Bugün[13 Ekim 2025]
itibarı ile 32.206 başlık/FaRk ile birlikte,
32.206 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(108/130)


- SONUÇ ile/ve/değil/<> UZANTI


- [ne yazık ki]
"SONUÇ ODAKLILIK/MERKEZLİLİK" ile/ve/||/<>/>/< TERBİYESİZLİK


- SONUÇTA ... ile/ve/değil/yerine/<> GEREKSİNİM


- SONUÇTA değil ...'NIN SONUCUNDA / SONUÇ İTİBARİYLE


- SÖNÜM / SÖNÜMLEMEK ile SÖNÜMLÜ

( Bir salınım hareketinin genliğinin, türlü dirençlerin etkisiyle küçülmesi, itfa. | Bir borcun her yıl ödenen taksitlerle belirli bir zaman sonunda ödenmiş olması, itfâ. İLE İLE Belirli bir sürede, genliği, sıfıra inen [salınım hareketi]. )


- SONUNU GETİRMEK değil SONRASINI GETİRMEK


- SONURGU ile SONURTU

( Bir başlangıcın, bir olgunun, bir ilginin gerekli ve zorunlu görülen sonucu, vargısı. İLE Birbirine bağlı iki önermeden sonraki. )


- SOPA ile/||/<> BASU
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( ... İLE/||/<> Demir sopa. )


- AŞKI/MI / BENİ SORAN ...:
YARIM BULUR ve/||/<>/> YARIN BULUR ve/||/<>/> TAMAM OLUR

( Sen, bir tek gülerse/n tamam olur/um. )


- SÖRF ile INTERNETTE SÖRF

( Denizdeki/karadaki sörf. İLE İnternetteki sitelerarasında dolaşma. )


- SORGUÇÇU HAN ile SORGUÇÇULAR ÇARŞISI

( Bayezıd'ta, Kapalı Çarşı'nın güneyinde, Kalpakçılar Caddesi'ndedir. İLE Bayezıd'ta, Kapalı Çarşı'da, Bedesten yakınında bir çarşı. )


- SORGU/İFADE TUTANAĞI:
ŞÜPHELİDE ile/ve/değil/||/<>/> OLAYDA TARAF VARSA

( [Kayıt/evrak/zabıt] Şüpheli sıfatıyla düzenlenir.[Suç isnâd edilen kişinin verdiği açıklamadır/ifadedir.] İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> "Bilgi alma" sıfatıyla düzenlenir. )

( Kolluk kuvvetleri tarafından. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Soruşturma savcısı tarafından alınır. )


- SORGULA!:
ELİNİ ve/||/<> DİLİNİ ve/||/<> YOLUNU ve/||/<>
GÜNÜNÜ ve/||/<> GÖNLÜNÜ ve/||/<> SONUNU

( Kazandıkça, bölüşemiyorsan. VE/||/<> Konuştukça, kırıcı oluyorsan. VE/||/<> Yürüdükçe, hedeften çıkıyorsan. VE/||/<> Günler/yıllar geçtikçe, yerinde sayıyorsan. VE/||/<> Sevildikçe, vefâsızlaşıyorsan. VE/||/<> Hangi durumda olursan ol! )


- SORGULAMA ile/ve/> DÜŞÜNCE/FİKİR AYRILIĞI


- SORGULAMA ile/ve/||/<>/> SINANMA


- SORGULAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖZLEMLEMEK


- SORGULAMAK ile SORGUYA ALMAK/ÇEKMEK


- SORGULAMAK ile/değil/yerine/&lt;/>< SORU SORMAK

( Bazı "savcı"ların yanlış, olumsuz, yüklü, kandırıcı tarzı. İLE/DEĞİL/YERİNE/


- SORGULANABİLİR/SORGULANABİLECEK/LER ile SORGULANAMAYAN/SORGULANAMAYACAK OLAN/LAR


- SORGULANABİLİR/LİK ile/ve/||/<> BİLİNEBİLİRLİK


- SORGULANAMAYACAK YANITLAR değil/yerine/>< YANITLANAMAYACAK SOR(G)ULAR


- SORGUSUZ ile/ve/||/<>/> SORUSUZ/SUALSİZ[Ar.]


- SÖRKIL[İng. < CIRCLE] değil/yerine/= DÖNGÜ


- SORMAK = ASK[İng.] = DEMANDER[Fr.] = FRAGEN[Alm.] = DOMANDARE[İt.] = PREGUNTAR[İsp.]


- SORMAK ile SORMAK/SOĞURMAK

( Birine soru yönelterek, herhangi bir konuda, ondan bilgi istemek. | Bir işin sorumluluğunun kendinde olması, bir işten sorumlu bulunmak. İLE Emmek. )


- SORU SORMAK:
"BİLDİĞİNİ/EZBERİNİ" "ONAYLATMAK" ya da KENDİNİ "ALKIŞLATMAK" ile/değil/yerine/>< ANLAMAYA ÇABALAMAK


- SORU (SORMAK):
ÖĞRENMEK İÇİN ile/ve/değil/bazen/||/<> ANLAMAK İÇİN ile/ve/değil/bazen/||/<> GERİBİLDİRİM/ONAY İÇİN


- SORU ile/ve/> SORUN ile/ve/> SORUNSAL

( Sorun olmadan/yoksa soru da olmaz/oluşmaz. )

( QUESTION and/> PROBLEM and/> PROBLEMATICAL )


- SORU ile/ve/<> YANIT

( Soru, yanıttan önce gelir. )

( Question comes before answer. )

( QUESTION vs./and ANSWER )


- SORULAR:
BİLİMİN TEMELLERİNİ İLGİLENDİRENLER ile/ve/||/<> BİLİMİN YÖNTEMİNİ İLGİLENDİRENLER


- SORULURSA ile/ve/değil/||/<>/>/< SORULSA


- SORUMLU TUT(UL)MAK ile/ve/değil/yerine SORUMLU OLMAK


- SORUMLULUK:
TEK ile/ve/||/<> TOPLU


- SORUMLULUK VERME ile/değil/yerine SORUMLULUK ALMA(YI SAĞLAMA)

( Sorumluluk verilmez, sorumluluk alınır. Sorumluluk alınması için koşullar, uygun yapıya büründürülür. )

( It's not right to "giving responsibility". Better to arrange conditions "to taking responsibility". )

( GIVING RESPONSIBILITY vs. TAKING RESPONSIBILITY
TAKING RESPONSIBILITY instead of GIVING RESPONSIBILITY )


- SORUMLULUK ve/<> BAKIM


- SORUMLULUKLARIN AZALDIĞI DURUMLAR:
CİNNET ile/ve/||/<> SAĞIRLIK YA DA ÖTEKİ DUYU YİTİMLERİ ile/ve/||/<> BELLEK ZAYIFLIĞI ile/ve/||/<> UYKU ile/ve/||/<> SARA ile/ve/||/<> HASTALIK ile/ve/||/<> HATA


- SORUN:
BİLGİSİZ OLMAK değil KENDİMİZİ BİLGİN SANMAK


- SORUN "ÇIKARMAK/ÇIKARAN" ile/ve/değil/||/<>/< SORUNU GÜN YÜZÜNE ÇIKARMAK/ÇIKARAN


- SORUN ...:
"ÇÖZÜMLENMEDİ" ile/değil ÇÖZÜLDÜ/ÇÖZÜL(E)MEDİ


- SORUN:
ENGEL ile/değil/yerine/>< BASAMAK

( Önümüze çıkana, "engel" dersek, takılıp düşebiliriz; "basamak" dersek bir basamak daha yükseliriz. )


