ile APNE

( Solunumun normal hali. İLE Solunumun durması. )


- EV [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- EV [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- EV [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- EV [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- EV ile/||/<> AİLE


- EV ile/ve/değil/||/<>/< KOMŞU

( Alma. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Al. )


- EVÂN[Ar. çoğ. ÂVİNE] ile EVÂM[Ar.]

( Vakit, zaman, çağ. İLE Borç, ödünç. | Renk, boya. )


- EVC[Fars.] ile EVC[Ar. | çoğ. EVCÂT]

( Makam. İLE Yüce, yüksek, bir şeyin en yüksek noktası, doruk. )


- EVC[Ar. çoğ. EVCÂT] ile EVC[Ar.]

( Yüce, yüksek bir şeyin en yüksek noktası, doruk. İLE Segâh dörtlüsünün ırak perdesindeki şeddi ile uşşak dörtlüsünün karışmasından oluşan eski bir makamdır. )


- EVCİLİK değil EVLİLİK


- EVDE BAKIM ile/ve/||/<> HASTAHANEDE BAKIM


- EVET DERİM/DEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAYIR DİYEMEM(EK)

( Özellikle de sevdiğin birinden alabileceğin "evlilik teklifi"ne... )


- EVHAM ile VESVESE


- EVİNDE YEMEK ile BAŞKASINDA YEMEK

( ... İLE Nedense daha tatlı gelir. )

( Buyurun misafirler, davranın bizimkiler. )


- EVİNİ ve/||/<>/< ZİHNİNİ/KALBİNİ

( Konuk gelecekmiş gibi temiz tut! VE/||/<>/< Ölüm gelecekmiş gibi temiz tut! )


- EVİRE-ÇEVİRE (DÖVMEK)


- EVİRME/EVİRTİM/YANSIMA = AKİS/İNİKÂS/İFRAĞ = CONVERSION[İng., Fr.] = KONVERSION[Alm.] = CONVERSIO[Lat.]


- EVLÂ' -ile

( DAHA UYGUN, DAHA İYİ )


- EVLÂT[Ar.] değil/yerine/= ÇOCUKLAR


- EVLENMEK ile/ve/||/<>/< EĞLENMEK


- EVLENMEK ile/ve/değil/||/<>/< KATLANMAK

(

)


- EVLİLİK:
AİLE KARARI(GÖRÜCÜ) ile/ve/<> BEŞİK KERTMESİ ile/ve/<> DEĞİŞ-TOKUŞ

( Sibirya'nın kuzeyinde uygulanan üç çeşit evlilik. Eskiden ve kısmen hâlâ, gençler, 12 - 16 yaş arasında evlendirilirlermiş. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> Bir kızın, bir aileye gelin ve oğlunun da damat olarak gitmesi. )

(

Öteki Evlilik Türleri

Evlilik Türü Tanım Amacı Yaygın Olduğu Bölgeler
Levirat Evlilik Dul kalan kadının, ölen kocasının erkek kardeşiyle evlendirilmesi. Dul kadının korunması, çocukların aile içinde kalması, miras bütünlüğü. Türkler, Yahudiler, bazı Afrika kabileleri, Orta Asya, Güney Asya.
Sororat Evlilik Bir erkeğin, eşi öldüğünde ya da doğurgan olmadığında eşinin kız kardeşiyle evlenmesi. Aile bağlarını koruma, çocukların aynı aile içinde büyümesini sağlama. Kızılderili kabileleri, Afrika kabileleri, Tibet, Nepal.
Zorla Evlilik Bireyin isteği dışında, ailesi ya da toplumu tarafından evlendirilmesi. Aile çıkarlarını koruma, sosyal ya da ekonomik kazanç sağlama. Dünya genelinde bazı geleneksel topluluklar.
Görücü Usulü Evlilik Ailelerin uygun gördüğü kişilerin evlendirilmesi ancak tarafların onayı alınır. Ailelerin söz sahibi olması, uyumlu evliliklerin sağlanması. Türkiye, Hindistan, Orta Doğu, Asya.
Çok Eşli Evlilik (Poligami) Bir bireyin aynı anda birden fazla eşe sahip olması. Soyun devamlılığı, sosyal veya ekonomik avantajlar. Orta Doğu, Afrika, bazı Asya ülkeleri.
Tek Eşlilik (Monogami) Bir bireyin yaşamı boyunca ya da evlilik süresince tek bir eşe sahip olması. Aile yapısının istikrarlı olması, duygusal bağlılık. Batı dünyası, Türkiye, modern hukuk düzenine sahip ülkeler.
)


- EVLİLİK:
SONUÇ değil BAŞLANGIÇ VE SÜREÇ


- EVLİLİK ile/ve/değil/<>/< AŞK

( Akit ile. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Ahit ile. )

( Tanık, rızâ, onay ister. İLE/VE/<>/< Ahde vefâ edecek bir kalp yeterlidir. )


- EVLİLİK ile/ve/değil KUTSAL EVLİLİK

( Bir başkasıyla. İLE/VE/DEĞİL Kendinle. )

( Gövdeyle. İLE/VE/DEĞİL Zihninde. )

( MÜTEEHHİL[< EHL]: Evlenmiş, evli, teehhül etmiş. )


- EVLİLİKLERİN SONLANMASI:
"AŞKIN BİTMESİ" değil/ne yazık ki/< ARKADAŞLIĞIN OLMAMASI


- EVRAK[Ar. < VARAK] değil/yerine/= DEĞERLİ BELGE / İŞBELGE


- EVREN/KAİNAT:
OLUŞ/KEVN ve/||/<> BOZULUŞ/FESAD


- EVREN ve/<> BEYİN

( Makro beyin. VE/<> Mikro evren. )

( UNIVERSE and/<> BRAIN )


- EVREN/EVRAN ile EVRENG[Fars.] ile Evren

( Gök var olanların bütünü. kâinat, cihan, âlem, kozmos. | Düzenli ve uyumlu bir bütün olarak düşünülen tüm var olanlar. kâinat. | Büyük yılan. | Kişinin içinde yaşadığı, ilişkide bulunduğu ortam. İLE Taht. İLE Ankara iline bağlı ilçelerden biri. )


- EVREN = KÂİNAT = COSMOS[İng., Fr.] = KOSMOS[Alm.] = KOSMOS[Yun.]

