Bugün[13 Ekim 2025]
itibarı ile 32.206 başlık/FaRk ile birlikte,
32.206 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(49/130)


- GÜVENCE ile/ve DAYANAKÇA


- [NE YAZIK Kİ]
GÜVENEMEMEK ile/ve/||/<>/> KESTİREMEMEK


- GÜVENİLİR ...:
YOL ile/ve/||/<> BAĞ/İP


- GÜVENİLMEZLER:
KIŞ GÜNEŞİ ve/||/<> SULTANLARIN GÜLMESİ ve/||/<> DURGUN DENİZ ve/||/<> AMİRLERİN İLTİFATI ve/||/<> DÜŞMANIN ÖĞÜDÜ ve/||/<> BAZI KADININ CİLVESİ/ZÂHİDLİĞİ

( ŞEMS-İ ŞİTÂ ve/||/<> DAHK-I HÜMÂ ve/||/<> SÜKÛNET-İ DERYA ve/||/<> İLTİFAT-I UMERÂ ve/||/<> NASİHAT-İ ADÂ ve/||/<> CİLVE-İ/ZÜHD-Ü NİSÂ )


- GÜVENİRLİK değil GÜVENİLİRLİK


- GÜVENLİ BAĞLANMA ile GÜVENSİZ BAĞLANMA ile BAĞLANTI NESNESİNİN OLMAMASI


- GÜVENLİ ile/ve/değil/||/<>/< AVANTAJLI


- GÜVENLİK/EMNİYET KEMERİ ve/||/<>/> YAŞAM

( Güvenlik kemeri, bizi, yaşama bağlar. )

( Trafik kazalarında yaşamını yitiren sürücülerin %80'inin, kemer takmadığı tespit edilmiştir ne yazık ki. )


- GÜVENLİK ile/ve/||/<>/>/< GÜVEN


- GÜVEN/LİK ile/ve/||/<>/> GÜVENCE

( Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz, argüman. | Anlaşmazlık konusu olan şeyde, yargıcın kanılarını oluşturan şey, delil. | Sonurguya ulaşan bir uslamlamanın dayandığı gerçek, delil. )


- [ne yazık ki]
GÜVENSİZLİK ile/ve/||/<> BENCİLLİK ile/ve/||/<> AHLÂK

( )


- GÜVERCİN ile GÖÇMEN GÜVERCİN

( ... İLE Ne yazık ki, soyu tükenmiştir. :( )

( ... cum ECTOPISTES MIGRATORIUS )


- GÜVERCİN ile KAYA/YABANİ/BAYAĞI GÜVERCİNİ

( )

( Evcil güvercinler renk ve desen olarak çok fark gösterir. İLE İki kanadında, iki siyah çubuk dışında soluk gri renklidir. )

( Yaban ortamında, kayalıklar, yuvalama ve üreme için kullanılır. )

( Kökeni Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya'nın Batı'sına dayanan kaya güvercini, dünya üzerindeki kentlere yerleşmiştir. )

( COLUMBA cum COLUMBA LIVIA )


- KEKLİK ile BAYAĞI KAR KEKLİĞİ/RİEKKO

( ... cum LAGOPUS LAGOPUS )


- GÜVERCİN ile YOLCU GÜVERCİNi

( PIGEON vs. PASSENGER PIGEON )


- GÜVERTE ile PALAVRA[İsp. < PALABRA]

( ... İLE [eskiden] Genellikle posta vapurlarında, üst güvertenin altındaki güverte. | [argo] Herhangi bir konuda, gerçeğe aykırı, uydurma söz ya da haber. Uzun ve boş konuşma. )


- GÛYÂ değil/yerine/= SÖZDE/SANKİ/SÖZÜMONA


- GÜYÜM değil GÜĞÜM


- GÜZ ile GUZ

( Bahar. İLE Gölgede kalan, güneş almayan köşe. )


- GÜZÂRİŞ[Fars.] ile GÛRÂB[Fars.]

( Düş yorma, rüya tâbir etme. İLE Geçme, geçiş. )


- GÜZEL AHLÂK ve/=/<> İLİM


- GÜZEL/LİK (ARAYIŞI) ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/< "YENİ/LİK" ("İSTEĞİ/BEKLENTİSİ")


- GÜZEL/ÇİRKİN diye bir şey yok!

( There is no "BEAUTIFUL"/"UGLY"! )


- GÜZEL DEĞİL değil BAKILIŞI (YETERİNCE) GÜZEL DEĞİL


- GÜZEL EKİZ(FOTOĞRAF) ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ANLATAN EKİZ(FOTOĞRAF)


- GÜZEL GENÇ ve/||/<> GÜZEL YAŞLI

( Doğanın yapıtıdır. VE/||/<> Sanatın yapıtıdır. )


- GÜZEL GÜZEL (ÇALIŞMAK, KONUŞMAK, OYUN OYNAMAK)


- GÜZEL İNSAN değil/yerine KİŞİDEKİ(/İNSANDAKİ) GÜZELLİK


- GÜZEL KUR'AN OKUYOR değil AĞZI KUR'AN'A YAKIŞIYOR


- GÜZEL/LER ile/ve/||/<>/> GÜZELLİK

( Duyumsanan/görülen, görerek. İLE/VE/||/<>/> Düşünülen, düşünerek. )


- GÜZEL OLAN, SEVGİLİDİR değil/yerine SEVGİLİ OLAN, GÜZELDİR


- GÜZEL (OLAN) ile/değil İSTEDİĞİM GİBİ (OLAN)

( [not] THE BEAUTIFUL vs./but WHICH/WHAT I WOULD LIKE TO )


- GÜZEL OLANLAR:
DURUNCA/SUSUNCA ile/ve/yerine KONUŞUNCA ile/ve/yerine HEM DURUNCA/SUSUNCA, HEM KONUŞUNCA