- (SORUN:
) "İNANMAK/İNANMAMAK" değil KAYITSIZLIK


- SORUN:
(")SORUN(") değil SORUNA BAKIŞ AÇIMIZ


- SORUN:
(")TEMİZLEMEKTE(") ile/ve/değil/||/<> TEMİZLEMEZSEN/K BULAŞMASINDA/YAYILMASINDA


- SORUN ile/ve ÇÖZÜLMESİ GEREKEN

( Hiçbir sorun, o sorunu yaratan "bilinç düzeyi" ile çözülemez. )


- SORUN ile/ve/||/<> DAMLAYAN MUSLUK


- SORUN ile/ve/değil DEĞERLENDİRME


- SORUN ile/değil/yerine FARK

( [not] PROBLEM vs./but DIFFERENCE
DIFFERENCE instead of PROBLEM )


- SORUN ve/||/<>/> HEDEF ve/||/<>/> ENGEL ve/||/<>/> GÜÇ KAYNAĞI


- SORUN ile/ve/değil (KURAMSAL) DİL SORUN/LARI


- SORUN" ile/değil/yerine/>< VERİ


- SORUNDA:
ÇOKLUĞU ile/değil/yerine HİKMETİ


- SORU/NLAR:
ÇIKINCA ile/ve/değil/||/<>/> ÇIKTIKÇA


- SORUNLAR:
"DARBE" ile/değil/yerine PÜRÜZ


- SORUN/LAR:
DİNLEMEMEKTEN ile/ve/değil/||/<>/< DUYMAK FAKAT (DUYDUĞUNA) UYMAMAKTAN


- SORUNLARDA:
"ARKADAŞ KAYBETMEK" değil ARKADAŞ KEŞFETMEK

( Sorunlarda, arkadaş(/sa), kaybedilmez; ancak, keşfedilmiş olunur. )


- SORUNLARDAN RAHATSIZ OLMAMAK/SORUNLARLA BAŞ ETMEK:
(AYRINTILARDA ...)
BİLGİSİZLİKLE/BİLİNÇSİZLİKLE ile/değil/yerine/>/>< BİLGİYLE/BİLİNÇLE


- SORUNLARDAN/KİŞİLERDEN "KAÇMAK/UZAKLAŞMAK" ile/değil/yerine SORUN(LU)LARI UZAKLAŞTIRMAK


- SORUNLARI/OLUMSUZLUKLARI ...:
"AKLINDA TUTMAK" ile ARDINDA TUTMAK


- SORUNLARI:
BAŞKALARIYLA OLAN/LAR ile/değil/yerine (OLABİLDİĞİNCE) KENDİYLE OLAN/LAR

( [çoğunlukla] Kendiyle, (ciddi) sorunları olan(lar)dır. İLE/DEĞİL/YERİNE Başkalarıyla, "sorunlu" "görünseler/düşünülseler" de sorunsuzdur(lar). )

( Sorunun, kendi(nde) olduğunu anla(ya)mayan kişiler, ne yazık ki, çözümü, başkalarının huzurunu bozmakta "arar/bulur". )


- SORU(N)LARI:
ÇÖZMEK ile/ve/||/<>/> AŞMAK


- SORUNLARI:
SORUN OLARAK KONUŞMAK ile/yerine/değil İLERLEME/GELİŞİM ARACI OLARAK KONUŞMAK/DEĞERLENDİRMEK

( [not] TO TALK THE PROBLEMS AS PROBLEMS vs. TO TALK PROBLEMS AS VEHICLE FOR DEVELOPMENT/PROGRESS
TO TALK PROBLEMS AS VEHICLE FOR DEVELOPMENT/PROGRESS instead of TO TALK THE PROBLEMS AS PROBLEMS )


- SORUNLARIN:
OLUŞMASI ile/ve/değil/||/<>/< ORTAYA ÇIKMASI


- SORUNLARI(N/I):
ÖNEMSEMEMEK ile/ve/değil/yerine ÜSTÜNDE DURMAMAK


- SORUN(LAR)LA:
"BAŞ BAŞA OLMAK" değil YÜZ YÜZE OLMAK


- DURUM/RESİM:
SORUNLU ile/ve/değil/||/<>/< SORUNLULARIN


- SORUNLU "YASALARI":
REDDEDELİM değil/yerine DEĞİŞTİRELİM


- SORUNLU ile/değil/yerine/>< SORUMLU


- SORUNSAL = İHTİMALİ = PROBLEMATIC[İng.] = PRBOLÉMATIQUE[Fr.] = PROBLEMATISCH[Alm.] = PROBLEMATIKOS[Yun.]


- SORUNSAL ile/ve/değil KURAMSAL SORUNSAL


- SORUNU:
GÖRMEMEK ile/ve/||/<> ÇARPITMAK


- SORUNU YOK ETMEK değil/yerine SORUNU YÖNETMEK


- [ne yazık ki]
SORUNU ÇÖZMEYE:
NİYETİNİN OLMAMASI ile/ve/değil/||/<> KARARLILIK GÖSTERMEMEK


- SORUŞMAK ile SORUŞMAK

( Birbirine sormak. İLE Emilip yok olmak. | Çamaşırın, kurumaya başlaması. )


- SORUŞTURMA ile/ve/||/<>/> KOVUŞTURMA/KOĞUŞTURMA/TA'KÎBÂT

( Gizli. İLE/VE/||/<>/> Açık. )


- SOSYAL[İng. < SOCIAL < SOCIETY] değil/yerine/= TOPLUMSAL


- SOTE"YE (YATMAK) değil "SOTA"YA (YATMAK)

( SOTE[Fr. < SAUTÉ]: Küçük küçük doğranmış sebzeleri yağda hafifçe kavrulduktan sonra su, domates, biber vb. katılarak yapılan bir tür yemek. İLE/DEĞİL SOTA[İt. < SOTTO]: Uygun, elverişli [yer]. )


- SOUTHERN BLOT ile/||/<> İMMÜNOBLOT

( Southern DNA hibridizasyon, immunoblot protein antikor. )

( Formül: DNA İLE protein detection )


- ŞÖVALE[Fr. CHEVALET] ile ŞÖVALYE[Fr. CHEVALIER]

( Tabloların üzerine konulup resim yapıldığı sehpa. İLE Eski Roma'da, üç sınıftan ikincisinin üyesi olan yurttaş. | Orta Çağ Avrupası'nda, özel eğitimle yetişmiş, belirli ülküler taşıyan, soylu, atlı savaşçı. | Derebeylik düzeninde, soyluluk unvanlarının en alt basamağı. | Günümüzde, Fransız hükûmetinin verdiği şeref belgesi ve nişanı. )


- ŞÖVALYELER'DE:
TAPINAK ŞÖVALYELERİ ile/ve TÖTON ŞÖVALYELERİ ile/ve ST. JEAN/HOSPİTALER ŞÖVALYELERİ

( KÜRESEL MEDENİYET - TEOMAN DURALI - DERGÂH YAY. )


- SOVAN değil SOĞAN


- SÖVEN ile/değil/yerine/&gt;&lt;/< SEVEN


- ŞOVENİZM[Fr. < CHAUVINISME] ile DÜŞMANLIK

( Kendi ulusunu öne çıkararak değişik ırk ve uluslar arasında düşmanlık yaratmayı amaçlayan ve bu yolda kışkırtmada bulunan aşırı akım. İLE ... )