( VAROLANLARIN HEPSİ | OLANLAR | AYALTI DÜNYA [olarak kabul edilirdi] )


- EVRENBİLİM = KEVNİYAT = COSMOLOGY[İng.] = COSMOLOGIE[Fr.] = KOSMOLOGIE[Alm.] = COSMOLOGIA[Lat.] = KOSMOLOGIA[Yun.]


- EVRENBİLİM(KOZMOLOJİ) ve PSİKOLOJİ ve GEOMETRİ/MANTIK


- EVRENDOĞUM = KİYANİYAT, TEŞEKKÜL-İ ÂLEM = COSMOGONY[İng.] = COSMOGONIE[Fr.] = KOSMOGONIE[Alm.] = KOSMO-GONIA[Yun.]


- EVREN/EWREN ile EVREN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Demirci ocağı biçiminde yapılan ekmek fırını. İLE ... )


- EVRENİ ANLAMAK ile/ve YAŞAMAK


- ... "EVRENİ" ile/ve/<> ... EVRİMİ


- EVREN'İN İÇ YAPISI ve/<> EVREN'DE, İNSAN'IN YERİ


- EVRENİN OLUŞUMUNDA/GELİŞİMİNDE:
İLK PARÇACIKLAR ile/ve/>/> İLK YILDIZLAR [< BUGÜN]

( 400.000'nci yılında. İLE/VE/> 400 milyon yıl sonra. [> 14.7 milyar yıl.] )


- EVRENSEL AKIL ile/ve/<> BİREYSEL AKIL


- EVRENSEL BİLİM ile/ve/||/<> DÜNYA GÖRÜŞÜNÜN BİLİMİ


- EVRENSEL BİLİM ile/değil EGEMEN BİLİM

( Bilim, evrensel olmaz; bilim, egemen olur. Evrensel bilim yoktur, egemen bilim vardır. )


- EVRENSEL DİL ARAYIŞI ile/ve/||/<>/> YETER NEDEN İLKESİ

( LEIBNIZ )


- ... GERÇEKLİK:
EVRENSEL/BÜTÜNCÜL ... ile/ve/||/<> FİZİKSEL ... ile/ve/||/<> ZİHİNSEL ... ile/ve/||/<> ÖZNEL ... ile/ve/||/<> İLİŞKİSEL ...


- EVRENSEL [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- EVRENSEL ile/ve/değil/yerine PAYLAŞILAN

( [not] UNIVERSAL vs./and/but SHARED
SHARED instead of UNIVERSAL )


- EVRENSEL ile/ve/değil/yerine PAYLAŞILAN

( [not] UNIVERSAL vs./and SHARED
SHARED instead of UNIVERSAL )


- EVRENSEL ile/değil TÜMEL


- EVRENSEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> KALICI/LIK


- EVRENSEL/LİK ile KÜRESEL/LİK

( ÂLEM-ŞÜMÛL ile ... )

( UNIVERSAL vs. GLOBAL )


- EVRENSEL/LİK ile/ve/||/<> KUŞATICI/LIK


- EVRİM:
DOĞAL SEÇİLİM KURAMI/ÖRNEĞİ ile/ve/değil/yerin/<>/>< DAYANIŞMA(SYMBIOSIS) KURAMI/ÖRNEĞİ

( Ekvator bölgesinde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Sibirya'da. )

( CHARLES DARWIN ile/ve/değil/yerine/<>/>< PYOTR KROPOTKIN[09 Aralık 1842 - 08 Şubat 1921] )


- EVRİM ile BİYOÇEŞİTLİLİK

( Canlı türlerinin zamanla değişimi. İLE Dünyadaki tüm canlı türlerinin çeşitliliği. )


- EVRİM ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİKLİK

( [not] EVOLUTION vs./and/but ALTERATION
ALTERATION instead of EVOLUTION )


- EVRİM/EVOLASYON[İng. < EVOLUTION] ile DEĞİŞİNİM/MUTASYON

( Canlının tür olarak gelişmesi, bir canlıyı ötekilerden ayırt eden morfolojik ve fizyolojik karakterlerin gelişmesi yolunda geçirilen bir seri değişim. İLE Genetik yapıda, kendiliğinden ya da bir dış etken aracılığı ile ortaya çıkan değişiklik. | Doğada ve toplumda, niteliksel değişmelerin, yavaş yavaş değil birdenbire olması, bir şeyin, ortam ve koşullarını bulduğunda, birdenbire nitelik değiştirmesi. )

( 1500 milyon yıl ilâ 2 milyar yıl gerekir. )

( )

( )

( )

( EVOLUTION vs. MUTATION )


- EVRİM/SEL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GELİŞİM/SEL

( )

( [not] EVOLUTION vs./and/but/||/<> PROGRESS/DEVELOPMENT
PROGRESS/DEVELOPMENT instead of EVOLUTION )


- EVRİM/LEŞME ile/ve/değil/||/<>/< OLGUNLAŞMA


- EVRİMSEL SÜREÇTE:
AŞAMALI/DERECELİ DENGE ile/ve/||/<> SIÇRAMALI DENGE

(

Evrimsel Süreçte Dereceli ve Sıçramalı Denge

Evrim Hızı ve Paternlerine İlişkin İki Temel Model

DERECELİ DENGE (Gradualism)