- GÜZEL ÖRNEK ile/ve/değil/||/<>/< İYİ ÖRNEK


- GÜZEL SÖZ ile/ve GÜZEL EYLEM


- GÜZEL ile/ve/değil AHSEN

( ... İLE/VE/DEĞİL Güzellerin güzeli. | Kaybedilemeyecek derecede güzellik. )


- GÜZEL ile/ve/değil DİKKAT ÇEKİCİ

( Güzel ol, âşık bol! )


- GÜZEL ile/ve/değil ETKİLEYİCİ

( Tümüyle güzellik yoktur! Her zaman, 1 [ya da 2 yanı] baskındır/etkiler ve ona göre ilgi görür. )


- GÜZEL = GÖZ-EL = BEAUTIFUL[İng.] = BEAU[Fr.] = SCHÖN[Alm.] = KALOS[Yun.] = HERMESO/SA, BELLO[İsp.]


- GÜZEL ile/ve/||/<>/> GÜZİDE[Fars.]


- GÜZEL ile/ve/değil "HAVALI"


- GÜZEL ile HOŞ


- GÜZELDE/GÜZELLİKTE ARANANLAR:
BAKIŞIM/LI(SİMETRİ/K) ve ORANTI/LI(EURYTMIE) ve UYUM/LU(HARMONİ/K)

( DÜZGÜN ve DÜZENLİ ve DİZGELİ ve AÇIK/LIK/PARLAK/LIK(CLARITAS/MUŞÂ'ŞÂA) )


- GÜZELE, GÜZEL DEMEM, GÜZEL, BENİM OLMADIKÇA yerine/değil GÜZELE, GÜZEL DERİM, GÜZEL, BENİM OLSUN DİYE! / BENİM OLAN, GÜZEL OLSUN DİYE!


- GÜZELİ SEVMEK ile/ve/değil/yerine/<> GÜZELLİĞİ SEVMEK


- GÜZELLİĞİN DÖRT TÜRÜ -ile


- GÜZELLİĞİN:
İDRAKİ ile/ve/<> İFADESİ

( Ancak sendeki güzellik kadar. İLE/VE/<> Ancak sendeki güzellik kadar. )


- GÜZELLİK FELSEFESİ ile SANAT FELSEFESİ


- GÜZELLİK:
İZLENİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YAŞANILAN


- GÜZELLİK:
MANTIK'TA ile ESTETİK'TE

( Doğruluk. İLE Güzellik. )

( GÜZEL: Amacı olmayan amaçlılık. )


- GÜZELLİK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- GÜZELLİK YAPMAK ile KIYAK GEÇMEK


- GÜZEL/LİK ve AHLÂK


- GÜZELLİK ile/ve/hem de AKIL

( Güzellik ondur, dokuzu don-dur. )

( Güzele kırk günde doyulur, iyi huyluya kırk yılda doyulmaz. )

( Güzel bürünür, çirkin görünür. )

( vs./and/||/<> REASON/MIND )


- GÜZELLİK ve/=/< ARINMA

( BEAUTY and/=/< PURIFICATION )


- GÜZELLİK ile/ve/||/<>/>/< AŞK

( GÜZELLİK: Aşkın olmadığı yerde ne işim var?! VE AŞK: Güzelliğin olmadığı yerde ne işim var?! )

( ... İLE/VE/||/<>/>/< Güzelliğe duyulan özlem. )

( BEAUTY and/<> LOVE )


- GÜZEL/LİK ile BAKIMLI/LIK

( BEAUTINESS vs. WELL CARED )


- GÜZELLİK = BEAUTY[İng.] = BEAUTÉ[Fr.] = SCHÖNHEIT[Alm.] = PULCHRITUDO[Lat.]


- GÜZELLİK ile/ve BİLEŞİK

( vs./and/||/<>/and COMPOUND )


- GÜZELLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNSEL KAVRAYIŞ


- GÜZELLİK ile/ve/değil/yerine CÂZİBE


- GÜZELLİK ile/ve/değil/||/<>/< ÇEŞİTLİLİK


- GÜZEL/LİK >< ÇİRKİN/LİK

( HÜSN >< KUBH )


- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜRÜST/LÜK


- GÜZELLİK ile/ve/< DÜZEN

( GÜZELLİK: GERÇEĞE ÖZGÜ İNCELİĞİN PARLAKLIĞI [HAKİKATİN ŞÂŞA-İ LETÂFETİ - RECAİZÂDE EKREM BEY] )

( BEAUTY vs./and/< ORDER )

( YOUMEI ile/ve/< ... )


- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜZGÜN/LÜK


- GÜZELLİK ile/ve EDÂ


- GÜZELLİK ile/ve/<> EDEB

( Güzeli güzel yapan edeptir, edep ise güzeli sevmeye sebeptir. )

( BEAUTY vs./and/<> ETHICS/MANNERS )


- GÜZELLİK ile/ve/<> EDEB

( BEAUTY vs./and/<> ETHICS/MANNERS )


- GÜZELLİK >< FAZLALIK

( Güzellik, fazlalıklardan arınmışlıktır. )


- GÜZELLİK ile İÇTENLİK/CANA YAKINLIK

( İçtenlik vermez. İLE Güzellik verir. )


- GÜZEL/LİK ile İDDİALI GÜZEL/LİK


- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> İLGİNÇ/LİK


- GÜZELLİK ile/ve/<> İNCELİK


- GÜZELLİK ile/ve/değil IŞILTI

( Güzel yüzün, süse/boyaya/makyaja gereksinimi yoktur/olmaz! [Fars. Hâcet-i meşşâta nîst rûy-ı dil-ârâmrâ - Hâfız-ı Şirâzî] )


- GÜZELLİK ile/ve/||/<> ÖZELLİK

( BEAUTY(TIFERET[Kabala]) vs. FEATURE )