- [ne yazık ki]
SÖVMEK ile/ve/||/<>/> DÖVMEK


- SOY ADI/SOYADI değil/yerine SON ADI/SONADI, EK ADI/EKADI, İKİNCİ/İKİNCİL ADI

( Kişinin/kişinin, "soy adı" diye tanımlanmış/kullanılan sözcük, kişinin "soy"unu değil kişinin aynı ada sahip olduğu/olabileceği tek(/ilk/birinci) adına, takma ad[meslek,özellik vs.] vermek yerine belirli, kayıt altına alınan/alınacak bir ek/ikinci adla tanımak/tanımlamak üzere kullanılmıştır. )


- SOY-SOP


- SOY ile "SOYLU"

( Adamın biri, Sokrat'ı, soy üzerinden aşağılamaya çalışınca, Sokrat şöyle dedi: "Senin soyun sende bitti, benimki ise benden başlar". )

( ANCESTRY vs. "NOBLE" )


- SOY değil/yerine YOL


- SOYA FASULYESİ ile/ve/||/<> HURMA YAĞI ile/ve/||/<> OKALİPTUS

( )

( Belgeselde altı çizilen bazı önemli(öncelikli) bilgi ve başlıklar...

- Yeryüzünde, her dört kişiden biri[1.5 milyar kişi], 6.000 yıl öncesinin olanaklarıyla yaşıyor. 7.7 milyarlık nüfusun, yarısından çoğu, kentlerde yaşıyor. Dünya nüfusu, 1950'den beri üç katına çıktı. Lagos'ta, nüfus, 1960 yılında 700.000 iken, 2025'te 16 milyona çıkmış olacak.

- Her hafta, bir milyondan fazla kişi, kentlere göç ediyor. Her altı kişiden biri, temel gereksinimlerini gideremeden yaşıyor. Kıtlık, daha fazla yayılarak 1 milyar kişinin aç yaşamasına neden oluyor. Nijerya, Afrika'nın en büyük petrol ihracatçısı olmasına karşın nüfusunun %70'i açlık sınırındadır.

- Kullanılan suyun %70'i hayvan yemi üretmek üzere tarıma yönlendirilmektedir. 1 kilo patates üretmek için 100 litre, 1 kilo pirinç üretmek için 4.000 litre, 1 kilo tavuk eti için 15.000 litre, 1 kilo sığır eti içinse 20.000 litre su tüketilmektedir. Çiftçilerin binlerce yılda oluşturduğu tarım ürünü çeşitliliğinin dörtte üçü, son yüzyılda silinmiş oldu.

- 1950'den bu yana, uluslararası ticaret hacmi, 20 kat arttı. Ticaretin %90'ı deniz üzerinden yapılıyor. Her yıl 500 milyon konteyner, dünyanın en büyük tüketim merkezlerine doğru yola çıkıyor.

- Dünya çapında yapılan tahıl ticaretinin %50'sinden fazlası, hayvan yemi için yapılıyor.

- 1950'den bu yana avlanılan balık sayısı, 5 kat artarak, 18 milyondan, 100 milyona çıktı. Binlerce fabrika gemisi, okyanuslardaki balıkları boşaltıyor. Avlanma bölgelerinin dörtte üçü, ya yok oldu, ya tüketildi ya da tükenmek üzere. Büyük balıkların çoğunun soyu, tekrar üreyebilecek zaman ve koşulları bulamadığından dolayı tükendi.

- Yeryüzündeki on ırmaktan biri, denize kavuşamıyor. Bu nedenle, Ürdün Irmağı'ndan yoksun kalan Lût Gölü'ndeki su seviyesi, her yıl, 1 metre azalmakta.

- Gelecek yüzyılda su kıtlığından en çok zarar görecekler, Hindistan'da yaşayanlar olarak görünüyor. Hindistan'da, son 50 yılda, 21 milyon kuyu kazıldı. (Ülkenin pek çok bölgesinde, ilk kez bu kadar derin kuyu açıldı.) Batı Hindistan'da, açılmış olan kuyuların %30'undan ümit kesilmiş durumda.

- Las Vegas'ta yaşayanlar, dünyanın en çok su tüketen bölgesinden biri.(Kişi başına günlük su tüketimi 800 ilâ 1000 litre.)

- Su kıtlığı, 2025'ten önce, 2 milyar kişiyi etkileyebilecek durumda. Her gün 5.000 kişi, kirli içme suyu nedeniyle ölüyor ve 1 milyar kişinin temiz suya erişimi yok.

- Bataklıklar, yeryüzünün %6'sını oluşturur. Durgun sularının derinliklerinde, pek çok bitki ve mikro organizma suyu süzer ve kirlilikten arındırır, kurak mevsimler için suyu korurlar. Son yüzyılda, otlak, tarım ya da inşaat alanı oluşturmak üzere yeryüzündeki tüm bataklıkların yarısı kurutulmuştur. Bataklıkların bize sunduğu zenginlikten habersiziz ne yazık ki.

- Mercan resiflerinin %30'u yok olmuştur. 2050 yılında, dünya üzerindeki canlı türlerin dörtte birinin yok olabileceği öngörülüyor.

- Ormanlar, yeryüzündeki biyo çeşitliliğin dörtte üçüne ev sahipliği yapar. Ekilebilir toprakların %40'ı, uzun vadeli hasar görmüş durumda. Her yıl, 13 milyon hektar orman yok oluyor.

- Amazon, 40 yılda, %20 oranında küçül(tül)müştür. Kesilen ağaçların alanı, hayvan çiftlikleri ve soya fasulyesi üretimi için tarım alanına dönüştürüldü. Bu soyaların %95'i, Avrupa ve Asya'daki çiftlik ve kümeslerde "et üretmek üzere" hayvanlar için kullanılmaktadır.

- Dünyanın en büyük 4. adası olan Borneo Adası, 20 yıl öncesine kadar geniş ormanla kaplıydı. 10 yıla kadar hiçbir ağaç bırakılmayacak. Bu durum, dünyada en çok tüketilen hurma yağı üretimine karar verilmesiyle ortaya çıktı. Yiyecek olmanın yanı sıra temizlik, kozmetik ürünleri ve alternatif yakıt olarak da kullanılıyor.

- Son 50 yılda kağıda artan ilginin beş kat artması nedeniyle kâğıt hamuru yapımında kullanılan okaliptuslar, toprağa salgıladıkları zehir nedeniyle daha sonra başka hiçbir bitki yetişmiyor. Hızlı yetişseler de su rezervlerini çok hızlı tüketiyor.

Yaşamsal olanlar, gereksiz olanlar için yok ediliyor. - Karayipler'in Haiti adasında da ormanların sadece %2'si kaldı.

- Paskalya Adası'nda yaşayan Rapauliler, burada yetişen, dünyanın en yüksek palmiye ağaçlarını tümünü kereste için keserek kendilerini, adadaki yaşamı ve örnek uygarlıklarını yok ettiler.

- Kıta buzulları, son 40 yılda kalınlığının %40'ını kaybetmiş durumda. Yüzey alanının da 2030'a kadar yok olacağı düşünülüyor. Kuzey kutup bölgesindeki buzul, 30 yıl içinde, yüzey genişliğinin %30'unu kaybetti.

- Grönland'daki buzullar, yeryüzündeki tüm tatlı suyun %20'sine denk geliyor. Bu buzul erirse, deniz seviyesi 7 metre yükselecek. Bu bölgedeki erimenin nedeni de tüm dünyadaki sera gazı salınımından kaynaklanmaktadır.