Önerici: Charles Darwin (1859)

Temel İlke: "Natura non facit saltum" (Doğa sıçrama yapmaz)

Tanım: Evrimsel değişimin sürekli, yavaş ve küçük adımlarla gerçekleştiği klasik evrim modeli

SIÇRAMALI DENGE (Punctuated Equilibrium)

Önericiler: Niles Eldredge & Stephen Jay Gould (1972)

Temel İlke: Uzun durağanlık + Kısa hızlı değişim

Tanım: Evrimsel değişimin uzun durağan dönemler ve kısa, hızlı değişim dönemleri ile karakterize olduğu model

Temel Karşılaştırma
Özellik Dereceli Denge Sıçramalı Denge
Değişim Hızı Sabit, yavaş Değişken, dönemsel hızlı
Zaman Ölçeği Milyonlarca yıl sürekli Binlerce yıl hızlı + milyonlarca yıl durağan
Morfolojik Değişim Sürekli, kademeli Ani, sonra sabit
Türleşme Paterni Anajenez (düz hat) Kladogenez (dallanma)
Ara Formlar Bol miktarda Nadir
Fosil Kaydı Yorumu Eksik veri sorunu Gerçek patern yansıması
Popülasyon Boyutu Büyük popülasyonlar Küçük, izole popülasyonlar
Mekanizma Farkları
Mekanizma Tipi Dereceli Denge Sıçramalı Denge
SELEKSİYON VE ADAPTASYON
Doğal Seçilim Sürekli işler Dönemsel yoğunlaşır
Çevresel Baskı Kademeli değişim Ani krizler
Adaptasyon Yavaş ve sürekli Hızlı ve sıçramalı
GENETİK MEKANİZMALAR
Gen Akışı Yüksek Düşük/Kesilmiş
Mutasyon Etkisi Küçük, birikimli Büyük etkili olabilir
Genetik Sürüklenme Minimal Önemli rol
Kurucu Etkisi Önemsiz Kritik
Fosil Kaydı Yorumları
Gözlem Dereceli Açıklama Sıçramalı Açıklama
Ara Form Azlığı Fossilleşme nadirdir, kayıt eksik Geçiş çok hızlıdır
Morfolojik Durağanlık Stabilize edici seçilim Gelişimsel homeostaz
Ani Görünümler Göç ya da eksik kayıt Gerçek hızlı türleşme
Coğrafi Paternler Kademeli yayılma Lokal türleşme + yayılma
Stratigrafik Boşluklar Sedimentasyon boşlukları Evrimsel stasis dönemleri
Kanıt ve Örnekler
Örnek Model Kanıt
DERECELİ DENGE ÖRNEKLERİ
Foraminiferler Dereceli Okyanus sedimentlerinde sürekli kayıt, kademeli morfolojik değişim
At Evrimi Dereceli Hyracotherium'dan Equus'a kademeli boyut ve diş değişimi
Darwin İspinozları Dereceli Gaga adaptasyonunda sürekli seleksiyon ve mikroevrim
SIÇRAMALI DENGE ÖRNEKLERİ
Kambriyen Patlaması Sıçramalı 540 milyon yıl önce ani çeşitlenme, yeni body planlar
Cichlid Balıkları Sıçramalı Afrika göllerinde binlerce yılda yüzlerce tür
Bryozoalar Sıçramalı Cheilostome türlerinde durağanlık + ani değişim
KARIŞIK PATERNLER
Memeliler Karışık Hem aşamalı, hem de sıçramalı örnekler
Türleşme Coğrafyası
Türleşme Tipi Aşamalı Model Sıçramalı Model
Simpatrik Aynı alanda yavaş ayrışma Nadir, hızlı ekolojik ayrışma
Allopatrik Coğrafi yalıtım + yavaş değişim Yalıtım + hızlı değişim
Parapatrik Komşu popülasyonlarda gradyan Sınır bölgelerinde hızlı değişim
Peripatrik Periferal populasyonlar yavaş ayrışır Küçük populasyonlarda hızlı evrim
Moleküler Genetik Kanıtlar
Bulgu Dereceli Destek Sıçramalı Destek
Moleküler Saat Sabit mutasyon oranı Değişken evrim hızı
Nötral Teori Sürekli genetik değişim Morfolojik durağanlık açıklar
Hox Genleri Kademeli değişim Ani fenotipik sıçrama
Gen Duplikasyonları Yavaş işlev değişimi Hızlı yenilik potansiyeli
Epigenetik Sürekli modifikasyon Ani fenotip değişimi
Farklı Taksonlarda Paternler
Takson Baskın Patern Açıklama
Memeliler Karışık Hem aşamalı, hem de sıçramalı örnekler bulunuyor
Kuşlar Daha sıçramalı Ada radyasyonları, hızlı adaptasyon
Böcekler Sıçramalı Metamorfoz, hızlı çeşitlenme
Bitkiler Daha aşamalı Sürekli morfolojik değişim
Mikroorganizmalar Çok hızlı Horizontal gen transferi, hızlı adaptasyon
Deniz Omurgasızları Değişken Öbeğe ve çevreye bağlı
Ekolojik Etmenler
Etmen Aşamalı Etki Sıçramalı Etki
İklim Değişimi Kademeli adaptasyon Kriz ve fırsat penceresi
Rekabet Sürekli seçilim baskısı Niş boşalması ve doldurma
Predasyon Evrimsel silahlanma yarışı Ani seçilim baskısı
Habitat Yavaş değişim Fragmentasyon, yalıtım
Kitlesel Yok Oluş Arka plan yok oluş Adaptif radyasyon fırsatı