- GÜZELLİK ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜK

( Güzellik, özgür kılar. )


- GÜZELLİK ile/ve/||/<> SEVDÂ

( Güzelliğin beş para etmez, bende/onda bu sevdâ olmasa. )


- GÜZELLİK ve/||/<>/> SONSUZLUK

( Ancak, güzellikte sonsuzluğa ulaşabiliriz. )

( Tüm tekil parçaların her biri, özünü sınırlandırarak uyumlulaşmışsa ve bütün, o tekil parçaların özgürlüğünün sonucuysa güzel olarak nitelendirilir. )


- GÜZEL/LİK ile/ve SÜRÜKLEYİCİ/LİK

( BEAUTY vs./and FASCINATING )


- GÜZELLİK ve VASIF

( BEAUTY and QUALITY )


- GÜZEL/LİK ile YETERLİ/LİK

( BEAUTY/NESS vs. SUFFICIENCY )


- GÜZEL/LİK ile/ve/<>/>< YÜCE/LİK ile/ve/<>/>< YALIN/LIK (GELİŞMİŞ/LİK)

( Hz. Muhammed. İLE/VE/<>/>< Hz. Âlî. )


- GÜZELLİKTE:
3 BEYAZ ve/<> 3 SİYAH ve/<> 3 KIRMIZI

( Ten, diş ve el. VE/<> Göz, kaş ve kirpik. VE/<> Yanak, dudak ve tırnak. )


- GÜZLEK ile GÜZLÜK

( Güz yağmuru. | Güz mevsiminin geçirildiği yer. İLE Güzün yapılan. | Güzün ekilen tahıl. )


- H, HA[Ar.] ile HE, HÂ'(HÂ-İ HEVVEZ, HÂ-İ RESMİYYE)[Ar.] ile HI[Ar.] ile -HÂ/Y[Ar.] ile -HÂ[Ar.]

( Osmanlı abecesinin 8. harfidir. Ebced hesabında 8 sayısının karşılığıdır. İLE Osmanlı abecesinin 30. harfidir. Ebced hesabında 5 sayısının karşılığıdır. İLE Osmanlı abecesinin 9. harfidir. Ebced hesabında 600 sayısının karşılığıdır. İLE "Çiğneyen" anlamına gelen sözcüklere katılarak birleşik sözcük[vasfı terkîbî] yapar. İLE Çoğul edatı.[ESB-HÂ: Atlar. | SEG-HÂ: Köpekler.] | O. )


- HAA/FAULT TREE ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= HATA AĞACI ÇÖZÜMLEMESİ, HATA AĞACI ANALİZİ


- HABAK[Ar.] ile HABÂK[Ar.]

( Yarpuz ya da narpuz da denilen ve nane cinsinden olan güzel kokulu, iştah açıcı bir ot.[Lat. MENTHA PULEGIUM] İLE Dört yanı çevrilmiş olan yer, avlu. | Ağıl, mandra. )


- HABB[Ar.] ile HABB[Ar.]

( Aldatıcı, hilekâr, kurnaz. İLE Denizin dalgalanması, kabarması. )


- HABB/E[Ar.] değil/yerine/= EVİN

( Tahıl tanesi. | Su kabarcığı. | Karagöz, Matiz, Külhanbeyi tiplerinin, "Yemek yemek" anlamında kullandığı söz. | Dervişlerin giydiği haydâriye'nin yakasına takılan iki yuvarlak taş.[Bu taşlar, necef ya da akik olur.(Haseneyn'in muhabbetine nişâne)] )


- HABBE[Ar.] ile/ve/||/<> ZERRE[Ar.]


- HABER ALMA GEREKSİNİMİ ile/ve/değil/<> HABER ALMA HAKKI


- HABER HABERCİ

( NEWS
MESSENGER )


- HABER ile/ve HAVÂDİS

( NEWS vs./and MESSAGE )


- HABER[Ar.] ile 'ILM/İLM[Ar.]


- HABER ile İŞÂA/T[< ŞÜYÛ]

( Bir haberi herkese duyurma. )


- SAVA/HABER ile MÜJDE

( HAVÂDİS[< HÂDİSE], NEBE ile BEŞÂRET )

( ... ile NÜVÎD )

( NEWS vs. GOOD NEWS )


- HABER ile/ve/= VERİ

( NEWS vs./and/= DATA )


- HABERCİ ile CAŞIT/ÇAŞIT

( Haber ulaştırıcı, haber veren. İLE Bir devletin ya da biri(leri)nin sırlarını, başkalarının hesabına öğrenmeyi üstüne alan kişi. | Yasadışı olan bir durumu, yetkililere bildiren kişi. | Ara bozmak amacıyla söz taşıyan kişi. )

( MUHBİR ile CASUS )


- HABERDÂR[Ar. + Fars.] ile ALEMDÂR[Ar. + Fars.] ile FEHİMDÂR[Ar. + Fars.]

( Haberli, bilgili. İLE Bayrağı ya da sancağı taşıyan kişi. | Önder. İLE Anlayan, kavrayan. )


- HABERİM OLMADI ile/değil/yerine HABERİM BİLE OLMADI

( Kendini merkeze koyarak. İLE/DEĞİL/YERİNE Kavramı, olguyu, süreci, ortak alanı/durumları göz önünde bulundurarak. )


- HABERLER KÖTÜ GELSE DE ile/değil KÖTÜ HABERLER GELSE DE

( Haberlerin, "kişinin algısına/yorumuna göre değişebilir" anlamına gelmesi/getirilebilmesi. İLE/DEĞİL Haberlerin, kötü/olumsuz haberler olduğunu bildirmesi. )


- HABERSİZ AYRILMADA/UZAKLAŞMADA:
VAROLUP OLMAMANI UMURSAMAMAK ile/ve/<>/< VAROLUŞUNUN, ÖNEMİ/ANLAMI/DEĞERİ/FARKI YOK


- HABEŞÎ[Ar.] ile Habeşî[Ar.]