- Atmosferdeki büyük rüzgâr akımları yön değiştiriyor.

- Dünya nüfusunun %70'i, kıyı düzlüklerinde yaşıyor. En büyük 15 ülkenin 11'i, ya deniz kıyısında, ya da ırmak ağzında kurulu. Göçler kaçınılmaz olacak fakat öngörülemeyen, göçlerin ne kadar büyük olacağı.

- Klimanjero Dağı'ndaki buzulların da %80'i erimiş durumda.

- Avustralya'daki tarım alanlarının yarısı, kuraklıktan yüksek oranda etkilenmiş durumda. 12.000 yıldır gelişimimizi sağlayan iklimsel dengeyi tehlikeye atıyoruz.

- Dünya nüfusunun %20'si, ayrıcalıklı bir güç olarak görülen mineral ve tüm kaynakların %80'ini tüketiyor. Madencilik, yeryüzündeki tüm rezervleri, yüz yıl sona ermeden tüketmiş olacak. İki milyardan fazla kişinin yaşamı kömüre bağımlı olarak sürüyor.

- Dünyada askerî giderlere yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlardan 12 kat daha fazla.

- Her dört memeliden biri, her sekiz kuştan biri, her üç amfibiden biri yok olma tehlikesi altında. Canlı türleri, normalden bin kat daha fazla yok oluyor.

- Son 15 yılın ortalama sıcaklıkları, bu döneme kadar görülen ve kaydedilen en yüksek sıcaklıklar oldu.

- 2050 yılında, 200 milyonu aşan iklim mültecisi olabilir.

- Temel gereksinimlerimizle beliren "ümit ve hayaller", artık, doyumsuzluk ve savurganlığı da beraberinde getiriyor.

- Bireyler arasındaki dayanışmayı sağlamak, ötekileştirdiklerinin çektikleri acıdan kaçmak için duvarlar mı öreceğiz?

- Hepimiz, aynı ailenin bireyleriyiz. )

( BORNEO ADASI

)


- SOYGA ile SOYKA

( Tüyleri alacalı, küçük bir karga türü. İLE Ölünün üzerinden çıkan giysi. | Yaramaz, huysuz. )


- SOYLA ile/||/<> SÖYLE

( Manzum söz söylemek, hitap/hitabet etmek. İLE/||/<> Belirsiz söylemek. )


- ŞÖYLE-BÖYLE(ESTEK KÖSTEK)


- ŞÖYLE DÜŞÜNMEK ve/||/<>/>/< DENEY


- SÖYLE! GİTSİN! ile/değil/yerine/>< SUS! BİTSİN!


- ŞÖYLE ile BÖYLE ile ŞÖYLE YA DA BÖYLE ile ŞÖYLE VE BÖYLE

( [LIKE] THAT vs. [LIKE] THIS vs. [LIKE] THAT OR THIS vs. [LIKE] THAT AND THIS )


- SÖYLE ile/değil ŞÖYLE


- SÖYLEDİĞİNİZDE değil SÖYLEDİKLERİNİZDE


- SÖYLEDİKLERİMİZ ile/ve/<> SÖYLEYEMEDİKLERİMİZ

( ... İLE/VE/<> Söylediklerimizden daha çok pişmanlığa neden olur. )


- SÖYLEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< EYLEM


- SÖYLEM ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> SÖYLENTİ


- SÖYLEM ile SÖYLEV


- SÖYLEME ile ANLATMA

( ... İLE Düşüncenin/konunun/olgunun/durumun aktarımı/paylaşımı. )

( SAYING vs. EXPLAINING )


- SÖYLEMEK ile/değil "AĞZINDAN KAÇIRMAK"


- SÖYLEMEK ile/ve KAVRAMAK

( TO SAY vs./and COMPREHENSION )


- SÖYLEMEK ile/ve KONUŞMAK

( Yılan imgesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Değnek imgesi. )

( dd İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> mdw )

( Sonuç [odaklılık]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç ve sonuç [birlikteliği ve bütünlüğü]. )

( "Kendini merkeze alma" ve ötekileri önemsizleştirmeye neden olur/olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ötekiyle birlikte kendini ve herkesin olası düşüncesini, durumunu/sürecini dikkate almayı gerektirir/sağlar. )

( [not] TO SAY/TELL vs./and/but/||/<> TO TALK
TO TALK instead of TO SAY/TELL )


- SÖYLEMEK ile/ve ÖNERMEK

( TO SAY vs./and TO SUGGEST/RECOMMEND )


- SÖYLEMEK ile/ve/yerine ÖRNEK VERMEK


- SÖYLENCE ile SÖYLENTİ


- SÖYLENCE = ÜSTURE = MYTHE[İng., Fr.] = MYTHOS[Alm., Yun.] = MITO[İsp.]


- SÖYLENCEBİLİM = İLM-İ ESATİR = MYTHOLOGY[İng.] = MYTHOLOGIE[Fr., Alm.] = MYTHOLOGIA[Yun.] = MITOLOGIA[İsp.]


- KONUYU/SÖYLENENİ/SÖYLEDİĞİNİZİ ...:
ANLAMAMAK/ANLAMIYORUM ile/ve/değil/||/<>/> BEĞENMEMEK/BEĞENMİYORUM


- SÖYLENENLER ile/değil SÖYLENİLENLER


- SÖYLENİLECEK SÖZÜ OLMAYANIN:
[ne yazık ki]
[ya] YÜKSEK SESİ ve/ya da/||/<> "ÖFKESİ"


- SÖYLENİŞ VE YAZILIŞLARI AYNI, ANLAMLARI FARKLI SÖZCÜKLERİ(ADAŞ)(HOMONYME)


- SÖYLENİŞ/SÖYLEYİŞ ile SESLENDİRİŞ

( TELÂFFUZ ile TASAVVUT[< SAVT] )

( PRONUNCIATION vs. PHONATE )

( ... avec PHONATION )


- SÖYLENMEK ile DODURDA(N)MAK


- SÖYLENTİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> DEDİKODU


- SÖYLERKEN BUYRUK VERMEK ile/değil/yerine/>< SÖYLEMEK


- SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP:
YALIN/SADE ile YÜKSEK ile KARIŞIK


- SÖYLEYİŞ/TELÂFFUZ ile/ve/<> İTİRAF


- SÖYLEYİŞ ile/ve/<> DEĞİNİ


- SÖYLEYİŞ ile SÖYLENİŞ


- SÖYLEYİŞ ve VURGU YANLIŞLARI


- SÖYLEYİŞ ile/||/<> YANSIMA ile/||/<> ULAM ile/||/<> KAPLAM ile/||/<> GÖÇÜŞME ile/||/<> YALINLAŞTIRMA/SADELEŞTİRME/HAFİFLETME/TAHFİF ile/||/<> KATMERLENME/MUZÂAF ile/||/<> AKIŞMA ile/||/<> BENZEŞİM ile/||/<> ÖTÜMLÜ/TİTREŞİMLİ/SEDÂLI ile/||/<> ÖTÜMSÜZ/TİTREŞİMSİZ/SEDÂSIZ