Tarihsel Gelişim

  • 1859: Darwin - Türlerin Kökeni (Dereceli model)
  • 1940-1960: Modern Sentez - Dereceli model hakimiyeti
  • 1972: Eldredge & Gould - Sıçramalı denge önerisi
  • 1980-1990: Yoğun tartışmalar ve kanıt arayışı
  • 2000+: Entegre modeller, moleküler kanıtlar
1859
Darwin - Dereceli Model
1972
Eldredge & Gould - Sıçramalı Model
Milyon Yıl
Aşamalı Zaman Ölçeği
Bin Yıl
Sıçramalı Değişim Süresi

Aşamalı Denge Özellikleri

  • Sürekli ve yavaş değişim
  • Doğal seçilim sürekli işler
  • Küçük mutasyonların birikimi
  • Büyük popülasyonlar
  • Yüksek gen akışı
  • Ara formlar bol
  • Fosil kaydı eksik

Sıçramalı Denge Özellikleri

  • Uzun durağanlık dönemleri
  • Kısa hızlı değişim anları
  • Küçük yalıtılmış popülasyonlar
  • Kurucu etkisi önemli
  • Genetik sürüklenme etkili
  • Ara biçimler nadir
  • Fosil kaydı gerçeği yansıtır
Modern Sentez ve Gelecek
Uzlaşım Noktaları Açık Sorular Araştırma Yönleri
İki model birbirini dışlamaz Durağanlığın moleküler temeli? Genomik çözümlemeler
Farklı ölçeklerde farklı paternler Gelişimsel kısıtlamaların rolü? Evo-devo çalışmaları
Takson ve çevre özeli İklim değişimi etkisi? Deneysel evrim
Mekanizmalar çeşitli Genomik devrimlerin sıklığı? Paleogenomiks
)

( GRADUALISM vs./and/||/<> PUNCTUATED EQUILIBRIUM )


- EVRİM/SEL/LİK ve/<> EVREN/SEL/LİK


- EVSÂT[Ar. < VASAT] ile EVSAT[Ar. çoğ. EVÂSİT]

( Ortalar. İLE Bir şeyin ortası. | Ortadaki. | Orta, orta halli. | Yüksek ile alçak arası. | Türk müziğinin büyük usûllerindendir. )


- EVVELA[Ar.] değil/yerine/= ÖNCE/İLKİN/ÖNCELİKLE/İLK ÖNCE


- EVVELDEN[Ar.] değil/yerine/= ÖNCEDEN/ÖNCELERİ/ESKİDEN


- EVVELİYAT[Ar.] değil/yerine/= ÖNCESİ


- EXCESS vs./and PROBLEM


- EXCITEMENT vs./and ENERGY


- EXCITEMENT vs./and ENTHUSIASM


- EXISTENCE vs. PRESENCE


- EYALET ile/ve/değil COMMONWEALTH

( ... İLE/VE/DEĞİL Ortak rızayla oluşturulmuş siyasi topluluk. ["İngiliz Uluslar Topluluğu" değil!] )

( Amerika'da 46 eyalet vardır. İLE/VE/DEĞİL Virginia, Kentucky, Pennsylvania ve Massachusetts birer Commonwealth'tir.
Virginia [(Virgin: Bakire) Kraliçe I. Elizabeth'ten] Amerika'nın kuruluşundaki 13 eyaletten [Amerikan bayrağındaki 13 çizgi] biriydi. Kendisini Commonwealth olarak ilân eden ilk bölgeydi. )


- EYEF ile/ve EYER

( İp yayı. İLE/VE İnsan yayı. )

( M.Ö. 6000-8000 zamanlarının en önemli teknolojik buluşlarından biridir. İLE/VE ... )

( Yük taşımaya yarayan urganın ayrılmaz parçası olan oval iki uçlu bir aygıt. İLE/VE ... )

( Teknik özellikleri:
* Eyef olmazsa ekin sapı, budanmış bağ çubukları, okluk ve yaylık gibi çubukların yakacak için çalı çırpının taşınması neredeyse olanaksızdır. Çubukların kayıp düşmelerine engel olur.
* Eyef'te düğüm yoktur. Karda-kışta, düğüm donduğundan dolayı yük boşaltılamaz. İple bağlanmış olsa ipi kesmek zorunda kalınır. Bu da yapılması zor ve zahmetli olan bir malzemenin kaybıdır.
* Ağır bir yükü, ikinci bir kişinin yardımına gerek kalmadan sırtınıza alabilir ve indirebilirsiniz.
* Düğüm olmadığından, yükü indirmek ve boşaltmak çok kolaydır. İpin/eyefin ucunu salıvermek yeterlidir.
* Yüklerin devrilmesi söz konusu olmadığından, kervanın sağlıklı akışını sağlar. Kesinti ve duraklamaya neden olmaz.
* Çalı-çırpının ve kişilerin, düzgün, tertipli bir disiplinle A noktasından, B noktasına ulaşmasını sağlar.
* Düğüm yapmak ve ipi kesmek gibi bir sorunu, temelli ortadan kaldırmıştır.
* Âlet, yetişkin bir kişinin, açık eli kadardır.
* Oval biçimlidir.
* Ucları dışarı taşarak üst üste oturur, gerektiğinde uclar aralanabilir. )

( BU/BUU/BUĞ ile/ve ... )


- EYLE! ve/||/<> GÖSTER! ve/||/<> KANITLA!