( Hat, tezhip, minyatür gibi güzel sanatlarda kullanılan bir kâğıt cinsi. | Çok esmer. İLE Kasma, kısaltma. | Aruzda, "fâilâtün"den "ât" hecesini çıkararak "fâilün" veznine sokma. )


- HABÎB[< HUBB] -ile

( SEVGİLİ, SEVEN, DOST )


- HÂBİL[Ar.] ile HABÎL[Ar.] ile Hâbîl[Ar.]

( Büyücü, sihirbaz, efsuncu. İLE Tuzak. | Yiğit. İLE Hz. Âdem'in oğullarından birinin adı.[Kâbil'in kardeşi] )


- HÂBİR ile HÂZIK (HEKİM)

( HAZÂKAT: Hekimlerde, deneyim ve ustalık. )


- HABÎS[Ar.] ile HABÎS[Ar. < HUBS] ile HABÎS[Ar.] ile HÂBİS/HAPİS[Ar.]

( Parasız olarak verilen, bağışlanan şey. İLE Kötü, alçak, pis. İLE Un helvası. İLE Hapsed(il)en, tut(ul)an. )


- HABİTABLE ZONE İLE BİOSİGNATURE İLE PANSPERMİA ile/||/<> YAŞAM ARAYIŞI

( Dünya dışı yaşam kavramları. )

( Formül: Drake denklemi )


- HABİTAT İLE NİŞ İLE BİYOTOP İLE EKOSİSTEM ile/||/<> EKOLOJİK KAVRAMLAR

( Yaşam alanı tanımları. )

( Formül: n-dimensional niche )


- HABİTAT YIKIM VE BOZUMU ile İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

( Doğal yaşam alanlarının bozulması ve yok edilmesi. İLE Dünyanın ortalama sıcaklığının ve hava örneklerinin uzun sürede değişmesi. )


- HABİTAT ile/ve/||/<> ATMOSFER ile/ve/||/<> AMBİYANS


- HABİTAT ile/||/<> EKOLOJİK NİŞ

( Habitat yaşam yeri, niş ekolojik rol )

( Formül: Adres İLE Meslek )


- HABİTAT ile/||/<> NİŞ

( Habitat yaşam alanı nerede İLE niş işlevsel rol nasıl. )

( Formül: Address İLE profession )


- HAÇ[Fars. < HAC] ile/||/<> GAMALI HAÇ/SWASTİKA

( ... İLE/||/<> Kollarının ucları saat ibresi yönünde, dik açı yaparak kıvrılmış eşit kollu haç. )


- HAÇ ile HAC(C)


- HACC:
İFRÂD ile/ve/<> TEMETTÛ ile/ve/<> KIRÂN


- HACC KOŞULLARI ile/ve/değil YOL KOŞULLARI

( Bayanların hacca yalnız gidememeleri ile ilgili çekince Hac'a gitmesi değil, eski zamanlardaki çeşitli ve uzun yol şartlarından dolayıdır. Dolayısıyla günümüzde yalnız gitmemesi yönünde bu tür bir engel bulunmamaktadır. )


- HACC[Ar.] ile HÂCC[Ar. çoğ. HÜCCÂC]

( İslâm'ın beş koşulundan biri olan ve belirli zamanda Mekke'deki Kâbe-i Şerîfe'yi ziyaret etmek üzere yola çıkma farîzası. İLE Hacca giden, Kâbe'yi ziyaret eden, hacı. )


- HACC'A GİTMEK ile/ve HACC'TAN GİTMEK


- HÂCCE[Ar. çoğ. HÂCC] ile HÂCCE[Ar. çoğ. HAVÂCC]

( Bir çeşit akdiken. İLE Hacca giden hanım. )


- HACC'DA:
ARARAT ile/ve/||/<>/> MEŞAR ile/ve/||/<>/> MÜZDERİFE ile/ve/||/<>/> MİNA


- HÂCE BAYRAM-I VELÎ ile/ve/<> HÂCE ŞÂBAN-I VELÎ


- HÂCE[Ar. < HÂCET] ile HÂCE[Fars. | çoğ. HÂCEGÂN]

( Gereklilik, ihtiyaç, lüzum. İLE Hoca, efendi, ağa, çelebi, sahip, muallim, öğretmen, müderris. | Tüccar. )


- HACEL[Ar.] ile HACER[Ar. çoğ. AHCÂR]

( Utanma, utanıp şaşırma. İLE Taş. )


- HACEREYN ve/||/<> NESÎK

( İki taş.[Altın ve gümüş.] VE/||/<> Altın. | Gümüş. )


- HACER-İ ESVED -ile

( GÖZBEBEĞİ )

( TÜM GÖZBEBEKLERİNİN ORTAK SİMGESİ )


- HÂCET[çoğ. HÂCÂT] ile HÂCET

( Dilek. İLE Gerek, gereklilik. )


- HÂCET(GEREK/SİNİM) YOK:
[ne] İNKÂR'A ve/ne de İKRAR'A


- HACI ile BEDEL

( ... İLE Başkasının adına ve masrafıyla hacca giden. )


- HACI ile/ve/değil HÂCE

( HACE BEKTÂŞÎ VELÎ )


- HACÎM[Ar.] ile HACÎM[Ar.] ile HACM/HACİM[Ar.]