( Sesleme edimi sırasında seslerle bürünsel öğeleri söyleme, gerçekleştirme biçimi. İLE/||/<> Dış gerçeklik düzleminde var olan ses ya da gürültüleri, işitimsel izlenimi yansıtacak biçimde aktaran, adlandırılan gerçeği ses öykünmesi yoluyla belirten dilsel öğe. İLE/||/<> Dilbilgisel ya da anlamsal sınıflandırma birimi. Çeşitli ortak dilbilgisel ve anlamsal ölçütlere göre dil öğelerinin yerleştirildiği ya da oluşturduğu sınıf. İLE/||/<> Bir kavramın kapsamına giren, o kavramın tanımladığı öğelerin tümü. İLE/||/<> Bir sözcük içinde birbirini izleyen iki ses biriminin yer değiştirmesi. İLE/||/<> Kolaylık sağlama amacıyla sözcükten bazı yazaçların düşürülmesi. İLE/||/<> Bir sözcükte ortadaki yazaç ile son yazacın aynı yazaçla tekrarlanması. İLE/||/<> Kulağa hoş gelen seslerin birbirini izlemesi. İLE/||/<> Bir sesin söz zincirinde kendisinden önce ya da sonra gelen bir başka sesle birlikte bulunmasından doğan ve birinden öbürüne özellik aktanmı yoluyla gerçekleşen değişim. İLE/||/<> Ses tellerinin titreşimiyle nitelenen sesler için kullanılır. İLE/||/<> Ses telleri titreşmeden oluşan sesler için kullanılır (p, ç, q, k). )


- SÖYLÜYOR ile/ve/değil BİLDİRİYOR


- SOYMAK ile/ve/<> AYIKLAMAK ile/ve/<> TEMİZLEMEK


- SOYTARI ile/ve/||/<> DELİ

( [Gerçeği ...]
Görür. İLE/VE/||/<> Dile getirir. )


- SOYU TÜKENME TEHLİKESİ ALTINDA OLAN TÜRLER ile/ve/||/<>/> KORUMA

( Soyu tükenme tehlikesi altında olan türler, yok olma tehlikesi altında olan türler. İLE/VE/||/<>/> Bu türlerin yok olmasını önlemek için yapılan çalışmalar. )


- SOYUNMUŞ/SOYUNUK" ile (")ÇIPLAK/cıbıl(")


- SOYUT EVRENSELLER ile/ve SOMUT EVRENSELLER


- SOYUT TÜMEL ile/ve/<>/> SOMUT TÜMEL

( İdea. İLE/VE/<>/> İdeal. )


- SOYUT ile BELİRLENİMSİZLİK


- SOYUT ile/||/<> CEBİR

( Soyut cebir ve halka kuramı )

( Emmy Noether tarafından 1921 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1882-1935) (Ülke: Almanya) (Alan: Matematik, Fizik) (Önemli katkıları: Soyut cebir, Noether teoremi) )


- SOYUT ile/ve/||/<> EYLEM


- SOYUT ile/ve/değil/=/||/<> İLİŞKİSİZLİK (/"İLİŞKİ/LİLİK")


- SOYUT ile MİSTİK

( ABSTRACT vs. MYSTIC )


- SOYUT = MÜCERRET = ABSTRACT[İng.] = ABSTRAIT[Fr.] = ABSTRAKT[Alm.] = ABSTRACTUM[Lat.] = ABSTRACTO/TA[İsp.]


- SOYUT ile SOMUT

( Soyut, AKIL'ın alanıdır. Varlık-Yokluk, Birlik-Çokluk gibi kavramlardır soyut olanlar. | İlişkisizlik. İLE İlkesine/yasasına göre işleyen olgu. | Duyunun kavramlaştırılması. | Kavram çiftleri arasındaki ilişki. | Ayrımların birliği. )

( BAZI SOYUTLAR:
* AHLÂK
* CEBİR
* MÛSİKÎ
* METAFİZİK )

( Saltık[mutlak]. İLE Göreli. )

( ABSTRACT vs. CONCRETE )

( CONCRET avec ABSTRAIT )

( KONKRET mit ABSTRAKT )

( CONCRETO con ABSTRACTO )

( CONCRETO con ASTRATTO )

( MÜCERRED ile/ve MÜŞAHHAS )


- SOYUT ile/ve/||/<> SONUÇ

( vs./and/||/<> RESULT )


- SOYUTLAMA (YETENEĞİ/YETKİNLİĞİ/GÜCÜ) ile/ve/||/<> BENZETME/MECAZ (YETENEĞİ/YETKİNLİĞİ/GÜCÜ)


- SOYUTLAMA ile/ve BÜTÜNLÜKLÜ SOYUTLAMA

( ABSTRACTION vs./and ABSTRACTION IN INTEGRITY )


- SOYUTLAMA ile GENELLEME


- SOYUTLAMA ile/ve/||/<> KÖPRÜ


- SOYUTLAMA ile OLASI SONSAL SOYUTLAMA


- SOYUTLAMA ile ÖTELEME


- SOYUTLAMA ile/ve/değil/||/<>/< SIYIRMA/AYIRMA/DIŞA ÇIKARMA


- SOYUTLAMA ile/ve/||/<> SOYUTLANMA

( ABSTRACTION vs./and/<> TO GET IN ABSTRACTION )


- SOYUTLAMAK ile/ve/||/<>/> SOYUTLAMANIN SOYUTLA(N)MASI


- SOYUTLANMA ve/<> GÜZELLİK


- SOYUTLA(N)MAK ile/değil/yerine DERİNLEŞ(TİR)MEK

( [not] TO GET IN ABSTRACTION vs./but (TO GET) DEEPEN
(TO GET) DEEPEN instead of TO GET IN ABSTRACTION )


- SOYUTLAŞTIRMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YAŞAMA GEÇİRME


- SÖZ:
"AĞDALI" ile/ve/değil/||/<>/< ABARTILI ile/ve/değil/||/<>/< AYRINTILI


- SÖZ:
DİLLERDE ile/ve/||/<> GÖNÜLLERDE

( Destan olur. İLE/VE/||/<> Şiir olur. )


- SÖZ DİNLEMEK ile/ve/<> DİKKATE ALMAK

( Söylenilen ya da yapılması istenilen/beklenilen şeyin size [o an için] uymaması, o sözü/düşünceyi ya da durumu dikkate almamanızı gerektirmez. Gençlik/cehâlet düşünce ve tavırları olarak tepki gösterme eğiliminde olabilirsiniz fakat durum, söylenilen söze uyum gösterip göstermemekten çok [kulakardı etmek yerine] yeterince dikkate alıyor olmayı gerektirir. "Sırtına bir şey al/giy!" sözüne, hiç düşünmeden/değerlendirmeden, hızlıca "bana bir şey olmaz!", "gerek yok!", "sen yaşlı olduğun için söylüyorsun/önemsiyorsun" biçiminde yanıt vermek yerine yeteri kadar dikkate almakta yarar vardır. )


- SÖZ DİNLEMEK ile SÖZ DİNLEMEK

( "Yapma ve yap" denileni yerine getirmek, uygulamak. İLE Konuşulanları dinlemek/dinlemeye çalışmak, konuşulanlara dikkatini yöneltmek/kulak kabartmak. )


- SÖZ DİZİLİMİ DEĞİŞTİRGENİ ile ...