( Konuşmak yerine. VE/||/<> Söylemek yerine. VE/||/<> Söz vermek yerine. )

( Instead of talk! AND/||/<> Instead of say! AND/||/<> Instead of promise! )

( ACT! and/||/<> SHOW! and/||/<> PROVE! )


- EYLEM/FİİL ile/ve ETKİNLİK/FAALİYET

( Tek. İLE/VE Çok. )

( Somut. İLE/VE Soyut. )

( Fizikteki simgesi: S )

( ACTION vs./and ACTIVITY )


- EYLEM/HAREKET ve/||/<>/>/< SAĞALTIM/TEDAVİ/ŞİFÂ


- EYLEM:
[hem/ne] SONLULUK ile/ve/||/<>/hem de/ne de SONSUZLUK


- EYLEM:
KARINCA[< KARIŞTIRARAK] ve/||/<> KARARINCA/KARARINDA


- EYLEM:
ÖZEN ve/||/<> DİSİPLİN


- EYLEM:
US/AKIL ve/+/||/<> İSTENÇ/İRÂDE


- EYLEM ve/||/<>/> ANDA OLMAK ve/||/<>/> KENDİLİĞİNDENLİK ve/||/<>/> YARATICILIK


- EYLEM ve BİRLİK

( ACTION and UNITY )


- EYLEM ile/ve/değil/yerine BÜTÜNLÜK İÇİNDE EYLEM

( [not] ACTION vs./and/but ACTION IN THE INTEGRITY
ACTION IN THE INTEGRITY instead of ACTION )


- EYLEM ve/<>/>< DÜŞÜNME


- EYLEM ile/ve/||/<>/> ETKİ

( ACT vs./and/||/<> EFFECT )


- EYLEM ile/değil EYLEME(K)


- EYLEM ile/ve/değil/||/<>/< EYLEMİN DEĞERİ

( Bilim. | Sanat. | Fizik/doğa. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Felsefe. )


- EYLEM = FİİL = ACTION, ACTIVITY[İng.] = ACTION[Fr.] = AKTION, HANDLUNG[Alm.] = ACTION[Lat.] = ACCIÓN[İsp.]


- EYLEM ile/ve UYGULAMA

( Doğruluk ve eylemin birliği! )

( Bencil olmayan ve arzudan arınmış eylem! )

( ACTION vs./and TO APPLY
Union of righteousness and action!
Unselfish and desireless action! )


- EYLEM ve/||/<>/> YOL GÖSTERİCİ/LİK


- EYLEME = ACT, OPERATE[İng.] = AGIR[Fr.] = HANDELN[Alm.] = AGERE[Lat.] = OBRAR[İsp.]


- İKTİDAR:
"EYLEMSEL" değil/yerine/></< HUKUKÎ


- EYLEMSİZ DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE ile/değil/yerine EYLEMLİ DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE

( El duası olmadan, dil duası olmaz. )

( Yaparak başarırsınız, tartışıp çekişerek değil. )

( Kalbi değiştiren eylemdir. )

( Herşey yapıldığında zihin sessiz kalır. )

( Sağlam bir anlayışa sahip bir kişi, eylemden sakınmaz. )

( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )

( Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damındaki kardan şikâyet etmeyiniz. )

( [not] THOUGHT/TO THINK WITHOUT ACTION vs./but THOUGHT/TO THINK IN ACTION
THOUGHT/TO THINK IN ACTION instead of THOUGHT/TO THINK WITHOUT ACTION
By doing you succeed, not by arguing.
A change of heart is action.
When all is done, the mind remains quiet. )


- EYLEMSİZ "ÖNGÖRÜ" ile/ve/<> ÖNGÖRÜSÜZ "EYLEM"

( Hayal görmek. İLE/VE/<> Karabasan görmek. )


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve/||/<>/> ÇOKLU EYTİŞİM


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve DEVİM/DİNAMİK

( DIALECTIC vs./and DYNAMIC )


- EYTİŞİM(DİYALEKTİK) ve/||/<> GÖRELİLİK ve/||/<> HOLOGRAFİK EVREN ve/||/<> SİBERNETİK ve/||/<> KUVANTUM


- EYTİŞİM ile/ve KAVRAMSAL EYTİŞİM


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve/değil/yerine ile/ve/değil/yerine ÇOKLU EYTİŞİM / POLİ-DİYALEKTİK


- EYTİŞİM(DİYALEKTİK) ile SÜREÇ(VETÎRE)

( DIALECTIC vs. PROCESS )


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK:
DOĞAL ile/ve/||/<> TARİHSEL


- EYVAH" ile/değil/yerine EYVALLAH

( Temel, yerde bir muz kabuğu görmüş...

- "Eyvah! Yine düşeceğim." demiş. )


- EYVAN ile/||/<> EYVAN BİÇİMİ TÜRBE

( Üç tarafı ve üstü kapalı, bir tarafı tüm genişliği ile bir avluya ya da başka bir mekâna açılan yapı birimi. İLE/||/<> Gövde bölümü eyvan biçiminde olan bir bölüm Anadolu mezar anıtı. )


- [ne yazık ki]
EZÂ[Ar.] ve/||/<> CEFÂ (ÇEK(TİR)MEK)[Ar.]

( İncinme, incitme, can yakma. İLE/VE/||/<> Büyük sıkıntı, eziyet. )


- EZBER BOZMAK ile/ve/||/<>/>/< FARKLI/YENİ BİR BAKIŞ AÇISI


- EZBER BOZMAK ile KULAĞINA KAR SUYU KAÇIRMAK


- EZBER ile/ve/değil ALIŞKANLIK

( EZBER hem de ALIŞKANLIK )


- EZBER değil/yerine/= BELLEME


- EZBER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLGİ


- EZ-BER[Fars.] ile EZ-DİL[Fars.]