( Hacamat eden. İLE Saldıran, hücum eden. İLE Bir cismin kapsadığı boşluk. | Oylum. )


- HACİM ile/||/<> YÜZEY ALANI

( Hacim iç boşluk İLE yüzey alanı dış kabuktur )

( Formül: 3D iç İLE 2D dış )


- HACKER değil/yerine/= BİLGİSAYAR KORSANI


- HEKIR/HACKER[İng.] değil/yerine/= ÇÖKERTEN


- HEKİNG/HEKİNK/HACKING[İng.] değil/yerine/= ÇÖKERTME


- HAD ile HADD

( Sınır. İLE Küllî varlığın müşâhedesine erdiren bir yol. )


- HAD ile/ve HARAM

( Akılda. İLE/VE Dinde. )


- HAD ile/ve/<>/< MATLA'[< TULÛ | çoğ. MATÂLİ']


- HAD ile/ve/<> ÖLÇÜ

( Bilgelik, aklın;
Cesaret, kalbin;
Ölçülülük, duyguların denetimidir. )

( Wisdom is reason's;
Courage is heart's;
Moderation is control of feelings. )

( LIMITING vs./and/<> MODERATION )


- HAD ile/ve/<> TERK

( LIMITING vs./and ABANDONMENT )


- HADÂLET ile/değil ADÂLET

( Kol ve baldırı etli olma. İLE/DEĞİL Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetmek. )


- HADÂLET[Ar.] ile HADÂRET[Ar.] ile HADÂRET[Ar.]

( Kol ve baldırı etli olma. İLE Alçakgönüllülük. İLE Yeşillik. )


- HADAR ile/ve/||/<> SÜKÛN


- HÂDD ile HADD[çoğ. HUDÛD] ile HADD ile HADD ile HADD ile HÂD[Fars.]

( Keskin. | Sivri. | Dar. | Sert, etkili, tesirli. | Ekşi. | Azgın ve iltihaplı çıban/yara/hastalık. | Gergin. İLE Sınır, iki devlet toprağının birleştiği yer, kenar. | Derece. | Gerçek değer. | Şeriatçe verilen ceza. | Bir önermede konu ile yüklemden her biri, terim. | Cebirde oran/tenasüp ya da denklem/muadeleyi oluşturan bölümlerden her biri. | Bir şeyin sonu. İLE Tümel/küllî var oluşun tanıklığına/müşâhedesine erdiren bir yol. İLE Denizden gelen gürültülü ses. | Gürültü ile yıkılan. | Gürültülü bir sesle çağıran. İLE Yanak. | Yeri yarma, yeri kazma. İLE Çaylak. )


- HADDÂ'[Ar. < HUD'A] ile HADDÂ[Ar.]

( Aldatıcı, dalavereci. İLE Deve çobanı. )


- HADD-İ TÂM(MÂHİYET) ile/ve HADD-İ NÂKIS ile/ve RESM-İ TÂM ile/ve RESM-İ NÂKIS

( Tam tanım.(yakın(karib) cins + yakın fasıl)(İnsan, düşünen canlıdır). İLE/VE
Eksik tanım.(uzak(baid) cins + yakın fasıl)(İnsan, düşünen nesnedir). İLE/VE
Tam tanıtım.(yakın(karib) cins + gerekli özellik)(İnsan, gülen canlıdır). İLE/VE
Eksik tanıtım.(uzak(baid) cins + gerekli özellik)(İki ayak üzeri yürüyen, tırnakları geniş, tüysüz/kılsız, dik yürüyen, tab'an gülen) )


- HADD-İ ZÂTINDA ile AYNI ZAMANDA

( Özünde, merkezinde, gerçeğinde, doğrusu şu ki. İLE Bununla birlikte. )


- HADDİ'Nİ BİLDİRMEK ile HADDİNİ "BİLDİRMEK"

( Bir şeyin/durumun. İLE Bir kişinin/tutumun. )

( Sınırların bilgisini belirtmek/anlatmak. İLE Haddini aşanı engellemek.[bedelini ödetmek üzere ya da öncelikli olmamalı!] )


- HADDİNİ BİLMEK ile/ve HAKKINI BİLMEK

( Olgunlaşmayan meyveye, el uzanmaz. )

( TO KNOW THE LIMIT vs./and TO KNOW THE RIGHTS )


- HADDİNİ BİLMEK ve HESABINI BİLMEK

( TO KNOW THE LIMIT and TO KNOW THE ECONOMY )


- HADDİNİ BİLMEK ve/||/<> VAROLMA/VAROLABİLME


- HADEME[Ar.] ile/ve KAVAS[Ar. < KAVVAS]

( Odacı. İLE/VE Elçilik ya da konsolosluklarda görev yapan hizmetli. | Banka, patrikhane, otel vb. yerlerde hizmetli ya da koruma görevlisi. | Elçilik ve konsolosluklarda koruma görevlisi. )


- HÂDİ'[Ar. < HADÎA] ile HÂDÎ[Ar.] ile HÂDÎ[Ar. < HİDÂYET | çoğ. HEVÂDÎ, HÜDÂT] ile HAYDİ![Ar.]

( Hileci, dolapçı. | Fena, bozuk. İLE Sırada ilk, birinci. | Yenilene yardım eden, yardımcı. İLE Doğru yolu gösteren, hidâyet eden. | Kılavuz, rehber. | Önde giden. | Mızrak ucu. İLE "Hareket geç!" )


- HÂDİR[Ar.] ile HÂDİR[Ar. çoğ. HADERE]

( Öten güvercin. | Kişneyen aygır. | Kükreyen arslan, böğüren deve, anıran eşek. İLE Şişen, yumrulanan örgen. )


- HADÎS[Ar. < EHÂDÎS] ile HÂDİS[Ar. < HUDÛS]

( Hz. Muhammed'in kutsal sözü/sözleri. | Hadisten bahseden ilim. | Yeni, taze. | Haber, kıssa, söz, söylenti. İLE Çıkan, meydana gelen, hudûs eden. | Yeni, yeni çıkan. )


- HADİS ile HÂDİS(E)

( Peygamber sözü. İLE Meydana gelen. )


- HADİS ile HÂDİS(E)

( Peygamber sözü. İLE Meydana gelen. )


- HÂDİSE değil/yerine/= OLAY | DURUM


- HADÎS-İ KUTSÎ ile/ve HADÎS-İ MÜRSEL

( Ma'nâ Allah'ın, söz Hz. Muhammed'in. İLE Hz. Muhammed'den duyulduğu söylenilen söz. )


- HADÎS-İ MÜRSEL ile/ve HADÎS-İ SAHİH

( Hz. Muhammed'den duyulduğu söylenilen söz. İLE Râvîsi sağlam olan hadisler. )


- HADÎS-İ SAHİH ile/ve HADÎS-İ MEVZÛ

( Râvîsi sağlam olan hadisler. İLE Hz. Muhammed'e isnad olunan söz. )


- HADRON ile/||/<> MEZON

( Hadron kuarklardan (baryon+mezon) İLE mezon kuark-antikuark. )

( Formül: Bileşik İLE qq̄ )


- HAF değil HAV[Ar.]