( WORD ORDER PARAMETER )


- SÖZ KESMEK ile SÖZÜ KESMEK


- SÖZ/LÂFIZ:
İLZAMÎ ile/ve/||/<> İLTİZAMÎ

( EMİR | DÂVÂ | TALEP | HÜKÜM | VASİYET

ile/ve/||/<>

BORCU İKRAR[İKRÂR-I Bİ'D-DEYN]/SUÇU İKRÂR[Vİ'T-TÖHMET] | ŞAHADET | GAİP HAKKINDAKİ KEFÂLET | ŞARTA MUKÂRİN TAAHHÜTLER )


- SÖZ:
ÖRTÜK ile KİNÂYE


- SÖZ SÖYLEMEK ile/ve/||/<> ANLAMAK

( İrfan ister. İLE/VE/||/<> İnsan/kişi ister. )


- SÖZ SÖYLEMENİN KURALLARINDA:
ÖNÜNÜ ARDINI GÖZETMEK[Ar.] ve/||/<> SÖYLEMEDEN ÖNCE TEKRAR TEKRAR DÜŞÜNMEK[Ar.] ve/||/<> ON KERE DÜŞÜNÜP BİRİNİ SÖYLEMEK[Ar.] ve/||/<> "HER AĞZIMIZA GELENİ" SÖYLEMEMEK[Ar.]

( Önün ardın gözet fikr-i dakîk et onda bir söyle
Öğütme ağzına her ne gelirse âsiyâb-âsâ

Osman Nevres[ö. 1762] )

( )


- SÖZ VERME! ve/||/<> SÖZÜNDEN DÖNME!

( Ölsen de! VE/||/<> Ölsen de! )


- SÖZ/SORU)
"YÖNLENDİRME" ile YÖNELTME


- SÖZ ile/ve/değil/||/<>/>/< BİLİNCİ KURAN SÖZ


- SÖZ ile/ve/<> ÇÖZÜM

( RIGHT WORD vs./and/<> CONSEQUENCE )


- SÖZ ile/ve/<>/> DOLAYLAMA

( ... İLE/VE/<>/> Süslü, sanatlı yazınsal söz. ["Türkiye'nin kalbi Ankara", "Büyük Kurtarıcı, ATATÜRK" vb.] )


- SÖZ ile/ve/değil/yerine EKSİNTİSİZ/FİRESİZ SÖZ


- SÖZ ile/ve EMİR


- SÖZ ile/ve/= NEFES


- SÖZ = PHRASE[İng.] = EXPRESSION[Fr.] = ÄUßERUNG[Alm.] = ESPRESSIONE[İt.] = EXPRESIÓN[İsp.]


- SÖZ ile/ve SEHL-İ MÜMTENÎ

( ... İLE/VE Kolay ve sade göründüğü halde söylenilmesi kolay olmayan söz. )


- SÖZ ile/ve/||/<>/> SUSABİLMEK/SUSKU/SÜKÛT

( "Gümüş." İLE/VE/||/<>/> "Altın." )


- SÖZ ve/> TÂLÎK

( ... VE/> Güleryüzlü. :) | Düzgün söz söyleyen. )


- SÖZ ile TERÂNE[Fars.]

( ... İLE Çok yinelendiğinden usanç verici bir durum alan söz. | Ezgi, nağme, makam. | Dört dizeden oluşan ve birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri birbiriyle uyaklı olan şiir, dörtlük. )


- SÖZ ve/||/<>/>/< ÜMİT

( Sözün eşiği, ümidin eşiğidir. Bir yerde, söylenilecek söz var ise orada, ümit var demektir.
Sözümüz, ümidimizdir... )


- SÖZ ile/ve/<> YEMİN

( Doğru söz yeminden ileri! )

( HULF[Ar.]: Verdiği sözü tutmama, üzerinde durmama. | [mantıkta/matematikte] Saçmaya indirgeme. )


- SÖZ ile YISA[İt.]

( Birçok kişinin yaptığı işlerde gayret vermek için söylenen söz. )


- SÖZCELEME ile/||/<> SÖZ UZATIMI ile/||/<> EĞRETİLEME ile/||/<> TOPLULUK ADI

( İki susku arasında yer alan söz zinciri parçasını -yani sözceyi- belirli bir bağlam ve durum içinde gerçekleştirme. İLE/||/<> Değişik gösterenler aracılığıyla aynı gösterileni aynı sözcede yineleme. İLE/||/<> Düz değişmeceye karşıt olarak, dizisel bağıntılar düzleminde ortak anlambirimcikler kapsadığından aralarında eşdeğerlik ilişkisi kurulan anlamlı öğelerden birini öbürü yerine ve karşılaştırma yapılmasının sağlayan sözcükleri kaldırarak kullanma sonucu oluşan değişmece. İLE/||/<> Birçok öğeden oluşmakla birlikte bütünlük gösteren, birlik sunan bir topluluğa verilen tekil ad. )


- [ne yazık ki]
SÖZCÜĞÜ/TERİMİ: ANLAMAMAK ile/ve/değil/||/<>/> BAŞKA ANLAM/LAR "YÜKLEMEK"


- SÖZCÜĞÜN:
"AĞIRLIĞI" ile/ve/||/<> "BEDELİ"


- SÖZCÜĞÜN:
GENİŞLİĞİ ile/ve/||/<>/> DERİNLİĞİ ile/ve/||/<>/> AĞIRLIĞI/YÜKSEKLİĞİ


- SÖZCÜĞÜN:
KÖKENİ(ETİMOLOJİSİ) ile/ve/<> GEÇMİŞİ


- SÖZCÜĞÜN:
"NEREDEN GELDİĞİ" ile/ve/değil/||/<>/< NEREYE DAYANDIĞI


- SÖZCÜĞÜN:
USSAL ANLAMI ile DUYGUSAL ANLAMI

( SIGNUM RATIONALE cum SIGNUM SENSUALE )


- SÖZCÜK AİLESİ ile ...

( WORD FAMILY )


- SÖZCÜK:
"DAR AĞACI" değil DAĞARCIĞI


- SÖZ(CÜK):
GERÇEK ile/ve/||/<>/> DEĞİŞMECE/MECAZ[Ar.] ile/ve/||/<>/>
DOKUNDURMA/KİNÂYE ile/ve/||/<>/> AÇIK/SARİH

( Çıkarımsal. İLE/VE/||/<>/> Hayal/Muhayyile. İLE/VE/||/<>/> Sezgi/Hads. İLE/VE/||/<>/> Apaçık. )

( Soğan. İLE/VE/||/<>/> Sarımsak. İLE/VE/||/<>/> Koku. İLE/VE/||/<>/> Yaygın koku. )

( )

( Söz(cük)leri/ni değiştir... Dünya/n değişsin...
)

( )

( LES TERMES VRAIS avec/et/||/<>/> LES TERMES S'APPLIQUANT PAR UNE EXTENTION LOGIQUE DE LEUR SENS avec/et/||/<>/> PAR ALLUSION avec/et/||/<>/> TERMES CLAIRES )


- SÖZCÜK:
KÖKÜ ile/ve/değil/||/<>/> GÖVDESİ


- SÖZCÜK PEŞİNDE KOŞMAK değil/yerine ANLAM PEŞİNDE KOŞMAK


- SÖZCÜK SEÇİMİ ANLAMDAN SÖZCÜĞE GİTMEK[SÖZCÜKTEN ANLAMA değil!]


- SÖZCÜK SINIFI ile SÖZCÜKBİÇİM ile SÖZCÜKSEL KOŞULLANMA ile SÖZDİZİM ile SÖZDİZİMSEL ÖLÇÜT


- SÖZCÜK TÜRETMEK ile/ve/değil/yerine KAVRAM/SÖZCÜK OLUŞTURMAK


- SÖZCÜK VURGUSU ile/ve/||/<> TÜMCE VURGUSU


- SÖZCÜK ile/ve AÇKI/ANAHTAR


- SÖZCÜK ile/ve ANAHTAR


- SÖZCÜK ve SPERM(ATA)


- SÖZCÜK ile/ve TERİM

( VERBUM ile/ve ... )


- SÖZCÜK/KAVRAM ile " " İÇİNDE SÖZCÜK/KAVRAM

( ... ile SÖZÜMONA/GÜYA/ONA GÖRE )


- SÖZCÜKLER ÖNEMLİ DEĞİL değil SÖZCÜKLER, BURADA[BU KONUDA/ALANDA] ÖNEMLİ DEĞİL


- Sözcükler yetmediği için SUS!!!