( Zihinde tutma, unutmamaya çalışma. [EZ: -den. | BER: Göğüs. EZ-BER: Göğüsten.(Kalpten/kalbe anlamına!)]["ezberden" değildir/yanlıştır!] İLE Gönülden. )


- EZBERCİ/LİK ile/değil/yerine HAZIRCI/LIK


- [ne yazık ki]
EZBERE YAŞAMAK ve/||/<>/> KÖTÜLÜK


- EZEJERE" değil EKZAJERE


- EZELDE ve/||/<>/> GÜZELDE

( Nokta. VE/||/<>/> Saklı. )


- EZELİ REKABET[Ar.] değil/yerine/= ESKİLİ ÇEKİŞKİ


- EZGİ/NAĞME[Ar.]/MELODİ[Fr. < MÉLODIE] ile ARA NAĞME

( Güzel, uyumlu ses. | Birinin yalandan ve nazlanarak söylediği söz. İLE Şarkı, türkü, köçekçe vb. küçük güfteli bestelerde, güftenin iki kıtası arasına ya da başına, sonuna da gelebilen, sözsüz çalınan parça. | Sık sık söylenilen söz ya da açılan sorun. )


- EZHEL[Ar.] ile EZHER[Ar.]

( Pek dalgın ve unutkan. Gaflette çok bulunan. İLE Pek beyaz, güzel ve parlak. )


- EZİCİ "GÖRÜŞ/KANAAT" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ORANTILI/ORANTISIZ "GÜÇ"


- EZİLE BÜZÜLE (İSTEMEK, SÖYLEMEK, SORMAK)


- EZİNÇ ile EZİNTİ

( Korku ya da heyecan nedeniyle duyulan, şiddetli acı ya da sıkıntı. İLE Açlık etkisiyle midede duyulan tedirginlik, acıkma duyusu. )


- [ne yazık ki]
!EZİYET ile/<> !İŞKENCE[Fars. < ŞİKENCE]


- EZİYET(CEVR) ile/ve/değil/||/<>/>/< ISTIRAP

( Fiziksel. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Zihinsel/düşünsel. )


- EZKÂR[< ZİK[İ]R]:
ZİKİRLER | ANMALAR, ANIMSAMALAR, SÖYLEMELER -<


- EZMEK ile/ve/<> KÜÇÜK DÜŞÜRMEK


- EZOTERİK RİTÜEL ile/ve/<> DİNSEL RİTÜEL

( İçselliği geliştirici. İLE/VE/<> Dışsallaştırıcı. )


- F. NIETZSCHE ve/||/<> S. FREUD ve/||/<> K. MARX


- f SAYISI(BAĞIL AÇIKLIK/DURDURMA SAYISI) ile F(APPLETON) TABAKASI

( Merceğin, odak uzaklığının etkin çarpına oranıyla elde edilen, ışınlama[exposure] süresiyle ters orantılı olan ve odak oranı bulunan bir karakteristiği. İLE İyonosferin, yeryüzünden yaklaşık olarak 150 - 1000 km. yükseklikler arasındaki, serbest elektronların en yüksek derişimde bulunduğu en yüksek tabakası. )


- F ve/||/<> S ve/||/<> T ve/||/<> K ve/||/<> Ç ve/||/<> Ş ve/||/<> H ve/||/<> P
[FISTIKÇI ŞAHAP]

( Bu harfler, ayrık de'lerin kullanımı dışında, ancak, buradaki öteki harflerle kullanılır.
Levent'te | Erdinç'te | Sınıfta | Geçitte, Geçişte | Sancak'ta | Sehpada | Edip'te | Sevinçte, Sevinç'te | Elektrikçi )


- FAC-/FACİ- ile/||/<> FASCİ- ile/||/<> PROSOP-/PROSOPO-

( Yüz. İLE/||/<> Bant. İLE/||/<> Yüz. )


- FACEBOOK ile X/TWITTER ile YOUTUBE ile LINKEDIN ile INSTAGRAM ile PINTEREST ile BLOG ile FOUR SQUARE

( Kurabiye yemeyi seviyorum. İLE Kurabiye yiyorum. İLE Bakın nasıl da yiyorum kurabiyeyi. İLE Nasıl kurabiye canavarı oldum? İLE Buyurun, kurabiye yerkenki fotoğrafım. İLE Kurabiye tarifimi de paylaşayım. İLE Kurabiye yapma/yeme anılarım. İLE Şurada, kurabiye yiyorum. )

( I like eating cookie. VS. I'm eating cookie. VS. This is how I eat my cookie. VS. My skills include eating cookie. VS. Here's a photo of the cookie I eat. VS. Here's my recipe for the cookie. WITH Here's my cookie eating experience. VS. This is where I am eating the cookie. )


- FÂCİ'[Ar. çoğ. FEVÂCİ] ile FÂCİR/E[Ar. < FÜCÛR | çoğ. FECERE/FÜCCÂR]

( Kişiyi dertli eden, keder veren, acıklı. İLE Kötü huylu. | Ayyaş, sefih. | Rezil, habîs, şerîr, şakî. | Yalancı. | Bayanlara düşkün bay, baylara düşkün bayan. )


- -FACIENT ile/||/<> -FICATION ile/||/<> -FEROUS ile/||/<> FUNCT- ile/||/<> -GEN/-GENE ile/||/<> -GENESIS ile/||/<> HEREDO- ile/||/<> -PRAXIA/-PRAXIS ile/||/<> -PLASIA/-PLASIS/-PLASY ile/||/<> -PLAST/-PLASTIC/-PLASTY/-PLASY ile/||/<> -PARA/-PAROUS ile/||/<> -POIESIS/-POIETIC ile/||/<> NE-/NEO- ile/||/<> -OSIS/SIS- ile/||/<> SEPT-/SEPTI-/SEPTO- ile/||/<> ECH-