( Kadife, çuha vb.'nin yüzeyindeki ince tüy. )


- HAFF[Ar.] ile HÂFF[Ar.] ile HAF[Ar. < İng.]

( Ayakkabı. İLE Bir şeyin etrafını dolanan. İLE Oyun kurucu. )


- HÂFÎ[Ar.] ile HAFÎ[Ar. < HAFÂ | çoğ. HAFİYYÂT]

( Çok ikrâm eden, güleryüzle karşılayan. | Yalınayak yürüyen/koşan. İLE Gizli, saklı. )


- HAFİF BAYGINLIK ile ŞİDDETLİ BAYGINLIK

( SA'KA-İ HAFÎFE ile SA'KA-İ ŞEDÎDE )


- HAFİF UNLU ile/ve ORTA DERECE UNLU ile/ve ÇOK UNLU

( HAFİF UNLULAR
* Kuşkonmaz - Alkali
* Patlıcan - Alkali
* Mantar - Alkali
* Lahana - Alkali
* Karnabahar - Alkali
* Balkabağı - Alkali
* Salatalık - Alkali
* Kabak - Alkali
* Tere - Alkali
* Ispanak - Alkali
* Hindiba - Alkali
* Yeşil Fasulye - Alkali
* Marul - Alkali
* Mısır/Frenk Salatası - Alkali
* Pırasa - Alkali
* Tatlı Biber - Alkali
* Turp - Alkali
* Semizotu - Alkali
* Kuzukulağı - Asit
İLE/VE
ORTA DERECE UNLULAR
* Enginar - Alkali
* Pancar - Alkali
* Havuç - Alkali
* Kereviz - Alkali
* Brüksel Lahanası - Alkali
* Şalgam - Alkali
* Maydanoz - Alkali
* Radika - "Alkali
* Taze Bezelye - Alkali
* Roka - Alkali
* Bamya - Alkali
* Soğan - Asit
* Sarımsak - Asit
İLE/VE
- ÇOK UNLULAR
* Kestane - Alkali
* Patates - Alkali
* Yer elması - Alkali )

- KURU SEBZELER
* Bakla - Asit
* Kuru fasulye - Asit
* Kuru bezelye - Asit
* Mercimek - Asit
* Soya - Asit

YAĞLI MADDELER
* Avokado - Alkali
* Zeytin - Alkali

YAĞLI KURUYEMİŞLER
* Ceviz - Asit
* Fındık - Asit
* Şamfıstığı - Asit
* Amerikan fıstığı - Asit
* Badem - Alkali

TAHIL VE MAMULLERİ
* Yulaf - Asit
* Buğday - Asit
* Beyaz un - Asit
* Mısır - Asit
* Arpa - Asit
* Kepekli ve beyaz pirinç - Asit
* Çavdar - Asit
* Kepekli ekmek - Asit
* Hamur işleri - Asit
* İrmik - Asit
* Mısır unu - Asit
* Yulaf unu - Asit
* Patates nişastası - Asit

ZARARLI OLANLAR
* Kakao - Asit
* Çay ve kahve - Asit
* Baharat - Asit
* Konserveler - Asit
* Şeker ve şekerli maddeler - Asit
* Her tür pasta ve benzerleri - Asit
* Alkol - Asit

)


- HAFİF ile HAFÎF

( Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni. | Güç ya da yorucu olmayan, kolay. | Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa. | Miktarı az, sindirimi kolay yiyecek. | Kalınlığı ya da yoğunluğu az olan. | Etkisi az olan, sert karşıtı. | Önemli olmayan. | Çok dik olmayan sırt, yokuş/eğim. | Gücü az olan, belirli belirsiz. | Sıkıntısız, ferah, rahat olarak. İLE Türk müziğinin büyük usûllerindendir. )


- HAFÎF[Ar.] ile HAFÎF/HAFFÂF[Ar.] ile HAFÎF[Ar. < HİFFET]

( At koşarken, kuş uçarken, rüzgâr eserken oluşan ses. Hışırtı. İLE Ayakkabı, terlik, kavaf vs. yapan ve satan. İLE Ağır olmayan, yeğni. | Türk müziğinin büyük usullerindendir. )


- HAFİFE ALMAK ile/ve/değil/<> BOŞLAMAK


- HÂFİR[Ar. < HAVÂFİR] ile HAFÎR[Ar. çoğ. HAFÂİR]

( Kazan/kazıcı, hafreden. | At gibi hayvanların tırnağı. İLE Derince kazılmış yer, yer çukuru. | Mezar, kabir. )


- HAFİT/HAFÎD[Ar. çoğ. AHFÂD]/NEVE[Fars.] değil/yerine/= TORUN

( Eril torun. DEĞİL/YERİNE/= ... )


- HÂFİYEN ile HAFİYYEN

( YALINAYAK OLARAK | İKRÂM EDEREK ile GİZLİDEN, GİZLİCE, SAKLI OLARAK )


- HÂFİYEN[Ar.] ile HAFİYYEN/HAFİYYETEN[Ar.]