- SÖZCÜKLER ile TÜMCE İÇİNDE KULLANILIŞLARI/ANLAMLARI

( Sözün tamamı, anlamayana söylenilir. )


- SÖZCÜKLER/ADLAR ile/ve/||/<>/< KENT KÖKENLERİ

( ÂLÂ/DANİSKA ile/ve/||/<>/< DANZIG/GDANSK(POLONYA)

BORDO[: Mora çalan kırmızı renk.] ile/ve/||/<>/< BORDEAUX(FRANSA)

ÇARLİSTON[biber / dans] ile/ve/||/<>/< CHARLESTON(AMERİKA)

DENIM[İng. : Kot vb. yapımında kullanılan bir tür pamuklu kumaş.] ile/ve/||/<>/< NIMES(FRANSA)

FAYANS[Fr. : Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlı ve türlü desenlerle bezenmiş, pişmiş balçıktan levha.] ile/ve/||/<>/< FAENZA(İTALYA)

FES ile/ve/||/<>/< FES(FAS) JEAN ile/ve/||/<>/< GENES/CENOVA(İTALYA)

KALAS[Rom.]: Kalın biçilmiş uzun tahta. ile/ve/||/<>/< GALATİ(ROMANYA)

KALAMATA[Yun. :Bir tür etli ve büyük zeytin.] ile/ve/||/<>/< KALAMATA(YUNANİSTAN)

KOLONYA[İt. < COLONIA: İçinde limon, lavanta vb. bitkilerin yağı bulunan, hafif kokulu alkollü bir nesne.] ile/ve/||/<>/< COLOGNE/KÖLN(ALMANYA)

KÛFİ[Ar. : Arap yazısının, düz ve köşeli çizgilerle yazılan eski bir biçimi.] ile/ve/||/<>/< KÛFE(IRAK)

MIKNATIS ile/ve/||/<>/< MAGNESIA(YUNANİSTAN)

MİSİNA[İt. < MESSINA : Yapay ve sentetik ham maddeden tek kat çekilmiş, değişik kalınlıkta iplik. ile/ve/||/<>/< MESSINA(İTALYA)

MUSLİN[Fr. MOUSSELINE : Sık dokunmuş, parlak, ince, yumuşak bir kumaş türü.] ile/ve/||/<>/< MUSUL(IRAK)

NİHAVENT[: Klasik Türk müziğinde bir makam.] ile/ve/||/<>/< NİHÂVEND(İRAN)

NİŞABUREK[Fars. : Klasik Türk müziğinde rast makamı ve uşşak makamının buselik "si" perdesiyle oluşmuş bir makam.] ile/ve/||/<>/< NİŞABUR(İRAN)

PARŞÖMEN[Fr. < PARCEMIN]/TİRŞE[Fars. : Yeşil ile mavi arası bir renk/ton.] ile/ve/||/<>/< PERGAMON/BERGAMA(TÜRKİYE)

SPA ile/ve/||/<>/< SPA(BELÇİKA)

TARANTULA[: Sekiz bacaklı, iki kollu bir tür örümcek.] ile/ve/||/<>/< TARANTO(İTALYA) )


- SÖZCÜKLERDE...


- SÖZCÜKLERDE/TERİMLERDE:
KAYNAK ve/||/<>/> OLUŞ ve/||/<>/> SINIRLAMA ve/||/<>/> YAYILMA ve/||/<>/> YERLEŞME

( NEŞ'ET ve/||/<>/> TEKVÎN ve/||/<>/> TAHDÎD ve/||/<>/> İNTİŞÂR ve/||/<>/> İSTİKRÂR )


- SÖZCÜKLERDEN, ANLAMA ULAŞMAK/"GİTMEK" ile/ve/<>/yerine/değil ANLAMDAN, SÖZCÜĞE ULAŞMAK

( Sözlerin ötesine geçmeye çalışın. )

( Sözler, gerçekleri yaratmaz; onlar ya tarif ya tahrif eder. )

( Sözün tamamı, anlamayana söylenilir. )

( Try to go beyond the words.
Words do not create facts; they either describe them or distort. )

( [not] GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD vs./and/<>/but GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING
GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING instead of GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD )


- Sözcüklere sığmadığı için SUS!!!


- SÖZCÜKLERİN ANLAMLARINI

( THE MEANINGS OF THE WORDS )


- Sözcüklerin değerini anımsayarak KONUŞ!!!


- SÖZCÜKLERİN ETKİSİ ve/||/<> KİŞİLERİN ETKİSİ


- Sözcüklerin kökenini öğren/bil de KONUŞ!!!


- SÖZCÜKLERİN:
KULLANIM BİLGİSİ ile/ve/değil/||/<> KULLANIM ÖZENİ


- SÖZ(CÜK)LERİ/Nİ ve/||/<> TUTUMU/NU DEĞİŞTİR...
DÜNYA/N DEĞİŞSİN!


- AKRONİM[İng. < ACRONYM] ile SÖZCÜKLEŞTİRİLMİŞ KISALTMA/KISALTILMIŞ BAŞLIK/KISMA AD

( ACRONYM )


- SÖZCÜKTEN, ANLAMA GİTMEK ile/yerine/değil ANLAMDAN, SÖZCÜĞE GİTMEK

( Sözlerin ötesine geçmeye çalışın. )

( [not] GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD vs. GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING
GOING TO WORD (BASED) FROM MEANING instead of GOING TO MEANING (BASED) FROM WORD )


- SÖZCÜKTEN ANLAMA GİTMEK değil/>< ANLAMDAN SÖZCÜĞE GİTMEK

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- [ne yazık ki]
SÖZDE, ÖLÇÜ BİLMEMEK/BİLMEYEN ve/||/<> EDEPSİZLİKTE SINIR TANIMAMAK/TANIMAYAN


- SÖZDEN ÖNCEKİ 3 EŞİK:
İYİLİK ve/||/<> İNCELİK ve/||/<> GEREKLİLİK


- SÖZDİZİM ile/||/<> ANLAMBİLİM

( Sözdizim biçimsel yapı kuralları İLE anlambilim anlamsal yorumlama kurallarıdır. Sözdizim simgelerin dizilişi İLE anlambilim simgelerin anlamıdır. Programlama dillerinde sözdizim derleme İLE anlambilim çalıştırma aşamasında önemli. )

( Noam Chomsky tarafından 1957 yılında keşfedildi/formüle edildi. )


- SÖZE DÖKMEK" ile/ve "DİLE GETİRMEK"


- SÖZE:
KULAK VERMEK ile/ve/> EN İYİLERİNE UYMAK


- SÖZE UYUMAK değil/yerine SÖZE UYMAK


- SÖZEL KOD ile/ve DEĞİŞTİRİM KODU

( Bayrak ya da davul, ıslık dilleri gibi. )


- SÖZ/KONUŞMA:
"UZAMASIN!" yerine/değil NE KADAR GEREKİYORSA O KADAR KONUŞMAK


- AŞILA(N)MA/MAYALA(N)MA:
SÖZLE ile/ve/değil/|| SES İLE


- SÖZLEM/KELÂM:
SESTE ATEŞ ile/ve/||/<> ATEŞTE SES


- SÖZLERİN ALTINDA KALMAK ile/<> TÜKÜRDÜĞÜNÜ YALAMAK ZORUNDA KALMAK


- SÖZLEŞME = MUKÂVELE[Ar.] = CONTRACT[İng.] = CONTRAT[Fr.] = VERTRAG[Alm.] = CONTRAER[İsp.]