( Yapmak, oluşturmak. İLE/||/<> Yapmak, neden olmak. İLE/||/<> Oluşturmak, sağlamak, yapmak. İLE/||/<> Yapma, hizmet, işlev. İLE/||/<> Oluşturulan, yayılan, yönlendirilen, oluşturan, yönlendiren, meydana getiren, babası olmak. İLE/||/<> Herhangi bir şeyin oluşumu, kaynağı. İLE/||/<> Genetiksel. İLE/||/<> Etki, yapma, tedavi uygulamaları. İLE/||/<> Gelişme ile ilgili, oluşum. İLE/||/<> Oluşturan, oluşma, oluşturma olayı, meydana getirme, gelişme, büyüme, canlı ilkel göze. İLE/||/<> Yapma, oluşturma, ortaya çıkarma, doğurma. İLE/||/<> Oluşum ya da yapımla ilgili. İLE/||/<> Yeni, son, yeni gelişen bölüm, anormal yeni oluşum. İLE/||/<> Bir durum, olay, koşul, fizyolojik artım, oluşum. İLE/||/<> Bölme, bölüm/septum ile ilgili, yedi. İLE/||/<> Sahip olmak, birleşmek. )


- FÂCİRE ile NEMFOMANİK

( HÜYÂM-İ RAHM[Ar.], NYMPHOMANIA[İng.], NYMPHOMANIE[Fr.] )


- FAGOSİT ile FAGOSİTE ETMEK ile FAGOSİTE OLMAK ile FAGOSİTOZ

( Yutar göze. İLE Yutmak. İLE Yutulmak. İLE Göze yutarlığı. )


- FAHİŞ[Ar.] değil/>< NARH[Fars.]

( Ölçüyü aşan, aşırı, çok fazla. | Ahlâka ve törelere uygun olmayan. DEĞİL/>< Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle zorunlu gereksinme maddeleri için devletçe saptanan fiyat. )


- [ne yazık ki]
!FAHİŞ/FUHUŞ ile/ve/||/<> !MURABAHA/TEFECİLİK

( Ölçüyü aşan, aşırı, çok fazla. | Ahlâka ve törelere uygun olmayan. İLE/VE/||/<> Bir malı, çok fazla kârla satma. | Yasanın izin verdiği sınırdan aşkın faiz alma. )


- FAHRENHEIT ile/ve/<> CELSIUS

( 1708 ile 1742 )


- FAHRÎ[Ar.] değil/yerine/= SAYGIL


- FAIR-PLAY değil/yerine/= DOĞRU/DÜRÜST[Fars.] OYUN


- [ne yazık ki]:
FAİZ ve/||/<>/>/< BİLGİSİZLİK


- FÂİZ ve/||/<>/> FÂHİŞ[çoğ. FUHUŞ]


- FÂİZ/FÂİZE[Ar. < FEVZ] ile FÂİZ[Ar. < FEVZ, çoğ. FEVÂİZ]

( İsteğine ulaşan, bir başarı kazanan, fevz bulan. İLE Ödünç verilen paraya karşı alınan kâr. | Bolluk, çokluk, taşkınlık. | Taşan, feyezan eden. )


- FAİZ ile HİZMET

( INTEREST vs. SERVICE )


- [ne yazık ki]:
FAİZ ile/değil/yerine/>< ÜRETİM(EKİN/KÜLTÜR)


- FAKÎR[< FAKR][çoğ. FUKARÂ] -ile

( DERVİŞ, ALÇAKGÖNÜLLÜ, DÜNYALIĞI AZ OLAN, YOKSUL, PARASIZ | ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK GÖSTEREREK "BEN" ANLAMINA GELEN )


- FAKİR-FUKARA (YA DESTEK OLMAK)


- FAKİR ile/ve/değil/yerine KANAATKÂR


- FAKİR[Ar.]/ÇIGAY[dvnlgttrk] değil/yerine/= YOKSUL


- FAKİRİN CANI değil/yerine "ZENGİNİN" MALI


- FAKİRİN SABRI ile ZENGİNİN SABRI

( Gaflette olduğu halde, zevkte/neşede olmadığı halde, tüm olumsuz koşullara karşın istikâmet üzere devam etmek. İLE Çok yalnız olduğu, çok ikram ettiği halde bile taşkınlık yapmayarak istikâmet üzere devam etmek. )


- FAKİR/LİK ile/değil PARASIZ/LIK


- [gökbilim] FAKÜL[Fr.] değil/yerine/= BENEK


- FAN ile FANATİK

( Hayran, pervane. İLE Bağnaz. )


- FANATİK değil/yerine/= BAĞNAZ/TUTKUN


- FANATİKLEŞ(TİR)ME ile/ve/||/<> TARAFTARLAŞ(TIR)MA


- FANATİZM[İng. FANATICISM | Fr. < FANATISME] değil/yerine/= BAĞNAZLIK


- FÂNÎ:
YOK değil GEÇİCİ


- FÂNİ[Ar.] ile FANİ[Yun.]

( Ölümlü, gelip geçici, kalımsız. İLE İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti. )


- FANTASY vs. IMAGINATION


- FANTEZİ YAPMAK ile/değil/yerine FANTEZİ/LER ÜRETMEK/YARATMAK


- FARADAY İLE COULOMB İLE AMPERE ile/||/<> ELEKTROKİMYA YASALARI

( Elektrik ve kimyasal değişim ilişkileri. )

( Formül: Q = nF )

( Michael Faraday tarafından 1831 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1791-1867) (Ülke: İngiltere) (Alan: Fizik, Kimya) (Önemli katkıları: Elektromanyetik indüksiyon, elektroliz) )


- FARADAY KAFESİ ile/||/<> MANYETİK KALKAN (İKİLİ KARŞILAŞTIRMA)

( Faraday elektrik, manyetik kalkan manyetik alan engeller )

( Formül: E=0 içerde İLE B yönlendirilir )

( Michael Faraday tarafından 1831 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1791-1867) (Ülke: İngiltere) (Alan: Fizik, Kimya) (Önemli katkıları: Elektromanyetik indüksiyon, elektroliz) )


- FARAZÎ ile/ve/değil/||/<>/< NAZARÎ


- FARE, FİL, ASLAN, KEDİ, KURT ile/ve ÖTEKİ HAYVANLAR

( Kurt, haseti simgeler. )


- FARE ile ANADOLU FARESİ


- FARK ET! ve/||/<> HAK ET!