( Yalınayak olarak. | İkrâm ederek. İLE Gizliden, gizlice, saklı olarak, âşikâr olmayarak. )


- HAFÎZ[Ar.] ile RAKÎB[Ar.]


- HAFIZA HÜCRESİ ile/||/<> NAİF HÜCRE

( Hafıza önceden görmüş, naif ilk kez. )

( Formül: Experienced İLE inexperienced )


- BELLEK/HAFIZA ile HAVSALA

( Yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücü. İLE Kuşun kursağı. | Leğen kemiği. | Zihnin bir şeyi anlama ve kavrama yetisi. )


- HÂFIZA ile HAVZA


- HAFL/HAFLE[Ar.] ile HAFR/HAFŞ[Ar.]

( Kederlenme, tasalanma. | Toplanma, toplantı. İLE Kazma, kazılma. )


- HAFŞ/HAFR[Ar.] ile HAFŞ[Ar.]

( Kazma, kazılma. İLE "Tavuk karası" denilen bir göz hastalığı. )


- HAFS[Ar.] ile HAFZ[Ar.]

( Biriktirme, toplama. İLE Basıklık. | Dengeli/îtidâl, aşırı olmama durumu, ölçülülük. | Arap dilbilgisinde kesre/esre imi/işareti. )


- HAĞTIRAĞ/HAATIRAA değil HATIRA/ANI


- HAHN-BANACH ile/||/<> OPEN MAPPİNG

( H-B linear functional uzatma, open mapping açık dönüşüm. )

( Formül: Extension İLE open mapping )


- HÂİB[Ar. < HEYBET] ile HÂİB[Ar. < HAYBET | çoğ. HÂİBÎN]

( Korkan, korkak. | Utangaç. İLE Mahrum. | Ümitsiz, me'yûs, dederli. | Zarara uğrayan. )


- HÂİF[Ar. < HAVF] ile HÂİF[Ar.]

( Korkan, korkak, ödlek. İLE Sitem ve gadir eden, zulmeden. )


- HÂİL[Ar. < HAVL] ile HÂİL[Ar. < HEVL]

( İki şey arasında ya da bir şey önünde perde olan, engel olan, arayı kapayan, engel. | Ekran.[fizikte] İLE Korkunç. )


- HAİN değil/yerine/= SATKIN


- HAİZ ile CAİZ

( Bir şeyi elinde bulunduran, taşıyan. İLE Din, yasa, töre ya da başka bakımdan işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen, uygun, yerinde sayılan, yakışık alan. )


- HAK EDİŞ ile/ve/değil/> HAKKINDAN VAZGEÇEBİLMEK


- HAK EDİŞ ile/ve UYGUNLUK

( TO DESERVE vs./and APPROPRIATENESS )


- HAK:
KESİNLİK ve/||/<> DOĞRULUK ve/||/<> GENELLİK


- HAK SİLLESİNİN:
SADÂSI/SEDÂSI ve/||/<> DEVÂSI ve/||/<> DAVÂSI

( Olmaz! )


- HAK SOFRASI ile/ve ALİ SOFRASI


- HAK YEME ile/değil ÜZERİNE GİTME


- HAK ile/ve/değil/||/<>/>/< AŞK


- HAK ile/ve/<>/< AYRICALIK/İMTİYAZ(/MÜMTAZ)[Ar. < MEYZ]

( RIGHT vs./and/<> SPECIAL PRIVILIGE )


- HAK ile/ve/||/<>/> DİRENME HAKKI


- HAK ve/||/<>/> GÜÇ

( RIGHT and/||/<>/> POWER )


- HAK ile/ve HAD


- HAK[Ar.] ile HAK[Ar.] ile HÂK[Ar.] ile HAKK[Ar.]

( Tüze. | Türenin[tüzeye/hukuka uygunluk] gerektirdiği ya da birine ayırdığı şey, kazanım. | Dava ya da savda gerçeğe uygunluk, doğruluk. | Geçmiş ve harcanmış emek. | Emek karşılığı ücret. | Doğru, gerçek. İLE Maden, ağaç, taş üzerine, elle yazı ya da biçim oyma. İLE Toprak. İLE Allah. )


- HÂK[Ar.] ile HÂK[Ar.] ile HAKK[Ar. çoğ. HUKUK] ile HAKK[Ar.]

( Orta, vasat. | İnsaniyetli, mert ve yiğit adam. İLE Toprak. İLE Allah, tanrı. | Doğruluk ve insaf. | Bir kişiye ait olan şey. | Dava ve iddiada hakikate uygunluk, doğruluk. | Geçmiş/harcanmış emek. | Pay, hisse. | Doğru, gerçek. | Lâyık, münâsip. İLE Kazıma, kazınma, bir şeyin üstünü çelik kalemle yazı ya da resim olarak oyma. | Yazıyı, yanlışı kazıma. )


- HAK ile/ve/||/<>/< HAKLARA SAHİP OLMA HAKKI


- HAK ile/değil HAZ/HAD

( Birçok şeyin, hakkınız olduğuna inanabilirsiniz fakat bir düşünün bakalım! Sadece hazzınız [için] olmasın? )


- HAK ve/<> HİKMET


- HAK ile/ve/||/<> NASİP


- HAK ile/ve/||/<> ÖDEV


- HAK ile/ve/değil/yerine OLANAK

( [not] RIGHT vs./and/but POSSIBILITY
POSSIBILITY instead of RIGHT )


- HAK ve/||/<> TAŞ

( Yerini bulur. VE/||/<> Gediğini bulur. )


- HAK ile/ve YERİNDE HAK

( RIGHT vs./and RIGHT IN RIGHT PLACE )

( QUAN ile/ve ... )