- SÖZLEŞMEDE:
İYİ NİYET ve/||/<>/> SADÂKAT ve/||/<>/> İÇERİK

( Adının geçmesiyle. VE/||/<> İmza atarak. VE/||/<> Uygulayarak. )


- SÖZLÜ İLETİŞİM/BİLDİRİŞİM ile/ve SÖZSÜZ İLETİŞİM/BİLDİRİŞİM

( Doğal | Aklî | Uzlaşımsal İLE/VE Doğal | Aklî | Uzlaşımsal )

( Ah/oh gibi seslerle. | Görülmediği halde duyulan sözlerden durumun ne olduğunu çıkarsayarak. | Dil/konuşma/sözcükler ile. İLE/VE Yüzün kızarması/saraarması gibi durumlardan yansıyarak. | Dumanın göründüğü yerde ateşin varolabileceğini düşünerek. | Trafik işaretleri gibi ortak kullanımda olan üzerinde uzlaşılmış işaretlerle. )

( Sözün tamamı, anlamayana söylenilir. )


- SÖZLÜ ile SÖZEL

( ... vs./and VERBAL[SÖZEL ve/< EYLEMSEL] )


- SÖZLÜK:
ANLAM'DA ile/ve FELSEFE'DE


- SÖZLÜK ÇALIŞMASI/OKUMASI:
HERKESİN HARCI ile/ve/değil/||/<>/< HERKESİN İHTİYACI


- SÖZLÜK ve YASA KULLANIMI/OKUMA GEREĞİ:
[hem] BİLMEDİĞİMİZ KAVRAMLAR/TERİMLER/YASALAR SÖZCÜKLER İÇİN
ile/ve/değil/hem de/||/<>/>/<
(")BİLDİĞİMİZ(") SÖZCÜKLER/KAVRAMLAR/TERİMLER/YASALAR İÇİN


- SÖZLÜK KULLANIMI ile/ve/||/<>/> SÖZLÜK YAZMAK


- SÖZLÜK ile/ve/yerine/<> ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK

( İlk sözlük yazarı... Halil b. Ahmed [ö. 786] )

( DICTIONARY vs./and/<> ENCYCLOPEDIC DICTIONARY
ENCYCLOPEDIC DICTIONARY instead of DICTIONARY )


- SÖZLÜK ile/ve BEYDER

( ... İLE/VE Doğru sözlük. )


- SÖZLÜK ile/ve KİTAP

( Kapağı hiçbir zaman kapatılmaz/kapatılmamalı, kapalı tutulmamalı! İLE/VE ... )


- SÖZLÜK = LÛGAT/KAMUS = DICTIONARY[İng.] = DICTIONNAIRE[Fr.] = WÖRTERBUCH[Alm.] = DIZIONARIO[İt.] = DICCIONARIO[İsp.]


- SÖZLÜK ile SÖZLÜK KÜTÜĞÜ ile SÖZLÜKBİRİM ile SÖZLÜKÇE ile SÖZLÜKSEL ile SÖZLÜKSEL BİÇİMBİLİM ile SÖZLÜKSEL KÜTÜK ile SÖZLÜKSEL BİÇİMBİRİM

( LEXICON vs. LEXICAL ENTRY vs. LEXEME vs. LEXICON vs. LEXICAL vs. LEXICAL MORPHOLOGY vs. LEXICAL ENTRY vs. LEXICAL MORPHEME )


- SÖZLÜK ile/ve/||/<> TÜRK YAZINI BAĞLAMLI DİZİN VE İŞLEVSEL SÖZLÜK(TEBDİZ)

( TEBDİZ Sözlüğü için burayı tıklayınız... )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Güftâr. İLE/VE Güftâr-ı şirin. )

( "Bir sözü(sırrı) söylediğimde o bana malik olur, ben ona malik olamam". )

( "Sözünde doğru, işinde dakik olmalısın. Sözünde doğru olan kimsenin değeri artar, işinde dakik olan kimsenin de işi neticeye bağlanır". )

( Söz taşıyanların(su'ât) getirdiklerini kabul etmek büyük bir zulümdür. )

( Sözlerin öfkesini gözleyin, ağızdan çıkan sözleri kulaklarınız duysun. Sözlerle hiç kimseye zarar vermeyin. )

( En kolay olmayan şey: Söz Söylemek ve Söz Anlamak. )

( Balcının var bal tası, oduncunun var baltası. )

( Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarır. )

( Taşa geçer, kendime geçmez sözüm. )

( Huzur veren tek bir söz, yararı olmayan binlerce sözden daha yeğdir. )

( Bu sözler/şiirler, "Onlar benim!" diyenindir. )

( Sözden suret doğup ölür, dalga kendini tekrar denize götürür. )

( DEKLAMASYON: Sözü güzel söyleme, süslü sözlerle söyleme. )

( Âb-ı Hayat, kulakla içilir. )

( Âb-ı Hayat, su değil, Kâmil'in sözleridir. )

( WORD vs./and SWEET WORD )


- SÖZ/SAV:
BOŞ ve/||/<> BELEŞ


- Söz/sözcük ağzından çıkana kadar kölendir.


- SÖZÜ/SORUYU:
"ANLAMADIM" ile/değil DİNLEYEMEDİM/ODAKLANAMADIM/TAKİP EDEMEDİM


- SÖZÜ/KONUYU/KONUŞMAYI:
DAĞITMAK" ile/ve/değil/||/<> UZATMAK


- SÖZÜ/DÜŞÜNCEYİ/NESNEYİ:
"KALDIRMAK/KALDIR(A)MAMAK" ile/ve "TAŞIMAK/TAŞI(YA)MAMAK"


- SÖZÜ/KONUŞMAYI:
"UZATMA!" değil UZAMASIN


- SÖZÜ:
SÖYLEMEDEN ÖNCE ile/ve/||/<> SÖYLEDİKTEN SONRA

( Önünde dur! İLE/VE/||/<> Ardında dur! )


- [ne yazık ki]
"SÖZÜ/SORUYU, TARTMADAN SÖYLEMEK" ve/||/<>/> ALACAĞIN YANITTAN İNCİNMEMEK


- SÖZÜ/KONUYU:
"UZATMAYAYIM" değil UZATMIŞ OLMAYAYIM


- SÖZÜ:
YANLIŞ ANLAMA ile SAPTIRMA

( Anlamaya uğraşmayın! Yanlış anlamamanız yeter. )

( Yanlış düşüncelerden kurtulun, bu yeter. )

( Kendinize iyice bakın, tüm yanlış anlamalar ve yanlış düşünceler eriyip gideceklerdir. )

( Herkese, anlayabileceği kadar söz söyleyin. [Kellimünnâse alâ kader-i ukûlihim] )

( Bir sözü anlamak için, estetik bir hal gerek. )

( Don't try to understand! Enough if you do not misunderstand.
Get rid of wrong ideas, that is all.
Have a good look at yourself and all these misapprehensions and misconceptions will dissolve. )

( MISUNDERSTANDING vs. DISTORTION :THE SPEECH )

Bugün[13 Ekim 2025]
itibarı ile 32.206 başlık/FaRk ile birlikte,
32.206 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(108/130)