- FARK ETMEK ile/ve/||/<>/> FARK GETİRMEK


- FARK[Ar. çoğ. FURÛK] ile FÂRIK/A[Ar. < FARK] ile FÂRİG[Ar. < FERÂĞ]

( Ayrılık, başkalık, iki ya da daha çok şey arasındaki ayrılık. | Ayırma, ayırlma, seçilme. İLE Fark eden, ayıran. İLE Vazgeçmiş, çekilmiş. | Rahat, âsûde. | Boş, boş kalmış, işini bitirmiş, işsiz. | Bir mülkün, tasarruf, sahip olma, kullanma hakkını başkasına terk eden. )


- FARK:
"ÜSTÜNLÜK"/"OLUMSUZLUK"/"YIKICI"
değil
AYRIM/ARTI/EK/ÖZELLİK/YAPICI


- FARK ile AYKIRILIK(PARADOKS)

( "Ben, her zaman yalan söylerim." [Epimenides] )

( DIFFERENCE vs. PARADOX )


- FARK ile/ve/||/<> AYRIM


- FARK ile ÇELİŞKİ

( DIFFERENCE vs. DISCREPANCY )


- FARK ile/ve DEĞER

( DIFFERENCE vs./and VALUE )


- FARK ile/ve DERİNLİK

( DIFFERENCE vs./and DEEPNESS )


- FARK ile/ve/=/||/<> DİKKAT

( DIFFERENCE vs./and/=/||/<> ATTENTION )


- FARK ile/ve/||/<> MÜBÎN[Ar. BEYN/BEYÂN]

( ... İLE/VE/||/<> İyiyi, kötüyü [hayr'ı, şer'i] ayıran/ayırabilen. | Açık, apaçık, belirli. )


- FARK ile ÖZELLİK

( DIFFERENCE vs. PECULIARITY )


- FARKINDA OLMAMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< UMURUNDA OLMAMAK


- FARKINDALIK BİLİNÇ

( AWARENESS
CONSIOUSNESS )


- FARKINDALIK ile/ve/<> DAYANIŞMA

( AWARE/NESS vs./and/<> SOLIDARITY )


- FARKINDALIK ve/||/<>/>/< DENEYİMLEME


- FARKINDALIK ile/ve/||/<> DUYARLILIK


- FARKINDALIK ve/||/<> DUYGULARIN TANIMLANMASI


- FARKINDALIK ile/ve/||/<> MESAFELİ FARKINDALIK

( AWARENESS vs. DETACHED MINDFULNESS )


- FARKINDALIK ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA


- FARKINDALIK ile/ve/||/<>/> PLANLANMIŞ FARKINDALIK


- FARKINDALIK ve/||/<> TUTUM ve/||/<> ÖZGÜNLÜK

( AWARENESS and/||/<> ATTITUDE and/||/<> AUTHENTICITY )


- FARKINDALIK ve/<> ÜMİT

( Paylaş! VE/<> Aşıla! )

( Yeni yılda da, sağlıklı ve mutlu AN'lar yaşamak üzere, Farkındalık'larımızı paylaşıyor ve birbirimize, -en azından gülümseyerek :)- Ümit aşılamaya devam ediyoruz... :) )


- [ne yazık ki]
FARKINDA OLMAMA ile/ve/<> KABUL ETMEME


- FARK/LAR:
NESNEDE ile/ve/değil/||/<> GÖZLEMDE/KEŞİFTE


- FARKLAR ile/ve/değil/> FARKLILIK

( Farkın olumlu ya da olumsuz bir yönde olması/değerlendirilmesi gerekmeden sadece fark olarak! )

( TEFÂVÜT[< FEVT]: İki şeyin birbirinden farklı olması. | İki şey arasındaki fark.
BÎ-TEFÂVÜT/BİLÂ-TEFÂVÜT: Farksız. )

( [not] DIFFERENCES vs./and/but/> DIFFERENCE )


- FARKLAR ile/ve/||/<>/> HAKLAR


- FARKLI AÇILARDAN ve/||/<> BÜTÜNCÜL BAKMAK


- FARKLI BAKIŞ/BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇOK YÖNLÜ BAKIŞ/BAKMAK


- FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI ile/ve/değil/||/<> FARKLI BİR TANIM


- FARKLI DÜŞÜNMEK" ile/ve "GENİŞ DÜŞÜNMEK"


- FARKLI OLMAK(/OLMAYA ÇALIŞMAK) ile/ve/değil/yerine ADAM OLMAK(/OLMAYA ÇALIŞMAK)


- FARKLI OLMAK(/OLMAYA ÇALIŞMAK) ile/ve/değil/yerine FARK YARATMAK(/YARATMAYA ÇALIŞMAK)


- FARKLI ile/ve ÖZEL

( DIFFERENT vs./and SPECIAL )


- FARKLILAŞMA ve/||/<> ANLAMIN OLUŞMASI


- FARKLILIK ile AYRICALIK

( DIFFERENCY vs. PRIVILEGE )


- FARKLILIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLİK

( Dilde, anlatımda/aktarımda, parçalarda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Gerçeklikte/hakikatte. )


- FARK/LI/LIK ile/ve/||/<> ÇEŞİT/Lİ/LİK

Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 23.121 başlık/FaRk ile birlikte,
23.121 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(30/94)