- HAKAN ile HAN


- HAKARET ile/değil/yerine/||/>< ELEŞTİRİ


- [ne yazık ki]
HAKARET ile KAZF/KAZİF

( ... İLE Nitelikli hakaret. | Atma. | Namuslu bir kadına, zinâ suçunu isnâd etme. )

( HADD-İ KAZF: Namuslu kadınlara iftira edenlere verilen ceza. )


- [ne yazık ki]
!HAKARET ETMEK ve/=/||/<>/> !YOK ETMEK


- HAKİKAT:
ACITSA DA ile/ve/||/<>/> ACI DEĞİLDİR


- HAKİKAT AHLÂKI ve ÖZGÜRLÜK AHLÂKI

( MORALS OF TRUTH and MORALS OF FREEDOM )


- HAKİKAT BİLGİSİ ile/ve/||/=/<>/>/< KENDİNİN BİLGİSİ


- HAKİKAT >< HURÂFE ile/ve/<> TARİHÇİ

( Hakikat gibi, hurâfelerin de, tarihçinin işine geleni vardır, gelmeyeni de. )


- HAKİKAT:
ÖĞRENİLEBİLİR fakat ÖĞRETİLEMEZ

( Belki. FAKAT Asla! )


- HAKİKAT ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK


- Hakikat ile hakikat


- Hakikat ile hakikat


- HAKİKAT ile HAKİKAT

( Temel. İLE Ayrım. )

( HAKİKAT: İlkesel tutum/bakış. )


- HAKİKAT ile HAKİKAT-ÜL-HAKAİK

( Doğa. İLE Tin. )


- HAKİKAT ve/<> HAYR/HAYIR


- HAKİKAT ile/ve/||/<>/< İTİBAR


- HAKİKAT ile/ve KEMÂLÂT

( İzi yoktur ki izinden biline, Dahi tozmaz ki tozundan biline, Sen anı sanma sözünden biline, Hakikat ehlinin olmaz nişanı. )

( GÜZELLİK/KEMÂL: * TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU) * AKIL * AHLÂK * ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )

( Kemâlâtın en büyüğü, kişinin kendini herkesten küçük görmesidir. )

( Hakikat, tüm âleme değil ancak ehline gösterilir. )

( Hakikat karşılığında ne para alınır, ne de bir şey. )

( Hakikati biliyorsan ölümü iste! )

( Kelâmı, hakikati zamanından önce kulağımıza çalsalar, zeytinyağıyla şişirilen ve çürüyen incire benzeriz. )

( TRUTH/REALITY vs./and PERFECTIONS )


- HAKİKAT =/||/<> NOKTA


- HAKİKAT ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> DOYUM


- HAKİKAT ile/ve/<> ÖZNİTELİK

( HAKİKAT: KENDİYLE ÖZDEŞ OLAN )


- HAKİKAT ve/||/<>/= TAŞ/BİTKİ/HAYVAN


- HAKİKAT ile/<>/>< YANILSAMA


- HAKİKATA OLAN BAĞLILIK ile/ve/<> KİŞİYE/İNSANLIĞA YAPILAN HİZMET

( Bir'e hizmet, bin'e hizmet; bin'e hizmet, bir'e hizmet. )

( DEVOTION TO TRUTH vs./and/<> SERVICE/ATTENTION TO HUMAN/ITY )


- HAKİKATE YAKLAŞMAK ile/ve HAKİKATTEN UZAKLAŞMAK

( İki uc da çıldırmaya/delirmeye neden olur. )


- HAKİKATE YOL ile/ve/<> HAKİKATTE YOL

( Vardır/olur. İLE/VE/<> Yoktur/olmaz. )


- HAKİKATEN[Ar. + Fars.] ile HAKİKATTEN[Ar. + Tr.]

( Arapça olan Hakikat sözcüğünün, Farsça olan -en eki kullanılarak hakikate ilişkin/ait olarak. İLE Hakikat sözcüğüne, Türkçe "-den" eki kullanılarak temel/esas/öz ile ilgili, oradan[hakikatten] olan[bilgi/haber/durum/(")deneyim(")]. )


- HAKİKAT-İ MUHAMMED ve/=/<> ÖVÜLEN AHLÂK


- HAKİKAT/İ ile/ve/değil/<> OLGUSALLIK/I


- HAKİKÂTİNİ DAĞITMAK ile/ve HAKİKÂTİNDEN VAZGEÇMEK


- HAKİKATTE:
YALAN ile/ve/||/<> YANLIŞ


- HAKİKAT'TEN ÖĞRENMEK ile/ve/<> HAKİKATEN ÖĞRENMEK

( TO LEARN BY TRUTH/REALITY vs./and/<> TO LEARN BY TRUTH )


- HAKİKİ CEVHER ile/ve GÖRELİ CEVHER

( Tanrı. İLE/VE Yaratılanlar. )

( Descartes! )


- MEVCUD:
HAKİKÎ ile/ve FARAZÎ/İHTİRAÎ

( Kişiyi/zihni gerektirmez. İLE/VE Kişiyi/zihni gerektirir. )

( Muhalif değil ve fakat mutabık da değildir. İLE/VE ... )


- HAKİKİ OLMAYAN ile/değil/yerine/>< HAKİKİ

( Yinelemesinde yiten. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yinelemesinde yitmeyen. )


- HAKİM ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GALİP ...


- HAKİM BAKIŞ ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/< YAYGIN BAKIŞ


- HÂKİM OLMAK ile/ve/<> VÂKIF OLMAK


- HAKİM YEL YÖNÜ -ile

( Herhangi bir yerde, rüzgârın yıl içinde en fazla estiği yön. )


- HAKİM ... ile BASKIN ...


- HÂKİM ile/ve/değil/yerine/||/<> HÂDİM

( Ancak, hizmet eden [hâdim], [duruma/olguya] hâkim olur. )

Bugün[13 Ekim 2025]
itibarı ile 32.206 başlık/FaRk ile birlikte,
32.206 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(49/130)